Hasene-IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V. Başkanı Zeki Toprak TC. KÖLN BAŞKONSOLOSLUĞU ST. FRANZISKUS HASTAHANESİ’NDE TÜRK ÇOCUKLARINA MESLEK ALMAN-TÜRK SAĞLIK GÜNÜ 08 KAPISINI YİNE ARALADI Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir 16 2011 KURBAN KAMPANYASI’NDA AĞIRLIĞIMIZ SOMALİ VE DOĞU AFRİKA OLACAK 25 OKUSAN Avrupa’daki Kitapçýnýz Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06142-793 0770-71 . Fax: 06142-793 0772 Mobil: 0157-83555560-61 . [email protected] www.okusan.eu Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 62 · Yl/Jahre: 8 · Kasm / November 2011 / Zilhicce 1432 Birileri Bizi Kandırıyor 04 22 Enerji İçeceği Damaklara Serin Bir Helal Sertifikası İçin Ortak Standartlar Belirleniyor Tat Dini İstismar Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: [email protected] Eden Büyük Yorgun Bela: Adam Ehl-i Sünnet 49 Terörizm Dr. Yusuf IŞIK 5 Mahmut AŞKAR 11 Hacarabn Serüvenleri Yrd. Doç. Dr. Lütfü CENGİZ 19 M. Salih AYDIN İBADETE DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN DİYE... 11.90 HED HAC SE İYELİK TLERİM İZ Açık Cami Günü Walldorf ’11 Almanya’daki Türk Girişimcilerin Ekonomik Gücü ve İşsizlikle Mücadelede Girişimciliğin Önemi 29 Tahsin ÖZDEMİR Din Dersi Tartşmalarndaki Son Gelişmeler 13 Engin KARAHAN 21 Murat KUBAT Kurban: Teslimiyet ve Adanmşlğn Zirvesi 27 iTiBAR EN euro'dan ENERGY Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224 . Web: www.hacdunyasi.de E-Mail: [email protected] HAC-UMRE SEYAHAT Islamische Gemeinschaft Milli Görüş Hadsch-Umre & Reisen GmbH Boschstraße 61-65 . D-50171 Kerpen Telefon: 02237-656 310/311 E-Posta: [email protected] . Web: www.igmghacumre.com Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK Birileri Bizi Kandırıyor! Sevgili dostlar! Daha önceki yazılarımızda; dünyada yaşanan ekonomik krizin herkesi muklaka etkileyeceğini ve eğer ülke yöneticilerinin ve özellikle de Almanya`daki politikacıların tedbirlerini almazlarsa bu krizin buraları da etkileyeceğini ve halkın artık sabrının kalmadığını belirtmiştik. Bizler müneccim falan değiliz. Ama yaşanan gelişmeleri akl-ı selim ile değerlendirdiğinizde ve dünyadaki adaletsiz hak ve gelir dağılımını gördüğünüzde bunların olması mümkündür. Almanya gibi ekonomisi güçlü bir ülkede sürekli insanların kemer sıkmak mecburiyetinde bırakılmaları, yöneticilerin sosyal devlet olmanın gereklerini sürekli eksik yerine getirmeleri zamanla burada da Amerika ve diğer batı ülkelerindeki gösterilerin olmasının yakın olduğunu göstermektedir. Son beş senedir dünyada ve Avrupada yaşanan ekonomik krizlerin faturalarını hep halk kitleleri ödemektedir. Ama bu krizlerin baş müsebbibi olan bankalara kimse dokunamamaktadır. Sözde bazı tedbirler ile bankalara çeki düzen verildiği gibi bir görüntü halka verilmekte ama bir de bakıyorsunuz ki bu bankaların tüm zararları devlet bütçesinden karşılanarak kapatılmaya çalışılıyor. Yine bundan dört sene evvelki krizde dünyanın dev şirketleri olarak belirtilen büyük otomotiv şirketleri de birdenbire zararlar açıklayarak fabrikalarının bulunduğu ülkelerin hükümetlerinden mali destekler istediler ve aldılar. Ama aynı şirketler ne hikmetse bir veya iki sene sonra yine normal durumlarını devam ettirdiklerini belirten raporlar yayınladılar. Yine Avrupa Birliği ülkesi Yunanistan basta olmak üzere diger bazi ülkeler son iki senedir yavaş yavaş içine girdikleri ekonomik dar boğazdan çıkamayınca bir nevi iflaslarını açıkladılar ve AB`nin büyük ekonomileri olan Almanya ve Fransa gibi ülkelerin müdahalesi ile bu krizden çıkarılmaya çalışılmaktadır. Yukarıda örneklerini verdiğimiz gelişmelerden dolayı mesela Almanya gibi bir ekonomik devin devlet kasasından milyarlarca euro buralara aktarıldı. Buralara bu paraların aktarılmasına bir diyeceğimiz olamaz ama bazı itirazlarımızın da olması normaldir. Siz eğitime ve sosyal harcamalara yapacağınız destekleri bir kenara bırakıp ve hatta buralarda sözde kısıtlamalara giderseniz; bu size çok kısa sürede sosyal patlama şeklinde geri dönebilecektir. İşte sözde dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD`nin finans merkezi olan Waldstreet`te son dönemde yaşanan gösteriler bunun en büyük göstergesidir. Bu gösteriler diğer pek çok ülkeye de sıçramış ve sıçramaya da devam edecektir. Politikacılar oturdukları rahat koltuklarında yanlarına yandaşları olan bir kısım medya gruplarını da alarak halka sürekli pembe tablolar çizmeye devam ederek bu tür sosyal patlamaların önünü kapatamayacaklarını ne zaman anlayacaklar. İlla insanlar sokaklara dökülerek maalesef çevreye de zarar vererek tepkilerini dile mi getirecekler. Bunu göremeyen devlet yöneticileri bulundukları mevkinin hakkını verip bunların olmasını önlemek adına hangi tedbirleri alacaklarının planlarını mı yapmalılar yoksa bir yerlere şirin görünüp kendilerine menfaatler elde etmeye devam mı etmeliler. Eğer çözüm üretemiyeceklerse lütfen bulundukları makamları işgal etmeyi bırakıp oraları boşaltsınlar ve oralara işinin ehli ve sıkıntılara çözümler üreten insanlar gelsin. Belki birileri burada şunu söyleyebilir. Biz gereken tedbirleri alıyoruz. Ama elimizden bu geliyor. Görünen köy kılavuz istemez sözünden hareketle alınan tedbirlerin sonuçlarını görüyoruz. Bir yandan kaşıkla toplanıp devlet bütçesi doldurulmaya çalışılırken öbür taraftan kepçe ile biryerleri kurtarma adına yapılan müdahaleler hem bütçeyi zor durum- da bırakıyor hem de sosyal hayata zarar verir hale geliyor. Bir yanda ay sonunu getirmekte zorlanan büyük halk kitleleri bir yanda da yıllık kazançları milyonlarca euroyu bulan ama bulunduğu bankanın ne hikmetse zarar etmesini engelleyemeyen yöneticiler bulunmakta. Yukarıdaki açıklamaları niye yaptığımızı şu son cümle ile neticelendirmek istiyorum. Sevgili dostlar! Maalesef birileri bizi fena halde kandırıyor! Dönem dönem yok ekonomik kriz, yok petrol krizi, yok efendim enerji krizi v.s adı altında birileri insanlığı aptal yerine koyarak ceplerini dolduruyor ve ortadan kayboluyorlar. Tabi bu kaybolmalar bizim bildiğimiz ufak tefek dolandırıcıların kaybolması gibi değil. Bu dolandırıcılığı yapanlar bir kaç kişi değil bir nevi organize bir teşkilat. Diyeceksiniz ki hani nerede kanıtla. Durup dururken kişilere, kurumlara iftira atma. Ama adamlar sistemlerini öyle güzel kurmuşlarki bir de devlet imkanları ve yönetimi onların elinde olunca istedikleri gibi krizler çıkararak ceplerini dolduruyorlar. Hileli iflaslar ve hileli ödemeler kimse anlamadan ve müdahalesine imkan vermeden oluyor ve bunların bedellerini de maalesef biz halk yığınları ödüyoruz. Önümüzde malum Kurban Bayramı var. Kurban Bayramı tüm dünyadaki mazlum ve mağdurları düşünüp onların yanında olabilmemiz için bizlere bir fırsat vermektedir. Almanya gibi imkanları geniş bir ülkede yaşayan bizler hem burada kurbanlarımızı kesmeliyiz ve hem de imkanlarımız dahilinde bir kurbanımızı da sivil teşkilatlar vesilesi ile dünyanın bilmediğimiz herhangi bir yerindeki muhtaçlara ulaştırmaya çalışmalıyız. Biz öyle yapmaya çalışıyoruz. Bu vesile ile Mübarek Kurban Bayramınızı en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz. Bayram; tüm İslam Alemi, bulunduğumuz ülke ve tüm [email protected] insanlık için güzelliklere vesile olsun diye dua ediyoruz. Not: Sevgili dostum Salih Zeki Neziroğlu Bey`in Babasının vefatını, yine sevgili dostum Tahir Ünal Bey`in Hanımının vefatını ve sevgili dostum Osman Bilgili Bey`in Babasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyorum. Merhumlara ve merhumeye Cenab-ı Allah`tan rahmet ve sevdiklerine başsağlığı diliyorum. Sizlerden de birer Fatiha rica ediyorum. Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, þuurlandırsın. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Kasım - November 2011 Zilhicce 1432 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, M. Salih Aydýn, Ayþe Akgün, Sinan Aktürk, İskender Güngör, Aydın Ersoy Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 3 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Federal Hükümet’in Avrupa Hukuku’na Aykırı Politikaları Kabul Edilemez slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, AB Komisyonu’nun, Alman Yabancılar Hukuku’ndaki zorlaştırmaların Türk vatandaşlarına uygulanamayacağını tespit ettiği haberlerine dikkat çekerek, “Federal Hükümet’in, Türk vatandaşlarının haklarını kısıtlama suretiyle Avrupa Hukuku’nu ihlal etmesi örnek bir davranış değildir” dedi. Üçüncü ayrıca şunları söyledi: “Geçtiğimiz yıllarda İkamet Yasası’nda yapılan değişikliklerle getirilen zorlaştırmaların, Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında yapılan Ortaklık Konseyi Sözleşmesi uyarınca Türk vatandaşlarına uygulanamayacağı giderek daha açıklık kazanıyor. Uzmanlar arasında bu yönde görüş birliği bulunuyor. Yine bu durumun hukuka aykırı olduğunu sadece Federal Meclis’in Bilimsel Hizmet Birimi dillendirmiyor. Son gelen haberlere göre AB Komisyonu da, Avrupa Adalet Divanı’na yazdığı bir değerlendirme yazısında, Federal Hükümet’in Türk vatandaşlarına yönelik politikalarını Avrupa Hukuku’na aykırı olduğu gerekçesiyle eleştiriyor. Buna rağmen Federal Hükümet’in Türk vatandaşlarını İkamet Yasası’ndaki zorlaştırmalara tabi tutması, uygulamanın mağdurları için anlaşılır olmadığı gibi şaşırtıcıdır. Bunun getireceği uzun vadeli zararların da telafisi mümkün olmayabilir. Oysa bilimsel araştırmalar tam da Türk göçmenlerin Alman hukuk anlayışı ve hukuk devletine büyük güven duyduğu ve saygılı olduğunu göstermektedir. Federal Hükümet bunları bilerek uluslararası sözleşme ve yasalara aykırı hareket ediyorsa, güven duygusu zarar görecektir. İyi düşünülmüş bir entegrasyon politikasının amacı bu insanların güvenini kazanmak olmalıdır. Bu yapılırken de iyi örnek olmaktan kaçınılmamalıdır.” İ sayfa 4 Hayat Sempozyum: Helal Sertifikası İçin Ortak Standartlar Belirleniyor elal mührü taşıyan ve İslam’a uygun olduğu iddiası olan ürünlerin sayısı giderek artıyor. Mühür sayesinde Müslüman tüketicilerin ürünleri almaları çekici hale getiriliyor. Fakat neyin helal olup olmadığına kim karar veriyor? Bir ürün ne zaman helal oluyor? Ürünlerin üzerindeki helal mührüne gerçekten güvenilir mi? Helal ürünleri kontrol eden bir merci var mı? H Bu ve benzeri sorularla ilgili ortak bir kanaat geliştirmek üzere Bremen, Hamburg, Aşağı Saksonya ve Schleswig-Holstein SCHURA, ayrıca Baden Württemberg İslam Dini Cemaati, Hessen İslam Dini Cemaati ve Berlin İslam Federasyonu, Mecklenburg-Vorpommern Müslümanları Koordinasyon Konseyi biraraya geldiler. Bu amaçla tertip edilen ve uzmanların katıldığı toplantıda konuya ilgi duyan kişilerin yanı sıra bazı şirket temsilcileri ve İslamî eyalet birliklerinin temsilcileri de katıldı. Almanya çapında ise İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG), Federal Almanya İslam Konseyi (IRD) ve Almanya İslam Toplumu (IGD) toplantıya katılanlar arasında yer aldı. Kur’an tilaveti ile başlayan helal gıda toplantısının açılış konuşmasını Bremen’den katılan Dr. rer. nat Zehra Muhammedzade yaptı. Bu tür bir toplantının önemine vurgu yapan Muhammedzade tüketiciyi korumak için, aynen organik ürünlerdeki organik mühründe olduğu gibi helal et içinde AB normlarının oluşturulması gerektiğini belirtti. İlk sunum İmamlar ve Alimler Konseyi’nden Halid Hanefi tarafından yapıldı. Hanefi, Sünni İslam fıkhına göre hayvan kesimi ile ilgili kuralları anlattı. Dört mezhebin anlayışlarını tek tek anlatan Hanefi, makine ile hayvan kesimini İslam hukuku açısından ele aldı. Hanefi’ye göre sözkonusu modern yön- Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 temde makinanın açılmasında bir Müslüman’ın bir kez “Bismillah” demesi yeterli. Makinenin durdurulması ve yeniden açılması durumunda da besmelenin bir Müslüman tarafından tekrar edilmesi gerekiyor. Ardından yapılan sunumda Hamburg İslam Merkezi’nden Ayetullah Dr. Reza Ramezani helal kesim meselesini Caferi-Şii bakış açısından ele aldı. İslamî emir ve yasakların sadece dış karakterine değinmeyen Dr. Reza Ramezani, iç ve ruhi yönüne de değindi. Bu açının Müslümanlara daha yakından anlatılması gerektiğine vurgu yaptı: “İslam insanları her alanda kemale erdirmek istiyor”, “Ruhun gıdası bedenin beslenmesi kadar önemli. Her ikisinin de temiz olması gerekiyor”, “Bir hayvan helal ise fakat temiz değil ise onu tüketemezsiniz” gibi vurgularda bulunan Ramezani, toplantıyı tertip edenlere teşekkür ederek, Sünni ve Şiilerin ortak bir noktada buluşmaları için toplantının katkısının olacağını ümit ettiğini ifade etti. Her iki ilim adamı da sunumlarında şayet hayvan kesim esnasında yaşıyor ise, bayıltmanın İslam’a uygun olduğu kanaatini dile getirdiler. Aşağı Saksonya SCHURA’dan Dr. Abdulnasır El Masri, İslam’a uygun hayvan yetiştiriciliği ve etiği üzerine bir sunum yaptı. Dr. El Masri, Kur’an’dan ayetler ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in hadislerinden yola çıkarak hayvanlarla ilgili İslami bir bakış açısı ve etik geliştirdi. Peygamberimizin ağaçlar ve hayvanlara lanet edilmemesi gerektiği yönündeki sözlerini hatırlattı. Peygamberimizin hayvanların sebepsiz öldürülmesini ya da hayvanların dövüştürülmesini yasaklayan başka sözlerinin de olduğunu belirtti. El Masri ayrıca Kur’an’da birçok surede; inek, fil, karınca, örümcek, arı gibi hayvan isimlerinin anıldığını hatırlattı. M-haditec sertifakalandırma şirketi adına toplantıya katılan Dr. Yavuz Özoğuz, sertifakalandırma uygulamalarını anlattı. Hayvan kesiminde manevi boyutun çoğunlukla unutulduğuna dikkat çekti. Ayrıca Fransa’da şu anda organik ürün reyonları gibi, helal reyonlarının da bulunduğunu ifade etti. EHZ Sertifikalandırma Şirketi’nden Yusuf Çalkara da toplantıya katılanlar arasındaydı. Çalkara da, mağazalardaki organik reyonlara dikkat çekerken, benzer reyonların helal gıda için de kurulabileceğine dikkat çekti. Toplantının son konuşmacısı Avukat Norbert Müller idi. Alman Kalite Güvence ve Marka Tescil Enstitüsü’nün bu alanda en önemli kurum olduğunu ifade eden Müller, enstitünün oluşturduğu komisyonun kalite güvencesini tetkik ettiğini ve konu ile ilgili bir kalite topluluğunun onayı ile sertifika veren kuruluşları da kontrol ettiğini belirtti. Bu çerçevede bir topluluğun oluşturulmasının avantajlarına değinen Müller, İslami cemaatler, sertifika veren kuruluşlar ve şirketlerin biraraya gelerek şeffaf bir şekilde ortak bir helal mührünün verilme kriterlerini belirleyebileceklerini ve kontrol mekanizmasını piyasada oluşturabileceklerini ifade etti. Toplantı tüm katılımcılar tarafından bir başarı olarak görülürken, ortak bir helal sertifikasına giden yolun ilk adımı olduğu kaydedildi. Son olarak herkes tarafından kabul edilen korunan bir helal sertifikasının planlandığı belirtildi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK Dini İstismar Eden Büyük Bela: Terörizm nsan, Kur’an-ý Kerîm’in ifadesiyle “En güzel sûrette (Ahsen-i Takvîm) üzerine” yaratýlmýþtýr. Ýnsan, akýl ve þuur sahibi olmasý ve iradesinin bulunmasý sebebiyle diðer yaratýlanlardan farklýdýr. Toplumsal iliþkilerin sýnýrlarý hukuk kurallarýyla düzenlenmektedir. Ancak, örf-âdet, ahlak ve din kurallarýnýn da hukuk kurallarý gibi dünyada mevcut konjonktüre göre var olan yaptýrým gücünün uygulanmasý durumunda ve insanî iliþkilere yön vermede katkýlarý inkâr edilemez. Din olgusu! Tarihsel olarak, ne kadar geriye gidilirse gidilsin, dinsiz bir topluma rastlamak mümkün deðildir. Din, ilk insanla beraber var olan bir olgudur. Din, “Akýl sahibi þuurlu insanlarý kendi irade ve arzularýyla hak ve gerçeðe, mutlak doðruya götüren, insanlara saadet yollarýný gösteren ve Peygamberlere gelen vahiylere dayanan ilâhî kanunlar manzumesi” olarak ifade edilmektedir. Din, öncelikle ferdin kendisine bakar. Sora da ferdin içinde yer aldýðý topluma bakar ve bu ikisinin barýþ içerisinde her iki dünya saadet ve selameti için kurallar koyar. Terörizm! Terör, büyük çaplý korku veren ve bireylerde yýlgýnlýk meydana getiren bir eylem durumunu ifade ederken terörizm; siyasal amaçlar için mevcut durumu illegal yollardan deðiþtirmek amacýyla örgütlü, sistemli ve sürekli terör eylemlerini kullanmayý bir yöntem olarak benimseme durumudur. Ýslâm - Terörizm paradoksu! Dînin tanýmýna bakýldýðýnda, dînin amaçladýðý nihâî hedefin, insanlarý bu dünyada ve öteki dünya hayatýnda mutlu kýlmak olduðu görülmektedir. Ve bu mutluluða götüren yolun zorlama ile olduðuna dair bir hükme rastlamak mümkün deðildir. Kur’an-ý Kerîm’deki; -“Resûlüm! Þübhesiz ki biz bu kitabý sana, insanlar için hak olarak indirdik. Artýk kim doðru yolu seçerse kendi lehinedir, kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmýþ olur. Sen onlarýn üzerinde vekil deðilsin.” (Zümer: 41) Ý -“Ey Muhammed! Öðüt ver. Çünki sen ancak öðüt vericisin. Onlarýn üzerinde bir zorba deðilsin.” (Gâþiye: 21 - 22) -“Dinde zorlama yoktur.” (Bakara: 256) Ayetlerden anlaþýldýðu üzere, Ýslâm iyiyi ve kötüyü ortaya koyduktan sonra seçme iþini ferdin kendi irâdesine býrakmýþtýr. Bu konuda herhangi bir zorlamanýn olamýyacaðý bahse konu âyetlerden anlaþýlmaktadýr. Ýslâm Dîni, bu âyetlerle insanlara en geniþ mânâda din ve vicdan özgürlüðünü tanýmaktadýr. Halbuki terör, cebir ve þiddeti içermektedir. Yani, terörün olduðu yerde; þiddet, zorlama, yýldýrma, korkutma, sindirme, baský, kan ve göz yaþý...vb. vardýr. Dinde zorlama olmadýðýna göre, terör, terörizm ve terörist eylem ve söylemler hiç bir zaman din ile baðdaþtýrýlamaz ve de uzlaþamaz. Buna göre; Din ile terörizm kavramý arasýnda bir iliþki deðil, çeliþki mevcuttur. Cihad kavramý! Sözlükte çalýþmak, uðraþmak, güç ve gayret sarfetmek, bir iþi baþarmak için elden gelen bütün imkânlarý kullanmak anlamlarýna gelen Cihad, Dînî bir kavram olarak dînî emir ve yasaklarý öðrenip ona göre yaþamak ve baþkalarýna zorlama ve baský uygulamadan öðretmek, iyiliði emredip kötülükten sakýndýrmaya ve Ýslâm’ý tebliðe çalýþmak, nefse ve dýþ düþmanlara karþý kýrýp dökmeden mücadele etmek anlamýna gelmektedir. Kur’an’da savaþý ifade etmek için “kýtâl” tabiri kullanýlmaktadýr. Oysa ki, Âyet ve Hadislere bakýldýðýnda cihadýn hemen hemen hayatýn her safhasýyla ilgili iyilikler yolunda gayret etme, çalýþma ve kötülüklerle mücadeleyi kapsadýðý görülür. Hz. Muhammed (s.a.v); -“Gerçek mücahid, nefsiyle mücadele edendir” buyurmuþlardýr. Buna göre; Cihad, hayatýn gayesi olarak Allah’a kulluk etmek, bu uðurda nefsin meþrû olmayan arzularýna karþý koymak ve þeytanla mücadele etmek, Allah ve Resûlünün koyduðu evrensel ölçülerin baský, þiddet ve zorlama olmaksýzýn fert ve cemiyet hayatýnda uygulanmasýna, toplum hayatýnda da yaygýnlaþtýrýlmasýna çalýþmak, Ýslâm’ý teblið etmek, ülke ve müslümanlarý her türlü tehlike ve haksýz saldýrýlara karþý savunmayý içeren bir davranýþ biçimidir. Terör örgütleri, cihad kavramýný istismar ederek kendi çýkar ve emellerine alet etmektedirler. Baþka bir deyiþle, dînî kavramlarý ana ekseninden saptýrarak zorlama te’vîl ve yorumlarla kendi heva ve hevesleri için kullanmaktadýrlar. Terör örgütlerinin, cihad kavramýný savaþ ve öldürme ile özdeþleþtirmeye çalýþmasýnýn altýnda deðiþik sebepler vardýr. Buna göre; - Öncelikle “Cihad” kavramý gerçek anlamýndan uzaklaþtýrýlarak, sadece þiddet içerikli bir anlam yüklenmektedir. - “Cihad” kavramý, dînî literatüre ait bir kavram olduðu için, bu kavram ile gerçekleþtirilen her türlü terörist eylemlere meþrû bir zemin oluþturulmaya çalýþýlmaktadýr. - “Cihad” kavramý, din kisvesi altýnda yapýlan her türlü eylem (öldürme eylemleri de dahil) din adýna yapýlýyor gibi gösterilmeye çalýþýlmaktadýr. ..................... Ýslâm Dîninin konuya bakýþý ise þöyledir. Kur’an-ý Kerîm’deki; -“Kim bir cana kýymamýþ, ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamýþ bir caný öldürürse, sanki bütün insanlarý öldürmüþ gibidir. Kim de onun hayatýný kurtarmak suretiyle yaþatýrsa, bütün insanlarý yaþatmýþ gibi olur.” (Mâide: 32) -“Allah’ýn haram kýldýðý caný haksýz yere öldürmeyin.” (Ýsrâ: 33) -“Kim bir mü’mini kasten öldürürse onun cezasý, içinde sürekli kalacaðý cehennemdir. Allah bunu yapana gazâb etmiþ, onu lânetlemiþ ve onun için korkunç bir azab hazýrlamýþtýr.” (Nisâ: 93) Bu ve benzeri âyetlerin hükümleri açýk ve nettir. Haksýz yere adam öldürmek günâh-ý kebâir yani, büyük günahlardan sayýlmýþtýr. Ýslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) þöyle buyurmuþtur; -“Müslüman; Ýnsanlarýn elinden ve dilinden emin olduðu kimsedir.” Bütün bu gerçekler apaçýk ortadayken din motifi yapýþtýrýlan terör örgütleri ne yapýyorlar? Terör örgütleri, Kur’an’dan sadece cihad ile ilgili âyetleri cýmbýzla ayýklamakta ve daha sonra kendi dogmatik felsefeleri çerçevesinde yorumlayarak mensuplarýna bir dînî anlayýþ(!) olarak sunmaktadýrlar. Böylece de sadece kendi dînî anlayýþlarýnýn hak ve esas olduðunu, kendi anlayýþlarý dýþýndaki her türlü anlayýþýn dinden çýkmak olacaðý fikrini çeþitli beyin yýkama metodlarýyla mensuplarýna benimsetmektedirler. Dolayýsýyla bu türden terör örgütlerine eleþtiri getirmek ile dîne eleþtiri getirmek bir tutulmaya çalýþýlmaktadýr. Bu sayede örgütlerin görüþleri sorgulanamaz mutlak doðrular olarak kabul edilmektedir. Sonuç olarak; Ýþte bu yüzden din istismarý (dînin kötüye kullanýlmasý), terör örgütlerinin istismar edebileceði diðer alternatiflere nazaran daha kolay ve etkili bir metoddur. Dîni ve diðer mukaddes deðerleri kötüye kullanan terör örgütlerinin niyeti, insanlarýn dinlerini yaþayarak mutlu olmalarýný saðlamak deðil, gerçekleþtirdikleri terör eylemlerine dîni ve mukaddes deðerleri kalkan yapmaya çalýþmaktýr. Din adýna hareket ettiklerini iddia eden terör örgütleri, dîne ve dindarlara en büyük zararý vermektedirler. Terörün, dili, dîni, mezhebi, rengi, ýrký ne olursa olsun ayýrým yapýlamaz, mâsum ve mâzur gösterilemez. Onlarýn ortak amaçlarý, cemiyeti zaafa uðratmak ve toplumsal huzuru bozmaktýr. Çünki kargaþa ortamlarý, onlar için bulunmaz ortamlardýr. Unutulmamalýdýr ki; Sinekler bataklýklarý severler. Ýþte esas toplumsal sorumluluðumuz, bataklýklarý kurutmaktýr. Zîra, çamur herkesin üzerine sýçrayabilir... Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 5 röportaj eryüzünde adil paylaşımın olmaması, kaynakların bazı ellerde toplanması ve kullanılması insanların yaşam standartları arasında ciddi uçurumlar oluşturuyor. Bir tarafta Batı merkezli bir yaşamın, ’refah’ın getirmiş olduğu aşırı tüketim çılgınlığı ve bunun sonucu yaşanan sorunlar; diğer tarafta ise ‘kara bahtlı’ Afrika kıtasında kendisini bulan açlık, susuzluk ve ölümler... Böyle bir dengesizliğin yaşandığı dünyada yaşanan savaşlar, kuraklık ve afetler sonucu mazlum ve mağdur duruma düşmüş insanlara el uzatmak insanlık adına zorunlu bir davranış olarak beliriyor. Çalışmalarının merkezine “İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır” hadisini koyarak faaliyetlerini yürüten HASENE - IGMG Hİlfs- und Sozialverein e.V. Başkan Yardımcısı Mustafa Uyanık’la 2011 Kurban Kampanyası’nı konuştuk. Yardıma ihtiyacı olan, muhtaç durumundaki kişilere dini, siyasi, coğrafi ve kültürel kimliğine bakılmaksızın mazlum ve mağduriyetlerini dikkate alarak ihtiyaç sahiplerine yardımlar yaptığını ifade eden Uyanık 2011 Kurban Kampanyası’nın perde arkasındaki hummalı çalışmalardan bahsetti. İşte röportajımız: 2011 Kurban Kampanyası Hasene’nin düzenlediği ikinci Kurban Kampanyası. Geçen sene Kurban Kampanyasındaki çalışmalardan kısaca bahsedebilir misiniz? İlk çalışmanız olması hasebi ile beklentilerinizi gerçekleştirmiş miydiniz? Öncelikle geçen yıl bağışları ile kurban kampanyamıza destek veren ve 85.474 kurban bağışı toplanmasına vesile olan bağışçılara, gönüllülerimize ve temsilcilerimize teşekkür ediyorum. Yine bu toplanan bağışları, 53 ülkede fazlasıyla (97.448) kesim ve dağıtımını gerçekleştiren 253 gönüllü gözlemcilerimize de teşekkür ediyorum. Bu kampanya ile hem ihtiyaç sahiplerini, hem de geribildirim ile bağışçıları memnun ettik. Dolayısıyla IGMG Hilfsund Sozialverein e.V. olarak ilk kurban kampanyamız amacına ulaşmıştır. HASENE - IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V. 2011 Kurban Kampanyası startını Kurban Bayramı’ndan iki ay önce verdi ve hummalı bir çalışma sürdürdü, sürdürüyor. 2011 Kurban Kampanyasına ne tür hazırlıklar yaptınız? Biraz bizlere hazırlıklardan bahsedebilir misiniz? 2011 kurban kampanyamızda 100 bin kurban bağışı hedefi belirledik. Tabiki destekçilerimize güvenerek. Bu demektir ki geçen yıla göre ortalama %20 daha başarılı olmalıyız. Bunun için de kampanyamızı 8 haftalık sürece yaydık. Çalışmalarımız hedef endeksli. Bölgelerin potansiyellerine göre belirlenen hedefleri Bölge Temsilciler Toplantımızda değerlendirerek ilan ettik. Bölgelerde şube temsilcileri ile toplanarak aynı kriterlerle şubelere dağıtıyor. Geçtiğimiz haftalarda Kurban Kesim Gönüllüleri Y sayfa 6 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Mazlum ve Mağdurlar İçin 100.000 Kurban Kurban Olsun Röportaj: Murat Kubat Toplantısı’nı gerçekleştirdik. 300’e yakın gönüllümüze burada hedeflerimizi yakalama noktasında hassasiyelerimizi paylaştık. Sanıyorum kurban kesim gönüllüleri kesim için ülkelere göndereceğiniz kişiler? Kurban kesim gönüllülerinin seçimi ve görevleri hususunda neler söyleyebiliriz? Evet, aynen öyle. Kurban kesim gönüllülerimiz bizleri temsilen değişik ülkeler gönderdiğimiz kişilerdir. Bizleri temsilen derken; derneğimizi temsilin yanında, bir anlamda da bizlere kurbanlarını bağışlayanları temsil etmektedirler. Bu vesile ile, seçilen görevliler değişik cografya ve şehirlerden seçilmektedirler. Avustrulya’dan İsveç’e, Amterdam’dan, Paris’ten, Köln’den, Berlin, Viyana’ya kadar Avrupa’nın herbir ülkesinin herbir şehrinden seçimlerimizi yapıyoruz. Bu görevliler, hem gözlemcilik yapıyor hem de destekçilerimize geribildirim sağlıyor. Çok zor şartlarda görev yapan bu fedakar görevlilerimizi, yeri geliyor kendisine verilen yardım poşetini taşıyamayacak derece zayıf olan ihtiyaç sahibinin poşetini evine kadar taşıyor. Halkla daha iyi iletişim adına temsil kabiliyeti yüksek, gittiği ülkenin dilini bilen, iletişim noktasında sıkıntısı olmayan kimseleri gönüllülerimiz olarak seçiyoruz. Gönüllüler, özenle seçilip, eğitimleri yapıldıktan sonra, bir hafta önceden görev yerlerine gönderiliyor. Dönüşte yapılan toplantıda da raporlar alınıyor. 2011 Kurban Kampanyası’nda geçen seneye oranla ne tür farklılıklar var? Bu seneki kampanyada ne tür yenilikler içeriyor? Geçen seneki kurban kampanyamız yardım kuruluşu olarak ilk kampanyamızdı aynı zamanda. Bu seneki kurban Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 kampanyamızda organizeyi daha da profesyonel yapma noktasında ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Tanıtım materyallerinde farklılıklarımız var. Gözlemci sayımızda artış var. Bağışçılarımıza kurban bedelini verdiği anda alındı makbuzu ve beraberinde teşekkür mektubu vereceğiz. Diğer taraftan bölgeden gelen gelen haberleri bağışcılarımız web sayfamızdan (www.hasene.de) yazılı ve görsel takip edebilecekler. Avrupa’dan bizimle aracılığımız ile kurban bağışında bulunan kardeşlerimizin kalbi mutmain olsun adına, daha gözlemcilerimiz ülkelerine dönmeden kurbanlarının kesimleri hususunda haberlerimizi görebilecekler. 2011 Kurban Kampanyası’na “Kurban, Mü’mini Allah’a yakınlaştırır” sloganı ile giriyorsunuz. Bu slogan için birşeyler söylemek ister misiniz? Kurban Allah’a yakınlaşmak için güzel bir vesile ve fırsat. Kurban kelime manası olarak da “yaklaşmak ve yakınlaşmak” kökünden geliyor. Hac Suresi’nin 37. ayetinde “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Ancak sizden O’na yalnız takvanız ulaşır.” buyuruluyor. Ümit ediyorum ki mazlum ve mağdur coğrafyalarda gerçekleştirilecek bu kampanya onların dualarını celbedecek ve bizler ise Allah’a yakınlığın nişanesi olan takvaya bu vesile ile erenlerden olacağız. Sloganımızı bu hassasiyetlere atıf yaptığı için “Kurban, Mü’mini Allah’a yakınlaştırır” olarak belirledik. Kurban Kampanyası büyük bir kampanya. Biraz da bu kampanyalarda yaşadığınız sıkıntılar, zorluklardan bahsedelim. Ne tür zorlukları var böyle büyük bir kampanyanın? Kurum olarak önce partner kurumlardan talepleri alıyoruz. Bu talepler değerlendirildikten sonra fiyat araştırması yapılıyor. Daha sonra kaç kurban, kurban Hayat türü ve fiyatını içeren sözleşme yapıyoruz. Anlaşma gereği de kurban bedellerini havale ediyoruz. Bütün bu süreç kurban bayramı öncesi neticelendiriliyor. Dolayısı ile hedeflerin gerçekleştirilmesi ve nakitlerin hızlı intikali bizler için büyük önem arzediyor. Bir de Kurban bağışında bulunacak hayırseverler adına bir soru yöneltmek istiyorum. Hayırseverler sizlere kurban bağışlarını en son hangi güne kadar yapabilirler? Yukarıdaki hassasiyeti de dikkate alarak, kampanyamızı bayramın birinci günü akşamı sonlandırmayı planladık. Zira organizenin büyüklüğünü dikkate alırsanız, bayramın ikinci günü ve daha sonra yapılacak yardımları ülkelerde gerçekleştirmemiz mümkün olmayacaktır. Kurban bağışında bulunacak olan yardımseverlerinizin ne tür soruları oluyor sizlere? Onlara buradan 2011 Kurban Kampanyası için neler söylemek istersiniz. Nelere dikkat etmeleri lazım? Bağışçılarımız çalışmalarımıza yabancı değiller. Havuz sistemi uyguladığımızdan ve gündemi de dikkate alarak hassasiyetlere göre dağılımları yaptığımızdan eminler. Ricamız bir an evvel kurban bedellerinin bizlere ulaşmasıdır. Bu noktada geç kalmak bizleri de organize hususunda sıkıştırmakta ve zorlamaktadır. Malumunuz Somali merkezli Afrika Boynuzu diye tabir edilen Afrika’nın doğusunda çok ciddi kuraklık yaşandı, milyonlarca insan ciddi bir mağduriyet yaşadı, yaşıyor. 2011 Kurban Kampanyası ile bu bölgeye dönük bir ağırlığınız olacak mı? Biraz bu konuda bilgi verebilir misiniz? Bağışcılar genellikle gündemdeki hassasiyetli ülkelerde kurbanlarının kesilmesini arzu ediyorlar. Bizler önceden planlama yaparken bu hassasiyetleri dikkate alarak o ülkelere daha çok kurban hissesi veriyoruz. Geçtiğimiz yıl bunu Pakistan’da gözettik, bu yıl da Somali ve Doğu Afrika’da gözeteceğiz. Son bir mesajınız varsa almak istiyorum? Geçen yıl kurban bağışından yararlanan ihtiyaç sahipleri, bu yıl da özlemle bizlerin yardımlarını beklerken; başta Somali olmak üzere Doğu Afrika’da yaşanan ölümcül kuraklıktan dolayı sorumluluğumuz bir kat daha artmıştır. Daha fazla kurban bağışı ile daha fazla mağdura ulaşma gayretindeyiz. Bağış yaptığınız gibi, yapılmasına da vesile olalım. İnanıyoruz ki paylaşmak bizde olanı azaltmamakta, çoğaltmaktadır, bereketlendirmektedir. Bunun ahirette karşılığını ise Allah verecektir. Tüm bu duygularla şimdiden tüm müslümanların kurban bayramlarını tebrik ediyor, bayramlarımızın yeryüzündeki mazlum ve mağdurları gözettiğimiz, kolladığımız anlara dönüşmesini temenni ediyorum. Zira bayramın sevinci o zaman daha farklı olacaktır. İBADETE DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN DİYE... HACI ADAYLARININ DİKKATİNE HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ HİZMETİNİZE SUNUYORUZ Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz www.hacdunyasi.de - HAC'DA YÜK PROBLEMİNE SON - KALİTE GARANTİSİ - İADE GARANTİSİ - LÜX HEDİYELİK PAKET - 20 SET VE ÜZERİ SİPARİŞLERDE POSTA ÜCRETİ BİZDEN 11.90 HEDİYELİK SETİMİZDE BULUNAN MALZEMELER seccade - takke - kina - tesbih - esans - misvak - sürme - namaz başörtüsü iTiBAR EN euro'dan HED HAC S İYELİK ETLER İMİZ Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224 Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected] haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir lman-Türk Sağlık Günü çerçevesinde Köln Ehrenfeld semtinde hizmet veren St. Franziskus-Hastahanesi’nde bir dizi tanıtım etkinliği düzenlendi. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ve Ehrenfeld Belediyesi’nin desteklediği “Sağlıklıya her gün bayramdır” sloganı ile düzenlenen “Alman-Türk Sağlık Günü”nde katılımcılara hastahanenin birimleri ve tıptaki bazı yeni gelişmelerle uygulama alanlarında bilgi verildi. St. Franziskus-Hospital’in ev sahipliğinde 8 Ekim’de ilk kez düzenlenen etkinliğe; DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere, Ehrenfeld Belediye Başkanı Josef Wirges, hastanenin üst düzey yöneticileri, doktor ve hemşireleri ile bazı hastalar ve yakınları, ayrıca DİTİB hafta sonu kurs öğrencileri katıldı. Sağlık günü ile ilgili açıklama yapan St. Franziskus-Hospital Genel Müdürü Achim Schütz, hastanelerinin modern tıp metotları yanında, manevi ve psikolojik destek, sosyal hizmet amaçlı çalışma grupları yanında hastalarının yararlanabilecekleri özel terapistlerle geniş bir yelpazede hizmet verdiklerini söyledi. Sağlıklı yaşama dikkat çekmek amacıyla özel sağlık gününü düzenlediklerini ifade eden Schütz, böyle bir gün düzenlenmesi teklifinin çalışan personellerinden geldiğini belirtti. Din ve inancın birey için belirleyici rolüne değinen Schütz, inşaası devam eden DİTİB Merkez Camii’nin tamamlanarak ibadete açılması için başarı diledi. İslam’daki sağlık algısına değinen DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere; “Yüce Allah insanı özel bir konumda yaratmıştır, biz bu müstesna varlığa hizmeti görev ediniyoruz. Bu yönüyle bizim için insana hizmet Hakk’a hizmettir. İslam insanın sağlıklı yaşamı için bir dizi öneriler sunmuş, sağlıklı olmanın kıymetini bilerek bir anlamda korucuyu hekimliği teşvik etmiş, her derdin bir devası A sayfa 8 Hayat St. Franziskus Hastahanesi’nde Alman-Türk Sağlık Günü vardı diyen Peygamberimizin sözü ile de orta çağdan itibaren tıp alanında araştırmaları ve çalışmaları desteklemiştir. Hastaların Allah’ın izni ile iyileşekleri inancını taşımaları, çevrelerinin onlara her türlü desteği vererek onların bu dönemlerinin atlatılmasına yardımcı olmaları da dinen övülen bir davranıştır” dedi. Ehrenfeld Belediye Başkanı Josef Wirges de, toplumsal dialoğu güçlen- dirmek adına Hastanemiz ve DİTİB’imizle birlikte güzel bir günü hep birlikte yaşadıklarını ifade etti. Bu tür etkinliklerin sayısının artırması gerektiğini söyleyen Wirges, hastane yönetimi ve DİTİB’e teşekkür etti. Sağlık gününde, iç hastalıklardan cerrahi yöntemlere, sağlıklı beslenmeden psikolojik rahatsızlıklara kadar konunun uzmanları Prof. Dr. Viola Bullmann, Dr. Ali Avcı, Dr. Karl- Auf der Bleiche 29 . 42289 Wuppertal . Tel.: 0202 747 659 70 . Fax.: 0202 747 659 71 www.casado.eu . [email protected] Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 Peter Rheinwalt, Dr. Christoph Möckel ve Dr. Stephan Becker kendi birimleriyle ilgili sunum ve bilgilendirmede bulundular. Gün dolayısıyla hastane girişine kurulan eğitim stantlarının yanında yer alan DİTİB standı katılımcıların büyük ilgisini gördü. Bu standa DİTİB’in sosyal ve kültürel hizmetleri yanında modern mimari tarzında inşaası tamamlanacak yeni cami kültür merkezinin sinevizyon ile tanıtımı yapıldı, çalışmalar hakkında bilgi verildi. Gün, DİTİB Tasavvuf Musikisi Grubu’nun dinletisinin ardından Türk ve Alman mutfağından oluşan ikramlarla sürdü. IZ N K İSTİYORSA E M S E K E R SULLERE GÖ U İ M A L İS K SUZ OLARA K O Ş I IZ IN R KURBANLA ! N I Y A R A i Z i B A K A L T U M Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 IGMG Hessen Bölgesi 1. Aileler Günü Programı slam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafından düzenlenen “1. Aileler Günü” programi Rüsselsheim`da bulunan Bölge Merkezi müştemilatında kalabalık bir ziyaretçi katılımı ile gerçekleştirildi. Bir gün olarak organize edilen programa IGMG Hessen Bölgesine bağli olarak faaliyetlerini sürdüren tüm cemiyetler açtıkları tanıtım standları ile ayrı bir renk kattılar. Öğleye dogru açılışı yapılan programın sunucusu Ahmet Sertkaya katılımcılara programın içeriği hakkında bilgilendirmede bulundu. Daha sonra hem açılış ve hem de mini bir Kur`an Ziyafeti sunmak üzere mikrofona Elsenfeld cemiyetinden Enes Yılmaz geldi. Açılış Kur`an-ı Keriminden sonra IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş bir selamlama ve açılış konuşması yaptı. Ateş konuşmasında: “İlk defa düzenlediğimiz Aileler Günü programına hepiniz hoşgeldiniz. Böyle güzel bir havada böyle güzel bir mekanda böyle güzel insanlarla birarada bulunmaktan dolayı Allah`a hamdediyorum. Ne güzel ettniz de geldiniz. Bölge olarak farklı bir konseptte bir program düzenlemeyi düşündük. Birim görevlisi kardeşlerimiz ve özellikle de Kadınlar Teşkilatındaki kardeşlerimizin gayretleri takdire şayandır. Bu program vesilesi ile tüm bölgemizdeki kardeşlerimizi biraraya getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Hem hasret gideriyoruz hem de tanıtım standları açan cemiyetlerimiz birbirleri ile fikir alış verişinde bulunuyorlar. Ben burada katılım sağlayan ve standlarında cemiyetlerinin faaliyetlerini güzel bir şekilde tanıtmaya çalışan tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum ve tebrik ediyorum” dedi. Yine misafir Bölge Başkanı RNS Bölge Başkanı Yaşar Cimsit de bir selamlama konuşması yaptı. Cimşit: Bugün burada bulunmaktan dolayı oldukça bahtiyarım. Hessen Bölgesindeki kardeşlerimiz gerçekten çok güzel bir çalışmaya imza atmışlar. Bu konsept diğer bölgelerdeki kardeşlerimize de örnek olacak güzelliktedir. Ben emeği geçen herkesi tebrik ediyorum” dedi. Öğlen namazı için verilen moladan sonra programa kaldığı yerden devam edildi. Misafir sanatçı İsmail Tuzen ve ekibi katılımcılara ilahi ve ezgi ziyafetinin birinci bölümünü sundular. Bölge cemiyetlerinin açtıkları tanıtım standlarını gezen Bölge Başkanları Mehmet Ateş ve Yaşar Cimşit stand sorumlularından kısa bilgiler almayı da ihmal etmediler. Her standda alınan bilginın yanında değişik ikramlar da sunuldu. Özellikle Türk Kahvesi ikramı misafir Bölge Başkanı Yaşar Cimşit tarafından çok beğenildi. Ý sayfa 10 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 IGMG Hessen Kadınlar Gençlik Teşkilatının açmış olduğu Asr-ı Saadet standını da gezen Bölge Başkanları genç kızlardan çalışmanın içeriği hakkında bilgiler de aldılar. Beraberce gezilen standlar arasında dört kişilik bir juri heyetinin değerlendirmesi sonucu ilk üçe giren cemiyet standları tesbit edildi. Buna göre birinci Standallendorf Cemiyeti standı, ikinci Elsenfeld Cemiyeti standı, üçüncü ise Hanau Cemiyeti standı oldu. Yine Ebru standını ziyaret eden Bölge Başkanları burada ebru yapımını dikkatle izlediler. Bölge Eğitim Başkanlığının tanıtım standını da ziyaret eden Başkanlara eğitim materyalleri hakkında bilgiler verildi. Buradan Hasene Yardım Teşkilatının standına da uğrayan Başkanlara yapılan çalışmalar ve özelikle de Kurban çalışmaları hakkında bilgiler verildi. Bu arada bina içerisindeki standların gezilmesinden sonra bina dışında kurulu bulunan diğer sponsor ve tanıtım standları da ziyaret edildi. Yine Bölge Kur`an-ı Kerim Küçükler Birincisi ve Avrupa üçüncüsü Emre Değer mini bir Kur`an Ziyafeti sundu ve okuduğu ezan ile ikindi namazı için bir mola daha verildi. Moladan sonra sanatçı İsmail Tuzen ve ekibi sunumlarına devam ettiler. Hem ilahiler okuyan ekip hem de katılımcıları güldüren kısa sunumlar da yaptılar. Bu arada Wetzlar Kadınlar Teşkilatı tarafindan hazırlanan açık arttırmaya sunulan pasta Hessen Bölgesinin Ömer Altuntop amcası tarafından alınarak çocuklara ikram edildi. Yine IGMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı tarafından açık arttırma için verilen tablo yapılan açık arttırma ile sahibini buldu. Atabey Altıparmak açık arttırmada tablonun sahibi oldu. Bina içerisinde gezilen standlarda dereceye giren cemiyetlerin sorumlularına Bölge idarecileri tarafından hediyeler takdim edildi. Hediye takdiminden sonra katılımcılara son olarak ellerindeki biletlerin bir torbada toplanması ile hediye çekilişine geçildi. Program sponsorları tarafından verilen hediyeler yapılan çekilişle sahiplerine takdim edildi. Son olarak IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş tüm katılımcılara ve emeği geçen herkese teşekkür etti. Birincisi yapılan programın geleneksel hale gelmesi duası ve temennisi ile program sona erdi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Yorgun Adam Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun, “İnandıkları hayat tarzlarını şehir modelleri olarak hayata geçiremeyenler kendi kimliklerini de muhafaza edemezler” sözünü, özellikle dernek/kuruluş başkanlarının dikkatine sunmak istiyorum. Standartlaştırılmış bir din anlayışı ve formatlanmış bir dindar görüntüsüyle, yaşadığınız Avrupa metropollerinde kimliğinizi nesiller ötesine taşımanız mümkün değildir. eşkilat hayatından geldiğinden, sıradan insandan daha çok buradaki Türk toplumunu yakından tanıma ve gözetleme imkânına sahip olan Mehmet Bey’e sordum: -Birinci nesil Türkler mi, yoksa ikinci nesil mi sana göre daha fazla dindardır? Bu da şimdi nerden çıktı dercesine, Mehmet Bey bir bana baktı, bir yere baktı, bulunduğumuz odada bir ileri gitti bir geri geldi: -“Dindarlıktan ne anladığınıza bağlı” dedi. Ben de; “sen nasıl anlıyorsan öyle cevap ver” dememe rağmen, Mehmet Bey cevap vermekten imtina etti. Daha doğrusu, yanlış cevap vermekten çekindi. Önümdeki istatistikî verileri görünce, tesbitlerim ve tahminlerimin teyit edilmiş olmasından mütmain olmuştum. Zaten kendi çocukları- T mızda da benzeri gelişmeleri gözlemlemekteydim. İtiraf etmek gerekirse, çocuklarımızın yaşındayken bizim kuşağımız şimdiki kendi evlatlarımız kadar “dindar” değildi. Fakat biz siyasî ve sosyal meselelere daha duyarlı, daha ilgili ve katılımcı idik. Bir önceki nesil daha çok toplumcu, kollektif bir hayat anlayışını tercih ederken, şimdiki nesil hayata ve dünyaya bakışında daha ferdiyetçi bir tavır içindedir. Bir önceki neslin dindarlığı kadar dinsizliği de büyük oranda ideolojik iken, ikinci ve devamı neslin dindarlığı da aynı oranlarda konjönktüreldir. Almanya ve diğer Avrupa ülkelerine “işgücü” göçüyle gelen 1. Nesil Türkler, 2. Nesil Türklerden daha az dindar olmalarına rağmen, bugün sayıları binlerle ifade edilen irili ufaklı dernekler ve camiler o neslin eseridir. Nitekim, Birinci Nesil Göçmen Türkler arasında dinî bir kuruluş veya cemaate üyelik bazında bağlılık oranı % 21,3 iken, İkinci Nesil Türkler arasında bu oran % 18,5 civarına geriliyor. (ApuZ, 1314/2011, Zur Rolle von muslischen Konvertierten im Gemeindeleben, Nilden Vardar, Stephanie Müssig) İlk göçmen neslin % 32,6’sı şimdiye kadar hiçbir dinî toplantıya iştirak etmediklerini ifade ederken, devamı olan ikinci nesilde bu oran % 20,4’e düşmektedir. Yine Birinci Nesil Göçmen Türklerde ayda birkaç defa dinî toplantılara katılanların oranı % 33,9 iken, İkinci Nesil Türklerde bu oran % 37’yi bulmaktadır. (ApuZ, a.g. makale). Bunları aktarırken, gayretimiz ve hassasiyetimizin sebebi; şimdilik esen bu “dindarlık “ rüzgarını kalıcılığa ve doğru istikamete çevirmek içindir. Genel gidişat (konjönktür) şimdilik ya dinin yanında ya da karşısında seyrediyor. Ticaret yapan şirketler yatırımdan önce piyasa araştırması yapar veya yaptırırlar. Toplum meseleleriyle ilgilenen her türünden kuruluşların ve yazar-çizer kesiminin istifa- desine sunulan ve toplumun nabzını tutan kamuoyu araştırmaları da, “insan pazarı”ndaki eğilimlerden bizi haberdar eder. Batı Avrupa Türklerinin temsilci kuruluşlarından birisi olarak, hitap ettiğiniz toplumdaki kültürden iktisata, sosyo-psikolojik yapıdan tüketim alışkanlıklarına kadar gelişme ve değişmeleri gözetlemez, takipçisi olmaz ve bunlardan ileriye yönelik neticeler çıkaramazsanız, varlığınızı borçlu olduğunuz “pazar”ınızı zamanla kaybedersiniz. Batı Avrupa Türk/Müslüman göçmenleri arasında bazen sessiz sedasız bazen de paldır küldür gelen hızlı bir değişim ve başkalaşım sürecine şahit oluyoruz. Gören gözler için çok uzağa gitmeden bu değişimi, yerine göre de, başkalaşımı aile ocağında veya en yakın çevrede gözlemlemek mümkün. Aileler, her türünden sivil kitle kuruluşları, göçün 50. yılını biraz da vesile kılınarak, kendi nesillerindeki ve temsil ettikleri kitledeki sosyokültürel değişime hazırlıklı olmalıdırlar. Toplumdaki değişimi fark edemeyen veya hazırlıksız yakalananlar zamanla krizli dönemlere girebilirler. Özellikle dinî hassasiyetleri olan kesimlerde vuku bulan bu kültürel değerler çarpışması, dindarın krizi demektir. “Dindarın krizi, aynı zamanda kültürün krizidir (Oliver Roy). Bir önceki “Huzur Vermeğe Geldik” başlıklı makalemizle ilgili görüş beyan eden değerli okuyucumuz Fikri Bey, dinî cemaatlerdeki “din yorgunluğu”na dikkat çekiyordu. Çok yerinde bir teşhis... Hızla değişen ve gelişen dünyada bir ömür boyu inanan insanlara hep aynı basmakalıp ifadelerle din anlatır, kendinizi yenilemezseniz, dindar da gün gelir size doyar, duydukları gibi kendi söyledikleri de ve bir onun kadar da yaptıkları heyecan vermez, gönlünde ve beyninde depreşmeler meydana gelmez. Hatibin konuşması, dindarın ibadeti artık sıradanlaşır ve “rutin” hâline gelir. Toplantılarda [email protected] başkanları veya temsilcilerini dinleyenler esnemeye başlar ve minberdeki hocayı dinleyen cemaat, “bir an önce bitirse de namazı kılıp gitsek” diye kendi içinden temennide bulunursa, dindarda yorgunluk başgöstermiş demektir. Hayra âlamet olmayan bu durum da, yeni krizlerin habercisidir. Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun, “İnandıkları hayat tarzlarını şehir modelleri olarak hayata geçiremeyenler kendi kimliklerini de muhafaza edemezler” sözünü, özellikle dernek/kuruluş başkanlarının dikkatine sunmak istiyorum. Standartlaştırılmış bir din anlayışı ve formatlanmış bir dindar görüntüsüyle, yaşadığınız Avrupa metropollerinde kimliğinizi nesiller ötesine taşımanız mümkün değildir. Şimdiye kadar olmadı, yapılmadı, gündeme alınmadı fakat hiç olmazsa Batı Avrupa’ya Türk İşgücü Göçünün 50. Yılında buradaki daim kalıcılığımız ve bizi istikbale taşıyacak ortak yol haritamız masaya yatırılsın, kamuoyuyla paylaşılsın… Hz. Peygamber sözü olarak rivayet edilen, “Kendini bilen Rabbini bilir”den hareketle, Rabbini bilen de başkalarını, yani Rabbin yarattıklarını bilir, hükmüne varabiliriz. Bu da bize, Mevlana Rumi’nin meşhur pergel metaforunu devreye sokmamıza vesile olur: “Biz pergel gibiyiz, bir ayağımız din üzerinde sabit durur, diğer ayağımızla 72 milleti dolaşırız”. Birbirini boğazlayan, hor ve hakir gören, birbirine düşman kesilen insanlığın aslında aradığı formül budur! Bu formül bizde saklıdır. Şimdi bunu hem kendimiz hem de başkalarının istifadesine sunmak için hayata geçirmenin zamanıdır. Yorgun adam kalk ayağa!... Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 11 dosya SORU: HAYIRLI GÜNLER ERHAN BEY; Ben Emin Ö. 23 yıldır Almanya’da ikamet etmekteyim. Fakat ileride Türkiye’ye dönmeyi düşündüğümüzden oradaki emeklilik işlemlerimize başlamak istemekteyiz. Eşim ile benim borçlanmalarımızı yaparak emekliliğe hazır hale gelmesini veya emeklilik için tüm şartlar yerine geliyorsa emekli olmak istiyoruz. Benim sormak isteğim birkaç soru olacak, bilgilerinizle bize de yardımcı olursanız çok seviniriz. a) Türkiye’de hiç çalışmamız bulunmamakta, SSK`dan mı yoksa Bağ-Kur dan mı emekli olacağız? b) Türkiye’de emekli olduktan sonra hemen dönmemiz şart mı? c) Borçlanmamızı ne kadardan ödeyeceğiz? Daha yüksek ödesek yüksek maaş alır mıyız? d) Emeklilik işlemleri için müracatlarda Türkiye’ye gelmemiz zorunlu mu? Çok teşekkürler. Almanya’dan sevgi ve saygılar. CEVAP: Değerli okurum; Türkiye’de hiç çalışması bulunmayanlar, SSK`da isteğe bağlı olmadığında BağKur`dan emekli olurlar. Fakat böyle bir durumda SSK`dan emekli olmak için Yurtdışı işe giriş tarihinizi yargı yolu ile Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak saydırabiliyorsunuz! Böylece hem SSK`dan emekli oluyor, hem daha az borçlanma yapıyor daha az ödüyor, hem daha yüksek maaş alıyor ve de daha erken emekli oluyorsunuz! Size tavsiyem emeklilik işlemlerinizi bu şekilde yapmanız. Diğer sorunuz emeklilik için dönmeniz şart değil, kesin dönüş şartı artık kalktı! Borçlanmanızı şu an ki kur 8.93 tl`den borçlanıyorsunuz, bunun en yükseği 58.03 tl`dir yani 6.5 katı, fakat hiçbir zaman alacağınız aylık 6. Katı olmaz! Emeklilikteki müracatlarınız için şahsen müracat gerekmekte fakat vekalet yolu ile Türkiye’den takip ettirmeniz sizin için daha sağlıklı olur. İyi günler. SORU: Merhaba Erhan Bey; Benim babam 69 yaşında Mehmet S. 1982 ve 1986 yılları arasında Ankara’da tekstil fabrikasında çalışması var. Babam 12 yıldır da Almanya’da malulen emekli. Türkiye’den emekli olabilmesi için günü yeterli mi? Borçlanma yapacak mıyız? Yapacaksak ne kadar ödeme yaparız? Teşekkürler, iyi çalışmalar. CEVAP: Sayın okurum; Babanız zaten TÜRKİYE’DE 12 YILDIR EMEKLİ! Nasıl mı? Yurtdışında emekli olanların Türkiye’de 2 gün dahi sigortası bulunuyorsa Sosyal güvenlik kurumu kendisini direk kısmi emekli yapıyor ve sağlığını açıyor. Tabiki bunu size siz talep etmeden de bildirmiyor. Şu an Mehmet bey’in içeride Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Sorularla Emeklilik SOSYAL GÜVENLİK MÜŞAVİRİ ERHAN NACAR SOSYAL GÜVENLİK’TE YENİ ÇIKAN YASALAR VE TÜM MERAK ETTİĞİNİZ KONULAR İÇİN SOSYAL GÜVENLİK UZMANIMIZ “ERHAN NACAR”A YAZABİLİRSİNİZ! SINIFINDA LİDER OLAN “İLKE & AK DANIŞMANLIK” FİRMALARININ SAHİBİ “ERHAN NACAR” ALMANYA “HANNOVER ŞUBESİNİ” AÇTI! İRTİBAT: www.ilkedanismanlik.com Büro: 0090 312 432 10 20 . Mobil: 0090 533 231 52 89 birikmiş 12 yıllık maaşı bulunmakta. Öncelikle bunun müracaatını yaparak toplu paranızı alın ve sağlığınızı aktif hale getirin. Emekli aylığının tam aylığa çıkması için ise 3600 gün olması gerekiyor. Sizin mevcut SSK`nız 4 yıl. Bunun üzerine 6 yıl daha borçlanma yaparsanız babanız SSK`dan tam emekli aylığı almaya hak kazanır. Yani 2160x8.93= 19.288 tl ödeyerek babanız SSK`dan en az 870tl maaş alır. SORU: İyi günler Erhan Hocam; Ben mavi kart sahibiyim. Türkiye’den emekli olabileceğimi duydum. Fakat Sosyal Güvenlik Kurumunu aradım olamayacağımı söylediler. Bu konuda bilgi verirseniz ve hangi yolu izlemem gerektiğini söylerseniz çok memnun olurum. Ahmed Sami U. Saygılar CEVAP: Sayın okurum; Mavi ve pembe kart sahipleri için Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan müracaatları red ediyorlar. Fakat bu direk kurum hatası olduğu için mahkeme kararı ile kabul oluyor ve kurum işlemlerinizi bu yazı ile tamamlıyor. Çünkü sizin mavi ve pembe kartınız bakanlık kurulu kararı ile çıktığından sizin tüm haklarınız saklı bulunuyor. Bununla alakalı Yargıtay kararları mevcut. Bize ulaşabilirsiniz. Ayrıca artık E-DEVLET şifrenizi bağlı bulunduğunuz konsolosluktan alabilir ve tüm işlemlerinizi www.türkiye.gov.tr sitesinden şifrenizle takip edebilirsiniz. SORU: Merhaba ERHAN BEY; Ben Yüksel D. Almanya’da yaşıyorum. Türkiye’de hiç sigorta günüm bulunmadığından borçlanma müracatım Bağ-Kur`a sayıldı. Fakat daha sonra araştırmalarım ve yazılarınız üzerine Yurtdışı işe başlama tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak sayıldığını öğrendim. Bana bu konuda yardımcı olur musunuz? Hangi yolu izlemem lazım? Türkiye’ye gelmem gerekir mi? Veya öğrendiğim kadarı ile bu işlemlerin takibinde firmanızın başarısı çok üst sınıflarda. Bir uzman aracılığıyla bu işlemlerin tamamlanması çok daha sağlıklı olacaktır. Bana yardımcı olur musunuz? CEVAP: Değerli okurum; Öncelikle Yurtdışı borçlanmanızı yapmış olduğunuz için, bu miktarın geri alınma- sayfa 12 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sı ile ilgili müracatların yapılması gerekmektedir. Borçlanma miktarının geri alınması hakkında bilgi vermek istedim ki bu konuda soru ve sorunlar oldukça fazla. Eğer borçlanılan hizmet dikkate alınarak aylık bağlanılmamışsa, yurtdışı hizmet borçlanması için ödenen tutarın tamamı başvuru yapıldıktan sonra faizsiz olarak iade edilir. Kısmi tutar iadesi mümkün değildir. Daha sonra yurtdışı işe giriş tarihinizi Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak sayılması için dava açılacak, bununla ilgili bünyemizdeki avukatlarımızın kazanmış olduğu emsal davalar var zaten. Dava sonucunda borçlanmanızı SSK`ya yaparak daha az ödeyip, daha fazla maaş alarak, daha erken emekli olma şansını yakalamış bulunmaktasınız. Bu işlemlerin takibi için ya bizzat Türkiye’de bulunmanız veya söylediğiniz gibi bir SOSYAL GÜVENLİK UZMANI VE BU KONUDA UZMAN BİR AVUKAT aracılığıyla işlemlerinizi sonuçlandırabilirsiniz. Bizim görevimiz size her daim yardımcı olmak ve haklarınızı korumak. SORU: İyi çalışmalar ERHAN HOCAM; Ben Cevdet S. Almanya’da yaşıyorum. Eşim Funda S. 46 yaşında Türkiye’de hiç günü yok. Yurtdışında 1990 yılından itibaren çalışıyor. Türkiye’de emekli olabilmesi için 2 ay önce Sosyal Güvenlik Kurumu’na dilekçe yolladık. Fakat henüz bir cevap gelmedi. Eşim mavi kart sahibi, yazılarınızda mavi ve pembe kart sahiplerinin emekliliği ile ilgili olumlu yazılarını okudum ve araştırdım. Bu süreçte cevap gelmemiş olması normal mi? Biz işlemlerimi nereden ve nasıl takip edebiliriz? Bilgilendirir ve yol gösterirseniz memnun oluruz. Hayırlı Günler. Teşekkürler Hocam. CEVAP: Sayın Okurum; Mavi ve pembe kart sahipleri artık tüm bilgilerini E-DEVLET ŞİFRESİNİ alarak internetten Türkiye.gov.tr den takip edebilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey bağlı bulunduğunuz konsolosluktan kartınızla birlikte E-DEVLET ŞİFRENİZİ istemeniz. Diğer sorunuza gelinde evet mavi ve pembe kart sahipleri borçlanma yaparak emekli olmaya dava yolu ile hak kazanabiliyor. Müracatlarınızın süreci ise 30 iş günüdür. Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan tüm yazılı müracatlara 30 iş günü içerisinde cevap verilmesi gerekmektedir. Lakin bu konuda aksamalar çok sık yaşanmaktadır. Tüm bilgilerinizi bize ulaşıp verirseniz yardımcı olmaya çalışırız. SORU: Sevgili Hocam Merhaba; Ben Mehmet Ş. Babam Yaşar Ş. 58 yaşında. Türkiye’den emekli olabilmesi için Bursa Sosyal Güvenlik Kurumu’na müracatta bulunduk ve yaklaşık 35.000 euro ödeyerek BağKur`dan emekli oldu. Fakat bu ödenen miktara karşılık bağlanan emekli aylığı 500tl oldu. Ailecek bunun normal olmadığını düşünüyoruz. Sizce bunun sebebi nedir? Düzeltilir mi? Cevaplar yardımcı olursanız çok seviniriz. Hayırlı günler. Teşekkürler. CEVAP: Değerli okurum; Yaklaşık 1 yıldır Bağ-Kur’a yurtdışı borçlanma yaparak emekli olanların aylıkları program hatası yüzünden 500tl bağlanmaktadır. Bununla ilgili gerekli itirazlar yapılarak düzeltilmesi mümkündür. Bilgilerinizi gönderirseniz yardımcı oluruz. İyi günler. SORU: İyi çalışmalar Erhan Bey; Annem Hüsniye İ. Almanya’da 4 yıl önce emekli oldu. Türkiye’den gelmeden önce iplik fabrikasında 5 yıl çalışması varmış. Üzerini borçlanarak emekli olmak istiyor. Kaç gün daha borçlanma yapmamız gerekmekte. SSK`dan mı Bağ-Kur`dan mı emekli olur? Ne kadar aylık bağlanır? Teşekkürler Saygılar. CEVAP: Değerli okurum; Öncelikle annenizin Almanya’da emekli olduğu tarihten itibaren Türkiye’de bulunan 4 yılına karşılık kısmi aylık bağlanır. Yani şu an annenizin SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNDAN 4 yıllık biriken bir kısmi aylık bulunmaktadır. Öncelikle bunun müracatının yapılarak alınması gerekir. Daha sonra 3600 günden emekli olabilmesi için 6 yıl daha borçlanma yapmanız gerekmektedir. 6 yıl 2160 gün yapar. 2160x8.93= 19288.8 tl ödeme yaparak Türkiye’den tam aylık alma hakkını kazanmaktadır. Ssk dan emekli olur, en az 850tl aylık alır. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Tahsin ÖZDEMiR Almanya’daki Türk Girişimcilerin Ekonomik Gücü ve İşsizlikle Mücadelede Girişimciliğin Önemi erbest girişimcilik Almanya’daki Türkler arasında uzun yıllardan beri hızla gelişen bir yaşam biçimi haline gelmiştir. Ekonomik durgunluk ve daralmaya paralel olarak Türklerin yoğun olarak çalıştığı ağır sanayi ve maden sektöründeki işyerlerinin yavaş yavaş kapanmaya başlaması ve üretim bantlarındaki modernizasyona bağlı “robot” kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte baş gösteren kitlesel işsizlik, girişimciliği tetikleyen önemli etkenlerden biri olmuştur. İşsizlik dalgasının en çok etkilediği S grubu Türkler oluşturmaktadır. Genel işsizlik oranının yüzde onlar civarında seyrettiği Almanya’da, Türkler arasındaki işsizlik oranı yüzde otuzlar civarındadır. Türk göçmenlerin önemli bir bölümü bu şekilde kendi işini kurma yoluna gitmiştir. Birinci kuşağa göre eğitim durumu ve sosyalizasyonu daha iyi olan ve Alman eğitim kurumlarında öğrenim görmüş ve Almanya’da büyümüş ikinci kuşak Türk göçmenler arasında yoğun bir girişimcilik eğilimi gözlenmektedir. Bu kesim “gastronomi ve perakende ticaret” gibi alışılagelmiş alanların dışına çıkarak hizmet sektörü başta olmak üzere hemen her türlü branşta Alman ve Türk toplumuna mal ve hizmet üretmektedir. Almanya’da kalıcılığın yaygınlaşması ile birlikte Türk göçmenler, Türkiye yerine Almanya’daki yatırımlarına hız veriyorlar. Türkler tarafından edinilen gayrimenkul (konut) sayısının 2006 yılı itibariyle 210 bine ulaşması bu görüşü destekler niteliktedir. Bunun yanı sıra bağımsız çalışma, daha yüksek gelir, iş hayatında yükselme ve Alman toplumunda itibar kazanma arzusu gibi faktörler de Türk göçmenlerin Almanya’da girişimciliğe yönelmelerinin diğer nedenleri olarak sıralanabilir. 1985 yılında 22.000 olan Almanya’daki Türk girişimci sayısı, 1990 yılına kadar geçen beş yıllık sürede dikkat çekici bir artışla 33.000’e yükselmiştir. 2005 yılı itibariyle bu rakam 64.600’e ulaşmıştır. Avrupa Birliği sınırları dahilinde faaliyette bulunan Türk işletmelerinin sayısı 2005 yılı itibariyle 94.000’dir. Bu sayı, Türk göçmen nüfusun çalışabilen 1,3 milyonluk kısmının yaklaşık % 7,2’sine karşılık gelmektedir. Avrupa Birliği’ndeki (AB) Türk girişimcilerin çalışabilir nüfusa oranı, Türk kökenli girişimci sayısının 54.300 olduğu 1995 yılında % 5 seviyesindeydi. 2005 yılına gelindiğinde, AB’deki toplam Türk girişimci sayısı % 73 oranında artış göstermiştir. F. Almanya’daki 64.600 Türk işletmesini, 42.000 işletmeyle İtalyanlar, 23.000 işletmeyle Yunanlılar takip etmektedir. Yapılan bilimsel öngörüler; mevcut büyüme hızı ile F.Almanya’daki Türk girişimcilerin sayısının 2013 yılına kadar 120.000’e ulaşacağını tahmin etmekte, bu işletmelerde yaklaşık 650.000 kişinin istihdam edilmesi beklenmektedir. Bu rakamlar hepimiz için gurur vericidir. Bu işletmelerle ilgili önemli bir nokta, yarattıkları istihdamdır. AB genelinde faaliyette bulunan Türk işletmelerinde 451.000 kişi istihdam edilmekte olup, yalnızca Almanya’da faaliyet gösteren Türk işletmelerinde 323.000 kişi istihdam edilmektedir. Bu açıdan, Türk girişimcilerin istihdama ve işsizlikle mücadeleye sağladıkları katkılar çok önemlidir. F.Almanya’daki Türk girişimcilerin sayısal gelişimi (1985-2005) 70.000 60.000 40.000 Türk Giriúimci Sayısı 30.000 20.000 10.000 0 T.C Köln Başkonsolosluğu Ticaret Ateşesi Sektörel Yapı Almanya’daki Türk girişimcilerin sayısında görülen patlamanın yansımaları, aktif olunan sektörlerdeki çeşitlenmede de gözlemlenebilir. Türk girişimciler, aşama aşama her sektörde temsil edilir duruma gelirken, Türk girişimcilerin neredeyse yarısı, artık yalnız göçmenlerin tipik olarak aktif oldukları ve etnik pazara hitap eden sektörlerin dışındaki alanlarda faaliyet göstermektedirler. Toptan veya perakende ticaret, yüzde 34’lük oranla 1. sırada yer alırken, yüzde 16,9’luk oranla imalat ve inşaat sektörü son sırada yer almaktadır. Burada görüldüğü üzere birçok önyargının ötesinde vatandaşlarımız sadece gastronomi sektöründe faaliyette bulunmuyorlar. Reklamdan, baskı-matbaa işlerine kadar tüm sektörlerde hizmetlerine devam etmektedirler. SEKTÖR SAYI Ticaret 22.400 Gastronomi 16.600 Hizmet Sektörü 14.700 ømalat, ønúaat, Zanaatkarlık 10.900 TOPLAM 64.600 Kaynak:Türkiye Araútırmalara Merkezi Vakfı, Essen AB genelinde faaliyette bulunan Türk girişimcilerin 1995 yılında toplam cirosu 21,6 milyar Euro iken, bu rakam 2005 yılında 40,5 milyar Euro’ya yükselmiştir. Almanya’da faaliyette bulunan Türk işletmelerin yıllık cirosu ise 2005 yılı verilerine göre 29,5 milyar Euro’dur. % 34,6 25,7 22,8 16,9 100 Almanya’daki Türk Girişimcilerine İlişkin Sosyo-Demografik Yapısı Nasıldır? Türk girişimcilerin önemli bir bölümünü ikinci kuşak göçmenler oluşturmaktadır. TAM tarafından elde edilen veriler Türk girişimcilerin ortalama yaşının 37,2 olduğunu ortaya koymaktadır. Almanya’daki Türk nüfusunun geYAù 50.000 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 Birinci kuşağa göre eğitim durumu ve sosyalizasyonu daha iyi olan ve Alman eğitim kurumlarında öğrenim görmüş ve Almanya’da büyümüş ikinci kuşak Türk göçmenler arasında yoğun bir girişimcilik eğilimi gözlenmektedir. Bu kesim “gastronomi ve perakende ticaret” gibi alışılagelmiş alanların dışına çıkarak hizmet sektörü başta olmak üzere hemen her türlü branşta Alman ve Türk toplumuna mal ve hizmet üretmektedir. % 18-30 24,5 30-40 44,2 40-50 20,1 50-60 9,2 60 yaú ve üstü 2,0 Kaynak:Türkiye Araútırmalara Merkezi Vakfı, Essen nel yapısı ile karşılaştırıldığında, Türk girişimcilerin Almanya’daki ikamet sürelerinin ortalamanın üzerinde olduğu göze çarpmaktadır. Almanya’daki Türk girişimcilerin Almanya’da ortalama ikamet süreleri 23,8 yıldır. Almanya’daki Türk Toplumunda Alman vatandaşlığına geçenlerin oranı % 32 civarında iken, bu oran Türk girişimciler arasında % 40’lar civarındadır. Türk girişimcilerin % 77,9’u erkek olup, kadın girişimcilerin oranı yalnız- Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 13 dosya ca % 22,1’dir. Ancak bu % 22,1’lik oranın gerçek Türk kadın girişimci oranını yansıttığı söylenemez. Almanya’da sigortalı bir işte çalışan veya işsizlik ödeneği alan bir çok Türk erkeği, girişimciliğe eşlerinin adına ticari işletme açarak başlamaktadır. Bu durumda olan birçok erkek girişimci, başlangıçta eşleri adına küçük işletmeler açarak ticari faaliyette bulunma yolunu tercih etmektedirler. Daha sonra, işletmenin açılışından itibaren ticari faaliyetin gidişatı izlenmekte, ancak girişim başarılı olursa erkek girişimci ticari işletmeyi kendi adına devralarak girişimciliğe devam etmektedir. Türk kadınlarının girişimcilik oranının istatistiki olarak % 22,1 gibi nispeten yüksek bir orana sahip olmasının nedeni, vatandaşlarımız arasında gözlemlenen bu davranış tarzıyla yakından ilişkilidir. Türk girişimcilerin yaklaşık ¾’ü 10-30 yıldır bu ülkede ikamet eden göçmenlerdir. 10 yıldan az süredir Almanya’da ikamet eden girişimci oranı % 10,1’dir. Türk kökenli girişimcilerin uyrukları incelendiğinde, büyük çoğunluğunun halen Türk vatandaşı oldukları görülmektedir. Türk girişimcilerden % 39,7’si Alman uyruklu, % 60,3’ü de eşkilat hayatında bazı faaliyetler vardır ki, kalıcı iz bırakır, ses getirir, zaman aşımına uğramaz, referans niteliği taşır ve mensupları için, “gönülleri kadar ufukları da geniş insanlar” dedirtir. Bunun için mükemmel Almanca bilmeyebilir, üst düzey insanlara uygulanan, birtakım kuralkaidelerden ibaret protokol denen şeyden bihaber olabilirsiniz. Yaptığınız işin toplum yararına olduğuna samimi olarak inanıyor ve bu uğurda gayret sarfediyorsanız, bunun karşılığını birgün mutlaka görürsünüz. ATİB bünyesinde faaliyet gösteren mevcut kuruluşlar içinde bu evsaftaki olan derneklerden birisi de, Frankfurt-Höchst teşkilatıdır. Hem dernek hem de bölge başkanlığını birlikte başarıyla yürüten Şaban Duran ve ekibi, geride bıraktığımız Ramazan ayı içinde, Frankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Petra Roth’u ve beraberindeki heyeti iftar yemeğinde ağırlamıştı. Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Aşkar’ın da katıldığı iftar yemeğinde, Sayın Petra Roth, Türk kökenli hemşehrilerini kucaklamak ve kültürlerarası diyaloğun pekişmesi adına güzel sözler söylemişti. Bölgenin Alman medyasında ve Türk basınında geniş yer bulan bu T Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Türk uyrukludur. Daha önce de ifade edildiği üzere, F.Almanya’daki 64.600 Türk işletmesi mevcut olup, bu girişimcileri 42.000 işletmeyle İtalyanlar, 23.000 işletmeyle Yunanlılar takip etmektedir. Ancak, nüfus/girişimci sayısının 2007 yılı için yüzdelik oranları incelendiğinde Almanya ortalamasının % 10 olduğu görülmektedir. Bu oran F.Almanya’daki Yunan nüfus için % 15,5, İtalyan nüfus için 13,1’dir. Vatandaşlarımız arasındaki girişimci oranı ise sadece % 5,8’dir. Federal Almanya’da Almanlar ve Türk-Yunan-İtalyan göçmen grupların serbest girişimci oranları (2007) 16 14 12 10 Alman Türk Yunan øtalyan 8 6 4 2 0 10% 5,80% 15,50% 13,10% Kaynak: İsoplan Enstitüsü Bu oranlara bakıldığında vatandaşlarımız arasında serbest girişimci oranının Almanya ortalamasını yakalaması için yaklaşık % 100’lük bir atışla 138.000 civarında olması gerekirdi. Dolayısıyla, mevcut Türk işletme sayısı memnuniyet verici gibi görünse de, maalesef olması gereken gerçek rakamları yansıtmamaktadır. Bilindiği üzere Almanya’da yaşanan işsizlik dalgasının en çok etkilediği grubu Türkler oluşturmaktadır. Genel işsizlik oranının yüzde sekiz-dokuz civarında seyrettiği Almanya’da, Türkler arasındaki işsizlik oranı yüzde yirmi beş ile otuz arasında seyretmektedir. İşsizlikten kurtulmak isteyen Türk göçmenlerin önemli bir bölümü bu şekilde kendi işini kurma yoluna gitmiştir. Bunun yanı sıra bağımsız çalışma, daha yüksek gelir, iş hayatında yükselme ve Alman toplumunda itibar kazanma arzusu gibi faktörler de Almanya’da girişimciliğe yönelmelerinin diğer nedenleri olarak sıralanabilir. 70.000’in üzerinde olan Türk işletme sayısı gurur verici ve önemli bir gelişme olarak görülmekle birlikte yeterli değildir. Ülkedeki Nüfus/girişimci sayısı oranları incelendiğinde; Almanya ortalamasının % 10, Yunan göçmen nüfus için % 15,5, İtalyan göçmen nüfus için 13,1 olduğu ve Türk göçmenlerinin nüfus/girişimci oranın ise sadece % 5,8 olduğu görülmektedir. Vatandaşlarımız arasında mev- Hayat simsel değişikliklere bağlı olarak yüzde yirmibeş otuzlar civarında seyreden yüksek işsizlik oranıyla mücadele kapsamında, vatandaşlarımızın kendi işletmelerini kurma konusunda teşvik edilmesi de çok önemlidir. Orta vadede en az 60.000 vatandaşımızın daha kendi iş yerini kurmasının teşvik edilmesi gerekmektedir. Nüfus/girişimci oranında % 10’luk rakam yakalandığında, işsiz vatandaşlarımızın sayısında en az % 25’lik bir azalma sağlanmış olacaktır. Bu nedenle, vatandaşlarımız arasında serbest girişimci sayısının alınacak tedbirlerle kısa vadede en az iki kat artırılması gerektiği aşikardır. Almanya’daki vatandaşlarımızın yaşadıkları topluma tam anlamıyla uyumlu ve sağlıklı bir sosyal yapı oluşturabilmeleri için, eğitime, üretime ve işgücü piyasasında daha aktif bir rol almaya özendirmesini temin edecek teşvik programları ve projelerin hayata geçirilmesi faydalı olacaktır. Yukarıda belirttiğimiz istatistik ve verileri bizlere sağladığı için Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı’na da teşekkürlerimiz ileterek, hepinize sağlıklı ve bol kazançlı günler diliyorum. Gönlü ve Vizyonu Geniş Bir Kuruluş: ATİB Frankfurt-Höchst ziyareti aşağıdaki birkaç karelik resimle (gecikmeli de olsa) dikkatlerinize sunmak istedik. Hz. Mevlana’yı Alman Dostlara Anlatmak Ufku da gönlü de Mevlana gibi sayfa 14 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 geniş olan ve bünyesindeki camiye, Höchst Mevlana Camii adını veren Höchst Eğitim ve Kültür Derneği, geride bıraktığımız günlerde, “Bunter Tisch” adlı Alman grupla birlikte, Mevlana Celaleddin Rumi’yi ta- nımak ve anlamak için bir sohbet proğramı düzenledi. Bir sivil inisiyatif olarak farklı kültürlere mensup azınlıklarla diyalog çalışmalarına önem veren “Bunter Tisch”in sözcüsü Edgar Weick’ın, “camiye adını verdiğiniz Mevlana’yı biz Almanlara da tanıtın” teklifi üzerine FrankfurtHöchst Mevlana Camii yöneticileri, her yönüyle Mevlana’yı anlatan bir sohbet proğramını hazırladılar. Dernek Başkanı Şaban Duran’ın Türkçe olarak Mevlana’yı kısa tanıtımından sonra, ATİB Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Aşkar Almanca olarak, “Mevlana Celaleddin Rumi: Ein Mystiker, Dichter und Denker” başlığı altında, bir tasavvuf ehli, şair ve düşünür olarak Mevlana’yı farklı yönleriyle anlattı. Özellikle Mevlana’yı ilk defa bu proğram vesilesiyle tanıyan Almanlar, bu büyük düşünür ve gönül adamına olan hayranlıklarını dile getirdiler ve mutlaka böylesi kültürel faaliyetlerin Almanca olarak da yapılmasınının önemine vurgu yaptılar. haber .C. Köln Başkonsolosluğu Çalışma Ateşeliği, KRW Eyalet Hükümeti Çalışma Bakanlığı, Arbeitagentür, IHK gibi kurumların işbirliğince yürütülen gençlere başta meslek ve meslek yeri kazandırma amaçlı çalışmalar yürütülmeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta T.C. Köln Başkonsolosluğunun en büyük salonu gün boyu meslek vermek için öğrenci arayan iş verenlerle meslek arayan gençlere ev sahipliği yaptı. Başkonsolosluk bahçesine Federal Alman Polis Teşkilat Kurumu, Türk gençlerini camialarına katmak için kurdukları mobil stand ile başvuruları kabul ederek form ve kontak reklam ilan bülteni dağıttılar. İçerideki salonda başta Köln Büyükşehir Belediyesinin meslek yeterlilik sınavlarını kaybedenleri tekrar kazanmaları için verdikleri ücretsiz kurslardan, yurt dışında çalışmak isteyenlere danışmanlık yapan tamamen çalışma idaresiyle kontakla ça- T Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat TC. KÖLN BAŞKONSOLOSLUĞU TÜRK ÇOCUKLARINA MESLEK KAPISINI YİNE ARALADI lışan ücretsiz kurslara, Köln Sanayi Odasına başvuran yüzlerce iş verenlerin meslek eğitimi verip eleman arıyoruz diyenlere aracılık eden IHK`nın standı gibi farklı standlarla Türk gençlerine hizmet verildi. Günün proğram açılışına TC. Başkonsolosu M. Kemal Basa, Köln Çalışma Atesesi Tahsin Özdemir, KRW Eyalet Uyum ve Çalışma Ba- sayfa 16 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 kan Müsteşarı Dr. Wilheil Schaeffer, Köln Çalışma Ajansı Başkanı Bayan Roswitta Stock hem açılışta hem de zaman zaman gençlerele görüş alış verişinde bulundu. Köln`ün pilot bölge seçildiği bu çalışmada mesleğe eğilimin Türk gençleri arasında göreceli olarak % 16.5 gibi artış olduğu resmi verilere yansıdı. Köln Din Ateşeliği de başta DİTİB olmak üzere cemiyetlerde bu konuda yapılan duyurular neticesinde bu projeye başından beri katkı sağlıyor. Köln Çalışma Ateşeliği son yıllarda sembolik salon toplantıları yerine, bir babanın çocuğunun elinden tutup çocuk bahçesine, markete, camiye götürdüğü gibi gençlerin elinden tutup meslek veren kurumlara teslim ediyor. Öte yandan Köln Başkonsolosluğundaki çalışmada bazı Türk velilerin çocuklarını elleriyle getirdiği gözlendi. Köln Çalışma Ateşesi Tahsin Özdemir gazetemize yaptığı deyerlendirmede; “artık sadece danışmanlık yapmanın doğru olmakla birlikte yeterli olmadığını Pasgenau Wermitlung yani neyi nerede nasıl bulmada direk aracılık etmeye devam edeceklerini” bildirdi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Yrd. Doç. Dr. Lütfü CENGiZ Ehl-i Sünnet Çağdaş yazarlardan Muhammed Umâra’ya göre bir fırkanın ehl-i sünnete dahil oluşu izafîdir. Eğer sünnetle Hz. Peygamber’in söz ve fiilleri kastediliyorsa Şîa, Hâricîler ve Mu’tezile de ehl-i sünnetten sayılır. Zira onlar da Peygamber Efendimize uymaya çalışmışlardır. Sünnetle ashabı taklit etmek ve muhafazakârlık kastediliyorsa sadece Selefiyye ehl-i sünnete dahildir. u tabir, ehl-i sünnet ve’l-cemâat olarak kullanıldığı gibi, daha kısa bir ifadeyle ehl-i sünnet olarak da kullanılır. Ehl-i sünnet, dinin temel konularında Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve onun ashabının yolunu takip edenlerin oluşturduğu ekolün adıdır. Burada adı geçen sünnetten maksat, Peygamber Efendimizin İslâm’ın temel konularını anlama, benimseme ve uygulama tarzıdır. Yine cemaat kavramı, her devirdeki müslümanların büyük çoğunluğu karşılığında anlaşıldığı gibi, daha ziyade İslâm’ı bir bütün olarak B sonraki nesillere aktaran “Ashâb cemaati” olarak anlaşılmıştır. Dinin temel konuları denildiğinde ise, İslâm’dan olduğu kesinlikle bilinen ve “usûlü’d-dîn” diye de adlandırılan hususlar ifade edilmek istenmektedir. Buna göre ehl-i sünnet denildiğinde, özellikle itikâd sahasında görüş belirten bir gruptan ya da mezhepten söz edilmiş olmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de ehl-i sünnet tabirinin yer almadığını, ancak hadis kaynaklarında “sünnet” ve “cemaat” kelimelerinin geçtiğini ifade etmek gerekir. “Yetmiş üç fırka hadisi” olarak bilinen rivayette belirtildiğine göre, Peygamber Efendimiz ümmetinin yetmiş iki veya yetmiş üç fırkaya ayrılacağını, bunlardan biri dışındaki bütün fırkaların cehenneme, “cemaat fırkası”nın ise cennete gireceğini söylemektedir. Bu hadisin bazı rivayetlerine göre, “fırka-i nâciye”nin kim olduğu sorulmuş, Peygamber Efendimiz de, “benim ve ashabımın yolunu takip edenler” şeklinde cevap vermiştir. Şehristânî de, el-Milel ve’n-Nihal isimli eserinde, Peygamber Efendimizin yetmiş üç fırkaya ayrılacak olan ümmeti içinde yalnız kendisinin ve ashabının yolunu takip eden ehl-i sünnet ve’lcemâatin kurtuluşa ereceğini söylediğini nakletmektedir. İşte bu nakillerden hareketle “ehl-i sünnet” tabirinin ortaya çıktığını ifade etmek gerekir. Ehl-i sünnete mensup kişiye “sünnî” adı verilir. Ehl-i sünnet mensupları bunun yanında, ehl-i hadis, ehl-i cemâat, ehl-i istikamet, ehl-i hak, ehl-i iman ve ehl-i isbât gibi terkiplerle ve ilâhî sıfatları benimseyenler anlamında “sıfâtiyye” olarak, büyük çoğunluğu teşkil eden grup karşılığında “sevâd-ı a’zam” olarak da anılmaktadır. Bazen de, bu ekolün mensuplarını yermek için cebrî, haşevî gibi isim- ler kullanılmaktadır. Ehl-i sünnetin bir mezhep olarak h. III./m. IX. yüzyılda teşekkül ettiğini, bu alanda yapılan araştırmalar ortaya koymaktadır. Ehl-i sünnet ve’l- cemâatin başlangıcı ilk siyasî görüş ayrılıklarına dayanmaktadır. Zira ilk halifenin belirlenmesi sırasında yapılan tartışmalar bir tarafa bırakılırsa üçüncü halifenin şehid edilmesine kadar geçen sürede müslümanlar arasında kayda değer bir siyasî ve itikadî ihtilâf çıkmamıştır. Hz. Ali’nin hilâfeti döneminde Muâviye ve onu destekleyenlerce başlatılan siyasî mücadeleler, müslümanların savaşlarda birbirlerini öldürmeleri sonucunu doğurmuş, buna bağlı olarak iman, küfür, kader, büyük günah işleyenlerin dinî durumu gibi meseleler zihinleri meşgul etmeye başlamıştır. Hicrî I. yüzyılın sonuna doğru Emevîlerin cebir inancını siyasî amaçlarla yaymaya çalışmasına karşılık kaderin inkâr edilmesi, Hâricîlerin günah işleyen herkesi tekfire kalkışması, hayatta bulunan sahâbîleri ve diğer âlimleri bu konularda Kur’an ve Sünnetteki hükümleri irdelemeye sevketmiştir. Abdülkâhir el-Bağdâdî, Hâricîler ve Kaderiyye mensupları ile çeşitli meseleler üzerinde tartışan Hz. Ali’nin Ehl-i sünnetin ilk kelâmcısı olduğunu, Ma’bed el-Cühenî’nin görüşüne katılmayarak kaderi iman esasları arasında değerlendiren Abdullah b. Ömer’in, Kaderiyye’yi red hakkında küçük bir risale yazdığı nakledilen Ömer b. Abdülazîz’in, er-Redd ale’l- Kaderiyye adlı risaleyi kaleme alan Zeyd b. Ali’nin, kader konusunda bir risalesi bulunan Hasan-ı Basrî’nin, sonraki dönemde Hâricîleri, Kaderiyye’yi ve Şia’nın aşırı kollarını reddeden eserleri ile Câfer Sâdık’ın, yine Ebu Hanife ve İmam Şâfiî’nin Ehl-i Sünnet’in ilk tem- [email protected] silcileri olduklarını zikretmektedir.1 H. III. yüzyılın ikinci yarısı, m. IX. yüzyılın ortaları, Mutezile’nin Abbâsîler’in desteğiyle parlak bir döneme girmesinin ardından, ehl-i sünneti iki zümre temsil etmeye başlamıştır. Bunlardan biri, “Mihne”ye mâruz kalmasına rağmen akîdesini Kur’an’a, sünnete ve ashaptan itibaren gelen esaslara dayandırdığını söyleyip ehl-i bid’atı şiddetle eleştiren Ahmed b. Hanbel’in öncülüğünü yaptığı gruptur. İbn Hanbel, genel olarak ilâhî sıfatların ispatı ve haberî olanlarının te’vile tâbi tu tulmaması, Kur’an’ın ezelî oluşu ve ru’yetullah gibi konular üzerinde durmuş, inanç esaslarının nasslardan hareketle belirlenmesi gerektiğini savunmuş, böylece akaidde nakli hâkim kılmaya çalışmıştır. Bu anlayış, bütünüyle sünnet çizgisi üzerinde olduğu ve selefin ittifak etmediği meselelere dalmadığı için “ehl-i sünneti hâssa akîdesi” diye adlandırılmıştır. Halife Mütevekkil’in fermanıyla Mutezilenin etkinliğinin ortadan kaldırılması neticesinde, inanç meselelerini Kur’an ve sünnetin ışığında anlamaya çalışan hadis ve fıkıh alimlerinin saygınlığı iyice artmıştır. Özellikle “Mihne” döneminde Ahmed b. Hanbel’in başına gelenler, daha sonra kendisine büyük itibar sağlamıştır. Talebeleri ve taraftarları da bu itibarı bir güce dönüştürmüşler, hatta ehl-i sünnet şemsiyesi altında yer alan farklı grupları dışlamışlardır. Örneğin, İmam Buharî Bağdad’a geldiğinde büyük bir kalabalık tarafından karşılanmasına rağmen, kendisine Kur’an’ın yaratılıp yaratılmadığı sorulmuş, o da mana itibariyle mahluk olmadığını, ancak lafzın Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 19 dosya mahluk olduğunu söylemesi üzerine İbn Hanbel’in bir öğrencisi tarafından Bağdad’dan kovulmuş, daha da ileri gidilerek Buhara emirine gönderilen bir haber ile Buhara’ya girmesine dahi izin verilmemiştir. Benzer bir tacizin İmam Taberi’ye de yapıldığı kaynaklarda nakledilmektedir. Bu dönemde Hanbelî selefîlerin kendilerini ehl-i sünnetin tek temsilcisi olarak görüp, nassları lafzî anlamlarının dışında anlama çabasında olanlara karşı ne kadar müsamahasız oldukları anlaşılmaktadır. Nassa ve lafza bağlı olmakla öne çıkan bu kesim, düşünsel anlamda Mutezile ve diğer düşünce ekollerine karşı mücadelelerini sürdüremediler. Zira ayet ve hadis okuyarak karşı tarafın ikna edilmesi mümkün olmuyordu. İşte bu aşamada İbn Küllâb, Kalânîsî, Muhâsibî gibi bir takım zevât, inanç ve düşüncelerini akılla temellendirmeye, inanç esaslarını kelam metoduyla izah etme girişiminde bulundular. Böylelikle ehl-i sünnetin akla ve re’ye dayanan diğer kolu da ortaya çıkmış oldu. Ehl-i sünnetin genel olarak Selefiyye, Eş’ariyye ve Mâturidiyye’den müteşekkil olduğu kabul edilmektedir. Selefiyye’nin, iman esaslarıyla ilgili konularda ayet ve hadislerde bildirilenlerle yetinip müteşâbihâtın te’viline girişmeyen, bu konuda akla rol vermeyen ehl-i sünnet topluluğu olduğu bilinmektedir. Onlara göre, fıkhî konularda akıl ile delil getirme mümkün olmasına rağmen, itikad ile ilgili mevzularda aklın hüküm vermesi mümkün değildir. Onların şiârı, “Kur’an ve sünnette vârid olan nasslara Allah ve Resulünün murâdı üzere iman etmek, keyfiyetini araştırmamaktır”. Selefiyye ekolünden daha ziyade sünnî olarak kabul edilen, ehl-i sünnet ekolüne rengini veren Eş’ariyye mezhebidir. Bu ekol, İbn Küllâb’dan sonra Ebu’l-Hasan el-Eş’arî’nin önderliğinde İslam düşüncesinde hâkim ekol hüviyetine bürünmüştür. Eş’arî eserlerinde ehl-i hadîsin, özellikle İbn Hanbel’in akîdesini benimsediğini belirtmekle birlikte2 inanç esaslarını kelâmî delillerle kanıtlamaya çalışmış, Bâkıllânî, İbn Fürek, Ebû İshak el-İsferâyînî, Abdülkâhir elBağdâdî, Cüveynî, Gazzâlî ve sonraki kelâmcılar onun yöntemini geliştirerek devam ettirmişlerdir. On- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir lar meseleleri izah ederken nakli esas almış, bunun yanında akla da önem vermişlerdir. Eş’arîler, itikad sahasında aklı hâkim kılan görüş (Mutezile) ile onu mahkum edip yanlış anlayan görüş (Haşeviyye, Müşebbihe) arasında mutedil bir yol takip etmişlerdir. Diğer taraftan, Eş’arî’nîn Suriye-Irak havzasında kurduğu kelâm mektebine nisbetle akılcılığa daha çok önem veren ve kökleri Ebû Hanîfe ile onun ilmî silsilesine dayanan Ebû Mansûr el-Mâturidî önderliğindeki Mâturidiyye mezhebi de sünnî ekol içerisindeki en önemli halkalardan biridir. Bu kelam ekolü kurucusundan sonra Hakîm es-Semerkandî, Ebu’l-Yüsr elPezdevî ve özellikle Ebu’1-Muîn en-Nesefî gibi alimler tarafından geliştirilmiş ve ehl-i sünnet mezhebini güçlendirmiştir. İmam Mâturidî’nin eserlerinde kelâmî üslup daha ziyade öne çıkmaktadır. Kökleri Ebu Hanife’ye dayanmakla birlikte, meseleleri değerlendirmesinde itikâdî konuları nakilden deliller kullanarak akıl ilkeleriyle izah ve ispat etmek olarak bilinen kelâm metodunu belirgin bir şekilde kullanmıştır. Genel olarak fıkhî konularda Hanbelî mezhebine tâbi olanlar daha ziyade Selefî, Hanefî olanlar Mâturidî, Şâfiî olanlar ise Eş’arî olarak bilinmektedir. Mâtürîdiyye ile Eş’ariyye’nin temsil ettiği Sünnî akîdeyi benimseyenlere, Selefiyye’nin alternatifi olarak “ehl-i sünnet-i âmme” de denilmiştir. Günümüzde Selefiyye, Eş’ariyye ve Mâturidiyye’den oluşan Ehl-i sünnet, % 90’ın üstünde müslüman çoğunluğunun mezhebi durumundadır. Eş’arîler’den Abdülkâhir elBağdâdî, ehl-i sünnetin sekiz grubu içine aldığını ifade etmektedir. Ona göre ehl-i sünnet; • Râfizîler, Hâricîler, Cehmiyye, Neccâriyye gibi ehl-i bid’atın görüşlerini reddeden kelâm âlimleri, • Evzâî, Sevrî, İbn Ebî Leylâ gibi zevâtın dahil olduğu hem re’y ehli, hem de hadis ehli olan büyük fakihler ve mensupları, • Hadis alimleri, • Ehl-i bid’ate meyletmeyen sarf, nahiv ve edebiyat alimleri, • Sapık fırka mensuplarının yorumlarına itibar etmeyen tefsir ve kıraat alimleri, • İlim ve basiret sahibi sûfî zâhidler, sayfa 20 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 • Kâfirlere karşı mücadele eden mücahidler, • Ehl-i sünnet akidesinin hakim olduğu beldelerin ahalisinden oluşmaktadır.3 Çağdaş yazarlardan Muhammed Umâra’ya göre bir fırkanın ehl-i sünnete dahil oluşu izafîdir. Eğer sünnetle Hz. Peygamber’in söz ve fiilleri kastediliyorsa Şîa, Hâricîler ve Mu’tezile de ehl-i sünnetten sayılır. Zira onlar da Peygamber Efendimize uymaya çalışmışlardır. Sünnetle ashabı taklit etmek ve muhafazakârlık kastediliyorsa sadece Selefiyye ehl-i sünnete dahildir. Kelâm, mezhepler tarihi ve konuyla ilgili diğer eserlere bakıldığında ise Ehl-i sünnet, genellikle Selefiyye, Eş’ariyye ve Mâturîdiyye’yi kapsayan bir tabir olarak kullanılır. Nasıl Mutezile ve Şia fırkalarının kendilerine ait genel prensipleri ve ilkeleri söz konusu ise ehl-i sünnetin de genel ilkeleri bulunmaktadır. Acaba hangi prensipleri benimseyen insanlar, sünnî ya da ehl-i sünnet mezhebine mensup olarak kabul edilmektedir? Bu hususlar üzerinde Eş’arî, Bağdâdî, İsferâyînî ve Muhammed Pezdevî gibi kelamcılar görüş belirtmişlerdir. Ancak burada bütün konu başlıklarını saymak meseleyi uzatacağı düşüncesiyle bazı prensipleri zikretmek daha doğru olacaktır. Buna göre maddeler halinde ifade edecek olursak, • Alemin varlığı ve hakikati insan tarafından bilinebilecek bir husustur. • Alem bütün ayrıntılarıyla Allah tarafından yaratılmıştır. • Allah’ın zâtından ayrılmayan ezelî sıfatları vardır. • Allah’ın ahirette görülmesi mümkündür. • Kader haktır, fakat kul için bir zorlama söz konusu değildir. • Peygamberler ve mucizeleri, veliler ve kerametleri haktır. • Allah kelamı ezelîdir, ses ve harflerden müteşekkil değildir. • Ahiret ahvâli, cennet, cehennem, sırat, mizan vb. haktır. • Ehl-i kıble tekfir edilemez. Fazilet sıralaması, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali şeklinde olmalıdır. Ayrıca Ashâbın hepsi muhterem ve güvenilir insanlardır. Hiçbiri için kötü bir sıfat yakıştırılmamalıdır.4 Hayat İşte bu ve buna benzer hususlar, ehl-i sünnetin umumî prensipleridir. Ehl-i sünnet âlimleri bu temel görüşleriyle bir taraftan nasların ruhuna uygun, çoğunluğun tasvibini almış tutarlı bir inanç şekli ortaya koymayı, diğer taraftan İslâm’ın dışındaki din mensuplarının benimsediği bâtıl inançlarla bazı müslüman grupların ileri sürdüğü bid’at telakkilerini cevaplandırmayı amaçlamışlardır. Selefiyye, Eş’ariyye ve Mâturîdiyye âlimlerince yazılan akaid ve kelâm kitapları ehl-i sünnetin asıl literatürünü oluşturmakla birlikte özellikle ehl-i sünnet adı kullanılarak telif edilen çeşitli eserler de vardır. İmam Mâturidî’nin Te’vîlâtü ehli’s-sünne, Tahâvî’nin el-’Akîdetü’t- Tahâviyye diye de bilinen Beyânü akâidi ehli’s-sünne ve’l-cemâa, Cüveynî’nin Lümau’l-edille fî kavâidi ehli’s-sünne, Ebu’l-Berekât en- Nesefî’nin Umdetü’l-’akâid li ehli’s-sünne ve’l-cemâa adlı eserleri bunlardan bazılarıdır. * Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğr. Üy. Kaynaklar: 1 Bağdâdî, el-Fark beyne’l- Fırak, s. 362-363, Beyrut, 1993. 2 Eş’arî, el-İbâne an Usûli’d- Diyâne, s. 34, Beyrut, 1994. 3 Bağdâdî, el-Fark, s. 313-318. 4 Bağdâdî, el- Fark, s.323. Genel Kaynaklar: Eş’arî, el-İbâne an Usûli’d- Diyâne, Beyrut, 1994; Mâturidî, Te’vîlâtü ehli’s- sünne, Beyrut, 2004; Tahâvî, Beyânü akîdeti ehli’s- sünne ve’lcemâa, Beyrut, 1993; Bağdadî, elFark beyne’l- Fırak, Beyrut, 1993; Cüveynî, Lumau’l- edile fî kavâidi ehli’s- sünne, Kahire, 1965; Ebu’lBerekât en- Nesefî, el- Umde fî akâidi ehli’s- sünne, Malatya, 2000; İbn Haldun, Mukaddime, çev. Süleyman Uludağ, s. 1093- 1192, İstanbul, 1991; Bekir Topaloğlu. Kelâm İlmi Giriş, s. 109-149 İstanbul 1981; Yusuf Şevki Yavuz, Ehl-i Sünnet, DİA, c. 10, s. 525- 530, İstanbul, 1994; Mevlüt Özler, İslam Düşüncesinde 73 Fırka Kavramı, s. 21- 28, İstanbul, 1996; Bekir Topaloğlu- İlyas Çelebi, Kelam Terimleri Sözlüğü, s. 78, İstanbul, 2010; Şerafeddin Gölcük- Süleyman Toprak, Kelam, s. 47- 61, Konya, 2001; Cafer Karadaş, Mezhep- İsim Münasebeti ve Ehl-i Sünnet Topluluğuna Verilen İsimlere Dair Bir Değerlendirme, Marife Dergisi, s. 7- 24, Konya, 2006. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Din Dersi Tartışmalarındaki Son Gelişmeler Engin KARAHAN Kısa Bir Analiz Kamuoyunda İslam hakkında bir tartışma yürütülürken her zaman aslında konu İslam olmuyor. Böylece İslam ve Müslümanların entegrasyonu konuları, eşitlik ilkesi üzerine bina olan Almanya’nın anayasal hukuk düzenini sorgulamak için istismar ediliyor. Burada mağdur duruma düşenler ilk etapta Müslümanlar olsa da, öyle görünüyor ki Müslümanlar bu alanda daha fazla yalnız kalmayacaklar. 0 yıldan fazla bir süredir, Almanya’da okullarda İslam din dersi verilmesi ile ilgili tartışmalar yapılıyor. Bu tartışmalar, çeşitli eyaletlerde farklı muhataplar ve farklı yaklaşımlarla devam ediyor. Eyaletin birinde yerel bir veli derneği ile tüm eyaleti kapsayacak bir sözde din dersi programı oluşturulurken, bir diğerinde Müslümanlar için istisnaî özel düzenlemeler getiriliyor. Ne var ki, bu müzakerelerde Müslüman cemaatlerin beklenti ve önerileri neredeyse hiç yer almıyor. 3 Okul ve din politikası, ilgili eyaletlerin yetki alanında bulunması sebebiyle, din derslerinin oturabilmesi için o eyalete has kimi özel durumların da dikkate alınması gerekirse de, bunun esas olarak anayasa hukukuna uygun bir çerçeveye oturması gerekiyor. Buna göre, kamu okullarında inanç eksenli bir din dersi ancak bir dinî cemaat ile işbirliği halinde verilebilir. Din derslerinin hukukî çerçevesi apaçık ortadadır. Okullarda, uzun yıllardan beri Katolik ve Protestan din dersleri veriliyor. Böylece gerek işbirliği yapılan dinî cemaatlerin gerek devletin uyduğu, devletin tarafsızlığını zedelemeden ilgili dinî cemaatin kendi inançlarını öğretebilmesini garanti eden süreç ve kurallar oluştu. Müslüman Dinî Cemaatlerin Beklentileri Müslüman dinî cemaatlerin beklentisi, yerleşmiş bulunan bu çerçevenin devam etmesi yönünde. Müslüman cemaatler özel muamele değil, eşit muamele istiyorlar. Ancak tam da bu eşit muamele beklentisi ilgili eyaletler tarafından sorgulanıyor. Diğer dinî cemaatler kamu okullarında din derslerini Anayasanın 7. maddesinin 3. fıkrasına göre verebilirken, Müslümanlar için ya özel bir kanun çıkarılmak ya da başka özel yollar bulunmak isteniyor. Bu tür özel çözümler ise mevcut sorunları çözmek yerine aslında yeni sorunlar ortaya çıkarıyor. Zira, Anayasanın 7. maddesinin 3. fıkrasına göre, örneğin, bir kamu sözleşmesi temelinde bir din dersi yerine, böylece, özel yollarla Müslümanların entegrasyonu tartışılıyor. Ama böyle bir özel yol Müslümanların eşit katılımını değil, aksine, dışlanmaları için oluşan zemini kuvvetlendiriyor. Böylesi özel yollar, bir taraftan Müslüman cemaatlerin bir dinî cemaat olarak konumunu ikinci sınıf bir konuma yerleştirirken, diğer taraftan da, Almanya’daki devlet-din ilişkilerindeki dengeyi bozuyor. Müslüman dinî cemaatlerden bir dinî cemaat olma statülerinden vazgeçmeleri, hattâ anayasal garanti altında bulunan İslam din derslerine etki etme haklarını yalnızca kısıtlanmış olarak kullanmaları bekleniyor. Müslüman dinî cemaatlerin, din derslerinin şekillendirilmesi çalışmalarına, yalnızca, ya bir veli derneği statüsünde katılması isteniyor, ki bu durumda anayasal ölçülere göre bir etkinlik söz konusu olamayacaktır ya da Müslüman dinî cemaatlerin, bu yetkilerini bir Danışma Kurulu’na devretmesi bekleniyor. Bu Danışma Kurulu üyelerinin sadece bir kısmı dinî cemaatlerin temsilcilerinden oluşacaktır. Eğer Müslüman veli ve öğrencilerin bu derslere güven duymaları ve rağbet göstermeleri isteniyorsa, o zaman her şeyden önce bu derslerde söz konusu dînin mensublarının temel din algıları ve prensiblerinin yer alması gerekiyor. Siyasî basiret sahibi olmanın, bu güveni, Müslümanları dışlama ve “evcilleştirme” mekanizmaları ile muhatap etmekten geçmediğini bilmek gerekir. İslamî Dinî Cemaatleri İçin Yapılan Ayrıcalıklı Muamele’nin Eleştirisi Aslında, Müslümanları ikincil bir konuma iten uğraşlara karşı ortaya konulan eleştiriler sadece Müslüman cenahtan gelmiyor. Kuzey Ren [email protected] Westfalya Eyaleti’inde kamu okullarında İslam din derslerinin verilebilmesi için tasarlanan müslümanlara özel yasanın tartışmalarında, Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi’nin (KRM) tasarısı ile ilgili açıklamasında dile getirtiği eleştiri noktalarının pek çok uzman tarafından da onaylandığını gösterdi. Çok sayıda uzman tasarının anayasal çerçevede problemli olduğuna dair somut örnekler verdi. Aynı uzmanlar, bu tasarının yasalaşması durumunda anayasaya uymayacak olan bir kanunun ortaya çıkacağı uyarısında bulundular. Tasarının taraftarları ise, siyaseten gerekli bir adım atıldığını savunsalar da, tasarının hukukî sıkıntılarını onlar da red edememektir. Özellikle tasarıda İslamî dinî cemaatlerin konumunun değerlendirilmesi eleştirilere yol açtı. Burada, “anayasa hukukunun kısmen ilgası” uyarısı yapıldı. Çünkü, anayasaya göre bir dinî cemaat olmadan, din dersleri verilememesi gerekiyor. Uzmanların çoğunluğuna göre, eyalet hükümetinin Müslüman dinî cemaatlerin eksiklikleri olduğuna dair argümanlarının bir karşılığı yok. Cami cemaatlerinin bir dinî cemaat olup olmadığı da tartışma götürmeyen bir konu olarak kabul edilmekte. Mevcut çatı dernekleri de bu durumda ya bu dinî cemaatlerin bir araya geldiği bir dinî cemaat, ya da en azından cami cemaatlerinin temsilcileri olarak bulunuyorlar. Her iki durumda da eyalet bu kurumlarla anayasaya uygun bir din dersi düzenleyebilirler. Aksi takdirse, bu yasa tasarısına göre verilecek olan sözde bir İslam din dersinin içerik olarak gerçekten de bir İslam din dersi olup olmayacağı kuşkulu olacaktır. Bunun da ötesinde, Müslüman cemaatlerin bu derslere etkisi oldukça kısıtlı olacağı Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 21 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir için önerilen bu yeni din dersi, sadece mevcut İslam bilgisi derslerinin biraz geliştirilmiş şekli olacak. Yasa tasarısının şimdiki şekline göre öngörülen Danışma Kurulu, İslamî cemaatlerin cemaat olma haklarına karşı da bir müdahele olarak değerlendirilmekte. Özellikle, kurulun İslamî cemaatlere mensup olmayan üyelerinin herhangi bir meşruiyeti yok. Çünkü söz konusu bu üyelerin hiçbirinin herhangi bir İslamî cemaat tarafından görevlendirilmesi sözkonusu değil. Uzmanlar, Danışma Kurulundaki cemaat temsilcileri ve sözde bağımsız üyeler arasındaki bir enelerdir olduğu gibi bu yıl da Walldorf Teşkilatı Açık Cami Günü faaliyetlerine sahne oldu. Birebir alakadar olunan misafirlere cami gezdirildi ve Efendimiz ile alakalı aktarılan yanlış malumatlara karşı dikkatli olmaları tavsiye edildi. Camide misafirlere ibadet edilen mahal dışında hafta sonlarında din eğitiminin gerçekleştirildiği diğer mekanlar da gösterildi. Ziyaretçilerin de yakından müşahade etme imkanı bulabildiği öğle namazının ardından imam Bilal Kaçmaz kısa bir konuşma yaparak medyada İslam ve Müslümanlarla alakalı çok sayıda yanlış intibanın uyandırıldığını söyledi. Efendimiz hakkında yanlış bilgilerin yayılmaya çalışıldığına da dikkat çeken Kaçmaz, dinleyicileri bu konuda uyanık olma- ihtilaf halinde, devletin temsilcisi olarak Eğitim Bakanlığı’nın İslam dininin ne olup olmadığı konusunda karar vermesinin söz konusu olabileceği uyarısında bulunuyorlar. Uzmanlara göre bu durumda, anayasanın öngördüğü devletin dîni konularda tarafsızlığı ilkesi ağır bir şekilde ihlal edilmiş oluyor. Eleştirilerin bu noktalarının yalnızca Kuzey Ren Vestfalya eyaleti için yapıldığını sanmak yanlış olur. Söz konusu edilen sorunlar farklı şekillerde de olsa ilgili tüm eyaletlerde söz konusu. Bu zamana kadar İslam din derslerinin verilmesinin başarılamamasının sebebi ne hukukî çerçeve eksikliği, ne de İslamî dinî cemaatlerin statüsüdür. Bu başarısızlığın sebebi, tartışmaları sürekli bir şekilde sıfır noktasına geri çeken eyalet hükümetleri nezdindeki siyasî irade yoksunluğudur. Aslında Müslüman dinî cemaatlerin statüleri üzerindeki tartışma aslında göstermelik bir tartışmadan öte bir tartışma değildir. Çünkü eyaletler istese, hemen bugün mevcut İslamî dinî cemaatlerle, anayasanın 7. maddesinin 3. fıkrasına göre bir İslam din dersi uygulamaya koyabilir. Bunun yerine hâlâ, Müslüman slam Toplumu Milli Görüş Ingolstadt Şubesi bu sene ikincisini gerçekleştirdiği Kermes organizasyonunu Somali için ‘Afrika’da ölümün adı açlık olmasın’ başlığı altında düzenledi. Hava şartlarınında olumlu etkilediği programa duyarlı vatandaşlarımız ve Alman vatandaşlar tarafından yüksek seviyede katılım sağlandı. Türk mutfağının eşsiz lezzetleri, Çocuk Şenlikleri ve Açık Artırımların sunulduğu kermes Tuna Nehri kenarında organize edildi. Yardımların Hasene (IGMG Sosyal Yardım Derneği) aracılığı ile Somali’ye göndereceklerini açıklayan Şube Başkanı Emsal Altıntaç’ın, Ingolstadt’da faaliyet gösteren diğer islami kuruluşların yönetici ve cemaatlerinin katılımlarını görmesiyle birlikte ayrıca mutlu olduğu kaydedildi. Böylesine bir organizasyonun beraberinde getirdiği tatlı yorgunluğu katılanların memnuniyetleri ile gideren Başkan Altıntaç, sponsorlara ve emeği geçen herkese teşekkür etti ve çalışma arkadaşlarını, Kadınlar Teşkilatı’nı, Gençlik Teşkilatı’nı ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nı koordineli çalışmalarından ötürü tebrik etti. İ Açık Cami Günü 2011 Walldorf ya davet etti ve “Hakkında anlatılanlar ile onun hayatı kati surette örtüşmemektedir. Peygamberimiz merhamet ve adalet timsali idi” şeklinde konuştu. Konuşmanın ardından misa- firlere Türk mutfağının lezzetleri takdim edildi ve sohbetler derinleşti. Bir ziyaretçi ise sair zamanlarda camiyi görmek için zaman bulamadığı için Açık Cami Günü'nün tertiplenmesine devam edilmesini rica etti. Üçüncü: Siyasi İrade Eksikliği İslam Din Derslerinin Önündeki En Büyük Engeldir İ öğrenci, veli ve dinî cemaatlerin aleyhine olacak bir temsili tartışma yürütülüyor. Çünkü, kamuoyunda İslam hakkında bir tartışma yürütülürken her zaman aslında konu İslam olmuyor. Böylece İslam ve Müslümanların entegrasyonu konuları, eşitlik ilkesi üzerine bina olan Almanya’nın anayasal hukuk düzenini sorgulamak için istismar ediliyor. Burada mağdur duruma düşenler ilk etapta Müslümanlar olsa da, öyle görünüyor ki Müslümanlar bu alanda daha fazla yalnız kalmayacaklar. IGMG Ingolstadt Şubesi’nden SOMALİ Yararına Kermes! S slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, CDU Grup Başkanı Christian Wagner ve CDU Grubu Eğitim Politikaları Sözcüsü HansJürgen Irmer’in İslam din dersinin başlatılmasına karşı çıkan açıklamaları hakkında “Hessen’de İslam din dersi etrafında yapılan aktüel tartışmalar maskeleri düşürüyor” dedi. Entegrasyon Bakanı Jörg-Uwe Hahn (FDP) ise genel olarak okullardaki din dersini tartışmaya açtı. Üçüncü konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Wagner ve Irmer’in açıklamaları İslam din dersinin başlatılmasındaki esas sorunun siyasi irade eksikliği olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Diğer eyaletlerde olduğu gibi Hessen’de de İslam din dersinin başlatılamamasının sebebi bu irade eksikliğidir. Müslüman dini cemaatlerin statüsü meselesi suni bir tartışmadan başka birşey değildir. NRW Hayat Eyaleti’nde İslam din dersine ilişkin kapsamlı yasa tasarısı oturumu şunu göstermiştir: Eyaletler gerçekten isteselerdi bugün bile Müslüman dini cemaatlerle beraber anayasanın 7.maddesinin III. fıkrasına uygun şekilde İslam din dersini başlatabilirlerdi. Oysa bunun yerine hala Müslüman öğrenciler, aileler ve dini cemaatler aleyhine işler şekilde sorumlulukları hep başkasına atan bir siyaset yürütülmektedir. Kamuoyundaki tartışmalarda başlığın ‘İslam’ olması, muhtevanın gerçekten İslam’la olduğu anlamına gelmiyor. İslam ve Müslümanların entegrasyonu meselesi maalesef sürekli Almanya’nın anayasa din hukukunu genel anlamda tartışmaya açmak için kötüye kullanılıyor. Müslümanlar bundan dolayı ilk kez mağdur olmuyorlar, fakat görünen o ki, mağduriyet konusunda uzun süre yalnız kalmayacaklar. Dolayısıyla bu durumda Entegrasyon Bakanı’nın tartışmalara tepkisi sadece CDU’yu değil, kiliseleri de harekete geçirmelidir. Hessen’deki Müslümanlar ise aktüel tartışmalara bakıp Jörg-Uwe Hahn’ın sözlerine güvenerek tek başlarında din dersinin başlatılması için başvuru yapmakla doğru davranıp davranmadıklarını kendilerine sormalılar. Ne olursa olsun artık her eyalette eyalet dini cemaatlerinin tesis edilmesi için ciddi adımların atılması zorunlu hale gelmiştir. Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) bu konuda bugüne kadar olan çalışmalarını yoğunlaştırmakla yükümlüdür, çünkü ancak eyalet dini cemaatlerinin tesis edilebilmesi halinde süreci engelleyen siyasilerin argümanları boşa çıkacaktır.” sayfa 22 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Wuppertal Yunus Emre Camii kapılarını açtı GMG –Düsseldorf Bölgesi Wuppertal Şubesi her sene olduğu gibi bu yıl da düzenlediği Açık Kapı Gününde ziyaretçilerle dolup taştı. Her yıl gerçekleştirilen Açık Kapı Gününe katılanların sayısı gittikçe artamakta. I Cemiyetin ekip ve programı olarak gayet hazırlıklı olmasının bir sonucu. Açık kapı Günü etkinliklerinde ziyaretçilere müslümanın günlük yaşantısı, camilerin sosyal hayata olan katkıları, camilerin bölümleri ve anlamı gibi bir çok konular gençler tara- fından detaylı bir şekilde bilgiler verildi. Caminin fiziki görünümüne önem vermekle beraber müslümanın hasleti olan tebessüm ve güleryüzlü misafirperver olmak gibi özelliklerinin de yansıtılması bu tür organizelere ilgiyi daha da artırıyor. Cemiyet ve Gençlik olarak üzerlerine düşen her türlü hizmeti sunduklarını ifade eden yetkililer, “Burada bizlere çok büyük sorumluluklar düşüyor, ulaşabildiğimiz kimselerin gelmeleri bizi ne kadar sevindiriyorsa kendilerine ulaşamadığımız kişilerden dolayı da kendimizi sorumlu tutuyoruz. Daha sonraki toplantılara bu duyarlılıkla hareket ederek daha fazla kitleye ulaşmak için çaba sarfedecegiz” dediler. Programa katılanların isimleri ve konuşması: SPD’den Yabancılar Temsilcisi Arif İzgi SPD Nordstadt Sorumlusu ve Çepni Derneği Yöneticisi Emsalettin Temel Arif İzgi şunları söyledi. “Biz bu ülkenin vatandaşıyız ve burada kalıcıyız, uyumu sağlamalıyız” dedi. Uyumsuzlar da biz Türkler miyiz diye sorulduğunda; “Hayır ama Almanlar bizi öyle görüyor- lar. Burada fazla Türk var maalesef Türklerin uyum problemi yok. Burada en çok partilerde ve her yerde görevler aldık” dedi. Uyumdan Sorumlu Bay Lemman’ın konuşması: “Wuppertal`da 20 binden fazla çocuk yaşıyor düşük gelirli ailelerin çocuklarına yapılacak yardımlarımız Nachhilfe vs gibi yardımlar başlatıldı bunlardan herkesin haberi yok sadece 5 bin çocuk yardım alıyor çocukların spor yapmalarına kadar herşeyleri ödeniyor” dedi. Programa; Kilise temsilcileri, Polis teşkilatı temsilcisi, Westdeutschezeitung muhabiri, IGMG Düsseldorf Bölgeden Ahmed Turan Koçyiğit ve Bektaş Köroğlu, Cemiyet Başkanı Celal Akgün, Hüsnü Çakmak da katılımcılar arasındaydı. Cemiyet Başkanı Abidin Temel emeği geçen herkese gazetemiz aracılığıyla da teşekkür etti. Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 23 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ATİB Gençlik Kolları 2. Dönemde İlk Kampını Wiesbaden'de Gerçekleştirdi eçtiğimiz günlerde 2. Döneme merhaba diyen ATiB Gençlik Kolları Özel Eğitim kadrosu, ilk kampını Wiesbaden'de gerçekleştirdi. Kampın açılış konuşmasını yeni atanan Özel Eğitim Sorumlusu Aslıhan Öner yaptı. Öner, bi- G rinci dönemin eğitim ağırlıklı geçtiğini ikinci döneminde pratik ağırlıklı olacağını belirtti. Gençlerin sabırsızlıkla beklediği ilk dersi Oğuzhan Aksoy ve Dr. Nazife Dinç farklı bir yöntem ile gerçekleştirdi. ''Şuurlu Öztanıtım'' isimli derste gençlerden kamera karşısında ken- sayfa 24 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 Hayat dilerini bir dakika içerisinde tanıtmaları istendi ve sonrasında da kendileri ile birlikte değerlendirildi. Gençlerin ilgisini çeken ve özgüvenlerini pekiştirmede yardımcı olan bu dersten sonra, geçen dönem bölgelerde başlatılan eğitim çalışmalarının son durumu ele alındı. Mehtap Yücel, Neslihan Aksoy ve Alperen Akçay`ın değerlendirmesini yaptıkları bu derste, gençler eksiklerini ve daha iyi yapmaları gereken şeyleri görme imkanı buldu. Öğle yemeğinin ardından birlikte öğle namazı kılındıktan sonra günün üçüncü dersini AYÖG Başkanı Gülden Bayrak gerçekleştirdi. Gruplara ayrılan gençler ''ATİB'de yenileşim süreci'' adı altında ''Eğitim'', ''Faaliyet'', ''Basın'' ve ''Yönetim'' başlıkları altında yeni fikirler ve metodlar üreterek bunları diğer gruplara sundu. Günün son dersinde eski Özel Eğitim Başkanı Neslihan Aksoy gençlere ''Yönetim Metodları''nı sundu. Kampa katılan geleceğin yönetici adaylarına örnek bir yöneticinin nelere dikkat etmesi gerektiğini anlattı. Yönetim hayatında en önde gelen unsurların bazılarının sakinlik, soğukkanlılık, iyimserlik, istek, hedefe odaklanma ve azmin olduğunu algılayan gençler başarılı bir yöneticinin nasıl olması gerektiğini tasarladı. Yoğun geçen ilk gün beraberce kılınan akşam namazı ve beraber yenilen yemek sonrasında ocak başı sohbeti ile son buldu. Kampın ikinci gününde ilk ders Aslıhan Önerin gerçekleştirdiği ''Teşkilat yapılanması ve İletişim'' oldu. Günümüzde teşkilat içi ve teşkilat dışı başarılı iletişimin nasıl oluştuğunu ve özellikle insanlar arası iletişimde nelere dikkat edilmesi gerekildiğini anlattı ve iletişim aksaklıklarına da değindi. Özel Eğitim Kampının son dersinde Mehmet A. Çelebi uzun bir zaman dilimini kapsayacak olan ''Gençlik Kolları Çalışma Paketleri'' projesini sundu ve paketler hakkında gençleri bilgilendirdi. Verimli geçen kampın değerlendirmesinden sonra gençler bir dahaki kampta görüşme ümidi ile Wiesbaden'den ayrıldı. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir 2011 KURBAN KAMPANYASI’NDA AĞIRLIĞIMIZ SOMALİ VE DOĞU AFRİKA OLACAK asene - IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V. Başkanı Zeki Toprak 5 günlük Somali ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada 3 kıtada, 50 ülkede 290 gönüllü ile gerçekleştirecekleri kurban kampanyasından bahsetti. 2011 Kurban Kampanyası çalışmalarını hummalı bir şekilde sürdürdüklerini ifade eden Toprak, kampanyaya dönük olarak şunları söyledi: “2010 Kurban Kampanyası’nda Pakistan’a yaşanan sel felaketi dolayısı ile ağırlık verdik. Bu yıl da ağırlığımız Somali’de ola- H cak. Milyonlarca insanın etkilendiği kuraklıktan dolayı, bu kampanyada vereceğimiz ağırlıkla bölge insanın yanında olduğumuzu hissettirmemiz gerekiyor. Kurban bayramına bir ayın kalıdığı şu günlerde, yardımseverlerimizin bu hissiyatla kampanyamıza destek vermelerini bekliyoruz. 2011 Kurban Kampanyası çalışmalarını iki ay önceden başlattık. 3 kıtada, 50’den fazla ülkede 300’e yakın gönüllümüzle kampanyamızı gerçekleştireceğiz inşallah. Ekim ayının başında Kerpen’de Kurban Ke- Sayın Müşterilerimiz; 20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak istiyoruz. Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a kadar ücretsiz yemek kursları yapılacaktır. AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi: Su ve yağ ilave etmeden pişirme Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme Zaman ve enerji tasarrufları Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße 18`deki büromuza sizleri de bekleriz. Saygılarımla. sim Gönüllüler Toplantısı’nda ülkelere gidecek gönüllülerimizle biraraya geldik. Katılım müthişti, gönüllülerimizin motivasyonu harikaydı. Kurban bayramından bir hafta önce de gönüllülerimiz belirlenen ülkelere gruplar halinde gidecekler.” SOMALİ’DE KALICI PROJELERİMİZLE VARIZ Hasene - IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V. Başkanı Zeki Toprak geçen hafta Somali’ye yaptığı 5 günlük ziyarette bölgede kalıcı projeler ortaya koymak için araştırmalarda bulundu. Toprak, bölgede yapılan araştırmalara yönelik şunları paylaştı: “Somali için elimizde bulunan miktarları bölgede kalıcı projelere dönüştürmek istiyoruz. Zira kalıcı projeler bölgede bir defalık değil, sürekli mazlum ve mağdur bölge insanının ihtiyaçlarına cevap verebilecektir. Bu bağlamda Kenya’da Dadaab kampında incelemelerimiz oldu. Somali Mogadişu’da önceden yetimhane olarak kullanılan yeri inceledik. Bölgede yaşanan iç savaş geride fazla sayıda yetim bırakmış. Bunlara kalıcı projelerle sahip çıkmamız gerekiyor. Yine Mogadişu’da aşevi, okul, mescid, kur’an kursu ve genç bayanlara yönelik dikiş kursları verilebilmesi için çalışmaların startını verdik. Önümüzdeki günlerde inşaat çalışmaları başlayacak. İnşallah hayata geçecek aşevi ile günde 2.500 - 3.000 aileye sıcak yemek dağıtma imkânını elde edeceğiz. Yapılacak okulda 200 öğrenci eğitim görecek. 40 dikiş makinası bulunan bir kursla bayanlara dikiş eğitimi verilecek ve böylece geçimlerini kendilerinin sağlamaları için güzel bir fırsat sunulmuş olacak. Somali’de yapacağımız bu kalıcı projelerin devamı gerek Somali’de gerekse mazlum ve mağdurların bulunduğu diğer bölgelerde devam edecek. Kalıcı projeleri bizler için daha fazla öneme sahip. Çünkü kalıcı projeler ihtiyaçları gidermede süreklilik arzedecek ve aynı zamanda bölge insanının kendi ayakları üzerinde durabilmesi için imkân sunacaktır. Ayrıca bölgede açılan su kuyuları ile de su soruna kalıcı çözümler getirilmektedir” dedi. Aşağıdaki hesap numarasına bu çalışmalara destek olmak için yardımda bulunabilirsiniz. IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V. Banka: Kreissparkasse Köln Banka kodu: 370 502 99 Hesab No.: 0184273164 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 25 sayfa 26 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Murat KUBAT Kurban: Teslimiyet ve Adanmışlığın Zirvesi Kurban dünyayı ahirete kurban etmektir; elindeki imkanları o bilinçle kullanarak ve harcayarak. Kim için? Kendisine hayatı veren İrade için. O zaman kurban edilmiş bir hayatın akıbeti/ahireti bayram olacaktır. Dünyayı ahirete kurban etmekten kastımız elbette dünyadan el etek çekmek değil; dünyaya tamah etmemek, dünyaya bel bağlamamak, geçici olana geçici olduğu kadar rağbet etmek olarak anlaşılmalıdır. amazan ayında vahiyle yeniden buluşan, vahyin kendisine sağladığı bütün imkânların farkına bir kez daha varan, kendisini bu mânada yenileyen mü’minin, Ramazan ayının ardından vereceği sınav kurban, kurbiyet, yani yakınlaşma sınavı olacaktır. Vahiyle donanan mü’min elbette kendisini Rabb’e yakınlaştırmak için pratik zeminde vesileler arayacaktır. İşte kurban bu mânada en güzel yakınlaşma vesiledir. Teslim olmadan yakınlaşmak, yakınlaşmadan adanmak mümkün olmaz. Allah’a kendilerini adayanlara baktığımızda kendilerini O’na yakınlaştırmak için vesileler aradıklarını görürüz. Yakınlaşabilmek için, insan olmamız ve inanıyor olmamız vechi ile taşıdığımız sorumlulukları kuşanmamız gerekmektedir. İnsan, sorumluluk alabilen, sorumlu davranabilen ve de davranmak zorunda olan bir varlıktır; iman ederek teslim olduğunu alenen ibrâz ettikten sonra Allah’a karşı sorumluluklarını yerine getirirken ya Habil rolünü örnek alır veyahut da Kabil kompleksi ile hareket eder. Hz. Âdem’in iki oğlu üzerinden bizlere su- R nulan bu iki özünde farklı davranış ve sonucu Mâide Suresinin 27. ayetinde şu şekilde ifade edilir: “Ve onlara gerçeği göstermek için Âdem’in iki oğlunun kıssasını anlat; nasıl ikisinin birer kurban sunduklarını ve birinden kabul edildiği halde diğerinden kabul edilmediğini...”. Habil elindeki olanın en iyisini Allah yolunda vermiş, göstermiş olduğu bu yaklaşım Allah’a yakınlaşmasına vesile olmuşken; Kabil sahip olduğu şeylerin en çürüğünü, en kötüsünü Allah yoluna layık görmüş ve bu yaklaşımıyla Allah’a yakınlaşmasına kendi eliyle engel koymuştur. Demek ki Allah yoluna sunulan kurban, bizatihi kurbanların kabulü için yeterli olmamaktadır. O eylemi gerçekleştirmek kadar, nasıl gerçekleştirdiğimiz de önem arzetmektedir. Habil elinde olanın en iyisini Allah’a sunarken elinin altındakileri sahip olduğu bilinci üzerinden değil, onların emanet olduğu bilinci üzerinden hareket etti; Kabil ise elinde olanın mutlak sahibiymiş gibi davrandı ve elinde olanların en kötüsünü Allah’a adamak için layık gördü. Sahibi olduğunu düşündüğümüz şeylere ne kadar sahip olduklarımızla alakalı tasavvurumuz, Allah için vermek ya da vermemek; O’nun yolunda harcamak ya da harcayamamak karşısında aldığımız tavır en belirgin kriter olacaktır. Sahip olduğumuzu sandığımız şeylerin sahibi biz değilsek; sahip olduğumuz bize imtihan gereği verilmiş ise, bu imtihanın neticesinde sahip olduğumuzu paylaşmak yahut paylaşmamak sınavına tabii tutuluyoruz demektir. Sahibi olduğu şeylere mutlak sahibiyet edasıyla davrananlar ise paylaşmakta zorluk çekecek, paylaşanları dahi anlamakta zorlanacaklardır. Bütün varlığını kendisine borçlu olduğu Allah karşısında mutlak sahibiyet rolü ve tavrı en hafif ifade ile hoş durmayacaktır. Hayatının nerede ve ne zaman biteceğini bilmeden yaşayan insan teki, kendisine verilen ömrün içerisinde asla bu dünyada hakiki manada ulaşamayacağı gerçek mutluluk diyarı cenneti aramaktadır; ona ulaşmaya çalışmaktadır. İnsanlığın rahat ve konfor noktasında geldiği noktaya ve ulaşmak istediği yöne baktığımızda bunu anlamakta zorlanmayacağız. Hakiki manada cenneti dünyaya taşıyamayacak olan insanın, o halde cenneti elde edecek teslimiyet tavrı içinde olması ve paylaşıma girmesi kendisi için en makul yol olarak gözükmektedir. Burada Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) bir sahabiye bir hurma ile de olsa (onu infak ederek) cehennem ile arasına mesafe koymasını tavsiye ettiği sözlerini hatırlıyoruz. Allah için zamanını, maddî imkanını kısaca ömrünü harcayamayan insanların harcandığına şahit oluyoruz. Şayet mutlak mânada dünyaya taşıyamayacağımız cenneti O’nun kapısına teslimiyetin ve adanmışlığın sembolü olarak bir şekilde bu hayata taşıyabilirsek, akıbet dünyadaki yaşam ile uyumlu olacaktır. Aksi takdirde Kabil kompleksine sahip olup, Habil’in akıbetini beklemek doğru olmayacaktır. Kurban dünyayı ahirete kurban etmektir; elindeki imkanları o bilinçle kullanarak ve harcayarak. Kim için? Kendisine hayatı veren İrade için. O zaman kurban edilmiş bir hayatın akıbeti/ahireti bayram olacaktır. Dünyayı ahirete kurban etmekten kastımız elbette dünyadan el etek çekmek değil; dünyaya tamah etmemek, dünyaya bel bağlamamak, geçici olana geçici olduğu kadar rağbet etmek olarak anlaşılmalıdır. İslam, bir taraftan bizim Yaradan ile kuracağımız ilişkinin şeklini belirlerken, diğer taraftan toplum ile aramızdaki ilişkileri düzenler. Bizim için din, hayatımızın her safhasını kuşatan bir yaşam biçimidir. Allah ile kurmuş olduğu ilişki güçlü olan bir mü’minin, toplum ile kurmuş olduğu ilişkinin zayıf olması beklenemez. Toplumla girilen ilişkide en öne çıkan yön ise en genel ifade ile paylaşmaktır. Adeta teslimiyet ve adanmışlığın ispat zeminlerinden biri paylaşmaktır. Kurban ise bize paylaşarak yakınlaşma imkânı sunmaktadır. Yaklaşan kurban bayramı vesilesi ile kurbanları Allah’a adamanın, adayarak yakınlaşmanın çekim alanına giriyoruz. Çekim alanına girdiğimiz bu manevî zaman diliminde paylaşmayı öne çıkarmak, bizleri Allah’a daha da yakınlaştıracaktır. Uzun yıllar evlat özlemi çekmiş ve bu özlemine kavuşmuş Hz. İbrahim oğlu İsmail’i kurban etmek üzerinden çetin bir imtihana tâbi tutulur. Bu adeta Hz. İbrahim’in imtihanının zirvesidir. Daha önce de ateşe atılmakla büyük bir sınav vermiş ve bu sınavını başarıyla geçmiştir. Acaba Hz. İbrahim için ateşe atılmak mı daha çetindi, yoksa evladı ile sınanmadaki güçlük mü diye sorsak cevabımız ne olur? Biri dışardan tehdit eden bir yangın, diğeri tâ ciğerden gelen, içerden kaynaklanan bir yangın. Bir imtihanı [email protected] vermeden/geçmeden daha önemli olan diğer imtihanlara katılabilmenin mümkün olmayacağı bilgisini gözönünde tutarsak, Hz. İbrahim’in evladı üzerinden girdiği imtihanın daha çetin olduğu düşüncesine varırız. Allah’ın dostu anlamına gelen Halîlullah nitelemesini alacak kadar teslimiyette ve adanmışlıkta yakınlık kesbeden Hz. İbrahim’in, bu sıfatı taşımanın gereği olarak oğlunu kurban etme üzerinden imtihanını başarıyla verdiğine şahitlik ediyoruz. Hz. İbrahim ve oğlu İsmail üzerinden sembolleşen kurban, bugün de bu semboller üzerinden bize birçok şey söylemektedir. Bizler de paylaşmak, teslimiyet ve adanmışlık üzerinden yakınlaşmayı sağlamak için bir şeyler yapabiliriz. Örneğin; bazı anlar vardır ki o anlarda paylaşmak daha fazla anlam kazanır. Doğu Afrika’da; Somali’de, Kenya’da, Etiyopya’da açlıktan, susuzluktan, kuraklıktan ‘kurban olan’ çocuklar, yaşlılar, kadınlar aklımıza geliyor. Kurban edilecek olan İsmail’i kurban olmaktan kurtaran ve kurbanı bayrama çeviren model süreç önümüzde duruyor. Pekala bağışta bulunacağımız kurbanlarla Afrika’nın doğusunda ‘kurban’ olan çocuklara kurban bağışlarımızla destek olabiliriz. Bu şekilde kurbanlarımız, yakınlaşmalarımız daha da anlam kazanacak; açlıktan ölen insanlara uzattığımız el Allah’a yakınlaşmamızı güçlendirecektir. Evlatları üzerinden imtihana tabi tutulan Somali’li, Etiyopya’lı, Kenya’lı, Cibuti’li mazlum, mağdur ve çaresiz annelerin imtihanlarını kolaylaştırabilir, yürek yangınlarına su taşıyabiliriz. Yangına su taşıyan karınca misali. Bu yangını benim taşıdığım su mu söndürecek sorusunu ise asla sormayız. Umuda ihtiyaçları olan annelerin umudu ve duası olmak bu yangına taşıdığımız su ile orantılı olacaktır. Kurban üzerinden Hz. İbrahim’in rolünü talim edenler, her ne kadar kurban edilecek evlatlar üzerinden sınanmasalar da, evlatları ‘kurban’ olanlar üzerinden sınanmaktadırlar; kesecekleri/kestirecekleri kurbanlar ile sahip oldukları ya da nimet olarak kendilerine verilenleri paylaşıma girerek bu sınav için Allah’a yakınlaşmayı kuvvetli kılacak vesileler ve şahitler edineceklerdir. Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 27 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Hessen Bölgesi BYK`ları Raunheim Cemiyetinde 2011-2012 sezonu ile alakalı istişare ve değerlendirme toplantısı yaptılar. 2010-2011 döneminde yapılan çalışmaların değerlendirmeleri ve 2011-2012 döneminde yapılacak çalışmaların hazırlıkları hakkında yapılan istişarelere Büyükler, Kadınlar Teşkilatı, Gençlik ve Kadınlar Gençlik Teşkilatlarının İcra üyeleri katılım sağladılar. Açılış Kur`an-ı Kerimi ile başlayan programda Bölge Teşkilatlanma Başkanı Cengiz Şahbaz açılış ve yoklamayı yaptı. Daha sonra IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş bir selamlama ve değerlendirme konuşması yaptı. Ateş; I IGMG Hessen Bölgesi Genişletilmiş BYK’lar Toplantısı Raunheim’da Yapıldı 2010-2011 dönemi içerisinde yapılan çalışmalardan örnekler vererek bu çalışmaların insanımıza katkısını değerlendirdi. Ateş; özellikle son dönemde yapılacak kurban ça- lışması ile ilgili istatistikler ışığında değerlendirmeler yaptı. Dünya üzerinde özellikle 2008 senesinde beri gerçekleşen olayların ışığında yapılan ve yapılacak çalışmaların neden hem teşkilat için ve hem de insanlık için önemli olduğunu örneklerle dile getirdi. IGMG`nin insanlığın saadetine talip olduğunu ve tüm ça- Hayat lışmalarını bu doğrultuda yaptığını söyledi. Ateş; “Bizler yaptığımız bu çalışmalarda herhangi bir beklenti içerisinde olmadık, bizim tek beklentimiz Allah`ın rızasını kazanmaktır” dedi. Daha sonra birimlerde görevli olanlar kısa değerlendirmelerde bulundular. 20112012 dönemi içerisinde yapılacak çalışmaların daha verimli olabilmesi için fikirlerini beyan ettiler. Son konuşmacı IGMG Hessen Bölge İrşad Başkanı Şerif Aslan idi. Aslan BYK üyesi arkadaşlarına güzel bir seminer verdi. Dilek ve temenniler ışığında çalışmaların daha verimli yapılabilmesi için fikir teatisi yapıldı. Program kapanış Kur`an-ı Kerimi ve ikramla son buldu. IGMG Hessen Birim İstişare Toplantıları slam Toplumu Milli Görüş Te ş k i l a t l a r ı Hessen Bölgesi Teşkilatlanma, Eğitim ve Sosyal İşler Birimleri 20112012 sezonu ile alakalı istişare ve değerlendirme toplantılarını Rüsselsheim`daki Bölge merkezinde yaptılar. 2010-2011 döneminde yapılan çalışmaların değerlendirmeleri ve 2011-2012 döneminde yapılacak çalışmaların hazırlıkları hakkında yapılan istişarelere Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetlerin birim başkanları katılım sağladılar. Açılış Kur`an-ı Kerimi ile başlayan programlara birim başkanları başkanlık ettiler. Teşkilatlanma Birimi toplantısına Teşkilatlanma Başkanı Cengiz Şahbaz, Eğitim Birimi toplantısına Bölge Eğitim Başkanı Hikmet Atak, Sosyal İşler Birimi top- I IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Şube Başkanları Toplantısı Rüsselsheim’da Yapıldı çılış Kur`an-ı Kerimi ile başlayan program IGMG Hessen Bölge Gençlik Teşkilatı Başkanı Ahmet Ölmez`in konuşmasıyla devam etti. Ahmet Ölmez konuşmasında şunları söyledi: “2011-2012 sezonuna yeni bir heyecenla girmiş bulunmaktayız. Gençlik olarak şube ve bölge arasındaki irtibatları elimizden geldiği kadar biz sağlamaya çalışacağız. Çevremizde bulunan gençleri şuurlandırma görevi bizlerin omuzundadır. Bu sezonki sloganımız Helal Life” dedi. Yine programa katılan IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş de bir selamlama konuşması yaptı ve şube başkanlarına şunları söyledi: “Siz bu toplantıya katılmakla birlikte üzerinizde olan sorumluluğu yerine getirmiş oluyorsunuz. Ramazan ayında şubenizde yapmış olduğunuz hizmetlerden dolayı sizlere teşekkür ediyorum. Cemiyetlerimizde üye çalışmalarımıza gayret göstermenizi bekliyoruz. Biz herbirimiz geleceğimize Ahlakı ve Adaleti miras bırakmak zorundayız. Bundan dolayı bizler vizyonumuzu iyi belirlememiz ve kendimizi geliştirmemiz şarttır. Yaşadığımız eyaleti tanımadan hizmet edebilmemiz mümkün değildir. Bizim A lantısına Bölge Sosyal İşler Başkanı Bilal Can başkanlık ettiler. Teşkilatlanma Birim toplantısına Genel Merkezden İbrahim Kaygısız, Eğitim Birim toplantısına Genel Merkezden Eğitim Başkan Yardımcısı Ramazan Başlık, Sosyal Hizmetler Birim toplantısına yine Genel Merkezden Ömer Benli de iştirak ettiler. Yapılan yoklama- ların ardından her birim başkanı katılımcılara bilgilendirmelerde bulundular. Bilgilendirmelere sonra Genel Merkezden gelenlerin yaptıkları sunumlarla varsa eksiklikler tesbit edildi ve bu eksikliklerin giderilmesi yolları konuşuldu. Sosyal İşler biriminde yine HASENE kurumunun özellikle Ramzan döneminde yapılan çalışmalar ile alakalı açıklamalar yapıldı. Bunun haricinde Kurban döneminde yapılacak çalışmalar ile alakalı bilgilendirmeler yapıldı. Dilek ve temenniler ışığında çalışmaların daha verimli yapılabilmesi için fikir teatisi yapıldı. Programlar kapanış Kur`an-ı Kerimi ve ikramla son buldu. sayfa 28 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 gayemiz gönüllere hitab etmektir. Müslümanın azından küfür çıkmaz, insanları rencide eden söz çıkmaz. Müslümanların ağzı zehir kovası değildir. Bulunmuş olduğumuz toplumun değerlerine saygı gösetereceğiz, bulunduğumuz toplumun hassasiyetlerini iyi bileceğiz hizmetlerimizi buna göre yapacağız” dedi. Yine Birim Başkanları birimleri hakkında bilgilendirmeler yaptılar. Daha sonra IGMG Genel Merkez Gençlikten Osman Yusuf “2010-2011 dönemi gerçekten bizler için hareketli geçti. Özellikle son dönemde dünyada ve Almanya`da yaşanan olaylar bizleri her yönden ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Özellikle Bölge Başkanımız Mehmet Ateş`in söylediklerinin hepsine katılıyor bir kere daha vurgulamak istiyoruz” dedi. Cemiyetlerin dilek temennilerine verilen cevaplar ve kapanış Kur`an-ı Kerimi ile program sona erdi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 49 Hacarab ve Karamanlılar. Hacarabı Karaman’da eskiler çok iyi tanır. Çarşıda, pazarda görenler hemen yanına gelir ve: - Hacarap şu hikayeni anlat bu hikayeni anlat. Diye lafa tutarlar. İçlerinden bazıları da konuşturmak için bu olay nasıl olmuştu bu olay nasıl olmuştu, babından Hacarabı bizim oraların tabiri ile gaza getirirler. Hacarab da iştahlanır anlatmaya başlar. Tabi bir başladı mı hızını alamaz, anlatır da anlatır. O sırada camiiye gittiğini ve eve geç kaldığını unutur. Biraz sonra hanımı sinirli bir şekilde köşeden çıkınca bana müsaade der ve eve doğru yürür ama zılgıtı yemeden de geçemez. Eve kadar kendini aklamaya çalışsa da nafile. Ertesi gün yine aynı bir işi veya camiiye gideceğim diye çıkar. Gideceği yere kadar ister araba olsun ister yürüyerek yoldan geçen herkese laf atar. Sonra da birine takışır konuşma bitince zamanın geçtiğini anlar. Eğer namaz vakti geldi ise ya Ebül Fetih Mescidine gider ya da Maderi Mevlana Camiine gider. Namazdan sonra üç beş kişi ile birtad lokantasına gider midesine şöyle bir bayram ettirir. Evin yolunu tutar. Yine zılgıtı yer. Ama, olayları hep pişkinliğe verir. Çocukları: Neden böyle yapıyorsun baba derler. Geçim dünyası, siz de öğrenirsiniz der. İbret Alabildik mi? Şu ölümlü dünya, da nice nebiler gelip geçmiş. İnsanlığın atası ve Meleklerin secdeye mecbûr kılındığı Âdem aleyhisselâm ile başlamış Vahiy nuru. Terzilerin piri İdrîs Aleyhisselâm ile devam etmiş. Tufanla insanlığın ikinci atası olan Nûh Aleyhisselâm. Ad kavimine vahdeti anlatan Hûd Aleyhisselâm. Kavminin azgınlık ve taşkınlıkları ile uğraşan Salih Aleyhisselâm. Nemrûd’un ateşine gül olan İbrâhîm Aleyhisselâm. Teslimiyetin sembolu İsmâîl Aleyhisselâm. Benî İsrâîl peygamberlerinin atası İshâk Aleyhisselâm. Azgınlık ve ahlâksızlıktaki haddi aşan Sodom ve Gomore nin Peygamberi Lût Aleyhisselâm. Tevhîd sancağını taşımaya devam eden Zülkarneyn Aleyhisselâm. Yusufunun hasreti ile yanan Yâkûb Aleyhisselâm. Gönüllere sultân olan Yûsuf Aleyhisselâm. Hatîbü’l Enbiyâ denilen Şuayb Aleyhisselâm. Firavun’la uğraşan Mûsâ Aleyhisselâm. Mûsâ Aleyhisselâm’ın yardımcısı olan kardeşi Hârûn Aleyhisselâm. Demircilerin piri Dâvûd Aleyhisselâm. Hayvanların dilinden anlayan ve cinlerin emrinde olduğu Süleymân Aleyhisselâm. Yüz senelik bir ölümden sonra tekrar diriltilerek, kıyâmetteki yeniden yaratılışa misâl olan Üzeyr Aleyhisselâm. Sabrın ismi ile anıldığı Eyyûb Aleyhisselâm. Tövbesi kabul olan Yûnus Aleyhisselâm. İlyâs’a selâm olsun hitâbına mazhar olan İlyâs Aleyhisselâm. Üstün kılınan Elyesa Aleyhisselâm İlâhî rahmete garkedilen Zülkifl Aleyhisselâm. Tevekkül ve teslîmiyetini muhâfaza eden Zekeriyyâ Aleyhisselâm. Babası gibi ölümü şehîdlikle karşılayan Yahyâ Aleyhisselâm. Hastalara şifâ, ölüleri diriltme, mucizesi verilen Îsâ Aleyhisselâm. Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberlik zirvesinin kemâl noktası, yaratılış sırrı, varlık nûru Hazreti Muhammed Mustafâ sallâllâhu aleyhi ve sellem ile son noktasına erişilmiş ama ibret alabildik mi? Sevgi pınarlarının kuruduğu, insanların birbirini yediği, hasretlerin doruk noktaya ulaştığı, kız çocuklarının kumlara gömüldüğü, kapitalist sömürgenin zayıfları ezdiği, kim kimi koruma altına alırsa korunanın yaşama şansının korumaya alanın elinde olduğu, bir sömürge düzeninin temellerini ALLAH’ ın izni ile yıkan rasulün ümmetleri. Faizin düşmanı olan, zinaya yaklaşmayın diyen, erkek ve kadının namusunun aynı olduğunu söyleyen, kan davasını yasaklayan, nikahta kadın ve erkeğin onayını alın diyen, rasulün ümmetleri. Cehaletin zirveye vardığı, putların bile paraya dönüştürüldüğü bir devire dur diyen bütün bu kötülük yuvalarını sevgiye dönüştüren peygamberin ümmeti. Şöyle insanlık tarihine bir göz atın da ibret alın. İslamdan önceki cahiliyet dönemindeki insanların putları, güçleri, varlıkları olanların zulümleri vardı. Şimdikilerin aynı söylemleri güçlü haklıdır. Para her kapıyı açar. Zalimlerin ise yağcıları. Acaba ne değişti? Bütün bu duruma bakarak insanlar niye ibret almazlar diye düşünebiliriz. İnsanlık tarihi boyunca aynı işler başlarına gelmiş ama ibret almamışlar. Çabucak unutup gitmişler. Niçin diye düşündük mü? Niçin Müslüman, Müslüman kardeşini öldürür? [email protected] Niçin bazıları hep güçlülerin yanında olur da mazlumun yanında olmaz? Adil bir tutum sergileyemezler. Niçin? Niçinlerimiz çok, saymakla bitmez. Bütün bu hastalıkların ilaç veya reçetesini bildiğimiz halde. Bu dünyanın aldatıcı özelliklerine kapılmış gidiyoruz. Eğer biz neleri kaçırdığımızı hangi güzel değerleri basit geçici olan şu dünyaya değiştiğimizi bilseydik veya gerçekten idrak etseydik neleri feda etmezdik. Yarın mahşerde Rasulullah bizleri hangi güzel amellerimizle tanıyacak. Orada ne aracı ne rüşvetçi ne de tanıdık sizleri ve bizleri kurtarabilir. Sadece salih amelindir seni Ahiret’te karşılayacak ve kurtaracak olan. Öyle ise ümmet olmanın bilincini anlamak ve idrak etmek zorundayız. Kanayan bir yara varsa bu Yemen`de, Suriye`de dünyanın herhangi bir yerinda kalbimiz sızlamalı. Taaa uzaklardaki kardeşlerimin göz yaşları bizi de ıslatmalı göz yaşlarımızla. Adam be aldırma diyemeyiz. Onlar bizim kardeşlerimiz istesen de istemesen de sevmek zorundasın öyle demiş Rasul. Kötülükleri men iyilikleri yayın demiş RAB’bim. Kur’an-ı Kerim ne mezarlarda okunmak için ne de duvarların süsüdür. Okuyup anlamak ibret almak ve uygulamak için inmiştir. Yine de ibret aldık mı? ALLAH’a emanet olun sevgiyle kalın. Selam ve dua ile. Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 29 bulmaca sayfa 30 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat