71. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd

advertisement
12
11
HASENE RAMAZAN
Almanya'da Meslek
KAMPANYASI
TANZANYA Diplomaları Artık Tanınıyor
IGMG Güney Bavyera'dan
Zemzemli İftar Daveti
08
ENERGY
Enerji
İçeceği
Damaklara
Serin
Bir
Tat
Sipariş İçin: 0179-9705472
E-Mail: [email protected]
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 71 • Yıl/Jahre: 9 • Ağustos / August 2012 / Ramazan 1433
Ramazan
Ayının
Anlamı
ve Bize
Müjdeledikleri
Prof. Dr. Ali DERE 05
Gönüllerin
Coştuğu
Mübarek
Bir Ay
“Ramazan”
Selahattin SAYGIN 19
Osmanlı’da
Ramazan
Âdetleri
Aişe AKOVA
07
Camiye
Dönmek
Zeynep TOPÇU
15
Tel: 02235-98 640
0176-60986543
[email protected]
Bahnhofstr. 50 · 63129 Obertshausen www.ziyafet.de
İBADETE DAHA FAZLA
ZAMAN AYIRIN DİYE...
HACI ADAYLARININ DİKKATİNE
HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ
HİZMETİNİZE SUNUYORUZ
Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz
www.hacdunyasi.de
- HAC'DA YÜK
PROBLEMİNE SON
- KALİTE GARANTİSİ
- İADE GARANTİSİ
- LÜX HEDİYELİK PAKET
- 20 SET VE ÜZERİ
SİPARİŞLERDE POSTA
ÜCRETİ BİZDEN
11.90
HEDİYELİK SETİMİZDE
BULUNAN MALZEMELER
seccade - takke - kina - tesbih - esans
- misvak - sürme - namaz başörtüsü
iTiBAR
EN
euro'dan
HED
HAC S İYELİK
ETLER
İMİZ
Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224
Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected]
HAYAT
Sevgili dostlar!
İnsanlık zor zamanlar geçirmekte. Bir tarafta savaşlar, iç karışıklıklar, bir tarafta ekonomik krizler, bir
tarafta açlık ve hastalıklar vs.
Dünya geneline baktığınızda her
tarafta bir karmaşa ve sıkıntı mevcut. Bu karmaşa ve sıkıntıları tabiki
biz insanlar kendi ellerimizle yapmaktayız.
Dünya kurulduğundan beri iyilerle kötülerin mücadelesi devam etmektedir. Hz. Adem`in oğulları Habil ve Kabil`in mücadelesini bugün
dünya üzerinde farklı şekillerde görmekteyiz.
Bir tarafta insanoğlu israfın her
türlüsünü yapmakta, diğer tarafta
yiyebilecek bir lokma ekmek, içebilecek bir damla su bulamamaktadır.
Bir tarafta her türlü lüksü yaşayanlar, diğer tarafta insan onurunu zedeleyen bir şekilde her türlü pisliğin
sokaklarda aktığı gecekonduvari
yerlerde hayat mücadelesini sürdürenler. Bir tarafta milyarlarca dolarlik servetlere sahip zenginler, diğer
tarafta günde 1 dolardan daha az
paraya çalışan mazlum insanlar. Bir
tarafta trilyonlarca dolarlık bir silah
sanayii, diğer tarafta üzerine giyebilecek bir elbisesi bile olmayan insanlar. Bu örnekleri daha da çoğaltmak
mümkün.
Niye bu örnekleri verdiğimizi de
açıklamak istiyoruz. Dünyada belli
bir azınlık ellerindeki imkanları sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak
için kullanmıyor. Bu imkanların
verdiği gücü kendilerinden başkalarını yine kendilerine köle olarak nasıl kullanabilirimin hesabı ile dünyanın her tarafını farklı bahanelerle
karıştırıyorlar.
Bir bakıyorsunuz Irak`ta petrol
bahanesi ile oralardaki insanları resmen katlederek oraların imkanlarını
kendi ellerine geçirmek için her türlü entrikayı yapıyorlar. Bir damla
petrol insan kanından daha değerli
hale gelebiliyor. Öbür tarafta Afrika`nın bilmem neresinde insanlar
yemeye bir lokma ekmek bulamazken ellerinde onbinlerce dolar fiyata
sahip modern silahlar ile birbirlerini öldürüyorlar. Bu silahların nerelerden geldiğini araştırdığınızda hiç
de şaşırmıyorsunuz. Karmaşanın olduğu her yerde birilerinin menfaatleri sözkonusu oluyor.
Son olarak Arap Baharı olarak
adlandırılan dönemde de ve yine
Suriyedeki olayları da dikkate aldığınızda bunların örneklerine rastlıyorsunuz.
Ölen de müslüman, maalesef öldüren de müslüman.
Artık dünyadaki olaylar öyle bir
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 03 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
[email protected]
İnsanlığın İhtiyacı Adil Bir
Düzen Adil Bir Paylaşım
hal aldı ki; olayların başlangıç ve gelişmesine bakıyorsunuz farklı bir
beklenti içerisine giriyorsunuz, ama
sonuca bakıyorsunuz başlangıçla hiç
alakası yok. Yine birilerinin ekmeğine yağ sürülüyor. Allah için son olarak Suriye`de yaşananların oranın
halkına ne getirdiği ortada. Ölen de
öldüren de aynı toprakların insanları. Bir taraf zalimce idaresini devam
ettirmek istiyor diğer taraf da insanca bir ortamda yaşamak istediği için
sürekli zulüm görüyor. Söz de her
ikisi de müslüman.
Şimdi diyeceksiniz ki yukarıda
yazdıklarında sürekli şikayet ediyorsun ve emperyalistleri suçluyorsun.
Peki bu yaşananlarda müslüman
halkların da suçu yok mu? Elbette
var ama mazluma sen niye suçlusun
diyemezsiniz ki. Tamam akıllı olmak ve kendi değerlerine uygun bir
ortamda insanca yaşamak herkesin
hakkı ama bu ortamı oluşturmak
için de mücadele etmek gerekiyor.
Bir söz var: „Zalim kadar zulme rıza
gösteren de suçludur“ diye. Evet
doğrudur. Zalim zalimliğini yapacak ama mazlum da elinden geldiği
kadar zulme rıza göstermeyip buna
karşı koyacak. Ve öyle bir topluluk
çıkacak ki hem zalime dur diyecek
ve hem de mazlumun hakkını her
daim koruyacak. Şu an dünyada bunun eksikliği yaşanmaktadır. Son
dönemdeki yaşanan gelişmeler buna
örnek teşkil etmektedir. En son
Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmelerde o bölgelerdeki ülkelerin
zalim idarecilerinin ne şekilde bir
hayat sürdükleri ve bu hayatlarına
devam edebilmek için nasıl zalimce
oyunlar oynadıklarını senelerce ta-
kip ettik. Ama bakın Tunus`ta mazlum bir üniversite mezunu gencin
isyanı koca bölgeyi hallaç pamuğu
gibi savurdu. Demekki zalim zalimliğine devam edebilir ama mazlum
da hakkını savunmasını bilirse zulüm abad olmaz.
Belki bazılarımız söyle düşünebilir. Ne yapalım adamların elinde en
modern silahlar mevcut, her türlü
güç onların kontrolunda. Allah`a
havale etmekten başka, öbür dünyada hesabını vereceklerine güvenerek
başka birşey yapamıyoruz. Hayır öyle değil. Alemlere Rahmet olarak
gönderilen
Hz.
Muhammed
buyuruyor ki: “Bir kötülük gördüğünüzde önce elinizle düzeltin o olmazsa dilinizle düzeltin o da olmazsa
kalbinizle buğzedin, ki bu imanın en
zayıf noktasıdır”. Bu hadisin manası
gereği her türlü zulme ve haksızlığa
karşı en demokratik ve doğal hakkımız olan şekilde başkaldıracağız ve
hiç bir zulme rıza göstermeyeğiz. Elbette her zalim bizim inancımız gereği öbür dünyada yaptıklarının hesabını verecektir. Ama bu dünyada
yaptıklarına karşı koyacak ve izin
vermeyecek bir topluluk da olması
gerekmektedir. Gelin bu topluluk
içerisindeki insanlardan birisi de
bizler olalım. Adil bir düzen ve adil
bir paylaşımın olacağı bir dünyanın
inşası için elimizden gelen her şeyi
yapalım. Belki bizler bu mücadelemizde istediğimiz başarıya ulaşamayabiliriz ama bizden sonra gelecek
nesiller bu mücadeleyi bizlerden daha ileriye götürüp daha güzel bir
dünyada yaşayabilirler. Bu bizlerin
vereceği bu kararla mümkün olabilecektir.
editörden
Son senelerde her Ramazan`da
ne hikmetse dünyanın değişik bölgelerindeki İslam cografyalarında
müslümanlar zulümlere maruz kalmaktalar. Geçen sene Somali idi. Bu
sene Arakan Bölgesindeki müslümanlar. Somalide yaşananların hep
beraber izledik. Elhamdülillah dünya müslümaları buna belki istendiği
gibi olmasa bile müsaade etmedi ve
oradaki kardeşlerimize yardıma
koştu. Şu an özellikle Türkiye kökenli müslümanların çalışmaları
oralarda faydalı olmaya devam ediyor. Aynı şekilde Arakandaki kardeşlerimize de dünyanın her tarafından destekler olacaktır. Bizlerin
yapabileceği bulunduğumuz yerlerde buralardaki kardeşlerimize olan
maddi ve manevi desteklerimizi
ulaştırmaktır.
Gelin hep birlikte fırtınalara yön
veren kelebekler misali daha özgür
ve daha onurlu bir dünya için hep
birlikte kanat çırpalım.
Yaklaşan Ramazan Bayramınızı
tebrik ederken; Bayramın tüm insanlık için hayırlar getirmesini diliyoruz.
Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalış
malarımızı bereketlendirsin, şuurlan dırsın.
Çalışmak
bizden
başarı
Allah`tandır.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
HAYAT
Aylık Ücretsiz Gazete
Ağustos - August 2012
Ramazan 1433
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayın Kurulu
Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş,
Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aşkar,
Cengiz Şahbaz, M. Salih Aydın,
Ayşe Akgün, Sinan Aktürk,
İskender Güngör, Aydın Ersoy
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baskı: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve
Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 04 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
haber
Oslo ve Utoya Saldırılarının Yıldönümü Anısına
slam Toplumu Millî Görüş
(IGMG) Genel Başkanı Kemal Ergün, 22 Temmuz 2011’de Norveç’in
başkenti Oslo’da ve Utoya Adası’nda
gerçekleştirilen ve 77 kişinin hayatını
kaybetmesine sebep olan saldırıların
yıldönümü ile ilgili olarak, “Yaşanan
katliamın çirkinliği ve failin gerekçesi
karşısında hâlâ büyük şaşkınlık içersindeyiz. Bu katliamda yakınlarını kaybeden herkese en derin duygularla sabır diliyoruz.” ifadelerinde bulundu.
Fail suç nedeni olarak Norveç’i İslam’a
karşı koruma isteğini sebep göstermişti. Ergün ayrıca şunları kaydetti:
“Yaşanan korkunç saldırılar üzerinden bir sene geçmesine rağmen, işlenen suçun vahşeti ve çirkinliği karşısında yaşadığımız şaşkınlık hâlâ mevcuttur. Fail internet yoluyla edindiği
İ
görüşleriyle, kendine hiç bir esasa dayanmayan bir dünya kurmuştur.
Fail ve failin işlediği saldırılar bize,
bazı internet sitelerinde serbest bir biçimde sürdürülen İslam düşmanlığının, önemsiz olmadığını göstermektedir. Kimi sitelerde gerçekleştirilen bu
düşmanlığın bazı istisnai durumlarda
nelere yol açabileceğini, bir sene önce
bugün yaşanan saldırıyla gördük. Buna
rağmen güvelik kurumlarının bu problem ile alâkalı ilgisiz tutumlarını gözlemekteyiz. İslam düşmanlığı yapan ve
halkı kışkırtmayı hedefleyen bazı internet sitelerinin, ardında gizlenen
grupların aşikar olmasına rağmen,
hem her ziyaretçiye açık olması hem de
Anayasayı Koruma Teşkilatı kurumlarınca gözetim altında tutulmaması, bi-
zi endişelendirmektedir. Bu duruma
anlayış göstermemiz mümkün değildir.
Bu durumun genel manada daha
fazla gözetim ve kontrole bir çağrı olarak algılanmaması, bilakis gözetimin
sadece gereken durumlarda uygulanması gerektiğini net bir şekilde ifade
etmek isterim. Son olarak da Norveç
Başbakanı Jens Stoltenberg’in katliam
dolayısıyla hayatını kaybeden mağdurlar için Oslo’da düzenlenen cenaze töreninde, işlenen bu vahşi saldırıya cevap niteliğinde verdiği sözlerini hatırlatmak isterim: ‘Henüz şoktayız ama
sahip olduğumuz değerlerden vazgeçmeyeceğiz. Bizim cevabımız: daha fazla demokrasi, daha fazla açıklık, daha
fazla insanlık.’”
IGMG Bielefeld Hicret Camii’nde Manevi Ziyafet
GMG Kuzey Ruhr Bölgesi İrşad
Başkanlığının Bielefeld Hicret
Camiinde düzenlemiş olduğu
Ramazan manevi ziyafet programına
katılım yoğundu. Kur’an-ı Kerim Zi-
I
yafeti, Hadis Ziyafeti, Sohbet ve Duaların bir arada yaşadığı programda
katılımcılar mest oldu.
Kur’an-ı Kerimin okunmasının
ardından IGMG Kuzey Ruhr İrşad
Başkanı ilahiyatçı-eğitimci Osman
Arslantürk katılımcılara bir semlamlama konuşması yaparak programın
önemine dikkatleri çekti. Arslantürk
“Hocamızın okuduğu Kur’an-ı Kerimlerle yavrularımızın okuduğu
Hadisi Şeriflerle yapılan sohbet ve
dualarla Ramazan-ı Şerifin manevi
atmosferine hazırlanılmaktadır” dedi.
Ev sahibi Şube Başkanı Yaşar
Köklücenin katılımcılara hoşgeldiniz konuşması akabinde öğrenciler
okudukları birbirinden güzel hadisi
şeriflerle cemaati duygulandırdı.
Aynı hadisler üzerine konuşma
yapan misafir hatip ilahiyatçı N. Sezgin cemaati memnun etti. Ramazanı Şerifi her yönüyle hatırlatan Sezgin
camilerin ailece dolup taşmasını temenni ettikten sonra dünya müslümanlarının unutulmaması gerektiğini hatırlattı.
Bölge adına Nuri Çiğbasmaz’ın
hediyeleri takdim edişinin ardından
Şube İmamı Mustafa Altınel‘in yaptığı dua ve çekilen hatıra fotoğrafı ile
program sona erdi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
llah’ın seçilmiş elçisi, İslam’ın tebliğcisi, hakikatin
müjdecisi Sevgili Peygamber Efendimizin “Allah’ım bizi Ramazan ayına eriştir” duasında bulunduğu bir Ramazan ayına, bir
kutlu ve bereketli mevsime ermenin sevinci içerisindeyiz. Seviniyoruz, zira manevi bir iklim bizleri
kuşatıyor, bu manevi iklimde maddenin esaret zincirleri çözülüyor,
insana kalıcı huzur, erdem ve başarı getirmeyen arzular gemleniyor,
bencil ve süfli istekler zincirleniyor... böylece insan manevi bir iklimde yükseliyor, yükseldiği yerde
kaldığı takdirde de yüceliyor.
Yüce dinimiz İslam’ın amacı da
insanı yüceltmek değil mi? Hakikatin bilgisi, bilginin doğrusu ve
faydalısı, maddenin ve evrenin
keşfi, ahlâkın kemâli, davranışların
düzgünlüğü, yalan ve iftiranın en
iğrenç azıklığı, iyiliğin menfaat
beklemeyeni, üslubun insanı üzmeyeni, kalbi kırmayanı, yüzün
maskeli olmayanı, düşüncenin kargaşa çıkarmayanı; iddianın insanları ayrıştırmayanı; nefsin hep ben
demeyeni, adaletin hakim kılınması, Hak önünde eşit kalınması, ele
hassas adalet terazisinin alınması;
ibadetin huşuu, duanın içtenliği ve
tevbenin pişmanlığını derinde hissetmenin etkisi; ve daha nice yüzlerce tanımlamalar, ilkeler, öğütler
ve teşvikler. Hepsi insanı yüceltmek için değil mi?
Bir fark ediş, bir yükseliş ve yüceliş fırsatını bize sunan bir Ramazan ayında, bu ayda inen Kur’an’ın
lafız ve anlamında buluşarak inşallah iç dünyamızı arındırmak, de-
A
➤ 05 ➤Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
Prof. Dr. Ali DERE
DİTİB Genel Başkanı
Ramazan Ayının Anlamı
ve Bize Müjdeledikleri
ğerler dünyamızı beslemek, eksiklik, ihmal ve yanlışlarımızı gözden
geçirmek, insani sorumluluklarımızın bir kez daha farkına varmak
çabasında olacağız.
Böyle bir çaba ile, ister „yaz sonrası sonbahar başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur
kelimesinden (ramdâ), isterse
güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamındaki
(ramad) kelimesinden gelsin; ez
cümle, Ramazan ayının edası, ihyası ve bereketi müminleri günah
kirlerinden arındıracak, kalplerini
parlatacak, kızgın yerin ayakları
yaktığı gibi Ramazan da onların
günahlarını yakarak yok edecek.
Bu aya mahsus oruç ibadeti ve
oruçlu olma bilinci ile insan, bir taraftan hata ve eksikliklerinden
kurtulma çabası, diğer yandan kötülük ve yanlışlarından uzak durma azmi sayesinde önemli bir nefis
terbiyesi ve nefis murakabesine girecek, sadece kulluğunda samimi
bir mümin değil, aynı zamanda
davranışlarında içi dışı bir, tutarlı
ve erdemli birey olma olgunluğuna
erişecektir.
Şayet oruçla bile kişi, sözü ve
özü bir olmuyorsa, dilini yalandan,
gönlünü bencillikten koruyamıyorsa, itham ve iftiranın vebâlinden korkmuyorsa, oruç tutsa bile
oruç kendisini kötülükten tutmamış/korumamış olur ki, Rabbimizin insanların aç kalmasına ihtiya-
dosya
cı yoktur. Bu hususu Peygamber
Efendimiz “her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, Allah onun yemesini, içmesini
bırakmasına değer vermez” sözünde manidar bir tarzda ifade etmektedir.
Oruç, Rabbimizin verdiği sayısız nimete karşılık güzel bir şükür
vesilesidir. Oruç sadece nefis murakebesi değil, aynı zamanda sahip
olduğu nimetlerin farkında olma,
kendisinden başka çevresi ile empati kurma, katılma ve paylaşma
vesilesidir.
Bir Ramazan ayı vesilesi ile Almanya’da müslüman din kardeşlerimiz ve gayri Müslim komşu veya
arkadaşlarımızla, kardeşliğin hukuku, komşuluğun nezaketi ve arkadaşlığın sorumluluğu ile ilgilenmemiz, bir araya gelmemiz, Ramazan ayının ibadetleri ile bizlerde
oluşan maddi ve manevi güzellikleri sergilememize güzel bir vesile
olmaktadır.
Bütün ibadetleri ve güzellikleri
ile Ramazan ayı ve oruç, bir murakabe, bir arınma, bir olgunlaşma,
bir şükretme ve paylaşma, sahip olduğu nimetlerin kıymetini farketme, sabrı keşfetme, sosyal çevre ile
kaynaşma gibi nice bireysel ve toplumsal güzellikleri bize yaşatan
manevi bir iklim olarak önümüzde…
Bu manevi mevsimin güzellikleri Almanya’nın biz Müslümanlarına ve bizler vesilesi ile parçası olduğumuz topluma hayırlar getirsin, hepimizin yeni bir Ramazan’ı
kutlu ve bereketli olsun.
Kalbi selam ve saygılarımla.
Türk Milli Basketbol Takımı Bamberg’de
ürk erkek Basketbol Milli Takımı
Bamberg’de BEKO Süper Kupası
2012 için yarışacak. Bu geleneksel
karşılaşma bu yıl 24. kez 11 ve 12 Ağustos tarihlerinde gerçekleşecek. Sıkı bir
takvime denk gelen uluslarası basketbol
turnuvalarından dolayı (Olympiyat, Avrupa Şampiyonası hazırlık maçları) 2 güne kısaltılmış olan BEKO Süper Kupasına bu yıl Türk Milli Basketbol takımı yanısıra Almanya, Polonya ve Finlandiya
Basketbol Milli takımları kupa için
Bamberg Stechert Arena’sında mücadele
edecekler. Oynanacak olan ilk gün iki
yarı final ve ertesi gün 3.lük maçı ile final maçı.
Bilançoya göre Türk Erkek Basketbol
Milli Takımı Alman Milli Takımı’nın en
sevdigi rakibi. Alman Basketbol Milli takımı 38 resmi maçta son 11’i arka arkaya
olmak üzere 27 kez etkileyici bir şekilde
T
kazandı. 78:79 ile kısa çöpü çeken Almanya nihai yenilgisini Türkiye'de 2001
yılında unutulmaz Avrupa Şampiyonası
yarı finalinde yaşamıştı. Polonya ile açık
kalan hesabı olan Almanya ve Finlandi-
ya gibi Türkiye`de 2011 Avrupa Basketbol Şampiyonasında yenilmişti. İlk turda
turnuvanın sonradan Şampiyonu olan
İspanya karşısında sansasyonel galibiyet
elde eden Türkiye (65:57) sonradan ge-
len açıklanamaz yenilgileri ile hatırlanmakta. (Polonya’ya karşı 83:84). Fransa’ya (64:68), Almanya’ya (67:73) ve Sırbistan’a (67:68) karşı yenilgiler sonunda
üç NBA-aktörleriyle karşılaşan Türk
oyuncularının kaderini belirlemişti,
Emir Preldzic onların güçlü aktörü oldu
ama Hidayet Türkoğlu, Ersan İlyasova ve
Enes Kanter ise çoğunlukla sadece vasatın üzerine çıkamadılar.
Ama Preldzic sayılan son üç oyuncunun aksine Bamberg’de de puan için mücadele edecek ve hala NBA’den destek almakta, dünyanın en güçlü liginin oyuncusu, 2.11 boyunda olan Semih Erden
(Cleveland Cavaliers) baş antrenörü
Tanjevic’in yeni kurduğu Türk Milli takımında yer alacak. Avrupa Basketbol Turu Sofya 2012’de ortalama 18 sayı alarak
turnuva zaferi için antrenörünün güvenini sağladı.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 06 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
IGMG Bosna Yaz Okulu 2012
Veda Programıyla Sona Erdi
3
oluşan erkekler grubu oldu.
Türkiye ve Almanya‘dan da katılan
misafirlerin konuşmalarıyla da öğrencilere geleceğe yönelik moral ve
sorumluluk bilinci verildi.
Yaz okulu faaliyetleri arasında sunulan “BOSNA” konulu Resim ve
Komposizyon yarışmalarında derecelendirilen çalışmalar büyük takdir
topladılar.
Öğrencilerin sundukları birbirinden güzel eserlerde resim yarışmasında birinciliği “Gazi Husrev Bey Cami
– Saraybosna” eseriyle Osman Kaçmaz, ikinciliği “Mostar Köprüsü“ eseriyle Şeyma Uğurlu ve üçüncülüğü
Hatice Nur Ataç “Başçarşıdaki Sebil”
eseriyle aldı.
Sinan İlhan`ın sunduğu kompozisyon yarışmasında ise Hessen Bölgesinden katılan Büşra Yavuz “Srebrenitsa” çalışmasıyla birinciliği, Belçika
Bölgesinden Fatmanur Nisa Akyüz
“Bosna günlüğü” ile ikinciliği, İtalyadan katılan Ahmet Tutkun “Bosna hatırası” ile üçüncülüğü hak ettiler.
Veda proğramı verilen hediyeler,
çekilen hatıra fotrafları ve vedalaşmayla sona erdi.
Proğrama ayrıca Türkiye‘den Cem
Elibol hocaefendi, Almanya’dan Sultan Balkaya hocahanım ve ailesi ve
HASENE Derneği Başkanı Zeki Toprak renk kattılar.
DİKKAT UZMANI UYARIYOR
vrupa Parlementosu 21.12.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Bay ve Bayanların sigorta prim ödemeleri arasındaki fiyat farkının kalkması için bir kanun çıkarmıştır.
Bu demek oluyorki Baylar için Hayat Sigortası, İş Kaybı Sigortası
(Berufsunfähigkeit), Hastalık Sigortaları, Araba Sigortaları, Kaza Sigortaları için fiyatlar 5% ila 40% arası yükselecektir.
Bayanlar için bütün Kaza Sigortaları ve Risk Hayat Sigortası (Risikoleben) ve Araba Sigortası 30% ila 70% arası yükselecektir.
Şu anda bulunan Sigortalar bundan etkilenmeyecektir. Onun için
en geç 15.12.2012 tarihine kadar yaptırılan sigortalar eski tarifeye göre yapılacaktır. Ayrıca 15.09.2012 tarihine kadar Araba Sigortasını Allianz`a taşıyanlara 20%`ye kadar indirim sağlanabiliniyor.
Baylar İçin Emeklilk Sigortası Örnek Tablo
Erkek 30 yaşında, sigorta süresi 35 Sene,
Ayda 300 EURO Ömürboyu Garanti Emeklilik
Ayda şu an ödenecek Miktar 170 EURO
21.12.2012 tarihinden itibaren 179 EURO yani 5% ödenecek miktar yükseliyor. Ama elde edilecek Emeklilik aynı yükseklikte kalıyor.
Yani 3.700 EURO fazla ödeme yapılmış oluyor.
Bayanlar için Risiko-Lebensversicherung (Risk Hayat sigortası)
Bayan 45 yaşında, Sigorta süresi 20 Sene,
100.000 EURO Garanti miktar
Ayda şu an ödenecek Miktar 18,71 EURO
21.12.2012 tarihinden itibaren 27,26 EURO yani 46% ödenecek
miktar yükseliyor ama elde edilecek miktar aynı yükseklikte kalıyor.
Yani 2.000 EURO fazla ödeme yapılmış oluyor.
A
➧
haftalık Bosna Yaz Okulu geçtiğimiz günlerde Bosna Hersek’in
başkenti Saraybosna’da yapılan
veda proğramıyla sona erdi. Yaz Okulu öğrencilerin hazırlayıp sundukları
proğramda hem ayrılış üzüntüsü,
hem de ailelerine kavuşma mutluluğu
birarada yaşandı. Büyük çoşkuyla geçen proğramda aynı zamanda duygulu ve düşündürücü anlarda yaşandı.
Bosna Yaz Okulu Müdürü Ramazan Başlık`ın açılış konuşmasıyla başlayan proğramda öğrencilerimize öğrendiklerini hayata geçirmelerini ve
döndüklerinde IGMG Gençlik faaliyetlerine dahil olmalarını tavsiyesinde bulundu.
Proğramın devamında değerlendirme konuşmalarıyla Yaz Okulu Hocaları memnuniyetlerini dile getirirken, yaz okulunun çok faydalı geçtiğini ve öğrencilere burada öğrendikleriyle kendilerine yeni bir sorumluluk
üstlendiklerini ve bunu en güzel bir
şekilde taşımalarını vurguladılar.
Akabinde öğrencilerden Osman
Kaçmaz’ın “Bosna’da tarih yazılıyor”,
Latifah ve Feyza Nur’un “Srebrenitsa
Anneleri” adında okudukları şiirleriyle duygu dolu anlar yaşandı.
Erkek ve kız öğrenciler arasında
yapılan bilgi yarışmasında ise kıyasıya
bir mücadele oldu. Yarışmanın galibi
az farkla Abdulkadir Akgün, Ahmet
Özer, Osman ve Mervan Kaçmaz‘dan
dosya
Atalay AVCI
Allianz Hauptvertreter
Fachagentur für die Allianz Bank
Her Türlü
Sigorta İşlemlerinizde
Hizmetinizdeyiz
Luisenstraße 3 . 63067 Offenbach
Tel:
069/829797-0
Fax: 069/829797-97
Mobil: 0173-3575687
eMail: [email protected]
HAYAT
emen hepimiz Türkiye’de,
özellikle İstanbul’da bugün
dahi Ramazan’ın bir başka
yaşandığını duymuşuzdur. Hatta birçoğumuz bunu bizzat yaşamış, Ramazan’ın birkaç gününü dahi olsa bir kez
daha İstanbul’da geçirmek için hala
“can” atıyoruzdur. Peki nedir Türkiye’de (ya da payitaht İstanbul’da) Ramazan’ı eşsiz kılan şey(ler)? Kuşkusuz
asırlara şamil gelenekler, yani Osmanlı tecrübesi... Aynı atmosferi Avrupa’da yaşadığımız yerlere taşımak,
yaşanılan yerlere mahsus unsurlarla
da birleştirip “orjinal” bir terkip inşa
edebilmek için ise “eski”yi biraz daha
yakından tanımak gerekli. Her birimizin iliklerine sinmiş (ancak bazıları bugün unutulmuş) âdetlerimizin
hikmet-i sebebini bilirsek, onları bulunduğumuz her yerde yaşamak ve
bizden sonrakilere miras bırakmak
çok daha kolay olur hiç kuşkusuz... O
zaman eskiye ya da eskimeyene biraz
daha yakından bakalım:
Fiyatları belirleyen
“narh defterleri”
Osmanlı’da Ramazan-ı şerifin
yaklaşmasından dolayı gerek ekmek,
gerekse eşya fiyatlarının inip çıkmaması konusunda devlet tarafından sabit fiyatlar belirleniyor ve belgelerde
kayıda geçiyordu. Bu çıkan fiyat belgelerine narh defteri deniliyordu. Bu
fiyat belgelerini mahalle imamlarının
bakkallara iletmeleri emrediliyordu.
Bu şekilde Ramazan ayından özellikle gıda maddelerinin fiyatları düşük
tutulması ve fakir ailelerinde Ramazanda rahat alış veriş yapması sağlanırdı.
İftarda kapılar herkese açıktı
Ramazan’da halk, eşine-dostuna
iftar vermeyi büyük bir ibadet kabul
eder, misafir ağırlamak için çırpınılırdı. Ramazan boyunca iftar vakitlerinde kapılar açık tutulurdu. Böylece
yolda kalan ve ihtiyacı olan herkes istediği eve girer iftar sofrasına dahil
olurdu. Bunun için tanıdık olmaya
gerek yoktu ve iftar için gelenin kim
olduğu da asla sorulmazdı.
İbadet için çalışma
saatleri düzenlenirdi
Ramazan ayı sosyal hayatın, hatta
çalışma hayatının önemli ölçüde değiştiği bir aydı. Öyle ki devlet dairelerinde tatil ilan edilir, gazeteler çıkmazdı. Önemli makamlar ise gece
açılırdı. Bu düzenleme, “Bu ayda, emri altında olanların vazifelerini hafifletenleri Allah-u Teala affedip, Cehennem ateşinden kurtarır.” hadis-i şerifine dayandırılırdı. Bu uygulamadan
dolayı halkın vakti çok olurdu. Ramazan ayını en iyi şekilde idrak edebilmek için bazı kimseler camilerde itikafa girer, ramazan boyunca ibadetle
meşgul olurlardı.
Dikkat padişah çıkabilir!
H
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 07 ➤Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
Aişe AKOVA
[email protected]
Osmanlı’da
Ramazan Âdetleri
Padişahlar ramazanda, halkın ihtiyaçlarını öğrenmek ve köşe bucak
mahallelere kadar girip nelerin yolunda gidip gitmediğini bizzat görmek için tebdil, yani kıyafet değiştirerek gezerlerdi. Ekmek, et, yağ, mum
ve benzeri ihtiyaçlarla ilgili dükkanları gezen padişahlar, fırındaki ekmeğin gramajını, narh fiyatlarına uyulup
uyulmadığını da kontrol eder, düzeltilmesi için derhal emir çıkarırdı.
Sosyal dayanışma örneği
“sadaka taşları”
Sadaka taşları taş bloklardan oluşan, genellikle cami veya türbe köşelerinde bulunan, ortası çukur, bir buçuk-iki cm yüksekliğinde taşlardı. Bu
taşlar Osmanlı’da sosyal dayanışmanın bir parçasıydı ve fakirlerin umut
kapısıydı. Fakirler dilenmekten, zengin riya ve gösterişten çekindiği için
sadakalarını bu taşlara koyar, fakir de
gece vakti gelip ihtiyacı kadarını bu-
radan alıp, geriye kalanını kendisi gibi bir başka fakire bırakırdı.
Silin borçlarını...
Osmanlı’da ramazan günlerinde
zenginler, hiç tanımadıkları mıntıkalardaki bakkal, manav vb. dükkanlarına girer, onlardan Zimem defterini,
yani veresiye defterini çıkarmalarını
isterdi. Baştan, sondan ve ortadan
rastgele sayfaların yekununu yaptırıp,
“Silin borçlarını... Allah kabul etsin”
der, çeker giderdi. Borcu ödenen,
borcunu ödeyenin kim olduğunu;
borcu sildiren, kimi borçtan kurtardığını bilmezdi.
Huzur dersleri
İlmiye sınıfına özel bir ihtimam
gösteren Osmanlı padişahları, ramazan ayında ulemanın ileri gelenleriyle
birlikte “Huzur dersleri” adıyla bu aya
mahsus dersler yaptırırdı. Kadı Beydavi Tefsiri okumanın adet olduğu
huzur derslerinde konular öylesine
dosya
ince ayrıntılarıyla tartışılırdı ki Fatiha
suresiyle başlayan ve 169 yıl fasılasız
devam edilen derslerde Kur’an-ı Kerim’deki muayyen sıra takip edilerek
ancak Nahl Suresi’ne kadar gelinebilinmiştir. Bu dersler sayesinde küçük
yaşta bulunmalarına rağmen şehzadeler, pek çok ilmi meselelere vakıf
olurlardı.
Az yiyen melek olur,
çok yiyen helak olur
Bir başka ramazan adeti ise “az yiyen melek olur, çok yiyen helak olur”,
“az yiyen hergün yer, çok yiyen bir
gün yer” gibi vurgulu sözleri hat sanatçılarına yazdırıp yemek odalarına
astırmalarıydı. İftar sofralarında bunu görenler yemede ölçüyü kaçırmaz,
doymadan sofradan kalkmayı bilir ve
Peygamber Efendimizin (sav) sünnetini de yerine getirmiş olurdu.
Ramazanın Yıldızları: Mahyalar
Ramazan ayına mahsus olan mahyalar (mahya kelimesi) Farsçada aylık
manasına gelen “mahiye” kelimesinden gelir. Bir caminin iki minaresi
arasına gerilen bir halattan küçük
kandiller sarkıtılarak gece karanlığına sözcükler yazmak, günümüze kadar gelen bir Osmanlı sanatıdır. Günümüzde elektrikle yazılan mahyalar,
eski zamanlarda son derece karmaşık
ve zahmetli bir sanattı. Mahyacılar
ramazanın her akşamına ayrı ayrı
sözlerle mahya kurmak için gün boyu
çalışır; ve iftardan sonra yüzlerce
kandillerden oluşan mahya iki saat
yanardı.
Pilavın içinde “diş kirası”
Osmanlı döneminde zengin köşk
veya konaklarda iftara davet edilen
misafirlere iftarını yapıp teravihe gitmek üzereyken hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş
tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı
ağızlıklar, gümüş yüzükler diş kirası
olarak hediye edilirdi. Yemeğini bitirenler diş kiralarını aldıktan sonra
“Kesenize bereket”, “Allah daha çok
versin”, “Ziyade olsun” gibi dualarla
konaktan ayrılırlardı. İşin aslı ise, bu
vesile ile muhtaçlara yardımda bulunmak ve onları sevindirmekti.
Fatih dönemi sadrazamlarından
Mahmut Paşa bu konuda çok güzel
örnek olmuştu. Mahmut Paşa, Paşanın sofrasında oruç açanlar, “diş kirasına” ilaveten her akşam mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini
dört gözle beklerdi, dişlerine takılma
ihtimali olan sert bir sahte nohut yakalama ümidiyle… Çünkü Paşa, kazanlarda pilav pişirilirken pilavın içine nohut biçimi verilmiş altınlar atardı. Bu altın nohutların dişe takılma
ihtimali olduğundan bu hediyeleşmeye “diş kirası” dendi.
Kaynak:
• Tolga Uslubaş: Böyleydi Osmanlı’nın Ramazan’ı
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 08 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
haber
Hayalde Bir Yolculuk ve Tanzanya
aşınız kaç yıl geriye gitmeye müsaitse; çocukluğunuza doğru bir
koşu yapın içinizde. Benim doğum tarihim 35 yıl öncesini anımsamaya
imkan veriyor. Yaşı müsait olan daha da
geriye gitsin ve 50–60 yıl öncesinin Türkiye’sini, şehrinizi, doğduğunuz evi düşünün… Söyleyebilecekleriniz üç aşağı
beş yukarı şu ifadelerden ibaret olacaktır: Zor zamanlardı, yoksulluk, geri kalmışlık, insanî olanın asgarisinden uzak
bir hayat hüküm sürüyordu.
Doğrudur. Topraktan evlerde, ot kavurması ile dövme çorbasından gayrı yiyeceğin olmadığı, buğday ekmeğinin
lüks olduğu, ilacın bilinmediği, hastalığa
yenik düşenin benzer teşhislerle toprağa
verildiği zor zamanlardı gerçekten.
Bu geriye gidişi birşeyleri daha iyi
anlatabilmek niyetiyle yaptım. Hasene
derneğinin dünyanın birçok ülkesinde
gerçekleştirdiği Ramazan kumanya dağıtımları programının Tanzanya etabında
gözlemci olarak ben de katıldım. Nasıl
bir benzetme ile Tanzanya gerçeğini göz
önüne serebilirim diye düşünürken aklıma bu kıyas geldi.
Tanzanya’da mağduriyet çok büyük
Emin olun, sizin elli yıl öncesinde kalan koşullarınızdan daha zoruyla boğuşuyor bugün Tanzanya’nın mazlum insanı. Tanzaya’da yıllar öncesinden beri zaman donmuş adeta; taş üstüne taş konmamış, dedesinin yaşadığı koşullarda
bugün torunları da yaşamak zorunda kalıyor.
IGMG Sosyal Yardım Derneği Başkan Yardımcısı Mustafa Uyanık başkanlığında, RNS Gençlik Bölge Başkanı Murat Sağdıç Bey ile birlikte Tanzanya’dayız.
Henüz havaalanında vizelerimizi almadan Mustafa Uyanık, elinde kağıt kalem
yapılacaklar listesini gözden geçiriyor.
Liste uzun: Tanzanya’da bulunan kardeş
kuruluş ile birlikte dağıtılacak kumanyalar, giyim eşyaları ve ziyaret edilecek yetimler var…
Hasene Derneği’nin Afrika’da uygulamaya geçirdiği “Yetimi yetim bırakma!” projesi kelimenin tam anlamıyla
destekçilerini her iki cihanda da şeref sahibi yapacak harikulade bir adım. Otele
yerleşip sabah namazını eda ettikten
sonra yola koyuluyoruz. Hedefimiz 200
km ötedeki İkwiriri köyü. Orada bizi Sacide bekliyor. 200 km’lik yolda en az beş
kez askeri kontrol noktasında durdurulduk, kimliklerimize bakıldı, hız kontrolü
yapıldı vs.
Y
Taş yok bu ülkede. Topraktan bir ev
yapmak da kabil değil. Ağaçlardan kestikleri kalın dallarla sözümona ev yapmışlar. Tepesi kamışlarla örtülü bu evlerin dışı kadar içi de sefaletin resmi. Çok
değil, birkaç kap kacaklarının dışında bir
şeyleri yok. Yatak yok, yerde serili bir örtü bile yok. Yok yoka karışmış burada.
9 yaşındaki yetimimiz
Sacide’nin yanındayız
Dokuz yaşındaki Sacide de böyle bir
köyde yaşıyor. Annesi ve babasını kaybetmiş, dedesi ile hayatta kalma mücadelesi veriyor. Yaklaşık on saatlik uçak
yolculuğu, havaalanlarında geçen süre ve
dinlenmeden yola koyulmanın sonucu
olarak gözümüzün gördüğü manzarayı
yüreğimizle hissetmekte zorlanıyoruz
bir müddet. Sonra Sacide çıkıp geliyor.
Siyah çarşafı içinde ince bir dal gibi sokuluyor aramıza. Diğer Afrikalı çocuklar
gibi o da mahcup bir eda taşıyor yüzünde. Gözlerinde duygularının çatışmasını
anlatan karmakarışık bir ifade var. Koruyucu aileyi temsilen Mustafa Uyanık Bey
karşılıyor Sacide’yi ve bağrına basıyor
onu. Dostumuz Murat Sağdıç ikinci kez
Tanzanya’ya geldiğinden onun duyguları
daha yoğun. Bizlerin burada gördükleri
ve hissettiklerini başkaları da görüp hissetse Tanzanya için elinden geleni yapmakta tereddüt göstermezdi. Hasene onlarca yetime sahip çıkıyor Tanzanya’da.
Bu yetimlerin tamamına yakınını ziyaret
ettik.
Hasene Derneğinin Ramazan kumanyaları ve ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesi ciddi bir çalışmayla listelenmiş.
Mahallenin imamı aracılığıyla en yoksullar belirlenmiş ve haberdar edilmiş.
Camilerde buluşan bu insanlar, Hasene
Derneğine ait aracı gördüklerinde gözlerinin içi gülüyor. Kardeşlerimize selam
veriyoruz; onlar da bizlere sarılıyor ve
dua ediyorlar. Dağıtım öncesi dua ediliyor, fatihalar okunuyor ve yardım sahipleri hayır ile anılıyor. İstisnasız her dağıtım noktasında bunu müşahede ettik.
Tanzanya adeta deprem sonrası
harabe görünümünde
Hasene Başkan Yardımcısı Mustafa
Uyanık Bey, Tanzanya’yı deprem sonrası
harabe olarak nitelendirmekte haklı. Sayınki herşeyi tarumar eden bir deprem
yaşanmış burada. İnsanların ellerinde
avuçlarında ne varsa alıp götürmüş. Bu
durumda aklınıza ne geliyorsa burada
ciddi ihtiyaca dönüşüyor: Elbise, mutfak
malzemesi, gıda, su…
Almanya’dan gelirken yanlarına çocuklara dağıtılmak üzere şeker-çikolota
da almış heyetimiz. O kadar makbule
geçti ki anlatamam. Fotoğraf çekme ve
izlenimlerimi not etmeden arta kalan zamanlarımda ceplerimi bunlarla doldurup o masum yavrulara dağıtırken büyüklerin de el açmaları çok dokunaklı oldu. Dedim ya; hiç birşeyleri yok bu insanların. Kefen de dağıtsanız elde etmek
için kıyasıya bir mücadele verecekler!
Afrikalının derdiyle dertlenenlere
binlerce teşekkür
Tanzanya’da bize ev sahipliği yapan
Muslim Universitesi Rektörü Abdullah
Tamam Bey, bizi bir iftarda okulunda
ağırladı. Lojmanını tahsis edip öğrencileriyle buluşturdu. Diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi burada da Türkiye insanına yönelik büyük bir hürmet ve muhabbet var. Özellikle Somali’de yaşanan
insanlık dramı karşısında Türkiye’nin attığı adımları gözleri dolarak anıyorlar.
Afrika açılımının yansımaları, ticari ilişkilerin geliştirilmesi, büyükelçiliklerin
daha aktif rol alması da öyle… Muslim
Universitesi Dekanı Hamza Mustafa
Njozi, T.C. Başbakanı’nın eşini ve büyük
bir heyeti yanına alarak Somali’ye gitmesini son 25 yılın en önemli adımı olarak
nitelendirdi ve Hasene başta olmak üzere Afrikalının derdiyle dertlenen herkese
binlerce teşekkür ve dua etti. Hukuk, eğitim ve işletme gibi bölümlerin bulunduğu üniversitede öğrencilerin bize büyük
ilgisi oldu.
Avrupa’da yaşayan kardeşlerimizin,
neredeyse bir günün tamamına yakınını
oruçlu geçirdikleri, Türkiye’dekilerin
40–50 derecelik sıcaklıklarla boğuştukları gerçeği gözönünde bulundurulursa;
Tanzanya’da Ramazan çok kolay geçiyor
diyebiliriz. Şu sıralar kışını yaşayan Tanzanya’da hava sıcaklıkları 20–25 derecelerde seyrediyor. Mevsim portakallarının
tezgahları süslediği bu ülke topikal meyve bolluğu ile kendine has bir iklime sahip.
Mustafa Uyanık Bey, çalışmalara başlama saatini sahura müteakip olarak uygun gördüğünden; gün ışımadan yola
düşüyor ve çoğu zaman iftara yetişemeyip bir iki saatlik gecikmelerle iftarımızı
yapıyoruz. İftar sofralarında da konuştuğumuz konular hayır ve hasenat işlerimiz oluyor: Katarakt hastalarının ameliyat edilmesi, Hasene’nin Tanzanya bürosunun resmi statüye kavuşturulması,
Tanzanya Büyükelçiliği ve Tanzanya Hükümeti ile yapılabilecek ortak çalışmala-
rın tespiti… Yorgun bir şekilde başımızı
yastığa koyduğumuzda “Bugün de dolu
dolu geçirdik elhamdulillah.” diyerek tatmin oluyoruz.
Tanzanya’ya dair
T.C. Büyükelçisi’nden bilgi aldık
Türkiye Cumhuriyeti Tanzanya Büyükelçiliği sahilde, en görkemli binalar
arasındaki yerini almış. Temiz, bakımlı
ve güven veren bir bina. Hafta sonu olmasına ve saatler 20’yi göstermesine rağman Mustafa Uyanık Bey’in görüşme talebine anında olur yanıtı veren Büyükelçimiz Ali Davutoğlu Beyefendi ile bir süre sohbet etme imkanımız oldu. Mustafa
bey, kapsamlı bir sağlık projesini hayata
geçirmek için yorgun bir görüşme trafiği
sürdürüyor. Sanıyorum kısa sürede ve
binlerce insanın katarakt illetinden kurtulup şifa bulmaları yakındır inşallah.
Mustafa Uyanık, Tanzanya Sağlık Bakanı
ile yaptığı görüşmelerin neticesini sayın
Büyükelçi ile paylaştı.
Tanzanya Büyükelçimiz Ali Davutoğlu Beyefendi, görece geldiği günden
bu yana Türkiye’nin Tanzanya ile olan
toplam ticaret hacminin 32 milyon dolardan 192 milyon dolara çıkarıldığını
söyledi ve Tanzanya’yı özetleyen şu bilgileri paylaştı: 35 milyonluk nüfusun büyük bölümü müslümanlardan oluşuyor.
Hristiyan ve diğer dinlere mensup toplum kesimleri arasında öteden beri karşılıklı anlayış ve hoşgörrü ortamı hakim.
En büyük sorun geri kalmışlık. Konutların % 88’ine elektrik verilemiyor. Kanalizasyon ve içme suyu sorunu had safhada.
Halkın büyük çoğunluğu tarım sektöründe çalışmasına karşın, ekilebilir arazinin ancak % 5’i kullanılabiliyor. Çocuk
ölümleri ürkütücü boyutlarda. Her üç
çocuktan biri beş yaşını göremeden vefat
ediyor. Büyükelçimizin yatırımcılara bir
de çağrısı var: Doğalgaz rezervleri açısından dünyada ilk üçe girecek ülke durumunda olan Tanzanya’nın bu kaynağı
doğru kullanması halinde 10–15 yıl içinde bir Dubai‘ye dönüşeceğini ve zaman
varken büyük sermaye çevrelerinin burada elektrik santralleri başta olmak üzere altyapı ve inşaat sahalarında yatırım
yapmaya davet ediyor.
Kara kıta karanlığın girdabında korkunç sancılarla devinip durmakta. Biz
ise bir mum yakıyoruz karanlığa karşı.
Gelecek, elinde mumla karanlığa meydan okuyan ve birgün mutlaka diyerek
inananların olacak.
Ramazan Toprak
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
MAVI KARTLARA
EMEKLILIK VAR MI?
NKARA gündeminde var, fakat henüz yasalaşmadı. MAVİ KART emeklilik türkiye
gündemine 1999 bakanlar kurulu
kararı ile girdi hep konuşuldu. Gündemde kalmayı hep başardı ama nedense bir türlü çıkmadı. Avrupamıza
gelen siyasi liderlerimize hep yurttaşlarımız sordu bizlerin hakları ne
olucak zamanında Avrupa ülkelerinin vatandaşı olun haklarınız saklıdır dendi ama bu güne kadar verilen
MAVİ KART emeklilik çıkmadı. Biz
mavi kartlara emeklilik ancak mahkeme yolu ile olabileceğinin emsalini söyledik...
Mavi Kart Emeklilik danışma
hattı ÜCRETSİZ'dir. 0090-312-433
1060
AVRUPA`DA YAŞAYAN EV
HANIMLARI VE EMEKLİLİK?
Avrupa`da yaşayan ev hanımları
yeni düzenlemeler ve eski çıkan yasalar ile EMEKLİ OLABİLİRLER...
İster BAĞ-KUR İSTERSE SGK
kurumlarından yapacakları yurtdışı
borçlanma ve prim ödeme gün sayısı kadar ÖDEMELERDE kendilerine
belli bir oranda EMEKLİ AYLIĞI
bağlanacaktır..
EMEKLİ SANDIĞI olanlarda
geçmiş kayıtlarına göre onlarda ev
hanımı borçlanması yapabilirler. Tabiki bu 5400 gün ve 7200 gün olarak
belirlenmiştir.
EV HANIMLARINA Emeklilik
danışma hattı ÜCRETSİZ'dir
Mavi Kart Sahipleri e-Devlet
Şifresi Alabilecek
5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 28. Maddesi ile doğumla
Türk vatandaşı olup da çıkma izni
almak suretiyle vatandaşlığı kaybedenlerin ve bu kişilerin çocuklarının
("Mavi Kart" sahipleri) e-devlet şifresi konusunda yaşadıkları sıkıntı
çözüme kavuşturuldu.
Getirilen düzenlemelerle birlikte,
Mavi Kart sahipleri yurtdışında konsolosluklardan, yurtiçinde ise PTT
➤ 09 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
Erhan NACAR
A
www.erhannacar.de
✓ MAVİ KARTLARA EMEKLİLİK VAR MI?
✓ AVRUPA`DA YAŞAYAN EVHANIMLARI EMEKLİ OLABİLİR Mİ?
✓ E DEVLET ŞİFRESİ NEDEN ALINMALI?
✓ YURTDIŞINDA YAŞAYANLARA SEÇME SEÇİLME HAKKI?
✓ YURTDIŞI İLK İŞE GİRİŞ TARİHİ TÜRKİYEDE GEÇERLİ Mİ?
✓ YÜKSEK EMEKLİ AYLIK ALMA FORMÜLÜ?
✓ 3201 YURTDIŞI BORÇLANMA FORMU
DOLDURMANIN ÖNEMİ VAR MI?
✓ MAVİ KARTLARA EMEKLİLİK VAR MI?
şubelerinden e-Devlet şifresi alabilecekler.
18 yaşını doldurmuş Mavi Kart
sahipleri vatandaşı oldukları ülkenin
yetkili makamlarından alınmış; pasaport, nüfus hüviyet cüzdanı, sürücü belgesi ve evlilik cüzdanından birinin yanı sıra, üzerinde TC Kimlik
Numarasının bulunduğu Mavi Kartı
veya Nüfus Müdürlüklerinden alınan nüfus kayıt örneğini ibraz ederek e-Devlet şifresi için başvuruda
bulunabilecekler.
YURTDIŞINDA YAŞAYANLARA SEÇME SEÇİLME HAKKI?
SEÇİMLERE İLİŞKİN:
• Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın, Türkiye'de gerçekleştirilen
Milletvekili genel seçimleri ve referandum oylamalarında seçme haklarını zahmetsizce kullanabilmelerini
sağlamak amacıyla farklı oy kullanma yöntemlerinin eş zamanlı olarak
kullanılabilmesi imkânına açıklık
getirilmiştir. Yüksek Seçim Kurulu
kararıyla ülkeye göre; elektronik,
sandıkta ve gümrükte oy kullanma
yöntemleri aynı anda uygulanabilecektir. Sandıkta oy kullanma yönteminin uygulanacağı ülkelerde ikamet eden vatandaşlarımız gümrük
kapılarına gelmelerine gerek kalmadan bulundukları yerden oylarını
kullanabileceklerdir.
• Sandıkta oy kullanma yöntemi
vatandaşlarımız için kolaylaştırılmıştır.
38 gün olan oy kullanma günlerine, 08:00-17:00 arası olan oy kullanma saatlerine, oy verme araçlarının
özelliklerine ve bir sandıkta oy kullanacak seçmen sayısına, koşullara
dosya
göre değişebilme imkanı getirilmiştir.
Her yurtdışı seçmenin kendisi
için belirlenen günde oy kullanmasına karar verilebileceği öngörülmüştür.
Seçmene sadece pasaportuyla değil, Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarasını taşıyan nüfus cüzdanı ile
de oy kullanabilme imkânı getirilmiştir.
• Gümrüklerde oy kullanma yöntemi de vatandaşlarımız için daha
rahat hale getirilmiştir.
Yurtdışı seçmeni sadece yurda giriş ve çıkışında oy kullanmak zorunda bırakan düzenleme kaldırılmış,
seçim sürecinde seçmen yurtta olduğu sürece oy verebilmesi imkânı tanınmıştır.
Seçmene gümrük kapılarında sadece pasaportuyla değil TC kimlik
numarasını gösteren nüfus hüviyet
cüzdanı veya kimlik tespiti amacıyla
düzenlenmiş ve TC kimlik numarasını taşıyan resmi belgelerle de oy
verebilmesi imkânı tanınmıştır.
YURTDIŞI İLK İŞE GİRİŞ TARİHİ TÜRKİYE`DE GEÇERLİ Mİ?
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE
FEDERAL ALMANYA CUMHURİYETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK KONUSUNDA YAPILAN
SÖZLEŞMESİ
(1.11.1965 Tarih ve 12121 Sayılı
Resmi Gazete’de Yayımlanmıştır)
(4) Bir kimsenin Türk sigortasına
girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde,
Alman Rant Sigortasına girişi, Türk
Sigortasına giriş olarak kabul edilir.
SGK Uzmanı Erhan Nacar yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza
DİKKAT Başlığı altında birçok tv ve
yerel gazetelerde yapmış olduğunuz
borçlanmalarda NE KADAR MAAŞ
VE NE KADAR AYLIK ALABİLECEĞİNİZİ SİZ BELİRLİYORSUNUZ DEMİŞTİ... İŞTE İSPATI YUKARIDADIR. Sadece yapılması gereken sormak araştırmak ve acele etmemek...
DİTİB’den Dini Danışmanlık Hattı Hizmeti
iyanet İşleri Türk İslam
Birliğinin öncelikli hizmet alanlarında yer
alan din hizmetleri kapsamında 2012 yılının başından beri
Aile danışma hattı kapsamında
dini danışma hattı başlatılmıştır.
Dini danışma hattının amacı, fetva konuları dışında, yaşadığı sorunlara bulduğu çözümlerin dini açıdan doğru olup ol-
D
madığını teyit ettirmek veya iç
huzuruna kavuşmak isteyenlerin telefonla başvurabilmelerini, aile danışma hattında görev
yapan uzman kişinin de hazır
bulunduğu saatlerde konularda
dini ve sosyal içeriklerin ağırlık
kazanmasına göre iki ayrı konusunda uzman kişinin aralarında istişare etmelerini ve arayan kişiyi anında yönlendirmelerini sağlamaktır. Şimdiye ka-
dar olumlu bir gelişme kaydeden bu çalışmanın Ramazan
ayı boyunca hergün 11:00 –
15:00 saatleri arasında sürdürülmesi planlanmıştır.
Ramazan ayı boyunca dini
konularda soru sormak isteyen
kişilerin belirtilen saatler arasında 0221 57 98 240 nolu Dini Danışmanlık Hattını arayabilirler.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 10 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
dosya
IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH
2012/1433 Hacc Ücretini Açıkladı
GMG HADSCH-UMRA REISEN
GmbH Başkanı Tahir Köksoy
2012/1433 yılı hacc ücretinin
açıklandığını ifade etti.
Çalışmalarına hız veren IGMG
HADSCH-UMRA REISEN GmbH ve
Almanya dışı kurum temsilcileri ile
biraraya gelerek 2012/1433 yılı Hacc
ücretini belirledi.
Toplantı sonrası komisyon adına
Tahir Köksoy şu bilgilendirmelerde
bulundu: “2012/1433 yılı hacc ücretinin Standart paketin 3445,- € olarak
tesbit edildiğini açıklamak istiyorum.
Ancak geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, bu yılda IGMG e.V Genel Merkez
üyelerine 100,- € indirim uygulanacak. 3445,-€ fiyatı Almanya, Avusturya, Hollanda ve Belçika bölgeleri için
geçerlidir. Hacc dönüşü Türkiye`de
kalacak ve aynı biletle Avrupa`ya
dönmek isteyen hacı adaylarımız
hacc ücretine ilaveten 50,-€ ödeyeceklerdir.
Bu sene hacı adaylarımıza yeniliklerimiz olacaktır.
Bu sene yenilik olarak hacılarımıza hacc malzemeleri Almanya`da ev
adreslerine uçuştan 3 hafta önce posta aracılığı ile gönderilecektir. Almanya dışı bölgelere de bölge merkezlerine paket halinde kargo ile gönderilecektir. Aynı şekilde hacı adaylarımıza 10 litre Zemzem suyu ve erkeklere ihram da bu sene yenilik olarak takdim edilecektir.
Bu yılda yenilik olarak Kurban kesim hizmetleri sunulacaktır. Hacı
adaylarımız 100,- € kurban bedelini
buradayken hesap numaramıza havale edebilir veya Suudi Arabistan`da
ödeyerek bu hizmetten de istifade
edebilirler.
Aşağıda ülkelere göre hacc fiyatlarını belirledik.
Bunlar şu şekilde olacaktır:
Almanya - Hollanda - Avusturya Belçika Fiyatları
Standart Hacc Fiyatı 3445,-€
Dönüşte Türkiye`de
kalacaklar 3495,-€
Müstakil 2 kişilik Oda 4945,-€
Fransa
1 Standart Hacc Fiyatı 3495,-€
2 Dönüşte Türkiye`de
kalacaklar 3545,-€
3 Müstakil 2 kişilik Oda 4995,-€
4 Müzdelife Standart 3895,-€
5 Müzdelife TR kalmalı 3945,-€
6 Müzdelife Müstakil
2 kişilik oda 5395,-€
I
Son yıllarda hac fiyatlarının dış etkenler nedeniyle yükseldiğini Suudi
Arabistan`da; otel, havayolu ve yemek gibi etkenler fiyatların artmasına
sebebiyet vermektedir. Bu yıl özellikle
dolar-euro kurunun euronun aleyhinde gelişmesi, euronun değer kaybından Suudi Arabistandaki yapılması gereken ödemelerde ciddi maliyet
artışı meydana getirmiş ve hac fiyatlarının artışına sebebiyet vermiştir.
Belirtilen bu fiyatların standart
olan hacc fiyatına yani 3445,- €‘luk
hacc ücretine dahil olan hizmetler ise
şu şekilde olacaktır:
Gidiş – geliş uçak bileti.
Vize vs. masrafları.
Ayakbastı parası (Çek).
Mekke ve Medine Otel.
Her 45 kişiye grup başkanı.
100 kişiden fazla kafilelere kafile
başkanı ve bayan görevli.
Mekke ve Medine 3 öğün tabldot
usulü yemek.
Sağlık-Poliklinik hizmetleri.
Mekke’de otel-Kabe arası otobüs
servisi.
Arafat-Mina hizmetleri ve transferler.
Ziyaretler.
Fetva Hizmetleri
Kurban Kesim Hizmetleri
Bilgi işlem hizmetleri
İrşad faaliyetleri
Emanet hizmetleri.
İnternet ve Telefon Hizmetleri
Hacc’da kullanılacak özel hediyelik eşyalar.
İrşad faaliyetleri.
Hac tanıtım Rehberi.
Hac tanıtım CD’si.
10 Litre Zemzem Suyu
Erkeklere İhram
Hacc 2012 ile ilgili tüm
hazırlıklarımız tamamlandı
Hacc 2012 hazırlıkları hızla devam
etmekte.
Mekke Medine altyapı hazırlıkları
tamamlandı.
Mekke ve Medine idari kadro belirlendi.
Bölgelerde Kafile ve grup başkanları netleşti.
Her 100 kişilik kafilelere 1 bayan
hocahanım görevlendirilecek
2011 haccında olduğu gibi 2012
haccında da hacılarımızı nasip olursa
güllerler karşılayacağız.
Hacılarımıza mutlaka bölgelerinde yapılacak olan hac seminerlerine
katılıp eğitimlerini almalarını tavsiye
ediyoruz.
Bu seminerler hem kafilelerini tanıma açısından bir kaynaşmaya vesile
oluyor hem de Mekke ve Medine hakkında bilmedikleri hususları öğrenmelerine fırsat oluyor.
Uçuşlarla ilgili hazırlıklar tamam.
Hacı adaylarının hazırlıklar
için ne yapması gerekiyor?
Hacı
adaylarının
en
geç
10/08/2012 kadar IGMG Hac-Umre
GmbH Merkezine Almanya dışında
kurum temsilciliklerimize ulaştırması gereken evraklar: (Şube veya Bölge
merkezlerimize de ulaştırabilinir)
Pasaportun aslı; (En az 6 ay geçerliliği, en az 6 ay Almanya’da oturum
(Aufenthaltstitel) meşruhatı ile hacc
vize işlemleri için de 3 boş vize sayfa-
sı olması gerekmektedir.)
2. Doktor tarafından imzalanmış
ve kaşelenmiş ‘ACW 135’ tipi Menenjit ve sezonal grip aşısının yapıldığını
gösteren aşı karnesi (IMFBUCH),
ACW 135’ tipi Menenjit aşısı 2 yıl sezonal grip aşısı ise yapıldığı yıl içerisinde geçerlidir,
3. 4 adet vesikalık fotoğraf (arkasına mutlaka Adı-Soyadı ve Müracaat
Formunun üzerinde bulunan Kayıt
Numarası yazılmalıdır),
4. Yeni T.C pasaportu hacc için
şart olarak getirilmiştir. Eski mavi pasaportlar hacc seyahati için geçerli
değildir.
5. Hac işlemlerinin tamamlaması
için Hacı adaylarımız 10.08.2012 kadar bu evraklarla Genel Merkezimize
veya bölge merkezlerimize teslim etmeleri gerekiyor ve geri kalan hac ücretlerini havale etmeleri gerekir.
İslam Toplumu Millî Görüş Hac
ve Umre Seyahat Şirketi ile hacca gidecek hacı adaylarına açıklanan ücretten çeşitli indirimler sözkonusu.
Bu indirimler şu şekilde olacak.
IGMG e.V.Genel Merkez üyelerine
100,- euro,
7-10 yaş arası çocuklara (10 yaşını
doldurmamış olması gerekir) 320,euro, hacc ücretinden indirim yapılır.
2-7 yaş arası çocuklara ıse (7 yaşını doldurmamış olması gerekir) 440,euro, hacc ücretinden indirim yapılır.
0-2 yaş arası (2 yaşını doldurmamış olması gerekir) çocuklardan ise
600,- euro hacc ücreti alınır.
* HAC DÖNÜŞÜ TÜRKİYE`DE
İNECEKLERDEN 50,-€ İLAVE ALINACAKTIR!...
Kıymetli hacı adaylarımız isterlerse Hacc ve umre çalışmalarımız hakkında
internet
sayfamızdan
www.igmghacumre.com detaylı bilgi
alabilirler.
Son olarak 2011 senesi hacc organizesinde bizleri tercih edenleri mahçup etmediğimiz gibi bu sene de beraberinde yeniliklerimizle hacılarımıza hizmet etmekten gurur duyduğumuzu belirtmek isteriz.
Allah`ın misafirlerine kutsal beldelerde her türlü imkanları seferber
ederek en iyi ve en rahat şekilde hacc
yapabilmeleri noktasında hizmet edebilmenin bahtiyarlığını yaşamak bizlerin gururu olacaktır.
İnşallah bu sene de “HADSCHUMRA REISEN GmbH ile Hacc Bir
Başkadır” sloganı ile yine hacılarımızın hizmetinde olacağız.
IGMG Güney Bavyera’dan
Zemzemli İftar Daveti
slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Güney Bavyera Bölge Teşkilatı’nın verdiği iftar yemeğinde konuklara zemzem suyu ikram edildi.
İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Güney Bavyera Bölge teşkilatı geleneksel iftar yemeğinde konuklar, zemzem suyu ve hurma ile oruçlarını açtılar.
İftar yemeğinde konuşma yapan IGMG Güney
Bavyera Bölge Teşkilatı Başkanı M. Tayyip Sayan “Belediye Başkanı Ude’ye tüm semavi dinlerin temsilcilerini bir iftara davet etmeyi tavsiye ediyorum. İslam
Almanya’ya ait mi değil mi tartışmaları yapılırken,
gençlerimiz artık burayı yurt Türkiye’yi yurt dışı olarak görüyor. Biz bu ülkenin gerçeğiyiz ve bir parçasıyız” dedi.
İftarda, T.C. Münih Yardımcı Konsolosu Sevgi
Aras, Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Ünal, Hıristiyan
Sosyal Birlik Partisi (CSU) Federal Meclis Milletvekili Johannes Singhammer, Liberal Parti Eyalet Meclisi
Milletvekili Adayı Mahmut Türker, IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, kiliselerin temsilcileri, Türk derneklerinin temsilcileri ve çok sayıda vatandaşımız hazır bulundu.
İ
Bahnhofstr. 50 · 63129 Obertshausen · Tel: 0176-60986543
[email protected] · www.ziyafet.de
DİTİB Stuttgart’tan İftar Yemeği
İTİB Stuttgart Bölgesi tarafından organize
edilen iftar yemeği Arslans Kebap Restaurant`ta gerçekleştirildi.
DİTİB Stuttgart Bölgesi Eyalet Başkanı Erdinç
Altuntaş, DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere B.
Württemberg Eyaleti Uyum Bakanı Bilkay Öney çok
sayıda cemiyet ve dernek başkanları, İşadamı derneklerinin temsilcileri ve Alman yetkililer iftara katılanlar arasındaydı.
DİTİB Eyalet Başkanı Erdinz Altuntaş`ın açılış ve
selamlama konuşmasının ardından iftar programına
katılan misafirlere uzun bir konuşma yapan DİTİB
Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere, Ramazan`a dair
bazı güzellikleri katılımcılarla paylaştı. Birlikte yaşamın önemine değinen Dere iftar programını organize eden Stuttgart Eyalet Başkanlığına ve emeği geçen
herkese teşekkür etti.
D
Almanya’da Meslek Diplomaları Artık Tanınıyor
aşbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı Koordinasyonunda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ve Mesleki
Yeterlilik Kurumu temsilcilerinden oluşan heyet, Alman Sanayi
ve Ticaret Odaları Birliği (IHK
FOSA) ile meslek diplomaları
konusunu görüşmek üzere bir
araya geldi.
Almanya’da 1 Nisan 2012 tarihinde yürürlüğe giren ve Almanya dışından alınan meslek
diplomalarının tanınmasını sağlayan yasanın Türk vatandaşlarına etkisi bakımından değerlendi-
B
rilmesi ve yasanın uygulanmasında Alman taraflarıyla muhtemel işbirliği olanaklarını görüşmek üzere Türk Heyeti İlgili Alman muhatap kurumları ile bir
dizi görüşme ve toplantı gerçekleştirdi.
İHK FOSA Genel merkezinde gerçekleşen toplantıya, Yurtdışı Türkler Başkanlığı Koordinesindeki Türk heyeti, İHK Fosa
Yönetim Kurulu Başkanı ve üyeleri, Almanya Esnaf ve zanaatkârlar odalarının Eyalet temsilcileri ve Nürnberg Başkonsolosluğu yetkilileri katıldı.
1 Nisan 2012’de faaliyete başlayan IHK FOSA yetkilileri mes-
lek diplomaları ile ilgili yurtdışından ilk olarak Türk heyeti ile
görüşme yaptıklarını belirtti.
IHK FOSA Yönetim Kurulu Başkanı Dirk von Vopelius Türkiye’den gelen heyete Almanca ve
Türkçe dillerinde hazırlanmış bir
teşekkür belgesi vererek “yeni
yasa Türk kökenli yurttaşlarımız
için yeni fırsatların kapılarını
aralıyor,
bu
bağlamda
Türkiye´nin de sürece dâhil oluşundan büyük memnuniyet duyuyoruz ve uzun vadeli ve başarılı bir işbirliğinin kurulmasını
umuyoruz” diye konuştu.
24 -25 Nisan tarihlerinde gerçekleşen görüşmeler, karşılıklı işbirliği olanakları ve ilgili kurumlarla yapılacak temaslarla birlikte
Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’de edinmiş oldukları meslek diplomalarının
kolay ve hızlı bir şekilde tanınması ve bu kişilerin asli mesleklerini icra etmelerinin önünü
açacak. Bu uygulamadan yaklaşık 80 bin Türk vatandaşının yararlanması bekleniyor.
T.C. Başbakanlık
Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı
Basın Müşavirliği
Emeklilik Fırsatını Kaçırmayın!
orçlanarak
emeklilik
hakkının kalkabileceğini
söyleyen sosyal güvenlik
uzmanı Erhan Nacar vatandaşları uyardı: Türkiye`den emekli
olmak için acele edin!
Sosyal güvenlik uzmanı Erhan Nacar, gazetemize Türkiye`den emeklilik konusunda
önemli açıklamalarda bulundu.
Yurtdışı borçlanarak emekli olma hakkının kalkabileceğini
söyleyen Erhan Nacar, Bu nedenle 18 yaşını dolduran her
vatandaşın, emeklilik başvurusunda bulunup,
Türkiye`den dosya açtırmasını tavsiye ediyorum diye konuştu. Türkiye`den emekli olmak isteyen ev hanımlarının da, bir an önce sosyal güvenlik kurumundan adlarına dosya açtırmalarını tavsiye eden sosyal güvenlik uzmanı Erhan Nacar, kendilerine tebliğ edilen yurtdışı
borçlanma bedelinin asgari ödemesini de yaparak, bu
yolla açmış oldukları dosyanın kabulünü sağladıkları gibi, erken emekli olabilmek için de büyük avantajlar elde
edileceğinin altını çizdi. Mavi kartlıların da açılan davalarla emeklilik hakkını elde ettiklerini vurgulayan Nacar,
kendilerine başvuran vatandaşların, İlke Danışmanlık
Şirketi bünyesinde çalışan sosyal güvenlik uzmanları ve
avukatlar vasıtasıyla işlemlerinin en kısa zamanda sonuçlandırıldığını söyledi. Erhan Nacar, 0090 312 435 000
7 (Türkiye) ya da 0151 470 254 07 (Almanya) numaralı
telefonlarından veya www.erhannacar.de www.ilkeemeklilik.com internet sayfasından daha detaylı bilgi edinmenin mümkün olduğunu sözlerine ekledi.
B
IGMG İftarında Müslüman Cemaatlerden Birlik Mesajı
aha güçlü bir birliktelik ve şimdiye
kadar olduğundan daha güçlü ve
sıkı bir işbirliği. İslam Toplumu
Milli Görüş’ün (IGMG) Kerpen’de düzenlediği geleneksel iftar programına katılan
bütün Müslüman dini cemaatlerin ortak
arzusu bu idi.
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün
misafirlere yaptığı açılış konuşmasında,
Ramazan ayına gereken önemin verilmesi
çağrısında bulundu. Ramazan ayının insanlara, kendilerini sorgulama ve kendilerini bulma fırsatı sunduğunu belirten Ergün, “Ancak aynı zamanda her Müslüman’ın sosyal ve toplumsal sorumlulukları
da vardır. Bugün bu sorumluluğun bir gereği olarak buradayız” şeklinde konuştu.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere ise
Müslümanların tahtadan valizlerinin üzerinde oturdukları zamanların geride kaldığını ve Müslümanların artık Almanya’da
kalıcı olduklarını belirterek, “Artık geri dönüş yok. O tahta valizleri ve gemileri yaktık” dedi.
Bu çerçevede iftar programının neredeyse tüm konuşmacıları İslam’ın artık Avrupa’nın bir parçası olduğu, bundan sonraki gelişmelerin kendi doğal sürecinde ilerleyeceği ve bu noktada Müslüman dini cemaatlere büyük bir sorumluluk düştüğünü
vurguladılar. Bununla birlikte İslam’ı dar
bir kalıp içerisine sokma teşebbüsleri fikir
birliği ile reddedildi. Aynı zamanda Müslüman cemaatler olarak kişisel eleştiri yapılarak eksik taraflara, örneğin Almanya’da on
D
yıllardır İslam bilimlerinin tesis edilememesi gibi meselelere de dikkat çekildi.
Münster Üniversitesi İslam Din Pedagojisi profesörü Prof. Dr. Mouhanad
Khorchide de konuşmasında yeni kurdukları bölümün üniversiteliler arasında gör-
düğü büyük yankıdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Daha önce düşünülenden
çok daha fazla öğrencinin yeni açılan bölüme başvuruda bulunduğunu ve bunun aynı zamanda ağır bir sorumluluğu da beraberinde getirdiğini belirtti. Bu konuda bi-
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
lim camiası ve dini cemaatlerin aynı ölçüde sorumluluk içerisinde olduğunu söyleyen Khorchide, bu sorumluluğun üstesinden güç birliği sayesinde gelinebileceği düşüncesini dile getirdi.
Türkiye Cumhuriyeti Düsseldorf Başkonsolosu Fırat Sunel de konuşmasında
birlik anlamında ümitli olduğu mesajını
verdi. IGMG iftarında “Ayrım yapmaksızın
bütün dinî cemaat ve birlikleri” bir arada
görmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Sunel, bu anlamda gelecekten son derece ümitli olduğunu belirtti. Ayrıca hep
birlikte iki değer etrafında sorumlu olunduğunu, “Bunlardan birinin dil diğerinin
ise din” olduğuna dikkat çekti.
İftar programının diğer konuşmacıları
arasında; Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) Sözcüsü Ali Kızılkaya, İslam Kültür Merkezleri Birliği
(VIKZ) Başkanı Mehmet Yılmaz, Türk-İslam Kültür Dernekleri Birliği (ATİB) Başkanı İhsan Öner ve Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) Başkanı Hasan Özdoğan da vardı. Misafirler arasında ayrıca
çok sayıda dini cemaat, sivil toplum kuruluşu ve medya temsilcisi de yer aldı.
HAYAT
ayram, Cuma ya da vakit namazlarında “Kadın camiye
gider mi, gitmeli midir?” gibi bir soru olabilir bazılarımızın
zihninde. Esasen söylenen bunca
farklı şey, verilen bunca farklı fetva
arasında, bu konularda bazılarımızın kafasının ne denli karışık olduğu da ortadadır. Kadınların camilere erkekler kadar sık gitmesine
olumsuz tepki gösterenler olduğu
gibi, bunun çok doğal ve hatta zaruri olduğunu ifade edenler de
mevcuttur. “Kadınların erkekler
kadar sık camiye gitmesi neden
eleştiriliyor olabilir ki?” diye sorduğumuzda: İslam’ın ve Efendimiz
(s.a.v)’in kadına bakışı nedir? Kadın evden çıkmamalı mıdır? gibi
başka bir takım sorular ile karşı
karşıya kalıyoruz. Ve bu kimisi artık kalıplaşmış düşüncelerle mücadele etmek çok da kolay olmuyor,
çünkü mevcut duruma itiraz edip,
“hakkını arayan” kadınlar genelde
Müslüman feministler olarak, kadınların hakkını savunan erkekler
ise “modernist” ya da verdikleri
desteğin arkasında başka niyetleri
olan, kötü niyetli insanlar olarak
damgalanabiliyor.
Hadislerden ve Asr-ı Saadet’ten
verilen örneklerden, Peygamber
Efendimiz (s.a.v) zamanında kadınların en az erkekler kadar sık
camiye gittiğini, bunun İslam kültüründe, İslam tarihinde hayatın
olağan bir parçası ve dolayısıyla
çok normal olduğunu, Allah’ın
kulları olarak kadın ve erkeğin eşit
oldukları ve inanan her insanın
ibadethanelerde ibadet hakkının
bulunduğunu biliriz… Nitekim cami Arapça cem (=toplamak) kelimesinden türeyen, toplayan/bir
araya getiren, içine alan/içinde barındıran manasına gelmektedir ve
kadınların da bu birliktelik kavramı içinde yer aldığını vurgulamanın ne kadar gereksiz olduğu izahtan varestedir.
Müslümanlar olarak bizler cemaati dinin olmazsa olmaz şartı
sayan, cemaat (ve cami) merkezli
bir dinin ve medeniyetin mensuplarıyızdır. Ve bu medeniyet içerisinde yer alan erkeğin de, kadının
da camiden uzaklaşınca dini bir
hayatının olmasının çok zor olacağının altını çizmek gerekir. Camiden ve cemaatten uzak kalan bir
Müslümanın düzgün bir dini algısı, anlayışı, yaşantısı olması çok
zordur.
Kadınların bir toplumun yapı
taşları olan genç dimağları inşa et-
B
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 15 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
Zeynep TOPÇU
[email protected]
Camiye Dönmek
Günümüzde de kadınlar çocuklarına rağmen ve hatta
çocuklarıyle birlikte eskisi kadar sık camiye gelmeli ve
camiden, cami atmosferinden nasiplenmelidir. Beş vakit
namazın tamamında olmasa bile gün içerisinde fırsat
buldukça, Cuma ve Bayram namazlarına ise mutlaka camide, cemaatin arasında bulunmaya çalışmalıdırlar.
Bayram ve Cuma namazlarına gelen çocukların dini
günleri ve bayramları, daha iyi kavrayabilme ve cemaat
olgusunu yaşayarak öğrenebilme fırsatının aksi takdirde
kaçırılacağı düşünülürse, bu katılım bugün, dün olduğundan belki de daha elzemdir.
tiği göz önünde bulundurulduğunda ise, bunun gibi kutsal bir sorumluluğu üstlenen bilhassa annelerin, yeni nesillerle birlikte, dinî ve
kültürel geleneklerin yaşatılmasının ve geleceğe taşınmasının en
önemli bileşeni olduğunu kabul etmek gerekir. Anneler sadece evlatlarını doğurmakla kalmaz, aynı zamanda bir toplumu doğurur ve inşa ederler. Bu durumda camiden
uzak kalan veya cemaatin önemini
kavrayamayan bir annenin İslam
toplumuna katkısının ne denli etkin olacağını sorgulamalı, bu katkının nitelikleri ve şekilleri üzerinde düşünmeliyiz.
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in
örnekliğine dönersek; kadınların
Efendimiz döneminde sıklıkla vakit namazları ve cuma namazları1
için camiye gittiğini ve cami içerisinde namaz kıldıklarını biliyoruz.
Harise kızı Ümmü Hişam şöyle anlatıyor: Ben, Kaf sûresini Cuma namazlarında Hz. Peygamberin di-
dosya
linden öğrendim. Çünkü O, her
Cuma günü minberde Kaf sûresini
okurdu.2 Ve camiye gelen kadınlar
ayrı bölümlerde değil, caminin ana
mekânında, perde veya paravan olmadan, saf düzenine uygun olarak
namazlarını kılmışlardır. Cemaat
sıralamasında önde erkekler, hemen arkalarında çocuklar ve en arkada da kadınlar yer almıştır.3
Hatırlanacağı üzere, Hz. Ömer
zamanında, Cuma hutbesinde yaşlı bir kadın Hz. Ömer’e mehir konusunda itiraz etmiş ve bir ayeti
delil göstererek Hz. Ömer’in doğru
olmayan bir beyanda bulunduğunu söylemiştir. Hz. Ömer’in bu itiraz karşısında kendi yanlışını kabul ederek: “Kadın doğru söyledi,
Ömer yanlış söyledi.” dediğini de
yine sahih kaynaklardan öğreniyoruz.4 Yaşanan bu hadise Hz.
Ömer’in halifeliği döneminde vuku bulmuştur ve bu durum Peygamberimizin vefatından sonra da
kadınların camilere gelmeye devam ettiklerini, cami cemaatinin
bir parçası olduklarını göstermektedir. Kadınlar camilerde hem namaz kılmak, hem de gündelik yaşantılarında
karşılaştıkları
soru(n)lara cevap bulmak için bulunmuşlardır. Bizlerin arasında kaç
kişi, kadınların da Cuma namazına
gittiğine şahit olmuştur? Ve, Kadınların “Cuma cemaati”nden olmamaları ne zamandan beri normal sayılır olmuştur?
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
zamanında kadınlar çocuklarıyla
birlikte bugünkünden çok daha sık
bir biçimde camilerde bulunmuştur. Hatta sabah ve yatsı namazı
için de camiye gitmek istemişler,
fakat eşleri karanlıkta dışarı çıkmalarına razı olmamıştır. O sahabe
hanımlar Peygamberimize durumu şikâyet etmişler ve bunun üzerine Peygamber Efendimiz “Karanlık vakitlerde eşleriniz namaza gelmek istediklerinde onlara engel olmayın.” buyurmuştur.5 Benzer bir
tutumla Peygamberimiz (s.a.v.) kadınların da bulunduğu bir cemaate
namaz kıldırırken çocuk ağlaması
duyunca, anneler akıllarını namaza veremez diye kısa sureler okumuştur.6 Bu örnek(ler) ile Peygamber (s.a.v.)’in çocukların namaza ve
caminin havasına alışmasına dair
gösterdiği hassasiyeti ve konuya
(yani cemaatte kadınların yer almasına) verdiği önemini anlıyoruz.
Günümüzde de kadınlar çocuklarına rağmen ve hatta çocuklarıy-
HAYAT
le birlikte eskisi kadar sık camiye
gelmeli ve camiden, cami atmosferinden nasiplenmelidir. Beş vakit
namazın tamamında olmasa bile
gün içerisinde fırsat buldukça, Cuma ve Bayram namazlarına ise
mutlaka camide, cemaatin arasında bulunmaya çalışmalıdırlar. Bayram ve Cuma namazlarına gelen
çocukların dini günleri ve bayramları, daha iyi kavrayabilme ve cemaat olgusunu yaşayarak öğrenebilme fırsatının aksi takdirde kaçırılacağı düşünülürse, bu katılım
bugün, dün olduğundan belki de
daha elzemdir.
Bununla birlikte, Asr-ı saadete
bakıp, yaşadığımız günlere döndüğümüzde açık bir çelişki çıkıyor ortaya ve kaçınılmaz bir soru geliyor
aklımıza: O zamandan bu yana ne
oldu da kadınlar camilerden uzaklaştı veya uzaklaştırıldı? Kadınların cemaate katılmaya, onun bir
parçası olmaya, soru sorma ve dini
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 16 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
konularda bilgi edinmeye artık eskisi kadar ihtiyacı kalmadı mı?
Geldiğimiz noktayı anlamak
için geçmişe, geçmişe göz atmak
için de, Prof. Dr. Mehmed Said Hatipoğlu Hoca’nın satırlarına atıf
yapma ihtiyacı duyuyoruz: “3/9.
asrın zahid muhaddisi Hakim-i Tirmizi, Nevadiru’l-Usûl isimli hadis
kitabında, ‘Hanımlarınızı sokağa
bakan odalarda oturtmayın, onlara
yazı yazmayı öğretmeyin.’ ibaresini
Hz. Peygamber’den nakletmekte ve
bu emrin hikmetini açıklamayı da
vazife bilmektedir: Yazı öğrenirse,
söyleyemediğini yazıya geçirip fitneye düşürebilirmiş!... Öyleyse suyu
başından kesmek gerekirdi!
İşin daha acaib tarafı, yukarıdaki ibarenin aynısını Hz. Ömer’e mal
edip, bu büyük halifeyi tam tersi bir
hüviyete bürüme gayretlerinin kitablara geçirilmiş olmasıdır.
Aynı asrın kitabiyatında, mesela
İbn Kuteybe’nin Uyûnu’l-Ahbar’ında, kadınlara karşı yürütülecek siyaset meyanında yukarıdaki ifadeyi, aşağıdaki ilavesiyle birlikte, Hz.
Ömer’den nakledilmiş olarak görüyoruz: … Onlara karşı çıplaklıktan
yardım isteyin (fazla elbise almayın
ki, dışarı çıkıp fitneye düşmesinler).
Onlara çokça ‘hayır’ deyin. ‘Evet,
olur’ demek onları daha çok istemeye teşvik eder.
Hele şükür ki, mevzû hadîs mütehassısı alimlerimiz, Hz. Peygamber’e isnad edilmiş bu iftirayı temizlemeye çalışmışlardır…”7
Yine Hatiboğlu Hoca’nın ifadeleriyle: “… İlk asırlarda tohumları
atılan sosyal çalkantıların, fitne
tehlikelerinin, kadınları sarmasından korkan erkek takımı, onları duvarların arkasına hapsetmeyi çare
zannettiler ve bu sakat düşünceleri
tatbik ettirebilmek için, Hz. Peygamber adına konuşmayı metod
edindiler…”
dosya
Özetle günümüzde şahit olduğumuz, kadınların camilerden bu
denli “el ayak çekmesi” olgusu yanlış yorumlar ve çarpık bir takım
düşüncelerin etkisiyle ve ataerkil
toplumların kadına bakışıyla da
beslenmiş, mevcut hale gelmiştir.
Yapılması gereken büyük ölçüde
yerel ve kültürel olan bu yalnış yorum ve tutumun sorgulanması ve
kadınların çocukları ile birlikte
tekrar camiye dönmesidir.
1 Ebu Şeybe, Musannef, Hn.
5157.
2 Müslim, Cuma, Kıraetil-Kuran.
3 Buhârî, Salât 20/ Ebû Dâvud,
Salât 71.
4 İbn Kesir, Nisa, 20.
5 Müslim, Salât, 139.
6 Müslim, 722.
7 Mehmet Said Hatipoğlu, Kültürel Mirasımızı Tenkid Zarureti,
Otto Yayınları, 2009
DİTİB’den İlahiyat Öğrencilerine Yönelik Seminer Haftası
iyanet İşleri Türk İslam Birliği
(DİTİB) İslam Din Eğitimi Dokumentasyon Merkezi tarafından 03-09 Temmuz 2012 tarihleri arasında Almanya’da lise eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’de ilahiyat eğitimine devam eden Uluslararası İlahiyat
öğrencilerine yönelik İslam İlahiyatı,
İslam Bilimleri, Din Bilimleri, Din Pedagojisi, İslam Felsefesi, İslam Tarihi,
tasavvuf vs. gibi alanlarda Almanya’da
yeni kurulan İslam İlahiyatı Merkezleri
Profesörleri ve öğretim üyelerince seminerler verildi.
Seminer verenler arasında Din Hizmetleri Müşaviri, DİTİB Genel Başkanı
ve aynı zamanda Tübingen Üniversitesi
İslam İlahiyat Merkezinde Gastprofessor olarak ders veren Prof. Dr. Ali Dere,
Frankfurt İslam İlahiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömer Özsoy, öğretim üyesi
Prof. Dr. Abdullah Takım, Tübingen
Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezi’nden Prof. Mouiz Khlafaoui, Prof.
Dr. Erdal Toprakyaran, yine Tübingen
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Stefan
Schreiner, Bamberg Üniversitesi’nden
Prof. Dr. Patrick Franke, Bayreuth Üniversitesi’nden Prof. Dr. Christoph Bochinger yer almış, vermiş oldukları se-
D
minerlerle özellikle Türkiye’de eğitim
gören ilahiyat öğrencilerinin Almanya’daki ilahiyat ve İslam bilimleri alanlarındaki gelişme ve tartışmaları, bunun yanında Almanya’da Müslümanların durumunu yakından takip ederek,
mezun olduktan sonra geri gelerek kendilerine bir yön vermesi konusunda
yardımcı olacağı düşünülmüş, seminerlerden sonra gerek öğrenci gerekse sunum yapanlarla yapılan görüşme sonucunda bu düşüncenin doğru olduğu ortaya çıktı.
DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali
Dere yapmış olduğu açış konuşmasında, yakın zamana kadar Almanya’da İslam ilahiyatı sahasında uzman yetiştirmek çok çaba sarfedildiğini ve bu konuda problemlerin de yaşandığını, ancak
günümüzde burada doğmuş, büyümüş
genç müslümanların bu alan ile ilgilendiğini, bunun da buradaki müslüman
genç neslin kendisini artık yerli hissettiğini gösterdiğini belirtmiş, bu alanda
eğitim gören gençlerimiz ile ilgili gerek
Almanya içi gerekse Almanya dışında
farklı akademik çevrelerin girişimde
bulunduğunu, Almanya’da dini cemaat
olarak bu gelişmelere ortak olmak ve
katkı sağlamak amacıyla bu tür bir
programın üniversitelerle işbirliği içerisinde düzenlendiğini, programı düzenleyen ve programa katkı sağlayan tüm
akademisyen ve çalışanlara teşekkür ettiğini dile getirdi.
Din Görevlisi ve aynı zamanda DİTİB İslam Din Eğitimi Dokumentasyon
Merkezi Sorumlusu Süleyman Tenger,
bu seminerlere Türkiye’de Uluslararası
İlahiyat Fakültesinde okuyup yaz tatili
için Almanya’ya gelen yaklaşık 30 öğrencinin yanında daha önce aynı bölümden mezun olan 10 öğrencinin yer
aldığını, ayrıca gerek Frankfurt gerekse
Tübingen Üniversitelerinde öğrenim
gören 20 ilahiyat öğrencisinin ve farklı
üniversitelerde İslamwissenschaft okuyan 5 öğrencinin katılımıyla hem Türkiye hem de Almanya’da ilahiyat bölümlerinde okuyan öğrencileri bir araya getirerek, birbirlerini tanımaları ve
karşılıklı görüş alışverişinde bulunmalarını sağlaması açısından çok verimli
ve anlamlı bir program olduğunu, bu
tür buluşmaların ileriki süreçte üniversitelerle işbirliği yapılarak devam edeceğini belirtmiştir. Seminer haftası kapsamında ayrıca bayan ve bay din görevlilerinin görevleri ile ilgili tecrübe ve
düşüncelerini içeren sunumlar da yapı-
larak, din görevlisi olarak görev yapacak mezunların göreve başlamadan ön
bilgi alarak tecrübe kazanmaları hedeflenmiştir. Tenger, Uluslararası İlahiyat
öğrencilerine yönelik din görevliliği
alanında İlahiyat eğitimi dışında Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı farklı eğitim merkezlerinde hizmet içi eğitim
kurslarının düzenlendiğini, böylece ileriki süreçte bu bölümden mezun olan
öğrencilerin sadece akademik alanda
değil, din görevliliği ve dini-sosyal danışmanlık alanında da Almanya’daki
Müslümanlara hizmet edeceklerini belirtti.
Seminerlere katılan öğrenciler bu
tür programların ileriye yönelik tekrar
sunulmasının, hatta Almanya’daki İlahiyat Profesörlerinin Türkiye’deki Uluslar arası ilahiyat öğrencilerine yönelik
Türkiye’de de belirli aralıklarla seminerler vermelerinin, kendilerini geliştirmeleri açısından büyük önem arzettiğini, bu programın gerçekleştiren DİTİB yönetim kuruluna teşekkürlerini
dile getirdiler.
Program DİTİB tarafından öğrencilere verilen çeşitli hediyeler ve Lülsdorf
Selimiye Camii Derneğince düzenlenen
piknik programıyla sona erdi.
HAYAT
Ey iman edenler! Allah’a karşı
gelmekten sakınmanız için
oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.
Umulur ki takvaya erersiniz.” (Bakara Sûresi, [2:183])
Zikredilen ayetten anlaşıldığı
üzere oruç diğer ümmetlere de farz
kılınmıştır, ancak sınırları ve oruç
tutulma biçimi her bir dinin şeriatı
gereği farklı olmuştur. Sadece semavî dinlerde değil, genel olarak
bütün dinlerde oruç mevcuttur. Yani oruç, insanlık tarihi kadar eski
ve evrenseldir.
Asya dinlerinin birçoğunda
oruç ibadetinin önemli bir yeri
vardır. Örneğin Budizmin kurucusu Buda, kurtuluşa ermek, yani
Nirvana’ya ulaşmak için arzulardan vazgeçmek gerektiğini ve bunun en önemli yolunun oruç olduğunu belirtir. Hinduizm’de oruç,
nefsi temizlemek için senenin birkaç gününde ve bayramlarda tutulur. Oruçlu iken yemek yenmez,
bütün gece kutsal kitap okunarak
ve “tanrıları” düşünerek vakit geçirirler. Ayrıca bazı günlerde yalnızca kadınlar oruç tutar ve “Tanrının
kadınlık sıfatlarının tecellisi” olan
tanrıçalara dua edilir. Güney Asya
Hint dinlerinden olan Brahmanizm’de her ayın 12. ve 13. günü
oruç tutulur. Yaşlılar ve çocuklar
dahi oruç tutmaktan muaf değillerdir. Caynizm’de de oruç geniş bir
yer tutar; çok ağır ve katı hükümleri vardır. Örneğin Caynistler 40
gün arka arkaya oruç tutarlar ve
birçok besini yemezler. Ayrıca
Caynistlerde “Ahimsa Prensibi”
yaygındır: Bu prensibe göre Caynistler hiçbir canlıya zarar vermezler ve bunu bir ibadet olarak görürler. Caynistlerin kurucusu Mahavira’nın kendisine işkence yaparak
dinde yükselmeye çalıştığı, hatta et
ve yumurtadan uzak durduğu ve
ölünceye kadar oruç tuttuğu söylenmektedir. Caynistlerin kimi zaman oruç ile intiharı seçtikleri de
bilinir.
Yahudilikte ise oruç insanın
nefsini alçaltmak ve bu amaçla ona
eziyet vermek demektir. Dua ve yakarış öncesi mutlaka yapılması gereken bir ritüeldir. Mütevazi olmak, mazlumlara yardım etmek ve
kötülüklerden uzak durmak da
orucun en önemli rükunlerindendir. Bilinçli veyahut bilinçsizce yapılan günahlardan, bizzat kendisinin ya da mensup olduğu aile, soy,
hatta milletten herhangi birinin
yaptığı günahlardan dolayı ise ke-
“
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 17 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
Rahime SÖYLEMEZ
[email protected]
Evrensel İbadet: Oruç
Oruç tezkiye ve takviye ibadetidir. Bütün şeriatlardaki ortak amaç ise tefekkürdür. Semavi olmayan dinler de dahil, bedenin bir takım arzularını bastırarak Yaradan’ı düşünmek, insanın kendine, kendi nefsine dönmesi, nefis muhasebesini
yapması bütün dinlerde orucun ortak muradıdır.
Kimi zaman iştahın, kimi zaman şehvetin, kimi
zaman (konuşma gibi) bazı bedensel yetilerin
“askıya alınması” insanın Yaradanını ve eylemlerini tefekkür etmesi amacıyladır.
faret orucu tutulur. En önemli kefaret orucu, Yom Kippur, yani Kefaret orucu günü tutulur. O gün bir
yıl içerisinde işledikleri günahlardan dolayı Yahudiler Tanrı’dan af
diler, pişman olduklarını oruç tutarak dile getirirler. O gün dünya
ile ilişkilerini tamamen kesmeleri
gerektiğini özellikle söyleyen Yahudi din adamlarının tam aksine
günümüzdeki Yahudilerde öğlene
kadar çalışmak adet haline gelmiştir. Hz. Musa Tur dağına çıktığında
Yahudilerin altın bir buzağıya tapınmalarından ötürü, Yahudilerin
Yom Kippur orucunu af dileme
amaçlı tuttukları anlaşılmaktadır.
Yahudilikte birçok farz oruç vardır.
Oruç farziyeti ise 12 yaşından itibaren başlar. İmsak, önceki akşam
güneş batarken başlar ve o gece ve
ertesi gün ilk iki yıldız görününce
dosya
oruçlar açılır. Yahudiler ikamet ettikleri birçok ülkede gördükleri ızdırap ve zulüm yüzünden sembolik
olarak farklı birçok oruç tutarlar;
Ağustos ayının 9’unda Süleyman
mabedinin (M.Ö. 586 ve M.S. 70
yıllarında) iki kez yıkılmasının hatırasına oruç tutulur. 4. ay orucu,
17 Temmuz’da, Kudüs’ün Babillilerin eline geçişi anısına tutulan bir
oruçtur. 10. ay orucu ise (M.Ö. 586
yıllarında) Kudüs’ün Babilli kralının yakalanmasından dolayı tutulan bir oruçtur. İbrani takvimine
göre resmi yılın ilk ayı olan Tişri
ayının 3. gününde, yani 1. Yahudi
sürgünü sırasında Kudüs’te kalan
Yahudi lider Gedalya’nın anısına
da yine oruç tutulur.
Hz. İsa (as) henüz kendisine
peygamberlik verilmeden önce 40
gün oruç tutmuş ve Yahudiliğe ait
olan Kefaret orucunu böylelikle yerine getirmiştir. Hz. İsa ve o dönemdeki Hristiyanlar için de oruç
çok önemli bir ibadettir. Yazımızın
başında geçen ayetten de anlaşılacağı üzere oruç birçok millete farz
kılınmış, ancak bu orucun mahiyeti ve şartları hakkında kesin ve net
bir bilgi verilmemiştir. Sadece Tertulliyen, “Oruç Üzerine” adlı eserinde Havarîlerden kalma mecburî
bir oruçtan bahsetmiştir. Hristiyanlıkta oruç kilisenin üçünçü emridir.
Günümüzdeki Hristiyanlarda
ise iki çeşit oruç vardır; bunlar,
Ökarastik (Şükran orucu) ve Eklesiyastik (Kilise orucu) oruçtur.
Ökarastik oruç, Kominyon’dan, yani Ekmek-Şarap ayininden önce
belirli bir süre katı besinlerin yenilmesinin yasaklanmasıdır. Eskiden
gece yarısından Kominyon zamanına kadar yemek içmek yasak
iken günümüzde, (II. Vatikan Konsili’nden sonra) bu süre Kominyon’dan 1 saat önce yememek ve 3
saat önce alkol almamak olarak değiştirilmiştir.
İkinci oruç olan Eklesiyastik
oruç, katoliklere has 40 günlük bir
perhiz dönemidir. Bu oruç yılın
belirli günlerinde “Kefaret/Tevbe”
olarak ifa edilen bir ibadettir ve zaman içerisinde birçok değişikliğe
uğramıştır. Günümüzde oldukça
hafifletilmiş ve azaltılmış bir oruçtur. Gündüzleri sadece bir öğün yemek, sabah ve akşam ise hafif yemek oruç yerine geçmektedir. Bunun aksine Ortodoks Hristiyanlar
eski geleneklerine çok bağlıdırlar.
Onlarda oruç daha uzun tutulur ve
katı kurallar uygulanır. Özellikle
HAYAT
Advent’te Noel’den 4 hafta önce,
Katolikler ve Ortodokslar 40 günlük bir perhiz uygularlar. Protestanlar ise orucu tamamen reddederler (küçük grup/cemaatler hariç).
Hristiyan inancına göre Hz. İsa
çarsamba günü ele verilmiş, cuma
günü çarmıha gerilmiş ve cumartesi günü de gömülmüştür. Hz.
İsa’nın öldükten sonra dirilip göğe
çıktığına inanılan Paskalya’da da
oruç tutmanın önemli bir yeri vardır. Paskalya’dan iki gün önce oruç
tutmak dindar olan Hristiyanlarda
çok yaygındır. Ancak genel olarak
oruç tutmak kişinin vicdanına bırakılmış bir ibadet olarak görülmektedir.
Hz. İsa’dan ve günümüzdeki
Hristiyanların oruçlarından bahsetmişken Hz. Meryem ve onun
susma orucunu anmadan geçmek
olmaz. Hz. Meryem Kur’an-ı Kerim’de adı geçen tek kadındır. Namusunu en iyi şekilde koruyan, if-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 18 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
fet ve ismet sahibi bir mü’min olarak... Meryem (a.s.) Hz. İsa’yı dünyaya getirdiğinde Allah-u Teala
ona üç gün insanlar ile konuşmamasını, sadece işaret diliyle anlaşmasını ve beşikteki bebeği İsa (a.s)
ile igili bir şey sorulacak olursa bebeğe işaret etmesini (Meryem Suresi’nin 26. Ayet-i Kerimesinde buyurulduğu üzere) emretmiştir. Hz.
Meryem’in susma orucundaki
amaç; bulunduğu toplum onu anlamayacağı için boşuna konuşmaması, suskunluk orucu ile Allah’ı
zikretmesi ve O’na şükretmesi olarak yorumlanır. Salih oruç tutanların boş ve anlamsız olan her şeyden uzak kaldıkları her daim vurgulanmıştır. Nitekim Peygamber
Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri oruçlu iken çirkin
bir söz söylemesin, boş ve lüzumsuz
konuşmasın. Biri kendisine çatacak
olursa yahut hakaret edecek olursa
ona, ‘ben oruçluyum’ desin.”
Hz. Meryem’i anmışken Zeke-
Medya Kurulu’na İlk Kez Müslüman Dinî
Cemaatlerin Belirleyeceği Bir Üye: Bremen Eyalet
Hükümeti’nden Yerinde ve Çok Doğru Bir Adım
slam Toplumu
Millî
Görüş
(IGMG) Genel
Sekreteri
Oğuz
Üçüncü,
Bremen
Eyaleti’nde yeni çıkan eyalet medya yasası ile ilgili olarak;
“Bremen’de toplumsal katılım konusunda yeni kriterler oluşuyor. Bundan böyle
ilk kez Müslüman
dinî cemaatlerin belirleyeceği bir temsilci Eyalet Medya Denetim Kurulu’na
üye olarak katılacak. Bu konuda Bremen Eyalet Hükümeti büyük bir teşekkürü hak ediyor” ifadelerini kullandı.
Üçüncü ayrıca şunları kaydetti:
“Mevcut yasaya eklenen madde ile
Bremen’de özel radyo ve televizyonların göçmen asıllı vatandaşlara daha
fazla yer vererek entegrasyonunu desteklemesi sevindirici bir gelişmedir.
Bununla birlikte her şeyden önce yeni
eyalet medya yasasının, Medya Denetleme Kurulu’nun – yeni adıyla Medya
Kurulu’nun - yapısını değiştirmesi son
derece önemlidir. Zira Eyalet Medya
Denetim Kurulu’nda bugüne kadar
temsil edilen iki büyük kilise, Yahudi
cemaati ve diğer bazı önemli toplumsal
grupların yanında bundan böyle Müslüman dinî cemaatlerin de bir temsilcisi de bulunacak. Bremen Eyaleti böylece alıştığımız boş vaatleri bir kenara
bırakıp sonunda yerinde ve çok doğru
bir adım atmıştır. Bremen’deki bu gelişmenin diğer eyaletlere de örnek ol-
İ
masını arzu ediyoruz.
Bundan sonra
Bremen’deki üç büyük Müslüman dinî
cemaat olan Bremen
İslam Cemaati (Şura
Bremen), Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ve İslam
Kültür Merkezleri
Birliği’nin (VIKZ)
yeni Medya Kurulu
için bir temsilci belirlemesi gerekiyor.
Bremen Eyaleti Medya Kurulu,
eyalette yayın yapan özel radyo ve televizyonların lisans ve denetiminden
sorumlu bir kuruluş. Medya Kurulu’nun kamuya ait medya kuruluşlarını
denetleme gibi bir fonksiyonu ise bulunmuyor. Bu nedenle Federal ve eyaletler bazında yasama organlarının
Bremen örneğini göz önünde bulundurarak ilgili düzenlemeleri kamu yayınları da dâhil olmak üzere yapmak
için harekete geçmeleri atılacak en
doğru adımdır.
Netice itibariyle medyada en sık –
ve en hafif tabiriyle - çarpıtılarak yer
alan dinin İslam dini olduğu aşikârdır.
Medyanın toplumun genel düşünce
yapısına ne ölçüde etkili olduğu ise
tartışma götürmez bir gerçektir. Bu
noktada özellikle Müslümanların bu
tür kurulların dışında tutulması abestir ve hiç bir dayanağı yoktur. Bu nedenle Bremen Eyaleti’ni örnek ve öncü
olduğu bu yasa değişikliğinden dolayı
tebrik ediyoruz!”
riyya peygamberi (as), yani Hz.
Meryem’in eniştesini (teyzesinin
eşi) anmadan geçemeyiz: Hz. Zekeriyya’ya da, çocuğu (Hz. Yahya)
olacağına dair müjdeyi alınca Allah-u Teala tarafından üç gün boyunca konuşma yeteneğinden
mahrum bırakılarak susma orucu
tutturulmuştur. Hz. Meryem’e emredilen susma orucu ile Hz. Zekeriyya’ya emredilen oruç gerek mahiyet bakımından gerekse amaç
bakımından birbirinden biraz
farklıdır. Ayetleri incelediğimizde
Hz. Zekeriyya yanılgısı yüzünden
oruç tumaya Allah (cc) tarafından
mecbur bırakılmıştır. Hz. Meryem’de ise tam aksine Yahudi kavminin dik kafalılığı ve anlamamada ısrar etmesi üzerine Cenab-ı
Hakk, kelam etmesi boşa harcanan
bir çaba olacağı için Hz. Meryem’i
susma orucu ile engelleyip kulunu
zor bir durumdan kurtarmıştır.
İslamiyette ise oruç Kur’an-ı Kerim’de ‘savm’ kelimesi ile ifade edil-
dosya
miştir. Allah-u Teala Kur’an’da orucun farziyetini ve hükümlerini
açıklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de zikredilen orucun amacı müttaki, yani takvalı Müslümanlar yetiştirmektir. Ayrıca hata ile birini öldürmenin kefaret seçeneklerinden biri
oruçtur. (Mücadele Sûresi, [58:4]).
Hac ibadetinde tıraşı geciktirmenin, ihramlı iken bir canlı öldürmenin ve yemin bozmanın kefareti
de yine oruçtur…
Oruç tezkiye ve takviye ibadetidir. Bütün şeriatlardaki ortak amaç
ise tefekkürdür. Semavi olmayan
dinler de dahil, bedenin bir takım
arzularını bastırarak Yaradan’ı düşünmek, insanın kendine, kendi
nefsine dönmesi, nefis muhasebesini yapması bütün dinlerde orucun ortak muradıdır. Kimi zaman
iştahın, kimi zaman şehvetin, kimi
zaman (konuşma gibi) bazı bedensel yetilerin “askıya alınması” insanın Yaradanını ve eylemlerini tefekkür etmesi amacıyladır.
Avrupa Türk İslam Birliği, 2012-2013 Faaliyet
Dönemi Öncesinde Başlamış Olduğu Bölge
Toplantılarına Ara Vermeden Devam Ediyor
aha önce Aşağı Saksonya, Bremen
ve Kuzey Ren Westfalya bölge
toplantılarını
gerçekleştiren
ATİB, Baden-Württemberg ve Hessen
bölge toplantılarını da gerçekleştirdi.
ATİB Plochingen Türk Kültür Merkezi ve
ATİB Darmstadt Emir Sultan Külliyesi’nin ev sahipliği yaptığı bölge toplantılarına, ATİB Genel Başkanı İhsan Öner,
Genel Başkan Yardımcılarından Tibyan
Taşkın, Yakup Tufan ve Hatice Sever,
Gençlik Kolları Başkanı Oğuzhan Erkmen, Kız Kolları Başkanı Nurhan Aksoy,
Genel Muhasip Ramazan Çakır, BW Bölge Başkanı Abdülcelil Akyüz, Hessen Bölge Başkanı Şaban Duran ile dernek başkanları katıldılar.
Bölge başkanlarının selamlama konuşmalarıyla başlayan toplantılarda, birim faaliyetleri, yardımlar, hac-umre, muhasebe ve eğitim faaliyetleri gibi konular
konuşuldu. Ardından sırasıyla söz alan
dernek ve bölge yöneticileri, faaliyetlerle
ilgili görüşlerini belirttiler.
Daha sonra Genel Başkan İhsan Öner
değerlendirme konuşması yaptı. Sözlerine derneklerde kadın kolları, gençlik kolları ve kız kolları gibi önemli birimlerin
D
daha faal olması gerektiğini söyleyerek
başlayan Öner, “mevcut dernek yönetimleri tüm enerjilerini bu birimleri harekete
geçirmek için harcamalıdırlar” dedi.
Öner “kız erkek ne olursa olsun gençlik
ana meselemiz olmalıdır. Çünkü bir toplumun geleceği, ümidi, gücü ve başarısı
kültürüne bağlı genç nesillerin yetiştirilmesiyle mümkündür. O halde en önemli
işimiz nice zorluklarla kurduğumuz ve binalarını satın aldığımız derneklerimizin
vârislerini yetiştirmek olmalıdır” dedi.
Avrupa Türk İslam Birliği’ nin yeni dönemde çıkartacağı “Referans” isimli derginin de müjdesini veren Öner, Almanca
ve Türkçe olarak yayımlanacak olan dergi
hakkında bilgi verdi. Öner “ilk sayısını
Ramazan Bayramı’nda çıkartmayı düşündüğümüz dergimiz, adı gibi birçok konuda referans olacak şekilde hazırlanmaktadır. Buradaki meselelerimizi iyi bilen
önemli yazar kadrosuyla, zengin içeriğe
sahip olan dergimiz inşallah bayram hediyesi olarak sizlere sunulacaktır” dedi.
Avrupa Türk İslam Birliği’ nin Hessen
ve Baden-Württemberg bölgesinde gerçekleştirdiği toplantıları birlikte yapılan
iftarın ardından son buldu.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 19 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
(O sayılı günler), insanlar için
bir hidayet rehberi, doğru yolun
ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak
Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim
bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin.
Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve
şükretmeniz içindir.” (Bakara, 185)
İnanan insanlar ibadetlerini [email protected]
dece Allah rızasını kazanmak için
yaparlar. Allah, emrine uyan, yolunda giden hiçbir kulunu darda koymaz. Cenab-ı Allah yarattığı insanı
kulluk (ibadet) etsin diye yaratmış.
Müminlerin hayatını kuşatan ve olmazsa olmazı farzlardır. Bu farzları
her Müslüman yerine getirmek mecburiyetindedir. Ramazan orucu da
Müslümanların mutlaka tutması ve
iyi değerlendirmesi gereken Ramazan Ayı da mübarek bir aydır. Rah- farz kıldı O ayda rahmet kapıları açı- cuk insanın aşkla camilere koştuğu,
met ve bereket ayı olan Ramazan lır, Cehennem kapıları kapanır, şey- arınmak için Rabbine sığındığı, birtanlar bağlanır. O ayda bir gece var- çok insanın ibadete başladığı, rahmüminler için bir fırsattır.
dır ki, bin aydan daha kıymetlidir O met deryasına daldığı, kurtuluşu
gecenin [Kadir gecesinin] hayrından aradığı bir aydır.
“Rabbim rahmet kapılarını açtı
mahrum kalan, her hayırdan mahBu ayda cemaat sayısı camilerde
Sevgiyi müminin gönlüne saçtı
rum kalmış sayılır” [Nesai]
çok arttığı gibi, kadın ve erkek beraOruçla huzur geldi, şeytan kaçtı
ber kılınan en uzun cemaat namazRamazan
ayı
rahmet,
bereket,
baAşkla Hakkı buldum, şükredip doydum
rış, kardeşlik, sevgi ayıdır. Yoksulun, ları da (teravi gibi) kılınmaktadır. Bu
Açlığımız ruhta değil, bedende
çaresizin, garibin en çok gözetildiği, ay Kur’an ayıdır, çünkü Kur’an-ı KeHuzur buldum ey Ramazan ben sende
doyurulduğu, kollandığı müstesna rimin gönderildiği aydır. Kur’an en
Bu ayda anladım yoksulu ben de
bir aydır. Merhamet duygularının çok bu ayda okunmaktadır.
Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum”
kabardığı, yardımların arttığı, fakir“(Bunlar), O tövbekâr olanlar, o lerin korunduğu, polisiye hadisele- “Sahurla ak sabahı karşıladım
ibadet edenler, o hamd edenler, o rin azaldığı, akraba ziyaretlerinin Sabırla akşamı, iftarı kolladım
oruçlular, o rükûa varanlar, o secde- arttığı, aşevlerinin, iftar çadırlarının Teravihi kıldım, dua yolladım
ye kapananlar, iyiliği emredip, kötü- kurulduğu ve sosyal hayatın canlı Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum.
lükten vazgeçirenler, Allah’ın hudu- canlı yaşandığı muhteşem bir sevgi, Oruçla gelir evimize rahmet
dunu koruyanlar (emirleriyle yasak- kardeşlik ayıdır. Evlerde, camilerde, İnananlara yoktur bunda zahmet
larının ölçülerine riayet edenler)dir. derneklerde iftar ziyafetlerinin veril- Kur’an bu ayda indi bulduk himmet
Müjde ver o müminlere, müjde!” diği, en güzel sofraların paylaşıldığı Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum.”
(Tövbe 112)
mübarek bir aydır.
Peygamber Efendimiz, RamazanBu ayda ibadetler kendini çok iyi
Ruhu yücelten, bedeni disipline
ı şerifin fazileti hakkında buyuruyor hissettirir. İbadet coşkusu en üst dü- eden, nefsi kontrol altına alan ve terki:
zeyde kendini gösterir, camiler bu biye eden Ramazan ayı bir nevi
“Ramazan ayı mübarek bir aydır ayda dolduğu kadar hiç dolmamıştır. Kur’an’ı yeniden yaşama ayı`dır. İbaAllahü Teâlâ, size Ramazan orucunu Her yaştan kadın, erkek, çoluk- ço- detlerle coşulan muhabbet ayıdır.
“
Selahattin SAYGIN
Gönüllerin Coştuğu Mübarek
Bir Ay “Ramazan”
dosya
“Bu gece kadir bilenin gecesi
Bin aydan da üstündür derecesi
Mümine sorulmaz bunun hecesi
Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum.”
Ramazan ayının en muhteşem
gecesi “Kadir gecesi”dir. Her mümin
bu geceyi yakalamak ve hakkıyla değerlendirmek için o gece anlını secdeden kaldırmaz. Kadir gecesini yakalamak isteyen Müminler Ramazanın son on gününü hararetle, muhabbetle, âşkla, ibadetle geçirmenin
heyecanını yaşarlar. Bu gecenin kadrini bilenlerden olmalı.
“Emre uydum sahura kalktım bugün
Oruçla geldi bereket gün be gün
Mümine oldu bu ay bayram düğün
Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum.
Saygın! Nefsine uyma, sen hayrı yay
Ayların sultanı, rahmeti bu ay
İman edenler alır bu ayda pay
Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum.”
Müminler olarak bu ayın kıymetini bilelim, kendimizi manen geliştirelim, ahlakımızı olgunlaştıralım,
sevgimizi, saygımızı artıralım. İkramımızı, yardımlarımızı Allah için
yapalım. Çevremizle, komşularımızla uyum içinde olalım ve herkesin
yaşayışına saygı gösterelim. Öfkeden, nefretten, şiddetten, gıybetten,
dedikodudan, hasetten, kinden uzak
duralım.
Bu ayda Kur’an’la iç içe olalım,
Sevgili Peygamberimizin hayatını
anlayalım ve yaşayalım. İbadetlerimizde kavileşelim, zamanımızı “zikirle, fikirle, şükürle” dolduralım.
Aile fertleri toplu olarak beraber namaz kılalım, oruç tutalım. Oruç nefsimizi temizler, ruhumuzu yüceltir,
merhamet duygularımızı geliştirir
ve bizi Hakka yaklaştırır. Oruç başlı
başına kurtuluştur.
Rahmet, bereket, mağfiret, Cehennem ateşinden kurtuluş olan bu
ayda bizlerde inşallah kurtuluşu yakalayanlardan oluruz. (Âmin)
Stuttgart’ın İş Dünyası MÜSİAD İftarında Buluştu
ÜSİAD Stuttgart´ın geleneksel hale getirdiği
iftar programına Stuttgart MÜSİAD Başkanı M. Ali Bulut ve yöneciler aynı zamanda
MÜSİAD Stuttgart`ın üyeleri,
T.C. Stuttgart Muavin Konsolosu
Berki Tuna Atala, ATGIAD,
TÜMSIAD, SELF, DESBİR´in
başkanları ve yöneticiler, IGMG
Württemberg Bölge Başkanı Ünal
Ünalan, DİTİB Eyalet Başkanı Er-
M
dinç Altuntaş, THY Stuttgart Müdürü Mustafa Doğan, Ziraat Bankası Şube Müdürü Erol Kandil, İş
Bankası Şube Müdürü Gökhan
Erkovan, yerel ve ulusal medya
temsilcileri katılanlar arasındaydı.
Davetlerine katılan üyelerine
ve misafirlere teşekkür konuşması
yapan MÜSİAD Stuttgart Başkanı
M. Ali Bulut; “katılımlarınızdan
dolayı hepinize teşekkür ederim”
dedi. Ramazanın önemine deği-
nen başkan; “birliğin, beraberliğin, kardeşliğin kısacası bütün güzelliklerin hepsini bu ayda görmek mümkün diyerek herkesin
Ramazanını tebrik ederim” dedi.
Başkan M. Ali Bulut üyeleri ile
birlikte “Stuttgart`ın iş dünyasını
11-14 Ekim tarihleri arasında İstanbul`da MÜSİAD İstanbul tarafından organize edilecek olan
Ticaret Fuarına herkesi davet ediyorum” dedi.
HAYAT
Hacı Öztürk`ün Ceketi!
Bir Cuma günü Cuma namazındayız. Ömer Altıntop abinin
oğlu Abdulkadir de işten Cuma`ya
gelince ceketini şapkasını metresini bir köşeye bırakıp namazı ede
ettikten sonra acele işe gidince eşyası camii de kalmış. Biz de bir kaç
arkadaşla camide oturuyoruz. Bazı
arkadaşlar Hacarabı soruyor.
Uzun zamandır camiye gelemediği
için. Tam o sırada Ömer abi içeri
geldi ve Abdulkadir`in ceketi şapkası varmış dedi. Hacı Öztürk eşyaları verdi. Ben de asılı iş elbisesine benzeyen ceketi Ömer abiye
verdim. Daha sonra evlere dağıldık. Bir telefon geldi baktım Hacı
Öztürk. Meğerse Ömer abiye verdiğim ceket Hacı Öztürk`ünmüş,
ve cebinde evin anahtarı varmış,
hanımı ile dışarda kalmışlar. Daha
sonra Hacı Öztürk`ün oğlu işten
eve gelmiş ve kapıyı açmışlar. Az
kalsın adamı dışarda bırakıyorduk.
Dertlerimiz Hepimizin Derdi!
Selamların en güzeli olan ALLAH’ın selamı, rahmeti, bereketi,
hidayeti mağfireti ebedi ve daima
üzerinize ve bütün Müslümanların
üzerine olsun.
Hayatımızda hesabını vereceğimiz ve boşa geçirdiğimiz zamanlarımızda yapılan hataları, küçük veya büyük farketmez ya göremiyoruz, ya da hala işin ciddiyetinde
değiliz. İnsanoğlu şu dünya denen
imtihan mekanını tarumar etmiş
yaşanmaz hale sokmuştur. Çıkar
kavgaları yüzünden nice mazlumun mağdurun sabilerin kanı dökülmüştür.
Bu sebepten kardeş kardeşin
kanını bile dökmeye yetmiştir. Artık çıkarlar menfaatler en ön planda çıkarak, nice sağlam ve yıkılmaz görünen devletler bir bir yıkılıp gitmiştir. Dava, din, saygı, sevgi, hatır, tanıdık gibi kavramlar
dilde söylenir oldu. Fakat dert bir
değilki. Biz başörtüsü ile uğraşırken bizden sandıklarımız tesettür,
moda kadın hakları derken bir de
baktık ki kadınlarımız tesettürden
çarpıtarak çıkmış bile. Kabul etsek
de etmesek de kadınlarımız tesettür demeye bin şahit bir halde sokaklarda rahatça dolaşıyorlar. Artık güven ve birbirimize inancımız
tamamen tükenmek üzere. Ortaya
bir senaryo atılıyor ve Müslüman
ise bu işe figüran oluyor. Onlar da
pazarını kurup malı götürüyor.
Daha sonra ne oluyor? Tesettür
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 21 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
M. Salih AYDIN
[email protected]
Hacarabın Serüvenleri 58
moda adı altında tesettürden çıkarılan Müslüman kadın tamamen
giyiminde modacılara teslim oluyor. Pekalâ İslamın emrettiği tesettür nerede? İslam tevhid dinidir.
Aksini iddia eden varsa söylesin.
Evet gelelim meselenin ana hedefine. İnsan dünyada yaşayan canlıların içinde en zor büyüyen ve olgunlaşması zaman alan bir varlıktır. Hayatını yaşadığı her yaşın kıymetini bilerek İslam`a ve insanlığın gerektirdiği gibi yaşayarak, aklını ve tecrübesini de bu işte kullanarak yaşarsa ve bir de kul olmanın hazzını tadarsa, dünyada da
ahirette de en mesut bahtiyar insan olur. ALLAH-u tealânın izni
ile, ne hayır ve güzellikler istiyorsan bizleri yaradan RAB' bil aleminden iste. O kulunun istediklerini hiç bir zaman geri çevirmez,
ama er ama geç isteklerin yerine
gelir. Tek biz istemeyi ve kul olabilmeyi bilelim. Her olayın, güçlülüğün, güzelliğin, bir hikmeti var,
O'nun katında. Sen daima hayırlı
olanı iste. Belki senin istediğin şekilde değilde imtihan ile verecek
Mevla. Öyle ise hamdet ve sabret.
Niçin küçük bir diken acısı hissettiğinde feryadı fiğan edersin.
RABB'ine iltica et. Nefsin peşine
takılıp gitme. Nefsini de terbiye olmaya ve itaate çağır. Eğer ben bütün bunlara tabi oldum diyorsanız.
O zaman ALLAH imanınızı daim
etsin. Gelelim insanların birbirleri
ile dayanışmasına. Dünya Müslümanları hala işin acilliğini anlayamadı. Vicdanım kanıyor.
Fakir fukara ve orta gelirliler ellerinde yeterince olmadığı halde
elinden gelen yardımı yapmaya çalışırken bu ümmetin zenginleri
nerede? Kimisi hanımı modayı
sevdiği için moda evi satın alıyor,
kimisi altın kaplama banyo yaptırıyor, kimileri de yatlarda vesair
cink atıyor! İstisnalar kaideyi bozmaz.
Evet! Vicdanlarımızı körelttik
önce dededen nineden başlıyarak
sonra anne babalarımızı dışarı atarak, devam ettik, şimdi de yavrular
atılıyor, vicdansız ebeveyn tarafından yavrular öldürülür oldu. İnsanlarda vicdanlar köreldi, adam
sende banane Afrikadan, Asyadan
dibimdeki komşuma hatta akrabama eyvallah demem diyor.
Evet! Vicdanlar dumura uğradı
uğratıldı ey vicdan neredesin gel
artık.
Bu masumların sokaktaki bir
köpek kadarda mı haysiyeti yok
insanlık adına yardıma çağırıyorum. Öyleki din ve ırk ayrımı yapmadan insanlar yardımlaşsa dünyada bir tek aç insan kalmaz. Ama
nerde insan, insan olmayı bir türlü
beceremedi.
Sadece bu konuda mı?
Daha nice konular var işlenecek.
Müslüman kardeşlerimin dikkatine.
İtikat konusunda hepimizin bir
çok hataları var.
İnsanoğlu yaratıldığından beri
nice hatalarla dolu bir hayat yaşadı.
Kimileri yaptığı hataları kendinde
aynanın aksetmesi gibi gördü.
Kimileri de inatla hataların üzerine giderek hem kendini hem de
bazılarını yaktı. Her zaman dediğimiz gibi.
Hayat insanın en büyük serma-
özel köşe
yesi iken değersiz bazı şeyler için
harcayıp kendini de harcadı. Izdırap ve acıları sanki mıknatıs gibi
çekerek hem kendi hayatını hem
başkalarının hayatını zehir etti.
Acaba diye kendimize bir soru
sorsak arkasından ne çıkar dersiniz.
İslamı bilmediğimizden bütün
başımıza gelen olumsuzluklar.
İtikadi inancımızı tam bilelim
ki Amelimizi doğru yapalım.
Öyle ise İslam itikadı ve ameli
olarak öğrenelim.
O zaman göreceğiz ki bir çok
yerde hatalar vermekteyiz.
İslam inancı çok ince ve nazik
bir zemin de durur.
Mesela sevgi konusunda RABB'
imden fazla kimseye sevgi veremem çünkü bu mülkün sahibi, ve
bizim de sahibimiz ancak O'dur.
Öyle ise küçük işlerle değil
ufuktaki geleceğe ve geleceğinde
ALLAH’ ın emri olduğunu bilerek
sadece O’na odaklanacağız.
Gerisi verilen görevleri yapabilmektir.
Öyle ise kul olmayı bileceğim.
Kul olabildim mi diye kendimi
sorğulayacağım?
İşte o zaman bütün hazineler
senindir.
Bütün bunları niçin yazıyorsun
diye bir ses geliyor kulağıma.
Evet şunun için yazıyorum.
Binlerce insan yatırlardan ziyaret
yerlerinden hatta ismen uydurulmuş mezarlardan medet umuyor.
Ey Müslüman dediğim gibi çara
ALLAH‘ a katıksız imandan geçer
gerisi boş. Ömrünüzü boş olan işlerle geçirmeyin.
Şu Mübarek Ramazan ayını hayırla yadedelim.
Onun verdiği fırsatları değerlendirelim.
Bol, bol tövbe edelim, bütün
açık ve gizli günahlarımız için ALLAH’a sığınalım.
Sahi bu ramazan tövbemizin
başlangıcı niçin olmasın.
Gelin kul olmanın hazzını duyalım sadece kalbimizde değil en
kılcal damarlarımızda dahi hissedelim.
ALLAH c.c. Ramazanımızı bütün ümmete hayırlı eylesin.
Fitr bayramımız bütün ümmete
mübarek olsun.
ALLAH’ a emanet olun muhterem dostlarım.
Selam ve dua ile.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 22 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433
bulmaca
Download