ABD`den Türkiye`yi kızdıracak rapor

advertisement
On5yirmi5.com
ABD'den Türkiye'yi kızdıracak rapor
ABD'den Türkiye'de İnsan Hakları raporu!
Yayın Tarihi : 21 Mayıs 2013 Salı (oluşturma : 10/9/2017)
ABD Dışişleri Bakanlığının Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nun Türkiye bölümünde, devletin
dini özgürlüklere saygısının yıl boyunca devam ettiği ancak Sünni İslami gruplara lehte muamelede
bulunduğu savunuldu.
Raporun Türkiye'ye ilişkin bölümünün özetinde, Türk Anayasası ve kanunların dini özgürlükleri
koruduğu ancak bazı yasa, politikalar ile anayasal hükümlerin bu hakları kısıtladığı ileri sürüldü.
Devletin, dini grupların üyelerini etkileyen birçok kısıtlamaları uyguladığı iddia edilen raporda, "Dini
inançları nedeniyle askerlik yapmayı reddeden en azından bir kişinin tutuklanması dahil dini
özgürlüklerin suistimal edildiğine dair bazı raporlar var" ifadesi kullanıldı.
Hükümetin dini özgürlüklere saygı yönündeki eğiliminin yıl boyunca önemli ölçüde değişmediği
belirtilen raporda, şunlar yer aldı:
"Genellikle Rum, Ermeni ve Süryani Ortodokslar ile Ermeni Protestan ve Yahudi toplumu dahil
Osmanlı döneminde resmi olarak tanınan dini grupların üyeleri, kendi ibadetlerini uygulama
özgürlükleri bulunduğunu bildirdi. Hükümet, önceki yıllarda el konulan azınlıklara ait dini vakıfların
mülklerinin iadesine veya tazminine devam ediyor. Hükümet, 40 yıldır kapalı durumda olan
Heybeliada Ruhban Okulu'nun hangi yasal merci altında tekrar açılabileceğine açıklık getirmedi.
Devlet kurumlarında ve ilköğretim okullarında başörtüsü yasağı yürürlükte kalmaya devam ediyor
ama hükümet, üniversitelerde ve bazı çalışma mekanlarında bu yasağı dayatmıyor. Bazı dini gruplar,
üyelerini ve din adamlarını eğitmede, mülk satın almada, devlete kaydolmakta kısıtlamalarla yüz
yüze kalmakta. Dini konuşmalar ve din değiştirme yasal olsa da bazı Müslüman, Hristiyan ve
Bahailerin devlet kısıtlamaları, gözetleme ve çocuklara dini bilgiler sağlama veya din propagandası
yapma suçlamasıyla ara ara tacizlerle karşı karşıya bulunmakta".
"Sünni Müslümanlarla diğerlerine farklı muamele"
Hükümetin Sünni İslami gruplara lehte ve ön yargılı muamelede bulunduğu savunulan raporda,
Diyanet İşleri Başkanlığının görevine değinilerek, hükümetin diğer dinlerden liderler, eğiticiler ve
görevlileri istihdam etmediği vurgulandı.
Raporda, cami arsalarını devletin bağışladığı, çoğunlukla cami inşaatlarının Diyanet İşleri Başkanlığı
ve belediyeler tarafından fonlandığı ve yine belediyelerin, buraların elektrik, su gibi faturalarını
yatırdığı belirtilerek, "Bu imtiyazlar eşsiz bir şekilde sadece Sünni Müslümanlara yönelik. Ülkedeki
birçok cami, yarı devlet kurumu olan Diyanet'e ait. Devlet, Alevileri heterodoks (kabul edilmiş din
kurallarına aykırı) Müslümanlar olarak görüyor ve Alevi Müslümanların dini ibadetlerini finansal
olarak desteklemiyor" ifadesine yer verildi. Raporda, cami ve mescitlere uygulanan kolaylıkların ve
kriterlerin kilise ve diğer dini mekanların açılmasında uygulanmadığı ve Sünni Müslümanların ibadet
yerlerine yönelik tek taraflı ayrımcılık uygulandığı değerlendirmesinde bulunuldu.
Dini görevlilerin, görevleri sırasında devleti "kötülemesinin" yasak olduğu, devletin sadece Sünni
Müslüman din adamları için eğitim verdiği kaydedilen raporda, dini gruplar dahil tüm
organizasyonların dernek veya birlik olarak kaydolması gerektiği, dini grupların kayıt yaptırabilmesi
için kendilerini yardım veya kültürel konularla ilişkilendirmeleri gerektiği belirtildi.
Raporda, Rum ve Ermeni Ortodokslar ile Yahudi toplumunun Milli Eğitim Bakanlığının nezaretinde
okullar açabildiği, 2012-2013 öğretim yılında hükümetin, kayıtlı olmayan Ermeni göçmenler dahil,
Türk vatandaşı olmayan Rum ve Ermeni Ortodokslar ile Yahudilere kendi toplum okullarına kayıt
yaptırma izni verdiği ama Süryani Ortodokslar azınlık olarak görülmediği için bu toplumdaki
çocukların kendi dini eğitimlerini alamadığı bildirildi.
İmam hatip liseleri ile ilgili yeni düzenlemelere değinilen raporda, bunun dini eğitimin daha küçük
yaşlardan itibaren alınabilmesine imkan tanıdığına işaret edildi.
Nüfus cüzdanlarında kişilerin dininin yazılı olduğu ama Bahai, Alevi ve Yezidi'lerin dinlerini nüfus
cüzdanına yazdıramadığı ifade edilen raporda, devletin, "laik devleti" koruma gerekçesiyle hükümet
kurumlarında İslami ifadelere yönelik kısıtlamaları dahil, Müslümanlar ve diğer dini gruplara yönelik
sınırlamalarının ise devam ettiği ileri sürüldü. Buna rağmen üniversiteler dahil birçok devlet
kurumunda mescitlerin bulunmaya devam ettiği ama bir mescidi bulunan TBMM'de, Alevi
milletvekillerinin ibadetleri için cemevi kurma taleplerinin ise hükümet tarafından reddedildiği
belirtildi.
Raporda, sufi ve diğer tarikat ve cemaatlerin 1925 yılından bu yana yasak olmasına rağmen aktif ve
yaygın olmaya devam ettiği ve devletin de bu yasağı uygulamadığı ifade edildi.
Fazıl Say raporda
Raporda, devletin kutsal şeylere hakaret bağlamında çeşitli vesilelerle kişi ve kurumlara cezalar
getirdiği bildirilerek, sanatçı Fazıl Say'ın aldığı cezaya değinildi ve konunun ayrıntılarına yer verildi.
Raporda, Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos'un geçen yılın şubat ayında TBMM Anayasa
Uzlaşma Komisyonu'nda konuşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir dini azınlık grup
liderinin TBMM'de toplantıya katıldığı, Süryani Ortodoks toplumu temsilcilerinin de bu komiteye
sunum yaptığı bilgisi yer aldı.
Raporda, hükümetin, azınlık (cemaat) vakıflarına, önceki yıllarda el konulan mülklerini tekrar almaları
ve tanzimine izin vermeye devam ettiği hatırlatıldı.
Bunun yanında, 2010 yılında olduğu gibi hükümetin, "Selçuk'taki Meryem Ana Evi, Demre'deki St.
Nicholas, Antakya'daki St. Peter ve Van'daki Akdamar kiliseleri ile Trabzon'daki Sümela Manastırı"
gibi, daha önceden devlet müzesi haline dönüştürülen önemli dini mekanlarda, yıllık dini ayinlerin
yapılmasına yine izin verdiğine işaret edilen raporda, Diyarbakır Belediyesinin de terk edilmiş
Ermeni kilisesi olan St. Giragos'un renovasyonu sonrasında 97 yıl sonra ilk kez ayin düzenlendiğine
değinildi.
Raporda ayrıca ülke genelindeki birçok belediyenin de terk edilmiş veya ticari mekanlar haline
gelmiş kiliselerin, binanın dini önemini vurgulayacak kültür merkezleri veya müzelere dönüştürme
konusunda planlar başlattığına dikkat çekildi.
''Dini özgürlüklere saygı...''
Dini özgürlüklere saygının toplumsal statüsü ile ilgili bölümde de Türkiye'de dini inanç ve pratiklere
yönelik toplumsal ayrımcılık ve ihlallerin olduğuna dair raporların bulunduğu belirtilerek, Hristiyan,
Bahai ve Aleviler dahil Sünni olmayan birçok Müslüman ve diğer dini azınlıkların tehdit ve toplumsal
şüphecilikle yüz yüzü olduğu değerlendirmesinde bulunuldu.
Yahudi liderlerin toplumdaki bazı kesimlerde Yahudi düşmanlığına yönelik düşüncelerin ifade
edilmeye devam ettiğini bildirdiği belirtilen raporda, İslam'dan başka bir dine geçmek isteyenlerin
yakınları ve komşularınca şiddete ve tacize uğradığı kaydedildi. Raporda, Türkiye'deki Musevi
liderlerin, Yahudi karşıtlığına dair kaygılarını ve Yahudi karşıtı duvar yazıları ve tehditlerin, doğrudan
Ortadoğu'daki olaylarla bağlantılı olduğuna inandıkları ifade ettiği belirtilen raporda, Musevi
liderlerin, azınlık cemaat liderleri ve sinagoglara yönelik Türk otoritelerin sağladığı koruma ve
işbirliğinden de memnuniyetlerini bildirdikleri kaydedildi.
Raporda, "milliyetçilik ve dinin iç içe geçtiği, bu nedenle birçok olayın, özellikle etnik veya dini
hoşgörüsüzlükle ilgili olup olmadığı ayrımının zorlaştığı" yorumu yapıldı.
Raporla ilgili ABD Dışişleri Bakanlığında düzenlenen toplantıda konuşan ABD'nin Uluslararası Dini
Özgürlükler Özel Temsilcisi Suzan Johnson Cook, Türkiye'nin dini kıyafetlere yönelik kısıtlamaları
gevşeterek, kız öğrencilerin belirli dini sınıflar ve İslami okullarda başörtüsü takmalarına izin
verdiğini söyledi.
AA
Bu dökümanı orjinal adreste göster
ABD'den Türkiye'yi kızdıracak rapor
Download