İMO İzmir Şubesi Bülteni - [ İZMİR ] TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

advertisement
TMMOB
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ
haber bülteni
:‘Mt4BZ‘t#BT‘N5BSJIJ)B[JSBO
ƞLJBZEBCJSZBZ‘OMBONBLUBE‘S
BAŞYAZI
Başyazı
2
YAYIN KURULUNDAN
Merhaba
4
ŞUBE'DEN
Nisan 2010 Etkinliklerimiz
6
Şubemizin 42. Dönem Genel Kurulu
42. Dönem Çalışma Komisyonlarımız
7
9
Mimarlar Odası İzmir Şubesi'nin Bazı Üyelerimize
Gönderdiği Yazı Hakkında
15
İMO'dan
TMMOB'den
17
22
İNCELEMELER
Yapısal Olmayan Elemanların Hasar Görebilirliğinin Azaltılması ve
Sarsma Tablası Testleri
24
BETON
Hazır Beton Sipariş Edilirken Dikkat Edilecek Hususlar
27
PREFABRİK
Tünel Segmentlerinde Prefabrikasyon
28
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ
Yorumsuz
30
VERGİ
İnşaat İşlerinde KDV İade Uygulaması
31
SAĞLIK
"Tam Gün" ve Gerçekler
34
HUKUK
İletişimin Hukuka Aykırı Olarak Dinlenmesi
36
ÜYELERİMİZDEN
Doğaya Doy, Özgürlüğünü Yaşa!
39
genç -İMO
genç -İMO etkinliklerimiz
Karanlığa Işık Olabilmek
Türkiye'nin Su Politikaları
Nevruz Ne Ola ki?
40
41
42
43
KÜLTÜR VE SANAT
Kitaplar Arasında
Tarihte Bugün: 27 Mayıs 1960
Mizah Köşesi
45
46
47
OYUN
Bulmaca
48
Başyazı
Tahsin VERGİN
İMO İzmir Şube Başkanı
Değerli Meslektaşlarım,
42. Dönem seçimlerin ardından, Şube örgütlenmemizin önemli iki ayağını oluşturan İşyeri Temsilcilik
seçimlerini ve İlçe Temsilcilikleri eğilim yoklamalarını
yaparak, 26 İşyerinde ve 11 ilçemizde görev yapacak
temsilcilerimizi ve temsilci yardımcılarını belirledik.
Yine çalışma programımızda da belirttiğimiz 12 adet
komisyonumuzu üyelerimizin katılımına açarak komisyon çalışmalarını başlattık.
Komisyon çalışmalarında katılımcılığı ve üretkenliği
artırmak amacıyla bu dönem farklı bir yol izleyerek,
komisyonların ilk toplantısını, komisyonlarda çalışmak üzere müracaat eden tüm üyelerimizin ortak
katıldığı bir toplantıyla gerçekleştirdik. Bu ortak toplantıda, komisyonlardan beklenen çalışmalar ve her
komisyonun amaçlarını, hedeflerini ve kendi özgün
çalışma programının taslağını, önceki dönemlerden
çıkardığımız sonuçlar çerçevesinde ön bir hazırlıkla
komisyon üyelerine sunduk. Komisyonlarda çalışmak
üzere müracaat eden 125 üyemizden, 86’sının toplantıya katılmasını bu dönem komisyon çalışmalarının daha üretken geçeceğinin önemli bir göstergesi
olarak görmekteyiz.
Değerli meslektaşlarım,
Bu dönem hayata geçirmeyi düşündüğümüz önemli
birkaç projeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, yaklaşık 6400 civarında olan üyemiz taranarak, bilgilerinin güncellenmesi sağlanacaktır. Bu
tarama ile üyelerimizin bilgilerinin güncellenmesinin
yanında, halihazır mesleki durumları da güncellenecektir. Bu sayede üyelerimizin mesleki potansiyellerinin şube çalışmalarına aktarılması ve özellikle genç
üyelerimizin mesleki eğitimlerinde ve deneyim sahibi
olmalarında bu birikimlerin nasıl kullanılabileceğinin
programlanmasını hedeflenmekteyiz. Güncelleme
formu, dergimiz ekinde sizlere ulaştırılacaktır. Formları bize geri göndermeniz bu çalışmamızın hayata
geçirilmesi için önemlidir. Ayrıca e-posta adresi olan
üyelerimize de elektronik ortamda form iletilerek,
geri göndermeniz sizlerden istenecektir. Her iki durumda da geri bildirim alamadığımız üyelerimize ise
telefonla ulaşılacaktır.
İkinci projemiz, engelli üyelerimiz için ayrı bir çalışma
grubu oluşturarak, kendi aralarındaki dayanışmayı artırmak, onların oda çalışmalarına katılımlarını ve katkılarını sağlamaktır. Bu durumdaki üyelerimizin oda
çalışmalarına katılımlarını sağlayarak, mesleki biri2
Mayıs 2010 - 152
kimlerini bizlere aktarmadaki yalıtılmışlıklarını mümkün olduğunca ortadan kaldırmayı hedeflemekteyiz.
Üçüncü projemiz ise, yeni mezun genç üyelerimize
yönelik olacaktır. Bildiğiniz gibi mezun olup, şubemize kaydını yaptıran genç meslektaşlarımız için her yaz
dönemi “Mesleğe Hazırlık Kursları” adı altında 6 hafta süren bir dizi eğitim çalışması yapmaktayız. 8-10
kişilik dar gruplar halinde yaptığımız bu eğitimlerde
genç meslektaşlarımıza “proje okuma”, “metraj ve hakediş hazırlama”, “iş programı”, “ihale dosyası hazırlama” vb. temel eğitimler ile kendilerine olan mesleki
güveni artırıcı davranış eğitimlerini vermekteyiz. Bu
dönem, bu teorik eğitimin yanında genç meslektaşlarımızın pratik bilgilerini artırıcı bir programı daha
uygulamak istiyoruz. Çınarlı Endüstri Meslek Lisesi
ile yaptığımız ön görüşmelerde onların atölyelerini
kullanarak, genç meslektaşlarımıza okul sürecinde
göremedikleri ancak, yapım sürecinde karşılaşacakları pratik çalışmaları, “duvar örmek”, “demir bağlamak”,
“beton karmak”, “sıva yapmak”, “kalıp hazırlamak”, vb.
temel inşaat işlerini bizzat kendileri yaparak mesleğimizi yaşanan yüzüyle görmelerini, bilgi ve yeteneklerini geliştirmelerini programlamaktayız.
Bu programlardaki amacımız bir yanıyla genç meslektaşlarımızı hızla mesleğe hazırlamak, diğer yanıyla
tüm üyelerimizin bilgi ve yetenekleri çerçevesinde
şube çalışmalarına katkı koymalarını sağlamaktır.
Değerli meslektaşlarım,
27-29 Mayıs 2010 tarihlerinde TMMOB’nin 41. Dönem
Genel Kurulu yapılacak. Bu Genel Kurulda da TMMOB
örgütlenmesi ve mesleki sorunlarımız Odalarımız
bazında gündeme gelecek. Özellikle 1970’lerden günümüze mesleki sorunlarımızı ülke sorunlarının ayrılmaz bütünselliği içinde değerlendiren TMMOB günümüzde siyasal iktidarın geniş çapta saldırısıyla karşı
karşıyadır. Meslek odalarımızı demokratik seçimlerle
ele geçiremeyen İktidar bir taraftan yasalarda yapmaya çalıştığı yeni düzenlemelerle, bir taraftan da “Devlet Denetleme Kurulu”nun raporu doğrultusunda örgütsel yapılarımızda etkin olmaya çalışmaktadır. Ama
40 yıllık mücadele sürecimizde siyasi iktidarların, 12
Mart ve 12 Eylül darbelerinin ve askeri iktidarların her
türlü sınırsız saldırılarına karşı koyma becerisi gösteren TMMOB örgütleri olarak İktidarın bu yasa tanımaz saldırılarını üyelerimizin verdiği destekle ve aynı
kararlılıkla püskürteceğiz. TMMOB Başkanı Mehmet
Başyazı
SOĞANCI’nın TMMOB Delegelerine yaptığı çağrıda
dile getirdiği gibi; “TMMOB ve Bağlı Odaları, önümüzdeki dönemde de, Meslek ve meslektaş sorunlarının
halkın sorunlarından ayrı tutulmayacağını bilerek
çalışmalarını yürütecektir. Eşit, özgür ve demokratik
bir Türkiye özlemiyle emekten ve halktan yana mücadelesini sürdürecektir. Barıştan, dostluktan, dayanışmadan ve bir arada yaşamdan yana etkinliklerin
içerisinde aktif olarak yer alacaktır. Toplumsal muhalefetin odağında yer alarak onurlu yürüyüşüne ve dik
duruşuna devam edecektir.”
Değerli meslektaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden günümüze
en zorlu günlerini yaşamaktadır. ABD ve AB Emperyalizminin dünyayı yeniden şekillendirme projesinin en
önemli ayağı olan ülkemiz için, 1970’lerden başlayan
bu yeniden yapılandırma sürecinde sanki sona yaklaşılmış gibidir.
500 milyar doları aşan iç ve dış toplam borçla, % 25
lere varan gerçek işsizlikle, etnik ayrımcılık kıskacında
yok olan binlerce insanımızın geride bıraktığı acı ve
gözyaşıyla yoğurulmuş bir ülke olarak yeni yapılanmalarla yok edilmek istenmekteyiz.
12 Eylül darbesinin üzerinden geçen 30 yıllık süreçte, darbecilerin hukuksuzluk anayasasıyla yarattıkları
örgütsüz toplumda halkımıza giydirilmeye çalışılan,
ancak şimdi de yeterli görülmeyen “Deli Gömleği”,
İktidarın referanduma sunduğu anayasadaki değişiklik maddeleriyle oluşturmaya çalıştığı “sivil darbe” ile
daha da sıkılmak istenmektedir.
12 Eylül şartlarında, darbenin yarattığı dağınıklık ve
yılgınlık ortamında “12 Eylül Anayasası”na “Hayır”
diyenler, doğal olarak azınlıkta kaldılarsa da, bugün
ülkemizin bağımsızlıktan ve demokrasiden yana tüm
güçleri daha güçlü bir “Hayır!” demeyi gündemlerine
almışlardır.
Şimdi görev, birçok değişiklikler yapılmasına rağmen,
toplumun siyasal ve sosyal yapısını özümsemekten
uzak “12 Eylül Anayasası”nı, yine bir 12 Eylül günü “Sivil Darbe Anayasası” ile perçinlemek isteyenlere karşı
“Bağımsızlık ve Demokrasi” mücadelemizin kararlılığı
ile “Hayır !” demeyi her alanda örgütlemeyi başarabilmektir.
Değerli meslektaşlarım,
Bildiğiniz gibi, mayıs ayı içinde gerekli önlemler alınmadığı için sonuçları toplumsal acılara dönüşen iki
felaketi üst üste yaşadık.
Felaketlerin birincisinde, sağanak yağışların etkisiyle
Ağrı’da meydana gelen sel felaketinde 3 bin kadar ev,
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
ahır ve işyeri sular altında kalmış, karayollarına ait bir
köprünün çökmesiyle kentte ulaşım sekteye uğramış,
kent merkezinde elektrik, telefon, içmesuyu ve kanalizasyon alt yapısı çökmüş, bir vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir.
Dere yataklarının ıslah edilmemesi ve sel alanlarının
yerleşime açılması Türkiye’nin dörtbir yanında olduğu gibi Ağrı’da da felakete davetiye çıkartmıştır.
İkinci felaket 17 Mayıs 2010 günü Türkiye Taşkömürü
Kurumu “Karadon Yeni Kuyu”da meydana gelmiş ve
aralarında iki maden mühendisinin de bulunduğu
otuz maden emekçisinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur.
Özellikle 24 Ocak 1980 kararlarıyla vahşice uygulanan
özelleştirme ve taşeronlaşma uygulamaları sonucu,
tüm kamu yatırımları bilinçlice azaltılmış, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş
olan yoğun mühendislik bilgi birikimi ve deneyimi bu
süreç içersinde kaybolmaya bırakılmıştır. Hemen hemen her alanda üretim, “Kamusal Denetim”in dışına
da itilerek, taşeron dediğimiz teknik ve altyapı olarak
yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi
ve şirketlerin insafına bırakılmıştır. Madencilik sektöründe de aynı süreçlerin yaşanması sonucu, Ülkemiz
iş kazaları sıralamasında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sıraya yerleşmiştir. Maden Mühendisleri
Odası kayıtlarına göre 2008 yılında 43, 2009 yılında
92, 2010 yılının ilk beş ayında son kaza ile birlikte 66
maden çalışanımız iş kazası sonucu hayatını kaybetmiştir.
Siyasal iktidar bu felaketleri “kader” olarak nitelendirmekle, “Bölge halkı bunlara alışıktır.” diyerek değerlendirmekle, bilim ve tekniği dışlamış ve gerçek
yüzünü halkın değil, sermayenin çıkarlarına dönmüş
olduğunu göstermiştir. Çalışanların yaşam koşullarını her geçen gün ağırlaştıran, kazanılmış haklarımızı
elimizden almaya çalışan, eğitimi ve sağlığı metalaştıran bu iktidar için çalışanların yaşamlarının bir değeri
olmadığı açıktır.
Sel felaketinde yaşamını kaybeden vatandaşımızı,
maden kazasında yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini bir kez daha saygıyla anıyor, yakınlarına ve
ulusumuza başsağlığı diliyoruz.
Siyasi varlığını dış güçlerin ellerine teslim ederek,
ülkenin ekonomisine ve siyasi yaşamına yön vermeye çalışan iktidarların, halkımıza hiç hak etmedikleri
halde yaşattıkları acıları kader olarak görmeyip, acılar
yaşanmadan uyarıcı olmak, onlara insanca yaşamın
hakları olduğunu anlatmak bugüne kadar olduğu
gibi, bundan sonra da bu ülkenin aydınları olarak asli
görevimiz ve sorumluluğumuz olacaktır.
Mayıs 2010 - 152
3
Yayın Kurulundan
Merhaba,
Bülten’in bu sayısında da yine ülke gündeminin yoğun
olduğu günlerde merhaba diyoruz.
İMO ve Şubeleri yoğun geçen seçim çalışmalarının ardından üyelerin belirlediği Yönetim Kurulları ile yeni
dönem çalışmalarına başladılar. Şube ve İMO yönetimlerini çok önemli ülke, meslek ve mesleki örgütlenmeye
yönelik sorunlar bekliyor. Dileriz ki bu sorunları; genel
olarak mesleğimiz ve meslek odamıza yapılan saldırılara, neoliberal politikalara, gericiliğe, her türlü darbe
özlemlerine karşı verilecek mücadeleyle, devrimci geleneklerimizi yaşama geçirerek aşacaklardır.
8 Mart 2010 da meydana gelen Elazığ-Kovancılar depremi, ülkemizin %98 inin deprem bölgesi olduğu gerçeğini ve bu konudaki tüm uyarılarımızı gözardı eden
siyasilerin gerekli tedbirleri alarak uygulamak yerine
“takdiri ilahi” tespitleriyle halkı uyutmaya devam ettiklerini, doğal birer tabiat olayı iken afete dönüşen doğa
olaylarının yönetememe sorunundan kaynaklandığını
bizlere bir kez daha hatırlatmıştır.
8 Mart 2010 aynı zamanda Dünya Kadınlar Gününün
kadın haklarının kazanılmasında verilen mücadelenin
başlangıcının 100. yılıydı. Bu mücadeleyle geçirilen 100
yıl -bir asır ediyor- sonunda dünyada ve ülkemizde kadınların aile yaşamında, çalışma düzeninde ve koşullarında ve toplumda hak ettikleri eşit koşullar hala sağlanabilmiş değildir.
1 Mayıs 1977 ve 1978’li yıllardan sonra kitlesel katılımlarla yeniden Taksim’ de kutlandı. 1977’ de olduğu gibi
emperyalizme başkaldırı, hak arayışı, birlik, mücadele
ve dayanışma günü olarak kutlanabildi mi, bu husus
sosyologlar ve toplum bilimciler tarafından değerlendirilecektir muhakkak. Ancak, 53 dernek 99 işçi sendikası
ve 500 bin katılımcısı ile gerçekleşen 1977 1 Mayıs’ında
katledilen -bugün bile failleri açıklanamayan- 31 can
katledildikleri yerde anıldılar yüreklerimiz kanayarak.
Demokrasiyi bir amaç değil araç olarak gördüklerini
açıkça beyan eden siyasi iktidar lideri 2002 den bu yana
en büyük demokrat olarak söylemlerde bulunmaktadır. Kendisine sorunlarını anlatmaya çalışan çiftçiye ”al
ananı git”, yapılan özelleştirme sonucunda işyerlerinin
satılması nedeniyle 4-C statüsünde çalışmaya zorlanan
tekel işçilerine “ yan gelip yatıyorlar” diyebilen ve aynı
tekel işçilerinin hak arama eylemlerini bastırmak için
baskı ve şiddet politikaları uygulamaktan çekinmeyen
bir Başbakanın eylemlerinin yoksul ezilen halk kesimlerine yönelik olmadığı bu ve benzeri uygulamalarda
açıkça görülmektedir.
4
Mayıs 2010 - 152
Gündem belirlemede ve/veya gündem değiştirmede
de uzmanlaşan siyasi iktidar anayasa değişikliğini de
tartıştırmadan, halkın, sivil toplum örgütlerinin, mesleki demokratik kitle örgütlerinin görüşlerini kaale almadan, adeta yangından mal kaçırırcasına demokrasi havarisi tavırlarıyla sayısal üstünlüğüne dayanarak parlamentodan geçirmiştir. Ve Cumhurbaşkanınca alelacele
onaylanan bu değişiklikler yine bir 12 Eylülde referanduma sunulacaktır. İşine geldiğinde sayısal çoğunluğu
demokrasi olarak gören siyasi iktidara, anti demokratik buldukları için değiştirdiklerini söyledikleri 12 Eylül
anayasasının yapılan oylamada halkın büyük çoğunluğu tarafından kabul görmesinin anti demokratik niteliğini değiştiremediğini hatırlatmak gerekmektedir.
Daha önceki sayılarımızda dünyada uygulana gelen
ekonomik siyasi politikaların sonucunda bizim gibi
ülkelerde meslek alanları, mühendislik alanları mühendisliğin; uluslararası sermayenin değişen aç gözlü
talepleri üzerinden yapılandırılmaya çalışıldığından
bahsetmiştik. Yine bu talepler doğrultusunda ve kapsamında TMMOB ve benzeri meslek odalarının da yeniden düzenlenmesi için altyapı oluşturulmaya çalışıldığını da bildirmiştik. Bu uygulamalar hız kesmeden devam
etmektedir.
TMMOB Danışma Kurulunda görüşüldüğü gibi Devlet Denetleme Kurulu’ndan sonra şimdi de Bayındırlık
Bakanlığı Müfettişleri TMMOB ve Odaları denetlemeye
almışlardır. Elbette toplumsal denetimin gerekliliğini
savunanlar olarak, şeffaf, dürüst hep birlikte yönetme
anlayışını yaşama geçirenler olarak, bu konuda saklanacak kaygı duyulacak bir durum olduğu düşünülmemektedir. Zaten TMMOB ve Odalarda bugüne kadar gelen
anlayışların dışında hal ve tavırda bulunanları kabul
etmek ya da savunmak mümkün değildir ve böyle bir
durum varsa sorumlularını bulup çıkarmak ve gereğini yapmak TMMOB yönetiminin görevidir her şeyden
önce. Şubemiz bu konuda tecrübelidir. Geçen dönemlerde Şubemiz; bir arkadaşımızın Şube Küçük Kurul Çalışmalarını şikayet konusu yapması sonucunda böyle
bir teftiş geçirmiş ve bu teftişin sonucunda devrimci
demokrat geleneklerin Üye kazanımları için olduğunu
ispatlayarak ve kabul ettirerek sonuç alınmıştır.
Bütün bunlar bize örgütsel bütünlüğümüz içinde üyelerimizin gücünü alarak mücadelemizi sürdürmemizin
önemini göstermektedir.
GATS temelinde, hizmet alanlarının ikili anlaşma yoluyla serbestleştirmenin önündeki engelleri kaldıracak bir
anlaşma metninin tartışması daha tamamlanmadan,
mesleğimizi ve bizleri doğrudan etkileyen bir yasa “yabancı mühendislerin ülkemizde denklik şartı aranma-
Yayın Kurulundan
dan çalışmalarını düzenleyen yasa” alelacele hiç de alakası olmayan bir yasa tasarısının kuyruğuna takılarak
parlamentodan geçirildi ve yasalaştırıldı siyasi iktidar
tarafından.
Görüldüğü gibi mesleki örgüt kuruluşu olarak yapılan
muhalefet bile siyasi iktidar tarafından tehlike olarak
algınarak sesinin kesilmesi için her alanda saldırılara
devam edilmektedir.
TMMOB ne badireler atlatmıştır, Bir şey olmaz anlayışlarından biran önce kurtulmak gerekmektedir. İktidar
saldırıyor derinden, dolayısı ile TMMOB’ye ancak üyeleri sahip çıkarak savunmalı ki bu saldırılar hedefine
ulaşamasın. Bugüne kadar geliştirilemeyen tavır en
kısa sürede en geniş katılımlarla alınacak kararlarla belirlenmeli ve örgütlü mücadele yolları hızla yaşama geçirilmelidir. Aksi takdirde çok geç olacaktır. Öte yandan
doğru zamanda, doğru şeyleri söyleyerek doğru bir
mücadele mesleki örgütümüzün meşruiyetini ve haklılığını kitlelere gösterecektir. Nesnel gerçeklerden kaçış
yoktur. Önemli olan kendi mesleki ve örgütsel nesnelliğimizi algılamaya ve duyumsamaya açık olmaktır.
O halde her türlü gelişimi üretim ilişkileri açısından inceleyip yorumlayarak, yaşamın her alanını olduğu gibi
mesleğimizin uygulanabilirliğini de mesleki çalışma
anlayışlarının dışında ve üstünde siyasetle ilişkilendirilerek duruş, davranış ve tercihlerimizi belirlemeliyiz her
şeyden önce.
Çünkü ülkeyi ve toplumu ilgilendiren bu sorunlar ve siyasasal iktidarın çözüm/çözümsüzlük için uygulayacağı politikalar ve alacağı kararlar mesleğimizi doğrudan
etkileyeceği için savunma ancak bu yolla yapılabilecektir.
Çünkü İMO’nın ülke, halk, üye ve mesleğimizin çıkarlarını savunup koruyabilmesi için siyasetle iç içe olması
gerekmektedir.
Çünkü gittikçe işçileşen, yaşam şartları zorlaşarak standartları düşen, işten atılan üyelerin hakları ancak bu
yolla savunulabilecektir.
Çünkü yukarıda sadece bir kısmını sıraladığımız sorunların çözümleri için verilecek mücadelede alacağımız
yer, Odamızın ve üst Birliğimizin başarısını belirleyecektir.
TMMOB
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ
TÜRK HALK MÜZİĞİ KOROSU
Türk Halk Müziği
Konseri
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
HALK OYUNLARI TOPLULUĞU GÖSTERİSİ
Çünkü çok geç olmadan ses çıkarmak ancak bu yolla
yapılabilecektir.
Mesleğini bilen, onu halkın hizmetinde kullanan inşaat
mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek nicel
ve nitel gücü olan teknik elemana; kalkınmamızın ve
gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin geliştirilmesine, ülke, meslek ve meslektaş sorunlarının çözümüne kadar, amaç, iş ve eylemleri gerçekleştirmek
için ses çıkarmaya devam etmeliyiz.
Sevgilerimizle...
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
29 Haziran 2010 - Salı
Saat: 20.00
İsmet İnönü Sanat Merkezi
(Konsere tüm üyelerimiz ve tüm İzmirliler davetlidir.)
dDDK7ŶƔĂĂƚDƺŚĞŶĚŝƐůĞƌŝKĚĂƐŦ7njŵŝƌbƵďĞƐŝ
ŶĂĚŽůƵĂĚ͘EŽ͗ϰϬdĞƉĞŬƵůĞ7ƔDĞƌŬĞnjŝĂLJƌĂŬůŦͬ7D7Z
dĞů͗ϬϮϯϮϰϲϮϱϲϱϱͲǁĞď͗ǁǁǁ͘ŝŵŽŝnjŵŝƌ͘ŽƌŐ͘ƚƌͲĞͲƉŽƐƚĂ͗ŝŵŽŝnjŵŝƌΛŝŵŽŝnjŵŝƌ͘ŽƌŐ͘ƚƌ
Mayıs 2010 - 152
5
Şubeden
2 Nisan 2010
Atersan firmasının sunduğu “Alüminyum Kompozit
Panel Ürün Tanıtımı” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Seminer sonrası kokteyl verildi.
3 Nisan 2010
İMO Aydın Şubesi ile ortak düzenlenen teknik gezide
Söke Yüksel Seramik Fabrikası, Akbük Rüzgar Santrali,
Didim Marina Tesisleri gezilerek bilgi alındı. Tekniz geziye destekleri nedeniyle İMO Aydın Şubesine teşekkür ederiz.
18 Nisan 2010
Şubemizin geleneksel olarak her yıl gerçekleştirdiği
İMO Anı Ormanı Ağaç Dikimi Seferihisar-Doğanbey’de
gerçekleştirildi. Sonrasında, ağaç dikimine katılan
üyelerimiz piknik yaptı.
8 Nisan 2010
Doç. Dr. Recep YILMAZ’ın sunduğu “Kireç Stabilizasyonu” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonunda
gerçekleştirildi.
15 Nisan 2010
Yard. Doç. Dr. Selçuk SAATÇI’nın sunduğu “Darbe ve
Patlamalara Karşı Yapı Tasarımı” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
6
Mayıs 2010 - 152
19 Nisan 2010
İnşaat Mühendisi Ressam Mehmet Durur’un resim
sergisi 19 Nisan 2010 tarihinde Şubemizde açıldı. Sergi 19-22 Nisan 2010 tarihleri arasında açık kaldı.
21 Nisan 2010
- Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri tarafından düzenlenen “Toplumcu Mühendislik Günleri” kapsamında yapılan “Toplumcu Mühendislik ve Meslek Örgüt-
Şubeden
lerinin Yeniden Yapılandırılması” konulu panele İMO
Yönetim Kurulu üyesi Galip KILINÇ, İMO İzmir Şube
Başkanı Tahsin VERGİN, İnş. Müh. Vedat YORULMAZEL;
“Suyun Özelleştirilmesi” konulu seminere İnş. Müh.
Gökhan Marım katıldılar.
- 29 Mart 2009 tarihinde yapılan yerel seçimlerle Belediye meclis üyeliklerine seçilen İnşaat Mühendisi
meslektaşlarımızla 2. ortak toplantımızı gündem çerçevesinde Şubemizde gerçekleştirdik.
42. Dönem Yönetim Kurulu üyelerimiz ile Merkez yönetim organlarında yer alan üyelerimizin de katıldığı
bu toplantıya 11 meclis üyemiz katıldı.
Yirmiikisi CHP, dokuzu AKP ve biri MHP’den olmak
üzere toplam 32 inşaat mühendisi üyemizin bulunduğu meclislerde Şubemiz ve yerel yönetimler arası
bağı oluşturmakta katkı koyacağını düşündüğümüz
bu toplantıların belli aralıklarla devam ettirilmesi kararlaştırıldı.
Ayrıca, başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı
olmak üzere diğer Belediyelerin yaptıkları çalışmalardan daha detaylı bilgi sahibi olunabilmesi için meclis
üyelerimizin Şubemiz çalışmalarına destekleri istendi.
Şubemizce yapılan veya Şubemizin de içinde yer aldığı çeşitli kongre, panel ve sempozyumların kitapları,
CD’leri ve sonuç bildirgeleri meclis üyelerimize verildi.
Özellikle; altyapı, imar planları, ulaşım sorunu ve TOKİ
yatırımları hakkında bilgi alışverişinde bulunulması
kararlaştırıldı. Şubemizin çeşitlikli yönetmelikler üzerine yaptığı çalışmaların dosya haline getirilip, meclis
üyelerine iletilmesi istendi.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
22 Nisan 2010
- İzmir Üniversitesi Kariyer Günleri kapsamında üniversiteye İzmir’deki liselerden gelen lise son sınıf
öğrencilerine mesleğimizi tanıtma etkinliğine Sinem
EKEN ve Hüseyin KUZU katıldılar.
- İnş. Yük. Müh. Günkut BARKA’nın sunduğu “Stadyumlarda Prefabrik Elemanların Kullanımı” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
27 Nisan 2010
AK-İZO Yalıtım Sistemleri Ürün Tanıtım Semineri Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Tanıtım
semineri sonrası kokteyl verildi.
Mayıs 2010 - 152
7
Şubeden
28 Nisan 2010
Devlet Korosu Sanatçısı Bülent Dağdeviren Yönetimindeki Şubemiz Türk Sanat Müziği Korosu İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde bir konser verdi.
İnş. Müh. Gürkan ERDOĞAN, İnş. Müh. Tanju MALLI ve
İnş. Müh. Ufuk ÇETİNKAYA sunum yaptılar. Daha sonra
Eğitimci Tolga ÜNLER tarafından KPSS Hakkında Bilgilendirme yapıldı.
NİSAN AYINDA AÇILAN KURSLAR
1- Eğitmenler İnş. Yük. Müh. Arslan Keskin, İnş. Müh.
M. Ali Akçakoca ve İnş. Müh. Özden Murat Pehlivanoğlu tarafından verilen “Betonarme Yapıların Bilgisayar
Ortamında Projelendirilmesi ve Çizimi I-II-III” kurslarına 22’si öğrenci üyemiz olmak üzere toplam 65 üyemiz katıldı.
2- Eğitmen Birol Bora tarafından verilen “İnşaat
Ustaları İçin Proje Okuma, Kalıp Hazırlama, Demir
Bağlama ve Beton” Kursuna 42 usta katılarak yapılan
sınavla sertifikalarını aldılar.
29 Nisan 2010
Yard. Doç. Dr. Nurhan ECEMİŞ’in sunduğu “Zemin Sıvılaşması” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
30 Nisan 2010
- “İnşaat Mühendislerinin Çalışma Alanları” başlıklı
“Genç Mühendisler Forumu 2010/1” etkinliğimizde
“İnşaat Mühendislerinin Çalışma Alanları: - Kamuda
İstihdam ve Çalışma Koşulları” konusunda üyelerimiz
8
Mayıs 2010 - 152
Şubeden
GENEL HEDEF
İnşaat Mühendisliği alanındaki gelişmeleri ülke çıkarlarına uygun bir biçimde yaygınlaştırmaya çalışmak,
üyelerimizin meslekiçi eğitimine önem vermek, teorik ve pratik olarak bilgi birikimlerini artırma çabasına
girmek.
İnşaat Mühendisliği ile ilgili projelerin, şartname yönetmelik ve standartlar açısından uygunluğunu denetlemek ve proje yapım sürecinde meslektaşlar açısından haksız rekabeti önlemek, mesleki çalışmalara
yönelik gereken emeğin verilmesi ve korunması amacıyla ilgili yönetmelik hükümlerini uygulamak.
Yapı üretiminin projelere uygunluğunu, yapının işçi
sağlığı ve iş güvenliği tüzüğüne uygun olarak gerçekleşmesini sağlamak amacıyla gerekli girişimlerde
bulunmak.
İnşaat Mühendisliği ile ilgili teknik kitap, şartname,
yönetmelik ve standartların üyelere duyurulmasını
sağlamak. Oda çalışmalarını periyodik yayınlar ve web
sayfası aracılığı ile üyelere ve kamuya duyurmak.
İnşaat Mühendislerinin mesleki çalışmaları ve yetkilerini kullanma sürecinde karşılaşacakları her türlü yasa
ve yönetmelik dışı haksızlık ve onur kırıcı davranışlara
karşı bütün girişimleri yapmak, üyeler arasındaki mesleki dayanışmayı güçlendirmek.
Üyelerimizin emeğinin korunması ve yaşam standartlarının yükseltilmesi amacıyla çalışma yapmak
v.b.konularda Şube Yönetim Kurulu çalışmalarına katkıda bulunmaktır. Meslek meslektaş ve ülke sorunlarının çözümüne ilişkin etkin katkılar koymak isteyen
tüm üyelerimiz komisyon çalışmalarına katılmalıdır.
KOMİSYONLARIN ÇALIŞMA PRENSİPLERİ
1.
Komisyon çalışmaları tüm üyelerin katılımına
açıktır. Müracaatların yapılacağı son tarihten sonra komisyona katılmak isteyen üyelerin müracaatını yönetim kurulu değerlendirerek, ilgili komisyona iletir.
2.
Komisyonlar en az 6 üye ile oluşur. Komisyonların
toplantı yapabilmesi için en az 4 üyenin toplantıya katılımı şarttır.
3.
Komisyon üyeleri ilk toplantısında kendi arasında
yapacağı oylama ile bir başkan, bir başkan yardımcısı ve bir raportör seçer. Raportörün genç
üye olması tercih edilir. Yönetim Kurulu asil veya
yedek üyelerinden en az bir gözlemci toplantılarda yer alır.
4.
Komisyonlar ilk iki toplantısında hedef ve öncelik
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
sırasını göz önünde tutarak iki yıllık çalışma programını hazırlayacaklardır.
5.
Komisyon ayda bir kez toplanır. 4 kez üst üste
toplanmayan komisyon yönetim kurulunca iptal
edilir.
6.
Olağanüstü toplantı için, komisyon üyelerinin
1/3 ünün yazılı isteği üzerine komisyon başkanı
komisyonu toplantıya çağırabilir. Yönetim Kurulu sorumlu üyesi komisyon çalışmalarından tam
yetkili ve sorumludur.
7.
Komisyonlar gönüllülük esasına göre oluşur.
Mazeret belirtmeksizin ard arda 3 kez veya bir
yıl içinde yine mazeret belirtmeksizin 5 defa komisyon toplantısına katılmayan üyenin komisyon
üyeliği düşer.
8.
Komisyon çalışma raporları tüm komisyon üyelerin katkı koyması ve eğilimleri ile sonuçlandırılır.
9.
Her toplantı sonunda bir sonraki toplantının gündemi belirlenir. İki toplantı arasında gündeme
girmesi düşünülen konu yazılı olarak komisyon
başkanına iletilir.
10. Komisyon başkanı, her toplantı sonunda belirlenen ortak görüşleri komisyon üyelerine imzalatıp
rapor olarak yönetim kuruluna sunar. Yönetim
kurulunun onayladığı komisyon raporları üyelere,
dergi ve web sayfasında duyurulur.
KOMİSYON ÜYELERİNİN SORUMLULUKLARI:
Komisyonlara katılan üyeler, odanın temel ilke ve
yönetmeliklerine ters düşen çalışmalar yapamazlar.
Komisyonun belirleyeceği bir sözcü komisyon çalışmaları ile ilgili bilgileri küçük kurulda 6 ayda bir
sunar.
Komisyon çalışmaları her toplantı sonucu yazılı
hale getirilerek dosyasına konur. Ayrıca komisyon
başkanı yapılan çalışmaların web sitesinde yayınlanması için, o toplantıya ait özet bir raporu hazırlar ve şube sekreterine verir.
Komisyon toplantıları örgütlenme sekretaryası
tarafından SMS ile komisyon üyelerine toplantıdan bir gün önce bildirilir. Toplantı saatine kadar
katılamayacaklar veya mazeret bildirimleri olanlar
e-mail veya fax yoluyla durumlarını şubeye iletirler.
Komisyon üyeleri ekte verilen özgeçmiş formunu
doldurarak, bir hafta içinde şube sekreterine iletir.
Mayıs 2010 - 152
9
Şubeden
ÇALIŞMALARDA GÖZETİLMESİ GEREKEN
HUSUSLAR:
önerileri ve komisyon üyelerinin belirlediği konular olmalıdır. Konular komisyonda hemen belirleneceği gibi belli aralıklarda da öncelik ve hedef
gözeterek saptanıp yönetim kurulunun oluruna
sunulacaktır.
Komisyonların ana kurulma nedenleri Kentimizle
ilgili İnşaat Mühendisliği konuları dahilinde veya
Kentin sorunu olarak gündemde olan konuların
çözümüne yönelik verimli –etkili –akademik açıdan desteklenmiş çalışma yapmak ve raporlamaktır.
Yönetimin çalışılmasını onayladığı konularda
kamu yararı ve TMMOB değerleri gözetilerek çalışma yapılacaktır.
Bir üyenin en fazla iki komisyonda görev alması çalışma verimliliği açısından üyelere önerilir.
Komisyon kararları öneri niteliğinde olup uygulanması yönetim kurulunun tasarrufundadır.
Her komisyonun konuların derinlemesine incelenmesi ve sonuca ulaştırılması açısından, 2 yıl
boyunca en fazla 3 konuda çalışma yapmasının
olumlu olacağı önerilir.
42.ci dönem komisyonları dönem boyu çalıştıkları konuları 2011 Kasım ayı içinde saptanacak bir
günde ve yönetimin belirleyeceği tarz ve büyüklükteki bir etkinlikle çalışmalarını üyelerin bilgi ve
tartışmasına sunacaktır.
Komisyon çalışma alanları; Yönetim Kurulunun
AFET VE DEPREM BİLİNCİNİ YAYGINLAŞTIRMA VE YAPI STOĞUNU İYİLEŞTİRME
KOMİSYONU
Koordinatör
Necati ATICI
Başkan
Abdullah İNCİR
Amaç ve çalışma biçimi
Afet riskinin yüksek olduğu ülkemizde afetlere hazırlık ve müdahalede İMO’nun aktif bir görev üstlenebilmesinde gerekli altyapıyı hazırlamak, afet
durumunda yaşanacak sıkıntılara ve sonuçlara müdahil olabilmeyi sağlamaktır.
Planlanan Çalışma konuları
Afet ve deprem bilincini yaygınlaştırmak.
Deprem, sel, heyelan, yangın, doğalgaz dere
taşkınlar vb afetlerle ilgili bilgi üretmek.
Temel afet bilinci eğitimi. (Konu ile ilgili sempozyum, seminer ve bilgilendirme toplantıları)
Afette müdahale yapacak ekipler oluşturmak
ve eğitmek
Kentsel/Bölgesel yapı stoğunu belirleme
Radius projesinin güncellenmesi
Kentsel dönüşüm
Afet arşivi oluşturulması
10 Mayıs 2010 - 152
Başkan Yardımcısı
Eray DAĞ
Yazman
Nurgül ATABAY
KOMİSYON ÜYELERİ
ABDULLAH İNCİR
AHMET ERMİN
MEHMET KURUOĞLU
MUSTAFA DİKERLER
AHMET GARİPLER
ALİ ACAR
ALİ İSKENDER SEKAR
MUSTAFA ERKAN YILMAZ
MUSTAFA ÖZTÜRK
NURGÜL ATABAY
ALPARSLAN OYMAK
AYNUR GÜNDOĞDU
BARIŞ MUSAL
BİRİNCİ GÜRCAN TURNA
BİROL BORA
CİHAN EMRE
ERAY DAĞ
ERTAN PARLAR
EYÜP KAVUNCUBAŞI
FEYZİ AĞABABAOĞLU
GÜRKAN ÖZDEN
GÜRYAL YÜKSEL
HABİP TUTSAK
HALİL İBRAHİM ERTEM
HİKMET HÜSEYİN ÇATAL
İBRAHİM ÖZMEN
JALE ALEL
M.ÖZCAN GÖKOĞLU
ÖZGÜR BOZDAĞ
SADIK SEYHAN
SALİM BÜLENT ÖZAR
SERAP KAHRAMAN
SERKAN MISIR
SEZAR ARSLAN
TUĞRUL BAŞTAN
TÜRKAY BARAN
VEDAT YORULMAZEL
VURAL TURAN
ZEYNEL ABİDİN MAZLUM
Şubeden
BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER KOMİSYONU
Koordinatör
Ayhan EMEKLİ
Başkan
Ilgaz CANDEMİR
Başkan Yardımcısı
Levent ÇELİK
Amaç ve çalışma biçimi
Oda çalışmalarının tüm üyelere ulaştırılması için çalışmak, farklı konularda üretilen
tüm bilgilerin kamuoyunda doğru etkin bir şekilde anlaşılmasını sağlamak, bu nedenle basından nasıl yararlanılacağını araştırmak.
Planlanan Çalışma konuları
Basın ve medya ile sıcak ilişkiler kurmak
İnşaat Mühendisliğini tanıtmak
Oda etkinliklerini basın/medya yoluyla duyurmak
Halkın İnş. Müh.liğini doğru tanıması için basınla ilişki kurmak
Afet bilinci ve güvenli yapı konusunda basın yoluyla kamuoyu oluşturma
Fuar, kongre, sempozyum vb. etkinliklerimizin, katılımlarımızın basında yer almasının sağlanması
Yazman
Dilek BÜYÜKDAĞ
KOMİSYON ÜYELERİ
DENİZ DOĞAN
DİLEK BÜYÜKDAĞ
ERDAL TÜNER
HÜSEYİN MUMCUOĞLU
ILGAZ CANDEMİR
LEVENT ÇELİK
NURGÜL ATABAY
ŞULE GÖZÜKARA
İŞÇİ SAGLIĞI İŞ GÜVENLİĞİ KOMİSYONU
Koordinatör
Necati ATICI
Başkan
Levent ÇELİK
Başkan Yardımcısı
Alper Murat ÖZDAĞ
Amaç ve çalışma biçimi
İşyerlerinde sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için alınacak önlemleri
belirler,
Mesleki risklerin önlenmesi, sağlık ve güvenliğin korunması, risk ve kaza faktörlerinin ortadan kaldırılması için çalışmalar yapar.
Planlanan Çalışma konuları
Konuyla ilgili diğer meslek odaları TTB, TBB, ile ortak çalışma.
İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin bütün iş yerlerini ve bütün çalışanları kapsaması
Güvencesiz çalıştırma (sigortasız ve sendikasız) yasaklanması vs. konularında
çalışmak
Yazman
Özlem KOÇ
KOMİSYON ÜYELERİ
AHMET ÇELİK
ALPER MURAT ÖZDAĞ
KAAN SAKA
LEVENT ÇELİK
ÖZLEM KOÇ
PINAR GÜNGÖR
SADIK SEYHAN
SALİM BÜLENT ÖZAR
KAMU ÇALIŞANLARI KOMİSYONU
Koordinatör
Sadık Can GİRGİN
Başkan
Mustafa KARAOVA
Başkan Yardımcısı
Turgut KAYA
Amaç ve çalışma biçimi
Kamuda çalışan mühendislerin sorunlarının tespiti; ekonomik, demokratik ve
özlük haklarının geliştirilmesi, kamuda israf niteliğinde yapılan yatırımların ve
yolsuzlukların izlenmesi, kamu çalışanlarının talepleri doğrultusunda etkinlikler
düzenlemesi ve kamu işyerlerinde toplantılar programlanması vb. konularda
yönetim kuruluna önerilerde bulunmaktır.
Planlanan Çalışma konuları
Özlük hakları
Sendikalaşma ve demokratik haklar
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Çalışma Kapsamı
Memurlar (657 sayılı yasa), İşçiler, Şirket işçileri, Sözleşmeliler (4/B) (4/C),
Hizmet alımı yoluyla çalışan işçiler
Yazman
Seçil Başak UTKU
KOMİSYON ÜYELERİ
ALİ İSKENDER SEKAR
AYDIN NOĞAY
CAN TEKİN GÜRSESLİ
FATMA ARSLANGEDİKLİ
HALİL KUŞU
MUSTAFA KARAOVA
SEÇİL BAŞAK UTKU
TANJU MALLI
TURGUT KAYA
Mayıs 2010 - 152 11
Şubeden
KENT SORUNLARINI İZLEME VE YATIRIMLARI DEĞERLENDİRME KOMİSYONU
Koordinatör
Hülya ALTUN
Başkan
Ertan PARLAR
Başkan Yardımcısı
Deniz DOĞAN
Amaç ve çalışma biçimi
Kentimizde yapılmakta olan, yapılması planlanan ya da planlanması gereken altyapı ve üstyapı yatırımlarına ait projelerin takipçisi olmak, kamu yararını zedeleyen, haksızlığa uğratan veya uğratacak işleyişleri saptamak, kentimizi ilgilendiren
her konuda, yaşanan gelişmeleri, uygulamaları izlemek ve paylaşmak, 5216, 5393
sayılı yasalar kapsamında yürütülen imar hizmetlerinin değerlendirilmesine ve
geliştirilmesine ilişkin çalışmalar yapmak, bu konuda görüş ve öneri oluşturmaktır.
Büyükşehir Belediyesi, İlçe Belediyeler, İl Genel Meclisi ve İzmir’de bulunan kamu
ve özel sektör yatırımlarını izlemek, mesleki, kamusal değerlendirmeler yaparak
üyelere ve kamuya çeşitli platformlarda anlatmak, toplumsal muhalefet olmaktır.
Planlanan Çalışma konuları
Kent sorunlarını tespit etme, çözümler önerme
Yatırımları izleme, değerlendirme
Kentsel Yenileme/Kentsel Dönüşüm
konusunda incelemeler yapılması,
bu konuda kentimizdeki uygulamaların izlenmesi ve alternatif projeler üzerinde çalışılması, ilimizdeki
TOKİ yatırımlarının araştırılması,
TMMOB’ye bağlı diğer odaların şubeleri ile ortak çalışma grubu oluşturulması
Yerel yönetimlerin imar hizmetleri
konusundaki faaliyetlerinin izlenmesi, Kentleşme ve imar hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik görüş ve
öneriler oluşturulması
Günlük hayatta vatandaşın en sık
karşılaştığı imar problemlerinin
tespit edilmesi, bu konuda yazılı ve
görsel basın aracılığı ile pratik teknik bilgilerin belli dönemlerde halka
iletilmesi, binaların proje üretim, yapım ve kullanım süreçleri hakkında
vatandaşın hak ve sorumlulukları
kapsamında
bilinçlendirilmesine
katkıda bulunulması
Önerilen Çalışma konuları
İçme suyu, Pissu, Yağmursuyu şebekesi sorunları ve altyapı yatırımları
Metro ve raylı sistem
Karayolu ulaşımı
Bisiklet yolları (Bisiklet konseyi oluşturulması)
Otopark sorunu ve çözüm önerileri
Kapalı pazaryeri konusunda yapılmış ve yapılacak faaliyetleri izlemek
Yazman
Ilgaz CANDEMİR
KOMİSYON ÜYELERİ
ARSLAN KESKİN
ATA ERGUVAN
CENK IŞILAY
DENİZ DOĞAN
E. FATİH TAYLAN
ERAY DAĞ
ERDAL TÜNER
ERDOĞAN VERDİOĞLU
ERTAN PARLAR
EYÜP KAVUNCUBAŞI
FATMA ARSLANGEDİKLİ
FERHAD ELELE
FEYZİ AĞABABAOĞLU
HABİP TUTSAK
HAMDİ SÜHA BARLAK
HASAN ŞAHİNLER
HÜSEYİN MUMCUOĞLU
ILGAZ CANDEMİR
İBRAHİM DOĞAN
İBRAHİM ÖZMEN
İNAN TAT
JALE ALEL
MEHMET ÖCAL BENGİSU
MEHMET ÜLKER
MERAL UYAR
MUHARREM ŞEN
SADIK SEYHAN
SALİM BÜLENT ÖZAR
ŞAHİN TÜZEN
ŞULE GÖZÜKARA
YUSUF ERKAN
ZEKİ ŞEN
MÜTEAHHİT (YÜKLENİCİ) İNŞAAT MÜHENDİSLERİ KOMİSYONU
Koordinatör
A. Fuat GÜNAK
Başkan
Turgut KAYA
Amaç ve çalışma biçimi
Müteahhit üyelerin işyeri ve meslekle
ilgili sorunlarını tespit etmek, çözümlerini bulmak için öneriler geliştirmek,
oda etkinliklerine müteahhit üyelerin
katılımlarını sağlamak, Müteahhit üyelerin beklentilerini odaya iletmek, Oda
ile Müteahhit üyeler arasında daha iyi
bir bağlantı kurmak.
12 Mayıs 2010 - 152
Başkan Yardımcısı
Barış SABANCI
Planlanan Çalışma konuları
Müteahhit İnşaat Mühendislerinin
sorunları
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
hakkında çalışma yapılması
5940 sayılı yasaya göre müteahhitlik belgelendirilmesi
Müteahhit İnş. Müh.lerinin taranması
Yazman
Fehim CANSABUNCU
KOMİSYON ÜYELERİ
ABDULLAH YILDIZHAN
AHMET KALE
ALPARSLAN OYMAK
ATA TOPÇUOĞLU
ERAY DAĞ
FEHİM CANSABUNCU
HAKAN ÇELİKER
HASAN ŞAHİNLER
HÜSEYİN DANKİ
MUSTAFA DİLŞEN
S.ÜNSAL AKIN
TURGUT KAYA
Şubeden
SERBEST İNŞAAT MÜHENDİSLERİ (SİM) (PROJECİLER) KOMİSYONU
Koordinatör
Ayhan EMEKLİ
Başkan
Abdullah UZUN
Amaç ve çalışma biçimi
Serbest inşaat mühendisliği yönetmeliği çerçevesinde karşılaşılan veya karşılaşılabilecek sorunlar ile
sim yönetmeliğine tabi üyelerin sorunlarını ve önerilerini değerlendirip yönetim kuruluna taşıyarak
meslek içi eğitim programına önerilerde bulunmak,
sim yönetmeliği çerçevesinde yapılacak denetimlerde yönetim kuruluna yardımcı olmaktır
Planlanan Çalışma konuları
SİM yönetmeliği, SİM ve İTB belgeleri uygulaması konularında iyileştirme yapmak için araştırma yapmak.
Mali konularda (Fatura denetimi ve Vergi denetimi) bilgilendirme ve araştırma yapmak
Belediye, özel idare, bayındırlık gibi ilgili kurumlarla sorunları tespit ve çözüm için yöntemler
araştırmak
Projeci üyelerin sorunlarını tespit etmek giderilmesi için yöntemler araştırmak
Düzenli aralıklarla tüm SİM’lerle ya da geniş katılımlı ve gündemli toplantılar yapmak
Başkan Yardımcısı
Erhan ARSLAN
Yazman
Onur KUTLUKAYA
KOMİSYON ÜYELERİ
ABDULLAH UZUN
FEYZİ AĞABABAOĞLU
ADEM ŞAHİN
AHMET BAHAR
İSMAİL SAKA
M.ÖZCAN GÖKOĞLU
AHMET KALE
MEHMET HALUK ERSİVRİ
ALİ ACAR
ARSLAN KESKİN
MUSTAFA DİKERLER
NECATİ KIRMAZ
ATİLLA SELVİ
NURGÜL ATABAY
AYŞE KURU
AZİZ BABÜRHAN
ONUR KUTLUKAYA
ORHAN ARAR
BARBAROS KİRİŞ
ÖZLEM KOÇ
BARIŞ MUSAL
CEMAL COŞAK
CENK IŞILAY
PINAR GÜNGÖR
S.ÜNSAL AKIN
ŞEVKET VURAL SAYGIN
DİLEK BÜYÜKDAĞ
ENGİN SÖNMEZ
ERAY DAĞ
VURAL TURAN
YUSUF İFFET GÖKTAŞ
ZEYNEL ABİDİN MAZLUM
ERHAN ARSLAN
YAPI DENETİM KOMİSYONU
Koordinatör
Şefika SEYHAN HAS
Başkan
Mehmet KOCAGÖZOĞLU
Başkan Yardımcısı
H. Attila ZAĞPUS
Amaç ve çalışma biçimi
Yapı denetim firmalarında çalışan üyelerimizin mesleki sorunlarını gündeme
taşıyarak çözümlenmesi konusunda görüş ve öneriler geliştirmek, bu kesim
çalışanlarına uygulanacak eğitim programlarını hazırlamak ve yönetim kuruluna
iletmek.
Yapı denetim yasası ve ilgili diğer yasal mevzuat ile yapı denetim sisteminin, yapı
denetim firmalarının sorunları üzerine çalışmalar yapar.
Planlanan Çalışma konuları
Firmalar ve laboratuarlarla belli aralıklarla bir araya gelip sorunları tespit etmek ve çözümleri konusunda görüş ve öneriler geliştirmek.
Oda Yerel yönetim Yapı denetim kuruluşu üçgeninin koordinasyonunun sağlamak.
Yapı denetim kuruluşlarında işyeri temsilciliğinin yaygınlaşmasını sağlamak.
4708 sayılı yapı denetim yasası ve uygulama yönetmeliğinin eksik ya da aksayan yönlerinin tespit edilerek düzeltilmesi için çalışmalarda bulunmak.
Yapı denetim çalışanlarının özlük haklarının geliştirilmesi ve bilgi birikimlerinin artırılması
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Yazman
Sinem EKEN
KOMİSYON ÜYELERİ
ATA ERGUVAN
BİROL KAÇAR
CİHAN EMRE
HALİL İBRAHİM ERTEM
HALİL KUŞU
HÜSEYİN ATİLLA ZAĞPUS
HÜSEYİN YILDIZ
LEVENT ÇELİK
MEHMET KOCAGÖZOĞLU
MEHMET YEĞEN
MUSTAFA ÖZTÜRK
ÖMÜR GEYHAN
S.ÜNSAL AKIN
SİNEM EKEN
SUCA YILDIRIM
ŞAHİN TÜZEN
TAYFUN GÜCENMEZ
YUSUF ASLAN
Mayıs 2010 - 152 13
Şubeden
ŞANTİYECİLER KOMİSYONU
Koordinatör
A. Fuat GÜNAK
Başkan
Pınar ERBENLİOĞLU
Amaç ve çalışma biçimi
Şantiyede çalışan üyenin işyeri ve meslekle ilgili sorunlarını tespit
etmek, çözümlerini bulmak için öneriler geliştirmek, oda etkinliklerine ve meslek içi eğitimlere işyerlerinden katılımları sağlamak,
işyerinin odadan beklentilerini odaya iletmek, Oda ile şantiye çalışanı meslektaşlar arasında daha iyi bir bağlantı kurmak.
Planlanan Çalışma konuları
Özlük hakları
Mesleki/ekonomik sorunlar
Başkan Yardımcısı
Ahmet KALE
Yazman
Rahmi Doğan CANIVAR
KOMİSYON ÜYELERİ
AHMET ERMİN
PINAR ERBENLİOĞLU
AHMET GARİPLER
RAHMİ DOĞAN
AHMET KALE
CANIVAR
ERAY DAĞ
SAHİT ÇAĞLAR
ERKİN ÖZER
SUCA YILDIRIM
FEHİM CANSABUNCU
VOLKAN LALELİ
SOSYAL VE KÜLTÜREL ETKİNLİKLER KOMİSYONU
Koordinatör
Şefika SEYHAN HAS
Başkan
Altay İNAL
Başkan Yardımcısı
Şahin TÜZEN
Amaç ve çalışma biçimi
Şube üyesi meslektaşlarımız arasında mesleki konular yanında sosyal ve kültürel alanlarda etkinlikler düzenleyerek, diyalog ve dayanışmayı artırmaktır.
Planlanan Çalışma konuları
Teknik, sosyal, kültürel amaçlı geziler (Şantiyeler, müzeler, ören yerleri)
Ağaç dikme vapur gezisi, İMO gecesi vb. konularda etkinlikler
Müzik ve folklor çalışmaları (TSM, THM, Halk Oyunları)
Sportif etkinlikler
Ülkemizde ve dünyadaki antidemokratik gelişmelere karşı demokratik refleksin ortaya konduğu etkinlikler düzenleme ve/veya etkinliklere katılım.
Tiyatro/sinemaya toplu gidişlerin örgütlenmesi
Yazman
Niyal EROĞLU
Pınar ERBENLİOĞLU
KOMİSYON ÜYELERİ
ABDULLAH İNCİR
AHMET GÜREL
ALTAY İNAL
BİRİNCİ GÜRCAN TURNA
NİYAL EROĞLU
ÖMER YANIKYÜREK
PERİNUR TUZCUOĞLU
PINAR ERBENLİOĞLU
ŞAHİN TÜZEN
ŞERİF ALİ TUNUSOĞLU
ŞUAYYİP ŞENÖZHÜR
YASA VE YÖNETMELİKLER KOMİSYONU
Koordinatör
Hülya ALTUN
Başkan
İbrahim Ersin SENAN
Başkan Yardımcısı
Yusuf TURABİ
Amaç ve çalışma biçimi
Yapılaşmaya ilişkin çok sayıda kanun ve yönetmeliklerde son yıllarda sıkça yapılan
değişikliklerin izlenmesi, yasa taslaklarının ele alınarak Şubemiz adına genel görüş ve/
veya yasa maddesi bazında görüş oluşturulması, bu görüşlerin ilgili Kurumlara iletilmesi vb. konularda çalışmalar yapılmasıdır.
Planlanan Çalışma konuları
Kanun, yönetmelik, genelge vb. yapılan değişikliklerin izlenmesi, üyelerimize kısa
sürede yayın organları ile duyurulması, (Örnek: İmar Kanunu, yapı denetim kanun
ve yönetmeliği, Kat mülkiyeti kanunu, Planlı Alanlar yönetmeliği, Enerji performans
Yönetmeliği, yangın yönetmeliği vb.)
Yasa taslaklarının ele alınması, bu konuda görüş oluşturulması
İhtiyaç duyulan konuların belirlenerek, yasa – yönetmelik konusunda uzman kurum yetkilisi desteği ile eğitim, konferans, vb. etkinliklerin planlanması (Kamu ihale
kanunu, imar kanunu, 5216 Büyükşehir kanunu, 5393 Belediye kanunu, TMMOB
kanunu, Büyükşehir belediyesi imar yönetmeliği, Yüksek yapılar yönetmeliği, İMO
yönetmelikleri, vs.)
14 Mayıs 2010 - 152
Yazman
Raşit DUR
Aynur GÜNDOĞDU
KOMİSYON ÜYELERİ
AYNUR GÜNDOĞDU
ERAY DAĞ
FETHİ HIRA
FEVZİ GEZGİNER
GÜRYAL YÜKSEL
İBRAHİM DOĞAN
İBRAHİM ERSİN SENAN
İNAN TAT
MERAL UYAR
MUHARREM ŞEN
ORHAN ARAR
RAŞİT DUR
YAŞAR SAĞSÖZ
YUSUF TURABİ
Şubeden
MİMARLAR ODASI İZMİR ŞUBESİ’NİN BAZI ÜYELERİMİZE GÖNDERDİĞİ
YAZI HAKKINDA
TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin üyelerimize
gönderdiği 16.03.2010 tarih ve 04-10-186 sayılı yazısı
ile Ticaret ünvanlarında “MİMARLIK” ünvanı bulunan
üyelerimizin bu ünvanı kullanamayacaklarını belirterek en geç 1 ay içersinde unvan düzeltmesi yaparak
ticari ünvanlarından “Mimarlık” adının kaldırılması ve
durumun Mimarlar Odasına bildirilmesi, aksi durumda cezai işlemler uygulanacağı belirtilmektedir.
Yürürlükteki 3458 sayılı yasanın hükümleri içersinde
böyle bir anlam çıkartılacak bir ifade bulunmadığı ve
bu konuda herhangi bir yasal girişim gerçekleştirilmemesi Şubemizce Mimarlar Odasına iletilmiştir.
Ayrıca ATSO (Ankara Ticaret ve Sanayi Odası) Hukuk
Müşavirliği’nin Eylül-Ekim 2009 sayılı “Vizyon” Dergisinde çıkan ve aşağıda sunulan yazıdan da anlaşılacağı gibi, bu uygulamanın Türk Ticaret Kanunu ve
Ticaret Sicil Tüzüğüne göre de yasal bir yeri bulunmamaktadır.
Kendilerine yazı gelen üyelerimizin Mimarlar Odası
İzmir Şubesi’ne yazılı olarak bu çerçevede durumlarını
iletmeleri uygun olacaktır.
Eki: Şubemizce Mimarlar Odası İzmir Şubesine yazılan
yazı
İştigal Konusu “Mühendislik” ve “Mimarlık” Olan İşletmelerin Ünvanları
ATSO Hukuk Müşavirliği’nin konu hakkında çıkan yazısı
İştigal konusu “mühendislik” ve “mimarlık” olan işletmelerin ünvanları Ticaret ünvanı Türk Ticaret
Kanunu’nda ve Ticaret Sicil Tüzüğü’nde düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunu temel Kanun niteliğinde
olduğundan gerçek ve tüzel kişilerin ünvanlarında
“mühendis veya mimar” ifadesini hangi şartlar altında
kullanıp kullanamayacaklarına ilişkin bir düzenlemeyi
İçermez. Mühendislik ve mimarlık ünvanları ile ilgili
düzenlemeler ise özel Kanun olan ve 28.06.1938 tarih
ve 3945 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun’unda mevcuttur.
Bu Kanunda ticaret ünvanında mühendislik ve mimar
ünvanlarının kullanımına ilişkin özel bir düzenleme
bulunmamakta sadece büro tescil yönetmelikleri ile
firmalarda mühendislerin sağlaması gereken ortak ve
hisse çoğunluğu düzenlenmektedir.
Türk Ticaret Kanunu ve Ticaret Sicili Tüzüğü’ne göre
her tacir, ticari işletmesi İle ilgili muameleleri ticaret
ünvanı ile yapmaya ve işletmesiyle ilgili senet ve sair
evrakı bu ünvan altında İmzalanmaya mecburdur.
Tescil olunan ticaret ünvanının, ticari İşletmenin giriş
cephesinin herkes tarafından kolayca görülebilecek
bir yerine okunaklı bir şekilde yazılması mecburidir.
Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren on
beş gün içinde ticari işletmesini ve seçtiği ticaret ünvanını, İşletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilân ettirmeye mecburdur.
Her tacir kullanacağı ticaret ünvanını ve bunun altına
atacağı imzayı notere tasdik ettirdikten sonra sicil memuruna tevdi etmeye mecburdur. Tacir hükmi şahıs
ise ünvanla birlikte onun namına imzaya yetkili kimİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
selerin imzaları da notere tasdik ettirilerek sicil memuruna verilir.
Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilân
olunur. Ticaret ünvanına ve İmza örneklerine yine aynı
hükümler uygulanır. Türk Ticaret Kanunu’nda aksine
hüküm olmadıkça merkezin bağlı olduğu sicile geçirilmiş olan kayıtlar şubenin bağlı bulunduğu sicile de
tescil olunur. Ancak bu hususta şube sicil memurunun
ayrı bir inceleme mecburiyeti yoktur.
Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin
Türkiye’deki şubeleri, kendi ülke kanunlarının ticaret
ünvanı hakkındaki hükümleri mahfuz kalmak şartı ile,
yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur. Bu gibi şubeler
için ikametgâhı Türkiye’de bulunan tam yetkili bir ticari mümessil tâyini mecburidir. Birden fazla şubesi varsa, ilk şubenin tescilinden sonra açılacak şubeler yerli
ticari işletmelerin şubeleri gibi tescil olunur.
MÜHENDİS VE MİMAR ÜNVANLARI
Mühendislik ve mimarlık ünvanının kimler tarafından
kullanılabileceği Mühendislik ve Mimarlık Hakkında
Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde
mühendislik ve mimarlık ünvan ve yetkisi ile sanat icra
etmek isteyenlerin aşağıda yazılı belgelerden birine
haiz olmaları şarttır. Bu belgeler:
a. Mühendislik veya mimarlık tahsilini gösteren Türk
yüksek mekteplerinden verilen diplomalar;
b. Programlarının yüksek mühendis veya mimar mekMayıs 2010 - 152 15
Şubeden
tepleri programlarına muadil olduğu kabul edilen bir
ecnebi yüksek mühendis veya yüksek mimar mektebinden diploma almış olanlara usulüne tevfikan verilecek ruhsatnameler;
d. Programlarının Türk Teknik Okulu Mühendis kısmı
programlarına muadil olduğu kabul olunan bir ecnebi mühendis veya mimar mektebinden diploma almış
olanlara usulüne tevfikan verilecek ruhsatnamelerdir.
c. Türk Teknik Okulu mühendis kısmı ile programlarının buna muadil olduğu kabul edilen memleket dahilindeki diğer mühendis veya mimar mekteplerinden
verilen diplomalar;
Mühendisler ve mimarlar tarafından kurulacak sermaye şirketleri için ise her birinin tescil hakkında yönetmeliğinde mühendisin ve mimarın sermayede sahip
olması gereken oran düzenlenmiştir.
Konuyla İlgili Olarak Şubemiz Tarafından
Mimarlar Odası İzmir Şubesi’ne Gönderilen Yazı:
16 Mayıs 2010 - 152
İMO’dan
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
42. DÖNEM 1. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI
İMO 42. Dönem 1. Danışma Kurulu 9 Mayıs 2010 tarihinde Ankara’da gerçekleşti.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) 42. Dönem 1. Danışma Kurulu Toplantısında, çalışma programı taslağı
görüşüldü. İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp
yaptığı konuşmada, “Örgütümüze sahip çıkma, meslektaşlarımızın ve mesleğimizin yaşadığı sorunlara
müdahale etme, eşitlikten, özgürlükten, emek ve demokrasiden yana tavır alma konusunda sınır tanınmaması gerektiği Çalışma Programımızın felsefi yönünü
ifade etmektedir” dedi.
İMO, Mart ayında gerçekleşen Genel Kurulun ardından
ilk Danışma Kurulu Toplantısını 9 Mayıs 2010 tarihinde
gerçekleştirdi.
İMO Kültür ve Kongre Merkezi Teoman Öztürk Salonunda yapılan toplantıya Oda Yönetim Kurulu üyeleri,
seçilmiş Danışma Kurulu üyeleri, Şube Yönetim Kurulu
üyeleri, Genel Sekreter Yardımcıları, Şube Sekreterleri
katıldı.
Danışma Kurulu Toplantısında, 42. Dönem Çalışma
Programı Taslağında yer alan; İMO’nun örgütsel yapı
ve çalışmaları, örgüt içi toplantılar, bilimsel ve teknik
etkinlikler ile İMO’nun toplumsal yaşamdaki yerine
ilişkin amaç ve hedefler tartışıldı.
Toplantının açılış konuşmasını, İMO Yönetim Kurulu
Başkanı H. Serdar Harp yaptı.
Serdar Harp konuşmasında, “Örgütümüze sahip çıkma, meslektaşlarımızın ve mesleğimizin yaşadığı sorunlara müdahale etme, eşitlikten, özgürlükten, emek
ve demokrasiden yana tavır alma konusunda sınır
tanınmaması gerektiği Çalışma Programımızın felsefi
yönünü ifade etmektedir” dedi.
Harp, Çalışma Programı taslağının özünü, İMO’yu
önümüzdeki zorlu sürece ve meslektaşlara hazır hale
getirme fikrinin oluşturduğunu belirtti. Harp şöyle konuştu:
“Şu konu net bir şekilde anlaşılmalıdır: Gelenekleri-
mizden taviz vermeden bu güne taşıyan değerleri korumak yasalarla, yönetmeliklerle, hatta çalışma programlarıyla mümkün olmaz.
Gerektiğinde duygularımızı, duyarlılıklarımızı, reflekslerimizi devreye alacağız, geleneklerimize halel getirmeyeceğiz.
Çalışma Programı taslağımızın felsefesinin arka planında yatan budur. Bu anlaşıldığı takdirde, gerçekten de başka bir tetikleyici unsura ihtiyaç duymadan
hedeflerimize ulaşabilir, örgütümüzü yeni dönemde
daha güçlü hale getirebiliriz.
Geleneğimiz, teamüllerimiz, demokratik işleyiş anlayışımız ve her zaman canlı tuttuğumuz vefa duygumuz
belirleyici olduğu sürece, bu, uzak ve ulaşılmaz bir hedef olmayacaktır.”
Harp’in konuşmasının ardından Danışma Kurulu üyeleri, Çalışma Programı Taslağına ilişkin görüşlerini dile
getirmek üzere söz aldı. Taslağın, Odamızı önümüzdeki döneme hazırlama ve çalışma programının özünü vurgulama konusunda başarılı ve yeterli olduğu
görüşünün hakim olduğu konuşmalarda, Türkiye’nin
içinden geçtiği dönemde, TMMOB ve İMO’ya çok daha
büyük sorumluluklar düştüğü belirtildi.
Konuşmaların ardından görüş, öneri ve eleştirileri yanıtlamak üzere söz alan Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, İMO Danışma Kurulu üyelerine, gösterdikleri hassasiyet ve destekleri için teşekkür etti. İMO’ya
düşen büyük sorumlulukların farkında olduklarını
belirten Harp, “Gerekeni hep birlikte yapacağız, sorumluluklarımızdan kaçmak bir yana elimizden gelenin fazlasını yapma yollarını arayacağız. TMMOB’de ve
İMO’da bu güç vardır ve Odamız gücünü kullanmaktan asla geri durmamıştır, durmayacaktır” dedi.
İMO 42. Dönem 1. Danışma Kurulu Toplantısının ardından Çalışma Programına son halinin verilmesi için
çalışmalara başlandı.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Mayıs 2010 - 152 17
İMO’dan
ŞUBE BAŞKANIMIZ TAHSİN VERGİN’İN
İMO 42. DÖNEM 1. DANIŞMA KURULU’NDA YAPTIĞI KONUŞMA
9 Mayıs 2010, Ankara
Sayın Divan ve Danışma Kurulunun Değerli Üyeleri,
Ben öncelikle yeni dönemde görev alan Genel Merkez
ve Şube Yönetim Kurulu üyelerimize, Danışma kuruluna
seçilen ve kurulda görevli olan tüm üyelerimize İzmir
Şubesi adına başarılar dilerim.
Danışma kurulumuzun bu ilk toplantısında, çalışma raporu üzerindeki görüşlerimizi kısaca şöyle dile getirebilirim.
Öncelikle bu dönem incelememize sunulan çalışma
programı taslağı, Genel Kurul sürecinde üyeler ve şube
yetkilileri tarafından dile getirilen konuları ele alacağını
hedeflemesi açısından olumlu bir taslak olarak görülmelidir. Ayrıca çalışmalarda ve alınacak kararlarda şube
görüşlerinin de ön planda tutulacağı, birim ve üye toplantılarına ve toplantı sonuçlarına önem verileceğinin
çalışma programında yer alması, sorunlarımızın değerlendirilmesi ve çözülmesi sürecinde gerçekçi kararları
alabileceğimizi göstermesi açısından da sevindiricidir.
42. Dönem çalışma programında yer alan örgütsel çalışmalar başlığında; bu dönem çalışma ağırlığımızı iki alana vermemizin daha doğru olacağını düşünmekteyiz.
Birinci alan, her dönem dile getirdiğimiz gibi gençlik örgütlenmesi olmalıdır. Burada şimdiye kadar yaptığımız
çalışmaları bir adım ileri götürerek, odaya ve çalışmalara
ilgi duyan genç meslektaşlarımızı, bizlerin görevlerini
yüklenebilecek düzeye getirecek kadro çalışmasını ve
eğitimlerini bir program içersinde gündemimize almalıyız.
İkinci alan ise, yine örgütlenmemizin temel taşlarından
olan işyeri temsilcilik örgütlenmesini özellikle yapı denetimlerine götürebilecek bir ağ ve çalışma biçimini
şubeler ve merkez düzeyinde gerçekleştirme çalışması
olmalıdır.
Ayrıca ilçe temsilciliklerimizin genelde tek iş olarak yaptıkları proje onay işlevini şubelerimizin üzerine alarak,
temsilciliklerin yerelde olması gereken işlevsel gücünü, üye örgütlenmesine ve yerel sorunların şubelere ve
merkeze aktarılmasında kullanabilmeliyiz. Temsilcilik
örgütlenmesinde buna uygun neler yapabileceğimizi
tartışıp, geliştirmemizin faydalı olacağını düşünüyoruz.
Yine örgütlenmemizin önemli ayaklarından biri olan
TMMOB-İKK Birimleri bizim için ayrı bir önem taşımaktadır. Bu anlamda İKK’lara katılımcılığın yanında, oralarda
şubelerimizin üretken çalışmalarda doğrudan görev almaları da hedeflenmelidir.
Yasa ve yönetmelikler konusunda ise, yine iki önemli
konu gündeme alınmalı ve nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda da sağlıklı bir yol haritası oluşturulmalıdır.
Öncelikle TOKİ kuruluş yasası ile ilgili olarak ve bu yasa
18 Mayıs 2010 - 152
sayesinde TOKİ’nin mesleki alanımızda sınır tanımaz
olumsuz uygulamalarına karşı ortak mücadele geliştirebilmek için, bu konuda yerel ve ulusal düzeyde neler yapılabileceği gündeme gelmelidir. TOKİ ile sorun yaşayan
tüm alanları bir araya getirebilecek çalışmaları örgütlemeyle bu işe başlayabiliriz. TOKİ yatırımlarını gerçek yüzüyle ve sonuçlarıyla bir bütün olarak, halka anlatabilecek çalışmaları hedeflemeliyiz. Özellikle yasalarca üyelerimizin görevi olan TUS ve Şantiye şefliği uygulanmasını
ve TOKİ inşaatlarının yapı denetimlerce denetlenmesi
gereğini yasal çerçevede gündeme getirip zorlayabiliriz.
Bir diğer önemli konu ise, artık bir moda olarak belediyelerce uygulanan kentsel dönüşüm projelerinin kaynağı, Kentsel Dönüşüm Yasası ciddi olarak ele alınmalı ve
yasanın sadece ranta yönelik uygulama olması engellenebilmelidir. Bu amaçla kentsel dönüşüm çalışmalarının
hız kazandığı bölgelerdeki şubelerimizin ortak bir çalışma programı çerçevesinde hareket ederek, etkin olması
sağlanmalıdır.
Yine örgüt içi eğitime yönelik, çeşitli birimler arası toplantıların gündeme alınması ortak dilin yakalanması açısından da olumlu görülmelidir.
Meslek alanımızda yapılacak çalışmalarda en genel hatlarıyla söyleyebileceklerimiz, kongre ve sempozyumların oluşturulmasına yönelik olacaktır. Kongre düzenleme yönetmeliğimiz çerçevesinde bundan böyle yapılacak sempozyumların disipline edilmesi gerçekleşecekse
de, özellikle son 5 dönem yapılanlar sonuçlarıyla her
açıdan değerlendirilmelidir. Bu sayede önümüzdeki
süreçte yapılacak sempozyum ve benzeri etkinliklerde
karşılacağımız sorunları yönetmelik çerçevesinde daha
iyi çözebiliriz.
Bilirkişilik eğitimleri özel bir programa bağlanabilmelidir. Kamulaştırma dışında da merkezi düzeyde hazırlanan programlarla eğitimler yapılmalıdır. Şubelerin bilirkişilik profili ortak kriterlere göre çıkartılmalı ve sonuçları şubelerden istenmelidir. Özellikle bilirkişiliklerin konusu ne olursa olsun, o konuda eğitim görmüş üyelere
verilmesi sağlanmalıdır. Mahkemelerde bizim dışımızda
bilirkişilik üstlenenlerin yıllık çalışmalarının sonuçlarının
odaya iletilmesinin yasal yolu bulunabilmeli, bu konuda
da özel bir çalışma yürütülmelidir. Zaten buna benzer
konularda yapılacak çalışmalar program taslağında da
yer almaktadır.
Bir önemli konu da yine SİM uygulamalarında üyelerle
yaşadığımız sorunların bu dönem artık sonuçlandırılması olmalıdır. Mesleği ve meslek alanlarının düzenlenmesi
konusunda atacağımız her adımın o konuda yetkili çalışma yapan kurulların ötesinde, mutlaka ve mutlaka şubelerin görüşleri alınarak uygulamaya sokulmasına dikkat
edilmelidir. Aksi durumda yaşadığımız sorunlar bir anda
İMO’dan
tüm kazanımlarımızı tehlikeye atabilecek boyutlara ve
sonuçlara varabilmektedir. Alınan kararların uygulamaya sokulma süreçlerinin tesbiti de dahil olmak üzere,
üye ile ilgili sorunları bire bir yaşayan şubelerin görüşleri
her zaman ön planda değerlendirilmelidir.
Ayrıca, bundan sonra danışma kurulu toplantılarının
Ankara’da yapılması bizce gerekli ve olumlu bir karar olmaktadır. Hem toplantıların amacından sapması engellenmiş hem de kaynak harcamasının aza indirgenmesi
sağlanmış olacaktır.
Değerli üyeler,
Başta da belirttiğim gibi mesleki olarak yaşadığımız
sorunları daha detaylı olarak gündeme getirmesi ve çalışmaların bu yönde yapılacağını belirtmesi açısından
olumlu olan taslak program buradaki görüşlerin de katkısıyla bizlerin 2 yıllık yol haritası olacaktır.
Bildiğiniz gibi, geçen dönem ilk danışma kurulunda alınan karar doğrultusunda bu dönem İstanbul Şube ile
ortak “Beton Kongresi”ni yapacağız. Ayrıca “Yapı Denetim Çalıştayı” nı ve “Yapı Denetim Sempozyumu”nu da
şube olarak yapmayı düşündüğümüzü belirtmek istiyo-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
rum. Yine yerel bazda İKK ile geçen dönem içinde aldığımız kararlar doğrultusunda yapacağımız çalışmalarda
da şube olarak yer alacağız.
Son olarak değinmek istediğim bir konuyu da sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bizler, TMMOB’nin Bağımsızlık ve Demokrasi mücadelesinde 40 yıllık geleneğinin getirdiği birikimlerle, mesleki, ekonomik ve demokratik sorunları olan 70 bin kişilik
kitleyi, yasa ve tüzükler çerçevesinde, gönüllü birlikteliklerle bir araya gelerek, mesleki bilgisini ülke sorunlarının
çözümüyle birleştirme sanatını gösteren, insiyatif sahibi
insanların olüşturduğu ve bu niteliğimizi sadece korumakla değil, bizden sonra gelecek genç ve yeni kadrolara da aktarmak gibi bir sorumluluğu da taşıyan örgütsel
birimleriz.
Tüm çalışmalarımızı, bu anlayışla yürütme sorumluluğumuzu unutmadan gerçekleştirmeliyiz.
Değerli üyeler,
Sözlerime burada son verirken yönetim kurulumuza ve
sizlere yeni dönemde çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Mayıs 2010 - 152 19
İMO’dan
SADECE TARLALAR DEĞİL RANT MANTIĞI DA SULAR ALTINDA KALDI!
Artvin Merkeze bağlı İrsa (Erenler) köyünde kurulan hidroelektrik santralinde yaşanan problemle ilgili İnşaat
Mühendisleri Odası tarafından 18 Mayıs 2010 tarihinde yapılan basın açıklaması
Artvin Merkeze bağlı İrsa (Erenler) köyünde kurulan
hidroelektrik santralinde yaşanan problemle ilgili
İMO’nun yaptığı ilk incelemeler bir kez daha haklı olduğumuzu gösterdi.
Barajın yükleme havuzuna su taşıyan 96 metre boyunda, 2 metre yüksekliğinde ve 3 metre genişliğindeki açık kanalın 50 metrelik bölümü, yüklenen suyun yoğunluğuna dayanamayarak yan yatmıştır.
Kanaldan akan su, bölgede yaşayan köylülerin ekinlerinin tümüyle zarar görmesine neden olmuştur. Daha
da önemlisi çok değerli olan tarım toprağı oluşan sel
nedeniyle sürüklenmiş ve gelecek yılların verimini de
etkilemiştir.
İMO Trabzon Şubemiz tarafından yapılan ilk incelemelerde, İrsa (Erenler) HES yapımının birçok aşamasında aksaklıklar belirlenmiştir.
Görülen ilk sorun daha proje aşamasında karşımıza
çıkmaktadır. Söz konusu baraj inşaatının projesi hatalıdır.
Bu yanlış projenin uygulaması bile doğru yapılmış
değildir. Projede hatalı bulunan yerler dışında inşaatın başka bölümlerinde de uygulama hatası vardır.
Bunun dışında proje denetimsizdir. Uygulama yerinde denetleme yapılmadığı gibi DSİ de projeyi denetlememiştir.
Proje ne DSİ’de ne de başka bir kurumda vardır. Enerji
Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK) onaylı bu proje,
baştan aşağı bir sorunlar yumağıdır.
Ayrıca projenin akarsudaki ve civardaki doğal yaşamı
olumsuz etkilediği de görülmektedir. Bu konularda
yapılması gereken önleme çalışmalarının da yapılmadığı ortadadır.
Unutulmamalıdır ki HES’ler tek başına bir “düşü” bulma yarışı değildir. HES’ler ileride kamuya devredilecek yapılardır ve kamunun zararının boyutlarını tahmin etmek bile çok zordur.
Yöre halkının ve sivil toplum örgütlerinin HES’lerin
yapım sürecinde açtığı davalarda alınan yürütmeyi
durdurma kararlarına rağmen devam eden inşaatlar bir yandan çevre katliamına diğer yandan yaşam
alanlarının deformasyonuna neden olmaktadır. Siyasi iktidar ve sermaye grupları, doğal yaşama ve insan
varlığına büyük zararlar verme pahasına kamunun
20 Mayıs 2010 - 152
ortak değeri olan akarsulara ve çevreye zarar vermekte ısrar etmektedirler.
İMO uzun yıllardır suyumuzun özelleştirilmesi ve
HES’lerle ilgili çalışmalar yürütmektedir.
Aşağıdaki satırlar, tam bir yıl önce İMO tarafından
oluşturulan ve kamuoyuyla paylaşılan HES’lerle ilgili
Oda görüşü metninden alınmıştır.
“HES yapım süreci, kamunun ve toplumsal çıkarların
devre dışı bırakıldığı, özel sektörün ihtiyaç ve taleplerinin belirleyici olduğu özellikler taşımaktadır.
Karadeniz Bölgesi insanı haklı olarak bu uygulamalar
nedeniyle tedirgindir. Bu tedirginliğin ortadan kaldırılmasının yolu ise, insanların hayatlarına ve doğal
çevrelerine zarar vermeyecek, bölge insanının onayını alacak projelerin hayata geçirilmesinden geçmektedir.”
Bugün bir kez daha görülmüştür ki siyasi iktidarın
sürekli olarak görmezden geldiği bilimsel ve teknik
uzmanlığımız ile üzerimizdeki baskılarla vazgeçirmeye çalıştığı kamu yararına dönük ilkelerimiz, bizi
haklı çıkarmıştır. Bu basit bir “biz söylemiştik” kolaycılığı değildir. Bu, siyasi iktidara kamu yararı ilkesinin,
sermayeye değil halka hizmet etmesi gerektiğinin ve
TMMOB ve bağlı odaların sözlerinin kıymetinin hatırlatılmasıdır.
Son dönemde kamu, tüm alanlardan tasfiye edildiği
gibi su kaynaklarının yönetiminden de tasfiye edilmektedir. Siyasi iktidar genel ekonomik ve politik
yaklaşımına uygun olarak, suyun özelleştirilmesinin
de önünü HES’ler ile açmıştır.
“Sularımızı boşa akıtmıyoruz” diyerek başlatılan HES
projelerinin akıbeti belirsizdir ve gerek proje aşamasında olan, gerekse yapımı tamamlanan tüm HES
projeleri denetim mekanizmasına tabi tutulmalıdır.
Kamu acilen plansız ve denetimsiz ilerleyen proje inşaatlarını denetime almalıdır.
Aksi halde bu sürecin faturasının; zarar gören doğa,
akılcılıktan uzak kullanılan kaynaklar ve yoksulluk
olarak tüm halkımıza çıkarılacağı aşikardır.
İMO, Trabzon Şubesi ve ona bağlı Artvin Temsilciliği
aracılığı ile İrsa (Erenler) HES’te incelemelerini sürdürmektedir ve olası gelişmeleri ilerleyen günlerde kamuoyuyla paylaşacaktır.
İMO’dan
GÜVENCESİZ ÇALIŞMA VE TAŞERON SİSTEMİ PATLADI:
30 İŞÇİ GÖÇÜK ALTINDA
Kilimli kömür ocaklarında meydana gelen patlamaya ilişkin İnşaat Mühendisleri Odası tarafından 18 Mayıs 2010
tarihinde yapılan açıklama
Zonguldak’ın Kilimli Beldesi’ndeki, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü’ne ait
kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasında 30
işçi hâlâ göçük altında.
Her geçen dakika hayatlarına ilişkin kaygının arttığı işçileri bu tehlikeyle karşı karşıya bırakan asıl olarak güvencesiz çalışma ve taşeron sistemidir.
Madencilik, dünyanın en riskli iş kollarının başında gelmektedir. Maden işçileri her an, tehlikeli gaz birikmesi
sonucu patlama, göçük, havasızlık, zehirli gaz soluma
gibi ölümcül tehditlerle karşı karşıyadır. Bu koşullara
rağmen maden işçileri, iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemlerinin alınmadığı ocaklarda asgari ücretlerin biraz
üstünde ve çoğu sigortasız olarak çalıştırılmaktadır.
Bu durum, çalışanların yaşamlarını devam ettirebilmek
için nelere katlanmak zorunda kaldığını gösterirken
kimilerinin de kâr için nelere sebep olduklarını göstermektedir.
Taşeronlaştırmayla birlikte bütün işkollarında artan güvencesizlik, emeklerinden başka satacak bir şeyi olmayan milyonların hayatlarını doğrudan tehdit etmektedir.
İşsizliğin gün gün artığı ülkemizde iş bulabilme sevinciyle her türlü kötü koşula razı olan çalışanların başka seçenekleri kalmamıştır. Bunu bilen siyasi iktidar ve serma-
ye sahipleri ise kendi kurdukları çarkın dişlileri arasında
çalışanları öğütmektedir.
Zonguldak Kilimli Beldesi’nde yaşanan da budur. Aslında Zonguldak’ta çöken sadece maden değildir.
Zonguldak’ta çöken taşeron sistemi ve güvencesizliktir.
30 işçi madende, siyasi iktidar ve sermaye mantığı ise
sistemin derinliklerinde göçük altındadır.
İşçiler kurtarıldıktan sonra yapılacak ilk iş, güvencesiz
çalışmanın nedenlerinden biri olan taşeron sisteminin
ortadan kaldırılması ve iş güvenliği ve işçi sağlığı koşullarının çağın gereklerine uygun olarak değiştirilerek
denetlenmesini sağlayacak mevzuatın oluşturulmasıdır.
Ancak görünen odur ki siyasi iktidarın bunu yapmaya
ne gücü ne de niyeti vardır. İnşaat Mühendisleri Odası
olarak konunun ısrarlı takipçisi olacağımızı bir kez daha
ifade ediyoruz
Göçük altındaki işçilere bir an önce ulaşılabilmesi için
sorumluları gereken her şeyi yapmaya çağırıyor, adalet
sisteminin derhal devreye girmesini ve sorumluların ortaya çıkarılmasını bekliyoruz.
İMO olarak göçük altında kalan ve hala ulaşılamayan 30
işçiye sağlıklı bir şekilde bir an önce kavuşmayı umuyor
ve kurtarılan 11 işçiye geçmiş olsun dileklerimizi gönderiyoruz.
BAŞBAKAN’IN İFADESİ TAM BİR SORUMSUZLUK ÖRNEĞİDİR
İnşaat Mühendisleri Odası tarafından Zonguldak’taki maden faciasına ilişkin 20 Mayıs 2010 tarihinde yapılan
açıklama.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Zonguldak’taki grizu patlamasında 30 maden işçisinin ölümüne “kader”
demesi, AKP iktidarının emekçilerin yaşamlarına nasıl
baktığının en açık göstergesidir.
Bütün kamu işletmelerini sermayenin eline bırakan, çalışma yaşamının esasını taşeron sistemi ve güvencesiz
çalışma olarak belirleyen siyasi iktidar, işçilerin yaşamlarını kaybetmesini “bölge halkı bunlara alışık” diyerek
değerlendirebilmektedir.
Bu sözler göstermiştir ki Başbakan Erdoğan ve siyasi
iktidar, bütün yüzünü sermayeye dönmüştür. Görülmüştür ki işçilerin çalışma koşullarını günden güne
ağırlaştıran, kazanılmış haklarını gasp eden, eğitimi ve
sağlığı metalaştırıp üst gelir grubunun erişebildiği bir
lüks haline getiren bir iktidar için emekçilerin yaşamları
bile değersizdir.
Başbakan bilmelidir ki özelleştirmeler, taşeron sistemi,
güvencesiz çalışma kader değildir.
Başbakan bilmelidir ki yoksulluk, işsizlik kader değildir.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Başbakan bilmelidir ki işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin olmaması, işçilerin izin gününde çalıştırılması ve
benzerleri kader değildir.
Ve başbakan bilmelidir ki kendisi de bu ülkenin kaderi
değildir.
Çiftçilere “ananı da al git” diyen, oğlunun işsiz olduğunu söyleyen bir kadına “Senin oğlun da işsiz kalsın, ne
olacak” diye yanıt veren, kazanılmış hakları gasp edilmiş
işçilere “Yan gelip yatma devri bitti” şeklinde seslenen
ve her fırsatta halkı aşağılayan Erdoğan’ın maden faciasına ilişkin bu sözlerinin kendisinden beklenmediğini
söylemek zor.
Ne var ki Başbakan’ın sergilediği bu sorumsuzluk örneklerine derhal son vermesi gerekmektedir. Başbakan’ın
görevi ölümleri küçümsemek değil, ortadan kaldıracak
önlemleri almaktır.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak faciada yaşamını yitiren işçilerin ailelerine sabır diliyor, sorumluların derhal
adalet önünde hesap verilmesinin sağlanmasını talep
ediyoruz.
Mayıs 2010 - 152 21
TMMOB’den
BAYINDIRLIK BAKANLIĞI TARAFINDAN BİRLİĞİMİZ HAKKINDA
BAŞLATILAN İNCELEME ÜZERİNE TMMOB ÖRGÜTLÜLÜĞÜNE!
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı’nın, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca bir dilekçe üzerine
TMMOB hakkında başlatılan incelemeye ilişkin 11 Mayıs 2010 tarihinde TMMOB Örgütlülüğüne yönelik mesajı
Sevgili Arkadaşlar,
8 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleşen TMMOB 40. Dönem 4.
Danışma Kurulu toplantısında da görüştüğümüz üzere; Siyasi İktidarın, Birliğimiz ve diğer meslek örgütleri üzerinde
bir süredir “inceleme ve araştırma” adı altında yürüttüğü,
ancak amaçlarının ve nedenlerinin hepimizce çok iyi bilindiği baskıcı politikalarının sonu gelmemektedir.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği makamına gönderilen Birliğimiz hakkında “asılsız ve mesnetsiz” iddialarla dolu
bir dilekçe, Genel Sekreterlikçe Cumhurbaşkanlığı Devlet
Denetleme Kurulu‘na iletilmiştir. Kurul tarafından “ciddiye”
alınan dilekçe, 12.01.2010 tarihinde gereği için Başbakanlığa gönderilmiştir. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı dilekçeyi 29.01.2010 tarihinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı‘na
iletmiş, Bakanlık da, gereği için 03.02.2010 tarihinde konu
ile ilgili olarak Bakanlık Teftiş Kurulu‘nu görevlendirmiştir.
Konu Birliğimize “belge ve bilgi istemli” 06.05.2010 tarihli
yazı ile aktarılarak “inceleme” başlatılmıştır.
Asılsız ve mesnetsiz iddiaları içeren şikâyet dilekçesinin
Cumhurbaşkanlığı Makamı ve Başbakanlıkça, Birliğimizi
denetim için gerekçe oluşturması ve şikâyet dilekçesinin
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından
hazırlanan rapora atıf yapılarak gerekçelendirilmesi oldukça anlamlıdır.
Bir husus çok önemlidir: Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan rapor, yazıyla istememize rağmen “gizli” olduğu gerekçesiyle konunun muhatabı
olan, raporun “konusu” olan Birliğimize verilmezken, nasıl
olduysa “birilerinin” eline geçmiş, birileri söz konusu raporu
bizden önce inceleyebilmiş, “eksiklerini” tespit ederek, “asılsız ve mesnetsiz” iddialarla Cumhurbaşkanlığına başvurabilmiştir.
Kamuoyu, devletin yönetiminde ve kurumların çalışmasında “gizli” olduğu ileri sürülen bilgi ve belgeler hakkında -bu
ülkede genel uygulama haline geldiği üzere- kimi çevrelere
yapılan servis sonucu bilgi edinebilmektedir. Demokratik
hukuk devletinde bu yaşananların yeri olmayacağı açıktır.
Sevgili Arkadaşlar,
Hepimiz biliyoruz: Siyasi iktidarın, kendi yanlış icraatlarının
önünde engel olarak gördüğü kamu kurumu niteliğindeki
meslek örgütlerini yeniden şekillendirmeye yönelik niyeti
aşikârdır.
Bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanı, meslek örgütlerinin
“etkin ve verimli şekilde hizmet yürütmelerinin ve geliştirilmesinin sağlanması” gerekçesiyle “araştırma-inceleme” adı
altında Devlet olanakları ile rapor hazırlattırarak, iktidardaki
siyasal partiye “muhaliflik” yapamayacak şekilde tasarlanmasını önermemiştir.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu‘nun raporunda, meslek örgütlerinin bazılarının siyasetle uğraşarak hükümete muhalif güç olduğu, kimi meslek örgütlerinin de
mali olarak çok büyüdükleri (bu bizim örgütümüz değil)
22 Mayıs 2010 - 152
tespitleri yapılarak; bu iki gücün yasal değişiklik ve denetim yoluyla nasıl bertaraf edilebileceğinin yol ve yöntemleri
gösterilmiştir. Bu nedenle bugün yaşananlar tesadüf değildir. Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından altlık oluşturulmuş ve güncel deyimle “düğmeye basılmıştır”. Bakanlıklarda yapılan yasa tartışmaları, Bakanların meslek örgütlerini
kastederek “İki ya da bilemediniz üç maddelik bir yasa ile
bitiririz işi” demeleri ve meslek örgütlerine yönelik başlatılan denetimler, demokrasinin olağan bir süreci olarak asla
algılanamaz.
“Araştırma ve İnceleme Raporu”, meslek kuruluşlarının muhalefetini susturmanın ince önermeleri ile bezenmiştir. Bu
önermeler, ne DDK üyelerinin ne de Cumhurbaşkanı‘nın
görevidir. Çünkü bu makam, Anayasa kuralı gereği ne aktif
güncel siyaset yapabilir ne de üniversite kürsüsündeymiş
gibi doktriner tartışma yapabilir. Bu rapor ile Cumhurbaşkanlığı makamı, siyasal iktidarın bir komisyonu gibi veri
hazırlamış ve önermelerde bulunmuştur. İktidarın yardımcı
organı gibi çalışmış ve siyasette taraf olmuştur.
Meslek örgütlerine siyaset yasağı darbeci rejimin hazırladığı 82 Anayasası ile yürürlüğe girmiş ve bu yasak daha sonra
1995 yılında kaldırılmıştır. Her fırsatta 82 Anayasası‘na karşı
olduklarını söyleyip bu Anayasanın demokratik bir yönde
dönüşümünü, hatta yeniden yazımını savunanların, 82
Anayasası‘nı aşan bir tarzda, anti-demokratik bir tutumla
yetki kullanmaya yönelmeleri, demokrasiden ne anladıklarını yeteri bir açıklıkla ortaya koymaktadır.
Kamuoyu denetimi olmayan, baskı altına alınmış bir toplumda demokrasinin yeşermeyeceği ve gelişmeyeceği tarihin bir gerçeğidir. Siyasal iktidarı kamuoyu denetiminden
korumak tehlikeli bir yoldur. Bu yolun gideceği yerin demokratik rejim olmadığı ise herkesin malumudur.
Sevgili Arkadaşlar,
TMMOB açık, şeffaf ve demokratik bir meslek örgütüdür. Bu
örgüt 50 yılı aşkın tarihi ve 70‘lerde belirlenen yol haritasının doğrultusunda ve kendi iç dinamikleri ile oluşturduğu
ilkeler ışığında çalışmalarını yürütür.
Tamamı tarafımıza iletilmeyen, iletildiği kadarı ile “asılsız
ve mesnetsiz” iddialarla dolu sözlerin yanıtını da şüphesiz
vereceğiz.
Bugüne kadar, emekten ve demokrasiden yana doğru bildiklerini söylemekten hiçbir koşulda vazgeçmeyen Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği‘ni ve bağlı odalarını bu
tür baskı politikaları, bu tür “asılsız ve mesnetsiz” iddialara
dayanan soruşturmalar asla yıldıramaz.
Sevgili Arkadaşlar,
Şimdi hepimize daha fazla görev düşüyor. Şimdi hepimizin
örgütlülüğümüze daha fazla sahip çıkma zamanıdır. Bunun
gereklerini yerine getireceğinize olan inancımız tamdır.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
TMMOB’den
KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA GÖREVDE YÜKSELME VE
ÜNVAN DEĞİŞİKLİĞİ ESASLARINA DAİR GENEL YÖNETMELİĞİN BAZI
MADDELERİNİN İPTALİ İÇİN DAVA AÇILDI
TMMOB, 12 Mart 2010 tarih 27519 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanan “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde
Yükselme ve Ünvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik”
ile değiştirilen Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde
Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel
Yönetmeliğin 5.maddesinin son fıkrası ile Geçici 3. maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle
Danıştay’a başvurdu.
Dava dilekçesinde iptal gerekçesi ve hukuksal dayanaklar şöyle sıralandı:
İPTAL NEDENLERİ ve HUKUKSAL DAYANAKLAR
Görevde yükselmeye ilişkin kurallar 657 sayılı Yasa‘da
belirtilen temel ilkeler ışığında, “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliği”nde düzenlenmiştir. Görevde yükselme ve atamalarda subjektif nedenlerin rol
oynamaması için çıkarılan bu Yönetmeliğin bazı maddelerinde yapılan değişiklikler, 12 Mart 2010 tarihli Resmi
Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
1) Yönetmeliğin 5.maddesi görevde yükselmeye ilişkin
esasları düzenlemiştir. İptalini talep ettiğimiz son fıkrası şöyledir: Ancak, kurumların kendi yönetmeliklerinde
düzenlemeleri kaydıyla, sadece hizmet alanına ilişkin
olarak iki yıllık yüksek öğrenim görünlerin müdür ve
daha alt görevlere, orta öğrenim üzerine kurumlarınca
açılan en az iki yıl süreli mesleki kursları bitirenlerin ise
müdür yardımcısı ve daha alt görevlere atanabilmeleri
için bu maddede öngörülen öğrenim şartı aranmaz.
Kanuna ve Yönetmeliğin amacına tamamen aykırı olan
bu düzenleme ile Kurumlara diledikleri gibi düzenleme yapma yetkisi verilmektedir. Böylece Kanun ve Yönetmelikte getirilen kuralların önemi kalmamaktadır.
Yönetmeliğin Amaç maddesi, “Bu Yönetmeliğin amacı,
liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde hizmet gerekleri
ve personel planlaması esas alınarak, .... görevde yükselme ve unvan değişikliklerine ilişkin usul ve esasları
belirlemektir.” biçiminde düzenlenmiş olup, görevde
yükselmelerin ve atamaların liyakat ve kariyer ilkelerine göre olacağı belirlenmiştir. Buradaki amaç, idarenin
objektif, nesnel ilkelere göre düzenleme yapması iken,
dava konusu düzenleme ile kurumlara istedikleri gibi
düzenleme yapma ve uygulama yetkisi verilmektedir.
İdarenin takdir hakkını da aşan bu düzenlemenin iptali
gerekeceği açıktır.
Bu düzenlemenin uygulanması durumunda, iki yıllık
yüksek öğrenim görünler müdür, ortaöğrenim üzerine
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
kurumlarınca açılan iki yıl süreli mesleki kursları bitirenler müdür yardımcısı olabilmektedirler ve müvekkil
Birlik bünyesindeki ODA‘lara üye olan mimar ve mühendislerin amiri konumuna gelebilmektedirler.
Düzenleme, 657, 2547, 3458 ve 6235 sayılı TMMOB
Yasa‘ya da aykırıdır. 2547 sayılı YÖK Yasası‘nın tanımlar
maddesinde lisans , “Ortaöğretime dayalı, en az sekiz
yarı yıllık bir programı kapsayan bir yükseköğretimdir.”,
yüksek lisans, “(Bilim uzmanlığı, yüksek mühendislik,
yüksek mimarlık, master): Bir lisans öğretimine dayalı, eğitim - öğretim ve araştırmanın sonuçlarını ortaya
koymayı amaçlayan bir yükseköğretimdir.”, ön lisansı,
“Ortaöğretime dayalı, en az dört yarı yıllık bir programı
kapsayan ara insangücü yetiştirmeyi amaçlayan veya
lisans öğretiminin ilk kademesini teşkil eden bir yükseköğretimdir.” biçiminde tanımlanmıştır. Bu tanımdan
da anlaşılacağı üzere öğrenim şartının önemli bir kriter
olduğu tartışmasızdır. Değişiklik ile üniversite mezunları ile mesleki kursiyerler eşitlenmiştir. Bu düzenleme ile
eşitlik ilkesi arasında bir rabıta kurmak olanaklı değildir.
2) Yönetmeliğin Geçici 3. maddesinde de;
“Bu Yönetmelik kapsamına giren ünvanları, ilgili mevzuatı uyarınca kazananların hakları saklıdır. 18/4/1999
tarihinde görevde bulunan ve aynı tarih itibarıyla iki
yıllık yükseköğrenim mezunu olanlar, diğer koşullara
sahip oldukları takdirde, 5 inci maddenin uygulanması
bakımından dört yıllık yükseköğrenim mezunu kabul
edilirler.
Kurumlar, özel yönetmelikleriyle bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan personeli bakımından, 5 inci madde ile öngörülen öğrenim düzeyinin
altında bir öğrenim düzeyi belirleyebilirler.” hükmü yer
almaktadır. Kazanılmış hak tanımını aşan bir şekilde ek
haklar verilen bu düzenleme de yukarıda belirttiğimiz.
2547 sayılı YÖK Yasası ile 3795 sayılı Yasaya aykırıdır.
1999 yılından bu yana, Geçici 3. madde “geçici” hüküm
altında varlığını sürdürmektedir. Değişiklik esnasında
bu geçici maddenin hala yönetmelik hükmü olarak varlığını sürdürmesi “geçici” olmanın mantığına aykırıdır.
Geçiş dönemine ait bir düzenleme iken, kalıcı bir madde
haline dönüşmesi ve yukarıda belirttiğimiz sakıncaların
da ikinci fıkra olarak eklenmesi hem hukuka, 657 sayılı
Yasaya ve Yönetmeliğin amacına aykırıdır.
Sonuç olarak, dava konusu Yönetmelik açıkça hukuka
olup, uygulaması telafisi güç ve imkansız zararlar doğuracak niteliktedir. Bu nedenle dava sonuna kadar yürütmenin durdurulması isteminde bulunulması zorunluluğu doğmuştur.
Mayıs 2010 - 152 23
İncelemeler
YAPISAL OLMAYAN ELEMANLARIN HASAR GÖREBİLİRLİĞİNİN
AZALTILMASI VE SARSMA TABLASI TESTLERİ
İnş. Yük. Müh. İ. Serkan Mısır, Yrd. Doç. Dr. Özgür Özçelik, İnş. Yük. Müh. Sadık C. Girgin
Prof. Dr. Serap Kahraman, Prof. Dr. Türkay Baran
Dokuz Eylül Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü
Yapı Mekaniği ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarı (YADEM)
1. Giriş
İnşaat Mühendisliğinde tasarım aşamasından başlayarak kullanılan bina önem derecesi, ilgili yapının beklenen
deprem performansını da doğrudan etkilemesi gereken
bir faktördür. Deprem yönetmeliklerinde, okullar, spor
salonları, hastaneler gibi yapıların deprem performanslarının normal binalardan daha yüksek olması için önlemler
alınmıştır. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde
yapılan incelemeler, sağlık kuruluşlarının deprem performanslarının diğer binalardan yönetmelikte öngörüldüğü
kadar farklı olmadığını göstermektedir. Bu durum, ülkemizde yapısal olmayan hasarın önlenmesi konusundaki
çalışmalara ket vurmaktadır çünkü mevcut yapıların yapısal güvenliği arzu edilen mertebelerde değilken, yapısal
olmayan elemanların güçlendirilmesi konusu gündem
dahi olamamaktadır. Oysa sağlık kuruluşlarının deprem
sonrasında hizmet verebilirliği sadece yapısal hasara
bağlı değildir. Bu yapılar gerekli önlemlerin alınmaması
durumunda depremde yapısal hiçbir hasarın bulunmaması durumunda dahi yapısal olmayan hasarlar nedeniyle hizmet veremez hale gelmekte, deprem sonrası en
çok ihtiyaç duyulan insan kaynaklarından biri olan sağlık
çalışanları için bir tehdit oluşturmaktadır.
Yapısal olmayan elemanlar (ikincil sistemler), yapı taşıyıcı
sistemi haricindeki diğer tüm donanımdan (taşıyıcı sisteme bağlı olan ve olmayan) oluşmaktadır. Bunlar çatı kaplaması, asma tavanlar, bölme duvarlar, pencereler vb. gibi
mimari elemanlar olabildiği gibi, asansör, ısıtma sistemleri, havalandırma donanımları, ışıklandırmalar, sıvı-gaz dolaşım hatları, tanklar, dondurucular vb. mekanik sistemler ve sağlık donanımları, iletişim cihazları, bilgisayarlar
vb. gibi çok çeşitli türde olabilmektedir. Özellikle yüksek
teçhizatlı yapılarda yapısal olmayan elemanların maliyeti,
yapı toplam maliyetinin büyük bir yüzdesini oluşturmaktadır. San Fernando (1971) depreminde 550 milyon USD
olarak hesaplanan hasarın yarıdan fazlası yapı içindeki
teçhizat ve eşyanın zarar görmesinden kaynaklanmıştır
[1]. Hyogo-ken Nanbu (1995) depreminin neden olduğu
kaybın % 40’ı yapısal olmayan hasardan kaynaklanmıştır
[2,3].
2007 yılında yürürlüğe giren Türk Deprem Yönetmeliği
(Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik 2007, DBYBHY-2007) önceki yönetmeliklerden farklı
olarak sadece yeni yapıların tasarımı hakkında değil, mevcut yapıların deprem güvenliklerinin saptanmasına dair
de bölümler içermektedir. Bu yönetmeliğe göre yapılar,
önem derecesine göre hemen kullanım, can güvenliği ve
göçme öncesi olarak adlandırılan performans düzeylerine ayrılmaktadır. Hastane yapıları böyle bir sınıflandırma24 Mayıs 2010 - 152
da 50 yılda aşılma olasılığı %10 olan depremlerde hemen
kullanımın, 50 yılda aşılma olasılığı %2 olan depremlerde
can güvenliği performans düzeyini sağlamalıdır. Sınıflandırma yapılırken sadece yapısal elemanların değil, yapısal
olmayan donanımın da deprem sonrası sağlık durumu
göz önüne alınmalıdır. Ancak mevcut deprem yönetmeliğinde yapısal olmayan donanımın sağlık durumunu denetleyen bir yönetmelik maddesi bulunmamaktadır. Bu
nedenle, denetim ve alınabilecek önlemler, yabancı ülke
yönetmelikleri [4 ila 9] kullanılarak gerçekleştirilebilir.
2. Yapısal Olmayan Hasarlara Yönelik DEÜ-YADEM
Araştırması
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Yapı Mekaniği ve Deprem
Mühendisliği Laboratuvarında (YADEM) halen sürdürülmekte olan bir proje kapsamında yapısal olmayan elemanların depremde hasar görebilirliklerinin azaltılması
amacıyla araştırmalar sürdürülmektedir [10]. YADEM
araştırma grubu bu çalışmada, 7/24 hizmet vermekte
olan bir alanda, yapısal olmayan hasarı engellemek amacıyla kullanılacak bağlantı elemanlarının malzeme seçimi,
tasarımı ve uygulama esasları konularında çalışmaktadır.
Bu alanda, yurtdışında tamamlanmış araştırma sonuçlarına dayanılarak geliştirilmiş hazır çözümler bulunmaktadır [1, 11] Ancak, önerilen çözümlerin maliyetleri oldukça
yüksektir. Maliyetin önemli kısmını mühendislik çözümü
(know-how) oluşturmaktadır.
YADEM araştırma grubu daha uygun maliyetlerin oluşturulmasının özkaynak kullanımı olduğu gerçeğinden hareketle çözüm arayışına girmiştir. Proje sürerken ABD- California Üniversitesi, San Diego (UCSD) Yapı Mühendisliği
Bölümü’nde sarsma tablaları üzerine doktorasını tamamlayan Dr. Özçelik araştırma gurubuna katılmıştır. Böylece
YADEM, benzerleri ülkemizde de üretilebilecek bağlantı
elemanları vs. donanımın dinamik etkiler (deprem etkisi)
altındaki davranışlarının da gözlenebilmesi amacıyla kullanılabilecek bir sarsma tablasını gerçekleştirme hedefine odaklanmıştır. Sonuçta, %100 yerli bilgi birikimi - %98
yerli malzeme kullanımıyla mekanik bir sarsma tablası
imalatı gerçekleştirilmiştir.
3. Yapısal Olmayan Elemanlar Üzerinde Yapılan
Dinamik Testler
Performans temelli deprem mühendisliğinin yaygın
kullanılmasıyla birlikte, yapısal ve yapısal olmayan elemanların deprem performans düzeylerinin uyumlu hale
getirilmesi önem kazanmıştır. Çünkü bir deprem sonrasında yapısal elemanlar hemen kullanım performans düzeyinde davranmış olsalar bile yapının mimari, mekanik,
elektrik bileşenlerinin hasar görmesi, bütün olarak yapı-
İncelemeler
Resim 1: Çeşitli bağlantı elemanları, sismik sınırlayıcılar ve
askılar
nın daha düşük bir performans düzeyinde davranması
anlamına gelmektedir.
Yapısal olan elemanların deprem yükleri için tasarımı
ile ilgili birçok çalışma mevcutken, yapısal olmayan elemanların deprem yükleri için tasarımı ile ilgili çalışmalar
ve yönetmeliklerin son derece az olduğu bilinmektedir.
Mevcut yönetmelikler ise çok büyük oranda geçmişte
yaşanmış depremlerden edinilen deneyim ve gözlemlere dayanmaktadır [5, 12, 13]. Yapısal olmayan elemanların deprem davranışlarının belirlenmesi ve performanslarının arttırılmasına yönelik deneysel çalışmalar ancak
deprem anında oluşan çok eksenli yapı kat hareketinin
gerçek zamanlı olarak gerçekleştirilmesi ile mümkün olmaktadır. Bunun içinde dünyada tek/çok eksenli sarsma
tablaları (deprem simülatörleri) kullanılmaktadır. Sarsma tablaları, deprem anında oluşan yer ivme hareketini
dolayısıyla yapı üzerine etkiyen atalet kuvvetlerini platformları üzerinde oluşturabildikleri gibi, katlarda oluşan
mutlak kat hareketlerini (kat ivmeleri ve kat ötelenmeleri) de gerçekleştirebilmektedirler. Böylece, deplasman
ve/veya ivme hareketlerine hassas yapısal olmayan elemanlar test edilebilmekte, performansları araştırılabilmekte ve güçlendirme stratejileri geliştirilebilmektedir.
Bu testlerde, zamana bağlı olarak titreşim frekansları
değişen harmonik platform hareketleri kullanılmaktadır
[14].
4. DEÜ-YADEM Sarsma Tablası Özellikleri
DEÜ-YADEM 2. Bölümde özetlenen proje kapsamında,
harmonik hareket üretebilen, krank-biyel mekanizmasının kullanıldığı tamamen mekanik tek yönlü bir sarsma
tablası imal edilmiştir. Proje gereksinimleri göz önünde
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Resim 2: Krank-Biyel mekanizması ile tasarlanan
sistemin planda gösterimi ve limit ivme değerlerinde
yaptırılan harmonik hareket
bulundurularak sistem üzerine yerleştirilecek tabla, çelik
profillerden oluşturulmuş bir platform olarak seçilmiştir.
Gerektiğinde bu platform üzerine plaka yerleştirilerek
geometrik şekli düzgün numunelerin testleri de gerçekleştirilebilecektir.
Bu tasarım, platform üzerinde 400 kg’lık rijit bir kütleyi
öngörülen ivme değerleri içinde hareket ettirebilmektedir. Frekans bant-aralığı 0.3 Hz - 3 Hz arasındadır. Tabla
maksimum +/-125 mm deplasman, 768 mm/sn hız ve
9.806 m/s2 (1.0g) ivme limitlerinde hareket edebilmektedir.
Resim 3: Platform testleri
Bu tasarım, platform üzerinde 400 kg’lık rijit bir kütleyi
öngörülen ivme değerleri içinde hareket ettirebilmektedir. Frekans bant-aralığı 0.3 Hz - 3 Hz arasındadır. Tabla
Mayıs 2010 - 152 25
İncelemeler
maksimum +/-125 mm deplasman, 768 mm/sn hız ve
9.806 m/s2 (1.0g) ivme limitlerinde hareket edebilmektedir.
Resim 5: DEÜ-YADEM sarsma tablası kütle – kontrol testleri
Kaynakça
Resim 4: DEÜ-YADEM binası, sarsma tablası montaj
aşaması
DEÜ-YADEM (Yapı Mekaniği ve Deprem Mühendisliği Laboratuarı) binasına yerleştirilmiş olan sarsma tablasında
tek yönlü dinamik deneyler tam ölçekli olarak yapılabilecek, DEÜ – BAP (Bilimsel Araştırma Projesi) özelinde,
özellikle hastanelerde yapısal olmayan hasarlara karşı
kullanılabilecek malzemelerin sınanması, yeni malzemelerin tasarımı ve denemeleri gerçekleştirilecektir.
5. Değerlendirme
Kullanılacak malzemelerin, yapılacak uygulamaların ulaşılması kolay ve ucuz ürünlerle gerçekleştirilmesi, üstelik
de ülke kaynaklarının kullanımıyla elde edilebilmesi düşüncesi proje için oldukça cazip bir amaç olarak görülmüştür. Böylece, yurtiçinden temin edilebilecek potansiyel malzemeler araştırılmış, üretici firmalara ulaşılarak
sağlanan numunelerin laboratuarımızda (statik şartlarda) bazı dayanım testleri gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar halen devam etmekle birlikte, alınan ilk sonuçlar
yurtdışı kaynaklı olan ürünlerin muadillerinin oluşturulabileceği konusunda umut vermektedir.
Projenin geliştirilmesiyle, deprem sonrasında hizmet verebilmesi büyük önem taşıyan hastaneler için afet planları çerçevesinde yapısal olmayan hasarların önlenmesi
amacıyla alınabilecek önlemler belirlenebilecektir. Bu
amaçla kullanılacak malzemelerin ülke kaynakları kullanılarak imal ve test edilebilmesi için önemli bilgi birikimi
sağlanacaktır.
Ayrıca kurulan sarsma tablası üzerinde farklı alanlar için
araştırmalar yapmak (örnek: doğal gaz valflerinin deprem anında kapanma testleri, deprem izolatörleri geliştirilmesi, titreşime hassas elektronik aksam testleri vb.),
eğitim amaçlı düzenekler oluşturmak mümkün olacaktır.
Teşekkür
Bu çalışma, Dokuz Eylül Üniversitesi Bilimsel Araştırma
Projeleri Koordinasyon Birimi’nin 2008.KB.FEN.023 numaralı proje desteği ile gerçekleştirilmektedir.
26 Mayıs 2010 - 152
[1] EMI-FEMA (1989). “Student Manual for Nonstructural Earthquake Hazard Mitigation for Hospitals and Other Health Care Facilities”. Maryland, Emergency Management Institute.
[2] Hirakawa N. ve Kanda J. (1997). “Estimation of Failure Costs at
Various Damage States,” Summaries of Technical Papers of Annual
Meeting of Architectural Institute of Japan, B-1, Kanto 75-76.
[3] Takahashi N. ve Shiohara H. (2004). “Life Cycle Economic Loss
Due To Seismic Damage of Nonstructural Elements”, 13th World
Conference on Earthquake Engineering Vancouver, B.C., Canada
August 1-6, Paper No. 203.
[4] Federal Emergency Management Agency. (1990). “Seismic Considerations- Health Care Facilities”, FEMA 150, FEMA, Washington
D.C.
[5] Federal Emergency Management Agency. (1994). “Reducing
the Risks of Nonstructural Earthquake Damage: A Practical Guide.
Third Edition”, FEMA 74. FEMA, Washington D.C.
[6] Federal Emergency Management Agency. (2000). “Handbook
for the Seismic Evaluation of Buildings: A Prestandard”, FEMA 310
(replacement of FEMA 178). FEMA, Washington D.C.
[7] Federal Emergency Management Agency. (2002). “Installing
Seismic Restraints For Mechanical Equipment”, FEMA 412, FEMA,
Washington D.C.
[8] Federal Emergency Management Agency. (2004). “Installing Seismic Restraints For Electrical Equipment”, FEMA 413, FEMA, Washington D.C.
[9] Federal Emergency Management Agency. (2004). “Installing Seismic Restraints For Duct and Pipe Equipment”, FEMA 414, FEMA,
Washington D.C.
[10] Baran T. (Yönetici), Kahraman S. (Yürütücü) (2008). “Laboratuarlarda Yapısal Olmayan Deprem Hasarlarının Azaltılması Pilot Proje: Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Acil Biyokimya Laboratuarı,
DEÜ-Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü.
[11] Comerio, M.C. ve Holmes, W.T. (2004). “Seismic Risk Reduction
Of Laboratory Contents”, 13th World Conference on Earthquake
Engineering, Vancouver, B.C., Canada, August 1-6, Paper No. 3389
[12] FEMA (2000), “Prestandard and commentary for the seismic
rehabilitation of buildings”, Federal Emergency Management
Agency (FEMA), Report No. FEMA 356, Washington, DC.
[13] Canadian Standard Association (2002). “Guideline for seismic
risk reduction of operational and functional components (OFCs) of
buildings”, Standard CSA S832-01, Mississauga, Ontario.
[14] Retamales, R, Mosqueda, G., Filiatrault, A., and Reinhorn, A.M.
(2006). “Experimental Study on the Seismic Behavior of Nonstructural Components Subjected to Full-Scale Floor Motions”, 8th National Conference on Earthquake Engineering, San Francisco, U.S.A.,
April 18-22.
Beton
HAZIR BETON SİPARİŞ EDERKEN
DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
Türkiye Hazır Beton Birliği’nin internet sitesinden alıntıdır (www.thbb.org).
Hazır Betonun Siparişi
Hazır betonu sipariş vermeden önce, yapınızda ne tür
beton kullanılacağını doğru tespit etmeniz gerekir. Çünkü, birçok durumda sipariş edilen beton sınıf dayanımı
talebini karşılamasına rağmen, istenen işlevi yerine getirmeyebilir. Örneğin, sülfatlı bir zemine dökülecek temel betonunda dayanıklılık özelliği, basınç dayanımından daha önemlidir. Beton sınıfı, mevcut statik yapı
projesinin üzerinde görülebilir. Ancak çevre şartları iyi
tetkik edilmelidir. Gerektiğinde, hazır beton tesislerindeki uzmanlar da bu konuda yardımcı olabilirler. Hazır
beton kullanıcılarının, TS 11222 Beton - Hazır Beton
Standardı’nı iyi inceleyerek, tüketici olarak hangi haklara ve yükümlülüklere sahip olduklarını bilmeleri gerekir.
ni koruması için transmikserde karıştırılır. Bu karıştırma,
beton sınıfına bağlı olarak farklı devirlerde yapılır.
Taşıma işlemi, tesisin işletme bölümünün sevkiyat programına göre gerçekleştirilir; transmikser operatörü ve
gerektiğinde beton pompası operatörü taşıma ve teslim işleminin diğer sorumlularıdırlar. Transmikser operatörü betonu müşterinin şantiyesine taşır, pompa operatörü de betonu istenilen noktaya, kalıba aktarır. (Pompa
mobil veya sabit olabilir.)
Hazır Betonun Teslim Alınması
Beton Dökümü Başladığında :
t
Her transmikser irsaliyesini betonu basmaya başlamadan önce muhakkak kontrol edin, siparişinize uygun olduğundan, taşıma süresinin geçmediğinden
emin olun.
t
Kıvamını gözleyin ve gerekirse çökme deneyiyle
kontrol edin; siparişinizden daha yüksek kıvamlı betonu geri çevirin. Daha kuru kıvamlı gelen beton için
hazır beton firmasıyla irtibat kurun.
t
Soğuk veya sıcak havalarda taze betonun sıcaklığını
ölçün.
t
Teslim edilen betondan, her biri ayrı transmikserden
olmak üzere, TS 500’de belirtilen adetlerde küp veya
silindir numune alın. Numuneler sayesinde hem birim ağırlıktan (beton miktarından) hem de sınıf dayanımından emin olacağınızı unutmayın.
t
Numunelerinizi alırken, saklarken, kırdırırken ilgili
standartlara uyun.
t
t
Basınç deneyi sonuçlarını TS 500’e göre yorumlayın.
Hazır Beton Siparişinde Aşağıdaki Noktalara Dikkat
Edilmesi Gerekir:
t
Sipariş edeceğiniz betonunun miktarını, basınç dayanım sınıfını, kıvam sınıfını, agrega en büyük tane
büyüklüğünü, miktarını, ne tür bir yapı elemanı için
istendiğini, çevre şartlarını ve varsa diğer özelliklerini
ayrıntılarıyla tesbit edip, siparişinizi ona göre verin.
t
Beton döküm programınızı iki üç gün önceden firmaya bildirin:
t
t
t
t
t
t
- Teslim günü - saati
- Boşaltma şekli (Beton pompası, vinç kovaları vb)
- Boşaltma hızı
- Sipariş bilgileri: İsim - Firma - Vergi Dairesi
- Şantiyenin adresi - telefon
Şantiyede beton döküm ve yerleştirme süresini iyi
ayarlayın, aksaklıklar çıkabilir
t
Zemin veya atmosferde, betonarme elemanlar üzerinde olumsuz etkilerde bulunabilecek çevresel koşullar (sülfat, deniz suyu, asitler, donma-çözülme vb)
hakimse, beton üreticinizi bilgilendirin.
t
Sipariş verdiğiniz betona ilişkin olarak deney sonuçlarını isteyin.
Deney sonuçlarını raporlandırın ve saklayın.
Hazır Betonun Taşınması
Hazır beton, çabuk kullanılması gereken bir
üründür; üretiminden itibaren yaklaşık 2 saat içerisinde,
müşteri tarafından teslim alınması ve kalıba yerleştirme
işlemine başlanması gerekir. Bu süre, bulunulan ortamın koşullarına, çimento ve betonun cinsine ve kimyasal katkıların türlerine bağlı olarak değişebilir.
Hazır beton, bu özelliği nedeniyle “transmikser” adı verilen özel araçlarla taşınır ve teslimata kadar homojenliğiİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Mayıs 2010 - 152 27
Prefabrik
TÜNEL SEGMENTLERİNDE PREFABİKASYON
Soner BİLGE
İnşaat Yüksek Mühendisi
Bilindiği üzere prefabrikasyon, sanayi yapılarından
konutlara, stadyumlardan kapalı tribünlere, köprü kirişlerinden su kulelerine kadar birçok alanda kullanılmaktadır. Önceki sayılarda bu alanlara ait bazı örnekler
vermiştik.
Bu sayımızda ise fotoğraflarla Prefabrike Betonarme Tünel Segmentlerini tanımaya çalışacağız.
Tünel Segment Elemanı
İmalattan Fotoğraflar
Kalıptan Alma
Nakliyeden Fotoğraflar
28 Mayıs 2010 - 152
Prefabrik
Farklı Stok Sahalarından Fotoğraflar
İzmir Metrosu – Ümmühan Ana Tüneli
KAYNAKLAR
1- http://www.traylor.com/content/view/60/112/
2- http://www.afaprefabrik.com.tr/urn7.html
3- http://www.trelleborg.com/en/Ridderkerk/Solutions/Tunnel-Seals/Heinke-Tunnel-Seal-Gasket/
4- http://www.pdt-profiles.com/pages/tunnelbau/tuebbingdichtungsrahmen/tuebbingdichtungsrahmen_en.html
5- http://www.ivysteel.com/publications/Ivy_tunnel_brochure_webVersion.pdf
6- http://www.bosfa.com/docs/DramixSegmentalTunnelLinings.pdf
7- http://www.tunnels.mottmac.com/tunnellingtechniques/immersedtubetunnels/
8- http://spcind.com/show-item.asp?item_id=136
9- Mustafa ERDOĞAN, Çağlar DİNÇ, Serpil ULU - Bursa Beton San. ve Tic. A.Ş “Uluabat Kuvvet Tüneli Projesindeki Segment Üretimi” isimli
makale-.
10- Prof.Dr.Ergin ARIOĞLU – Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Tünel Dersi Notları (7.Bölüm)
11- http://www.ym.com.tr/
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Mayıs 2010 - 152 29
İş Sağlığı ve Güvenliği
YORUMSUZ
Alpaslan ERTÜRK
Öğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A) (DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.)
İŞYERİ SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ İLE ORTAK
SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ HAKKINDA
YÖNETMELİĞİN BAZI MADDELERİNİN YÜRÜTMESİ
DANIŞTAY TARFINDAN DURDURULDU.
Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanarak 15.8.2009 tarihinde yürürlüğe konulan İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında
Yönetmelik’in bir kısım hükümlerinin hukuka aykırı olması sebebiyle iptali için Türk Tabipleri Birliği tarafından
Danıştay’da açılan davada;
Sağlık Bakanlığı’ndan ve Çalışma Bakanlığı’ndan bir takım hususların sorulması ile davalı Çalışma Bakanlığı’nın
davaya yanıtlarını sunmasına; ara kararı yanıtlarının alınması ve davalının davaya yanıtlarını vermesine kadar
dava konusu Yönetmelik hükümlerinin yürütmesinin durdurulmasına karar verildi.
Bu kararla,
- İşçi sağlığı hizmetlerinin en iyi verileceği yerin işyerleri olmasına karşın, sağlık birimi oluşturması zorunlu işyerleri oldukça daraltılarak, işçi sağlığının korunması yerine işverenlerin yükümlülüklerinin azaltılması
amacıyla koruyucu işçi sağlığı hizmetlerinin verileceği
ana birimler olarak kurgulanan ortak sağlık ve güvenlik
birimlerinin, işverenler dışındaki ticari kuruluşlar tarafından da açılmasına olanak tanıyan, ortak sağlık biriminde
hizmet verecek işyeri hekimi ile işveren arasında bir sözleşme yapılmasını sağlamayan, bu birimlerin hizmet ve
personel standartlarını belirlemeyen düzenlemelerinin,
- İşyeri hekimliğinin nitelikli olarak sunulmasını engelleyecek düzenlemeleri ile işyeri hekimi görevlendirmelerinde tabip odasına yetki vermeyen düzenlemelerinin,
- İşyeri hekimine gerçek bir yetki tanımayan, mesleki bağımsızlığını sözde tanıyan ve iş güvencesine ilişkin
herhangi bir hükme yer vermeyen düzenlemelerinin,
- İşyeri hekimliği eğitimlerini içeriği belirsiz biçimde
çerçevelendirip bu konuda ‘özel dersaneleri’ bile eğitim
verebilir hale getiren düzenlemelerinin,
- 15.8.2009 tarihine kadar Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından verilmiş bütün işyeri hekimliği sertifikalarının geçerli, 16.12.2003 tarihinden sonra Türk Tabipleri Birliği ve yükseköğretim kurumlarının işbirliği ile
verilen işyeri hekimliği sertifikalarının ise geçersiz kabul
edilmesine ilişkin düzenlemelerinin yürütmesi durdurulmuştur.
Danıştayın bu kararı sonrasında; T.C. Danıştay Onuncu Dairesinin 29.03.2010 tarihli ve 2010/696 Esas Nolu ara
kararıyla “İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağ30 Mayıs 2010 - 152
lık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik” metindeki
aşağıdaki ibareler ile Ek-4 “İşyeri Hekimliği Sözleşmesi”
başlıklı ek ve Ek-6“ Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi ile
İşyeri arasındaki Sözleşme” başlıklı ek”in yürütmesi
durdurulmuştur.
Bu gelişmeler üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından web
sayfasında aşağıdaki duyuru yapılmıştır.
http://www.ttb.org.tr/images/stories/file/iscisagligi_
dava.doc
İŞYERİ SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ İLE ORTAK
SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK İLE İLGİLİ DUYURU
Bakanlığımıza 30/04/2010 tarihinde tebliğ edilen Danıştay 10. Dairesinin 29/03/2010 tarih ve 2010/696 Esas
sayılı kararı ile 15/08/2009 tarihli ve 27320 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri
ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmeliğin işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlarının eğitim,
sınav, belgelendirme ve görevlendirmeleri, ortak sağlık
ve güvenlik birimleri ve eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi ile ilgili bazı maddelerinin idaremiz savunması
ve ara kararı cevapları alındıktan sonra yeniden bir karar
verilmek üzere yürütülmesi durdurulmuştur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28/1 maddesi gereğince Danıştay ilgili Dairesince yeni bir karar
verilinceye kadar işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının eğitim, sınav, belgelendirme ve görevlendirmeleri
ile ortak sağlık ve güvenlik birimleri ve eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi ile ilgili iş ve işlemler durdurulmuştur.
Kaynak:
http://www.ttb.org.tr/index.php/hukuk/1958-hukuk
http://www.bilgit.com/
http://www.isggm.gov.tr/article.php?article_id=333
Vergi
İNŞAAT İŞLERİNDE KDV İADE UYGULAMASI
Doğan ÖZTÜRK
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
(İMO İzmir Şubesi Mali Danışmanı)
I-Giriş
Bilindiği üzere Katma Değer Vergisinin 29. maddesine göre, bakanlar kurulunca vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup, yıl içerisinde indirilemeyen ve tutarı bakanlar kurulunca
tespit edilecek sınırı aşan vergi iade olunmaktadır.
1.1.1998 tarihinden itibaren 150 m2 ‘ye kadar konut
teslimleri düşük oranda, %1 KDV’ye tabi tutulmaktadır.
Düşük oranda KDV’ye tabi tutulan bu teslimlere ilişkin yüklenilen vergilerden yıl içerisinde indirimlerle giderilemeyen ve bakanlar kurulunca tespit edilen sınırı aşan vergiler iade edilebilmektedir.
İade usulü 74 - 76 - 82 – 85 – 86 -89- 91-99-101 -106-107
sıra no’lu KDV Genel tebliğlerinde açıklanmıştır.
II- KDV İadesine Konu Teslimler ve İade Hesaplaması:
a-İadeye Konu Teslimler:
Yukarıda da belirtildiği gibi İnşaat işlerinde İadeye konu edilecek teslim, 150 m2 ‘den düşük konut teslimleridir. 150 m2 ‘yi geçen konutlar ile işyeri teslimlerinin tamamı %18 oranında KDV’ye tabi
olduğundan bu teslimler için iade söz konusu değildir.
Teslim edilen konut, bir bedel mukabilinde satılmak suretiyle teslim edilmişse bu teslimin iadeye konu olacağı
hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Ancak müteahhidin kat karşılığı aldığı inşaatta, arsa sahibine, arsa karşılığı devrettiği 150 m2 den düşük konut
teslimleri, Yine müteahhidin yaptığı dairelerden kendisinin kullanımına tahsis ettiği 150 m2 den düşük konut
teslimlerinde bir bedel alınmamaktadır. Bedel alınmayan
bu teslimlerin de iadeye konu edilmesi gerekecek mi?
Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere;
müteahhidin arsa sahibine teslim ettiği daireler ile
kendi kullanımına tahsis ettiği daireler teslim sayılıp, vergiye tabi olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu teslimlerden dolayı bir bedel alınmadığı ileri sürülebilir. Bedel alınmayan veya bedeli bilinmeyen durumlarda
ise yine yukarıda belirtilen KDV Kanunu 27. maddesine
göre KDV matrahı, emsal bedel olacaktır. Emsal Bedel’de
V.U.K.’nun 267. Maddesinin 2. sırasında belirtilen düzenlemeye göre tespit edilecektir.
Bu düzenlemelere göre, müteahhidin arsa sahibine
teslim ettiği daireler ile kendi kullanımına tahsis ettiği
daireler için V.U.K.’nun 267/2. sırasındaki düzenlemeye
göre maliyet bedelinin toptan satışlarda %10, perakende satışlarda %5 fazlasıyla fatura düzenlemesi gerekmektedir. (Emsal bedelde KDV matrahı tespit edilirken,
daire maliyetlerinin içerisine genel yönetim giderleri de
dahil edilmesi gerekmektedir. KDV Kanunu Madde 27/4)
Düzenlenen fatura üzerindeki emsal bedeller, yevmiye
defterindeki kayıtlara gelir olarak yazılması söz konusu
olmayacak, sadece KDV’leri kayıtlara işlenmesi yeterli
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
olacaktır. KDV beyannamesinde de matrahlara herhangi
bir tutar yazılmadan ilave edilecek KDV satırına yazılarak
beyan edilecektir
Yukarıdaki şekilde beyan edilen bu teslimlerin de iadeye
konu edilmesi görüşümüze göre mümkün görünmektedir.
Müteahhidin inşaat devam ederken daire satması konusuna gelince, böyle bir durumda henüz daire yapılmamış, fiili bir teslimde bulunmamaktadır. Bu şekildeki
satışa halk arasında topraktan satış diye adlandırılmaktadır. Bu satışta fatura kesilmiş ise vergiyi doğuran olay
gerçekleşmiş olduğundan fatura üzerindeki vergi, fatura
düzenlenme döneminde beyan edilmesi gerekmektedir.
KDV iadesinin talep edilebilmesi için teslimin yapılmış olması şart olduğundan teslimin yapılması beklenmelidir.
74 seri no’lu KDV Genel tebliğinde, iade hakkının doğması için, indirimli orana tabi işlemin gerçekleşmiş olmasını şart koşulmuştur.
Bilindiği üzere, gayrimenkul satışlarında katma değer
vergisini doğuran olay tapuya tescil ile gerçekleşmektedir. Şayet gayrimenkul, tapuya tescilinden önce kişinin
kullanımına tahsis edilmişse bu durumda da teslim gerçekleşmiş olmaktadır.
İstanbul Defterdarlığının 2005 yılında verdiği iki ayrı
özelgesinde, inşaattan önce ya da inşaat devam ederken
dairenin satışında alınan paranın avans olarak değerlendirileceği, fatura kesilmiş olması halinde vergiyi doğuran
olay gerçekleşmiş olacağından bunun beyan edilmesi
gerekeceği, bu satışla ilgili iadenin teslimin yapıldığı dönemde isteneceği yönünde görüş bildirilmiştir.
Buna göre topraktan satışlarda alınan paraların avans
olarak değerlendirilmesi, şayet fatura kesilmiş ise faturadaki KDV’nin fatura tarihinde beyan edilmesi, iadenin
talebi ise, dairenin tapuya tescilden sonra ya da kullanılmaya başlamasından sonra yapılması gerekir.
b- İadeye Konu Edilecek Yüklenilen KDV’nin Hesabı:
KDV iadesi, hesaplanırken inşaat işinin başlangıcından
bitimine kadar inşaatın maliyetine giren inşaat malzeme
alımları, genel üretim ve yönetim giderleri ile ATİK dolayısıyla yüklenilen vergilerin tamamını kapsamaktadır.
İade edilecek KDV’nin hesaplaması aşağıdaki örnek olay
üzerinde yapılmaya çalışılmıştır.
Örnek olay:
Müteahhit Ahmet Demir 2003 yılında kat karşılığı aldığı
arsa üzerinde inşaata başlamış, inşaat 2005 yılında bitmiştir.
Müteahhidin KDV İade tutarı, etap etap aşağıdaki gibi
hesaplanmıştır.
1.Etap: Yüklenilen Toplam KDV’nin Tespiti:
Müteahhidin 2003, 2004 ve 2005 yıllarında inşaatın maliyetine giren inşaat malzeme alımları ve genel üretim
Mayıs 2010 - 152 31
Vergi
giderleri dolaysıyla yüklendiği KDV’ler aşağıdaki gibidir
2003 yılı İnşaat maliyetine giren alımlara ilişkin yüklenilen KDV 50.000 TL 2004 yılı İnşaat maliyetine giren alımlara ilişkin yüklenilen KDV 65.000 TL
2005 yılı İnşaat maliyetine giren alımlara ilişkin yüklenilen KDV 35.000 TL
Toplam Yüklenilen KDV 150.000 TL
2. Etap: Yapılan Daire ve İşyerlerinin m2 alanlarının
Tespiti:
Müteahhit İnşaata 2003 yılında başlamış 2005 yılında bitirmiştir. İnşaat bittiğinde 10 adet daire ve 2 adet işyeri
yapılmıştır. 10 adet daire ve 2 adet işyerinin toplam alanı
1500 m2’dir.
3. Etap: m2 ‘ye İsabet Eden Yüklenilen KDV’nin Tespiti:
1. ve 2. etaptaki verilere göre müteahhit, 1500 m2 inşaat alanını oluşturan daire ve işyerlerinin yapımı sırasında
yüklendiği KDV 150.000 TL dir.
Bir m2 ‘ye isabet eden Yüklenilen KDV ise ( 150.000 /
1500 =) 100 TL olarak hesaplanmıştır.
4. Etap: Düşük Oranlı Konut Teslimlerin Tespiti:
TL KDV’den oluşan fatura düzenlenmiştir.
5. Etap: İadeye Konu Edilmeyecek Teslimlerin Tespiti:
Yukarıda 7. ve 8. sıradakiler hariç diğer teslimler 2005 yılında KDV iadesine konu edilebilecektir.
4. sıradaki satış, inşaat sürerken 2004/haziran döneminde topraktan satış yapılmış olup, henüz bir teslim söz
konusu olmadığından bu satışın 2004/haziran döneminde iadeye konu edilmesi mümkün görünmemektedir.
Dairenin teslimi 2005/haziran döneminde yapıldığından
iadeye de bu dönemde konu edilecektir.
7. ve 8. sıradaki teslimler 2006 yılında yapılmış olduğundan dolayı bu daire teslimlerinin iadesi,bu dönemde iadeye konu edilecektir.
Buna göre 2005 yılında iadeye konu edilecek dairelerin
yüklenilen KDV hesabı aşağıdaki gibi olmaktadır.
6. Etap: İadeye Konu Edilecek Teslimlerin Yüklenilen KDV
Hesabı:
Yukarıda 3. etapta yapılan hesaplamada birim m2 ‘ye
düşen yüklenilen KDV’nin 100 TL olduğu hesaplanmıştı.
Bu tutar iadeye konu edilecek konutların m2 alanlarıyla
çarpılarak yüklenilen KDV bulunmuştur.
KDV iadesine 150 m2 ‘nin altındaki konut teslimleri %1
KDV’ye tabidir. Müteahhidin, 150 m2 ‘den aşağı konut
satışları/teslimleri aşağıdaki gibidir.
2005 yılında İadeye Konu olan Daireler ve yüklenilen
KDV’leri aşağıdaki gibi olmaktadır.
1.
4. Etaptaki Sırası Daire No m2.si Yüklenilen KDV.si
1. 3 no’lu daire 135 m2 olup, nisan 2005 döneminde kat karşılığı alınan arsaya karşılık, arsa sahibine
fatura edilmiştir. Dairenin emsal bedeli 150.000 TL,
KDV’si 1.500 TL dir.
2.
4 no’lu daire 145 m2 olup, nisan 2005 döneminde
kat karşılığı alınan arsaya karşılık, arsa sahibine fatura edilmiştir. Dairenin emsal bedeli 175.000 TL,
KDV’si 1.750 TL dir.
3.
5 no’lu daire 125 m2 olup, haziran 2005 döneminde
müteahhit daireyi kendi kullanımına tahsis etmiştir. Kendi kullanımına tahsis ettiği bu daireyi emsal
bedeliyle kendisine fatura etmiştir. Dairenin emsal
bedeli 125.000 TL olup, KDV’si 1.250 TL dir.
4.
6 no’lu daire 140 m2 olup, bu daireyi müteahhit
2004/haziran döneminde topraktan satmış, 2004/
haziran dönemi için 100.000TL + 1.000 TL KDV’den
oluşan fatura düzenlemiştir. Daire 2005/haziran
döneminde tapuya tescil edilmek suretiyle teslim
edilmiştir.
5.
7 no’lu daire 120 m2 olup, 2005/eylül döneminde
satılmış, bu satışla ilgili olarak 130.000 TL + 1.300 TL
KDV’ den oluşan fatura düzenlenmiştir.
6.
6. 8 no’lu daire 130 m2 olup, 2005/eylül döneminde
satılmış, bu satışla ilgili olarak 140.000 TL + 1.400 TL
KDV’den oluşan fatura düzenlenmiştir.
7.
7. 9 no’lu daire 110 m2 olup, 2006/ocak döneminde
satılmış, bu satışla ilgili olarak 110.000 TL + 1.100 TL
KDV’den oluşan fatura düzenlenmiştir.
8.
8. 10 no’lu daire 100 m2 olup, 2006/nisan döneminde satılmış, bu satışla ilgili olarak 100.000 TL + 1.000
32 Mayıs 2010 - 152
1 3 135 135 x 100=13.500
2 4 145 145 x 100=14.500
3 5 125 125 x 100=12.500
4 6 140 140 x 100=14.000
5 7 120 120 x 100=10.000
6 8 130 130 x 100=13.000
7. Etap: Dönemler itibariyle İade Edilebilir KDV Hesabı:
Bu etapta iadeye konu dairenin teslim edildiği dönemler
tespit edilecektir. İade hesaplanacak ilk dönemin tespitinden sonra o dönemde teslim edilen dairelerin inşası
sırasında yüklendiği(5.etapta hesaplanan) KDV’den, teslim sırasında %1 olarak hesaplanarak beyan edilen KDV
çıkartılacak, kalan KDV, teslimin yapıldığı dönemden bir
sonraki teslimin yapıldığı döneme kadar arada geçen dönemlerdeki KDV beyannamesinde devreden KDV’lerle
karşılaştırılacak, küçük olan KDV tutarı, iade edilecek
KDV olarak esas alınacaktır. Bu iade tutarı bir sonraki
döneme, önceki dönemden iade edilecek KDV olarak
aktarılacaktır. 2. dönem KDV iadesi de aynı şekilde tespit
edilerek önceki dönemden gelen iade edilecek KDV ile
toplanarak bulunan iade tutarı, daha sonraki iade dönemine kadar ara dönemlerin devreden KDV beyannamesiyle karşılaştırılıp yine küçük olan KDV iade edilecek
KDV olarak bir sonraki döneme aktarılacaktır. Bu şekilde
yapılan hesaplamalarla yıl sonuna kadar gelinecektir.
Bilindiği üzere inşaat işlerindeki iade, yıllık olup takip
eden yılın Ocak- Kasım dönemlerinden herhangi birisinde talep edilebiliyor. Yıl sonunda toplanarak gelen iade
tutarı yine iadenin isteneceği döneme kadar aradaki dönem beyannamelerindeki devreden KDV’ ler le karşılaştı-
Vergi
rılacak, küçük olan tutar, iadeye konu edilecektir.
Yukarıdaki açıklamalara göre örnek olayımızdaki müteahhidin dönem dönem iade edilecek KDV’nin hesabı
aşağıdaki gibi olmaktadır.
İlk dönem Nisan 2005
Yüklenilen KDV (5. Etaptan)
( 1 ) %1 Hesaplanarak beyan Edilen KDV (4. Etaptan )
( 2 ) İade edilebilir KDV ( 1 -2 =)
3 no’lu daire 13.500 - 1.500 = 12.000
4 no’lu daire 14.500 - 1.750 = 12.750
Toplam iade Edilebilir KDV 24.750
İade talep edilecek bundan sonraki dönem haziran ayı
olduğundan karşılaştırma yapmak için, 2005/nisan-mayıs dönemleri KDV beyannamesindeki devreden KDV
bilgileri gerekli olacaktır. Bu beyannamedeki bilgilerin
aşağıdaki gibi olduğu varsayılmıştır.
2005/nisan dönemi devreden KDV 28.000
2005/mayıs dönemi devreden KDV 20.000
Yukarıdaki tabloda toplam iade edilebilir KDV 24.750
TL, 2005/mayıs dönemindeki devreden KDV 20.000 TL
olup, bu tutar daha düşük olduğundan 2005/haziran dönemine aktarılacak iade tutarı olarak esas alınacaktır.
Haziran 2005 dönemi Yüklenilen KDV (5. Etaptan)
( 1 ) %1 Hesaplanarak beyan Edilen KDV (4. Etaptan )
( 2 ) İade edilebilir KDV ( 1 -2 =)
Önceki dönemden gelen iade edilecek KDV(2005/
Nisan ) 20.000
5 no’lu daire 12.500 -1.250 = 11.250
6 no’lu daire 14.000 -1.000 = 13.000
Toplam iade Edilebilir KDV 44.250
İade talep edilecek bir sonraki dönem eylül dönemi
olduğundan, karşılaştırma yapmak için 2005/haziranağustos dönemleri KDV beyannamesindeki devreden
KDV bilgileri gerekli olacaktır. Bu beyannamelerdeki bilgilerin aşağıdaki gibi olduğu varsayılmıştır.
2005/Haziran dönemi devreden KDV 58.000
2005/Temmuz dönemi devreden KDV 60.000
2005/Ağustos dönemi devreden KDV 45.000
Yukarıdaki tabloda toplam iade edilebilir KDV 44.250 TL
olup, 2005/haziran-ağustos dönemlerindeki KDV beyannamelerinde gözüken devreden KDV’lerden düşük olduğundan bu tutar, bir sonraki döneme iade edilecek KDV
olarak devredecektir.
Eylül 2005 dönemi Yüklenilen KDV (5. Etaptan)
( 1 ) %1 Hesaplanarak beyan Edilen KDV
(4. Etaptan )
( 2 ) İade edilebilir KDV ( 1 -2 =)
Önceki dönemden gelen iade edilecek KDV(2005/
Haziran ) 44.250
7 no’lu daire 10.000 - 1.300 = 8.700
8 no’lu daire 13.000 - 1.400 = 11.600
Toplam iade Edilebilir KDV 64.550
En son iadeye konu edilecek teslim 2005/eylül ayında yapılmıştır.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
2005 yılında yapılan teslimlere ilişkin iade talebi 2006/
mart döneminde yapılacağı varsayılmıştır.
Buna göre 2005/eylül döneminden iadenin talep edildiği dönemden bir önceki 2006/şubat dönemine kadar
verilen KDV beyannamelerindeki devreden KDV bilgilerine ihtiyaç vardır. Bu bilgilerinde aşağıdaki gibi olduğu
varsayılmıştır.
2005/Eylül dönemi devreden KDV 73.000
2005/Ekim dönemi devreden KDV 58.000
2005/Kasım dönemi devreden KDV 60.000
2005/Aralık dönemi devreden KDV 85.000
2006/Ocak dönemi devreden KDV 75.000
2006/Şubat dönemi devreden KDV 69.000
Yukarıdaki tabloda toplam iade edilebilir KDV
64.550 TL dir.
Ancak iadenin talep edileceği dönemden önceki 2006/
Şubat ayına kadar gözüken devreden KDV’lerle karşılaştırılıp, en düşük olanı iadeye konu edilmesi gerekmektedir. Bu karşılaştırma yapıldığında, 2005/ekim ayının devreden KDV ‘si en düşük olup, 58.000 TL dir. Bu nedenle bu
tutar iadeye esas alınacaktır.
8. Etap: Talep Edilecek İade Tutarı:
İndirimli oranların teslimlerine ait iade yıllık olup, iade,
takip eden yılın ocak-kasım dönemlerinden herhangi
birinde istenebilmektedir. Bu dönemlerde iadenin talep
edilmemesi durumunda düzeltme beyannamesi vermek
suretiyle de olsa daha sonraki dönemlerde iade talep
edilememektedir.
Bir önceki etapta müteahhidin 2005 yılındaki 150 m2
den düşük konut teslimleri için hesapladığımız iadeye
esas alınması gereken tutar 58.000 TL dir.
Her yıl bakanlar kurulunca tespit edilen sınırı aşan vergiler iade edilebilmektedir.Bu tutar 2005 yılı için 10.000 TL
olarak tespit edilmiştir.
Buna göre 2006/mart döneminde talep edilecek iade tutar (58.000 - 10.000 =) 48.000 TL olacaktır.
NOT : 2010 yılı iade sınır kdv tutarı 13.300,00 TL (113 SERİ
NOLU KDV TEBLİĞİ)
Görüldüğü gibi inşaat işlemlerinde KDV iadesi önemli
ve ayrıntılı bilgi gerektiren bir unsurdur. KDV kanunun
29 maddesinde bahsi geçen indirim oranlı işlemlerde
iade uygulaması inşaat sektöründe 2000 yıllardan sonra
hayata geçirilmiş ve halen uygulanmaktadır.Hesaplama
örneği verilmiş olan KDV iadesi tüm vergi borçlarından,
SSK primlerinden tutunda doğalgaz elektrik faturalarımızın ödenmesine kadar mahsup hakkı tanınmış bir
işlem olarak uygulamada yerini almıştır.Özellikle inşaat
müteahhitliği yapan mühendislerimizin bu konuya hassasiyet göstermeleri ve mali müşavirlerinden bu yönde
talepte bulunmalarını önemle tavsiye ediyorum.
Bir sonraki yazımda mükellef olma bilinci ve mükellefin
vergi SSK ve diğer ilgili kanunlar karşısındaki sorumluluklarını dile getireceğim.
Mayıs 2010 - 152 33
Sağlık
KAMU HASTANELERİ İŞLETMELERİ BİRLİĞİ YASASI
Dr. Fatih SÜRENKÖK
Sağlığı tamamen piyasalaştırmak isteyen AKP hükümeti, yeni bir yasa ile bu konuda bir adım daha atıyor.Tam
günü çıkardıktan sonra son hamleyi yaparak devlet
hastanelerini önce “işletme” haline getirip, daha sonra
“karlılık” durumuna göre kapatmanın ya da satarak devretmenin yolunu açacak yasa TBMM alt komisyonlarından geçerek ülkenin ve Meclisin gündemindeki sırasını
bekliyor.
Aslında bu işletme mantığını keşfedip ülkeye vereceği
faydayı(!) ilk aklına getirenler AKP’liler değil.
1.Çiller hükümeti,-DYP-SHP koalisyonu-1995 yılının başında KAMU KURUM VE KURULUŞLARINA AİT SAĞLIK
İŞLETMELERİNİN YÖNETİMİ İLE ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİĞİ (Resmi Gazete Tarih:
11.1.1995; Sayı: 22168 ) çıkardı.
2001 yılının sonlarında da halen CHP milletvekili sayın
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel müdürlüğünü yaptığı
SSK, kendi hastaneleri için SOSYAL SİGORTALAR KURUMU BAŞKANLIĞI SAĞLIK İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
SAĞLIK İŞLETMELERİ YÖNETMELİĞİ (Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı Resmi Gazete Tarihi: 09/11/2001
Resmi Gazete Sayısı: 24578) çıkarttı. Görüldüğü gibi
mantık işletme ve para olunca siyaset fark etmiyor
galiba. Ancak iki yönetmelikte TTB yaptığı hukuki mücadele sonunda iptal edildi ve yürürlüğe konulamadı.
Ancak bugün getirilmek istenen çok daha acımasız bir
versiyon.
Nedir bu yasa ve neler getiriyor, neler götürüyor?
Önce amaca bakalım.Olduğu gibi taslaktan alınan cümle;
“Bu Kanunun amacı; Bakanlar Kurulunun pilot olarak
belirleyeceği illerde, ikinci ve üçüncü basamak sağlık
hizmetlerinin hakkaniyete, halkın ihtiyaç ve beklentilerine uygun, kolay erişilebilir, verimli, kaliteli ve etkin
şekilde sunulmasını sağlamak amacıyla kamu hastane
birlikleri kurulması ve çalıştırılması ile ilgili esasları belirlemektir.”
Pekiyi, bu amaç için ne yapmalı?
“Bakanlığa bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumları, …… Bakanlığın ilgili kuruluşu statüsünde birliğe dönüştürülür. … aynı ilde birden fazla birlik kurulabileceği gibi, birden fazla ili kapsayacak şekilde de birlik
kurulabilir.
Oluşan birlik nasıl yönetilir?
“Birliğin organları yönetim kurulu, genel sekreterlik ve
hastane yöneticiliklerinden oluşur.
34 Mayıs 2010 - 152
Yönetim kurulu birliğin en üst karar organıdır ve 7 kişiden oluşur.
a) İl Genel Meclisi tarafından belirlenen hukuk öğrenimi
görmüş bir üye.
b) İl Genel Meclisi tarafından belirlenen yeminli mali
müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir bir üye.
c) Vali tarafından belirlenen işletme, iktisat veya maliye
alanında en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş bir
üye.
ç) Bakanlıkça belirlenen tıp öğrenimi görmüş bir üye.
d) Bakanlıkça belirlenen sağlık sektöründe tecrübe
sahibi ve alanında en az dört yıllık yüksek öğrenim
görmüş bir üye.
e) Ticaret ve sanayi odası veya bunların ayrı kurulmuş
olması halinde ticaret odası tarafından belirlenen, en az
dört yıllık yüksek öğrenim görmüş bir üye.
f ) İl sağlık müdürü veya aynı ilde birden fazla birlik bulunması halinde Bakanlıkça belirlenecek il sağlık müdür
yardımcılarından birisi.”
Görüldüğü gibi artık hastane değil işletme yönetildiği
için hekime ihtiyaç yok.7 kişinin ikisinin hekim olması
yeterli görülmüş.
Bu yönetim kurulunun görevleri içinde neler var:
“Mevcut kapasitelerin değerlendirilerek hastane ve
ünitelerinin kurulması, kapatılması, birleştirilmesi veya
niteliğinin değiştirilmesi konusunda Bakanlığa öneride
bulunmak,
Maliyeti yüksek ve ileri teknoloji ürünü olan tıbbi cihazları temin etmek, kiralamak ve bunları verimli şekilde
dağıtmak, İhtiyaç duyulması halinde tıbbi uzmanlık hizmeti satın
alınmasına karar vermek,
Hizmetlerin mevzuata, stratejik plan ve performans
programına uygun yürütülmesini sağlamak, halk ve çalışan memnuniyetini, verimlilik ve kalite standartlarını
geliştiren tedbirler almak,”
Gelirini tedavi hizmeti vererek sağlayan işletmenin giderleri arasında neler var?
“Yönetim kurulu üyeleri huzur ücretleri ile birliklere
devredilen ve istihdam edilecek personelin aylık, ücret
ve mevzuatı uyarınca yapılacak her türlü ödemeleri,
Tıbbi uzmanlık hizmeti ile avukatlık ve danışmanlık hizmeti satın alınması,
Laboratuvar ve görüntüleme hizmet alımına ilişkin giderler, Mevzuatı uyarınca yapılacak hizmet alımına ilişkin gi-
Sağlık
derler,”
Bu işletmelerde çalışacak personelin özlük haklarına
başlangıçta yumuşak geçiş yapılmış;
“Kamu kurum ve kuruluşlarının memur kadrolarında
çalışanlardan uygun niteliklere sahip olanlar, kendilerinin isteği ve kurumlarının muvafakati ile …cetvelde
belirtilen pozisyonlarda sözleşmeli statüde istihdam
edilebilir.”
İşletme haline getirilen hastaneler sınıflandırılmaktadır;
“Hastaneler; hizmet altyapısı, organizasyonu, kalite, verimlilik ve hasta memnuniyeti gibi konularda Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslara göre değerlendirmeye
tabi tutulur. Değerlendirme sonuçlarına göre hastanelere yüz üzerinden puan verilir ve her yıl değerlendirme yenilenir. Hastanelerin sınıflandırılmasında puanlar
esas alınır ve beş sınıfa ayrılır. Bu şekilde sınıflara ayrılan
hastanelerin, kapasite ve kaynaklarını birleştirerek aralarında görev paylaşımı yapılmasına, bu suretle daha
rasyonel çalışmasına imkan vermek üzere hastane
grupları oluşturulur ve bu grubun ağırlıklı ortalaması
(C) ve üzeri olanlar birliğe dönüştürülebilir.”
Görüldüğü gibi işletmeye dönüştürülerek sınıflandırılan hastaneler performanslarına yani karlılıklarına göre
gerekirse yerel yönetimlere devredilecek ya da satılacaktır. Yine bakanlığın direk yapamadığı “Tıbbi uzmanlık hizmetinin satın alınması” da bu yasa ile kolaylıkla
yapılabilecektir.Personelin sözleşmeli olmasının önü
açılmıştır.
Özelleştirmenin yolunu işletmeden geçirmeye çalışan
AKP, her yeri TEKEL, herkesi 4-C li yapmaya çalışmaktadır.
Kabullenilmesi mümkün olmayan bu yasaya da kim dur
diyecek?
Yine yeniden G(ö)reve!
BULMACA ÇÖZÜMLERİ
Kare Bulmaca
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
M
E
Y
M
E
N
E
T
2 3 4 5
A N F
L A N
O
S A
S G
P E Y
E S E P
R
T E
E L
N
S L A
V E F A
6
A
K
K
A
N
S
A
H
7 8 9 10
K T Ü R
R A M O
K E K
R
R A
Z A
H A
A
A L Ü P
N
M O
N L E T 6 1 5 9 2 8 4 7 3
8 9 4 6 3 7 1 5 2
3 2 7 5 1 4 6 8 9
Sudoku (Kolay)
3 9 2 7 1 4 6 8 5
6 1 7 5 8 3 4 2 9
8 4 5 2 9 6 3 7 1
9 2 1 4 6 8 7 5 3
4 7 6 3 2 5 1 9 8
5 3 8 9 7 1 2 6 4
1 6 4 8 5 2 9 3 7
2 5 9 1 3 7 8 4 6
7 8 3 6 4 9 5 1 2
Sudoku (Çok zor)
1 6 9 2 7 5 8 3 4
4 5 3 1 8 6 2 9 7
2 7 8 3 4 9 5 6 1
9 8 1 4 6 3 7 2 5
5 4 6 7 9 2 3 1 8
7 3 2 8 5 1 9 4 6
Sudoku (Zor)
9 2 3 4 6 1 8 5 7
8 7 1 3 9 5 2 6 4
4 5 6 2 8 7 1 9 3
6 8 2 1 5 3 7 4 9
5 9 7 8 4 6 3 1 2
1 3 4 7 2 9 5 8 6
3 4 8 6 1 2 9 7 5
7 6 9 5 3 8 4 2 1
2 1 5 9 7 4 6 3 8
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Mayıs 2010 - 152 35
Hukuk
İLETİŞİMİN HUKUKA AYKIRI OLARAK DİNLENMESİ
Avukat Baki OKAN
Konuya olan ilginin ülkemizde son dönemde sıkça
yaşanan ve kamuoyuna değişik isimler altında servis
edilen ceza davaları nedeniyle yoğunlaştığını herkes gibi ben de gözlemliyorum. Kuşkusuz yazılı ve
özellikle görsel medyanın magazinleştirerek sunduğu iletişimin dinlenmesi olgusunun hukukçu olarak
beni ilgilendiren yönü yapılan dinlemelerin hukuka
uygun olup olmadığı noktasındadır. Konunun başta
T.C. Anayasası’nın 22. maddesindeki haberleşme hürriyeti kapsamında olmak üzere İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesi’nin 8. maddesi olmak üzere birçok yönden
incelenmesi ve değerlendirilmesi olasıdır. Ancak bu
yazımda, iletişimin dinlenmesi konusunun özellikle
ceza ve ceza usulü yasası açısından teknik ayrıntılara
girmeden bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağım.
Haberleşme özgürlüğü ve bu özgürlüğe saygı
gösterilmesi hakkı, kısaca; kesintiye uğramadan
ve başkaları tarafından sansürlenmeden, gizliliğinin çiğnenmeden iletişim kurma hakkıdır. Aksi
davranışlarda bulunmak Türk Ceza Kanunun 132.
maddesi vd. uyarınca yaptırıma bağlanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde haberleşme özgürlüğünün sınırlandırılması konusunda bazı ölçütler
getirilerek, bu özgürlüğün sınırlandırılmasına ilişkin
hükümlerin dar yorumlanması gerektiği sıkça vurgulanmaktadır.[1]
Anayasanın 22 maddesinde;
“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Milli güvenlik, kamu düzeni, suçun işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden
biri veya bir kaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş
hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merci yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme
engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına
sunulur. Hâkim kararını kırk sekiz saat içinde açıklar,
aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları
kanunda belirtilir.” hükmü yer almaktadır.
Günümüzde hemen tüm devletlerde ceza yargılamasında kovuşturma organlarına telekomünikasyon
yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesine olanak
sağlayan yasalara yer verilmektedir. Hukukumuzda
söz konusu önlem, 1999 yılında yürürlüğe giren Çıkar
Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu ile yasal bir
36 Mayıs 2010 - 152
düzenlemeye kavuşturulmuştur. Anılan önlem, “telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi”
başlığı altında 135 ve devamı maddelerinden itibaren
yeniden düzenlemeye kavuşturulmuş bulunmaktadır.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesine, ceza yargılaması dışında önleyici amaçla
ve istihbarat amacıyla da başvurulabilmektedir. Konumuzla ilgili olmamakla birlikte, gerek önleme ve gerekse istihbarat amacıyla bu önleme başvurulmasına
ilişkin koşulları açıkça düzenleyen bir yasa mevcut olmadığını da vurgulamak gerekir. Oysa AİHM kararlarına göre, bu önleme ancak önlemin kötüye kullanılmasına karşı etkili ve uygun garantiler öngörülmesi ve
koşullarının kanunda açıkça düzenlenmesi koşuluyla
başvurulabilir. Bu yüzden önleme ve istihbarat amacıyla bu önleme başvurulabilmesi için gerekli koşulları gösteren yasal düzenlemelere gereksinim vardır.
CMK’da sözedilen önlemin uygulanması, “bir suç dolayısıyla” ceza soruşturması yapılması koşuluna bağlı tutulmuştur. Ceza yargılama hukuku açısından bu yetkinin, delil elde etmek amacıyla halen işlenmiş olan bir
suçun kovuşturmasıyla sınırlı olduğu söylenebilir. Böylece söz konusu önleme bunun dışındaki bir amaçla
başvurma olanağı ortadan kaldırılmıştır.
Bu önlemin uygulanması yoluyla elde edilen bilgiler,
hangi amaçla elde edilmiş ise, ancak o amaç için kullanılabilir ve öngörülen amaç dışında başkaca bir amaçla bu bilgilerden yararlanılamaz.
UYGULANMA KOŞULLARI
Maddi koşullar
Telekomünikasyon araçlarıyla yapılan iletişimin denetlenmesi önlemine “ancak demokratik kurumları
korumak bakımından mutlak zorunluluk bulunması”
koşuluyla başvurulabilmektedir. Bu koşul AİHM kararlarında yer almaktadır. Bunun sonucu olarak da
önlemin uygulama alanına girecek suçların sınırlı tutulması zorunludur.
Bu önlemin amacının organize suçlulukla daha etkin
mücadele olduğu belirtilmekte ise de organize suçluluk üzerinde herkesin uzlaştığı bir tanımı bulunmamaktadır.
CMK m. 135/6, yalnızca tek tek sayılmak suretiyle gösterilen suçlar bakımından bu önlemin uygulanmasına
olanak sağlamıştır. Bu bağlamda söz gelimi suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu (TCK m. 220) veya
silahlı örgüt suçu (TCK m. 314) için bu önleme başvurulabildiği halde, bu örgütler bünyesinde işlenen
suçların aydınlatılması için, bunlar CMK m. 135/6’da
Hukuk
sayılan diğer suçlar arasında açıkça gösterilmiş olmadıkça, bu önleme başvurulamayacaktır.
Söz konusu önlemin uygulanması için, CMK m.
135/1’de “suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı” gereklidir. Şayet buradaki kuvvetli
şüphe deyimi, sanığın mahkum edilmesi konusunda
yüksek bir olasılık bulunduğu biçiminde anlaşılacak
olursa, artık bu önleme başvurma gereği de kalmaz.
Haberleşme özgürlüğüne ağır müdahale oluşturan
bu önlemin tam olarak ortaya konulamayan şüpheye
dayanarak kötüye kullanılmasını önlemek kaygısıyla
böyle bir düzenlemeye yer verilmiştir. Ancak bu tür
kaygılar söz konusu önlemi uygulanmaz duruma da
getirmemelidir. Önleme başvurulabilmesi için “kuvvetli şüphe/güçlü kuşku” zorunluluğu aranması, aynı
zamanda, önleme, “başka yolla kanıt elde edilmesi
olanağının bulunmaması” biçimindeki gereklilikle de
bağdaşmamaktadır. Esasen suçun işlendiği yolunda
güçlü kuşkunun varlığı, çoğunlukla “başka yolla elde
edilmiş” kanıtların da zaten mevcut olduğu anlamına
gelmektedir.
Belirtilen önlemin uygulanabilmesi koşullarından biri
de, bu önleme başvurmak için “başka suretle delil elde
edilmesi olanağının bulunmaması” koşuludur. Başka
bir deyişle, bu önlem diğerlerine göre ikincil niteliktedir. Başka bir önleme başvurmanın sonuca ulaşmayı
güçleştirecek olması, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesi önlemine başvurmak için
yeterli sayılmamalıdır.
Görüldüğü gibi bu önlemin kötüye kullanılma tehlikesi bulunduğu çok açıktır. Önlemin gizliliği de dikkate alındığında arama, elkoyma, tutuklama gibi aynı
ölçüde olayı aydınlatma olasılığı bulunan diğer koruma önlemleri, iletişimin dinlenmesine göre öncelikli
olmalıdır.
Uygulamada somut olayda bu önlemlerden hangisi
aynı sonuca ulaşmak bakımından, temel hak ve özgürlüklere daha az müdahale oluşturuyorsa, o önleme öncelik tanınmalıdır.
İletişimin dinlenmesi önlemi kural olarak, sanık ve
şüpheliye yöneliktir. Hazırlık soruşturması sonucunda
“kovuşturmaya yer olmadığı kararı” verilmiş ise, artık
“şüpheli”den söz edilemeyeceği için aynı kişiyle ilgili
olarak bu önleme başvurulamaz. CMK m. 137/3’de
“şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verilmesi” durumunda önleme son verileceği belirtilmektedir. Yine, sanık hakkında verilen beraat veya
mahkumiyet kararından sonra da, şüphe ortadan
kalktığı için bu önlemin uygulanması olanaksızdır.
Uygulanmadan önce çok ciddi bir duyarlılık gerektiren bu önlem, kovuşturulan suçla ilgili olmayan üçüncü kişiler üzerinde de etkisini gösterir. Bu durum hiç
kuşkusuz önleme başvurulmasını engellemez. Ancak,
bunun için somut olgulara dayanan bir şüphe bulunmalı ve bir veya birden fazla kişi hakkında hazırlık soİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
ruşturması başlatılmış olmalıdır.
CMK m. 135/2’de “şüphelinin tanıklıktan çekinebilecek
kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz” denilmek
suretiyle görüşmenin/konuşmanın karşı tarafının tanıklıktan çekinme yetkisine sahip olması durumunda,
bu önlem uygulanamaz. Bu önlemin uygulanmasına başlanmadan önce üçüncü kişi ile şüpheli/sanık
arasındaki ilişkinin bu nitelikte olup olmadığı belli
olmadığından bu durum, önleme başvurulmasını engellemez. Dinlemenin başlamasından sonra ilişkinin
bu nitelikte olduğu ortaya çıkarsa, önlemin uygulanmasına devam edilmesine olanak yoktur. Bu durumda
ise, o ana kadar elde edilmiş olan bilgiler kanıt olarak
kullanılamayacaktır. Nitekim CMK m. 135/2’de “kayda
alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması
hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir” denilmektedir.
Biçimsel Koşullar
CMK m. 135/1’de de, açıkça vurgulandığı gibi, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesi/
denetlenmesi önlemi haberleşme özgürlüğüne ağır
müdahaledir. İşte bu nedenle, önlemin uygulanması için hakim kararı veya onayı aranması zorunludur.
Hakim kararı veya onayı, önleyici bir hukuksal koruma
sağlamaktadır. Ancak gecikmede tehlike söz konusu
ise, savcılık da karar verme yetkisine sahip bulunmaktadır. Önleme, savcı tarafından karar verilmesi durumunda belli bir süre içinde kararın hakimin onayına
sunulması; aksi takdirde kararın hükümsüz kalacağı
öngörülmektedir.
Kararın Biçimi ve İçeriği
CMK m. 135/3 c.1’de “kararda, yüklenen suçun türü,
hakkında önlem uygulanacak kişinin kimliği, iletişim
aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite olanak veren kodu, önlemin türü, kapsamı ve
süresi belirtilir” denilmektedir.
Kararın Yerine Getirilmesi
Telekomünikasyon yoluyla yapılan haberleşmenin denetlenmesi önlemi de, savcılık ve onun yardımcı organı
olan kolluk tarafından yerine getirilmektedir. (CMK m.
137/1). Bununla birlikte bu önlemin yerine getirilmesi için aynı zamanda haberleşme hizmeti sunan
kurumlar için de bazı yükümlülükler getirilebilmektedir. Nitekim CMK m. 137/1 uyarınca “C. Savcısı veya
görevlendireceği adlî kolluk görevlisi, telekomünikasyon
hizmeti veren kurum ve kuruluşların yetkililerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması işlemlerinin yapılmasını ve bu amaçla cihazların yerleştirilmesini
yazılı olarak istediğinde, bu istem derhâl yerine getirilir”
denilmektedir.
Uygulamada genellikle konuşmanın dinlemeye alınması ile yetinilmemekte; önce konuşma otomatik olarak kaydedilmekte ve daha sonra da (gerektiğinde parMayıs 2010 - 152 37
Hukuk
ça parça) yazılı olarak tutanağa geçirilmektedir. CMK
m. 137/2’de “tutulan kayıtlar, C. Savcılığınca görevlendirilen kişiler tarafından çözülerek metin haline getirilir.
Yabancı dildeki kayıtlar, tercüman aracılığı ile Türkçe’ye
çevrilir” hükmüne yer verilmiştir.
Önlemin Süresi, Sona Ermesi ve Dokümanların
Yok Edilmesi
Süre
CMK m. 135/3 c.2 de kararın en çok üç ay için verilebileceğini ve bu sürenin ancak bir defa uzatılabileceğini öngörmüştür. Buna göre CMK uyarınca uzatma ile
birlikte kararın süresi 6 ayı geçemeyecektir. Öte yandan uzatma kararı verilebilmesi için, önleme başvurulabilmesi için gerekli koşulların halen mevcut olması
ve mevcut olduğunun da uzatma kararında açıkça
gösterilmesi gerekir. Aksi durumda süre açısından getirilen sınırlamanın gereksiz ve keyfi biçimde göz ardı
edilmesine yol açılmış olur.
Sona Erme
İletişimin denetlenmesi önlemine ancak belirli bir süre
için karar verilebileceğine göre, öncelikle bu sürenin
bitmesi durumunda önleme ilişkin karar kendiliğinden
hükümsüz kalır. Bu durumda önlemin uygulanmasına
derhal son verilmelidir; aksi takdirde sürenin dolmasından sonra elde edilecek bilgilerin delil olarak değerlendirilmesine olanak yoktur. CMK m. 135/1 c.3’te
sürenin dolması veya C. Savcısı tarafından verilen
kararın hakim tarafından sonradan onaylanmaması,
önleme son verilmesini gerektiren bir neden olarak
düzenlenmiştir.
Elde Edilen Bilgilerin Yok Edilmesi Yükümlülüğü
İletişimin denetlenmesi sonucu elde edilen bilgilerin
amaç dışı kullanılmasını önlemek için, önlemin uygulanmasından sonra, artık gerek duyulmayan ve bu
önlemlerin hukuka aykırı olarak uygulanması sonucu
elde edilmiş olan bilgilerin yok edilmesi gerekir. CMK
m. 137/3 c. 2’de önlem uygulanması sonucu elde edilen bilgilerin savcının denetimi altında yok edileceği
öngörülmüş ve bu yükümlülüğün yerine getirilmesi,
“önleme son verilmesi” koşuluna bağlanmıştır.
İlgiliye Bildirme
Hukuksal korunma güvencesinin (Any. m. 36) etkili olarak gerçekleşmesi, önlemin uygulanmasından sonra
ilgiliye, hakkında önlem uygulandığı konusunda bilgi
verilmesini gerekli kılmaktadır. Gerçekten bu önleme
ilişkin karar ve işlemler gizli yürütüldüğü için, ilgili,
önlemin uygulanmasından önce veya uygulandığı
sırada hakkında böyle bir önleme başvurulduğunu
bilememekte; bu durum, onun hukuksal korunma
güvencesinden de fiilen yararlanamaması sonucuna
yol açmaktadır. Yalnızca şüpheli veya sanığa değil, önlemle ilgili olan üçüncü kişilere de, bu kişiler biliniyor
38 Mayıs 2010 - 152
ve soruşturmanın amacı tehlikeye düşmeyecekse, bilgi verilmesi gerekmektedir.
Yasaya göre “tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların yok
edilmesi halinde, en geç onbeş gün içinde, Cumhuriyet
Başsavcılığı, önlemin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu
hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir”. Bildirme yükümlülüğünün kapsamına yalnızca şüpheli veya sanık
değil, önlemle ilgili olan herkesin alınması yerinde olmuştur.
Rastlantıyla/Tesadüfen Elde Edilen Kanıtlar
Rastlantıyla ele geçen delillerden ne anlaşılmalıdır?
Bununla ifade dilmek istenen; yapılan soruşturma ile
ilgisi bulunmayan ve soruşturma yapılırken bir başka
suçun işlendiğini gösteren ve soruşturma yapılırken
ele geçirilen delillerdir. Önleme başvurulması sonucu
başka bir suçla ilgili olarak tesadüfen elde edilen bu
bilgilerin ayırım yapılmaksızın delil olarak değerlendirilmesine olanak sağlanacak olursa, hakkında önlem
uygulanmasına olanak bulunmayan suçların aydınlatılması amacıyla önlemin kötüye kullanılmasına açık
kapı bırakılmış olur.
Sonuç
CMK’da telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin
denetlenmesi önlemine ilişkin olarak getirilen yasal
düzenlemelere yönelik eleştiriler saklı kalmak kaydıyla uygulama açısından ortaya çıkan somut olaylara
bakarak daha vahim durumlarla karşı karşıya olunduğu ileri sürülebilir. Özellikle, rastlantıyla elde edilen
bilgilerin ancak sınırlı bir çerçevede değerlendirilmesi yasa gereği olduğu halde uygulamada bu kurala
uyulmadığı görülmektedir. Keza, tanıklıktan çekinme
hakkı olan kişiler arasındaki konuşmaların kayda alınmaması, dokümanların yok edilmesi kurallarına ve
ilgiliye bilgi verilmesi yükümlülüğüne uyulmaması
gibi sorunlar güncelliğini korumaktadır. Temel hak ve
özgürlükler açısından son derece ciddi sorunlar yaratan bu vb. hukuka aykırılıkların giderilmesi ise, tüm
yurttaşların haklı beklentisi olmaya devam edecektir.
KAYBETTİKLERİMİZ
Üyemiz Kadir Haksun Dursun’un babası
Ahmet DURSUN
17 Mayıs 2010 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemizin acısını paylaşır,
kendisine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
Üyelerimizden
DOĞAYA DOY, ÖZGÜRLÜĞÜNÜ YAŞA!
Abdullah İNCİR
İnşaat Mühendisi
22-23 Mayıs 2010 tarihinde Isparta Eğirdir melikler yaylasında yapılan ETUDOSD 14. GELENEKSEL DAĞCILIK
ŞENLİĞİ’ne katıldım.
22 Mayıs 2010 tarihinde 00:30 da Karşıyaka’dan hareketle etkinliğimiz başladı. Kordelya dağcılık grubundan 16
arkadaşla sabah 09:00 da Eğirdir’e vardık. ETUDOSD kulübünde yapılan kahvaltı ve şehir turundan sonra Aksu
Zindan MAĞARASI gezisi ile yapıldı. Broşüründen elde
ettiğim bilgiye göre; Aksu ilçesinin 2 km. kuzeydoğusunda bulunan Zindan Mağarası, Aksu Çayı boğazının
güneye bakan yamacında deniz seviyesinden 1300 m.
yüksekliktedir. 765 metre uzunluğunda olan mağara yatay yönde gelişme göstermiştir. Mağara içinde değişik
damlataş, Yanartaş ve yer altı deresinin oluşturduğu aşınım ve birikimlere sahiptir. Bazı kesimlerde ise minyatür
kanyonlar oluşmuştur.
1700 metre rakımdaki melikler yaylasına geldiğimizde
Türkiye’nin her yerinden gelen dağcı ve doğayı seven
arkadaşlar bizi karşıladı. Tam bir bayram ve piknik havasında herkes doğanın güzelliğinin tadını çıkarıyordu.
Çadırlarımızı kurduktan sonra aniden bastıran dolu bile
bu güzelliği bozmadı. Bilahare yağan yağmur altında PINARÖZÜ MAĞARASI ve mesire alanına bir saatlik yürüyüş yapıldı. Daha sonra kampa dönüldü. Islak elbiseler
değiştirildikten sonra inanılmaz bir şekilde güneş açtı.
Bir anda 4 mevsimi birden yaşadık. Bol bol fotoğraf çektikten sonra sıra akşam yemeği hazırlıklarına geldi. Saat
19:00 da tantuni, pilav, salata, irmik helvasından oluşan
akşam yemeğinin ardından federasyon başkanı ve diğer
yetkililer konuşmalar yapıp, katılımcılara sertifikalar ve
kulüplere de plaketlerini takdim etti. Sabah erken kalkacağımızdan saat 22:00 de çadırlarımıza çekildik.
İlk ekip 23 Mayıs Pazar sabah saat 04:00 de yola koyuldu.
Biz Kordelya grubu olarak saat 05:00 te Hoşaf yokuşuna
doğru 12 kişi ile yola koyulduk. Sabah karanlığında yokuşu geçtikten sonra, yavaş yavaş yükselmeye başladık,
kah güneş, kah sis ve yağmur bulutları arasından yavaş
yavaş zirveye yaklaştık. Kamp yerinden yaklaşık 4 saat
sonra 2998 m. yükseklikteki Dedegül zirvesine vardık.
Zirvede birbirimizi kutladıktan sonra resimlerimizi çektik, üstümüzü değiştirip kahvemizi yudumlarken zirve
keyfini de yudumladık. Bu benim ilk yüksek dağcılık
deneyimin oldu. İzmir’de dört yıldır çevredeki tüm dağlara çıkmıştım. Ancak ilk kez bu yükseklikteki bir dağa
tırmandım ve yazımın başlığındaki ifadeyi daha iyi anladım: “Doğaya doy, özgürlüğünü yaşa”. Ağır ağır olsa da
bir arada takım ruhu ile bir şeyler başarabilmenin hazzını duyduk.
landık. İniş, dizlerimize yaptığı baskıdan dolayı zahmetli
ama bir o kadar da zevkli. Bulutların üzerinde (uçaktaymış gibi) çok nefis manzaralar görebiliyorsunuz. Zirvenin eteklerinde bir gün önce yağan yumuşacık ipek
gibi karda kartopu oynamak harikaydı. Yolun yarısında
dizlerimizi dinlendirmek için mola verdiğimizde aniden
çıkan sis yüzünden önde gidenleri kaybettik. Bu yüzden
rotamızdan saparak; değişik bir parkurdan kampa ulaşmayı başardık.
Gözleme, ayran ve un helvası ikramını afiyetle yedikten
sonra saat 14:30 da İzmir’e dönmek üzere aracımıza bindik. Eğirdir’de çay, Denizli yakınında yemek molası verdikten sonra saat 12:00 de İzmir’e ulaştık.
Bu etkinliği hazırlayan başta Isparta Valiliği’ne, ETUDOSD Kulübü’ne, Kordelya Dağcılık Kulübü’ne teşekkür
ederim. Doğayı seven İMO üyelerimizle birlikte zirvelerde buluşmak üzere…
Zirve defterini imzaladıktan sonra yaklaşık yarım saat
kaldığımız Dedegül ile vedalaştıktan sonra geri dönüşe
başladık. Zirveden sonra ilk kademe patika karla kaplı
olduğu ve ezilmekten buzlandığı için, yürümekte zorİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Mayıs 2010 - 152 39
genç-İMO
NİSAN 2010 genç-İMO İZMİR ETKİNLİKLERİMİZ
3.4.2010 genç-İMO İZMİR TEMSİLCİLER
TOPLANTISI KARARLARI
- genç-İMO kayıtlarının güncellenmesi ve eksik evrakların tamamlanması için çalışmak üzere Abdurrahman GÜLDEN, Gamze SÜDCÜ, Halil KÜPÇÜ, Latife
DOĞAN ve Ender KILINÇ görevlendirildi.
- 19–20–21 Nisan tarihlerinde Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde düzenlenecek olan Toplumcu Mühendislik Günlerinde konu başlıklarından
“Su”, “Yetkin Mühendislik” ve “Meslek Örgütlerinin Yeniden Yapılandırılması” konularında etkinlik bazında
katılım kararlaştırıldı.
- Can Yücel Şiir Dinletisi çalışmalarına 18 Mayıs Pazar
günü başlanması ve dinletinin VII. Kısır-Mısır Günleri
dahilinde yapılması kararlaştırıldı.
- Bir sonraki toplantı tarihi olarak 17 Nisan Cumartesi
kararlaştırıldı.
17.04.2010 genç-İMO İZMİR TEMSİLCİLER
TOPLANTISI KARARLARI
- 22–23 Mayıs tarihlerinde düzenlenmesi planlanan
“VII. Kısır-Mısır Günleri” etkinlikleri planlandı ve taslak
programı oluşturuldu;
- Staj başvurularına dair son tarih olarak 14 Mayıs
2010 belirlendi, staj başvurularına dair afiş hazırlanması kararlaştırıldı.
- 19–20–21 Nisan 2010 tarihlerinde Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde düzenlenecek
olan Toplumcu Mühendislik Günleri’ne katılım için
duyuruların yapılması kararlaştırıldı.
- Bir sonraki toplantı tarihi olarak 29.04.2010 Perşembe günü kararlaştırıldı.
29.04.2010 genç-İMO İZMİR TEMSİLCİLER
TOPLANTISI KARARLARI
- 22–23 Mayıs tarihlerinde yapılması planlanan “VII.
Kısır-Mısır Günleri” çalışmalarının değerlendirilmesi
yapıldı.
- 30 Nisan Cuma günü Genç Mühendisler Komisyonu
tarafından düzenlenecek olan “İnşaat Mühendislerinin Çalışma Alanları” forumuna katılım kararı alındı.
- Erzurum’un Hınıs ilçesindeki Bahçe Mahallesi İlköğretim Okulu’na yapılan okul yardımı çalışmaların değerlendirildi.
40 Mayıs 2010 - 152
2009–2010 YAZ STAJLARI
100 öğrenci arkadaşımıza 2009–2010 yaz dönemi
stajı ayarlanmıştır. İşyerlerinde stajyer kabul eden kişi
ve kurumlara Şubemiz olarak çok teşekkür ederiz.
(Listeler internet sitemizde mevcuttur.)
MESLEĞE
HAZIRLIK
KURSLARI
(2010)
genç-İMO
KARANLIĞA IŞIK OLABİLMEK
Rahmi ALPER
İnşaat Mühendisi
Bir umut arayışıydı onlarınki. Okumanın, eğitimin coşkusunu içlerinde yaşıyorlar fakat olanak bulamıyorlardı.
Ne boyalı ayakkabıları ne de taşıyacak bir çantaları vardı.
Hatta okula gitmek birçoğu, özellikle kız öğrenciler için
lükstü. Ama ellerinden tutup yardım edildiğinde geleceğin aydınlık Türkiye’sinde, ülkesinin önemli bir bireyi
olmamaları için bir sebep yoktu. Bunu en iyi bakışlarından anlıyoruz.
Bu sebeple genç-İMO’nun okul yardımı kampanyası
yaklaşık üç ay önce Şanlıurfa-Harran’daki Aydınlar İlköğretim Okulu’na yardım eli uzatmasıyla başladı. Bir sonraki okul ise Erzurum-Hınıs Bahçe Mahallesi İlköğretim
Okulu oldu. Bu okula öncelikle öğrencilerin teneffüse
çıkmaları için gerekli olan bir zil sisteminin okulda bulunmaması sebebiyle bir ses sistemi alınarak okulun bu
anlamda gereksinimi karşılanmış oldu. Bunun dışında,
üzerine tebeşirin işlemediği kırık, dökük eski kara tahtanın yerine beyaz tahtadan alınarak öğrencilerin bir
anlamda soludukları tebeşir tozundan kurtulmaları
sağlandı. Öğrencilerin bunların yanı sıra neredeyse tutabilecekleri kalemleri, yazabilecekleri defterleri, çizebilecekleri boyama kitapları, boyaları, cetvelleri vs. yoktu. Bu
anlamda kırtasiye yardımı yapıldı. Öğrencilerin, yapılan
bu yardımda artan kırtasiye malzemelerini komşu köydeki arkadaşları ile paylaşmaları da ayrıca sevindirici bir
olay.
Öğrencilerin yüzündeki tebessüm ve gözlerindeki umut
ışığının devam etmesi için bu şekilde yardımlara devam
etmeyi ve bu yardıma destek veren tüm üyelerimize teşekkürü bir borç biliriz.
Yardım yapılan okullardan öğrencilerin gönderdiği birkaç mektup ve oradan çekilen fotoğrafların bir kısmı
aşağıdadır.
Fotoğrafların diğer bölümü de bültenimizin arka sayfasında yer almaktadır..
“Tüm İMO’daki abi ve ablalarımız, öncelikle bizlere
gönderdiğiniz yardımlar için çok teşekkür ederiz. Bu
yardımların okulumuz ve bizler için ne kadar önemli
olduğunu inanın tahmin edemezsiniz. Bizler zor şartlarda yaşayan insanlarız. Bir yerlerde birilerinin bizi
düşünüyo olduğunu bilmek bizlere azim ve cesaret
veriyor. Olur da yollarınız bu taraflara düşecek olursa
sizleri misafir etmek isteriz. Hepinize tekrar teşekkür
ederiz.” (Bahçe Mahallesi İ.Ö.O. Öğrencileri-Erzurum)
“Sevgili abi ve ablalar, bize hediye gönderdiğiniz için
size çok teşekkür ederiz. Benim adım Şemse soyadım
Akbalık. Sevgili abi ve ablalar, siz bize pastel boya,
kurşun kalem, kırmızı kitaplar getirdiğiniz için size çok
teşekkür ederiz sizi çok seviyoruz. Keşke biz de İzmir’de
yaşasaydık. Öğretmenimiz bize ajanda dağıttı ve sizin
gönderdiğiniz kalemleri de dağıttı. Siz bize bunları
gönderdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Keşke biz sizi
görseydik.” (Şemse AKBALIK-Aydınlar İ.Ö.O.-Şanlıurfa)
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Mayıs 2010 - 152 41
genç-İMO
TÜRKİYE’NİN SU POLİTİKALARI
Taylan ATASOY
Dokuz Eylül Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 2. Sınıf Öğrencisi
Yaşamımızın devamlılığını sağlayabilmek için gereksinimlerimiz vardır. Bunların başında su gelir. Yaşamın temel kaynağı olan suya ihtiyaç hiçbir zaman
bitmeyecektir. Kapitalizm temel gereksinimimiz ve
hakkımız olan suyu, insanlık için yaşamsal öneme
sahip olan suya erişimi bir hak olmaktan çıkarmak istemektedir. Küresel su siyaseti ile su bir piyasa malı
olarak değerlendirilmeye/görülmeye başlamıştır. Bu
politikanın bir sonucu olarak, küresel su siyasetinde
suya erişim, insanlık için küresel bir hak olmaktan çıkıp, küresel bir haksızlığa dönüşmektedir.
alanda ne kadar büyük bir kâr potansiyeli olduğu anlaşılabilir. Bu şirketler suyu yaşam için gerekli sosyal
bir varlık olarak değil, pazar mekanizmalarıyla yönetilecek ekonomik bir kaynak olarak görmektedirler.
Su Hayattır:
Su işlerinin, özelleştirmeler ile amacı sadece kâr elde
etmek olan şirketlerin eline bırakılması, hem su fiyatlarının asgari ücretle geçinen yurttaşlarımızın aylık gelirinin büyük bir kesimi gasp edilmesine hem
de parasını ödeyemeyecek ya da ödemesi mümkün
olarak görülmeyen yoksul kesimlere su sağlanma
işlerinin aksatılması ya da topyekûn sağlanmamasına kadar gidebilecektir. Dünyadaki pek çok örnekte
görüldüğü gibi su hizmetlerinin özelleştirilmesinin
toplumsal faydalarından dem vurulmaktadır. Ancak
şirketlerin kontrolündeki su yönetiminde kâr maksimizasyonu, toplumsal ve çevreye ilişkin kaygılardan
önce gelmektedir. Çok-uluslu şirketlerin pratikleri
incelendiğinde ortaya çıkan durum, suyun yerel kullanıcılara maliyetinin artmasına paralel olarak şirket
kârlarının artması, yolsuzluk ve rüşvet, su kalitesinde
düşüş, kâr güdüsüyle kaynakların sömürülmesi ve
yurttaş katılımının sınırlanmasıdır.
Kişi başına yılda 10.000 m³’ten fazla su düşen ülkeler
su zengini sayılmaktadır. Ülkemizde kişi başına düşen
su miktarı yıllık 1 500 – 1 735 m³ civarındadır. Bu bakımdan bakıldığında ülkemiz su zengini değil, ancak
kendi kendisine yeten bir ülke konumundadır. Suyun
bölgesel dağılımdaki farkları, kişi başına düşen su
miktarlarını da değiştirmektedir. Plansız kentleşme
ve göçler belli bölgelerdeki su streslerini daha da artırmaktadır. Bu nedenle, su streslerinin oluşmaması
ya da şiddetinin artırılmaması için bütünsel bir politikadan söz etmek gerekir. Bu politika, kentleşme,
sanayi, tarım, ormancılık, ulaşım, eğitim gibi bütün
alanları ilgilendirmektedir.
Dünya genelinde sağlıklı suya erişen nüfusun toplam
nüfusa oranı %82’dir. Sanayileşmiş ülkelerde bu oran
%99, gelişmekte olan ülkelerde %66, Afrika’da %38,
Asya ve Pasifik’te %63, Latin Amerika - Karayipler
ile Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da %77, Türkiye’de ise
%93’tür. Türkiye’de bu oran her geçen gün azalmakta,
sağlıklı suya erişim bedeli ise gün geçtikçe artmaktadır.
Tüm dünya ülkelerinde sular neredeyse tümüyle
kamu mülkiyetindedir; su kaynakları kamu kurumları
tarafından yönetilmektedir. Günümüzde su hizmetinin Asya ülkelerinde %99’u, Afrika’da %97’si, Orta
ve Doğu Avrupa ile Güney Amerika’da %96’sı, Kuzey Amerika’da %95’i, Batı Avrupa ülkelerinde %80’i
kamu kurumları tarafından yürütülmektedir.
Dünya genelinde özel su piyasası son derece dardır.
Bir başka deyişle insanların çok küçük bir bölümü su
hizmetini özel şirketlerden almaktadır. Dünya nüfusunun henüz %5’inin suyunu uluslararası şirketlerden
aldığı ve su satışlarından elde edilen gelirin şimdiden
petrol gelirlerinin yarısına ulaştığı görüldüğünde, bu
42 Mayıs 2010 - 152
KENTSEL SU HİZMETLERİNDEN ÖZELLEŞTİRME
ÖRNEKLERİ
Birçok şehrimizin su işletmeciliği ise ihale sürecindedir. Su işletmeciliği çoğu yerde kısmi olarak özelleştirilmiştir. Bu özelleştirme sayaç okuma, istasyon bakımı gibi çeşitli parça işlerin ihale edilmesi şeklinde
yapılmaktadır.
Dünyada Bolivya’da olan ve tarihe Cochobamba Su
Savaşı olarak geçen olay çok önemli bir göstergedir.
Bolivya’nın Cochabamba Belediye Başkanı, Amerikan
şirketi Bechtel’in yan kuruluşu Aguas del Tunari şirketler birliği ile 40 yıllık su imtiyaz sözleşmesi imzalayarak birliğe şebeke işletme hakkı verilmiştir. Şirket
su fiyatlarını %200 oranında artırmış, su faturalarını
ödeyemeyen halk bunun üzerine bahçelerine kuyu
açarak ya da yağmur suyu toplayarak, suyunu kendisi
sağlamaya çalışmıştır. Fakat şirket, imtiyaz sözleşmesine dayanarak halkın kendi çabalarıyla elde ettiği suyun dahi ücretini almak için tahsilât memurları göndermiştir. %400’lere varan fiyat artışları ve şirketin kâr
hırsıyla yağmur suyunu bile fatura etme talebi karşısında halk ayaklanmış, mücadeleler sırasında polisin
açtığı ateş sonucu yaşanan ölüm toplumsal başkaldırıyı tetiklemiş, yapılan su savaşı ile Suez Bolivya’yı terk
etmek zorunda kalmıştır.
genç-İMO
TÜRKİYE SU KAYNAKLARI ve KULLANIMI
Türkiye Suları
Yılda ortalama 501 milyar m³ olarak düşen yağışın
%37’lik kısmı akışa geçmektedir. Akışa geçen 186 milyar m³’ün 95 milyar m³’ü ekonomik olarak kullanılabilir durumdadır. Yer yüzeyine düşen ortalama 630–643
mm yağışın yenilenebilir su potansiyeli 234 milyar m³
olup, bunun 41 milyar m³’ü yüzey sularından oluşmaktadır.
Teknik ve ekonomik anlamda kullanılabilir yerüstü
ve yeraltı suyu miktarı, yurt içindeki akarsulardan 95
milyar m³, komşu ülkelerden yurdumuza gelen akarsulardan 3 milyar m³ olmak üzere yılda ortalama toplam 98 milyar m³ yerüstü ve 12 milyar m³ yeraltı suyu
olmak üzere toplam 110 milyar m³ ‘tür. DSİ’nin 2005
yılı verilerine göre, ülkemizin tüketilebilir yüzey ve
yeraltı suyu potansiyeli miktarı, 98 milyar m³ yerüstü
ve 14 milyar m³ yeraltı suyu olmak üzere toplam 112
milyar m³/yıl olarak belirtilmektedir. Bu miktarın bölgesel ve mevsimsel dağılımındaki dengesizlik önemli
bir sorundur. Bu suyun % 35’i çeşitli amaçlara yönelik
olarak kullanıma sunulmuş, kalan % 65’i ise halen kullanılmamaktadır.
Su zengini olmayan ülkemizde kişi başına düşen yenilenebilir su potansiyeli, 2000 yılında belirlenen nüfusumuz göz önüne alındığında yaklaşık 3500 m³’dür.
Dünya ortalaması olan 7600 m³’ün yaklaşık yarısına
karşılık gelen bu değer nedeniyle ülkemiz, su fakiri
olmamakla birlikte, su kısıtları bulunan ülkeler arasında sayılmaktadır. Kişi başına düşen teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir yıllık su miktarı 1500 – 1735
m³ civarındadır ve ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke
konumundadır. TÜİK’in tahminlerine göre 2030 yılına kadar ülkemiz nüfusunun 100 milyona ulaşması
durumunda, kişi başına kullanılabilir su miktarı 1000
m³’e düşecektir.
Yüzeysel suların kaynağı olan havzaların korunması
geliştirilmesi her geçen gün daha da önem kazanmışken ülkemizde bu uygulamaların tam tersi işlemlerin
yapıldığını görebilmek mümkündür. Yüzey sularının
havza bazında planlanması konusunda yetkili olan
kurum DSİ’dir. Ancak uygulanan politikalar nedeniyle
DSİ bu konudaki görevini yerine getiremez hale gelmiş ya da yasal görevini yerine getirmesi engellenmiştir. Bu durum da çok uluslu şirketlerin işine yaramaktadır.
Yeraltı suları stratejik açıdan da çok büyük bir önem
taşımaktadır. Çünkü yeraltı su kaynakları çevresel
bozulmalardan en az etkilenen su kaynağı olması
nedeniyle, bir ülkede öncelikle tercih edilen kaynak
olmamaları gerekir. Yeraltı suları kurak mevsimlerde
ve doğal afet zamanlarında kullanılabilecek kaynaklardır. Bu bakımdan yeraltı su kaynaklarının korunma
ve işletilmesinde teknik kurallara uyum çok önemlidir. Genel anlamıyla, rezervlerini eksiltmemek ulusal
politika haline getirilmelidir.
Su yaşamın vazgeçilmezi olmasının yanı sıra sektörler içerisinde petrol piyasasından sonra en büyük
paya sahiptir. Aynı zamanda bu sektörde her şey
daha yenidir ve sürekli de büyümektedir. Kapitalizm
açısından gelişmeye açıktır. Özel sektörün kamu sektörünün yerini alması, kamu iktisadi teşekküllerinin
özel sektöre devredilmesi gibi uygulamalar uluslararası politikaların bir sonucudur. Uluslararası şirketler
kendi istemlerini hayata geçirmek için uluslararası
kuruluşları kullanmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki
evlerimizde musluktan akan suyu içemeyip damacanaların evlerimize girmesi kapitalist politikaların bir
sonucudur.
Kaynak:
Küresel Su Politikaları ve Türkiye ( TMMOB SU RAPORU )
NEVRUZ NE OLA Kİ?
Ali KURT
Celal Bayar Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği 4. Sınıf Öğrencisi
Belleğim kayda başladığından –yani aklım ermeye başladığından- beri her kış bitişi bahar geliyor diye sevinirken ben; etrafta insanlar güzelleşmeye, tebessümler
yaygınlaşmaya başlayınca hep enteresan bir şeyler
olup bitiyordu bizim memlekette. Biz de ilk öğrenmelerimize büyüklerimize sorarak başladık elbette. “Ne
oluyor yahu? Neden oluyor bunlar?” sorularıma aldığım
cevap “Nevruz” oluyordu. Newroz diyen de vardı. Ama
bu basit cevap yeterli tatmini oluşturmuyordu elbette.
Biraz daha gördüklerimi anlamaya başlayınca manası
“yeni gün” olan bu zaman diliminin (adının aksine) her
yıl tekerrür içinde olduğu bir çirkinlikler bütünü olduğunu anlamak için deha olmaya gerek yoktu.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Bahar bayramı diyorlar adına; tabiat anaya teşekkür
diyorlardı ama benim gördüğüm insanlar, annesinin
kendisine uzattığı yemeği vurarak yere düşüren, ziyan
eden bir kısmı esmer tenli, bir kısmı lacivert kıyafetli bir
avuç öfkebaz insandı.
Görmek, sormak, duymak yetmeyince okumaya başladık elbette. Kavga daha isimde başlıyordu. “Nevruzdur
onun adı efendiler, nevruzdur!” diye bağıranlar da vardı,
“Dayatamazsınız, newrozdur o newroz.” diye bağnaz bir
inatla kulaklarını kapatıp sadece kendi düşündüğünü
haykıranlar da…
Benimse anlayabildiğim yegane maksadı inatlaşmak
Mayıs 2010 - 152 43
genç-İMO
olan bir kavgaydı bu. Orhan Veli’yi mahveden bu havalar; Yahya Kemal’in hüzünden kurtulmak için beklediği bu mevsim, yurdumu tabiatın verdiklerine kurban
istermişçesine her yıl kan dökmeye zorluyordu. Kanı
alınamayanların göz yaşları vardı nasılsa.
Ben de bahar gelince aklının iplerin birazcık gevşeten,
Kordon sohbetlerine başlamak için kışın hemen geçivermesini bekleyen bir genç olarak bu mevzunun aslını
astarını anlamaya karar verdim ve fark ettim ki bu konuda meselenin özünü, aslını anlamak isteyenler kaynak sıkıntısı çekmeyeceklerdir.
Kelimeden başlayacak olursak bu bültenin basıldığı dil
olan Türkçedeki karşılığı Nevruzdur. Yani dilimize böyle
yerleşmiştir zira Nevruz Farsça bir kelimedir. Şu an dünyada bilinen ve günün taşıdığı anlamı karşılayan diğer
kelimeler ve kelimelerin ulusları ise şunlardır;
-Azeriler: Novruz
-Kırım Türkleri: Navrez
-Harezmiler: Navrasji
-Kürtler: Newroz
-Kırgızlar: Noorus
-Tacikler: Gülnavrıs
-Batı Trakya Türkleri: Mevris
Bunların yanı sıra Altay Türkleri, Balkan Türkleri, Gagauzlar, Kıbrıs Türkleri, Özbekler, Suriye Türkmenleri de
zaman içinde kendi kültürel özellikleri doğrultusunda
bu günü yorumlamış bulunmakta ve kutlamaktadırlar.
Bu güzel günün ortaya çıkışı mevcut kaynakların büyük bir çoğunluğunda İran kültürüne dayandırılır ve
elbette bu denli eski bir gelenek efsanelerle bezenmiştir; İran kaynaklarına göre baharın gelişi ile ışıkları
canlanmış olan güneş Cem Sultan’ın ihtişamlı tacı ve
kaftanını parıldatarak etrafa ışıklar saçılmasına sebep
olmuş, bahar ile doğanın canlanışı bu olay ile birlikte
insanlarda bir ferahlık, mutluluk yaratmıştır. O yüzden
de bu “Yeni Gün” hem yılın başlangıcı kabul edilmiş
hem de hükümdarın cömertliğini gösterdiği coşku ve
eğlence dolu bir doğaya şükran bayramı halini almıştır.
Nevruz, adının geçtiği, kutlandığı önemsendiği her
topluma bir efsane yahut destan ile girmiştir; Türklerde
Ergenekon’dan kurtuluş gününün 21 Mart olduğuna
inanılmıştır. Kürtlerde ise Demirci Kawa (Gave) efsanesi ile başladığına inanılır. Bu efsane de oğullarını kötü
hükümdar Dahhak’ın omuzlarından çıkan yılanlara
kurban vermek zorunda kalan Demirci Kawa’nın krala
isyanında zafere ulaştığı gün olarak kabul edilir. Uygur
Türkleri ise baharla birlikte gençleri yanına alan Kaşgarlı Mahmut’un, yeşermiş bir çayırda, bir pınarda onlara
şiirler, beyitler öğrettiğine inanırlar. Babil mitolojisinde
ise Tanrı Marduk ejder Tiamat’ı yenip onun bedeninden yeri ve göğü bugün yaratmıştır.
Türkler’in bir kısmı her ne kadar Müslüman olunca
nevruz geleneklerinden uzaklaşmış da olsa İslam dininde de 21 Mart’a bir çok manalar yüklenmiştir; Hz.
44 Mayıs 2010 - 152
Adem’in çamurunun karıldığı gün, yasak meyveyi yedikleri için Hz. Havva ile cennetten kovulduklar gün,
tövbelerinin kabulü neticesinde Arafat Dağı’nda kavuştukları gün, Hz. Nuh’un büyük tufandan sonra Ağrı
Dağı’na ayak bastığı gün, bir yunus tarafından yutulan
Hz. Yunus’un karaya bırakıldığı gün, Hz. Yusuf’un bir
bezirgan tarafından atıldığı kuyudan kurtulduğu gün,
Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i asası ile yarıp geçtiği gün, Hz.
Ali’nin doğduğu ve Hz. Fatıma ile evlendiği gündür
Nevruz.
Etkin olduğu tüm coğrafyalarda bir çok geleneği, sanat
ve edebiyatı etkilemiş olan Nevruz Türk müziğinin de
en eski makamlarından birisidir.
Yine mevsimsel özelliklerinden ötürü güneşin Koç
Burcu’na geçtiği Nevruz bir çok devletin vergi düzenlemeleri ve takvim hesaplarında yıl başı olarak kabul
edilmiştir. Ömer Hayyam rasathane çalışmaları neticesinde gündüz ile gecenin eşit olduğu gün olan 21
Mart’ı yılbaşı seçmek için uygun bulmuştur.
İnsanlığın manevi dünyasının ilk temasları şüphesiz
ki tabiatla olmuş ve medeniyetler geliştikçe zenginleşen kültürel mirasların temelinde hep doğa merkezli
alt yapılar oluşmuştur. Bir çok medeniyet -Nevruzun
da olduğu gibi- bahar kaynaklı özel günler, bayramlar oluşturmuştur. İbraniler, Eski Mısırlılar, Araplar ve
Mezapotamya’da yaşamış tüm uygarlıklar bahara ve
onun getirdiği coşkuya kayıtsız kalamamıştır.
Bugün Anadolu Türkleri bu gelenekten uzaklaşmış ve
günümüz Türkiye’sinde Nevruz, Kürt bayramı olarak algılanır hale gelmiştir. Ortadoğu halklarının en eski ve
yaygın geleneği olan Demirci Kawa Efsanesi sırf politik
amaçlı çıkarlarla “isyan” ana fikrine oturtularak halklar
ve kültürler arası ayrıma, hatta çoğu zaman kanlı kavgalara dönüştürülmektedir. Bundan daha acısı da, bu
kavganın sonuçları, mağduriyet edebiyatıyla da bütünleşerek, “Nevruz değil Newroz!”, “İnadına Newroz!”
gibi söylemlerle yeni bir uzlaşmaz, ayrılıkçı kavganın
nedeni yaratılmaktadır. Bugün aydın addedilen kesim
de derinliksiz tespitlerle bolca ayrılıkçı beyanatlarda
bulunmaktadır maalesef.
“Hangisi peki?” diye sorulacak olsa benim cevabım “ikisi de” olacaktır. Çünkü ben tüm kimliklerimden önce
insan olduğum için, hayatımı tabiat ile uyum içinde
geçirmek erdemine ulaşmaya çabalamakta olduğum
için, bu bayramı insanın tabiat anaya teşekkürü olarak
gördüğüm için, hepsinden önemlisi de halayı ne kadar seviyorsam zeybeği de o kadar benimsediğim için,
horonda ne kadar coşkulanıyorsam, oyun havalarında
da o kadar neşelendiğim için ikisi de benim. Şükürler
olsun ki Nevruz gibi bir bayramı bahar sevincinden öte
göremeyecek kadar olaylara kötümser bakamıyorum.
Şükürler olsun ki Nevruz-Newroz kavgasına dahil olmadan ikisini de benimseyerek, ikisinin de anlamını bilerek, ikisini de aynı insani coşkuyla karşılayabiliyorum.
Darısı uçurumun üstündeki tomrukta kafa kafaya duran iki inatçı keçinin başına…
Kültür ve Sanat
İnş. Müh. Alim ŞADAN
BETONARME YÜZEYSEL TEMELLER
DEPREMDE ÇÖKMEYEN BİNA
Antonio Trupia/ Ahmet Saygun
Ergin Atımtay
Teknik Yayınevi
Nobel Yayın Dağıtım
İnşaat mühendisliği öğrencileri ve genç proje mühendisleri için yazılmış bu kitapta; yüzeysel temellerde zemin gerilmelerinin bulunması, kesit tahkiklerinin yapılması ve donatıların düzenlenmesi ile ilgili
hesap ve konstrüksiyon esasları detaylı olarak ve sayısal örnekler verilerek açıklanmıştır. Sırası ile duvaraltı
temelleri, tekil temeller, elastik zemine oturan sürekli
temeller ile kirişsiz ve kirişli radye temellerin yaklaşık
ve kesin hesap yöntemlerinin ayrı ayrı incelendiği kitabın son bölümünde; yarı sonsuz elastik ortam ve iki
parametreli zemin kabullerine dayanan kesin hesap
yöntemleri irdelenmiştir.
Kitap sekiz bölümden oluşmaktadır.
1-Genel esaslar ve temel hesaplarında kullanılacak
yükler
2-Duvar altı temeller.
3-Tekil Temeller
4-Kenar Temeller
5-Bir Doğrultuda sürekli Temeller
6-İki Doğrultuda Sürekli Temeller
7-Radye Temeller
8-Temel Zemini Davranışını Gerçeğe Daha Yakın İdealize Eden Hesap Yöntemleri
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Deprem olunca muazzam büyüklükte bir enerji açığa çıkmaktadır. Her bina taşıyıcı sisteminin özelliklerine göre bu
derem enerjisinden payını alır. Önemli olan,binaya intikal
eden bu deprem enerjisini,bina içinde tüketecek ve enerji
dengesini sağlayacak şekilde binaların dizayn edilmesi ve
yapılmasını sağlamaktır. Bu konudaki temel kavramlar ve
prensipleri anlamak gereklidir.
Kitap onbir bölümden oluşmaktadır:
1-Deprem deyince
2-Deprem Gerçekleri
3-Depreme Maruz yapının Davranışı
4-Doğal Periyoda Mühendisçe Bakış
5-Depremin Yapıları Etkilemesi
6-Yapılar Çok Büyük Deprem Kuvvetleri İle Nasıl Başa Çıkar
7-Deprem Güvenli Yapı Nedir
8-Betonarme Nasıl Enerji Tüketir
9-Türkiye’de Yapılar Nasıl Enerji Tüketiyor
10-Deprem Dersleri: Yapıya Ayakta Kalmasını Öğretmek
11-Çerçeveli Ve Perdeli-Çerçeveli Binalar:
Ötelenme Hesabı ve Perde Tasarım Büyüklükleri
Mayıs 2010 - 152 45
Kültür ve Sanat
27 Mayıs 1960
Cumhuriyet tarihinin ilk askeri müdahalesi gerçekleştirildi.1950 yılında yaklaşık 27 yıllık CHP iktidarını seçimde
yenilgiye uğratan Demokrat Parti, iktidarının 10. Yılında
bir askeri müdahale sonucu yıkıldı.
Demokrat Parti’nin kurulma sürecinin başlaması,
CHP iktidarının 1945 yılında ‘Çiftçiyi Topraklandırma
Kanunu’nun’ görüşmeleri sırasında oldu. Kendiside bir
toprak ağası olan Adnan Menderes ve bazı milletvekilleri bu yasaya itirazları, Demokrat Parti’nin temelini oluşturdu.
Demokrat Parti 1950 seçimlerinde %53 oyla meclisteki
toplam 487 sandalyeden 408’ini kazanmıştı. Aynı seçimde CHP %40 oy almasına rağmen sadece 69 milletvekili
çıkarabildi. O zamanki seçim sisteminin yanlışlığı bu sonucu doğuruyordu. DP’nin girdiği diğer genel seçimlerde de bu yanlış seçim sisteminin sonuçları açık bir şekilde görülmekteydi.
DP iktidara geldikten sonra hızlı bir şekilde; ezanın Arapça okunması, yabancı sermaye yatırımlarını teşvik kanunu, isteğe bağlı din derslerinin zorunlu olması, Arapça resmi kurum ve kuruluş adlarının geri getirilmesi ve
radyo programlarında dini yayın yasağının kaldırılması
yasalarını çıkardı.
Yine DP iktidarının ilk dönemlerinde, Türkiye Kore Savaşına asker göndermesinin bedeli olarak NATO’ya alındı.
Bu dönemde Türk askeri’nin Kore’de yaşadığı sıkıntılar,
pek çok yerde ABD askerleri tarafından yalnız bırakılmasının basında dillendirilmesine izin verilmedi. Sadece
yıllar sonra komuta kademesinde yer alan kişilerle yapılan röportajlarda bu konular dile getirildi. Günümüzde
bile bu konu hakkındaki gerçekler pek az kişi tarafından
bilinmektedir.
DP iktidarının ilk 3 yılında, yabancı sermaye girişi ve ABD
yardımları ile sağlanan büyüme, daha sonra terse dönmeye başladı. Bu da basına, CHP’ye ve diğer muhaliflere
karşı provakasyon ve saldırıların peşi sıra gelmesine neden oldu. Aynı dönemde yaşanan 6-7 Eylül 1955 olayları sonucunda hiçbir alakaları olmamalarına rağmen
Mülkiye’nin öğretim üyeleri ve Aziz Nesin gibi aydınlar
bu olaylardan sorumlu tutularak içeri atıldı. Ünlü komünist tevkifatı bu dönemde gerçekleştirildi. 1954 seçimlerinde DP’ye oy vermeyen Kırşehir ilçe haline getirildi.
CHP’ye oy veren Adıyaman ilçesi Malatya’dan çıkarıldı.
CHP genel sekreteri Kasım Gülek’in hava karardıktan
sonra, esnafla tokalaşması hal hatır sorması miting kapsamında değerlendirilerek tutuklandı.
DP’nin askerle olan ilişkisi ise bütünüyle Adnan
Menderes’in bir öngörüsüne dayanıyordu. Bu öngörü
de eğer generallerin gönlünü hoş tutarsa hükümete
karşı bir askeri müdahale olmayacağı temeline dayanıyordu. Fakat bu öngörü tutmadı. Adları bir pastaneye
46 Mayıs 2010 - 152
gittiğinde limonatadan başka bir şey içemedikleri için
‘Limonatacıya’ çıkan genç subaylar, kendilerini gün
geçtikçe öğrenci hareketliliğine ve aydın muhalefetine
daha yakın hissediyorlardı. Bu küçük burjuva radikalizminin izleri, 1961 anayasasına kadar taşınacaktı.
27 Mayıs 1960’a doğru gelişen süreçte, birkaç önemli kırılma noktası yaşandı. Bunlardan en çok bilenenleri ‘Vatan Cephesi’ ve ‘Tahkikat Komisyonu’ oldu. DP iktidarı,
Vatan Cephesi ile CHP’nin yarattığı ikilik ortamına karşı
bir saflaştırma amacında olduğunu belirtiyordu. DP’nin
il, ilçe, bucak ve gençlik örgütü üyelerinin ortak çalışmasıyla kurulan Vatan Cephesine katılanların isimleri her
gün radyodan ve hoparlörlerden halka duyuruluyordu.
26 Nisan 1960’ta Tahkikat Komisyonu Kanunu Meclis’e
geldi. Komisyonun amacı, ‘yıkıcı, gayrimeşru ve kanundışı’ faaliyetleri inceleyerek Meclise bildirmekti. İsmet
İnönü’nün o dönemde söylediği en ünlü sözlerden ikincisini bu komisyon için olandı: ‘Şartlar tamam olduğu
zaman ihtilal meşru bir haktır; bu tedbire teşebbüs eden
baskıcı tertipçileri zannediyorlar ki Türk Milletinin Kore
Milleti kadar haysiyeti yoktur. (O sırada Güney Kore’de
baskıcı bir yönetim öğrenci gösterileri sonucu yıkılmıştır.)’ Bu komisyon ilk iş olarak Meclis görüşmelerinin yayınlanmasını yasakladı. Bundan sonra CHP’lilerin konuşmaları basına yansımadan teksir edilmiş olarak elden
ele dolaştı. Basın üzerindeki baskının arttığı, gazete ve
dergilerin kapatıldığı, ünlü gazetecilerin hapsedildiği bu
dönem tamamen karanlık bir dönemdi.
Yine bu dönem içersinde Adnan Menderes(in meclis
kürsüsünden ‘seçimleri biz ne zaman istersek o zaman
yaparız’ sözüne İsmet İnönü’nün verdiği cevap o dönem
söylediği en ünlü söz oldu: ‘Sizi o kadar feci bir akıbet
beklemektedir ki ondan sonra sizi ben bile kurtaramayacağım.’
Oluşan bu anti-demokratik ortam dolayısıyla, kamuoyunun önemli bir kısmı ve öğrenciler hükümete cephe
almıştı. 28 Nisan’da İstanbul’da öğrenci olayları başladı.
Bu olaylar sırasında Turan Emeksiz ve Nedim Özpolat
isimli öğrenciler polis tarafından vurularak öldürüldü.
Bu dönemde iktidara yakın bir hukuk profesörü olan
Ali Fuat Başgil, hükümetin istifa etmesini ve Anayasa’ya
aykırı olan Tahkikat komisyonu kanununun meclise geri
gönderilmesini istediğinde, Menderes ve Bayar’ın verdiği yanıt ‘Biz Ankara ve İstanbul’un iki meydanında mı
yıkılacağız? Bu meydanların karşısında tüm memleket
var’ oldu.
Üniversite öğrencilerinin Ankara Kızılay meydanında
düzenlediği ünlü ‘555K’ eylemi ve 21 Mayıs’ta harbiye
öğrencilerinin Ankara’da yaptığı sessiz yürüyüş ihtilalin yakın olduğunu gösteriyordu. Nitekim bu alametler
boşa çıkmadı. 27 Mayıs 1960’ta çoğunluğu genç subaylardan oluşan Milli Birlik Komitesi iktidara el koydu.
Kültür ve Sanat
ĞQă0K7XāUXO%$Ă7$1
)ÖNUDODU
1H%LOL\RU"
!"
#$
6DIDUL
!$
!!
$
3444 #' ! . #
#5
#
!
.
$ % &' () !
* + ' ! ,#
!%
(#
#!.
!
!%
. * &' ## (#
#'
!
!/
. % ( 0 # !! % ##
. ' 0 # !! &'
''!!%#!
1 !02
!
.HGLOHULQVÖUUÖ
%$,) . 0 , ( !' + . ## #### 0!
&')(!(.###' #!&' !!
$
3444
#''.0
'
'!. .
' # ! ####'
$# ## %$,) !, )( !
( . ! + '
##( !İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Mayıs 2010 - 152 47
Oyun
İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT
KARE BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
8
9
SUDOKU (Kolay)
6
10
1
2
3
2
4
3
7
1
1
3
7
5
9
6
5
2
4
2
8
3
1
4
2
7
6
8
4
4
4
9
3
6
7
9
1
6
7
9
3
5
5
6
8
9
10
SUDOKU ( orta )
3
1– 2– –
3–!"#$–
%#$&'*–
+$
&&4–,–-
,5 –!./+0'–1
2
,6– 3+.+–!4,7–
-&$ – 5 8–6 –/
–6+,9–+
$
– 7
&'& #'& &$,& , 10– .
$+$
–%#668
1–.2–9:+#$&–
3– 3+ , – 2 &–!&&+'+
$
'4–13+'–.+5– %&&&
,–%'+$
$ $ &'& ,' 6–
;:–%','+7–2+4,–
.8–.,'+
$
''&–'
–!,9– .
– . 10– 9, ,$–9+$
&&,#$&
48 Mayıs 2010 - 152
4
6
8
5
4
2
2
1
9
7
7
3
2
8
5
9
1
1
4
2
5
3
7
3
6
7
6
6
2
SUDOKU ( zor )
2
3
8
6
8
3
6
5
9
2
1
9
7
3
1
9
5
4
7
6
8
5
7
1
6
3
Çözümleri Sayfa 35’de
Download