ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ DERS NOTLARI

advertisement
KEPESESE TARİH
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ
DERS NOTLARI
İlker AKBAŞ
Silifke Ceyhun Akademi ve Mersin İhtiyaç Akademi öğrenci ders notları ve liselerde okutulan Çağdaş Türk ve
Dünya Tarihi ders kitabından derlenerek oluşturulmuştur.
ÇARLIK RUSYA'NIN YIKIŞI VE SOVYET RUSYA'NIN
KURULUŞU
1. Rusya'da bolşevik faaliyetleri
başlatılmıştır.
"Vladimir İlyiç Lenin" tarafından 1905 yılından itibaren
2. I. Dünya Savaşı esnasında kötüye giden ekonomi ve itilaf devletlerinden yardım alınamaması
bolşeviklerin gücünü artırmıştır.
3. Çar II. Nikola'nın yönetimden çekilmesi sonrasında Bolşevikler işçi ve köylü ayaklanmaları ile
"Trotsky" önderliğinde Ekim - Kasım 1917’de iktidarı ele geçirmiştir. Sonrasında Lenin
başkanlığındaki "Bolşevik Partisi" iktidara getirilmiştir.
4. Bolşevikler iktidarlarını güçlendirmek amacıyla I. Dünya Savaşından çekilmiş ve ekonominin
güçlendirilmesine yönelik NEP (Novaya Ekonomiçeskaya Politika) uygulanmaya başlanmıştır.
5. Ayrıca çarlık rejimini tamamen ortadan kaldırmak amacıyla "ÇEKA Örgütü" kurularak bütün çarlık
hanedanı süikastlerle ortadan kaldırılmıştır.
6. Kuruluşundan sonra Kafkaslar, Orta Asya, Baltık Ülkeri ve İskandinavya'da yayılmacı politika
izlemiştir.
7. Genişleme sürecine bağlı olarak federasyona dönüştürülen devletin ismi SSCB (Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği) olarak değiştirilmiştir.
8. 1924 yılında Lenin'in ölümü sonrasında "Joseph Stalin" iktidara gelmiştir. Bu dönemde
"Kollektifleşme Politikası" uygulanarak sanayi ve teknolojimin gelişmesi sağlanmıştır.
Uyarı: Sovyetler Kurtuluş Savaşı döneminde Ankara Hükümeti ile Moskova Antlaşmasını yapmış ve
yardımlaşma politikaları oluşturulmuştur.
Cumhuriyet döneminde ise dostluk süreci 1945 yılına kadar devam etmiş. Özellikle "I. 5 Yıllık
Kalkınma Planı" Sovyet Rusya'nın desteği ile başarıya ulaşmıştır. (2012 yılında soruldu)
SOVYET RUSYA'NIN ORTA
ASYA POLİTİKASI
1. Rusların Orta Asya'daki yayılmacı siyaseti
özellikle "1878 Berlin Antlaşması" sonrasında
başlamıştır.
2. Rusya'nın Orta Asya'daki yayılmacı siyasetine
karşı İsmail Gaspralı, Mehmet Emin Resulzade ve
Mahmut Celalettin Paşa tarafından "dilde, işte ve
fikirde birlik" anlayışı oluşturularak "Ceditçilik
Hareketi"
doğrultusunda
mücadeleler
başlatılmıştır. (2015 yılında soruldu.)
3. Rusya hakimiyetindeki Türkler ve diğer toplumlar
1905 İhtilalini gerçekleştirmiştir. Ayrıca yine aynı
tarihte "Rusya Müslümanları Kongresi" toplanarak
"Müslüman Birliği Partisi" kurulmuştur.
4. 1917'de “Rusya Müslüman Türk Kavimlerinin
Haklarını Koruma Cemiyeti” kurularak "Türkistan
Millî İstiklâl Ayaklanması" gerçekleştirilmiştir. Yine
aynı tarihte “Bütün Rusya Müslümanlarının I.
Kurultayı” gerçekleştirilmiştir.
5. Bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde önemli rol
oynayan isimler ise "Yusuf Akçura" ve "İsmail
Gaspıralı" olmuştur.
6. Ayrıca 1917 yılından itibaren "Kiriçkine Korbaşı
Ergeş", "Zeki Velidi Togan" ve "Enver Paşa"
tarafından Basmacı Hareketi başlatılmış ancak
başarı sağlanamamıştır.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYA
(1923 – 1939)
Sürrealizm (Gerçeküstücülük)
İkinci Dünya Savaşın Sebepleri
1. Birinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan
antlaşmalarla kurulan yeni devletlerde milliyet
esasının gözetilmemesi (sınırların etnik tabana
göre çizilmemesi)
2. Birinci Dünya Savaşı sonrasında “Versay”,
“Nöyyi”, “Saint Germain” ve “Triannon”
anlaşmalarının imzalayan devletler için ağır
şartlar içermesi ve imzalayan devletlerin bu
duruma karşı çıkması.
3. Almanya ve İtalya’da totaliter rejimlerin
ortaya çıkması Almanya’da “Nazizm” (Hayat
Sahası), İtalya’da "Faşizm” (Kara Gömlekliler)
4. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımının
devletlerin siyasi gelişmeleri etkilemesi
5. “Almanya”, “İtalya” ve “Japonya”nın
yayılmacı siyaset izlemeye başlaması
6. İtalya’nın I. Dünya Savaşındaki hedeflerine
(Akdeniz havzasına hakim olma düşüncesi)
ulaşamaması
7. İtalya ve Almanya’nın İspanya’da Faşist
"General Francisco Franco" yönetimine destek
vermesi
8. Birinci Dünya Savaşı sonrasında dünya
barışını sağlamaya yönelik gerçekleştirilen,
XX. yüzyılın başlarında Avrupa’da ortaya çıkan bir
sanat akımıdır. Şair ve ressamlar, I. Dünya
Savaşı’nın yol açtığı yıkım karşısında dehşete
kapılmış, akılcı tutuma karşı tavır alarak bilinç
dışının düşsel dünyasına yönelmeye başlamışlardır.
Sürrealistler “düşüncenin aklın denetimi olmadan
ve ahlak gibi engelleri hiçe sayarak ortaya
konmasını” savunurlar. En önemli temsilcisi
Salvador Dali’dir.
↘Milletler Cemiyetinin kurulması,
↘Küçük Antantın imzalanması,
↘Locarno Sözleşmesinin imzalanması,
↘Birant – Kellog Paktının oluşturulması,
↘Litvinov
Paktının
oluşturulması
gelişmelerin başarı sağlayamaması.
gibi
Faşizm ve Nazizm’in Doğuşu
…“Siyasi Düşünceler Tarihi” yazarı, faşizim ve nazizm
ideolojilerinin doğuş sebeplerini şöyle izah ediyor:
Her iki ideoloji de savaşın ve bozgunun çocuğudurlar.
Yani bir öfke, bir hınç, bir isyan belirtirler.
Ayrıca bu ideolojiler, sefalet ve buhrandan, işsizlikten
ve açlıktan doğdular... Bir isyan ve bir ümitsizlik
hamlesi olarak ortaya çıktılar…
Cemil MERİÇ, Ümrandan Uygarlığa, s. 112
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDE YAYILMACI
POLİTİKALAR
Almanya
İtalya
↘Gerçekleştirmeyi amaçladığı
“Hayat Sahası Politikası”
savaşın en önemli sebebini
oluşturur.
↘İtalya’da Faşistlerin iktidara
gelmesinde
“Kara
Gömleklilerin”
yürüttüğü
çalışmalar etkili olmuştur.
↘1933’te Nazi Partisi iktidara
geldi.
↘1922’de
“Benito
Musolini"nin
iktidara
gelmesiyle Faşist politikalar
uygulamaya başladı.
↘1935’te Fransa’ya ait Saar
Bölgesini
plebisitle
(halkoylaması) ve 1936’da
Fransa’ya ait Rennes Bölgesini
işgal etti
↘1938’de
Avusturya
birleşti. (Anschluss)
ile
↘1938’de Çekoslovakya’ya ait
Südet Bölgesini işgal etti.
(Münih Antlaşması ile)
↘Polonya ve Sovyet Rusya ile
Danzig
Sorunu
ortaya
çıkmıştır.
↘1938’de SSCB ile birlikte
Polonya’yı işgal etmiştir.
↘“Bizim
deniz”
(Mare
Nostrum) olarak ifade ettikleri
Akdeniz havzasına hâkim
olarak Roma İmparatorluğunu
yeniden canlandırma politikası
güttü. Bu amaçla AntiKomintern Paktı’na katılmıştır.
↘1936’da Habeşistan’ı işgal
etti.
↘1939’da Arnavutluk’u işgal
etti.
Japonya
↘“Asya
Asyalılarındır”
düşüncesi
doğrultusunda
sömürgeci batılı devletlere
karşı politikalar yürüttü.
↘1931’den itibaren “Yeni
düzeni” ilan ederek Çin ve
Kore topraklarında yayılmacı
bir siyaset izledi.
↘Sovyet
Rusya’ya
karşı
Antikomintern
Paktı’na
katılmıştır.
↘1936’da
Çin’e
ait
Mançurya’yı tamamen işgal
etti.
Kara Gömlekliler
(Camicie nere ya da Squadristi)
İtalya’da Musolini’nin kurduğu Faşist Partinin yarı
askeri silahlı gençlik kollarıdır. II. Dünya Savaşı
sonrasında varlığına son verilmiştir.
Hayat Sahası
I. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın üzerinde
bulunduğu toprakların Alman ırkına yeterli
gelmeyeceğine ilişkin mevcut olan fikrin, Hitler
tarafından Almanya’nın Avrupa’da yayılma
politikasının bir gerekçesi olarak kabul edilmesi
sonucunda ortaya çıkan kavramdır.
Yatıştırma Politikası
İngiltere Başbakanı Chamberlain’la özdeşleşen ve
Almanya’nın yayılmacı politikalarına sınır koyarak
göz yumma politikasıdır.
Hitler’in esas ilgi alanının doğuda olduğuna inanan
Chamberlain,
SSCB’ye
karşı
Almanya’nın
kendileriyle iş birliğine gireceğini düşünüyordu. Bu
nedenle de Almanya’nın isteklerine karşı
çıkmıyordu. Chamberlain, Münih Antlaşması ile
Südet’i alan Hitler’in artık durarak kazandıklarını
elinde tutmaya çalışacağını tahmin etti. Fakat 15
Martta Almanya, az sayıda Alman’ın yaşadığı
Çekoslovakya’yı işgale başlayınca ve ardından
Polonya’yı da işgal etmesiyle yatıştırma politikası
sona erdi.
Monroe Doktrini
İkinci Dünya Savaşında Bloklaşma
Müttefik Bloğu
Mihver Bloğu
İngiltere → Neville Chamberlain
Almanya → Adolf Hitler
Fransa → Henry Philippe Petain (Vichy Hükümeti)
İtalya → Benito Mussolini (Duçe)
SSCB → Joseph Stalin
Japonya → İmparator Hirohito
ABD → Franklin Roosevelt
İkinci Dünya Savaşını Başlatan Gelişme
↘Monroe Doktrini ABD’nin 1827’de Avrupa ve
Dünya siyasetinden çekildiğini tüm Dünya’ya
açıkladığı bildiridir. Amacı Avrupalı devletlerinde
Amerika kıtasındaki Amerikan politikalarına
müdahale etmesini engellemekti.
↘ABD’nin Wilson İlkeleri ve I. Dünya Savaşı’na
katılışı ve Avrupa’ya asker sevkiyatı Amerika’nın
Monroe Doktrininden ilk ayrılışıdır. Savaştan sonra
ABD, Paris Barış Konferansı sonrasında Avrupa ile
ilgisini keserek Monroe Doktrini’ne geri dönmüştür.
↘Ancak ABD İkinci Dünya Savaşı esnasında (1941)
Atlantik bildirini yayınlayarak dünya siyasetinde
yeniden rol oynamaya başlamıştır.
↘II. Dünya Savaşı sonrasında yeniden bu siyasetine
dönen ABD, SSCB tehdidine karşı Truman Doktrini
yayınlayarak Soğuk Savaş Dönemini başlatmıştır.
↘Savaş 1 Eylül 1939’da “Almanya’nın Polonya’yı tamamen işgal etmesi” ve sonrasında SSCB’ye savaş
ilan etmesi ve sonrasında İngiltere’nin “Yumuşama Politikasını” terk etmesi ile başlamıştır.
Atlantik Bildirisi
1. Savaştan sonra toprak kazanılmayacak.
2. İlgili halkın onayı alınmadan toprak değişikliği yapılmayacak.
3. Uluslar kendi geleceklerini kendileri saptayacaklar (self-determinasyon).
4. Uluslararası iş birliği gerçekleştirilip geliştirilecek.
5. Temel ham maddelerden eşit biçimde faydalanılacak.
6. İnsanlar korku ve açlıktan kurtarılacak.
7. Açık denizlerde ticaret serbestliği gerçekleştirilecek.
8. Mihver Devletler silahtan arındırılacak ve savaştan sonra topyekûn silahsızlanmaya gidilecek.
Maginot Hattı
Fransız generalleri, 1930’larda dünyanın en güçlü
savunma hattını kurmaya karar vererek Maginot
Hattı’nı oluşturdular. II. Dünya Savaşı’na kadar hiç
test edilmeyen bu hat, birbirinden bir top atımı
uzaklıkta 50 savunma kulesi ve bunlara bağlantılı
yer altı sığınaklarından oluşuyordu. Fransız’lar
savaş
başladığında
Almanların
kuzeyden
savunmasız Belçika sınırından saldıracaklarını
hesaplamışlar ve güçlerinin büyük bir kısmını bu
bölgeye kaydırmışlardır. Almanlar ise Ardennes’de
Fransız hatlarını yararak “aşılmaz” Maginot Hattı’nı
geçtiler ve Belçika sınırına yığılmış Fransız ordularını
arkadan sararak teslim aldılar.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA CEPHELER
Avrupa Cephesi
Kuzey Afrika Cephesi
Asya Pasifik Cephesi
1. Bu cephede Almanya Hayat Sahasını
gerçekleştirmek amacıyla SSCB, İngiltere ve
Fransa’ya karşı mücadele etmiştir.
1. Bu cephede İtalya Akdeniz’e ve Süveyş
Kanalına hâkim olmak amacıyla İngiltere’ye karşı
mücadele etmiştir.
1. Atlantik Bildirisi: 14 Ağustos 1941'de ABD ve
İngiltere tarafından yayılanlanan ve ABD'nin
Monroe Doktrininden vazgeçtiği gelişmedir.
2. Bu cephe Almanya’nın Polonya’yı işgali ile
başlamıştır.
2. İtalya İngiltere karşı “Süveyş Kanalı
Harekâtını” başlatmış ancak başarısız olmuştur.
3. Almanya “Maginot Hattını” aşarak Fransa’yı
işgal etmiştir.
3. ABD'nin Kuzey Afrika'ya (Fas) asker çıkarması
sonrasında İtalya savaştan çekilmiştir.
4. Almanya, İngiltere’yi zor durumda bırakmak ve
Fransa’ya yardım etmesini engellemek amacıyla
Belçika, Hollanda ve Danimarka’yı işgal etmiştir.
Ayrıca İngiltere’ye karşı “Kartal Hücumu”nu
başlatmıştır.
4. İtalya bu cephede aldığı yenilgiler sonrasında
Kuzey
Afrikadaki
bütün
sömürgelerini
kaybetmiştir.
3. Pearl Harlbour (İnci Limanı) Baskını:
Roosevelt, Japonya’ya petrol ambargosu koyarak
Japon ekonomisini yıprattı. Bu meseleyi
diplomatik yollarla çözemeyen Japonya, 7 Aralık
1941’de ABD’nin Pasifik üstünlüğünü simgeleyen
Hawaii takımadalarından Honolulu’daki deniz ve
hava üssü Pearl Harlbour’a saldırdı. Kısa sürede
ABD’nin Pasifik Donanması’yla hava filosunun
büyük bölümü etkisiz hâle getirildi. Bu saldırı
üzerine ABD savaşa girmiş oldu. Ancak
Japonya’nın
ABD’nin
Hawai’deki
petrol
depolarını vurmaması ve askerî açıdan önemli bu
üssü işgal etmemesi, harekâtın stratejik açıdan
başarılı olmasını engelledi.
5. Almanya doğuya doğru Hayat Sahasını
gerçekleştirmek amacıyla 1941’de SSCB’ye karşı
“Barbarossa Harekâtını” başlatmıştır.
↘Almanya bu harekât esnasında SSCB’ye karşı
“Stalingrat Savaşını” kaybederek geri çekilmek
zorunda kalmıştır.
6. Sonrasında ABD’nin Fransa’yı Alman
işgalinden kurtarmak amacıyla başlattığı
“Normandiya Çıkarmasında” da başarısız oldu
ve kayıtsız şartsız teslim antlaşması olan “San
Fransisco Antlaşmasını” imzalamıştır.
4. Japonya, ABD’ye karşı Mercan Denizi ve
Midway Savaşlarını kaybetmiştir.
5. Leyte Savaşında aldığı yenilgi ve ABD’nin
“Hiroşima ve Nagazakiye attığı atom bombası”
sonrasında Japonya teslim olmak zorunda
kalmıştır.
SAVAŞ ESNASINDA ve SONRASINDA YAPILAN KONFERANS ve ANTLAŞMALAR
Savaş Devam Ederken Barışı Sağlamaya Yönelik Müttefikler
Tarafından Gerçekleştirilen Konferans ve Antlaşmalar
Casablanca Konferansı (14-24 Ocak 1943)
Washington (Trident) Konferansı (12-26 Mayıs 1943)
San Francisco Konferansı (7 Mayıs 1945)
1. Almanya’nın kayıtsız şartsız teslim olması ve Avrupa Cephesinin
kapanmasına zemin hazırlayan antlaşma bu konferansta
imzalanmıştır.
2. “Birleşmiş Miletler” kurulmuştur.
Quebec Konferansı (14-24 Ağustos 1943)
I. Moskova Konferansı (19-30 Ekim 1943)
Kahire Konferansı (22-26 Kasım 1943)
Tahran Konferansı (28 Kasım-1 Aralık 1943)
II. Moskova Konferansı (9-20 Ekim 1944)
Potsdam Konferansı (17 Temmuz – 2 Ağustos 1945)
1. Almanya’nın paylaşımına ilişkin antlaşma bu konferansta
imzalanmıştır.
2. Bu doğrultuda Almanya (Berlin) ve Avusturya (Viyana) dört işgal
bölgesine ayrılarak İngiltere, ABD, Fransa ve SSCB arasında
paylaştırılmıştır. Polonya devletinin sınırları belirlenmiştir.
Yalta Konferansı
1. Katılan Devletler: ABD, İngiltere ve SSCB
2. Toplanma Amacı: Savaş sonrasında Avrupa’nın siyasi yapısını
şekillendirmek.
Paris Barış Konferansı (10 Şubat 1947)
3. Konferansın Sonuçları
1. Almanya ve İtalya ile SSCB, Romanya, Bulgaristan, Macaristan,
Yunanistan ve Finlandiya arasında gerçekleştirilmiştir.
↘Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulması kararlaştırılmış ve üye
olacak devletlerin statüsü belirlenmiştir.
2. İtalya, "Meis ve Oniki Adayı" Yunanistan’a bırakmıştır.
↘Avrupa’da savaş sonrasında demokratik yönetimlerin kurulması
kararlaştırılmıştır.
3. Doğu Avrupa ülkeleri SSCB rejimine bağlı birer uydu devlet haline
getirilmiştir.
4. II. Dünya Savaşını tamamen bitiren olay olarak kabul edilmektedir.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDE TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923 - 1939
1923 ve 1932 Yılları Arası Türk Dış
Politikası
1932 ve 1939 Yılları Arası Türk Dış
Politikası
1. Irak (Musul) Sınırı Sorunu (1923 - 1926)
1. Milletler Cemiyetine Üyelik (1932)
2. Yabancı Okullar Sorunu (1924)
2. Vagon Lits Olayı (1933)
3. Bozkurt - Lotus Sorunu (1926)
3. Razgrat Olayı (1933)
4. Fener Rum Patrikanesi Sorunu (1926 / 1928)
4. Balkan Antantı (1934)
5. Etabli (Yerleşik) Sorunu (1926 - 1930)
5. Montreux Boğazlar Sözleşmesi (1936)
6. Adana-Mersin Demiryolu Anlaşmazlığı (1929)
6. Akdeniz Paktı (1936)
7. Borçlar Sorunu (1929 - 1932)
7. Sadabat Paktı (1937)
Atatürk Dönemi Başbakanları
İsmet İnönü (1923 – 1924)
Ali Fethi Okyar (1924 – 1925)
İsmet İnönü (1925 – 1937)
Celal Bayar (1937 – 1938)
Atatürk Dönemi Dışişleri Bakanları
İsmet İnönü (1922 – 1924)
Şükrü Kaya (1924 – 1925)
Tevfik Rüştü Aras (1925 – 1938)
Gazap Üzümleri “The Grapes of Wrath”
8. Nyon (Akdeniz) Konferansı (1937)
9. Hatay Sorunu (1936 - 1939)
↘1923-1930 yılları arasında Türk dış
politikasının başlıca faaliyet alanını
Lozan Antlaşması’ndan kalan sorunları
gidermek olmuştur.
↘1932-1939 yılları arasında Türk dış
politikasının başlıca faaliyet alanını II.
Dünya Savaşı öncesinde Almanya ve
İtalya'nın yayılmacı siyasetine karşı
alınan önlemler oluşturmuştur.
John Steinbeck'in yazdığı bu roman 1939 yılında
yayınlanmış ve eser Pulitzer Ödülü kazanmıştır.
Yazar, bu romanında Amerika'daki 1930'lu yıllarda
ortaya çıkan ekonomik kriz dönemini ve insanlığın
dramını ele almıştır.
YABANCI OKULLAR SORUNU (Fransa)
1. Lozan sonrasında sorunun yeniden gündeme gelmesinde 1924’te çıkarılan “Tevhidi Tedrisat Kanunu”
ile 1926 yılında çıkarılan “Maarif Teşkilatı Kanununa” Türkiye de okulu bulanan yabancı devletler ve
Vatikan’ın tepki göstermesi etkili olmuştur.
2. Bu iki kanuna Fransa, İngiltere, Almanya, Sovyet Rusya, ABD, İtalya ve Avusturya tepki gösterirken
Fransa ise konun görüşülmesi amacıyla Türkiye’ye başvurmuştur.
↘Ancak Türkiye konunun bir iç sorunu olduğunu ve konun görüşülmek istenmesinin “bağımsızlığımıza ve
egemenliğimize” aykırı olduğunu ileri sürerek taviz vermemiştir.
Atatürk Döneminde Yapılan Dostluk
Antlaşmaları
1928’de İtalya Tarafsızlık ve Uzlaşma Antlaşması
1925’te SSCB ile Türk-Sovyet Dostluk ve
Saldırmazlık Antlaşması
1926’da Türk-İran Güvenlik ve Dostluk Antlaşması
1928’de Afganistan ile Türk-Afgan Dostluk ve
İşbirliği Antlaşması
MUSUL (IRAK SINIRI) SORUNU (İngiltere)
1. Lozan Konferansında görüşme konusu olmasına rağmen çözüme kavuşturulamamış ve konferans
sonrasında Türkiye ile İngiltere arasında yapılacak görüşmelere bırakılmıştır.
2. Türkiye ve İngiltere arasında 1924 yılında sorunun çözümü için “Haliç Konferansı” toplanmış ancak
anlaşmaya varılamamıştır.
3. Aynı yıl içerisinde konu Milletler Cemiyetine taşınmış ve cemiyet tarafından konuya ilişkin İngiltere
yanlısı “Brüksel Hattı” belirlenmiştir.
4. Milletler Cemiyetindeki görüşmeler devam ederken 1924 yılında Hakkâri’de “Nasturi Ayaklanması”
ve 1925-26 yılında Diyarbakır’da “Şeyh Sait Ayaklanması” meydana gelmiştir.
5. Bu iki olay nedeniyle içişlerinde sıkıntı yaşayan Türkiye taviz vermek zorunda kalmış ve Irak Hükümeti
ile Ankara Antlaşmasını imzalamıştır.
ANKARA ANTLAŞMASI (1926)
↘Brüksel Hattında öngörüldüğü gibi "Musul" ve "Kerkük" Irak’a; "Hakkâri" ise Türkiye’ye bırakılmıştır.
↘Musul petrollerinin % 10’luk vergi geliri 25 yıl süre ile Türkiye’ye bırakılmıştır.
Uluslararası Adalet Divanı “La Haye”
Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler'in
başlıca yargı organıdır. Uluslararası Adalet
Divanı'nın merkezi Hollanda'nın Lahey kentindedir.
Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi'nden seçilen 15
yargıçtan oluşur. Yargıçlar değişik ülkelerden seçilir,
böylece dünyadaki değişik hukuk sistemlerinin
temsil edilmesi amaçlanır.
Divanın yetki alanı, bir uluslararası uyuşmazlıkta
taraf olan ülkelerin kendisine getirdikleri davalar ile
BM Antlaşması'nda ya da yürürlükteki uluslararası
antlaşmalarda özellikle öngörülmüş konuları içine
alır. Uluslararası Adalet Divanı Statüsü, BM
Antlaşması'nın (BM Şartı) ayrılmaz bir parçasıdır ve
Adalet Divanı'nın çalışma esaslarını belirler.
BOZKURT – LOTUS SORUNU (Fransa)
1. Türkiye bandıralı Bozkurt gemisi ile Fransa bandıralı Lotus gemisinin Ege Denizinde çarpışması
sonrasında Bozkurt gemisinin batması ortaya çıkan sorundur.
2. Milletler Cemiyetine bağlı “La Haye Adalet Divanında” görüşülen dava Türkiye lehine sonuçlanmıştır.
3. Bu davaya Türkiye’yi temsilen dönemin Adalet Bakanı “Mahmut Esat” (Bozkurt) katılmıştır.
FENER RUM PATRİĞİ SORUNU (Yunanistan)
1. 1924 patrik olarak atanan kişiye Türkiye’nin tepki göstermesi ve patriğinde mübadeleye tabi olacağını
belirtmesi ile ortaya çıkan sorundur.
Mahmut Esat Bozkurt
Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından ve
Türkiye'de hukuki temellerinin atılmasında
katkılarda bulunmuş bir devlet adamıdır.
Cumhuriyet döneminde maliye ve adalet bakanlığı
görevlerinde bulunmuştur. Adalet Bakanlığı
esnasında “Ankara Hukuk Mektebinin” açılmasını
sağlamıştır.(1925)
Bozkurt – Lotus Davasında Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti'ni Lahey Uluslararası Adalet Divanı'nda
temsil etmiştir.
"Dost, düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle
bilsinler; bu memleketin efendisi Türklerdir. Saf
Türk ırkından olmayanların Türk vatanında tek bir
hakları vardır: Türklere hizmetçi olma, köle olma
hakkı." sözü ve fikirleri doğrultusunda 1935 yılında
Mason Locaları'nı kapatmıştır.
2. Yunanistan’ın konuyu La Haye Adalet Divanında görüşülmesi talebi Türkiye tarafından kabul
edilmemiştir.
3. Sorun Patrik IV Konstantin’in istifası ile çözüme kavuşturulmuştur.
ADANA – MERSİN DEMİRYOLU ANLAŞMAZLIĞI (Fransa)
1. Fransız şirketi tarafından işletilen bu hattın Türkiye tarafından millileştirilmek istenmesi sonucunda
sorun olarak gündeme gelmiştir.
2. Türkiye 1929 yılında Adana – Mersin Demiryolu hattını devletleştirerek milli hale getirmiş ve sorunu
sonlandırmıştır.
Atatürk Döneminde Üye Olunan
Uluslararası Kuruluşlar ve Konferanslar
Briand-Kellog Paktı
Litvinov Protokolü
Cenevre Silahsızlanma Konferansı
Milletler Cemiyeti
Balkan Antantı
Akdeniz Paktı
Sadâbad Paktı
Nyon Konferansı
ETABLİ (YERLEŞİK) SORUNU (Yunanistan)
1. Lozan Konferansında Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan “Nüfus Mübadelesi Antlaşması” ile,
2. Türkiye de yaşayan Rumlar ile Yunanistan da yaşayan Türklerin değiştirilmesi kararlaştırılmıştır.
↘Ancak İstanbul, Bozcaada ve Gökçeada Rumları ile Batı Trakya Türkleri bu değişimin dışında
tutulmuştur. (2014 yılında soruldu)
3. 1926 yılında uygulanmaya başlanan bu antlaşma her iki devlet arasında anlaşmazlıkları beraberinde
getirmiştir.
4. Etabli sorunu “La Haye Adalet Divanında” görüşülmüş ancak çözüme kavuşturulamamıştır.
5. Sorun 1930’da imzalanan “Türk – Yunan Dostluk Antlaşması” ile Lozan hükümleri doğrultusunda
çözülmüştür.
6. Sorunun çözümünde Avrupa’da ortaya çıkan Alman ve İtalyan tehdidi etkili olmuştur.
7. Ayrıca bu antlaşma “Balkan Antantı’nın” yapılmasına zemin hazırlamış ve 1954 yılına kadar devam
eden Türk – Yunan dostluğunu başlatmıştır. (1930’da başlayan Türk – Yunan dostluk sürecinin
bozulmasında “Kıbrıs Sorunu” etkili olmuştur.
Venizelos Mustafa Kemal ve Nobel
Venizelos, Türk-Yunan ilişkilerinde ve Yakın
Doğu’da
barışın
sağlanmasındaki
büyük
katkılarından dolayı Atatürk’ü 12 Ocak 1934’te
Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi.
Nobel Ödülü
(İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi Ödülü)
Nobel Ödülü, 27 Kasım 1895 tarihli ve 30 Aralık
1896
tarihinde
Stockholm'de
açıklanan
vasiyetnamesiyle Alfred Nobel tarafından kurulan
derneğin verdiği, insanlığa hizmet edenleri
ödüllendirmek amacını taşıyan prestijli bir ödüldür.
İlk Nobel Ödülleri 1901 tarihinde verilmeye
başlanmıştır. Fizik, kimya, edebiyat, barış ve
Fizyoloji veya Tıp ile ekonomi alanında başarılı
kişilere verilmektedir.
Nobel edebiyat ödülünü kazanan ilk Türk yazar ise
"Kentinin melankolik ruhunun izlerini sürerken,
kültürlerin birbirleriyle çatışması ve örülmesi için
yeni simgeler bulduğu için" Orhan Pamuk
olmuştur.
OSMANLI BORÇLAR SORUNU (Fransa)
1. Lozan Konferansında Osmanlı Borçları, Osmanlı Devletinden ayrılan ve toprak elde eden devletler
arasında paylaştırılmış ve borçların “Frank ve Lira” üzerinden ödenmesi kararlaştırılmıştır.
2. Ancak 1929 yılında meydana gelen Dünya Ekonomik Bunalımı esnasında Türkiye’nin Lozan hükümlerini
uygulayamaması nedeniyle sorun olmuştur.
3. Sorun ABD tarafından yayınlanan “Hoover Moratoryumu” ve Fransa ile imzalanan 1933 “Paris
Antlaşması” doğrultusunda ek taksitlere bağlanarak ve bir süreliğine ertelenerek çözülmüştür.
1954
Osmanlı borçları Demokrat Parti döneminde (1954)
tamamen ödenmiştir.
Başvurma Zorunluluğu
MİLLETLER CEMİYETİNE ÜYELİK
↘Türkiye “İspanya”nın daveti ve “Yunanistan”ın bu konudaki desteği sonrasında “Yurtta Sulh Cihanda
Sulh” anlayışı doğrultusunda 1932’de bu kuruluşa üye olmuştur.
Millet Cemiyetinde Görüşülen Konularımız
Milletler Cemiyetine Türkiyenin katılması içim
yapılan öneri karşısında Mustafa Kemal şöyle dedi;
“Başvurmayı düşünmüyoruz ama davet ederlerse
katılırız.”
Cemiyet “başvurma zorunluluğunu” uygulamaktan
il kez vazgeçti ve 43 üyenin oy birliği ile Türkiyenin
topluluğa davet edilmesine karar verdi.
Musul (Irak Sınırı) Sorunu
Bozkurt - Lotus Sorunu
Etabli (Yerleşik) Sorunu
Boğazlar Sorunu
Hatay (Sancak) Sorunu
VAGON LİTS OLAYI (Fransa) - RAZGRAD OLAYI (Bulgaristan)
Milletler Cemiyetinde
Görüşülen Konularımız
VAGON LİTS OLAYI
1. İstanbul’da bulunan Vagon Lits şirketinin şirket çalışanlarının “Türkçe konuşmasını yasaklaması” ve
yasağa uymayanları işten çıkarması ile ortaya çıkan sorundur.
2. Sorun protestoların artması sonrasında işçilerin işlerine geri dönmesi ile sona ermiştir.
RAZGRAD OLAYI
1. Bulgaristan’daki Türk mezarlıklarının Bulgarlar tarafından tahrip edilmesi sonucunda ortaya çıkan
sorundur.
2. Buna karşılık olarak İstanbul’da protestolar gerçekleştirilmiş ve Bulgar mezarlığına çiçek bırakılmıştır.
Üye Olmadan Önce
Musul Sorunu (-)
Bozkurt - Lotus
Sorunu (+)
Etabli Sorunu
Üye Olduktan Sonra
Boğazlar Sorunu (+)
Hatay Sorunu (+)
BALKAN ANTANTI
1. Almaya ve İtalya’nın Avrupa’daki yayılmacı siyasetine karşı Balkan uluslarının oluşturduğu ittifaktır.
2. Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanan ikili anlaşmalar ile kurulmuştur.
3. Yapılan antlaşmaların içeriğini sınırların korunması, gizli antlaşma yapılmaması ve birbirlerinin
bağımsızlığına saygı oluşturmaktadır.
4. Balkanlarda yer almalarına rağmen “Bulgaristan” ve “Arnavutluk” bu ittifaka katılmamıştır.
MONTREUX BOĞAZLAR
SÖZLEŞMESİ
↘Bulgaristan’ın katılmamasında Yunanistan ile yaşadığı Batı Trakya ve Ege Denizi sorunu etkili olurken;
Arnavutluk ise İtalya yanlısı politikası nedeniyle katılmamıştır.
1. Boğazlardaki uluslararası komisyon
kaldırılarak boğazların yönetimi Türkiye’ye
bırakılmıştır.
BOĞAZLAR SORUNU
1. Lozan Konferansında Boğazlara ilişkin Türkiye’nin egemenliğini sınırlayan kararlara yer verilmiştir. Bu
duruma son vermek isteyen Türkiye 1936 yılında değişen dünya şartlarını öne sürerek Milletler
Cemiyetine başvurmuştur.
2. Milletler Cemiyetinde yapılan görüşmeler sonrasında Montreux Antlaşması yapılarak Türkiye
boğazlar üzerindeki egemenliğini yeniden kazanmıştır.
3. Boğazlar konusunda Türkiye’nin haklı görülmesinde,
↘Almanya’nın Rennes bölgesini işgali ve Locarno Antlaşmasına son vermesi,
↘İtalya’nın Habeşistan’ı işgali,
↘Japonya’nın Mançurya’yı işgali etkili olmuştur.
4. Toplanan konferansa Türkiye, Avustralya, İngiltere, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Japonya,
Romanya, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya katılmıştır.
2. Türkiye boğazlarda
bulundurabilecektir.
asker
ve
silah
3. Barış durumunda ticaret gemilerinin geçişi
serbest olacak, savaş gemileri ise geçiş için
önceden bilgi verecektir. savaş durumunda
ise
geçişlerin
tamamı
Türkiye’nin
inisiyatifinde olacaktır.
UYARI: Bu antlaşmayı hazırlandığı dönemde
İtalya imzalamamıştır. Ayrıca bu antlaşma
Türk – Sovyet ilişkilerini olumsuz yönde
etkilemiştir.
SADABAT PAKTI
1. İtalya’nın Habeşistan’ı işgali sonrasında Orta Doğu uluslarının oluşturduğu ittifaktır.
2. İran’ın Sadabat Sarayında Türkiye, Irak, İran ve Afganistan’ın katılımı ile yapılan “Orta Doğu
Antlaşması” ile kurulmuştur.
3. Yapılan antlaşmanın içeriğini Milletler Cemiyetine bağlılık, birbirlerinin içişlerine saygı ve birbirlerine
karşı saldırmazlık oluşturmaktadır.
↘Orta Doğu’da yer almasına rağmen Suriye Türkiye ile yaşadığı “Hatay sınırı sorunu” nedeniyle bu
pakta katılmamıştır.
Time Dergisine Kapak Olan Türkler
Mustafa Kemal
İsmet İnönü
Şükrü Saraçoğlu
Adnan Menderes
Kenan Evren
Mehmet Ali Ağca
Naim Süleymanoğlu
Mine Karakaş
Dr. Mehmet Öz
Recep Tayyip Erdoğan
4. Sadabat Paktı 1980 yılında başlayan “İran – Irak Savaşı” nedeniyle dağılmıştır.
“Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir
kalamaz”
Mustafa Kemal ATATÜRK
HATAY (İSKENDERUN SANCAĞI) SORUNU (Fransa)
1. Hatay, Misakı Milli sınırları içerisinde yer alsa da “1921 Ankara” ve “Lozan Antlaşması” ile Fransa
mandaterliği altındaki Suriye bırakılmıştır.
2. Ancak 1936 yılında “Fransa’nın Suriye ve Lübnan üzerindeki mandaterliğini kaldırması” ile sorun
Türkiye tarafından yeniden gündeme getirilmiştir.
3. Milletler Cemiyetinde görüşülen konu ile ilgili olarak “Sandler Raporu” hazırlanmış ve rapor
doğrultusunda 1938 yılında “Hatay Türk Cumhuriyeti” kurulmuştur.
↘İlk Devlet Başkanı: Tayfur Sökmen
↘İlk Başbakanı: Abdurrahman Melek
4. 1939 yılında Hatay Türk Cumhuriyetinin aldığı Türkiye’ye katılım kararı ve yapılan halkoylaması
sonucunda (Katılım için ayrıca Fransa ile Ankara Antlaşması yapılmıştır.) Hatay Türkiye topraklarına
katılmıştır.
Mustafa Kemal’in Kullandığı Takma
İsimleri
Şerif Bey
Trablusgarp Savaşı sırasında gizlice Libya’ya
geçmiştir. Enver Paşa birlikte Arap kıyafeti giyerek
Mısır’dan geçmişlerdir. Bu sırada İstanbul’daki
arkadaşlarına yazdığı mektuplarda “Şerif Bey” adını
kullanmıştır.
Asım Us
Mustafa Kemal Atatürk, Ocak 1937’de, Hatay
meselesi ile ilgili olarak, başında İsmet İnönü’nün
bulunduğu hükümeti, bir makale yazarak eleştirir
ve metni “Asım Us” adıyla 5 gün boyunca Baş
Makale olarak gazetede yayınlar.
ATATÜRK DÖNEMİNİN DİĞER DIŞ GELİŞMELERİ
Küçük Antant (1921)
↘Alman tehdidine karşı Fransa, Belçika, Polonya, Çekoslovakya ve Balkan
ulusları arasında gerçekleştirilen ittifaktır.
Litvinov Protokolü (1929)
↘Sovyet Rusya’nın dünyadaki hızlı silahlanması engellemek ve savaşın
siyaset aracı olarak kullanılmasını engellemek amacıyla hazırladığı
protokoldür.
↘Türkiye bu protokolü hazırlandığı yıl imzalamıştır.
Locarno Antlaşması (1925)
↘Avrupa’daki sorunların Milletler Cemiyetinde çözülmesi ve savaşa yer
verilmemesi amacıyla yapılan antlaşmadır. (Asıl amacı Fransa’nın Alman
saldırılarına karşı korunmasıdır.)
↘İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Polonya ve Çekoslovakya
arasında imzalanmıştır.
Briand-Kellog Paktı (1928)
↘ABD ve Fransa’nın dünyadaki hızlı silahlanması engellemek ve savaşın
siyaset aracı olarak kullanılmasını engellemek amacıyla kurduğu ittifaktır.
↘Türkiye bu pakta 1928 yılında katılmıştır. Bu paktın imzalanması ile
Türkiye’nin Musul sorunu ile kopan batı ile olan ilişkileri yeniden
başlamıştır.
Cenevre Konferansı (1932)
↘II. Dünya Savaşı öncesinde artan hızlı silahlanmayı engellemek amacıyla
gerçekleştirilen konferanstır.
Bu konferansa Türkiye’de katılmıştır.
Akdeniz Paktı
↘İtalya’nın Akdeniz’deki yayılmacı siyasetine karşı İngiltere, Türkiye,
Fransa, Yunanistan ve Yugoslavya arasında gerçekleştirilen ittifaktır.
Nyon (Akdeniz) Konferansı
↘İngiltere, Bulgaristan, Mısır, Fransa, Yunanistan, Romanya, Türkiye,
SSCB ve Yugoslavya’nın katılımı ile “Akdeniz’in güvenliği” konusunun
görüşülmesi amacıyla toplanan konferanstır.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE
Cumhurbaşkanı: İsmet İnönü
Başbakanlar: Refik Saydam ve Şükrü Saraçoğlu
İkinci Dünya Savaşında Türk Dış
Politikası
İkinci Dünya Savaşında Türkiye’de İç
Siyaset ve Ekonomi
1. Savaşın başlaması ile birlikte Türkiye her iki
blok arasında dengeli ve uzlaşmacı bir politika
izlemiştir.
1. İkinci Dünya Savaşı Türkiye’yi daha çok
ekonomik alanda olumsuz yönde etkilemiştir.
1938’da yürürlüğe giren “II. Beş Yıllık Sanayi
Kalkınma Planı” uygulanamamıştır.
2. 1939’da İngiltere, Fransa ve Türkiye arasında
"Yardımlaşma ve Barış (ittifak) Paktı"
imzalanmıştır.
3. Almanya’nın Yunanistan’ı işgali sonrasında
Almanya ile de “Dostluk ve Saldırmazlık
Antlaşması” imzalanmıştır.
4. Özellikle Müttefik Devletler Türkiye’yi savaşa
dâhil ederek Ortadoğu ve Balkanlara hâkim
olmayı amaçlamışlardır.
↘Bu amaçla, Tahran Konferansı / Adana
Görüşmesi (TC) / Moskova Konferansı / Quebec
Konferansı / I - II Kahire Konferansını (TC)
gerçekleştirmişlerdir.
5. Türkiye “San Francisco Konferansına”
katılabilmek ve “Birleşmiş Milletlere” kurucu
üye olarak katılabilmek amacıyla Kahire
Konferansı sonrasında Almanya’ya savaş ilan
etmiştir (23 Şubat 1945).
2. 18 Ocak 1940’ta bir dizi ekonomik ve askeri
tedbirleri içeren “Milli Korunma Kanunu”
çıkarılmıştır.
Dünyada Komünizmin Yayılması
Kore Devrimi ve Savaşı: Süreç 1946 yılında Kore
İşçi Partisinin kurulması ile başlamıştır. 1948
seçimlerini sosyalistlerin kazanması 1950 ve 1953
yılları arasında yaşanan Kore İç Savaşını
başlatmıştır. Savaş sonrasında 32. Enlemin Kuzeyi
ve Güneyi olmak üzere iki farklı rejimle yönetilen
devletler kurulmuştur.
Küba Devrimi: 1953 – 1959 yılları arasında Fidel
Castro, Che Guevara ve Raul Castro tarafından
Kapitalist Batista Hükümetinin devrilmesini ifade
eder.
Çin Devrimi: “Mao Tse-Dung” önderliğindeki İşçi
Partisinin iç sava sonrasında 1949 yılında Çin Halk
Cumhuriyetini kurması ile sonuçlanan süreci ifade
eder.
Bu Kanun Doğrultusunda Yapılan Çalışmalar
↘Yersiz fiyat artışlarını engellemek amacıyla
"narh koyma" kararı alınmıştır.
↘"Petrol Ofisi" ile "Et ve Balık Kurumu"
kurulmuştur.
↘"Ticaret Ofisi" ve "İaşe Müsteşarlığı"
kurulmuştur.
↘Yüksek enflasyon nedeniyle “Varlık Vergisi”
ve “Toprak Mahsulleri Vergisi” çıkarılmıştır.
↘1940’da “Köy Enstitüleri” kurulmuştur.
3. Edebiyatta sosyal gerçekçiliği ön plana alan
“Garip Akımı” ve "Fütürizm Akımı" ortaya
çıkmıştır.
İstanbul Radyosu ve Türk Sanat Müziği
İstanbul Radyosu sürekli yayına geçmiştir. İstanbul
Konservatuarı ve Sanat Müziği 1940’ta İstanbul
Konservatuvarının “kuramsal bir eğitim vermek”
üzere açılması da Türk musikisi açısından önemli bir
gelişme oldu. Sanat müziği ile ilgilenenler geniş
kitlelere ulaşmak için halk müziğinden yararlandı.
Sadettin Kaynak başta olmak üzere bazı
bestekârlar ise halk türküsü tarzında şarkılar
bestelediler. Safiye Ayla, Müzeyyen Senar,
Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ Sözeri gibi
dönemin önemli sanatçıları radyo programları ve
taş plaklarla kendilerini halka tanıttılar
İkili Yönetimler “Kore ve Almanya”
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ
“müttefik olmayan sadece düşman olabilir”
Georges Langlois
GİRİŞ
1. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD ve SSCB’nin siyasi, ekonomik ve askeri strateji ve doktrinler ile
birbirleriyle çatışmasını ifade eden dönemdir. Bu dönemde devletler sıcak bir çatışma ve savaşa
girmeden anlaşmazlık ve çatışmalarını sürdürdüler.
2. Soğuk Savaşın “müttefik olmayan sadece düşman olabilir” mantığı blokların oluşmasında etkili
olmuştur.
3. Bu dönemde ortaya çıkan Doğu Bloğu SSCB önderliğinde Sosyalizm ve Komünizmi yaymayı
amaçlarken; Batı Bloğu ise ABD önderliğinde Kapitalist ve liberal politikaları yaymayı amaçlamıştır.
4. Soğuk Savaş sürecini başlatan olaylar “Yalta ve Potsdam Konferansı” kararları olmuştur. Ayrıca
“Yüzdeler Antlaşması” ile Avrupa İngiltere ve SSCB arasında paylaşılmıştır.
5. Soğuk Savaş dönemini başlatan olay ise “Truman Doktrini” olmuştur.
6. Dönemin çatışması ise “Berlin Buhranı” ve “Kore Savaşı” olmuştur.
7. Doğu Bloğu: SSCB’nin başını çektiği bu blokta, Bulgaristan, Romanya, Çekoslakya, Polonya,
Macaristan ve Demokratik Almanya yer almıştır. Ayrıca rejimleri doğrultusunda, Çin, Küba, Kuzey
Kore, Kuzey Vietnam, Moğolistan, Venezüella ve zaman zaman Yugoslavya ile Arnavutluk bu
bloğun önemli müttefiki olmuşlardır. Batı Bloğuna karşı Varşova Paktı bünyesinde bir araya
gelmişlerdir.
8. Batı Bloğu: ABD’nin başını çektiği bu bloktaki devletler kapitalizmin temsilcisi olmuştur. Doğu
Bloğuna karşı NATO bünyesinde bir araya gelmişlerdir.
9. “Soğuk Savaş” deyimini ilk kez 1947’de ABD’li “Bernard Baruch” kullanmıştır.
10. Soğuk Savaş Döneminin önemli sorunlarından biri Nükleer Silahlanma olmuştur. Nükleer
silahların denetlenmesi amacıyla ABD tarafından “Baruch Planı” oluşturulmuş ve bu doğrultuda
çalışmalar yürütülmüştür.
İkinci Dünya savaşı sonrasında Kore’deki Japon
faaliyetlerinin durdurulması görevi ABD ve SSCB’ye
verilmiştir. Her iki devlet 38. Enlemi sınır kabul edip
SSCB güdümünde Kuzey Kore’yi ve ABD
güdümündeki Güney Kore’yi kurmuşlardır.
İkinci Dünya Savaşı sondasında Almanya SSCB ve
Batılı devletler arasında işgal bölgelerine ayrılmıştır.
Bu durum Batı güdümündeki Federal Almanya ve
SSCB güdümündeki Demokratik Almanya’nın
kurulmasına zemin hazırlamıştır.
İnsancıl Komünizm
Çekoslovakya’da 1967’de Aleksander Dubcek
liderliğinde “insancıl komünizm” hareketi başladı.
Bu hareketin amacı, Çekoslovakya’da insan
hürriyetini esas alan bir komünist sistemini
uygulamaktı. Ancak “Varşova Paktı Ordusu” 21
Ağustos 1968’de Çekoslovakya’yı işgale başladı.
Çeklerin
“insancıl
komünizm”
hareketi
başarısızlıkla sonuçlandı.
Marshall Planı ve Çekoslovak Darbesi
Marshall Planı’na karşılık SSCB de uyduları
arasındaki ekonomik iş birliğini geliştirmek için,
“Molotof Planı” ile ikili ticaret düzenini kurdu.
Çekoslovakya başta olmak üzere bazı uydu ülkeler
“Marshall Planı”na katılmak için büyük istek
göstermiştir. SSCB’nin Çekoslovakya’da tam
egemenlik kurabilmek amacıyla Şubat 1948’de
gerçekleştirdiği “Çekoslovak Darbesi”nde bunun
büyük bir etkisi vardır.
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNİN ÇATIŞMALARI
BATI BLOĞU
DOĞU BLOĞU (Demir Perde Ülkeleri)
1. ABD’nin başını çektiği bu blok SSCB’nin yayılmasına karşı “çevreleme
politikasını” uygulamıştır.
1. Batı Bloğunun kendisine karşı başlattığı çevreleme siyasetine karşı kendi
rejimini yayma ve koruma faaliyetlerine girişmiştir.
2. Çevreleme politikası doğrultusunda “Truman Doktrinini” ve “Marshall
Planını” yürürlüğe koymuştur.
2. Çevreleme siyasetine karşı Orta Doğu, Doğu Avrupa ve Uzak Asya da
kendi rejimini korumaya yönelik faaliyetlerde bulunmuştur.
3. 1948’de Çekoslovakya (Prag) Darbesi sonrasında Sovyet tehdidine karşı
“Batı Avrupa Birliğini” kurmuşlardır.
3. Batı Bloğunun Federal Almanya’yı kurması sonrasında Demokratik
Almanya Devletini kurmuştur. Bu gelişmenin meydana gelmesinde Berlin
Buhranı etkili olmuştur. Sonrasında Demokratik Almanya’dan Federal
Almanya’ya kaçışların artmasıyla SSCB Berlin şehrinin tarafsız bölgeye
çevrilmesini istemiş anacak bunun ABD ve İngiltere tarafından kabul
görmemesi nedeniyle “Berlin Duvarını” örmüştür.
4. Kuzey Atlantik Paktını (NATO) Kurulması: SSCB’nin askeri tehditlerine
karşılık 4 Nisan 1949’da 12 Batılı ülke (İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda,
İtalya, İzlanda, Danimarka, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, ABD, Kanada)
arasında kısa adı ile NATO (North Atlantik Treaty Organization) olan Kuzey
Atlantik İttifakını kurdu.
5. Avrupa Konseyi’nin Kurulması: İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda,
İtalya, İrlanda, Danimarka, Lüksemburg, Norveç ve İsveç 5 Mayıs 1949’da
Londra’da Avrupa Konseyini kurdular. Konseyin çalışma alanları, insan
hakları, medya, hukuki iş birliği, sosyal dayanışma, sağlık, eğitim, kültür,
spor, gençlik vb. olarak belirlenmiştir.
6. SEATO (Güney Doğu Asya Anlaşma Teşkilatı: SSCB ve Çin'in Asya da
yayılmasını engellemek amacıyla ABD öncülüğünde gerçekleştirilmiştir. Bu
teşkilat ABD, İngiltere, Fransa, Yeni Zelanda, Avustralya, Filipinler,
Tayland, Pakistan’dan oluşmuştur.
7. Fransa tarafından “Schuman Bildirisi” yayınlanarak "Avrupa Birliği" fikri
oluşturulmuştur.
4. ABD’nin kendisine karşı Truman Doktrini ve Marshall Planını uygulamaya
koymasına karşılık olarak Doğu Bloğu ülkelerini de yanına alarak
COMİNFORM’u kurmuş ve bu ülkeleri kapsayan “Molotof Planını”
yürürlüğe koymuştur.
5. Ayrıca 1949’da kendi aralarında ekonomik işbirliğini sağlamayı amaçlayan
COMECON’u kurmuşlardır.
6. 1949’da Batı Bloğunun askeri güç NATO’yu kurması üzerine 1955’te SSCB
ve diğer Doğu Avrupa ülkeleri "Varşova Paktını" kurmuşlardır.
Balkan Paktı (1953)
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİN DE TÜRKİYE
Soğuk Savaş Döneminde Türk Dış Politikası
Türkiye’nin NATO’ya üye olması Sovyetler Birliği ve
onun nüfuzu altındaki Bulgaristan tarafından tepki
ile karşılanmıştı. NATO’nun yanında Balkanlarda
aktif politika izlemenin gerektiğine inanan Türkiye,
Yugoslavya ve Yunanistan arasında 28 Şubat
1953’te “Dostluk ve İş Birliği Anlaşması”
imzalanmıştır. 9 Ağustos 1954’te üç ülke arasında
Bled
Antlaşmasının
imzalanmasıyla
pakt
kurulmuştur.
↘Soğuk Savaş Döneminde, ABD SSCB’nin yayılmacı politikalarına karşı jeostratejik konumundan
dolayı Türkiye’yi kendi yanına çekmeyi amaçlamıştır. Türkiye ise SSCB’nin Boğazlar ve Doğu
Anadolu’daki toprak ve askeri üs talebi ve baskıları ile Monreux Sözleşmesinin değiştirilmesini
istemesi nedeniyle Batı Bloğu ile yakınlaşma içerisine girmiştir.
Bu amaçla,
1. Truman Doktrini ve Marshall Planına dâhil oldu (1948)
2. Avrupa Konseyine kurulduğu yıl üye oldu (1949).
3. NATO’ya üye olmamasına rağmen NATO bünyesinde Kore’ye asker gönderdi (1951).
4. NATO’ya üye oldu (1952).
5. İngiltere'nin Kıbrıs'tan çekilmesi ile "Kıbrıs Sorunu" ortaya çıkmış ve 1930'da başlayan Türk Yunan dostluğu bozulmuştur.
6. 1955 yılında “Atatürk'ün Selanik'te doğduğu eve bomba atıldı” şeklindeki yalan haberle başlayan
olaydır. Olay esnasında İstanbul'da gayri müslimlere karşı linç girişimi gerçekleştirilmiştir.
7. SSCB’nin Balkanlardaki yayılmacı politikalarına karşı "Balkan Paktını"; Ortadoğudaki yayılmacı
politikalarına karşı “Bağdat Paktı’nın” (CENTO) kurulmasında önemli rol oynadı.
8. SURİYE BUNALIMI (1957): Suiye'nin SSCB yanlısı politikalar izlemesi nedeyle ortaya çıkan kısa
süreli sınır tatbikatı sorunudur.
Bağdat Paktı (1955)
Bağdat Paktının temeli Türkiye-Irak arasında
atılmış (24 Şubat 1955), daha sonra Pakta İngiltere,
İran, Pakistan da katılmıştır. Arap Birliğini kurmak
isteyen Arap ülkeleri ile bu ülkeleri yanına çekmek
isteyen SSCB de bu Pakta tepki göstermiştir.
1958 Temmuzunda Irak’ta krallık rejiminin yıkılması
sonucu yeni yönetim 24 Mart 1959’da, Bağdat
Paktından çekildiğini resmen açıkladı. ABD bu
gelişmelere rağmen Paktın devamından yana tavır
sergiledi. Irak’ın ayrılmasından sonra Paktın
merkezi Ankara oldu. Paktın adı 18 Ağustos
1959’da Merkezî Antlaşma Örgütü (CENTO) olarak
değiştirildi. Bu şekliyle yirmi yıl devam eden örgüt,
Pakistan ve İran’ın ayrılmasıyla hukuken olmasa
bile fiilen sona ermiş oldu.
•
İç Hilal
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİN DE TÜRKİYE
Soğuk Savaş Döneminde Türkiye’de İç Siyasi ve Ekonomik Gelişmeler
Bizim tek eksiğimiz, hükûmet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır.
İsmet İnönü
1. II. Dünya Savaşı devam ederken 1945’te Nuri Demirağ tarafından "Milli Kalkınma Partisi"
kurulmuş ancak uzun süreli olamamıştır.
Soğuk Savaş Döneminde Amerikalı Spykman
tarafından geliştirilen kuram ABD politikalarını
önemli ölçüde etkilemiştir. Spykman, dünya
egemenliği için İç Hilal iddia ediyordu. Spykman
kuramını Şu iki cümleyle formüle etmişti; “İç Hilal,
Avrasya’yı; Avrasya ise Dünya’yı denetler.” Başta
ABD olmak üzere pek çok Batılı devlet, Soğuk Savaş
Dönemi stratejilerini Spykman’ın bu görüşü üzerine
inşa ettiler. Bu görüş SSCB’nin ABD’ye meydan
okumaya başladığı 1950’lerde birçok uluslararası
örgütlenmenin kurulmasında etkili oldu.
Prof. Dr. B. ORAN, Türk Dış Politikası, c. I, s. 562
2. Bu demokratikleşme sürecinin başlamasında dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 19 Mayıs
1945 yılında yaptığı konuşması etkili olmuş ve böylece demokrasiye yeşil ışık yakılmış oldu.
3. 1945 yılında CHP’li bazı milletvekilleri (Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Fuat
Köprülü) “Dörtlü Takriri” hazırlayarak parti programı ve bazı kanunlarda (Çiftçiyi Topraklandırma
Kanunu vb) değişiklik yapılmasını önermiştir. 4. Bu önerinin reddedilmesi sonrasında bu dört
milletvekili partiden ayrılarak “Demokrat Partiyi” kurmuşlardır (7 Ocak 1946). Bu partinin kurulması
ile Türkiye de çok partili hayata geçilmiştir.
5. 1946'da "Tek Dereceli Seçim İlkesi" benimsenmiştir.
6. İlk çok partili seçimler bu partinin de katılımı ile 1947 yılında gerçekleştirilmiş ve CHP 397, DP 69,
Bağımsızlar da 7 milletvekilliği kazandı.
7. 1948 yılında Demokrat Parti tarafından CHP politikalarını eleştiren "Hürriyet Misakı"
yayınlanmıştır. Buna karşılık İsmet İnönü tarafından "12 Temmuz Beyannamesi" yayınlanmıştır.
Bu beyanname sonrasında Fevzi Çakmak, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner, Osman Bölükbaşı, Sadık
Aldoğan ve Yusuf Kemal Tengirşenk 20 Temmuz 1948 tarihinde Millet Partisi’ni kurulmuştur.
8. 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlerden Demokrat Parti aldığı % 55,2 oy oranı ile birinci parti olarak
çıkmıştır. Böylece CHP’den sonra iktidara gelen ilk parti olmuştur. (Beyaz Devrim)
9. 1950'de "Gizli Oy Açık Sayım İlkesi" benimsenmiştir.
Bretton Woods Sistemi
II. Dünya Savaşı sırasında Temmuz 1944'te ABD'nin
küçük bir kasabası olan Bretton Woods'da toplanan
Birleşmiş Milletler Para ve Finans konferansında
ortaya çıkan iktisadi sistemdir. Bretton Woods
uluslararası para idare sistemi, dünyanın önde
gelen devletleri arasındaki ticari ve finansal
işlemlerde uyulması gereken kuralları belirler. Bu
sistem, dünya tarihinde ilk kez, bağımsız ulusdevletlerin kendi aralarında ortak bir parasal düzen
üzerinde anlaşmaları sonucunda uygulamaya
konulmuştur.
Uluslararası
para
sisteminin
kurallarını belirleyen bu anlaşma, “Dünya Bankası”
ve “Uluslararası Para Fonu'nun” (IMF) kurulmasına
karar vermiştir. (2013 yılında soruldu)
Demokrat Parti (Adnan Menderes) Dönemi İç ve Dış Gelişmeleri
(1950 – 1960)
Ekonomik ve Sosyal Gelişmeler
Siyasal Gelişmeler
1. Bu dönemin ekonomi politikası liberal ağırılıklı olmuştur.
1. Atatürk aleyhine işlenen suçlara ilişkin “Atatürk’ü Koruma Kanunu”
çıkarılmıştır.
2. Marshall Planı dâhilinde alınan kredilerle tarımda makineleşme artmış ve
tarımsal büyüme % 13’e kadar artmıştır.
2. Anıtkabir’in yapımı tamamlanarak
Müzesinden buraya taşınmıştır.
3. 1954’te “Yabancı Semayeyi Teşvik Kanunu” çıkarılalar. Yabancı
sermayeye petrol arama izni verilmiştir.
3. Devlet dairelerine, yalnızca Atatürk’ün resminin asılmasını sağlayacak bir
genelge yayımlanmıştır.
4. Demiryolu yapımı artan ithal otomobil ve kamyon sayısına bağlı olarak
durdurularak karayolu yapımına önem verilmiştir.
4. Atatürk’ün öngördüğü üniversite, Erzurum’da “Atatürk Üniversitesi”
adıyla kurulmuştur.
5. Ekonomide her ne kadar liberal politikalara ağırlık verilse de bu dönemde
17 adet “Kamu İktisadi Teşekkülü” oluşturulmuştur.
5. Ayrıca “Orta Doğu Teknik Üniversitesi” de bu dönemde kurulmuştur.
6. 1955’ten itibaren bütçenin açık vermesine bağlı olarak 1958’de IMF’den
ilk kez dış borç alınmıştır.
7. Köy Enstitüleri ve Halkevleri kapatılmıştır.
8. Din dersinin ilkokul programlarına girmesi; İmam-hatip okulları ve ilahiyat
fakültelerinin açılması; ezanın tekrar Arapça okunması; devlet radyosunda
Kur’an ve dini programlarına yer verilmesi gibi gelişmelerde yine bu
dönemde gerçekleştirilmiştir.
Atatürk’ün
naaşı
Etnografya
6. 1960’da meydana gelen İsmet İnönü’nün de içinde bulunduğu “Kayseri
Olayı” sonrasında muhalefetin faaliyetlerini araştırmak ve muhalefeti
sindirmek amacıyla "Vatan Cephesi" ve “Tahkikat Komisyonu”
kurulmuştur.
7. 27 Mayıs 1960’ta gerçekleştirilen bir askeri darbe sonucu Demokrat Parti
iktidarına son verilmiştir.
8. Bu dönemin dış politik gelişmeleri ise, Kore'ye asker gönderilmesi,
NATO'ya üye olunması, Balkan Paktı ve Bağdat Paktının kurulması, Kıbrıs
Sorunun ortaya çıkması, "6-7 Eylül Olaylarının" yaşanması, Kıbrıs
Cumhuriyetinin kurulmasıdır.
(2013 yılında soruldu)
Helsinki Nihai Senedi
YUMUŞAMA (DETANT) DÖNEMİ
(Görüşmeler Çağı)
 Devletlerin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü,
 birbirlerinin içişlerine saygı,
 uluslararası ilişkilerde savaşın yasaklanması ve
 insan haklarının korunması bu senedin ana
başlıklarını oluşturur.
GİRİŞ
1. Uluslararası ilişkilerde, blokların gerginliğini azaltmak amacıyla görüşmelerin tercih edildiği
dönemdir.
2. Doğu ve Batı Bloku arasındaki ilk ilişkiler, “1958 Berlin Krizi” sonrasında Cenevre’de
Einsenhower ve Kruşçev arasında yapılan toplantılarla başladı.
3. Nükleer (Konvansiyonel) silahlanmanın artması sonrasında ABD Başkanı “John F. Kennedy” ve
SSCB Başkanı “Nikita Kruşçev” 1961 yılında bir araya gelerek yumuşama sürecini başlattılar.
Doğu Bloğunda Çözülme
↘Doğu Bloku içinde SSCB ile Çin arasında başlangıçtan beri devam eden güven bunalımı, ÇinABD yakınlaşmasında ve Bloklar arasındaki ilişkilerin başlamasında etkili oldu.
↘Yugoslavya, Çekoslovakya ve Romanya’nın SSCB güdümünden kurtulmak istemesi ve Batı ile
diplomatik ilişkilere girmesi Doğu Blokunda SSCB’nin gücünün kırılması anlamını taşımaktaydı.
↘1968’de SSCB’nin Varşova Paktına bağlı güçleri kullanarak Çekoslovakya’yı işgali, Doğu
Blokunda tepkilere yol açtı.
Batı Bloğunda Çözülme
↘ABD’nin dünyadaki siyasi gelişmeler karşısında müttefiklerine Batı Bloku içinde de görüş
ayrılıklarına neden oldu. Ardından Süveyş Krizi sonrasında Fransa’nın ABD’ye tepki olarak
NATO’nun askerî kanadından çekilmesi ve aynı olay nedeniyle İngiltere’nin de ABD’ye cephe
alması Batı Bloğunda sarsıntılar meydana getirdi.
Baas Hareketi
Baas Partisi, 1940’ta Şam’da kuruldu. “Yeniden
doğuş” anlamına gelen Baas, Arap sosyalizminin
yöntemleriyle Arap dünyasından bir yeniden doğuş
gerçekleştirmeye çalışan siyasi anlayış ve partilere
verilen isimdir. “Baas hareketinin amacı sosyalist
bir sistemle yönetilen, birleşik, laik bir Arap
toplumu kurmaktı.” Özel mülkiyeti güvence altına
alan Baas sosyalizmi gelir adaleti, iç ve dış ticaretin
denetimi, toprak mülkiyetinin kamu yararına
sınırlandırılması, madenlerin ve doğal Kaynakların
millîleştirilmesi,
planlı
kalkınma,
işçilerin
işletmelerin yönetimlerine katılması gibi ilkelere
dayanıyordu. 1963’te Irak’ta, iktidara gelen Baas
Partisi 1968’de yapılan darbeyle yönetime tam
hâkim oldu. 1979’da ise yeni bir darbeyle Saddam
Hüseyin tek başına yönetime geldi. Baas Partisinin
iktidara geldiği iki ülke Irak ve Suriye’dir.
YUMUŞAMA DÖNEMİ ETKİNLİKLERİ
Ping – Pong Diplomasisi
1. Yumuşama Döneminin başlamasında etkili olan diğer bir olayda Çin ile ABD arasında gerçekleşen
“Ping – Pong Diplomasisi”dir.
2. Nükleer Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri
↘SALT I (Stratejik Silahları Azaltma) (1972)
Sadece savunma füzelerinin sınırlandırılmasının kararlaştırıldığı SALT-I Antlaşması, 26 Mayıs 1972’de
Moskova’da imzalandı. Bu Antlaşma ile sorunların barışçı yollarla çözülmesi süreci başlatıldı. ABDSSCB ilişkilerinin temel esasları belirlendi. Görüşmelerin başladığı 1969 yılı “Yumuşama Dönemi’nin
başlangıcı sayılmıştır.
↘SALT II (Stratejik Silahları Azaltma) (1979)
1979’da ABD ve SSCB arasından Viyana’da imzalanan SALT-II Antlaşması ile uzun menzilli nükleer
silahlar sınırlandırıldı. Ancak SSCB’nin 1979’da Afganistan’ı işgali nedeniyle ABD kongresi bu
antlaşmayı onaylamadı.
3. Helsinki Konferansı ve Helsinki Nihai Senedi (1975)
↘Arnavutluk dışında bütün Avrupa devletleriyle ABD ve Kanada’nın katıldığı Avrupa Güvenlik ve İş
Birliği Konferansı (AGIK) Helsinki’de toplandı.
↘Uzun görüşmeler neticesinde hazırlanan uluslararası ilişkilerde temel barış ve iş birliğini kapsayan
“Sonuç Belgesi” (Helsinki Nihai Senedi) 1 Ağustos 1975’te imzalandı.
4. "Üçüncü Dünya Hareketi" olarakta bilinen "Bağlantısızlar Hareketi" başlatılmıştır.
Amerika’nın Çin’e karşı yaklaşma siyasetini Çinliler
cevapsız bırakmadı. Japonya’da dünya şampiyonası
için bulunan Amerikan masa tenisi (ping-pong)
takımı, 6 Nisan 1971 günü Çin’e davet edildi.
Çoğunluğu Amerikalı olan yedi Batılı gazeteciye de
giriş vizesi verildi. Amerikan masa tenisi takımı 14
Nisan 1971’de Çin Başbakanı tarafından kabul
edildi. Ayný gün, ABD Başkanı Nixon da, yirmi
yıldan beri Çin’e karşı uygulanmakta olan ticari
ambargoyu kaldırdı. Amerika’ya gelmek isteyen
Çinlilere vize verileceği bildirildi. Amerikan
pingpong takımının yapmış olduğu bu ziyaretle Çin
ile ABD arasında ilk temaslar başlamış oldu. Bu
temaslardan sonra ABD Başkanı Nixon Şubat
1972’de Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret etti.
Prof. Dr. Fahir ARMAOĞLU, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi,
U2 KRİZİ ve KÜBA BUHRANI
U2 Krizi
↘ABD’ye ait U2 casus uçağının SSCB’nin sınırlarını ihlal etmesi ve düşürülmesi sonucunda ortaya
çıkan olaydır. Bu kriz Küba krizi nedeniyle daha da derinleşerek devam etmiştir.
Küba Krizi
1. Batista diktatörlüğünü yıkıp başa geçen “Fidel Castro’nun ekonomiyi millileştirme politikası
ABD’nin ekonomisini olumsuz yönde etkilemiştir. (1959)
2. Bu duruma tepki gösteren ABD’nin Küba’da muhalifleri desteklemesi Küba’nın SSCB ile
yakınlaşmasında etkili olmuştur.
3. Bu yakınlaşma SSCB’nin ABD’ye karşı Küba’ya uzun menzilli füze yerleştirmesiyle sonuçlanmıştır.
4. Bu füzelerin sökülmesi çağrısına SSCB’nin olumsuz yanıt vermesi üzerine ABD, Küba kıyılarını
kuşatmış ve “Domuzlar Körfezi Çıkarması” ile Küba’ya saldırmıştır.
5. Her iki olay nükleer savaş olasılığını ortaya çıkarmış ve bu durum dünya da tepkiyle karşılanmıştır.
Bu tepki nedeniyle ABD Küba’dan çekilmek zorunda
kalmıştır.
6. Sonrasında SSCB Türkiye’deki “Jüpiter Füzelerinin” sökülmesi karşılığında “Küba Füzelerini”
sökeceğini bildirmesi ve füzelerin karşılıklı sökülmesi ile kriz aşılmıştır.
↘Sovyet Rusya ile ABD arasında, özellikle buhran dönemlerinde yanlış anlaşılmaları önlemek için
“Kırmızı Telefon Hattı” kurulmuştur.
VİETNAM SAVAŞI
1. 1954 yılına kadar Fransa sömürgesi
olan Vietnam Cenevre Antlaşma ile 17.
paralel sınır kabul edilerek Kuzey Vietnam
ve Güney Vietnam olarak kurulmuştur.
2. Ancak sosyalist olan Kuzey Vietnam’ın
birleşmeyi
kabul
etmeyen
Güney
Vietnam’ı 1957’de işgal etmesiyle savaş
başlamıştır.
3. 1964’te Kuzey Vietnam’ın “Tokin
Körfezinde”
ABD
ait
donanmayı
bombalaması ile ABD, Fransa ve İngiltere
de Güney Vietnam’ın yanında bu savaşa
dâhil olmuştur.
4. Ancak ABD hem kamuoyundan destek
alamaması hem de verdiği kayıplar
nedeniyle mağlup olarak bu savaştan
çekilmek zorunda kalmıştır.
5. Vietnam Barışı 27 Ocak 1973’te
imzalanarak sonrasında Kuzey ve Güney
birleşerek
“Vietnam
Sosyalist
Cumhuriyeti” kurulmuştur (1976).
HİNDİSTAN ve PAKİSTAN’IN BAĞIMSIZLIĞI İLE
KEŞMİR MESELESİ
1. 1763’ten itibaren İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da bağımsızlık faaliyetleri “Mahatma
Gandhi’nin çabaları ile 1917’de başlatılmıştır.
2. Bunun sonucunda 1935’te yeni bir anayasa hazırlayan İngilizler eyaletlerin yönetimini Hintli
yöneticilere bırakmışlardır. Ayrıca Hint halkına yöneticilerini seçme hakkını tanımışlardır.
3. Bu sırada Hint egemenliğindeki Hintli Müslümanlar da “Muhammed Ali Cinnah” önderliğinde
toplanarak Pakistan Devletini kurma kararını almışlardır.
4. Hindistan bağımsızlığını 15 Ağustos 1947’de İngiliz askerlerinin Hindistan’dan çekilmesi ile
kazanmıştır. Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerde ise Hindistan’a bağlı “Pakistan” adı ile
özerk yapıda devlet kurulmuştur. (Pakistan’ın bu durumu 1971 yılına kadar sürmüştür.)
5. Keşmir Meselesi
↘1947’de Hindistan ve Pakistan’ın bağımsız olması ile “Pakistan, Hindistan ve Çin” arasında kalan
Keşmir bölgesi verimli toprakları ve yeraltı zenginlikleri nedeniyle bu devletler arasında sorun
olmuştur.
↘İlk çatışmalar 1948’de meydana gelirken bu çatışmaların savaşa dönüşmesi ise 1965’te olmuştur.
Bu savaş esnasında Pakistan Batı Bloğu ve Çin ile yakınlaşırken Hindistan ise SSCB ile yakınlaşma
sürecine girmiştir.
↘Savaş 1966’da Birleşmiş Milletler ve SSCB’nin araya girmesi ile imzalanan “Taşkent Deklarasyonu”
ile sona erdirilmiştir.
↘Fakat anlaşmaya rağmen Keşmir meselesi Pakistan-Hindistan ilişkilerinde çözümlenemeyen bir
sorun olarak günümüze kadar gelmiştir.
SSCB’NİN
AFGANİSTAN’I İŞGALİ
1. 1978’de SSCB ile “Dostluk, İyi
Komşuluk ve İş Birliği Antlaşması’nın
imzalanmasından sonra Afgan hükümeti
SSCB yanlısı bir politika izlemeye
başlamıştır.
2. Halkın SSCB yanlısı yönetime karşı isyan
başlatması sonrasında SSCB 27 Aralık
1979’da Afganistan’ı işgal etmiştir.
3. SSCB’nin Ortadoğu’ya doğru başlattığı
yayılmacı siyaset nedeniyle Çin, Pakistan
ve ABD bu sorunu Birleşmiş Milletlere
taşımıştır.
4. Ülke içerisinde ise Afgan Mücahitleri
hem SSCB’ye hem de Afgan Hükümetine
karşı mücadele başlatmıştır.
5. 1982’de Afganistan sorununu çözmek
üzere BM gözetiminde Afganistan,
Pakistan, ABD ve SSCB’nin katılımıyla
yapılan görüşmelerden sonra 14 Nisan
1988’de Afganistan sorununa son veren
“Cenevre Anlaşması” imzalanmış ve
1989’da itibaren SSCB bölgeden bütün
askerlerini çekmiştir.
Mahatma Gandhi (1869-1948)
BAĞLANTISIZLAR HAREKETİ
(Üçüncü Dünya) (Barış İçin Birarada Yaşama)
Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin siyasi ve ruhani
lideri Hindistan’da resmî olarak “Ulus’un Babası”
ilan edilmiştir ve doğum günü olan 2 Ekim “Gandhi
Jayanti” adıyla millî tatil olarak kutlanır. Birleşmiş
Milletler de 2007’de 2 Ekim gününü “Dünya
Şiddete Hayır Günü” ilan etmiştir. Gandhi, 30 Ocak
1948’de bir Brahman tarafından öldürüldü.
Ed: Neil KAGAN, Resimli Dünya Tarihi, s. 343
1. İkinci Dünya Savaşı sonrasında batılıların sömürgesi altında bulunan toplumlarda ortaya çıkan
görüştür.
2. Doğu ve Batı Blokların dışında bağlantısız olarak kendini ifade eden bu gücün önde gelen devletleri
Hindistan, Yugoslavya ve Mısır olmuştur.
3. Bu görüşü savunan devletler ilk toplantısını 1955’te Endonezya’nın Bandung şehrinde
gerçekleştirmiştir. Konferansın amacı, bağımsızlığına yeni kavuşan Afrika ve Asya ülkelerinin ABD ve
SSCB gibi iki büyük nükleer güç karşısında varlıklarını korumak için birlik ve dayanışmalarını
sağlamaktı.
4. Bandung Konferansında belirlenen Barış içinde bir arada yaşama’nın beş ilkesi:
↘. Siyasi bağımsızlık, / ↘. Askerî ittifaklara katılmama, / ↘. Kendi topraklarında başka devletlere
askerî üsse izin vermeme, / ↘. İkili ittifaklara girmeme, millî kurtuluş savalarını desteklemedir.
5. Bağlantısızlık hareketinin ilk teşkilatlı toplantısı Yugoslavya lideri Tito ile Mısır lideri Nâsır’ın
öncüllüğünde 1961’de Belgrat’ta 25 bağlantısız ülkenin katılımıyla yapıldı.
6. Bandung Konferansı ve Belgrat Konferansı kararları üye ülkelerin farklı siyasi yapıları nedeniyle
başarıyla uygulanamamış ancak milletler arası politikada Bağlantısızlık (Bağlantısızlar) akımını ortaya
çıkarmıştır.
7. Bağlantısızlar son toplantısını 2014’da Cezayir'de gerçekleştirmiştir.
8. “Bağlantısızlık Hareketi”, 1960 yılında Birlemiş Milletlerin “Sömürge Altındaki Ülke ve Halklara
Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildiri”yi kabul etmesinde ve Doğu ve Batı Blokları dışında kalan çeşitli
oluşum ve teşkilatların doğmasına imkân sağlamıştır.
Barış İçin Bir Arada Yaşama
(Bağlantısızlar Hareketi – Üçüncü Dünya)
Dünya barışının sağlanabilmesi için uluslararası
işbirliğine ve yeni politikalara ihtiyaç vardır.
Sömürgecilik, emperyalizm ve bloklaşmanın
olmadığı yeni bir dünya düzeni kurulmalıdır. Yeni
siyasi anlayış, barış içinde bir arada yaşama ilkesi
esasına dayandırılmalıdır.
Jawaharlal NEHRU (Hindistan’ın ilk devlet başkanı)
Süveyş Krizi
1956 yılında İsrail, İngiltere ve Fransa’nın
oluşturduğu ittifak ile Mısır arasında yapılan
savaştır.
Mısır
lideri
Nâsır’ın
Batılıların
kontrolündeki Süveyş Kanalı’nı millîleştirdiğini
açıklamasından sonra çıkan savaş, SSCB ve ABD’nin
baskısı nedeniyle İngiltere ile Fransa’nın geri adım
atmasıyla sona ermiştir.
ARAP - İSRAİL SAVAŞLARI
1948 Arap – İsrail Savaşı (Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak / İsrail)
1. Sebebi: İsrail Devletinin kurulmasına Arap devletlerinin tepki göstermesi
2. İsrail’in üstünlüğü ile sonuçlanmıştır. İsrail Kudüs şehrinin bir bölümünü kendi topraklarına
katmıştır.
3. Filistinli mülteci sorunu ortaya çıkmıştır. Arap milliyetçiliğinin güçlenmesine ve diğer savaşlara
zemin hazırlamıştır.
1956 Mısır – İsrail Savaşı
1. Sebebi: Mısır’ın Süveyş Kanalını millileştirmesi ve İsrail’in buna tepki göstermesi.
2. Savaşın Gelişimi
↘Bu savaşta İngiltere ve Fransa Ortadoğu’daki çıkarları doğrultusunda İsrail ile birlikte hareket
etmişlerdir.
↘İngiltere ve Fransa’nın aksine ABD ise “Eisenhower Doktrinini” yayınlayarak Arap ülkelerini
kapsayan yardım paketini oluşturmuştur. ABD’nin böyle bir politika izlemesinde SSCB’nin Ortadoğu
ülkeleri üzerinde hâkimiyet kurmak amacıyla başlattığı “Baas Hareketini” engellemek istemesi etkili
olmuştur.
↘Eisenhower Doktrini sonrasında meydana gelen “Süveyş Krizi” ABD ve İngiltere’yi ilk kez karşı
karşıya getirmiştir.
YAHUDİ SORUNU
1. Orta Doğuda Yahudi yurdunun
kurulması fikri ve çalışmaları 19. yüzyılda
başlatılmıştır.
2. Bu amaçla 1896 yılında İsviçre’nin Basel
şehrinde bir kongre toplanmış ve
sonrasında “Teodor Herzl” tarafından dış
borçların ödenmesi önerisi ile İkinci
Abdülhamit’ten
toprak
talebinde
bulunulmuş ancak kabul görmemiştir.
3. Birinci Dünya Savaşı esnasında İngiliz
Dışişleri Bakanlı tarafından “Balfaour
Deklarasyonu” yayınlanarak Filistin’de
Yahudi devletinin kuruluşunun ilk aşaması
oluşturulmuştur.
4. İkinci Dünya Savaşı sonrasında
Birleşmiş
Milletlerin
aldığı
karar
sonrasında “İsrail Devleti” kurulmuştur
(1948).
5. Bu durum Arap – İsrail savaşlarının
başlamasına ve günümüzde de devam
eden Filistin Sorununa neden olmuştur.
ARAP - İSRAİL SAVAŞLARI
Mekik Diplomasisi ve
Camp David
Antlaşmaları (1978)
1. Sebebi: Mısır’ın Akabe Körfezini İsrail’e kapatması ve Ürdün’de İsrail’e karşı “Filistin Kurtuluş
Örgütünün” (FKÖ) kurulması savaşın iki önemli sebebini oluşturur.
1. ABD Dışişleri “Henry Kissinger”
tarafından
başlatılan
diplomatik
görüşmeler
(Mekik
Diplomasisi)
sonucunda taraflar arasında “Camp David
Antlaşması” imzalanmıştır.
2. Savaşın Gelişimi
Bu antlaşmaya göre,
↘Bu savaş esnasında ABD’nin İsrail’e silah yardımında bulunması SSCB yürüttüğü politikalarla
Ortadoğu’da “Baas Hareketini” daha da güçlendirmiş ve böylece etkinliğini arttırmıştır. Ayrıca Baas
Hareketinin Irak ve Suriye’de iktidara gelmesinde etkili olmuştur.
↘Filistin’e özerklik tanınacak,
1967 Altı Gün Savaşı (Mısır, Suriye, Ürdün / İsrail)
↘Savaş sonrasında İsrail Suriye’ye ait Golan Tepelerini ve Mısır’a ait Sina Yarımadasını ele geçrmiştir.
1973 – 1978 Yom Kippur Savaşı (Mısır, Suriye / İsrail)
1. Sebebi: Mısır ve Suriye’nin Altı Gün Savaşları ve öncesinde kaybettiği toprakları geri almak
istemesi e temel sebebi oluşturur.
2. Savaşın Gelişimi
↘Mısır 1974 Sina Antlaşması ile Sina yarım adasındaki topraklarını geri almıştır.
↘Savaş esnasında Arap ülkelerinin batıya uyguladığı petrol ambargosu petrol krizine neden
olmuştur.
↘ABD’nin savaş esnasında barışı sağlamaya yönelik faaliyetleri Ortadoğu’daki etkinliğini arttırmış ve
İsrail ABD’ye bağımlı bir devlet haline gelmiştir.
↘İsrail, Suriye, Ürdün ve Mısır arasında
barış görüşmeleri başlatılacaktı.
2. Bu antlaşmaya diğer Arap ülkelerinin
tepki göstermesi nedeniyle planlanan bu
barış görüşmeleri planlanan sürede
imzalanamadı.
3. 26 Mart 1979’da bugünkü İsrail – Mısır
sınırını
belirleyen
antlaşma
Washington’da imzalandı. Ancak bu
antlaşma Mısır’ın Arap dünyası tarafından
dışlanmasına neden olmuştur. Bu süreçte
Mısır Arap Birliğinden çıkarılmıştır.
Uyarı: Mısır İsrail'i tanıyan ilk müslüman
devlettir.
FİLİSTİN SORUNU
TÜRKİYE - İSRAİL İLİŞKİLERİ
Adolf Hitler belgeselini ve Yahudilere yaptığı
vahşeti tiksinti içerisinde izliyorum.
Yahudilerin başta Filistin olmak üzere dünya
üzerinde yaptığı ve yaptırdıkları zulmü anlatan
belgeseli olan var mı?
Osman Çalışır “Tarihçi”
Filistin Sorunu
1. Mısır’ın Camp David Anlaşmasıyla İsrail ile barış yapması sonrasında 1980’lerden itibaren İsrail’e
karşı mücadeleyi Filistin Kurtuluş Örgütü gerçekleştirmiştir.
2. 14 Kasım 1988’de toplanan “Filistin Ulusal Konseyi” tarafından Bağımsız “Filistin Devleti” ilan
edilerek devlet başkanlığına “Yaser Arafat” seçilmiştir.
3. İsrail FKÖ’yü 1993 “Oslo Görüşmeleri” sonrasında Filistin halkının temsilcisi olarak tanımıştır.
4. Günümüzde İsrail’in Ürdün’e ait Golan Tepelerindeki işgalini sürdürmesi, Kudüs’ü başkent
yaptığını açıklaması, 2002’de FKÖ’nün merkezi Ramallah’ı kuşatması, 2004’te Gazze üzerine “Refah
Operasyonu’nu” gerçekleştirmesi, Gazze’de ve Batı Şeria’da yeni Yahudi yerleşim merkezleri
oluşturması ve yine İsrail’in başladığı “Utanç Duvarı” inşası gibi olaylar sorunların çözülememesinin
en önemli nedenleri olmuştur.
5. 2007’de İsrail ve Filistin arasında iki devletli çözüm esasına dayanan “Annapolis Toplantısı”
yapıldıysa da sonuç alınamamıştır.
İsrail – Türkiye İlişkileri
1. Türkiye İsrail’i tanıyan nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ilk devlettir.
2. Siyasi, askeri ve ticari alanda iki devlet arasında önemli işbirliği gerçekleştirilse de bu durum
2009’dan itibaren yerini gergin bir döneme bırakmıştır. Bunda, “Davos Zirvesi Krizi”, “Alçak
Sandalye Krizi” ve “Mavi Marmara Olayı” etkili olmuştur.
Mavi Marmara
90’larda zalimler biraz racon bilirdi. karıları
çocukları köpekleri olurdu. yalnız kalan bir zalim
allah’ı düşünürdü dur gevşeme. zulüm, allah’tan
hariç! “ah o gemide ben de olsaydım eğer" mızrağı
sallardım aştot’a kadar belki gider çirkin bir faşiste
değer belki de bir masumun tam kafasına. ama
savaş böyleymiş bazen siviller ölebilirlermiş devlet
uğruna. 90’lar bitti artık onlar var ve hey siz devlete
inanan bütün reziller cehennemde karşıma
çıktığınızda öyle bir yumruk patlatacağım ki tam
burnunuza hayatınız “gazze şeridi” gibi geçerken
gözünüzden anlayacaksınız allah ne demek ahlak ne
demek ve rüya…
bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim:
devletin bekasının da allah belasını versin
malboranın da!
ENOSİS (İlhak)
TÜRK - YUNAN İLİŞKİLERİ
Enosis, Megola İdea hedefi çerçevesinde Kıbrıs’ın
Yunanistan’a bağlanmasını ifade etmektedir. Bu
fikir ilk kez 1878 yılında Yunanistan tarafından
gündeme getirilmiştir.
Ana Britannica, c. VIII, s. 201
EOKA (Kıbrıs Mücadelesi Rum Örgütü)
1. Yunanistan “1829 Edirne Antlaşması” ile Osmanlı Devletinden ayrılarak bağımsız olmuştur.
2. Sonrasında Yunanistan, Batı Trakya, Doğu Trakya ve Batı Anadolu’da yayılmacı bir siyaset
izlemiştir.
3. Birinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan “Paris Barı Konferansı” (18 Ocak 1919) ile Yunanistan’ın
Anadolu’da (İzmir ve çevresi) gerçekleştireceği işgallerin hukuki zemini İtilaf Devletleri tarafından
oluşturulmuştur.
4. Kurtuluş Savaşı esnasında Yunanistan ile Gediz, İnönü, Eskişehir – Kütahya, Sakarya ve
Başkomutan Savaşları yapılmıştır.
5. Bu savaşların ardından yapılan “Mudanya Ateşkesi” ve “Lozan Antlaşması” ile Yunanistan’ın
Anadolu’daki işgali sona erdirilmiştir.
6. Ancak Lozan sonrasında Türkiye ile Yunanistan arasında 1926 – 30 yıları arasında “Etabli (Yerleşik)
Sorunu” yaşanmıştır. Ancak bu sorun 1930’da “Yunan Başbakanı Venizelos’un Türkiye’yi ziyareti”
esnasında yapılan “Dostluk Antlaşması” ile sorun aşılmış ve 1954 yılına kadar devam edecek olan
Türk – Yunan dostluğu başlamıştır.
7. Ortaya çıkan bu dostluk süreci Alman ve İtalyan tehdidine karşı 1934’te “Balkan Antantının”
yapılmasına zemin hazırlamıştır.
8. Türk – Yunan Dostluğu 1954’te “Kıbrıs Sorununun” ortaya çıkması ile yeniden bozulmuştur.
9. Günümüzde “Kıbrıs Sorunu”, “Kıta Sahanlığı Sorunu”, “Kara Suları Sorunu” ve “Ege Adalarının
Silahsızlandırılması Sorunu” gibi meseleler Türk – Yunan ilişkilerinin gerginliğini devam
ettirmektedir.
EOKA örgütü Kıbrıs Rumlarının Enosis amacını
gerçekleştirmeyi hızlandırmak için İngiliz sömürge
idaresine karşı olarak kurulmuştur. EOKA 1950’li
yılların başlarında Kıbrıs Adası’nın Yunanistan’a
bağlanması hedefine ulaşmak amacı ile Yorgo
Grivas liderliğinde “gerilla savaşı” yapmak amacı
ile kurulmuş bir gizli örgüttür. Grivas, 1951 yılında
Kıbrıs’a gönüllüler toplayarak Yunanistan’a eğitime
götürmüştür. 1954 yılında Yunanistan’dan getirdiği
silahlar ve terör eğitimi alan savaşçıları ile Kıbrıs’a
geri dönen Grivas, İngiliz askerî ve sivil hedeflerine
terör saldırıları yaptı. Grivas 1958 yılından sonra ise
Kıbrıslı Türkleri hedef seçmiştir.
(2013 yılında soruldu)
Akritas Planı
21 Nisan 1966 tarihli “Patris Gazetesi”nde
yayınlanan bu plana göre Türk halkı ani bir saldırı
ile yok edilecek ve Ada Yunanistan’a bağlanacaktı.
Bu planın hazırlayıcıları arasında AKRİTAS kod adlı
İçişleri Bakanı Yorgacis, Cumhurbaşkanı Makarios,
Meclis Başkanı Klerides gibi isimler de
bulunmaktaydı.
Halil Gürdal GÜRAK, Kıbrıs, s. 141
Kıbrıs Sorunu
1. Kıbrıs, “Sokullu Mehmet Paşa” döneminde Osmanlı hâkimiyetine
girmiştir (1571).
2. Kıbrıs, 1878 “Berlin Antlaşması” ile İngiltere’ye kiralanmıştır.
3. Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında
yer almasına tepki gösteren İngiltere Kıbrıs’ı tamamen ilhak etmiştir.
4. “Lozan Antlaşması” ile Kıbrıs tamamen İngiltere’ye bırakılmıştır.
5. Ancak 1931’den itibaren Kıbrıslı Rumlar adayı Yunanistan’a bağlama fikri
olan ENOSİS’i gerçekleştirmeye yönelik çalışmalar başlatmışlardır. Ayrıca
ENOSİS’i gerçekleştirmek amacıyla 1950’de EOKA terör örgütünü
kurmuşlardır.
6. 1954 yılında İngiltere’nin Kıbrıs’tan çekilmesi ile sorun “Birleşmiş
Milletlere” taşınmıştır.
7. Birleşmiş Milletlerde yapılan görüşmeler sonrasında Türkiye ve
Yunanistan arasında 1959'da “Zürih Antlaşması” imzalanmıştır.
↘Yapılan bu antlaşma doğrultusunda Türkiye, Yunanistan ve İngiltere
arasında 1959'da Londra da yapılan görüşmeler sonrasında 1960 yılında
“Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulmuştur.
↘Ayrıca “Garantör Antlaşması” imzalanarak Türkiye ve Yunanistan Kıbrıs
Cumhuriyeti’ne garantör devlet olmuşlardır. (1960)
↘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devlet başkanlığına “Makaryos” (Mihail Hristodulu
Muskos) başkan yardımcılığına ise “Fazıl Küçük” getirilmiştir.
8. EOKA tarafından 1960 - 63’lü yıllarda Türklere karşı tedhiş (yıldırma)
hareketi başlatılmıştır. Buna karşılık Türkler tarafından “Türk Mukavemet
Birliği” kurulmuştur.
9. 1963’te devlet başkanı Makaryos tarafından Anayasa değişikliği
önerisinin getirilmesi Rumlar ve Türkler arasındaki gerginliği arttırmıştır. Bu
gerginliğin sonucunda 24 Türk’ün şehit edilmesi ile sonuçlanan “Kanlı Noel
Olayı” yaşanmıştır (24 Aralık 1963).
10. Bu olay sonrasında Türkiye adaya askeri müdahale kararı almıştır. Ancak
bu karar sonrasında Türkiye ABD tarafından ikna edilmeye çalışılmıştır.
Türkiye’nin bu duruma tepki göstermesi Türk – Amerikan ilişkilerinin
bozulmasına neden olmuştur.
11. Rum saldırılarının davam etmesi ve “Akritas Planı” doğrultusunda
EOKA’nın faaliyetlerini yoğunlaştırması nedeniyle Fazıl Küçük ve Rauf
Denktaş tarafından “Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi” kurulmuştur. (1967)
12. 1974’te EOKA’yı gerçekleştirmek amacıyla “Nicos Sampson” tarafından
“Makaryos’a karşı darbe gerçekleştirilerek “Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’nin”
kurulduğu ilan edilmiştir.
13. Buna tepki gösteren Türkiye “1960 Garantörlük Antlaşmasına”
dayanarak “Kıbrıs Barış Harekâtını” başlatmıştır (1974) Harekât sonrasında
Türkiye’nin de desteği ile “Rauf Denktaş” tarafından “Kıbrıs Federe Türk
Devleti” kurulmuştur.
14. 1983’te Birleşmiş Milletler tarafından Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Hükümeti
olarak kabul edilmesi sonrasında Türk toplumu tarafından 15 Kasım 1983’te
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” kurulmuştur.
EGE ADALARI SORUNU - KITA SAHANLIĞI SORUNU - KARASULARI SORUNU
Ege Adaları Sorunu
1. Ege Adaları “İkinci Mehmet” Döneminde Osmanlı topraklarına
katılmıştır.
2. Bu adalardan “Rodos ve Oniki Ada” “Uşi Antlaşması” ile geçici olarak
İtalya’ya bırakılırken diğer “Ege Adaları” ise Balkan Savaşları sonrasında
yapılan “Atina Antlaşması” ile Yunanistan’a bırakılmıştır.
3. Her iki kararda 1923 tarihli Lozan Antlaşmasında yeniden onaylanmıştır.
UYARI: Sonuç olarak Lozan sonrasında Rodos ve Oniki ada tamamen
İtalya’ya bırakılmış; Tavşan Adası, Bozcaada ve Gökçeada dışındaki bütün
adalar Yunanistan’a bırakılmıştır.
Kıta Sahanlığı Sorunu
1. Yunanistan’ın 1961’den itibaren özel şirketlere Ege Denizinde petrol
arama lisansı vermesi sorunu ortaya çıkarmıştır.
2. Buna tepki gösteren Türkiye ise misilleme olarak “Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığına” 1973’te Ege Denizinde petrol arama lisansı vermiştir.
3. 1975’te sorun her iki ülke tarafından “La Haye Uluslararası Adalet
Divanına” götürülmüştür.
4. Adalet Divanında hazırlanan “Bern Deklarasyonu” ile her iki tarafında
Egede petrol araması yasaklanarak sorun çözülmüştür.
4. Lozan’da alınan kararlardan biride “Ege Adalarının silahsızlandırılması”
olmuştur.
5. 1964 – 1974 yılları arasında Yunanistan Ege Adalarını gizli ve açık bir
şekilde farklı zamanlarda silahlandırma girişiminde bulunmuştur. Bu
duruma Lozan Antlaşması gereği Türkiye ve NATO tepki göstermiştir.
6. Buna tepki gösteren Yunanistan ise NATO’nun askeri kanadından
çekilmiştir.
7. 1997’den sonra Yunanistan’ın Kıbrıs’a yerleştirilmesi planlanan S-300
Füzelerini Girit Adasına yerleştirmek istemesi günümüzde de devam eden
füze krizini beraberinde getirmiştir.
Türkiye Ege Adalarının silahlandırılması durumunda KKTC'deki Türk askeri
gücü kolordudan, ordu seviyesine çıkarılabileceği notasını vermiştir.
Kara Sularının 12 Mile Çıkarılması Sorunu
1. 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye ve Yunanistan’ın Ege
Denizindeki karasuları "3 mil" olarak belirlenmiştir. Bu durum 1936’da
Yunanistan ve 1964’te de Türkiye tarafından "6 mile" çıkarılmıştır.
2. 1974’te Yunanistan Egedeki karasularını "12 mile" çıkardığını Türkiye’ye
bildirmiş ancak Yunanistan’ın bu kararı Türkiye tarafından kabul
edilmemiştir. Bu nedenle sorun günümüz Türk – Yunan ilişkilerinin çözüm
bekleyen meselelerinden biri olarak devam etmektedir.a
60’dan 80’e Müzik
GÜNÜMÜZ TÜRK – YUNAN İLİŞKİLERİ
Yakın tarihimizde,
1. Kıbrıs Meselesi (Adanın bölünmüşlüğü ve Rum kesiminin Avrupa Birliğine kabul edilmesi),
2. Kıta Sahanlığı Sorunu,
3. Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarma isteği,
4. Ege Adalarının Yunanistan tarafından silahlandırılmak istenmesi,
5. Akdeniz de petrol ve doğal gaz arama ve işletme meselesi,
6. Batı Trakya Türkleri ve Müslümanları sorunu,
7. Ege’de Fır Hattı Sorunu,
8. Makedonya’nın isminin tanınması gibi sorunlar Türkiye ile Yunanistan arasında çözüm bekleyen
meseleler arasındadır.
9. Ayrıca Türkiye ile Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi arasında meydana gelen bu sorunlar
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan müzakerelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle Türkiye
Rum Kesiminin 2012 Temmuz ve Aralık ayları arasındaki Avrupa Birliği dönem başkanlığı esnasında
Avrupa Birliği ile olan bütün müzakereleri dondurma kararı almıştır.
Uyarı: Kesilen bu müzakereler 25 Haziran 2013’te "Bölgesel Politikalar ve Yapısal Araçların
Koordinasyonu" başlıklı 22. faslın açılmasıyla yeniden başlamıştır.
10. 2013 yılından itibaren Yunanistan'da başlayan ekonomik kriz ve sosyalist SRİZA partisinin iktidara
gelmesi ile sorunların bir çoğu askıya alınmıştır.
1960’lı yıllarda bu müzik, Arap müziğinden alınan
ezgilere sözler yazılması şeklinde farklılık gösterdi.
Özellikle Orhan Gencebay ile tanınan arabesk
müzik, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, Hakkı Bulut
ve İbrahim Tatlıses ile toplumun büyük kesiminde
yaygınlaştı. 1960’lı yıllarda Fecri Ebcioğlu’nun
öncülüğünde aranjman (düzenleme) tarzı müzik
ortaya çıktı.
1965 yılında Türk müziğine yeni sesler kazandıran
Altın Mikrofon Yarışması düzenlenmeye başlandı.
Bu ilk yarışmada birinciliği kendi bestesi “Gençliğe
Veda” ile Yıldırım Gürses aldı. Bu yarışmanın
kazandırdığı müzisyenlerden Cem Karaca ve Erkin
Koray, 60’larýn sonunda yaptıkları çalışmalarla
Popüler Batı Müziği’ne yeni bir yön verdiler.
Moğollar isimli grupla 1970’te “ileri teknikle zengin
folklor
ögelerini
birleştirmek”
amacıyla
“Anadolurock” adı altında yeni bir müzik tarzından
ilk kez bahsedildi. Bu tarzın önemli isimlerinden biri
de Barış Manço oldu.
On İki Ada
1913 Uşi Antlaşması ile İtalya’nın eline geçen On İki
Ada, Musollini’nin devrilmesi ve İtalya’nın savaştan
çekilmesi üzerine Almanlar tarafından işgal edildi.
Almanya’nın teslim olmasından sonra da On İki
Ada, Müttefiklerin eline geçti ve aynı yıl
Yunanistan’a bırakıldı. İngiliz askerî yönetimi
altında Paris’te, 27 Haziran 1946’da yapılan Dışileri
Bakanları Konferansı’nda On İki Ada’nın Yunan
hâkimiyetine geçmesi kabul edildi.
Faruk SÖNMEZOĞLU, Türk Dış Politikası, s. 134
ERMENİSTAN – TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
1. Ermeni Sorunu ilk kez “1878 Berlin Antlaşması” ile Osmanlı Devleti’nden Ermeniler üzerinde
ıslahat yapmasının istemesi sonucunda ortaya çıkmıştır.
Günümüz
Ermenistan – Türkiye
İlişkileri
↘1990’lı yıllara kadar yıllarda SSCB’den
ayrılarak bağımsız olan Ermenistan ile
Türkiye arasında,
2. Bu süreçte Ermeniler bağımsızlıklarını elde etmek ve “Megali Armenia’yı” gerçekleştirmek
amacıyla “Hınçak ve Taşnak Cemiyetlerini” kurmuşlardır.
1. Dağlı Karabağ’ın Ermenistan tarafından
işgali, (Geniş bilgi için Bkz. “Küreselleşen
Dünya Ünitesi”)
3. Günümüz “Sözde Ermeni Soykırımı Sorunu” ise Birinci Dünya Savaşı esnasında Hınçak - Taşnak
Cemiyetlerinin kapatılması ve yöneticilerinin idam edilmesi ile 1915 yılında çıkarılan “Tehcir
Kanununa” dayanmaktadır.
2. Bu işgal esnasında yaşanan “Hocalı
Katliamı”, (Geniş bilgi için Bkz.
“Küreselleşen Dünya Ünitesi”)
4. Kurtuluş Savaşı esnasında yine Hınçak ve Taşnak Cemiyet’i tarafından “Self Determinasyon” ilkesi
doğrultusunda ve Mondros’un 24. Maddesi hükmünce Doğu Anadolu’da bir Ermenistan Devletinin
kurulmasına yönelik faaliyetler yürütülmüştür. Ancak bu faaliyetler “Gümrü Antlaşması” ve “Lozan
Konferansı” ile sona erdirilmiştir.
3. 1915 “Tehcir Kanunun” bir soykırım
olduğunu başta “Fransa ve ABD” olmak
üzere
birçok
devlet
meclisine
Ermenistan’ın
onaylatmaya
yönelik
faaliyetleri günümüzde de çözülemeyen
sorunlar olarak devam etmektedir.
5. 1970’li yıllarda Ermeni diasporası tarafından ASALA (Ermenistan Kurtuluşu için Ermeni Gizli
Ordusu) terör örgütü kurulmuştur.
6. İlk eylemi 1973’te Los Angeles’te Başkonsolos Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’in
suikast sonucu katledilmesi olmuştur. Bu olaydan sonra Ermeni teröristler, genellikle yurt dışındaki
Türk temsilcilerini ve diplomatlarını hedef alan terör faaliyetlerine giriştiler.
ASALA 1973’ten 1994 yılına kadar 35 Türk diplomat ve görevliyi gerçekleştirdiği eylemelerle şehit
etmiştir.
4. Türkiye Ermenistan’ın bu faaliyetlerine
tepki olarak Ermenistan ile olan bütün
diplomatik ilişkilerini kesmiş, hava
sakasını Ermenistan’a kapatmış ve ayrıca
“Akkaya ve Alican Gümrük Kapılarını”
Ermenistan’a kapatmıştır.
TÜRKİYE’DE BUNALIMLI YILLAR
(1960 – 1983)
1. 27 Mayıs 1960’da askerî müdahalesi gerçekleştirilerek,
a. DP iktidarına son verildi. b. Demokrasinin gelişimini kesintiye uğratan bu
müdahale sonucunda anayasa yürürlükten kaldırılarak meclis kapatıldı. c.
Cumhurbaşkanı, başbakan, pek çok bakan ve milletvekili yargılandı. Bu
yargılama sonucunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin
Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi (1961).
7. Nisan 1973’te AP ve CHP’nin desteklediği emekli Oramiral “Fahri
Korutürk” cumhurbaşkanı seçilirken 14 Ekim 1973’te genel seçimler
yapılmıştır.
8. Oluşturulan bu hükümetler ülkede siyasi istikrarı sağlayamamıştır. Bu
istikrarsızlık zamanla, iç huzursuzluk, siyasi anlaşmazlık ve ekonomik
sıkıntıların artmasına yol açmıştır.
2. Bu süreç içerisinde Siyasi partiler, barolar, basın, ticaret odaları
temsilcileri, sendikalar ve gençlik kuruluşlarından seçilerek oluşturulan
Kurucu Meclis 1961 Anayasasını hazırlamıştır. Yeni anayasa 9 Temmuz
1961’de yapılan halk oylaması sonucunda kabul edilerek yürürlüğe
girmiştir. Ayrıca siyasi parti faaliyetlerine izin verilerek “Milli Birlik
Komitesi” tarafında seçim çalışmaları da başlatılmıştır.
9. Bunları ve meydana gelen terör ve şiddet olaylarını gerekçe göstererek
Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Eylül 1980’de var olan hükümeti ve meclisi
feshederek yönetime el koymuştur. 1983 yılına kadar devam eden bu
sürece Türk siyasal hayatında "12 Eylül Dönemi" adı verilmiştir.
4. 15 Ekim 1961’de yapılan seçimlere, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Adalet
Partisi (AP), Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP), Yeni Türkiye Partisi
(YTP) katılmıştır. Seçimler sonrasında yeni oluşturulan meclis “Cemal
Gürsel’i” Cumhurbaşkanı seçmiştir.
11. Bu üç yıllık geçiş sürecinde, “Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren”
başkanlığında Milli Güvenlik Konseyi oluşturulmuştur. Aynı zamanda Kenan
Evren devlet başkanlığı görevini; “Bülent Ulusu” ise başbakanlık görevini
üstlenmiştir.
5. 1965 yılına kadar koalisyon hükümeti ile yönetilen Türkiye de 1965’te
yapılan seçim sonrasında “Adalet Partisi” iktidara gelmiş ve “Süleyman
Demirel Hükümeti” kurulmuştur. Bu parti 1969 seçimlerinde de birinci
gelerek iktidarını sürdürmüştür.
12. Prof. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında kurulan komisyonun hazırladığı
anayasa 7 Kasım 1982’de halkoyuna sunularak kabul edilerek yürürlüğe
konuşmuştur. Anayasanın kabulünden bir yıl sonra 6 Kasım 1983’te seçimler
yapılmıştır. Bu seçimlere, Anavatan Partisi (ANAP), Halkçı Parti (HP) ve
Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) katılmıştır. Bu seçimler sonucunda
birinci parti olarak çıkan ANAP, “Turgut Özal” başkanlığında tek başına
iktidar olmuştur.
6. Ordu tarafından 12 Mart 1971 muhtırasının yayımlanması sonrasında
“Süleyman Demirel Hükümeti” istifa ederek “Nihat Erim Hükümeti”
kurulmuştur.
10. 12 Eylül Dönemi boyunca bütün siyasi parti faaliyetleri durdurulmuş,
parlamento, sendika ve dernekler kapatılmıştır.
60’dan 80’e Edebiyat
1960 - 1983 YILLARI ARASI TÜRKİYE EKONOMİSİ
1. 1960’tan itibaren planlı ve hızlı kalkınmayı hedefleyen yeni bir ekonomi anlayışı benimsenmiştir.
Devletin ekonomik, sosyal, kültürel amaçlarının belirlenmesinde hükûmete danışmanlık yapmak ve
belirlenen amaçlar için kalkınma planları hazırlamak amacıyla “Devlet Planlama Teşkilatı” (DPT)
kurulmuştur (1960). Bu doğrultuda beş yıllık kalkınma planları yapılarak uygulamaya konulmuştur.
2. 1960-1970 yılları arasından uygulanan “ithal ikameci sanayileşme” ile daha önce ithal edilen
tüketim mallarının ülkede üretimi amaçlanmıştır. 1970’li yıllardan itibaren “ileri ithal ikameci
sanayileşme” benimsenerek dayanıklı tüketim mallarının yanında otomobilde üretilmeye
başlanmıştır.
3. Ekonomide ithalata bağımlılık ve ihracatta durgunluk yaşanmasına rağmen
1960’lı yıllarda Avrupa’ya giden isçilerin ülkeye döviz transferleri ekonomiye önemli katkılar
sağlamıştır.
4. Türkiye ekonomisi 1970’lerde ve özellikle bu dönemin ikinci yarısından enflasyon ve dış ödeme
güçlükleri nedeniyle zor günler geçirmiştir.
5. Bu dönemde
↘. İstikrarsız koalisyon hükûmetleri, / ↘. 1973 petrol krizi, / ↘. Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle 1974
Amerikan ambargosu ve işçi dövizlerindeki azalma ekonomik gerilemeye neden oldu.
6. Türkiye’de 1977 yılında dış ticaret dengeleri bozulmaya başladı.
7. Ülkede birçok temel malda kuyruklar, karaborsa ve aşırı fiyat artışı görüldü.
8. Türk lirasının yabancı paralar karşısında değeri hızla düştü.
9. Ekonomideki bu kötü gidişi önlemek için çeşitli ekonomik programlar hazırlandı. Bu programlar
içerisinde karma ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçişi sağlayan “24 Ocak Kararları”
önemli bir yer almaktadır (1980).
Edebiyatta 1950 sonrasında görülen edebî akımlar
etkilerini 1960’lara kadar sürdürdü. Garipçilere
karşı ortaya çıkan “İkinci Yeni Akımı” 1960’ların
ortalarına kadar etkisini devam ettirdi. Bu akımın
temsilcileri arasında Edip Cansever, İlhan Berk,
Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Sezai Karakoç gibi
isimler yer alır. Daha önceki dönemlerde başlayan
“köy romancılığı” Fakir Baykurt’un “Yılanların
Öcü”, Şevket Süreyya Aydemir’in “Toprak
Uyanınca” eserleriyle ön plana çıkmıştır.
Şiir alanında bu tarzın temsilcilerinden Nazım
Hikmet ve Ahmet Arif gibi isimler sayılabilir.
Dönemin diğer bir önemli ismi, şiirlerinde mistik
anlayışı kullanan Necip Fazıl Kısakürek’tir. Şair,
şiirlerini “Çile” adlı kitabında toplamıştır. Şairler
yalnızca dünya görüşleriyle değil şiirleriyle de
kendilerinden
sonrakileri
etkilemişlerdir.
1970’lerden itibaren toplumdaki politikleşmenin
hızlanması, çarpık kentleşmenin meydana çıkardığı
sorunlar ve işsizliğe bağlı dış göç, edebiyatın başlıca
konularını oluşturdu. Attila İlhan, Adalet Ağaoğlu
ve Vedat Türkali bu dönem romancıları içerisinde
önemli bir yer tutar. Konularını genellikle halk
hayatından ve Kurtuluş Savaşı’ndan alan Kemal
Tahir
bu
döneme
damgasını
vuran
yazarlarımızdandır. Haldun Taner konularını şehir
hayatından seçerken hikâyelerinde ince gülmece ve
hiciv anlayışını ustalıkla kullanmıştır. Tarık Buğra ise
kişisel yaşantıların yanı sıra toplumsal ve tarihî
meseleleri konu olarak seçmiştir.
60’dan 80’e Sinema
KÜRESELLEŞEN DÜNYA
SSCB’NİN DAĞILMASI
“Görevimi kaygı içinde ama umutla bırakıyorum. Herkese iyi şanslar diliyorum.”
Mihail GORBAÇOV
1. 1980’den itibaren SSCB’de
değişiklikleri başlamıştır. Bunda,
↘Mevcut
gelmesi,
sosyalist
düzenin
politika
işlemez
hale
↘Bütün kaynaklarını nükleer silahlanmaya
aktarmasının ekonomiyi olumsuz yönde
etkilemesi önemli etkenlerdir.
2. Bu değişiklik dönemin devlet başkanı Mihail
Gorbaçov’un
“Glasnost”
(açıklık)
ve
“Perestroyka”(yeniden
yapılanma)’yı
açıklaması ile başlamıştır. Amacı mevcut Sovyet
Komünizmin
yapısını
değiştirerek
daha
demokratik bir yönetimi gerçekleştirmek ve
ABD ile rekabet edebilecek bir ekonomik
dinamizmi oluşturmak olmuştur.
3. Daha demokratik bir yönetimi oluşturmak ve
değişim sürecinde halkın desteğini almak
amacıyla
Gorbaçov
tarafından
“Halk
Temsilcileri Meclisi”ni kurulmuştur.
4. 1988’de “Sosyalist Teşebbüs Kanunu”
çıkarılarak kapitalist sistemin üretimde başarıyı
sağlayan yöntemleri sosyalist sistemin içinde
kullanmaya çalışılmıştır.
5. Bu olaylar yaşanırken SSCB aldığı ani bir
kararla Afganistan’dan çekilmiş ve bu durum
hem içteki federal yapıda hem de Doğu
Bloğunda saygınlık ve itibarının sarsılmasına
neden olmuştur.
6. Bu olay sonrasında Baltık Ülkeleri’nde
(Litvanya, Letonya ve Estonya) bağımsızlık
faaliyetleri başlamıştır. Bu durumu engellemek
ve çözüm bulmak isteyen SSCB yönetimi
“Egemen Devletler Birliği Antlaşması” fikrini
ortaya atmıştır. Antlaşma 10 cumhuriyet
tarafından kabul edilerek imzalanmıştır. Yine de
bu durum sorunları çözmemiş bu sefer de ordu
bu duruma tepki göstererek “Mihail
Gorbaçov’u” ev hapsine alıp “Rusya
Federasyonu Meclisi Duma’yı” kuşatma altına
alarak darbe girişiminde bulunmuştur.
7. Ancak hem halkın hem de Batılı devletlerin
tepkisi nedeniyle bu girişim başarısızlıkla
sonuçlanmıştır.
8.
Bu
karışıklıktan
faydalanan
diğer
cumhuriyetlerin bağımsızlığını ilan etmesi,
Kremlin Sarayına Rusya bayrağının çekilmesi,
Gorbaçov’un istifa ederek Komünist Partiyi
feshetmesi SSCB’nin sonunu getirmiştir.
1960’lı ve 1970’li yıllarda Türk Sineması toplumsal
sorunlara ağırlık vererek gelişme göstermiştir.
Metin Akpınar, Zeki Alaysa, Münir Özkul, Adile
Naşit, Şener Şen ve Kemal Sunal sosyal içerikli
konuları güldürü yoluyla işleyen filmlerde rol
almışlardır.
Orhan Gencebay’ın başrolünü oynadığı “Bir Teselli
Ver” ile birlikte başlayan arabesk tarzı filmlerin
yanında Amerikan kovboy filmlerinin örnek alındığı
Türk filmleri de seyircinin beğenisine sunulmuştur.
Bu dönemin önemli erkek oyuncuları arasında
Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Ediz Hun, Tarık Akan,
Tanju Gürsu, Tanju Korel; kadın oyunculardan ise
Filiz Akın, Türkan Şoray, Fatma Girik ve Hülya
Koçyiğit sayılabilir.
1963’te Metin Erksan’ın “Susuz Yaz” filmi, Berlin
Film Festivali’nde “Altın Ayı” ödülünü kazanarak
uluslararası alanda önemli bir ödülün sahibi oldu.
Türk sinemasının gelişme göstermesiyle ilk kez
1964’te Antalya Film Festivali düzenlenmeye
başlandı. Ömer Lütfi Akad, Metin Erksan ve Halit
Refiğ dönemin önemli yönetmenlerindendir.
SSCB'den
Ayrılan
Devletler
Gürcistan
Estonya
Letonya
Bağımsızlık
Hareketleri
Bağımsız Olan
Türk Devletleri
İlk Bağımsızlık
Hareketlerinin Başladığı
Devletler
Azerbaycan
Estonya, Letonya,
Litvanya
BERLİN DUVARININ YIKILMASI
(İki Almanya’nın Birleşmesi)
SSCB’nin uydusu olarak “Demokratik Almanya”nın
kurulması, ardından Batı Bloğuna bağlı “Federal
Almanya’nın kurulması ve ardında iki ülke arasında
Berlin Duvarı’nın örülmesi Soğuk Savaş sürecinin en
önemli sorunlarından biri olmuştur.
İki kutuplu dünyanın sembollerinden biri olan
Berlin Duvarı 14 Ocak 1990’dan sonra yıkılmaya
başlandı. “Federal Almanya Başbakanı Helmut
Kohl”ün iki Almanya’nın birleşmesiyle ilgili olarak,
aşamalı şekilde birliği öngören planını SSCB’nin de
kabul etmesiyle 3 Ekim 1990’da iki Almanya
resmen birleşti.
Litvanya
Ukrayna
Belarus
Moldova
İlk Bağımsızlık Bildirisini
Yayınlayan Devlet
Özbekistan
Utanç Duvarı
Rusya Federasyonu
Azerbaycan
Kırgızistan
Kırgızistan
Türkmenistan
İlk Bağımsız Olan Devlet
Gürcisatan
Tacikistan
Özbekistan
Türkmenistan
Kazakistan
Ermenistan
Rusya Federasyonu
İlk Bağımsız Olan Türk
Devleti
Azerbaycan
Kazakistan
Orta Doğuda yeni utanç duvarı Güvenliğini
sağlamak gerekçesi ile İsrail’in 2002’de inşasına
başladığı duvarın uzunluğu 730 km olarak
planlanmıştır. Her 200 metrede bir gözlem kulesi
bulunan duvar, ortalama 8 metre yüksekliğindedir.
Elektrikli tel örgülerle, derin ve dört metre
genişlikte hendekler ile çevrilidir. Duvarın inşası BM
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile garanti
altına alınan Filistinlilerin serbest dolaşım, çalışma,
mülkiyet, sağlık ve eğitim hizmetlerine ulaşma
haklarını engellemektedir.
Bu nedenle BM Genel Kurulu 21 Ekim 2003’te
duvarın inşasının durdurulmasını ve yıkılması
kararlaştırmasına rağmen İsrail bu karara
uymamıştır.
SSCB'NİN DAĞILMASININ AVRUPA VE DÜNYA
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
SSCB’NİN DAĞILMASININ DOĞU AVRUPA’YA
ETKİLERİ
1. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyet
hegemonyasına
karşı
ilk
başkaldırıyı
gerçekleştiren Çekoslovakya, Macaristan ve
Polonya başta olmak üzere Doğu Avrupa’daki
tüm Sovyet uydusu ülkelerindeki aydınlar ve
milliyetçiler harekete geçmiştir.
2. Süreç içerisinde Doğu Bloğu ülkeleri kendi
ülkelerindeki Komünist rejimlerin tasfiyesi
yoluna gitmişlerdir.
3. Romanya’da “Komünist Parti Lideri
Çavuşesku Yönetimi” Aralık 1989'da yaygın halk
gösterilerinin ardından gerçekleşen askeri
müdahale ile devrilerek, kendisi ve karısı askeri
bir mahkemenin, televizyonda iki saat boyunca
yayınlanan yargılaması sonucu kurşuna dizilerek
idam edilmiştir.
4. Bu devletlerden “Çekoslovakya” hiçbir
çatışma olmadan “Çek Cumhuriyeti” ve
“Slovakya” olarak ikiye ayrılmıştır. (Kadife
Devrim – 1989)a
SSCB’NİN DAĞILMASININ DÜNYA GÜÇLER
DENGESİ ÜZERİNE ETKİLERİ (DEHŞET DENGESİ)
1. SSCB dağıldıktan sonra bağımsız olan bazı
devletler Rusya Federasyonu önderliğinde
ekonomik ve siyasi işbirliğini amaçlayan
“Bağımsız Devletler Topluluğunu” kurmuştur.
Ancak bu kuruluş hiçbir zaman SSCB’nin ulaştığı
güce ulaşamamıştır.
2. SSCB’nin dağılmasıyla tek süper güç olarak
kalan ABD petrol bölgelerine hâkim olmak
amacıyla Ortadoğu’ya yönelmiştir. Bu süreçte
özellikle 11 Eylül 2001’den itibaren ülkesinde
artan terör olaylarının sebebi olduğu
Afganistan’a, Nükleer silahlanmayı önlemek
iddiasıyla Mart 2003’te de Irak’a askerî
müdahalede bulundu. Afganistan’a yaptığı
müdahale ile Orta Asya enerji kaynaklarına
yakın olmayı amaçlarken, Irak’a yaptığı
müdahale ve gerçekleştirdiği işgalle Basra
petrolüne hâkim olmuştur.
3. Bu süreçte Avrupa Birliği, ABD’ye karşı
dengeleyici güç unsuru olmaya çalıştıysa da
birlik üyesi olan İngiltere’nin ABD’nin yanında
yer alması bu durumu engellemiştir.
SSCB ve Varşova Paktının Dağılması
Sonrasında NATO
Varşova Paktının dağılmasıyla kuruluş görev ve
amaçlarını
kaybeden
NATO
kendisini
feshetmeyerek “dünya barışını sağlamayı” görev
edinmiştir.
Avrupa’nın bölünmüşlüğünü ortadan kaldırmayı
amaçlamış ve bunu gerçekleştirmek amacıyla
1999’dan itibaren “Barış İçin Ortaklık” programını
uygulamaya başlamıştır.
1999’daki genişleme süreciyle Polonya, Macaristan
ve Çek Cumhuriyeti NATO’ya katılmışlardır. 2004’te
Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya,
Slovakya ve Slovenya birliğe üye olmuşlardır.
2009’da ise Arnavutluk ve Hırvatistan birliğe üye
olmuşlardır. Genişleme sürecinde Makedonya’nın
üyeliğini Yunanistan veto ederken, Kıbrıs Rum
Kesimi’nin üyeliğini ise Türkiye veto etmiştir.
68 Hareketi
1968, dünya gençliğinin demokrasi adına başkaldırı
yılıydı. Gençlik hareketleri, Batı Avrupa’yı, Kuzey
Amerika’yı, Orta Doğu’yu, bazı Asya ülkelerini ve
hatta Doğu Bloku ülkesi olan Çekoslovakya’yı
etkiledi. Dünya ölçeğindeki bu hareketlilik
Türkiye’de daha önceki yıllarda başlamış olan
gençlik hareketlerine ivme kazandırdı. Özellikle
üniversite gençliğinin eylemleri hızla tırmanışa
geçti.
Katma Değer Vergisi (KDV)
ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYETLERİ
Biz bir millet, iki devletiz.
Haydar Aliyev
AZERBAYCAN
↘Azerbaycan Türkleri ilk kez 1918 yılında "Mehmet Emin Resulzâde" öncülüğünde bağımsız bir
devlet kurmuşlardır. Ancak 1920 yılında SSCB hâkimiyetine girmiştir. SSCB’nin dağılma sürecinde
"Ebulfeyz Elçibey" tarafından 1991 yılında yeniden bağımsız olmuştur.
Türkiye’de Turgut Özel Hükümeti döneminde
Katma Değer vergisi uygulamasına geçilmiştir.
KIRGIZİSTAN
↘SSCB’nin dağılma sürecinde "Asker Akayev" tarafından 1991 yılında bağımsız olmuştur. Dişi
Kurdun Rüyaları, Toprak Ana, Selvi Boylum Al Yazmalım, Cemile, Gün Olur Asra Bedel ve Dağlar
Devrildiğinde eserleri ile bilinen Cengiz Aytmatov Kırgız edebiyatının en önemli temsilcisidir.
Naim SÜLEYMANOĞLU “Cep Herkülü”
ÖZBEKİSTAN
↘SSCB’nin dağılma sürecinde "İslam Kerimov" tarafından 1991 yılında bağımsız olmuştur.
TÜRKMENİSTAN
↘SSCB’nin dağılma sürecinde "Saparmurad Niyazov" tarafından 1991 yılında bağımsız olmuştur.
Kiril Alfabesinden Latin Alfabesine geçen ilk Orta Asya Türk devletidir. Ayrıca Türkmenistan yeraltı
kaynakları (özellikle doğalgaz) bakımından önemli bir güçtür.
KAZAKİSTAN
↘SSCB’nin dağılma sürecinde "Nursultan Nazarbayev" tarafından 1991 yılında bağımsız olmuştur.
Kariyeri boyunca halter dalında üç olimpiyat altın
madalyası, yedi Dünya Şampiyonluğu ve altı Avrupa
Şampiyonluğu vardır. Tam 46 kez dünya rekoru
kırmış Türk sporcudur. Ayrıca 1992 yılında
“Dünyanın En İyi Sporcusu” seçilmiştir.
SSCB DAĞILDIKTAN SONRA KURULAN
ULUŞLARARASI KURULUŞLAR
SSCB DAĞILDIKTAN SONRA KURULAN
TÜRKİYE'DE KURULUŞLAR
Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)
1. 1991’de “Almatı Zirvesi” sonucu SSCB’den ayrılan 11 ülke
tarafından kurulmuştur.
↘Bu Birliğin Üyeleri: Azerbaycan, Ermenistan, Belarus (Beyaz
Rusya), Kazakistan, Moldova, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan,
Türkmenistan, Özbekistan, Ukrayna
2. Topluluğa Aralık 1993’te katılan Gürcistan, Rusya ile yaşadığı
“2008 Güney Osetya Savaşı” sonrasında Meclis kararı ile 15
Ağustos 2008’de BDT’den ayrılmıştır. Türkmenistan ise 2005’te
üyelikten ayrılmıştır.
Şangay Beşlisi ve Şangay İş Birliği Örgütü
1. Enerjinin Dünya ekonomisindeki öneminin artmasıyla önemli
enerji kaynaklarına sahip “Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan
ve Tacikistan” 2006 “Şangay Beşlisini” kurmuşlardır.
2. Örgüt 2011’de “Özbekistan”ın da katılımı ile “Şangay İş
Birliği Örgütü” adını almıştır.
↘Bu Birliğin Üyeleri: Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan,
Tacikistan, Özbekistan
Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA)
↘TİKA, 24 Ocak 1992’de başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler
ve Türkiye’ye komşu ülkeler olmak üzere; gelişmekte olan
ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle
ekonomik, teknik, sosyokültürel ve eğitim alanlarında iş
birliğini geliştirmek amacıyla kurulan bir teşkilattır.
Karadeniz Ekonomik İş Birliği Teşkilatı
↘Türkiye’nin girişimi ile 19 Aralık 1990’da Ankara’da yapılan
toplantıyla temelleri atılan "Karadeniz Ekonomik İş Birliği
Teşkilatı (KEİ) Anlaşması", 25 Haziran 1992 tarihinde
İstanbul’da düzenlenen Zirve Toplantısı’nda imzalanarak
resmen işlerlik kazanmıştır
↘Üye Ülkeler: Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan,
Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya, Türkiye,
Ukrayna, Yunanistan, Sırbistana
Sihirli Kutu – Vizontele
YUGOSLAVYANIN DAĞILMASI VE BOSNA SAVAŞI
1. Birinci Dünya Savaşı sonrasında toplanan
1919 Paris Antlaşması’yla Sırp-Hırvat ve
Slovenlerden oluşan, krallıkla yönetilen
Yugoslavya
(Güney
Slavları)
devleti
kurulmuştur.
2. İkinci Dünya Savaşı esnasında Yugoslavya
Almanya’nın işgali altına girmiştir. Bu esnada
Hırvatların oluşturduğu “Ustaşa Örgütü” ile
Sırp milliyetçilerin oluşturduğu “Çetnik Örgütü”
çatışma içinde olmuştur.
3. İkici Dünya Savaşı sonrasında “Tito”
önderliğinde “Sosyalist Yugoslavya Federal
Halk Cumhuriyeti” kurulmuştur.
4. Tito’nun 1980’de ölümünden sonra
Yugoslavya’yı oluşturan 6 federe cumhuriyetin
cumhurbaşkanlarının devleti dönüşümlü olarak
yönetmesiyle istikrar korunmuştur.
5. Ancak 1980’li yıllarda meydana gelen
ekonomik bunalım Yugoslavya’daki istikrarı
bozmuş ve aşırı milliyetçilerin başa geçmesine
zemin hazırlamıştır. Bu durum Yugoslavya’nın
parçalanma sürecini başlatmıştır (1987)
6. Birlik içinde yer alan Slovenya ve Hırvatistan
Sırp Kökenli "Slobodan Miloşeviç"in başa
geçmesine ve Yugoslavya Federal Ordusunun
Sırpların
kontrolüne
geçmesine
tepki
göstererek 2 Ağustos 1990’da bağımsızlıklarını
ilan etmişlerdir.
7. 1 Mart 1991’de Sırp-Hırvat çatışmaları
başlaması 1995 yılına kadar devam eden iç
savaşı beraberinde getirmiş ve dağılma süreci
hızlanmıştır.
Yugoslavya’dan Ayrılan Devletler
Hırvatistan (1991)
Slovenya (1991)
Makedonya (1991)
Bosna – Hersek (1992)
Sırbistan (2006)
Karadağ (2006)
Kosova (2008)
8. 1992’de Bosna – Hersek’in bağımsızlığına
tepki gösteren Sırbistan Büyük Sırbistan’ın
kurulması amacıyla bu devlete savaş ilan
etmiştir. Böylece 3 yıl boyunca devam eden
“Bosna Savaşı” başlamıştır.
31 Ocak 1968’de gerçekleşen ilk yayın akışı
şöyleydi:
18.30 - Test diası
19.15 - TRT yazısı ve sinyal müziği
19.25 - Anons ve sinyal müziği
19.30 - Posta açılışı anonsu
19.35 - Başlarken
19.55 - Devrim tarihi
20.00 - Haberler
20.10 - Hava durumu
20.15 - Çizgi film
20.21 - Belgesel
20.50 - Kapanış anonsu ve İstiklal Marşı
Türkiye’de ilk renkli televizyon yayını 1984’te
başladı. 1990’da ilk özel televizyon kanalının
açılması ve 1994 yılında Özel Radyo ve Televizyon
Yasası’nın çıkması ile çok sayıda özel radyo ve
televizyon, yayın hayatına başladı. Türkiye’de
yayına başlayan ilk televizyon kanalı ise Magic Box
(Star TV)’dır.
BOSNA SAVAŞI
1. Hırvat, Sırp ve Boşnak çatışması olarak başlayan savaş zamanla Sırpların Bosnalı Müslümanlara
karşı soykırımına dönüşmüştür. Mülteci sorunuyla uğraşmak istemeyen Batılı devletlerin de
etkisiyle Saraybosna, Gorajde, Serebrenika, Tuzla, Zepa ve Bihac 1993’te BM Güvenlik Konseyi
tarafından güvenli bölge ilan edilmiştir. Bu güvenli bölgelere yerleştirilen BM Barış Gücü askerlerine
savaştan kaçarak kendilerine sığınan çoğunluğu Boşnak sivil, kadın ve çocukları koruma görevi
verilmiştir.
2. Ancak, Temmuz 1995’te General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp güçleri, daha önce BM
Güvenlik Konseyi tarafından “güvenli bölge” ilan edilmiş olan Doğu Bosna’daki Serebrenika’yı (BM
bünyesindeki Hollandalı askerlerin şehri teslim etmesiyle) işgal etmiş; Bosnalı Müslümanlardan
binlerce sivili topluca katletmiştir.
3. Bu katliam, NATO’yu da harekete geçirmiş ve 30 Ağustos 1995’te Sırp hedeflerine yönelik
kapsamlı hava operasyonları başlatılmıştır. Üç hafta süren bu harekât sonucunda Sırplar ateşkes
yapmayı kabul etmiştir.
4. 14 Aralık 1995’te Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç ve
Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franyo Tucman ve Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya Izzetbegoviç
tarafından “Dayton Antlaşması” imzalanarak Bosna Savaşı sona erdi.
Mavi Kelebeğin İzinde
İnsanlık ve savaş suçlarının işlendiği bu savaş
sırasında katliamları saklamak isteyen savaş
suçluları,
onlarca
kilometre
uzaklarda
yeşillendirilerek gizlemek istedikleri toplu mezarlar
oluşturdular. Bu mezarlar, normalden derin
kazılarak mezar içine bırakılan metal parçalar ile
manyetik değişkenlik taraması yapılması (uydu
resimleri vs.) engellenmek suretiyle gizlenmek
istendi. Bölgede inceleme yapan uzmanların toplu
mezarların üzerinde yetişen yaban çiçeği Artemis
ve bu çiçekten beslenen mavi kelebeklerin
nüfusunda bir artış gözlemlemeleriyle bu güne
kadar 370’ten fazla toplu mezar tespit edildi. Bosna
Hersek’te mavi kelebeğin izinde her geçen gün yeni
toplu mezarlar açığa çıkmaktadır.
İran Devrimi
İran – Irak Savaşı (1980 – 1988)
Savaşın Sebebi ve Sonuçları
Savaş Öncesinde İran
1. 1925’ten 1979 yılına kadar monarşinin hâkim
olduğu İran da “Pehlevi Hanedan”ı yönetimi
elinde bulundurmuştur.
2. 1978’de halk tarafından başlatılan isyan
sürgünde bulunan “Ayetullah Humeyni’nin
ülkeye dönmesiyle had safhaya ulaşmış ve şah
hanedanı devrilerek "İran İslam Cumhuriyeti"
kurulmuştur.
3. Bu tarihten itibaren İran dış politikada
Bağlantısızlık İlkesini benimsemiştir.
Savaş Öncesinde Irak
1. 1921’de bağımsız olan Irak’ta 1958 yılına
kadar meşruti monarşi yönetimi uygulanmıştır.
2.1958’de gerçekleştirilen devrimle Cumhuriyet
ilan edilmiştir.
3. 1968’den itibaren ise Irak yönetiminde SSCB
yanlısı “Baas Partisi” (Saddam Hüseyin) etkili
olmaya başlamıştır.
→Her iki devletinde “Şattülarap Su Yolu”
üzerinde etkili olmak istemesi en önemli etken
olurken, Irak’ın "Camp David" sonrasında
Mısır’dan boşalan Arap liderliğini üstlenmek
istemesi ile İran’ın Basra Körfezine tamamen
hâkim olmak istemesi de etkili olmuştur.
Sekiz yıl süren savaş sonrasında,
↘İki devletin birbirlerinin petrol bölgelerini
bombalaması sonucunda 150 milyar dolar
civarında bir ekonomik kaynak yok oldu.
↘Savaştan sonra iki ülkede de ekonomik
sıkıntılar yaşandı.
↘İran-Irak Savaşı ile Arap ülkelerinin taraf
olması Arap birliğinin bozulmasına ve İsrail’in
Orta Doğu’da daha serbest hareket etmesine
zemin hazırladı.
↘Batılı devletler tarafsız olmalarına rağmen bu
iki devlete silah satarak önemli bir gelir elde
etmiş oldu.
↘Savaş esnasında ABD’nin yürüttüğü gizli
politikalar savaş sonrasında ortaya çıkarılmış ve
bu durum “İrangate Skandalına” neden
olmuştur.
Pehlevi Hanedanlığının 54 yıllık (1925-1979) iktidar
dönemi, rejime sadık dostlar yetiştirdiği gibi
karşıtlar da oluşturmuştur. Bu nedenle İran devrimi
siyasi bakımdan dışlanmışların, dinî bakımdan
rahatsız olanların ve gelir dağılımından yeterince
pay alamayanların ortak paydada buluşmaları
sonucunda ortaya çıkmıştır. İran Devrimi, çarşı
esnafı ile köylüyü, üniversite öğrencisi ile radikal Şii
grupları aynı platformda buluşturan bir sürecin
adıdır.
İrangate Olayı
İran İslam inkılabı ve bu sırada Tahran’daki ABD
büyükelçiliğinin işgal edilmesi nedeniyle ABD-İran
ilişkileri gerginleşmiş, ardından Eylül 1980’de İran’la
Irak arasında savaş başlamıştı. Şah döneminde
ordusunu Amerikan silahlarıyla donatmış olan İran,
savaş nedeniyle hem yeni silah hem de yedek parça
arayışı içindeydi. Humeyni rejiminin sıkışınca
ABD’den İsrail aracılığıyla gizlice silah satın aldığı ve
bu olayda Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Yarbay
Oliver North’un önemli bir rol oynadığı ortaya çıktı.
1986’da açılan soruşturmada North suçlu
bulunurken Başkan Reagan’ın sorumluluğu
bulunmadığı sonucuna varıldı. İrangate olayı
ABD’nin çıkarlarını koruyabilmek için İran’a bile
silah satabileceğini, İran’ın ise siyasi ilişkide
bulunmadığı ABD’den silah alabileceğini gösterdi.
Reel politika her zaman ve her zeminde
faaliyetteydi.
IRAK VE KÖRFEZ SAVAŞLARI
Savaşın Sebepleri
1. Irak’ın, Kuveyt’in Osmanlı Devleti döneminde Basra vilayetine bağlı bir
kaza olduğunu ve bu nedenle Irak’ın bir parçası olduğunu öne sürmesi.
2. Irak’ın, İran ile sekiz yıl süren savaş sebebiyle büyük ölçüde borçlanması.
Borçlarını ödemek için kredi imkânı bulamaması ve yeni arayışlara girmesi.
3. Irak’ın, Kuveyt’in günlük limitten fazla petrol ürettiğini ve kendisini zarara
sürüklediği iddiasıyla tazminat istemesi ve bunun Kuveyt tarafından kabul
edilmemesi.
Savaşın Başlaması ve Gelişimi
1. Bu isteklerinin kabul edilmemesi üzerine Irak 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i
işgal etmiştir.
2. BM Güvenlik Konseyi aldığı kararlarla bu işgali kınayarak Irak’tan, işgal
ettiği topraklardan hemen ve şartsız olarak geri çekilmesini istedi. Verilen
olumsuz cevap üzerine BM Güvenlik Konseyi 6 Ağustosta, Irak’a geniş
kapsamlı ekonomik ambargo uygulanmasını kabul etti.
3. Yine BM tarafından Irak’a karşı askeri güç kullanılması kararı alınarak
başını ABD ve İngiltere’nin çektiği koalisyon gücü oluşturulmuştur.
4. 17 Ocakta koalisyon güçlerinin hava saldırısını başlatması üzerine 28
Ocakta Irak ateşkes istemek zorunda kalmıştır.
5. BM’de yapılan görüşmeler sonrasında Irak’ın nükleer, biyolojik ve
kimyasal silahlardan arındırılması koşulu ile ekonomik ambargonun
kalkacağı belirtilmiştir.
6. BM, 19 Nisan 1991’de aldığı 688 sayılı kararıyla, Irak hükûmetine 36.
paralelin kuzeyi ile 32. paralelin güneyine uçak ve ağır silah geçirmeme
yükümlülüğünü kabul ettirdi.
7. 36. Paralelin kuzeyindeki güvenliği sağlamak amacıyla Türkiye’nin
“İncirlik Hava Üssünde” “Çevik Güç” kurulmuştur.
8. 1992 yılından 2002 yılına kadar Irak’ta BM ve “Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansı’nın” 400’ü aşkın inceleme sonrasında nükleer kitle imha silahına
rastlanmamıştır.
9. Buna rağmen ABD ve İngiltere tarafından BM Güvenlik Konseyi kararı
olmaksızın Irak’a hava saldırısı başlatılmıştır.
10. Ardından başlatılan kara harekâtı sonrasında ABD ve İngiltere tarafından
Bağdat’ın da ele geçirilmesi ile “Saddam Hüseyin” yönetimi devrilmiştir.
11. Tikrit’te yakalanan Devlet Başkanı Saddam Hüseyin 30 Şubat 2006’da
idam edilmiştir.
12. Saddam sonrasında 13 Temmuz 2003’te “Geçici Irak Yönetim Konseyi”
oluşturuldu ve BM nezdinde tanındı.
13. 30 Ocak 2005’te yapılan seçimler sonrasında “Celal Talabani” devlet
başkanlığına seçilmiştir.
60’dan 80’e Tiyatro
ORTADOĞU SU SORUNU
1. Orta Doğu’nun başlıca su kaynakları: Dicle, Fırat, Asi, Şeria ve Nil nehirleridir. Bu nehirlerin
kaynaklarının ve denizlere döküldükleri yerlerin farklı ülkelerin topraklarında bulunmasından dolayı
devletler arasında suyun paylaşılması ile ilgili gittikçe büyüyen sorunlara sebep olmuştur.
2. Nil Nehri, Mısır, Sudan ve Etiyopya; Şeria Nehri ise Ürdün, Suriye ile İsrail arasında suyun
kullanımı konusunda ciddi sorunlara yol açmaktadır.
3. Asi Nehri, Lübnan’dan doğmakta, Suriye’den geçip Türkiye’den Akdeniz’e dökülmektedir. Bu
nehir üzerinde Lübnan ve Suriye barajlar inşa etmiştir.
Özellikle yaz aylarında Lübnan ve Suriye’nin yoğun sulama faaliyetlerinde bulunması Türkiye’nin,
nehrin sularından yeteri kadar istifade etmesini engellerken Türkiye ve Suriye arasında da sorun
oluşturmaktadır.
4. 1970’li yılların başlarından itibaren Türkiye’nin GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi)’ni uygulamak
üzere çalışmalara başlaması, Dicle ve Fırat nehirlerinden yararlanan Suriye ve Irak tarafından
tepkiyle karşılandı. Bu iki devlet, diğer Arap devletlerinden bazılarını da yanına alarak Türkiye’nin bu
projesini engellemek için çalışmalar yaptı.
5. Türkiye, Atatürk Barajı’nda 13 Ocak 1990’dan itibaren su tutmaya başlayacağını ve bir ay süreyle
Fırat Nehri’nin sularının akışını durduracağını açıkladı. Bu gelişme Suriye ve Irak’la Türkiye arasında
Dicle ve Fırat’ın sularının kullanımı ve paylaşılmasından doğan “su sorunu” açıkça ortaya çıktı.
6. Sorunun çözümü için Türkiye tarafından Barış Suyu Projesi geliştirilse de yine Türkiye tarafından
“Dicle üzerinde Ilısu Barajı” ve “Fırat üzerinde Bilecik Barajının” inşasının başlatılması sorunu
derinleştirmiştir.
1960’lı yıllarda politik hayattaki canlılık tiyatroya
yansımış, köy, gecekondu ve göç sorunları oyunlara
konu olmuştur. Keşanlı Ali Destanı, Yedi Kocalı
Hürmüz, Kanlı Nigar, Sersem Kocanın Kurnaz
Karısı, Üç Karagöz, Kurban, Sultan Gelin, dönemin
farklı özelliklerini yansıtan eserlerdir. Haldun
Taner, Turgut Özakman, Orhan Asena, Cahit Atay,
Turan Oflazoğlu, Necati Cumali, Recep Bilginer
dönemin önemli tiyatro yazarlarıdır. Geçmişte
başlayan millîleşme ve anti-emperyalist düşüncenin
etkisiyle 1970-1980’li yıllar artık yabancı
oyunlardan ziyade yerli oyunların sahnelendiği
yıllar olmuştur.
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma
Kurumu (TÜBİTAK)
17 Temmuz 1962’de kabul edilen bir yasayla
kuruldu. Kuruluşun amacı ise “Kalkınma planları
doğrultusunda bilimsel araştırmalar yapmak ve
yaptırmak, bu araştırmalar arasında eş güdüm
sağlamak.” olarak belirlendi.
İşçi Dövizleri
Bu yılların bir özelliği de Türkiye’nin Avrupa’ya işçi
göndermesi ile bu işçilerin ülkeye yüksek
miktarlarda döviz yollamış olmasıydı. 1963’te sıfıra
yakın olan işçi döviz transferleri, 1970’te 273
milyon dolara, 1972’de ise 740 milyon dolara, yani
ülkenin toplam mal ihracat gelirine eşit düzeye
gelmişti.
1980’LERDEN İTİBAREN TÜRKİYE
Siyasi Gelişmeler
Ekonomik Gelişmeler
1. 12 Eylül Dönemi sonrasında yapılan ilk seçim sonrasında “Turgut Özal”
liderliğindeki “Anavatan Partisi” (ANAP) iktidara gelmiştir. (1983)
1. 24 Ocak 1980’de alınan kararlar Türk ekonomi anlayışında bir dönüm
noktası olmuştur. Bu kararlara göre ödemeler dengesini düzeltmek,
enflasyonu düşürmek, serbest piyasa ekonomisine geçmek ve ihracata
yönelik üretimi teşvik etmek temel önceliklerdi. İhracatı artırmak için özel
sektöre düşük faizli kredi verilmesi, vergi iadesi ve ucuz döviz bulmada
yardım gibi kolaylıklar sağlandı.
3. 1987’de yapılan referandum ile 12 Eylül askerî müdahalesi sonucunda
siyaset yasağı konan Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan
ve Alparslan Türkeş’in siyasi yasakları kalkmıştır. Ayrıca o dönemde
kapatılan partilerin yeniden kurulmasına izin verilmiştir.
4. 31 Ekim 1989’da TBMM kararıyla cumhurbaşkanı olan “Turgut Özal”ın
yerine “Yıldırım Akbulut” başbakan olmuştur.
5. 1991 seçimleri sonucunda “Süleyman Demirel” başbakanlığında
“DYPSHP Koalisyon hükûmeti” kuruldu.
6. Turgut Özal’ın 1993 yılında ölümü ile Süleyman Demirel cumhurbaşkanı
oldu. Süleyman Demirel’in yerine “Tansu Çiller DYP genel başkanı ve
Türkiye’nin ilk kadın başbakanı oldu”.
7. 1995 ile 2001 yılları arasından Türkiye’yi Necmettin Erbakan, Mesut
Yılmaz ve Bülent Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hükûmetleri yönetti.
8. Mayıs 2000’de “Ahmet Necdet Sezer” cumhurbaşkanı seçildi.
9. 2002, 2007 ve 2011’de yapılan seçimlerde tek başına iktidara gelen
“Adalet ve Kalkınma Partisi” (AKP)’nin kurduğu hükûmet ülkeyi
yönetmektedir. Görev süresi dolan Ahmet Necdet Sezer’in yerine 2007’de
“Abdullah Gül” cumhurbaşkanı seçilmiştir.
2. 1997, 1998, 2001 ve 2008 yıllarında yaşanan ekonomik krizler Türk
ekonomisini olumsuz etkilemiştir. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak ve
dış ticaret açığını kapatabilmek için IMF (Uluslararası Para Fonu) ile
anlaşmalar imzalanmıştır.
3. Ocak 2005’ten itibaren Türk lirasından altı sıfır silinmiştir.
4. Serbest piyasa ekonomisinin temel şartlarından biri olan devletin
ekonomi üzerindeki kontrolünü ortadan kaldırmak için “Özelleştirme
Yüksek Kurulu” gibi kurumlar kuruldu. Merkez Bankası, hazırlanan
kanunlarla hükûmetlerin bankalar üzerindeki etkisini ortadan kaldıracak
bağımsız bir yapıya kavuşturuldu.
ENERJİ VE TÜRKİYE
Rakamlarla GAP
1. SSCB’nin dağılması ve iki kutuplu dünya düzeninin yıkılmasıyla Türkiye’nin temel dış politika
dinamiklerinde büyük bir değişim olmuştur. Bu çerçevede Türk dış politikasının esasları yeniden
belirlenmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Türkiye,
↘Türk topluluklarının da bulunduğu Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’da siyasi ve ekonomik iş birliği
olanakları yakalarken etnik-dinî çatışmaların ortaya çıkardığı güvenlik sorunlarından olumsuz
etkilenmiştir.
↘Körfez Savaşlarından sonra Orta Doğu Bölgesi, Türkiye için güvenlik tehlikesi oluşturan bir alan
hâline gelmiştir.
2. Rusya’nın Hazar petrolleri ve Orta Asya’nın zengin enerji kaynakları üzerindeki etkisini azaltmak
isteyen Batılı Devletler, Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye üzerinden bir enerji koridoru oluşturma
politikası izlemiştir. Böylece
Türkiye’nin bölgedeki önemi daha da artmıştır. Ayrıca “Mavi Akım Projesi” Türk – Rus ilişkilerinde
bir dönüm noktası olmuştur.
3. Hazar enerji kaynaklarının Batı’ya nakledilmesi konusunda alınan mesafeler Türk-Azeri ilişkilerini
daha da geliştirmiştir.
4. “Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı”, boru hattı projeleri içinde ilk defa gündeme gelmiş
ve yapımına 2002’de başlanmıştır. 2005’te tamamlanan hat, faaliyete geçerek Azeri petrolünü
taşımaktadır. BTC ile paralel olarak geliştirilen “Güney Kafkasya Boru Hattı” (GKB) ile Azerbaycan
doğal gazının “Şah Deniz Projesiyle” Gürcistan ve Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanması
hedeflenmektedir.
5. Türkmenistan doğal gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan “Trans-Hazar Boru Hattı”
(THB) projesi ile Rusya ve İran doğal gazına Azerbaycan ve Türkmenistan doğal gazının da
eklenmesiyle Türkiye, Avrasya’da enerji dağıtımında kilit ülke konumuna gelmiştir.
Projenin başlangıç tarihi 1980
Projenin kapsadığı iller Adıyaman, Batman,
Diyarbakır, G. Antep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa
ve Şırnak
Proje yüzölçümü 75.378 km2
İstihdam kapasitesi 3.800.000 kişi
Sulamaya açılacak arazi 1.800.000 hektar
Yıllık elektrik üretim hedefi 27 milyar kWh
Proje detayları 22 baraj ve 19 elektrik santrali
Gerçekleşen yatırım miktarı 23.300.000.000 dolar
Yapılacak yatırım 27.700.000.000 dolar
Proje gerçekleme oranı Tarım (% 26), enerji (% 83),
ulaşım (% 45), turizm (% 32)
BANKER SKANDALI
TÜRK ORDUSU VE DÜNYA BARIŞI
↘Somali 1993-1994 BM’nin oluşturduğu insani yardım amaçlı barış gücüne katkı sağlamak.
↘Bosna-Hersek 1993-1995 BM’nin insani yardım için emniyetli bölgeler oluşturulması amacıyla
kurduğu Koruma Kuvvetine katkı sağlamak.
↘Bosna-Hersek 1995-1996 NATO’nun oluşturduğu Uygulama/İstikrar Kuvvetine katkı sağlamaya
devam etmektedir.
↘Bosna-Hersek (Adriyatik Denizi) 1992-1996 Bosna Savaşı’nda NATO’nun oluşturduğu görev
kuvvetine katkı sağlamak için görev yapmıştır.
↘Bosna-Hersek 2004 BM’nin oluşturduğu Koruma Kuvveti, NATO’nun oluşturduğu Uygulama ve
İstikrar Kuvvetleri ile AB liderliğinde oluşturulan İstikrar Harekâtına Saraybosna’da katkı
sağlamaktadır.
↘Arnavutluk 1997 Arnavutluk’ta insani yardımın güvenle dağıtılabilmesi için BM kararı ile
oluşturulan çok uluslu birliğe katılmıştır.
↘Arnavutluk 1999 Makedonya ve Arnavutluk’taki mültecilere yardım etmek için oluşturulan İnsani
Yardım Kuvveti’ne katılmıştır.
↘Kosova 1999 Kosova krizi sırasında NATO’nun başlattığı hava harekâtına katılmıştır.
↘Kosova 1999- NATO’nun oluşturduğu Çok Uluslu Güney Görev Kuvvetine katkısını sürdürmektedir.
↘Afganistan 2002- BM Güvenlik Konseyi tarafından oluşturulan Uluslararası Güvenlik Yardım
Kuvvetine katkıda bulunmaya devam etmektedir.
↘Lübnan 2006- BM Lübnan Geçici Güvenlik Gücüne destek sağlamaya devam etmektedir.
24 Ocak kararlarıyla mevduat faiz oranlarının
serbest bırakılması sonucu halka çok yüksek faiz
vermeyi taahhüt eden çok sayıda bankerlik şirketi
kurulmaya başlandı. O dönemde ülkemizde faaliyet
gösteren 38 bankanın 31’i bankerler adına para
topluyordu. Birikimlerinden yüksek oranda gelir
elde etme hayaline kapılan on binlerce kişi
paralarını bu bankerlere teslim etti.
Maliye Bakanı’nın “Vatandaş üçbeş kuruş fazla
kazanmak için kumar oynamıştır.” demesi üzerine
on binlerce kişi bankerlerden paralarını almak için
müracaat etti. Bunun üzerine bankerlerin bir kısmı
yurt dışına kaçarken kalanlar da iflas ettiklerini
açıkladılar. Böylece yüksek faiz geliri hayali kuran
on binlerce kişi ellerindeki bütün birikimlerini
kaybetmiş oldu.
İslam Konferansı Örgütü
TURGUT ÖZAL VE YENİ TÜRKİYE POLİTİKASI
1. 8-10 Mart 1993’te Ankara’da T.C. Dış İşleri Bakanlığı ve TİKA’nın davetiyle toplanan Alfabe-İmla
Konferansı prensip olarak Türk cumhuriyetlerin tek bir alfabede birleşmeleri gerektiği ve bu
alfabenin “hem Türk dilinin yapısına uygunluğu hem de modern dünyayı daha yakından ve kolay
olarak takip edip yararlanmak ve modern dünyada hak edilen yeri almak için Latin esasında”
oluşturulmasını kararlaştırdı.
İsrail işgali altındaki Kudüs’te, 21 Ağustos 1969’da
Müslümanların kutsal yerlerinden olan El-Aksa
Camii’nin kundaklaması ve camide maddi hasar
oluşması İslam dünyasında büyük tepkilere yol açtı.
Ürdün Kralı Hüseyin’in önerisi ile Arap devletlerinin
dışişleri bakanları 25 Ağustos 1969’da Kahire’de
toplanarak bir “İslam Zirvesi” oluşturulması kararı
verildi. 2014’te İslam Konferansı Teşkilatı Genel
Sekreterliğine seçilen “İyad Madani” hâlen aynı
görevini sürdürmektedir.
Ebulfeyz Elçibey (1938-2000)
2. Turgut Özal “Bundan böyle bütün dünya Türklüğün tarih sarkacında yükselişini seyredecektir.”
derken Başbakan Süleyman Demirel, kurultayın iki yüz yıl geciktiğini, Adriyatik’ten Orta Asya’ya
kadar uzanan Avrasya’nın yeni Türk dünyasını oluşturduğunu belirtiyordu.
3. Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanmasının ardından Türkiye, bu ülkelerle
ikili ilişkileri ve iş birliğini daha da güçlendirmeyi amaçlayan bir politika izlemektedir. 1992’den
itibaren düzenlenen Türkiye ile Türk cumhuriyetlerinin katılımı ile gerçekleştirilen “Türkçe Konuşan
Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi” bu ülkeler arasındaki iş birliği ve dayanışmayı geliştirmede önemli
bir adım olmuştur.
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY)
1. Örgüt, kökenini Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan kültür
bakanlarının ortak bir kültür çerçevesinde işbirliği bağlılıklarını ilan ettikleri Bakü ve İstanbul'da 1992
yılı boyunca gerçekleşen toplantılardan almaktadır. Daha sonra 12 Temmuz 1993 tarihinde Almatı'da
imzalanan anlaşma ile TÜRKSOY kurulmuştur.
2. Mevcut genel sekreteri, eski Kazakistan Kültür Bakanı olan "Düysen Kaseyinov"dur. TÜRKSOY'un
genel merkeziAnkara, Türkiye'de bulunmaktadır.
Nahcivan’da doğdu. Azerbaycan Bakü Devlet
Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden
mezun oldu. 1970’li yıllarda Azerbaycan’ın
bağımsızlığı için mücadeleye başlayan Elçibey, bu
yüzden 1976’da tutuklandı ve 1978 yılında şartlı
olarak serbest bırakıldı. 1989 yılında, Azerbaycan
Halk Cephesi Partisinin (AHCP) başına geçerek
Azerbaycan halkına bağımsızlık mücadelesinde
öncülük etti. 7 Haziran 1992’de Azerbaycan’ın ikinci
cumhurbaşkanı oldu. Elçibey, daha önce “Millî
Kahramanlık Ödülü”nü verdiği Suret Hüseyinov’un
Haziran
1993’te
ayaklanmasından
sonra
cumhurbaşkanlığı görevini terk ederek doğum yeri
olan Keleki’ye döndü. 31 Ekim 1997’de Bakü’ye
gelerek AHCP’nin başında aktif siyasi hayatına
devam etti. Hayatı boyunca Türk dünyasının
birleşmesi ve kardeşliği için mücadele eden Elçibey,
“Bütün Azerbaycan Yolunda” isimli bir de kitap
yazdı. 62 yaşında Türkiye’de vefat etti.
KÜRESEL SORUNLAR
1. Küresel Isınma
↘Fosil yakıtlar olarak adlandırılan “kömür, petrol ve doğal gaz” dünyanın
bugünkü enerji ihtiyacının % 75’ini karşılamaktadır. Yapılarında karbon (C)
ve hidrojen (H) bulunan bu yakıtlar kullanıldıklarında atmosfere bol
miktarda karbondioksit (CO ) salmaktadır. Bu durum beraberinde sera
etkisini ortaya çıkarmakta ve dünyanın giderek ısınmasına buzulların
erimesine kısaca iklim değişikliklerine neden olmaktadır.
↘Karbondioksit başta olmak üzere havayı kirletin gazların yağışlarla
yeryüzüne inmesi su ve toprak kirliliğinin önemli nedenlerinden olmuştur.
Küresel ısınmada etkili olan gazlardan “kloroflour karbonlar” ise
günümüzde buzdolabı, klima, sprey, yangın söndürücü ve plastik sanayinde
kullanılmakta olup bu ürünlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.
↘Kyoto Protokolü: Küresel ısınma bir veya birkaç devletin çabası ile
çözülebilecek bir sorun olmaktan çok bütün devletlerin iş birliği ile
çözülebilecek bir sorundur. Bunun için “BM İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi’ne
↘(BMIDÇS) bir ek niteliğindeki “Kyoto Protokolü” hazırlanmıştır. Aralık
1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde görüşülmeye başlayan Protokol, Şubat
2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye 30 Mayıs 2008’de Protokolü
imzalayacağını açıklamış ve 13.05.2009’da imzalamıştır.
↘ABD Kyoto Protoklünü başlangıçta imzalamasına rağmen 2001 yılında
ekonomisini olumsuz yönde etkilemesini gelekçe göstererek imzasını geri
çekmiştir.
2. Çevre Kirliliği: Günümüzde çevre kirliliğini tetikleyen en önemli etken
nükleer atıklar ve kazalar olmuştur. Bunların en önemlisi 1986 yılında
SSCB'de (Ukrayna) yaşanan "Çernobil nükleer kazası" ve 2011 yılında
Japonya'da yaşanan "Fukuşima-I nükleer kazası" olmuştur.
3. Nüfus Artışı ve İşsizlik: Küresel ısınma ve kuraklığa bağlı olarak artan
sorunlardan biridir. Bu soruna karşı mücadele WHO, WFP ve IFAD
tatarfından çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca 2008 ekonomik krizinden
itibaren artarak devam eden sorunlardan biridir.
4. Yetersiz Beslenme ve Açlık
5. Uluslararası Terör: 20. yüzyıl devlet adamlarına karşı gerçekleştirilen
terör eylemleri ön plana çıkarken 21. yüzyıldan itibaren ise 11 Eylül
saldırıları sonrasında, uluslararası terör, eylemlerini kişiler yerine sembol
hedeflere yöneltmiştir.
6. Salgın Hastalıklar: Dünyada son 25 yıl içinde etkili olan salgın
hastalıklardan bazıları: AIDS, Kuş Gribi, Ebola, SARS (Akut Solunum Yolu
Yetmezliği Sendromu), Hepatit, Sıtma, A(H1N1) Virüsü (Domuz Gribi)’dir.
7. Mülteci Sorunu: Özellikle 2011 yılından itibaren Arap ülkelerinde
yaşanan iç savaş nedeniyle gündeme gelen ve günümüzde artarak devam
eden bir sorundur.
↘Bu sorundan olumsuz yönde etkilenen devletler Türkiye, Avustralya ve AB
ülkeleri olmuştur.
80’lerden Günümüze Spor
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER (1945)
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
1. "Atlantik Bildirisi" ile ilk kez fikirleri
oluşturulmuştur.
2. "Moskova Konferansı" ile ABD, İngiltere,
SSCB ve Çin daimî bir barış teşkilatının
kurulması üzerinde anlaşmaya vardı.
3. "Yalta Konferansı" ile Mihver Devletlere
savaş ilan eden devletlerin üye olarak kabul
edileceği belirtildi.
4. "San Francisco Konferansı" ile 1945’te
kuruldu
BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN TEMEL ORGANLARI
↘Genel Kurul
↘Güvenlik Konseyi: Yürütme organıdır. ABD,
İngiltere, Çin, Fransa ve Sovyetler Birliği daimî
üyedir.
5. II. Dünya Savaşı’nda yaşananlardan dolayı
“Soykırım
Suçunun
Önlenmesi
ve
Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme” 9 Aralık
1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda
kabul edildi. Savaş sırasında işlenen insanlık
suçları “soykırım” olarak adlandırıldı. Bu
kapsama
giren
suçlar
ve
suçluların
cezalandırılması ile ilgili kararlar alındı. 10
Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Teşkilatı,
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ni kabul
etti.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLERE BAĞLI BAZI ÖRGÜTLER
↘UNICEF BM Çocuk Fonu
↘ILO Uluslararası Çalışma Örgütü
↘FAO Gıda ve Tarım Örgütü
↘UNESCO BM Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı
↘WHO Dünya Sağlık Örgütü
↘Vesayet Konseyi
↘IMF Uluslararası Para Fonu
↘Uluslararası Adalet Divanı: Yargı organıdır.
↘HABITAT BM İnsan Yerleşimleri Merkezi
↘Sekreterlik
↘UNEP BM Çevre Sorunları Programı
↘Ekonomik
oluşmaktadır
ve
Sosyal
Konsey'den
↘IAEA Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı
Naim
Süleymanoğlu’nun
1988
Seul
Olimpiyatları’nda altın madalya kazanmasıyla
başlayan süreç, birçok branşta olimpiyat
madalyaları kazanılmasıyla devam etmiştir. En çok
altın madalya Naim Süleymanoğlu, Hafız
Süleymanoğlu ve Halil Mutlu başta olmak üzere
halterci sporcular tarafından kazanılmıştır. 1992
Barcelona Olimpiyat Oyunlarında Mehmet Akif
Pirim grekoromen güreşte 24 yıl aradan sonra
şampiyon olmuştur.
Judoda da Hülya Şenyurt ise üçüncü olarak
Türkiye’ye bayanlarda ilk madalyayı kazandıran
sporcu oldu.
1994 Dünya Serbest Güreş Şampiyonası’nda
Türkiye 28 yıl aradan sonra takım halinde Dünya
Şampiyonu olmuştur.
Galatasaray Spor Klübü 2000 yılında UEFA
Kupasını kazanan ilk Türk takımı olmuştur.
Türk Millî Futbol Takımının 2002 Dünya
Şampiyonası’nda ve 2008 Avrupa Futbol
Şampiyonası’nda 3. olması millî takım düzeyinde en
önemli başarılardır.
NATO (1949)
Tarihi Süreci ve Stratejileri
1. SSCB’ye bağlı Kızıl Ordu’nun gerçekleştirdiği
1948 "Prag Darbesi" sonrasında 4 Nisan
1949'da 12 ülke tarafından imzalanan Kuzey
Atlantik Antlaşması'na dayanarak kurulan ve
farklı dönemlerde 12 ülkenin daha katıldığı
uluslararası askerî ittifaktır.
2. SSCB bu ittifaka karşı 1955 yılında Varşova
Paktı’nı kurmuştur.
Aliya İzzetbegoviç “Bilge Lider”
NATO Stratejileri
↘Sınırlı
Savaş:
Kuruluş
organizasyon sürecidir.
aşamasındaki
↘Kitlesel Karşılık (gerginlik ve çatışma):
Saldırılara
nükleer
silahlarla
karşılık
verilmesidir.
3. Kurucu üyeleri İngiltere, Fransa, Belçika,
Hollanda,
İtalya,
İzlanda,
Danimarka,
Lüksemburg,
Norveç,
Portekiz,
ABD,
Kanada’dır
↘Esnek Karşılık: Saldırılara aynı nitelikte
karşılık vermesi ve giderek nükleer silahların
sonuna kadar kullanılmasıdır.
4. Kurulduğu yıllarda NATO'nun "sorumluluk
bölgesi"
Atlas
Okyanusu'ndaki
Yengeç
Dönencesi'ne kadardır
↘İleri Savunma: Çatışmaların yerleşim
merkezlerinden uzak tutulması ve hava
üslerinin oluşturulmasına ağırlık verilmesidir.
5. Merkezi Belçika'nın başkenti Brüksel'de
bulunmaktadır.
6. Türkiye'nin NATO'ya üyelik süreci Kore
Savaşı ile birlikte başlamış ve 1952 yılında üye
olmuştur.
↘Barış İçin Ortaklık: SSCB’nin dağılması ile
birlikte ortaya çıkan genişleme sürecidir. Bu
süreçte Ukrayna, Gürcistan, Arnavutluk ve
Hırvatistan üye olmuştur.
Aliya İzzetbegoviç 1925’te Bosna Hersek’in Şamaç
(Aziziye) kasabasında doğdu. Ortaöğrenimini
Saraybosna’da tamamlayan Aliya, II. Dünya Savaşı
sırasında Hırvat ve Sırp çetelerine karşı Boşnakların
varlığını korumasında önemli rol oynayan, “Genç
Müslümanlar Teşkilatı”na üye oldu. Savaş sırasında
kurulan Bağımsız Hırvat Devleti’nin işgali altındaki
Saraybosna’da liseyi bitirdi.
Savaş sonunda “Genç Müslümanlar Teşkilatı”na
üye ve Tito’ya muhalif olmaktan 1946’da
tutuklanarak uzun süre çeşitli cezaevlerinde
hapsedildi.
İzzetbegoviç’in, Yugoslavya ve İslam dünyasında
birçok dergi ve gazetede yazıları yayınlandı. Yazdığı
kitapları yüzünden hapse mahkûm edildi. 1989’da
ilan edilen genel af sonucunda özgürlüğüne
kavuştu. Mart 1990’da kurduğu “Demokratik
Hareket Partisi”nin ilk başkanı seçilen Begoviç,
1990 seçimlerinde Bosna-Hersek’in ilk devlet
başkanı seçildi ve bu görevi 2000 yılındaki üçlü
devlet başkanlığı dönemine kadar sürdürdü.
Izzetbegoviç, 1992-1995 Bosna Savaşı ve
sonrasında
Bosna-Hersek’in
bağımsızlığını
kazanmasında büyük bir rol üstlendi. 19 Ekim
2003’te Saraybosna’da vefat etti.
AVRUPA BİRLİĞİ (1993)
AVRUPA EKONOMİK TOPLULUĞUNDAN
AVRUPA BİRLİĞİNE
1. Birliğin temelleri Fransız dışişleri bakanı
tarafından yayınlanan “Schuman Bildirisi” ile
atılmıştır.
2. Bu bildiri sonrasında Fransa, Federal
Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve
Luxemburg’un katılımı ile “Avrupa Kömür ve
Çelik Birliği” kurulmuştur. (1951)
3. “1957 Roma Antlaşması” ile örgütün ismi
“Avrupa
Ekonomik
Topluluğuna”
dönüştürülmüştür.
4. 7 Şubat 1992’de imzalanan ve 1993’te
yürürlüğe giren “Maastricht Antlaşması” ile
örgüt “Avrupa Birliğine” dönüştürülmüştür.
Ayrıca Maastricht Antlaşması ile Maastricht
Kriterleri oluşturularak üye ülkelerin ekonomi
politikaları ve kriterleri belirlenmiştir.
5. “Kopenhag Zirvesinde” (1993) “Kopenhag
Kriterleri” belirlenerek aday ülkelerin tam
üyeliğe kabul edilmeden önce karşılamaları
gereken tüm kriterler belirlenmiştir.a
6. 1985 Schengen Antlaşması ile AB’ye üye
ülkeler arasında gümrük ve pasaport
kontrolününm kaldırılmıştır.
7. Avrupa Birliği 2002’de ortak para birimi
olarak
EURO’nun
kullanılmasını
kararlaştırmıştır. (Ancak İngiltere, Danimarka
ve İsveç Euro'yu kullanmamaktadır.)
Avrupa Birliğinin Genişleme Süreci
Avrupa Birliğinin genişleme süreci, temel
olarak 5 döneme ayrılabilir.
1. Genişleme: (İngiltere, İrlanda, Danimarka 1973)
2. Genişleme: (Yunanistan - 1981)
3. Genişleme: (İspanya, Portekiz - 1986)
4. Genişleme: (Avusturya, Finlandiya, İsveç 1995)
5. Genişleme: (Macaristan, Polonya, Çek
Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Letonya,
Litvanya, Estonya, Malta, Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi - 2004) (Romanya, Bulgaristan - 2007)
(Hırvatistan – 2013)
80’lerden Günümüze Eğitim
1980-85 yılları arasındaki dönemde okur-yazar
oranındaki artışın diğer yıllardan daha fazla
olduğunu görürüz. Bu artışta yetişkinler için zorunlu
okuma yazma kurslarının açılması, okul ve
öğretmen ihtiyacının karşılanması vb. sebepler
etkili olmuştur.
Dikkat çeken bir başka oran ise kadınlardaki
okuryazar artışının erkeklerden çok daha fazla
olduğudur. Gerek Millî Eğitim Bakanlığının başlattığı
“Haydi kızlar okula”, “Ana-kız okuldayız” gerekse
sivil toplum kuruluşlarının başlattığı kampanyalar
sayesinde kız çocukların ve kadınların eğitime daha
fazla katılmaları sağlanmıştır.
1997-98 eğitim-öğretim döneminde “8 yıllık
kesintisiz eğitime geçilmesi” toplumu en çok
etkileyen gelişmelerdendir.
1981’de çıkarılan Yükseköğretim Kanunu ile
ülkemizdeki
tüm
yükseköğretim
kurumları
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) çatısı altında
toplanmıştır.
YAYKUR’un
işlevleri
Anadolu
Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesine devredilerek
uzaktan öğretimin ülkemizde yaygınlaşması
hızlandırılmıştır.
Türkiye’de ODTÜ’den ilk İnternet bağlantısının
kurulması ve bilgisayar kullanıcılarının sayısının
hızla artması, özellikle genç nüfus üzerinde çok
etkili oldu. Okullarımızda bilgisayar laboratuvarları
oluşturularak İnternet kullanımı yaygınlaştırıldı.
(2014 yılında soruldu.)
AVRUPA BİRLİĞİ TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
80’lerden Günümüze Müzik
1. Türkiye, AET’nin kurulmasından kısa bir süre sonra Temmuz 1959’da Topluluğa tam üyelik için
başvurmuştur. (Ancak bu başvuru kalkınma düzeyinin üyelik için yeterli olmadığı gerekçesiyle
reddedilmiştir.)
2. Birlik ülkeleri tarafından 1963’te tam üyelik şartları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir
ortaklık anlaşması imzalanması önerilmiştir. Bu gelişmeler sonucunda 12 Eylül 1963’te “Ankara
Anlaşması” imzalanmıştır.
3. Hem 1963’te imzalanan “Ankara Antlaşması” hem de 1973’te imzalanan “Katma Protokol”
dönemin hükümetleri tarafından uygulanamamıştır.
4. 1980’de Yunanistan’ın veto hakkını kullanması ile Türkiye ve AET arasındaki bütün mali ilişkiler
durdurulmuş ve süreç siyasi bir boyut kazanmıştır.
5. 1 Ocak 1996 yılında Türkiye yapılan görüşmeler sonucunda “Gümrük Birliğine” girmiştir.
6. 1997 "Lüxemburg Zirvesi" ile Türkiye'den tam üyelik sürecinde Yunanistan ile ilişkilerin
geliştirilmesi ve Kıbrıs sorununda ilerleme kaydetmesi istenmiştir.
7. 1998 "Cardiff Zirvesi" ile Türkiye gözden geçirme sürecine dahil edilmiştir.
8. 1999 "Katılma Ortaklığı Stratejisi" benimsenerek Türkiye tam üyeliğe aday gösterilmiştir.
6. 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de yapılan “AB Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi”nde
Türkiye, oy birliği ile Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak kabul edilmiştir.
7. 17 Aralık 2004 tarihli “Brüksel Zirvesi” ile AB ve Türkiye arasında üyelik müzakerelerinin
başlatılması kararı alınmıştır. Alınan bu karar doğrultusunda müzakereler 3 Ekim 2005’ten itibaren
müzakereler başlatılmıştır.
Özellikle Orhan Gencebay’la geniş kitlelere ulaşan
arabesk tarzı sinema ve müzik alanlarındaki etkisini
1990’larýn yarısına kadar sürdürdü. 1980’li yıllarda
arabesk müziğin de etkisiyle nispeten durgun bir
dönem geçiren Türk Pop Müziği, Sezen Aksu, Erol
Evgin ve Barış Manço gibi isimlerle birlikte
1990’dan sonra özellikle gençler tarafından ilgiyle
takip edilmiştir. Tarkan ile daha geniş kitlelere
ulaşan Türk Pop Müziği, Sertab Erener’in 2003
yılında Eurovision Şarkı Yarışması’nı kazanmasıyla
uluslararası alanda da önemli bir başarı
kazanmıştır. Mazhar-Fuat-Özkan (MFÖ) müzik
grubu da halkın yoğun ilgisini çekmiştir.
80’lerden Günümüze Sinema
PETROL VE OPEC VE OECD
1. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu’daki etkinliklerini yitiren Avrupalı devletler petrol
şirketleri aracılığı ile etkinliklerini devam ettirmeye çalışmışlardır.
2. Bu durum başta İran olmak üzere birçok petrol ülkesi bu duruma tepki göstererek petrol
işletmelerini millileştirme yoluna gitmişlerdir.
3. Bu süreçte SSCB ve bazı petrol üreten devletlerin düşük ücretle petrol satmaya başlaması
sonrasında bu durumdan olumsuz etkilenen diğer petrol üreticisi devletler Ağustos 1960’da OPEC’i
kurmuşlardır. Amaçları petrol fiyatlarını yüksek seviyeye çıkarmak ve üretici ülkeler arasında teknik
konularda iş birliğini sağlamaktı.
↘Kurucu Üyeleri: Suudi Arabistan, İran, Kuveyt, Irak ve Venezüella’dır. Kuruluşa sonradan Katar,
Libya, Endonezya, Ekvador, Birleşik Arap Emirlikleri katılmıştır
4. “1967 (Altı Gün Savaşı) Arap-İsrail Savaşı’ndan” sonra petrol İsrail başta olmak üzere batılı
devletlere karşı siyasi bir silah olarak kullanılmaya başlanmıştır. Buna karşılık olarak Batılı ülkeler
Ortadoğu ülkelerine silah ambargosu uygulayarak misillemede bulunmuşlardır.
5. Ancak batılı ülkeler zamanla OPEC’in uyguladığı politikaları sanayilerinin zarar görmesinden
çekinmeleri nedeniyle kabullenmişlerdir. Ancak OPEC’in petrol fiyatlarına her 6 ayda bir zaman
yapmasına karşılık olarak artan petrol fiyatlarını ürettikleri sanayi ve teknoloji ürünlerine yansıtarak
açığı kapatmaya çalışmışlar ve bunda başarılı olmuşlardır. Ayrıca Avrupalı devletler OPEC'e karşı
OECD (Ekonomik İşbirliği Ve Kalkınma Teşkilatı)'nı kurmuşlardır.
6. OPEC ve Batılı ülkeler arasında ki bu çatışmalar Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan
ülkeleri olumsuz yönde etkilemiştir.
1980’lerden itibaren Türk sineması bir durgunluk
içerisine girmiştir. 1990’lı yıllarla birlikte Türk
Sineması tekrar canlanma sürecine girdi. Bu
dönemde çekilen birçok yerli film, beğeni ile izlendi
ve uluslararası film festivallerinde ödüller aldı. Nuri
Bilge Ceylan Üç Maymun adlı filmiyle Cannes Film
Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü aldığı gibi
film Oscar ödüllerine de aday gösterilmiştir. Bu
dönemde toplumsal sorunları konu alan filmler de
çekilmeye başlandı. Kırsaldan büyük şehirlere göç
eden insanların yaşadığı sorunları mizahi bir şekilde
anlatan Kemal Sunal filmlerine halkımızın ilgisi bu
dönemde de devam etmiştir.
80’lerden Günümüze Edebiyat
Bu dönem hikâye ve romanında da yeni bazı
özellikler kendisini gösterir. Bireysellik, toplumcu
gerçekçilik, postmodern anlayış, sosyal tenkit vb.
hemen her okuyucuya hitap eden bir çeşitlilikle
sunulmuştur.
Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü alması
edebiyat alanında en önemli uluslararası başarı
olmuştur. Orhan Pamuk ödül töreninde yaptığı
ünlü konuşmasına “Babamın Bavulu” adını
vermiştir. Bu dönemde Türkiye’de uluslararası
düzeyde
birçok
kültürel
faaliyet
gerçekleştirilmektedir. Bu alanda İstanbul Kültür ve
Sanat Vakfı’nın (İKSV) etkinlikleri önemli bir yer
teşkil etmektedir.
Download