tc ege üniversitesi tıp fakültesi anesteziyoloji ve reanimasyon

advertisement
T.C.
EGE ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON
ANABİLİMDALI
KARDİYAK ARREST RİTİMLERİ VE DEFİBRİLASYON
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi: Dt. Hasan Andaç TAŞTAN
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Sezgin ULUKAYA
İZMİR – 2012
ÖNSÖZ
‘’Kardiyak Arrest Ritimleri Ve Defibrilasyon’’ konulu tezimde bana yardımcı
olan sayın hocam Prof. Dr. Sezgin ULUKAYA’ya teşekkür ederim. Tezimde
bana yardımcı olan arkadaşlarıma ve eğitim öğretim hayatım boyunca bana
karşı maddi manevi hiçbir desteğini esirgemeyen anneme ve babama
teşekkür ederim.
İZMİR,2012
Stj. Dt. Hasan Andaç TAŞTAN
İÇİNDEKİLER
1.GİRİŞ ...................................................................................................... 1
1.1.Kardiyak Arrestin Tanımı................................................................ 1
2.GENEL BİLGİLER .................................................................................. 2
2.1.Kardiyak Arrest Nedenleri .............................................................. 2
2.2.Kardiyak Arrestte Organizmada Görülen Değişiklikler ............... 5
2.3.Elektrokardiyografi(EKG) ............................................................... 6
3.KARDİYAK ARREST RTİMLERİ ........................................................... 8
3.1.Ventriküler Fibrilasyon ................................................................... 8
3.2.Ventriküler Taşikardi....................................................................... 9
3.3.Asistoli ........................................................................................... 11
3.4.Nabızsız Elektriksel Aktivite ......................................................... 12
4.DEFİBRİLASYON................................................................................. 12
4.1.Defibrilasyonun Tanımı ................................................................ 12
4.2Defibrilasyonun Mekanizması ....................................................... 14
4.3.Defibrilasyonun Tarihçesi ............................................................ 15
4.4.Defibrilasyonun Özellikleri ........................................................... 16
4.5.Defibrilasyonun Başarısını Etkileyen Faktörler .......................... 17
4.5.1.Transtorasik Empedans ......................................................... 17
4.5.1.1.Göğüs Tıraşı ...................................................................... 18
4.5.1.2.Elektrot Boyutu ................................................................. 18
4.5.1.3.Birleştirici Ajanlar ............................................................. 18
4.5.1.4.Elektrotlara Uygulanacak Kuvvet .................................... 18
4.5.2.Elektrot Pozisyonu ................................................................. 19
4.5.3.Elektrotlar Yerine Pedler Kullanılması .................................. 20
4.5.4.Üç Şok Uygulamasına Karşın Tek Şok Uygulaması ............. 20
4.5.5.Şok Enerjisi Ve Dalga Şekilleri ............................................... 21
4.6.Defibrilatör Çeşitleri ...................................................................... 22
4.6.1.Lown Defibrilatörler ...................................................................... 23
4.6.2.Tek Evre(Monofazik) Dalga Şekilli Defibrilatörler ................. 25
4.6.3.Gecikmeli Dalga Şekilli Defibrilatörler................................... 25
4.6.4.Trapezoid(Yamuk) Dalga Şekilli Defibrilatörler .................... 26
4.6.4 İki Evre(Bifazik) Dalga Şekilli Defibrilatörler ......................... 28
SONUÇ .................................................................................................... 30
KAYNAKLAR .......................................................................................... 31
ÖZGEÇMİŞ .............................................................................................. 33
1.GİRİŞ
1.1 Kardiyak Arrestin Tanımı
Kardiyopulmoner arrest ya da dolaşım durması olarak da bilinen
kardiyak arrest; kalbin kan pompalama fonksiyonunu (sistol ve diastol
siklusu) yerine getirememesi ya da büyük arterlerden nabız alınamaması,
buna bağlı solunum ve bilinç kaybı ile karakterize ani ve beklenmedik şekilde
gelişen bir tablo olarak tanımlanabilir. Dolaşımın durmasına bağlı olarak
dokulara oksijen taşınma işlemi de yerine getirilemez. Oksijen eksikliğinden
en fazla etkilenen organ beyin olduğu için olay anında bilinç kaybı,
sonrasında da hipoksik beyin hasarı ve buna bağlı gelişen nörolojik defisit,
hatırlama bozukluğu ve kognitif disfonksiyon gelişebilir. Temel yaşam desteği
esaslarına
göre
ilk
yapılması
gerken
hastanın
dolaşımının
tekrar
başlamasına yardımcı olmak yani kardiyopulmoner resusitasyon (CPR)
işlemini uygulamaktır. İleri yaşam desteği esaslarına göre ilk yapılması
gereken işlem ise hastayı monitörize etmek ve defibrilasyon uygulamaktır(1).
2.GENEL BİLGİLER
2.1 Kardiak Arrest Nedenleri
1-Kalp hastalıkları kardiak arrest nedenlerinin en önemli kısmını
oluşturur. Dolaşımda akut obstrüksiyon (ani damar tıkanmaları ) örn. aort
diseksiyonu nadiren yapay bir valvin kopması, myokard iskemisi, akut
myokardit, miyopatiler, iletim defektleri bunların başında gelir. Primer olarak
kalp hastalığı olmamakla birlikte kalbin çalışmasını engelleyen, tansiyon
pnömotoraks, diyafragm rüptürü , masif pulmoner tromboembolizm gibi
ekstra kardiak mekanik nedenler de burada sayılabilir.
2 – Hipovolemi: Masif kanama ve sıvı kayıpları kan basıncının düşmesi
ve miyokard perfüzyonunun bozulması ile arreste neden olabilir.
3 – Bayılma: Hasta bu durumda horizontal ( yatay ) duruma
getirilmezse ölümle sonuçlanabilir.
4 - Ani Hipotansiyon: Koroner perfüzyonunu bozarak arreste neden
olabilir.
5 – Hava embolisi: Oturur pozisyonlardaki ameliyatlarda veya boyun,
toraks, meme, pelvis venleri üzerindeki herhangi bir işlem sırasında ( özellikle
küretaj ) hava embolisi gelişerek arreste neden olabilir. Sol kalpteki
girişimlerde özellikle aort klempinin açılması sırasında da daha tehlikeli olan
arteriel emboli gelişebilir.
6 – Hipoksi ve/veya hiperkapni: Üst solunum yolu obstrüksiyonu,
solunumun santral depresyonu veya sinir-kas paralizisine bağlı olabilir.
Erişkinde üst solunum yolu obstrüksiyonuna yol açan nedenlerin başında
2 gıda aspirasyonu ( solunum yoluna kaçması ) gelmektedir. Yemek yerken,
özellikle iyi çiğnenmemiş büyük parça halinde gıdalar aspire edilebilir. Yemek
yerken konuşma, gülme bu olasılığı artırır.
7 – Elektrik veya yıldırım çarpması: Elektrik çarpmasından sonra
vücuttan geçen akımın şiddeti ve süresine bağlı olarak solunum kaslarında
tetani, paraliz, bulber merkezlerin inhibisyonu sonucu kardiak arrest
gelişebilir. Tetani, akımın geçtiği sürece devam eder ve uzun sürerse hipoksi
ile arrest gelişir. Akım kesildikten sonra görülen masif konvülsiyon atağı
takiben ortaya çıkabilen paraliz de hipoksi sonucu arreste neden olur. Elektrik
şokunun direkt etkisi ile de ventriküler fibrilasyon veya asistol gelişebilir. Bu,
genellikle evlerde kullanılan düşük voltajlı ve 2 amperden zayıf akımla olur.
Daha güçlü bir akım olan yıldırım çarpmasında ise bütün myokardı
depolarize eden bir DC şok etkisi ile kalp durabilir. Bazan bu olaydan sonra
kalp kendiliğinden çalışabilir.
8 – Suda boğulma: Klinik ve tedavi yönünden belirgin bir farklılık
olmamakla birlikte tatlı veya tuzlu suda boğulmalarda fizyopatalojik
mekanizma farklıdır. Tatlı su ozmotik basıncı daha düşük olduğu için hızla
akciğerlerden sistemik dolaşıma geçer. Dolaşım volumü 3 dakika içinde % 50
artabilir. Sonuçta hemoliz ve hipoksi, yüklenme, hiperpotasemi (kanda
potasyumun artması) ve hiponatreminin (kanda sodyumun azalması )neden
olduğu, tedaviye dirençli fibrilasyon ( kalp adelesinde peşpeşe hızlı
kasılmalar ) gelişir. Tuzlu su ile bunun tersi olur. Dolaşımdan alveollere sıvı
geçer ve ödem gelişir. Boğulmalarda vagal inhibisyona bağlı olarak uzun
süreli laringospazm gelişmesi akciğerlere sıvı girmeden asfeksi ile ölüme
neden olabileceği gibi, sıvı girişini geciktirdiği için resüsitasyon şansını da
3 artırabilir. Hipotermi ve pulmoner enfeksiyon önemli komplikasyonlardır. Eğer
akciğerler 2 dakikadan uzun süre tatlı su ile doldu ise irreversibl ventriküler
fibrilasyon gelişir. Ancak hipotermi koruyucu etki yapabilir. Bu nedenle
soğumuş bir kişi sudan çıkarıldığında, hiçbir hayat belirtisi olmasa da
resüsitasyon denenmelidir. Öte yandan tedavi ile olay yerinde veya yolda
bilincini kazansa da geç akciğer ödemi solunum yetmezliği ve elektrolit
değişiklikleri olabileceğinden, hayati tehlike devam edebilir, bu şahısların
hastaneye yatırılması gerekir.
9 – Metabolik bozukluklar ve elektrolit değişiklikleri: Kan glukoz düzeyi,
pH değişiklikleri, özellikle sodyum, potasyum ve kalsiyum olmak üzere
elektrolit değişiklikleri kalbin fonksiyonunu bozarlar. Örneğin hiperkalemi
yavaş geliştiğinde kalbi diastolde durdurabilir, hızlı geliştiğinde ventrikül
fibrilasyonuna neden olabilir. Kalsiyum artışı ise kardiak kontraktiliteyi
artırarak, kalbi diastolde durdurabilir.
10 – Hipotermi: Merkezi ısı 28-30 dereceye düştüğünde ventrikül
fibrilasyonu gelişebilir. Kaza ile gelişen 30 derece altındaki ciddi hipotermide
kan akımı, oksijen gereksinimi, kardiak autput ve kan basıncı azalır;
vazokonstrüksiyon ve bradikardi nedeniyle nabzın alınması güçleşir. Nabzın
gerçekten olmadığını anlamak uzun süre alabilir.
11 – İlaç ve zehirler: Direkt veya dolaylı olarak kardiyovasküler ve
solunum sistemlerinde depresyon yapabilir. Bunlar arasında digital, kinidin,
prokainamid, aminofilin, kontrast maddeler, sedatif ve hipnotikler sayılabilir.
4 12 - Kan katekolamin düzeyinin artması: Heyecan, adrenalin
enjeksiyonu, adrenal tümörler nedeniyle artmış katekolaminler kalbin
anesteziklere duyarlılığını artırır.
13 – Bazı işlem ve uyarılar: Kalp kateterizasyonu ve anjiokardiografi
sırasında, özellikle kateter ucu sağ ventrikülde iken ventriküler fibrilasyon
gelişebilir. Rectum, uterus, serviks, glottis, bronşial ağaç, mesane, üretra,
mezanter, karotid sinus ve kalbin direkt olarak uyarılması, ekstraoküler
kasların veya testisin çekilmesi sonucu bradikardi veya asistol gelişebilir.
İnhalasyon ajanlarının vagotonik etkisi, hiperkapni, hipoksi katekolamin
düzeyinde artma bu olasılığı artırır. Tüm hastalıkların terminal döneminde
yukarıda belirtilen nedenlerden bir veya birkaçına bağlı olarak kalp durur(2).
2.2 Kardiyak Arrestte Organizmada Görülen Değişiklikler
1 – Nabız, alınamaz. Kontrolu için en uygun yer, karotid veya femoral
nabızlardır.
2 – Bilinç, serebral kan akımının kesilmesinden 10-15 saniye sonra
kaybolur, bu nedenle bilinci açık veya yarı kapalı kimselerde kardiak arrest
söz konusu olamaz.
3 - EKG, asistol, ventrikül taşikardisi ve fibrilasyonun kardiak arrestten
ayırt edilmesini sağlar.
4- Kalp sesleri, duyulmaz.
5- Pupiller, dolaşımın durmasını izleyen 30 - 60 saniye içinde genişler.
Ancak pupilleri etkileyebilecek diğer etkenler dikkate alınarak değerlendirme
yapılmalıdır. Örneğin morfin etkisi ile daralmış pupiller hemen dilate
5 olmayabilir. Genişlemiş pupillerin daralmaya
başlaması sonuç açısından
ümit vericidir.
6 – Solunum, primer nedenin solunum durması ve obstrüksiyon
olmadığı durumlarda kalp durması ile solunum merkezlerinin kanlanamaması
sonucu 1-3 dakika içinde solunum durur. Bundan önce hasta düzensiz, iç
çekme şeklinde birkaç soluk alabilir.
7 - Ciltte, siyanoz ve solukluk görülür(3).
2.3 Elektrokardiyografi(EKG)
Cilde yapıştırılan elektrotlar aracılığı ile grafik olarak kalbin elektriksel
aktivitesini ( kalbin ritmini, frekansını, kalp atışlarının ritmini, yayılmasını ve
reaksiyonun
tekrar
yok
olması)
kaydeden
dalga
formudur.
Elektrokardiyografi, kalbin kulakçık ve karıncıklarının kasılma ve gevşeme
evrelerini, kalbin uyarılması ve uyaranın iletilmesi sırasında ortaya çıkan
elektriksel aktiviteyi milimetrik kağıt üzerine yazdırma temeline dayanan bir
muayene yöntemidir.
Kalbin elektriksel haritasının resmidir. Ayrıca EKG ile kalbin şekli
hakkında bilgi edinilebilinir . EKG cihazının kayıtlarına elektrokardiyogram
denir.
EKG de her kalp atımının karşılığı olan P,Q,R,S,T,U dalgalarından
oluşmuş bir kompleks (Şekil-1) görülür. Bu dalgalardaki değişiklikler, bu
düzenli
dalgalardan
farklı
dalgaların
görülmesi,
dalgalar
arasındaki
sürelerdeki değişmeler doktorlara kalp hastalığı hakkında ipuçları verir.
6 P dalgası: Atriyal aktivasyonunun yarattığı elektrik kuvvetlerini gösterir
ve P dalgasının başlangıcından bitişine dek olan aralığı ölçer.
PR aralığı:
Atriyal
depolarizasyonun
başlangıcından
ventriküler
depolarizasyonun başlangıcına dek geçen iletim zamanını gösterir. P
dalgasının başlangıcından QRS kompleksinin ilk defleksiyonuna kadar olan
aralıkta en uzun PR ölçülür.
QRS
Süresi:
Ventriküler
aktivasyonun
süresini
gösterir.
QRS
Kompleksinin başlangıcından sonuna kadar saniyeyle ölçülür.
QT Aralığı: Ventriküler sistolün toplam süresini gösterir. QRS
Kompleksinin başlangıcından T dalgasının sonuna kadar saniye cinsinden
ölçülür.
ST
Segmenti:
Ventriküler
depolarizasyonun
bitmesi
ile
repolarizasyonun (T dalgası) başlaması arasındaki aralığı gösterir.
T Dalgası: Ventriküler repolarizasyon tarafından oluşturulan elektrik
kuvvetleri gösterir.
U Dalgası: Tartışmalı ventrikül kasındaki ardpotansiyeller ya da
purkinje liflerin repolarizasyonunu gösterir.
Şekil-1
7 Kardiyak
arrest
esnasında
hastanın
elektrokardiyografisi
(EKG)
incelendiğinde görülen ritimler 4 grupta toplanabilir(4):
-Ventriküler fibrilasyon (VF)
-Ventriküler taşikardi (VT)
-Asistoli
-Nabızsız elektriksel aktivite(NEA)
3. KARDİYAK ARREST RİTİMLERİ
3.1.Ventriküler Fibrilasyon
Ventriküler fibrilasyonun (şekil 2) karakteristik görünümü genellikle
kolay tanınır ve sistematik ritim analizini gerektirmeyen tek ritimdir. Atan kalbi
yöneten elektriksel uyarıların tamamen düzensiz
olduğu bir durumdur.
Sonuç olarak ventriküllerin kasları kasılmaktan ziyade titreşir ve ventriküller
artık vücuda kan pompalayamaz hale gelir. Ventriküler fibrilasyon şüphesi
oluştuğunda hasta, acil defibrilasyon gerektiren ventriküler fibrilasyon ve
artefakta bağlı bir görünüm açısından değerlendirilmelidir. Eğer hastada
nabız varsa ritim ventriküler fibrilasyon değildir.
Şekil-2
8 Bazı durumlarda iki ritim bozukluğu ventriküler fibrilasyon ile benzerlik
gösterebilir, çünkü her ikisi de düzensiz,geniş kompleksli ve hızlı ritimlerdir.
Birincisi, polimorfik ventriküler taşikardidir. Kardiyak arreste neden
olabilir ve arrest gerçekleşirse erken tedavi ventriküler fibrilasyon ile
benzerdir. Bu nedenle, ritmin anında tanınamaması ilk yaklaşım aynı
olacağından herhangi bir yanlış tedaviye sebep olmaz. Fakat erken
resusitasyon
önemlidir,
sonrası
çünkü
polimorfik
sebepleri
ventriküler
bulunarak
taşikardinin
düzeltilebilir
ve
kaydedilmesi
tekrarlanması
önlenebilir.
İkincisi ise, atriyal ve ventriküler kası bağlayan aksesuar yol varlığında
(Wolff-Parkinson-White (WPW) sendromu) atriyal fibrilasyon gelişimidir.
Tedavi edilmezse ventriküler taşikardiye ya da ventriküler fibrilasyona neden
olabilir. Arreste neden olmuşsa tedavi tüm nabızsız geniş kompleksli
taşikardilerde olduğu gibi defibrilasyondur. Bu nedenle bu ritmin de venriküler
taşikardi ve ventriküler fibrilasyondan erken dönemde ayrılamaması ilk tedavi
aşamasında problem yaratmayacaktır. Fakat bu ritmin kaydedilmesi ve
tanınması, uzman konsultasyonu daha sonraki tedavinin düzenlenmesi ve
hayati aritmilerin önlenmesi açısından önemlidir (1).
3.2 Ventriküler Taşikardi
Ventriküler taşikardi, özellikle yüksek kalp hızlarında ya da yapısal kalp
hastalığı varlığında (ör. Sol ventrikül fonksiyon bozukluğu, ciddi sol ventrikül
hipertrofisi, aort stenozu) belirgin kardiyak debi düşmesi ve kardiyak arreste
neden olabilir. Ventriküler taşikardi ani olarak ventriküler fibrilasyona
9 dönüşebilir. Nabızsız ventriküler taşikardi tıpkı ventriküler fibrilasyondaki gibi
erken defibrilayon ile tedavi edilmelidir.
Şekil-3
Bu ritimde ventrikül kasında yer alan bir odağın yüksek frekansta
depolarizasyonu
söz
konusudur.
Eksitasyon
anormal
bir
yolak
ile
ventriküllerin içinden geçer ve bu yüzden QRS kompleksleri geniş ve anormal
şekillidir.
P
dalgasının
olmayışı
ve
anormal
geniş
QRS
dalgaları
karakteristiktir. QRS morfolojisi monomorfik ve polimorfik olabilir. Monomorfik
ventriküler taşikardide ritim düzenli ya da düzenliye yakındır polimorfik
ventriküler taşikardi ise düzensizdir.
Dal bloğu varlığında supraventriküler taşikardi geniş kompleks taşikardi
oluşturur. Miyokard infarktüsü sonrası gelişen geniş kompleksli taşikardi
hemen daima ventriküler kaynaklıdır. En güvenilir yaklaşım böyle bir
durumda aksi ispat edilene kadar tüm geniş kompleks taşikardileri ventriküler
taşikardi olarak kabul etmektir. Polimorfik ventriküler taşikardinin önemli bir
tipi ‘torsade de pointes’ (dans eden kompleks) olup ritim şeridinde rotasyonel
olarak değişen elektriksel aktivite aksları EKG de sinüzoidal bir görünüm
oluşturur. Bu aritmi genellikle QT intervalinde uzama olan hastalarda görülür.
Bu uzama kalıtsal olarak gelişebildiği gibi daha sık olarak antiaritmik ilaçlar
gibi bazı ilaçların etkisiyle de oluşabilir. Torsade de pointesin tanınması
10 önemlidir,
çünkü
predispozan
etkili
faktörlerin
tedavi
(tekrarlayan
ortadan
atakların
kaldırılması,
önlenmesi)
intravenöz
için
magnezyum
uygulaması, diğer elektrolit bozukluklarının düzeltilmesi gerekirse overdrive
pacing uygulanması gerekir. Torsade de pointes ventriküler taşikardisi
kardiyak arreste neden olabilir,(bu durumda defibrilasyon ile tedavi edilir)
ventriküler fibrilasyona dönüşebilir(5).
3.3 Asistoli
Kalp
kasının
sistol
adı
verilen
ritmik
kasılmaları
yapmaması
durumudur. Bu kasılmalar gerçekleşmediği zaman dolaşım duracağından
ölüm kaçınılmaz olur. Asistoli bir kalp hastalığı sonucu olarak ortaya
çıkabileceği gibi, hastalığın son evresi olarak da belirebilir. Nabzın
hissedilmemesi ve stetoskop aleti ile kalp seslerinin duyulmaması asistolinin
belirtileridir. Kalp zaten depolarize durumda olduğu için defibrilayon
uygulanmaz. Bazen asistoli ve ince dalgalı ventriküler fibrilasyon karışabilir.
Bu durumda erken tedavi iyi kalitede bir kardiyopulmoner resusitasyon
sağlamak ve gözleme devam etmektir. Eğer ince dalgalı ventriküler
fibrilasyon varsa, etkili kardiyopulmoner resusitasyon uygulaması ventriküler
fibrilasyonun amplitud ve frekansını arttırabilir ve bu tanıyı doğrulayarak
başarılı defibrilasyon ihtimalini arttırabilir(1).
Şekil-4
11 3.4 Nabızsız Elektriksel Aktivite
Nabızsız elektriksel aktivite terimi spesifik bir kalp ritmini ifade etmez.
Normal olarak kalp debisi oluşturması beklenen bir elektriksel aktiviteye
rağmen kardiyak debinin olmayışı ile karakterizedir. Genellikle prognozu
kötüdür (özellikle geniş yüzeyi tutan akut miyokard infarktüsüne bağlı olarak
geliştiği zaman). Masif pulmoner tromboemboli tansiyon pnömotoraks,
kardiyak tamponad ve akut aşırı kan kaybı ise potansiyel olarak tedavi
edilebilir nedenlerdir. Defibrilasyon uygulanmaz etkin tedavi kardiyopulmoner
resusitayondur(1).
4 DEFİBRİLASYON
4.1 Defibrilasyonun Tanımı
Fibrilasyona girmiş bir kalbin normal ritmini geri kazanabilmesi için
kalbe kısa sureli yüksek değerde akım verilmesine defibrilasyon denir. Bu
uygulamanın yapılması için kullanılan cihaza da defibrilatör(Şekil-5)denir.
Kısaca elektroşok cihazı olarak tanımlanabilir.
Şekil-5
12 Ventriküler fibrilasyon/nabızsız ventriküler taşikardinin başlamasından
sonra kalp debisi sonlanır ve üç dakika içinde hipoksik serebral hasar başlar.
Tam bir nörolojik iyileşme isteniyorsa, spontan dolaşımın geri dönüşünü
sağlayan erken başarılı defibrilasyon gerekmektedir. Defibrilasyon yaşam
kurtarma zincirinin önemli bir parçasıdır ve ventriküler fibrilasyon/ventriküler
taşikardi kardiyak arrestin sonucunu düzelttiği gösterilen birkaç girişimden
birisidir. Başarılı defibrilasyon olasılığı ve sonraki hastaneden taburcu
oluncaya kadarki hayatta kalma olasılığı zamanla hızla azalır. Bu nedenle
erken defibrilasyon uygulayabilmek kardiyak arrest sonrası hayatta kalmayı
belirleyen en önemli faktörlerden birisidir. Kardiyopulmoner resusitasyon
uygulanmayan vakalarda kollapstan sonra defibrilasyon uygulanıncaya kadar
geçen her dakika mortalite %7-10 kat artar. Ventriküler fibrilasyon/ventriküler
taşikardinin başlaması ile şok uygulaması arasındaki süre ne kadar kısa ise
başarılı defibrilasyon ve hayatta kalma şansı o kadar yüksektir. Defibrilatör
sağlamada gecikme varsa hızla göğüs kompesyonları ve ventilasyona
başlanmalıdır.
Tanık
olunan
kardiyak
arrestlerde
kardiyopulmoner
resusitasyon uygulandığında sağ kalımda azalma daha yavaştır ve sağ
kalım, kollapstan defibrilasyona kadar her dakika için ortalama %3-4 azalır.
Defibrilasyona kadar geçen süre içerisinde kardiyopulmoner resusitasyon
uygulanması tanık olunan kardiyak arrestten hayata dönmeyi iki veya üç
katına çıkarabilir(6).
Amaç; kalbe elektrik şoku uygulayarak kalbi normal kardiyak ritmine
kavuşturmaktır. Özel bir elektrik cihazı ile kalbe doğru akım vererek kalp
kasındaki düzensiz titreşimleri giderip kalbin normal bir şekilde çalışmasını
sağlamaya yönelik yaşam kurtaran bir işlemdir. Ventriküler fibrilasyona karşı
13 monofazik 360 joule veya bifazik 150–360 Joule ile tek deşarj doğru yeniden
canlandırma teknikleri ile yüksek oranda sonuç verebilmektedir.
Bifazik defibrilatörler elektriksel boşalma sonrası belirli bir süre pozitif
yönde, sonrada geri dönüp negatif yönde kalan milisaniye boyunca ilerleyen
tipte akım üretirler. Ayrıca dalga formu büyüklük ve sürekliliğini ayarlayarak
transtorasik empedans değişimlerine elektronik olarak karşı koyabilirler.
Kesikli eksponansiyel ve rektilineer dalga formu üreten çeşitleri vardır;
ancak ilk faz ve ikinci faz en uygun süreleri, hangi tür ventriküler fibrilasyonda
hangi dalga formunun kullanılacağı net olarak henüz bilinmemektedir. Uzun
süreli ventriküler fibrilasyonlarda ise bifazik dalga formlarının üstünlüğünün
monofaziklere göre çok daha fazla olduğu gösterilmiş ve son yeniden
canlandırma kılavuzlarında bu öneri yer almıştır. Şu anda en iyi enerji düzeyi
hangisi bilinmediği için ventriküler fibrilasyona giren bir hastaya öneri olan
150- 360 j bifazik düzeyden genelde 200j ile uygulanmaktadır. Monofazikte
ise zaten tek önerilen enerji düzeyi 360 j'dur. Defibrilatörler, şebeke
elektriğine
güven
olmadığından,
içlerinde
akü
ile
satılırlar.
Elektrik
şebekesine takılı olsalar dahi akü ile çalışırlar(8).
4.2 Defibrilasyonun Mekanizması
Defibrilasyon doğal uyarı üreten dokuların kontrolü tekrar ele alması
için yeterli miktardaki kalp kasını eşzamanlı olarak depolarize etmek
amacıyla
yeterli
büyüklükteki
elektrik
akımının
miyokardiyumdan
geçirilmesidir. Son hedef spontan dolaşımın geri dönüşü olmasına rağmen
başarı; fibrilasyonun sonlanması veya daha kesin olarak şok verilmesinden
sonraki 5 saniyede ventriküler fibrilayon/ventriküler taşikardinin olmaması
14 olarak tarif edilir. Bunu başarbilmek için tüm defibrilatörler üç ortak özelliğe
sahiptir: doğru akım üretebilme yeteneğine sahip bir güç kaynağı, önceden
belirlenen seviyede enerjiyi şarj edebilen bir kapasitör ve kapasitörün deşarj
edilmesiyle enerjiyi hastaya vermek için göğüs kafesine yerleştirilen iki
elektrot.
Bununla
beraber
akım
transtorasik
empedans
elektrot
pozisyonundan etkileneceği için verilen akımı belirlemek zordur. Ayrıca
akımın büyük bir miktarı toraks içinde kalpten uzak diğer yollara sapar ve %4
kadar küçük bir kısmı kalbe ulaşır. Bazı defibrilatörler torasik empedansı
ölçebilirler
ve
enerji
çıkışını
ona
göre
ayarlarlar
(empedansın
kompanzasyonu). Erişkinlerde defibrilasyon için vücut boyutu ve enerji
gereksinimleri arasında kesin bir ilişki yoktur. Hastanın metabolik durumu,
miyokard iskemisinin derecesi ve önceki ilaç tedavisi gibi diğer faktörler
defibrilasyonun
başarısını
etkileyebildiği
halde
genellikle
bunlar
kardiyopulmoner resusitasyon sırasında modifiye edilemezler.
4.3 Defibrilasyonun Tarihçesi
1947 yılında Claude BECK defibrilatörü geliştirmiştir (Şekil-6) ve açık
toraks uygulamasında kullanarak bir insanın hayatını kurtarmıştır.
Şekil-6
15 1956 yılında da Paul ZOLL kapalı göğüs defibrilasyonu yapan cihazı
(eksternal defibrilatör) geliştirmiştir. 1965 yılında J. Frank PANTRIDGE
hastane öncesi kullanılmak üzere ambulansın içine portatif defibrilatör
yerleştirmiştir.
4.4 Defibrilasyonun Özellikleri
Cihaz 220 V. 50 Hz şehir şebeke voltajı ve batarya ile çalışır (Şekil-7).
Batarya ile çalışabilmesi cihazın portatif olarak kullanılmasını sağlar. Şarjlı
batarya ile en az 30 adet defibrilasyon yapılabilmektedir. Cihaz üzerinde EKG
hasta kablosu, defibrilasyon pedalları bulunmaktadır. Kullanım yeri ve
amacına göre internal hasta kaşıkları ve pediatrik kaşıkları da bulunmaktadır.
Cihaz EKG sinyallerini EKG kablosundan veya defibrilatör kaşıklarından
alabilmektedir. Cihaz üzerindeki yazıcı her defibrilasyon sonrasında otomatik
olarak kayıt yapmakta ve uygulanan enerji miktarı, tarih, saat vb. bilgiler kayıt
altına alınmaktadır. Cihaznormal ve senkronize olarak defibrilasyon işlemi
yapabilmektedir. Hastaya uygulanan enerji miktarı genellikle 20 Joule -400
Joule arasında seçilebilmektedir.
16 Şekil-7
4.5 Defibrilasyonun Başarısını Etkileyen Faktörler
4.5.1 Transtorasik Empedans
Miyokarda verilen akımı arttırmak ve transtorasik empedansı en aza
indirmek için defibrilasyon tekniği optimize edilmelidir. Erişkinlerde empedans
normalde 70-80 ohm arasındadır, fakat kötü teknik uygulamasıyla 150 ohm’a
yükselebilir ve verilen akımın yarıya düşmesine böylece başarılı defibrilasyon
şansının azalmasına neden olur. Transtorasik empedans; elektrodun deriye
teması, elektrot büyüklüğü, elektrot ile deri arasındaki materyal, elektroda
uygulanan basınç ve ventilasyon fazından etkilenir. Hastanın göğsünde
transdermal ilaç uygulaması için yapıştırılmış materyalin bulunması iyi teması
önleyebilir ve elektrotlar onların üstüne yerleştirilirse elektrik arkı veya
yanıklara
neden
olabilir;
elektrotlar
uygulanmadan
yapılmadan önce bunlar çıkarılmalı ve bölge kurulanmalıdır.
17 ve
defibrilasyon
4.5.1.1 Göğüs Tıraşı
Göğsü kıllı hastalarda elektrodun deriye iyi temasını sağlamak çoğu
zaman zordur. Bu durum empedansı arttırır, defibrilasyonun etkinliğini azaltır
ve hasta göğsünde yanıklara yol açabilir. Tıraş malzemesi hemen temin
edilebiliyorsa elektrotların yerleştirileceği bölgedeki kılları temizlemek için
kullanılmalıdır. Ancak tıraş malzemesi hızla temin edilemiyorsa defibrilasyon
geciktirilmemelidir.
4.5.1.2 Elektrot Boyutu
Elektrot alanlarının boyutu minimum 150
olmalıdır. Büyük
elektrotlar daha düşük empedansa sahiptir fakat aşırı büyük elektrotlar daha
az transmiyokardiyal akıma neden olabilir. Erişkin defibrilasyonu için 8-12 cm
çapındaki hem kendiliğinden yapışan ped elektrotlar hem de elle tutulan
elektrotların ikisi de kullanılır ve fonksiyonları yeterlidir.
4.5.1.3 Birleştirici Ajanlar
Manuel elektrotlar kullanıldığında elektrotlara sürülen jeller iki elektrot
arasında yayılıp kıvılcım potansiyeli yaratacağı için jel pedler elektrot jellerine
tercih edilir. Yüksek transtorasik empedansa yol açacağı ve cilt yanıklarının
ciddiyetini arttırabileceği için birleştirici materyal olmadan çıplak elektrot
kullanılmamalıdır. Zayıf elektriksel iletkenliği olan medikal jel veya pastalar
kullanılmaz.
4.5.1.4 Elektrotlara Uygulanacak Kuvvet
Manuel elektrotlar kullanılıyorsa göğüs duvarına sıkıca bastırılır. Bu
torasik volümü azaltarak ve elektrot-cilt ara yüzeyinde elektriksel teması
18 iyileştirerek transtorasik empedansı azaltır. Defibrilatör uygulayıcısı elle
tutulan elektrotların üzerine sıkıca bastırmalıdır, optimal kuvvet erişkinlerde 8
kg’dır.8 kg’lık kuvvetin sağlanabilmesi için kardiyak arrest ekibinin en güçlü
üyelerinin görevlendirilmesi gerekir.
4.5.2 Elektrot Pozisyonu
Hiçbir çalışma ventriküler fibrilasyon/ventriküler taşikardi kardiyak
arrestinden sonra spontan dolaşımın geri dönüşünün veya hayatta kalmanın
belirleyicisi olarak elektrot pozisyonunu değerlendirmemiştir. Defibrilasyon
sırasında kalbin fibrile olan alanının direkt olarak elektrotlar arasında kalacak
şekilde yerleştirilmesi halinde transmiyokardiyal akım maksimumdur. Bu
nedenle ventriküler ve atriyal aritmiler için en uygun elektrot pozisyonu aynı
olmayabilir.
Ventriküler fibrilasyon/ventriküler taşikardideki hastayı defibrile ederken
standart yöntem bir elektrodu sağ klavikula altında sternumun üst kısmının
sağına yerleştirmektir. Apikal elektrot orta aksiler hatta yaklaşık olarak V6
elektrokardiyografi elektrodu veya kadın memesi hizasına yerleştirilir. Bu
pozisyon meme dokusu dışında olmalıdır. Bu elektrodun yeterince laterale
yerleştirilmesi önemlidir. Elektrotlar pozitif ve negatif olarak belirlenmesine
rağmen herbiri her iki pozisyona da yerleştirilebilir. Kabul edilebilir diğer
elektrot pozisyonları:
-Her elektrot biri sağda diğeri solda olmak üzere lateral göğüs duvarlarına
yerleştirilebilir.
-Bir elektrot önde sol prekordiyum üzerinde diğeri kalbin arkasında sol
skapulanın hemen altında yerleştirilebilir.
19 -Asimetrik
şekilli
apikal
elektrotlar
transvers
değilde
longitudinal
yerleştirildiğinde daha düşük empedansa sahiptir. Apikal elektrodun uzun
ekseni kraniyo-kaudal yönde ayarlanır.
4.5.3 Elektrotlar Yerine Pedler Kullanılması
Kendinden yapışan defibrilasyon pedleri güvenli ve etkindir ve standart
defibrilasyon elektrotlarına tercih edilir. Hastaya erişimin zor olduğu klinik
durumlarda ve periarrest durumlarında kendinden yapışkanlı pedler önerilir.
Manuel elektrotlarla aynı transtorasik empedansa sahiptirler ve uygulayıcının
hastanın üzerine eğilmeden güvenli bir mesafeden hastayı defibrile etmesini
sağlar. Başlangıçta ritmin monitörizasyonu için kullanılan pedler ve manuel
elektrotlar standart elektrokardiyografi elektrotlarına göre birinci şokun daha
hızlı verilmesini sağlarlar fakat yapışkan pedler manuel elektrotlardan daha
hızlıdır.
4.5.4 Üç Şok Uygulamasına Karşın Tek Şok Uygulanması
Ventriküler fibrilasyon kardiyak arrestin tedavisinde üçlü şok protokolü
ile tek şok protokolünü kıyaslayan yayınlanmış insan veya hayvan çalışması
yoktur. Hayvan çalışmaları kurtarıcı solunum uygulamak ya da ritim analizi
yapmak eksternal göğüs kompresyonlarına verilen aranın nispeten kısa
olmasının resusitasyon sonrası miyokardiyal disfonksiyonunu ve mortaliteyi
azalttığını göstermiştir. Göğüs kompresyonları uygulamasında kesintiler
olması aynı zamanda ventriküler fibrilasyonu diğer ritme değiştirme şansını
da azaltır. Hastane içi ve hastane dışı kardiyak arrestlerde kardiyopulmoner
resusitasyon performansının analizi kompresyonlarda belirgin kesintilerin
yaygın olduğunu göstermiştir.
20 İlk şok etkinliği % 90’ı geçen bifazik dalga formu
kullanıldığında
ventriküler fibrilasyonun başarılı olarak defibrile edilememesi sonraki şoktan
ziyade kardiyopulmoner resusitasyon periyoduna gereksinim olduğunu
göstermektedir.
Bu
nedenle
tek
şok
verdikten
sonra
ritmi
tekrar
değerlendirmeksizin veya nabzı palpe etmeksizin başka şok vermeden önce
iki dakika kardiyopulmoner resusitasyona devam edilmelidir. Defibrilasyon
girişimi perfüzyon sağlayan bir ritim oluşumunda başarılı olsa bile
defibrilasyondan hemen sonra nabzın palpe edilebilmesi çok nadirdir ve
perfüzyon sağlayacağına inanılan ritim geri gelmediyse nabzı palpe etmeye
çalışarak oluşan gecikme miyokardı daha da tehlikeye sokacaktır. Perfüzyon
sağlayan bir ritim başlatılmışsa göğüs kompresyonu uygulaması yeniden
ventriküler fibrilasyon oluşması riskini arttırmaz. Şok sonrası asistoli
varlığında göğüs kompresyonlar ventriküler fibrilasyonu başlatabilir. Bu tek
şok stratejisi monofazik ve bifazik defibrilatörlerin ikisinde de uygulanabilir.
4.5.5 Şok Enerjisi Ve Dalga Şekilleri
Defibrilasyon için enerji seviyeleri seçilmesine karşılık, defibrilasyonu
sağlayan miyokarddan geçen elektrik akımıdır. Başarılı defibrilasyon ve
kardiyoversiyon akım miktarı ile uyumludur. Monofazik dalga formu
kullanarak uygulanan defibrilasyon için optimal akım 30-40 A’dır.
Atriyal fibrilasyon için uygulanan kardiyoversiyon uygulaması sırasında
yapılan ölçümlerden sağlanan indirekt deliller bifazik dalga formu ile
defibrilasyon uygulanması sırasında akımın 15-20 A arasında olduğunu
düşündürmektedir. Defibrilasyon için optimal enerji dozu minimal miyokard
hasarına yol açarken defibrilasyon ve spontan dolaşımın geri gelmesini
21 sağlayan dozdur. Uygun enerji dozunun kullanılması aynı zamanda sonraki
şokların sayısını azaltıp miyokardiyal hasarını sınırlayacaktır.
4.6 Defibrilatör Çeşitleri
Genel olarak üçe ayrılırlar:
- Pacemaker'lar gibi kalbe yerleştirilen ve gerektiği anda (otomatik olarak
karar vermelerini sağlayan algılayıcıları vardır) şok veren tip. (implantable
cardioverter defibrilatör)
-Küçük kaşık şeklinde iki elektrot kalbe dokundurularak şok veren tip.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere bunun kullanılabilmesi için kalbin açıkta
olması gerekir,yani cerrahi bir müdahale sırasında kullanılır.
-Vücut yüzeyine dokundurulan büyükçe elektrotlar vasıtasıyla şok veren
tip, çalışma prensibi olarak hepsi de aynıdır, ama verilen akım miktarı
değişiktir. Kalbe ne kadar yakından elektroşok uygulaması yapılırsa,
uygulanması gereken akım değeri de o kadar küçük olur.
1960’lara kadar defibrilatörler AC enerjili tiptendi. AC enerji atrial
fibrilasyonu giderirken, daha tehlikeli olan ventriküler fibrilasyona yol
açabileceğinden bu tip defibrilatörler artık kullanılmamaktadır. 1960’lardan
sonra DC defibrilatörler geliştirilmiştir.
Defibrilatörler, hastaya bağlanma şekline göre dış defibrilatörler veya
iç (implant) defibrilatörler olmak üzere ikiye ayrılır. Hastaya aktarılan enerjinin
dalga şekline göre ise; Lown, tek evre (monofazik), gecikmeli, trapezoidal
(yamuk)
ve
iki
evre
(bifazik)
dalga
adlandırılırlar(7).
22 şekilli
defibrilatörler
olarak
4.6.1 Lown Defibrilatörler
1962’de Dr. Bernard Lown kendi adını taşıyan aşağıdaki dalga şekline
sahip (Şekil-8) defibrilatörü geliştirmiştir. Bu tip defibrilatörde, hastanın
göğsüne uygulanan akım hızla 20 Amper’e yükselir. 5 milisaniye içinde sıfıra
düşen akım tekrar 5 milisaniye boyunca küçük negatif bir akım oluşturur.
Şekil 9’deki devrede bir Lown defibrilatör devresi görülmektedir.
Şekil-8
Hastaya verilen yük yüksek gerilim kaynağından dolan bir kapasitörden
sağlanmaktadır. Kullanıcı istenilen enerji seviyesini ön taraftaki enerji
ayarlama düğmesi vasıtasıyla sağlayabilmektedir. Bu düğme yüksek gerilim
kaynağının ürettiği DC voltajı kontrol eder. Kapasitörde depolanan eneji
‘dir
Burada U Joule cinsinden enerjiyi, C Farad cinsinden kapasitörün
değerini, V kapasitörün uçlarındaki gerilimi belirtir.
23 Bu devrede kapasitörün uçları arasındaki paralel bağlı voltmetre Joule
cinsinden skalandırılmıştır. Joule yerine Watt-saniye de birim olarak
kullanılabilir. Depolanan enerjinin bir kısmı hastaya uygulanırken endüktörün
iç direnci üzerinde ve diğer elemanlar üzerinde bir miktar enerji harcanır. O
nedenle bazı cihazlarda hastaya verilen enerji miktarıda belirtilir.
Şekil-9
Kapasitörün şarj edilmesi K rölesi yardımıyla olur. Bu röle yüksek enerji
ve voltaj değerlerinde çalıştığından vakumlanmış cam içine yerleştirilmiş özel
bir röledir. Lown defibrilatörde bulunan 100 mH’ lik endüktörün yarattığı
manyetik alan kapasitör boşaldığında azalan enerjinin tekrar devre içine
girmesini önler.
24 4.6.2 Tek Evre(Monofazik) Dalga Şekilli Defibrilatörler
Bu tip defibrilatörlerde L indüktörü olmadığından ikinci bir negatif darbe
mevcut değildir. Tek darbe şekilli bir defibrilatörde elde edilen enerji şekildeki
gibidir.(Şekil-10)Defibrilatörün dolma-boşalması bir kapasitöre benzer.
Şekil-10
4.6.3 Gecikmeli Dalga Şekilli Defirilatörler
Bu tip defibrilatörlerde elde edilen enerji aşağıdaki gibidir.(Şekil-11)
Şekil-11
25 Burada dalga şeklinin genliği daha küçüktür (3 kV yerine 1.2 kV).
Ancak aynı enerji seviyesini sağlamak için darbenin süresi daha uzundur.(10
milisaniye yerine 15 milisaniye).Buradaki iki çıkıntılı dalga şeklini elde etmek
için defibrilatör devresindeki L1-C1 devresine ilave olarak ikinci bir L2-C2
devresi kullanılır.
4.6.4 Trapezoid(Yamuk) Dalga Şekilli Defibrilatörler
Bu defibrilatörler ile elde dilen dalga şekli Şekil-12’de görülmektedir.
Şekil-12
Bu dalga şeklinde süre uzun(20ms),voltaj ise düşük(800V) seviyededir.
Ancak enerji olarak diğer defibrilatörlerin sahip olduğu enerji seviyesine
çıkmak mümkündür. Hastaya enerjinin iletilmesini sağlayan elektrotlara
“paddle” (pet) denir. Bu petler(Şekil-13)anterior-anterior (her ikisi de ön tarafa
göğüse), anterior-posterior (biri göğüse diğeri sırta) ,dahili (açık kalp
ameliyatlarında), D-tipi, çocuklar için gibi çeşitlere ayrılır. Bunların içinde D
tipi petler en yaygın kullanılanlardır.
Çocuklar için kullanılan petlerde metal yüzey küçük, enerji seviyesi
düşüktür. Defibrilatör devresinde kullanılan S1 anahtarı enerjinin hastaya
tatbik edilmesi için kullanılırve her iki pette de seri olarak mevcuttur.
26 Şekil-13
Defibrilatörlerde SYNC anahtarı hastanın EKG’ sinde “R” dalgasını
yakaladıktan sonra, bunu EKG senkronizasyonlu şoklama için kullanır. Bu
seçeneğe SYNC-DEFİB veya ‘Kardiyoventer ‘ denir. Defibrilatörlerin
devresinde kullanılan yüksek gerilim ya bir varyak ya da sabit yüksek gerilim
kaynağından dolan bir kondansatör ile sağlanır.Şekil 14’teki devrede bir
karşılaştırıcı
kullanan
defibrilatörün
şematik
gösterimi
verilmiştir.
Bir
defibrilatör için önemli olan parametreler pil, yüksek gerilim enerji seviyesi,
EKG sinyali ve test edilebilmesidir.
Şekil-14
27 4.6.5 İki Evre(Bifazik) Dalga Şekilli Defibrilatörler
Geleneksel defibrilatörlerin hepsi monofazik damped sinüs dalgası adı
verilen aynı dalga şekli teknolojisini kullanmaktadır. Bu tür monofazik
defibrilatörler, şok dalgasını bir yönde gönderirler. Akım bir pet veya
elektrottan ötekine akar. Bu dalga şeklinin etkili olması için hastaya, 50 – 360
J arasında yüksek seviyeli bir şok dalgası uygulanmalıdır. Yüksek seviyeli
şok dalgasının hastanın göğsünü yakmak gibi istenmeyen yan etkileri vardır.
Araştırmacılar, 1990’lı yıllarda düşük enerjili bifazik
teknolojinin, yüksek
enerjili monofazik teknolojinin sağladığı aynı etkiyi, daha az riskle
sağlayabileceğini fark ettiler. Bifazik teknolojili defibrilatörler, akımı iki yöne
de iletebilmektedir. Birinci fazda, akım monofazik defibrilatörlerde olduğu gibi,
bir petten ötekine akar. İkinci fazda ise, akım tersyönde akmaya başlar.
Altında yatan fizyolojik mekanizma tam olarak çözülememişse de, bifazik
dalgaların
monofazik
dalgalara
göre
daha
az
enerji
ile
başarılı
defibrilasyonlar sağladığı görülmektedir. Şekil 15’de bifazik teknolojinin
kullandığı iki dalga şekli görülmektedir.
Bifazik dalga şeklinin monofazik dalga şekline göre bazı avantajları
vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
-Daha az enerjiyle aynı etkiyi yaratabildikleri için, deri yanıkları gibi
istenmeyen yan etkilerin sayısı azalmıştır.
-Ortalama arteryel basınç ve sol ventriküler pompalama hacminin
(ejection ratio) eski haline dönmesi monofazik defibrilasyonda 72 saat
sürmekteyken bifazik defibrilasyonda bu süre daha azdır.
28 -Monofazik defibrilasyonda düşük ve yüksek empedanslı hastalarda farklı
genlik veya şekilde dalga şekli kullanmak gerekirken, bifazik defibrilasyonda
kullanılan dalga şekli, özellikle rektilineer bifazik dalga şeklinde, hasta
empedansından bağımsızdır.
Bu sayılan avantajlarından dolayı, bifazik teknolojili defibrilatörler hızla
yaygınlaşmaktadır.
Şekil-15
29 SONUÇ
Günümüzde başta trafik kazaları olmakla birlikte daha birçok nedenden
ötürü kardiyak arrest gelişmektedir . Kardiyak arrest durumlarında yapılması
gereken ilk müdahale ‘’Temel Yaşam Desteği’’ uygulaması yani etkin bir
kardiyopulmoner resusitasyondur. Daha sonrasında ise kişi ‘’İleri Yaşam
Desteği’’ uygulaması çerçevesinde sağlık personeli tarafından monitörize
edilmeli ve kişiye defibrilasyon işlemi uygulanmalıdır. Yapılan çalışmalardan
çıkan sonuçlara göre de kardiyopulmoner resusitasyon işleminin etkinliği
arttıkça ve defibrilasyon uygulamaya kadar geçen süre kısaldıkça sağ kalım
oranları artmaktadır.
30 KAYNAKLAR
1)
Nolan J., Gabbott D., Lockey A., İleri Yaşam Desteği, Antwerp,
Belçika, 2006,s:57
2)
Myerburg R.J., Kessler K.M., Castellanos A. Sudden cardiac death.
Structure, function, and time-dependence of risk. Circulation1992;85:12–10.
3)
6. Jimenez R.A., Myerburg R.J. Sudden cardiac death. Magnitude of
the problem, substrate/ trigger interaction, and populations at high risk.
Cardiol Clin 1993;11:1–9.
4)
tezi,
Çavuşoğlu Samet, Elektrokardiyografi Cihazı Yapımı , Lisans bitirme
Yıldız
Teknik
Üni.,
Elektrik
Elektronik
Mühendisliği
Fakültesi,
İstanbul,2010
5)
Locati E.H.,Maison- Blanche P.,Dejode P. ,Spontaneous sequences of
onset of torsade de pointes in patients with acquired prolonged repolarization
Quantitative analysis of Holter recordings,J Am Coll Cardiol 1995:25;1564-75
6)
Zoll PM. Resuscitation of the heart in ventricular standstill by external
electric stimulation. N Engl J Med ,1952, 247:768-71
7)
Bardy G.H., Ivey T.D., Allen M.D., Johnson G, Mehra R, Greene H.L. A
prospective randomized evaluation of biphasic versus monophasic waveform
pulses on defibrillation efficacy in humans. J Am Coll Cardiol,1989,14:728-33
31 8)
Myerburg RJ, Castallenos A. Cardiac Arrest and Sudden Cardiac
Death. (Braunwald E, Zipes D.P., Libby P., Bonow R.O.) Heart Disease: A
Textbook of Cardiovascular Medicine 8th ed. Philedelphia:
2008Elsevier. 933-974
32 Saunders,
ÖZGEÇMİŞ
19.03.1990’da Adana’da doğdum. İlköğrenimimi Adana Atatürk İlköğretim
Okulu’nda tamamladım. 2007 yılında ÇEAŞ Anadolu Lisesi’nden mezun
oldum. 2007 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde okuma
hakkı kazandım.
33 
Download