59. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd

advertisement
Terörün Dini Olmaz.
Norveç’te Veya
Dünyanın Neresinde
Olursa Olsun
Masum İnsanları
Hedef Alan...
T.C. KÖLN BAŞKONSOLOSLUĞU ÇALIŞMA ATEŞELİĞİNİN
YOĞUN MESAİSİ İSTATİSTİK VERİLERİ DEĞİŞTİRDİ
28
TERÖRÜ
LANETLiYORUZ
TÜRK GENÇLERİNDE MESLEĞE
EĞİLİM ARTIŞ GÖSTERDİ
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
OKUSAN
Tel: 06142-793 0770-71 . Fax: 06142-793 0772
Mobil: 0157-83555560-61 . [email protected]
www.okusan.eu
RAMAZAN
IGMG Sosyal Yardım Derneği
Başkan Yardımcısı Mustafa Uyanık
IGMG 2011 ZEKAT/FİTRE KAMPANYASI
16
Enerji
İçeceği
Damaklara
Serin
Bir
Tat
Sipariş İçin: 0179-9705472
E-Mail: [email protected]
22
Avrupa’daki Kitapçýnýz
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 59 · Yl/Jahre: 8 · Ağustos / August 2011 / Ramazan 1432
ENERGY
IGMG Ruhr A
Bergkamen
Cemiyetine
Kundaklama
Paylaşmaktır
Kardeşliktir
Sevgidir
Duadır
Rahmettir
Berekettir
Arınmaktır...
IGMG Hadsch-Umra
Reisen GmbH Hac 2011
Ücretlerini Açıkladı
14
Ramazan Paylaşmaktır Sen de Bir Kelebek Uçur 17
Ramazan
Geldi
Hoş
Geldi
Dr. Yusuf IŞIK
Hristiyan
Cihadist
ve Antiİslam
Terörist!
5 Mahmut AŞKAR
11 Murat KUBAT
Ramazan’
la/’da
Gelen
Kur’an
27 M. Salih AYDIN
Hacarabn
Serüvenleri
46
29 İlhan BiLGÜ
İftar
Âdâb
ve
İftar
İkrâm
19 M.Hulusi ÜNYE
Kadim
Bir
İbadet:
Oruç
20
HAC-UMRE SEYAHAT
Islamische Gemeinschaft Milli Görüş Hadsch-Umre & Reisen GmbH
Boschstraße 61-65 . D-50171 Kerpen
Telefon: 02237-656 310/311
E-Posta: [email protected] . Web: www.igmghacumre.com
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
Ramazan ve Güzellikleri
Sevgili dostlar!
İznimizi yaptık ve geldik.
Bizim bulunduğumuz Hessen Eyaleti Almanya`da en erken izne çıkan
eyalet olduğu için bizler iznimizi en
önce yapıp geldik.
Memleketimizin güzelliklerini ailemizle birlikte yaşadık, aile büyüklerimizi ziyaret ettik ve onların hayır
duaların aldık. Tabi bu arada imkanlarımız dahilinde memleketimizin doğal
ve tarihi güzelliklerini çocuklarımıza
gösterip tanıtmayı da ihmal etmedik.
İstanbul`un tarihi güzelliklerini anlatmaya gerek yok herhalde. Bu sefer
bizler ailecek memleketimiz olan
Bayburt`a aile büyüklerimizi ziyarete
giderken hem Bayburt`un ve hem de
çevre illerdeki tarihi ve doğal güzellikleri gezme ve ziyaret etme imkanı
bulduk. Özellikle Bayburt`un Aydıntepe ilçesindeki tarihi Yeraltı şehri görülmeye değer bir yer. Yine
Trabzon`un Uzungöl mevkii harika bir
mekan. Allah`ın yarattığı nadide mekanlardan bir yer olan burayı ailenizle
imkan dahilinde mümkünse şöyle 3-5
günlük bir zaman içerisinde gezip dinlenmeniz açısından tavsiye ediyoruz.
Zaten buranın güzelliklerini keşfeden
Arap turistler aileleri ile buraları mekan tutmuşlar bile.
İznimizin son günlerine yaklaşırken Norveç`ten gelen bir haber bizleri
oldukça üzdü. Anders Breivik isimli
psikopat şahısın maalesef hedef seçtiği 90 civarında genç, Oslo`da yaşanan
bombalı saldırının ardından bulundukları gençlik kampında adeta kurşuna
dizilerek katledildi. Bu işin vahim boyutlu haber yanı idi. İşin diğer bir vahim yani ise maalesef son 10-15 senedir Batılı ülkelerde bulunan bir kısım
medya gruplarının pompalamaya çalıştığı gibi bu olayın da müslümanlar
tarafından yapıldığı daha haber ile ilgili detaylar belli olmadan bazı sözde
uzmanlar tarafından hemen açıklanması idi. Özellikle 11 Eylül saldırıları
ile başlayan süreçte terör saldırıları
olarak adlandırılan tüm olaylar sözde
İslami terör diye medya aracılığı ile
dünyaya servis edilip insanların zihinleri bulandırılıyordu. Dünya medyasında belli guruplar bu ve buna benzer
olaylar meydana geldiğinde daha
olaylarla ilgili bilgiler netleşmeden
alakası olmayan görüntüler ile insanları belli bir önyargıya sevkeden bir
tavır içerisine giriyorlardı. Yine sözde
bazı uzmanlar yaptıkları yorumlar ile
bu karmaşayı pekiştiriyorlardı.
Son süreç içerisinde İspanya`da
yaşanan metro saldırısı ki bu saldırıyı
ETA terör örgütünün yaptığı daha sonra ortaya çıktı. Almanya`da bir okulda
yaşanan ve çok sayıda öğrencinin öldüğü silahlı saldırı. Son olarak da
Norveç`te yaşanan olaylar gösterdiki
terörün dini, milliyeti olmuyor. Hiç
ummadığınız kişiler bulundukları toplumdaki masum insanlara vahşice kıyabiliyor ve bunu da sözde bir ideal
uğruna yaptıkları anlaşılıyordu.
Belli mihraklar ne şekilde olursa
olsun İslam ile terör arasında bir bağ
kurmak isterlerse istesinler bunun
yanlış olduğu yaşanan süreçlerde muhakkak ortaya çıkmaktadır. İslam kelime manası olarak bunu zaten çürütüyor. Bilindiği gibi bizim dinimiz bir
insanın öldürülmesini tüm alemin öldürülmesi ile eşdeğer tutmaktadır. Buna rağmen hala terör ile bir bağ kurmak istemek kötü niyetten başka bir
şey değildir.
Bu vesile ile terörün ve teröristin
dini olmaz diyor, son yaşanan olayda
katledilen insanların ailelerine buradan üzünzülerimizi iletmek istiyoruz.
Rahmet ve bereket ayı Ramazan`a
ulaşmış bulunmaktayız. Allah`a ne kadar şükretsek azdır. Bu ayın güzelliklerini sağlık sıhhat içerisinde ailemizle birlikte yaşamayı Allah nasip etsin.
Malum bu seneki Ramazan yaz aylarının uzun günlerine denk geldi. Tabii olarak da iftarın daha geç olması
bizleri biraz sabırsızlaştırmaktadır.
Eee kolay değil akşam saat 21`e kadar
sigara içilmeyecek, bu yaz sıcaklarında su içilmeyecek, yemek yenmeyecek, vs. İşte bizlere Allah`ın dünya
üzerindeki aç ve açıkta olan insanların
durumunu daha iyi anlayabilmemiz
için verdiği bir fırsat diye düşünüyoruz. Bu işin madde boyutu. Bir de mana boyutuna baktığımızda, paylaşmanın ne kadar önemli bir haslet olduğu
bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Dünyanın bir tarafında her türlü imkana
sahip olanların, öbür tarafında hiç bir
imkanı olmayanları düşünmesinin ne
kadar önemli olduğu bir kere daha anlaşılmaktadır.
Özellikle Ramazan`a has bir ibadet
olan fitre ibadetini ihmal etmeyelim.
Bu sene Almanya`da bulunan sivil İslami teşkilatların fitre ibadeti ile ilgili
yaptığı çalışmaları hep birlikte takip
etmekteyiz. Ortalama olarak bu sene
Almanya`da fitre 9 euro olarak belirlenmiş bulunmaktadır. Gelin bu ibadet
çalışmamıza çocuklarımızı da dahil
edelim. Çocuklarımızın fitrelerini
kendilerine harçlık olarak verelim ve
bu harçlıklarını bir zarfın içerisine koyup istemiş olduğunuz yardım kuruluşuna veya size en yakın camiye kendi
elleri ile teslim etmelerine yardımcı
olalım. Göreceksiniz hem kendileri
için değişik bir tecrübe olacak ve hem
de bu ibadetin hazzını yaşayarak belli
bir bilince ulaşacaklardır.
Yine sivil İslami Teşkilatların ve
Yardım Teşkilatlarının düzenlediği
Ramazan Yardım Kampanyalarına da
katılmanızı tavsiye ediyoruz. Özellikle Ramazan Kumanyası kampanyaları
güzel bir çalışma. Çocuklarımızın
harçlıkları ile bu kampanyalara katılımını sağlarsak iyi olur diye düşünüyoruz.
Buradan bir tavsiyemiz de Ramazanda olsun veya diğer zamanlarda olsun evinizde muhakkak birer sadaka
kumbarası bulundurun. Ve çocuklarınıza bu kumbaralara harçlıklarından
atmaları için teşviklerde bulunun. Tabiki siz de bunu yapın. İnanın zamanla bu gibi çalışmaların çocuklarımızda
ne kadar olumlu etkiler bıraktığını görüyorsunuz. Kendisinden daha az imkanlara sahip olan insanlara yardım
edebilme düşüncesine sahip olan nesillerin (birilerinin göstermeye çalıştığı
şekilde) terörle hiçbir şekilde alakası
olmaz.
Ramazan`ın güzelliklerinden olan
iftar ve sahur davetlerini de unutmayalalım. Bu davetlere mutlaka ama
mutlaka komşularımızı da davet edelim.
Malum okul sezonu da başlamak
üzere. Okullar açıldığında camilerimizde çocuklarımızla alakalı mera-
[email protected]
simler düzenleyelim. Onların okula
başlamaları ile alakalı olarak hediyeleşmeleri muhakkak yapalım.
Son olarak; gazetemizin yazarlarından sevgili Selma Öztürk önemli
bir ameliyat geçirmiş ve hastanede tedavi görmektedir. Kardeşimiz için
dualarınızı bekliyoruz.
Yine sevgili kardeşim Hikmet Atak
Bey`in muhtereme ablalarının Türkiye`de vefatını öğrenmiş bulunuyoruz.
Kardeşimize taziyelerimizi iletiyor,
ablasına da Allah`tan rahmet
diliyoruz.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Ağustos - August 2011
Ramazan 1432
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ,
Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aþkar,
Cengiz Þahbaz, Ayþe Akgün,
Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baský: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
sayfa 3
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
essen Eyalet İçişleri Bakanlığı
eyalette yürürlükte bulunan
gösteri ve yürüyüş yasasını
değiştirmek istiyor. Eğer değişiklik
gerçekleşirse, artık isteyenin istediği
gibi, gösteri ya da yürüyüş yapmasına
müsaade edilmeyecek.
Eyalet İçişleri Bakanı CDU’lu Boris Rhein’ın özellikle “extremist”
Müslümanlara karşı bir “tedbir” olarak düşündüğü yasaklamaya eyalet
meclisindeki Sosyal Demokratlar
(SPD), Yeşiller ve Sol Parti gibi muhalefet de destek veriyor. Gerçi her iki
muhalefet partisinin de belirli konulara itirazları var. Mesela Yeşiller, bu
yasa değişikliği ile “Müslümanların
dışlanacağı ve daha fazla radikalleşmelerine yol açacağı uyarısında bulu-
H
Hessen’de Gösteri Yasağı
nurken; SPD de, CDU’nun “extremizm”den, ancak entegrasyon söz konusu olduğunda bahsettiğini öne sürüyor.
Hristiyan Demokratlarla (CDU) ve
Hür Demokratların (FPD) eyalet meclis grupları tarafından ortaklaşa olarak
verilen “Enetegrasyonu teşvik, extremizmle mücadele ve demokrasiyi savunma” başlığı ile Hessen Eyalet
Meclisi’ne verilen önergede [1] “Düşünce ve gösteri hakkı, diğer insanların yalnızca farklı inanmaları ya da
farklı cinsel eğilime sahip olmaları ...
sebebiyle kamuoyu yönünde aşağılanmaları için istismar edilemez.”
Önerge genel olarak incelendiğinde, eğer yasal düzenleme gerçekleşecek ise, hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasının yalnızca “Müslümanlar” söz
konusu olduğunda gündeme getirildiğine güzel bir örnek teşkil edilecek.
Fakat burada, gözden kaçırılan önemli bir husus var. “Ön tedbir” mantığından hareketle getirilmek istenen gösteri yasağı, hiç bir şeye tedbir olmayacaktır. Çünkü insanların böylece konuşma alanları daraltılmış olacak ve
ne düşündüklerinin takibi de mümkün
olmayacaktır. Bu da üzerinde sıklıkla
durulan “güvenlik”in pek de güvenli
bir şekilde sağlanmasını önleyecektir.
KRM’nin Resmi Web Sitesi Yayında
lmanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) resmi web sitesiyle
internet
ortamında.
www.koordinationsrat.de web sitesinde
okurlar, konsey hakkındaki bilgilerin yanı
sıra Müslümanların bayram günleri, açık
cami günleri gibi bilgilere ve konseyin
2007’den bu yana yaptığı basın açıklamalarına ulaşabiliyor.
KRM’nin bu dönemki sözcüsü Ayman
Mazyek; “Bu gelişme Almanya’da dış iliş-
A
kiler çalışmaları bağlamında çok önemli bir
adım ve aynı zamanda Müslüman toplumuna yönelik önemli bir hizmettir” derken, yeni web sitesi ile KRM’nin daha iyi anlaşılacağını belirtti.
KRM, 2007 yılı Mart ayında dört büyük
çatı kuruluşu olan DiTiB, İslam Konseyi,
ZMD ve VIKZ tarafından kuruldu. Konsey
Almanya’da Müslümanların temsilciliğini
üstlenirken, ülkede siyasi ve toplumsal konularda muhatap olarak kabul görüyor.
FDP Çifte Vatandaşlık Ve Yerel
Seçme Hakkı Verilmesinden Yana
şağı Saksonya Eyalet Meclisi FDP Grubu çifte vatandaşlık ve üçüncü ülke vatandaşları için yerel seçme hakkı talep
etti. 10 maddelik öneri paketini açıklayan Grup
Başkanı Christian Dürr, vatandaşlık hukukunun
“liberalleşmesi” yönünde görüş bildirirken, yabancılara ilişkin politikalarda da değişim istedi.
FDP’nin hazırladığı öneri paketinde “Almanya’da 5 yıldan fazladır kanuni olarak ikamet
eden yabancılara aynen AB vatandaşlarında olduğu gibi yerel seçme hakkının tanınması görüşündeyiz. Burada yaşayan, çalışan ve toplumun
parçası olan kişiler yönetimin şekillenmesinde
de yer almalılar” deniliyor.
Federal düzeyde de vatandaşlık kanununda
değişiklik arzu ettiklerin açıklayan Dürr, “İnsanların nerede yaşadıkları önemli, pasaport ikinci
derecede geliyor. Bu anlamda kişinin bir ya da
A
sayfa 4
iki pasaport taşıması önem arzetmiyor” şeklinde
konuştu. Göçmen olan kişilerin iki kültür arasında bulundukları, dolayısıyla iki vatandaşlık
sahibi olmalarının mantıklı olduğunu dile getiren Dürr, örneğin genç yaştaki Türklerin ailelerinin memleketi ve yaşadıkları ülke arasında bir
karar verme zorunda bırakılmalarına artık bir
son verilmesi gerektiğini ifade etti. Öneri paketine CDU’dan tepki gelirken, bu yaklaşımın
CDU-FDP hükümetinin şimdiye kadarki yaklaşımına ters düştüğü ifade edildi.
Muhalefet Partisi SPD’den ise öneri paketine destek gelirken, SPD Entegrasyon Politikaları Sözcüsü Silke Lesemann, paket ile ilgili ilk izlenimlerinin olumlu olduğunu, sözkonusu taleplerin SPD’nin yıllardır dile getirdikleri ile örtüştüğünü kaydetti. Öneri paketine Yeşillerden
meclise geldiği takdirde destek sözü geldi
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
Hayat
Yasa metninde olmasa bile, meclis
tartışmalarında da izlendiği gibi, bu
yeni düzenleme uygulamada, Müslümanlara karşı ayrımcı bir özellik taşıyacaktır. Yasa, hiç bir şeyi önlemeyeceği gibi, Yeşillerin, Sol Parti ve nihayet SPD’nin “içeriğine katılmadığı”
ama onayladığı bir garip düzenlemeden öteye gitmeyecektir.
[1]starweb.hessen.de/cache/DRS/1
8/5/04135.pdf
Ailelerinden Bakım Hakları
Alınan Çocukların Sayısı Artıyor
lmanya’da önemli bir problem olan ailelerinin elinden
bakım hakları alınan çocukların sayısı artıyor. Buna göre Almanya Mahkemeleri’nin 12.200 olayda ailelerin
çocukları üzerindeki bakım haklarını tamamen ya da kısmen
elinden alma kararı verdiği belirtiliyor. İstatistik bakanlığının
verilerine göre bakım haklarının ailelerin elinden alınması olaylarında 2005 yılına göre yüzde 40 artış sözkonusu.
Gençlik Daireleri’nin 2009 yılında mahkemelere, kısmi ya
da tüm bakım haklarının alınmasına yönelik 15.300 başvurusu
yer alıyor. Bu rakamların 2005 yılına oranla büyük bir artışa tekabül ettiği, aynı rakamların 2001 ve 2004 yıllarında fazla değişmediği kaydediliyor.
Gençlik Daireleri verilerine göre ailelerin ellerinden bakım
haklarının alınmasından önceki aşama olan geçici tedbir kararı
ise 33.710 olayda yaşanmış durumda. Bunların 6965’i Alman
vatandaşı değil. Almanya’daki genel rakamlar ile karşılaştırıldığında yabancı çocuklara yönelik geçici tedbirlerin oranı daha
yüksek. Fakat çocuğun Alman vatandaşı olması halinde yabancı kökenli olup olmadığının istatiklere yansımadığı belirtilmeli.
Bununla beraber 2000 yılından beri yürürlükte olan opsiyon
modeli nedeniyle yabancı ailelerin çocuklarının büyük çoğunluğu Alman vatandaşlığına da sahip durumda. Bunlar ise istatistiklere Alman vatandaşı olarak yansıyor. Dolayısıyla sözkonusu
önlemlere tabi olan yabancı kökenli çocukların sayısının istatistiklere yansıyanlardan daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
Öte yandan Almanya’da ailelerinden geçici de olsa alınan
çocukların verilebileceği Müslüman bakıcı ailelelerin azlığı
önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor. Almanya İslam
Konseyi, 2005 yılında bu konuda Eyalet Gençlik Daireleri’nden
bilgi istemiş, daireler Müslüman ailelerin az olduğu bilgisini teyit etmişti.
A
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Dr. Yusuf IŞIK
Ramazan Geldi
Hoş Geldi
Ramazan”bereket
ayý”dýr. Bereket, sadece
elimizdeki maddî
varlýðýn, paranýn ve
yiyecek-içeceðin
artmasý olarak
anlaþýlmamalýdýr. Bu
anlamlarý içermekle
birlikte “bereket”,
bütün bir hayatý
kuþatan bir”hakîkat”týr.
Amel-i Sâlihin, ömrün,
sevginin ve muhabbetin
artmasý hep “bereket”
olgusunun kapsamý
içindedir. Ve biz,
Ramazan’da hayatýmýzý
dolduran berekete
dokunur, onu bütün
benliðimizde ve
çevremizde adeta
somut bir varlýk olarak
hissederiz.
ir Ramazan’a daha kavuþtuk
hamdolsun. Bu ayrýcalýklý iklîmin
dünyaya armaðan ettiði ve
bütünleþtiði bir kaç husus var ki, onlarý
anmadan geçilmez.
Bu hususlar sebebiyle Ramazan’a
kavuþmak bir “hamd” vesilesidir. Hz.
Muhammed (s.a.v), Ramazan’ýn bu
ayrýcalýðý dolayýsýyla Þaban Ayýný idrak
ettiði zaman Ramazan’a kavuþturmasý
için Yüce Allah’a dua ederdi.
Ramazan’a mahsus olmayan ama Ramazan’la birlikte idrak edildiðinde çok
farklý anlamlar taþýyan bu hususlar þöyle
özetlenebilir.
1. Her þeyden önce Ramazan
“Kur’an Ayý”dýr. Kur’an’ýn gerek bu
ayda dünya semasýna nazil olmasý, gerekse “mukabele”nin bu ayda icrasý ve
bu çerçevede her zamankinden daha
fazla okunmasý, O’na bu hususiyeti
veren baþlýca vâkýalardýr. Kur’an-ý
Kerîm’i cüzlere ayýrarak her gün belli bir
miktar okumak Selef-i Sâlihinden mîras
kalan mübarek bir uygulamadýr ve bu
uygulama Ramazan Ayýnda daha bir
yoðunluk kazanýr.
B
2. Ramazan “paylaþma ayý”dýr.
Varlýkla imtihan edilenler oruç
vasýtasýyla iki türlü kazanç elde ederler;
Oruç tutup açlarýn açlýðýný paylaþmak suretiyle ve ellerindekinden infak ederek
fakiri-yetimi sevindirmek, varlýðý
paylaþarak yokluðu azaltmak suretiyle.
Zekâtýn Ramazan Ayýnda edasý geleneði
bu çerçevede son derece anlamlýdýr.
3. Ramazan”bereket ayý”dýr. Bereket,
sadece elimizdeki maddî varlýðýn,
paranýn ve yiyecek-içeceðin artmasý
olarak anlaþýlmamalýdýr. Bu anlamlarý
içermekle birlikte “bereket”, bütün bir
hayatý kuþatan bir”hakîkat”týr.
Amel-i Sâlihin, ömrün, sevginin ve
muhabbetin artmasý hep “bereket”
olgusunun kapsamý içindedir. Ve biz,
Ramazan’da
hayatýmýzý
dolduran
berekete
dokunur,
onu
bütün
benliðimizde ve çevremizde adeta somut
bir varlýk olarak hissederiz.
4. Ramazan “rikkat ayý”dýr. Bu ayda
ruhlar saflaþýr, kalpler incelir; duyguyoðun bir boyuta intikal ederiz ümmet
olarak. Orucun sadece bedeni hizaya
sokmakla kalmayýp, ayný zamanda rûha
da kývam verdiði, oruç tutan her
mü’minin bildiði ve hissettiði bir gerçektir.
5. Ramazan “dünyadan uzaklaþma”,
daha doðrusu dünyevîleþme virüsünü
bünyenin dýþýna atma mevsimidir.
Kulluk bilincini bütün boyutlarýyla
yaþadýðýmýz oruç mevsimi, bir anlamda
maddî boyutumuzun dýþýna çýkýp
buradaki varlýðýmýzý madde-mânâ
bütünlüðü, dünya-âhiret beraberliði
düzleminde idrak etme imkâný sunar bize.
Bilhassa son on günde girilen
“îtikâf” süreci, maddeye boðulan varlýðý,
oradan çekip çýkaran bir fonksiyon icra
eder. Dünya ile aramýzdaki mesafenin
olmasý gereken noktaya çekilmesi için
gerçekten bulunmaz bir fýrsattýr o.
6. Ramazan, bütün bunlarýn bir
neticesi, toplamý olarak bir “arýnma
ayý”dýr. Orucun, Yüce Allah’tan baþka
kimsenin takdir edemediði hakîkati ve
kýymeti dolayýsýyla Ramazan, gerçek
anlamda bir kurtuluþ ayýdýr.
Bünyesinde adeta bütün ibadetleri
toplayan böyle bir aya yakýþan da budur
zaten. Terâvih ve nafilelerle yoðunlaþan
namazýn, infakýn her türlüsünün ve o
çerçevede zekâtýn, “küçük hacc”
anlamýnda umrenin, Kur’an kýraatýnýn ve
zikr-u tesbîhatýn oruç ibadeti etrafýnda
halka halka yoðunlaþmasý elbette
arýnmayý ve günahlardan temizlenmeyi
getirecektir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed
Mustafa (s.a.v) Efendimiz Ramazan-ý
Þerif hakkýnda þöyle buyurmuþlardýr;
-”Ramazan Ayý mübarek bir aydýr.
Allah size Ramazan orucunu farz kýldý.
O ayda rahmet kapýlarý açýlýr,
Cehennem kapýlarý kapanýr ve
þeytanlar baðlanýr. O ayda bir gece
vardýr ki, bin aydan daha kýymetlidir. O
gecenin (Kadir Gecesinin) hayrýndan
mahrum kalan, her hayýrdan mahrum
kalmýþ sayýlýr.”
-”Ramazan Ayý gelince, hayýr ehli
hayýra koþar ve þer ehline ‘kötülüklerden el çek’ denir.”
-”Ramazan, bereket ayýdýr. Allah bu
ayda günahlarý baðýþlar ve dualarý kabul eder.”
-”Ramazan
gelince,
Allah
meleklere, mü’minler için istiðfar etmelerini emreder.”
-”Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki cumaya kadar;
Ramazan Ayý, sonraki Ramazana kadar
olan günahlara kefaret olur.”
-”Ramazanýn baþý rahmet, ortasý
maðfiret, sonu ise; Cehennemden
kurtuluþtur.”
-”Gözlerin görmediði, kulaklarýn
iþitmediði ve hiçkimsenin hayaline bile
gelmeyen, Allah’ýn nîmet dolu sofrasý,
ancak oruçlular içindir.”
-”Ramazan orucu farz, terâvih
namazý ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin
günahlarý affolur.”
-”Ramazan orucunu farz bilip,
sevap bekleyerek oruç tutanýn
günahlarý affolur.”
-”Ramazan orucunu tutup ölen
mü’min, Cennete girer.”
-”Ramazan
ayýnda
ailenizin
nafakasýný geniþ tutun! Bu ayda
yapýlan harcama, Allah yolunda
yapýlan harcama gibi sevaptýr.”
-”Oruçlunun
susmasý
tesbih,
uykusu ibadet, duasý makbul, ameli de
çok sevaptýr.”
-”Ramazan-ý Þerifte oruç tutmak
çok sevaptýr. Özürsüz oruç tutmamak
büyük günahtýr.”
Bizi bir kere daha bu kutlu iklime
eriþtiren Yüce Allah’a hamdolsun ve
Ramazan-ý Þerîfiniz mübarek olsun.
ORUÇ NEDÝR ?
* Oruç; Allah’ýn bir emri ve
Resûlünün
vazgeçilmez
bir
uygulamasýdýr.
* Oruç; Allah’ýn rýzasýný kazanmaya
bir vesiledir.
* Oruç; Cennetteki mertebeyi
yüceltme aracýdýr.
* Oruç; Nefsi dizginleme, þehevî istekleri frenleme ve onu hizaya
getirmedir.
* Oruç; Akla gelen kötü düþünceleri
defetme, onlarý altetme ve elinin tersiyle
itmedir.
* Oruç; Ýradeyi hayra kullanma ve
kendine hakim olmadýr.
*
Oruç;
Yokluk
içindeki
müslümanlarýn
hâliyle
hallenme,
dertlerine ortak olma ve onlarýn çektiði
acýlara yakýn durmaktýr.
* Oruç; Zengin de olsa, tüm imkânlara sahip de olsa, günün belli bir kýsmý
için yeryüzündeki bütün müslümanlarla
ortak bir noktada buluþmadýr.
* Oruç; Merhamet ve Ýslâm
kardeþliðini en güzel bir biçimde
hissetmedir.
* Oruç; Yaþamýn sadece kendi
hayatýndan ve çevresinden ibaret
olmadýðýný anlamadýr.
* Oruç; Ýlerde karþýlaþmasý
muhtemel bazý yokluklara ve çekeceði
sýkýntýlara karþý, hareket tarzýný
þekillendiren ve güç veren bir tatbikattýr.
* Oruç; Bedeni onbir aylýk sürekli
çalýþmadan sonra dinlenmeye alma ve
doðal bir perhizdir.
* Oruç; Sabrýn güzel meyvelerini
elde etmedir.
* Oruç; Þeytanýn elini kolunu
zincirlemek, onu ümitsizliðe sevketmek,
altetmek ve periþan etmektir.
* Oruç; Rabbimizin verdiði
nîmetlerin kýymetini hakkýyla bilme ve
O’na þükretmedir.
*
Oruç;
Kiþiliðimizi
olgunlaþtýrmadýr.
* Oruç; Rûhumuzu yüceltmedir.
* Oruç; Günahlarý dondurma, onlarý
hayatýn dýþýna atma ve tevbeye
sýðýnmadýr.
* Oruç; Mü’minle Rabbi arasýnda bir
ay boyunca kurulan, sýrlarla dolu özel bir
hattýr.
* Oruç; Mü’mini ateþten koruyan bir
kalkandýr.
* Oruç; Özetle, takvâya yönelme,
onu elde etme ve gerçek bir kul olma sürecidir.
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
sayfa 5
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
eçen ay, Müslümanlar arasında, özellikle Türkiye ve bu
tartışmaları Türkçe olarak izleyen yerlerde, namaz vakitleri ile ilgili tartışmalar yeniden yoğunlaştı.
Özellikle yatsı namazının vaktini kastederek “İslam dünyasında, mevcut
namaz vakitleri problemli” diyen İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulaziz
Bayındır’ın, kutup dairesi içinde yer
alan Tromsø kentine gözlem yapmak
amacıyla yaptığı ziyaret öncesindeki
açıklamaları, bu tartışmaları daha da
yoğunlaştırdı. Biz de, IGMG Onursal
Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan,
İrşad Eski Başkanı Ahmet Özden,
Norveç Bölge Başkanı Mehmet Öndeş ve Tanıtma Başkanlığı’ndan Fatih
İnan ile birlikte 19-24 Haziran tarihleri arasında Tromsø kentine giderek
gözlemlerde bulunduk. Hatta Norveç’in karayoluyla ulaşılabilen ve en
uç kuzey noktası olan Nordkapp (Kuzey Burnu) noktasına kadar üç
gün/gece boyunca gözlemlerde bulunduk. Tromsø ve daha kuzeydeki Alta
şehrindeki Müslümanları ziyaret ettik.
Onların, güneşin hiç batmadığı 14
Mayıs ve 27 Temmuz tarihleri ile sadece bir kaç dakika batıp yeniden
doğduğu diğer günlerde, ibadetlerini
hangi vakitlerde eda ettiklerini müşahede ettik. Onların namaz kıldıkları
vakitlerde namaz kıldık. Her ne kadar
güneşli bir gün geçirmedi isek de,
yağmurlu ve bulutlu bir gece yarısında (ki saat 00.00 olarak kabul edilir)
hâlâ gündüz olduğuna şahit olduk.
Gözlemlerimiz esnasında Norveç
Bölge Başkanı Mehmet Öndeş’in şaka
yollu da olsa, “Güneşin batmadığı ya
da doğmadığı bu yerlerdekilerin işi
kolay. Bizim gibi, güneşin battığı ancak bir kaç saat içinde yeniden doğduğu bölgelere bir çare yok mu?” yollu sitemkârâne soruları ile de karşılaştık. Gerçekten de, meselâ Oslo gibi
güneşin saat 22.41’de batıp 03.48’de
doğduğu yerlerde, güneşin doğuş ya
da batışına, husûsen de gecenin her iki
tarafındaki şafağın kaybolup kaybolmadığının tesbit edilmediği anlarda,
namaz vakitleri Müslümanlar için büyük bir problem arzediyor. Müslümanların çoğunluğu, geceyi uyumadan geçirerek namaz vakitlerini bekliyorlar. O zaman, “Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü yayılıp çalışma (zamanı) yapan O’dur,”
(Furkan Sûresi [25:47]) ayetinin hikmeti ne olacak? Yoksa, sorun, “49 derece 30 dakika enlemindeki yerler yatsı vaktinin taayyün etmediği yerler olmaktadır. Hanefî mezhebi alimleri,
(Almanya’nın kuzey bölgeleri, İskandinavya ülkeleri vb. gibi) yatsı vaktinin girmediği beldelerdeki Müslümanlar üzerine –vakit, namazın şartı
ve vacib olmasının sebebi olduğu için-
Hayat
G
sayfa 6
Namaz Vakitleri Tartışmalarına Bir Katkı
‘namaz vâcib olmaz’ demişler ve bunları kitaplarında yazmışlardır. Dolayısıyla o beldelerdeki Hanefî mezhebine
mensup Müslümanlar, vakti girmediği
için kılamadıkları yatsı namazından
mes’ûl olmazlar,” hükmüne varılarak
çözüme kavuşmuş oluyor mu?
Aslında bu sorulara cevaplar, 1980
yılında Brüksel’de, bütün İslamî cemaatlerin katıldığı bir toplantıda değerlendirilerek, neredeyse belirli kurallarda ittifak sağlanmış durumdaydı.
Ancak, bu toplantının eksikliği, karar
bölümünde Müslümanlara hâlâ pek
çok seçenek sunmasıydı. Bu seçenekler ihtilafları çözmedi. Aksine daha da
artırdı. Merhum Prof. Dr. Muhammed
Hamidullah da bu konuda belirli bir
kanaate varmış ve şu hükmü tercih etmişti. Özetle, “45°’nin kuzeyinde
(Güney Yarım Küre’de ise güneyinde)
bulunan bölgelerde Namaz vakitleri
ve (Oruç), güneşin doğuş ya da batışına göre değil, 45°’deki vakitlere göre
ayarlanabilir. Bunun da Sünnet’de delili vardır. Bununla birlikte asırlardan
beri bulundukları yerlerde yaşayan
Müslümanların ise geleneksel olarak
kullandıkları vakti aynen kullanmaları isabetli olacaktır.”1
Bu yılın Ocak ayı ortasında Tromsø kentinde güneşin doğmadığı zamanlarda gözlemlerde bulunan Prof.
Dr. Abdulaziz Bayındır hoca ise bu iki
görüşe de karşı çıkarak şunları söylüyor; “İslam ulemasının güneşin gün
boyunca ufuk çizgisi üzerine çıkmadığı ve ufuk çizgisinin altına inmediği
bölgelerde; Mekke namaz vakitlerine
uyulması ya da güneşin görüldüğü en
yakın bölgenin vakitlerine uyulması
yönündeki fetvaları da delilsiz ve tatminden uzak fetvalar olmuştur.” Bayındır, vakit olmadığı iddialarını da
kabul etmiyor: “Buna ilaveten bu gibi
bölgelerde bazı vakitlerin oluşmadığını iddia ederek o vakitlerin namazını
yok sayan görüşler de ileri sürülebilmiştir. Eğer Allah (cc) tüm insanlardan günün 5 vaktinde namaz ibadetini
talep etmişse buna ait kriterlerin de
mutlaka bildirilmiş olması gerekir.
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
İlhan Bilgü . [email protected]
İletişim ve zaman tespit cihazlarının
olmadığı dönem ve/veya yerlerde bireyin namaz ibadetini kendisinin keşfedebileceği kriterlerin ortaya konması
gerekir. Namaz ibadetinden akıl noksanlığı dışında hiç bir bireyin istisnası
söz konusu değilse Allah (cc)’ın bu
ibadetin vakitlerini düzenlememiş olması düşünülemez.”2
Aslında ihtilafların ana noktasını
“Şafak” tanımı oluşturmaktadır ki,
Amerikan ve İngiliz rasathanelerinin3
zaman zaman yaptıkları tanımlarda da
şafağın ne olduğu hususunda ihtilaflar
söz konusudur. Fakat bu ihtilaflar,
Müslümanlar arasında ibadet vakitlerinin tesbitinde söz konusu olunca, dinî bir mesuliyet de yüklüyor.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır, kış
döneminde vakitlerin oluşumunu tesbit ettiğini, bunun delilinin, güneş bir
yerde doğmasa bile, İsra Sûresi’nin
78. ayeti olduğunu söylüyor.4 Bayındır, bu ayette geçen Kur’ane’l Fecr tanımlamasına, genel yorumlardan farklı olarak, “Sabahın ilk ışıklarının yoğunlaşması” anlamını verdiği gibi,
ayetin sonundaki “İnne Kur’ane’l
Fecri kâne meşhuden” ibaresine de,
“Fecirdeki yoğunlaşma gözle görülür,” manâsı veriyor. Dolayısıyla güneşin doğmadığı yerlerde sabah namazı vaktinin girdiğini söylüyor. Fakat,
22-25 Haziran tarihleri arasında, güneşin batmadığı zamanlardaki gözlemlerinin ise kendisini şoke ettiğini,
kanaatlerini, Kur’an ayetleri üzerinde
yeniden yoğunlaşarak oluşturacağını
söylüyor. Daha önceleri, bu bölgelerde karanlığın (gecenin) işaretleri olduğunu söylerken, böyle bir işarete rastlamadığını ifade eden Abdulaziz Bayındır, İsra Sûresi’nin 12. ayetinde geçen ve çoğunlukla “gecenin karanlığını silip (yerine) eşyayı aydınlatan
gündüzün aydınlığını getirdik,” şeklinde manâlandırılan “Fe mehavnâ
ayete’l Leyli” kısmının gerçek manâsının, “gecenin işaretini sildik” anlamına gelebileceğini düşünüyor. Çün-
kü, gözlemlerinde gecenin her hangi
bir işaretine rastlamamış, güneşi, ufkun üstünde ışıklarını yayarken bulmuştu. Yani, akşam dahî olmamıştı.
Fakat tüm bunlara rağmen bu gibi bölgelerde namaz vakitlerinin mutlaka
tesbit edilmesi gerektiğini, normal
bölgelerde de ayetlerin gösterdiği ve
sünnette pratiğini bulan yatsı namazının başlangıç ve bitiş vakitlerinin de
yeniden değerlendirilerek kararlaştırılmasını istiyor.
Bu gözlemler ve Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır ile yaptığımız görüşmeler, Kur’an ve sünnette geçen namaz
vakitleri tanımlamalarının iyice tesbit
edilebileceğini ve tesbit edilmesi gerektiğini gösteriyor. Tabiî ki, bu farklılıkların her birinin bir hikmete işaret
ettiği
gerçeğinden
hareketle,
Rabb’imize olan kulluk borcunu,
O’nun rızasına uygun bir şekilde yerine getirme şuurunu kuşanarak...
1 (İslam’a Giriş, 573 ve 581 Maddeler)
2 Kutup Bölgesi’nde Namaz Vakitlerinin Tesbiti Proje Sunumu
3 The United States Naval Observatory (USNO):
http://www.usno.navy.mil/USNO/astronomical-applications/astronomical-information-center/risesettwi-defs
HM Nautical Almanac Office:
http://astro.ukho.gov.uk/nao/aisinfo/ais007.pdf ”
4 İsra Sûresi [17:78]
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
1 Ayın sultanı mübarek Ramazan ayına girdiğimiz bu
mukaddes günlerde Avrupa`da faaliyet gösteren dini kurumların genel başkanları vatandaşlarımızın Ramazan ayını tebrik ettiler.
Prof. Dr. Ali Dere
DiTiB Genel Başkanı Prof. Dr.
Ali Dere bu ayın hepimiz için bereketlere feyizlere vesile olmasını diliyorum diyerek gazetemize şunları
aktardı. „Bizler insan olarak zamanın akışı içerisinde bir takım değerlerimizi bir takım isteğimizdeki imkanlarımızı bir takım ana çizgilerimizi unutabiliyoruz veya bunları
ikinci derecede hatırlıyabiliyoruz.
Cenab-ı Allah dinlerle birlikte bizlere, zamanı ve zamanın sahibini
1
sayfa 8
Ramazan Mesajları
zamanın içerisi içinde insanın nasıl
bir takım değerlerden uzaklaşabildiğini ve bunları hatırlamanın önemini bizlere anlatıyor. Ve biz Ramazan
ayını ve diğer dini günler geceler gibi daha yoğun bir mevsim olarak,
içe dönüş mevsimi olarak, dini değerlerde yeniden hatırlama, kendini
bulma, bir zenginleşme, bir gençleşme olarak, Ramazan ayını idrak
ediyoruz. Kur`an`ın inmesiyle başlayan, rahmet dininin bireylerinin
üzerinde tecelli eden ve her yıl yenilenen bir rahmet ayı bu ay içerisinde
inananlar yaptığı ibadetlerde yalnızca oruç tutarak değil Kur`an okuma
Kur`an`ı anlama, tefekkür etme,
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
sosyal dayanışmaları pekiştirme gibi pek çok sosyal davranış ve ibadetlerimizle içe dönüşlerimizle ve
bu içe dönüşten aldığımız güçle topluma ihtiyaçlarını gidermeye, dayanışmayı güçlendirmeye yönelik çalışmalarımızla bu ayı değerlendiriyoruz. Rabbimden diliyoruz ki kardeşlerimizin 2011 Ramazan`ını gönülden kutluyorum bu ayın hepimizin feyizlerine vesile olmasını temenni ediyorum“ dedi.
T.C. KÖLN
BAŞKONSOLOSU
M.KEMAL BASA
2011 Ramazan ayıyla ilgili gaze-
Hayat
temize bir demeç veren T.C. Köln
Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa
vatandaşlarımızın Ramazan ayını
kutladı.
Basa: “her yıl olduğu gibi bu yıl
da sivil toplum temsilcilerine yönelik iftar daveti vereceklerini bildirdi. Geçtiğimiz yıl 80 küsür iftara
davet edildiğini aktaran Köln Başkonsolosu ancak 20 kadarına iştirak
edebildiğini aktardı. Geçmiş yıllar
Ramazan`ı ile bir anektoduna değinen Basa, çocukluk yıllarındaki o sıcacık mis gibi kokan pide tabiki
unutamadığımız anılarımızdı” dedi.
İslam Kültür Merkezleri adına
İbrahim bey, ATİB adına da Genel
Baþkan Yardımcısı Mahmut Aşkar
da tüm İslam aleminin mübarek Ramazanlarını tebrik ettiler.
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
AiHM’den Minare Yasağı Davasına Red
vrupa İnsan Hakları Mahkemesi oy çokluğu ile aldığı
kararda İsviçre’deki minare
yasağı ile ilgili davayı geçersiz saydı. Davacılar İsviçre’deki minare yasağı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlal edildiğini iddia etmişlerdi. AİHM ise davanın reddi ile ilgili kararı, davacıların sözleşme
mağduru olmadıkları gerekçesi ile
temellendirdi.
"Minare yapımı yasaktır"
8 Temmuz 2008’de minare yapı-
A
mına karşı başlatılan kampanyada
113.540 İsviçreli‘nin imzası başbakanlığa iletilmiş ve minare yapımını
yasaklayan bir yasanın çıkartılması
talep edilmişti. Başbakanlık 28 Temmuz 2008’de kampanyanın oluşumunu tespit etmiş, 12 Haziran
2009’da ise parlamento kampanyanın geçerliliğini teyit eden ve referandum tasarısını içeren bir kararı
kabul etmişti. 29 Kasım 2009’da
gerçekleşirilen referandumda seçmenlerin yüzde 57,5’i kampanyaya
destek vermiş, yeni madde böylece
kabul edilmişti. 72. Maddenin 3.
Fıkrasına göre İsviçre’de minare yapımı yasak kapsamında bulunuyor.
Şikayet
Hem birçok İslami teşkilat hem
de şahıslar tarafından Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi‘nin vicdan, düşünce ve din özgürlüğünü garanti
eden 9. ve dışlamayı yasaklayan 14.
maddesine istinat ederek minare yasağının din özgürlüğüne halel getirdiği gerekçesi ile dava açılmıştı. Etkili başvuru hakkını düzenleyen 13.
maddeye ise özel şahısların minare
yasağı yasasının sözleşmeye aykırı
sayfa 10 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
olduğu yönünde tespitte bulunmasını
sağlayacak yasal yoldan mahrum
olunması nedeniyle istinat edildi.
Davalar 15 ve 16 Aralık 2009 tarihlerinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılmıştı.
Karar
Mahkeme şikayetlerin sadece İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali ile
mağdur olmuş kimselerce açılabileceğine vurgu yaptı (İnsan Hakları
Sözleşmesi 34. madde). Bu bilhassa
sözleşmenin doğrudan ihlal edildiği
durumlarda mağduriyete uğradığını
iddia edenler için geçerli bir durum.
Mahkeme böyle durum ihtimal dahilinde olduğunda da şahısları potansiyel mağdur olarak tanıyabiliyor.
Davacılar minare yasağını öngören yeni maddenin, kendilerine sahip
oldukları inanç noktasında zarar verdiğini belirttiler ancak cami yapmak
isterken yapamamak gibi somut bir
zarar gördükleri yönünde bir şikayette bulunmadılar. Mahkemenin görüşüne göre ise bu şahıslar doğrudan
mağduriyet
yaşamamaktadırlar.
Mahkeme daha sonra davacıların po-
tansiyel mağdur olarak görülüp görülemeyeceklerini araştırdı ve davacıların yakın zamanda minareli bir
camii yapmak gibi bir niyetlerinin
olmadığını belirtti.
Sonuç olarak davacıların yasa değişiminin kendi üzerlerinde uygulanabilir olduğunu gösteremedikleri
yargısına varan mahkeme, bunun yakın zamanda gerçekleşebileceği ihtimalini ise dikkate değer bulmadı. Şikayetlerin maksadının İsviçre’de geçerliliği olan bir yasal belirlenim ile
mücadele etmek olması mahkemenin
şikayetçilerin ileride kendilerini
mağdur duruma sokabilecek bir durumu gösteremedikleri tespitine neden oldu.
Mahkeme ayrıca İsviçre Mahkemeleri’nin minare yasağının İnsan
Hakları Sözleşmesi ile bağdaşıp bağdaşamayacağı hususunu kontrol edebileceğini bildirdi. Mahkeme bu
bağlamda İsviçre Devlet Mahkemesi’nden yeni çıkmış olan bir karara
atıfta bulunmuş oldu. İnsan Hakları
Mahkemesi‘ne yapılan şikayetler ise
iki davada da geçersiz sayılarak reddedildi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Mahmut AŞKAR
Hristiyan Cihadist
ve Anti-İslam Terörist!
Böylesi durumlarda
bizden beklenen refleksin bir benzerini de
Hıristiyan-Avrupa’dan,
müslümanları temizlemek uğruna onlarca
masum insanın hayatına son veren Norveçli
teröristle aynı dine
mensup olanlardan,
gayet anlaşılır bir ifadeyle kınama beklemek bizim de hakkımız... Tepeden tırnağa
hem faşist hem de
müslüman düşmanı
Norveçli teröriste,
“Haçlı Cihadist” desek
yeridir! Bu hıristiyan
teröristten hareketle,
“bütün hıristiyanlar da
potansiyel İslâm düşmanı ve teröristtirler”
desek, doğru söylemiş
olmayız.
lman tv kanallarının birini
haber seyretmek için açtığımda, meşhur “Terör Uzmanı”yla yapılan söyleşinin tam
ortasına rastladım. Norveç’te bombalar patlamış, insanlar ölmüştü.
Olay henüz berraklaşmamış olmasına rağmen, hem terör hem de İslâm “Uzmanı” adam, kendinden
son derece emin bir ifadeyle, bu işi
“İslâmcılar”ın yaptığı kehanetinde
bulunuyordu. Zaten olayla ilgili ilk
görüntüleri görür görmez, her müslümanın aklına gelen şey benim de
aklıma geldi: “Eyvah, inşallah bu
kanlı eylemi yapan(lar) müslüman
değildir” dedim...
A
Zaman ilerledikçe onlarca masum insanı öldüren caninin sarışın,
mavi gözlü bir Norveçli, üstelik
dindar bir hıristiyan ve de Hitler
hayranı bir Nazist olduğu anlaşıldı.
Bü özelliklere sahip bir Avrupalı
teröristin neticede bir Müslüman/
Türk düşmanı olduğuna da doğrusu pek şaşırmadım. Bazı Alman
yayın organlarında yer alan ifadesinde Anders Breivig, Avrupa’yı
müslümanlar ve komünistlerden
temizlemek için bu katliamı yaptığını söylüyordu. Avrupa’da yerleşik olarak yaşayan Müslüman Göçmenleri geldikleri yerlere sürmeyi
veya Hıristiyan-Avrupa kıtasını
müslümanlardan temizlemeyi kendine gaye edinmiş bir güruhun bu
derece canileşebileceklerini ikinci
bir dehşetle öğrenmiş olduk.
Norveç gibi sakin, sessiz, diğer
Avrupa ülkelerine kıyasla, göçmenlere karşı daha müsamahakâr bir
ülkenin sarışın, mavi gözlü, hıristiyan yerlisi Anders Breivig... Siyah
saçlı, esmer tenli, adı Ahmet, Mehmet, Abdullah değil... Ne evvelden
müslüman, ne de sonradan müslüman... Saf kan bir Norveçli hıristiyan...
Peki nasıl olabilir?.. Sarışın,
mavi gözlü ve Avrupalı bir hıristiyan eşittir terörist... İşte bu, bizim
bildik, “İslâm ve Terör Uzmanı”
Batılıların ezberini bozar, iddialı
oldukları bir alanla ilgili paradigmalarını altüst eder. Halbuki bu
teoriye göre, onlarca insanın hayatına mal olan, Norveç’deki kanlı
saldırıyı müslüman kimlikli birileri
yapmalıydı ki, yazılı, sözlü ve görüntülü Batı medyası topyekün bir
taaruza geçmeli ve nihayet İslam
eşittir terör, müslüman eşittir terörist denklemi geçerlilik kazanmalıydı. Fakat olmadı... İnsanın kanını donduran bu katliamda müslüman kimlikli eylemcilerin olmaması tek tesellimiz oldu.
Maalesef özellikle son on yılda
medya ve siyasetin belli kesimleri
tarafından mütemadiyen teşvik gören, canlı tutulan İslam düşmanlığının tabii neticelerinden birisi de,
böylesi kanlı terör eylemleridir. İsviçre, Almanya, Avusturya, Fransa
ve Hollanda gibi birçok Avrupa ülkesinde zirveye tırmanan AntiMüslüman hareketlerin bir uzantısı
olarak Norveç’te patlak veren terör
eylemi aslında buz dağının görünen
kısmıdır. Bu ideolojiye sahip her
insan, ortam ve zaman müsait olduğunda bir Anders Breivig olabilecek potensiyele sahiptir. Oportünist politikacı, günübirlik siyaset,
her teröristi müslümanla özdeşleştirme girişimleri ve yanlış göçmen
politikaları yüzünden Anti-Müslümanlık hareketi geniş halk yığınlarından da destek ve tasvip görerek
kanlı eylem aşamasına geldi.
Norveç’teki korkunç terör eylemini müslüman kimlikli teröristler
yapmış olsaydı ne olurdu?... Daha
onlar gözlerini bize çevirmeden,
biz müslüman kuruluş temsilcileri
olarak bilmem kaçıncı defa bir suçluluk psikozu içinde menfur olayı
şiddetle kınarken, İslâm’da böylesi
eylemlere asla yer olmadığının altını çizerek kendimizi ifade edecektik. Yeri gelmişken hemen söyleyelim ki; müslümanlar olarak
şimdi yine, hangi din veya milliyetten olursa olsun ve hangi gerekçeye dayanırsa dayansın, terörün her
türlüsünü şiddet ve nefretle bir defa daha kınıyoruz.
Müslüman/Türk ailevî meselelerden dolayı elini kana bularsa, İslâm’la bağdaştırılıyor. Alman/Hıristiyan aynı cürümü işlerse, “Psikolojik Bunalım” oluyor. Şimdi de,
tamamıyla farklı siyasî düşünceye
ve dinî inanca mensup kesimlere
karşı uzun zaman planlanmış bir
profesyonel kanlı terör eylemcisini,
“ruhî dengesi bozuk” birisi olarak
takdim etmek; göz boyamak değilse, kendinden olan teröriste bir
[email protected]
başka kılıf uydurmaktır.
Norveçli teröristin başka terör
gruplarıyla bağlantısı olmamış ve
gencecik insanları kurşuna dizerken de herşeyi tek başını yapmış
olabilir. Fakat bu durum, özellikle
müslüman göçmenlerin yaşadıkları
Avrupa ülkelerinde giderek güçlenen, taban tutan Faşist, Nazist ve
Hıristiyan-Cihadist zincirin sadece
bir halkası olduğu gerçeğini gözardı etmemelidir.
Böylesi durumlarda bizden beklenen refleksin bir benzerini de Hıristiyan-Avrupa’dan, müslümanları
temizlemek uğruna onlarca masum
insanın hayatına son veren Norveçli teröristle aynı dine mensup olanlardan, gayet anlaşılır bir ifadeyle
kınama beklemek bizim de hakkımız... Tepeden tırnağa hem faşist
hem de müslüman düşmanı Norveçli teröriste, “Haçlı Cihadist” desek yeridir! Bu hıristiyan teröristten hareketle, “bütün hıristiyanlar
da potansiyel İslâm düşmanı ve teröristtirler” desek, doğru söylemiş
olmayız. Bu tip canilerle sadece
aynı dine mensup olmaktan öte ortak noktaları olmayan ezici çoğunluklara haksızlık yapmış oluruz.
-Fakat dünyanın herhangi bir
yerinde müslüman kimlikli bir terörist eylem yaptığında, biz müslümanları töhmet altında bırakan, teröristle bizi aynı karede görmeye
ve göstermeye çalışan bir Batı
var...
-Doğrudur!
-Terör ve terörist tanımında da
biz, onların yaptığı gibi, din ve milliyetine göre ayırım yapmayacak,
her türlü terörü ve teröristi lanetlemeğe devam edeceğiz. Budur bizim farkımız...
Barış ve huzur içinde bir Ramazan temennisiyle...
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 11
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü:
Almanya Türk Vatandaşlarının
Haklarını Dikkate Almakla
Yükümlüdür
slam Toplumu Milli Görüş
(IGMG) Genel Sekreteri Oğuz
Üçüncü, Alman Federal Meclisi
Bilimsel Hizmetler Kurulu’nun Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu
arasındaki ortaklık sözleşmesine dayanarak Türk vatandaşlarının hakları
üzerine hazırladığı rapor ile ilgili olarak “Federal hükümet yasal yönetmeliklerin değiştirilmesi ve uluslararası
sözleşmelere riayet konularındaki
yanlışlarından vazgeçmelidir” açıklamasında bulundu.
İ
eolojik konulara hasredilen ilk
dört oturumun ardından gerçekleştirilen ve tarihin ana konu olarak belirlendiği "Avrupa ve Dinler" serlevhalı beşinci toplantıda IGMG Genel
Sekreterliği’nden Engin Karahan "Avrupa’da Kiliselerin Tarihi ve Almanya’da
Oynadıkları Rollerdeki Değişimler" konusunu ele alırken, Köln Başpiskoposluğu’ndan Dr. Thomas Lemmen "Dinlerarası Diyalog/Trialog’un Tarihi ve Rolleri" serlevhalı konuşmasını yaptı.
"Avrupa ve Dinler" başlıklı ana konuya geçmeden önce katılımcılara 2011
Açık Camii Günleri’nin hazırlıkları ile
alakalı hem bilgi verildi hem de bölgesel
etkinliklere ve etkinlik hazırlıklarına katılmaları tavsiye edildi.
Bilgilendirmenin ardından söz alan
Engin Karahan kilisenin Antik Çağ‘da
gelişmesini anlatarak konuşmasına başladı. Kilisenin gelişimi ile beraber kilise
bünyesinde deruhte edilen makamlar
dinleyicilere tanıtıldı. İlk Hristiyanlardan ve onların hususi otoritelerinden
bahseden Karahan bu ayrıcalığın onların
Hz. İsa ile kurmuş oldukları şahsi münasebetle alakalı olduğunu söyledi. Daha
sonra da Roma İmparatorluğu dönemindeki kilise ve statüsünden bahsedildi.
311 senesinden önce Hristiyanların azınlığı teşkil ettiğini ve Roma İmparatorluğu tarafından koğuşturmaya uğradığını
belirten Karahan, Kayzer Konstantin ile
beraber 380 yıllarında Hristiyanlığın
resmi din olduğunu ve bunun kimliği ve
birliği destekleyen bir karar olduğunu
söyledi.
Karahan daha sonra Hristiyanlığın
Orta Çağ‘daki durumuna değindi; kısaca hususi kiliselere, devlet kiliselerine,
T
Üçüncü açıklamasında şunları söyledi: “Alman Federal Meclisi Bilimsel
Hizmetler Kurulu hazırlamış olduğu
‘AB ile Türkiye arasındaki ortaklık
sözleşmesiyle belirlenen hakların korunması ilkesinin kullanım alanları ve
etkileri’ raporunda, Türk vatandaşları
için yürürlükte olan vize uygulamasının Türkiye ve Avrupa Ekonomik
Topluluğu arasındaki ortaklık sözleşmesine aykırı olduğu sonucuna varmaktadır. Raporda Türk vatandaşlarına yönelik çok sayıda diğer hükümlerin de uygulanamayacağı belirtilmektedir. Bunlar arasında aile birleşimi
için dil şartı veya iş piyasasına girebilmenin önündeki engeller sayılmaktadır. Böylece Avrupa Adalet Divanı
ve çok sayıda ulusal mahkeme kararı
ile uzman görüşlerinin yanında Federal Alman Meclisi Bilimsel Hizmetler
Kurulu da Türk vatandaşlarına yönelik bu yanlış uygulamanın altını çizmiş bulunmaktadır.
Federal Hükümet en azından şimdi
yasal yönetmeliklerin değiştirilmesi
ve uluslararası sözleşmelere riayet konularındaki yanlışlarından vazgeçerek
ortaklık sözleşmesinin gereğini yapmalı ve Türk vatandaşlarının haklarını teslim etmelidir. Aksi halde sadece
Almanya’da yaşayan 2,8 milyon Türkiyeli vatandaşın hukuk devletine
olan güvenini sarsmakla kalmaz, aynı
zamanda Almanya’nın yurtdışındaki
imajını da çok önemli ölçüde zedele-
miş olur. Bu konuyu riske atmak, en
hafif ifadeyle sorumsuzluk olur.
Türk vatandaşları açısından artık
daha fazla kabul edilemez olan sözleşmeye aykırı yasal düzenlemelerin
ağır neticeleri dikkate alındığında, siyasi sorumluların artık bu insanları
daha fazla “aptal” yerine koymamaları gerekmektedir. Alman politikacıları
bir yandan ülkede yaşayan göçmenleri neredeyse her gün hukuka ve yasalara uygun davranmaya çağırırlarken,
diğer yandan bizzat kendileri hukuka
aykırı davranmaktadırlar. Bu duruma
ortaklık sözleşmesindeki düzenlemelerin dikkate alınması suretiyle, en kısa sürede son verilmelidir.”
“Avrupa ve Dinler” Konulu 5. Dış
İlişkiler Kursu Gerçekleştirildi
devlet ile kilise arasındaki iktidar mücadelerine ve 14. - 15. asırlarda Papalığın
yaşadığı krize ve Konsilin kararlarının
otoritesine değindi. Karahan, Reform
dönemine ve mezhepler çağına geçmeden önce reform sürecinin tarifini şu şekilde yaptı: "Reform politik, sosyal, teknik, toplumsal ve ruhi kırılmalarla yüzleşmek manasına geliyordu. Nüfus artışı
ve şehirlerin önem kazanması da buna
paralel yürümekte idi. Kitap basımının
başlaması ise bilhassa önem taşımaktadır. Bu aynı zamanda din çatışmalarının
ve savaşların başlayacağı anlamına geliyordu. Bunlar büyük oranda Augsburg
ve Vestfalya barışları ile son bulmuştur.
Din özgürlüğünün derecelerinin izini
bugünkü anayasanın 4. maddesinin 1.
paragrafında görebilmek mümkündür.”
Karahan 19. asırda Kilise‘nin tasvirinden sonra kilise ve devletin ilk defa
birbirinden ayrıldığı ve böylece dini cemaatlerin kendi kaderini tayin hakkının
tahakkuk ettiği Weimar Cumhuriyeti,
Nasyonal Sosyalizm rejiminde Kilise,
Federal Almanya Cumhuriyeti’nde Kilise ve 2. Vatikan Konsili örneklemeleriyle 20. asırdaki ilişkilere değinerek konuşmasını bitirdi.
Verilen öğle arasından sonra Köln
Başpiskoposluğu’ndan Dr. Thomas
Lemmen "Dinlerarası Diyalog/Trialog’un Tarihi ve Rolleri" başlıklı konuşmasını yaptı. Diyalog kavramının artık
sayfa 12 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
dillere pelesenk olduğundan bahseden
Lemmen diyaloğun çeşitli türleri olduğuna değindi ve şunları kaydetti: “İnsanların birarada yaşamalarından dolayı
ortaya çıkan bir diyalog şekli vardır.
Sonra göçmenlerin temsilcileri ile girilen bir diyalog şekli vardır ki, hatalı bir
algılayışla dinlerarası diyalog denen şeyin bu olduğu sanılır. Halbuki İslâm’ın
yabancılar meselesiyle bir alakası yoktur.” Dinlerarası diyaloğun temellerinin
ve hedeflerinin daha farklı olduğunu
söyleyen Lemmen, konuşması esnasında üç semavi dinin ortak yönlerine vurgu yaptı ve dinlerarası diyaloğun temelinin toplumsal diyaloğun ötesinde bir
öneme sahip olduğuna işaret etti. Lemmen bu türden biraraya gelişlerin ölçülebilir sonuçlar vermemesinden ötürü
küçümsenmemesi gerektiğini, zira aslında insani bir birlikteliğin sözkonusu olduğunu söyledi ve diyaloğun toplumsal
pazarlama malzemesi olmadığında da
bir mana ve hedef taşıdığına işaret ederek sözlerini bitirdi.
Lemmen daha sonra konuşmasına
“Almanya’da İslam” ve “Hristiyanlığın
bakış açısına göre İslam” konularına değindi ve “İslam Kur’an’da Hristiyanlık
konusundan bahseder, İslam ise Hristiyanlık için teolojik açıdan bir nevzuhurdur. Yani İslam’a göre bir Hristiyanlık
algısı halihazırda var iken Hristiyanlık
bunu sonradan kazanmak durumundadır. Burada asimetrik bir rekabet sözko-
nusudur” şeklinde konuştu.
Lemmen sadece bireylerin diyalog
üzerinde çalışmak durumunda kalmaması dileğinde bulundu ve konuşmasını
“Geçmişi yenmek zorundayız. Elbette
kötü zamanlar oldu ancak bugün birbirimizi daha fazla anlamak için çaba sarf
etmeli, diğerinin korunması için çalışmalı ve birlikteliği desteklemeliyiz”
sözleriyle bitirdi ve toplantının cumartesi günü programı dinleyenlerin de katılımına imkan veren soru-cevap faslı ile
son buldu.
Toplantı ertesi gün muhtelif seminerlerle devam etti. “Medyada Halka İlişkiler” seminerinde fotoğraf çekme ve sonrasında bilgisayarda resim düzenlemesi
ile pratik bilgiler verildi. Katılımcılara
Açık Camii Günleri’nde yapılacak çekimler için de tavsiyelerde bulunulurken
“Camiide Halkla İlişkiler” seminerinin
ağırlıklı konusu da yine Açık Camii Günü oldu. Daha sonra gerçekleştirilen
“Halkla İlişkilerde Metinler” isimli seminerde katılımcılar haber yazdılar ve
bir röportajda nelere dikkat etmeleri gerektiği ile alakalı malumat aldılar.
Kursun sonunda Kadın-Gençlik Kolları Başkanı Fatma Gündüz katılımcılara hitaben bir konuşma yaparak organizasyonu övdü, sürekliliklerinden dolayı
katılımcıları tebrik etti ve edinilen bilgilerin bölge teşkilatlarında kullanılması
tavsiyesinde bulundu.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Hulusi ÜNYE
Kadim Bir İbadet: Oruç
Çünkü oruç, şehveti kırar, nefsin heva ve hevesini mağlup eder, azgınlıktan ve fuhşiyattan
meneyler, dünyanın geçici lezzetleri olan makam ve kibir hastalıklarını tedavi eyler. Hayatın lezzetini tattırır, kulun kalbini Rabbine bağlar ve melekler gibi
zevk ve sefa bahşeder.
Oruç tutanlar, kendilerini zapt etmeyi ve nefislerini lüzumuna göre
kullanmayı bilirler.
ruç, İslâm`ın dört temel
ibadetinden ve beş İslam
esasından birisidir. Bizim
dilimize Farsça’dan geçmiş bir
isimdir. Oruç kelimesinin aslı “Ruze”dir. Dilimize girdiği o ilk dönemlerde “Oruze” (günlük) şeklinde ifade edilmiş; daha sonra
“Oruç” şeklinde telaffuz edilmeye
başlanmış ve bu şekliyle günümüze
kadar gelmiştir.1
Arapçada ise oruç kelimesinin
karşılığı olarak “savm” veya “sıyam” kelimeleri kullanılır. Savm ve
siyam kelimelerinin lügat manası,
yeyip-içmekten kendini tutmak, imsak, hareketsiz kalmak ve herşeyden el, etek çekmektir. Aynı kelimeler Kur’an-ı Kerim’de bazen
“Ye, iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki:
Ben, çok merhametli olan Allah’a
oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.2” ayetinde
olduğu gibi “susmak” manasına
kullanılmıştır. İslâmi terim olarak
oruç, “İkinci fecirden (fecr-i sadık’tan)” itibaren, güneşin grubuna
kadar yemekten, içmekten, cinsel
ilişkiden ve orucu bozan diğer şey-
O
lerden, Allahü Teala (c.c)’ya kulluk
niyetiyle nefsi alıkoymaya verilen
isimdir.
Bilindiği gibi oruç, yalnız bedenle yapılan ibadetlerden biridir. Bundan dolayı da her mükellef olan
müslümanın kendi nefsi için farz-ı
ayn’dır. Peygamber Efendimiz
(sas)’in “Bir kimse, başka bir mükellefin yerine oruç tutmaz. Yine bir
kimse, başka bir mükellefin yerine
namaz kılmaz”3 buyurduğu bilinmektedir.
Oruç ibadeti insanlık tarihi kadar
kadim bir ibadettir. Yani sadece son
kitap ve son peygamberle gönderilmiş dinin mensubu olan müslümanların üzerine farz kılınmış bir ibadet
değildir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler!.. Sizden
evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi,
sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz
kılındı). Ta ki, korunasınız”4 buyurulmuştur. Ayette geçen “Sizden evvelki (ümmet)lere” tabirinden bunu
anlıyoruz. Ayet üzerinde fikir yürüten alimlerimiz, burada “bizden öncekilerden” maksadın Yahudiler,
Hristiyanlar; yani Ehl-i Kitap olduğunu ifade etmişlerdir.5 Ayette bizden öncekilere de orucun farz kılınmış olmasının zikredilmesinden
maksadın ise, hem farz hükmünü
te’kid, hem oruç tutmaya teşvik
hem de oruç tutmakla mükellef olan
insanların gönlünü rahatlatma manasına olduğudur. Çünkü zor ve meşakkatli işler, geneli kaplaması halinde daha kolay içselleşir ve kabul
görürür. Ayeti tefsir eden büyük
müfessirimiz Elmalılı merhum şunları ifade ediyor: “Sizden evvelki
Peygamberlere ve ümmetlerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de oruç
yazıldı; yani farz kılındı. Binaenaleyh oruç külfeti sade size yükleniyor zannedip de gocunmayınız.
Oruç öteden beri tatbik edilegelen ilahî bir kanundur. İnsanlık terbiye ve nefsi temizleme açısından
oruca muhtaçtır ve yerine getirilmesinde de sayılamayacak kadar çok
menfaat ve maslahat vardır.”6
İslamdan önceki insanlara da
orucun farz kılınmasındaki benzerliğin farz oluş yönüyle mi, zaman
veya sayı itibariyle mi olduğu konusu da tartışılmıştır. Orucun farz oluşu yönüyle de zaman ve miktar açısından da Allah’ın kullarından istediği bir ibadet olduğunu bu tartışmaların neticesinden anlıyoruz.
Çünkü dünyadaki her inanç sisteminde bir nefis terbiye ve tezkiyesi
yönü ile oruç vardır. Örneğin hem
Yahudilikte hem de Hristiyanlıkta
belki özünden uzaklaşılmış ve adeta
bir perhiz şekline dönüştürülmüş olsa da halen oruç ibadetinin aslı
mevcuttur. Bir ihtimal asılları itibariyle semavi olsalar da sonradan tamamen insani bir şekil alan doğu
dinlerinde de oruç seansları çok
önemli bir terbiye ve disiplin metodu olarak halen kullanılmaktadır.
Çünkü oruç sayesinde nefis ve beden bir nevi eğitime tabi tutulur. Öyle zamanlar olur ki günlerce açlığa
tahammül etme alışkanlığına ihtiyaç
hasıl olur. Büyük savaşlarda bunun
örnekleri defalarca yaşanmıştır. Bu
açıdan baktığımızda “Oruç ateşten
koruyan bir kalkandır”7 hadis-i şerifinin ne kadar önemli olduğunu anlarız. Zira oruç, bedene dayanıklılık
ve metanet verir; insana yokluk içinde bile sabırla yaşama idmanını
yaptırır; nefsi zorlu yaşama şartlarına hazırlar.
Peki bu kadar eski ve insanlığa
tekrar tekrar farz kılınan bir ibadetin
Allah (cc) tarafından istenmiş olmasının hikmetleri ne olabilir? Allah
(cc)’ın insanların aç ve susuz kalmasından beklediği bir şey olabilir
mi? Bu soruları çoğaltabiliriz. Elbette Allah Teala’nın (c.c) oruç ibadetiyle kullarını mükellef kılmasından –haşa- bir çıkarı, bir beklentisi söz konusu olamaz. Geriye
oruç tutan insanların bu ibadeti yerine getirmiş olmalarından dolayı elde edecekleri menfaat ve maslahatları kalıyor. Onu da yukardaki ayetin sonu olan: “Ta ki korunasınız”
cümlesinden anlıyoruz.
[email protected]
Bu cümleden hemen şu dersleri
alıyoruz. Oruç ibadeti aç, susuz ve
şehevi arzuların gemlenmesi ile eda
edilen bir ibadettir. Böyle olunca;
oruç sayesinde insan, nefsine ve şehvetlerine hakim olma melekesine
kavuşur. Bu meleke sayesinde de
diğer günah ve yasak olan şeylerden
kurtulma imkanına sahip olur.
Çünkü oruç, şehveti kırar, nefsin
heva ve hevesini mağlup eder, azgınlıktan ve fuhşiyattan meneyler,
dünyanın geçici lezzetleri olan makam ve kibir hastalıklarını tedavi
eyler. Hayatın lezzetini tattırır, kulun kalbini Rabbine bağlar ve melekler gibi zevk ve sefa bahşeder.
Oruç tutanlar, kendilerini zapt etmeyi ve nefislerini lüzumuna göre kullanmayı bilirler. Bunun içindir ki
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şehevi
ve nefsani duyguları azgın olanlar
hakkında “Oruç tutsunlar. Çünkü
orucun nefsi teskin etmede büyük tesiri vardır”8 buyurmuşlardır. Nefsini terbiye, tezkiye ve tezhip eden insanlar da takva mertebesini elde etmiş olurlar. Tarih boyunca bütün insanlığın buna ihtiyacı olmuştur; olacaktır da. Öyle ise oruç ibadeti lazımdı ki, tarih boyunca bütün insanlara oruç Allah tarafından farz kılınmıştır. Dolayısı ile oruç insanlık kadar eski, kadim bir ibadettir.
1 Şamil İslam Ansiklopedisi,
Oruç maddesi
2 Meryem, 19:26
3 İbnül-Hümam, Fethül-Kadir,
Beyrut 1315, II, 85
4 Bakara, 2:183
5 Alusi, Ruhu’l Maani, C.2, Shf,
56
6 Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili,
C. 1, Shf. 625 (Sadeleştirilerek)
7 El- Camiu’-s Sagir, Hadis No:
5193
8 Buhari, Savm, 10, Müslim, Nikah, 1
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 13
röportaj
uruluşunun üzerinden henüz
bir yıl geçmemiş olan IGMG
Sosyal Yardım Derneği yaklaşan Ramazan ayı münasebetiyle
Ramazan Kampanyası çalışmalarını
başlattı. Dernek Başkan Yardımcısı
Mustafa Uyanık ile başlatılan Ramazan Kampanyası’nı konuştuk.
Ramazan Kampanyası’nı konuşmaya geçmeden önce IGMG Sosyal
Yardım Derneği’nin kuruluş misyonu ve şu an yürüttüğü projeler hakkında kısa bilgilendirme yapmanız
mümkün mü?
İnsanî yardım alanında hizmet
ediyoruz. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.)’in “İnsanların en hayırlısı,
insanlara en faydalı olandır” hadisi şerifini dernek olarak kuruluş misyonumuz belirledik. Avrupa’da yaşayan insanların yardımlarını değişik
projeler kapsamında ihtiyaç sahibi,
mağdur, mazlum insanların yaşadığı
ülkelere ve bölgelere gönderiyoruz.
Böylece bir taraftan Avrupa’da yaşayan yardımseverlerin yardımlarını
ulaştırması güç olan bölgelere taşıyarak onlara faydalı olurken; diğer taraftan da mazlum ve mağdurlara yardımları götürerek onlar için faydalı
olmaya çalışıyoruz. Derneğimizin kuruluşu üzerinden henüz bir yıl geçmiş
değil. Geçen sene yürüttüğümüz Kurban Kampanyası 2010 çalışmasından
sonra şu an sürekli olarak devam
eden Yetim Projesi, Sağlık Projesi
(Katarakt), Su Kuyusu Projesi ve
Okul Projelerimiz var. Ramazan ayı
için başlatmış olduğumuz Ramazan
Kampanyası ve daha sonra Kurban
Kampanyası 2011 gibi çalışmalarımız dönemsel olarak devam edecek.
Daha fazla bilgi ve haberler
www.igmg-hilft.de sayfamızdan takip edilebilir.
Ramazan Kampanyası için belirlediğiniz slogan nedir? Neden böyle
bir slogan seçtiniz?
Bu kampanya IGMG Sosyal Yardım Derneği olarak bizim ilk Ramazan Kampanyamız. Bu kampanya
için “Ramazan paylaşmaktır, paylaşmak ibadettir” sloganını uygun
gördük. Biz biliyoruz ki Ramazan
rahmet, bereket ayıdır. Yardımsever
kardeşlerimiz yardımlarını ekseriyetle Ramazan ayında yapmaktadır.
Oruç ibadetini bu ayda îfa ediyoruz.
Aynı zamanda bu ay içerisinde
Kur’an’ın inmeye başladığı bir ay.
Kur’an nerede namazdan bahsetse arkasından infak ibarelerini görürüz.
Kur’an sık sık infak kavramını, karşılıksız vermeyi, paylaşmayı öne çıkarır. Oruç ibadeti aynı zamanda bizde
oluşturduğu diğergamlıkla, açın halinden anlamamızı sağlar. Bu ise bizi
paylaşmayı teşvik eder. Gerek
Kur’an’ın bize emrettiği, teşvik ettiği
K
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Ramazan
Paylaşmaktır
Röportaj: Murat Kubat
ifadeleri, gerek Oruç ibadetinin bizde
oluşturduğu durum, gerekse de insanımızın bu ayda paylaşmayı öncelemesi paylaşma kavramını ön plana
çıkarmamızı sağladı. Ramazan bir
paylaşma ayıdır, paylaşmak ise ibadettir diyoruz.
Ramazan Kampanyası’nın içeriğini neler oluşturuyor?
Bu sene yürüteceğimiz Ramazan
Kampanyası’nı iki başlık altında topladık. Gıda Paketleri ve Bayramlık
Elbise. Gıda paketleri, Ramazan
ayında ihtiyaç sahibi ailelerin iftar
ve sahur sofralarına katkı sağlamaya dönüktür. Bayramlık Elbise
ile ise yetimler, öksüzler, durumları
müsait olmayan çocuklar için üzerlerine kıyafet hediye etmeyi amaçlıyoruz. Çünkü bayrama çocukların
boynu bükük girmesini istemiyoruz.
Biliyoruz ki bayramın sevinci çocukların sevinci ile güzeldir.
Gıda paketlerinin içeriğini neler
oluşturuyor? İsim olarak neden Gıda paketleri ismini tercih ettiniz?
Evvela isimlendirmeyi neden Gıda paketleri olarak isimlendirdiğimizle başlayacak olursak; Takdir
edersiniz ki bu işlerin organizesi çok
da dışardan gözüktüğü gibi kolay olmuyor. Biz kampanyanın hazırlığına
aylar öncesinden başlıyoruz. Yardımlar Ramazan ayının son günlerine kadar devam edebiliyor, hatta bayramda
dahi yardımların geleceğini tahmin
ediyoruz. Bu yardımları ise anında
Ramazan kumanyası olarak ihtiyaç
sahibine Ramazan ayı içerisinde ulaştırmamız kimi zaman güçleşebiliyor.
Bu yüzden Ramazan’ın 22’sinden
sayfa 14 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
sonra gelen yardımları, organize edebildiklerimizi yine Ramazan ayı içerisinde dağıtımını yapacak aksi takdirde Ramazan ayı dışında gıda yardımı olarak yapacağız. Bu hassasiyeti güttüğümüzden dolayı böyle bir
isimlendirmeyi tercih ettik. Gıda paketlerimizin içeriğini ise: makarna,
pirinç, şeker, un, reçel, zeytinyağı,
mercimek, fasulye, çay, konserve bezelye, salça vesair gibi kuru gıdalardan oluşuyor. Böylece bu gıda paketleri ile ihtiyaç sahibi ailelerin iftar ve
sahurlarına Avrupa’lı kardeşleri katkı
sağlamış olacaklar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in
yararlı işlerde, hayırda acele edin
mealinde hadisini hatırlıyorum. O
halde Ramazan Kampanyası’na destek verecek yardımseverlerin acele
etmesini, yardımlarını sona bırakmamasını önerebiliriz. Peki, Ramazan Kampanyası ile yapılan yardımları hangi ülkere taşıyacaksınız?
Üç kıtada dağıtımlarımız olacak.
Toplam 17 ülkeye Gıda Paketleri ve
Bayramlık Elbise yardımlarını götüreceğiz. Bu ülkeler; Niger, Sierra
Leone, Pakistan, Arnavutluk, Bosna,
Kosova, Sancak, Makedonya, Gambiya, Kameron, Çad, Burundi, Moritanya, Endonezya, Türkiye, Somali,
Uganda.
Üç kıtada, 17 ülkede bu kampanyayı nasıl yürüteceksiniz?
Belirlediğimiz ülkelere bu çalışmaları koordine ve organize etmek
üzere, gönüllüler arasından ülkelere
göre seçtiğimiz, o ülkeyi tanıyan, dilini bilen kimseleri gönderiyoruz. Bu
özel olarak seçilmiş gönüllülerimiz,
Hayat
çalışmaları ülkelerdeki yerel partner
organizasyonlarımızla birlikte yürütecekler. Yani gönüllülerimiz bizim o
ülkede gözümüz kulağımız mesabesinde olacaklar. Gönüllülerimiz gittikleri ülkelerde kampanyamızın sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için
dağıtım, takip, fotoğraf ve video çekimleri gibi çalışmaları yürütecekler
ve biz de oradan gelen bilgiler ve raporlar doğrultusunda bize teveccühde
bulunan, yardımlarını bizlerle gönderen yardımseverlere yardımların sağlıklı bir şekilde iletildiğine dair bilgilendirme yapacağız.
Ramazan Kumanya bedeli nedir?
Bu miktarla yardımseverler neye
katkı sağlamış oluyorlar?
Kumanya bedelini 45 € olarak
belirledik. Yardımseverler bu bedel
ile gerek Gıda Paketlerine gerekse de
Bayramlık Elbise’ye katkı sağlanmış
oluyorlar. Hem sahur ve iftarlar sofralarına katkı sağlamış, hem de bayram hediyesi ile yetim, öksüz, kimsesiz çocukları sevindirmiş oluyorlar.
Avrupada yaşayan bir kimse için 45 €
çok fazla bir miktar değil. Ama bu
miktarla yardımsever kardeşlerimiz
Ramazan ayında iftarı ve sahurunda
katığı olmayan bir ailenin sofrasına
katkı sağlamak, bayrama yeni kıyafetiyle giremeyeceğinden dolayı üzülen
bir çocuğa bayramlık elbise hediyesi
vermek gibi bir imkanı bulmuş olacak. Avrupa’dan yapılan bir yardım
Türkiye’nin henhangi bir köyündeki
bir yetimi, Saray Bosna’daki bir aileyi, Pakistan’daki bir öksüzü, Niger’deki bir ihtiyaç sahibini sevindirecek. Biz biliyoruz ki ihtiyaç sahibi
kimseler sevinirse, yardımda bulunan
kimseler de sevinecek. Bu kampanyayla yardımseverlerimiz rahmet ve
bereket ayında mazlum ve mağdurların duasını celbedecek bir iyilik yapmış olacaklar.
Son olarak bir mesajınız var mı?
İyilik ve güzellikde yarışmak, iyilik ve güzelliği yaygınlaştırmak, hayırda acele etmek önemsediğimiz ve
öncelediğimiz davranışlar. Başlatmış
olduğumuz Ramazan Kampanyası’nın geniş kitlelere ulaştırılması
noktasında yardımsever insanlarımızın çaba ve gayret göstermesini talep
ediyoruz. İyiliğin paylaşıldıkca çoğaldığına inanıyoruz. Ve son olarak
tüm inananların, yardımlarını bize
güvenerek emanet eden, bizleri destekleyen tüm kardeşlerimizin Ramazan-ı Şeriflerinin bereketli geçmesini
temenni ediyorum.
Bizler de sizlerin Ramazan’ının
mübarek geçmesini diliyor, Ramazan Kampanyası ve diğer yürüttüğünüz kampanyalarda muaffakiyetler
diliyoruz.
HAC DÜNYASI
MASA EZAN SAATi
ECE
SAD
€
,
9
4
90
+
-
Çalar Saat Fonksiyonludur.
Abdest Alarmı Fonksiyonludur.
Oda Sıcaklık Göstergelidir.
Tuş Kilidi Vardır.
LCD Ekran Mavi Işıklıdır.
Pilin Zayıfladığını Gösterir.
3 Adet AA Kalem Pil İle Çalışı r.
P
3 ,9 0
o s ta
.
wst
l. M
Ink
Üc
r et i
- Tüm Dünyadan 2250 Şehrin Namaz Vakitleri Hafızasındadır.
- Beş Vakit Otomatik Ezan Okur ve Ezan Duası Yapar.
- 9 Makamda 4 Ayrı Aksanda Ezan Sesi Vardır.
(Türkiye, Mekke, Mısır ve Mescid-i Aksa)
- Ayarlanan Şehir, Saat, Tarih, İmsak ve Diğer Namaz Vakitleri
Ekranda Görünür.
- Ayarlanan Şehrin Mekke`ye Olan Uzaklığını Gösterir.
- Ramazan Fonksiyonludur.
(İftarda: İlahi, Top Atışı ve İftar Duası Yapar. Sahurda: Mani
Eşliğinde Davul Çalar)
- Teheccüd Namazına Uyarma Fonksiyonludur. (Gece Saat 02`de
Ezan Okur)
- Hafızada Kayıtlı Ezan Vakitleri İsteğe Göre +/- 90 Dakika
Ayarlanabilir. (DELTA Fonksiyonu)
“BU FIRSATI KAÇIRMA HEMEN SiPARiŞiNi VER”
Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224
Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected]
haber
li Bozkurt sorularımıza cevap vermeden önce Zekat ve Fitre kampanyasının dini temelleri hakkında ayet
ve hadisler ışığında bilgilendirmelerde
bulundu ve sorularımızı cevapladı.
“Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı
verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzunda olmayacaklardır.’’ (Bakara 277)
Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki "Fıtır
sadakası, oruç tutanın, kötü ve saçma sözler söylemek-ten ötürü bulaştığı günah
kirlerinden temizler. Aynı zamanda da fakirlerin karnını doyurmasına sebeb olur.
(Beyhaki. İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir,
Aydın Yayınevi: 1/858)
Zekat, nisab miktarı mala sahip, âkilbâliğ ve hür olan her müslümana farz bir
ibadettir. Fitre ise, Ramazan ayının birinci
gününden bayram namazına kadar geçen
süre içerisinde, hali vakti yerinde olan her
müslümanın vermesi vacib olan bir ibadettir.
Mü’minler, bir binanın tuğlaları gibidirler.. Birbirlerini korur ve kollarlar.
Mü’minler, bir elin parmakları gibidirler.
Birbirlerine destek olur ve sahip çıkarlar..
Birbirlerine karşı şefkatli ve merhametlidirler. Allah rızası için birbirlerini severler..
Onlar, malları üzerinde yoksul ve ihtiyaç sahiplerinin de hakları olduğunu bilirler. Sahip oldukları mal ve servetin, Allah’ın kendilerine bir emaneti olduğunun
bilincindedirler. Zenginliğin de yoksulluğun da, insanın dünyadaki imtihanı olduğunun farkındadırlar.
Mü’minler iyi bilirler ki; zekat, fitre ve
infak malı azaltmaz, aksine çoğaltır ve bereketlendirir. Sadece malı değil, hayatı ve
ömrü de bereketlendirir. Kazalara ve belalara karşı zırh, kalkan ve korunak olur.
Fitre, Zekat ve infak, malı arındırır. Sadece malı değil ruhu da arındırır. Kişiyi,
müşfik, merhametli, olgun ve kamil bir
mertebeye yükseltir.
Fitre, Zekat ve sadaka, varlıklı olanların yoksul olanlara bir lütfu, ihsanı ya da
ikramı değil, onlara haklarının verilmesi
ve Allah’a karşı yükümlülüğün eda edilmesidir.
Nankör kimdir bilir misiniz?
Nankör, Allah’ın verdiği nimetleri yalanlayandır. Sahip olduğu mal ve servetin
Allah’ın bir lütfu ve emaneti olduğunu
unutup, sadece kendi çabasının bir ürünü
olduğunu zannedendir. Nankör, kendisine
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
A
IGMG’nin 2011 ZEKAT/FİTRE KAMPANYASI hakkında
IGMG Sosyal Hizmetler Birimi Başkanı Ali Bozkurt ile güzel bir röportaj yaptık
Sen de Bir Kelebek Uçur
emanet edilen nimetlere karşı, borç ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen, şükrünü eda etmeyendir.
Allah’ın verdiği nimetlere şükür, sadece sözle teşekkür etmek değildir. Fitre ve
Zekat vermek, infak ve tasaddukta bulunmakta şükretmektir. Bu vecibeleri yerine
getiren kişi ancak Allah’ın verdiği nimetlere karşı şükrünü ve yükümlülüklerini
eda etmiş sayılır.
IGMG, Fitre ve Zekat
Organizasyonu
İslam Toplumu Milli Görüş, Avrupa’da 40 yıldır insanımıza sahip çıkma gayesi ile kurumsal alt yapısını her geçen
gün güçlendirmekte ve hizmet yelpazesini
genişletmenin gayreti içindedir. Bu hizmetler ise sizlerin katkıları ile yapılmaktadır.
“Mü’minlerin mallarından zekat al
ki, onunla kendilerini arındırmış ve mallarını bereketlendirmiş olursun.” (Tevbe
103)
Ayeti kerime gereğince; zekat müessesi kurulur, müslümanlardan zekat toplanır
ve Kur’an’da belirtilen yerlere harcanır.
Kur’an’da belirtilen yerler şunlardır: 1.Fakirler, 2. Miskinler, 3. Zekat memurları, 4.
Müellefe-i Kulûb, 5. Azad edilecekler, 6.
Borçlular, 7. Allah Yolunda mücadele
edenler, 8. Yolda kalmışlar.
Efendimiz zekat müessesini kurmuş,
müslümanlardan da zekatlarını toplayarak
önem ve öncelik durumuna göre tasnif
ederek dağıtmıştır. Zekat Allah’ın isminin
yüceltilmesi içindir. Onun için, Fitre ve
Zekat Kur’an’ın ruhuna uygun verilmelidir.
Zekat uygulaması, İslam tarihinde toplumsal bir ibadet olarak ele alınmıştır. Bu
yüzden fakirlerin ve diğer ihtiyaç sahiplerinin şahsiyetlerinin rencide edilmesini
önlemek için toplumsal bir organizasyona
gerek duyulmuştur. Bu toplumsal organizeyi yerine getirmek aynı zamanda bir görevdir. Yaşadığımız coğrafyada bu önemli
toplumsal görevi Müslümanların kurduğu
sayfa 16 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
dini cemaat olan IGMG yerine getirmektedir.
IGMG, düzenlediği “Fitre - Zekat” çalışması çerçevesinde, Fitre ve Zekatlarınızı özel fonlarda toplamakta ve amacına
uygun biçimde Kur‘an‘da zikredilen yerlere, öncelik sırasına göre ulaştırmaktadır.
IGMG, teşkilat olmanın gücü ve imkanlarıyla, ferdi olarak sizlerin ulaşma imkanınızın olmadığı bu insanlara rahatlıkla sizler adına ulaşabilmektedir. IGMG, hem dini bir vecibeyi layıkıyla yerine getirmek,
hem de ümmet dayanışması ve İslam kardeşliğinin gelişmesine büyük bir katkı sağlamak için, bu çalışmaya katılmanızı ve
çevrenizdeki insanları da katılmaya teşvik
etmenizi bekliyor. IGMG; Fitre - Zekat
kampanyası ile toplumsal dayanışmaya
öncülük ederken, aynı zamanda Müslümanlara zekat ibadetini yerine getirebilmeleri için imkan ve kolaylıklar sunuyor.
- Ali Bey Zekat ve Fitrelerin Ulaştırıldığı Yerler hakkında bilgi verir misiniz?
Güçlü teşkilat yapımız, yıllardan beri
oluşan tecrübemiz, farklı ülkelerdeki güvenilir partner kuruluşlarımız, organizasyon kabiliyetimiz ve hepsinden önemlisi
şeffaf yönetim anlayışımızla, sizlerin emaneti olan fitre ve zekatlarınızı, en doğru şekilde değerlendiriyoruz.
Fitre ve Zekat Fonu’nda toplanan Fitre
ve Zekatlarınızla, maddi imkanı olmayan
üniversite öğrencilerine eğitim bursu veriyor ve Avrupa’daki çocuklarımız ve gençlerimizin eğitimi için hizmet veren eğitim
kurumlarımıza destek sağlıyoruz.
Farklı ülkelerdeki mazlum, mağdur,
mülteci ve muhacirlere yardımlar gönderiyor, yetimlere el uzatıyoruz.
Yardım komisyonuna yapılan müracaatlar çerçevesinde, yardıma muhtaç insanların ihtiyaçlarına cevap veriyor, farklı ülkelerde Ramazan kumanyaları dağıtıyor,
iftar ve sahur ikramları yapıyoruz. İnsan
kaynakları programı çerçevesinde teşkilat
bünyesinde değerlendirilen üniversite öğ-
rencilerine burs veriyor, teşkilatımızın diğer faaliyet alanlarına destek sağlıyor, hizmetlerimizi sürdürüyoruz.
Eğer bu saydığımız hizmetleri, doğru
ve yerinde hizmetler olarak görüyor ve devam etmesini istiyorsanız, Fitre ve Zekatlarınızı mutlaka IGMG Fitre ve Zekat fonunda değerlendiriniz ki, bu hizmetler daha da büyüyerek, artarak devam etsin.
- Ali Bey kampanyanızın sloganı oldukça ilginç. SEN DE BİR KELEBEK
UÇUR. Neden bu sloganı seçtiniz!
IGMG olarak 2011 yılında ‘Fitre ve
Zekatınla sen de bir kelebek uçur’ projesiyle Fitre ve Zekat Kampanyasını başlatmış bulunuyoruz.
1950’li yıllarda Avustralya’da büyük
bir hasara neden olması beklenen bir tayfun, karaya oldukça yaklaştığı ve karaya
vurması da Meteroloji tarafından kesin
gözüyle bakıldığı bir esnada aniden tekrar
Okyanusa geri döner.
IGMG 2011 yılında ‘Fitre ve Zekatınla Sen de bir kelebek uçur’ projesiyle
Fitre ve Zekat Kampanyasını başlattı. Zayıf bünyeye sahip küçücük kelebeklerin,
milyonlarcasının bir araya gelip zarif kanatlarıyla birlikte aynı yönde kanat çırpmaları, tayfunun yönünü değiştiren bir etki yapabilmekte ve buna bilimsel literatürde “kelebek etkisi” adı verilmektedir.
Aynı etki, Müslümanlar arası her türlü
dayanışma ve yardımlaşma için de geçerlidir. Bu güçbirliği etkisi göz önünde bulundurulduğunda, 9,-€’luk Fitre bir günlük
yemek parası iken, binlercesi biraraya geldiğinde ciddi imkanlar oluşturmakta, kalıcı hizmetlerin verilmesini sağlamaktadır.
Siz de Fitre ve Zekatlarınızla BİR KELEBEK UÇURARAK hayr’a kanat çırpın. Azlar bir araya gelsin, manevi bereketle ciddi imkanlar oluşsun.
Fitre ve Zekatlarınızı teşkilatımız aracılığıyla gönül huzuru içerisinde değerlendirebilirsiniz.
Fitre-Zekat ve teberrularınızı, teşkilatımıza bağlı cemiyetlerimize teslim edebilir, ya da banka hesabımıza havale edebilirsiniz.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
ısa adı IGMG Hadsch-Umra
Reisen GmbH olan ve Avrupa’dan Hacc Organizesi gerçekleştiren İslam Toplumu Milli Görüş Hac ve Umre Organizasyonu şirketi, 2011/1432 Hac tahmini uçuş
planını açıkladı.
Hac-Umre ve Seyahat İşleri Müdürlüğünden yapılan açıklamada;
“Hacca gidiş tarihine üç ay kadar
bir zaman olmasına rağmen, bilhassa hacca gitmek için çalıştıkları
iş yerlerinden izinlerini ayarlaması
gereken insanlarımıza kolaylık olması bakımdan gerekli çalışmalar
yapılarak 2011/1432 tahmini Hac
seferleri uçuş planımızı bilgilerinize sunarız.”
Aynı açıklamada; gidiş ve dönüş
tarihlerinde 2-3 günlük bir değişiklik
olabileceği, iş yerlerinden izin almada bunun gözönünde bulundurulmasının da gerektiği hatırlatıldı.
Milli Görüş Hacc Organizesinin
2011/1432 Hac uçuşları 10.10.2011
tarihinde başlayıp, 28.10.2011 tarihine kadar devam edecek.
Milli Görüş Hac Organizesi
2011/1432 Hac uçuşlarını Avrupa genelinde toplam 44 kafile halinde hedefliyor.
Hac kayıtlarına yoğun taleb
Milli Görüş Hac-Umre ve Seyahat
şirketi Müdürlüğün açıklamasında
2011/1432 hac kayıtlarının bir çok
bölgede dolduğunu ifade ettiler, hac
Kayıtlarının Bölge ve Şube Merkezlerinde yapılabilineceği bildirildi.
Hac ücreti belli oldu
2011/1432 hac ücretlerinin Mekke
ve Medine de Haccın ifasında gerekli
hizmetler ve günde 3 ögün yemekleri
de dahil olmak üzere 3.295 € olarak
tesbit edildiğini belirten yetkililer:
‘Hem kalitenin artması hem de
Suudi Arabistandaki şartlardan
kaynaklanan gerekçeleri gözönünde tutarak, Mekke ve Medine’de
hacılarımıza yemek verilecektir.’
dediler.
IGMG e.V Genel Merkez Üyelerine 100,-€ Hac ücretinden indirim olacağını açıkladılar.
Türk Vatandaşlarına
Yeni Pasaport şartı
01.06.2011”de Suudi Arabistan
Büyük Elçiliği tarafından açıklanan
tamime göre, Eski Türk Pasaportlarının Berlin`deki Suudi Büyük Elçiliği
tarafından Hac vizesi için kesinlikle
kabul edilmeyeceğini açıklayan
IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH
Müdürlüğü, kesinlikle Hacca gidecek
hacı adaylarının yeni T.C pasaportuna sahip olması gerektiğini ifade ettiler.
Hac 2011 için Vize şartları:
IGMG Hadsch-Umra Reisen
K
haber
IGMG HADSCH-UMRA REISEN GmbH HAC
2011-1432 TAHMİNİ UÇUŞ PLANINI VE
HAC 2011 ÜCRETİNİ AÇIKLADI
- İlk uçuşlar 10/10/2011
tarihinde Frankfurt ve
Münih`ten.....
- 2011/1432 yılında Avrupa genelindeki uçuşlar toplam 44 kafile olarak planlandı.....
- 2011/1432 yılı hac ücreti 3295,- € (Mekke ve
Medine yemekler dahil)
- Hac 2011 için yeni
T.C. pasaportu şartı getirildi.........
GmbH müdürlüğü hacı adaylarının işlemlerinin yapılması için istenen evrakların ve şartların
10/08/2011 kadar Genel Merkeze
ulaştırılması gerektiğini söylediler.
1. Pasaportun aslı; (En az bir yıl
geçerliliği, en az 6 ay Almanya’da
oturum (Aufenthaltstitel) meşruhatı
ile hac vize işlemleri için de 3 boş vize sayfası olması gerekmektedir.)
2. Hac ücretinin tamamının yatırıldığına dair Banka Makbuzu, en son
yatırılması gereken tarih 10/08/2011.
3. Doktor tarafından imzalanmış
ve kaşelenmiş ‘ACYW 135’ tipi Menenjit ve sezonal grip aşısının yapıldığını gösteren aşı karnesi (IMFBUCH), ACYW 135’ tipi Menenjit
aşısı 3 yıl sezonal grip aşısı ise yapıldığı yıl içerisinde geçerlidir.
4. Sağlık Raporu (Hac yapabilecek durumunda olduğu ve herhangi
bir bulaşıcı hastalığının olmadığına
dahil).
5. 4 x adet vesikalık fotoğraf (arkasına mutlaka Adı-Soyadı yazılmalıdır)
6. Tekerlekli sandalyeye bağımlı
olanlar özel izin sonucu ve sadece
yeterli refakatçı olduğu takdirde hacca gidebilirler.
7. Psikolojik ve Depresiv hastalıkları olanlar kesinlikle hac kayıdı yaptırmamalı.
8. Hamile olan bayanlar ise Hac
seyahatini kesinlikle bir sonraki yıla
ertelemeleri gerekir.
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 17
haber
rankfurt Uluslararası Havalımanının hemen yanında
bulunan ve IGMG Hessen
Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Kelsterbach Şubesi
Mart 2011’de başlamış olduğu Camii inşaatının yapımına hızlı bir
şekilde devam ediyor.
50 üyesine karşın 80 öğrencisi
bulunan şubenin hizmetlerini daha
güzel bir ortamda gerçekleştirmek
için başlamış olduğu inşaatın kabası hemen hemen tamamlanmış
olup, caminin ibadete açılması için
azimle çalışmalarını devam ettiren
şube yöneticileri, bütün müslüman
kardeşlerinin yardımda bulunmalarını temin etmek için “Camii yapımında senin de bir katkın olsun” kampanyası düzenliyor.
Bu sene Ramazan ayında elden
geldiğince cami müştemilatını ibadete açmak için her türlü imkanlarını seferber ettiklerini söyleyen
yöneticiler; şu an biraz desteğe ihtiyacımız var. Bu noktada bu güzel
esere katkıda bulunmak isteyen
kardeşlerimize de bir fırsat vermek
için bu kampanyayı düzenledik.
Avrupa`da çocuklarımıza sahip
olabilmenin; onlara güzel mekan-
F
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Bu Caminin Yapımında
Senin de Bir Katkın Olsun
lar hazırlamak olduğuna inanan ve
bu hususta gayret sarfeden şube
yöneticileri sizleri de bu hayra davet ediyor.
Cami müştemilatında; namaz
kılınacak yer haricince, gençlik lokali, kadınlar lokali, eğitim için
sayfa 18 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
dershaneler ve ayrıca Kelsterbach
Şubesinin güzel bir çalışması da
olan Kindergarten da bulunmaktadır.
Benim de bir katkım olsun diyenler aşağıdaki konto numarasına
yardım yapabilirler.
İrtibat için:
Başkan: Aydın Baz
0178-2940569
Bşk. Yrd.: Veysel Özkan
0178-2940633
Camii: 06107-64780
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
İlhan BİLGÜ
İftar Âdâbı ve
İftar İkrâmı
amazan ayının en heyecanlı
anlarını sahur ve iftar vakitleri
oluşturur ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bu heyecanı hem kendisi yaşamış, hem de, ashabına tavsiye
etmiştir. İftar ve sahur yapılmasını
emrederken de, iftarsız ve sahursuz tutulacak oruçlardan ümmetini sakındırmıştır.
İftarın en önemli âdâbı yemeğe
başlamadan önce Allah’a şükredip dua
etmektir. Allah Resûlü, sırf Allah rızası için bu dünyada kendisine mübah
kılınan pek çok insanî lezzet ve zevkten uzak duran Müslüman’ın iftar vaktinde yapacağı duanın kabul olunacağını müjdelemektedir. Müslümanları
iftar duasına “Oruçlunun iftar anında
reddedilmeyecek bir duası vardır,”
(İbn Mace, Siyam: 48) buyurarak, teşvik eden Efendimiz, bizzat kendileri,
duruma göre iftar duasını uzatmış, duruma göre ise yalnızca “Bismillah! Elhamdu li’llah!” (Besmele ve Hamd)
ile bu duayı kısa tutmuştur. Peygamber Efendimiz bir duasını şöyle yapmıştır: “Allahumme leke sumnâ ve alâ
rızkike efternâ. Fe tekabbel minnâ. İnneke ente’s Semiu’l Alîm: Allah’ım!
Senin için oruç tuttuk ve senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık. Bu orucumuzu ve duamızı bizden kabul buyur!
Çünkü Sen, her şeyi duyan ve bilensin!” (Ebû Dâvûd, Savm 22)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bugünkü pek çok Müslümanın aksine, iftar vaktinin hemen başında orucunu
açmış ve sahuru da mümkün olduğu
kadar geçiktirmiştir. “Ümmetim, sahuru vaktin sonuna doğru geciktirdiği
ve iftarı da acele ettiği sürece hayır
üzere olacaktır,” buyurarak bu durumu Müslümanlar için bir kural haline
R
getirmiştir. Meşhur olan bir rivayette
de şöyle denilmektedir: Hz. Peygamber’in iki müezzini vardı. Hz. Bilâl ve Abdullah b. Ümmü Mektum.
Hz. Bilâl, tan yeri ağarmazdan az önce ezan okur, Abdullah b. Ümmü
Mektum ise tam şafak attığında ezan
okurdu. Bu itibarla Hz. Peygamber
“Bilâl vakit gece iken ezan okur. Siz
yeyip içiniz. Tâ ki Abdullah ezan okuyana kadar” derdi.
İftar yapılmasını öven Peygamberimiz, sahur için de aynı övgüyü yapmış ve “Sahura kalkıp (birşeyler) yeyin. Çünkü gerçekten sahurda bereket
vardır,” (Nesaî, Siyam: 18, 19) buyurarak sahur yemeğinin bereketine işaret etmiştir. Demek ki, ‘oruç, nasıl olsa gündüz vakti, yemek yememek, su
içmemek demektir. Öyleyse sahura da
kalkmak gerekmez’ anlayışı sünnete
uygun değildir. Dinin en doğru mübelliği olan Allah Resûlü’nün iftar ve sahur ile ilgili bu uyarıları, aynı zamanda O’nun, insanın yemek ve susuzluk
anında zaafları dolayısıyla oluşabilecek olan kulluk ihmallerini de önlemeye yöneliktir. Takva, oruç emredildi diye, yemekten içmekten tamamen
uzakta durmakla değil, müsaade verilen zamanlarda Allah Resûlünün sünnetini takip edip, Rabbimizin verdiği
rızıkla rızıklanıp, verdiği bu rızıklara
hamdederek elde edilebilir.
Zaten orucun gerçek mahiyetinin,
insanın kendisini yemek ve içmekten
alıkoymasından ziyade, yemek-içmek
ve şehevî arzulardan uzak durmakla
sembolize edilen ve bunlarla beslenen
nefsin ıslah edilmesi olduğu gerçeği
de ortadadır. Bu konuda bir misâl olarak Peygamber Efendimiz yalan örneğini vermiş, oruca herhangi bir za-
rarı olmadığı halde, yalan söyleyenin
oruç tutmamış sayılacağını bildirmiştir: “Kim yalanı ve onunla ameli terketmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur,” (Buhârî, Savm: 8) Öyleyse oruç,
yemekten, içmekten uzak durmakla
sembolize edilse de, nefsin toptan dizginlenmesidir. Bu dizginlemenin ilk
adımı da, zor da gelse oruç için, dolayısıyla Allah rızası için sahura kalkmaktır.
İftarın edeblerinden birisi de ikrâmda bulunmaktır. “Allah’a ibadet
edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya,
uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa,
yolcuya, elinizin altındakilere iyilik
edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve
övünen kimseleri sevmez,” (Nisâ Sûresi [4:36]) ayetinde işaret edilen iyilik yapmak, aynı zamanda iftar için de
geçerlidir. Bunun için Peygamber
Efendimiz, kendisi ümmetin yoksullarını, yakınlarını ve ashabını iftara hem
davet eder, hem de kendileri bu davetlere icabet ederdi. Ashabın en fakirleri
olan Ashab-ı Suffe’yi de her gün hâli
vakti yerinde olan sahabelere emanet
ederek iftar vermelerini emrederdi.
Kendileri bir hadislerinde “Allah’a ve
âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve
âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikrâm etsin. Allah’a ve âhiret
gününe iman eden kimse ya faydalı
söz söylesin, ya da, sussun!” (Buhârî,
Edeb: 29-31) buyurarak iyi komşuluğu, misafire ikrâmı, hayırlı sözü Allah’a iman ile birlikte anmış, topyekün
bir nefis ıslahının ancak böylece
mümkün olabileceğine işaret etmiştir.
Bir başka hadislerinde de: “Bir Müslümana iftar ikrâm eden Müslüman,
oruç tutanın sevabını aynen alır da,
oruç tutanın sevabından hiç bir şey
eksilmez” buyuran Peygamber Efendimiz, bununla misafire, dostlara, akrabalara yapılan ikrâmın sevabına dikkat çekmiştir.
Oruçla mükellef olmayan çocukların dahi heyecanla beklediği iftar vakitlerinde ikrâmda bulunmak, Müslümanlar arasında samimiyet ve kardeşlik duygularını da pekiştirmektedir.
[email protected]
İkrâm etmenin, Allah rızası için sarfetmenin getirdiği bereketin yanında, bir
başka özelliği de Allah’a topluca şükr
ve hamdetme fırsatı sunmasıdır. En
azından, Bismillah diyerek yemeğe
başlayan ve Elhamdu li’llah diyerek
yemeği bitiren Müslümanlar, böylece,
birbirlerine de örneklik teşkil etmektedir. Bunun için, Ramazan ayı boyunca
Müslümanların birbirlerini iftara davet etmek için yarışmaları, camilerde
cemaata ve özellikle de yemek imkân
ve fırsatı bulunmayan diğer Müslümanlara iftar vermek için sıraya girmeleri de güzel bir Ramazan geleneği
teşkil etmektedir.
Oruç bir nefis terbiyesi amelesi olduğuna göre, iftar ve sahur yemeklerinde açlığın ve susuzluğun verdiği
eziyet düşünülerek israfa gidilmemelidir. Özellikle uzun ve sıcak yaz günlerinde insan, açlığın ve susuzluğun bastırdığı anlarda, psikolojik olarak çok
yemeyi ve çok çok su içmeyi arzular.
Hattâ öyle ki, sofraya oturduğunda,
sanki doymak hissi dahi hissetmez.
Normal zamanlarda yiyeceğinden
daha fazla yemek ister ki böylece, gün
boyu dizginlenmeye çalışılan nefse
boyun eğilmiş olunur. Bu da gereğinden fazla yeme iştihası oluşturduğu
gibi, oruç günlerinde fazla yemeye alışık olmayan nefsi tatmin etmek için
gereğinden fazla yemek hazırlamaya
vesile olur. Dolayısıyla, yenilemeyecek olan miktardan fazla yemek hazırlamak israftır. ‘Sahurda yer veya ertesi güne bırakır, o zaman yerim’ düşüncesi de yanlıştır. Çünkü günümüzde,
ikrâm edilen yemeklerin ertesi güne
bırakılması, pek de adetten sayılmamakta, bu yüzden de israf edilmektedir. Haramlardan uzaklaşmayı hedefleyen oruç sebebiyle, bizzat kendisi
haram olan israfa düşülmesi ise orucun gerçek ruhuna ters gelmektedir.
Bu vesile ile, Allah’tan, sahur,
oruç, iftar ve ikrâmlarınızı kabul ederek bereketlendirmesini niyaz ediyoruz.
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 19
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
M. Hulusi ÜNYE
Karanlıktan Aydınlığa:
Kadir Gecesi
[email protected]
ir gece. Adı üstünde gece, yani
karanlık. Ama bu karanlık gecenin sonu şafağa ve aydınlığa
ulaşıyor, selamete, sükûnete ve kurtuluşa âçılıyor. Nûr’a, aydınlığa açılan
sadece o karanlık gece değil, bütün cihan. Öncesi karanlık olan bu gecenin
sonu bir daha kararmamacasına aydınlık oluyor. Bu gecenin adı, Kadir gecesi. Bu geceyi aydınlığa kavuşturan etken ise, insanlığın kararan ufkunu nura çeviren ve bu gecede indiği bildirilen Kur’an-ı Kerim’den başkası değil.
İşte, kurtuluş kitabının, ilahî vayhin inmiş olduğu gece de, karanlıkla
başlar, ama sabahı aydınlık olur ve bu
gecede yapılan ibadetler, içinde bu gece bulunmayan bin aylık ibadetlere
denk olur.
Kadir ve kıymeti böyle büyük olan
bir geceye bu değeri veren şey elbette
Kur’an’ımız olmuştur. Kur’an’ın sahibi olan Rabb’imiz sırf bu gecenin değer ve kıymetini ifade için adına Kadir
Sûresi dediği bir sûreyi indirmiş ve
şöyle buyurmuştur: “Biz Onu
(Kur’ân’ı) kadir gecesinde indirdik.
Kadir gecesinin ne olduğunu sana ne
bildirdi? Kadir gecesi, bin aydan daha
hayırlıdır. Rab’lerinin izniyle o gecede
melekler ve Ruh {Cebrail (as)} her
türlü iş için art arda iner de iner. Tan
yeri ağarıncaya kadar bu gece selamettir.” (Kadir Sûresi, [97:1-5])
Kadir gecesinin kadr u kıymetini
bu sûre bütün gerçekliği ile dile getirmektedir. Kur’an’ın bu gecede indiğini, bu gecenin bin aydan hayırlı olduğunu, her sene bu gecede melâike-i kirâmın, başlarında Cebrail (as) olduğu
halde yeryüzüne indiklerini ve o gecenin sabahına kadar her tarafta tam bir
selametin olduğunu anlıyoruz ve inanıyoruz.
Kur’an’ın ne zaman indirildiği bildirildiği halde, Kadir gecesinin tam
olarak hangi gece olduğu bilgisi kesin
olarak verilmemiştir. Öyleyse, böylesine değerli bir geceye tevafuk etmek
nasıl mümkün olacaktır? Bir başka deyişle bu geceyi nasıl tanıyacağız ve bu
B
geceyi nasıl ihya edeceğiz ki, bin ayda
yapıldığı zaman elde edilecek mükafata nail olacağız? Bu konularda biraz
daha yoğunlaşmamız ve dikkat kesilmemiz gerekiyor.
Kadir gecesinin, Ramazan ayının
içinde olduğuna inanıyoruz. Çünkü
Kitab’ın bir mübarek gecede1 indiğini, bu kitabın Kur’an olduğunu ve
Kur’an’ın da Ramazan ayında Peygamberimize vahyedilmeye başladığını yine Kur’an’dan öğreniyoruz.2
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de ashabını Kadir gecesi hakkında uyarırken,
“Siz Kadir gecesini Ramazan’ın son
on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız”3 buyurarak, dikkatlerimizi Ramazan ayına ve Ramazan
ayının da son on gecesinin tekli günlerine teksif ettirmek istiyor. “Arayınız”
diyerek de Müslümanların bu geceyi
bulmaları için gayret sarfetmesini istiyor. Açık seçik bir şekilde “şu gecedir” demiyor; böylece o gecenin Müslümanlar tarafından bulunmasını istiyor. Ki “Her gördüğünü hızır, her geceni kadir bil” atasözünde olduğu gibi, Ramazan ayının son on gün içindeki her geceyi uyanık ve dikkatli geçirmeyi murat buyuruyor. Bundan dolayıdır ki, Abdullah b. Mes’ud (ra): “Yıl
boyunca ibadet eden kimse, Kadir gecesine mutlaka isabet eder”4 buyuruyor.
Kadir gecesini ihya etme sadedinde Peygamber Efendimiz (s.a.v):
“Kim Kadir gecesini iman ve ihlasla
ihya ederse, geçmiş günahları afvolunur” buyurmuştur. Bu geceye ulaşan
mü’minler, bu geceyi ihya anlamında,
bu geceyi gaflet içerisinde geçirmemeli, ibadet ve taatlerle değerlendirmelidir. Bunun için özel bir ibadet de
belirlenmemiştir. Fakat, bu ibadet ve
taatler şunlar olabilir: Bu geceyi, Allah rızası için namaz kılarak, Kur’ân-ı
Kerim okuyarak, tevbe, istiğfâr ederek
ve dua yaparak geçirmeli. Üzerinde
namaz borcu olanların kaza namazlarından bir kısmı ile nafile namazlardan bir miktar kılmaları daha iyi olur.
Büyük İslam müctehidlerinden Süfyan-ı Sevrî (rhm): “Kadir gecesinde
dua ve istiğfar etmek namazdan sevimlidir. Kur’ân okuyup sonra dua et-
sayfa 20 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
mek daha güzeldir,”5 buyurmuştur.
Hz. Aişe (r.a) validemiz de Rasûlüllah
(s.a.v)’e: “Ey Allah’ın Rasûlü! Kadir
gecesine rastlarsam na-sıl dua edeyim?” diye sormuş. Rasûlüllah (sas):
“Allahümme inneke afüvvün tühıbbü’l-afve fa’fu annî: Allah’ım sen çok
affedicisin, affi seversin, beni affet.”6
diye dua et, buyurmuştur.
Bu gecede öyle bir zaman vardır ki
o anda yapılan ibadet ve dualar makbul olur. Bu mühim zamana tevafuk
etmek için, gecenin bütününü tevbe ve
istiğfar ile geçirmek iyi olur. Bu da
imanımıza tazelik kazandırır. Gecenin
tamamında ibadet edemeyenler ise en
azından teravih namazından sonra
mescidlerde bir miktar oturmalı ve
dua etmelidir. Duhan Sûresi’nde işaret
edildiği gibi, gelecek seneye kadar cereyan edecek olan her türlü hadiseler
Allah Teâlâ’nın ezelî kaza ve takdiri
ile ilgili meleklere bu gece bildirildiği7 düşünülecek olursa, tövbe ve istiğfarla birlikte tefekküre dalmanın ve
Cenab-ı Hakk’a yönelmenin ne kadar
önemli olduğu ortaya çıkar.
Kendisinde Kur’an’ın indiği bu gecede, elbette en önemli ibadetlerden
bir tanesi de Kur’an okumak veya
okunan Kur’an’ı dinlemektir. Çünkü
bir insan, seksen yılda aklıyla bulamadıklarının tamamını Kadir gecesinde
inmeye başlayan bu Kur’ân’da bulur.
Onun içindir ki Kadir gecesini ihya etmek demek, insanlığın hukukta, siyasette, ticarette, özgürlüklerini korumada, hak ve sorumluluklarını belirlemede en doğru kuralları koyan
Kur’ân’ın iniş gecesini anmak, yeniden Kur’ân’ı okuyup yeni inmiş gibi
ona sarılmak demektir. Zira bize ışık
ve ısı veren güneş olmasaydı bu bedenimiz zarar görürdü. Fakat O, Allah’ın
nuru Kur’ân, Kadir gecesinde doğmasaydı insanlık hâlâ cehaletin karanlığında debelenir dururdu. Kur’ân’ı indiren Allah (cc); Kur’ân’ı getiren
Ruh-ül-Kuds = Cebrail (as);
Kur’ân’ın kendisine indiği kutlu insan
Hz. Muhammed (s.a.v); Kur’ân’ı etrafa yayan Sahabe-i Kiram... Bir ismi de
“Nur” olan ve insanlığı aydınlatan
Kur’ân, Allah’dan, Cebrail aracılığıyla Hz. Muhammed (s.a.v)’in gönlüne,
Geçmiş ümmetler bin ay
ibadet ediyorlar ve sevap kazanıyorlardı. Bu
ümmet ise Kadir Gecesini ihya etmek suretiyle
bin ayda yapılacak ibadete denk amel işlemiş
oluyor. Çünkü geçmiş
peygamberler ve onların
ümmetleri belirli zaman,
mekan ve kavim için
gönderilmişlerdi. Bu
Kur’ân ise, kıyamete
kadar gelecek bütün insanlığa ve bütün çağlara
gönderilmiştir.
O’nun dilinden ashabın gönlüne nur
gibi akıyor. İşte böyle bir geceyi şuurlu bir şekilde ihya etmek, şuurlarımızı
nurlandırmak demektir. Yani karanlıkları aydınlığa çevirmektir.
Geçmiş ümmetler bin ay ibadet
ediyorlar ve sevap kazanıyorlardı. Bu
ümmet ise Kadir Gecesini ihya etmek
suretiyle bin ayda yapılacak ibadete
denk amel işlemiş oluyor. Çünkü geçmiş peygamberler ve onların ümmetleri belirli zaman, mekan ve kavim
için gönderilmişlerdi. Bu Kur’ân ise,
kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa ve bütün çağlara gönderilmiştir. Bu
ümmet de bu Kur’ân’ı taşımakla, indiği geceyi ibadet taat ve Kur’ân okumakla geçirdiği ve kendisinden sonra
gelenlere Kur’ân’ı taşıdığı için, bir geceleri bin aydan daha hayırlı hale gelmiş oluyor.
1Duhan Suresi, 44:1-3; Bakara Suresi, 2:2
2Bakara Suresi, 2:185
3Buhârî, Leyletü’l-Kadir, 3; Müslim, Sıyam, 216
4Müslim, Sıyam, 220
5Müslim siyam 203.
6Tecrid-i Sarih Tercemesi, VI, 313
7Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VI, 314
8Tecrîdi Sarih Tercemesi, VI, 312
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Zekat’ın Bireysel,
Toplumsal ve Mâli
Boyutu
Zekât ve infakın, insanlar arası ilişkilerde zengin-fakir arasında gönül
köprüsünün aracı oluşu
sebebiyle güçlü bir yapıcı etkiye sahip bulunduğunu, toplum içinde
insan ilişkilerine bir derinlik kazandırdığını,
varlıklı-yoksul arasında
gerilim oluşmasını engellediğini, dolayısıyla
bu açıdan çok önemli
toplumsal bir işleve sahip olduğunu da belirtmemiz gerekir.
ütün ibadetlerin sosyal hayatı ilgilendiren bir boyutu
vardır. Bu açıdan ibadetlerin gayesi insanların iç dünyasının
düzenlenmesi ve insanda olumlu
yönde davranış değişiklikleri meydana getirmesidir. Bu noktada nefis
terbiyesi önemli bir gayedir. İnsan,
hem sırf Allâh’a ibadetle görevli,
kötülük yapamayan meleklerle;
hem de Allâh’a isyan eden, iyilikten nasibi olmayan ve bu yüzden
de Allâh’ın huzurundan kovulan ve
B
kötülüğün sembolü olan şeytana ait
niteliklerle birlikte yaratılmıştır.
Yani insan bunlardan hangisine
meylederse o tarafa yakın olacaktır. Bu insanın melekleşebilecek ve
şeytanlaşabilecek bir özelliğe sahip
olduğunu göstermektedir. Kur’ân-ı
Kerîm bu yaratılış gerçeğini şu
ayetiyle ifade eder:
Nefse ve onu biçimlendirene,
ona kötülükleri/isyanı (fücûr) ve
korunmasını/itaatını (takvâ) ilhâm
edene andolsun ki: (Allâh’tan başkasına tapmayarak) Nefsini kötülüklerden arındıran kazanmış, onu
kötülüklere gömen de ziyana uğramıştır (Şems Sûresi [91/7-10]).
Buna göre gerçek anlamda ibâdetler, insandaki şeytanî duyguları,
nefsânî arzuları, zaaflardan kaynaklanan savrulmaları engelleyici
rol oynar, olumlu yönde davranış
değişikliği sağlar, melekleşme sürecinin aracı olur.
Bu bağlamda öncelikle zekâtın,
insanda en köklü niteliklerden birisi olan cimriliği bertaraf eden bir
fonksiyona sahip olduğunu belirtmek gerekir. Kur’ân-ı Kerîm’de insanın cimriliğe eğilimli yaratıldığı
(Nisâ Sûresi, [4/128]; İsrâ Sûresi,
[17/100]); bu zaafa kapılanlara
cimriliklerinin dünyada ve ahirette
hayır getirmeyeceği (Âl-i İmrân
Sûresi, [3/180]; Nisâ Sûresi,
[4/37]; Tevbe Sûresi, [9/34-35],
Muhammed Sûresi, [47/38]; Leyl
Sûresi, [92/8]) açık biçimde belirtilir ve bu yönde tutum takınanlar kınanır (Necm Sûresi, [53/34]). Diğer taraftan cimrilikten korunmanın yani cömert olmanın da büyük
bir erdem olduğu ayrıca vurgulanır
(Haşr Sûresi, [59/9]; Tegâbün Sûresi, [64/16]). Hz. Peygamber de
Allah’ın sevmediği cimriliğin insan psikolojisi üzerinde nasıl
olumsuz etki gösterdiğini özlü bir
şekilde anlatır. Buna göre cimrilik
insanı sıkan ve cimrileştikçe daha
da sıkıştıran bir zırh gibidir. İnsan
vermeye başladığı anda bu zırh
gevşer ve verdikçe de rahatlık, ferahlık artar, insanın iç dünyası huzur bulur (Buhârî, “Zekât”, [27];
Müslim,
“Zekât”,
[76-78]).
Kur’ân-ı Kerîm de zekât ve infakın
insanı arıtıp yücelttiğini, huzura
kavuşturduğunu vurgulayarak bu
psikolojik etkiye dikkat çeker
(Tevbe Sûresi, [9/103]).
Allâh’ın bizatihi cömert oluşu
ve cömertliği sevmesi (Tirmizî,
“Edeb”, [41]) de ‘verebilmeyi’ bir
yaşam biçimi haline getirmenin zekât ve infakın Allâh’ın sevgisini
kazandıran bir özellik arzettiğini,
dolayısıyla insanı daha da huzurlu
kıldığını belirtmemiz gerekir. Bir
mü’min açısından Allah’ın sevgisini kazanmaktan daha değerli hiçbir
şey olamaz: “Allâh’ın rızasını kazanan neyi kaybetmiştir, onu kaybeden de neyi kazanmıştır” sözü
bu hususu oldukça veciz bir şekilde özetler. Bu duygu ibadetlerin en
önemli manevi boyutunu oluşturur.
İnsan’da kendi eliyle kazandığını bir başkasıyla paylaşmama gibi
bir eğilim vardır (Bakara Sûresi,
[2/177]) ve bu da cimriliğe motivasyon sağlayan bir güçtür. Bu
duyguyu
yenerek
vermeyi
becerebilen (İnsan Sûresi, [76/8])
insanlara Allâh Te‘âlâ harcadıkla-
Prof. Dr. Saffet KÖSE
[email protected]
rının yerine bir başkasını vereceğini (Sebe Sûresi, [34/39]) taahhüt
etmekte, Hz. Peygamber de verdiği
zekât veya sadaka sebebiyle müslümanın malının azalmayacağını
belirtmektedir (Tirmizî, “Zühd”,
[17]).
Zekât için aynı zamanda sözinanç (dil-kalp) birliğini ifade eden
sıdk (doğruluk) kökünden gelen
sadaka kelimesinin kullanılması da
oldukça anlamlıdır (Tevbe Sûresi,
[9/60]). Bunun sebeplerinden birisi
verilen zekâtın kişinin imanının
sağlamlığına delalet etmesidir
(Nevevî, Şerhu’l-Müslim, Beyrut
1392, III, 101). Gerçekten Kur’ânı Kerim, isteyerek namaz kılanların
ve gönülden zekâtı verebilenlerin
asla münafık olamayacaklarına,
münafık olanların asla yapmayacakları iki ibadetin namaz ve zekât
olduğuna işaret eder (Tevbe Sûresi,
[9/5, 11]). Hatta bu hususu açıkça
ifade eder (Tevbe Sûresi, [9/67,
71]). Hz. Peygamber de “zekât
imanın kesin delilidir” (Nesâî, “Zekât”, [1]; Müslim, “Tahâret”, [1];
Tirmizî,
“Cumu‘a”,
[80],
“De‘avât”, [85]) hadisi ile bunu daha açık biçimde dile getirir. O sebeple zekât verebilmek güçlü bir
imanın ve Müslüman kişiliğin bir
tezahürü olarak görülür.
Bu anlatılanlar, zekât ve infakın
insan psikolojisi üzerindeki olumlu
etkisini göstermesi açısından son
derece önemlidir.
Zekât ve infakın, insanlar arası
ilişkilerde zengin-fakir arasında
gönül köprüsünün aracı oluşu sebebiyle güçlü bir yapıcı etkiye sahip bulunduğunu, toplum içinde insan ilişkilerine bir derinlik kazandırdığını, varlıklı-yoksul arasında
gerilim oluşmasını engellediğini,
dolayısıyla bu açıdan çok önemli
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 21
dosya
toplumsal bir işleve sahip olduğunu da belirtmemiz gerekir. Gerçekten herhangi bir beklenti içinde olmaksızın küçük bir hediye ile bile
olsa eldeki nimeti belli ölçüde insanlarla paylaşmanın alan-veren
arasında muhabbete, sevgiye, dostluğa vesile olduğu, kin ve düşmanlığı ortadan kaldırdığı bizzat Hz.
Peygamber tarafından dile getirilerek tavsiye edilir (Tirmizî, “Velâ’”,
[6]; Mâlik, el-Muvatta’, “Hüsnü’lhuluk”, [16]; Ahmed b. Hanbel, elMüsned, II, [405]).
Zekâtın, sadece fakirler, yoksullar (miskin), yolcular, borçlular,
Allah yolunda olanlar (Tevbe Sûresi, [9/60]) gibi ihtiyaç sahibi geniş
bir kesimi hedeflemesi sosyal dayanışma ruhunun toplumun bütün
kesimlerini kuşatması açısından
son derece önemli olduğunu gösterir. Bunun Allâh’ın bir emri olarak
bir ibadet şekli olması da İslam’ın
inslaken Aile Birliği
(DAB) yetkilileri ATİB
Genel Merkezi’ni ziyaret
ettiler. Alman gruba, yetkililer tarafından ATİB’in yaptığı faaliyetler ve çeşitli konulardaki çalışmalar hakkında bilgi verildi.
Ziyaret esnasında ATİB Gençlik Kolları mensuplarından Ertan
Kılıç ve Mustafa Gölcük de hazır
bulundular. ATİB Gençlik Kolları
Sekreteri Mustafa Gölcük, yaptığı
konuşmasında göçmen gençlerin,
Almanya’da yaşayan Türk gençlerinin meselelerini dile getirdi.
Gençlerin dil, eğitim ve meslek
edinme konularında karşılaştıkları
sıkıntıları anlattı. Gençlik konusunda yapılan çalışmalara değindi.
Dr. H. Diler ise göçmen Türk
kadınlarının durumlarına değine-
D
GMG Ruhr-A Bölgesi Bergkamen
cemiyetine kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından kundakla girişiminde bulunuldu. Edinilen bilgiye
göre kundaklama girişimi Pazar günü
olması nedeniyle ancak saat 09.00 sularında cemaat tarafından fark edildi.
IGMG Bergkamen Dar-ul Erkam
Camii iki yıl önce yeni cami inşaatına
başlamıştı. Kundaklamadan önce caminin iç sıva, kalörifer, camlar ve elektrik
tesisatı tamamlanmış durumdaydı.
Cemiyet Başkanı İsa Altundan alınan bilgiye göre çok yakın zamanda caminin iç boyası ve hat yazılarına başlanacaktı. Cemiyet Başkanı İsa Altun
“İnşaatta görevli olan arkadaşlar her
I
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
sosyal dayanışma ve kaynaşmaya
ne kadar önem verdiğinin önemli
bir göstergesidir. Burada bir hususa
daha işaret etmek gerekir ki zekât
sadece zorunlu olan yardımları ifade eder. Bizzat Hz. Peygamber
malda zekât dışında da hakların
bulunduğunu bildirir (Ebû Dâvûd,
“Zekât”, [32]; İbn Mâce, “Zekât”,
[3]; Tirmizî, “Zekât”, [37]). Buna
göre zekâtını veren varlıklı kişilerin özellikle temel ihtiyaç maddelerini karşılama sıkıntısı içinde
olan insanları gözetmeye, onlara
imkânlar ölçüsünde yardımda bulunmaya devam etmeleri, bunun da
yerinde ve zamanında yapılması
bir görevdir. Hatta sırf iffet ve hayasından dolayı halini insanlara arzedemeyenlerin bulunup ihtiyaçlarının giderilmesi Kur’ân’ın talebidir (Bakara Sûresi, [2/273]). Çünkü varlıklı insanların malında ihtiyaç sahiplerinin hakkının bulundu-
ğunu bizzat Allâh Te‘âlâ ifade buyurmaktadır (Zâriyât Sûresi,
[51/19]; Me‘âric Sûresi, [70/2425]). Bu sebeple bu yardımların bir
hayır karakteri taşıması için, gönülden yapılması (Bakara Sûresi,
[2/265]; Haşr Sûresi, [59/9]), teşekkür de dahil herhangi bir karşılık beklenmemesi (İnsan Sûresi,
[76/8-10]), başa kakılmaması ve
incitilmemesi (Bakara Sûresi,
[2/262, 264]), değersiz şeylerin verilmemesi (Bakara Sûresi, [2/267])
gerekir.
Hz. Peygamber zekâta önem
vermemenin, onu ciddiye almamanın toplumda uzun süre kıtlık ve
bereketsizliğe sebep olacağını belirterek ümmetini uyarırken (Taberânî, el-Evsat, Kahire, 1415, V,
[26]; VII, [40]); zekâtının verilmediği dolayısıyla zekât olarak verilmesi gerekli kısım ile karışık bulunan malın da eninde sonunda hela-
Hayat
ka maruz kalacağını bildirerek
(Beyhakî,
es-Sünenü’l-kübrâ,
Mekke 1414/1994, IV, [159]) mal
sahiplerini ikaz etmiştir. Nitekim,
Hz. Peygamber verilen zekâtın malı koruyucu bir özellik taşıdığını şu
hadisiyle ifade etmiştir: “Zekâtını
vererek mallarınızı sağlam kaleler
içine alınız” (Taberânî, el-Evsat, II,
[274]).
Tarihi süreç içinde göz kamaştıran, bütün dünyanın hayranlığını
kazanan vakıf medeniyetinin temelinde “hayırda yarışın” (Bakara
Sûresi, [2/148]; Maide Sûresi,
[5/48]) emrine imtisal için hayır işlerine koşuşanların ve bu uğurda
öne atılanların (Mü’minûn Sûresi,
[23/61]) verdikleri zekâtlar ve yaptıkları infaklar vardır. Günümüzde
de bu gelenek devam etmekte, İslamî hizmetlerin bir çoğu bu yolla
sürmektedir.
DAB Aile Birliği ATiB’i Ziyaret Etti
rek, sağlık konusunda kaşılaşılan
sıkıntılara dikkat çekti. Dr. Diler,
bir çok Türk kadınının özellikle
aile ve sağlık konusunda yardım
ve desteğe ihtiyacı olduğuna işaret etti.
İçlerinde Prof. D. Oelschlägel,
eğitimci ve çeşitli dallarda uzmanların bulunduğu Alman grubu; göçmenleri, özellikle de Türkler’i içerisine alan ana okulundan
eğitime, aile meselelerinden dil
öğrenimine kadar, bir çok konuda
çeşitli konuda sorular sordular.
Göçmenleri ilgilendiren çeşitli
konuda görüş ve düşüncelerini dile getirdiler.
Sorulan soruları ATİB Genel
Başkan Yardımcısı Yakup Tufan
cevaplandırdı. Tufan; aile, eğitim,
ana okulu, yaşlıların durumu,
gençlik, uyum, kimlik, kültürel
IGMG Ruhr A Bergkamen
Cemiyetine Kundaklama
gün erkenden çalışmaya başlarlardı.
Ancak pazar günü tatil olması sebebiy-
sayfa 22 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
le, geç gelen arkadaşlarımız, olayı ancak o zaman polise bildirebildi” dedi.
değerler, Anadil- Türkçe ve Almanca öğrenimi konularında soruları cevaplandırdı ve düşünceler
ortaya koydu. Göçmen Türkler’in
meseleleri konusunda ATİB’in
takip ettiği çizgi ve yaptığı çalışmalara değindi. Ayrıca ATİB’in
yaptığı insani yardım çalışmaları
hakkında bilgi verdi.
Samimi bir hava içerisinde geçen ziyarette, DAB mensuplarına
Türk çayı ve pasta ikram edildi.
Ziyarete katılanlar ve ayrıca DAB
Sözcüsü U. Schuran, yapılan organiza, ziyaret ve ikramdan dolayı duydukları memnuniyeti dile
getirdiler.
Alman grubu Dinslaken’e dönmek üzere ATİB’den ayrıldılar.
Polis, kundaklamayı gerçekleştiren
veya gerçekleştirenlerin, camideki yanıcı maddeleri bir araya toplayıp üzerine yakıcı madde dökerek daha büyük
hasara sebep olduklarını bildirdi.
Aynı gece Dar-ul Erkam Camiinin
yanı sıra Bergkamen şehrinde altı ayrı
yerde daha kundaklama olduğu tesbit
edildi. En büyük maddi hasar ise Darul Erkam camiinde oldu. Polisin verdiği bilgiye göre olayın ırkçı bir arkaplanı olup olmadığı sorusu netlik kazanmamıştır.
Öte yandan IGMG Ruhr-A Bölge
yetkilileri ve diğer cemiyet başkanları
bizzat gelerek olay yerinde incelemelerde bulundu.
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
IGMG Hessen Gençlik’te
Geleceğin Öncüleri Yetişiyor
Sayın Müşterilerimiz;
20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin
de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak
istiyoruz.
Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a kadar
ücretsiz yemek kursları yapılacaktır.
AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi:
Su ve yağ ilave etmeden pişirme
Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme
Zaman ve enerji tasarrufları
Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları
Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları
GMG Hessen Bölgesi Gençlik teşkilatının
başlatmış olduğu Yıldız Gençlik projesinin
4.sü yapıldı.
14-19 yaş arası yapılan bu çalışma ayda iki defa Rüsselsheim`da bulunan bölge merkezinde yatılı olarak gerçekleştiriliyor. Şu ana kadar yapılan
çalışmada 35 kişiden 21 tanesi belirlendi. Bu sayının 30-40 arasına çıkarılması
planlanıyor. Belli plan ve program dahilinde yapılan bu çalışmaya ilgi giderek artıyor. Kaliteli bir eğitim verilmeye çalışılıyor. 3 sene sürecek olan bu
projede amaç vasıflı elaman,
idareciler ve öncüler yetiştirmek. Orta öğretim başkanlığında yapılan bu projeyle, gelecek
neslimizi şuurlandıracak, yaşadığımız topluma örnek teşkil
edecek, birikimli, seviyeli, bilgili elamanlar yetiştirmek
amaçlanıyor.
IGMG Hessen Bölge Gençlik Başkanı Ahmet Ölmez;
„Hessen bölgesinde gençlerimize sahip çıkarak, onları kaliteli, vasıflı bir kimliğe kavuşturmak için, bu tür projelerin
hayata geçirilmesinin artık zaruret haline geldiği, bu çalışmalarla bunun aşılacağını söyledi. Bundan sonra bu tür güzel
çalışmalarla Hessen bölgesinde
geleceğimizi teminat altına almamız mümkündür“ ifadesinde bulundu.
IGMG Hessen Bölgesi
Gençlik Teşkilatının düzenlediği Yıldız Gençlik çalışmalarına
başta IGMG Genel Başkanı
Kemal Ergün olmak üzere,
IGMG Gençlik Başkanı Mesut
Gülbahar, IGMG Hessen Bölge
Başkanı Mehmet Ateş ve alanında uzman eğitimciler de katıldılar.
Yapılan bu çalışmada eğitimin yanında spor aktivitelerine
de yer veriliyor.
I
Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve
yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße 18`deki büromuza sizleri de bekleriz.
Saygılarımla.
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 25
çocuk köșesi
sayfa 26 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Murat KUBAT
Ramazan’la/’da
Gelen Kur’an
amazan kamerî aylardan
bir ay. Ama seçilmiş bir
ay. Ayrıcalıklı kılınmış
bir ay. İslam’a iman etmiş bizler için
oruç ibadetini îfa ettiğimiz, talim ettiğimiz ay. Kendisinde Kur’an’ın inmeye başladığı gece olan Kadir Gecesi’ni (Leyletu’l-Kadr) barındıran
ay. Kur’an’ın inmeye başladığı böyle bir ayda aynı zamanda oruç ibadetini îfa ediyor oluşumuz, üzerinde
derinlemesine tefekkür etmeye değer bir husus.
Bakara Sûresi’nin 185. ayetinden
Kur’an’ın Ramazan ayında indiğini
öğreniyoruz: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğ-
R
ruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır...” Yine Kadir Sûresi’nden O’nun
(Kur’an’ın) Kadir Gecesi’nde indirildiğini biliyoruz. Yine aynı sûrede,
Kur’an’ın kendisinde indirildiği bir
gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu vurgulanıyor. Kadir Gecesi’nin
önemi aynı sûrede içerisine Kur’an
inmiş bir gece, içerisinde Kur’an’ın
olmadığı bin aydan daha hayırlı olarak veriliyor. Ve yine oruç ibadetini
içerisinde Kur’an’ın inmeye başladığı bir geceyi barındıran Ramazan
ayında îfa ediyor oluşumuz üzerinde
tefekkür edilmesi gereken önemli bir
nokta.
İbadetlerin maksatları üzerinde
yapacağımız tefekkürî çaba, muhakkak ki ibadetlerle aramızdaki ilişkiyi
daha da sağlamlaştıracak, ibadetlerin üzerimizde gerçekleştirmek istediği gayeyi gündeme taşıyacaktır.
Bize farz kılınan, yazılan ibadetler,
bizatihi kendi başlarına amaç değildirler. İbadetlerin, ibadeti yapan
kimsede daha üst bir amacı gerçekleştirmeye dönük yüksek gayeleri
vardır. Örneğin oruç ibadetinin bize
farz kılındığı ayetin devamında, bu
ibadetin amacına yönelik ibareyi de
görüyoruz. Bakara Sûresi’nin 183.
ayetinde şu şekilde buyuruluyor:
“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere yazıldığı (farz kılındığı) gibi size de yazıldı. Umulur ki korunursunuz.” Ayetin son cümlesi ‘leallekum tettekûn’ ile bitiyor; yani
umulur ki sakınır/korunur/ takvaya,
sorumluluk bilincine ulaşırsınız. Demek ki oruç ibadeti Allah ile kul arasındaki ilişkiyi hassaslaştıran, bağı
kuvvetlendiren, buna dönük bilinci
daha da artıran bir özelliğe sahip.
Demek ki oruç senenin belli bir
ayında, belli zaman aralıkları içerisinde sadece aç kalmaktan ibaret bir
ibadet değil. O halde oruç ibadetini
sadece belli bir süre aç kalmaktan
çıkarıp öyle anlamlandırmalıyız ki,
sakınıp korunabilelim.
İnsan bilinçli bir varlıktır. Bilinçli kaldığı ve bilincini kullandığı za-
man kendisine sahip olabilmekte,
kendisini koruyabilmektedir. İnsan
aynı zamanda içgüdüleri olan bir
varlıktır. İçgüdülerin insanı yönlendirdiği anlarda ise kendisine hakim olamamakta, çoğu defa ise en
büyük kötülükleri yine kendisine ve
ötekine bu durumlarda yapmaktadır.
İçgüdülerinin, nefsinin fısıltıları
doğrultusunda hareket eden insan,
sınırlara riayet etmede, kendisine sahip olmada zorlanacaktır. Oysaki insan içgüdülerini ve nefsini dizginleyebildiği oranda, oradan gelen
ayartmalara boyun eğmediği oranda
kendindedir. Buna örnek olarak şu
an hâkim hayat tarzının bize dayattığı özgürlük tanımı ile sahip olduğumuz değerler bütününün vaaz ettiği
özgürlük tanımı arasındaki fark verilebilir. Şu anki hâkim yaşam tarzı,
nefsinin istediğini yapmayı, insanın
kendisini tutmaması, sınır tanımamasını asıl özgürlük olarak tanımlarken; İslam, insanın kendisini çok
iyi bilen Allah tarafından belirlenen
sınırlara riayet ettiği oranda asıl özgür olabileceğini söyler.
Modern dönem hâkim hayat tarzı
üzerimizde baskı kuruyor, nefsleri
azgınlaştırıyor, kışkırtıyor, ayartıyor
ve en nihayetinde kuvvetli bir hortumun çevresindekileri içine alarak
yok etmesi gibi bizi de içerisine alarak yok ediyor. Fiziksel dünyamızı
etkileyen havanın kirlenmesinden
daha olumsuz sonuçları olan manevi
kirlenmeye maruz bırakıyor bizleri
bu yaşam tarzı. En temel, vazgeçilmez iki özelliği de haz ve hız. Haz
aldıkça hızlanıyor, hızlandıkça haz
alıyoruz. Bu özellikler doğrultusunda heva ve hevesini merkeze yerleştirmiş, heva ve hevesi ne ile tatmin
oluyorsa o şekilde hareket eden insan tipinden başka bir şey ortaya
çıkmıyor. Oysa ki insanı geçici,
ucuz tatminler yönetmemeli aksine
insan kendisini ayartan haz ve tatmini yönetmeli, ona sahip olmalıdır.
Haz, hız ve tatmine esir olmuş kişide ulvi bir çaba olarak düşünme melekesi de dumura uğruyor. Bir an
[email protected]
için durup düşünmeye vaktimiz olmuyor. Elbette ki bu kirlenmeden
kurtulmanın, kendini korumaya almanın yolu ya da yolları vardır, ki
oruç bu yönü ile müthiş bir imkândır. Haz ve hızı bir an için kesen bir
özelliğe sahiptir. İşte tam da bu noktada, haz ve hız kesilince sıra bilinçli olan insanın en ulvi yanı olan düşünmeye sıra geliyor; hayatı, varlığı,
kendini, kainatı okumaya ve düşünmeye...
Buna en güzel örneği yine Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatından vermek mümkündür. Hayatın
tam da merkezinde olan, insanların
insanlık kumaşını ele veren en iyi
alanlardan biri olan ticaretle uğraşan
ve geçimini bununla sağlayan Efendimiz’in 35 yaşından itibaren ve 40
yaşına yaklaştıkça artan bir Hira
Mağarası tecrübesini biliyoruz. Vahyin ilk inmeye başladığı mekân. Adı
Arayış (Hira) olan bir mağarada.
Düşünmeye, mevcut hayatı sorgulamaya, tefekküre adanan zamanlar.
Hatta Hira tecrübesinden sonra
Efendimiz Medine hayatında her
Ramazan yaptığı bir sünnet olan Ramazan’ın son on günü itikafını biliyoruz. Kendi iç alemine yönelebilmek, insana şah damarından daha
yakın olan Allah’la olan ilişkiyi daha da sağlamlaştırabilmek, okumaya, anlamaya ve anlayarak hayata
aktarmaya konu olan Kur’an’ı, üzerinde dura dura okuyarak manevi
yönünü güçlendirmek adına.
Oruç ibadeti ile beden biraz geri
çekiliyor, iç alemin inşası için uygun bir iklim oluşuyor. Zira şu bir
gerçektir ki, mide dolu olduğu zaman insanın ekseriyetle düşünme
ameliyesini istenildiği gibi yerine
getirmesi mümkün olamıyabiliyor.
İnsan beşeri yönünü fazlaca ön plana çıkardığı zamanlarda, fazlaca beşeri yönünü beslediği zamanlarda
manevi yönü biraz daha geride kalı-
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 27
haber
yor. İç dünyanın imar ve inşası, düzenlenmesi; hâkim yaşam tarzının
üzerimizdeki olumsuz etkilerinden
sıyrılabilinmesi için böyle bir iklimde, Kur’an’ın üzerinde derinlemesine okumalar yapılması kaçınılmaz
oluyor. Aksi takdirde Kur’an’ın
kendisinde indiği geceyi (Kadir Gecesi), ayı (Ramazan ayı) ve oruç ibadetini anlamak ve yaşamak eksik
kalacaktır. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) oruç ibadetinin içini dolduramayanların durumunu tavsif eden
slam Toplumu Milli Görüş
Köln Bölge Gençlik Teşkilatı,
Bölge Başkanı değişimiyle
çalışmalarını sürdürüyor. Çoğunluğu üniversitelilerden oluşan
Genç Milli Görüşcüleri mübarek
Ramazan ayı telaşı sardı. Gençlere yönelik elde yada cepte taşınabilecek ebatta “Ramazan Yoldaşım” isimli bir risale oluşturdular.
IGMG Köln Bölgesi Kadın Kollarının da destek sağladığı cep kitabı 30 sayfadan oluşuyor. IGMG
Köln Bölge Gençlik Teşkilatı
Başkanı Yusuf Soysal: “Bu kitapcık çalışmasında manevi desteklerinden dolayı büyüklerimize ve
genç yöneticilerimize teşekkür
İ
öln Başlonsolosluğu bünyesinde Çalışma ve Sosyal
Güvenliğince yürütülen
Meslek eğitim projeleri meyvelerini vermeye başladı.
KRV Eyaleti Çalışma ve Entegrasyon Bakanlığı, KRV Çalışma
Ajansı ve T.C. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Balkanlığı tarafından
2009 yılında başlatılan “Gelecek
İçin Meslek Eğitimi / Zukunft
durch Ausbildung” Eylem Planı
kapsamında yürütülen çok yönlü
ve somut yardım amaçlı proje ve
programlar etkisini Köln’de göstermeye başladı.
Köln Başlonsolosluğu Çalışma
Ataşesi Tahsin ÖZDEMİR tarafından yapılan değerlendirmede,
Köln Başkonsolosluğu ve HWK
Köln arasında yürütülen yoğun çalışma ve işbirliği neticesinde
HWK Köln bölgesinde Türk kökenli gençlerin 2009 yılından buyana meslek eğitim görme oranının rekor bir düzeyde % 16,8 oranında artış gösterdiği ifade edildi.
Bu kapsamda 2009 ve 2010 yıllarında toplam 185 faaliyet düzenlediklerini belirten Özdemir, “en
etkili çalışmamız Mobil Danışma
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
bir hadis-i şerifinde oruçdan nasibinin sadece aç kalmak olduğunu ifade ediyor:”Nice oruç tutanlar vardır
ki onların oruçtan nasipleri sadece
açlıktan ibarettir. Nice namaz kılanlar vardır ki onların da namazdan
nasipleri sadece yorgunluktan ibarettir.”
Oruçtan nasibin sadece açlık olmaması için Ramazan ayını bedeni
beslemenin belli bir süre durdurulduğu, ruhu Kur’an’la beslemenin önünün açıldığı bir ay haline ge-
tirmek gerekiyor. Efendimizin ifadesinde yerini bulan orucun bir kalkan olması o zaman kendisini hissettirecektir.
Bizatihi kendisine tevdi edilen
tüm potansiyeliyle şerefli olmaya
ve şerefli kalmaya dönük gayret
içerisinde olması gereken insan dini önemsemeyen, dini hayattan kovalayan, seküler bir hayata teslim
olarak bu şerefi iki paralık etmemeli, kendisini kendi eliyle harca-
Hayat
mamalı, harcatmamalıdır. Ramazan’la gelen Kur’an’ı, yine Ramazan ayında bize farz kılınan
oruç ibadetiyle buluşturmak
gerekiyor. Ramazan ayında oruçlunun elinden, gönlünden, zihninden,
hayatından Kur’an’ın düşmemesi
gerekiyor. O zaman düşüncenin anlamla, anlamın yaşamla ve hayatla
buluşması gerçekleşecek, hayat hayat bulacak, hayat hayat olacak ve
hayat yaşanabilir olacaktır.
IGMG KÖLN BÖLGE GENÇLİĞİ
RAMAZAN’A KÜLTÜREL YAYINLA GİRDİ
ederiz” diyerek katkı sağlayanlara
memnuniyetini bildirdi.
Kitabın içeriğinde; yolculuk
için bir kaç erzak, iftar duaları,
günlük dualar, tavsiye edilen kitaplar, Kur`an cüzü okumaya teşvik, her günün namaz saatleri,
sosyal faaliyetlere katkı çağrıları,
ev sohbetleri tiyoları, farklı cemaat camilerini ziyaret, teravih teşvikleri, arefe ve bayram günleri
gibi pek çok ayrıntı gözden kaçmamış.
K
KÖLN ÇALIŞMA ATEŞELİĞİNİN YOĞUN MESAİSİ İSTATİSTİK VERİLERİ DEĞİŞTİRDİ
TÜRK GENÇLERİNDE MESLEĞE
EĞİLİM ARTIŞ GÖSTERDİ
Projesi ile dernek dernek gezip,
özel donanımlı mobil araçta gençler ve anne-babalarla yaptığımız
yüz yüze görüşmeler oldu. Ayrıca
sadece danışmanlık hizmetinin yeterli olmadığını, 3 N prensibi ile
insanlarımıza “neyi, nerede, nasıl”
bulacaklarını öğrettiklerini ve somut önerilerde bulunduklarını ifade eden Özdemir, “Vermittlung”
kavramını yani meslek eğitim yeri
arayan gence aracılık etme konu-
sayfa 28 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
sunda Köln ve Brühl Çalışma
Ajansları ile HWK Köln’ün çok
büyük katkı sağladığını ve onlara
teşekkür ettiğini” vurguladı.
Bu başarılı sonucun başka bir
nedeni de nedir sorusunu ise “Çalışmanın en önemli farkının ise
daha önce, Almanya’da hiç uygulanmayan bir metod ile Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Ataşeliği ile Din
Hizmetleri Ataşeliğinin koordinasyonunda din görevlilerimizin
ve sivil toplum kuruluşlarının elbirliği ile bir sinerji oluşturması”
şeklinde cevapladı.
Köln Konsolosluğunda önümüzdeki Eylül ayında mesleğe yönelik, bölge iş verenlerininde bizzat katılacağı, açık meslek alanlarına yönelik yeni bir çalışma daha
yapılacaktır. Tam gün sürecek çalışmaya tüm vatandaşlarımız davetlidir.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Salih AYDIN
Hacarabın Serüvenleri 46
Düşüncemin gölgesinde!
Her zamanki gibi bugünlerden
vurgulamak yerine değişik bir konuyu işlemek istedim.
Çağımızın iki, üç asır gerisinde
yaşadığımız var sayımı ile kendimizi ışınlayarak gidelim. Şimdiki kafa
ile o zamanki yaşamı kıyaslayarak
düşünelim bakalım ne çıkacak.
Cebimizde ne cep telefonumuz ne
ayfonumuz ne de diğer teknik eşyanın olmadığı.
Altımızda arabamızın olmadığı
yazlık, kışlık evlerimizin olmadığı
bir zamandayız. Çocuklarımızın ağlayınca incileri dökülecekmiş gibi
anında isteklerinin yerine getirilmediği bir zamandayız.
Toprağa bastırmadığımız sevdiklerimizin ayakkabısı olmadığı bir
zamandayız.
Özel mutfak, yatak odası, banyosu dayalı döşeli olmayan topraktan
ağaçtan yapılmış bir evdeyiz.
Çeşitli giysilerimizin olmadığı
bir zamandayız.
Sadece yaşama mücadelesi verdiğimiz bir zamanda.
Sırtımızda yırtık ve kirli bir elbise; ayaklarımız çıplak bastığımız
yer toprak.
Hayatın sırtımıza bindiği ve bindirdiği yükle ezildiğimiz zamana giderek bir an düşünün.
Ve halinize şükredin.
Bugün hala şu anda öyle insanların olduğunu düşünün.
Halinize iki kere şükredin.
Zulmün olduğu bir beldede yaşamadığımızı düşünerek üç kere şükredin.
Nice evlerden gelen çığlıkların
kulaklarımızı tırmaladığı şu anda
yüreğimizin nasıl duygusuz kaldığına hala şaşırıyorum.
Bütün yardım çağrılarına kulak
tıkadığımız karşısında basit bahanelerle kendimizi aldattığımız bu günler de elbet geçecek.
Bütün bunların ne anlama geldiğini şöyle bir sıralayalım.
Kendi nefsimizi İslami terbiyeden geçirmediğimiz şu zamanda çocuklarımızın hayatını da zehir ediyoruz, bizim yalancı merhametimizle.
ALLAH rızası için hizmeti kul
rızası için yapıyoruz.
Dünya nimetine öncelik vererek
hayatı onlar zannediyoruz.
Bütün bunları saymakla bitiremeyiz.
Bunları ALLAH rızasına çevirmek istiyorsak vahyin ve Resulün
çağrısına kulak vereceğiz. Kendimize beyaz bir sayfa açacağız.
Şeytanlara şeytanın yoldaşlarına
ve nefsimize bir kement atacağız.
Susması için.
Karelerimizin aralıklarında bile
adaletten ayrılmayacağız.
Temel taşımızdan en yüksek noktasına kadar ALLAH rızasını ön plana alacağız.
Artık kafamızı ellerimizin arasına alarak nerede hata yapıyoruz diye
hep beraber düşünelim diyorum.
Günü kurtarma peşine gitmeyelim
zaman kıymetli.
FIRIN KEBABI SEVMEK
Çamlı Hoca ile Matematik öğretmeni Lütfi Ulus, bir gün işleri için
Ankara`ya giderler. O gün işlerini,
bitiremeyince bir otelde aynı odada
uyanır, Lütfi Ulus”u dürterek:
- Kalk len Lütfi karnım acıktı.
Seninle çıkalım şöyle bir buçuk fırın
kebabı yiyip gelelim.
Gözlerini ovuşturarak uyanan
Lütfi Ulus:
- Ama Çamlı hoca, burası Ankara, hem fırın kebabı bulunmaz, bulunsa da gecenin bu saatinde açık
yer olmaz.
Çamlı Hoca bunu duyunca tepesi
atar:
- Mesela dedik len, gubuz.
Der ve başına yorganı çeker başlar
horlamaya.
Uykusu kaçan Lütfi Ulus sabahı
matematiksel hesapları ezberlemekle geçirir.
PAZAR ALIŞVERİŞİ
Çamlı Hoca; elinde sepetle pazara gitmek üzere evinden çıkar.
Sokağın başında komşusu Süleyman Efendi ile karşılaşır.
Süleyman Efendi:
- Çamlı hoca nereye gidiyorsun,
neler alacaksın bakalım?
Çamlı Hoca komşusunun bu münasebetsiz davranışına bozulur.
Ve yanıt verir:
- Pazara alış- verişe gidiyordum,
biraz şöyle öte bete, gıvır zıvır, langır, lungur van vun alacağımda.
ÖKÇE
Çamlı, hoca bir gün yolda yürürken ayakkabısının ökçesi çıkar.
Ayağını sürüyerek tanış bir dükkâna kapağı atar.
Dükkân sahibi Çamlı Hoca’yı
karşısında görünce sevinerek:
- Oooo.
Hocam, hangi rüzgâr attı seni
böyle, şöyle otur bakalım, ne içersin
çay mı, kahve mi?
Çamlı hoca’ nın aklı ökçe’ de
kalmıştır.
Ökçeyi eline alarak:
- Sen çayı, kahveyi boş ver de bana bir ayakkabı ökçesi tamiri ısmarlarsan daha makbule geçer, der.
BAHÇE DE DERS
Çamlı Hoca, öğretmenlik yaptığı
sıralarda hava günlük güneşlik olursa dershanede ders yaptırmayı hiç
sevmezdi.
Böyle bir gün, derse girer girmez, çocuklara sorar:
- Çocuklar bugün dersi dışarıda
mı yapalım içerde mi?
Doğal olarak öğrenciler her defasında aynı yanıtı verirlerdi:
- Dışarıda yapalım hocam, dışarıda.
Çamlı Hoca, bunu çevresindeki
dostlarına anlatırken “Çocukların istediği biçimde ders yaptırmak gerekir” diye yorumlardı.
KLORUN FORMÜLÜ
Çamlıbel Hoca; İvriz İlk öğret-
[email protected]
men okulunda okurken, bir gün kimya hocası tahtaya kaldırır ve bir
gram klorun formülün yazmasını
söyler.
Çamlıbel Hoca, epeyce düşünür
ve işin içinden çıkamayacağını anlayınca yanıtı yapıştırır :
- Avrupa tonlarla klorla uğraşırken, ben 1 gram klorla uğraşamam,
der ve yerine oturur.
Hangisini Başardın?
Hacarap Almanya’dan Türkiye’ye izine gidince rahmetli babasını ailece ziyarete gider.
— Bak evladım babanı okula
gönderdim, okusun adam olsun diye
okumadı.
Ayakkabıcıya gönderdim, arabacıya gönderdim, saraççıya gönderdim her seferinde ne öğrendi ne de
öğrenmek istedi.
Sonunda yanıma oturdu boyacı
oldu.
Sonra gidip şoför olsa da hiçbir
fayda getirmedi.
Yani anlayacağın kuş beslemekle
(Takla güvercin) ve balık tutmakla
ömrünü geçirdi.
Hiçbir işte sabit durmadı.
Ama Almanya’ya gitti de kendini kurtardı.
Evladım siz de bu babanız gibi
kuş kafalı olmayın.
Bu arada ihtiyar adam konuşamadı gözlerinden yaşlar akıyordu.
Hacarap cebinden biraz para çıkardı babasına verdi.
Babası almayarak:
— Evladım çocuklarını aç bırakma yeter, ben kendime yeterim.
Onların sevinmesi benim sevinmemdir.
Onlar bizim geleceğimiz der.
Bu yazımıza da burada son derken hepinizi ALLAH’a emanet ediyorum.
Selam ve dua ile...
Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 29
bulmaca
sayfa 30 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Download