62. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd

advertisement
Hasene-IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V.
Başkanı Zeki Toprak
TC. KÖLN BAŞKONSOLOSLUĞU
ST. FRANZISKUS HASTAHANESİ’NDE TÜRK ÇOCUKLARINA MESLEK
ALMAN-TÜRK SAĞLIK GÜNÜ
08 KAPISINI YİNE ARALADI
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
16
2011 KURBAN KAMPANYASI’NDA
AĞIRLIĞIMIZ SOMALİ VE DOĞU
AFRİKA OLACAK
25
OKUSAN
Avrupa’daki Kitapçýnýz
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 06142-793 0770-71 . Fax: 06142-793 0772
Mobil: 0157-83555560-61 . [email protected]
www.okusan.eu
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 62 · Yl/Jahre: 8 · Kasm / November 2011 / Zilhicce 1432
Birileri Bizi Kandırıyor
04
22
Enerji
İçeceği
Damaklara
Serin
Bir Helal Sertifikası İçin Ortak
Standartlar Belirleniyor
Tat
Dini İstismar
Sipariş İçin: 0179-9705472
E-Mail: [email protected]
Eden Büyük
Yorgun
Bela:
Adam
Ehl-i
Sünnet
49
Terörizm
Dr. Yusuf IŞIK
5 Mahmut AŞKAR
11
Hacarabn
Serüvenleri
Yrd. Doç. Dr. Lütfü CENGİZ
19 M. Salih AYDIN
İBADETE DAHA FAZLA
ZAMAN AYIRIN DİYE...
11.90
HED
HAC SE İYELİK
TLERİM
İZ
Açık Cami Günü Walldorf ’11
Almanya’daki Türk
Girişimcilerin
Ekonomik Gücü ve
İşsizlikle
Mücadelede
Girişimciliğin
Önemi
29 Tahsin ÖZDEMİR
Din Dersi
Tartşmalarndaki
Son
Gelişmeler
13 Engin KARAHAN
21 Murat KUBAT
Kurban:
Teslimiyet
ve
Adanmşlğn
Zirvesi
27
iTiBAR
EN
euro'dan
ENERGY
Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim
Tel: 06142-2309224 . Web: www.hacdunyasi.de
E-Mail: [email protected]
HAC-UMRE SEYAHAT
Islamische Gemeinschaft Milli Görüş Hadsch-Umre & Reisen GmbH
Boschstraße 61-65 . D-50171 Kerpen
Telefon: 02237-656 310/311
E-Posta: [email protected] . Web: www.igmghacumre.com
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
Birileri Bizi Kandırıyor!
Sevgili dostlar!
Daha önceki yazılarımızda; dünyada yaşanan ekonomik krizin herkesi muklaka etkileyeceğini ve eğer
ülke yöneticilerinin ve özellikle de
Almanya`daki politikacıların tedbirlerini almazlarsa bu krizin buraları
da etkileyeceğini ve halkın artık sabrının kalmadığını belirtmiştik.
Bizler müneccim falan değiliz.
Ama yaşanan gelişmeleri akl-ı selim
ile değerlendirdiğinizde ve dünyadaki adaletsiz hak ve gelir dağılımını
gördüğünüzde bunların olması mümkündür.
Almanya gibi ekonomisi güçlü
bir ülkede sürekli insanların kemer
sıkmak mecburiyetinde bırakılmaları, yöneticilerin sosyal devlet olmanın gereklerini sürekli eksik yerine
getirmeleri zamanla burada da Amerika ve diğer batı ülkelerindeki gösterilerin olmasının yakın olduğunu
göstermektedir.
Son beş senedir dünyada ve Avrupada yaşanan ekonomik krizlerin faturalarını hep halk kitleleri ödemektedir. Ama bu krizlerin baş müsebbibi olan bankalara kimse dokunamamaktadır. Sözde bazı tedbirler ile
bankalara çeki düzen verildiği gibi
bir görüntü halka verilmekte ama bir
de bakıyorsunuz ki bu bankaların
tüm zararları devlet bütçesinden karşılanarak kapatılmaya çalışılıyor.
Yine bundan dört sene evvelki
krizde dünyanın dev şirketleri olarak
belirtilen büyük otomotiv şirketleri
de birdenbire zararlar açıklayarak
fabrikalarının bulunduğu ülkelerin
hükümetlerinden mali destekler istediler ve aldılar. Ama aynı şirketler ne
hikmetse bir veya iki sene sonra yine
normal durumlarını devam ettirdiklerini belirten raporlar yayınladılar.
Yine Avrupa Birliği ülkesi Yunanistan basta olmak üzere diger bazi
ülkeler son iki senedir yavaş yavaş
içine girdikleri ekonomik dar boğazdan çıkamayınca bir nevi iflaslarını
açıkladılar ve AB`nin büyük ekonomileri olan Almanya ve Fransa gibi
ülkelerin müdahalesi ile bu krizden
çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Yukarıda örneklerini verdiğimiz
gelişmelerden dolayı mesela Almanya gibi bir ekonomik devin devlet
kasasından milyarlarca euro buralara
aktarıldı. Buralara bu paraların aktarılmasına bir diyeceğimiz olamaz
ama bazı itirazlarımızın da olması
normaldir.
Siz eğitime ve sosyal harcamalara
yapacağınız destekleri bir kenara bırakıp ve hatta buralarda sözde kısıtlamalara giderseniz; bu size çok kısa
sürede sosyal patlama şeklinde geri
dönebilecektir. İşte sözde dünyanın
en büyük ekonomisi olan ABD`nin
finans merkezi olan Waldstreet`te
son dönemde yaşanan gösteriler bunun en büyük göstergesidir. Bu gösteriler diğer pek çok ülkeye de sıçramış ve sıçramaya da devam edecektir.
Politikacılar oturdukları rahat
koltuklarında yanlarına yandaşları
olan bir kısım medya gruplarını da
alarak halka sürekli pembe tablolar
çizmeye devam ederek bu tür sosyal
patlamaların önünü kapatamayacaklarını ne zaman anlayacaklar. İlla insanlar sokaklara dökülerek maalesef
çevreye de zarar vererek tepkilerini
dile mi getirecekler. Bunu göremeyen devlet yöneticileri bulundukları
mevkinin hakkını verip bunların olmasını önlemek adına hangi tedbirleri alacaklarının planlarını mı yapmalılar yoksa bir yerlere şirin görünüp
kendilerine menfaatler elde etmeye
devam mı etmeliler. Eğer çözüm üretemiyeceklerse lütfen bulundukları
makamları işgal etmeyi bırakıp oraları boşaltsınlar ve oralara işinin ehli
ve sıkıntılara çözümler üreten insanlar gelsin.
Belki birileri burada şunu söyleyebilir. Biz gereken tedbirleri alıyoruz. Ama elimizden bu geliyor. Görünen köy kılavuz istemez sözünden
hareketle alınan tedbirlerin sonuçlarını görüyoruz. Bir yandan kaşıkla
toplanıp devlet bütçesi doldurulmaya
çalışılırken öbür taraftan kepçe ile
biryerleri kurtarma adına yapılan
müdahaleler hem bütçeyi zor durum-
da bırakıyor hem de sosyal hayata
zarar verir hale geliyor. Bir yanda ay
sonunu getirmekte zorlanan büyük
halk kitleleri bir yanda da yıllık kazançları milyonlarca euroyu bulan
ama bulunduğu bankanın ne hikmetse zarar etmesini engelleyemeyen
yöneticiler bulunmakta.
Yukarıdaki açıklamaları niye yaptığımızı şu son cümle ile neticelendirmek istiyorum.
Sevgili dostlar!
Maalesef birileri bizi fena halde
kandırıyor! Dönem dönem yok ekonomik kriz, yok petrol krizi, yok
efendim enerji krizi v.s adı altında birileri insanlığı aptal yerine koyarak
ceplerini dolduruyor ve ortadan kayboluyorlar. Tabi bu kaybolmalar bizim bildiğimiz ufak tefek dolandırıcıların kaybolması gibi değil. Bu dolandırıcılığı yapanlar bir kaç kişi değil bir nevi organize bir teşkilat. Diyeceksiniz ki hani nerede kanıtla.
Durup dururken kişilere, kurumlara
iftira atma. Ama adamlar sistemlerini öyle güzel kurmuşlarki bir de devlet imkanları ve yönetimi onların
elinde olunca istedikleri gibi krizler
çıkararak ceplerini dolduruyorlar.
Hileli iflaslar ve hileli ödemeler kimse anlamadan ve müdahalesine imkan vermeden oluyor ve bunların bedellerini de maalesef biz halk yığınları ödüyoruz.
Önümüzde malum Kurban Bayramı var. Kurban Bayramı tüm dünyadaki mazlum ve mağdurları düşünüp
onların yanında olabilmemiz için
bizlere bir fırsat vermektedir. Almanya gibi imkanları geniş bir ülkede yaşayan bizler hem burada kurbanlarımızı kesmeliyiz ve hem de
imkanlarımız dahilinde bir kurbanımızı da sivil teşkilatlar vesilesi ile
dünyanın bilmediğimiz herhangi bir
yerindeki muhtaçlara ulaştırmaya çalışmalıyız. Biz öyle yapmaya çalışıyoruz.
Bu vesile ile Mübarek Kurban
Bayramınızı en içten dileklerimizle
tebrik ediyoruz. Bayram; tüm İslam
Alemi, bulunduğumuz ülke ve tüm
[email protected]
insanlık için güzelliklere vesile olsun
diye dua ediyoruz.
Not: Sevgili dostum Salih Zeki
Neziroğlu Bey`in Babasının vefatını,
yine sevgili dostum Tahir Ünal
Bey`in Hanımının vefatını ve sevgili
dostum Osman Bilgili Bey`in Babasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyorum. Merhumlara ve merhumeye Cenab-ı Allah`tan rahmet ve
sevdiklerine başsağlığı diliyorum.
Sizlerden de birer Fatiha rica ediyorum.
Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, þuurlandırsın.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Kasım - November 2011
Zilhicce 1432
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ,
Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aþkar,
Cengiz Þahbaz, M. Salih Aydýn,
Ayþe Akgün, Sinan Aktürk,
İskender Güngör, Aydın Ersoy
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baský: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
sayfa 3
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Federal Hükümet’in
Avrupa Hukuku’na
Aykırı Politikaları
Kabul Edilemez
slam Toplumu Milli Görüş
(IGMG) Genel Sekreteri Oğuz
Üçüncü, AB Komisyonu’nun,
Alman Yabancılar Hukuku’ndaki
zorlaştırmaların Türk vatandaşlarına uygulanamayacağını tespit ettiği haberlerine dikkat çekerek, “Federal Hükümet’in, Türk vatandaşlarının haklarını kısıtlama suretiyle
Avrupa Hukuku’nu ihlal etmesi örnek bir davranış değildir” dedi.
Üçüncü ayrıca şunları söyledi:
“Geçtiğimiz yıllarda İkamet
Yasası’nda yapılan değişikliklerle
getirilen zorlaştırmaların, Türkiye
ve Avrupa Ekonomik Topluluğu
arasında yapılan Ortaklık Konseyi
Sözleşmesi uyarınca Türk vatandaşlarına uygulanamayacağı giderek daha açıklık kazanıyor. Uzmanlar arasında bu yönde görüş
birliği bulunuyor. Yine bu durumun hukuka aykırı olduğunu sadece Federal Meclis’in Bilimsel Hizmet Birimi dillendirmiyor. Son gelen haberlere göre AB Komisyonu
da, Avrupa Adalet Divanı’na yazdığı bir değerlendirme yazısında,
Federal Hükümet’in Türk vatandaşlarına yönelik politikalarını Avrupa Hukuku’na aykırı olduğu gerekçesiyle eleştiriyor.
Buna rağmen Federal Hükümet’in Türk vatandaşlarını İkamet
Yasası’ndaki zorlaştırmalara tabi
tutması, uygulamanın mağdurları
için anlaşılır olmadığı gibi şaşırtıcıdır. Bunun getireceği uzun vadeli zararların da telafisi mümkün olmayabilir. Oysa bilimsel araştırmalar tam da Türk göçmenlerin
Alman hukuk anlayışı ve hukuk
devletine büyük güven duyduğu ve
saygılı olduğunu göstermektedir.
Federal Hükümet bunları bilerek uluslararası sözleşme ve yasalara aykırı hareket ediyorsa, güven
duygusu zarar görecektir. İyi düşünülmüş bir entegrasyon politikasının amacı bu insanların güvenini
kazanmak olmalıdır. Bu yapılırken
de iyi örnek olmaktan kaçınılmamalıdır.”
İ
sayfa 4
Hayat
Sempozyum: Helal Sertifikası İçin
Ortak Standartlar Belirleniyor
elal mührü taşıyan
ve İslam’a uygun olduğu iddiası olan
ürünlerin sayısı giderek artıyor. Mühür sayesinde Müslüman tüketicilerin ürünleri
almaları çekici hale getiriliyor. Fakat neyin helal olup
olmadığına kim karar veriyor? Bir ürün ne zaman helal
oluyor? Ürünlerin üzerindeki helal mührüne gerçekten
güvenilir mi? Helal ürünleri
kontrol eden bir merci var
mı?
H
Bu ve benzeri sorularla ilgili ortak bir kanaat geliştirmek üzere
Bremen, Hamburg, Aşağı Saksonya
ve Schleswig-Holstein SCHURA,
ayrıca Baden Württemberg İslam
Dini Cemaati, Hessen İslam Dini
Cemaati ve Berlin İslam Federasyonu, Mecklenburg-Vorpommern
Müslümanları Koordinasyon Konseyi biraraya geldiler. Bu amaçla
tertip edilen ve uzmanların katıldığı
toplantıda konuya ilgi duyan kişilerin yanı sıra bazı şirket temsilcileri
ve İslamî eyalet birliklerinin temsilcileri de katıldı.
Almanya çapında ise İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG), Federal
Almanya İslam Konseyi (IRD) ve
Almanya İslam Toplumu (IGD)
toplantıya katılanlar arasında yer
aldı.
Kur’an tilaveti ile başlayan helal
gıda toplantısının açılış konuşmasını Bremen’den katılan Dr. rer. nat
Zehra Muhammedzade yaptı. Bu
tür bir toplantının önemine vurgu
yapan Muhammedzade tüketiciyi
korumak için, aynen organik ürünlerdeki organik mühründe olduğu
gibi helal et içinde AB normlarının
oluşturulması gerektiğini belirtti.
İlk sunum İmamlar ve Alimler
Konseyi’nden Halid Hanefi tarafından yapıldı. Hanefi, Sünni İslam
fıkhına göre hayvan kesimi ile ilgili kuralları anlattı. Dört mezhebin
anlayışlarını tek tek anlatan Hanefi,
makine ile hayvan kesimini İslam
hukuku açısından ele aldı. Hanefi’ye göre sözkonusu modern yön-
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
temde makinanın açılmasında bir
Müslüman’ın bir kez “Bismillah”
demesi yeterli. Makinenin durdurulması ve yeniden açılması durumunda da besmelenin bir Müslüman tarafından tekrar edilmesi gerekiyor.
Ardından yapılan sunumda
Hamburg İslam Merkezi’nden Ayetullah Dr. Reza Ramezani helal kesim meselesini Caferi-Şii bakış açısından ele aldı. İslamî emir ve yasakların sadece dış karakterine değinmeyen Dr. Reza Ramezani, iç ve
ruhi yönüne de değindi. Bu açının
Müslümanlara daha yakından anlatılması gerektiğine vurgu yaptı: “İslam insanları her alanda kemale erdirmek istiyor”, “Ruhun gıdası bedenin beslenmesi kadar önemli. Her
ikisinin de temiz olması gerekiyor”,
“Bir hayvan helal ise fakat temiz
değil ise onu tüketemezsiniz” gibi
vurgularda bulunan Ramezani, toplantıyı tertip edenlere teşekkür ederek, Sünni ve Şiilerin ortak bir noktada buluşmaları için toplantının
katkısının olacağını ümit ettiğini
ifade etti.
Her iki ilim adamı da sunumlarında şayet hayvan kesim esnasında
yaşıyor ise, bayıltmanın İslam’a uygun olduğu kanaatini dile getirdiler.
Aşağı Saksonya SCHURA’dan
Dr. Abdulnasır El Masri, İslam’a
uygun hayvan yetiştiriciliği ve etiği
üzerine bir sunum yaptı. Dr. El
Masri, Kur’an’dan ayetler ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in
hadislerinden yola çıkarak hayvanlarla ilgili İslami bir bakış açısı ve
etik geliştirdi.
Peygamberimizin ağaçlar ve
hayvanlara lanet edilmemesi gerektiği yönündeki sözlerini hatırlattı.
Peygamberimizin hayvanların sebepsiz öldürülmesini ya da hayvanların dövüştürülmesini yasaklayan
başka sözlerinin de olduğunu belirtti. El Masri ayrıca Kur’an’da birçok
surede; inek, fil, karınca, örümcek,
arı gibi hayvan isimlerinin anıldığını hatırlattı.
M-haditec sertifakalandırma şirketi adına toplantıya katılan Dr. Yavuz Özoğuz, sertifakalandırma uygulamalarını anlattı. Hayvan kesiminde manevi boyutun çoğunlukla
unutulduğuna dikkat çekti. Ayrıca
Fransa’da şu anda organik ürün reyonları gibi, helal reyonlarının da
bulunduğunu ifade etti.
EHZ Sertifikalandırma Şirketi’nden Yusuf Çalkara da toplantıya
katılanlar arasındaydı. Çalkara da,
mağazalardaki organik reyonlara
dikkat çekerken, benzer reyonların
helal gıda için de kurulabileceğine
dikkat çekti.
Toplantının son konuşmacısı
Avukat Norbert Müller idi. Alman
Kalite Güvence ve Marka Tescil
Enstitüsü’nün bu alanda en önemli
kurum olduğunu ifade eden Müller,
enstitünün oluşturduğu komisyonun kalite güvencesini tetkik ettiğini ve konu ile ilgili bir kalite topluluğunun onayı ile sertifika veren
kuruluşları da kontrol ettiğini belirtti. Bu çerçevede bir topluluğun
oluşturulmasının avantajlarına değinen Müller, İslami cemaatler, sertifika veren kuruluşlar ve şirketlerin
biraraya gelerek şeffaf bir şekilde
ortak bir helal mührünün verilme
kriterlerini belirleyebileceklerini ve
kontrol mekanizmasını piyasada
oluşturabileceklerini ifade etti.
Toplantı tüm katılımcılar tarafından bir başarı olarak görülürken,
ortak bir helal sertifikasına giden
yolun ilk adımı olduğu kaydedildi.
Son olarak herkes tarafından kabul edilen korunan bir helal sertifikasının planlandığı belirtildi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Dr. Yusuf IŞIK
Dini İstismar Eden
Büyük Bela: Terörizm
nsan, Kur’an-ý Kerîm’in ifadesiyle
“En güzel sûrette (Ahsen-i
Takvîm) üzerine” yaratýlmýþtýr.
Ýnsan, akýl ve þuur sahibi olmasý ve
iradesinin bulunmasý sebebiyle diðer
yaratýlanlardan farklýdýr.
Toplumsal iliþkilerin sýnýrlarý hukuk
kurallarýyla düzenlenmektedir. Ancak,
örf-âdet, ahlak ve din kurallarýnýn da
hukuk kurallarý gibi dünyada mevcut
konjonktüre göre var olan yaptýrým
gücünün uygulanmasý durumunda ve
insanî iliþkilere yön vermede katkýlarý
inkâr edilemez.
Din olgusu!
Tarihsel olarak, ne kadar geriye gidilirse gidilsin, dinsiz bir topluma
rastlamak mümkün deðildir. Din, ilk insanla beraber var olan bir olgudur.
Din, “Akýl sahibi þuurlu insanlarý
kendi irade ve arzularýyla hak ve
gerçeðe, mutlak doðruya götüren,
insanlara saadet yollarýný gösteren ve
Peygamberlere gelen vahiylere dayanan ilâhî kanunlar manzumesi” olarak ifade edilmektedir.
Din, öncelikle ferdin kendisine bakar. Sora da ferdin içinde yer aldýðý
topluma bakar ve bu ikisinin barýþ içerisinde her iki dünya saadet ve selameti için kurallar koyar.
Terörizm!
Terör, büyük çaplý korku veren ve
bireylerde yýlgýnlýk meydana getiren
bir eylem durumunu ifade ederken terörizm; siyasal amaçlar için mevcut
durumu illegal yollardan deðiþtirmek
amacýyla örgütlü, sistemli ve sürekli
terör eylemlerini kullanmayý bir yöntem olarak benimseme durumudur.
Ýslâm - Terörizm paradoksu!
Dînin tanýmýna bakýldýðýnda, dînin
amaçladýðý nihâî hedefin, insanlarý bu
dünyada ve öteki dünya hayatýnda
mutlu kýlmak olduðu görülmektedir. Ve
bu mutluluða götüren yolun zorlama ile
olduðuna dair bir hükme rastlamak
mümkün deðildir.
Kur’an-ý Kerîm’deki;
-“Resûlüm! Þübhesiz ki biz bu
kitabý sana, insanlar için hak olarak
indirdik. Artýk kim doðru yolu seçerse
kendi lehinedir, kim de saparsa ancak
kendi aleyhine sapmýþ olur. Sen
onlarýn üzerinde vekil deðilsin.”
(Zümer: 41)
Ý
-“Ey Muhammed! Öðüt ver. Çünki
sen ancak öðüt vericisin. Onlarýn
üzerinde bir zorba deðilsin.” (Gâþiye:
21 - 22)
-“Dinde zorlama yoktur.” (Bakara:
256)
Ayetlerden anlaþýldýðu üzere, Ýslâm
iyiyi ve kötüyü ortaya koyduktan sonra
seçme iþini ferdin kendi irâdesine
býrakmýþtýr. Bu konuda herhangi bir
zorlamanýn olamýyacaðý bahse konu
âyetlerden anlaþýlmaktadýr. Ýslâm Dîni,
bu âyetlerle insanlara en geniþ mânâda
din
ve
vicdan
özgürlüðünü
tanýmaktadýr.
Halbuki terör, cebir ve þiddeti
içermektedir. Yani, terörün olduðu
yerde; þiddet, zorlama, yýldýrma,
korkutma, sindirme, baský, kan ve göz
yaþý...vb. vardýr. Dinde zorlama
olmadýðýna göre, terör, terörizm ve terörist eylem ve söylemler hiç bir zaman
din ile baðdaþtýrýlamaz ve de
uzlaþamaz.
Buna göre; Din ile terörizm
kavramý arasýnda bir iliþki deðil,
çeliþki mevcuttur.
Cihad kavramý!
Sözlükte çalýþmak, uðraþmak, güç
ve gayret sarfetmek, bir iþi baþarmak
için elden gelen bütün imkânlarý
kullanmak anlamlarýna gelen Cihad,
Dînî bir kavram olarak dînî emir ve
yasaklarý öðrenip ona göre yaþamak ve
baþkalarýna
zorlama
ve
baský
uygulamadan öðretmek, iyiliði emredip
kötülükten sakýndýrmaya ve Ýslâm’ý
tebliðe çalýþmak, nefse ve dýþ
düþmanlara karþý kýrýp dökmeden
mücadele etmek anlamýna gelmektedir.
Kur’an’da savaþý ifade etmek için
“kýtâl” tabiri kullanýlmaktadýr. Oysa
ki, Âyet ve Hadislere bakýldýðýnda
cihadýn hemen hemen hayatýn her
safhasýyla ilgili iyilikler yolunda gayret
etme, çalýþma ve kötülüklerle
mücadeleyi kapsadýðý görülür.
Hz. Muhammed (s.a.v);
-“Gerçek
mücahid,
nefsiyle
mücadele edendir” buyurmuþlardýr.
Buna göre; Cihad, hayatýn gayesi
olarak Allah’a kulluk etmek, bu uðurda
nefsin meþrû olmayan arzularýna karþý
koymak ve þeytanla mücadele etmek,
Allah ve Resûlünün koyduðu evrensel
ölçülerin baský, þiddet ve zorlama
olmaksýzýn fert ve cemiyet hayatýnda
uygulanmasýna, toplum hayatýnda da
yaygýnlaþtýrýlmasýna çalýþmak, Ýslâm’ý
teblið etmek, ülke ve müslümanlarý her
türlü tehlike ve haksýz saldýrýlara karþý
savunmayý içeren bir davranýþ biçimidir.
Terör örgütleri, cihad kavramýný
istismar ederek kendi çýkar ve
emellerine alet etmektedirler. Baþka bir
deyiþle, dînî kavramlarý ana ekseninden
saptýrarak zorlama te’vîl ve yorumlarla
kendi heva ve hevesleri için
kullanmaktadýrlar. Terör örgütlerinin,
cihad kavramýný savaþ ve öldürme ile
özdeþleþtirmeye çalýþmasýnýn altýnda
deðiþik sebepler vardýr.
Buna göre;
- Öncelikle “Cihad” kavramý gerçek
anlamýndan uzaklaþtýrýlarak, sadece
þiddet
içerikli
bir
anlam
yüklenmektedir.
- “Cihad” kavramý, dînî literatüre ait
bir kavram olduðu için, bu kavram ile
gerçekleþtirilen her türlü terörist
eylemlere
meþrû
bir
zemin
oluþturulmaya çalýþýlmaktadýr.
- “Cihad” kavramý, din kisvesi
altýnda yapýlan her türlü eylem
(öldürme eylemleri de dahil) din adýna
yapýlýyor
gibi
gösterilmeye
çalýþýlmaktadýr.
.....................
Ýslâm Dîninin konuya bakýþý ise
þöyledir. Kur’an-ý Kerîm’deki;
-“Kim bir cana kýymamýþ, ya da
yeryüzünde bozgunculuk yapmamýþ
bir caný öldürürse, sanki bütün
insanlarý öldürmüþ gibidir. Kim de
onun hayatýný kurtarmak suretiyle
yaþatýrsa, bütün insanlarý yaþatmýþ gibi olur.” (Mâide: 32)
-“Allah’ýn haram kýldýðý caný
haksýz yere öldürmeyin.” (Ýsrâ: 33)
-“Kim bir mü’mini kasten
öldürürse onun cezasý, içinde sürekli
kalacaðý cehennemdir. Allah bunu
yapana gazâb etmiþ, onu lânetlemiþ ve
onun için korkunç bir azab
hazýrlamýþtýr.” (Nisâ: 93)
Bu ve benzeri âyetlerin hükümleri
açýk ve nettir. Haksýz yere adam
öldürmek günâh-ý kebâir yani, büyük
günahlardan sayýlmýþtýr.
Ýslam Peygamberi Hz. Muhammed
(s.a.v) þöyle buyurmuþtur;
-“Müslüman; Ýnsanlarýn elinden
ve dilinden emin olduðu kimsedir.”
Bütün bu gerçekler apaçýk
ortadayken din motifi yapýþtýrýlan terör
örgütleri ne yapýyorlar?
Terör örgütleri, Kur’an’dan sadece
cihad ile ilgili âyetleri cýmbýzla
ayýklamakta ve daha sonra kendi dogmatik
felsefeleri
çerçevesinde
yorumlayarak mensuplarýna bir dînî
anlayýþ(!) olarak sunmaktadýrlar.
Böylece de sadece kendi dînî
anlayýþlarýnýn hak ve esas olduðunu,
kendi anlayýþlarý dýþýndaki her türlü
anlayýþýn dinden çýkmak olacaðý fikrini
çeþitli beyin yýkama metodlarýyla
mensuplarýna benimsetmektedirler.
Dolayýsýyla bu türden terör
örgütlerine eleþtiri getirmek ile dîne
eleþtiri getirmek bir tutulmaya
çalýþýlmaktadýr. Bu sayede örgütlerin
görüþleri
sorgulanamaz
mutlak
doðrular olarak kabul edilmektedir.
Sonuç olarak;
Ýþte bu yüzden din istismarý (dînin
kötüye kullanýlmasý), terör örgütlerinin
istismar edebileceði diðer alternatiflere
nazaran daha kolay ve etkili bir
metoddur.
Dîni ve diðer mukaddes deðerleri
kötüye kullanan terör örgütlerinin
niyeti, insanlarýn dinlerini yaþayarak
mutlu olmalarýný saðlamak deðil,
gerçekleþtirdikleri terör eylemlerine
dîni ve mukaddes deðerleri kalkan
yapmaya çalýþmaktýr.
Din adýna hareket ettiklerini iddia eden terör örgütleri, dîne ve
dindarlara en büyük zararý vermektedirler.
Terörün, dili, dîni, mezhebi, rengi,
ýrký ne olursa olsun ayýrým yapýlamaz,
mâsum ve mâzur gösterilemez. Onlarýn
ortak amaçlarý, cemiyeti zaafa
uðratmak ve toplumsal huzuru
bozmaktýr. Çünki kargaþa ortamlarý,
onlar için bulunmaz ortamlardýr.
Unutulmamalýdýr ki;
Sinekler bataklýklarý severler. Ýþte
esas toplumsal sorumluluðumuz,
bataklýklarý kurutmaktýr. Zîra,
çamur herkesin üzerine sýçrayabilir...
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
sayfa 5
röportaj
eryüzünde adil paylaşımın olmaması, kaynakların bazı ellerde
toplanması ve kullanılması insanların yaşam standartları arasında ciddi uçurumlar oluşturuyor. Bir tarafta Batı merkezli bir yaşamın, ’refah’ın getirmiş olduğu aşırı tüketim çılgınlığı ve bunun sonucu yaşanan sorunlar; diğer tarafta ise ‘kara bahtlı’ Afrika kıtasında
kendisini bulan açlık, susuzluk ve ölümler...
Böyle bir dengesizliğin yaşandığı
dünyada yaşanan savaşlar, kuraklık ve
afetler sonucu mazlum ve mağdur duruma düşmüş insanlara el uzatmak insanlık
adına zorunlu bir davranış olarak beliriyor.
Çalışmalarının merkezine “İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı
olandır” hadisini koyarak faaliyetlerini
yürüten HASENE - IGMG Hİlfs- und
Sozialverein e.V. Başkan Yardımcısı
Mustafa Uyanık’la 2011 Kurban Kampanyası’nı konuştuk. Yardıma ihtiyacı
olan, muhtaç durumundaki kişilere dini,
siyasi, coğrafi ve kültürel kimliğine bakılmaksızın mazlum ve mağduriyetlerini
dikkate alarak ihtiyaç sahiplerine yardımlar yaptığını ifade eden Uyanık 2011
Kurban Kampanyası’nın perde arkasındaki hummalı çalışmalardan bahsetti. İşte röportajımız:
2011 Kurban Kampanyası Hasene’nin düzenlediği ikinci Kurban
Kampanyası. Geçen sene Kurban
Kampanyasındaki çalışmalardan kısaca bahsedebilir misiniz? İlk çalışmanız olması hasebi ile beklentilerinizi gerçekleştirmiş miydiniz?
Öncelikle geçen yıl bağışları ile kurban kampanyamıza destek veren ve
85.474 kurban bağışı toplanmasına vesile olan bağışçılara, gönüllülerimize ve
temsilcilerimize teşekkür ediyorum. Yine bu toplanan bağışları, 53 ülkede fazlasıyla (97.448) kesim ve dağıtımını gerçekleştiren 253 gönüllü gözlemcilerimize de teşekkür ediyorum.
Bu kampanya ile hem ihtiyaç sahiplerini, hem de geribildirim ile bağışçıları
memnun ettik. Dolayısıyla IGMG Hilfsund Sozialverein e.V. olarak ilk kurban
kampanyamız amacına ulaşmıştır.
HASENE - IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V. 2011 Kurban Kampanyası startını Kurban Bayramı’ndan iki
ay önce verdi ve hummalı bir çalışma
sürdürdü, sürdürüyor. 2011 Kurban
Kampanyasına ne tür hazırlıklar yaptınız? Biraz bizlere hazırlıklardan
bahsedebilir misiniz?
2011 kurban kampanyamızda 100
bin kurban bağışı hedefi belirledik. Tabiki destekçilerimize güvenerek. Bu demektir ki geçen yıla göre ortalama %20
daha başarılı olmalıyız. Bunun için de
kampanyamızı 8 haftalık sürece yaydık.
Çalışmalarımız hedef endeksli. Bölgelerin potansiyellerine göre belirlenen
hedefleri Bölge Temsilciler Toplantımızda değerlendirerek ilan ettik. Bölgelerde
şube temsilcileri ile toplanarak aynı kriterlerle şubelere dağıtıyor. Geçtiğimiz
haftalarda Kurban Kesim Gönüllüleri
Y
sayfa 6
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Mazlum ve Mağdurlar
İçin 100.000 Kurban
Kurban Olsun
Röportaj: Murat Kubat
Toplantısı’nı gerçekleştirdik. 300’e yakın gönüllümüze burada hedeflerimizi
yakalama noktasında hassasiyelerimizi
paylaştık.
Sanıyorum kurban kesim gönüllüleri kesim için ülkelere göndereceğiniz
kişiler? Kurban kesim gönüllülerinin
seçimi ve görevleri hususunda neler
söyleyebiliriz?
Evet, aynen öyle. Kurban kesim gönüllülerimiz bizleri temsilen değişik ülkeler gönderdiğimiz kişilerdir. Bizleri
temsilen derken; derneğimizi temsilin
yanında, bir anlamda da bizlere kurbanlarını bağışlayanları temsil etmektedirler. Bu vesile ile, seçilen görevliler değişik cografya ve şehirlerden seçilmektedirler. Avustrulya’dan İsveç’e, Amterdam’dan, Paris’ten, Köln’den, Berlin,
Viyana’ya kadar Avrupa’nın herbir ülkesinin herbir şehrinden seçimlerimizi
yapıyoruz.
Bu görevliler, hem gözlemcilik yapıyor hem de destekçilerimize geribildirim
sağlıyor. Çok zor şartlarda görev yapan
bu fedakar görevlilerimizi, yeri geliyor
kendisine verilen yardım poşetini taşıyamayacak derece zayıf olan ihtiyaç sahibinin poşetini evine kadar taşıyor. Halkla daha iyi iletişim adına temsil kabiliyeti yüksek, gittiği ülkenin dilini bilen, iletişim noktasında sıkıntısı olmayan kimseleri gönüllülerimiz olarak seçiyoruz.
Gönüllüler, özenle seçilip, eğitimleri yapıldıktan sonra, bir hafta önceden görev
yerlerine gönderiliyor. Dönüşte yapılan
toplantıda da raporlar alınıyor.
2011 Kurban Kampanyası’nda geçen seneye oranla ne tür farklılıklar
var? Bu seneki kampanyada ne tür yenilikler içeriyor?
Geçen seneki kurban kampanyamız
yardım kuruluşu olarak ilk kampanyamızdı aynı zamanda. Bu seneki kurban
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
kampanyamızda organizeyi daha da profesyonel yapma noktasında ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Tanıtım materyallerinde farklılıklarımız var. Gözlemci sayımızda artış var. Bağışçılarımıza kurban
bedelini verdiği anda alındı makbuzu ve
beraberinde teşekkür mektubu vereceğiz. Diğer taraftan bölgeden gelen gelen
haberleri bağışcılarımız web sayfamızdan (www.hasene.de) yazılı ve görsel
takip edebilecekler. Avrupa’dan bizimle
aracılığımız ile kurban bağışında bulunan kardeşlerimizin kalbi mutmain olsun
adına, daha gözlemcilerimiz ülkelerine
dönmeden kurbanlarının kesimleri hususunda haberlerimizi görebilecekler.
2011 Kurban Kampanyası’na
“Kurban, Mü’mini Allah’a yakınlaştırır” sloganı ile giriyorsunuz. Bu slogan için birşeyler söylemek ister misiniz?
Kurban Allah’a yakınlaşmak için
güzel bir vesile ve fırsat. Kurban kelime
manası olarak da “yaklaşmak ve yakınlaşmak” kökünden geliyor. Hac Suresi’nin 37. ayetinde “Onların ne etleri ne
de kanları Allah’a ulaşır. Ancak sizden O’na yalnız takvanız ulaşır.” buyuruluyor. Ümit ediyorum ki mazlum ve
mağdur coğrafyalarda gerçekleştirilecek
bu kampanya onların dualarını celbedecek ve bizler ise Allah’a yakınlığın nişanesi olan takvaya bu vesile ile erenlerden
olacağız. Sloganımızı bu hassasiyetlere
atıf yaptığı için “Kurban, Mü’mini Allah’a yakınlaştırır” olarak belirledik.
Kurban Kampanyası büyük bir
kampanya. Biraz da bu kampanyalarda yaşadığınız sıkıntılar, zorluklardan
bahsedelim. Ne tür zorlukları var böyle büyük bir kampanyanın?
Kurum olarak önce partner kurumlardan talepleri alıyoruz. Bu talepler değerlendirildikten sonra fiyat araştırması yapılıyor. Daha sonra kaç kurban, kurban
Hayat
türü ve fiyatını içeren sözleşme yapıyoruz. Anlaşma gereği de kurban bedellerini havale ediyoruz. Bütün bu süreç kurban bayramı öncesi neticelendiriliyor.
Dolayısı ile hedeflerin gerçekleştirilmesi
ve nakitlerin hızlı intikali bizler için büyük önem arzediyor.
Bir de Kurban bağışında bulunacak hayırseverler adına bir soru yöneltmek istiyorum. Hayırseverler sizlere kurban bağışlarını en son hangi
güne kadar yapabilirler?
Yukarıdaki hassasiyeti de dikkate
alarak, kampanyamızı bayramın birinci
günü akşamı sonlandırmayı planladık.
Zira organizenin büyüklüğünü dikkate
alırsanız, bayramın ikinci günü ve daha
sonra yapılacak yardımları ülkelerde
gerçekleştirmemiz mümkün olmayacaktır.
Kurban bağışında bulunacak olan
yardımseverlerinizin ne tür soruları
oluyor sizlere? Onlara buradan 2011
Kurban Kampanyası için neler söylemek istersiniz. Nelere dikkat etmeleri
lazım?
Bağışçılarımız çalışmalarımıza yabancı değiller. Havuz sistemi uyguladığımızdan ve gündemi de dikkate alarak
hassasiyetlere göre dağılımları yaptığımızdan eminler. Ricamız bir an evvel
kurban bedellerinin bizlere ulaşmasıdır.
Bu noktada geç kalmak bizleri de organize hususunda sıkıştırmakta ve zorlamaktadır.
Malumunuz Somali merkezli Afrika Boynuzu diye tabir edilen Afrika’nın doğusunda çok ciddi kuraklık
yaşandı, milyonlarca insan ciddi bir
mağduriyet yaşadı, yaşıyor. 2011 Kurban Kampanyası ile bu bölgeye dönük
bir ağırlığınız olacak mı? Biraz bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Bağışcılar genellikle gündemdeki
hassasiyetli ülkelerde kurbanlarının kesilmesini arzu ediyorlar. Bizler önceden
planlama yaparken bu hassasiyetleri dikkate alarak o ülkelere daha çok kurban
hissesi veriyoruz. Geçtiğimiz yıl bunu
Pakistan’da gözettik, bu yıl da Somali ve
Doğu Afrika’da gözeteceğiz.
Son bir mesajınız varsa almak istiyorum?
Geçen yıl kurban bağışından yararlanan ihtiyaç sahipleri, bu yıl da özlemle
bizlerin yardımlarını beklerken; başta
Somali olmak üzere Doğu Afrika’da yaşanan ölümcül kuraklıktan dolayı sorumluluğumuz bir kat daha artmıştır. Daha fazla kurban bağışı ile daha fazla
mağdura ulaşma gayretindeyiz. Bağış
yaptığınız gibi, yapılmasına da vesile
olalım.
İnanıyoruz ki paylaşmak bizde olanı
azaltmamakta, çoğaltmaktadır, bereketlendirmektedir. Bunun ahirette karşılığını ise Allah verecektir.
Tüm bu duygularla şimdiden tüm
müslümanların kurban bayramlarını tebrik ediyor, bayramlarımızın yeryüzündeki mazlum ve mağdurları gözettiğimiz,
kolladığımız anlara dönüşmesini temenni ediyorum. Zira bayramın sevinci o zaman daha farklı olacaktır.
İBADETE DAHA FAZLA
ZAMAN AYIRIN DİYE...
HACI ADAYLARININ DİKKATİNE
HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ
HİZMETİNİZE SUNUYORUZ
Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz
www.hacdunyasi.de
- HAC'DA YÜK
PROBLEMİNE SON
- KALİTE GARANTİSİ
- İADE GARANTİSİ
- LÜX HEDİYELİK PAKET
- 20 SET VE ÜZERİ
SİPARİŞLERDE POSTA
ÜCRETİ BİZDEN
11.90
HEDİYELİK SETİMİZDE
BULUNAN MALZEMELER
seccade - takke - kina - tesbih - esans
- misvak - sürme - namaz başörtüsü
iTiBAR
EN
euro'dan
HED
HAC S İYELİK
ETLER
İMİZ
Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224
Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected]
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
lman-Türk Sağlık Günü çerçevesinde Köln Ehrenfeld
semtinde hizmet veren St.
Franziskus-Hastahanesi’nde bir dizi
tanıtım etkinliği düzenlendi.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği
(DİTİB) ve Ehrenfeld Belediyesi’nin
desteklediği “Sağlıklıya her gün bayramdır” sloganı ile düzenlenen “Alman-Türk Sağlık Günü”nde katılımcılara hastahanenin birimleri ve tıptaki bazı yeni gelişmelerle uygulama
alanlarında bilgi verildi.
St. Franziskus-Hospital’in ev sahipliğinde 8 Ekim’de ilk kez düzenlenen etkinliğe; DİTİB Genel Başkanı
Prof. Dr. Ali Dere, Ehrenfeld Belediye Başkanı Josef Wirges, hastanenin
üst düzey yöneticileri, doktor ve hemşireleri ile bazı hastalar ve yakınları,
ayrıca DİTİB hafta sonu kurs öğrencileri katıldı.
Sağlık günü ile ilgili açıklama yapan St. Franziskus-Hospital Genel
Müdürü Achim Schütz, hastanelerinin modern tıp metotları yanında,
manevi ve psikolojik destek, sosyal
hizmet amaçlı çalışma grupları yanında hastalarının yararlanabilecekleri
özel terapistlerle geniş bir yelpazede
hizmet verdiklerini söyledi.
Sağlıklı yaşama dikkat çekmek
amacıyla özel sağlık gününü düzenlediklerini ifade eden Schütz, böyle bir
gün düzenlenmesi teklifinin çalışan
personellerinden geldiğini belirtti.
Din ve inancın birey için belirleyici
rolüne değinen Schütz, inşaası devam
eden DİTİB Merkez Camii’nin tamamlanarak ibadete açılması için başarı diledi.
İslam’daki sağlık algısına değinen
DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali
Dere; “Yüce Allah insanı özel bir konumda yaratmıştır, biz bu müstesna
varlığa hizmeti görev ediniyoruz. Bu
yönüyle bizim için insana hizmet
Hakk’a hizmettir. İslam insanın sağlıklı yaşamı için bir dizi öneriler sunmuş, sağlıklı olmanın kıymetini bilerek bir anlamda korucuyu hekimliği
teşvik etmiş, her derdin bir devası
A
sayfa 8
Hayat
St. Franziskus Hastahanesi’nde
Alman-Türk Sağlık Günü
vardı diyen Peygamberimizin sözü ile
de orta çağdan itibaren tıp alanında
araştırmaları ve çalışmaları desteklemiştir. Hastaların Allah’ın izni ile iyileşekleri inancını taşımaları, çevrelerinin onlara her türlü desteği vererek
onların bu dönemlerinin atlatılmasına
yardımcı olmaları da dinen övülen bir
davranıştır” dedi.
Ehrenfeld Belediye Başkanı Josef
Wirges de, toplumsal dialoğu güçlen-
dirmek adına Hastanemiz ve DİTİB’imizle birlikte güzel bir günü
hep birlikte yaşadıklarını ifade etti.
Bu tür etkinliklerin sayısının artırması gerektiğini söyleyen Wirges, hastane yönetimi ve DİTİB’e teşekkür etti.
Sağlık gününde, iç hastalıklardan
cerrahi yöntemlere, sağlıklı beslenmeden psikolojik rahatsızlıklara kadar konunun uzmanları Prof. Dr. Viola Bullmann, Dr. Ali Avcı, Dr. Karl-
Auf der Bleiche 29 . 42289 Wuppertal . Tel.: 0202 747 659 70 . Fax.: 0202 747 659 71
www.casado.eu . [email protected]
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
Peter Rheinwalt, Dr. Christoph Möckel ve Dr. Stephan Becker kendi birimleriyle ilgili sunum ve bilgilendirmede bulundular.
Gün dolayısıyla hastane girişine
kurulan eğitim stantlarının yanında
yer alan DİTİB standı katılımcıların
büyük ilgisini gördü. Bu standa DİTİB’in sosyal ve kültürel hizmetleri
yanında modern mimari tarzında inşaası tamamlanacak yeni cami kültür
merkezinin sinevizyon ile tanıtımı yapıldı, çalışmalar hakkında bilgi verildi.
Gün, DİTİB Tasavvuf Musikisi
Grubu’nun dinletisinin ardından Türk
ve Alman mutfağından oluşan ikramlarla sürdü.
IZ
N
K İSTİYORSA
E
M
S
E
K
E
R
SULLERE GÖ
U
İ
M
A
L
İS
K
SUZ OLARA
K
O
Ş
I
IZ
IN
R
KURBANLA
!
N
I
Y
A
R
A
i
Z
i
B
A
K
A
L
T
U
M
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
IGMG Hessen Bölgesi 1. Aileler Günü Programı
slam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý
Hessen Bölgesi tarafından düzenlenen
“1. Aileler Günü” programi Rüsselsheim`da bulunan Bölge Merkezi müştemilatında kalabalık bir ziyaretçi katılımı ile gerçekleştirildi.
Bir gün olarak organize edilen programa
IGMG Hessen Bölgesine bağli olarak faaliyetlerini sürdüren tüm cemiyetler açtıkları
tanıtım standları ile ayrı bir renk kattılar.
Öğleye dogru açılışı yapılan programın
sunucusu Ahmet Sertkaya katılımcılara
programın içeriği hakkında bilgilendirmede
bulundu. Daha sonra hem açılış ve hem de
mini bir Kur`an Ziyafeti sunmak üzere mikrofona Elsenfeld cemiyetinden Enes Yılmaz
geldi.
Açılış Kur`an-ı Keriminden sonra IGMG
Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş bir selamlama ve açılış konuşması yaptı. Ateş konuşmasında: “İlk defa düzenlediğimiz Aileler Günü programına hepiniz hoşgeldiniz.
Böyle güzel bir havada böyle güzel bir mekanda böyle güzel insanlarla birarada bulunmaktan dolayı Allah`a hamdediyorum. Ne
güzel ettniz de geldiniz. Bölge olarak farklı
bir konseptte bir program düzenlemeyi düşündük. Birim görevlisi kardeşlerimiz ve
özellikle de Kadınlar Teşkilatındaki kardeşlerimizin gayretleri takdire şayandır. Bu
program vesilesi ile tüm bölgemizdeki kardeşlerimizi biraraya getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Hem hasret gideriyoruz hem
de tanıtım standları açan cemiyetlerimiz birbirleri ile fikir alış verişinde bulunuyorlar.
Ben burada katılım sağlayan ve standlarında
cemiyetlerinin faaliyetlerini güzel bir şekilde tanıtmaya çalışan tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum ve tebrik ediyorum” dedi.
Yine misafir Bölge Başkanı RNS Bölge
Başkanı Yaşar Cimsit de bir selamlama konuşması yaptı. Cimşit: Bugün burada bulunmaktan dolayı oldukça bahtiyarım. Hessen
Bölgesindeki kardeşlerimiz gerçekten çok
güzel bir çalışmaya imza atmışlar. Bu konsept diğer bölgelerdeki kardeşlerimize de
örnek olacak güzelliktedir. Ben emeği geçen
herkesi tebrik ediyorum” dedi.
Öğlen namazı için verilen moladan sonra
programa kaldığı yerden devam edildi.
Misafir sanatçı İsmail Tuzen ve ekibi katılımcılara ilahi ve ezgi ziyafetinin birinci
bölümünü sundular.
Bölge cemiyetlerinin açtıkları tanıtım
standlarını gezen Bölge Başkanları Mehmet
Ateş ve Yaşar Cimşit stand sorumlularından
kısa bilgiler almayı da ihmal etmediler. Her
standda alınan bilginın yanında değişik ikramlar da sunuldu. Özellikle Türk Kahvesi
ikramı misafir Bölge Başkanı Yaşar Cimşit
tarafından çok beğenildi.
Ý
sayfa 10 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
IGMG Hessen Kadınlar Gençlik Teşkilatının açmış olduğu Asr-ı Saadet standını da
gezen Bölge Başkanları genç kızlardan çalışmanın içeriği hakkında bilgiler de aldılar.
Beraberce gezilen standlar arasında dört
kişilik bir juri heyetinin değerlendirmesi sonucu ilk üçe giren cemiyet standları tesbit
edildi.
Buna göre birinci Standallendorf Cemiyeti standı, ikinci Elsenfeld Cemiyeti standı,
üçüncü ise Hanau Cemiyeti standı oldu.
Yine Ebru standını ziyaret eden Bölge
Başkanları burada ebru yapımını dikkatle izlediler.
Bölge Eğitim Başkanlığının tanıtım standını da ziyaret eden Başkanlara eğitim materyalleri hakkında bilgiler verildi.
Buradan Hasene Yardım Teşkilatının
standına da uğrayan Başkanlara yapılan çalışmalar ve özelikle de Kurban çalışmaları
hakkında bilgiler verildi.
Bu arada bina içerisindeki standların gezilmesinden sonra bina dışında kurulu bulunan diğer sponsor ve tanıtım standları da ziyaret edildi.
Yine Bölge Kur`an-ı Kerim Küçükler Birincisi ve Avrupa üçüncüsü Emre Değer mini bir Kur`an Ziyafeti sundu ve okuduğu
ezan ile ikindi namazı için bir mola daha verildi.
Moladan sonra sanatçı İsmail Tuzen ve
ekibi sunumlarına devam ettiler. Hem ilahiler okuyan ekip hem de katılımcıları güldüren kısa sunumlar da yaptılar.
Bu arada Wetzlar Kadınlar Teşkilatı tarafindan hazırlanan açık arttırmaya sunulan
pasta Hessen Bölgesinin Ömer Altuntop
amcası tarafından alınarak çocuklara ikram
edildi.
Yine IGMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı tarafından açık arttırma için verilen
tablo yapılan açık arttırma ile sahibini buldu. Atabey Altıparmak açık arttırmada tablonun sahibi oldu.
Bina içerisinde gezilen standlarda dereceye giren cemiyetlerin sorumlularına Bölge idarecileri tarafından hediyeler takdim
edildi.
Hediye takdiminden sonra katılımcılara
son olarak ellerindeki biletlerin bir torbada
toplanması ile hediye çekilişine geçildi.
Program sponsorları tarafından verilen
hediyeler yapılan çekilişle sahiplerine
takdim edildi.
Son olarak IGMG Hessen Bölge Başkanı
Mehmet Ateş tüm katılımcılara ve emeği
geçen herkese teşekkür etti. Birincisi yapılan programın geleneksel hale gelmesi duası
ve temennisi ile program sona erdi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Mahmut AŞKAR
Yorgun Adam
Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun,
“İnandıkları hayat
tarzlarını şehir modelleri olarak hayata
geçiremeyenler kendi
kimliklerini de muhafaza edemezler” sözünü, özellikle dernek/kuruluş başkanlarının dikkatine sunmak istiyorum. Standartlaştırılmış bir din
anlayışı ve formatlanmış bir dindar görüntüsüyle, yaşadığınız
Avrupa metropollerinde kimliğinizi nesiller ötesine taşımanız mümkün değildir.
eşkilat hayatından geldiğinden, sıradan insandan daha
çok buradaki Türk toplumunu yakından tanıma ve gözetleme
imkânına sahip olan Mehmet Bey’e
sordum:
-Birinci nesil Türkler mi, yoksa
ikinci nesil mi sana göre daha fazla
dindardır?
Bu da şimdi nerden çıktı dercesine, Mehmet Bey bir bana baktı, bir
yere baktı, bulunduğumuz odada bir
ileri gitti bir geri geldi:
-“Dindarlıktan ne anladığınıza
bağlı” dedi. Ben de; “sen nasıl anlıyorsan öyle cevap ver” dememe
rağmen, Mehmet Bey cevap vermekten imtina etti. Daha doğrusu,
yanlış cevap vermekten çekindi.
Önümdeki istatistikî verileri görünce, tesbitlerim ve tahminlerimin
teyit edilmiş olmasından mütmain
olmuştum. Zaten kendi çocukları-
T
mızda da benzeri gelişmeleri gözlemlemekteydim. İtiraf etmek gerekirse, çocuklarımızın yaşındayken
bizim kuşağımız şimdiki kendi evlatlarımız kadar “dindar” değildi.
Fakat biz siyasî ve sosyal meselelere daha duyarlı, daha ilgili ve katılımcı idik. Bir önceki nesil daha çok
toplumcu, kollektif bir hayat anlayışını tercih ederken, şimdiki nesil hayata ve dünyaya bakışında daha ferdiyetçi bir tavır içindedir.
Bir önceki neslin dindarlığı kadar
dinsizliği de büyük oranda ideolojik
iken, ikinci ve devamı neslin dindarlığı da aynı oranlarda konjönktüreldir. Almanya ve diğer Avrupa ülkelerine “işgücü” göçüyle gelen 1. Nesil Türkler, 2. Nesil Türklerden daha
az dindar olmalarına rağmen, bugün
sayıları binlerle ifade edilen irili
ufaklı dernekler ve camiler o neslin
eseridir. Nitekim, Birinci Nesil
Göçmen Türkler arasında dinî bir
kuruluş veya cemaate üyelik bazında bağlılık oranı % 21,3 iken, İkinci
Nesil Türkler arasında bu oran %
18,5 civarına geriliyor. (ApuZ, 1314/2011, Zur Rolle von muslischen
Konvertierten im Gemeindeleben,
Nilden Vardar, Stephanie Müssig)
İlk göçmen neslin % 32,6’sı şimdiye kadar hiçbir dinî toplantıya iştirak etmediklerini ifade ederken,
devamı olan ikinci nesilde bu oran
% 20,4’e düşmektedir. Yine Birinci
Nesil Göçmen Türklerde ayda birkaç defa dinî toplantılara katılanların oranı % 33,9 iken, İkinci Nesil
Türklerde bu oran % 37’yi bulmaktadır. (ApuZ, a.g. makale). Bunları
aktarırken, gayretimiz ve hassasiyetimizin sebebi; şimdilik esen bu
“dindarlık “ rüzgarını kalıcılığa ve
doğru istikamete çevirmek içindir.
Genel gidişat (konjönktür) şimdilik
ya dinin yanında ya da karşısında
seyrediyor.
Ticaret yapan şirketler yatırımdan önce piyasa araştırması yapar
veya yaptırırlar. Toplum meseleleriyle ilgilenen her türünden kuruluşların ve yazar-çizer kesiminin istifa-
desine sunulan ve toplumun nabzını
tutan kamuoyu araştırmaları da, “insan pazarı”ndaki eğilimlerden bizi
haberdar eder. Batı Avrupa Türklerinin temsilci kuruluşlarından birisi
olarak, hitap ettiğiniz toplumdaki
kültürden iktisata, sosyo-psikolojik
yapıdan tüketim alışkanlıklarına kadar gelişme ve değişmeleri gözetlemez, takipçisi olmaz ve bunlardan
ileriye yönelik neticeler çıkaramazsanız, varlığınızı borçlu olduğunuz
“pazar”ınızı zamanla kaybedersiniz.
Batı Avrupa Türk/Müslüman göçmenleri arasında bazen sessiz sedasız bazen de paldır küldür gelen hızlı bir değişim ve başkalaşım sürecine şahit oluyoruz. Gören gözler için
çok uzağa gitmeden bu değişimi,
yerine göre de, başkalaşımı aile ocağında veya en yakın çevrede gözlemlemek mümkün.
Aileler, her türünden sivil kitle
kuruluşları, göçün 50. yılını biraz da
vesile kılınarak, kendi nesillerindeki
ve temsil ettikleri kitledeki sosyokültürel değişime hazırlıklı olmalıdırlar. Toplumdaki değişimi fark
edemeyen veya hazırlıksız yakalananlar zamanla krizli dönemlere girebilirler. Özellikle dinî hassasiyetleri olan kesimlerde vuku bulan bu
kültürel değerler çarpışması, dindarın krizi demektir. “Dindarın krizi,
aynı zamanda kültürün krizidir (Oliver Roy).
Bir önceki “Huzur Vermeğe Geldik” başlıklı makalemizle ilgili görüş beyan eden değerli okuyucumuz
Fikri Bey, dinî cemaatlerdeki “din
yorgunluğu”na dikkat çekiyordu.
Çok yerinde bir teşhis... Hızla değişen ve gelişen dünyada bir ömür boyu inanan insanlara hep aynı basmakalıp ifadelerle din anlatır, kendinizi yenilemezseniz, dindar da gün
gelir size doyar, duydukları gibi
kendi söyledikleri de ve bir onun
kadar da yaptıkları heyecan vermez,
gönlünde ve beyninde depreşmeler
meydana gelmez. Hatibin konuşması, dindarın ibadeti artık sıradanlaşır
ve “rutin” hâline gelir. Toplantılarda
[email protected]
başkanları veya temsilcilerini dinleyenler esnemeye başlar ve minberdeki hocayı dinleyen cemaat, “bir
an önce bitirse de namazı kılıp gitsek” diye kendi içinden temennide
bulunursa, dindarda yorgunluk başgöstermiş demektir. Hayra âlamet
olmayan bu durum da, yeni krizlerin habercisidir.
Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun, “İnandıkları hayat tarzlarını
şehir modelleri olarak hayata geçiremeyenler kendi kimliklerini de
muhafaza edemezler” sözünü, özellikle dernek/kuruluş başkanlarının
dikkatine sunmak istiyorum. Standartlaştırılmış bir din anlayışı ve
formatlanmış bir dindar görüntüsüyle, yaşadığınız Avrupa metropollerinde kimliğinizi nesiller ötesine taşımanız mümkün değildir.
Şimdiye kadar olmadı, yapılmadı, gündeme alınmadı fakat hiç olmazsa Batı Avrupa’ya Türk İşgücü
Göçünün 50. Yılında buradaki daim
kalıcılığımız ve bizi istikbale taşıyacak ortak yol haritamız masaya yatırılsın, kamuoyuyla paylaşılsın…
Hz. Peygamber sözü olarak rivayet edilen, “Kendini bilen Rabbini
bilir”den hareketle, Rabbini bilen
de başkalarını, yani Rabbin yarattıklarını bilir, hükmüne varabiliriz.
Bu da bize, Mevlana Rumi’nin meşhur pergel metaforunu devreye sokmamıza vesile olur: “Biz pergel gibiyiz, bir ayağımız din üzerinde sabit durur, diğer ayağımızla 72 milleti dolaşırız”. Birbirini boğazlayan,
hor ve hakir gören, birbirine düşman
kesilen insanlığın aslında aradığı
formül budur! Bu formül bizde saklıdır.
Şimdi bunu hem kendimiz hem
de başkalarının istifadesine sunmak
için hayata geçirmenin zamanıdır.
Yorgun adam kalk ayağa!...
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 11
dosya
SORU: HAYIRLI GÜNLER ERHAN BEY; Ben Emin Ö. 23 yıldır
Almanya’da ikamet etmekteyim.
Fakat ileride Türkiye’ye dönmeyi
düşündüğümüzden oradaki emeklilik işlemlerimize başlamak istemekteyiz. Eşim ile benim borçlanmalarımızı yaparak emekliliğe hazır hale
gelmesini veya emeklilik için tüm
şartlar yerine geliyorsa emekli olmak istiyoruz. Benim sormak isteğim birkaç soru olacak, bilgilerinizle bize de yardımcı olursanız çok seviniriz.
a) Türkiye’de hiç çalışmamız bulunmamakta, SSK`dan mı yoksa
Bağ-Kur dan mı emekli olacağız?
b) Türkiye’de emekli olduktan
sonra hemen dönmemiz şart mı?
c) Borçlanmamızı ne kadardan
ödeyeceğiz? Daha yüksek ödesek
yüksek maaş alır mıyız?
d) Emeklilik işlemleri için müracatlarda Türkiye’ye gelmemiz zorunlu mu?
Çok teşekkürler. Almanya’dan
sevgi ve saygılar.
CEVAP: Değerli okurum; Türkiye’de hiç çalışması bulunmayanlar,
SSK`da isteğe bağlı olmadığında BağKur`dan emekli olurlar. Fakat böyle
bir durumda SSK`dan emekli olmak
için Yurtdışı işe giriş tarihinizi yargı
yolu ile Türkiye’de sigorta başlangıcı
olarak saydırabiliyorsunuz! Böylece
hem SSK`dan emekli oluyor, hem daha az borçlanma yapıyor daha az ödüyor, hem daha yüksek maaş alıyor ve
de daha erken emekli oluyorsunuz! Size tavsiyem emeklilik işlemlerinizi bu
şekilde yapmanız. Diğer sorunuz
emeklilik için dönmeniz şart değil, kesin dönüş şartı artık kalktı! Borçlanmanızı şu an ki kur 8.93 tl`den borçlanıyorsunuz, bunun en yükseği 58.03
tl`dir yani 6.5 katı, fakat hiçbir zaman
alacağınız aylık 6. Katı olmaz! Emeklilikteki müracatlarınız için şahsen
müracat gerekmekte fakat vekalet yolu
ile Türkiye’den takip ettirmeniz sizin
için daha sağlıklı olur. İyi günler.
SORU: Merhaba Erhan Bey; Benim babam 69 yaşında Mehmet S.
1982 ve 1986 yılları arasında Ankara’da tekstil fabrikasında çalışması
var. Babam 12 yıldır da Almanya’da
malulen emekli. Türkiye’den emekli
olabilmesi için günü yeterli mi?
Borçlanma yapacak mıyız? Yapacaksak ne kadar ödeme yaparız? Teşekkürler, iyi çalışmalar.
CEVAP: Sayın okurum; Babanız
zaten TÜRKİYE’DE 12 YILDIR
EMEKLİ! Nasıl mı? Yurtdışında
emekli olanların Türkiye’de 2 gün dahi sigortası bulunuyorsa Sosyal güvenlik kurumu kendisini direk kısmi
emekli yapıyor ve sağlığını açıyor. Tabiki bunu size siz talep etmeden de bildirmiyor. Şu an Mehmet bey’in içeride
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Sorularla Emeklilik
SOSYAL GÜVENLİK MÜŞAVİRİ ERHAN NACAR
SOSYAL GÜVENLİK’TE YENİ ÇIKAN YASALAR VE TÜM MERAK ETTİĞİNİZ KONULAR İÇİN SOSYAL GÜVENLİK UZMANIMIZ “ERHAN NACAR”A YAZABİLİRSİNİZ!
SINIFINDA LİDER OLAN “İLKE & AK DANIŞMANLIK” FİRMALARININ SAHİBİ
“ERHAN NACAR” ALMANYA “HANNOVER ŞUBESİNİ” AÇTI!
İRTİBAT: www.ilkedanismanlik.com
Büro: 0090 312 432 10 20 . Mobil: 0090 533 231 52 89
birikmiş 12 yıllık maaşı bulunmakta.
Öncelikle bunun müracaatını yaparak
toplu paranızı alın ve sağlığınızı aktif
hale getirin. Emekli aylığının tam aylığa çıkması için ise 3600 gün olması
gerekiyor. Sizin mevcut SSK`nız 4 yıl.
Bunun üzerine 6 yıl daha borçlanma
yaparsanız babanız SSK`dan tam
emekli aylığı almaya hak kazanır. Yani 2160x8.93= 19.288 tl ödeyerek babanız SSK`dan en az 870tl maaş alır.
SORU: İyi günler Erhan Hocam;
Ben mavi kart sahibiyim. Türkiye’den emekli olabileceğimi duydum. Fakat Sosyal Güvenlik Kurumunu aradım olamayacağımı söylediler. Bu konuda bilgi verirseniz ve
hangi yolu izlemem gerektiğini söylerseniz çok memnun olurum. Ahmed Sami U. Saygılar
CEVAP: Sayın okurum; Mavi ve
pembe kart sahipleri için Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan müracaatları red ediyorlar. Fakat bu direk kurum
hatası olduğu için mahkeme kararı ile
kabul oluyor ve kurum işlemlerinizi
bu yazı ile tamamlıyor. Çünkü sizin
mavi ve pembe kartınız bakanlık kurulu kararı ile çıktığından sizin tüm haklarınız saklı bulunuyor. Bununla alakalı Yargıtay kararları mevcut. Bize
ulaşabilirsiniz. Ayrıca artık E-DEVLET şifrenizi bağlı bulunduğunuz
konsolosluktan alabilir ve tüm işlemlerinizi www.türkiye.gov.tr sitesinden
şifrenizle takip edebilirsiniz.
SORU: Merhaba ERHAN BEY;
Ben Yüksel D. Almanya’da yaşıyorum. Türkiye’de hiç sigorta günüm
bulunmadığından borçlanma müracatım Bağ-Kur`a sayıldı. Fakat daha sonra araştırmalarım ve yazılarınız üzerine Yurtdışı işe başlama tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak sayıldığını öğrendim. Bana
bu konuda yardımcı olur musunuz?
Hangi yolu izlemem lazım? Türkiye’ye gelmem gerekir mi? Veya öğrendiğim kadarı ile bu işlemlerin takibinde firmanızın başarısı çok üst
sınıflarda. Bir uzman aracılığıyla bu
işlemlerin tamamlanması çok daha
sağlıklı olacaktır. Bana yardımcı
olur musunuz?
CEVAP: Değerli okurum; Öncelikle Yurtdışı borçlanmanızı yapmış olduğunuz için, bu miktarın geri alınma-
sayfa 12 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
sı ile ilgili müracatların yapılması gerekmektedir. Borçlanma miktarının
geri alınması hakkında bilgi vermek
istedim ki bu konuda soru ve sorunlar
oldukça fazla. Eğer borçlanılan hizmet
dikkate alınarak aylık bağlanılmamışsa, yurtdışı hizmet borçlanması için
ödenen tutarın tamamı başvuru yapıldıktan sonra faizsiz olarak iade edilir.
Kısmi tutar iadesi mümkün değildir.
Daha sonra yurtdışı işe giriş tarihinizi
Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak
sayılması için dava açılacak, bununla
ilgili bünyemizdeki avukatlarımızın
kazanmış olduğu emsal davalar var zaten. Dava sonucunda borçlanmanızı
SSK`ya yaparak daha az ödeyip, daha
fazla maaş alarak, daha erken emekli
olma şansını yakalamış bulunmaktasınız. Bu işlemlerin takibi için ya bizzat
Türkiye’de bulunmanız veya söylediğiniz gibi bir SOSYAL GÜVENLİK
UZMANI VE BU KONUDA UZMAN BİR AVUKAT aracılığıyla işlemlerinizi sonuçlandırabilirsiniz. Bizim görevimiz size her daim yardımcı
olmak ve haklarınızı korumak.
SORU: İyi çalışmalar ERHAN
HOCAM; Ben Cevdet S. Almanya’da yaşıyorum. Eşim Funda S. 46
yaşında Türkiye’de hiç günü yok.
Yurtdışında 1990 yılından itibaren
çalışıyor. Türkiye’de emekli olabilmesi için 2 ay önce Sosyal Güvenlik
Kurumu’na dilekçe yolladık. Fakat
henüz bir cevap gelmedi. Eşim mavi
kart sahibi, yazılarınızda mavi ve
pembe kart sahiplerinin emekliliği
ile ilgili olumlu yazılarını okudum
ve araştırdım. Bu süreçte cevap gelmemiş olması normal mi? Biz işlemlerimi nereden ve nasıl takip edebiliriz? Bilgilendirir ve yol gösterirseniz memnun oluruz. Hayırlı Günler.
Teşekkürler Hocam.
CEVAP: Sayın Okurum; Mavi ve
pembe kart sahipleri artık tüm bilgilerini E-DEVLET ŞİFRESİNİ alarak internetten Türkiye.gov.tr den takip edebilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey
bağlı bulunduğunuz konsolosluktan
kartınızla birlikte E-DEVLET ŞİFRENİZİ istemeniz.
Diğer sorunuza gelinde evet mavi
ve pembe kart sahipleri borçlanma yaparak emekli olmaya dava yolu ile hak
kazanabiliyor. Müracatlarınızın süreci
ise 30 iş günüdür. Sosyal Güvenlik
Kurumu’na yapılan tüm yazılı müracatlara 30 iş günü içerisinde cevap verilmesi gerekmektedir. Lakin bu konuda aksamalar çok sık yaşanmaktadır.
Tüm bilgilerinizi bize ulaşıp verirseniz
yardımcı olmaya çalışırız.
SORU: Sevgili Hocam Merhaba;
Ben Mehmet Ş. Babam Yaşar Ş. 58
yaşında. Türkiye’den emekli olabilmesi için Bursa Sosyal Güvenlik
Kurumu’na müracatta bulunduk ve
yaklaşık 35.000 euro ödeyerek BağKur`dan emekli oldu. Fakat bu ödenen miktara karşılık bağlanan
emekli aylığı 500tl oldu. Ailecek bunun normal olmadığını düşünüyoruz. Sizce bunun sebebi nedir? Düzeltilir mi? Cevaplar yardımcı olursanız çok seviniriz. Hayırlı günler.
Teşekkürler.
CEVAP: Değerli okurum; Yaklaşık
1 yıldır Bağ-Kur’a yurtdışı borçlanma
yaparak emekli olanların aylıkları
program hatası yüzünden 500tl bağlanmaktadır. Bununla ilgili gerekli itirazlar yapılarak düzeltilmesi mümkündür. Bilgilerinizi gönderirseniz yardımcı oluruz. İyi günler.
SORU: İyi çalışmalar Erhan
Bey; Annem Hüsniye İ. Almanya’da
4 yıl önce emekli oldu. Türkiye’den
gelmeden önce iplik fabrikasında 5
yıl çalışması varmış. Üzerini borçlanarak emekli olmak istiyor. Kaç gün
daha borçlanma yapmamız gerekmekte. SSK`dan mı Bağ-Kur`dan
mı emekli olur? Ne kadar aylık bağlanır? Teşekkürler Saygılar.
CEVAP: Değerli okurum; Öncelikle annenizin Almanya’da emekli olduğu tarihten itibaren Türkiye’de bulunan 4 yılına karşılık kısmi aylık bağlanır. Yani şu an annenizin SOSYAL
GÜVENLİK KURUMUNDAN 4 yıllık biriken bir kısmi aylık bulunmaktadır. Öncelikle bunun müracatının yapılarak alınması gerekir. Daha sonra
3600 günden emekli olabilmesi için 6
yıl daha borçlanma yapmanız gerekmektedir. 6 yıl 2160 gün yapar.
2160x8.93= 19288.8 tl ödeme yaparak
Türkiye’den tam aylık alma hakkını
kazanmaktadır. Ssk dan emekli olur,
en az 850tl aylık alır.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Tahsin ÖZDEMiR
Almanya’daki Türk Girişimcilerin
Ekonomik Gücü ve İşsizlikle
Mücadelede Girişimciliğin Önemi
erbest girişimcilik Almanya’daki Türkler arasında uzun yıllardan beri hızla gelişen bir yaşam
biçimi haline gelmiştir. Ekonomik
durgunluk ve daralmaya paralel olarak
Türklerin yoğun olarak çalıştığı ağır
sanayi ve maden sektöründeki işyerlerinin yavaş yavaş kapanmaya başlaması ve üretim bantlarındaki modernizasyona bağlı “robot” kullanımının
yaygınlaşmasıyla birlikte baş gösteren
kitlesel işsizlik, girişimciliği tetikleyen önemli etkenlerden biri olmuştur.
İşsizlik dalgasının en çok etkilediği
S
grubu Türkler oluşturmaktadır. Genel
işsizlik oranının yüzde onlar civarında
seyrettiği Almanya’da, Türkler arasındaki işsizlik oranı yüzde otuzlar civarındadır. Türk göçmenlerin önemli bir
bölümü bu şekilde kendi işini kurma
yoluna gitmiştir.
Birinci kuşağa göre eğitim durumu
ve sosyalizasyonu daha iyi olan ve Alman eğitim kurumlarında öğrenim
görmüş ve Almanya’da büyümüş ikinci kuşak Türk göçmenler arasında yoğun bir girişimcilik eğilimi gözlenmektedir. Bu kesim “gastronomi ve
perakende ticaret” gibi alışılagelmiş
alanların dışına çıkarak hizmet sektörü başta olmak üzere hemen her türlü
branşta Alman ve Türk toplumuna
mal ve hizmet üretmektedir. Almanya’da kalıcılığın yaygınlaşması ile birlikte Türk göçmenler, Türkiye yerine
Almanya’daki yatırımlarına hız veriyorlar. Türkler tarafından edinilen
gayrimenkul (konut) sayısının 2006
yılı itibariyle 210 bine ulaşması bu görüşü destekler niteliktedir.
Bunun yanı sıra bağımsız çalışma, daha yüksek gelir, iş hayatında
yükselme ve Alman toplumunda itibar kazanma arzusu gibi faktörler
de Türk göçmenlerin Almanya’da
girişimciliğe yönelmelerinin diğer
nedenleri olarak sıralanabilir.
1985 yılında 22.000 olan Almanya’daki Türk girişimci sayısı, 1990 yılına kadar geçen beş yıllık sürede dikkat çekici bir artışla 33.000’e yükselmiştir. 2005 yılı itibariyle bu rakam
64.600’e ulaşmıştır. Avrupa Birliği sınırları dahilinde faaliyette bulunan
Türk işletmelerinin sayısı 2005 yılı itibariyle 94.000’dir. Bu sayı, Türk göçmen nüfusun çalışabilen 1,3 milyonluk kısmının yaklaşık % 7,2’sine karşılık gelmektedir. Avrupa Birliği’ndeki (AB) Türk girişimcilerin çalışabilir
nüfusa oranı, Türk kökenli girişimci
sayısının 54.300 olduğu 1995 yılında
% 5 seviyesindeydi. 2005 yılına gelindiğinde, AB’deki toplam Türk girişimci sayısı % 73 oranında artış göstermiştir.
F. Almanya’daki 64.600 Türk işletmesini, 42.000 işletmeyle İtalyanlar,
23.000 işletmeyle Yunanlılar takip etmektedir.
Yapılan bilimsel öngörüler; mevcut
büyüme hızı ile F.Almanya’daki Türk
girişimcilerin sayısının 2013 yılına
kadar 120.000’e ulaşacağını tahmin
etmekte, bu işletmelerde yaklaşık
650.000 kişinin istihdam edilmesi
beklenmektedir. Bu rakamlar hepimiz
için gurur vericidir.
Bu işletmelerle ilgili önemli bir
nokta, yarattıkları istihdamdır. AB genelinde faaliyette bulunan Türk işletmelerinde 451.000 kişi istihdam edilmekte olup, yalnızca Almanya’da faaliyet gösteren Türk işletmelerinde
323.000 kişi istihdam edilmektedir.
Bu açıdan, Türk girişimcilerin istihdama ve işsizlikle mücadeleye sağladıkları katkılar çok önemlidir.
F.Almanya’daki Türk girişimcilerin sayısal gelişimi (1985-2005)
70.000
60.000
40.000
Türk Giriúimci
Sayısı
30.000
20.000
10.000
0
T.C Köln Başkonsolosluğu
Ticaret Ateşesi
Sektörel Yapı
Almanya’daki Türk girişimcilerin
sayısında görülen patlamanın yansımaları, aktif olunan sektörlerdeki çeşitlenmede de gözlemlenebilir. Türk
girişimciler, aşama aşama her sektörde
temsil edilir duruma gelirken, Türk girişimcilerin neredeyse yarısı, artık yalnız göçmenlerin tipik olarak aktif oldukları ve etnik pazara hitap eden sektörlerin dışındaki alanlarda faaliyet
göstermektedirler. Toptan veya perakende ticaret, yüzde 34’lük oranla 1.
sırada yer alırken, yüzde 16,9’luk
oranla imalat ve inşaat sektörü son sırada yer almaktadır. Burada görüldüğü
üzere birçok önyargının ötesinde vatandaşlarımız sadece gastronomi sektöründe faaliyette bulunmuyorlar.
Reklamdan, baskı-matbaa işlerine kadar tüm sektörlerde hizmetlerine devam etmektedirler.
SEKTÖR
SAYI
Ticaret
22.400
Gastronomi
16.600
Hizmet Sektörü
14.700
ømalat, ønúaat, Zanaatkarlık 10.900
TOPLAM
64.600
Kaynak:Türkiye Araútırmalara Merkezi Vakfı, Essen
AB genelinde faaliyette bulunan
Türk girişimcilerin 1995 yılında toplam cirosu 21,6 milyar Euro iken, bu
rakam 2005 yılında 40,5 milyar Euro’ya yükselmiştir. Almanya’da faaliyette bulunan Türk işletmelerin yıllık
cirosu ise 2005 yılı verilerine göre
29,5 milyar Euro’dur.
%
34,6
25,7
22,8
16,9
100
Almanya’daki Türk Girişimcilerine İlişkin Sosyo-Demografik Yapısı Nasıldır?
Türk girişimcilerin önemli bir bölümünü ikinci kuşak göçmenler oluşturmaktadır. TAM tarafından elde edilen veriler Türk girişimcilerin ortalama yaşının 37,2 olduğunu ortaya koymaktadır.
Almanya’daki Türk nüfusunun geYAù
50.000
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
Birinci kuşağa göre eğitim durumu ve sosyalizasyonu daha iyi olan ve Alman eğitim kurumlarında
öğrenim görmüş ve Almanya’da büyümüş ikinci
kuşak Türk göçmenler
arasında yoğun bir girişimcilik eğilimi gözlenmektedir. Bu kesim “gastronomi ve perakende ticaret” gibi alışılagelmiş
alanların dışına çıkarak
hizmet sektörü başta olmak üzere hemen her türlü branşta Alman ve Türk
toplumuna mal ve hizmet
üretmektedir.
%
18-30
24,5
30-40
44,2
40-50
20,1
50-60
9,2
60 yaú ve üstü
2,0
Kaynak:Türkiye Araútırmalara Merkezi Vakfı, Essen
nel yapısı ile karşılaştırıldığında, Türk
girişimcilerin Almanya’daki ikamet
sürelerinin ortalamanın üzerinde olduğu göze çarpmaktadır. Almanya’daki
Türk girişimcilerin Almanya’da ortalama ikamet süreleri 23,8 yıldır. Almanya’daki Türk Toplumunda Alman
vatandaşlığına geçenlerin oranı % 32
civarında iken, bu oran Türk girişimciler arasında % 40’lar civarındadır.
Türk girişimcilerin % 77,9’u erkek
olup, kadın girişimcilerin oranı yalnız-
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 13
dosya
ca % 22,1’dir. Ancak bu % 22,1’lik
oranın gerçek Türk kadın girişimci
oranını yansıttığı söylenemez. Almanya’da sigortalı bir işte çalışan veya işsizlik ödeneği alan bir çok Türk erkeği, girişimciliğe eşlerinin adına ticari
işletme açarak başlamaktadır. Bu durumda olan birçok erkek girişimci,
başlangıçta eşleri adına küçük işletmeler açarak ticari faaliyette bulunma
yolunu tercih etmektedirler.
Daha sonra, işletmenin açılışından
itibaren ticari faaliyetin gidişatı izlenmekte, ancak girişim başarılı olursa
erkek girişimci ticari işletmeyi kendi
adına devralarak girişimciliğe devam
etmektedir. Türk kadınlarının girişimcilik oranının istatistiki olarak % 22,1
gibi nispeten yüksek bir orana sahip
olmasının nedeni, vatandaşlarımız arasında gözlemlenen bu davranış tarzıyla yakından ilişkilidir.
Türk girişimcilerin yaklaşık ¾’ü
10-30 yıldır bu ülkede ikamet eden
göçmenlerdir. 10 yıldan az süredir Almanya’da ikamet eden girişimci oranı
% 10,1’dir.
Türk kökenli girişimcilerin uyrukları incelendiğinde, büyük çoğunluğunun halen Türk vatandaşı oldukları
görülmektedir. Türk girişimcilerden %
39,7’si Alman uyruklu, % 60,3’ü de
eşkilat hayatında bazı faaliyetler vardır ki, kalıcı iz bırakır, ses getirir, zaman aşımına uğramaz, referans niteliği taşır ve mensupları için, “gönülleri
kadar ufukları da geniş insanlar”
dedirtir. Bunun için mükemmel Almanca bilmeyebilir, üst düzey insanlara uygulanan, birtakım kuralkaidelerden ibaret protokol denen
şeyden bihaber olabilirsiniz. Yaptığınız işin toplum yararına olduğuna
samimi olarak inanıyor ve bu uğurda gayret sarfediyorsanız, bunun
karşılığını birgün mutlaka görürsünüz.
ATİB bünyesinde faaliyet gösteren mevcut kuruluşlar içinde bu evsaftaki olan derneklerden birisi de,
Frankfurt-Höchst teşkilatıdır. Hem
dernek hem de bölge başkanlığını
birlikte başarıyla yürüten Şaban
Duran ve ekibi, geride bıraktığımız
Ramazan ayı içinde, Frankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın
Petra Roth’u ve beraberindeki heyeti iftar yemeğinde ağırlamıştı.
Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Aşkar’ın da katıldığı iftar yemeğinde, Sayın Petra Roth, Türk
kökenli hemşehrilerini kucaklamak
ve kültürlerarası diyaloğun pekişmesi adına güzel sözler söylemişti.
Bölgenin Alman medyasında ve
Türk basınında geniş yer bulan bu
T
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Türk uyrukludur.
Daha önce de ifade edildiği üzere,
F.Almanya’daki 64.600 Türk işletmesi mevcut olup, bu girişimcileri
42.000 işletmeyle İtalyanlar, 23.000
işletmeyle Yunanlılar takip etmektedir.
Ancak, nüfus/girişimci sayısının
2007 yılı için yüzdelik oranları incelendiğinde Almanya ortalamasının %
10 olduğu görülmektedir. Bu oran
F.Almanya’daki Yunan nüfus için %
15,5, İtalyan nüfus için 13,1’dir. Vatandaşlarımız arasındaki girişimci oranı ise sadece % 5,8’dir.
Federal Almanya’da Almanlar ve
Türk-Yunan-İtalyan göçmen grupların serbest girişimci oranları (2007)
16
14
12
10
Alman
Türk
Yunan
øtalyan
8
6
4
2
0
10%
5,80%
15,50%
13,10%
Kaynak: İsoplan Enstitüsü
Bu oranlara bakıldığında vatandaşlarımız arasında serbest girişimci oranının Almanya ortalamasını yakalaması için yaklaşık % 100’lük bir atışla 138.000 civarında olması gerekirdi.
Dolayısıyla, mevcut Türk işletme sayısı memnuniyet verici gibi görünse
de, maalesef olması gereken gerçek
rakamları yansıtmamaktadır.
Bilindiği üzere Almanya’da yaşanan işsizlik dalgasının en çok etkilediği grubu Türkler oluşturmaktadır. Genel işsizlik oranının yüzde sekiz-dokuz civarında seyrettiği Almanya’da,
Türkler arasındaki işsizlik oranı yüzde
yirmi beş ile otuz arasında seyretmektedir. İşsizlikten kurtulmak isteyen
Türk göçmenlerin önemli bir bölümü
bu şekilde kendi işini kurma yoluna
gitmiştir.
Bunun yanı sıra bağımsız çalışma,
daha yüksek gelir, iş hayatında yükselme ve Alman toplumunda itibar kazanma arzusu gibi faktörler de Almanya’da girişimciliğe yönelmelerinin diğer nedenleri olarak sıralanabilir.
70.000’in üzerinde olan Türk işletme sayısı gurur verici ve önemli bir
gelişme olarak görülmekle birlikte yeterli değildir. Ülkedeki Nüfus/girişimci sayısı oranları incelendiğinde; Almanya ortalamasının % 10, Yunan
göçmen nüfus için % 15,5, İtalyan
göçmen nüfus için 13,1 olduğu ve
Türk göçmenlerinin nüfus/girişimci
oranın ise sadece % 5,8 olduğu görülmektedir.
Vatandaşlarımız arasında mev-
Hayat
simsel değişikliklere bağlı olarak
yüzde yirmibeş otuzlar civarında
seyreden yüksek işsizlik oranıyla
mücadele kapsamında, vatandaşlarımızın kendi işletmelerini kurma
konusunda teşvik edilmesi de çok
önemlidir. Orta vadede en az 60.000
vatandaşımızın daha kendi iş yerini
kurmasının teşvik edilmesi gerekmektedir. Nüfus/girişimci oranında
% 10’luk rakam yakalandığında, işsiz vatandaşlarımızın sayısında en
az % 25’lik bir azalma sağlanmış
olacaktır.
Bu nedenle, vatandaşlarımız arasında serbest girişimci sayısının alınacak tedbirlerle kısa vadede en az iki
kat artırılması gerektiği aşikardır.
Almanya’daki vatandaşlarımızın
yaşadıkları topluma tam anlamıyla
uyumlu ve sağlıklı bir sosyal yapı
oluşturabilmeleri için, eğitime, üretime ve işgücü piyasasında daha aktif
bir rol almaya özendirmesini temin
edecek teşvik programları ve projelerin hayata geçirilmesi faydalı olacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz istatistik ve
verileri bizlere sağladığı için Türkiye
Araştırmalar Merkezi Vakfı’na da teşekkürlerimiz ileterek, hepinize sağlıklı ve bol kazançlı günler diliyorum.
Gönlü ve Vizyonu Geniş Bir Kuruluş:
ATİB Frankfurt-Höchst
ziyareti aşağıdaki birkaç karelik resimle (gecikmeli de olsa) dikkatlerinize sunmak istedik.
Hz. Mevlana’yı Alman
Dostlara Anlatmak
Ufku da gönlü de Mevlana gibi
sayfa 14 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
geniş olan ve bünyesindeki camiye,
Höchst Mevlana Camii adını veren
Höchst Eğitim ve Kültür Derneği,
geride bıraktığımız günlerde, “Bunter Tisch” adlı Alman grupla birlikte, Mevlana Celaleddin Rumi’yi ta-
nımak ve anlamak için bir sohbet
proğramı düzenledi.
Bir sivil inisiyatif olarak farklı
kültürlere mensup azınlıklarla diyalog çalışmalarına önem veren
“Bunter Tisch”in sözcüsü Edgar
Weick’ın, “camiye adını verdiğiniz
Mevlana’yı biz Almanlara da tanıtın” teklifi üzerine FrankfurtHöchst Mevlana Camii yöneticileri,
her yönüyle Mevlana’yı anlatan bir
sohbet proğramını hazırladılar.
Dernek Başkanı Şaban Duran’ın
Türkçe olarak Mevlana’yı kısa tanıtımından sonra, ATİB Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Aşkar Almanca olarak, “Mevlana Celaleddin Rumi: Ein Mystiker, Dichter
und Denker” başlığı altında, bir tasavvuf ehli, şair ve düşünür olarak
Mevlana’yı farklı yönleriyle anlattı.
Özellikle Mevlana’yı ilk defa bu
proğram vesilesiyle tanıyan Almanlar, bu büyük düşünür ve gönül adamına olan hayranlıklarını dile getirdiler ve mutlaka böylesi kültürel
faaliyetlerin Almanca olarak da yapılmasınının önemine vurgu yaptılar.
haber
.C. Köln Başkonsolosluğu
Çalışma Ateşeliği, KRW
Eyalet Hükümeti Çalışma
Bakanlığı, Arbeitagentür, IHK gibi
kurumların işbirliğince yürütülen
gençlere başta meslek ve meslek yeri kazandırma amaçlı çalışmalar yürütülmeye devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta T.C. Köln Başkonsolosluğunun en büyük salonu
gün boyu meslek vermek için öğrenci arayan iş verenlerle meslek
arayan gençlere ev sahipliği yaptı.
Başkonsolosluk bahçesine Federal
Alman Polis Teşkilat Kurumu, Türk
gençlerini camialarına katmak için
kurdukları mobil stand ile başvuruları kabul ederek form ve kontak
reklam ilan bülteni dağıttılar. İçerideki salonda başta Köln Büyükşehir
Belediyesinin meslek yeterlilik sınavlarını kaybedenleri tekrar kazanmaları için verdikleri ücretsiz kurslardan, yurt dışında çalışmak isteyenlere danışmanlık yapan tamamen çalışma idaresiyle kontakla ça-
T
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
TC. KÖLN BAŞKONSOLOSLUĞU TÜRK
ÇOCUKLARINA MESLEK KAPISINI YİNE ARALADI
lışan ücretsiz kurslara, Köln Sanayi
Odasına başvuran yüzlerce iş verenlerin meslek eğitimi verip eleman
arıyoruz diyenlere aracılık eden
IHK`nın standı gibi farklı standlarla
Türk gençlerine hizmet verildi.
Günün proğram açılışına TC.
Başkonsolosu M. Kemal Basa, Köln
Çalışma Atesesi Tahsin Özdemir,
KRW Eyalet Uyum ve Çalışma Ba-
sayfa 16 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
kan Müsteşarı Dr. Wilheil Schaeffer, Köln Çalışma Ajansı Başkanı
Bayan Roswitta Stock hem açılışta
hem de zaman zaman gençlerele görüş alış verişinde bulundu. Köln`ün
pilot bölge seçildiği bu çalışmada
mesleğe eğilimin Türk gençleri arasında göreceli olarak % 16.5 gibi artış olduğu resmi verilere yansıdı.
Köln Din Ateşeliği de başta DİTİB
olmak üzere cemiyetlerde bu konuda yapılan duyurular neticesinde bu
projeye başından beri katkı sağlıyor.
Köln Çalışma Ateşeliği son yıllarda sembolik salon toplantıları yerine, bir babanın çocuğunun elinden
tutup çocuk bahçesine, markete, camiye götürdüğü gibi gençlerin elinden tutup meslek veren kurumlara
teslim ediyor. Öte yandan Köln Başkonsolosluğundaki çalışmada bazı
Türk velilerin çocuklarını elleriyle
getirdiği gözlendi.
Köln Çalışma Ateşesi Tahsin Özdemir gazetemize yaptığı deyerlendirmede; “artık sadece danışmanlık
yapmanın doğru olmakla birlikte
yeterli olmadığını Pasgenau Wermitlung yani neyi nerede nasıl bulmada direk aracılık etmeye devam
edeceklerini” bildirdi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Yrd. Doç. Dr. Lütfü CENGiZ
Ehl-i Sünnet
Çağdaş yazarlardan Muhammed Umâra’ya göre
bir fırkanın ehl-i sünnete
dahil oluşu izafîdir. Eğer
sünnetle Hz. Peygamber’in söz ve fiilleri kastediliyorsa Şîa, Hâricîler
ve Mu’tezile de ehl-i
sünnetten sayılır. Zira
onlar da Peygamber
Efendimize uymaya çalışmışlardır. Sünnetle ashabı taklit etmek ve muhafazakârlık kastediliyorsa sadece Selefiyye
ehl-i sünnete dahildir.
u tabir, ehl-i sünnet ve’l-cemâat olarak kullanıldığı gibi, daha kısa bir ifadeyle
ehl-i sünnet olarak da kullanılır.
Ehl-i sünnet, dinin temel konularında Peygamber Efendimiz (s.a.v)
ve onun ashabının yolunu takip
edenlerin oluşturduğu ekolün adıdır. Burada adı geçen sünnetten
maksat, Peygamber Efendimizin
İslâm’ın temel konularını anlama,
benimseme ve uygulama tarzıdır.
Yine cemaat kavramı, her devirdeki müslümanların büyük çoğunluğu karşılığında anlaşıldığı gibi, daha ziyade İslâm’ı bir bütün olarak
B
sonraki nesillere aktaran “Ashâb
cemaati” olarak anlaşılmıştır. Dinin temel konuları denildiğinde ise,
İslâm’dan olduğu kesinlikle bilinen
ve “usûlü’d-dîn” diye de adlandırılan hususlar ifade edilmek istenmektedir. Buna göre ehl-i sünnet
denildiğinde, özellikle itikâd sahasında görüş belirten bir gruptan ya
da mezhepten söz edilmiş olmaktadır.
Kur’ân-ı Kerîm’de ehl-i sünnet
tabirinin yer almadığını, ancak hadis kaynaklarında “sünnet” ve “cemaat” kelimelerinin geçtiğini ifade
etmek gerekir. “Yetmiş üç fırka hadisi” olarak bilinen rivayette belirtildiğine göre, Peygamber Efendimiz ümmetinin yetmiş iki veya
yetmiş üç fırkaya ayrılacağını,
bunlardan biri dışındaki bütün fırkaların cehenneme, “cemaat fırkası”nın ise cennete gireceğini söylemektedir. Bu hadisin bazı rivayetlerine göre, “fırka-i nâciye”nin kim
olduğu sorulmuş, Peygamber Efendimiz de, “benim ve ashabımın yolunu takip edenler” şeklinde cevap
vermiştir. Şehristânî de, el-Milel
ve’n-Nihal isimli eserinde, Peygamber Efendimizin yetmiş üç fırkaya ayrılacak olan ümmeti içinde
yalnız kendisinin ve ashabının yolunu takip eden ehl-i sünnet ve’lcemâatin kurtuluşa ereceğini söylediğini nakletmektedir. İşte bu nakillerden hareketle “ehl-i sünnet”
tabirinin ortaya çıktığını ifade etmek gerekir.
Ehl-i sünnete mensup kişiye
“sünnî” adı verilir. Ehl-i sünnet
mensupları bunun yanında, ehl-i
hadis, ehl-i cemâat, ehl-i istikamet,
ehl-i hak, ehl-i iman ve ehl-i isbât
gibi terkiplerle ve ilâhî sıfatları benimseyenler anlamında “sıfâtiyye”
olarak, büyük çoğunluğu teşkil
eden grup karşılığında “sevâd-ı
a’zam” olarak da anılmaktadır. Bazen de, bu ekolün mensuplarını
yermek için cebrî, haşevî gibi isim-
ler kullanılmaktadır.
Ehl-i sünnetin bir mezhep olarak
h. III./m. IX. yüzyılda teşekkül ettiğini, bu alanda yapılan araştırmalar ortaya koymaktadır. Ehl-i sünnet ve’l- cemâatin başlangıcı ilk siyasî görüş ayrılıklarına dayanmaktadır. Zira ilk halifenin belirlenmesi sırasında yapılan tartışmalar bir tarafa bırakılırsa üçüncü
halifenin şehid edilmesine kadar
geçen sürede müslümanlar arasında kayda değer bir siyasî ve itikadî
ihtilâf çıkmamıştır. Hz. Ali’nin hilâfeti döneminde Muâviye ve onu
destekleyenlerce başlatılan siyasî
mücadeleler, müslümanların savaşlarda birbirlerini öldürmeleri sonucunu doğurmuş, buna bağlı olarak
iman, küfür, kader, büyük günah
işleyenlerin dinî durumu gibi meseleler zihinleri meşgul etmeye
başlamıştır. Hicrî I. yüzyılın sonuna doğru Emevîlerin cebir inancını
siyasî amaçlarla yaymaya çalışmasına karşılık kaderin inkâr edilmesi, Hâricîlerin günah işleyen herkesi tekfire kalkışması, hayatta bulunan sahâbîleri ve diğer âlimleri bu
konularda Kur’an ve Sünnetteki
hükümleri irdelemeye sevketmiştir.
Abdülkâhir el-Bağdâdî, Hâricîler ve Kaderiyye mensupları ile çeşitli meseleler üzerinde tartışan Hz.
Ali’nin Ehl-i sünnetin ilk kelâmcısı
olduğunu, Ma’bed el-Cühenî’nin
görüşüne katılmayarak kaderi iman
esasları arasında değerlendiren Abdullah b. Ömer’in, Kaderiyye’yi
red hakkında küçük bir risale yazdığı nakledilen Ömer b. Abdülazîz’in, er-Redd ale’l- Kaderiyye
adlı risaleyi kaleme alan Zeyd b.
Ali’nin, kader konusunda bir risalesi bulunan Hasan-ı Basrî’nin,
sonraki dönemde Hâricîleri, Kaderiyye’yi ve Şia’nın aşırı kollarını
reddeden eserleri ile Câfer Sâdık’ın, yine Ebu Hanife ve İmam
Şâfiî’nin Ehl-i Sünnet’in ilk tem-
[email protected]
silcileri olduklarını zikretmektedir.1
H. III. yüzyılın ikinci yarısı, m.
IX. yüzyılın ortaları, Mutezile’nin
Abbâsîler’in desteğiyle parlak bir
döneme girmesinin ardından, ehl-i
sünneti iki zümre temsil etmeye
başlamıştır. Bunlardan biri, “Mihne”ye mâruz kalmasına rağmen
akîdesini Kur’an’a, sünnete ve ashaptan itibaren gelen esaslara dayandırdığını söyleyip ehl-i bid’atı
şiddetle eleştiren Ahmed b. Hanbel’in öncülüğünü yaptığı gruptur.
İbn Hanbel, genel olarak ilâhî sıfatların ispatı ve haberî olanlarının
te’vile tâbi tu tulmaması, Kur’an’ın
ezelî oluşu ve ru’yetullah gibi konular üzerinde durmuş, inanç esaslarının nasslardan hareketle belirlenmesi gerektiğini savunmuş,
böylece akaidde nakli hâkim kılmaya çalışmıştır. Bu anlayış, bütünüyle sünnet çizgisi üzerinde olduğu ve selefin ittifak etmediği meselelere dalmadığı için “ehl-i sünneti hâssa akîdesi” diye adlandırılmıştır.
Halife Mütevekkil’in fermanıyla Mutezilenin etkinliğinin ortadan
kaldırılması neticesinde, inanç meselelerini Kur’an ve sünnetin ışığında anlamaya çalışan hadis ve fıkıh alimlerinin saygınlığı iyice artmıştır. Özellikle “Mihne” döneminde Ahmed b. Hanbel’in başına gelenler, daha sonra kendisine büyük
itibar sağlamıştır. Talebeleri ve taraftarları da bu itibarı bir güce dönüştürmüşler, hatta ehl-i sünnet şemsiyesi altında yer alan farklı grupları dışlamışlardır. Örneğin, İmam
Buharî Bağdad’a geldiğinde büyük
bir kalabalık tarafından karşılanmasına
rağmen,
kendisine
Kur’an’ın yaratılıp yaratılmadığı
sorulmuş, o da mana itibariyle
mahluk olmadığını, ancak lafzın
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 19
dosya
mahluk olduğunu söylemesi üzerine İbn Hanbel’in bir öğrencisi tarafından Bağdad’dan kovulmuş, daha da ileri gidilerek Buhara emirine
gönderilen bir haber ile Buhara’ya
girmesine dahi izin verilmemiştir.
Benzer bir tacizin İmam Taberi’ye
de yapıldığı kaynaklarda nakledilmektedir. Bu dönemde Hanbelî selefîlerin kendilerini ehl-i sünnetin
tek temsilcisi olarak görüp, nassları lafzî anlamlarının dışında anlama çabasında olanlara karşı ne kadar müsamahasız oldukları anlaşılmaktadır.
Nassa ve lafza bağlı olmakla
öne çıkan bu kesim, düşünsel anlamda Mutezile ve diğer düşünce
ekollerine karşı mücadelelerini sürdüremediler. Zira ayet ve hadis
okuyarak karşı tarafın ikna edilmesi mümkün olmuyordu. İşte bu aşamada İbn Küllâb, Kalânîsî, Muhâsibî gibi bir takım zevât, inanç ve
düşüncelerini akılla temellendirmeye, inanç esaslarını kelam metoduyla izah etme girişiminde bulundular. Böylelikle ehl-i sünnetin akla ve re’ye dayanan diğer kolu da
ortaya çıkmış oldu.
Ehl-i sünnetin genel olarak Selefiyye, Eş’ariyye ve Mâturidiyye’den müteşekkil olduğu kabul
edilmektedir. Selefiyye’nin, iman
esaslarıyla ilgili konularda ayet ve
hadislerde bildirilenlerle yetinip
müteşâbihâtın te’viline girişmeyen,
bu konuda akla rol vermeyen ehl-i
sünnet topluluğu olduğu bilinmektedir. Onlara göre, fıkhî konularda
akıl ile delil getirme mümkün olmasına rağmen, itikad ile ilgili
mevzularda aklın hüküm vermesi
mümkün değildir. Onların şiârı,
“Kur’an ve sünnette vârid olan
nasslara Allah ve Resulünün murâdı üzere iman etmek, keyfiyetini
araştırmamaktır”.
Selefiyye ekolünden daha ziyade sünnî olarak kabul edilen, ehl-i
sünnet ekolüne rengini veren
Eş’ariyye mezhebidir. Bu ekol,
İbn Küllâb’dan sonra Ebu’l-Hasan
el-Eş’arî’nin önderliğinde İslam
düşüncesinde hâkim ekol hüviyetine bürünmüştür. Eş’arî eserlerinde
ehl-i hadîsin, özellikle İbn Hanbel’in akîdesini benimsediğini belirtmekle birlikte2 inanç esaslarını
kelâmî delillerle kanıtlamaya çalışmış, Bâkıllânî, İbn Fürek, Ebû İshak el-İsferâyînî, Abdülkâhir elBağdâdî, Cüveynî, Gazzâlî ve sonraki kelâmcılar onun yöntemini geliştirerek devam ettirmişlerdir. On-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
lar meseleleri izah ederken nakli
esas almış, bunun yanında akla da
önem vermişlerdir. Eş’arîler, itikad
sahasında aklı hâkim kılan görüş
(Mutezile) ile onu mahkum edip
yanlış anlayan görüş (Haşeviyye,
Müşebbihe) arasında mutedil bir
yol takip etmişlerdir.
Diğer taraftan, Eş’arî’nîn Suriye-Irak havzasında kurduğu kelâm
mektebine nisbetle akılcılığa daha
çok önem veren ve kökleri Ebû Hanîfe ile onun ilmî silsilesine dayanan Ebû Mansûr el-Mâturidî önderliğindeki Mâturidiyye mezhebi
de sünnî ekol içerisindeki en önemli halkalardan biridir. Bu kelam
ekolü kurucusundan sonra Hakîm
es-Semerkandî, Ebu’l-Yüsr elPezdevî ve özellikle Ebu’1-Muîn
en-Nesefî gibi alimler tarafından
geliştirilmiş ve ehl-i sünnet mezhebini güçlendirmiştir. İmam Mâturidî’nin eserlerinde kelâmî üslup daha ziyade öne çıkmaktadır. Kökleri
Ebu Hanife’ye dayanmakla birlikte, meseleleri değerlendirmesinde
itikâdî konuları nakilden deliller
kullanarak akıl ilkeleriyle izah ve
ispat etmek olarak bilinen kelâm
metodunu belirgin bir şekilde kullanmıştır.
Genel olarak fıkhî konularda
Hanbelî mezhebine tâbi olanlar daha ziyade Selefî, Hanefî olanlar
Mâturidî, Şâfiî olanlar ise Eş’arî
olarak bilinmektedir. Mâtürîdiyye
ile Eş’ariyye’nin temsil ettiği Sünnî akîdeyi benimseyenlere, Selefiyye’nin alternatifi olarak “ehl-i sünnet-i âmme” de denilmiştir. Günümüzde Selefiyye, Eş’ariyye ve Mâturidiyye’den oluşan Ehl-i sünnet,
% 90’ın üstünde müslüman çoğunluğunun mezhebi durumundadır.
Eş’arîler’den Abdülkâhir elBağdâdî, ehl-i sünnetin sekiz grubu
içine aldığını ifade etmektedir. Ona
göre ehl-i sünnet;
• Râfizîler, Hâricîler, Cehmiyye,
Neccâriyye gibi ehl-i bid’atın görüşlerini reddeden kelâm âlimleri,
• Evzâî, Sevrî, İbn Ebî Leylâ gibi zevâtın dahil olduğu hem re’y
ehli, hem de hadis ehli olan büyük
fakihler ve mensupları,
• Hadis alimleri,
• Ehl-i bid’ate meyletmeyen
sarf, nahiv ve edebiyat alimleri,
• Sapık fırka mensuplarının yorumlarına itibar etmeyen tefsir ve
kıraat alimleri,
• İlim ve basiret sahibi sûfî zâhidler,
sayfa 20 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
• Kâfirlere karşı mücadele eden
mücahidler,
• Ehl-i sünnet akidesinin hakim
olduğu beldelerin ahalisinden oluşmaktadır.3
Çağdaş yazarlardan Muhammed
Umâra’ya göre bir fırkanın ehl-i
sünnete dahil oluşu izafîdir. Eğer
sünnetle Hz. Peygamber’in söz ve
fiilleri kastediliyorsa Şîa, Hâricîler
ve Mu’tezile de ehl-i sünnetten sayılır. Zira onlar da Peygamber
Efendimize uymaya çalışmışlardır.
Sünnetle ashabı taklit etmek ve
muhafazakârlık kastediliyorsa sadece Selefiyye ehl-i sünnete dahildir. Kelâm, mezhepler tarihi ve konuyla ilgili diğer eserlere bakıldığında ise Ehl-i sünnet, genellikle
Selefiyye, Eş’ariyye ve Mâturîdiyye’yi kapsayan bir tabir olarak kullanılır.
Nasıl Mutezile ve Şia fırkalarının kendilerine ait genel prensipleri
ve ilkeleri söz konusu ise ehl-i sünnetin de genel ilkeleri bulunmaktadır. Acaba hangi prensipleri benimseyen insanlar, sünnî ya da ehl-i
sünnet mezhebine mensup olarak
kabul edilmektedir? Bu hususlar
üzerinde Eş’arî, Bağdâdî, İsferâyînî ve Muhammed Pezdevî gibi kelamcılar görüş belirtmişlerdir. Ancak burada bütün konu başlıklarını
saymak meseleyi uzatacağı düşüncesiyle bazı prensipleri zikretmek
daha doğru olacaktır. Buna göre
maddeler halinde ifade edecek
olursak,
• Alemin varlığı ve hakikati insan tarafından bilinebilecek bir husustur.
• Alem bütün ayrıntılarıyla Allah tarafından yaratılmıştır.
• Allah’ın zâtından ayrılmayan
ezelî sıfatları vardır.
• Allah’ın ahirette görülmesi
mümkündür.
• Kader haktır, fakat kul için bir
zorlama söz konusu değildir.
• Peygamberler ve mucizeleri,
veliler ve kerametleri haktır.
• Allah kelamı ezelîdir, ses ve
harflerden müteşekkil değildir.
• Ahiret
ahvâli,
cennet,
cehennem, sırat, mizan vb. haktır.
• Ehl-i kıble tekfir edilemez.
Fazilet sıralaması, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz.
Ali şeklinde olmalıdır. Ayrıca Ashâbın hepsi muhterem ve güvenilir
insanlardır. Hiçbiri için kötü bir sıfat yakıştırılmamalıdır.4
Hayat
İşte bu ve buna benzer hususlar,
ehl-i sünnetin umumî prensipleridir. Ehl-i sünnet âlimleri bu temel
görüşleriyle bir taraftan nasların
ruhuna uygun, çoğunluğun tasvibini almış tutarlı bir inanç şekli ortaya koymayı, diğer taraftan İslâm’ın
dışındaki din mensuplarının benimsediği bâtıl inançlarla bazı
müslüman grupların ileri sürdüğü
bid’at telakkilerini cevaplandırmayı amaçlamışlardır.
Selefiyye, Eş’ariyye ve Mâturîdiyye âlimlerince yazılan akaid ve
kelâm kitapları ehl-i sünnetin asıl
literatürünü oluşturmakla birlikte
özellikle ehl-i sünnet adı kullanılarak telif edilen çeşitli eserler de
vardır. İmam Mâturidî’nin Te’vîlâtü ehli’s-sünne, Tahâvî’nin el-’Akîdetü’t- Tahâviyye diye de bilinen
Beyânü akâidi ehli’s-sünne ve’l-cemâa, Cüveynî’nin Lümau’l-edille
fî kavâidi ehli’s-sünne, Ebu’l-Berekât en- Nesefî’nin Umdetü’l-’akâid
li ehli’s-sünne ve’l-cemâa adlı
eserleri bunlardan bazılarıdır.
* Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğr. Üy.
Kaynaklar:
1 Bağdâdî, el-Fark beyne’l- Fırak,
s. 362-363, Beyrut, 1993.
2 Eş’arî, el-İbâne an Usûli’d- Diyâne, s. 34, Beyrut, 1994.
3 Bağdâdî, el-Fark, s. 313-318.
4 Bağdâdî, el- Fark, s.323.
Genel Kaynaklar:
Eş’arî, el-İbâne an Usûli’d- Diyâne, Beyrut, 1994; Mâturidî, Te’vîlâtü
ehli’s- sünne, Beyrut, 2004; Tahâvî,
Beyânü akîdeti ehli’s- sünne ve’lcemâa, Beyrut, 1993; Bağdadî, elFark beyne’l- Fırak, Beyrut, 1993;
Cüveynî, Lumau’l- edile fî kavâidi
ehli’s- sünne, Kahire, 1965; Ebu’lBerekât en- Nesefî, el- Umde fî akâidi ehli’s- sünne, Malatya, 2000; İbn
Haldun, Mukaddime, çev. Süleyman
Uludağ, s. 1093- 1192, İstanbul,
1991; Bekir Topaloğlu. Kelâm İlmi
Giriş, s. 109-149 İstanbul 1981; Yusuf Şevki Yavuz, Ehl-i Sünnet, DİA,
c. 10, s. 525- 530, İstanbul, 1994;
Mevlüt Özler, İslam Düşüncesinde
73 Fırka Kavramı, s. 21- 28, İstanbul, 1996; Bekir Topaloğlu- İlyas
Çelebi, Kelam Terimleri Sözlüğü, s.
78, İstanbul, 2010; Şerafeddin Gölcük- Süleyman Toprak, Kelam, s.
47- 61, Konya, 2001; Cafer Karadaş,
Mezhep- İsim Münasebeti ve Ehl-i
Sünnet Topluluğuna Verilen İsimlere
Dair Bir Değerlendirme, Marife
Dergisi, s. 7- 24, Konya, 2006.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Din Dersi
Tartışmalarındaki
Son Gelişmeler
Engin KARAHAN
Kısa Bir Analiz
Kamuoyunda İslam hakkında bir tartışma yürütülürken her zaman aslında
konu İslam olmuyor.
Böylece İslam ve
Müslümanların entegrasyonu konuları, eşitlik ilkesi üzerine bina olan
Almanya’nın anayasal
hukuk düzenini sorgulamak için istismar ediliyor.
Burada mağdur duruma
düşenler ilk etapta
Müslümanlar olsa da, öyle
görünüyor ki Müslümanlar
bu alanda daha fazla yalnız kalmayacaklar.
0 yıldan fazla bir süredir,
Almanya’da okullarda İslam
din dersi verilmesi ile ilgili tartışmalar yapılıyor. Bu tartışmalar,
çeşitli eyaletlerde farklı muhataplar
ve farklı yaklaşımlarla devam ediyor. Eyaletin birinde yerel bir veli
derneği ile tüm eyaleti kapsayacak
bir sözde din dersi programı oluşturulurken, bir diğerinde Müslümanlar
için istisnaî özel düzenlemeler getiriliyor.
Ne var ki, bu müzakerelerde
Müslüman cemaatlerin beklenti ve
önerileri neredeyse hiç yer almıyor.
3
Okul ve din politikası, ilgili eyaletlerin yetki alanında bulunması sebebiyle, din derslerinin oturabilmesi
için o eyalete has kimi özel durumların da dikkate alınması gerekirse de,
bunun esas olarak anayasa hukukuna
uygun bir çerçeveye oturması gerekiyor. Buna göre, kamu okullarında
inanç eksenli bir din dersi ancak bir
dinî cemaat ile işbirliği halinde verilebilir.
Din derslerinin hukukî çerçevesi
apaçık ortadadır. Okullarda, uzun
yıllardan beri Katolik ve Protestan
din dersleri veriliyor. Böylece gerek
işbirliği yapılan dinî cemaatlerin
gerek devletin uyduğu, devletin
tarafsızlığını zedelemeden ilgili dinî
cemaatin kendi inançlarını öğretebilmesini garanti eden süreç ve kurallar
oluştu.
Müslüman Dinî
Cemaatlerin Beklentileri
Müslüman dinî cemaatlerin beklentisi, yerleşmiş bulunan bu çerçevenin devam etmesi yönünde.
Müslüman cemaatler özel muamele
değil, eşit muamele istiyorlar. Ancak
tam da bu eşit muamele beklentisi
ilgili eyaletler tarafından sorgulanıyor. Diğer dinî cemaatler kamu okullarında din derslerini Anayasanın 7.
maddesinin 3. fıkrasına göre verebilirken, Müslümanlar için ya özel bir
kanun çıkarılmak ya da başka özel
yollar bulunmak isteniyor. Bu tür
özel çözümler ise mevcut sorunları
çözmek yerine aslında yeni sorunlar
ortaya çıkarıyor. Zira, Anayasanın 7.
maddesinin 3. fıkrasına göre, örneğin, bir kamu sözleşmesi temelinde
bir din dersi yerine, böylece, özel
yollarla Müslümanların entegrasyonu tartışılıyor. Ama böyle bir özel
yol Müslümanların eşit katılımını
değil, aksine, dışlanmaları için oluşan zemini kuvvetlendiriyor.
Böylesi özel yollar, bir taraftan
Müslüman cemaatlerin bir dinî
cemaat olarak konumunu ikinci sınıf
bir konuma yerleştirirken, diğer
taraftan da, Almanya’daki devlet-din
ilişkilerindeki dengeyi bozuyor.
Müslüman dinî cemaatlerden bir
dinî cemaat olma statülerinden vazgeçmeleri, hattâ anayasal garanti
altında bulunan İslam din derslerine
etki etme haklarını yalnızca kısıtlanmış olarak kullanmaları bekleniyor.
Müslüman dinî cemaatlerin, din
derslerinin şekillendirilmesi çalışmalarına, yalnızca, ya bir veli derneği statüsünde katılması isteniyor, ki
bu durumda anayasal ölçülere göre
bir etkinlik söz konusu olamayacaktır ya da Müslüman dinî cemaatlerin,
bu
yetkilerini
bir
Danışma
Kurulu’na devretmesi bekleniyor.
Bu Danışma Kurulu üyelerinin sadece bir kısmı dinî cemaatlerin temsilcilerinden oluşacaktır.
Eğer Müslüman veli ve öğrencilerin bu derslere güven duymaları ve
rağbet göstermeleri isteniyorsa, o
zaman her şeyden önce bu derslerde
söz konusu dînin mensublarının
temel din algıları ve prensiblerinin
yer alması gerekiyor. Siyasî basiret
sahibi olmanın, bu güveni,
Müslümanları dışlama ve “evcilleştirme” mekanizmaları ile muhatap
etmekten geçmediğini bilmek gerekir.
İslamî Dinî Cemaatleri İçin
Yapılan Ayrıcalıklı Muamele’nin
Eleştirisi
Aslında, Müslümanları ikincil bir
konuma iten uğraşlara karşı ortaya
konulan eleştiriler sadece Müslüman
cenahtan gelmiyor. Kuzey Ren
[email protected]
Westfalya Eyaleti’inde kamu okullarında İslam din derslerinin verilebilmesi için tasarlanan müslümanlara
özel
yasanın
tartışmalarında,
Almanya
Müslümanları
Koordinasyon Konseyi’nin (KRM)
tasarısı ile ilgili açıklamasında dile
getirtiği eleştiri noktalarının pek çok
uzman tarafından da onaylandığını
gösterdi. Çok sayıda uzman tasarının
anayasal çerçevede problemli olduğuna dair somut örnekler verdi. Aynı
uzmanlar, bu tasarının yasalaşması
durumunda anayasaya uymayacak
olan bir kanunun ortaya çıkacağı
uyarısında bulundular. Tasarının
taraftarları ise, siyaseten gerekli bir
adım atıldığını savunsalar da, tasarının hukukî sıkıntılarını onlar da red
edememektir.
Özellikle tasarıda İslamî dinî
cemaatlerin konumunun değerlendirilmesi eleştirilere yol açtı. Burada,
“anayasa hukukunun kısmen ilgası”
uyarısı yapıldı. Çünkü, anayasaya
göre bir dinî cemaat olmadan, din
dersleri verilememesi gerekiyor.
Uzmanların çoğunluğuna göre, eyalet hükümetinin Müslüman dinî
cemaatlerin eksiklikleri olduğuna
dair argümanlarının bir karşılığı yok.
Cami cemaatlerinin bir dinî cemaat
olup olmadığı da tartışma götürmeyen bir konu olarak kabul edilmekte.
Mevcut çatı dernekleri de bu durumda ya bu dinî cemaatlerin bir araya
geldiği bir dinî cemaat, ya da en
azından cami cemaatlerinin temsilcileri olarak bulunuyorlar. Her iki
durumda da eyalet bu kurumlarla
anayasaya uygun bir din dersi
düzenleyebilirler.
Aksi takdirse, bu yasa tasarısına
göre verilecek olan sözde bir İslam
din dersinin içerik olarak gerçekten
de bir İslam din dersi olup olmayacağı kuşkulu olacaktır. Bunun da
ötesinde, Müslüman cemaatlerin bu
derslere etkisi oldukça kısıtlı olacağı
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 21
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
için önerilen bu yeni din dersi, sadece mevcut İslam bilgisi derslerinin
biraz geliştirilmiş şekli olacak. Yasa
tasarısının şimdiki şekline göre
öngörülen Danışma Kurulu, İslamî
cemaatlerin cemaat olma haklarına
karşı da bir müdahele olarak değerlendirilmekte. Özellikle, kurulun
İslamî cemaatlere mensup olmayan
üyelerinin herhangi bir meşruiyeti
yok. Çünkü söz konusu bu üyelerin
hiçbirinin herhangi bir İslamî cemaat tarafından görevlendirilmesi sözkonusu değil. Uzmanlar, Danışma
Kurulundaki cemaat temsilcileri ve
sözde bağımsız üyeler arasındaki bir
enelerdir olduğu gibi bu yıl
da Walldorf Teşkilatı Açık
Cami Günü faaliyetlerine
sahne oldu. Birebir alakadar olunan misafirlere cami gezdirildi
ve Efendimiz ile alakalı aktarılan
yanlış malumatlara karşı dikkatli
olmaları tavsiye edildi.
Camide misafirlere ibadet
edilen mahal dışında hafta sonlarında din eğitiminin gerçekleştirildiği diğer mekanlar da gösterildi.
Ziyaretçilerin de yakından
müşahade etme imkanı bulabildiği öğle namazının ardından
imam Bilal Kaçmaz kısa bir
konuşma yaparak medyada
İslam ve Müslümanlarla alakalı
çok sayıda yanlış intibanın uyandırıldığını söyledi.
Efendimiz hakkında yanlış
bilgilerin yayılmaya çalışıldığına
da dikkat çeken Kaçmaz, dinleyicileri bu konuda uyanık olma-
ihtilaf halinde, devletin temsilcisi
olarak Eğitim Bakanlığı’nın İslam
dininin ne olup olmadığı konusunda
karar vermesinin söz konusu olabileceği uyarısında bulunuyorlar.
Uzmanlara göre bu durumda, anayasanın öngördüğü devletin dîni konularda tarafsızlığı ilkesi ağır bir şekilde ihlal edilmiş oluyor.
Eleştirilerin bu noktalarının yalnızca Kuzey Ren Vestfalya eyaleti
için yapıldığını sanmak yanlış olur.
Söz konusu edilen sorunlar farklı
şekillerde de olsa ilgili tüm eyaletlerde söz konusu. Bu zamana kadar
İslam din derslerinin verilmesinin
başarılamamasının sebebi ne hukukî
çerçeve eksikliği, ne de İslamî dinî
cemaatlerin statüsüdür. Bu başarısızlığın sebebi, tartışmaları sürekli bir
şekilde sıfır noktasına geri çeken
eyalet hükümetleri nezdindeki siyasî
irade yoksunluğudur. Aslında
Müslüman dinî cemaatlerin statüleri
üzerindeki tartışma aslında göstermelik bir tartışmadan öte bir tartışma değildir. Çünkü eyaletler istese,
hemen bugün mevcut İslamî dinî
cemaatlerle, anayasanın 7. maddesinin 3. fıkrasına göre bir İslam din
dersi uygulamaya koyabilir.
Bunun yerine hâlâ, Müslüman
slam Toplumu Milli Görüş Ingolstadt
Şubesi bu sene ikincisini gerçekleştirdiği
Kermes organizasyonunu Somali için
‘Afrika’da ölümün adı açlık olmasın’ başlığı
altında düzenledi.
Hava şartlarınında olumlu etkilediği programa duyarlı vatandaşlarımız ve Alman
vatandaşlar tarafından yüksek seviyede katılım sağlandı.
Türk mutfağının eşsiz lezzetleri, Çocuk
Şenlikleri ve Açık Artırımların sunulduğu
kermes Tuna Nehri kenarında organize edildi.
Yardımların Hasene (IGMG Sosyal
Yardım Derneği) aracılığı ile Somali’ye göndereceklerini açıklayan Şube Başkanı Emsal
Altıntaç’ın, Ingolstadt’da faaliyet gösteren
diğer islami kuruluşların yönetici ve cemaatlerinin katılımlarını görmesiyle birlikte ayrıca mutlu olduğu kaydedildi.
Böylesine bir organizasyonun beraberinde
getirdiği tatlı yorgunluğu katılanların memnuniyetleri ile gideren Başkan Altıntaç, sponsorlara ve emeği geçen herkese teşekkür etti
ve
çalışma
arkadaşlarını,
Kadınlar
Teşkilatı’nı, Gençlik Teşkilatı’nı ve Kadınlar
Gençlik Teşkilatı’nı koordineli çalışmalarından ötürü tebrik etti.
İ
Açık Cami Günü 2011 Walldorf
ya davet etti ve “Hakkında anlatılanlar ile onun hayatı kati surette
örtüşmemektedir.
Peygamberimiz merhamet ve
adalet timsali idi” şeklinde
konuştu.
Konuşmanın ardından misa-
firlere Türk mutfağının lezzetleri
takdim edildi ve sohbetler derinleşti. Bir ziyaretçi ise sair zamanlarda camiyi görmek için zaman
bulamadığı için Açık Cami
Günü'nün tertiplenmesine devam
edilmesini rica etti.
Üçüncü: Siyasi İrade Eksikliği İslam Din
Derslerinin Önündeki En Büyük Engeldir
İ
öğrenci, veli ve dinî cemaatlerin
aleyhine olacak bir temsili tartışma
yürütülüyor. Çünkü, kamuoyunda
İslam hakkında bir tartışma yürütülürken her zaman aslında konu İslam
olmuyor.
Böylece İslam ve Müslümanların
entegrasyonu konuları, eşitlik ilkesi
üzerine bina olan Almanya’nın anayasal hukuk düzenini sorgulamak
için istismar ediliyor. Burada mağdur duruma düşenler ilk etapta
Müslümanlar olsa da, öyle görünüyor ki Müslümanlar bu alanda daha
fazla yalnız kalmayacaklar.
IGMG Ingolstadt Şubesi’nden
SOMALİ Yararına Kermes!
S
slam Toplumu Milli Görüş
(IGMG) Genel Sekreteri Oğuz
Üçüncü, CDU Grup Başkanı
Christian Wagner ve CDU Grubu
Eğitim Politikaları Sözcüsü HansJürgen Irmer’in İslam din dersinin
başlatılmasına karşı çıkan açıklamaları hakkında “Hessen’de İslam din
dersi etrafında yapılan aktüel tartışmalar maskeleri düşürüyor” dedi.
Entegrasyon Bakanı Jörg-Uwe Hahn
(FDP) ise genel olarak okullardaki
din dersini tartışmaya açtı. Üçüncü
konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Wagner ve Irmer’in açıklamaları
İslam din dersinin başlatılmasındaki
esas sorunun siyasi irade eksikliği
olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Diğer eyaletlerde olduğu gibi
Hessen’de de İslam din dersinin başlatılamamasının sebebi bu irade
eksikliğidir. Müslüman dini cemaatlerin statüsü meselesi suni bir tartışmadan başka birşey değildir. NRW
Hayat
Eyaleti’nde İslam din dersine ilişkin
kapsamlı yasa tasarısı oturumu şunu
göstermiştir: Eyaletler gerçekten
isteselerdi bugün bile Müslüman dini
cemaatlerle beraber anayasanın
7.maddesinin III. fıkrasına uygun
şekilde İslam din dersini başlatabilirlerdi.
Oysa bunun yerine hala
Müslüman öğrenciler, aileler ve dini
cemaatler aleyhine işler şekilde
sorumlulukları hep başkasına atan
bir
siyaset
yürütülmektedir.
Kamuoyundaki tartışmalarda başlığın ‘İslam’ olması, muhtevanın gerçekten İslam’la olduğu anlamına gelmiyor. İslam ve Müslümanların
entegrasyonu meselesi maalesef
sürekli Almanya’nın anayasa din
hukukunu genel anlamda tartışmaya
açmak için kötüye kullanılıyor.
Müslümanlar bundan dolayı ilk kez
mağdur olmuyorlar, fakat görünen o
ki, mağduriyet konusunda uzun süre
yalnız kalmayacaklar. Dolayısıyla bu
durumda Entegrasyon Bakanı’nın
tartışmalara tepkisi sadece CDU’yu
değil, kiliseleri de harekete geçirmelidir.
Hessen’deki Müslümanlar ise
aktüel tartışmalara bakıp Jörg-Uwe
Hahn’ın sözlerine güvenerek tek başlarında din dersinin başlatılması için
başvuru yapmakla doğru davranıp
davranmadıklarını kendilerine sormalılar. Ne olursa olsun artık her
eyalette eyalet dini cemaatlerinin
tesis edilmesi için ciddi adımların
atılması zorunlu hale gelmiştir.
Almanya
Müslümanları
Koordinasyon Konseyi (KRM) bu
konuda bugüne kadar olan çalışmalarını yoğunlaştırmakla yükümlüdür,
çünkü ancak eyalet dini cemaatlerinin tesis edilebilmesi halinde süreci
engelleyen siyasilerin argümanları
boşa çıkacaktır.”
sayfa 22 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Wuppertal Yunus Emre Camii kapılarını açtı
GMG –Düsseldorf Bölgesi Wuppertal Şubesi
her sene olduğu gibi bu
yıl da düzenlediği Açık Kapı
Gününde ziyaretçilerle dolup
taştı.
Her yıl gerçekleştirilen
Açık Kapı Gününe katılanların sayısı gittikçe artamakta.
I
Cemiyetin ekip ve programı
olarak gayet hazırlıklı olmasının bir sonucu. Açık kapı
Günü etkinliklerinde ziyaretçilere müslümanın günlük
yaşantısı, camilerin sosyal
hayata olan katkıları, camilerin bölümleri ve anlamı gibi
bir çok konular gençler tara-
fından detaylı bir şekilde bilgiler verildi.
Caminin fiziki görünümüne önem vermekle beraber müslümanın hasleti olan
tebessüm ve güleryüzlü misafirperver olmak gibi özelliklerinin de yansıtılması bu
tür organizelere ilgiyi daha
da artırıyor.
Cemiyet ve Gençlik olarak üzerlerine düşen her türlü
hizmeti sunduklarını ifade
eden yetkililer, “Burada bizlere çok büyük sorumluluklar düşüyor, ulaşabildiğimiz
kimselerin gelmeleri bizi ne
kadar sevindiriyorsa kendilerine ulaşamadığımız kişilerden dolayı da kendimizi sorumlu tutuyoruz.
Daha sonraki toplantılara
bu duyarlılıkla hareket
ederek daha fazla kitleye
ulaşmak için çaba sarfedecegiz” dediler.
Programa katılanların
isimleri ve konuşması:
SPD’den
Yabancılar
Temsilcisi Arif İzgi SPD
Nordstadt Sorumlusu ve
Çepni Derneği Yöneticisi
Emsalettin Temel Arif İzgi şunları söyledi. “Biz
bu ülkenin vatandaşıyız
ve burada kalıcıyız, uyumu sağlamalıyız” dedi.
Uyumsuzlar da biz Türkler miyiz diye sorulduğunda; “Hayır ama Almanlar bizi öyle görüyor-
lar. Burada fazla Türk var
maalesef Türklerin uyum
problemi yok. Burada en çok
partilerde ve her yerde görevler aldık” dedi.
Uyumdan Sorumlu Bay
Lemman’ın
konuşması:
“Wuppertal`da 20 binden
fazla çocuk yaşıyor düşük
gelirli ailelerin çocuklarına
yapılacak
yardımlarımız
Nachhilfe vs gibi yardımlar
başlatıldı bunlardan herkesin
haberi yok sadece 5 bin çocuk yardım alıyor çocukların
spor yapmalarına kadar herşeyleri ödeniyor” dedi.
Programa; Kilise temsilcileri, Polis teşkilatı temsilcisi, Westdeutschezeitung muhabiri, IGMG Düsseldorf
Bölgeden Ahmed Turan
Koçyiğit ve Bektaş Köroğlu,
Cemiyet Başkanı Celal Akgün, Hüsnü Çakmak da katılımcılar arasındaydı.
Cemiyet Başkanı Abidin
Temel emeği geçen herkese
gazetemiz aracılığıyla da teşekkür etti.
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 23
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
ATİB Gençlik Kolları 2. Dönemde İlk
Kampını Wiesbaden'de Gerçekleştirdi
eçtiğimiz günlerde 2. Döneme merhaba
diyen ATiB Gençlik Kolları Özel Eğitim
kadrosu, ilk kampını Wiesbaden'de gerçekleştirdi.
Kampın açılış konuşmasını yeni atanan Özel
Eğitim Sorumlusu Aslıhan Öner yaptı. Öner, bi-
G
rinci dönemin eğitim ağırlıklı geçtiğini ikinci döneminde pratik ağırlıklı olacağını belirtti.
Gençlerin sabırsızlıkla beklediği ilk dersi
Oğuzhan Aksoy ve Dr. Nazife Dinç farklı bir
yöntem ile gerçekleştirdi. ''Şuurlu Öztanıtım''
isimli derste gençlerden kamera karşısında ken-
sayfa 24 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
Hayat
dilerini bir dakika içerisinde tanıtmaları istendi
ve sonrasında da kendileri ile birlikte değerlendirildi.
Gençlerin ilgisini çeken ve özgüvenlerini pekiştirmede yardımcı olan bu dersten sonra, geçen
dönem bölgelerde başlatılan eğitim çalışmalarının son durumu ele alındı. Mehtap Yücel, Neslihan Aksoy ve Alperen Akçay`ın değerlendirmesini yaptıkları bu derste, gençler eksiklerini ve
daha iyi yapmaları gereken şeyleri görme imkanı buldu.
Öğle yemeğinin ardından birlikte öğle
namazı kılındıktan sonra günün üçüncü
dersini AYÖG Başkanı Gülden Bayrak gerçekleştirdi. Gruplara ayrılan gençler
''ATİB'de yenileşim süreci'' adı altında
''Eğitim'', ''Faaliyet'', ''Basın'' ve ''Yönetim''
başlıkları altında yeni fikirler ve metodlar
üreterek bunları diğer gruplara sundu.
Günün son dersinde eski Özel Eğitim
Başkanı Neslihan Aksoy gençlere ''Yönetim Metodları''nı sundu. Kampa katılan geleceğin yönetici adaylarına örnek bir yöneticinin nelere dikkat etmesi gerektiğini anlattı. Yönetim hayatında en önde gelen unsurların bazılarının sakinlik, soğukkanlılık,
iyimserlik, istek, hedefe odaklanma ve azmin olduğunu algılayan gençler başarılı bir
yöneticinin nasıl olması gerektiğini tasarladı.
Yoğun geçen ilk gün beraberce kılınan
akşam namazı ve beraber yenilen yemek
sonrasında ocak başı sohbeti ile son buldu.
Kampın ikinci gününde ilk ders Aslıhan
Önerin gerçekleştirdiği ''Teşkilat yapılanması ve İletişim'' oldu. Günümüzde teşkilat
içi ve teşkilat dışı başarılı iletişimin nasıl
oluştuğunu ve özellikle insanlar arası iletişimde nelere dikkat edilmesi gerekildiğini
anlattı ve iletişim aksaklıklarına da değindi.
Özel Eğitim Kampının son dersinde
Mehmet A. Çelebi uzun bir zaman dilimini
kapsayacak olan ''Gençlik Kolları Çalışma
Paketleri'' projesini sundu ve paketler hakkında gençleri bilgilendirdi.
Verimli geçen kampın değerlendirmesinden sonra gençler bir dahaki kampta görüşme ümidi ile Wiesbaden'den ayrıldı.
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
2011 KURBAN KAMPANYASI’NDA AĞIRLIĞIMIZ
SOMALİ VE DOĞU AFRİKA OLACAK
asene - IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V.
Başkanı Zeki Toprak 5 günlük Somali ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada 3 kıtada, 50 ülkede 290 gönüllü ile gerçekleştirecekleri kurban kampanyasından bahsetti. 2011 Kurban
Kampanyası çalışmalarını hummalı bir şekilde sürdürdüklerini ifade eden Toprak, kampanyaya dönük olarak şunları söyledi: “2010 Kurban Kampanyası’nda Pakistan’a yaşanan sel felaketi dolayısı ile
ağırlık verdik. Bu yıl da ağırlığımız Somali’de ola-
H
cak. Milyonlarca insanın etkilendiği kuraklıktan
dolayı, bu kampanyada vereceğimiz ağırlıkla bölge
insanın yanında olduğumuzu hissettirmemiz gerekiyor. Kurban bayramına bir ayın kalıdığı şu günlerde, yardımseverlerimizin bu hissiyatla kampanyamıza destek vermelerini bekliyoruz. 2011 Kurban Kampanyası çalışmalarını iki ay önceden başlattık. 3 kıtada, 50’den fazla ülkede 300’e yakın gönüllümüzle kampanyamızı gerçekleştireceğiz inşallah. Ekim ayının başında Kerpen’de Kurban Ke-
Sayın Müşterilerimiz;
20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin
de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak
istiyoruz.
Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a
kadar ücretsiz yemek kursları yapılacaktır.
AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi:
Su ve yağ ilave etmeden pişirme
Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme
Zaman ve enerji tasarrufları
Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları
Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları
Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve
yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße
18`deki büromuza sizleri de bekleriz.
Saygılarımla.
sim Gönüllüler Toplantısı’nda ülkelere gidecek gönüllülerimizle biraraya geldik. Katılım müthişti, gönüllülerimizin motivasyonu
harikaydı. Kurban bayramından bir hafta önce de gönüllülerimiz belirlenen ülkelere
gruplar halinde gidecekler.”
SOMALİ’DE KALICI
PROJELERİMİZLE VARIZ
Hasene - IGMG Hilfs- und Sozialverein
e.V. Başkanı Zeki Toprak geçen hafta Somali’ye yaptığı 5 günlük ziyarette bölgede kalıcı projeler ortaya koymak için araştırmalarda
bulundu. Toprak, bölgede yapılan araştırmalara yönelik şunları paylaştı: “Somali için elimizde bulunan miktarları bölgede kalıcı projelere dönüştürmek istiyoruz. Zira kalıcı projeler bölgede bir defalık değil, sürekli mazlum ve mağdur bölge insanının ihtiyaçlarına
cevap verebilecektir. Bu bağlamda Kenya’da
Dadaab kampında incelemelerimiz oldu. Somali Mogadişu’da önceden yetimhane olarak
kullanılan yeri inceledik. Bölgede yaşanan iç
savaş geride fazla sayıda yetim bırakmış.
Bunlara kalıcı projelerle sahip çıkmamız gerekiyor. Yine Mogadişu’da aşevi, okul, mescid, kur’an kursu ve genç bayanlara yönelik
dikiş kursları verilebilmesi için çalışmaların
startını verdik. Önümüzdeki günlerde inşaat
çalışmaları başlayacak. İnşallah hayata geçecek aşevi ile günde 2.500 - 3.000 aileye sıcak
yemek dağıtma imkânını elde edeceğiz. Yapılacak okulda 200 öğrenci eğitim görecek.
40 dikiş makinası bulunan bir kursla bayanlara dikiş eğitimi verilecek ve böylece geçimlerini kendilerinin sağlamaları için güzel
bir fırsat sunulmuş olacak. Somali’de yapacağımız bu kalıcı projelerin devamı gerek
Somali’de gerekse mazlum ve mağdurların
bulunduğu diğer bölgelerde devam edecek.
Kalıcı projeleri bizler için daha fazla öneme
sahip. Çünkü kalıcı projeler ihtiyaçları gidermede süreklilik arzedecek ve aynı zamanda
bölge insanının kendi ayakları üzerinde durabilmesi için imkân sunacaktır. Ayrıca bölgede açılan su kuyuları ile de su soruna kalıcı çözümler getirilmektedir” dedi.
Aşağıdaki hesap numarasına bu çalışmalara destek olmak için yardımda bulunabilirsiniz.
IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V.
Banka: Kreissparkasse Köln
Banka kodu: 370 502 99
Hesab No.: 0184273164
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 25
sayfa 26 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Murat KUBAT
Kurban: Teslimiyet ve
Adanmışlığın Zirvesi
Kurban dünyayı ahirete
kurban etmektir; elindeki imkanları o bilinçle kullanarak ve harcayarak. Kim için?
Kendisine hayatı veren
İrade için. O zaman
kurban edilmiş bir hayatın akıbeti/ahireti
bayram olacaktır. Dünyayı ahirete kurban etmekten kastımız elbette
dünyadan el etek çekmek değil; dünyaya tamah etmemek, dünyaya
bel bağlamamak, geçici
olana geçici olduğu kadar rağbet etmek olarak
anlaşılmalıdır.
amazan ayında vahiyle yeniden
buluşan, vahyin kendisine sağladığı bütün imkânların farkına bir
kez daha varan, kendisini bu mânada yenileyen mü’minin, Ramazan ayının ardından vereceği sınav kurban, kurbiyet,
yani yakınlaşma sınavı olacaktır. Vahiyle donanan mü’min elbette kendisini
Rabb’e yakınlaştırmak için pratik zeminde vesileler arayacaktır. İşte kurban
bu mânada en güzel yakınlaşma vesiledir.
Teslim olmadan yakınlaşmak, yakınlaşmadan adanmak mümkün olmaz. Allah’a kendilerini adayanlara baktığımızda kendilerini O’na yakınlaştırmak için
vesileler aradıklarını görürüz. Yakınlaşabilmek için, insan olmamız ve inanıyor
olmamız vechi ile taşıdığımız sorumlulukları kuşanmamız gerekmektedir.
İnsan, sorumluluk alabilen, sorumlu
davranabilen ve de davranmak zorunda
olan bir varlıktır; iman ederek teslim olduğunu alenen ibrâz ettikten sonra Allah’a karşı sorumluluklarını yerine getirirken ya Habil rolünü örnek alır veyahut
da Kabil kompleksi ile hareket eder. Hz.
Âdem’in iki oğlu üzerinden bizlere su-
R
nulan bu iki özünde farklı davranış ve
sonucu Mâide Suresinin 27. ayetinde şu
şekilde ifade edilir: “Ve onlara gerçeği
göstermek için Âdem’in iki oğlunun kıssasını anlat; nasıl ikisinin birer kurban
sunduklarını ve birinden kabul edildiği
halde diğerinden kabul edilmediğini...”.
Habil elindeki olanın en iyisini Allah yolunda vermiş, göstermiş olduğu bu yaklaşım Allah’a yakınlaşmasına vesile olmuşken; Kabil sahip olduğu şeylerin en
çürüğünü, en kötüsünü Allah yoluna layık görmüş ve bu yaklaşımıyla Allah’a
yakınlaşmasına kendi eliyle engel koymuştur.
Demek ki Allah yoluna sunulan kurban, bizatihi kurbanların kabulü için yeterli olmamaktadır. O eylemi gerçekleştirmek kadar, nasıl gerçekleştirdiğimiz
de önem arzetmektedir. Habil elinde olanın en iyisini Allah’a sunarken elinin altındakileri sahip olduğu bilinci üzerinden değil, onların emanet olduğu bilinci
üzerinden hareket etti; Kabil ise elinde
olanın mutlak sahibiymiş gibi davrandı
ve elinde olanların en kötüsünü Allah’a
adamak için layık gördü.
Sahibi olduğunu düşündüğümüz şeylere ne kadar sahip olduklarımızla alakalı tasavvurumuz, Allah için vermek ya
da vermemek; O’nun yolunda harcamak
ya da harcayamamak karşısında aldığımız tavır en belirgin kriter olacaktır. Sahip olduğumuzu sandığımız şeylerin sahibi biz değilsek; sahip olduğumuz bize
imtihan gereği verilmiş ise, bu imtihanın
neticesinde sahip olduğumuzu paylaşmak yahut paylaşmamak sınavına tabii
tutuluyoruz demektir. Sahibi olduğu şeylere mutlak sahibiyet edasıyla davrananlar ise paylaşmakta zorluk çekecek, paylaşanları dahi anlamakta zorlanacaklardır. Bütün varlığını kendisine borçlu olduğu Allah karşısında mutlak sahibiyet
rolü ve tavrı en hafif ifade ile hoş durmayacaktır.
Hayatının nerede ve ne zaman biteceğini bilmeden yaşayan insan teki, kendisine verilen ömrün içerisinde asla bu
dünyada hakiki manada ulaşamayacağı
gerçek mutluluk diyarı cenneti aramaktadır; ona ulaşmaya çalışmaktadır. İnsanlığın rahat ve konfor noktasında geldiği noktaya ve ulaşmak istediği yöne
baktığımızda bunu anlamakta zorlanmayacağız. Hakiki manada cenneti dünyaya taşıyamayacak olan insanın, o halde
cenneti elde edecek teslimiyet tavrı içinde olması ve paylaşıma girmesi kendisi
için en makul yol olarak gözükmektedir.
Burada Peygamber Efendimiz’in (s.a.v)
bir sahabiye bir hurma ile de olsa (onu
infak ederek) cehennem ile arasına mesafe koymasını tavsiye ettiği sözlerini
hatırlıyoruz. Allah için zamanını, maddî
imkanını kısaca ömrünü harcayamayan
insanların harcandığına şahit oluyoruz.
Şayet mutlak mânada dünyaya taşıyamayacağımız cenneti O’nun kapısına
teslimiyetin ve adanmışlığın sembolü
olarak bir şekilde bu hayata taşıyabilirsek, akıbet dünyadaki yaşam ile uyumlu
olacaktır. Aksi takdirde Kabil kompleksine sahip olup, Habil’in akıbetini beklemek doğru olmayacaktır.
Kurban dünyayı ahirete kurban etmektir; elindeki imkanları o bilinçle kullanarak ve harcayarak. Kim için? Kendisine hayatı veren İrade için. O zaman
kurban edilmiş bir hayatın akıbeti/ahireti bayram olacaktır. Dünyayı ahirete kurban etmekten kastımız elbette dünyadan
el etek çekmek değil; dünyaya tamah etmemek, dünyaya bel bağlamamak, geçici olana geçici olduğu kadar rağbet etmek olarak anlaşılmalıdır.
İslam, bir taraftan bizim Yaradan ile
kuracağımız ilişkinin şeklini belirlerken,
diğer taraftan toplum ile aramızdaki ilişkileri düzenler. Bizim için din, hayatımızın her safhasını kuşatan bir yaşam biçimidir. Allah ile kurmuş olduğu ilişki
güçlü olan bir mü’minin, toplum ile kurmuş olduğu ilişkinin zayıf olması beklenemez. Toplumla girilen ilişkide en öne
çıkan yön ise en genel ifade ile paylaşmaktır. Adeta teslimiyet ve adanmışlığın
ispat zeminlerinden biri paylaşmaktır.
Kurban ise bize paylaşarak yakınlaşma
imkânı sunmaktadır.
Yaklaşan kurban bayramı vesilesi ile
kurbanları Allah’a adamanın, adayarak
yakınlaşmanın çekim alanına giriyoruz.
Çekim alanına girdiğimiz bu manevî zaman diliminde paylaşmayı öne çıkarmak, bizleri Allah’a daha da yakınlaştıracaktır.
Uzun yıllar evlat özlemi çekmiş ve
bu özlemine kavuşmuş Hz. İbrahim oğlu
İsmail’i kurban etmek üzerinden çetin
bir imtihana tâbi tutulur. Bu adeta Hz.
İbrahim’in imtihanının zirvesidir. Daha
önce de ateşe atılmakla büyük bir sınav
vermiş ve bu sınavını başarıyla geçmiştir. Acaba Hz. İbrahim için ateşe atılmak
mı daha çetindi, yoksa evladı ile sınanmadaki güçlük mü diye sorsak cevabımız ne olur? Biri dışardan tehdit eden bir
yangın, diğeri tâ ciğerden gelen, içerden
kaynaklanan bir yangın. Bir imtihanı
[email protected]
vermeden/geçmeden daha önemli olan
diğer imtihanlara katılabilmenin mümkün olmayacağı bilgisini gözönünde tutarsak, Hz. İbrahim’in evladı üzerinden
girdiği imtihanın daha çetin olduğu düşüncesine varırız. Allah’ın dostu anlamına gelen Halîlullah nitelemesini alacak
kadar teslimiyette ve adanmışlıkta yakınlık kesbeden Hz. İbrahim’in, bu sıfatı taşımanın gereği olarak oğlunu kurban
etme üzerinden imtihanını başarıyla verdiğine şahitlik ediyoruz.
Hz. İbrahim ve oğlu İsmail üzerinden
sembolleşen kurban, bugün de bu semboller üzerinden bize birçok şey söylemektedir. Bizler de paylaşmak, teslimiyet ve adanmışlık üzerinden yakınlaşmayı sağlamak için bir şeyler yapabiliriz.
Örneğin; bazı anlar vardır ki o anlarda paylaşmak daha fazla anlam kazanır.
Doğu Afrika’da; Somali’de, Kenya’da,
Etiyopya’da açlıktan, susuzluktan, kuraklıktan ‘kurban olan’ çocuklar, yaşlılar, kadınlar aklımıza geliyor. Kurban
edilecek olan İsmail’i kurban olmaktan
kurtaran ve kurbanı bayrama çeviren
model süreç önümüzde duruyor. Pekala
bağışta bulunacağımız kurbanlarla Afrika’nın doğusunda ‘kurban’ olan çocuklara kurban bağışlarımızla destek olabiliriz. Bu şekilde kurbanlarımız, yakınlaşmalarımız daha da anlam kazanacak;
açlıktan ölen insanlara uzattığımız el Allah’a yakınlaşmamızı güçlendirecektir.
Evlatları üzerinden imtihana tabi tutulan Somali’li, Etiyopya’lı, Kenya’lı,
Cibuti’li mazlum, mağdur ve çaresiz annelerin imtihanlarını kolaylaştırabilir,
yürek yangınlarına su taşıyabiliriz. Yangına su taşıyan karınca misali. Bu yangını benim taşıdığım su mu söndürecek sorusunu ise asla sormayız. Umuda ihtiyaçları olan annelerin umudu ve duası
olmak bu yangına taşıdığımız su ile
orantılı olacaktır. Kurban üzerinden Hz.
İbrahim’in rolünü talim edenler, her ne
kadar kurban edilecek evlatlar üzerinden
sınanmasalar da, evlatları ‘kurban’ olanlar üzerinden sınanmaktadırlar; kesecekleri/kestirecekleri kurbanlar ile sahip oldukları ya da nimet olarak kendilerine
verilenleri paylaşıma girerek bu sınav
için Allah’a yakınlaşmayı kuvvetli kılacak vesileler ve şahitler edineceklerdir.
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 27
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Hessen
Bölgesi BYK`ları Raunheim Cemiyetinde 2011-2012
sezonu ile alakalı istişare ve
değerlendirme toplantısı yaptılar.
2010-2011 döneminde yapılan çalışmaların değerlendirmeleri ve 2011-2012 döneminde yapılacak çalışmaların
hazırlıkları hakkında yapılan
istişarelere Büyükler, Kadınlar Teşkilatı, Gençlik ve Kadınlar Gençlik Teşkilatlarının
İcra üyeleri katılım sağladılar.
Açılış Kur`an-ı Kerimi ile
başlayan programda Bölge
Teşkilatlanma Başkanı Cengiz Şahbaz açılış ve yoklamayı yaptı.
Daha sonra IGMG Hessen
Bölge Başkanı Mehmet Ateş
bir selamlama ve değerlendirme konuşması yaptı. Ateş;
I
IGMG Hessen Bölgesi Genişletilmiş
BYK’lar Toplantısı Raunheim’da Yapıldı
2010-2011 dönemi içerisinde
yapılan çalışmalardan örnekler vererek bu çalışmaların insanımıza katkısını değerlendirdi. Ateş; özellikle son dönemde yapılacak kurban ça-
lışması ile ilgili istatistikler
ışığında
değerlendirmeler
yaptı.
Dünya üzerinde özellikle
2008 senesinde beri gerçekleşen olayların ışığında yapılan
ve yapılacak çalışmaların neden hem teşkilat için ve hem
de insanlık için önemli olduğunu örneklerle dile getirdi.
IGMG`nin insanlığın saadetine talip olduğunu ve tüm ça-
Hayat
lışmalarını bu doğrultuda
yaptığını söyledi. Ateş; “Bizler yaptığımız bu çalışmalarda herhangi bir beklenti içerisinde olmadık, bizim tek beklentimiz Allah`ın rızasını kazanmaktır” dedi.
Daha sonra birimlerde görevli olanlar kısa değerlendirmelerde bulundular. 20112012 dönemi içerisinde yapılacak çalışmaların daha verimli olabilmesi için fikirlerini beyan ettiler.
Son konuşmacı IGMG
Hessen Bölge İrşad Başkanı
Şerif Aslan idi. Aslan BYK
üyesi arkadaşlarına güzel bir
seminer verdi.
Dilek ve temenniler ışığında çalışmaların daha verimli
yapılabilmesi için fikir teatisi
yapıldı.
Program kapanış Kur`an-ı
Kerimi ve ikramla son buldu.
IGMG Hessen Birim İstişare Toplantıları
slam Toplumu
Milli
Görüş
Te ş k i l a t l a r ı
Hessen
Bölgesi
Teşkilatlanma, Eğitim ve Sosyal İşler
Birimleri
20112012 sezonu ile alakalı istişare ve değerlendirme toplantılarını Rüsselsheim`daki Bölge merkezinde yaptılar.
2010-2011 döneminde yapılan çalışmaların değerlendirmeleri
ve
2011-2012 döneminde yapılacak
çalışmaların hazırlıkları hakkında yapılan istişarelere
Hessen Bölgesine
bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren
cemiyetlerin birim
başkanları katılım
sağladılar.
Açılış Kur`an-ı
Kerimi ile başlayan
programlara birim
başkanları başkanlık ettiler. Teşkilatlanma Birimi toplantısına Teşkilatlanma
Başkanı
Cengiz
Şahbaz,
Eğitim Birimi toplantısına
Bölge
Eğitim
Başkanı
Hikmet Atak, Sosyal İşler Birimi top-
I
IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Şube
Başkanları Toplantısı Rüsselsheim’da Yapıldı
çılış Kur`an-ı Kerimi ile başlayan program IGMG Hessen
Bölge Gençlik Teşkilatı Başkanı Ahmet Ölmez`in konuşmasıyla devam etti.
Ahmet Ölmez konuşmasında şunları
söyledi: “2011-2012 sezonuna yeni bir
heyecenla girmiş bulunmaktayız. Gençlik olarak şube ve bölge arasındaki irtibatları elimizden geldiği kadar biz sağlamaya çalışacağız. Çevremizde bulunan gençleri şuurlandırma görevi bizlerin omuzundadır. Bu sezonki sloganımız Helal Life” dedi.
Yine programa katılan IGMG Hessen
Bölge Başkanı Mehmet Ateş de bir selamlama konuşması yaptı ve şube başkanlarına şunları söyledi: “Siz bu toplantıya katılmakla birlikte üzerinizde
olan sorumluluğu yerine getirmiş oluyorsunuz. Ramazan ayında şubenizde
yapmış olduğunuz hizmetlerden dolayı
sizlere teşekkür ediyorum. Cemiyetlerimizde üye çalışmalarımıza gayret göstermenizi bekliyoruz. Biz herbirimiz
geleceğimize Ahlakı ve Adaleti miras
bırakmak zorundayız. Bundan dolayı
bizler vizyonumuzu iyi belirlememiz
ve kendimizi geliştirmemiz şarttır. Yaşadığımız eyaleti tanımadan hizmet
edebilmemiz mümkün değildir. Bizim
A
lantısına
Bölge
Sosyal İşler Başkanı Bilal Can başkanlık ettiler.
Teşkilatlanma Birim
toplantısına
Genel Merkezden
İbrahim Kaygısız,
Eğitim Birim toplantısına
Genel
Merkezden Eğitim
Başkan Yardımcısı
Ramazan Başlık,
Sosyal Hizmetler
Birim toplantısına
yine Genel Merkezden Ömer Benli de
iştirak ettiler.
Yapılan yoklama-
ların ardından her
birim başkanı katılımcılara bilgilendirmelerde bulundular. Bilgilendirmelere sonra Genel
Merkezden gelenlerin yaptıkları sunumlarla varsa eksiklikler tesbit edildi ve bu eksikliklerin giderilmesi yolları konuşuldu.
Sosyal İşler biriminde yine HASENE
kurumunun
özellikle Ramzan
döneminde yapılan
çalışmalar ile alakalı açıklamalar yapıldı. Bunun haricinde Kurban döneminde yapılacak
çalışmalar ile alakalı bilgilendirmeler yapıldı.
Dilek ve temenniler ışığında çalışmaların daha verimli yapılabilmesi
için fikir teatisi yapıldı.
Programlar kapanış Kur`an-ı Kerimi
ve ikramla son buldu.
sayfa 28 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
gayemiz gönüllere hitab etmektir. Müslümanın azından küfür çıkmaz, insanları rencide eden söz çıkmaz. Müslümanların ağzı zehir kovası değildir. Bulunmuş olduğumuz toplumun değerlerine
saygı gösetereceğiz, bulunduğumuz
toplumun hassasiyetlerini iyi bileceğiz
hizmetlerimizi buna göre yapacağız”
dedi.
Yine Birim Başkanları birimleri hakkında bilgilendirmeler yaptılar.
Daha sonra IGMG Genel Merkez
Gençlikten Osman Yusuf “2010-2011
dönemi gerçekten bizler için hareketli
geçti. Özellikle son dönemde dünyada
ve Almanya`da yaşanan olaylar bizleri
her yönden ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Özellikle Bölge Başkanımız
Mehmet Ateş`in söylediklerinin hepsine katılıyor bir kere daha vurgulamak
istiyoruz” dedi.
Cemiyetlerin dilek temennilerine verilen cevaplar ve kapanış Kur`an-ı Kerimi ile program sona erdi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Salih AYDIN
Hacarabın Serüvenleri 49
Hacarab ve Karamanlılar.
Hacarabı Karaman’da eskiler
çok iyi tanır.
Çarşıda, pazarda görenler hemen
yanına gelir ve:
- Hacarap şu hikayeni anlat bu
hikayeni anlat.
Diye lafa tutarlar.
İçlerinden bazıları da konuşturmak için bu olay nasıl olmuştu bu
olay nasıl olmuştu, babından Hacarabı bizim oraların tabiri ile gaza
getirirler.
Hacarab da iştahlanır anlatmaya
başlar. Tabi bir başladı mı hızını alamaz, anlatır da anlatır. O sırada camiiye gittiğini ve eve geç kaldığını
unutur.
Biraz sonra hanımı sinirli bir şekilde köşeden çıkınca bana müsaade
der ve eve doğru yürür ama zılgıtı
yemeden de geçemez. Eve kadar
kendini aklamaya çalışsa da nafile.
Ertesi gün yine aynı bir işi veya
camiiye gideceğim diye çıkar. Gideceği yere kadar ister araba olsun ister yürüyerek yoldan geçen herkese
laf atar.
Sonra da birine takışır konuşma
bitince zamanın geçtiğini anlar.
Eğer namaz vakti geldi ise ya
Ebül Fetih Mescidine gider ya da
Maderi Mevlana Camiine gider.
Namazdan sonra üç beş kişi ile
birtad lokantasına gider midesine
şöyle bir bayram ettirir.
Evin yolunu tutar.
Yine zılgıtı yer.
Ama, olayları hep pişkinliğe verir.
Çocukları:
Neden böyle yapıyorsun baba
derler.
Geçim dünyası, siz de öğrenirsiniz der.
İbret Alabildik mi?
Şu ölümlü dünya, da nice nebiler
gelip geçmiş.
İnsanlığın atası ve Meleklerin
secdeye mecbûr kılındığı Âdem
aleyhisselâm ile başlamış Vahiy nuru.
Terzilerin piri İdrîs Aleyhisselâm
ile devam etmiş.
Tufanla insanlığın ikinci atası
olan Nûh Aleyhisselâm.
Ad kavimine vahdeti anlatan
Hûd Aleyhisselâm.
Kavminin azgınlık ve taşkınlıkları ile uğraşan Salih Aleyhisselâm.
Nemrûd’un ateşine gül olan İbrâhîm Aleyhisselâm.
Teslimiyetin sembolu İsmâîl
Aleyhisselâm.
Benî İsrâîl peygamberlerinin atası İshâk Aleyhisselâm.
Azgınlık ve ahlâksızlıktaki haddi
aşan Sodom ve Gomore nin Peygamberi Lût Aleyhisselâm.
Tevhîd sancağını taşımaya devam eden Zülkarneyn Aleyhisselâm.
Yusufunun hasreti ile yanan Yâkûb Aleyhisselâm.
Gönüllere sultân olan Yûsuf
Aleyhisselâm.
Hatîbü’l Enbiyâ denilen Şuayb
Aleyhisselâm.
Firavun’la uğraşan Mûsâ Aleyhisselâm.
Mûsâ Aleyhisselâm’ın yardımcısı olan kardeşi Hârûn Aleyhisselâm.
Demircilerin piri Dâvûd Aleyhisselâm.
Hayvanların dilinden anlayan ve
cinlerin emrinde olduğu Süleymân
Aleyhisselâm.
Yüz senelik bir ölümden sonra
tekrar diriltilerek, kıyâmetteki yeniden yaratılışa misâl olan Üzeyr
Aleyhisselâm.
Sabrın ismi ile anıldığı Eyyûb
Aleyhisselâm.
Tövbesi kabul olan Yûnus Aleyhisselâm.
İlyâs’a selâm olsun hitâbına
mazhar olan İlyâs Aleyhisselâm.
Üstün kılınan Elyesa Aleyhisselâm İlâhî rahmete garkedilen Zülkifl
Aleyhisselâm.
Tevekkül ve teslîmiyetini muhâfaza eden Zekeriyyâ Aleyhisselâm.
Babası gibi ölümü şehîdlikle karşılayan Yahyâ Aleyhisselâm.
Hastalara şifâ, ölüleri diriltme,
mucizesi verilen Îsâ Aleyhisselâm.
Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberlik zirvesinin kemâl
noktası, yaratılış sırrı, varlık nûru
Hazreti Muhammed Mustafâ sallâllâhu aleyhi ve sellem ile son noktasına erişilmiş ama ibret alabildik
mi?
Sevgi pınarlarının kuruduğu, insanların birbirini yediği, hasretlerin
doruk noktaya ulaştığı, kız çocuklarının kumlara gömüldüğü, kapitalist sömürgenin zayıfları ezdiği, kim
kimi koruma altına alırsa korunanın
yaşama şansının korumaya alanın
elinde olduğu, bir sömürge düzeninin temellerini ALLAH’ ın izni ile
yıkan rasulün ümmetleri.
Faizin düşmanı olan, zinaya yaklaşmayın diyen, erkek ve kadının
namusunun aynı olduğunu söyleyen, kan davasını yasaklayan, nikahta kadın ve erkeğin onayını alın
diyen, rasulün ümmetleri. Cehaletin
zirveye vardığı, putların bile paraya
dönüştürüldüğü bir devire dur diyen
bütün bu kötülük yuvalarını sevgiye
dönüştüren peygamberin ümmeti.
Şöyle insanlık tarihine bir göz
atın da ibret alın.
İslamdan önceki cahiliyet dönemindeki insanların putları, güçleri,
varlıkları olanların zulümleri vardı.
Şimdikilerin aynı söylemleri
güçlü haklıdır.
Para her kapıyı açar.
Zalimlerin ise yağcıları.
Acaba ne değişti?
Bütün bu duruma bakarak insanlar niye ibret almazlar diye düşünebiliriz.
İnsanlık tarihi boyunca aynı işler
başlarına gelmiş ama ibret almamışlar.
Çabucak unutup gitmişler.
Niçin diye düşündük mü?
Niçin Müslüman, Müslüman
kardeşini öldürür?
[email protected]
Niçin bazıları hep güçlülerin yanında olur da mazlumun yanında olmaz?
Adil bir tutum sergileyemezler.
Niçin?
Niçinlerimiz çok, saymakla bitmez.
Bütün bu hastalıkların ilaç veya
reçetesini bildiğimiz halde.
Bu dünyanın aldatıcı özelliklerine kapılmış gidiyoruz.
Eğer biz neleri kaçırdığımızı
hangi güzel değerleri basit geçici
olan şu dünyaya değiştiğimizi bilseydik veya gerçekten idrak etseydik neleri feda etmezdik.
Yarın mahşerde Rasulullah bizleri hangi güzel amellerimizle tanıyacak.
Orada ne aracı ne rüşvetçi ne de
tanıdık sizleri ve bizleri kurtarabilir.
Sadece salih amelindir seni Ahiret’te karşılayacak ve kurtaracak
olan.
Öyle ise ümmet olmanın bilincini anlamak ve idrak etmek zorundayız. Kanayan bir yara varsa bu Yemen`de, Suriye`de dünyanın herhangi bir yerinda kalbimiz sızlamalı.
Taaa uzaklardaki kardeşlerimin
göz yaşları bizi de ıslatmalı göz yaşlarımızla. Adam be aldırma diyemeyiz. Onlar bizim kardeşlerimiz istesen de istemesen de sevmek zorundasın öyle demiş Rasul.
Kötülükleri men iyilikleri yayın
demiş RAB’bim.
Kur’an-ı Kerim ne mezarlarda
okunmak için ne de duvarların süsüdür.
Okuyup anlamak ibret almak ve
uygulamak için inmiştir.
Yine de ibret aldık mı?
ALLAH’a emanet olun sevgiyle
kalın.
Selam ve dua ile.
Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432 sayfa 29
bulmaca
sayfa 30 Kasım · November 2011 · Zilhicce 1432
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Download