Prof. Dr. Necmeddin Prof. Dr. Necmeddin ile'r-Refik-il a'lâ HOCAM ile'r-Refik-il a'lâ HOCAM ERBAKAN, EfsaneEfsane ERBAKAN, Bașbakan, Milli Görüș Bașbakan, Milli Görüș Davasının Lideri, Yeniden Davasının Lideri, Yeniden ve Adilve BirAdil Dünyanın Bir Dünyanın MimarıMimarı Ama Asıl Ama Asıl Hatırlanacak Mahlasıyla Hatırlanacak Mahlasıyla Müslüman Kuruluşlar, Alman Müslüman Kuruluşlar, Alman Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı Christian Wulff: Christian Wulff: “İslam “İslam 16-17 16-17 İçişleri Bakanı Hans-Peter İçişleri Bakanı Hans-Peter0606 Almanya’nın Almanya’nın Friedrich'i Ayrımcılıkla Suçladı Friedrich'i Ayrımcılıkla Suçladı Parçasıdır” Parçasıdır” HHaya ayatt mücahid erbakan mücahid erbakan ' Gerçekler “Hayat”ın İçindeİçinde Gizlidir Gerçekler “Hayat”ın Gizlidir OKUSAN OKUSAN Avrupa’daki Avrupa’dakiKitapçýnýz Kitapçýnýz Binlerce Kitap, CD,CD,VCD, Binlerce Kitap, VCD,DVD DVDveveHediyelik HediyelikEþyalar Eþyalar Tel:Tel: 06142-790370-71 . Fax: 06142-790370-71 . Fax:06142-790372 06142-790372 Mobil: 0157-83555560-61 . [email protected] Mobil: 0157-83555560-61 . [email protected] www.okusan.eu www.okusan.eu Aylk ÜcretsizAylk Gazete / Kostenlose Zeitung · Say/Nr.: · Yl/Jahre: 8 · Mart /8 März Ahir 1432 Ücretsiz Gazete /Monatliche Kostenlose Monatliche Zeitung ·55 Say/Nr.: 55 · Yl/Jahre: · Mart2011 / März/ Rebiü`l 2011 / Rebiü`l Ahir 1432 daha özgür bir dünya ENERGY Enerji İçeceği Bu Dünyadan Bir Erbakan Geçti Siyaseten ve Hakikaten Bat Avrupa Türkleri Sofralarn Bereketi Sofralarn Dualar Daha Özgür Bir Dünya AKTÜRK IŞIKYusuf IŞIK 5 MahmutMahmut AŞKARAŞKAR 11 SelmaSelma ÖZTÜRK 3 AKTÜRK ÖZTÜRK 27 SinanSinan Damaklara Dr. YusufDr. Serin İman Edep Ziyaret Hacarabn Bir Varsa Bir Serüvenleri GeleneTac İmkan da 42 Tat ğimiz Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: [email protected] Vardr M. Hulusi M. ÜNYE Hulusi ÜNYE 22 Şinasi ŞİMŞEK Şinasi ŞİMŞEK 06 06 13 M. SalihM. AYDIN Salih AYDIN 29 İmiş Prof.Prof. Dr. İskender PALA Dr. İskender PALA21 HAC-UMRE SEYAHAT Islamische Gemeinschaft Milli Görüş Hadsch-Umre & Reisen GmbH Boschstraße 61-65 . D-50171 Kerpen Telefon: 02237-656 310/311 E-Posta: [email protected] . Web: www.igmghacumre.com Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK Daha Özgür Bir Dünya Sevgili dostlar! Geçen ayki yazımızda özelde Kuzey Afrika`da dediğimiz bölgede genel hatları ile de Arap Dünyasındaki yönetimlere karşı yapılan değişim içerikli gösterileri değerlendirmiştik. Bu gösterilerin en çok can kaybının yaşandığı yer ise şu an itibariyle Libya`da olanı. Muhalif güçler ile Kaddafi güçleri arasındaki çatışmalarda ne yazıkki her iki taraftan ölü sayısı çok olmaktadır. Bunun yanısıra batılı ittifak güçlerinin yani ABD, Fransa, İtalya, İngiltere gibi sözde Libyadaki halkı Kaddafi güçlerinden kurtarma adına yapılan hava saldırılarında belki de ülke içindeki çatışmalardan daha ağır kayıplar verilmektedir. Maalesef batılı güçlerin sözde özgürlük getireceğiz diye girdikleri her ülkede sayıları bazen milyonları bulan Irak örneğinde yaşadığımız gibi insanlar katledilmektedir. Ne adına yapıldığı bugün dahi anlaşılamayan bu müdahaleler artık insanlık tarafından en ağır şekilde eleştirilmektedir. İnsan hayatının hiçe sayıldığı her müdahale toplumsal hayatta yakın zamanda yaşanabilecek travmaları da beraberinde getirmektedir. Güçlünün haklı olduğunu düşündüğü bir dünyada haklı hiç bir zaman hakkını arayamayınca başka yollara tevessül etmek mecburiyetinde kalabilmektedir. Bazen bu masum şekillerde tezahür ederken bazen de hiç bir zaman tasvip edilmeyecek yollara da kayabilmektedir. Bugün dünyanın her tarafından terör belası dediğimiz olgu maalesef masum insanları hedef almakta ve her yıl binlerce insan hayatını kaybetmektedir. Sözde dini inanç uğruna yapılan intihar saldırılarının hiç bir şekilde bu inançla alakası olmadığını müşahade etmekteyiz. Hakkını gücünden aldığını düşünen zihniyet maalesef bu tür duyguları da istismar edip kurmak istemiş olduğu düzene bu tür eylemleri de alet etmektedir. Adil bir yönetimin olmadığı yerde her daim zulüm olmaktadır. Zulmün olduğu yerde de huzur maalesef olmaz. Huzur arayan insanlar ya bulundukları yeri terkederler ya da istenmeyen yollara yönelirler. Her ikisinin de yanlış olduğunu düşünüyoruz. Libyadaki zalim yönetim ülkenin zenginlik kaynaklarını kendi yandaşları ve diyet ödemeleri gereken hamilerine peşkeş çekmekte, ülkenin zenginliğinden gelen gelirleri ülke yararına kullanmayıp batılı ülkelerin bankalarına yatırmakta, yatan bu paraları da yine bu batılı güçle- rin sözde özgürlük getireceğiz diye yaptığı askeri müdahalelere masraf olarak el koydurtmaktadırlar. İki değil belki ikiyüzelli yüzlü batı; son olarak Libya`da yaptığı sözde insanlık hareketini niye Bosna`da, Çeçenistan`da, Sudan`da, Afganistan`da yapmadı veya işleri bittikten sonra sözde müdahaleler yaparak ortaya koyuyor hep birlikte görmekteyiz. Zalim gücünden cesaret alıp da haklı olduğunu ortaya koymaya çalışırsa bunun yanında mazlum eğer hakkını koruma adına mücadele etmezse yani zalim kadar cesur olmazsa başından zulüm şemsiyesi hiç bir zaman eksik olmaz. İslam ülkeleri kendi aralarındaki ihtilafları veya ülkeleri içerisindeki ihtilafları kendileri çözmeyip tarihten bugüne gelinene kadar tecrübeleri her daim yaşanmış zalimleri hakem olarak tayin ederlerse üzülerek söylüyoruz su an bulundukları durumu hakketmektedirler. Siz Allah`ın Kur`an-ı Kerim`de Hucurat Suresinde bildirdiği ayeti unutup kendi aranızdaki ihtilaflarda çözüm için başkalarını devreye sokarsanız; o zaman yaşanacakları hakketmiş oluyorsunuz demektir. Ne buyuruyor Allah Hucurat Suresinde: “Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah'ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, âdaletli davrananları sever. Ayette ihtilafa düşüldüğü zaman diğerlerinin arayı düzeltmesi gerekir diye buyruluyor. Buradaki diğerleri müslümanlardır. İslam ve insanlık düşmanları değil. Sadece bu tür meselede değil her meselemizde oluşacak ihtilafları kendi ölçülerimiz ve değerlerimiz doğrultusunda düzeltmemiz gerekir. Almanya`da artık sanki bir gelenek oldu. Her yeni seçim yapıldığında atanan bakanlar veya yeni bir kabine değişikliğinde yeni göreve gelen bakanlar ve özellikle de İçişleri Bakanları adettendir diyerek ilk yaptıkları: “İslam Almanya`nın bir gerçeği değildir” mukabilinden açıklamalar yapıyorlar. İlk göreve gelen öncelik olarak sanki aba altından sopa göstererek dikkat çekmek istiyor. Son olarak Federal İçişleri Bakanlığına atanan HansPeter Friedrich de ilk açıklamasında bu geleneği bozmadı. Neyseki Sayın Cum- hurbaşkanı Christian Wulff gibi aklı selim idareciler mevcutta bu tür absürt açıklamalara set olan olumlu beyanlarda bulunuyor. Siz ne kadar inkar ederseniz edin artık İslam Almanya`nın yadsınamaz bir gerçeğidir. İslam Almanya toplumuna bir renk getirmektedir. Ama siz toplumu renkli değil de siyah beyaz görmek istiyorsaniz diyecek sözümüz olamaz. Almanya`da demokratik hakka sahip herkes gibi müslümanlar da buranın kanunları uydukları için her türlü hakka sahiptirler. Ve buradaki her vatandaş gibi birinci sınıf vatandaştırlar. Politikacılar kendilerine menfaat sağlamak için bu tür absürt açıklamalar yapsalar da bu gerçeği değiştiremezler. Almanya Mart ayı içerisinde tekrar seçim sathına girmiş bulunmaktadır. Malumunuz pek çok eyalette seçimler yapılmaktadır. Bu seçimlere göçmenlerin kurdukları yeni partiler de iştirak etmektedirler. Bizim tavsiyemiz oy kullanma hakkına sahip okuyucularımızın bu demokratik haklarını sonuna kadar kullanmalarıdır. 27 Şubat günü Türkiyemizde dost düşman herkesin saygıyla takdir ettiği Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hocamız Hakk`ın rahmetine kavuştu. Milyonlarca insanın bizzat iştirak ettiği belki yüzmilyonlarla ifade edilecek insanın da televizyonlardan izlemesiyle iştirak ettiği belki de Türkiye`de hiç bir insana nasip olmayan güzellikte bir cenaze merasimi ile son yolculuğuna uğurlandı. Bizler de hem gazeteci kimliğimizle hem de bu büyük insana olan minnet duygularımız için bizzat hem merasime katıldık ve hem de görevimizi ifa ettik. Ömrünü inandığı değerler uğrunda geçiren ve her türlü zorluklara göğüs gererek sadece Türk insanı için değil tüm insanlık için çalışmalar yapan ve bunda da başarılı olan, “Hz. Ali`nin bir sözünü burada aktarmak istiyoruz: İnsanlarla öyle geçinin ki ölümünüze düşmanlarınız bile ağlasın” sözünü hatırlatırcasına düşmanları bile itiraf edip ve de ağlayarak kendisine karşı takdir duygularını ifade ettiler. Burada şu kısa uyarıyı da yapmak istiyoruz. Erbakan Hocamız inanışı ve yaşayışıyla bizim inancımıza göre cennete gitti. Belki hepimiz üzüldük. Ona değil bizler kendimize üzülelim. Onun gibi inanıp yaşayamazsak o zaman halimiz nice olur. Ve yine Hz. Ebubekir`in, Efendi- [email protected] miz (s.a.v) vefat ettiğinde Hz. Ömer`e dediği gibi; “Hz. Muhammed`e inanan varsa bilsinki Muhammed öldü. Ama Allah`a inanan varsa bilsinki Allah ölümsüdür.” Bizler de Erbakan hocamızın bir fani olduğunu unutmayıp onun inandığı değerlerin her daim baki kalacağını yani Allah`ın baki olduğunu aklımızdan çıkarmadan hayatımızı ona göre dizayn ederek sürdürmeliyiz. Rabbim Erbakan Hocamızdan razı olsun. Mekanını cennet etsin. Son olarak: “Hocam emekliliğiniz kutlu olsun” Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Mart - März 2011 Rebiü`l Ahir 1432 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 3 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir öln, 22.02.2011- Kuzey Ren Vestfalya Eğitim Bakanı Sylvia Löhrmann ile KRM’yi oluşturan dört teşkilatın temsilcileri arasında 22.02.2011 tarihinde bir bildiri imzalandı. Eğitim Bakanı Löhrmann ile KRM’de teşkilatlanmış olan Müslüman dini cemaatleri arasında yapılan öngörüşmelerde, KRV Okul Yasası, Madde 31’e göre İslam Din Dersi’ni hayata geçirme konusunda görüş birliği sağlanıldı. Bu amaçla, üyelerinin eşitlik ilkesine riayet edilerek ve KRM ile mutabık kalınarak belirleneceği bir Danışma Kurulu atanacaktır. Danışma Kurulu Eyalet nezdinde kurumsal bir muhatap konumundadır. Müslümanların temsilcileri ile Eğitim Bakanı, atılan bu ilk adımı bir başarı olarak tanımlamakta, gecikmeli de olsa atılan bu adımın ve gelişmelerin karşılıklı destek ve geniş kabul göreceğini ummaktadırlar. Atılan bu adım ile KRV’deki 320.000 Müslüman öğrenci için okullarda regüler İslam Din Dersi görebilme imkanı bir adım daha yaklaşmıştır. KRM’yi Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Almanya İslam Konseyi (IRD), İslam Kültür Merkezleri (VIKZ) ve Almanya Müslümanları Merkez Konseyi (ZRD) oluşturmaktadır. Bildiride ayrıca KRM’yi oluşturan teşkilatların gösterdiği ve Dini Cemaat statüsüne yol açması beklenilen çaba ve gelişmelerin KRV Eyaleti’nce memnuniyetle karşılandığı vurgulanmaktadır. Dini Cemaat statüsü, bir Dini Cemaat ile Eyalet arasında imzalanan anlaşmayla meydana gelmektedir. KRM dönem sözcüsü Erol Pürlü duygularını; “Ümidimiz ve dileği- K lmanya’da yabancı diplomalarının tanınması konusunda son noktaya gelindi. Bu yöndeki kanuni düzenlemenin mecliste kabul edilmesi bekleniyor. Yurt dışında alınmış meslek ve üniversite diplomalarının tanınmasını kolaylaştırmayı hedefleyen kanuni düzenleme hakkında konuşan Federal Eğitim Bakanı Annetta Schavan, bunu “entegrasyon için önemli bir sinyal” olarak gördüğünü söyledi. Yeni düzenlemenin AB ülkeleri dışında alınan diplomalarla ilgili olduğu, AB içerisinde eskiden beri benzer kuralların zaten geçerli oldu- A sayfa 4 Hayat Kuzey Ren Vestfalya’da Din Dersleri İçin İlk Adım miz, bu ortak bildiriden geniş kitlelere ve kamuyonua verilecek olan sinyallerin yönbelirtici olması, İslam Din Dersleri’nin başlatılması için harcadığmız çabaların karşılıklı destek ve geniş kabul görmesi ve çocuklarımıza nihayet okullarda İslam Din Dersi verilmesi yönündedir“ şeklinde ifade etti. Ortak Bildiri Kuzey Ren Vestfalya Eğitim Bakanı Sylvia Löhrmann ile Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) arasında 9 Kasım 2010 tarihinden bu yana gerçekleştirilen üç görüşmede KRV Okul Yasası, Madde 31’e göre düzenlenmiş İslam Din Dersi’ni başlatabilmenin yolları aranmıştır. Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti, Müslümanların dini inançlarının Din Dersi için yapılan ön çalışmalarda gözetilebilmesi ve buraya yansıyabilmesi bakımından muhataplarının kurumsallaşmasına önem vermektedir. KRM üyeleri kendilerini halihazırda dini cemaat olarak görmektedirler. KRV Eyaleti KRM’nin gösterdiği ve Dini Cemaat statüsüne yol açması beklenilen çaba ve gelişmelerini memnuniyetle karşılamaktadır. Taraflar, üyelerinin eşitlik ilkesine riayet edilerek ve KRM ile mutabık kalınarak belirleneceği bir Danışma Kurulu'nun atanmasını kararlaştırmışlardır. Danışma Kurulu Eyalete karşı din esaslarını tanımlar. Danışma Kurulu’nun tüm üyeleri Müslümandır. KRM; Anayasa’nın kendisine farklı bir konum öngermesinin baki kalmasıyla birlikte, KRV Eyalet Meclisi’nin tüm parti gruplarıyla ortak hareket ederek, İslam Din Dersi’ne yasal bir zemin hazırlamak ve Danışma Kurulu modelini de yasal güvence altına almak üzere Okul Yasası’nın değiştirilmesi hakkında bir kanun çıkarma niyetinde olduğunu kabul eder. KRM’nin, Danışma Kurulu’nun kalıcı bir çözüm olabileceği yönündeki endişelerinin önüne geçebilmek için, bunun geçici bir çözüm olarak düşünüldüğünün altı özellikle çizilmektedir. Taraflar ayrıca, Eyalet Hüküme- ti, Eyalet Meclisi ve teşkilatlanmış Müslümanların temsilcilerinden oluşturulacak ve devlet-din ilişkisine dair anayasal düzenlemelerin, yani dini cemaat statüsüne ilişkin konuların da ele alınacağı bir Çalışma Grubu’nu kurmayı amaçlamaktadırlar. Taraflar anlaşmayı memnuniyetle karşılamaktadırlar, zira Danışma Kurulu ile birlikte Müslümanların tarafında kurumsallaştırılmış bir muhatap tesis edilebilmektedir. Atılan bu adım ile KRV’deki 320.000 Müslüman öğrenci için Din Dersi’nin hazırlıklarına geçilebilmesini hem Müslümanların temsilcileri hem de Eğitim Bakanı başarı olarak nitelemektedirler. Zira bununla birlikte Anayasa tarafından korunma altına alınmış olan din hürriyeti, KRV’deki Müslüman öğrenciler için de uygulanabilecektir. Eyalet Eğitim Bakanı Sylvia Löhrmann’ın imzası Islamrat, DİTİB, VIKZ ve ZMD’nin temsilcilerinin imzası Yabancı Diplomaların Tanınması Kolaylaşıyor ğu belirtiliyor. Schavan, bir İranlı’nın Almanya’da taksi sürmek durumunda kalmasının adaletli olmadığını belirtirken, yeni düzenlemenin diğerlerini önemsemenin bir işareti olduğunu vurguladı. Kanun tasarısının, hemen hemen her meslekten yabancının diplomasını tetkik ettirme ve diplomanın tanınması için, şayet gerekiyorsa ek eğitim hakkında üç ay içerisinde kendisine bilgi verilmesini öngördüğünü belirtilen Schavan, mesleğin Alman vatandaşı olmak ile bağlantı- Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 lı olmasının ortadan kaldırılacağını, başvuru sahiplerine en kısa sürede bilgi verileceğini ifade etti ve ayrıca tanınma kriterlerinde de eyaletler bazında bir birlik sağlanmasının planlandığını vurguladı. Almanya’da diplomaları tanınmamış yabancıların sayısının 300.000 kadar olduğunun tahmin edildiği, yeni kanun ile Almanya’nın meslek sahibi insanlar için yeniden çekici hale geleceğini ifade eden Schavan, AB dışında bir ülke vatandaşı olanların şimdiye kadar böyle bir hakları olmaması nedeniyle başka yerlere gittiklerine dikkat çekti. Schavan ayrıca şunları söyledi: “Üç aşamalı bir yola ihtiyacımız var. Birincisi ülke içindeki potansiyali iyi kullanmalıyız; her genç mesleki eğitim ya da üniversiteye gidebilecek bir diplomaya sahip olmalı. İkincisi yurtdışından alınan diplomaların tanınması ki biz şimdi bunu gerçekleştiriyoruz. Üçüncüsü ise belli branşlarda kalifiye elemanları Almanya’ya nasıl çekeriz sorusunun cevabı”. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK Bu Dünyadan Bir Erbakan Geçti Erbakan; O, inancının derinliği, azminin sürekliliği, zekâsının keskinliği, mücadele dayanıklılığı, bilgi sağlamlığı, ağır sanayî tutkunluğu, teknoloji yatkınlığı, üslûp renkliliği, nezaket inceliği, kısacası O’nu O yapan kendisine özgü bir yığın özelliğe sahip bir insandı. O, İTÜ’de Profesör, Gümüş motor kurucusu, Odalar Birliği Genel Sekreteri ve Başkanı, Millî Görüş Lideri ve beş parti (MNP, MSP, RP, FP, SP) Genel Başkanı ve de “Âdil Ekonomik Düzen” projesinin mîmârı idi. O, geldiği andan itibaren Türkiye Siyasetinde, Ekonomisinde ve Milletin mâkûs talihinde, -hatta insanlığın geleceğinde- yeni bir târih ve yeni bir dönem yaşanmasına vesîle olmuş bir insandı. O, Gümüş motoru kurmuş, sömürü sermayesi dışında ilk motor üretimini yapmış, Türkiye’de çok ortaklı “Halk İşletmeleri”nin kurulmasına örnek -öncüolmuştur. Bu ilk öncülük sayesinde, O’nun başlattığı sanayîleşme hareketi / hamlesi gerçekleşmiş, ülkenin her yerinde fabrikalar ve organize sanayî siteleri kurulmuştur. O, Türkiyedeki sanayîleşmeyi İstanbul’dan Anadolu’ya taşımış “Halk ekonomisi ve sanayîleşmesi” Türkiyenin her tarafına yayılmış ve ülke fabrikalarla donatılmıştı. O, “ Önce ahlâk ve mâneviyat” parolasıyla yola çıkmış, onlarca İHL ve onbini aşkın Kur’an Kursu açılmasına vesîle olduğu gibi, TC. Anayasasına bile “Din kültürü ve Ahlâk dersleri”nin konulmasını sağlamıştı. O, kısa adı (İKÖ) olan “İslâm Konferansı Örgütü”ne Türkiye “gözlemci ülke” statüsündeyken “Üye Ülke” statüsüne geçirmiş ve İSEDAK Başkanı olmanın ardından, “D-8” projesi sayesinde nüfusu en büyük İslâm ülkeleriyle çok yönlü iş birliğine gitme adımları atmıştı. O, uzun yıllar İTÜ’de Öğretim Üyeliği yaptı. Gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında bilim dünyasının yakînen tanıdığı çok kıymetli bir mühendis idi. Tabî ki, bir siyaset ve Devlet adamı olarak da milletimize yaptığı hizmetlerle takdir edilecek bir insandı. O, dünya müslümanları için bir sembol ve aydınlatıcı bir meş’aleydi. O, İslâm Ümmeti için verdiği mücadeleyle sadece Türkiye müslümanlarının değil, bütün dünya müslümanlarının kalbinde müstesna bir yer edinmişti. O, isminin anlamında olduğu gibi Dînin yıldızıdır. Irkçı Emperyalizme karşı mücâdelenin Başöğretmeni, Mescid-i Aksâ sevdasının kalplere kazınmasının mîmârıdır. O’nun bizlere öğrettiği dâvâ, gösterdiği mukaddes hedefler, kaldırdığı bayrak bizim için bir emanettir. O, “Fırtınaları harekete geçiren, bir kelebeğin kanadının titremesidir” derken toplumumuzun gelişmesi için çalışmanın ne demek olduğunun ilk sinyallerini vermiş ve böylece topluma “gelişim kodları”nı öğretmişti. O, siyaset yaparken, yok sayılmak istenen, var oluşunu oluşturan değerleri aşağılanmış ve susturulmuş bir halkın hissiyatına dokunmaya çalışmıştı. O, ayağında takunya, başında namaz takkesi, elinde abartılı bir tesbih, kara çarşaflara bürünmüş dört karısı arkada kargalar gibi simsiyah dizili... vb. karikatürlerle inançları aşağılanan ve insafsızca örselenen gerçek bir müslümandı. O’nun İslâmî anlayışı üzerine bir çok çalışma yapıldı ve elbette daha çok tartışılacak ve de ideolojik olarak üzerinde yükseldiği paradigmalar konuşulacak ama, bu O’nun “İslâmî uyanışın ilk sembol ismi” olması gerçeğini değiştirmeyecektir. O, kadınların evlerinin içinden dışarı çıkıp siyasete müdâhil olmalarını ve insiyatif almalarını çok istiyordu ve bunu da başardı. Dindar kadınlara verilen roller yeterince birincil ve etkin olmasa da siyasette, onunla adam yerine konulduklarını, birey olduklarını hissettiler. Böylece de “Sağ” ve “Sol” söylemler arasında sıkışıp kalan insanlar, inançlı ve ant-i emperyalist söylemle bu mecrâda buluştular. O’nun siyâsî hayatının başından sonuna kadar Millî ve de Mâneviyâtı çok yüksek bir toplum inancı, inançlarına ve değerlerine kıymet verilen bir millet olabilme azim ve kararlılığı, “Millî Görüş” felsefesinin alfabesini oluşturmuştu. O, hep şunu isterdi; - Zengin hep zengin, fakir hep fakir olmasın, - Gelir dağılımı adâletli, herkes için tam zamanında olsun, - Ordu - Millet - Devlet kucaklaşsın, - Bu Necip Millet, inandığı gibi yaşasın, - Üniversitelerimiz anlamsız yasaklarla yarışmasın ve bilimde dünya üniversitelerinin önüne geçsin, - Bu Necip Milletin vatan sever dindar evlâtları ötelenmesin, örselenmesin ve toplumda hakettiği yerlerde olsun. O, “Kendimizi kurtarmak yetmez. Bir müslüman olarak tüm insanlığı kurtarmak için çalışmakla mükellefiz. Huzur, barış, refah ve adâlet dolu bir saâdet dünyasını kurmakla yükümlüyüz. Yanlışın yerine doğruyu, çirkinin yerine güzeli, kötünün yerine iyiyi, sömürünün yerine adâleti, kaosun yerine huzuru ve kavganın yerine kardeşliği hâkim kılmak için gece gündüz çalışmalıyız” derdi. O, Milletine tutkundu. Onun için vefatından sonra; Konya’dan, Sinop`tan ve An- kara (Hacı Bayram)dan topraklar getirilip mezarına serpildi. O, Ümmete bağlıydı ve onun yükseltilmesinin ve yüceltilmesinin yılmaz savunucusuydu. Onun için Saray-Bosna’dan, Kudüs’ten ve Mekke-i Mükerreme’den topraklar getirilerek İstanbul’daki kabristanının üzerine döküldü. O, Orta Asya’da bulunan Müslüman Türk Cumhuriyetlerinin bir daha emperyalizmin kucağına düşmemesi için çok çaba sarfetmişti. Onun içindir ki, bir şükrân-ı nîmet sembolü olarak Semerkant’tan, Buhara’dan ve Azerbaycan’dan temsilcilerin getirdikleri topraklar, bir buket çiçek gibi kabrin üstüne bırakıldı. Yavru Vatan Kıbrıs``n şehit kanlarıyla sulanan topraklarından bir avuç toprağın ise, K.K.TC Cumhurbaşkanının eliyle getirilmesi bir başka anlam taşıyordu. O, Nakş-ı Bendî kolunun öncülerinden Ankara’da medfun Hacı Bayram-ı Velî Hazretlerine çok düşkün olduğu için vasiyeti gereği ilk cenaze namazı orada kılındı. O, Osmanlı Sultanlarının sembol ismi Fatih Sultan Mehmed’e meftundu. Onun için, vasiyeti gereği cenaze namazı Fatih’in kabrinin yanıbaşındaki Fatih Camiinde kılındı. Böylece bir çok sahâbe ve Osmanlı Sultanlarının mezarlarının da bulunduğu İstanbul’a defnedildi. O, Türkiye’nin son yarım asrına damgasını vurarak, siyaset tarihimizde iz bırakan, renkli ve tatlı dilli bir “Siyaset Çınarı” idi. O, son yolculuğuna milyonu aşkın bir katılımla ve dualarla uğurlandı. On üç bin polisin görev aldığı cenaze töreni öncesinde sadece İstanbul’da üç bin camide salâlar verildi. Cenaze törenine, Türk Silâhlı Kuvvetleri adına Birinci Ordu Komutanı ve beraberindeki Generaller de katılmak suretiyle O’na âdeta iade-i îtibarda bulundular. O’nun mücadelesi çok çetin geçti ama, eserleri ortada. Muhalifleri bile, Türkiye siyasetinde derin bir iz bıraktığını bir bir îtiraf ediyorlar günah çıkartırcasına... O, İslâmî duyarlılığı olan kitleleri siyasetin merkezine taşıdı. Kılcal damarlara kadar uzanan bir örgütlenme modeli uyguladı. O, Mağdûriyetlerin adamıydı. Çünki resmî ideolojiyi sorguladı. Temsil ettiği kitlelere sırtını dönüp, kurulu düzenle bütünleşmedi. Aslında O’nunkisi bir meydan okuma değildi. Sadece inkâr edilen kimliklere sahip çıkmaktı. Zaten bu yüzden mağdur oldu, yargılanıp mahkûm oldu veya kurduğu partiler kapatıldı. Doğal olarak düzeni sorgulayanın rahat bir hayatı olur mu? Arı kovanına çomak sokan Erbakan’ın da olmadı. İyi ve kötü günler birbirini takip etti ve böylece bu durum ölümüne kadar devam etti. O, Dünya bahçesinin hem ilk baharını ve hem de son baharını yaşayarak Hakk’a yürüdü. O, Türkiye Siyasetinde söz sahibi olabilmek ve Türkiye’yi lâyık olduğu şekilde yönetebilmek için “Yönetim koordinatları” nı şu şekilde formatlamıştı ; - Bilgi birikimi, - Devlet tecrübesi, - Hidâyet (hayrın ve şerrin ne olduğunu bilmek), - Ferâset, - Dirâyet, - Şuur, - Misyonu yüklenebilecek Vizyon. O’nun ölümüyle sadece Türkiye’den değil, dünyanın bir çok ülkesinden gelen insanlar cenazesine katıldı. Avrupa’dan, Asya’dan ve Afrika’dan temsilcilerin iştirak ederek kıldıkları cenaze namazına ilâveten başta Kâbe-i Muazzama ve Gazze olmak üzere altmış ülkede müslümanlar gıyâbî cenaze namazı kıldılar, Kur’an okudular, dua ve niyazda bulundular. O’nu anlamak için, tören sırasında ellerde taşınan döviz ve duvarlara asılan pankartlardaki yazılar çok anlamlıydı. - “Milletimizin başı sağolsun, mekânın Cennet olsun.” - “Sevinme Ey Irkçı Emperyalist, bir ölürüz bin diriliriz.” - “Şâhidiz, şâhidiz, şâhidiz. Yolun; yolumuzdur savunan adam.” - “lime karşı durmayı ve mazlûmun yanında olmayı insanlık senden öğrendi Hocam” -” O, savunan adam Mücâhid Erbakan.” - “Türkiye müslümanları sana çok şey borçlu, hakkını helâl et.” - “Emekliliğin mübârek olsun Hocam.” Bunca hasımlarının, muhaliflerinin ve sevenlerinin bu tesbitlerinden sonra Büyük Hoca’yı bir de biz tarif edelim; O, tevhîde inanan bir Muvahhid, îman eden bir Mü’min, ibâdet eden bir Âbid, amel-i sâlih /aksiyon sahibi bir Muslih, Ümmetin daima iyiliği için uğraş vermiş bir Muhsin ve dâvâsında samîmî Muhlîs bir Kul idi. Şâhidiz Yâ Râb! Şâhidiz Yâ Râb! Şâhidiz Yâ Râb! Allah (c.c), kandım diyene kadar rahmet eylesin, rûhu şâdolsun ve Cennet mekânı olsun... Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 5 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir lmanya'daki Müslüman organizasyonlar, yeni Federal İçişleri Bakanı Friedrich'in "İslam Almanya'nın bir parçası değildir" şeklindeki açıklamasına tepki gösterdi. Bakanın anayasaya aykırı ve din eksenli ayrımcılık yaptığını hatırlatan organizasyonlar, Başbakan Merkel'in bunun aksi bir açıklama yapmaması durumunda hükümetin uyum politikalarının inandırıcılığını yitireceği için İslam Konferansı'na katılmayı sorgulayacaklarını dile getirdi. Federal İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich'in koltuğuna oturmadan sarf ettiği "İslam Almanya'nın bir parçası değildir" sözüne tepkiler büyüyor. Almanya'daki Müslümanları temsil eden Müslüman organizasyonlar, Anayasanın korunmasından da sorumlu olan bir bakanın, devletin tüm dinlere karşı tarafsızlığı ilkesini çiğnediğini ve din eksenli büyük bir ayrımcılık yaptığını vurguladı. Başbakan Angela Merkel'den İslam ve Müslümanların Almanya'nın parçası olduğu açıklaması beklediklerini belirten organizasyonlar, Merkel'in bu şekilde Müslümanları kucaklamaması durumunda hükümetin entegrasyon politikalarının inandırıcılığını tamamen kaybedeceğini hatırlattı. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Yönetim Kurulu, bakanı görevine başlama kutlamasının İslam ve Müslümanlara karşı açıklamalarıyla gölgelendiğini belirterek, Almanya İslam Konferansı (AİK) A Hayat Müslüman Kuruluşlar, Alman İçişleri Bakanı Friedrich'i Ayrımcılıkla Suçladı ve Almanya'da İslam ve Müslümanlar konularında en önemli fonksiyonu olan bir bakanın böylesi açıklamalarının anlaşılır olmadığını kaydetti. DİTİB yönetim kurulu, "İslam Konferansı'nda bir çok önemli konu tartışıldı. Şimdi Sayın Friedrich'in ifadeleriyle tekrar tartışmaların başına dönülmüş oldu." ifadelerini kullandı. Sanıldığının aksine İslam'ın Avrupa'ya tarihte de büyük katkıları olduğunu hatırlatan DİTİB yönetim kurulu, İslam'ın Avrupa'nın kültür tarihine, teolojik şekillenmesine, uygarlaşma sürecine, rönesansa, antik Yunan eserlerinin Avrupa'ya aktarılmasına önemli katkıları olduğunu belirtti. DİTİB yönetim kurulu, "İslam Almanya'nın parçası değilse Almanya'daki yüksekokullarda İslam ilahiyatı okutulmasını, İslam din derslerinin yürürlüğe girmesini, 4 milyon Müslümanı ve binlerce camiyi nereye koyacaksınız?" sorusu- nu yöneltti. Almanya İslam Konseyi (Islamrat) Başkanı Ali Kızılkaya ise açıklamayı esefle karşıladıklarını belirterek, "Bu, acemiliğin de ötesinde, İslam dinini ve Müslümanları hangi kategoride gördüğünü göstermesi açısından çok anlamlı, düşündürücü ve endişe verici." dedi. İçişleri Bakanının bir nevi entegrasyondan da sorumlu bakan olduğunu hatırlatan Kızılkaya, "Entegrasyondan, güvenlikten, Anayasadan ve istihbarattan da sorumlu bir bakan hangi kategoride konuştu bilemem ama, bu açıklamaların entegrasyona katkısı olmaz, tersine entegrasyonun önüne bir engel koyar. Eşit kabul etmediğiniz bir toplumla İslam Konferansı'nda neyi konuşacaksınız? Bu açıklamalardan sonra Müslüman organizasyonların da İslam Konferansı'na katılmayı, bunun faydalı olup olmayacağını gözden geçirmeleri lazım. Hükümet İslam'ı Almanya'nın par- çası görmüyorsa eğer, o zaman biz Müslümanları entegrasyon toplantılarında oyalamasınlar. Biz entegrasyonun birlikte yaşam için gerekli olduğu için bu konuda çalışmaya yine devam edeceğiz." dedi. Anayasanın devletin dini konuda tarafsız ve tüm dinlere eşit mesafede olmasını istediğini hatırlatan Kızılkaya, "Bakan açıklamasıyla tarafsızlığını yitirdi ve Müslümanları toplumun dışına itti. Başbakan Merkel'in Müslümanları rahatlatıcı bir açıklama yapması ve İslam ve Müslümanların Almanya'nın bir parçası olduğunu söylemeli ki, entegrasyon politikaları inandırıcılık kazansın." ifadelerini kullandı. İslam Kültür Merkezleri Birliği (İKMB) Genel Başkanı Mustafa İmal ise, Bakan Friedrich'i Almanya'daki bütün vatandaşların bakanı olmaya çağırdı. İmal, "Yeni bakanın İslam Almanya'nın parçası olmadığı yönündeki açıklamalarını reddediyoruz. Yeni bakan bunu, ancak bilgi eksikliği ve tecrübesizlikle söylemiş olabilir" dedi. Demokratik Federal Almanya'nın tarihinin Müslümanların Almanya'daki tarihinden sadece 20 yıl daha uzun olduğunu belirten İmal, İslam Konferansı'nın ev sahibi olan Friedrich'e İslam'ın içeriğiyle meşgul olma tavsiyesinde bulundu. Wulff: “İslam Almanya’nın Parçasıdır” umhurbaşkanı Christian Wulff, İslam'ın Almanya'nın Bir Parçası Olduğunu Yine- C ledi. Cumhurbaşkanı Christian Wulff, İslam'ın Almanya'nın bir parçası olduğunu yineledi. İçişleri Bakanlığına getirilerek göreve başlar başla- sayfa 6 maz ayağının tozuyla yaptığı açıklamada İslam dininin Almanya'ya ait olmadığını söyleyerek tartışma başlatan Hans Peter Friedrich'in iddiasına karşılık Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Katar merkezli haber kanalı El Cezire'de “İslam Almanya'nın bir parçasıdır” sözlerini yineledi. Eleştirilerin odağındaki yeni Bakan Friedrich ise, yengesinin de Türk olduğunu hatırlatırken Almanya`da Müslümanlarla diyaloğu geliştirmeyi hedeflediğini, 29 Mart`ta İslam Konferansı toplantısı yapılacağını söyledi. DİYALOG İSTİYORUM Göreve başladığı ilk günde, “Burada yaşayan Müslümanların, bu ülkeye ait hemşerilerimiz olduklarına inanıyorum. Ancak İslam`ın Almanya`ya ait olduğu, tarihî belgelerle kanıtlanamayacak bir olgudur” söz- Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 leri tepki toplayan Bakan Friedrich, eleştirilere yanıt vererek soru işaretlerini gidermeye çalıştı. Hıristiyan Sosyal Birlik Parti'li yeni Bakan, Almanya?da Müslümanlarla diyalogu geliştirmeyi hedeflediğini ve bu amaç doğrultusunda oluşturulan İslam Konferansı`nın 29 Mart tarihli toplantısının da yapılacağını söyledi. Bakan Friedrich, “Bild am Sonntag” gazetesine erkek kardeşinin eşinin Türk olduğunu açıklarken, yengesinin babasının bir camiinin kurucularından olduğunu hatta kendisinin de her yıl Ramazan ayında iftara katıldığını anlattı. CDU'lu Volker Kauder de, yaptığı açıklamada, “Ülkemizde yaşayan Müslümanlar Almanya'ya aittir Ama İslam dini, toplumumuzu hiçbir zaman etkilemedi ve bugün de etkilemiyor. İslam Almanya'ya ait değildir” dedi. Aynı şekilde Meclis İçişleri Komisyon Başkanı Wolfgang Bosbach da “Elbette ki, İslam ülkemiz gerçekliğinin bir parçasıdır ancak ülkemizin kimliği olduğunu söyleyemem” dedi. CDU içinde Türkiye'nin AB üyeliğine destek veren Meclis Dışişleri Komisyon Başkanı Ruprecht Polenz ise, “Bir dünya dininin Almanya'ya ait olmadığını söylemek doğru olmaz” diyerek, Cumhurbaşkanı Christian Wulff'a destek verdi. Polenz, bunun aksi durumunda Almanya'da yaşayan 4 milyona yakın Müslümanın dinlerini kabullenilmediği hissine kapılacağını vurguladı Polenz, Alman anayasasında devletin dinlere tarafsız yaklaşacağının yer aldığını belirtirken, Cumhurbaşkanının sözleriyle, İslam'ın, tıpkı Hıristiyanlık gibi Almanya'yı etkilediğini kastetmediğini ifade etti. 23 2 3. Avrupa vru vr KuR'an-I Ku uR' Kerim TILAVET YaRISmaSI YaRI 23. EuROPAISCHE C KORAN-REZITATIONSWETTBEWERB Samet BOZKURT Güney Hollanda Enes ÇİÇEK Ruhr A Ali MAHMOOD M S h Schwaben d Fahim AKBAR Mohammad B Berlin Muhammed AYDIN Freiburg Forum Castrop-Rauxel au l Europaplatz 6, 44575 Castrop-Rauxel Abdulkerim rim İLERİ Kuzey Ruhr Mehmet PAPAK Avusturya-Viyana Giris 12:00 3 Nisan Nis n 2011 İsmail Melih TUZLACI Rhein-Neckar Saar İslam Toplumu M Millî Görüş #PTDITUSBFt%,FSQFOt5FM t t t'BY t&.BJMJSTBE!JHNHEFtXXXJHNHEF 10-13 Yas Grubu u 14-18 Yas s Grubu rubu haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Hessen Bölgesi Kadınlar Güney Teşkilatı tarafından düzenlenen “Aile Eğitim Semineri Bad Homburg`da gerçekleştirildi. Program Rüsselsheim Camii İmam Hatibi`nin okuduğu açılış Kur`an-ı Kerimi ile başladı. Daha sonra program sunucusu Habib Yazıcı programın akışı hakkında katılımcılara bilgiler verdi. Programın açılış konuşmasını IGMG Hessen Bölge Teşkilatlanma Başkanı Cengiz Şahbaz yaptı. Şahbaz; “programa katılım sağlayan herkese teşekkür ederek güzel bir çalışma olması temennisinde bulundu. Bu esnada yakın zamanda vefat eden Prof. Dr. Necmettin Erbakan için hazırlanan sinevizyon gösterimi sunuldu. Sinevizyonun sunumu sırasında salonda duygu dolu bir atmosfer hakimdi. Sinevizyonun gösteriminden sonra IGMG Hessen Bölge İrşad Başkanı Şerif Aslan “Prof. Dr. Necmettin Erbakan`ın Hayatı”nı konu Hayat I Bad Homburg’da “Aile Eğitim Semineri” alan nefis bir konuşma yaptı. Şerif Aslan`ın konuşmasınin akabinde yine Prof. Dr. Necmettin Erbakan`ın cenaze merasiminden görüntülerin bulunduğu sinevizyon gösterimi yapıldı. Son olarak “Aile Eğitim Semineri”ni sunmak üzere mikrofona IGMG Hessen Kadınlar Gençlik Eğitim Kursu GMG Hessen Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatının düzenlediği “Gençlik Eğitim Kursu” Rodgau Cemiyetinde yapıldı. Eğitim Kursuna yaklaşık 40 kadar genç kız katılım sağladı. Program açılış Kur`an-ı Kerimi ile başladı. Daha sonra IGMG Hessen Bölge Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Ayşe Akgün bir açılış konuşması yaptı. Prgoramın konuşmacılarından Hatibe Havva Uyan Prof. Dr. Necmettin Erbakan`dan bahsetti. Tarihi süreç içerisinde Necmettin Erbakan`ın mücadelesinden bahseden Uyan`ın konuşması sırasında duygulu anlar yaşandı. Programın diğer konuşmacısı IGMG Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanı Celal Tüter; “Misyonumuz ve Vizyonumuz Avrupa`da müslüman olarak varolmak ve müslüman olarak kalmak” konulu bir seminer sundu. Genç kızlar tarafından sorulan sorulara da cevap veren Tüter katılım sağlayan genç kızlara teşekkür etti. Daha sonra Rodgau şubesinin tanıtımı yapıldı. Program kapanış Kur`an-ı Kerimi ile sona erdi. I sayfa 8 Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 Eğitimci-İlahiyatçı Sebahattin Uçar geldi. Sebahattin Uçar kendine has uslubu ile sunduğu “Aile Eğitim Semineri”ni sinevizyondan görüntülerle de destekledi. Salonda bulunanlar tarafından pür dikkat dinlenen Uçar; zaman zaman esprileri ile de salonda bulunanlara hoş anlar yaşattı. Program yine okunan kapanış Kur`an-ı Kerimi ile sona erdi. Ayrıca IGMG Hessen Kadınlar Güney Teşkilatı tarafından hazırlanan helvalar program çıkışında katılımcılara ikram edildi. Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 9 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Rhein Neckar Saar Bölgesi tarafından düzenlenen “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” programı Germersheim Stadthalle`de kalabalık bir izleyici topluluğunun katılımı ile gerçekleştirildi. Program takdimcisi Erkan Ergün katılımcılara programın akışı hakkında bilgilendirme yaptı. Daha sonra Avrupa Güzel Kur`an Okuma 2.si İsmail M. Tuzlacı`nın okuduğu açılış Kur`an-ı Kerimi ile program başladı. Programın evsahibi cemiyeti sıfatıyla IGMG Germersheim Selimiye Cemiyeti Başkanı Özer Demiral bir selamlama konuşması yaptı. Daha sonra IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit açılışı konuşması yapmak üzere sahneye geldi. Cimşit programa ilginin yoğun olmasından dolayı memnuniyetlerini iletti. Alemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed`e sevginin ancak bu şekilde ifade edilebileceğini dile getiren Cimşit güzel bir program olması temennisinde bulundu. Açılış konuşmasından sonra I Hayat Germersheim Stadthalle’de “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” Programı Grup Hasretim sahneye gelerek eserlerini seslendirdi. Programa katılan konuşmacı misafirler farklı bir formatla konuşmalarını sundular. Panel şeklinde düzenlenen sunumlar için konuşmacılar teker teker sahneye davet edildiler. IGMG İrşad Başkanı Ahmet Özden, Türkiye`den Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan, IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit, Egitimci-Yazar Sebahattin Uçar sahneye davet edildiler. Panel yönetimini IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit yaptı. Cimşit sunumlarını yapmak üzere her konuşmacıya 20`şer dakika süre verdi. Panel`in ilk bölümünden sonra namaz ve ihtiyaç molası verildi. Moladan sonra yine sahneye Grup Hasretim gelerek eserlerini seslendirdiler. Grup Hasretimden sonra Panelin ikinci bölümüne geçildi. İkinci bölümde sorulan sorulara da cevaplar verildi. GMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Darmstadt Cemiyeti Gençlik Lokali´nin açılışı geçtiğimiz günlerde yapıldı. Açılışa Pfungstadt, Biebesheim, Hanau, Offenbach, ve Darmstadt Cemiyetlerinden yaklaşık 75 genç iştirak ettiler. Program IGMG Darmstadt Cemiyet İmam Hatibi Ali Arslan hocaefendinin açılış Kur`an-ı Kerimi ile başladı. IGMG Darmstadt Cemiyeti Başkanı Adem Aykır gençlere kısa bir selamlama konuşması yaptı. Açılış konuşmasından sonra “Ey Özenti Gençlik” adlı klip Şube Gençlik Başkanı Gürbüz Gökselamlama konuşması yaptı. seyredildi. su gelen misafirlere ve gençlere faaDaha sonra IGMG Darmstadt IGMG Hessen Bölgesi Gençlik liyetlerle ilgili bilgi verdi. Başkan Vekili İsmail Köse Bölge Gençliği faaliyet klibi seyredildi. Günün hatibi IGMG Hessen Akabinde IGMG Darmstadt Gençlik Teşkilatı adına kısa bir Programın Maide-i Kur`an bölümünde Türkiye`den Abdülkadir Şehidoğlu sahneye davet edildi. Abdülkadir Şehidoğlu nefis Kur`an tilavetiyle salonda bulunanlara manevi bir hava yaşattı. Yine program sonunda IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi olarak tüm katılımcılara plaket takdimi yapıldı. Son olarak Walldorf Mevlana Camii İmam Hatibi Bilal Kaçmaz hocaefendinin yaptığı dua ile program sona erdi. I Darmstadt’ta Gençlik Lokali Açılışı sayfa 10 Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 Bölge Eski Gençlik Başkanı Abdurrahman Polat gençlere 45 dakikalık bir konuşma yaptı ve merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan için fatihalar okundu. Daha sonra gelen Şube Gençlik Başkanlarına ve lokalin yapımında emeği geçen Recep Yiğit beye hediye tablolar verildi ve programın akabinde ikrama geçildi. Günün sonunda gençler ve cemaatle birlikte gençlik lokalinde sinema filmi seyredildi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Siyaseten ve Hakikaten Batı Avrupa Türkleri Özellikle göçün ellinci yılında istekler, beklentiler, çözüm bekleyen meseleler koro hâlinde, aynı anda seslendirilmeli, ortak basın toplantıları yapılmalı, yüzbinlerce imzalı dilekçeler verilmeli, gerekirse yürünmeli; Brüksel’e, Berlin’e ve illâ da Ankara’ya!... azen yaşanılan hakikatlerle siyasetin veya siyasîlerin hakikati birbiriyle örtüşmeyebilir. Hatta; örtüşmek ne kelime, taban tabana zıt olabilir. Meselâ, siyasetçinin birisi, memleketi günlük gülistanlık gösterirken; bunu rakamlar, istatistikler ve grafiklerle belgeleyebildiği gibi, öteki siyasetçi, aynı memleketin yoksulluk, sefalet ve kaos içinde olduğunu haykırırken o da, belgeler, rakamlar ve grafiklerle kendisini doğrulatablir. Seçim ortamına girmiş siyasî liderlerin sadece bir günlük konuşmalarının ortalamasını aldığınızda; birisi için şaha kalkmış bir Türkiye manzarası, diğeri için yerlerde sürünen bir Türkiye tablosu ortaya çıkar. Hakikat ise; muhtemelen o iki noktanın ortalarında bir yerdedir. Bir zamanlar anavatanı maddî ve ideolojik katkılarıyla kurtarmak için kolları sıvayan dünün “Gur- B betçileri” ve bugünün Batı Avrupa Göçmen Türkleri siyasetin neresindeler? Buna ilaveten ikinci soru da; siyaseten neredeler? Meselâ Almanya gibi göçtükleri ülkenin siyasî hayatında işgâl ettikleri yerle, siyasetçisinin nutkunda (retorik) ve zihnindeki yerleri birbiriyle örtüşmüyor. Bilfiil siyasî partilerdeki Türklere bakış açısı, algılama biçimi, kabul görür ve ülke gerçekleriyle paralellik arz ederek belli bir seviyede tutulurken; Türk azınlığa bakıştaki genel temayül; bünyesinde birçok menfilikleri bulunduran ve istenmeyen öteki noktasındadır. Göç edilen ülkenin politik hayatında kazanılan yer kadar, gelinen ülkenin (anavatan) politik hayatında Batı Avrupa Türkleri yer edinemediler, buna imkân ve fırsat verilmedi. Halbuki yenivatan kadar anavatanda da, Göçmen Türklerin siyasî temsilcilerinin olması, kendileri için hayatî bir önem taşır. Ülke dışındaki vatandaş ve soydaşlarını bazen eften püften sebeplerle gelen/verilen talimatlar ve konjönktürel ihtiyaçlar doğrultusunda seferber eden bir anlayışın ötesinde, millî politikası olan her ülke, dışarıdaki böylesi bir potensiyeli siyaseten de gözardı etmez. Batı Avrupa ülkelerine Türk İşçi Göçü’nün başladığı 1960’lı yılların başından itibaren, gelmiş geçmiş hükümetler, “Orda bir köy var uzakta/O köy bizim köyümüzdür” zaviyesinden hadiseye bakmışlar ve; “Gezmesek de, tozmasak da/O köy bizim köyümüzdür (A. Kutsi Tecer)” noktasından Göçmen Türkleri sahiplenmişlerdir. Haksızlık etmemek lazım; artık bu topraklara ayak basmayan, buraları şehir şehir gezip tozmayan politikacı ve üst düzey bürokrat kalmadı gibi... Bazen hangi sebeplerle buralara geldikleri bizlerce meçhul olsa da, gelmişken bizleri denetlemeyi, birlikte kameralara poz vermeyi ve orada yaptıkları ve yapacaklarını buradakilere propaganda etmeyi ihmal etmeyen büyüklerimiz; milyonlarca Avrupalı Göçmen Türke akıl vermenin ötesinde, onlara yönelik verecekleri hizmeti hiç bahse konu etmezler. Birisi; uyum sağlayın, buranın lisanını öğrenin derken, ötekisi; kimliğinizi muhafaza edin, anadilinizi unutmayın, der. Ayrıca siyasî partisinden, iktidar ve muhalefette oluşundan bağımsız olarak, askerî cunta denetimi ve baskısı altındaki ara rejimlerden kurtulalı beri, bütün siyasîler, Batı Avrupa Türklerine, Türkiye genel seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını vaad etmişler... Ve sadece o kadarını edebilmiş, o kadarıyla yetinmişler. Siyaseten bakıldığında; Türklerin olduğu ülkelerde yabancı düşmanlığı/ırkçılık var, İslâmafobi var, dolaylı asilimilisyon tehlikesi var... Hakikaten bakıldığında da bunlara ilaveten; İslâm’ın resmî statüye kavuşturulmaması, aile birleşimi, seçme ve seçilme hakkı, iki ara bir derede kalan çifte vatandaşlık ve Üçüncü Nesil Göçmen Türkün konuşmakta ve yazmakta zorlandığı Türkçe gibi hayatî konular var... Yurtdışındaki Türklerle ilgili oluşturulan mercilerin yetkilileri, [email protected] Batı Avrupa Türklerinin meselelerine acaba ne kadar vakıflar? Onların yüzde kaçı Ankara bürokrasisinden, kestirme yollardan koltuk verilenlerden ve yüzde kaçı sözkonusu kesimin kendi içindendir? Göçmen Türk, “Almanca öğrenin, uyum sağlayın!” diyenler kadar, “Türkçe’yi öğrenin, asimile olmayın!” deyenlere de, sadece kafa sallayıp, gülüp geçiyor. Anadil gibi bir milletin varlığını simgeleyen bazı konular, devletin millî politikası statüsünde muamele görmeden ve devlet desteği olmadan arzu edilen, hedeflenen neticeyi vermez. Siyaseten, “Türkçe’yi öğrenin” diyenlere pek kulak asılmaz çünkü; devletin imkânlarını elinde bulunduranlar olarak siz şimdiye kadar hakikaten ne yaptınız?” diye sorarlar. Meselâ Fransa, İtalya, İspanya, Yunanistan ve Almanya gibi ülkelerin, yurtdışındaki vatandaşları için göstediği anadil hassasiyeti ve gayreti gibi bir azim mi gösterdiniz? Veya onlarınkine eşdeğer bir millî politikanız mı var? İletişim ve teknoloji çağı Yirmibirinci Yüzyıl’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına yurtdışında oy Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 11 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir kullanma hakkı sağlamaktan aciz ve isteksiz irade, kırk dereden su getirerek niçin mümkün olmadığını anlata dursun... Göçün 50. Yılında bile bu zihniyetin Batı Avrupa Türklerine siyaseten bakışı maalesef böyledir: Toplantılar birbirini kovaladı, heyetler geldi heyetler gitti. Verilen raporlar, dilekçeler kayıt altına alındı fakat kaldırıldığı raflardan bir türlü aşağı indirilmerankfurt’ta WWİB- Proje ve dialog çalışmaları çerçevesinde, 3 semavi dinin temsilcilerinin ve uzmanların katıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantının ana hedefi, anaokulları başta olmak üzere çocuk eğitimiyle ilgili kişi ve kurumları dini eğitim konusunda bilgilendirmekti. Aynı zamanda din eğitimi, (dinlerarası) eğitim- (Inter) Religiöse Erziehung- konusunda eğitimcilerin dikkatini çekmek ve konuyla ilgili anaokullarındaki işleyiş hakkında yetkilileri bilgilendirmekti. WWIB?-Biliyor musun Ben Kimim?- Proje ve dialog çalışmaları platformunu vücuda getiren ve büyük ölçüde finansa eden ACK (Almanya Kiliseler Birliği), DİTİB (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği), ZMD (Almanya Müslümanları Merkez Konseyi), ve ZJD (Almanya Yahudileri Merkez Konseyi) himayesinde düzenlenen “dinlerarası eğitim- anaokulları açısından pedagojik bakış” konusunun ağırlık olarak işlendiği ve tartışıldığı toplantıya çok sayıda ilim adamı, uzman ve cemaat temsilcileri katıldılar. Frankfurt’un merkezinde “Haus am Dom” adresinde yapılan ve 2 gün süren toplantının birinci bölümünde, Prof. Dr. M. Brumlik, Prof. Dr. T. Eppenstein ve Prof. D. Kissel di. Bakanlar geldi, müsteşarlar gitti... Dünün koalisyon, bugünün tek partili hükümetleri de, paldır küldür giden, gümbür gümbür gelen başbakanlar da; dinlediler, öğüt verdiler, akıl dağıttılar, vaadde bulundular. Zaman zaman da kafaları karıştırıp, ortalığı velveleye verip çekip gittiler. Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcileri veya ileri seviyedeki siya- sîleriyle biraraya gelindiğinde, Avrupalı Türkün meselesinden ziyade, kendisini pazarlayan ve akabinde de mensubu olduğu kuruluşun reklamını yapan nam-ı diğer “STK Başkanları”yla da ancak bu kadar!... Buralarda bir baltaya sap yapılmayacaklarını nihayet anlayanlarımızın, temsil ettikleri kitle üzerinden Türkiye’de bir yerlere gelebilmenin yollarını aramaları da, Hayat Avrupalı Göçmen Türkün hakikat pencerisinden görünen bir başka manzarasıdır. Özellikle göçün ellinci yılında istekler, beklentiler, çözüm bekleyen meseleler koro hâlinde, aynı anda seslendirilmeli, ortak basın toplantıları yapılmalı, yüzbinlerce imzalı dilekçeler verilmeli, gerekirse yürünmeli; Brüksel’e, Berlin’e ve illâ da Ankara’ya!... F üney Almanya’da faaliyet gösteren ATİB’li derneklerin idarecilerinin ve bölge yönetim kurulu üyelerinin iştirak ettikleri içeğitim çalışmaları tamamlandı. Tamamıyla idareci/yönetici kadroya matuf, bu dönemin eğitim proğramlarının ilki ATİB-Albstadt teşkilatının binasında gerçekleştirildi. Hessen bölgesi içeğitim toplantısı da, ATİB-Darmstadt külliyesinde, Hessen Bölge Başkanı Şaban Duran’ın selamlama konuşmasıyla başladı. Genel Başkan Selahattin Saygın, Genel Başkan Yardımcılarından Mehmet Çubukçu, Hanefi Şimşek ve Mahmut Aşkar’ın yanısıra ATİB-Württemberg Bölge Başkanı Abdülcelil Akyüz ve İletişim Uzmanı Hidayet Kayaalp konuşmacı olarak katıldılar. Abdülcelil Akyüz, Alman dernekler kanunları çerçevesinde dernek kurulu- G sayfa 12 ANAOKULLARI VE DİNİ EĞİTİM KONULU TOPLANTI FRANKFURT’TAYAPILDI gibi bir çok ilim adamı ve uzmanlar sunumlar yaptılar. Toplantı boyunca “seküler toplumda dindar olmak, anaokullarında din eğitimi, (dinlerarası)eğitim ve meseleler, çocuklar açısından din eğitimi/(dinlerarası) eğitim” konularında bilgiler verildi ve tartışmalar yapıldı. Toplantının ikinci bölümünde ise WWIB’ni meydana getiren kuruluş temsilcilerinden Prof. Kissel (ZJD), Bekir Alboğa (DİTİB), Yakup Tufan (ZMD/ATİB) ve H. Ziliaskopoulus (ACK) adına söz aldılar. Yetkililer “din eğitimi, anaokulları ve din eğitimi, dialog, çok dinli bir toplum, Müslüman çocuklar ve Hristiyan anaokulları” gibi konularda tartışmalar yaptılar, bilgiler verdiler ve soruları cevaplandırdılar. ZMD adına söz alan (ATİB Gen. Bşk. Yard.) Yakup Tufan, yaptığı konuşmasında özellikle kiliseler bünyesinde olan anaokullarına giden Müslüman çocukların Hristiyan inanç ve kültürü tesirinde kaldıklarını ve bunun gelecek için bir tehlike arz ettiği konusuna değindi. 5 milyon civarında Almanya’da yaşayan Müslümanların artık kendi anaokullarını açmaları gerektiğini savunan Yakup Tufan, dini kurum ve kuru- luşların Almanya’nın gerçeğini göz önünde bulundurmaları ve hizmetlerini bu çerçevede vermeleri gerektiğini belitti. Dialog ve dinlerarası işbirliğinin faydasına da değinen Y. Tufan, barış içerisinde birlikte yaşamak; toplumun huzur ve mutluluğu konusunda ortak projeler üretmek bakımından buna ihtiyaç olduğunun altını çizdi. İki gün süren ve idareciliğini ZDF- Sunucularından (Moderator) Abdul- Ahmad Rashid’in yaptığı toplantı, dini cemaat temsilcilerinin yaptıkları değerlendirme konuşmalarıyla sona erdi. ATiB İçeğitim Çalışmaları Yapıldı şu, organları, yöneticilerinin üyelere ve dışarıya karşı taşıdıkları sorumlulukları anlattı. Hidayet Kayaalp, insanlararası iletişimde rol oynayan kültürel değerlerin, kavramların ve bunların çağrıştırdığı şeylerin önemini anlattı. Mehmet Çubukçu ise, günlük teşkilat faaliyetlerinden yola çıkarak, dernek hayatında dikkat edilmesi gereken Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 hususları ve bizim gibi kuruluşların teşkilat anlayışı, disiplini ve yapılanmasını izah etti. “Niçin ATİB, Niçin Teşkilat” başlıklı konuşmasında Mahmut Aşkar; organize olmuş toplumlar olarak bilinen Almanya gibi ülkelerde kültürel varlığın devamı ve yerli toplumla uyum sağlamanın yolu teşkilatlanmaktan geçer, dedi. Konuşmasının devamında, ATİB’i diğerlerinden farklı kılan özellikleri anlattı. Genel Başkan Selahattin Saygın ise genel bir değerlendirme yaptıktan sonra, ATİB’in ilk kurulduğu günden bugüne kadar devam eden çizgisinde bir sapma olmadığını ve “İçinizden hayra çağıran bir topluluk bulunsun” ilahi emri doğrultusunda hizmet verdiklerini söyledi. Özel Köșe Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Şinasi ŞİMŞEK İman Varsa İmkan da Vardır İmanınız varsa imkanınız da vardır dedi, önce kendisini imkansız sananların kafasını değiştirdi, sonra da kendilerini, değiştirdi. Balık tutup vermedi, balık tutmasını öğretti. Anlayacakları dilde konuştu, bir konuşmasında şu an istesem hepinizi hop oturup hop kaldırırım demişti. Ama bu tip konuşmalar suya yazı yazmaya benzer demişti. Su akıp gittiğinde ne yazı kalır ne söz demişti ve şimdi size bilgiyi anlatacığım demişti. 969 yılında bir kişi ayağa kalkmıştı. Ayağa kalkıp yapacaklarını ideallerini hedeflerini yapmak için yola koyulmuştu. Bir bahar günü bir çiçek gibi açmıştı. Bir çiçekle bahar gelmez evladım diyen yaşlı amcaya her bahar bir çiçekle başlar demişti ve arkasından ne çiçekler açtı. Diktiği fidanlar büyüdü meyve verdi. Tarihte her hareket, hep bir kişinin ayağa kalkması ile başlar. (Şair Sezai KARAKOÇ) Tarihte iz bırakanlar, insanların gönüllerinde yer bırakanlar hep bir kişinin ayağa kalkması ile başladığının bilincinde idi. Ayağa kalkmak, duruş sergilemek ve sergilediği duruşla milyonları peşine düşürmek öyle sıradan alelade bir iş olmadığının, esaslı bir iş olduğunun şuurunda idi. Gönüllerde yer etmek, gönüllerde bir dava yeşertmek, o davayı sürekli zinde ve devamlı kılmak, esaslı ve kapsamlı bir çalışma ile olacağını 1 biliyordu. Çünkü her faninin arzuladığı ama hayellerine bile ulaşamadığı işleri düşünmek, planlamak ve yaptığı planları uygulamak için yola koyulmuştu. Sen bir devsin, yükü ağırdır devin, Kalk ayağa dimdik doğrul ve sevin. (Şair N.F.KISAKÜREK) Şair ötelerden böyle diyordu. Yıllardır süren yılgınlağa bozgunluğa inat, şerefli ecdadımızın, torunları olarak vizyonumuzu misyonumuzu bize hatırlatıyordu. İşte o vizyonun, misyonunu tamamlamak liderliğini yapmak için yola çıkmıştı. Bütün arzu ve isteği buydu, bunun için hayallerinin arzularının ucu bucağı yoktu. O bir liderdi ve bu ağır yükün lideri idi. Sarsılmadı yıkılmadı. İnadına sonuna kadar, gücünün son hadine kadar bu ağır ve şerefli yükü taşıdı. Bütün hayallerini gerçekleştirmek, milletine devletine ve bütün insanlığa huzur ve refah getirmek için ayağa kalkmıştı. Kim ne derse desin yılmayacaktı, usanmayacaktı. Ayakta kaldığı sürede, Yaradanın müsaade ettiği sürede yapabileceği ne varsa hepsini yapacaktı ve yaptı da. Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu. (M.Akif ERSOY) Şairin dediği gibi hep mazlumun yanında idi, onun için milyonlar cenazesine omuz verdiler, devlet töreni istemeyen liderlerine törenin en büyüğünü hediye ettiler. Gidemeyenler duaları ile yanında oldular. Hayırla yad edilmek, hayırla anılmak zor iştir. Bizim milletimizin mayasında vardır. Yapılan iyiliği unutmamak misli ile karşılık vemek, milletimiz karşılığını vererek omuz vererek, omuzlar üzerinde taşıyarak son görevini yerine getirdi. İnsan meydan ortaya çıktığında belli olur. (Sezai KARAKOÇ) Meydan ortaya çıkmıştı kendisi de ortaya çıkmıştı. Tarihte iz bırakan bir hareket ve dava için inanç sağlamlığı gerekli idi, onun bilincinde idi ve inancı sağlam sarsılmaz kayalar gibiydi. Azim ve gayretle çalışmak, bunu da sürekli yapma şuuru lazım idi, bundan da zerre taviz vermedi ve birgün olsun geri durmadı. Yaptığı çalışmalarla önce yavaş yavaş, dalga geçildi, sonra sen ne demek istiyorsun diye göz dağı verildi, sonra çalıştığı bütün işyerlerini kapattılar. Elindeki malzemesini takımlarını, aldılar. İşsiz güçsüz ortada dolaşan bir sürü insana aş ve iş imkanı verdi, açtığı iş yerlerinde onare etti makam mevki sahibi yaptı. İlk fırsatta iş sahibi yaptığı, dükkanı korusun diye aş ve iş sahibi olanlar bırakıp gitti. Temellerini attığı mükemmel bina, binayı korusun diye işe aldığı işçilerin dışarıdan gelen hırsızlarla işbirliği sonucu soyuldu. Yeni yeni binalar dikti. Yine yıktılar yine yenisini dikti. Bir gün olsun ah demedi. Uğradığı onca haksızlığa, zulme, ayrımcılığa karşı bir gün olsun vah etmedi. Siz hiç mi hata yapmadınız, diye soranlara, hayır biz hiç hata yapmadık dedi. Birileri bize kaza yaptırmak için sürekli arabayı üzerimize sürdü, biz ne kadar kaçtık isede kaza oldu. Yapanlar suçlu dedi. Kaza yaptıranlar kasti yaptıklarını kabul ettiler özür dilediler, o geri dönüp bakmadı. Mileltinin vicdanına havale etti. Haksızlığa uğradığında şu cevabı verdi, şu yapılanların tarihte zerre kadar, bir nokta kadar yeri olmayacak dedi. Kendisine gönül verenlere sabır tavsiye etti. Sokağa salmadı hainlerin emellerine yam etmedi. Yaptıkları haksızlığın bin yıl süreceğini söyleyenlerin hepsi bir bir ortadan kayboldu, zulümleri ile kayboldular. Adları sanları kalmadı. Tarihte bir nokta kadar değerleri kalmadı. Yaptığı bütün işlerin kopisini alıp çoğalttılar, ama hiç birisi aslının yerini tutmadı. Eğer yaptığı işlerin patentini almaya kalksaydı, fotokopi yapanların ceblerinde beş kuruşu kalmazdı. Ama engin gönül- [email protected] lü idi, hepsine hakkımı helal ettim dedi. Gönüllerde de yer ederek gitti. İmanınız varsa imkanınız da vardır dedi, önce kendisini imkansız sananların kafasını değiştirdi, sonra da kendilerini, değiştirdi. Balık tutup vermedi, balık tutmasını öğretti. Anlayacakları dilde konuştu, bir konuşmasında şu an istesem hepinizi hop oturup hop kaldırırım demişti. Ama bu tip konuşmalar suya yazı yazmaya benzer demişti. Su akıp gittiğinde ne yazı kalır ne söz demişti ve şimdi size bilgiyi anlatacığım demişti. Başlamıştı tane tane bilgiyi anlatmaya ve her gittiği yerde de bilgiden konuşmuş nakış nakış gönüllere dokumuştu. O kadar çok yaptığı işe karşılık, birgün olsun yılgınlık göstermemişti. Çok kibar nazik efendi idi. Bütün hatırlayanlar kendisinden bahsedenler bu özelliğini söylemeden geçemediler. Renkli bir kişiliği insanları celb eden bir uslubü vardı. Ve dostları, arkadaşları vardı yola çıktığı, birgün olsun birisinden ayrılmadı. Arkadaşları söze başlarken bir insan ömrünü dolduracak 60 yıldır, 50 yıldır beraberiz dediler. Dava arkadaşları 40 yıldır beraber yol yürüdük yürüyorduk dediler. Yaşadığımız çağda gerçek dostluğun arkadaşlığın ve vefanın ne demek oluğunu konuşarak değil, yaşayarak uzun bir ömürde insanlara göstermesi başlı başına bir iştir. Bizde açtığı yolda yürüyen neferler olarak kendisinden razı olduğumuzu bildirerek, mekanın cennet olmasını Allah (c.c.) temenni eder, insanlığın refah, huzur ve saadeti için elimizde geldiği kadar gayret ve azimle çalışmamızı bize de onurlu, şerefli bir hayat yaşamamızı bizleri yoktan var eden Rabb’imizden temenni ederiz. Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 13 taziye Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat İnnalillahi ve inna ileyhi raciun İnnalillahi ve inna ileyhi raciun TAZİYE TAZİYE Ebed Müddet Milli Görüş Mefkuresi Çağdaş Asırdaki Kahraman Önderi, Derin bir İman-Amansız bir İddia sahibi, Necib Milletimizin ender yetiştirdiği Büyük Devlet ve Bilim Adamı, 54. Hükümetin Efsane Başbakanı, Ağır Sanayinin, Ahlak ve Maneviyatın Fikir Babası; İlklerin Adamı, Vefatıyla Dahi Milletine mesaj ve cesaret veren, Milyonların omuzunda uğurlanan ve 75 milyonu aşkın çok sevdiği Milletinin Kalbine Gömülen, Saadet Partisinin Genel Başkanı, Ebed Müddet Milli Görüş Mefkuresi Çağdaş Asırdaki Kahraman Önderi, Derin bir İman-Amansız bir İddia sahibi, Necib Milletimizin ender yetiştirdiği Büyük Devlet ve Bilim Adamı, 54. Hükümetin Efsane Başbakanı, Ağır Sanayinin, Ahlak ve Maneviyatın Fikir Babası; İlklerin Adamı, Vefatıyla Dahi Milletine mesaj ve cesaret veren, Milyonların omuzunda uğurlanan ve 75 milyonu aşkın çok sevdiği Milletinin Kalbine Gömülen, Saadet Partisinin Genel Başkanı, Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN Hocamıza Allah`tan Rahmet, Bütün İslam Alemine Başsağlığı dilerim. Kabri Pürnur, Makamı Cennet, Derecesi Aliy, Ruhu Şad Olsun. IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Tüm İdareciler ve Üyeleri Adına Bölge Başkanı Yaşar Cimşit Hocamıza Allah`tan Rahmet, Bütün İslam Alemine Başsağlığı dilerim. Kabri Pürnur, Makamı Cennet, Derecesi Aliy, Ruhu Şad Olsun. IGMG Hessen Bölgesi Tüm İdareciler ve Üyeleri Adına Bölge Başkanı Mehmet ATEŞ İnnalillahi ve inna ileyhi raciun İnnalillahi ve inna ileyhi raciun TAZİYE TAZİYE Ebed Müddet Milli Görüş Mefkuresi Çağdaş Asırdaki Kahraman Önderi, Derin bir İman-Amansız bir İddia sahibi, Necib Milletimizin ender yetiştirdiği Büyük Devlet ve Bilim Adamı, 54. Hükümetin Efsane Başbakanı, Ağır Sanayinin, Ahlak ve Maneviyatın Fikir Babası; İlklerin Adamı, Vefatıyla Dahi Milletine mesaj ve cesaret veren, Milyonların omuzunda uğurlanan ve 75 milyonu aşkın çok sevdiği Milletinin Kalbine Gömülen, Saadet Partisinin Genel Başkanı, Ebed Müddet Milli Görüş Mefkuresi Çağdaş Asırdaki Kahraman Önderi, Derin bir İman-Amansız bir İddia sahibi, Necib Milletimizin ender yetiştirdiği Büyük Devlet ve Bilim Adamı, 54. Hükümetin Efsane Başbakanı, Ağır Sanayinin, Ahlak ve Maneviyatın Fikir Babası; İlklerin Adamı, Vefatıyla Dahi Milletine mesaj ve cesaret veren, Milyonların omuzunda uğurlanan ve 75 milyonu aşkın çok sevdiği Milletinin Kalbine Gömülen, Saadet Partisinin Genel Başkanı, Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN Hocamıza Allah`tan Rahmet, Bütün İslam Alemine Başsağlığı dilerim. Kabri Pürnur, Makamı Cennet, Derecesi Aliy, Ruhu Şad Olsun. IGMG Düsseldorf Bölgesi Tüm İdareciler ve Üyeleri Adına Bölge Başkanı Yaşar Erim sayfa 14 Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 Hocamıza Allah`tan Rahmet, Bütün İslam Alemine Başsağlığı dilerim. Kabri Pürnur, Makamı Cennet, Derecesi Aliy, Ruhu Şad Olsun. IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi Tüm İdareciler ve Üyeleri Adına Bölge Başkanı Bilal DEMİROĞLU haber slam Toplumu Milli Görüş Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, Bosna-Hersek’i ziyaret etti ve bir dizi temaslarda bulundu. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Bakir İzzetbegoviç tarafından kabul edilen Karahan, göreve yeni başlamalarından dolayı Cumhurbaşkanı İzzetbegoviç’e hayırlı olsun dileklerinde bulundu. Yapılan görüşmede, daha önce de Aliya İzzetbegoviç tarafından bu makamda kabul edildiğini ve merhum İzzetbegoviç’in Bosna halkı ve İslam coğrafyası için olağanüstü gayretlerde bulunduğunu ifade eden Karahan, “Bu gayret ve sabrın neticesinde bugün Bosna halkının varlığı devam etmektedir. Avrupa’da yaşayan Müslümanlara hizmet eden bir kuruluş olarak bu zamana kadar verdiğimiz destek bundan sonrada devam edecektir” şeklinde konuştu. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Bakir İzzetbegoviç ise, Karahan’a, Bosna-Hersek’e verilen destek için teşekkür etti. İzzetbegoviç, “Bosna-Hersek özgürlük ve bağımsızlık için yüzbinlerce şehit verdi. Hemen hemen her aileden bir veya birkaç şehidimiz var. Acı günlerimizde siz her zaman yanımızda oldunuz ve bugün de yanımızdasınız. Ben o dönemde olduğu gibi bu dönemde de desteğinizi birebir yaşadım ve gördüm. Sizler hakikaten insanların en hayırlısı olma yönünde gayret gösteriyorsunuz. Bizleri hiç bir İ enel Kurul, Delegelerin katımı ile 14 Mayıs 2011 tarihinde yapılacak. Şimdiki Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan yeniden aday olmayacağını açıkladı. İslam Toplumu Millî Görüş Bölge Başkanları toplantısı Kerpen’deki IGMG Genel Merkezinde yapıldı. Toplantıda mutad genel kurulun erkene alınması da kararlaştırıldı. Karara göre, IGMG Genel Kurulu, tüm delegelerin katılımı ile 14 Mayıs 2011 tarihinde yapılacak. Bölge Başkanları toplantısında bir konuşma yapan Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan yeniden Genel Başkanlığa aday olmayacağını, ancak teşkilat çalışmalarına aynı heyecan ve ruhla katılacağını ve yeni yönetime her konuda yardımcı olacağını bildirdi. “27 yılı Avrupa’daki teşkilatımızda olmak üzere, ömrümün toplam 42 yılını, sizler gibi kardeşlerimle çalışarak geçirdim. Bundan sonra da, genel kurulda se- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan’ın Bosna-Hersek Temasları zaman yalnız bırakmadınız. Destekleriniz bizlere büyük cesaret ve kuvvet verdi” dedi. Karahan, daha sonra Bosna-Hersek Reisu-l Uleması Mustafa Çeriç’i makamında ziyaret etti. Ziyaretten dolayı Karahan’a teşekkür eden Çeriç, İslam dünyasındaki gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Çeriç, “İslam coğrafyasındaki son gelişmelerden endişe duyuyorum. Bu durumda Müslümanların sağduyulu hareket etmesi gerekmektedir. Ümmetin birlik ve beraberliği için hep birlikte hayır dualarında bulunmamız gerekir. Sizler de Avrupalı muhacir Müslümanlar olarak ümmetin birlik ve beraberliği için kardeşlerimize dualarınızla destek verin” dedi. T.C. Başbakanlığına bağlı olarak hizmet veren Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TIKA) kurumunu da ziyaret eden Karahan, BosnaHersek’in kalkınmasına yönelik çalışmalardan dolayı TİKA Başkan Yarımcısı Dr. Mustafa Şahin’i tebrik etti. Karahan, “Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı Bosna Hersek’te faydalı çalışmalar sergilemektedir. Özellikle de ülkenin tarihsel dokusunun muhafazasına yönelik çalışmaları kayda değerdir ki, bu bağlamda tarihi ve kültürel eserler inşaa ve ihya edilmektedir. Ayrıca bölge ekonomisinin canlanmasına yönelik seracılık ve hayvancılık gibi alanlarda atılan adımlar da bölgenin refahı için ortaya konulan önemli hizmetlerdir. Yapılan bu hayırlı çalışmalardan dolayı Türkiye Cumhu- G IGMG Genel Kurul Kararı Aldı çilecek yeni yönetime yardımcı olacağım” diyen IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, IGMG Genel Kurulu’nun uyum, kardeşlik ve beraberlik ilkesi ile geçmesi için de yardımcı olacağını bildirdi. Konuşmasında, “Göçün 50. Yılını idrak ettiğimiz şu günler, bize, en azından gelecek 50 yıl sonrası için de sorumluluklar yüklüyor. Artık kalıcılığımız da kesinleştiğine göre, kalıcılık kurumsallaş- mamızın daha da yaygınlaşmasını gerektiriyor” diyen Karahan şöyle devam etti: “Bizim için gelecek nesillerimiz önemlidir. Bu yüzden de, teşkilat projelerimizi gelecek nesillerimizin toplumsal uyumunu, Müslüman kimlikleri ile toplumsal katılımını teşvik edecek ve geliştirecek biçimde şekillendirmek zorundayız. Toplumdan uzaklaşmayacak, aksine toplumu kucaklayacağız.” “En büyük zenginliğimiz: İnandığı- riyeti hükümetine ve sizlere teşekkür ediyorum” dedi IGMG Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanı Celal Tüter ve IGMG Balkan Ülkeleri Sorumlusu Eddin Salkoviç’in de katıldığı ziyaret programında Karahan ayrıca, merhum Aliya İzzetbegoviç’in kurmuş olduğu Genç Müslümanlar Derneği’ni de ziyaret etti. Dernek Başkanı Edhem Baksic, Karahan’a, zor günlerinde IGMG’nin yanlarında olduğunu ifade ederek, “İnsanüstü gayretlerinden dolayı IGMG camiasına bu vesileyle şükranlarımı sunmak isterim” dedi. Karahan son olarak, Bosna Hersek’te çeşitli üniversitelerde okuyan öğrencilerle bir araya gelerek onların ihtiyaçları hakkında bilgi aldı. mız din İslamdır. Ve İslam bize, başkalarının bizden emin olmasını emrediyor. Bunun için, insanımızın hayatını zorlaştırmayacak, Peygamberimizin “Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız” emrini düstur edineceğiz. Teşkilat olarak, kardeşliğimizi daha da kuvvetlendirecek, birlik ve dayanışmamızı devam ettireceğiz. ” “Avrupa’daki Müslümanların geleceği için bu teşkilatın önemi çok büyüktür. Bu da bize, sırf Allah rızasını hedefleyerek Kur’an ve Sünnet’e dayalı İslam anlayışımızdan hareketle daha da büyük bir güven ve heyecanla çalışma sorumluluğu yüklüyor. Burada, Ra’d Sûresi’nin “Bir topluluk kendisini değiştirmeden, Allah o toplumu değiştirmez” mealindeki 11. ayetini hatırlatıp, Allah’ın inayet ve yardımını ancak O’nun rızasına uygun davranarak bekleyebilceğimize vurgu yapmak istiyorum. Allah, kendi yolunda çalışan ve hizmet verenlerin yâr ve yardımcısı olsun.” Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 15 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hepimiz Erbakan’ız demenin elbette bir bedeli vardır ERBAKAN demek; “Yaşadığı çağdan sorumlu olmak” demektir. Başkaları önlerindeki ağacı kurtarmaktan acizken, ağaçla birlikte ormanı da kurtarmanın derdine düşmek demektir. ERBAKAN demek; Sıkıntıya talip olmak demektir, “elini taşın altına sokmak” demektir Zafere koşarken aynı zamanda başkalarına da yürümeyi öğretmek demektir. ERBAKAN demek; Şartlara teslim olmak yerine şartları teslim almak demektir. Partileri kapatıldığında “atımızı alan yolumuzu da almadı ya” deyip yola devam etmek demektir. Başı dik anlı açık olmak demektir. Onlara aldırmayıp, devamlı ümit aşılamak, diri ve canlı olmak demektir. ERBAKAN demek; Her doğan güneşle yeniden doğmak demek. Güneş gibi olup, gittiği her yeri aydınlatmak demek. Bugün var olmak ve bugünü baştan sona kaplamak demektir. Kaht-i ricalin (adam kıtlığının) olduğu bir ülkede “Adam gibi adam olmak” demektir. Nezaketiyle başkalarını kendine saygı duymaya zorlayan örnek bir Müslüman olmak demektir. ERBAKAN demek; Bazen Elif gibi yalnız kalmak ama yine Elif gibi hep dik durmak demektir. Bir ömür ve bir destan demektir. Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN, Efsane Bașbakan, Milli Görüș Davasının mücahid e Inna lillahi ve inna ileyhi raciun – Doğrusu biz Allah’a aitiz ve muhakkak O’na döneceğiz!” T.C. Eski Başbakanlarından Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamız 85 yaşında vefat etti. Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamız Hakk’a yürüdü. Her insan gibi emr-i hak vaki olduğunda o da ruhunu teslim etti. 85 yıl önce başladığı hayat mücadelesi son buldu. Erbakan hocamızın hareket ve canlılığı daha genç yaşlarında başlamıştı. İstanbul Erkek Lisesi’ni birincilikle bitirdiği için üniversiteye imtihansız giriş hakkı elde etmesine rağmen o, üniversiteye yine de imtihanla girmeyi tercih etti ve sınav sonrasında ikinci sınıftan üniversiteye başladı. Öğrencilik yıllarında hem arkadaşları tarafından çok sevilirdi hem de, her vesile ile onlara liderlik ve bazen de öğretmenlik yapardı. Üniversitelerde öğretim üyelerine “Hocam” hitabı herkes için geçerli ise de Merhum Erbakan için Hoca sıfatı daha farklı kullanılıyordu. Onun Hocalık sıfatı, aynı zamanda dindârlığını ve dinin sosyal hayattaki etkinliğine verdiği önemi niteliyordu. Öğrencileri için o, bu yüzden her yönüyle derin bir Hoca idi. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi’nden 1948 yılında mezun oldu. Aynı yıl “Motorlar Kürsüsü”nde asistan oldu. Almanya’da Reinisch Westfalische Technische Hochschule Aachen: RWTH Aachen (Aachen Teknik Üniversitesi)’da doktorasını yaptı. 27 yaşında Türkiye’nin en genç doçentleri arasına girdi. Araştırmaları için tekrar Almanya’ya geldi. Almanya’nın ikinci dünya savaşında tamamıyla yıkılmasına rağmen hızlı bir kalkınma va sanayileşme sürecini yerinde gördüğü için, aynı kalkınma hamlelerinin Türkiye’de “ gerçekleşmesi adına, Gümüş Motor Fabrikaları’nı kurdu ve motor üretimine başladı. Fakat, daha sonra topyekün bir kalkınma anlayışının gerçekleşmesi için Türkiye Odalar Birliği Genel Sekreterliği’ne seçildi. Burada, hükümetle anlaşamadı ve hükümet, görevi bırakması için kendisine ağır bir baskı uyguladı. Odalar Birliği’nde Türkiye’nin önünün siyasal iktidar tarafından bizzat engellendiğini gören Erbakan, bunun üzerine Adalet Partisi’nden siyasete atılmak istedi ise de okul arkadaşı Süleyman Demirel tarafından veto edildi. Erbakan, yılmayan ve önündeki engellerin kendisi için bir motivasyon olarak kabul eden bir kişi olarak bu sefer, bağımsız aday oldu. Ve 1969 yılında bağımsız aday olduğu seçimde çok sayıda oy alarak milletvekili oldu. 1970 yılında ise bir siyasî hareket olarak, Millî Nizam Partisi’ni kurdu. Ve böylece Türkiye’de “Millî Görüş” hareketi başlamış oldu. “Önce ahlâk ve maneviyat” sloganı ile kitleleri harekete geçirdi. Fakat, laikliğe aykırı davranmak suçlaması ile parti kapatılınca yerine Millî Selâmet Partisi kuruldu. Millî Selâmet Part si’nin seçimlerdeki başa rısı, CHP ve AP gibi ik düzen partisini endişe lendirdi. Dahası, hi bir zaman koalisyo yapamazlar denile bir anda, CHP ile ba şarı Millete Hizmet Etmeyi Her Şeyin Üstünde Tuttu ÜYÜK bir devlet, siyaset ve bilim adamını kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz. Türk siyasetinin en önemli simalarından biri olan Necmettin Erbakan, bilgisi, birikimi, kişiliği, tecrübesi, ilkeleri, mücadele azmi ve unutulmaz hizmetleri ile halkımızın sevgisini ve takdirini kazanmış, örnek bir liderdi. Siyasette bulunduğum dönemde yakından tanıma ve uzun süre birlikte çalışma mutluluğuna eriştiğim Necmettin Erbakan, hiç şüphe yoktur ki, yakın tarihimize damgasını vurmuştur. Hayatı boyunca üstlendiği tüm görevlerde millete hizmet etmeyi her şeyin üstünde tutan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Türkiye’nin her alanda gelişmesine ve kalkınmasına değerli katkılarda bulunmuştur. Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı daima sevgi, saygı ve şükranla yad edeceğiz. Kendisine Allah'tan rahmet diliyor, ailesine, milletimize, Saadet Partisi camiasına ve tüm sevenlerine başsağlığı dileklerimi iletiyorum." B T.C. Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL TBMM Başkanı Mehmet Ali ŞAHİN Lideri, Yeniden ve Adil Bir Dünyanın Mimarı Ama Asıl Hatırlanacak Mahlasıyla Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat ERBAKAN Hoca Diyor ki; erbakan iaki eç n n aı bir koalisyon yapması, Erbakan ve Millî Görüş hareketinin önünü açtı. Erbakan, ağır sanayi hamleleri, okullarda din ve ahlâk dersleri ile İmam-Hatip Liseleri’nin açılış sürecini de hızlandırdı. Erbakan’ın resmî programında, genelde sosyal ve ekonomik kalkınma programı yer almasına rağmen, dindârlığıyla birlikte, dinin sosyal hayattaki konumuna önem vermesi, alışıla gelmişin dışında, özellikle CHP iktidarları döneminde aşağılanan halk kitleleri ile bire bir temas kurması, herkesi kucaklaması, ahlâk ve maneviyat derken, İslam ahlâkından bahsetmesi; “Milli Görüş” derken, etnik anlamdaki bir milliyetçiliğe karşı çıkıp “milletimizin görüşü ne ise, Millî Görüş odur” demesi Türkiye’de yeni bir hareketin oluşmasına neden oldu. Tek başına çıktığı yolda, Türkiye’de arkasından giden milyonları bulan büyük bir kitlenin yanı sıra, hareketini bırakıp başka bir siyasal oluşum meydana getirenlerin dahi etkin siyasal hareketler olmasına vesile olan yolu açtı. Bu anlamda Türkiye tarihinin son 30 yılına vurduğu damga ile her zaman büyük hayranlık ve minnettârlık ile anılacak. Önünün kesildiği her anda bir başka çözüm ile ortaya çıkan Erbakan, sadece kitlelere öncülük etmedi; O, öncülük ettiği kitleleri hem büyüttü, hem eğitti, hem bilinçlendirdi. Bunun için “Millî Görüş” hareketi mensupları, Erbakan’ı, yalnızca siyasi bir partinin başkanı olarak değerlendirmedi. Erbakan’ın yıkılmak bilmeyen umudunun en önemli göstergesi, 12 Eylül darbesi sonrasında, siyasi yasaklar döneminde, Erbakan ile birlikte çalışmalar yapmış olan Turgut Özal’ın popülerliğinin zirvede olduğu bir dönemde “artık Millî Görüş bitmiş- tir” denilen bir anda, yasaklı olduğu halde Refah Partisi ile yeniden ortaya çıkması oldu. Erbakan, bu süreçte giderek oylarını yükseltti. 1988 yılı sonunda “Adil Düzen” programını gündeme getirdi. Bu programı hareket içinde büyük bir yankı uyandırdı. Programın tanıtımı için partinin tüm idarecileri ve binlerce üyesinin önemli bir bölümünü eğitim seminerlerine tabi tuttu. Başta ANAP olmak üzere, önce bu hareketi önemsemeyen diğer siyasal hareketler, 1992 yılındaki yerel seçimlerin verdiği ilk işaretle, endişelenmeye başladılar. Fakat 1994 yerel seçimleri partinin, hem söylemlerinin hem de idareci yetiştirdiğinin bir göstergesi oldu. Yolsuzluk ve hizmetsizlik ile anılan yerel idareler, RP’li belediyelerle önemli hizmetlere imza atınca, Ankara, İstanbul, Konya, Kayseri gibi büyük şehirlerden gelen oylar 1995 genel seçimlerinde de belirleyici oldu ve RP birinci parti olarak seçimlerden galip çıktı. Askerî, siyasî ve adlî baskılara rağmen Erbakan’ın bir yıllık başbakanlığı dönemindeki başarıları, Türk siyasal tarihinde derin izler bıraktı. Ancak adlî, askerî, siyasî baskıların alenen yapıldığı ve medyanın bir saldırı kampanyası yürüttüğü 1997 yılında “28 Şubat” kavramıyla tarihe geçen baskılar silsilesiyle iktidardan uzaklaştırıldı. Ama Erbakan, bütün bu saldırıların amacı olan ülkede kaos ve anarşi çıkarma oyununa gelmedi. İktidar ortağı DYP’den destek göremeyince de istifa etmek zorunda kaldı. 1998 yılına gelindiğinde ise RP kapatıldı ve Erbakan yeniden siyasal yasaklı hale geldi. Yasağın geçen sene kalkmasının ardından Erbakan Hoca, yeniden Saadet Partisı Genel Başkanı oldu. 27 Şubat 2011 tarihinde ise, arkasında dev bir miras bırakarak Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Allah (cc) gani, gani rahmet eylesin! Allah O’ndan razı olsun Adı, milletimizin hafızasından silinmeyecektir N NECMETTİN Erbakan adı, aziz milletin hafızasından asla silinmeyecek, kişiliği, mücadelesi ve geride bıraktığı eserleriyle gençlere örnek olacaktır. Sayın Erbakan milletimizin gönlünde müstesna bir yer edinmiştir. T.C. Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN TÜRKİYE’YE çok önemli hizmetler kazandırmış, Türk siyasetinde kendine mümtaz bir yer edinmiş ve ömrünü öğrenmeye ve öğretmeye adamış bir siyasetçi ve bilim adamıydı. Şahsıyla, davasıyla, ilkeleriyle olduğu kadar bir insan olarak da genç nesillere örnek oldu. Allah O’ndan razı olsun. Öğrettikleriyle, kişiliğiyle kendisini şükranla yad edeceğiz. Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır. Bizim davamızda kimse kendi için yaşamaz, Herkes kardeşi için yaşar. Menfaati öldürmenin en kolay yolu budur. Namaz dinin direği cihad ise zirvesidir. Biz siyaset değil cihad yapıyoruz. Müslüman Hakkın hâkimiyeti için ‘motor’, şerrin yok olması için ‘fren’ olma görevlisidir. Hakk’ı üstün tutmak her zaman saadet getirir. Milli Görüş; bu milletin inancıdır, tarihidir, kimliğidir, ruh köküdür. İman varsa imkân da vardır, Milli Görüşçü asla vazgeçmez. Bir çiçekle bahar olmaz. Ama! Her bahar bir çiçekle başlar... Kelime-i Şahadet getirip iman etmekle her işimiz bitmiyor, tam aksine, kulluk imtihanımız yeni başlıyor. Yani kelime-i Şahadet, bir nev’i, Kur’an programıyla yapılan kulluk imtihanına, giriş belgesidir. İslâmi tebligatta muhatabımız istisnasız bütün insanlardır. Öyle ise görüşü ve görüntüsü ne olursa olsun, davamız herkese anlatılmalı, davet her kesime yapılmalıdır. Tebliğ ve davet bizden, hidayet Allah'tandır. Aşk, azim ve Millî Görüş tekeden bile süt çıkarır. CİHAD: Kur’an nizamını kurmak ve yürütmek için var gücümüzle çalışmaktır. Biz seçimler için değil, gelecek nesiller için çalışıyoruz. Biz mantar zihniyetli değiliz, biz çınar ağacıyız. Herkes Milli Görüşçü’dür ama farkında değildir. Allah’ına kul olmayan davasına er olamaz. Hak'kın tesisi için çalışmamakla Batıl'ın hâkimiyeti için çalışmak arasında fark yoktur... Akıl; ‘şunlar, şunlar doğru ise, şunlar da doğrudur’ şeklinde bir mukayese ve muhakeme (karşılaştırma ve karar verme) kabiliyetidir. İslamsız akıl, tek başına ilk ve mutlak doğruları bilemez, hayır ve şerri tayin edemez. İslamsız bütün nimetler ve saadetler eksiktir ve yetersizdir. Bu nedenle "Bugün dininizi ikmal ettim ve nimetlerimi tamamladım" ayeti en son indirilmiştir. Akıl, bir temyiz (iyiyi kötüden seçip ayırma) yeteneğidir. Akıl; imanın ve İslam’ın emrinde en büyük nimet, nefsin ve şeytanın elinde ise, sebebi felâkettir. Hırsız en çok kimden korkar? Hırsız en çok ev sahibinden korkar. Herhangi bir durumun oluşmasında ve gelişmesinde Müslümanların üç ayrı safhada, takınacağı, üç ayrı tavır vardır: 1- Önce emredilen ve yapılması gereken bir konuda, takatimizin sonuna kadar ceht, gayret ve her türlü esbaba tevessül, 2- Olayın meydana gelişi sırasında, korku ve telâşa kapılmadan Allah'a teslimiyet ve tevekkül, 3- Sonunda ise, takdire rıza ve ortaya çıkan neticenin hakkımızdaki en hayırlı durum olduğunu kabul etmek gereklidir. Müslümanca düşünmenin üç temel esası vardır: 1- Dünya hayatı, çok önemli bir imtihandır. Ahiret ise, dünya hayatının hesabı ve imtihandaki artı ve eksi puanların karşılığıdır. Nefeslerimiz sayılıdır, bunlar Allah yolunda harcanmalıdır. Çünkü ölüm bize, çok yakındır. 2- İslâm Dini, Allah yapısıdır. Bunun için mükemmeldir ve tastamamdır. Hâşâ, zerre kadar noksanı, fazlası ve hatası bulunmamaktadır. 3- İslâm Dini, bir bütündür. Ona bir şey katılamaz ve ondan bir şey çıkarılamaz. Baştan sona Hak’tır, hayırdır ve hepsi, herkes için ve her yerde lazımdır. Çünkü İslâm, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır. Şu dünyaya gönderiliş gayemiz olan kulluk imtihanını başarabilmek için, üç tane temel ve birbirini tamamlayan esas vardır: 1- Her şeyden önce İslâmı öğrenmek, İslâmın her konudaki emrini bilmek, 2- Öğrendiğimiz İslâmi esaslara göre yaşamak, Kuranın hükmünü hayatımıza tatbik etmek, 3- Her yerde, her halde ve her meselede, mutlaka İslâm’a göre, yani İslâmca düşünmek. Yani, itikat ve ilmihal konularını öğrendiği ve bildiği bir kısım ibadetleri yerine getirdiği halde, ticaret, siyaset ve devlet hayatında müşrikler gibi düşünen, olayları batılı ve cahili ölçülerle değerlendiren bir kimse, hakikat nazarında Mümin sayılamaz. Milli Görüş çağdaş bir medeniyet projesidir. Milletimizin kendi görüşüdür. Sultan Fatih'in İstanbul’u feth ederken kalbindeki inanç ne ise Milli Görüş odur. Bizim milletimiz bin yıl Milli Görüş ile dünyaya hâkim oldu. Bugün de bütün dertlerimizin ilacı MİLLİ GÖRÜŞ'TEDİR. Bütün gücüyle ve tüm imkanıyla inandığı Hak yolunda çalışarak manen ve maddeten kalkınmış ‘Yeniden Büyük Türkiye'nin’ kurulmasında insanlığın özlediği medeniyetin tesisinde ve bütün insanların Refah, Saadet ve Selamete ulaşması yolunda hizmeti geçenlere NE MUTLU! haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Kuzey Bavyera Bölgesinin Nürnberg Merkez Camiinde düzenlediği Ahde Vefa ve Hatim Merasiminde duygulu anlar yaşandı. Öğle Namazına Müteakip yapılan proğramda Merkez Camiine Bölgenin tüm cemiyetlerinden ciddi katılımlar oldu. Nürnberg Merkez Camii imamHatibi Halil Erol Hoca Efendinin açılış konuşmasıyla başlayan proğramda Nürnberg Merkez Camii Başkanı Hasan Aslan misafirlere selamlama konuşmasıyla hoş geldiniz dedi. Proğramda IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Bilal Demiroğlu, ‘Sessiz Gemi’ Şiiriyle başladığı konuşmasında, ‘Hayatı öyle bir yaşa ki, yaşadığın hayat seni kıskansın!, I sayfa 18 Hayat IGMG Kuzey Bavyera Bölgesinden Vefa Örneği Hakkı öyle bir sev ki, ölüm sana acısın, Öyle bir Dost ol ki, Dostun olmayan utansın..! “Evet Muhterem Hocam öyle bir yaşadı ki, hayatlar onu kıskandı şahidiz biz ona..! Birbirine selam vermeyen cemaat ve gruplar onun taktığı Milli Görüş gözlüğüyle birbirini kucaklamayı öğrendi. Şuursuz, ruhsuz müslümanlık anlayışına ruh ve şuur kazandırdı. Neye inandığını tarif edemeyen muhafazakarlar, dili çözüldü, toplumun her kesiminde ken- Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 disini savunur hale geldi. Siyaset kurumuna ahlak getirdi. Ruh getirdi, izzet getirdi, seviye kazandırdı. Global zulüm, kan, barut, haksızlık, katliam üreten mekanizmaları insanlığın dikkatine sundu ve Yaşanabilir Bir Dünya modeli, Adil bir paylaşım, hizmet sunan yönetim anlayışıyla insanlığı bıluşturdu... Muhterem hocam seni, değil dostların, düşmanların bile acı kaybımız diyerek göz yaşı döktüler” dedi. Halil Erol Hocanın öncülüğünde, Ali Çakmak Hoca, Ramazan Şerif Hoca, Ahmet Şerif Hoca, Müsiad Nürnberg Başkanı İsmail Satır, IGMG Kuzey Bavyera Bölge Birincisi Fatih Maraşlıoğlu ve Ethem Aslanbaba Hoca Efendilerin okuduğu Kur’an-ı Kerimler sonunda Bölge çapında Milli Görüş Lideri Prof. Necmettin Erbakan Hocamız, Tahir Büyükkörükçü Hocamız ve Cemaatimizden Rahmetlilere ithafen toplam: 33 Hatm-i Şerif, 140.000 (Yüzkırk bin) Kelime-i Tevhid, 200 kadar Yasin-i Şerifin duası yapılarak, ruhlarına sevapları hediye edildi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Fazilet SEYİDOĞLU İbadetleri, Çocuğunuza Bahane Olarak Sunmayın çizgi filme odaklanan oğluna aldırmadan 'şimdi hatim takip edeceğim' diyen anne-babalar, farkında olmadan çocuklarındaki dinî duygulara zarar verir. Bu tür davranışlar çocukların dinden soğumasını sağlar. İbadetleriniz çocuğunuzla aranıza girmesin. Ayşe 8 yaşındaydı. Sürekli annesiyle birlikte olmayı gözlüyordu. Annesi ise ibadetlerine çok düşkündü. Vakti girdi mi namazını kılar, her fırsatta Kur'an okur, tesbih çekerdi. Ayşe ne zaman annesini yanına çağırsa, onunla birlikte olmak istese annesi, "Şimdi namaz kılacağım, Kur'an okuyacağım" diye cevap verirdi. Yine bir gün annesiyle birlikte parka çıkmak istemişti. Annesi de yine aynı cevabı vermişti: "Namaz kılmam lazım yarın çıkalım." O da "Öff be! Sen de hep namaz kılıyorsun. Bu namazı hiç sevmiyorum!" diye ağlayarak odadan çıkmıştı. Benzer bir durum 5 yaşındaki Mehmet'lerin evinde de yaşayun oynamak isteyen ço- nıyordu. Annesi ve oğlunun en çok cuğa 'şimdi namaz kılaca- sevdiği programlar televizyonda ğım', TV'de en çok sevdiği çakışıyordu. Anne hatim programı- Dinî konularda çocukla inatlaşmak, zorlamak, örnek olma adına olsa da, ne kadar doğru olduğuna inansanız da çözüm değildir. Aileler uzlaşmacı bir yol sergilemeli, çocuğu cezalandırır konuma düşmemeli, onları zorlamamalıdır. Anne-baba öncelikle nasıl sevdirebilirim diye düşünmeli, çocuklarıyla konuşmalı, anlatmalı, yaşına ve bireyselliğine uygun çözüm yolları üretmeli, orta yolu ve dengeyi sağlamalıdır. O nı, oğlu da o saatteki en çok sevdiği çizgi filmi izlemek istiyordu. Anne "Hatimimi bitirmem gerekiyor." diye çocuğunun ısrarla çizgi filmini izlemesine izin vermiyordu. Mehmet de hep ağlıyordu. Mehmet 6 yaşına geldiğinde kendisine Kur'an öğretmek isteyen ablasına "Ben Kur'an'ı hiç sevmiyorum, öğrenmek de istemiyorum!" demişti. Zeynep 12 yaşındaydı. Annesi ile birlikte arabada giderken en sevdiği müzik kanalını açmak istiyordu. Annesinin istekleriyle ters düşüyordu. Anne ilahi, Kur'an dinlemek istiyordu. Bir gün yengesinin arabasında Zeynep, "Oh be! Annem yok! İlahi ve Kur'an da yok, istediğim kanalı dinleyebilirim!" demişti. Yengesi şaşkındı... Önce nasıl sevdireceğinizi düşünün Dinî konularda çocukla inatlaşmak, zorlamak, örnek olma adına olsa da, ne kadar doğru olduğuna inansanız da çözüm değildir. Aileler uzlaşmacı bir yol sergilemeli, çocuğu cezalandırır konuma düşmemeli, onları zorlamamalıdır. Anne-baba öncelikle nasıl sevdire- bilirim diye düşünmeli, çocuklarıyla konuşmalı, anlatmalı, yaşına ve bireyselliğine uygun çözüm yolları üretmeli, orta yolu ve dengeyi sağlamalıdır. Çocuklarıyla sevgi bağı güçlü olan ebeveynler, muhakkak çocuklarına önce örnek olacak, sonra da onlara sevdirerek, dinî vecibelerini yerine getirmelerine yardımcı olacaklardır. İbadet saatlerimiz asla çocuklarımızla aramıza girmemeli, hatta onların da gözlediği bir paylaşım saati olmalıdır! Üç annemiz de bir yerlerde hata yapıyorlardı. Birinci annemiz çocuğuna hiç vakit ayırmıyordu. O hep evdeydi ama nitelikli ve kaliteli zamanı yoktu çocuğu için. Çocuk da sevildiğini hissedemiyordu. Annesiyle arasına giren ve bahane olarak sürülen bu namazı kendisi de sevmemeye ve öfke duymaya başlamıştı. Çünkü sonrasında da annesi sözünde durmuyor, onunla oynamıyor veya parka götürmüyordu. Çözüm nasıl olabilirdi? Namaz kılarken anne onun yanında olmasına izin verebilir veya birlikte kılmayı teşvik edebilir, ödül olarak da parka çıkabilir veya oyun oynayabilirlerdi. İkinci annemiz ise hatimini bitirmeyi istemekte çok haklıydı ama çocuğuyla inatlaşmamalı ve onunla konuşarak uzlaşmalı, anlaşmalıydı. Bu, bir gün oğlunun çok sevdiği çizgi filmi birlikte izlemek ve bu çizgi film üzerine onunla birlikte yorumlar yapmak, diğer gün de oğlu ile birlikte hatim programını izlemek, ona da takke takmak, yanına oturtmak ve onun parmağıyla birlikte Kur'an'ı takip ettirmek olabilirdi. 12 yaşındaki ergen kızımızı da annemiz anlamalı, zorlamamalıydı. Yolda giderken kızının istediği müzik kanalını, dönerken de ilahi dinleyerek onunla uzlaşabilir, anlaşabilirdi. Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 19 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG İrşad Başkanı Ahmet Özden ile IGMG irşad çalışmaları hakkında bir söyleşi “Hutbeler önemli bir irşad aracıdır” - Sayın Hocam, öncelikle temel bir soru yöneltmek istiyoruz. Şöyle ki; İrşad Başkanlığı daha çok İmamlar’dan sorumlu olan birim olarak bilinir. Peki imamların eğitimi, koordinesi ve tayini dışında İrşad Birimi hangi alanlarda hizmet veriyor? - Sizin de ifade ettiğiniz gibi, İrşad Başkanlığı denilince evvel emirde akla cami hizmetleri; özellikle de imam temini konusu akla geliyor. Ancak İrşad Başkanlığımızın meşguliyyet alanı sadece imam tesbit ve tayini konusu değildir, bu mevcut meşguliyetlerinden sadece bir tanesidir. İrşad Başkanlığı olarak imam tesbit ve tavsiyelerinin yanı sıra, özellikle kendi imamımızı kendimiz yetiştirme gayreti içerisindeyiz. Avrupa genelinde 34 bölge başkanlığımız bünyesinde hizmet vermekte olan beş yüz kadar camimiz bulunmaktadır. Bunun yanısıra birimimizin en önemli faaliyetleri arasında bu sene 23.sünü gerçekleştireceğimiz Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması, şu sıralar bölgelerimizde organize edilen Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (sav) programları, ’Maide-i Kur’an’’ programları ve yine cemiyet, bölge ve merkezi olarak gerçekleştirilen her türlü irşad programları bulunmaktadır. – Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması bir geleneğe dönüştü. Neden böyle bir geleneğin sürdürülmesi ihtiyaç olarak görülmekte? – Bu elbette islamî, yani dinî bir cemaat olmamızdan kaynaklanmaktadır. Kur’an-ı Kerim imanımızın temeli ve hayatımızın rehberidir. İtikadımız, ibadetimiz, fıkhımız ve mua- sayfa 20 melatımızın temelinde Kur’an ve Sünnet yatar. Onun için eğitim ve irşad çalışmalarımızdaki çıkış noktamız Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin sünnetidir. Bu sebeple mutat programlarımızın arasında Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması ve Alemlere Rahmet programları yer almaktadır. Sizin de belirttiğiniz gibi Kur’an-ı Güzel Okuma Yarışması bir geleneğe dönüştü. Bu yarışma vesilesiyle özellikle gençliğimizi Kur’an-ı Kerim’i usûlünce ve en güzel şekilde okumaya teşvik etmekle birlikte tekrar tekrar bu yüce kitabın anlaşılması ve yaşanılması gereken bir hayat kitabı olduğuna vurgu yapmak istiyoruz. Yine malumunuzdur ki bu sene, Kur’an’ın nüzûlünün 1400. yılı. Bu bakımdan insanlarımızın daha çok Kur’an okuması, onunla daha çok birlikte olması ve okuyup anlaması için bölgelerimize ve dolayısıyla cemiyetlerimize her ay düzenli olarak okunması gereken hatim miktarları verdik. Geçtiğimiz ay ikibine yakın hatim okundu. Yine önem verdiğimiz hususlardan bir diğeri ev sohbetleri. Ağırlıklı olarak hocalarımızın nezaretinde yapılan ev sohbetlerinin sayısı aylık 1500’ün altına düşmemektedir. - Alemlere Rahmet programı daha çok Peygamberimiz (s.a.v) hakkındaki karikatür tartışmalarından sonra yaygınlık kazandı diyebilir miyiz? Öyle demekle maksadımızı tam olarak ifade etmiş olmayız. Zira, nasıl geleneğimizin bir parçası olarak Kur’an yarışmaları gerçekleştiriyorsak, Kutlu Doğum haftası veya bundan bağımsız olarak büyük veya küçük çapta programlar da yapılıyordu zaten. Tabii ki bununla birlikte malum tartışmalar, içinde yaşadığımız Avrupa toplumlarına bu çalışmalar vesilesiyle, tabi olduğumuz ve örnek aldığımız Peygamberi (s.a.v) anlatma fırsatını da verdi. - Gündemde olan diğer bir konu ise Cuma hutbeleri. Bu hutbelerin yerel dilde okunması gerektiği ve böylece müslümanların entegrasyonun bir parçası olabileceği söylenmekte, siz ne dersiniz? - Bizim için hutbeler önemli bir irşad aracıdır. Hutbelerle Cuma cemaati dediğimiz büyük bir kitleye Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 ulaştığımız için daha çok imanî ve amelî konuları ele alarak cemaatimizi irşad etmeye çalışıyoruz. Ayrıca gündemde olan gelişmeleri konu edinerek cemaatimizi telkin ediyor ve inancımıza dayanmak suretiyle değerlendirmelerde bulunarak bir gündem birliği oluşturmayı hedefliyoruz. Hutbenin dili konusunda bir şartımız bulunmamakta. 2004 yılından bu yana hutbelerimizi teşkilat sitemizde Türkçe ve Almanca olarak yayımlayarak herkesin istifadesine sunmaktayız. Bunun yanısıra Fransızca veya Flamence gibi dillere çevirilerek Almanya dışı bölgelerimizde de kullanılmaktalar. Hutbelerimiz cemiyetlerimizin yapısı ve ihtiyacına göre uygun görülen dillerde okunmaktadır. Ancak değişik dillerin konuşulduğu ülkelerde organize olmamız hasebiyle teşkilatımızın ortak dili Türkçe’dir. Hutbeler vasıtasıyla toplumsal katılıma katkıda bulunulabilir mi sorusuna gelince: İrşad Başkanlığı olarak ana hedefimiz cemaatimizi irşad etmektir, yani Kur’an ve Sünnete uygun ve “İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olanıdır” hadisi düsturunca yaşamanın yollarını göstermektir. Hutbelerimizin Almanca veya başka bir yerel dilde sunulmasının kanaatimizce iki faydası bulunmaktadır. Evvela hutbenin mesajı, yani içeriğinin yanısıra, Türkçe’de yer edinmiş din dilimizin muhafaza edilmesi sağlanmaktadır. Diğer taraftan ise, değişik dillerde okunulmasıyla, kullanılan islamî kavramların o ülkenin dillerinde de yer edinmesine yol açmaktadır. Bu da katılımın bir parçası olsa gerek. - İrşad Başkanlığı ilahiyat alanında ihtisas birikimi olan bir birim. İrşad programları ve hutbeler dışında bu birikimden Müslümanlar nasıl istifade ediyor? İrşad Başkanlığımıza bağlı olarak hizmet veren Din İstişare Kurulumuz, iki şekilde insanlarımıza hizmet sunmaya çalışıyor. Günlük olarak gelen sorulara cevap vermek suretiyle ve bir de zaman zaman yapılan ilmî toplantılar şeklinde. Günlük hayatla ilgili soruların ilk muhatabı elbette imamlarımızdır. Gerek e-mail adreslerimize, gerek normal mektup yoluyla gerekse de telefonlarla bize ulaşan insanlarımıza hocalarımız cevap vermektedir. Bunların bir kısmı doğrudan cevaplandırılırken bir kısmı kurulda mevcut olan diğer hocaefendilerle istişare edildikten sonra cevaplandırılmaktadır. İlmî toplantılar ise şartlara göre bazen Türkiye’de, ağırlıklı olarak da Avrupa’da Genel Merkezimizde yapılmaktadır. Bu toplantılarda alınan kararlar, kamuoyu ile çeşitli yollarla paylaşılmaktadır. Henüz kararı alınmamış bazı konular var ki, onlarla ilgili de önümüzdeki dönemde yine bir araya gelinecek ve neticeye ulaşılacaktır diye ümid ediyoruz. Örneğin, İslamî kesim, helal gıdalar, hazır gıdalardaki (jelatin, gliserin gibi) katkı maddeleri ve hükümleri ve talak (boşama) konusu karara bağlanan konulardır. Kredili ve ipotekli alış-veriş, dinî açıdan (Ehl-i Kitap vs.) Avrupa’nın durumu gibi bazı konular, önümüzdeki toplantılarda neticeye kavuşturulacaktır. - Peki, İrşad Başkanlığı’nın özdeşleştirildiği çalışma alanı olan imamlar konusuna gelelim. Özellikle Almanya’da imam eğitimi bağlamında son dönemde bir hayli tartışma ve gelişme var. Özel veya devlet destekli projeler yürütülmekte, İrşad Başkanlığı imamlarımızın eğitimi alanında ne gibi çalışmalar yapıyor? Sizin de ifade ettiğiniz gibi, Avrupa’nın genelinde, özelde de Almanya’da, Avrupalı imam yetiştirme konusunda son zamanlarda bir hayli önemli gelişmelere şahit oluyoruz. Eskiden beri varolan ve kısıtlı da olsa İslam İlahiyatı alanında çalışmalar yapan üniversitelerin arasına yeni bazı merkezlerde bulunan üniversiteler de dahil oldu. Türkiye’de ilahiyat eğitimi almak üzere yönlendirilen ve bu arada sayıları dört yüzlere yaklaşan bir potansiyel var. İrşad birimi olarak bilhassa son konuda bizim de yönlendirmelerimiz ve desteklerimiz mevcut. Bu noktadaki hedefimiz sosyal ve kültürel şartları, Avrupalı yerel dilleri bilen, şimdiki ve gelecek kuşaklarla ilişkiyi daha kolay kurabilen imam yetiştirmektir. Böyle donanımlarla yetişecek imamlarımızın vizyon ve dinamizm sahibi önderler olmasını arzuluyoruz ve bunu da İslam Toplumu Milli Görüş’ün başaracağına inanıyoruz. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya İskender PALA Edep Bir Tac İmiş... anlamlar taşıyor. Bir tür kişilik ve karakter özelliğini anlatan bu kelimenin muhtevası insanı ar ve utanç verici hallerden muhafaza eden hasletleri içerir. Tabiri caizse o bir gen dizilimidir ki var olduğu bünyeyi maddî ve manevî huzura erdirir. İnsan bu gene sahip ise bütün hareket ve söz türevleri içinde kaçınılması gereken şeyi derhal bilir ve hatta refleks olarak ondan kaçınır. Böylece kişi maddi ve manevi (iş hayatında, sosyal hayatta veya iç dünyasında) her türlü yanlışlığa düşmekten kurtulur, utanacağı şeylerden uzak kalır. Sonuçta edepli insan güzel huy, zarif muamele ve hassas bir kişilik sahibi olur. İslamiyet'in gelişinden sonra bilim, gramer ve şiir gibi konular sırf insanı edebe yönelttiği, ona zarafet kattığı için- ilm-i edep, bununla ilgilenen kişiler de edîp olarak anılmaya başlanmıştır. Bu isimlendirme bize, doğu toplumlarındaki edep anlayışının din kaydep kelimesi "zarafet, uslu- naklı olduğunu gösterir ki zaten luk, söz ve hareketlerde gü- Cahiliye devrine ait bir edepten zel hal üzere bulunma" gibi bahsedilemez. Hz. Mevlânâ "Kur- İslamiyet'in gelişinden sonra bilim, gramer ve şiir gibi konular -sırf insanı edebe yönelttiği, ona zarafet kattığı içinilm-i edep, bununla ilgilenen kişiler de edîp olarak anılmaya başlanmıştır. Bu isimlendirme bize, doğu toplumlarındaki edep anlayışının din kaynaklı olduğunu gösterir ki zaten Cahiliye devrine ait bir edepten bahsedilemez. Hz. Mevlânâ "Kur-'an'ın manası ayet ayet edepten ibarettir" mısraını bu bağlamda söylemiştir. E 'an'ın manası ayet ayet edepten ibarettir" mısraını bu bağlamda söylemiştir. Edebin iki kısmı mevcuttur: Nefsî ve dersî... Nefsî olan edep, yukarıda söz ettiğimiz kişilik özelliğini teşkil eden gen yapısıdır ki bunun görünür biçimine ahlak ve terbiye diyebiliriz (Edeptir tâc-ı Rabbanî / Komazlar her başa anı Sunullah Gaybî). Dersî olan edep ise insanın amellerini düzenler ki eskiler bunu âdâb-ı muaşeret olarak bilirler ve gerek davranışların gerekse konuşmanın hatasız ve güzel olmasını sağladığını düşünürler (Edep hoştur, edep hoştur İlahî / Edepsizlik hor eder pâdişahi - Laedrî). İnsanın tavırlarındaki nezaket, zarafet ve zevk-i selim nasıl görünür bir şey ise, sözlerindeki güzellik ve incelik de aynı şekilde edep sayesinde bilinebilen, hissedilebilen hale gelir. Nazik davranışlar nasıl hareketlerimizde bizi ayıplanmaktan, küçük düşmekten, hata yapmaktan koruyorsa (Örtermiş ayıbını insanın hep / Ne güzel elbise esvâb-ı edeb - Laedrî); binaenaleyh söz söyleyeni de küçük düşmekten ve yanlışlıktan koruyacak edep konuları mevcuttur. Gramer, etimoloji, sözlük, imla, kafiye, şiir, retorik, söz ve manaya ilişkin sanatlar olarak sayabileceğimiz bu fenlerin "edebiyat" genel başlığı altında anılmasının sebebi, söz edebini sağladıkları, ifadeyi mübtezel ve bayağı olmaktan korudukları, nezih bir üsluba büründürdükleri içindir. Eski toplumları derinden etkileyen tasavvuf, baştan sona edep üzerine bina olunmuş gibidir. Âdâb (edepler), âdâb u erkân, âdâb u usûl... Hep güzel şeylerle birlikte olma ve kendini tanımanın her tarikata göre çeşit çeşit yolları... Edebe dair pek çok batınî ve zahirî tasnif, kural, risale ve tanım... Sufilerin her birine göre önem sırası kazanan [email protected] edep yolları... Semboller ve ritüeller... Eline, Diline, Beline (EDeB) sahip olma şuuru... Ve herkesin ortak söylediği bir söz: "Edeb yahû!.." Sonra da bir beyit: Edep bir tâc imiş nûr-ı Hudâ'dan Giy ol tacı emîn ol her belâdan Günümüzde edep içen "karakter disiplini" diyebiliriz. Bu disiplin, toplum içinde kişilerin birbirlerine karşı takınmaları gereken takdir edilesi tavırları düzenler. Şimdiki edebiyat her ne kadar dilin edeplendirilmesine yarıyorsa da nefsin edepli olması (güzel ahlak) dilin edebinden önemlidir. Yani dili şiirle, sanatla mecazla güzelleştirmeden evvel ahlakı güzelleştirmek gerekir. Bunun yolu iffet, vakar, sabır, merhamet gibi şahsî meziyetlere sahip olmak yanında gerçeğe saygı, adalet ve özgürlük gibi evrensel değerleri de benimsemekten geçer. Bu açıdan bakıldığında çağımız, edebini kaybetmiş bir çağdır. Herkes nefsinin hevasına uymuş; para, mal, mülk, makam sarhoşluğundan başı dönmüş gibidir. Haddini bilmek, zarafet, nezaket, terbiye, hicap, utanma... Hepsi kaybolup gitmiş edep bahisleri. "İnsanın edebi altınından hayırlıdır" veya "Edep insanın ziynetidir" sözleri unutulalı çok oldu. Belki de artık eskilerin tekke ve mektep duvarlarına astıkları şu beyti yeniden yazdırtıp sosyal mekânlara ve resmî kurumlara dağıtmanın zamanı geldi: Ehl-i diller arasında aradım kıldım talep Her hüner makbul imiş, illa edep, illa edep Unutmayalım; edebini yitirmiş bir insan, toplum bünyesinde tehlikeli bir virüstür. Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 21 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat M. Hulusi ÜNYE Ziyaret Geleneğimiz [email protected] iyaret, Arapça asıllı bir kelime olup, biriyle görüşmeye, bir kimseyi görmeye varmak manâlarına gelir. Dinimiz İslâm, müminleri kardeşler olarak nitelendirir; onların birbirlerini sevmelerini, saymalarını ve birbirlerine yardımcı olmalarını emreder: “Müminler ancak kardeştirler” (Hucurât Sûresi, [49:10]), “İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın” (Maide Sûresi, [5:2]) ayetlerinde olduğu gibi. İnsanlar arasında sevginin yeşermesine yardımcı olan en önemli vesilelerden birisi ziyaretlerdir. Bu bakımdan İslâm Dini ziyaretlere büyük önem vermiştir. Hz. Peygamber (as), bir hadis-i şerifinde: “Allah için bir hastayı veya bir Müslümanı ziyaret eden kişinin Cennetteki yerini hazırladığını haber vermiştir.”1 Ziyaretin; hasta ve hastahane ziyareti, nezaket ziyareti, bayram ziyareti, mapushane ziyareti gibi çeşitleri vardır. Ayrıca dua ve ibadet amaçlı ziyaretler de vardır ki, kabir ziyaretinde bulunup dua etmek, Kabe ve Ravza-i Mutahhara’yı ziyaret ederek, Hac ve Umre yapmak ve Peygamber Efendimiz (as)’ı ziyaret etmek bunlar arasında bulunur. Hısım ve akrabaların ziyaret edilmesi başlı başına bir ziyaret çeşididir ki, buna “sıla-i rahim” de denilir. Ziyaretleşmelerin, sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi açısından son derece ehemmiyete sahip olduğunda şüphe yoktur. Yukarıda da işaret edildiği gibi, ziyaretleşme hadisesi insanların birbirleri üzerindeki temel haklarından bir tanesi olduğunu Peygamberimizin rivayet edilen şu hadisinden de anlıyoruz: “Rasûlüllah (sav), Müslümanlara yedi şeyi yapmalarını emretmiş, yedi şeyden de kaçınmalarını istemiştir. Yapılmasını istediği şeyler şunlardır: Cenazenin arkasından gitmek, hastaları ziyaret etmek, dâvete icâbet etmek, mazluma yardım etmek, verilen sözü, yapılan yemini yerine getirmek, verilen selamı almak, aksırana dua etmek.”2 Dikkat edilirse görülür ki, hadis-i şerifte, insan ilişkilerinde önemli olan hususları birer birer sayıyor ve insanî ilişkilerin canlı tutulması isteniyor. Bilhassa hasta ziyareti, yapılan davete icabet, cenaze merasiminde hazır olmak gibi hayatî önemi olan sosyal olaylarda insanların birbirinin yanında hazır olmaları tavsiye ediliyor. “Esiri kurtarınız, açı doyurunuz, hastayı ziyaret ediniz”3 hadis-i şerifi de yukardaki hadisi destekleyen bir mesaj iletiyor. Gerek hasta ziyareti, gerekse diğer ziyaretler, toplumda sevgi ve güven duygula- Z sayfa 22 rını pekiştirir; fertleri, birlikte yaşama kültürünü kazanmış toplumların oluşmasına imkân sağlar. İnsanlar, ziyaretleşme sebebi ile birbirlerini daha yakından ve daha iyi tanıma fırsatlarını elde etmiş olurlar. Varsa birbirlerinin sıkıntı ve problemlerini öğrenmiş olurlar ve beraberce hal çareleri ararlar, kararları daha doğru verme imkânına sahip olurlar. Kendilerini yalnız ve çaresiz hissetmezler; geleceğe güvenle bakan bir toplum haline gelirler. Sevinçli ve üzüntülü anlarında kardeşlerini yanlarında gören Müslümanlar, gerçek huzur kaynağını bulmuş olurlar. Ziyaretleşmeler, sadece dünyevî açıdan fayda temin etmenin yanında âhiret itibariyle de manen insana önemli getiriler sağlar. Sırf kardeşini memnun etmek için ziyarette bulunan müminden Allah (cc) razı olur ki bu da kazançların en faziletlisidir. Bir kudsi hadis-i şerifte Allah Rasulü (as) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve Celil olan Allah kıyâmette: ‘Ey Âdemoğlu! Ben hasta oldum da sen beni ziyaret etmedin!’ buyurur. Kul: ‘Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbi olduğun halde ben sana nasıl hasta ziyareti yapabilirim?’ diye sorar. Allah (cc): ‘Sen bilmez misin ki, benim filanca kulum hasta olmuştu da sen onu ziyaret etmemiştin. Yine bilmez misin ki eğer sen onu ziyaret etseydin, muhakkak beni onun yanında bulacaktın (yani, benim sevabımı ve ikramımı onun yanına bulacaktın)’ buyurur”4 Bir başka hadis-i şerifte de, Hz. Peygamber (sav): “Hasta ziyareti yapan kişi, (hastanın yanından) dönünceye kadar, kendisini cennete ulaştıracak bir yol üstündedir”5 buyurmuştur. Bütün bunlar gösteriyor ki, ziyaretler, özellikle hasta ziyareti, Müslümanı, Allah rızasına ulaştıracak ahlâkî davranışlardan biridir. Bir Müslüman, fırsat buldukça, ana-baba gibi en yakın akrabalardan başlamak üzere, bütün yakınlarını, komşularını, tanıdıklarını, arkadaşlarını ve dostlarını ziyaret etmeye devam etmelidir. Bu anlamda bayram günleri, düğün, nişan, sünnet ve cenaze gibi olaylar çok iyi değerlendirilmelidir. Tebrik, geçmiş olsun veya taziye ziyaretleri aksatılmamalıdır. Eski Anadolu kültüründe ve aile yapısında üç kuşak bir arada ve bir evde yaşarlardı. Bu da aile ve akrabalık bağlarının canlı bir şekilde devamını sağlardı. Fakat zamanımızda sosyal şartların da zorlaması ile gençler evlenince yeni yuva kurmakta ve baba evini terketmektedirler. Ana ve babalarından ayrı yerlerde yaşayan insanlar her fırsatta büyüklerini ziyaret etmelidirler. Elbette diğer akrabalar da unutulmamalıdır. Bu ziyaretler “sıla-i rahim” sayılmış ve dinimizde üzerinde ehemmiyetle durulan görevlerden kabul edilmiştir. Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 Peygamber Efendimiz (as), zaman zaman sebepli sebepsiz ashabını evlerinde ziyaret eder, ikramlarını kabul eder, onlara dua eder ve bazen onların evlerinde namaz kılardı.6 Sahabe-i kiram da bu anlamda çok güzel örnekler sergilemişlerdir. Örneğin, Hz. Selman (ra), Medâin’den Şam’a kadar gidip Ebû’d-Derdâ’yı ziyaret edermiş;7 Kûfe’den Medine’ye sırf kendisini ziyaret etmek üzere gelen arkadaşlarına Abdullah b. Mes’ud (ra), “Siz böyle devam ettiğiniz müddetçe huzur içinde yaşarsınız.“ dermiş.8 Bu iki örnek şunu gösteriyor ki, o zamanın çok zor olan ulaşım şartlarına rağmen, Sahabenin birbirini ziyaret etmek için uzun mesafeler katetmesi konunun önemine işarettir. Dayanışma ve yardımlaşmanin yaygın hale gelmesi ve toplumun huzurla dolması ziyaret mesafesinin uzatılmamasıyla doğru orantılıdır. Dinimizde ziyaretleşme konusunda gereken bir husus da, sadece Müslümanların birbirini ziyaret etmesi değil, gayr-i müslimlerin de zaman zaman ziyaret edilmesi gerekliliğidir. Enes b. Mâlik (ra)‘den gelen bir rivayete göre Peygamber Efendimiz (s.av.) bir Yahudi gencini hasta olduğu sırada ziyaret etmiştir.9 Avrupa’da azınlık olarak yaşayan biz Müslümanların birbirimizi ziyaret etmemizin gerekliliği konusunda zerrece şek ve şüphe etmeye mahal yoktur kanaatindeyiz. Ev ziyaretleri, cemaat ziyaretleri, kardeş cemiyet ziyaretleri, düğün, nişan, sünnet ve taziye ziyaretleri ve varsa mapushane ziyaretleri evvel emirde ihmal edilmemesi gereken ziyaretlerdir. Bireyselleşmenin en koyu iklimini yaşayan Avrupa’daki Müslümanlar, dinimizin bu noktadaki uygulamalarından hareketle, cemaatleşmeyi gerçekleştirmek zorundadırlar. Bunu da ziyaretleşmelerle gerçekeleştirebileceklerini unutmamalıdırlar. Zaten sayı itibariyle az olan Müslümanlar, bir de birbirleriyle ilişkiyi kesme noktasına ulaşırlarsa, Müslüman kimliğini taşıma konusunda zorlanırlar. Cemaat olarak hareket etmeye son derece ehemmiyet veren bir dinin mensubu olan Müslümanların, birbirinden kopuk ilişkiler içinde bir yaşam tarzı benimseleri yakışık almaz. Ziyaretleşme aynı zamanda bir nevi ibadet anlamı taşıması yönüyle, yerine getirilirken gözetilmesi gereken bazı kurallar vardır ki, onlara da riayet edilmelidir: Ziyaret için uygun zamanı kollamak gerekir. Uyku, yemek ve iş saatleri ziyaretleşmeye uygun olan zamanlar değildir. Görüşmelerde temiz ve derli toplu bir kıyafet giyilmeli; kir-pas içinde, dağınık elbise ile ziyarete giderek ziyaret edilen insanlar rahatsız edilmemelidir. İmkân olursa ziyaret önceden haber verilmeli ve ziyaret belirlenen zamanda yapılmalıdır. Ziyarete gidilecek insanın kapısı çalınmalı, haber verilmeli ve selamlaşarak ve müsaade edildiği zaman içeri girilmelidir. Ziyareti yapılan insanın hal ve hatırı sorulmalı; sevinç ve kederi paylaşılmalıdır. Ziyaret uzun tutulmamalı; yaşlı insanlar ziyaret ediliyorsa sabırla dinlenmeli; onları sıkacak ve üzecek söz ve davranışlardan sakınılmalı, güler yüz ve tatlı sözle gönülleri hoş edilmelidir. Tebrik, geçmiş olsun ve taziye ziyaretlerinde dua edilmeli ve iyi dileklerde bulunulmalıdır. Ziyaret edilen kişi bir hasta ise, onu umutlandırıcı sözlerle teselli etmeli ve ona moral verilmelidir. Doktor, hastanın yanına girilmesini, onunla konuşulmasını yasaklamışsa bu yasağa uyulmalıdır. Ziyaretlerde hediyeler takdim edilmeli, ihtiyacı varsa malî yardımlarda bulunulmalıdır. Rasûlüllah (sav), bir hastayı ziyarete gittiği zaman, “Bismillah” diyerek, elini hastanın ağrıyan yerine’ kor ve “Geçmiş olsun” buyururdu.” Hz. Selman (ra) der ki: “Peygamber (s.a.v), ben hasta iken ziyaretime gelmişti. Çıkarken şöyle buyurdu: “Selman! Allah şifâlar versin. Günahını affetsin. Ölünceye kadar bedenine sıhhat, dinine kuvvet versin.”10 Farklı ve uzak mesafelerde ikamet ediliyor ise veya başka sebeplerle bizzat gidilerek ziyaret edebilme imkânı yoksa, o takdirde, bir başkası aracılığı ile veya mektup, telefon, ya da internet gibi ulaşım vasıtaları ile selam, sağlık ve şifâ dilekleri iletilebilir ki, bu da pek güzel bir davranış olur ve ziyaret yerine geçer. Ziyaretleşmede hediyeleşmek de güzeldir. Muhabbete vesile olur. Nitekim Peygamber Efendimiz (as), “Hediyeleşiniz ki, birbirinize sevginiz artsın”11 “Size herhangi bir iyilikte bulunana mukabele ediniz. Verecek bir şey bulamazsanız, ona dua ediniz ki, kendisine mukabelede bulunduğunuz bilinmiş olsun”12 buyurarak buna işaret buyurmuştur. Öyle ise, hem dinimizde hem de kültürümüzde çok önemli bir yere sahip olan ziyaretleşme kültürünü aramızda canlı tutalım, birbirimizi arayıp soralım, gönüller kazanalım. “Sevelim, sevilelim; dünya kimseye kalmaz” diyen Yunus’un dizelerini kendimize düstur edinelim. 1 Hucurat, 49:10 2 Maide, 5:2 3 Tirmizî, Birr 64 4 Buharî, Cenaiz, 2; Müslim, Selâm,4-6 5 Tecrid, VIII, 404 6 Müslim, el-Birr ve’s Sıla, 43 7 Müslim, el-Birr ve’s-Sıla, 39 8 Buhârî, Edeb, 65 9 Buharî, Edeb, 65 10 Y. Kandehlevî, Hayatu’s Sahabe, III, 1038 11 Tecrid, IV, 349, 350 12 Y. Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık, III, 1114 13 Buhari, El-Edebü’l Müfred, 2/383, Hadis No: 612; Mecmau’z Zevaid ve Menbau’l Fevaid, Babu’l Hediyye, 4/146, Hadis No: 6716 14 Ebu Davud Zekat 8 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ATiB Frankfurt Höchst Derneği 17. Olağan Kongresini Yaptı ongre Höchst Yaşlılar Yurdu binasında yapıldı. Ozanlarımızdan Ozan Fedai Koç´un da bulunduğu kongrede Yaşlılar Yurdu görevlilerinden Dr. Hüseyin Kurt`un yaşlılar yurdu hakkındaki bildirisiyle başlayan kongreye gençlerin ve üyelerin katılımı oldukça iyi idi. K Sayın Müşterilerimiz; Hayat Divan Başkanlığına Eski Bölge Başkanı ve Dernek Başkanlarından Nurullah Ergişi, Divan Başkan Yardımcılığına Darmstadt küllüyesinden Hasan Çaglar, Divan Katibliğine Höchst Eski yöneticilerinden Dilaver Babacan´ın seçilmesinin ardından Dernek ve ATiB Bölge Başkanı Şaban Duran katılımcıları selamlama konuşmasını yaptı. Başkanın birlikte hareketin gerekliliği ve gelecek için gençlerin her alanda mücadele vermesi gerektiğini içeren konuşmasını Sekreter Ömer Aybulut´un faaliyet raporu, Mehmet Önlü´nün muhasebe raporu ve yönetimin ibrazı izledi. Tüm üyelerin isteği ile aday gösterilen Bölge Başkanı Şaban Duran bütün üyelerin desteği ile tekrar dernek başkanlığına seçildi. Dernek yönetim kurulunu Mikail Çandır, Necip Danlı, Metin Gültekin, Mehmet Önlü, Ömer Aybulut, Mustafa Çandır, Erol Kandemir, İbrahim Yılmaz, Abdulkadir Candan, Tahsin Erbay, Kenan Çapar, Muhsin Danlı, Zekeriya Kalaycı, Şükrü Engin, Osman Danlı, Bayram Almalı oluşturdu. Yönetim kurulunun sahneye davet edilmesini, başkanın hedeflerini anlatan teşekkür konuşması takip etti. Temenni ve dileklerin ardından ATiB Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Çubukçu teşkilat yönetiminde yer almanın manevi değerini anlatan konuşması, gençlere nasihat vererek yeni yönetim kurulunu tebrik etti. Dua ve kapanışın ardından Ozan Fedai Koç sazıyla katılımcılara ziyafet verdi. 20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak istiyoruz. Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a kadar ücretsiz yemek kursları yapılacaktır. AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi: Su ve yağ ilave etmeden pişirme Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme Zaman ve enerji tasarrufları Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzstraße 18`deki büromuza sizleri de bekleriz. Saygılarımla. IGMG Hessen Bölgesi Darmstadt Şubesi Kadınlar Teşkilatından Kütüphane Açılışı GMG Hessen Bölgesi Darmstadt Şubesi Kadınlar Teşkilatı hafta sonları hanımların okuyarak zaman geçirebilecekleri bir kütüphanenin açılışına imza attı. Kütüphanenin açılışı Kur`an-ı Kerim okunarak ve dualarla gerçekleştirildi. Daha sonra açılışa katılan hanımlar kütüphaneyi gezdiler, hanımların yapılan bu faaliyetten memnun oldukları gözlendi. Ayrıca açılışa kurs talebeleri de katılarak ayrı bir renk kattılar. I Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 23 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir refeld –IGMG Düsseldorf Bölgesi İrşad Başkanlığının düzenlemiş olduğu Şubelerarası Hutbe Okuma Yarışması, yoğun bir katılımla, Krefeld Hacı Bayram Camiinde gerçekleştirildi. Yarışmanın sunucusu IGMG Düsseldorf Bölge Hac ve Umre Sorumlusu Selahattin Cankur program akışını ve kurallarını açıkladıktan hemen sonra açılış Kur´an-ı Kerim´ini Enes Karaca okudu. Yoklamayı yerine getiren IGMG Düsseldorf Bölge İrşad Başkanı Mustafa Bildik selamlama konuşmasında öncelikle uzaktan ve yakından programa iştirak eden bütün misafirlere teşekkürlerini iletti ve şöyle devam etti: “Başta yavrularımızın anne- babaları ve hocaları olmak üzere yavrularımıza çalışmalarında emeği geçen herkese canı gönülden teşekkürlerimi sunuyorum. Yavrularımız buraya gelerek ve yarışmaya katılarak en büyük fedakarlığı ve cesareti göstermişlerdir ve aslında şimdiden gözümüzde, gönlümüzde birinciliği hak etmişlerdir. Cenab-ı Allah onlardan razı olsun diyorum ve hepinizi sukunet içinde onları dinlemeye davet ediyorum” dedi. Jüri heyeti şu hocaefendilerden oluştu. Ulu Camii imam hatibi Gürsel Turan, Yavuz Sultan Selim Camii İmam Hatibi Aladdin Şaşmaz, Ahmet Yahşi Camii İmam Hatibi Bilal Yanaray, Velbert Camii İmam Hatibi İdris Günaydın. Küçüklerde şu öğrenciler yarışmaya katıldı. Duisburg Hacı Bayram Camiinden Beytullah Aydın, Duisburg Marxloh Kültür Merkezinden K sayfa 24 Hayat IGMG DÜSSELDORF BÖLGE HUTBE FİNALİ KREFELD HACI BAYRAM CAMİİNDE YAPILDI Emre Çiçek, Duisburg Mevlana Camiinden Usame Özdamar, Krefeld Hacı Bayram Camiinden Semih Bilgiç, M.Gladbach Bilal-i Habeşi Camiinden Bilal Ok, Mülheim Mescidi Aksa Camiinden Emre Öztürk, Remscheid Ayasofya Camiinden İdris Altun, Velbert Ashab-i Sufha Camiinden Bünyamin Dogan, Ob-Akşemseddin Camiinden Nurullah Yıldırım. Büyüklerde şu öğrenciler katıldılar. Du-Hacı Bayram Camiinden Ekrem Belpınar, Du-Marxloh Kültür Merkezinden Akif Tazıoğlu, Du Mevlana Camiinden M. Ali Okumuş, Ahmet Yahşi Kültür Merkezinden Yusuf Yanaray, Düsseldorf Abdüssamet Kılıç, Krefeld Hacı Bayram Camiinden Habib Erdogan, M.Gladbach Bilal-i Habeşi Camiinden Fevzi Demir, Mülheim Mescid-i Aksa Camiinden Bünyamin Şimşek, Remscheid Ayasofya Camiinden Muhammed Kılıç, Willich Camii Mert Kahya, Wuppertal Yunus Emre Camiinden Murat Mollamehmetoğlu, Ob-Akşemseddin Camiinden M. Fatih Berber. Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 Bu yıl icra edilen yarışma programına, değişik şubelerden küçüklerde 9 ve büyüklerde, 12 toplam 21 yarışmacı katıldı. 10/13 – 14/18 yaşlarıarası iki kategoride gerçekleşen yarışmada, gençler birbirinden güzel hutbeler okudular. Değerlendirme konuşmasında IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim “Bu yavrularımızın hepsi birincidir” dedi. “Hepimiz birbirimizi çok sevelim, birlikten ve beraberlikten asla ayrılmayalım” diyen Erim, “Çocuklarımızın annelerine babalarına ve emeği geçen hocalarına ve de özveri ve büyük emek harcadıkları için kendilerine teşekkürlerimi arz ediyorum. Geleceğimiz yavrularımızın avuçları arasındadır. Yavrularımızın ellerine neyi bırakırsak onu yaşar ve yaşatırlar, eğer ki geleceğimizin daha parlak daha barış dolu huzur dolu geçmesini istiyorsak, onların yüreklerine ektiğimiz tohumlara dikkat“ diyerek sözlerini noktaladı. Camilerdeki kurslara katılmak suretiyle yüce dinimiz İslam`ın temel esaslarını öğrenen ve Cuma na- mazı kıldırabilecek derecede yetiştirilip bu yarışmaya katılan gençlerin çok heyecanlı oldukları görülmekteydi. IGMG Düsseldorf Bölge İrşad Başkanı Mustafa Bildik başkanlığında gerçekleştirilen yarışmanın nihayetinde, bütün katılımcılara IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim Onur Belgesi ve plaket takdim etti. Jüri heyetinin titiz bir şekilde değerlendirme ve puanlama yaptığı programda, finalistler aşağıdaki şekilde oluştu. KÜÇÜKLERDE 1. SEMİH BİLGİÇ 265 Puan KREFELD 2. BİLAL OK 260 Puan M.Gladbach 3. BETTULLAH AYDIN 256 Puan Du.Hochfeld BÜYÜKLERDE 1.EKREM BELPINAR 293 Puan Du.Hochfeld 2.MERT KAHYA 283 Puan Willich 3.YUSUF YANARAY 282 Puan Du.Rheinhausen haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Sosyal Yardım Derneği Başkanı Zeki Toprak, Pakistan’ın Charsadda şehrinde okul yaptıracaklarını açıkladı. Okul projesi hakkında bilgi veren Toprak, yapılacak okulun 2010 yılının yaz ayında yaşanan sel felaketi nedeniyle yetim kalan ve mağdur olan çocukların istifadesine sunulacağını belirtti. Bölgede faal olan İnsani Yardım Kuruluşu Read Foundation Başkanı Dr. Mahmood Ahmed Charsadda şehrinde yapılan görüşmede okul inşası için gerekli anlaşmanın imzalandığını belirten Toprak, dernek gönüllüsü Ufuk Seçgin’in koordinesinde yapılacak olan okulun, Nisan ayında başlayacak yeni öğretim yılına yetiştirilmesinin planlandığını ifade etti. I Hayat IGMG Hilft’ten Pakistan’a Okul Hizmeti Okul projesi ile ilgili ayrıntılı bilgiler de veren Toprak, “Charsadda’ya yaptıracağımız okulda 600 öğrenci eğitim alacak. Dernek olarak okulun masa-sandalye ihtiyacını karşılayacak, özel bilgiyasar ve laboratuar odası inşa ettireceğiz. Ayrıca öğretmenlerin bir yıllık masraflarını da karşılayacağız. Bu yardımları bağışlayan IGMG Hilft’e şükranlarımı sunuyorum.” dedi. Geçmişte Pakistan’a yönelik yardımlarla ilgili olarak genel bir değerlendirmede bulunan Toprak, ‘‘Yaşanan sel felaketi nedeniyle 2010 yılında gerçekleştirdiğimiz Kurban Kampanyası’nda Pakis- tan’a ağırlık vermiştik. Yapılacak olan bu okulla bölgedeki ihtiyacın giderilmesine yönelik küçük ama önemli bir katkımız olacak. Hayırseverlerimizin bu projemize de gerekli desteği vereceğini ümit ediyorum. Böylelikle kalıcı bir projeyi hayata geçirmiş olacağız’’ şeklinde konuştu… Toprak ayrıca, “Okula vereceğimiz ismi, yardımseverlerimiz, gönüllülerimiz aracılığıyla belirlemek istiyoruz. İlerleyen günlerde igmghilft.de sayfamızdan duyuracağımız ilanla okul için isim tekliflerini bekleyeceğiz. Daha sonra yapılan tekliflerden birini seçeceğiz” açıklamasında bulundu. Oynarken düşünelim, düşünürken öğrenelim oyun serisi ile Kur’an Alfabesini öğrenmek ayrı bir zevk verecektir. Mem-Oy oyununu çocuklarımızla beraber oynayalım. Genel olarak oyun bir eğlence olmanın ötesinde, bilhassa çocuklarda bedeni ve zekayı geliştirmektedir. Oyunlar çocukların çevrelerini keşfetmelerine yardımcı olur, çocuklara mantık yürütmeyi, seçim yapmayı ve sebep-sonuç ilişkisini kurmayı öğretir. Çocuklarımızla oynacağımız oyunlarla iletişim becerileri artar ve doğru-yanlış, iyikötü, güzel, haklı-haksız gibi ahlaki kavramları öğrenirler. Mem-Oy oyunu Kur’an Alfabesini öğrenmenin yanısıra çocuğun hafızasının gelişmesine, renkleri algılamasına da faydalı olacaktır. IGMG Eğitim Başkanlığı Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 25 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Türk Hava Yolları Kid’s Day Geleceğin Basketçilerini Eğitti ürk Hava Yolları bir ilke daha imza atarak Düsseldorf ve çevresindeki gençleri Beko BBL takımlarından Gloria Giants basketçileriyle buluşturdu. Etkinliğe katılan 120'ye aşkın genç, basketçilerle tanışma, fotoğraf çektirme ve idman T yapma imkanı elde ettiler. Gloria Giants Coach'u Murat Didin önderliğinde gerçekleştirilen antrenmanda genç basketçilere basketbolun incelikleri gösterilirken, program ailelerin de katılımıyla eğlenceli geçti. Çocukların bir günlüğüne profesyonel basketbolu birebir yaşamasına vesile olan Turkish Arilines Kid's Day, Türk Hava Yolları Basketbol Akademi şemsiyesi altında gelecekte daha birçok faaliyet gösterecek. Türk Hava Yolları Almanya Basın Sözcüsü İsa Al programın çok güzel geçtiğini ve gençlere sporu sevdirmenin çok mutl- du edici olduğuna vurgu yaptı. THY Düsseldorf Müdürü Murat Gür ise THY'nin sadece yolcu taşımadığını 50 yıldır bulunduğumuz Almanya'daki gençlerine de sahip çıktıklarını kaydetti. Kid's Day program sonunda çocuklara verilen basket sertifikaları sonrasında son buldu. THY spor alanında dünyaca ünlü futbol kulüpleri Barcelona ve Manchester'in yanısıra Avrupa basketbol liginin isim sponsorluğunu üstlenerek “Turkish Airlines Euroleague Basketball” adı altında spor alanında desteğini sürdürmektedir. Ayrıca NBA yıldızı dünyaca ünlü basketci Kobe Bryant'ta THY'nin yeni marka yüzü oldu ve markanın tanıtımına katkı sağlayacak. Türk Havayollarından Dolandırıcılık Uyarısı irkaç haftadır Almanya, İsviçre ve Avusturya’da baş gösteren dolandırıcılık vakasıyla karşı karşıyayız. Sizleri bu hususta bilgilendirmek istiyor ve kamuoyunu aydınlatmak istiyoruz. Özellikle Türk halkını hedef alan dolandırıcılar bir firma ismi verip “THY’den 5000 Euro kazandınız. Lütfen belirtilen numarayı arayarak bizimle irtibata geçiniz” diye bilgi vermektedirler. Yolcumuz bu numarayı aradıktan sonra kendisine bir şifre verilmekte ve Alman ZDF kanalının teletextinde 27 Şubat 2011 tarihinde kazananların listesinin açıklandığını duyurmaktadır. Bu vesileyle yolcumuzdan hesap numarası istenmekte ve noter masrafları için para talep edilmektedir. Talep edilen miktar yatırıldıktan iki saat sonra belirtilen hesaba havale gerçekleşeceği bilgisi verilmektedir. Maalesef halkımıza bu tür yalan bilgiler verilmektedir ve bunun önüne geçmek için gerekli işlemler başlatılmıştır. Dolandırıcıların önünü kesmek ve halkımızı bilinçlendirmek açısından bu bilgileri halkımızla paylaşmamız güzel olacaktır. Saygılarımızla... B sayfa 26 Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 Özel Köșe Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Selma ÖZTÜRK Sofraların Bereketi Sofraların Duaları Allah Rasulu’nun bir hadisine göre sofranın bereketi besmeleden de önce ellerin yıkanmasıyla başlamaktadır. Yani her daim yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması Allah Rasulu’nun sünnetindendir, bereketi arttırır. Bunu da çocuk eğitiminde evlatlarımıza öğretmekte ve onlarda uygulamakta fayda vardır. Yemek bittikten sonra Allah’a şükür ve minnetimizi göstermek için yine Yaradana “Elhamdulillah” cümlesiyle O’na şükranımızı arzederiz. ugün sizlere sofraların bereketinden ve bu bereketi çoğaltma imkanlarından bahsetmek istiyorum. Sofralar malum yemek öncesi çekilen besmeleyle başlamakla bereketlenir. İnanan insan her işinde olduğu gibi yemeğe de Allah’ın ismini zikretmekle başlar. Şayet yemek başlangıcında besmele unutulduğu takdirde besmelenin telafisini “evveline ve sonrasına” diyerekten mümkündür. Allah Rasulu’nun bir hadisine göre sofranın bereketi besmeleden de önce ellerin yı- B kanmasıyla başlamaktadır. Yani her daim yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması Allah Rasulu’nun sünnetindendir, bereketi arttırır. Bunu da çocuk eğitiminde evlatlarımıza öğretmekte ve onlarda uygulamakta fayda vardır. Yemek bittikten sonra Allah’a şükür ve minnetimizi göstermek için yine Yaradana “Elhamdulillah” cümlesiyle O’na şükranımızı arzederiz. Şükürün (veya duanın) en kısası “Elhamdulillah”dır. Fakat bu “Elhamdulillah” cümlesinden ziyade bildiğimiz başka ve farklı yemek duaları da mevcuttur. Bu duaları zaman zaman yemeklerimizden sonra okur ve Rabbimize şükrederiz. Çoğu duaları ise anlamadığımız Arapça lisanıyla yaparız. Bizlere küçükken, ta çocuk yaşlarımızda bir sofra duası öğretilmişti. O duayı bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki ve muhakkak bu duayı aranızdan bilenler ve tanıyanlar vardır. Tanımayanlar ise bu duayı inşaallah bundan sonra öğrenirler ve bu duadan istifade ederler. Bu duayı aynı zamanda çocuklarımıza da öğretmeyi de tavsiye ediyorum. Onların da bu tür dualarla büyümesiyle ve bu tür duaları günlük hayatlarında uygulamalarıyla kendilerini manevi açıdan geliştirecektir. Bilhassa toplantılarda ve Ramazan`daki iftar sofralarında bu güzel duayı okumak sofra atmosferine ayrı bir tat getiriyor. Şimdi sizlere benim küçük yaşlarda, çocukluğumda öğrendiğim ve hala her fırsatta okuduğum bu duayı paylaşmak istiyorum. Hiç kimse bu sofra duasını dinledikten sonra bu duanın onun hoşuna gitmediiğini duymadım. Bilakis. Dua Türkçe lisanında olduğu için içeriğini herkesin anlaması ile daha da anlam kazanıyor ve insanın daha bilinçli bir şekilde Yaradana olan minnetini dile getirmesini sağlıyor. Ve işin güzel tarafı ve en anlamlı boyutu ise, bu duanın ‘gerçek’ bir sofra duası olmasıdır. Yani bu dua verilen nimetlere karşı gösterilen “gerçek” bir teşekkürdür, öyle cennetteki hurilerden falan bahsetmemektedir... Evet sevgili okuyucularım! Benim çok sevdiğim “sofra duamı” sizlere takdim ediyorum: Allah adı ilk sözümüz İhlasla dolsun özümüz Rabbimize Hamd-üs Sena Afiyet Ehl-i İmana Rasul-u Ekrem’e salat Hanemize bol berakat Daim etsin nimetini Nail etsin cennetini [email protected] Vücudumuz şifa bulsun Gidenlere rahmet olsun İhsanına şükrederiz Nankörlüğü terkederiz Haram lokma yedirtmesin Kötü kelam dedirtmesin Çok veripte azdırmasın İbadetten bezdirmesin Bizi darda bırakmasın Akibet-Narda yakmasın Duamız Hüsnü-Hatime Oku Lillahil Fatiha... Bu duayı inşaallah ezberleyelim ve evlatlarımıza da öğretelim. Türkçe olduğu için ve kafiyelerden oluştuğu için ezberlenmesi sizlere fazla sıkıntı vermeyeceğini tahmin ediyorum. Umarım benim bu çok sevdiğim ve her defasında ayrı haz aldığım bu dua sizlerin de hoşuna gider. İstifade etmeniz temennisiyle... Irkçılıkla Mücadele Haftası 2011 ültürlerarası Konsey Başkanı Jürgen Micksch, 1427 Mart tarihleri arasında tertip ettikleri “Irkçılığa Karşı Mücadele Haftası” bağlamında “Yaklaşık 250 şehir ve ilçede 850 program ile ırkçılıkla mücadele için bu yıl her zamankinden daha başarılı bir çalışma yapıyoruz” dedi. Irkçılık ve ayrımcılık karşıtı yüzlerce grup ve girişimin bu program çerçevesinde daha güçlü bir biçimde ortaya çıktığını, zira çok sayıda anketin antidemokratik ve ırkçı düşüncelerin toplumun merkezinde yer bulmaya başladığını ortaya koyduğunu ifade eden Micksch, bu tür düşmanca yaklaşımların özellikle Almanya’da yaşayan 4 milyon Müslümanı merkeze aldığına dikkat çekerek, bunların Müslümanların dinlerini yaşamalarının önemli ölçüde sınır- K landırılması gibi bir düşünceyi savunduklarını belirtti. Micksch ayrıca, Federal İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich’in İslam’ın Almanya’ya ait olmadığı sözleri gibi ifadelerin de toplumda İslam inancına sahip insanlara karşıt düşünceleri ek olarak beslediğini kaydederken, toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasi katılım alanına eşit şans ve fırsatların Almanya’da birarada yaşam için temel şartlar olduğuna vurgu yaptı. Çokkültürlü toplumu reddeden yaklaşımların azınlıklara karşı olan önyargıları körüklediğine de dikkat çeken Micksch, bunların amacının sosyal ve ekonomik sorunlar gibi temel sorunların görülmesini engellemek olduğunu, sorunun çokkültürlü toplum değil, göçmenlerin önünü açamayan siyaset olduğunun altını çizdi. Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 27 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat KRM, siyasileri ve toplumu Almanya’da Müslümanlara yönelik şiddete engel olmaya çağırdı lmanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) bir basın açıklaması yaparak siyasileri ve toplumu Almanya’da Müslümanlara yönelik şiddete engel olmaya çağırdı. Açıklamada İslam düşmanlığı konusunun bütün toplumun bir sorunu olarak ele alınması gerektiği vurgulandı. Almanya’da geçtiğimiz günlerde yine Müslüman vatandaşlar ve İslami kurumlara yönelik şiddet olayları ve saldırılar gerçekleşti. Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) yaptığı basın açıklamasıyla söz konusu aşağılık ve çirkin saldırıları kınarken, siyasileri ve bütün topluma bu gelişmeleri görmezden gelmemeleri konusunda çağrıda bulundu. Müslümanlara yönelik artan şiddetin, toplum içerisinde İslam’a karşı karalama kampanyalarının bir sonucu olduğuna dikkat çekilen açıklamada, ayrıca İslam’ın Almanya’nın bir parçası olup olmadığı yö- A OERS- Almanya'nın Moers Repelen şehrinde yaşayan Nazmiye ve Turgut Bozkurt çifti, 15. Evlilik yıldömünde 6 ay önce açmış oldukları simit dükkanında ilginç bir hediye ile yıldönümlerini kutladılar. Turgut Bozkurt eşi için bir değişiklik olsun diyerek, kalb şeklinde bir sepet dolusu simit pişirip ona büyük bir sürpriz yaptı. Zonguldak'lı, Almanya`nın Moers Repelen şehrinde yaşıyan çift 15 yıllık mutlulukları ilk günki gibi sürdürüyorlar. Bu mutlulukta 13 yaşındaki kızı ve 11 yaşındaki oğlu büyük bir rol oynuyor. İLK VE TEK ARABALI SİMİTÇİ Turgut Bozkurt işlettiği simit dükkanı hakkında söyle konuştu: “Bizler King-Simit ailesi olarak yemek kültürümüzün bir parçası olan simit adına Almanya'da çıkmış olduğumuz bu yolda Türkiye'nin fast foodu olan simite yakınlaşan bir baş- M sayfa 28 nündeki tartışmalarda sarf edilen olumsuz sözlerin de bu olayların yaşanmasında etkili olduğuna işaret edildi. Berlin’de çoğunlukla Türk ve Boşnak vatandaşların oturduğu ve arka girişinde cami bulunan bir bina kundaklandı. Olayda üç kişi hayatını kaybederken 17 kişi de yaralandı. Aynı zamanda IGMG Güney Bavyera Bölge Merkezine kundaklama girişiminde bulunuldu. Olayda bölge merkezi bürolarını darmadağın eden saldırganın büroyu ateşe verme teşebbüsü çok şükür başarılı olmadı. “Bu olaylar önceden beri gerçekleşen olayların sadece bir kısmı” diyen KRM Sözcüsü Erol Pürlü, geçtiğimiz yılın ikinci yarısında sadece Berlin’de camilere yönelik altı kundaklama olayı gerçekleştiğini vurguladı ve “Müslümanlara ve onların kuruluşlarına yönelik giderek artan ve daha da şiddetlenen saldırılar endişe vericidir. Öyle görünüyor ki bu tür olayları gerçekleştirenlerin önündeki engeller ve kamuoyundaki bilinç de giderek azalmaktadır” dedi. KRM Sözcüsü ayrıca İslam tartışmaları ve seçim kampanyaları çerçevesinde yapılan popülist açıkla- maların toplumsal havayı gerginleştirdiği uyarısında bulunarak, “İhtiyacımız olan Müslümanların ve onların kuruluşlarının kabul gördüğü bir ortamın oluşmasıdır. Bu konunun bir problem olarak ele alınması, bu tür trajik olayların yaşanmasında büyük ölçüde etkilidir” dedi. Öte yandan çok sayıda araştırmanın, çoğu Almanın İslam’ı “bir hoşgörüsüzlük dini olarak” değerlendirdiğini ortaya koyduğunu belirten Pürlü, “Bu konuda siyasiler ve bütün toplum hassas olmalıdır. Yalnızca aktif bir bilinçlendirme politikasıyla bu sorunun üstesinden gelinebilir” dedi. Yapılan açıklamada KRM yukarıdaki sebeplerle yeni İçişleri Bakanına İslam düşmanlığı konusunu gündeme alması ve konuyu bütün toplumun bir sorunu olarak ele alması çağrısında bulundu. Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) 2007 yılı Mart ayında Müslüman çatı kuruluşları olan DiTiB, İslam Konseyi, ZMD ve VIKZ tarafından kuruldu ve o günden beri Almanya’daki Müslümanları siyasi ve toplumsal alanda temsil görevini yürütüyor. “Ayrımcılığa karşı aktivite” lman İnsan Hakları Enstitüsü “Ayrımcılığa karşı aktivite” isimli yeni bir internet sitesi oluşturdu. “Ayrımcılıktan korunma: Dernekler için hareket edinci” projesiyle Almanya’da ayrımcılıkla mücadelenin dernekler aracılığı ile güçlendirilmesi ve fırsat eşitliği konusunda bir insan hakları kültürünün oluşturulmasının hedeflendiği belirtildi. "Ayrımcılıktan korunma: Dernekler için hareket edinci” projesi çerçevesinde oluşturulan web sitesi, projenin çalışmaları, ayrımcılıktan korunma konusunda mahkeme ve dava süreçleriyle ilgili derneklerin hak ve katılım imkânları üzerine bilgiler sunuyor. Ayrıca hukuki temel esaslar hakkında bilgiler bulunan web sitesinde konuyla ilgili link yönlendirmeleri ve üyelik imkânları bulunuyor. Üyelik alanında çeşitli konularda tartışma platformlarının oluşturulduğu ve üyeler arasında ayrımcılıktan korunma ile ilgili tecrübelerin paylaşıldığı belirtildi. Burada ayrıca konuyla ilgili materyallere de ulaşılabildiği kaydedildi. www.aktiv-gegen-diskriminierung.de (ayrımcılığa karşı aktivite) Alman İnsan Hakları Enstitüsü’nün üçüncü web sitesi. Diğer ikisi ise www.institut-fuer-menschenrechte.de (insan hakları enstitüsü) ve www.ich-kennemeine-rechte.de (haklarımı biliyorum). A İlginç Evlilik Yıldönümü Hediyesi lık ekledik. Bu da (King)-Simit, (Kral)-Simit. Amacımız simit kültürünü yabancılara tanıtmak ve kültürsel bilgi vermek, simitimizi tattırmaktır. Eğer biz kültürü, gündelik Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 hayat içindeki yapısıyla tanımlayamazsak, her anki ilişkilerimizin toplamı olarak ele alamazsak kültürün etkisini ve gücünü yeterince göremeyiz. Bu vesileyle simitimizi herkese ulaştırmak istiyoruz. Altıyüz yıla aşkın bir serüveni olan simit şu an Almanya'da yaygın olan Real Mağazaları Krefeld ve Moers şubelerinde, Türkiye'den getirtmiş olduğumuz simitçi arabalarıyla satışa sunulmaktadır. Simit arabaları da simit kültüründen geldiği için birbirini tamamlayan bir ikili. King-Simit`in tek özelliği gevrek simit. Bizler için simit vazgeçilmez bir nimettir ve simit nasıl susamsız yapamazsa susam da simitsiz ve bizler de simitsiz yapamayız. Bizler Almanya'da ilk arabalı simitçileriz” dedi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 42 Muhterem Erbakan hocam! 1977 sonunda Akıncılar Derneğinin takvimini satarken bir milli görüş eriyle tanıştım. O günden sonra hayatım tamamen değişti. 1979`da seni Köln’de bir kapalı salonda ilk sefer gördüm. Ve Milli görüş yemini ettirdin. O günden bu güne yeminime sadık kaldım ve kalacağım. ALLAH (c.c.) rahmet eylesin. Arkasından Tahir hocamızda Hakkın rahmetine vasıl oldu. Bir bir dayanaklarımız göçerken RAB’bim yerlerini dolduracak ümmetin dertleri ile dertlenecek ve bu çileye talip olacak ilim erbabı ve liderler nasip eylesin. De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir. (EN’AM/162) Rasulullah’ın ümmetinden olabilmek. Rasullah`ın ümmetinden olabilmek ve onu yaşamak. Onun yaşadığı gibi yaşamak gerekirken, biz ne yapıyoruz? Şöyle kendimizi, yaşantımızı ufaktan bir göz geçirsek diyorum. Bakalım ne olur. Bakalım yerimiz neresi? O açlıktan karnına taş bağlarken, Biz şişmanlıktan nefes alamıyoruz, hala yok mu? Diyerek dahasını yemek istiyoruz. O ümmetine adil olmayı öğretirken, Biz taraf hukuku üretip, tarafımızı tuttuk. O faizin haram olduğunu ümmete tebliğ ederken, Faiz bizim için hayatın şartları haline geldi. O zina haram diye bizlere tebliğ ederken, Bizim günlük hayatımızın içinde normal olmuş alışkanlıklarımız olmuş. O kan davasının haram olduğunu bizlere bu ümmete tebliğ ederken, Biz tekrar kan davasını uygulamışız aileler kırılmış düşmanlıklar körüklenmiş. O putperestliği yasak ve şirk olduğunu bizlere tebliğ ederken, Biz hayatımızda birçok putlar edinmişiz. Hiç farketmeden hem de sevgimizi vererek. O İslami mücadeleden hiç yılmamış. Ve bu mücadeleyi sahabelerine de uygulattığı halde. Sahabeler ise, bu mücadeleyi yaşayıp uyguladığı ve bize ulaştırdığı halde, Biz uğraşmadan çaba sarf etmeden hemen teslim olup suçu kadere atmışız. O ilim Çin`de de olsa o sizin yitik malınız gidin alın dediği halde, Biz milletlerin kötü ahlakları ile yükseliriz sanmışız. Toplumu ahlaken dinamitlemişiz. O tesettürün erkeğe ve kadına farz olduğunu tebliğ ettiği halde, Biz evde bile giyilmeyecek kıyafetlerle sokaklarda dolaşmışız. O iyiliği emredin kötülükten men edin demiş, Biz kötülükleri emretmişiz iyilikleri yasak etmişiz. Ve bunlar ve bunlar gibi yazılamayanlar o kadar çok ki yazmakla bitmez. RAB’bim elçisi ile ümmete bunların yapılmasını tebliğ etmiş, Ama biz ne yapmışız ne yapmaktayız. Düşünmemiz gerekmez mi? Yoksa düşüncemiz engele mi takıl- dı? ALLAH (c.c.) emek sarf etmeyen kuluna ihsanını vermez. Öyle ise ne duruyoruz. O’nun razı olduğu kul ve Rasulünün ümmeti olmaya var mısınız? Haydi, öyle ise Ölüm gelmeden teslim olalım. 16.36 - Andolsun ki biz her ümmete, “Allah’a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının” diye bir peygamber gönderdik. Allah, bu ümmetlerden bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yeryüzünde bir gezip dolaşın da bakın ki, peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu bir görün? Ve! Hangi ağacın arkasında saklandın, Hangi yanlış işi yaptın da yoklandın. Şu ikili gidiş ve dönüşü olmayan, Arkana dönsen de hızını göremediğin, süratını hesap bile edemediğin, bu dünya için mi bütün çırpınmalar. Yaralı gönlüm hergün inlerken, Fakirin midesi boş ağlarken, İnsanlar yarını düşünemezken, Hala tahtı ile tahtaravalli oynuyorlar. Ve utanmadan sadece gülüyorlar. Hırçın, acımasız ve kan içiciler, Herşey sanki herşeyin zıddı. Yollar sanki ayaklarımdan kayıyor. Ve düşünmek istiyorum ama hayat yürümeye devam ediyor, Ya ben hiçbirşey için yere mıhlanmak istiyorum, Yâ da hayatın acılarına katlanamıyorum. [email protected] Düşünmem sanki durdu ve öylece kaldım. Gözyaşlarımı yüreğime gömdüm, Acılarımı ruhuma ektim. Bir ses Salih diyordu ve ...! Hayır, hayır! Siz hesap ve cezayı yalanlıyorsunuz. Halbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler. Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler. Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler. Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir. Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir. Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin? Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin? O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah’ındır. İnfitar Suresi 9-19. Ayetler Bugün de kendi yaşadığım kısa bir olayı yazıyorum. Birgün misafirlikteyiz. Sohbetler oldu konuşuldu hal ve durumlardan soruldu derken çaylar geldi. Kaşık sesleri duyuldu höpürtüler dinlendi ama bir kardeşimiz vardı ki hepimizi şaşırttı. Daha millet şekerini atmadan o sıcak çayı kafaya dikip bardağı boşaltıyordu. Ev sahibi getirmekten bıktı bizim arkadaş çayı içmekten bıkmadı. Ve ev sahibi noktayı koydu: -Yav kardeşim senin ağzında teneke mi var. Gülmekten yerlere yatmıştık. Burada yine yazımızın sonuna geldik sizleri ALLAH’a emanet ederek ALLAH’ın izni ile başka bir yazıda buluşmak üzere selam ve dua ile. Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 sayfa 29 bulmaca sayfa 30 Mart · März 2011 · Rebiü’l Ahir 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Mazlum ve %9ǃ<MJD9J için el ele Yetim Projeleri +9ǃDÿC Projeleri ǃALAE Projeleri Su Projeleri Kurban Projesi N İ D E M I D R A Y E D Z İ S e Köln Kreissparkass 502 99 370 Banka Kodu: 84273164 Hesab No.: 01 niz} anya}, {Adresi Amaç: {Kamp 27 3164 84 0502 9901 IBAN: DE 7537 33 BIC: COKSDE IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V. Zentrale: Merheimer Straße 229 . 50733 Köln Geschäftsstelle: Boschstraße 61-65 . 50171 Kerpen Tel.: +49 (0) 2237 - 929 42-0 . E-Mail: [email protected] www.igmg-hilft.de Yetim Projeleri +9ǃDÿC Projeleri Avrupa vru vr KuR'an-I Ku uR' Kerim TILAVET YaRISmaSI YaRI Ali MAHMOOD M Schwaben S h Mohammad d Fahim AKBAR B Berlin Muhammed AYDIN Freiburg Forum Castrop-Rauxel au l Europaplatz 6, 44575 Castrop-Rauxel 23. EuROPAISCHE C KORAN-REZITATIONSWETTBEWERB 23 2 3. www.igmg-hilft.de 14-18 Yas s Grubu rubu Giris 12:00 Samet BOZKURT Güney Hollanda Enes ÇİÇEK Ruhr A Kurban Projesi İN D E M I D R A Y E D Z İ S e Köln Kreissparkass 502 99 370 Banka Kodu: 84273164 Hesab No.: 01 niz} anya}, {Adresi Amaç: {Kamp 27 3164 84 0502 9901 IBAN: DE 7537 33 BIC: COKSDE 10-13 Yas Grubu u IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V. Zentrale: Merheimer Straße 229 . 50733 Köln Geschäftsstelle: Boschstraße 61-65 . 50171 Kerpen Tel.: +49 (0) 2237 - 929 42-0 . E-Mail: [email protected] 3 Nisan Nis n 2011 Abdulkerim rim İLERİ Kuzey Ruhr Mehmet PAPAK Avusturya-Viyana Su Projeleri İsmail Melih TUZLACI Rhein-Neckar Saar ǃALAE Projeleri İslam Toplumu M Millî Görüş #PTDITUSBFt%,FSQFOt5FM t t t'BY t&.BJMJSTBE!JHNHEFtXXXJHNHEF Mazlum ve %9ǃ<MJD9J için el ele