57. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd

advertisement
ATiB’de Avrupa’ya Göçün
50. Yıl Sempozyumu Yapıldı
Türk Hava Yolları İstanbul-Köln
Hattının 40. Yılını Görkemli Bir
Şekilde Köln Filarmoni’de Kutladı
Hayat
IGMG’nin Yeni Genel 16
08 Başkanı Kemal Ergün 17
15
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
OKUSAN
Avrupa’daki Kitapçýnýz
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 06142-793 0770-71 . Fax: 06142-793 0772
Mobil: 0157-83555560-61 . [email protected]
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 57 · Yl/Jahre: 8 · Mays / Mai 2011 / Cemaziye`l Ahir 1432
www.okusan.eu
Göçün 50. Yılı
IGMG Hadsch-Umra Reisen
GmbH Hacc 2011 Hazırlık
Çalışmaları Tamam
ENERGY
Enerji
İçeceği
25
Damaklara
12
Serin Susuz Yüreklere Su Serpin
Bir
İslam’da
Hakikât
Ruhban
Tat
Çplak
Sipariş İçin: 0179-9705472
E-Mail: [email protected]
23
“MÜSİAD Nürnberg” Hof’lu İşadamlarını Biraraya Getirdi
Snf
Yoktur
Dr. Yusuf IŞIK
Ben
Müezzine
Güveniyorum
5 Mahmut AŞKAR
11 Selma ÖZTÜRK
27 M. Salih AYDIN
Hacarabn
Serüvenleri
44
29 İlhan BiLGÜ
“İslam
Tartşmalar”
nn
Kültüralist
Yönü
13
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
Göçün 50. Yılı
Sevgili dostlar!
İçerisinde bulunduğumuz tarihler önemli kavşak noktalarını işaret
etmektedir. Türkiye`den göçün 50.
yılını idarak ettiğimiz şu günlerde
çeşitli platformlarda bu konu ile
alakalı sempozyum ve konferanslar
düzenlenmektedir. Bu sempozyum
ve konferanslarda cılız da olsa bir
şeylerin çözümü noktasında önerilen sunulsa da maalesef bunlar güdük kalmaktadır. Çünkü maalesef
sanki buralarda argo tabiriyle kendimiz çalıp kendimiz oynamaktayız. 50 yıl gibi uzun ve önemli bir
sürede katedilen mesafenin ne durumda olduğu gözönündedir. Başlangıcından bugüne yaklaşık 3,5
milyona varan bir nüfus ile bulunduğumuz ülkede maalesef işgal ettiğimiz konumların ne hakkını verebildik ve ne de bu hakları alabilmek
adına yapılan çalışmalarda hak edilen başarıları sağlayabildik.
Bu süreç içerisinde zaman zaman fikri ayrılıklar zaman zaman
mezhebi ayrılıklar bütünlüğümüzü
oluşturmamıza engel teşkil etti. Kimileri kendilerine yer edinebilmek
adına kendi insanını satmayı caiz
saydı, kimileri benden başkası buralarda olmasın diye hertürlü entrikayı çevirdi ve arada müthiş bir
boşluk oluşup birbirimize düşmanca bakmaya başladık. Buna bir de
zaman zaman Türk Resmi Makamlarının gereksiz itici tavırları da eklenince birbirimizi dinleme ihtiyacı
hissetmeden kamplara ayrıldığımızın farkına bile varamadık. Aynı binanın her katında mescidler açtık
ama birbirimizin mescidine gitmeyip birbirimizi dışladık. Aynı binada lokaller açtık ama birbirimizi davet edeceğimize kör bir inatla düşman kesildik.
Belki bunları ilk zamanlar Türkiyenin kendine has ortamının etkisinden kurtulamadığımız için yaptık ama şöyle bir geriye dönüp baktığımızda neler kaybettiğimizi daha
hala anlamış değiliz.
İlk gelenler belki biraz birikim
yapıp geri dönme adına buralarda
bulundular ama sonra bunun böyle
olmadığı anlaşılınca kendi çevremizi oluşturmaya çalıştık. Belki Türkiyeden gelirken insanımızı biraz
da olsa bilinçlendirerek gönderselerdi biraz daha farklı olurdu diye
düşünüyoruz.
Türk insanının kendine has alışkanlıkları buralara da sirayet edince
ilk zamanlar çok sıkıntı çekilmedi
ama zamanla kalıcı olunacağı anlaşılınca her dönemde olduğu gibi bazı politikacilar kendi konumlarını
güçlendirmek adına ırkçı söylemlere başvurmaktan geri durmadılar.
İlk zamanlar Almanya`nın ekonomisine lokomotif katkısı yapan göçmen işçiler ne hikmetse lokomotif
düzlüğe çıkınca sorun olmaya başladılar. Geri dönmeleri beklenen
göçmenler aileleri ile buralara yerleşmeye başladılar ve onların çocukları buralarda yetişip büyüklerinin sıkıntı çektikleri pekçok meseleyi halleder hale geldiler. Belli bir
zaman
teşvikler
verilerek
Türkiye`ye geri dönülmesi için
kampanyalar yapıldı. Kısa dönemli
de olsa bunda başarı sağlandı ama
bakıldı ki bunun da faydası olmuyor o zaman insanları bıktıracak uygulamalara geçildi.
Bu girişi niye yaptık; belki kısa
bir göç bilgilendirmesi gerekiyordu. Geçmiş geçmişte kaldı artık
bizler ve burada bulunan neslimiz
bugüne ve geleceğe daha güvenli
nasıl bakarız onun hesabını yapmalıyız. Bazı artniyetli kişiler ne yapmak isterlerse istesinler bizler çocuklarımızı buralarda en iyi şekilde
yetiştirmeli sadece ailesine değil
bulunduğu topluma en yararlı olması için ne gerekiyorsa yapmalıyız.
Okullarında artniyetli öğretmenlerin yaptıklarını yanlarına bırakmayıp resmi kanallardan ne yapılması gerekiyorsa yapmalı gerekiyorsa çocuklarımıza özel öğretmen-
ler tutup okuldaki kötü niyetli öğretmenlerin yapmaya çalıştıkları
eksiklikleri tamamlayıp çocuklarımızı en başarılı hale getirmek için
elimizden gelen her türlü imkanı
kullanmalıyız.
İşveren konumundaki insanımız
teşkilatlanarak kendilerine çıkarılan
engelleri bu şekilde aşmaya çalışmalıdır.
Bizler artık bu toplumun yadsınamaz bir parçasıyız. Bazı artniyetli politikacılar istemese bile bizler
burada kalıcıyız. Evlatlarımız bu
toplumun geleceği için çok önemli
bir yerdedirler. Bizler bu toplumun
geleceğinde söz sahibi olmalıyız.
Kendi dini ve milli değerlerimizden
taviz vermeden bunu yapabilmeliyiz. Buna kim engel olmak isterse
istesin her türlü demokratik ve anayasal hakkımızı sonuna kadar kullanabilmek için elimizden gelen her
şeyi yapmalıyız. Bunu yaparken
içimizde bulunan ayrık otlarını temizleyip temiz bir toplumun devamı için her zaman temiz kalmak
için çaba sarfetmeliyiz.
Sevgili dostlar!
Ostern tatili döneminde 4 günlük
bir program dahilinde otobüsle
Bosna gezisi yaptık. Biraz yorucu
geçse de yolculuğumuz inanın ki
görülmeye değer çok güzel birmemleket Bosna. Özellikle de Mostar. Tabiki gittiğimiz diğer şehirler
de güzeldi ama Mostar ayrı bir güzellikte bir şehir. Bizim tavsiyemiz
imkanlarınızı gözden geçirip özellikle de Nisan ayları döneminde buraları ailenizle birlikte veya gruplar
halinde ziyaret etmeniz. Buranın insanları Türk insanını çok seviyor.
Yine 14 Mayıs`ta IGMG 4. Olağan Kongresi`ne katıldık. Çok güzel
bir ortamda geçen kongrede misafir
olarak bulunduk. İzlenimlerimizi
gazetemizin sayfalarında bulabilirsiniz.
Yine gazetemizde yeni bir sayfa
yayınlamaya başlıyoruz. Çocuk
[email protected]
sayfası beğeneceğiniz kanaatindeyiz. Çocuklar gözünüz aydın
diyoruz.
Not: Kýymetli büyüğüm Yavuz
Çelik Karahan Bey`in oğlu dünya
evine girmiştir. Evladımıza iki cihan saadeti diler Karahan ailesini
tebrik ederiz.
IGMG Genel Başkanlığına seçilen Kemal Ergün Bey`i de tebrik
ederiz. Cenab-ı Allah yar ve
yardımcısı olsun.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý
bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Mayıs - Mai 2011
Cemaziye`l Ahir 1432
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ,
Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aþkar,
Cengiz Þahbaz, Ayþe Akgün,
Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baský: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
sayfa 3
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
İslam Konseyi Başkanı'ndan
Kiliselere Birlik Olma Çağrısı
slam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya kiliselere, artan sekülerleşme eğilimine karşı beraber
hareket etme teklifinde bulundu.
Dinlerin zayıflamasının toplumsal
İ
değerlerin yok olmasına da neden
olduğunu söyleyen Kızılkaya, dini
cemaatlere dayanışma çağrısında
bulundu ve kiliselerle Müslüman
cemaatler arasında daha yoğun bir
diyalog talep etti.
Ali Kızılkaya dinin toplum için
önemine değinerek dinin günümüzde giderek daha fazla ihmal edildiğini söyledi. Dini cemaatlere dayanışma çağrısında da bulunan Kızılkaya, dini cemaatlerin hürriyetleri-
nin kısıtlanmasının kiliseleri de etkileyeceğini belirtti ve bu nedenle
bütün vatandaşlara beraberce müsbet bir mesaj vermenin zaruri olduğunun altını çizdi.
Bu değişim için kiliselerle Almanya'da yaşayan Müslümanların
daha yoğun ve eşit statülerde bir diyalog içerisinde olmaları gerektiğini söyledi.
Papa 16. Benedikt'in bu yönde
çok ciddi bir adım atmamış olduğu-
Omerika: “Almanya’nın Yeni
Bir Kimliğe İhtiyacı Var”
slam bilimci Dr. Armina Omerika İslam’ın anayasa hukuku tarafından tanınan bir din olmasını istedi. Omerika Cicero Online’da yer alan röportajında Almanya’nın yeni bir kimliğe ihtiyacı olduğunu da ifade etti.
Sözkonusu yeni kimliğe, farklı etnik
kökenler, çok dillilik ve Almanya’da sadece tarihi kökleri olan dinleri değil, diğerlerini de kapsayan çok dinliliğin dahil
olduğunu ifade eden Omerika, eskimiş
kültür ulusu kavramının yerini, demokratik hukuk devletinin ve Alman anayasasının esaslarını temel alan, siyasi toplum kavramının alması gerektiğini belirtti.
Ruhr Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Omerika, Almanya’da başka bağlamlarda yürütülen tartışmalardaki ciddiyet ve
entellektüel düzeyin, konu İslam ve entegrasyon olduğunda ortadan kaybolduğunu da vurguladı.
İşçi alımının ilk yapıldığı 1961 yılından bu yana İslam’ın Almanya’nın parçası olduğunu düşünen Omerika, “O zamandan beri şehir ve köylerin günlük
hayatında İslam var. Bu tarih herşeyi ile
savaş sonrası demokratik Almanya’nın
İ
sayfa 4
tarihinin de bir parçası. Hali hazırda
Köln gibi büyük şehirlerde 18 yaş altı
gençlerin yüzde 50’si göçmen kökenli
ve sayıları sürekli artıyor” tespitinde bulundu.
Bu bağlamda Federal İçişleri Bakanı’nın İslam’ın Almanya’nın bir parçası
olup olmadığı, ayrıca Almanya’nın geleceğinin de parçası olması ve ne şekilde
olması gerektiği soruları ile kendi içinde
hesaplaşması lazım geldiğini ifade eden
Omerika, bu sorunların diyaloğun devamı için belirleyici olduğunu vurguladı.
Omerika ayrıca, Bakan’ın Almanya’da
İslam ve Müslüman gerçekliği ile yüzleşmesini arzu ettiğini dile getirirken, bu
konular üzerine gerçekten düşünüp düşünmeyeceği ve iştigal edip etmeyeceğini zamanın göstereceğini ifade etti.
Almanya’daki Müslümanlara da çağrıda bulunan Omerika, İslam düşüncesinin gelişmesi ve Alman toplumuna daha
güçlü bir katılım sağlamalarının gerekli
olduğuna değinirken, bunun uzun vadede Almanya ve Avrupa’daki İslam imajının değişimini beraberinde getireceğini
söyledi.
Federal İçişleri Bakanı Hans-Peter
Friedrich’in (CSU) Almanya’da İslam
hakkındaki açıklamalarını da açık bir
dille eleştiren Dr. Armina Omerika, Bakan’ın özellikle İslami cemaatlerle “güvenlik konusunda işbirliği” bağlamındaki açıklamasını eleştirdi. Berlin’de yapılan DIK toplantısının ardından konuşan
Omerika, Alman İslam Konferansı’nın
(DIK) devletin yeni güvenlik politikalarında bir enstrüman olarak kullanıldığı
izleniminin oluştuğunu, durum böyle ise
bununla mücadele edeceklerini belirtti.
Omerika, böyle bir işbirliğinin Müslümanlar arasında da çok zararlı olacağı ve
ayrıca hiç de entegrasyonu destekleyici
bir unsur da olmadığını vurguladı.
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
nu da belirten Kızılkaya, 16. Benedikt'in 2006'da Regensburg'da yaptığı konuşmada Efendimiz'e (s.a.v)
hakaret ettiği için aldığı eleştirilerden sonra dikkate değer bir yakınlaşma çabasının olmadığını söyledi.
Kızılkaya Papa 2. Johannes Paul
hakkında övücü sözler sarfetti ve
2001'de Şam'daki cami ziyareti ile bir papa tarafından gerçekleştirilen
ilk cami ziyareti- önemli bir mesaj
göndermiş olduğunu söyledi.
Çocuk Yuvalarında Din
Eğitimi Üzerine Araştırma
Berlin’de Tanrı'ya İsa, Arabistan’da Allah ve Tayland’da Buda
denir.” Bu sözleri küçük bir çocuk Thübingen Üniversitesi’nin
Almanya genelinde yaptığı “Çocuk yuvalarında kültürler ve dinlerarası eğitim” konulu araştırma çerçevesindeki bir röportajda söylerken, bu ifadenin çocukların daha henüz yuva döneminde dini sorunlarla ilgilendiklerinin bir kanıtı olarak görülebileceği belirtildi. Çocuk
yuvalarındaki eğitimciler açısından ise, çocukların dini konulardaki
eğitimlerini daha küçük yaştan itibaren yetkin bir şekilde sağlama ihtiyacının giderek büyüdüğü kaydedildi.
Thübingen Üniversitesi’nin Almanya genelinde yaptığı “Çocuk
yuvalarında kültürler ve dinlerarası eğitim” konulu araştırmayı yürüten Prof. Dr. Albert Biesinger, Dr. Anke Edelbrock ve Prof. Dr. Friedrich Schweitzer, çocuklara yönelik İslami bir eğitimin eğitimciler tarafından ancak istisnai durumlarda uygun görüldüğü tespitinde bulundu. Araştırma çerçevesinde yapılan ankete göre çocukların İslam dinini öğrenmeleri gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 17. Çalıştıkları
eğitim kurumlarında İslami içerikli konuların anlatıldığını belirtenlerin oranı ise yalnızca yüzde 3. Eğitim kurumlarında çocukların
Kur'an’daki hikayelerden ise nerdeyse hiç haberleri yok. Aynı şekilde
İslami ibadetlerden de çocukların haberleri olmuyor. Camileri görmek
amacıyla ziyaret düzenleyenler sadece bir istisna teşkil ediyor. Müslümanların bayramları da tanınmıyor. Tanınsalar da dini bayram oldukları pek bilinmiyor.
“domradio.de” internet sitesine konuşan Prof. Albert Biesinger
“Çocukların dini tanıma hakları vardır” derken, eğitimcilerin yetiştirilmesi aşamasında acil bir şekilde Hristiyan ve Müslüman çocukları
arasında dinlerarası diyalogu sağlayacak bir modül geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca çocukların daha henüz çocuk yuvalarında sadece farklı kültürlerle değil, aynı zamanda dini farklılıklarla da karşılaştıklarını söyleyen Biesinger, “Bir çocuk domuz eti yemiyor veya
evinde dindar yetiştirilmeyen başka bir çocuk yuvada noelin nasıl kutlanacağını öğreniyor” dedi. Uzmanlar günlük hayatları içerisinde çocuklara dini konularda yapılacak dayatmaların olumsuzluklara ve önyargılara neden olabileceği uyarısında bulunuyor.
“
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Dr. Yusuf IŞIK
İslam’da Ruhban
Sınıfı Yoktur
Ýbadet, tövbe; kilise,
havra, papaz ve haham
gibi unsurlara baðlý
veya bunlarla kayýtlý
deðildir. Ýslâm’da
önceden kabul edilmiþ
hiçbir maddî veya
manevî imtiyaz ve
yetkisi olmaksýzýn, bir
takým din hizmetleri ve
din bilginleri ve
öðreticileri vardýr.
Hýrýstýyanlýktaki gibi
kilise teþkilâtý ve
Allah’ýn veya Peygamberin vekili durumunda
râhip ve papaz sýnýfýna
benzer bir din adamlarý
zümresi yoktur.
Kimse kimsenin
günahýný kaldýramaz,
sevabýný alamaz.
Kimse kimseyi dinden
çýkaramaz, kendisi
inanmadýkça dîne dahil
sayamaz.
slâm Dîninde Allah ile kullar
arasýnda dünyevî ve uhrevî
imtiyazlarý / yetkileri bulunan,
Allah’ýn vekili gibi hareket ederek
istediðini lânetli ve günahkâr îlân
edip,
istediðine
günahlarý
baðýþlayarak cennet vaad edebilen bir
ruhban sýnýfý yoktur.
Allah ile kul arasýna kimse
giremez. Toplu yapýlan ibadetler,
ibadet yerleri, toplu ibadet þekilleri
olmakla beraber, mutlak manada hiçbir ibadet, ibadet edecek olandan
baþka birinin aracýlýðýna, karýþmasýna
veya ille de (Hac müstesna) belli bir
yer þartýna baðlý deðildir.
Ý
Meselâ namaz kýlmak için bütün
gökyüzü bir müslümanýn kubbesi,
yeryüzü de secde yeridir; kendi
baþýna, temiz olmak þartýyla her yerde
namazýný kýlabilir. Oruç da son derece
ferdî ve þahsî bir ibadettir; bir
baþkasýnýn müdahelesine, yardýmýna
ve aracýlýðýna ihtiyaç yoktýr.
Ýbadet, tövbe; kilise, havra, papaz
ve haham gibi unsurlara baðlý veya
bunlarla kayýtlý deðildir. Ýslâm’da
önceden kabul edilmiþ hiçbir maddî
veya manevî imtiyaz ve yetkisi
olmaksýzýn, bir takým din hizmetleri
ve din bilginleri ve öðreticileri vardýr.
Hýrýstýyanlýktaki gibi kilise teþkilâtý
ve Allah’ýn veya Peygamberin vekili
durumunda râhip ve papaz sýnýfýna
benzer bir din adamlarý zümresi
yoktur.
Kimse
kimsenin
günahýný
kaldýramaz, sevabýný alamaz. Kimse
kimseyi dinden çýkaramaz, kendisi
inanmadýkça dîne dahil sayamaz.
Ýmanýn ve inkârýn þartlarý bellidir.
Herkes kendisi bunlardan birisini seçer ve iktisâb eder. Zerre kadar hayýr
iþleyen de, kötülük yapan ve günah
iþleyen de karþýlýðýný Allah’tan bu
dünyada ve öte dünyada görecektir.
Hesap gününde herkesin hesabý tek
tek görülecektir; kimsenin kimseye
faydasý zararý bahis konusu deðildir.
Ancak Resûl-i Ekrem (s.a.v), bu
dünyada her vesileyle yaptýðý gibi,
hesap gününde de Rabbinden ümmeti
için baðýþlanma dileyecektir. Sorumluluk, ceza ve mükâfât tamamen ferdîdir. Müslüman mütevekkildir, yani
tüm sorumluluklarýný yerine getirdikten sonra neticeyi Allah’a havale eder.
Müslüman kadere (herþeyin
Allah’ýn takdiri içinde bulunduðuna,
hayrý ve þerri yaratanýn Allah
olduðuna) inanýr ve onun için Allah’a
tevekkül eder. Yani aklýnýn erdiði,
gücünün yettiði kadar meþrû ölçüler
ve usuller dahilinde bir iþin olmasý,
bir neticenin alýnmasý için sebeplere
tevessül eder; çarelere baþvurur; fakat
kesin sonucu Allah`a ýsmarlar, mutlaka olacak veya olmayacak diye
demez, neticeyi O’ndan bekler.
Baþarýlar
karþýsýnda
kerameti
kendisinden bilmez, Allah’ýn lûtfu,
baðýþý sayar, hamd ve þükür eder.
Umduðundan farklý ve kötü
neticeler ve tecellîler karþýsýnda da
paniðe kapýlmaz, ümitsizliðe düþmez.
“Allah böyle takdir etti” der ve
sabreder. Cenab-ý Hakk`ýn lütuf ve
baðýþý eseri olan imkân ve iyilikler
karþýsýnda
sabretmek,
yokluk,
imkânsýzlýk ve çileler karþýsýnda
þükreder. Bunlara da (veya asýl
bunlarý) birer lütuf ve baðýþ kabul
etmek þeklinde daha yüksek bir îman
ve feragat ahlâký sergileyen, mânevî
mertebesi yüksek müslümanlar da
yetiþmiþtir.
Dünya hayatý gelip geçicidir,
ebedî olan âhiret hayatýdýr. Ýnsan
dünyaya, ebedî hayata bir hazýrlýk ve
imtihan yeri olarak getirilmiþtir. Bu
bakýmdan bu dünya ve onda mevcut
kýymet ve güzelliklerin ancak nisbî
bir deðeri vardýr. Ne dünyanýn
kendisi, ne dünya hayatý ve ne de
dünya ve hayat içindeki baþka þeyler,
birer gaye deðerindedir.
Gaye, Allah’ýn rýzasýný kazanmak
ve “gaye-hayat”, ebedî ve Ýlâhî mükâfat yeri olan cennetteki hayattýr.
Kalbinde en küçük (bir miskal) bir
îman kýrýntýsý bulunan mü’minler,
cezalarýný çekerek arýndýktan sonra
cehennem ateþinden kurtulup cennete
gireceklerdir. Bu bakýmdan dünyayý
kendi haline býrakarak (terkederek)
ömrünü kendi baþýna ibadetle geçiren
müslümanlar da görülmüþ olmakla
beraber, Peygamberin ve Sahâbenin
hayatýnda veya Kur’an-ý Kerîm’de
dünya
hayatýndan
vazgeçmek,
evlenmemek, sorumluluk almamak,
iþ tutmamak, bütün zamaný namaz,
oruç, tesbih ve zikirle geçirmek
þeklinde bir emir ve örnek yoktur.
Olgun bir mü’min, her iþine
Besmeleyle baþladýðý, her iþinde ve
her davranýþýnda Allah’ýn rýzasýný
gözettiði,
Peygamberin
örnek
yaþayýþýný gözönünde bulundurduðu,
kýsaca her anýnda ibadet þuuru içinde
olduðu için, bütün meþguliyetleri
ibadet hükmündedir. Buna raðmen elbette ibadet olarak belirtilmiþ
buyrulmuþ olanlarý da farzý, sünneti,
nafileleri ile yerine getirecektir. Bu
durumda dünya hayatýnýn gerektirdiði
meþguliyet
ve
mes’ûliyetleri
terketmek gerekmez.
Ýslâm Peygamberinin yaþayýþýnda
en çok ibret alýnacak husus, bu
dünyada Peygamber ve Devlet
Baþkaný olarak hayatýný, dünya
þartlarý içerisinde, diðer insanlar gibi
yaþamýþ olmasýdýr.
-” Benim çektiklerimi kimseler
çekmedi” buyurmuþtur. Gerçekten de
zulme uðramak, yurdundan göçe
mecbur býrakýlmak, harb etmek, yaralanmak, bir avuç müslümanla
birlikte, yok edilmiþ tehlikesini
apaçýk görmek, þahsî ve âilevî
hayatýnda iftiraya uðramak, evlât
acýsý çekmek ve benzeri gibi dünya
hayatýnýn herkes için mümkün
olaylarý, Onun da baþýndan geçmiþtir.
Ýnsanoðullarý içinde Allah’tan en
çok korkan ve Allah’a en kâmil
þekilde ibadet eden hiç þüphe yok ki,
O idi. Buna raðmen, ne býkýp tiksinerek, ne de ibadet gayesiyle dünya
hayatýnýn îcaplarýný terketmiþtir.
Ölünceye
kadar
bütün
sorumluluklarýný yerine getirmiþ ve
dünya þartlarý içinde uðraþmýþtýr. Bu
itibarla, müslümanlar için “hiç
ölmeyecekmiþ gibi bu dünya için,
yarýn ölecekmiþ gibi âhiret için”
çalýþmak vardýr.
Müslümanlýk miskinlik dîni
deðildir. Bir asra varmadan dünyanýn
yarýsýna hükmeder hale gelen
baþlangýçtaki Ýslâm dinamizmi ve
hükümdarlarýna bir nefer çilesi
yüklenerek, yalnýz siyaset ve
askerlikle deðil, medeniyyetin her
dalýnda akýl almaz baþarýlar
göstererek dünyanýn en âdil, en
devamlý, en insanî ve çaðlar içinde
her bakýmdan en büyük nizamlarý
kuran Osmanlý’nýn baþarýlarýný
dünyanýn üç kýtasý üzerinde gözönüne
aldýðýmýz zaman, Ýslâm’ý bir miskinlik, tembellik, atâlet felsefesi ve geri
kalmýþlýk sebebi olarak kaderci, tevekkülcü diye suçlamaya imkân
olmadýðý görülür.
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
sayfa 5
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
IGMG Eğitim Başkanlığı
2011 Yaz Okullarına Hazır
vrupa’da artık kalıcı olduğumuzun farkına varan zamanın
misafir işçileri, bugünün Avrupalı Müslümanları çocuklarının daha iyi eğitim alabilmesi için ellerinden
gelen gayreti göstermektedirler. Birinci nesile ne kadar müteşekkir olduğumuzu bize bıraktıkları eserlerden (cami, dernek v.s) anlıyoruz. Onların, nesillerimizin asimile olmamaları, kimlik ve kişiliklerinin bilinci ile yaşamaları için çok çaba sarf ettikleri aşikardır. Ardından gelen kuşaklar; tek başına caminin bir nesli yetiştirmeye yeterli olmadığının farkına varmışlardır.
Bundan dolayı camilerin yanısıra, çocuklarının kimlik ve kişiliklerinin
oluşturulabilmesi için gerekli eğitimlerin yapıldığı kurumları da açma çabası göstermektedirler. 50 yıl önce
Avrupa’ya göç eden, bugün kalıcı oldukları herkesçe kabul edilen insanımızın 4. nesil torunları dünyaya gelmiştir. Açılan bu kurumlarda yetişen
gelecek nesillerimiz, aldıkları eğitimlerle ve gerekli yönlendirmelerle,
kimlik kaygısı olmadan yaşarken, Avrupa okullarında ve üniversitelerinde
kendilerini kanıtlayarak, sosyal, ekonomik ve siyasi hayatta yerlerini alacaklardır.
A
sayfa 6
Bugüne kadar beraber yaşama ve
hareket etme yolunda çalışmalar yapan insanlarımız, bunun için mekanlar
açarak ve aydınlatıcı programlar düzenleyerek öz benliğini koruma ve yaşadığı topluma entegre halinde yaşamanın önemini anlatmaya çalışmışlardır. Bundan sonra da öncelikli olarak
nesillerin eğitimi çalışmalarını ön plana almışlardır.
“GELECEĞİMİZ”İN
EĞİTİMİ
Geleceğimiz olan nesillerimizin
eğitimi en önemli hedeflerimizden birisi olmak zorundadır. 50 yıllık göçün
40 yılını aşkın bir süredir Avrupa’da
faaliyetlerini sürdüren Milli Görüş
Teşkilatları, yeni nesillerin eğitimi hususunda gereken çalışmaları yaparak,
çocuklarımızın eğitimi için plan ve
projeler hazırlayıp bunları uygulamaya koymaktadır. Bunlardan bir tanesi
de “YAZ OKULLARI” çalışmasıdır.
Milli Görüş Teşkilatları 2011 yılı Yaz
Okulları ile ilgili, MYK Üyesi ve Eğitim Başkan Yardımcısı Sayın Ramazan Başlık’tan almış olduğumuz bilgileri özet olarak okurlarımıza aktarıyor
ve bir kez daha ”TATİL KURSLARI”
nın çocuklarımız için ne kadar önemli
olduğunu velilere bir uyarı olarak hatırlatmakta fayda görüyoruz.
“Avrupa’da çok kültürlü ortamda
yaşayan gençlerimizin kimlik sorunları olması doğaldır. Bu sorunları ortadan kaldırmak için hükümetlerin ortaya koydukları çözüm önerileri pek iç
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
açıcı değildir. Yıllardır bir çok sivil
toplum kuruluşları çocuklarımızın
kimlik sorunlarını ortadan kaldırmak
için çalışmalar yapmış, ama netice
olarak istenilen seviyeye ulaşılamamıştır. Çünkü, istenilen seviyede başarı elde edilmesinin vazgeçilmez tek
faktörü “çocukların müslüman olduklarını unutmamaları” dır. Önemli olan,
bu toplumsal yapı içerisinde müslümanların nasıl yer alması gerektiği hususlarıdır. İnançları yönünde İslami
kimlik sorunlarının halledilme noktasında çocuklarımıza olan yaklaşımımız, kendi ait olduğu dini ve kültürel
yapıyı muhafaza ederek, çok kültürlü
toplumlarda yaşamasını öğretmektir.
Çocuklarımıza bu eğitimler verilirken,
pedagojik ve didaktik yöntemler dahilinde, bilgi ufkunun şeffaf ışıkları,
inançlarından aldıkları ilahi kaynaklarla donatılmaktadır.
Yaz sezonu eğitimlerine başlamadan önce kurslara katılacak olan bay
ve bayan eğitimcilerle, hizmet içi eğitimler yapılarak, daha başarılı bir yaz
eğitimi için Yaz Okulları programının
dersleri ve müfredatı ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Yaz Okulları’nın organize ve eğitimleri için kadrolar oluşturulmuştur. Sağlıklı bir eğitim, ciddiyet, süreklilik ve özveri ister. İnsan
hayatının önemli bir kısmı eğitim kurumlarında geçmektedir. Dolayısıyla
insanın ruh ve inanç yapısı, eğitim kurumlarında almış olduğu bilgiler doğrultusunda şekillenmektedir. Çocukla-
rımızın bu kurslara yönlendirilmesi
kimlik ve kişiliğinin oluşması, toplumda sosyal bir yer edinmesi açısından oldukça önemlidir.”
DİNLENME VE EĞLENME
PROJELERİ
IGMG Yaz Okulları projesinin ana
gayelerinden birisi de, öğrencilerin
uygun ortamlarda dinlenmeleri ve eğlenmelerinin sağlanmasıdır. Kendi örf,
adet ve kültürüne dayalı eğlenme ve
dinlenme sanatı talebelere kurs dönemi içerisinde öğretilmektedir. Dinlenme ve eğlenme programlarında IGMG
Bölge Gençlik Teşkilatı ve Kadınlar
Gençlik Teşkilatı birimlerinden görevlendirilen arkadaşlarımızın yardım ve
destekleriyle organizeler yapılarak,
öğrencilerin en iyi şekilde memnun
edilmeleri için gayret gösterilmektedir. Öğrencilerin yaz kurslarına iştirakleri esnasında yeni arkadaş çevresinin geliştirilmesi sağlanmakta, birbirleri ile kaynaşmaları ve paylaşmaları
öğretilmektedir. On ay boyunca bulundukları bölgelerde okullara gitmiş
olan çocuklarımızın dinlenmek ve eğlenmek en doğal hakları olduğu için,
çeşitli sportif çalışmalar (futbol, voleybol, basket, yüzme, tenis v.b.) düzenlenerek turnuvalar ve geziler organize edilmektedir.
Eğitim Başkanlığı
Boschstr. 61-65
D-50171 Kerpen
Tel.: 02237-656 270
[email protected] · www.igmg.de
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
sayfa 7
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
öln’e ilk uçuşunu 1971 senesinde
gerçekleştiren
Türk Hava Yolları 40 senedir Ren nehri üzerinden yolcuları
İstanbul ve Köln’e taşıyor. Bu yıldönümünü görkemli birşekilde
Köln Filarmoni’de kutlayan THY,
1.500’ün üzerinde davetli ile birlikte muhteşem bir klasik konser
gecesi düzenledi.
Programa Türkiye`den Onur
konuğu Türk Hava Yoları Genel
Müdürü Temel Kotil, Yeşiller partisi NRW Eyalet Milletvekili Dr.
Arif Ünal, TC. Berlin Din Hizmetleri Müsteşarı Prof. Dr. Ali Dere,
ATiB Kurucularından Eski Genel
Başkan Musa Serdar Çelebi, BiG
Parti Genel Başkanı Haluk Yıldız,
Türkiyem Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Duran, THY Köln ve
Avrupa Reklam Müdürü İsa Al,
Türkiyeden Türk Hava Yolları Pazarlama ve Satış Başkanı M. Akif
Konar, Ziya Taşkent, İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Temsilcileri İbrahim Kaygısız, İlhan
Bilgü, Abdurrahman Dizman, TV5
Avrupa Koordinatörü Mustafa Macit ve ekibi, Alman Milli takımı ve
Fenerbahçe eski kalecisi Toni
Schumacher, THY Almanya sorumlularından Osman Nuri Hasırcı, Murat Gür, çok sayıda lisans ve
liyakat sahibi Alman misafirler,
Ditip Köln Merkez yönetim temsilcileri ve yaklaşık 1500 sanat sever
proğrama iştirak ettiler.
Dünyaca ünlü orkestra şefi ve
bestekar Betin Güneş’in şefliğinde
sahne alan ve konser öncesinde bir
ilk gerçekleştirilerek kurulan “Tur-
K
sayfa 8
Hayat
Türk Hava Yolları İstanbul-Köln
Hattının 40. Yılını Görkemli Bir
Şekilde Köln Filarmoni’de Kutladı
kish Airlines Chamber Orchestra”
davetlilere klasik batı müziğinden
Beethoven, Tschaikowsky ve Rossini‘nin yanısıra Cemal Reşit Rey
ve klasik İstanbul müziklerini sundu.
Geceye ev sahipliği yapan THY
Genel Müdürü Dr. Temel Kotil,
THY olarak tekrar bir ilki gerçekleştirdiklerini ve dünyada kendi orkestrası olan tek havayolu şirketi
olduklarını vurguladı. Orkestra Şefi Betin Güneş bu geceye özel bes-
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
telediği Türk Hava Yolları senfonisiyle birlikte 15. senfonisini klasik
müzik sevenlerine sunmuş oldu.
Turkish Airlines Chamber Orchestra’sında 24 ayrı ülkeden müzisyen
bulunmakta.
“40 yıldır uçtuğumuz bu güzel
şehir Köln’de muhteşem konserle
birlikte başarı hikayemizi taçlandırıyoruz” diyen Dr. Temel Kotil,
Köln’den yakın zamanda her gün 2
kere uçmayı hedeflediklerini kaydetti. Temel Bey’den plaket takdim
alan Köln Havalimanı Müdürü
Michael Garvens’de 40 yıldır başarılı birşekilde birlikte çalıştıkları
THY’den duyduğu memnuniyeti
dile getirdi. “Günlük iki uçuşu biz
de istiyoruz ve eminim yakın zamanda bu fikri hayata geçireceğiz”
diyen Garvens, özellikle business
yolcuların THY ile birlikte İstanbul üzerinden dünyaya açıldığını
ve bundan dolayı Köln Havalimanı
olarak duydukları memnuniyeti dile getirdi.
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Hanau İslam Cemiyeti Kurucularından, İlk Başkanı, Hessen Bölgesi’nin Mahmut Ağabeyi ve Bir Osmanlı Beyefendisi
Mahmut Kasalak Ağabey Rahmeti Rahmana Kavuştu
onyalı olan ve 64`lü yýllarda Almanya`ya geldiðinde Milli Görüþle tanýþan Mahmut Kasalak; o
günden bugüne kadar nerede Milli Görüþ
ile ilgili ve Hanau ile ilgili çalýþma varsa
onu görürdünüz.
Hanau`da Milli Görüþ denince ilk akla
gelen isimlerden biri idi Mahmut Kasalak
Aðabey. Hanau İslam Cemiyeti`nin kuru-
K
cularý arasýnda bulunan ve ilk
başkanlığını da yapan Mahmut Kasalak
Aðabey, pek çok badireli dönemde de
hem Hessen Bölgesinin ve hem de Hanau`nun koruyucu kalkanlarından biri olmaya devam etti.
Kendisine karşı yapılan her türlü haksızlık ve olumsuz tavırları bir olgun insan
edasıyla affeden ama davasına ve inandığı değerlere zarar vermek isteyenlere her
daim tavrını koyan Mahmut ağabey sadece Hanau`da değil son dönemde yaşadığı
Gelnhausende de kurulan cemiyetin hem
kurucuları arasında bulundu ve hem de
tecrübelerini buradaki idareci kardeşlerine aktarmaktan geri durmadı.
Özellikle gençlere karşı özel ilgisi olan
Mahmut Kasalak Ağabey; ilme karşı
okumaya karşı ilgisi olan gençleri gördü-
sayfa 10 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
ğünde çok memnun olur ve imkanları dahilinde bu gençlere her türlü desteği vermekten geri durmazdı. Bunun örneğini
cenazesinde konuşma yapan Prof. Dr. Talat Mesud Yelbuz ortaya koydu. 80`li yıllarda daha çocukken kendisine yaptığı nasihatler ve destekler sonucu okumaya karar verdiğini ve şu anda Profesör olarak
insanlara hizmet ettiğini dile getirdi. Benim bu konuma gelmemde özellikle
Mahmut Kasalak Ağabeyin katkısı
çoktur” dedi.
IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet
Ateş; “Efendimiz (s.a.v)in bir hadisini
konuşmasında hatırlattı: “Ölüm nasihattir” diye. Galiba senin son nasihatin de bu
oldu.
Hanau ve çevresinde giyimiyle, konuşmasıyla ve tavırlarıyla bir beyefendi timsali herkesin gösterdiği ilk isim Mahmut
Kasalak Ağabeydi. Mesleği terzi olduğu
için ve gerçekten de temiz ve güzel giymeyi sevip bunu da hem evlatlarına ve
hem de çevresindekilere örnek olarak tavsiye ettiği için “Bir Osmanlı Beyefendisi”
lakabını hakkediyordu.
Bir seferinde teşkilat çalışması için
Gelnhausen`e Hasan Damar Abi ile gittiğimizde Mahmut Kasalak Ağabey de orada idi. Hasan abi ile kucaklaştıktan sonra
şu konuşmalarına şahit olmuştum. “Hasan bey ben seni Allah için seviyorum.
Belki eskiden bazı meselelerde ters düştüğümüz olmuştur. Ama ben sana karşı
hiç bir art niyet beslemedim. Ve her zaman dediğim gibi sen o meselede haklı
idin. Allah senden razı olsun bizim yanlış
yapmamıza engel oldun” demişti. Hata
yaptığında özür dilemesini bilecek bir erdeme de sahipti.
Son günlerinde yatağa mahkum
şekilde evinde tedavi görürken IGMG
Onursal Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, Özel Kalem Müdürü Emrullah
Yayla, IGMG Hessen Bölge Başkanı
Mehmet Ateş ile birlikte ziyaretine gitmiştik. Yine o güler yüzü ve yine o bilge
tavrıyla bizlere nasihatlerde bulundu. Bu
sıkıntıların kendisine Allah`ın bir lütfu olduğunu ve hiç bir şekilde kimseye kırgın
olmadığını herkese hakkını helal ettiğini
söyledi.
Mahmut Ağabey bil ki cenazene katılan herkesin hep bir ağızdan söyledikleri
gibi bizler de sana haklarımızı helal ediyoruz. Sen bizlere hem yaptığın çalışmalarla ve hem de verdiğin nasihatlerle örnek oldun.
Son dönemlerinde oğlun Mustafa Ka-
salak çok istiyordu torunun Talha`nın
mürüvvetini görmeni ama kısmet değilmiş. İnşallah mürüvvetini bizler senin
adına gerçekleştireceğiz. Biliyoruz ki gözün arkada değil; hem evlatların ve hem
de seni örnek alan, yetişmelerine vesile
olduğun insanlar inandığın hak davanın
sancağını daima yukarılarda tutacaklardır.
Maalesef Milli Görüş Davasının çınarları birer birer Rahmeti Rahmana kavuşmaktadır. Dava Liderimiz Erbakan Hocamızın ardından yine büyüklerimiz sırasıyla emanetlerini teslim etmekteler. Biz biliyoruz ki; bu davaya hizmet edenler fanidir. Ama Allah ve O`nun davası bakidir.
Mahmut Ağabey; Cenab-ý Allah sana
rahmet etsin. Seni Efendimize komþu etsin. Efendimizin þefaatini senin üzerine
kýlsýn. O`nun kutlu sancağı altında cennette bizleri beraberce haşreylesin.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Mahmut AŞKAR
Hakikât Çıplak
“Siz bu durumdan
nice kitap konuları
çıkarırsınız” diyen
hocama;
-Ben buradan sadece ibret dersi alarak çıkıyorum” dedim ve ilave ettim:
-Hakikati görmek,
onunla yüzleşmek
isteyenler, giydirilmiş, örtülmüş, ambalajlanmış şekliyle değil, çıplak hâliyle tanış olmalıdırlar.
apıda bir müddet beklettikten sonra uzun muşamba
önlüğünü giymiş olarak dışarı çıktı. Beklettiğinden dolayı
özür beyan ettikten sonra kendisini
takdim etti. İnsanlarla ilk defa tanışırken, söylediklerine değil de, hareketlerine dikkatim odaklandığından, telafuz edilen isimleri o anda
unutuyorum veya duymuyorum.
Benim yaşlardaki bu mütevazi şahsın da ismini o anda hafızam kayıt
altına almadı veya oralık olmadım.
Fakat benden de aynı şekilde karşılık beklediğini anladığımdan, gecikmeden cevap verdim.
-Benim de adım, Mahmut Aşkar...
İsmini unuttuğum, fakat ömrü
billah simasını unutmayacağım
adam, bu fakirin ismini duyunca
bir hoş oldu... Merak ettiğiniz bir
insanı ummadığınız bir zaman ve
ortamda karşınızda görünce siz na-
K
sıl olabilirseniz, karşımdaki kişi de
o şekilde oldu:
-“Kitaplarınızdan tanıdığım sizi
çok merak ediyordum” deyince, bu
sefer de ben tatlı bir şaşkınlık geçirdim. Bizim gibi çok az okuyan
bir toplumda bir yazar için bundan
daha güzel iltifat ne olabilirdi ki...
İşinin erbabı adam, fazla zaman israf etmemek adına;
-“Siz bu durumdan nice kitap
konuları çıkarırsınız” dedi ve içeri
girdi.
Bana da, onu takip etmekten
başka seçenek yoktu zaten. Beton
ve ıslak zeminde önce diz boyu
çizmeleri giymem gerektiğini nazik bir dille söyledikten sonra önlüğü giymemde yardımcı oldu.
Plastik eldivenlerin ve ağız maskesinin yerini gösterdi... Eldivenleri
giydim, maskeyi taktım, heyecanımı metanetimle bastırmaya çalışırken, içerdeki havanın soğukluğu
kadar ağırlığı da üzerime çöküyordu. Kendisine asistanlık yapacağım
adam, bana ne yapmam gerektiğini
ve nasıl yardımcı olabileceğimi ayrıntılı bir şekilde anlattı. O, içinde
bulunduğumuz olağanüstü duruma
göre son derece rahat iken, ben son
derece gergin olmama rağmen bunu hissettirmemeye gayret ediyordum.
Hakikatı bilmek başka, onunla
yüzyüze gelmek, karşılaşmak başkadır... İşinin ehli, inanmış adam
besmele çektikten sonra yanyana
sıralanmış dolap kapaklarından birini açtı, takriben iki metre uzunluğundaki tahta kaplı hakikatın bir
ucundan da ben tuttum; onu çıplak
ve soğuk odanın ortasına yapılmış
olan yere yaklaştırdık. Hocam bir
taraftan bantla yapıştırılmış kapağı
açarken, diğer taraftan da bana işin
bu safhasında yapmam gerekeni
izah ediyordu. Nihayet kapak açıldı ve ben libassız hakikatle karşı
karşıyaydım. Her defasında değişik
kumaşlar ve renklerle örtülü hakikat şimdi “ilkgün”kü gibiydi: Çıplak! Sadece o ilkgün’de çığlık atarak kendinden haberdar eden hakikat, şimdi “songün”de ölü sessizliğine bürünmüştü. Şimdi çığlık
atanlar, onu yolcu edenlerdi...
Daha düne kadar geleceğe dair
planlar kuran, hesaplar yapan, hayalleri olan bir adamdı o... Dişiyle
tırnağıyla mücadele verdiği bir
ömür bırakmıştı geride... Şimdi ne
dişiyle tırnağıyla kazandığı dünya
malı, ne de en kıymetli varlığı evlatları, onu bu yolculuktan alıkoyamamışlardı. Gürlediği zaman etrafındakiler onun heybetinden titrerlerdi ama artık susmuştu bir kere
ve son kere... Sert ve keskin bakışları yetiyordu aslında herşeyi anlatmaya... Şimdi artık kapamıştı gözlerini bir defa ve açmamaya kararlıydı son defa!.. Balyoz gibi yumruklar şimdi düştüğü yerden kalkmıyordu artık... Herşeye diyecek
bir sözü, itirazı olan adam, şimdi ne
[email protected]
yapsan itiraz etmeyen, ses çıkarmayan, karşı koymayan ölü gibiydi
adeta...
Artık ne, “gibi” yakıştırmam, ne
de, “adeta” benzetmem, karşımdaki çıplak hakikatı örtbas etmeye
yetmiyordu! Hocamın ikazıyla irkildim:
-Mahmut Bey, şimdi de merhumu bana doğru kaldır ve suyu yıkadığım yerlerin üstüne tut!
O değerli dostun yerine, bir ara
kendimi yıkıyoruz zannettim: Hakikatın bu derecesini çıplak gözle
görmek, görebilmek: Ölmeden ölebilmek!... Bütün dünyalıklardan ve
dünyadan sıyrılarak diriyken ölmek... Korktum! Hazırlıksız ölmüş
olmaktan korktum. Toprağa gidecek olan kendi hakikatimin benden
bir cisim olduğunu anlayınca korktum, ölümden değil... Şimdi biz,
çıplak hakikatı bir daha, bir daha
yıkıyorduk.
-Mahmut Bey dedi hocam, “görüyor musun, müslümanlar yıkandıktan sonra yüzlerine nur geliyor.”
-Elhamdülillah...
Dünyaya ve dünyalıklara “songün”de elveda diyen hakikat, yine
“ilkgün”kü gibi anadan üryandı.
Doğduktan sonra bir parça beze sarılan insan, öldükten sonra da birkaç parça beze sarılmalıydı... Fakat
bu “ölen” hakikat değil, hakikatı
görmek içindi.
“Siz bu durumdan nice kitap konuları çıkarırsınız” diyen hocama;
-Ben buradan sadece ibret dersi
alarak çıkıyorum” dedim ve ilave
ettim:
-Hakikati görmek, onunla yüzleşmek isteyenler, giydirilmiş, örtülmüş, ambalajlanmış şekliyle değil, çıplak hâliyle tanış olmalıdırlar.
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 11
haber
u insanın en temel, zarurî ihtiyaçlarından biri. Sağlıklı yaşam için vazgeçilmez bir nimet. Bu temel ihtiyaca ulaşma noktasındaki gayretler de aynı zarurî ölçüde öneme sahip oluyor. Bu önemli konuda, IGMG Sosyal Yardım
Derneği Başkan Yardımcısı Mustafa
Uyanık ile “Susuz Yüreklere Su
Serpin” sloganı ile başlatılan Su Kuyusu Projesini konuştuk. Arkadaşımız Murat Kubat`ın röportajını sunuyoruz.
“Susuz Yüreklere Su Serpin”
sloganı ile başlatmış olduğunuz Su
Kuyusu Projesi hakkında kısaca
bilgi verebilir misiniz? Bu projenin
amacı nedir?
Dünyanın birçok yerinde kuraklık, kronik su kıtlığı, küresel ısınma,
yokluk ve imkansızlık nedeniyle suyun önemi gün be gün tüm ülkeler
için artarken, başta Afrika kıtası olmak üzere her gün yüzlerce kişi temiz suya ulaşamamakta ve yaşamını yitirmektedir. IGMG Sosyal Yardım Derneği yardımlarını din, dil,
ırk ayrımı gözetmeksizin su projesi
ile ihtiyaç sahiplerinin yüklerini hafifletmek, Afrika’daki bu kuraklık
dalgasına çare olmak, bir bardak su
için kilometrelerce yol kat etmek
zorunda kalan bedenlerin mesafelerini kısaltmak ve susuzluktan kurumuş yüreklere bir su damlası olabilmek derneğimizin amacıdır.
Su Kuyusu Projesi’ni hangi ülke ve bölgelerde yürütüyorsunuz?
Bu ülkeler ve bölgeler hakkında
bilgi verebilir misiniz?
IGMG Sosyal Yardım Derneği
Afrika ve Asya’daki ülkelerin birçok bölgesinde su kuyusu çalışmaları yapıyor. Özellikle Afrika’da su
ihtiyacı kendini daha çok hissettiriyor. Bazen aylarca yağmur yağmıyor, arasıra yağan yağmur ise kalıcı
olmuyor.
Derneğimiz tarafından su ihtiyacı
olan yerler uzmanlar tarafından tesbit edilmekte, suyun hijyenik olması için kuyuların üstü betonla kapatılıp el pompası konmaktadır. Bu
kuyulardan ortalama 500 ila 2000
kişi istifade ediyor. Bu kuyuların
derinliği 30 ila 90 metre arasında
değişiyor. Su kuyularından insanlar
istifade ettiği gibi, hayvanların da
istifade edebilmesi için su kuyularına aynı zamanda yalaklarda yapılıyor.
Halihazırda çalışma yaptığımız
ülkeler şunlar: Somali, Kamerun,
Nijer, Çad, Uganda, Benin, Etiyopya, Gana, Burkina Faso ve Moritanya’dır. Bu ülkelerde açılan su kuyu-
S
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Susuz Yüreklere Su Serpin
larının maliyeti 1.500 € ile 3.000 €
arasında değişmektedir.
Su kuyusu açtığımız bu ülkelerin
mağduriyetleri birbirlerinden farklıdır. Örneğin Somali on yıllardır iç
çatışmanın sonucunda dünyanın en
mağdur ülkesi olması hasebi ile,
Etiyopya ve Nijer gibi ülkeler ise
aşırı yokluk ve kuraklık nedeni ile
suya ulaşma noktasında ciddi sıkıntılar yaşamaktalar.
Su kıtlığının yaşandığı bölgelerdeki kıtlık, sıkıntı ne aşamada? Bu
sıkıntıyı biraz tasvir edebilir miyiz?
Afrika’nın çoğu bölgelerinde asıl
sıkıntı temiz suya erişimin imkansızlıktan dolayı zor olmasıdır. Temiz suya ulaşımın olmaması ishal,
kolera, tifo ve dizanteri gibi hastalıklara yol açıyor. İmkanların kısıtlı
olması ve yetersiz altyapı yüzünden
özellikle kırsal bölgelerde yaşayan
ihtiyaç sahipleri ciddi şekilde mağdur oluyorlar. Kadınlar ve çocuklar,
bir bidon su için kavurucu sıcaklığın
altında her gün kilometrelerce yürümek zorunda kalıyorlar. Bilhassa
çocuklar hergün temiz su getirmekle geçen günlerinden dolayı okula
gidemiyor.
Dünya üzerinde 6 milyar insanın
1.2 milyarı güvenilir içme suyundan
yoksun iken, 2.4 milyar insan da
sağlık koşullarına uygun suya erişemiyor. Temiz su yokluğunun yol
açtığı hastalıklar en çok çocukları
etkiliyor. 2005´te her gün beş yaşından küçük 4 bin 500 çocuk sağlıksız
içme suyu ve uygunsuz hijyen şartlarının yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle öldü.
Su kuyusu açılacak bölgeleri
konuştuktan sonra biraz da projenin uygulanma aşamasından bahsedelim istiyorum. Projenin uygulama süreci, tamamlanma süresi ve
sayfa 12 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
maliyeti hakkında bilgi verebilir
misiniz?
Açtığımız kuyulardan uzun vadeli istifade edildiğinden bu kuyular
kalıcı projeler kısmına giriyor. Bu
kuyuların uygulama ve tamamlanma süreci bir ay kadardır. Lakin hayırseverlere bilgilerin ulaşması 6 – 8
ay kadar sürebilir. Bunun sebebi ise
belli adet su kuyularının havuzda
toplanmasının süre almasıdır. Su
kuyusu açtığımız ülkelere ancak hayırseverlerden 20 ila 30 su kuyu bedeli elimize ulaştığında Afrika ya da
Asya’da su kuyu çalışmalarına başlayabiliyoruz. Bu şekilde toptan su
kuyusu açtığımızda su kuyusu maliyeti daha ucuza gelmekte ve bilahare daha çok kuyu açma imkanımız
oluyor. Ayrıca bu ülkelerde sanayinin olmaması ve malzemelerin yurt
dışından gelmesi zaman açısından
çalışmaların tamamlanmasını geciktirmektedir.
Kısaca ülkelere göre su kuyu
maliyetlerinden bahsedecek olursak:
Nijer, Uganda ve Benin 2.000 €;
Çad ve Kamerun’da 1.500 €;
Gana’da 2.300 €;
Somali’de 2.500 €;
Etiyopya’da 3.000€.
Projenin hangi bölgelerde gerçekleştiği, tamamlanma süreci ve
maliyeti hakkında bilgi edindikten
sonra, bu projeye destek sağlayacak yardımseverlerin ne şekilde katılabilecekleri, katkı sağlayabilecekleri hakkında neler söyleyebiliriz?
Bu projeye yardımseverlerin katkıda bulunabilmeleri için IGMG
Sosyal Yardım Derneği’nin hesap
numaralarına, ülke isimlerini de not
düşerek, havale etmeleri yeterlidir.
Havaleden önce daha geniş bilgi almaları da uygun olur. Ayrıca bulundukları şubelerde ya da akrabalar ve
komşular arasında bir kampanya
başlatmaları da çok verimli sonuçlar
verecektir. Kermes, Seminer gibi
faaliyetler organize edilebilir. Zira
“Damlaya damlaya göl olur” vecizesi ekseninde susuzluktan çatlamış
bedenlere bir damla su ile herkesin
katkısı olmuş olur. IGMG Sosyal
Yardım Derneği’nin internet sayfasından da online olarak bağışta bulunmak mümkündür.
(www.igmg-hilft.de).
Pekiyi, Su Kuyusu Projesi’ne
katılmak isteyen yardımseverlerin,
açılan su kuyularına kendi isimlerini verme imkânları var mı? Bunun şartları nelerdir?
Derneğimiz, ilke olarak benimsediği bir özellik olan şeffaflık prensibince yardım eden her hayırsevere
bağışının alındığında ve amacına
uygun kullanıldığına dair makbuz
göndermektedir. Ayrıca 500 € ve üstünde yardım eden her hayırseverin
talep ettiği bir ismi su kuyusuna
isim olarak levhada yazılı şekilde
koyup, bununla ilgili resmi ve görüntüyü de hayırseverimizin gönlü
mutmain olsun adına kendisine göndermekteyiz. Burada önemli husus
bağışta bulunan hayırseverin mutlaka adres bilgisi elimizde olması gerekiyor ki raporları kendisine gönderebilelim.
Son olarak bu projeye destek verecek yardımsever ile paylaşmak
istediğiniz mesajınız nedir?
Daha önce vurguladığım gibi açtığımız su kuyularından uzun vadeli
istifade edildiğinden bu kuyulara
kalıcı projelerde diyebiliriz. Kalıcı
ve uzun vadeli istifade edilmesinden dolayı da sadaka-ı cariyedir;
Peygamber Efendimiz hayırseverin
su kuyusundan her canlı istifade ettiğinde ameline yazılacağını müjdelemiştir. Hem ihtiyacın olması hem
de manevi yönden ecrin ve mükâfatın büyük olması hasebi ile hayırseverlerin bu projeye sahipsiz bırakmamasını ümit ediyoruz. Ayrıca su
kuyusundan oradaki mağdurlar faydalandıkları sürece, yardımseverleri
hayır ile anacaklarına ve hayır dualar edeceklerine emin olabilirler.
Biz de içtenlikle verdiğiniz cevaplardan dolayı teşekkür ediyor,
bu projenin mazlum ve mağdurlar
adına gerekli ilgiyi görmesi için
dua ediyoruz...
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
İlhan BİLGÜ
“İslam Tartışmaları”nın
Kültüralist Yönü
Göreve gelir gelmez,
ülkede yaşayan 4 milyona yakın Müslümanla ilgili olarak “Tarihî
olarak İslam’ın Almanya’ya ait olduğu hiçbir
şekilde belgelenemeyecek bir gerçektir,” ifadesini kullanan Bakan
Friedrich’in başarılı bir
entegrasyon tanımı da,
Müslümanların devlet
tarafından bir şekilde
dışlanmak, ya da, yürürlükteki hukukta istisnalar oluşturularak
farklı bir muameleye
tâbi tutulmak istendiği
izlenimini veriyor.
on 20 yıl değerlendirildiğinde
Fransa’da başlayan “İslam ve
Laiklik” tartışmalarının yeni
bir tartışma olmadığı kolayca ortaya
çıkar. Yani tartışma, aslında, zaten
medya ve siyasetçiler arasında epey
bir mesafe almış durumda. Fransa’daki tartışmayı önemli kılan ise,
Nisan ayı başında Sarkozy’nin partisinin bu tartışmayı resmî gündeme
almış olması. Nitekim içeriğine baktığımızda bu tartışmanın çoğu maddeleri, “Müslümanların uyması gereken yasaklar” şeklinde yasalaşmış
durumda. Tartışma maddelerini, malum konular oluşturuyor: Başörtüsü,
helâl et kesimi, camiler haricinde namaz kılınması, hastane ve okullarla
diğer kamu alanlarında Müslümanlara getirilmesi planlanan yasaklar.
Tüm bu tartışmaların gerekçesi
ise geçen yüzyılın başında Fransa’da
yürürlüğe giren “Laiklik” uygulamasının Müslümanların, o dönemlerde
Fransa’da sayılarının az olması se-
S
bebiyle, yasaklara isim belirtilerek
dahil edilememiş olması. Yani, sözde “judéo-chéritien” kültürden farklı
olan İslam kültürünün, dolayısıyla
Müslümanların, bu kültür içinde eritilmesi öngörülüyor.
Aynı tartışmaları Almanya, Belçika, İsviçre ve Avusturya gibi önde
gelen “Batı” Avrupa ülkelerinde
özellikle seçimlere denk gelen dönemlerde yoğun bir şekilde yaşıyoruz. Müslümanları “öteki”leştiren ve
Avrupa’nın kültürüne “daha baştan”
uymadıkları gerekçesi ile hukukî ayrımcılığa maruz kalmalarını, dolayısıyla, toplumal dışlanmayı meşrulaştıran bu söylem, geçen aylarda Almanya’da yeni göreve gelen İçişleri
Bakanı Dr. Hans-Peter Friedrich tarafından gündeme getirildi. “İslam’ın Almanya’ya ait olmadığı”
yolundaki bu söylemi, daha önce yaşanılan “Leitkultur-Öncü Kültür”
tartışmaları ışığında ele aldığımızda,
ırkın olmadığı ırkçılık (Rassismus
ohne Rassen) sınıflaması içinde değerlendirilen ve adına “Kültüralizm”
denilen farklı bir ırkçılık ile karşılaştığımızı görürüz.
Her ne kadar Mart ayı sonunda
toplanan “Alman İslam Konferansı”nda İçişleri Bakanı Dr. Hans-Peter Friedrich’in, terörle mücadele
kapsamında işbirliği önerisi tüm siyasal ve toplumsal katmanlardan
tepki toplasa da, bakan ile birlikte
başta Federal Almanya Başbakanı
Angela Merkel ve diğer Hristiyan
Birlik Partileri (CDU/CSU) mensuplarının gururlanarak ortaya attıkları,
“Öncü Kültür” ve Almanya’nın
Hristiyanî-Batılı, ya da HristiyanîYahudî kültür kökeni tartışması da
bu bağlamda değerlendirilebilir.
Göreve gelir gelmez, ülkede yaşayan 4 milyona yakın Müslümanla
ilgili olarak “Tarihî olarak İslam’ın
Almanya’ya ait olduğu hiçbir şekilde belgelenemeyecek bir gerçektir,”
ifadesini kullanan Bakan Friedrich’in başarılı bir entegrasyon tanımı da, Müslümanların devlet tarafından bir şekilde dışlanmak, ya da, yü-
rürlükteki hukukta istisnalar oluşturularak farklı bir muameleye tâbi tutulmak istendiği izlenimini veriyor.
“Başarılı bir entegrasyonun iki şartı
var: Almanya’nın -yaklaşık 4 Milyon
Müslüman’ın da dahil olduğu- toplumsal gerçeklerini bilmek ve kültürümüzün Hristiyanî-Batılı kökeninin
açık bir bilincine varmak,” ifadelerini kullanan İçişleri Bakanı Dr. Friedrich’in burada özellikle “kültürümüzün Hristiyanî-Batılı kökeninin açık
bir bilincine varmak” vurgusunu
yapması nasıl yorumlanabilir ki?
Hristiyan Birlik partileri CDU/
CSU Federal Meclis Grubu İçişleri
sözcüsü ve bakan ile aynı partiden
olan Hans-Peter Uhl’un şu savunması, bu kültüralist, ırkı olmayan ırkçılık tanımlamasına tam da uygun düşmüyor mu?
Hans-Peter Uhl’un “İslam, Alman kültürünün kurucu bir parçası
değildir. Viyana önlerinde Türklerle
yapılan savaş, aslında, Hristiyanlığın Avrupa’nın kurucu bir parçası
olarak kalması için yapılmıştı,” ifadelerinden sonra, bu öncü kültür tartışmalarının üstü örtülü bir ırkçılık
olarak değerlendirilmesi mümkün
değil mi? Böyle bir değerlendirme
yapılabileceği endişesini bizzat Uhl
da sezmiş olacak ki, Müslümanları
otomatik olarak dışlamaya yol aça-
[email protected]
bilecek sözlerini daha sonra “Ama
artık bugün bu, İslam’a karşı savaşılması anlamına değil, aksine bizim
öncü kültürümüzün tanımlanması
anlamına geliyor,”diyerek de işi
“sosyal” ya da “kültürel gerçek”liğe
getirerek açıklamaya çalışıyor.
Bu dışlama, ya da dışlanma endişesi ile ilgili soruyu ise Südduetsche
Zeitung1 gazetesi soruyor. Yani, sadece Müslümanlar buradan özel bir
anlam çıkarmıyor; medya mensupları da aynı anlamı çıkarıyorlar. Meselâ, İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich özellikle kültüre vurgu yaparak
farklılıkları ayrıştırıyor ve bu ülkede
İslam’a yer vermeye yanaşmıyor.
“İslam bizim kültürümüzün bir parçası mıdır? şeklindeki bir soruya
ben: Bizim kültürümüz, HristiyanîBatılı kültürdür, derim.”
Bakan’ın bu cevabına “Sizin bu
cümleniz pek çok Müslüman tarafından, siz buraya ait değilsiniz. Burada olsanız bile, şeklinde bir mesaj
olarak algılanıyor,” diyen gazeteci
sonunda şöyle bir cevap alıyor: “Bu
kötü niyetli bir yorum.”
Öyle görünüyor ki sayın bakanın,
kendi sözlerinin nasıl anlaşılacağı ile
Federal İçişleri Bakanı Friedrich Başkanlığında toplanan Alman İslam Konferansı
(Foto: © Dirk Enters)
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 13
haber
ilgili bir endişesi yok. Bizim ise var.
Çünkü bütün bunlar seçmene verilmek istenen, ama iyi sonuçlar da getirmeyecek olan dışlayıcı, ayrımcı
kültüralist mesajlardır. Seçmen mesajı şöyle alacaktır: “Müslümanlar
kültürümüzü tehlikeye sokuyorlar.
Zaten onlarla tarihsel ve kültürel bir
birliğimiz ve bağımız da yok. Bunun
için Müslümanların özellikle hukukî
eşitlik istemeleri haksızlıktır. Okullarda, devlet dairelerinde, mahallelerdeki görüntü ve istekleri de bu
yüzden kabullenilemez. Yasak yoksa
da, yasak getirmeye niyetli siyasetçilere ihtiyaç var.”
Aynı zamanda bir hukukçu olan
İçişleri Bakanı Hans-Peter Fried-
GMG Düsseldorf Bölgesinin
düzenlediği Ostern Tatilini değerlendirme Wesel Kampı iki
hafta sürdü. Yatılı kampa 73 erkek
öğrenci katıldı. Kursa sahasında deneyimli Hocalar Abdullah Yavuz,
Sultan Hocahanım, Hasan Yeşilırmak ve Tünay Hocahanım tarafından müfredata uygun dersler verildi. Kampta Kur’an ve Ezber derslerinin yanında Temel Bilgiler, Siyer,
Almanca Dini Terimler dersleri verildi. Sosyal etkinlik olarak Musiki,
Ebru, Ağaç oyma, Boyama, Spor ve
satranç dersleri de verildi. Ahlaki
değerler, Tarih şuuru, Motivasyon,
aile içi iletişim konularında sunuların yapıldığı kampta çocuklar eğlenerek eğitimlerini tamamladılar.
Kampta ayrıca velilere “Veli
Olabilmek” konulu Abdullah Yavuz tarafından seminer verildi. Yoğun katılımın olduğu seminer veliler tarafından ilgi ile izlendi.
Kapanış programında Kampta
yapılan el sanatları sergilendi. Ebru,
Ağaç oyma, hat ve süsleme sanatı
ile ilgili çalışmalar veliler tarafın-
I
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
rich’in, Almanya’nın “toplumsal
gerçek”liklerini ve hukukî temellerini bilmemesi mümkün değil. Yani,
seçmenine verdiği mesajlardan seçmenin çok da “iyi niyetli” bir yorum
çıkarmayacağını, ya da, çıkaramayacağını bilmesi gerekir. Bilemiyorsa,
seçmenini iyi okuyamamış demektir
ki, bu bir siyasetçi için zaafiyet arzeder.
Sayın Bakan’ın bunun gibi, Alman İslam Konferansı’nda İslamî
kuruluşları ve Müslümanları, terörizmin, radikalizmin, aşırılığın önlenmesi hususunda “önleyici tedbir”
olarak işbirliğine çağırması da seçmende farklı bir algılamaya sebep
olmayacaktır. Aksine seçmen, mesa-
Hayat
jı, “Müslümanlar, terör üretiyor. Bu- le örtüşmesi bu yüzden gayet doğal.
http://www.sueddeutsche.de/politik/islamkonfenun için de, polise ihbarda bulunup, renz-innenminister-friedrich-im-gespraech-ich-binpolisle işbirliği yapmaları gerekir,” ein-mann-fuer-law-and-order1.1079550
şeklinde algılayacaktır. Ne de olsa,
İçişleri Bakanı’na göre “İslam da
dahil her din ne yazık ki, siyasal olarak istismar edilebiliyor ve fakat İslam kuvvetli bir şekilde siyasal olarak istismar edilip kötüye kullanılan
bir din.”
Sonuç olarak, siyasîlerin İslam ve
Müslümanlar ile ilgili tartışmaları,
Almanya’daki tartışmalarla Fransa’daki tartışmaların, nüans farkı da
olsa birbiriyle neredeyse örtüştüğünü
gösteriyor, diyebiliriz. Ne de olsa
Avrupa’nın kültürü “HristiyanîBatılı” kültür. Tartışmaların birbiriy-
IGMG Düsseldorf Bölgesinde
Ostern Eğitim Çalışması
dan ilgi ile gezildi.
Kapanış programı kursa katılan
öğrenciler tarafından Kur’an ve
meali ile başladı. İlahiler okundu,
burada öğrenilen hadisler, namaz
sure ve duaları Almancaları ile sunuldu. Şiirlerle sürdü. Öğrenciler
tarafından hedefleri ve IGMG‘nin
topluma katkıları konusunda Almanca sunumlar yapıldı. Çalışma-
sayfa 14 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
lar ve yaşanan anılar slayt olarak
gösterildi.
Programa IGMG Genel Merkez
Eğitim Başkan Yardımcısı Ramazan Başlık da katıldı. Yaptığı konuşmada IGMG’nin çalışmaları ve
eğitimde oluşturduğu müfredat ile
ilgili velilere bilgi verdi. Bu kutsal
görevimizi sizlerin desteklerinizle
yerine getiriyoruz. Çocuklarımızı
bu bataklıktan kurtarmak için velilere nasıl görevlerin düştüğünü dile
getirdi.
Selamlama konuşması yapan
IGMG Düsseldorf Bölgesi Eğitim
Başkanı Şinasi Şimşek çocuklarımıza sahip çıkmanın önemini örnekleri ile velilere hatırlatmada bulundu.
Kurs Müdiresi Sultan Hocahanım tarafından burada verilen eğitim hakkında bilgi verildi.
Yıldız Gençlik çalışmaları hakkında Yıldız Gençlik Başkanı Yunus Semerci tarafından velilere bilgi verildi.
Dua sonrasında öğrenci ve ağabeylere belgeleri verildi. Kampta
Bölge tarafından kurulan Yıldız
Gençlik projesi kapsamında Eğitim
gören abiler stajlarını yaptılar.
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
atı Avrupa’ya Türk İşgücü
Göçünün 50. Yılı’nda, Göçmen Türkün mevcut durumunun muhasebesini yapmak üzere
ATİB tarafından düzenlenen sempozyumun ilki başarıyla tamamlandı. Özellikle Almanya’daki Türk
azınlığın öncelikli meselelerinin masaya yatırıldığı sempozyum, ATİB
genel merkezinde gerçekleştirildi.
Sempozyumun konuşmacıları ve işledikleri konular şunlardı:
Eğitimci Mehmet Önel: Eğitim,
Dil, Anadil
Psikolog Dr. Emine Seçmez:
Göçmen Türk Kadının Psikolojik
Çıkmazı
Şair-Yazar Yusuf Polatoğlu: Göçün ve Göçmen Türkün Edebiyatı
B
ATiB’de Avrupa’ya Göçün
50. Yıl Sempozyumu Yapıldı
Gazeteci-Yazar Ali Kılıçarslan:
Yeni (T)üretilen Kavramlar Ekseninde İslam ve Müslüman Algısı
Gazeteci-Yazar Muhsin Ceylan:
Türk Azınlığın Medyadaki Yeri ve
Görüntüsü
Politolog Alaattin Diker: Üçüncü
Nesil Türklerde Kültürel Kimlik
Yazar Mahmut Aşkar: Türk Sivil
Kitle Kuruluşlarına Toplu Bakış
ATİB Genel Başkan Yardımcısı
Mahmut Aşkar, kısa bir açış konuşması ve proğramın akışı hakkında
bilgilendirme yaptıktan sonra konuşmacıları tanıttı. Sempozyumda
ele alınan konuların bilahere kitap
olarak basılacağını hatırlatan Aşkar,
yıl sonuna kadar en az iki sempozyum daha düzenleyeceklerini söyledi. Yaklaşık dört saat süren toplantı
boyunca dinleyiciler, konularına iyi
hazırlanmış konuşmacıların ağzından Batı Avrupa Türklerinin öncelikli sorunlarını ve teklif edilen çözüm yollarını dinlediler.
ATİB Genel Başkanı Selahattin
IGMG Pfungstadt Cemiyetinde Gönül
Sohbeti ve Ahde Vefa Programı
Saygın, sempozyumun kapanış konuşmasında, konuşmacılara teşekkür
ettikten sonra, Batı Avrupa Türklerinin hayati önem arz eden meselelerini gündeme taşımaya ve takipçisi olmaya kararlı olduklarını ifade etti.
Yemek arası verildiğinde, evlerde
hazırlanan birbirinden leziz yiyecekler, açık büfe şeklinde davetlilere ikram edildi.
Sempozyumun sonunda dinleyicilerden gelen sorular ve tekliflerle
proğram sonlandırıldı.
IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi
Ostern Tatili Değerlendirme
Kursları Verimli Geçti
GMG Kuzey Bavyera Bölgesi Eğitim Başkanlığı tarafından şubelerde düzenlenen gündüzlü kursların
yanında, ‘Treuchtlingen Medine Camiinde Yatılı Kız
Kursu düzenledi. Camiilerde verilen eğitimlere katılan
kızlara İslam eğitimini sevdirmek amacıyla düzenlenen
kursa bölge genelinden yoğun katılım dikkat çekti.
Katılan öğrencilere tatil yapar gibi bir proğram uygulandı. İki tane bayan ve bir tane erkek eğitimcinin kontrolünde yatılı ve gündüzlü öğrencilere, gezi, piknik, kültürel etkinliklerle dolu, güzel bir eğitim verildi.
Katılımcı öğrencilerin yanında velilerinin kapanış
proğramındaki sevinçleri görmeye değerdi.
IGMG Treuchtlingen Medine Cemiyet Başkanı Ali
İrfan Çelik ve IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Bilal Demiroğlu kapanış proğramında birer tebrik ve teşekkür konuşması yaparak, aşçısından eğitimcilerine,
öğrencisinden velilerine, idarecilerine yani katkısı olan
herkese teşekkür ettiler.
I
GMG Hessen Bölgesine bağlı olarak
faaliyetlerini sürdüren Pfungstadt
Şubesi tarafından organize edilen
“Gönül Sohbeti ve Ahde Vefa Programı”na yoğun bir ilgi vardı.
Program Furkan Başekin`in Kur`an-ı
Kerim okumasıyla açıldı. Arkasından
IGMG Pfungstadt Cemiyet Başkanı
Ömer Gündüz açılış konuşması yaptı.
Yaklaşık 500 kişinin izlediği program, ilk bölümünde Nasrettin Hoca sahne programı sergilendi. Ardından cemiyetin minik kızları ilahiler söylediler.
I
Programın ikinci bölümünde IGMG
Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş`in
selamlama konuşması ile devam edildi.
Ardından Milli Görüş Lideri Merhum
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca rahmetle anıldı.
Gecenin son bölümünde Ömer Döngeloğlu hoca sahne aldı ve Asr-ı Saadeti
yaşattı.
Geç saatlere kadar süren sohbet dikkatle dinlendi.
Ve Kur`an-ı Kerim okunarak kapanış
yapıldı.
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 15
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
slam Toplumu Millî Görüş 4.
Olağan Kongresi Duisburg’da yapıldı. Kongre’de
yapılan seçimlerde IGMG Köln
Bölge Başkanlığı yapmakta olan
Kemal Ergün Genel Başkan seçildi. Genel Sekreter olarak Oğuz
Üçüncü yeniden seçilirken, Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan
Yardımcısı olarak da Hakkı Çiftçi seçildi. Önceki Başkan Yavuz
Çelik Karahan kongre öncesi Genel Başkanlık için yeniden aday
olmayacağını açıklamıştı.
IGMG 4. Olağan Kongresi,
delegelerin salondaki yerlerini
almasından sonra, 23. Avrupa
Kur’an-ı Kerim Yarışması Küçükler Birincisi ve Schwaben
Bölgesi’nden Ali Mehmood’un
okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başladı. Daha sonra ise Teşkilatlanma Başkanı Sami Ganioğlu delegelerin yoklamasını yaptı. Yoklamalar sonucunda kongreyi yönetecek olan Divan Heyeti ve üyelerin seçimi yapıldı. Seçimler sonucunda Hamburg Bölge Başkanı Ramazan Uçar Divan Başkanı,
Engin Karahan Divan Katibi,
Fransa Alpes Bölge Başkanı
Emir Demirtaş ile Kuzey Ruhr
Bölge Başkanı Murat İleri ve Bekir Altaş da Divan Üyeliklerine
seçildiler.
Divan heyeti, kongre toplanma yeter sayısının oluştuğunu,
delege çoğunluğunun mevcut olduğunu tesbit ettikten sonra gündeme geçildi. Divan Heyeti Başkanı Ramazan Uçar delegelere
teşekkür ettikten sonra kongre
sürecini anlattı ve arkasından,
Genel Başkanlık için aday olmayacağını bildiren Yavuz Çelik
Karahan’ın hayat hikayesinin anlatıldığı bir kısa bir video klibi
gösterildi. 4. Olağan Kongre,
böylece Yavuz Çelik Karahan’a
teşekkür etmiş oldu. Divan Heyeti ayrıca selamlama ve teşekkür konuşması yapmak üzere
Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan’ı kürsüye davet etti. Delegelerin uzun süre ayakta alkışladığı
Yavuz Çelik Karahan daha sonra
kürsüye geldi ve delegelere teşekkür etti.
Teşkilatın ilk kurucularını ve
hizmet edenlerini hayırla anan
Karahan daha sonra, teşkilatın temel çalışma ilkelerini şöyle anlattı: “Aldanan ve aldatan olmadık, olmayacağız. Müslümanın,
yaşadığı toplumdaki insanların o
Müslumanın elinden ve dilindem
emin insan olması gerektiğine
inandığımız için, emin; kendine
İ
sayfa 16
güvenilir bir Müslüman toplumu
oluşması için gayret ettik, ediyoruz.”
Yavuz Çelik Karahan konuşmasını şöyle sürdürdü.
“Şu esas ve prensipleri her zaman koruduk, koruyacağız.
1- IGMG İslamî bir cemaattir.
2- Ümmetçi bir hareketiz.
Hangi ırk, millet kavim ve dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın,
Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Abduhu
ve Rasûluhu diyen herkesi dinde
kardeşimiz kabul ettik, kimseyi
tekfir etmedik.
3. Veda hutbesindeki ölçülerle
hareket ettik. Peygamberimiz,
‘Ashabım size iki meanet bırakıyorum. Kim bu iki emanete sahip
çıkarsa, Allah o toplumu aziz kılar, kim onlardan uzaklaşırsa da
zelil kılar’ diyor. Liderimiz, önderimiz olan Hz. Muhammed
Mustafa’nın (s.a.v) bize emanet
ettiği Kitab ve Sünneti’ni hareket
temeline oturtan bir teşkilat olarak çalıştık.
4. Cihadı insanlara doğru anlatmaya çalıştık. Bazılarının ifade ettiği gibi, savaş ve terörün cihad olmadığını, aksine herkesin
saadet ve huzuru için çalışma olduğunu anlattık.
5. Filtresiz bir İslam anlayışına sahibiz. Kimilerinin dediği gibi, şu ayetler Kur’an’da olmasaydı diyenler gibi, İslamı filtrelemek isteyenler oldu. Bunun için
kimileri de İslam’la alay etti, küçük gördü ve kendilerine göre bir
İslam istediler. Biz, bu anlamda
filtresiz bir İslam anlayışına sahibiz.
6. IGMG bir parti veya siyasî
bir teşkilat değildir. Ama toplumsal ve siyasî şuura da sahiptir.
Mezheb imamlarımızdan Ebu
Hanife, ‘Müslüman yaşadığı
dünyadaki olayları ve gelişmeleri bilir, olaylar karşısında tavrını
koyar’ diyor. Biz de olayları iyi
tahlil yapacağız, yanlışa ve zulme karşı tavır alan bir topluluk
olma anlayışı ile hareket edeceğiz.
Değerli kardeşlerim, göreve
geldiğimden beri, söylemde, eylemde birliğı, kurumsal bütünlüğümüzü ve yapıcı uslûbumuzu
koruduk, bu uslûbu ile de İslam’ı
ve çalışmalarımızı kamuoyuna
sunduk.
Bu arada teşkilatımız, bir çok
ilklere öncülük etmiştir. Bizim
bulunduğumuz 9 yıllık süre içinde de ilklere imza attık. 245 nok-
Hayat
IGMG Köln Bölge B
IGMG Genel Baş
tada yaptığımız Ana Sınıfı çalışmaları, bölgelerimizde kurulan
80 eğitim merkezimiz bunlara birer örnektir. Teşkilatlanma olarak ise, Kadınlar Gençlik Teşkilatımız, program olarak da Mâide-i Kur’an, Alemlere Rahmet ve
Kutlu Doğum programları,
Gençlik Umre Programları, Üniversiteliler Başkanlığı bünyesinde akademisyen yetiştirilmesi,
gençlerimiz için özel Yıldız ve
Hilâl Gençlik eğitim Programları ile Kadınlar Teşkilatımızın hatibelik ve Aile Eğitim programları bu ilklerimize birer örneklik
teşkil ediyor.
Değerli kardeşlerim, mazlum
ve mağdurun dini sorulmaz, anlayışıyla, sosyal dayanışmalara
önem verdik ve bu amaçla okullar, sağlık ocakları, yetimhaneler
ve su kuyuları, Kurban Kampanyası gibi projelere imza attık.”
Yavuz Çelik Karahan Kur’andan çeşitli ayetler ile Peygamber
Efendimizin çeşitli hadisleri aktararak tavsiyelerde bulundu.
“Hûd Sûresi 112. Ve 113.
ayetlerde ‘Sen, beraberindeki
tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Aşırı gitmeyin, doğrusu Allah yaptıklarınızı görür. Haksızlık yapanlara
yönelmeyin, yoksa ateş size de
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
dokunur. Sizin Allah’tan başka
dostunuz yoktur; sonra, yardım
da göremezsiniz,’ buyuruluyor.
Biz de bu ayetteki ilkelere sadık
kaldık, dosdoğru olduk, haksızlık
yapanlara yönelmedik, itiraz ettik.
Değerli kardeşlerim. Aramızdaki kardeşlik bağlarını koparak
her türlü davranıştan uzak durmalıyız. Biz bunun gayretini gösterdik. Nasıl ki Hadis-i Şerif’te,
aramızdaki kardeşlik bağının
gerçek Mü’min olduğumuzla ilgili bir bağ olduğu ifade ediliyor,
onun için biz de birbirimizi sevip
sevgi bağlarını kuvvetlendirmek
durumundayız.
‘Sevdiğini aşırı sevme. Buğzettiğine de aşırı buğzetme. Zira
bir gün sevdiğin ile düşman olabilir, buğzettiğinle dost olabilirsin’ hadisi de yolumuzu belirleyen bir başka hadistir.
Değerli kardeşlerim, benim
kendi görev dönemimde, bana
destek olan Genel Başkan Yardımcılarına, MYK üyeleri ve personeline, Bölge Başkanlarına,
Gençlik ve Kadınlar Teşkilatımıza ve Cemiyet başkanlarımıza teşekkür ediyorum. Sizler, bugün
burada seçeğiniz yeni yönetime
destek veriniz. Ben kendi adıma
bu yardımı ve desteği her zaman
Haber: İlhan Bilgü· Resimler: İlhan Bilgü, Ali Atik,
yapacağım.”
Genel Başkan Yavuz Çelik
Karahan, delegelerden helâllik
dileyerek konuşmasını bitirdi.
Genel Sekreter Oğuz Üçüncü,
delegeler adına Karahan’a teşekkür plaketi verdikoen sonra Faaliyet Raporunu okudu.
Oğuz Üçüncü, önce teşkilat
için açılan malî davaları eleştirdi.
“Şu bir acı gerçek ki, aradan nerede ise üç yıl geçmiş olmasına
rağmen ya sözkonusu soruşturmalar henüz netleştirilememiştir
veya şahsımla alakalı organize
suç örgütü soruşturmasında olduğu gibi olay 19 ay sonra savcılık tarafından sessiz sedasız ka-
patılmıştır,
dık aradık
dık mantığ
turmaların
devleti kav
lar tarafınd
nın en aç
söyledi. D
yanlış yap
naklanmad
karşı bir ba
lanıldığını
“Bütün bu
lıkların ad
lümanların
ve İslam d
rüttüğümüz
sında dilsiz
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Başkanı Kemal Ergün
şkanlığına Seçildi
İskender Güngör, Kerem Erdoğan, Hüseyin Acehan, Sinan Aktürk
r,” diyen Üçüncü, araama hiçbirşey bulamağı ile yürütülen soruşn Almanya’daki hukuk
avramının bazı mihrakdan ne denli zorlandığıçık belirtisi olduğunu
Davaların, bir şeylerin
pılmış olmasından kaydığını, aksine teşkilata
baskı unsuru olarak kulı söyleyen Üçüncü,
u olup bitenler, haksızdını koyduğumuz, müsın nesneleştirilmesine
düşmanlığına karşı yüüz ve haksızlıklar karşıiz şeytan olmayı kabul-
lenmediğimiz için yaşandı” dedi.
Avrupa`da İslam ve Müslümanlarla ilgili olağanüstü gelişmelerden hareketle genel bir atmosfer
bozukluğu ve toplumsal algı değişikliği meydana geldiğine işaret eden Oğuz Üçüncü, entegrasyon üst başlığıyla müslümanları
ehlileştirme adına yürütülen asimilasyon ve güvenlik politikalarının, devletin gayri müslim dinî
cemaatlerde cüret edemeyeceği
İslam dininin içeriklerinin belirlenme hevesi gibi gelişmelere
karşı teşkilatın tutumunun etkili
olduğuna vurgu yaptı.
Bu olup bitenler karşısında
Müslümanların, IGMG’ye olan
güvenin arttığını, açılan yeni cami sayısı ile üye sayısında, Gençlik Teşkilatı, Kadınlar Teşkilatı,
Kadınlar Gençlik Teşkilatı üye
ve hizmetlerindeki artış ve Eğitim, İrşad, Umre gibi IGMG hizmetlerinden yararlananların sayısındaki artışların bunun delili olduğunu söyledi.
Çeşitli faaliyetlerden örnekler
sunan Oğuz Üçüncü, Ümmete
karşı bir görev olarak yürütülen
yardımların, okul, yetimhane, su
kuyusu gibi müesseselerin kurulması gibi sosyal yardım faaliyetleriyle devam ettiğini, Avrupa’daki meselelerin çözümünü
Avrupa’daki Müslümanlar olarak
çözeceklerini ama, yanlarına da
mazlum ve mağdurların dualarını
alarak bunu gerçekleştireceklerini söyledi.
Oğuz Üçüncü konuşmasını
şöyle bitirdi: “Türkiye kökenli
insanların oluşturmuş olduğu en
büyük sivil toplum kurumu olarak İslam Toplumu Milli Görüş
temel esaslarıyla, duruşuyla, çalışma prensipleriyle ve eşşiz hizmet yelpazesiyle hepimizin gurur
kaynağıdır. Genel Merkez, Bölge,
Şube, İdareci, Üye ve Cemaat
dayanışmasıyla bu kurum Avrupa`da yaşayan müslümanların
inşallah önünü açacak, müslü-
manların eşit haklara kavuşması
için gayretlerini artıracak ve gelecek nesillerin müslüman kalmalarını temin edecek çalışmaların öncüsü olmaya Allah`ın izni
ile devam edecek. Bütün bunların
yolunun Allah rızasına uygun bir
faaliyet anlayışından, toplumsal
sorumluluğumuzun ve ümmet bilincimizin geliştirilmesinden ve
yerzüyünde hak ve adaletin tesisi
için gayret edilmesinden geçtiğinin bilincinde olarak ve ayrıca
kurumsallaşmamızı, ihtisasımızı
ve yetkin insan sayımızı yeni dönemde geliştirmek mecburiyetinde olduğumuzu hatırlatarak, bir
kez daha hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum ve yine hepinizi Allah`a emanet ediyorum”
dedi.
Muhasebe Başkanı İbrahim
Yüksel’in muhasebe raporunu
sunmasından sonra ise Divan
Heyeti seçimlere geçti. Bölge
Başkanları, Merkez Yürütme
Kurulu Üyeleri ve çok sayıda delegenin aday gösterdiği IGMG
Köln Bölge Başkanı Kemal Ergün Genel Başkan, Oğuz Üçüncü
ise Genel Sekreter, Hakkı Çiftçi
de Başkan Yardımcısı olarak seçildiler. Seçilmesi üzerine Kemal
Ergün bir selamlama ve teşekkür
konuşması yaptı.
Kemal Ergün, delegelere ve
Yavuz Çelik Karahan’a yaptığı
görevden dolayı teşekkür ettikten
sonra göçün 50. yılında Avrupaki
Müslümanların kendilerini geçici
bir göçmen olarak görmemeleri
gerektiğini, Müslümanların Avrupa’da Endülüs, Sicilya ve Osmanlı döneminde tarihi kökler
oluşturduğunu söyledi. “Böylece, tarihi köklerimizle buluşma
sorumluluğumuz vardır. Ama bunu yaparken, geleceğe dünden
değil, bugünden bakmalıyız.
Geçmişi değerlendirme biçimimiz, ufkumuzun sınırlarını belirler. Geçmişle kuracağımız sağlıklı bir ilişki, geleceğin bizim ellerimizde en güzel bir biçimde
şekillenmesi anlamına gelir” diyen Kemal Ergün, geçen bu 50
yıllık süreçte, göçün ilk yıllarının, göç eden Müslümanların temel dinî ihtiyaçlarını karşılamaları için çalışmalarıyla şekillendiğini, şimdilerde ise, bu ihtiyaçların karşılanmasının yanı sıra
yeni görevlerin eklendiğini ifade
etti.
“Yaşadığımız günler, işçi göçüyle Avrupa’ya gelen insanımızın artık misafir değil, kalıcı oluşunun hemen herkes tarafından
kabul edildiği günlere denk düşüyor,” diyen Ergün konuşmasını
şöyle sürdürdü:
“Bunun için Avrupa’da Müslümanlar ve İslam ile ilgili tartışmaların boyutları alabildiğine çeşitleniyor. Bize düşen görev ise bu
tartışmalara İslamî kimliğimizle
cevap bulmaktır. Toplumdaki bilgi
kirliliğini ortadan kaldırmak için
büyük bir çalışma gayretine girerek bunu sürekli kılmalıyız. İçinde
yaşadığımız toplumlarda insanlar
İslam ile doğrudan tanışmıyor, İslamı terörizm ve şiddet ile birlikte
gören pencereden bakıyorlar. Bunun için bugün, içinde yaşadığımız toplumların kültür dünyalarına, Müslüman şahsiyetler olarak
kültür ve sanat eserleri hediye etme ve İslam’ı içinde yaşadığımız
toplumların dillerinde misafir değil, ev sahibi yapma sorumluluğumuz var.
Herşeyi tekdüzeleştiren, farklılıkları silip götüren bir küresel selin önünde, farklılıkların birer sorun değil, aslında zenginliklerimiz olduğunu savunma ve bu toplumları İslam medeniyeti ile tanıştırma sorumluluğu var. Bu sorumluluğu ise en güzeli ile yerine
getirmek durumundayız. Tartışırken tanışmak ve yeniden anlamak,
söylediklerimizi ve yaptıklarımızı
hikmetlice yapma sorumluluğu-
muz var.”
Fakat bu tartışmaların ve gündemin yoruculuğunun ümidimizi
kırmaması, popülist politikaların
hep kendini tekrar eden polemiklerin de bıktırmaması gerektiğine
işaret eden Kemal Ergün, teşkilat
olarak hizmetlere ağırlık vermeye
devam edeceklerini bildirdi. Ergün şöyle dedi:
“Aile danışmanlıkları, Eğitim
Merkezleri, Üniversiteliler için
yurtlar, etkin bir Din İstişare Kurulu, İmam yetiştirme merkezleri,
İdareciler akademisi ve medya tanıtımı gibi alanlardaki hizmetlerimizi daha yoğun bir şekilde yürüteceğiz. Ufkumuz açık. Avrupa’da
Müslümanların İslamî kimlikleri
yaşamaları, gelecek nesillerine
İslam’ı aktarmaları, onların Müslümanca şahsiyetler olarak toplumda yerlerini almaları için bu
teşkilata büyük görevler düşüyor.
Bu arada, hak ve adalet anlayışında şeffaf bir toplum hedefliyoruz. Şartlara göre değişen bir
hak ve adalet anlayışına karşı çıkıyoruz. Merhum Alija İzzetbegoviç’in dediği gibi, ‘Bizler, savaş
da olsa, düşman ahlaksızca tecavüz de etse, her zaman, adalet ve
hak ölçülerine bağlı kalmak zorundayız.’
Öte yandan bir temel ilke olarak da affedici ve merhametli olma özelliğimiz var. Muhatabımızı
affedebilmeyi, ona kötülüğü ile
değil şefkatimiz ile muamele etmeyi, yaptıkları hataları müsamaha ile karşılamayı temel ilke ediniyoruz. Ve biz, bu dünya için değil; Allah rızası için, ahiretimiz
için çalışıyoruz.”
Kemal Ergün’ün Genel Başkanlığa seçilmesi üzerine, Milli
Görüş teşkilatlarının Avrupa’daki
ilk kurucularından Ahmet Rüşdü
Banaz ve Eski Genel Başkanlardan Ali Yüksel ile Yavuz Çelik
Karahan ve Oğuz Üçüncü kürsüye gelerek delegeler adına tebriklerini sundular ve yeni yönetime
desteklerini açıkladılar. Misafirler
adına da TBMM Eski Başvekillerinden Yasin Hatipoğlu bir konuşma yaparak yeni Genel Başkan
Kemal Ergün’ü tebrik etti.
IGMG 4. Olağan Kogresi, divan heyetinin, başta Peygamber
Efendimiz (s.a.v) olmak üzere,
O’nun âl ve ashabının, onlardan
sonra gelen tüm Müslümanların
ve bu teşkilatı kurup hizmet edenlerden ahirete göç edenlerin ruhları için üç İhlâs bir Fatiha okunması ile bitmiş oldu.
Daha sonra da, Kemal Ergün
delegelerin tebriklerini kabul etti.
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 17
haber
ılın oniki ayının her birinin
kendine has bir özelliği vardır. Nisan ayının, ilkbahar
aylarından yağmuru, bereketi bol
bir ay olmasından başka, özellikle
biz Müslüman-Türklerin “Kutlu Doğum”u yoğun olarak idrak ettiğimiz
bir aydır.
ATİB, her senenin Nisan ayında
Almanya’nın değişik merkezlerinde
gerçekleştirdiği “Kutlu Doğum”
proğramlarını, bu sene de, birbirinden daha coşkulu bir şekilde yapmış
oldu. İlki Nisan ayının başlarında
Y
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Salonlar “Kutlu Doğum” Coşkusuyla Doldu
ATİB üyesi teşkilatların bir kısmında yapılan “Kutlu Doğum” proğramlarının ikincisi ise, geride bıraktığımız tatil günlerinde ATİB-Göppingen, ATİB-Mainz, ATİB-Köln ve
ATİB-Hannover teşikilatlarının organizasyonu çerçevesinde yapıldı.
Türkiye’den Yazar M. Fatih Çıtlak’ın, TV-Proğramcısı Serdar Tuncer’in ve Konya Semazen ve İlahi
Grubu’nun katıldıkları, Hz. Peygamber’in Kutlu Doğumunu idrak
Wuppertal Barmen
DİTİB’de Kermes
ami Yönetim kurulu başta olmak üzere cemaatin de büyük desteği ile bir kermes
programı organize edildi. Kermes ve Kermes öncesinde sonrasında hummalı bir çalışma ile
meydana getirilen bu 4 günlük programın birinci
ve ikinci günü olduğu gibi diğer günler de yoğun
katılımla gerçekleşti. Uzaktan ve yakından programa iştirak eden misafirler Türk Mutfağının eşsiz
lezzetlerini tatma imkanı buldular. Kermes için
özel hazırlanan banklarda ise çaylarını ve Türk
kahvelerini yudumlarken hoş sohbetler ettiler.
Gazetemize konuşan Cemiyet Başkan Yardımcısı Hayri Günay ve Sabri Molla 1992`den beri bu
camii burada faaliyet gösteriyor. 20 yıldır ve 180
üyemiz var. Bu kermes çalışmasını her sene geleneksel olarak sürdürmekteyiz. Katılan ve katkıdan
bulunan tüm kardeşlerimize teşekkürü bir borç biliyoruz” dediler.
C
Hayat
etme, O’nu daha iyi anlama ve anlatmayı hedefleyen etkinliklerde müslümanlar salonlara dolup taştılar.
Her yaştan, gönlü Peygamber sevgisiyle dolu insanların son derece
manevi haz aldıkları, bilgilerine yenisini kattıkları, duygulandıkları
proğramlarda, yetişkinler kadar çocuklar da, şiirler ve ilahilerle katkıda
bulundular.
Serdar Tuncer’in hitabeti, belagatı ve birikiminin yanı sıra sahne ve
GMG Düsseldorf Bölgesinde faaliyetlerde bulunan Wuppertal Barmen
Milli Görüş Camii kermes
düzenledi.
IGMG Wuppertal Barmen Milli Görüş Camii Şubesi Yönetim Kurulu başta
olmak üzere Şube Kadın, Erkek, Gençlik Teşkilatı ve cemaatin de büyük desteği ile
bir kermes programı organize edildi.
Kermes ve Kermes öncesinde sonrasında hummalı
bir çalışma ile meydana getirilen bu 3 günlük programın
birinci ve ikinci günü yoğun
katılımla gerçekleşti. Uzak-
I
sayfa 18 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
salon hakimiyeti, yapılan proğramların düzgün ve verimli olmasını
sağladı.
M. Fatih Çıtlak Hoca’nın, Hz.
Peygamber’i alışılmışın dışında,
kendine has bir uslüp ve yaklaşımla
anlatışı, dinleyicilerin ilgi ve dikkatlerini daha çok artırdı.
Konya Semazen Grubu’nun hem
söyledikleri ilahiler, hem sema gösterileri ise, “Kutlu Doğum”a ayrı bir
mistizm kazandırdı.
Wuppertal Barmen
Milli Görüş’te Kermes
tan ve yakından programa iştirak eden misafirler Türk
Mutfağının eşsiz lezzetlerini
tatma imkanı buldular. Kermes için özel hazırlanan
banklarda ise çaylarını ve
Türk kahvelerini yudumlarken hoş sohbetler ettiler.
Kermesi ziyaret edenler
arasında Martur Reisen sahibi Selçuk Velbert Yöneticileri ve Duisburg`dan da gelenler oldu. IGMG Düsseldorf
Bölgeden Erdoğan Ok kermes hakkında bilgi aldı.
Programdaki etkinlikler
arasında Zeybek oyunu, açık
artırma ve çekilişlerde uçak
bileti verildi. Açık artırmada
Opel Marka arabayı Afyon
Karahisarlı Tayfun İşlek
2100 Euroya aldı. Gazetemize konuşan İşlek: “bu arabayı hayırlı yollarda süreceğim” dedi.
Çok sayıda katılımın olduğu Kermes Pazar günü akşam saatlerine kadar devam
etti.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
zun zamandır hizmet veren
Ansbach Milli Görüş Camii,
güzel bir restorasyondan
sonra yapılan bir kermes ve açılış
proğramıyla ibadete açıldı.
Ansbach Kültür Merkezinde yapılan proğrama güzeldi. IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi Cemiyet başkanlarının ve Bölge idarecilerinin de
ağırlıklı katıldığı proğrama Bölge
Kur’an Okuma Birincisi Muhammet
Topçu`nun Davudî sesiyle okuduğu
açılış Kur’an-ı Kerimi ile başlandı.
Daha sonra proğram IGMG Ansbach Cemiyet Başkanı İsmail Özdin Bey’in açılış konuşmasıyla devam etti. Başkan Özdin yaptığı ko-
U
lmanya’da yaşayan Köprübaşılılar, düzenlenen gece ile
bir araya gelerek, doyasıya
eğlendi.
Merkezi Neuss kentinde Trabzon
ili Köprübaşı ilçesi eski adıyla Güneşara adını taşıyan derneğin organizesinde gerçekleşen tanışma, dayanışma, kültür ve eğlence gecesine yüze
yakın Köprübaşılı katıldı.
Tanınmış Televizyon sunucusu
Köprübaşılı Murat Kurt’un sunduğu
gecede açılış ve selamlama konuşması yapan organizasyon komitesi
sorumlusu Erol Ertürk, birlik beraberlik mesajları verdi.
A
haber
IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi
Ansbach Camii Açılış Proğramı
nuşmada camiinin restorasyonunda
“gençliğin dinamizmi, olgunların
destek ve duasıyla’ çok güzel bir
eser ortaya çıktı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.
Daha sonra toplantıya katılan
IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Bilal Demiroğlu, günün ehemmiyetine deyinen bir konuşma yaptı.
Başkan Demiroğlu, ‘İnsan Allah`ın
sayısız varlıklar içine yarattığı ve halifem dediği en mükemmel yarattığı
bir sanatıdır. İnsanı en güzel yapan
yani eşref-i mahluk yapan; doğru ile
yanlış, iyi ile kötü, faydalı ile zararlı
ve adalet ile zulüm mücadelesinde
‘Adaletin, İyinin, Faydalının ve
Doğrunun yeryüzünde hakimiyeti
için çalışabilme kabiliyetidir. Bizim
vazifemiz ise hayırda yarışarak, in-
sanlara en faydalı işler yapmak suretiyle hayırda yarışmaktır” dedi.
Proğramda ilahiler, şiirler konuşmalar devam etti. IGMG Kuzey
Bavyera Bölge Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Turan Bilir’in okuduğu
ilahiden sonra, DİTİB din görevlisi
Çetin Hocaefendinin okuduğu kapanış Kur’an-ı Keriminden sonra Camii dualarla ibadete açıldı.
Köprübaşılılar Gecesi Neus’ta Yapıldı
Güneşara Kültür Derneği Başkanı
Mustafa Aydın da, derneğin çatısı altında sosyal, kültürel ve sportif manada bir çok faaliyet yaptıklarını ifade etti. Eğitimin önemine vurgu ya-
pan Aydın; “Çocuklarımızın eğitimleri bizim olmazsa olmazlarımızdandır. Bence bugün burada güzel ve hayırlı iş yapıyoruz” dedi.
Konuşmaların ardından geceye
katılan katılımcılara söz verildi. Tanışma şeklinde söz alan katılımcılar, üzerlerine düşen her türlü katkıyı yapmaya hazır olduklarını ve
dernek faaliyetlerini destekleyeceklerini ifade ettiler.
Gecenin ilerleyen saatlerinde
Karadeniz’in sevilen sanatçısı Köprübaşılı Adem Ekiz sahne aldı. Gecenin finalinde; Karadeniz türküleriyle geç saatlere kadar horon oynayan Köprübaşılılar doyasıya eğlendi.
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 19
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
IGMG Hessen Bölgesi
Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın
Bosna Gezisi Programı
Ayşe AKGÜN
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Hessen
Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatının organize
ettiği Bosna Hersek Gezisi programı genç kızların coşkulu katılımı ile yapıldı. Rüsselsheim´da bulunan Bölge Binasından yaklaşık 38 kişilik bir grup
olarak Saraybosna´ya doğru yolculuk başladı. Ertesi gün öğlenden sonra Bosna´nın başkentine varıldı
ve kalınacak otele yerleşildi. Kısa bir istirahatten
sonra Bosna sokaklarını gezmeye başlanıldı. İlk durak Aşıklar Tepesi oldu. Tepeden bakıldığında, Saraybosna´yı tüm güzelliği ile görebilirsiniz.
İ
Bir sonraki durak Bilge Kral Cumhurbaşkanı
ALİYA İZZETBEGOVİÇ´in de kabrinin bulunduğu şehitlik oldu. Aliya`nin “Vasiyetimdir, beni şehitlerimin yanına gömün. Benim yanım onların yanıdır. Beni ayrı bir yere defnetmeyin, zirâ benim ziyaretime gelenler onlardan da dûalarını esirgemesin, mahzûn kalmasınlar” vasiyetini yerine getirip
dualar edildikten sonra Başçarşıya doğru devam
edildi.
Başçarşı 16. yüzyılda kurulmuş ve dört bir tarafı
İstanbul camilerinin mimari tarzında inşa edilmiştir.
Meydanda simge haline gelmiş çok güzel bir sebil
de yer almaktadır.
Ziyaretin devamında Başçarşıda bulunun Gazi
Hüsrev Bey Camii (Bey Camii) vardı. Camii 1531
yılında Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından inşa ettirilmiştir. Camii´nin yanında bir şadırvan, mektep, abdesthane, Gazi Hüsrev Beyin türbesi ve 45 metre uzunluğundaki minaresi ve saat
kulesi ile şehrin merkezindeki en büyük ve en kapsamlı yapı. Yanındaki saat kulesi Türk saatine göre
çalışıyor ve akşam güneş batarken saat 12´yi gösteriyor.
Yol üstünde 1889 yılında inşaa edilmiş Roma
Katolik Katedrali vardı. Katedral Hz. İsa´ya adanmıştır ve Vrhbosna Başpiskposluğu´nun en önemli
kilisesi olmaktadır.
Saraybosna´nın kurtuluşunu simgeleyen Özgürlük Ateşi (Ebedi Ateş) Katerdalin arka sokağında
yer almaktadır. Bu ateş ikinci dünya savaşı sırasında Saraybosna´nın Alman işgalinden kurtarılması
yolunda savaşan insanlar için yapılmış bir anıttır.
Mijacka Nehrinin üzerinden geçen yedi eski Saraybosna köprülerinden biri Latin Köprüsüdür. Birinci Dünya Savaşı´nı başlatan olay olan Franz Ferdinand ve eşi Sofia´nın suikaste uğradığı yer olarak
bilinir.
Nehrin hemen yanında bulunan İmparator camii,
Bosna Hersek´in en güzel camilerinden biridir. Camii Kanuni Sultan Süleyman´ın emri üzerine 1566
yılında inşa edilmiştir. Sekizgen biçimli minaresi ve
camii arkasındaki mezar anıtları ile ünlüdür.
Nehrin yakınlarında bulunan başka bir bina Vijecnica (Belediye Binası). 1892-1896 yıllarında inşa edilen tarihi bina, belediye ve mahkeme binası
olarak kullanıldı. 1949 yılından sonra burası Bosna´nın Milli Kütüphanesi olarak hizmet vermeye
başladı. Eşi benzeri olmayan kitap ve el yazmalarının yüzde 90`ı, 1992 yılında Sırp teröristlerin bombardımanı sonucu çıkan yangında külolmuş.
Günün sonunda otelimizin lobisinde Prof. Dr.
Cevat Akşit Hocanın sohbetine katılım sağlandı.
Uzun bir günün sonunda istirhate çekinildi.
İkinci günün ilk durağı Mostar şehrinin yakınlarında bulunan Blagay Tekkesi oldu. Restorasyon
halinde olan Tekke´nin içini görülemedi, ama Tekke manzarasında balık yenildi. Ardından Pocitely
Köyü (Türk Köyü)´nü gezildi. Bir zamanlar Türklerin yaşadığı köy ana yol kenarındaki taş evleri, ka-
sayfa 20 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
lesi, hamamı ve camisiyle ünlü. Kale çevresinde kurulan taş evleri ve Neretva Nehri manzarasıyla insanı adeda büyülüyor.
Neretva Nehri´nin güzelliği ile karşılaşabileceğimiz başka bir şehir de Mostar´dır. Bosna´nın en büyük şehri olmakta ve iç savaş sırasında büyük zarar
görmüştür. Ünlü Mostar Köprüsü savaş esnasında
Hırvatlar tarafından yıkıldı. Savaştan sonra Mostar´ın doğusunda Müslümanlar, batısında Hırvatlar
yaşamaya başlamış. Mostar Köprülü manzaranın
karşısında Boşnak Kahvelerimizi içildi ve buluşma
noktasına doğru yol alındı. Mostar sokaklarında gezerken bir sonraki durak Mehmed Paşa Camii oldu.
Bu camii Mostar şehrinin en ünlü anıtları arasında
yer alıyor.
Günün son durağı Karagöz Bey Camii oldu. Bu
camii 1619 yılında Kosgi Mehmed Paşa tarafından
Medrese ve türbe ile birlikte bir külliye olarak inşaa
edilmiştir. Mostar´ın güzel camiilerinden biri de
Karagöz Bey Camii´dir. 1557´de Mehmed Karagöz
Bey tarafından yaptırılan camii, savaş sırasında büyük hasar görmüş. Her adımında Osmanlıyı hatırlatan sokaklarını ve muhteşem camiilerini gezdikten
sonra otele doğru yol alındı.
Üçüncü gün ilk gidilen yer Vrelo Bosna oldu.
Doğa gezisi yapmak için çok güzel bir yer olan bu
botanikpark, özellikle nehiriyle insanı sakinleştirip
dinlendiriyor.
Daha sonra gidilen yer Bosna savaşı esnasında
büyük önem taşıyan tünel oldu. Saraybosnanın kuşatma altında bulunduğu zaman, havalanı pistinin
altından Butmir ve Dobrinja bölgelerini birbirine
bağlamak üzere Bosna Hersek ordusu tarafından yapılmış. 720 m uzunluğunda ve ortalama 1,5 m genişliğinde olan bu tünel sayesinde besin, ilaç, sigara, silah vs ulaşımı gerçekleşiyormuş. Bugün müze
olarak kullanımda olan tünele gidildi ve evinin kapılarını bu tünelin yapılması için açan Şehide
Nine´yi ziyaret edildi.
Osmanlı dönemi Travnik´de onlarca vezir yetiştirildiği için, vezirler şehri olarak bilinir. İlk olarak
şehrin girişinde olan ve 1805´te yapılmış olan Elçi
İbrahim Paşa Medresesi´ni ziyaret edildi. Medrese´de 200 öğrenci eğitim görebiliyor.
Medrese ziyaretinden sonra Travnik kalesine
doğru yola devam edildi. Yol üstünde olan Şermini
Camii´ni de ziyaret edildi. Travnik Kalesi Fatih Sultan Mehmet döneminde 1463 yılında inşa edilmiştir
ve şehre en hakim tepedir. Günümüzde burası Müze olarak kullanımdadır. Biz de kaleye çıktık ve ve
tüm şehri görebilme fırsatını değerlendirdik.
Travnik´e gidip Cevapcici yemeden olmaz tabiki.
Şehrin sokalarını gezdikten ve yemeğimizi yedikten
sonra kız yurdunu ziyaret etmek için yola çıkıldı.
Yurtta, Türkiye´den Bosna´ya okumak için gidenler
kalıyorlar. Bu vesile ile onlarla tanışma fırsatı oldu
ve çok güzel vakit geçirildi. Yoğun bir günün sonunda otele dönüldü.
Bosna gezisinin son günü geldi çattı ve ilk olarak
Bilge Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegovic´e ve şehitlere veda etmek için kabir ziyaretine gidildi. Hep
beraber Başçarşı´ya doğru yol alındı. Küçük bir
grup ile Mladi Muslumani Derneğini ziyaret edildi,
ardından Morica Han´da son Boşnak kahveleri yudumlandı.
Bosna´dan ayrılmak zor olsa da, artık
Almanya´ya dönüş vakti geldi. Burda geçirilen üç
gün dolu dolu geçti ve her attılan adımda
Osmanlı´nın eserlerini görme, tarihi hissetme fırsatı oldu.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Ahmer ARSLAN
Ahlâkın Kaynağı
İnsanı insan yapan değerler arasında sayılan ahlâk olgusu, insanı
diğer canlılardan ayıran en önemli
unsurlardan birisidir. Yani ahlâktan
bahsedilirken, kesin olarak insanî
bir durumdan söz ediliyor demektir. Hem bir duygu olarak, hem de
bilinçli bir davranış olarak ahlâkî
eylem, insana ait bir tutumdur. Bu
tartışmasız hakikate rağmen, ahlâkın dayandığı temel ilke ve referanslar konusunda tek bir noktada
anlaşıldığı da söylenemez. Hatta
sadece ahlâkın kaynağı konusunda
değil, bu kavramın anlamı konusunda bile farklı tarifler yapılmaktadır.
Ahlâk kavramı, sözlüklerde
“hulk” kelimesinin çoğulu olarak
geçmektedir. Hulk, seciye, huy, tabiat, yaratılış, davranış, tutumlar ve
tavırlar anlamındadır. Terim olarak
ise insanın doğuştan veya sonradan
kazanılan zihnî ve ruhî halleri ile
bu hallerinden doğan iyi-kötü tavır
ve hareketlerini ifade eder. Yukarıdaki beyitte millî şâirimiz M. Akif,
“Ne irfandır veren ahlâka yük- ahlâkı iyi ve yüce kılan, yükselten
seklik ne vicdandır
şeyin, aşkınlığı olmayan beşer bilFazîlet hissi insanlarda Allah gisi veya vicdanı olmadığını, dîne
korkusundandır”
imanın insanda hâsıl ettiği Allah
Mehmet Akif Ersoy
bilincinin ve buna bağlı Allah kor-
İşte insanların aklı
evrensel düzen ve
ahengi kavramada sınırlı kaldığından veya
kavrasa bile buna uygun bir biçimde davranmayı başaramadığından, evrensel bir
kanuna ihtiyaç duyarlar. Böyle bir kanun
da ancak, yaratılmış
olan evreni ve içindeki insanı en iyi tanıyan birinin “Kanun”u
olabilir. İşte bu kanun
da ancak peygamberler aracılığıyla insanlara getirilen semavi
kitaplardır.
kusunun, Allah’a olan saygının,
O’nun rızâsına aykırı davranmaktan çekinme duygusunun ahlâkı
yücelttiğini, iyileştirdiğini haklı
olarak ifade ediyor.
Dîne inanmayan ve iyi ahlâk sahibi olmak için dindar olmayı şart
koşmayanlar, hattâ dînin ahlâka zarar vereceğini düşünenler insan
vicdanının ve doğru bilginin güzel
ahlâk için yeterli olduğunu ileri sürüyorlar.
Bir tarafta “din ve iman yoksa
ahlâk da yoktur” diyenler, öte tarafta “din varsa ahlâk yoktur” diyenler var. Bu iki ucun ortasında
yer alanlar ise “dîni ve ahlâkı oldukları gibi kabûl ediyor, bu ikisi
arasında bir diyalogun bulunduğunu, dînin ahlâkı terkip ve teşvik
edici bir işleve sahip bulunduğunu” söylüyorlar. Bunlara göre Allah’a inanmak, ahlâk ödevlerinin
yerine getirilmesini kolaylaştırmak
bakımından yeni bir “çevre” oluşturur. Dîne inanmadığı halde ahlâk
ilkelerine uyan bir insanın, dînin
ahlâk için geçersiz olduğunu iddia
etmesi doğru değildir. Kendi ahlâk
problemini kolaylıkla çözebilen insanlar olabilir, ama böyle kimselerin varlığı, bizim ahlâk hayatımızda birtakım yardım ve teşviklere,
meselâ dîne ihtiyaç duymamızı gereksiz kılmaz.1
Din ve felsefe cephelerinde yürütülen tartışma, dînin ahlâkla ilişkisi üzerinde cereyân etmektedir,
inançlılar ve dindarların yanında
felsefecilerin de önemli bir kısmı,
dînin ahlâk için -şart olmasa bilefaydalı ve yardımcı olduğunu kabûl etmektedirler. Genel kabûl gören bir başka konu da ahlâkın eğitimle, olmazsa olmaz ilişkisidir.
Din gibi ahlâk da yalnızca bir bilgi
ve inanç meselesi değildir, ahlâkın
hayata geçmesinin, fert ve toplum
hayatında etkili olmasının şartı eğitimdir; zamanında ve uygun yöntemlerle din ve ahlâk eğitimi veril-
[email protected]
mesidir. Ahlâk’ın kaynağının ne olduğu konusunda insanlık tarihi boyunca farklı tezler ortaya konulduğu görülmektedir. Bu tezlerden ilki, ahlâkı insanın hem yaratılışı, tabiatı veya fıtrat kanunları anlamında hem de peygamberler aracılığıyla gönderilen vahiy kaynaklı ilkeler, kurallar anlamında kabul
eden dinlerin tezleridir. İkinci tez
ise; ahlâkı akıl referanslı olarak ele
alan, onu hem bir metafizik hem de
pratik bir insanî olgu olarak gören
farklı felsefe doktrinlerinin tezleridir. Üçüncü tez ise, ahlâkın toplumsal yönü üzerine geliştirilen antropolojik ve sosyolojik teorilerdir.
Ahlâkın Kaynağı Dindir
Din, insanî değerleri ortaya koyar ve insana o değerlere bağlı kalarak yürüyebilme iradesi kazandırır. İnsan o değerleri kendi özünde
ve vicdanında bulur. Dinin kazandırdığı irade ile o değerleri hayata
geçirme bilincini ve gücünü kazanır. Dinin ahlâkla olan ilişkisinin
başladığı yer de esasen burasıdır.
Dinlere göre, öncelikle inanılması gereken temel imanî esaslar
ortaya konulur. Daha sonra, insanların gerek fertler olarak, gerekse
topluluk halinde nasıl yaşaması gerektiğine dair temel ilke ve prensipler belirlenir. Yani ahlâk prensipleri dinin inanç ilkelerinden çıkarılır.
İlahi kudret yarattığı insanlara ahlâk duygusunu verdiği gibi, gönderdiği kitaplarla da bunları yeniden düzenlemiş, unutulanları hatırlatmıştır. Yani ahlâk kuralları, insanların hem fert, hem toplum olarak hayatlarını düzenlemeleri için
Allah’ın insan tabiatına yerleştirdiği istidatlar ve kitaplarıyla ortaya
koyduğu buyruklardır.
Yaratıcı, vahiy aracılığıyla insanların kuvve halindeki duygula-
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 21
haber
rını tekamül ettirmek için onların
iradelerini uyarır. Bu emirler kâmil
bir insan olabilmek için, gereken
eylemler ve duygularla bezenmeyi
sağlayacak olan ilkelerdir. Bu hedeften sapma sonucunda ortaya çıkan ahlâkilikten uzaklaşma durumu ise, hem ferdî hem de toplumsal huzursuzluğu ve mutsuzluğu
doğurmaktadır. Peygamberler sadece inanç bakımından değil, ahlâken de ölçüyü kaçırmış topluluklara gönderilmiştir. Hz. Peygamber’in, “Benim Allah tarafından
gönderilmemin ehemmiyetli bir
hikmeti, güzel ahlâkı tamamlamak
ve insanlığı ahlâksızlıktan kurtarmaktır” şeklindeki sözleri İslam dininin ahlâka verdiği önemi göstermektedir.
Kur’an’da ahlâkın önemine vurgu yapmak için, imandan hemen
sonra iyi davranışta bulunmak da
hatırlatılır. Mesela, “İman edin ve
iyi amelde bulunun” emri
Kur’an’da en az elli defa tekrar
edilir. Bazı ayetlerde belirtildiği gibi, güzel bir ahlâkî davranış aynı
zamanda, dini bağlılığı ve imanı da
gösterir: “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe, iman etmiş olmazsınız.”
Bu bağlamda Bediüzzaman,
“edep” kavramını hayatın tamamına hakim olan davranışlar bütünü
olarak görmektedir. “Sünnet-i seGMG Düsseldorf Bölgesi İslami
İlimler Kursu`nun Hitabet Yarışması ev sahipliğini üstlenen DuWannheim Şubesinin konfreans salonunda yapıldı.
İslami İlimler Kursunun müdiresi
olan Sultan Balkaya’nın, açılış konuşmasını yaptığı proğramda, İslami İlimler Kursunun ihtiyacımız olan hatibelerin yetiştirilmesi hedefini taşıdığı ve
böyle yarışmalar ile de kursun saha çalışmalarının pekiştirildiğine dikkat
çekti.
Ardından IGMG Düsseldorf Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nefiye
Ermiş’in selamlama konuşmasının
sonrasında Hitabet Yarışması başlatıldı.
Yarışmaya katılan altı öğrenci ‘Günümüzde Aile Kavramı’, ‘Tesettür ve
Modernlik’, ‘Kültür Entegrasyonu mu,
Kültür Asimilasyonu mu’ ve son olarak ‘Teknolojinin Bizden Götürdükleri
ve Alternatifler’ adlı konuları seyircilere sundular.
Programın akışı içerisinde İslami
İlimler Kursu öğrencileri de çeşitli ilahilerle programa renk kattılar. Seyircilerden seçilen yarışmacıların katılımıyla sürpriz bir bilgi yarışması da neşe dolu dakikaların yaşanmasına sebeb
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
niyye edeptir, hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın” sözüyle, Kur’an’ın hayata tatbiki olan sünnetin özünü
edep ve ahlâkın oluşturduğunu
vurgulamaktadır.
Bediüzzaman, “Sünnet-i seniyyede edeple ilgili pek çok değer
vardır” dememiş, doğrudan Sünnet’in tastamam ve bütünüyle
edepten ibaret olduğunu ifade etmiştir. Bu ifade, Hz. Peygamber’in
ahlâkı sorulduğunda Hz. Aişe’nin
“Onun ahlâkı Kur’an’dır” mealindeki ifadesine benzemektedir. Hz.
Aişe de “Onun ahlâkı Kur’an’a
benzer” dememiş, doğrudan
Kur’an’ın kendisi olduğunu bildirmiştir. Şüphesiz bu durum, her yönüyle ahlâk-ı hamide sahibi olmayı, bütün azalarıyla ahlâkı kuşanmayı gerektirir.
Öte yandan Bediüzzaman, Sünnet’teki edebe, “Sünnet-i Seniyye’deki edep, o Sâni-i Zülcelâl’in
hudutları içinde bir mahz-ı edep
vaziyeti takınmaktır” diyerek açıklık getirmiştir. Buradan anlaşılmaktadır ki, onun edepten kastı,
her an Allah’ı görüyormuşçasına
hareket etmek, dolayısıyla her an
Allah’ın murakabesi altında olduğunun bilincinde “ihsan” kıvamında bir kullukta bulunmaktır.
Bunun ise Kur’an ve Sünnet’i azami ölçüde tatbik ile mümkün ola-
cağı, Hz. Peygamber’i örnek alarak
O’nun ahlâkıyla ahlâklanmakla
gerçekleşeceği izahtan varestedir.
Zira bütün Kur’an ayetleri ve hadisler, zevk, estetik değerler ile yaratılış arasındaki ahenk ve dengeyi
koruma, itidalli hareket etme, sağlam bir fikrî temele, merhametli bir
kalbe sahip olma ve nihayet bütün
bunların yönlendirmesiyle hayatı
anlamlandıracak işlere (hayır işleri) yönelmede insanoğluna rehberlik etmektedir. Bu açıdan bakılırsa,
“Kur’an ve Sünnet’in özü, ifrat ve
tefritten uzak itidal ve vasattır” demek abartı olmayacaktır.
Bu ideal vasat seviyeyi ise, insanların çoğu kolayca yakalayamamaktadır. Bu nedenle insanlığa bu
yolu gösteren ve tarif eden peygamberlere ihtiyaç vardır. İşte insanların aklı evrensel düzen ve
ahengi kavramada sınırlı kaldığından veya kavrasa bile buna uygun
bir biçimde davranmayı başaramadığından, evrensel bir kanuna ihtiyaç duyarlar. Böyle bir kanun da
ancak, yaratılmış olan evreni ve
içindeki insanı en iyi tanıyan birinin “Kanun”u olabilir. İşte bu kanun da ancak peygamberler aracılığıyla insanlara getirilen semavi kitaplardır.
Ahlâk ilkeleri sadece insanların
uymaları beklenen ve uymadıkları
takdirde cezalandırılmakla tehdit
Hayat
edildikleri soyut emirler ve kurallar olmaktan çok daha fazla bir anlama sahiptir. Bu anlamda sadece
insanların davranış ve duyuşlarını
sınırlandıran dışarıdan, zorla tatbik
edilen emirler değil, onların kâmil,
erdemli bir insan olmalarının yolunu gösteren derunî, vicdanî ve canlı hayat ilkeleridir. Ayrıca bunlara
uymak da bir tür ibadettir. İbadet
de insanın ruhunu yücelten, istidatlarını inkişaf ettiren, meyillerini temizleyen, emellerini gerçekleştiren, fikirlerini genişleten ve sistemleştiren, şehevî ve gadabî duygularını sınırlayan bir hâl üzerinde
olmaktır.
Büyük İslam bilgini Bediüzzaman, güzel ahlâkın salt insan aklından ortaya çıkmış olabileceğini kabul etmemektedir. Ona göre, insanın ruhuna manen yükselmeyi ve
ahlâken kemalâtın zirvesine çıkmayı aşılayan ve teşvik eden dinlerdir.
Eğer peygamberler gönderilmeseydi, vahye dayalı dinler de olmayacaktı; dolayısıyla insan, hayvanlar
seviyesinde basit bir mahlûk olarak
kalacağı için insanda güzel ahlâktan ve vicdanî kemalâttan söz edilemezdi.2
1 Bu konu için bak. M. Aydın, Din
Felsefesi, s.238-257
2http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=776
I
IGMG Düsseldorf Bölgesi İslami
İlimlerde Yarışma Heyecanı
oldu. Kursun Asistan hocası Hilal
Dağdelen’in kursa hediye olarak yaptığı hat çalışmaları, açık arttırma usulüyle satışa sunuldu.
IGMG Genel Merkez Kadınlar Teşkilatı Tanıtım Başkan Yardımcısı Aişe
Akova ve IGMG Düsseldorf Bölgesi
Kadınlar Teşkilatı Eğitim Başkanı Perihan Köksal ve Bölge Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nefiye Ermiş’ten oluşan
jüri heyeti, henüz iki yaşındaki kursun
talebelerinin bu yarışma ile gösterdikleri performanstan duydukları memnu-
sayfa 22 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
niyeti dile getirdiler.
‘Entegre edilmiş bir toplum mu olmak istiyorsunuz, yoksa dini ve kültürel değerlerinizi yok etmek amacında
olan asimile edilmiş bir toplum mu olmak istiyorsunuz’ mesajını veren Hilal
Kaya üçüncülüğe laik görüldü.
“Teknolojinin bizi değil, bizim teknolojiyi yönetmemiz gerekir“ gibi mesajlarla seyircilere ‘Teknolojinin bizden götürdükleri ve alternatifler’ hakkında hitab eden Sümeyye Karahan
ikincilik derecesine ulaştı.
Son olarak ‘Günümüzde aile kavramı’ konusu hakkında hitab eden Nurcan Mahmoud birinciliğe hak kazandı.
Kendisi ailenin bir sosyal birimi olduğunu ve bir ailenin içinde iletişim ve
ahlaki boyutlarının önemini, dinleyicilerle güzel bir hitabet ile paylaştı.
Dereceye giren ve yarışmaya katılan öğrencilere Kurs Müdiresi tarafından plaketleri takdim edildikten sonra,
program kapanış Kur`an-ı Kerimiyle
sona erdi.
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
“MÜSİAD Nürnberg” Hof’lu
İşadamlarını Biraraya Getirdi
Sayın Müşterilerimiz;
20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin
de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak
istiyoruz.
Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a kadar
ücretsiz yemek kursları yapılacaktır.
AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi:
Su ve yağ ilave etmeden pişirme
Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme
Zaman ve enerji tasarrufları
Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları
Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları
Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve
yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße 18`deki büromuza sizleri de bekleriz.
Saygılarımla.
Hayat
ÜSİAD Nürnberg/Nordbayern
Kuzey Bavyera`da teşkilatlanmaya devam ediyor. Hof ve çevresindeki Türk İş adamlarını bir araya getirmek ve sorunlarını ilk elden dinlemek
için MÜSİAD Nürnberg Yönetim Kurulu
organizesinde Hof şehrinde bir toplantı düzenlendi.
MÜSİAD Nürnberg Başkanı İsmail Satır başta olmak üzere, dernek Yönetim Kurulu ve Baş Danışmanları MÜSİAD Nürnberg/Nordbayer e.V. derneğini tanıttılar ve
hedefteki çalışmalarını açıkladılar. Başkan
İsmail Satır, yeni kurulmalarına rağmen
Kuzey Bavyera`daki teşkilatlanma çalışmalarının çok iyi gittiğini ve Kuzey Bavyera`nın yerleşim birimlerinde faaliyet
gösteren Türk ve Alman iş adamlarından
çok talep aldıklarını bildirdi. Önümüzdeki
haftalarda Hof`ta yapılan toplantının benzerlerini Würzburg, Schweinfurt, Ansbach,
Regensburg, Erlangen ve Fürth`te de yapacaklarını sözlerine ekledi. Toplantıda Hof
ve çevresindeki Türk iş adamları iş hayatında karşılaştıkları sorunları dile getirdiler. Özellikle Alman resmi makamlarda ve
Alman İş ve Ticaret hukuku ile karşılaştıkları problemlerin kendilerini zorladığını
MÜSİAD Nürnberg/Nordbayern Yönetim
Kuruluna ilettiler ve bu konuların çözümünde yardımcı olunmasını istediler. Ayrıca bölgenin iş adamları Hof ve çevresinin
gittikçe ekonomik güç kayıp ettiğini ve bu
da kendi işlerini olumsuz etkilediğini dile
getirdiler.
MÜSİAD Nürnberg Bölge Başkanı Satır, Türk iş adamlarının sorunlarının birbirine çok benzediğini ve bu sorunların çözülmesi için MÜSİAD Nürnberg`i kurduklarını ve bu konularla alakalı çalışmalar ve
projeler hazırladıkları toplantıya katılanlara bildirdi. Bu sorunları ve problemleri ancak birlik ve beraberlik içinde çözebileceğini hatırlattı. Özellikle Türk iş adamlarının ticaret ve iş hukukunda zorlandıklarını
görerek, bu konuyu ilk olarak ele aldıklarını anlattı. Bu konuda Türk iş adamlarını
yalnız bırakmamak için, uzman avukatlar
ile beraber yakında üyelerine yönelik ticari ve iş hukuk danışmanlığı verileceği müjdesini verdi.
M
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 23
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Karahan ve Bayrak Ailelerinin Mutlu Günü
GMG Eski Genel Başkanı Yavuz
Çelik Karahan Bey`in evladı
Muhammed İbrahim ile Murat
Bayrak`ın evladı Meral Fatma sade
bir düğün merasimi ile dünya evine
girdiler.
Köln Ehrenfeld`de bulunan dügün
salonunda gerçekleşen düğün merasimine çok sayıda davetli iştirak
ettiler.
Başta IGMG Genel Merkez çalışanları olmak üzere IGMG Bölge
Başkanları, İslam Kültür Merkezlerinden Mehmet Yılmaz, ATiB Genel Başkanı Selahattin Saygın ve
çok sayıda özel davetli düğün merasimine katıldılar.
Düğün
merasimi
Macit
Bozkurt`un okuduğu Kur`an-ı Kerim ile başladı. Düğün merasiminin
sunuculuğunu yapan Ramazan Başlık kısa bir bilgilendirme konuşması
yaptı. İki ailenin babaları sahneye
davet edildi. İlk söz kız babası Murat Bayrak`a verildi. Kısa bir selamlama ve hoşgeldiniz konuşmasından
sonra mikrofon damat babası Yavuz
I
uppertal İKM Friedrich
Ebert Camii Kermes Düzenledi
Cami Yönetim kurulu başta olmak üzere cemaatin de büyük desteği ile bir Kermes Programı organize edildi. Kermes ve Kermes öncesinde sonrasında hummalı bir
çalışma ile meydana getirilen bu 4
günlük programın birinci ve ikinci
W
Çelik Karahan`a verildi. Karahan
tüm misafirlere hoşgeldiniz dedikten sonra kısa ve özlü bir konuşma
yaptı.
Daha sonra ilahiler ve ezgiler seslendirildi.
Bu arada gelin ve damadı taşıyan
araba külliyenin avlusuna girerken
geleneksel gelin arabası önü kesme
merasimini Oğuz Üçüncü yaptı. Damadın babasının çağrılması esnasın-
da çok güzel anlar yaşandı. Uzun
süren pazarlıklar sonucu alınan bahşiş büyük bir sevinçle orada bulunanlara gösterildi. Devamında gelin
ve damat arabadan indirilirken yine
sıkı pazarlıklar sonucu damat babası
Yavuz Bey epeyce terletildi. Yine
sevinç edasıyla damat ve gelin çiçeklerle oluşturulan geçit halıdan
tekbirlerle salona giriş yaptılar.
Kemal Ergün hocaefendinin gü-
Wuppertal İslam Kültür
Merkezinden Kermes
günü olduğu gibi diğer günlerde
yoğun katılımla gerçekleşti. Uzaktan ve yakından programa iştirak
eden misafirler Türk mutfağının
eşsiz lezzetlerini tatma imkanı
sayfa 24 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
buldular. Kermes için özel hazırlanan banklarda ise çaylarını ve
Türk kahvelerini yudumlarken hoş
sohbetler ettiler.
Gazetemize konuşan Cemiyet
nün önemine binaen yaptığı anlamlı
konuşmadan sonra yine ilahi ve ezgiler seslendirildi.
Gelin ve damat babalarının beraberce salona girenleri karşılamaları
ve tüm misafirlerin masalarına giderek hoşgeldin demelerinin ardından
dügünün ikram bölümüne geçildi.
Son olarak yapılan takı merasiminden sonra çektirilen hatıra fotografları ile program nihayete erdi.
Karahan ve Bayrak ailelerinin evlatları Muhammed İbrahim ve Meral Fatma`nın bu mutlu günlerini
tebrik ediyor Cenab-ı Allah`tan iki
cihan saadeti diliyoruz.
Başkanı İbrahim Öztürk camiinin
görevlileri ile tanıştırdı. Camii
İmamı Ali Bayrak yaptıkları faaliyetler hakkında şunları söyledi.
“Cumartesi Pazar yatılı 47 öğrenci
80 gündüz kız 80 erkek toplam
200 öğrencimiz var. 1978`den beri bu Camii burada. Sizle tanışıyoruz hoşgeldiniz sizleri burada görmekten mutluluk duyduk” dedi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
GMG Hadsch-Umra Reisen
GmbH Hacc 2011 hazırlık çalışmalarını devam ettiriyor.
2011 yılı Hacc Organizasyonu ile
ilgili meseleleri görüşmek
üzere Kerpen’de toplanan
IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH yetkilileri, 2011
yılı Hacc ücretini kısa zamanda belirliyeceğini açıkladı. Her yıl olduğu gibi bu
yılda IGMG e.V. Genel
Merkez üyelerine 50,- € indirim uygulanacaktır.
Yetkililer hac ücretine
dahil olan hizmetleri şu şekilde açıkladı:
-Mekke Medine konaklama
-Uçak Bileti
-Mekke-Medine-Cidde
transferleri
-Mekke ve Medine yemek (3 öğün tabldot usulü)
-Çek ücreti (ayakbastı
parası)
-Mina-Müzdelife-Arafat çadırları
-Otel-Kabe arası servis hizmetleri
-Sağlık hizmetleri (İlaç Ücretleri Hacı adayına aittir)
-Rehberlik hizmetleri (ziyaretler)
-Verilecek Hac eşyaları
Açıklamada geçen sene gerçekleştirilen yemek hizmetinin
bu yılda devam edeceği ve Hac
mevsimi boyunca Mekke ve
Medine’de hacılara üç öğün yemek verileceğini ifade ettiler.
Kaydını yaptıran tüm hacı
adayları işlemlerinin onaylanması için en az 750,-€ belirtilen
hac hesabına yatırmaları gerektiğide ifade edildi. Hac 2011
tahmini uçuş planınında açıklandığını ve bu tarihlerin 2-3
gün değişebileceğini belirttiler.
Hacı adaylarının en geç
15/08/2011 kadar IGMG
Hac-Umre GmbH Merkezine
ulaştırması gereken evraklar: (Şube veya Bölge merkezlerimize de ulaştırabilinir)
1. Pasaportun aslı; (En az 6
ay geçerliliği, en az 6 ay Almanya’da oturum (Aufenthaltstitel) meşruhatı ile hac vize işlemleri için de 2 boş vize
sayfası olması gerekmektedir.)
I
haber
IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH
Hacc 2011 Hazırlık Çalışmaları Tamam
2. Doktor tarafından imzalanmış ve kaşelenmiş
‘ACW 135’ tipi Menenjit
ve sezonal grip aşısının yapıldığını gösteren aşı karnesi (IMFBUCH), ACW 135’
tipi Menenjit aşısı 2 yıl sezonal grip aşısı ise yapıldığı yıl içerisinde geçerlidir,
3. 4 adet vesikalık fotoğraf (arkasına mutlaka
Adı-Soyadı ve Müracaat
Formunun üzerinde bulunan Kayıt Numarası yazılmalıdır),
4. Almanya oturum sayfası (Aufenthaltstitel) fotokopisi, (T. C. Vatandaşları
için)
5. Pasaportun fotoğraflı
sayfasının fotokopisi. (Alman Vatandaşları için)
Kaydı yapılan her hacı
adayına verilecek hac eşyalarında takdim edileceğini
bildiren yetkililer malzemeleri şu şekilde sıraladılar:
-Çanta
-Ayakkabı çantası
-Baylara yelek
-Bayanlara 2 adet başörtüsü
-Hac ibadetini anlatan
DVD
-Hac rehberi kitapçığı
-Hacı kimlik kartı
-Seccade
İslam Toplumu Millî Görüş
Hac ve Umre Seyahat ile hacca gidecek hacı adaylarına
açıklanan ücretten çeşitli indirimlerin de sözkonusu olduğunu bildiren IGMG Hac ve Umre Seyahat Şirketi yetkilileri:
IGMG e.V. Genel Merkez
üyelerine 50,- euro,
7-10 yaş arası çocuklara
(10 yaşını doldurmamış olması gerekir ) 320,- euro, hac ücretinden indirim yapılır.
2-7 yaş arası çocuklara ise
(7 yaşını doldurmamış olması
gerekir) 440,- euro, hac ücretinden indirim yapılır.
0-2 yaş arası (2 yaşını doldurmamış olması gerekir) çocuklardan ise 600,- euro hac
ücreti alınır.
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 25
çocuk köșesi
sayfa 26 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Özel Köșe
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Selma ÖZTÜRK
Ben Müezzine
Güveniyorum!
zan günde beş vakit namaza
çağrıdır. Kimisi bu çağrıya, bu
davete icabet eder, kimisi etmez. Kimisi Ezan-ı Muhammed’i işittiğinde yatar halinde bulunuyor ise,
derhal kendisini toparlar saygısından
ve ezan bittikten sonra tekrar yatıp,
eski halini alır. Ve işitmesine rağmen,
yine de namaza iştirak etmez. Demek
ki, ezana saygısı var, namaza yok. Veya o kadar saygısı yok. Acaba hangisi
daha önemli ve daha saygıya değer diye düşünüyorum. Kimi insan ise ezanı duyduğunda duygu dünyası alt üst
olur, Asr-ı Saadet aklına gelir ve hemen her gördüğü zenciyi Bilal Habeşi
Hazretlerine benzetir ve ona (gayri
müslim de olsa) sarılası gelir.
Ezan sürekli dönüp harekette bulunan şu yuvarlak dünyanın her yerinde
aralıksızın okunur ve insanları, daha
doğrusu musallileri (namaz kılanları)
ibadet etmeye çağırır, onlara namaz
vaktini hatırlatır ve “Hayya lassalah!” kelimeleriyle onları “Haydi namaza” diye davette bulunur. Evet,
dünyanın her yerinde, her an ezan sesleri inler, çünkü her yerde, her an O
vardır.
“Hayya!” diyor müezzin. “Haydi!” diyor. “Haydisene namaza ey
aciz kul! Ne duruyorsun?” diye sesleniyor bizlere. Ve hemen ardından da
“Hayya lal felah!” diyor. “Haydi
kurtuluşa!” diye. Evet, namaz demek, kurtuluş demek, namaz demek,
felah demek...
Ezan da namaz gibi bir ibadettir.
Fakat namaz kılmak için elbet ezan
okunması gerekmez. Yani namazın
farzlarından veya şartlarından değildir
ezan. Ezansız ve ardından yapılan
E
ezan duası olmadan da namaz kılınır
elbet.
Bizler Avrupa’da ve Almanya’da
yaşayan müslümanlar olarak ezan sesinden mahrumuz. Mahrum kaldık ve
ezan sesini duymadan namazlarımızı
kılmak mecburiyetindeyiz. Bazen camilerde, erkekler ise sürekli gittikleri
Cuma Namazlarında Ezan-ı Muhammed’i haftada bir kez de olsa, işitiyorlar belki. Hiç yoktan iyidir muhakkak.
Fakat bu ezan sesi minarelerden, dışarılara, sokaklara yansımıyor. Bina
içinde kalıyor. Bu yüzden de insanın
ruhu üzerinde tamamen farklı ve eksik bir etkisi vardır. Ezan sesini dışarılarda, sokaklarda duymak insana tamamen ayrı haz ve huzur veriyor. Aklıma Medine’de veya İstanbul’da okunan ezanlar geldi... Mescid-i Nebevi
ve Sultanahmet avlusundaki ezan sesinin yankıları...
Aynı zamanda bilhassa Türkiye’de
o hoş çağrıyı işiten ve buna rağmen
ona icabet etmeyen insanlar. Ve o güzel mekanlarda bulunup, ezan davetine uymayan, kabul etmeyen ve bu güzel daveti geri çeviren insanlar geldi
aklıma... Evet, Türkçemizde meşhur
ve herkes tarafından bilinen bir deyim
vardır: “Kimisi bilemez, kimisi bulamaz” diye. Bizler Avrupa’da ezan sesine özlem duyarken, paslanmış kulaklarımız ezandan mahrum kalmışken, o nidaya hasret kalıyorken ve
ömrümüzü bu şekilde sürdürüp bitirirken, bazı insanlar o çağrıyı duymamazlıktan geliyor ve aldırış etmiyor.
Biz bulamıyoruz, onlar ise bilemiyor...
Hatta ezan sesinden rahatsız olan
insanlar (müslümanlar) bile var. Tür-
kiye’de bir zamanlar böyle bir tartışma ortaya çıkmıştı. Ezan, bilhassa sabah namazında okunan ezan bazı insanları, belli bir kitleyi rahatsız ediyormuş efendim ve bu yüzden de işte
bu belli kitle tarafından durdurulması
çabalarına ve gayretlerine girilmiş.
Başvurular bile olmuş. Türkiye’de
ezan sesinin susması... Bunu düşünebiliyor musunuz değerli okuyucularım? Ne kadar korkunç bir olay. Düşünmek bile insana acı veriyor. Türkiye’de ezan seslerinin susması ve artık
o topraklar üzerinde inlememesi... Allah o günleri bizlere göstermesin!
“Olur mu canım, böyle şey?” demeyin. Tarih bize buna benzer olayların
da olabileceğini göstermiştir. Ve şimdi aklıma merhum Mehmed Akif Ersoy ve İstiklal Marşı’mız geldi. İstiklal Marşı’mızın sekizinci kıtasında
Akif şöyle diyor: “Şu ezanlar – ki,
şehadetleri dinin temeli - ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli...”
Evet! Ve inşaallah bu ezanlar ta kıyamet gününe kadar bu yetim kalmış ülkenin, bu öksüz kalmış yurdun üstünde inleyecektir. Çünkü onlar bu yüce
ve kutsal dinin temelidir, onun temelini teşkil eder. Akif’in bu anlam yüklü
sözlerine ben AMiN diyorum.
Bazı insanlar ise sabah namazına
kalkıp, onu kılmakta zorluk çekiyor.
Avrupa’da genelde ezan sesi olmadığı
için, çalar saat ile namaza kalkılır. Sabah namazı vakti bir çok insan için en
zor vakit olarak kabul ediliyor. Tatlı
uykuya veda etme zamanı olduğu
için. Sabah namazına uyanmak kış
aylarında soğuktan, yaz aylarında ise
gecenin kısalığından zor geliyor insana. Bu yüzden de en meşakkatli namazdır. Sonuçta ilk bakış ve değerlendirmede bir “rahatı ve keyfi bozma”
olayı ve bu yüzden de “rahatsızlık ve
keyifsizlik” veren bir durumdur. İlk
bakışta insan belki namazı değil de,
uykuyu tercih ediyordur. Fakat o anda
aklına müezzinin şu sözleri geliyor ve
gelmesi gerekiyor. Zira müezzin diğer
vakitlere nazaran sabah namazında bir
cümle daha ilave ediyor okuduğu ezana. Bu çok önemli cümle düşünmeye
ve güvenmeye değer bir cümledir,
efendim. Müezzin bir de “Essalatu
hayrum minen nevm”, yani “Namaz
[email protected]
uykudan daha hayırlıdır” diyor, sabah namazına çağrıda bulunurken.
Es- Salah, yani namaz, enNevm’den, yani uykudan daha hayırlıdır... Müezzin bu sözleri sarfederken, bizler daha ne diyebiliriz ki? O
tamamlamış bile manayı. O, namazın
bizler için uykudan daha hayırlı, daha
iyi ve dolayısıyla daha avantajlı olduğunu söylüyor.
Namazlarımızı, bilhassa sabah namazlarımızı ihmal etmeyelim değerli
okuyucularım! Bu önemli eylemi hafife almayalım! Ve güne iyi başlamanın en uygun ve hayırlı bir şey olduğunu bilelim. Zira güne nasıl başladığımız çok önemlidir ve gün akışımızı
(olumlu veya olumsuz) etkiler. Almancada bir söz vardır: “Mit Gott
fang an, mit Gott hör auf, das ist
der beste Tageslauf” diye. Yani:
“Gününü Allah’la başla, Allah’la
bitir. Bu en mükemmel gün akışıdır” diye. İşte bu bilinçle hareket etmek gerek. Günümüze sağ ayakla kalkıp sabah namazla başlamak hem hayatımızın bereketini artırır, hem de bize huzur ve mutluluk verir.
İmkanı olanlar ise -haftasonları da
olsa- sabah namazını camide, cemaatle kılsın. Seher vakti evden çıkıp, sabah namazını camide kılmak için yola
düşmek ve o namazı camide kılmak
insana ayrı bir feyz ve zevk veriyor.
Bilhassa gençleri namazı camide kılmaya teşvik edelim. Onlara bunun
önemini ve faydasını anlatalım ve binalarımızı direksiz bırakmayalım. Zira bu takdirde yıkılmaya mahkum kalır onlar.
En zor anlarımızda da olsa, bazen
namaza kalkmakta zorlanıp “Az daha
yatayımlar” içimizden geçse de, namazın gerçekten uykudan daha hayırlı olduğunu, idrak etmek ve buna
inanmak gerek. Bunu bizler ilk bakışta anlamasak bile... Müezzin öyle diyor, efendim. Namaz uykudan hayırlıymış. Müezzin öyle diyorsa, öyledir
elbette.
Vallahi, sizi bilmem ama, ben müezzine güveniyorum.
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 27
TEŞEKKÜR
14 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirdiğimiz 4. Olağan Kongre’mizde
Kogre’mizde
şahsımıza gösterdikleri teveccühlerinden dolayı delegelerimize,
Kongre’mizin kardeşâne ve bayram havasında geçmesine vesile olan
Onursal Genel Başkanımız
Yavuz Çelik Karahan’a
teşrifleri ile bizleri onurlandıran
Eski Genel Başkanımız
İlk kurucularımızdan
Ali Yüksel’e
Ahmet Rüşdü Banaz’a
TBMM Eski Başkanvekillerinden
Yasin Hatipoğlu’na
Almanya İslam Konseyi Başkanı
Ali Kızılkaya’ya
TBMM Eski Milletvekillerinden
Yaşar Canbey’e
Eski Kadın Kolları Başkanımız
Güleser Topuz’a
Eski Genel Başkan Yardımcımız
Eski MYK Üyemiz
Yüksel Haşal’a
Seyfettin Öztürk’e
ve Kongre’mizin başarılı bir şekilde geçmesinde emeği olan
Başkanlık Divanı Üyelerimize, Gençlik ve Kadınlar Teşkilatımıza, Bölge
ve Cemiyet Başkanlarımızla misafir olarak bulunan diğer üye ve zevata
teşekkür ederiz.
İslam Toplumu Millî Görüş
adına
Kemal Ergün
Oğuz Üçüncü
Hakkı Çiftçi
Genel Başkan
Genel Sekreter
Genel Başkan Yrd.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Salih AYDIN
Hacarabın Serüvenleri 44
İnsanın hayatında çeşitli dönemleri vardır. Bunlar bebeklik, çocukluk, gençlik,
yaşlılık dönemleri. İşte yaşlılık dönemi gelince insan
biraz nazlı oluyor herhalde.
Yaşlılarımız, büyüklerimiz
bizlerden çok ilgi bekliyorken zamanımızdan bir bölümünü onlara ayıralım. Onlar
bizleri bir avuçken nasıl
emek verip büyüttülerse
şimdi sıra bizde büyüklerimize sahip çıkmak zorundayız. Yaşlılığımızda kendimizi düşünüyorsak onları
unutmamalıyız. Farkında olmasak da çocuklarımızın
bizleri taklit edebileceklerini aklımızda tutalım. Bu
ufak detayın farkında olmaz
isek her an yapayalnız kalabiliriz. Onun için evlatlık
görevini yapalım ki evlatlıklarını yapsınlar.
Karasakal Hoca’dan
Müthiş Cevaplar
1. Karamanlı Karasakal Hoca`ya
sorarlar:
- Hocam şimdi Türk Milletinde o
günkü gibi Çanakkale Ruhu var mı?
Hocam hazır cevaptır;
- Olmaz olur mu, şimdi çanak yalama ruhu var!
2. Karasakal hoca meşhur vaazlarından birinde çoğunluğun yaşadığı
çelişkilerden söz ederken bir ara epey
kızar:
- Ulan Müslümanlık türküsü çağırırsınız, Hıristiyanlığı yaşarsınız,
Müslüman’ım diye kasım kasım kasılırsınız, gereğini yine de yerine getimezsiniz.
3.Vaazının birinde de yine:
Karılarınızı, kızlarınızı, gelinlerinizi, kıskanırsınız güzel. Ama biz
evinize gelsek bizim karşımıza çıkarmazsınız bu da güzel çok iyi, çok
hoş. Amma bu sütçülerle, tüpçülere
ne oluyor onlar erkek değil mi diyor.
(Ve ince bir noktaya dikkat çekiyor bu uyarıyı eminim hepimiz çok
iyi anlamışızdır.)
4. Karasak Hocaya bir gün sormuşlar:
- Hocam Peygamber Efendimiz
(s.a.v) kabağı niçin çok severdi” diye.
Hoca da tatlı ihtiyacını oradan
karşıladığını söylemiş.
Ama adam tekrar sormuş:
- O kadar tatlı varken neden kabak deyince.
Karasakal taşı gediğine koymuş:
- Şöbiyet vardı da yemedi mi.
Hacarap.
Hacarap hakkında birçok yaşanmış hikâyeleri sizlerle paylaştım ve
paylaşmaktayım.
Bilmem memnun oldunuz bilmem
memnun olmadınız ama memnun olmanız beni sevindirir çünkü şu gurbette birbirimizin dertlerine tercüman
olmak zorundayız...
Ama yine de bu konulardan birinde rahatsız edici bir paragraf geçmişse sizlerden şimdiden özür dilerim.
Lütfen hakkınızı helal edin.
Ayriyeten ben hakkımı helal ediyorum.
Ve Müslüman kardeşlerimi çok
seviyorum.
Ha konuyu kapatıyor musun diyorsanız?
Hayır, elimden geldiğince yazmaya devam edeceğim.
Şimdi bu konulardan birini daha
yazıyorum.
Olay şöyle gelişti:
Babam (Hacarap) sağlığına dikkat
etmediği için sık sık hastalanıyor.
Yine birgün hastalanmış telefon
ettiler ben de ev doktoruna götürdüm.
Baktı problemi var durumu iyi değil hastaneye sevk ettirdi midesinde
problem varmış.
Sonra hastanedeki Doktor:
- Su içmediği için bütün bu problemler diye söyledi.
Bunu kendisine söylediğimiz zaman:
- Ne yapayım oğlum canım su iç-
mek istemiyor dedi.
-Sıhhatin için olsun içmen gerek
baba dedik.
- Tamam, dedi içmeye çalışırım.
Birkaç gün serum verdiler ve eve
getirdik.
Geçenlerde babamın iç hastalıkları hekiminde randevusu varmış.
Evde oturuyorum bir telefon geldi
telefonu aldım:
- Oğlum yarın hekimde randevum
var gel beni al götür.
- Tamam, baba gelirim saat kaçta?
- Sekiz gibi gel.
-Randevun sekizde mi?
-Evet.
-Oldu yarın görüşürüz hayırlı geceler.
Saat sekizde babamlara gidiyorum babam hazır hemen doktora gidiyoruz.
Doktordaki hemşirelerden bir hürmet, bir hürmet hiç sormayın.
Sonra bana babamın erken geldiğini randevunun onda olduğunu istersek onbirde gelebileceğimizi şimdi
sadece kan alabileceklerini ve ameliyat dikişlerini alabileceklerini söylediler.
Babamın doktordaki işi bitince
eve geri dönerken babama soruyorum:
- Baba sana randevu verirlerken
hiç mi sormadın seni doktora getirene?
- Yok, kimse bana bir şey demedi.
Bu arada daha evvel babamı hekime götüren kardeşime telefon ediyorum:
- Selamün Aleyküm ben abin babamın randevusu bugün saat kaçta
idi?
- Aleyküm Selam abi saat onda
idi.
-Babama söyledin mi?
- Evet.
- Tamam, sağol hayırlı günler.
Babama dönüyorum:
-Baba sana söylemişler ya saat
kaçta randevun olduğunu.
-Sen de amma karıştırıyorsun yaşlılık ne yapalım erken gidersek erken
[email protected]
biter sandım.
-Ama şimdi bir daha gideceğiz.
- İncilerin, altınların mı dökülecek
ne yapalım yani.
- Haklısın babacığım.
Eve bırakıyorum.
Saat 11`e doğru tekrar alıyorum.
Hekimdeki işleri hemen bitiyor.
Hekim İranlı bir doktor babama
özel muamele yapıyor.
Eve tekrar geri dönerken soruyorum:
-Baba bu özel muamele nerden
geliyor.
-Beni görünce babasını hatırlıyormuş diyor.
Sonra da:
-ALLAH razı olsun oğlum beni
iki kere getirdin götürdün.
-Baba bu bizim görevimiz ALLAH cümle mümin kullarından razı
olsun dedim.
Ve böylelikle eve bıraktım.
Memnun oldu böylelikle rahat bir
şekilde eve döndüm…
İnsanın hayatında çeşitli dönemleri vardır. Bunlar bebeklik, çocukluk,
gençlik, yaşlılık dönemleri. İşte yaşlılık dönemi gelince insan biraz nazlı
oluyor herhalde. Yaşlılarımız, büyüklerimiz bizlerden çok ilgi bekliyorken zamanımızdan bir bölümünü onlara ayıralım. Onlar bizleri bir avuçken nasıl emek verip büyüttülerse
şimdi sıra bizde büyüklerimize sahip
çıkmak zorundayız. Yaşlılığımızda
kendimizi düşünüyorsak onları unutmamalıyız. Farkında olmasak da çocuklarımızın bizleri taklit edebileceklerini aklımızda tutalım. Bu ufak detayın farkında olmaz isek her an yapayalnız kalabiliriz. Onun için evlatlık görevini yapalım ki evlatlıklarını
yapsınlar.
Yine bir yazının sonuna geldik
dostlar gününüz hayırlı olsun ALLAH’a emanet olun. ALLAH izin verirse gelecek sayıda buluşmak üzere
selam ve dua ile.
Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 29
bulmaca
sayfa 30 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Download