Kemal YILMAZ

advertisement
Kemal YILMAZ­
ÇAGDAŞLAŞMA, İNSAN HAKLARI
VETÜRKİYE-GİRİş
İnsanlığın, "devlet" ve "demokratik sosyal devlet" olgulanna ula§abilmesi
için binlerce yıllık bir evrimden geçmesi gerekmi§tir.
Eğer demokratik sosyal devlet'i, "... halk kitlelerinin entellektüel, moral
ve maddesel geli§mesine ili§kin sosyal reformlar yapmayı öngören...."l ve bunu
içtenlikle gerçeklqtirme çabası içinde olan devlet olarak tanımlayacak
olursak, sosyal devletin içtenlik ve çabasını, -doğalolarak, çağda§lık düzeni- o
devletin vatanda§ına tanıdığı sosyal haklann simgeleyeceği de kendiliğinden
ortaya çıkar.
İnsanın temel hak ve özgürlüklerine ili§kin ilk l?elgeler bilindiği gibi,
Magna Chl!rta (1215), Bill of Rights (1689), Vırginia Insan Haklan Bildirisi
(1776) ve Insan ve Yurttaş Haklan Bildirisi (1789)'dir. Bu belgelerin hemen
hepsi de, belgeleri üreten. ülkelerdeki ciddi toplumsal patlamalann bir sonucu
olarak ortaya çıkmı§tır. Insanın, doğu§tan varolduğuna inanılan haklannın
yeniden insana teslimi anlamını kendiliğinden ta§ıyan bu belgelerin çqitlilik
ve yoğunlukla üretilebilmesi, uluslararası mekanizmalar kurulması için ise, bu
kez, 20. yüzyılın ilk yansında, insanlık tarihinin ya§adığı en büyük insan kıyımı
olan ve tüm dünyayı sarmalayan iki total sava§ı ya§aması gerekecektir.
İNSAN llAKLARI VE ÇAGDAŞLAŞMA
Sosyal haklann evrimi ile ,Çağdaşlaşmanın geli§im sÜreci arasında, doğal
bir ili§ki ve bir içiçelik vardır. Insanın "birey" kimliği altında bir değer olarak
görülmeye ba§lanması ve ba§ta ya§am hakkı olmak üzere bazı hak ve
özgürlüklere doğu§tan sahip olduğu dܧünülerek bu konuda öncü belgelerin
ortaya çıkması ve giderek insan haklarındaki yoğunla§ma ile çağda§la§manın
geli§imi, ko§ut geli§imler olarak kaf§ımıza çıkar.
- Yrd. Doç. Dr., Mulla Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Öiretim Üyesi . •• Bu çalı§ma, İnsan Hakları Evrensel BlIc:lirgesl'nin yıldönümü nedeniyle, Mulla Üniversitesi'nce düzenlenen İnsan Hakları H.nlUu çerçevesinde 9 Aralık 1994 tarihinde verilen konferans metninin
gözden geçirilmi§ §eklidir.
1 Cahit Talas, "Sosyal Haklar ve Türk Anayasalannda Sosyal Haklann Evrimi", İnsan HaIdan YıJbiı,
Cilt 3-4,1981-1982, s. 42.
100 ıNSAN HAKlARI YILUGI
Çağd8§l8§ma sürecinin b8§langıç noktası olarak herhangi bir tarihi almak
mümkün değildir. Çünkü çağd8§l8§ma, tek bir olayla bir anda ortaya çıkan bir
olgu değil; biri diğerini izleyen, dܧünsel, siyasal, toplumsal ve teknolojik
çağd8§l8§mayı da kapsayacak biçimde ekonomik; dönܧümlü olaylarla
açıklanabilecek "dinamik bir süreç"tir.. Rönesans, Reform, Aydınlanma çağı
gibi biri diğerini izleyen, besleyen ve tamamlarken yeni dönܧüm ve
deği§imlere ortam ve olanaklar hazırlayan, bütün bu özellikleri ile daha önce
insanlığın hiç y8§amaml§ olduğu ve daha aydınlık geli§melere gebe olan bu
sürecin !lk meyveleri ise, Avrupa'da kendini gösteren dܧü~el-bilimsel
devrim, Ingiliz, Amerikan ve Fransız devrimleriyle yine önce Ingiltere'de
kendini gösteren Endüstriyel Devrim olmu§tur. Dikkat edilecek olursa,
yukarıda sözü edilen ilk insan hakları belgeleri de -yine sürecin bir sonucu
olarak doğmU§- bu devrimlerle hemen aynı tarihlerde, anılan Batı ülkelerinde
ortaya çıkml§ ve bu devrimlere qlik etmi§tir..Aslında bu belgeler demeti,
yirminci yüzyılda bir patlamaya yüztutacak bir Insan Hak/an Devrimi'nin de
ilk müjdeleri olmu§tur.
Çağd8§l8§ma, onikinci yüzyıldan itibaren Ortaçağın "uygar", ama dinamik
olmayan geleneksel dü§ünce biçimi, geleneksel Y8§am tarzı ve geleneksel
kurumlarına kaf§ı Avrupa'da bir "tepki" olarak ortaya çıkmı§tır. Bu,
dü§üncede olduğu gibi yeni kqfedilen türleriyle birlikte edebiyatta, müzikte,
resimde, heykelde ve diğer tüm sanat dallarında böyledir. "Çağda§ edebiyatın
bütün yapıtları, toplumsal deği§imle, geleneksel ve çağd8§ değerler arasındaki
çatı§malarla ve tutarlı davranl§ kurallarından özellikle yoksun olan bir
dönemde insanın yazgısıyla çok yakından ilgilenmi§(tir). Bütün bu konularda,
insan -onun doğası, mutluluğu ve geleceği- çağd8§ dܧüncenin b8§lıca kaygısı
olmu§tur."l
Reform ise, "kılı kırk yaran"
ifadesidir ve devam eden bu süreç,
katı dinsel anlaY1§a kaf§ı bir tepkinin
asıl, hem devleti hem de bireyi dinden
bağımsızl8§ma 8§amasına ul8§tıran ve gelenekselliğe en büyük tepki olan
"laiklikılle onsekizinci yüzyılda somutl8§ml§tır. Laiklikle birlikte, dinsel
dܧünce ve doğalolarak, Y8§am biçiminden, "bilimsel-laik-ussal" dܧünce ve
Y8§am biçimine geçi§in henüz ilk adımları atılml§tır. Bu bakımdan, "çağd8§lık,
önce, olumlu (müsbet) bilimsel -dolayısı ile laik- zorunlu olarak, us
kategorileri olu§turan (rasyonel) dܧünler üretilmesidir; zaman ve yer
8§arak, böyle bir bilimsel-Iaik-ussal dܧünlerin gerektirdiği,
zorunlu olarak getirdiği bu düzeye çıkabilmektir; Y8§amın tümü ile ve her
yönü ile bu düzeydeki bilimsel-Iaik-ussal bir üsluba kavu§maktır. Böylece, o
dönemin uygarlığı; hurafeci, us dl§ıcı, deneyim ve tahkik (kanıtlama) dı§ı
öğelerin baskısından kurtulmU§ olarak, 'özgürlük' düzeyine varml§ olur.")
ko§ullarını
1 C. E. Black, çaidaşla§manm İtkl Güçleri, (çev: Doç. Dr. M. Fatih GÜmü§). 2. Bası, Ankara, 1989, s.
23.
) Bahri Savcı, "Çalda§ Politikalann Belirtkeni: İnsan Haklan", AJatürk'e Armağan, Birlqmi§ Milletler
Türk Demeii Yayını, Ankara, 1982, s. 66.
ÇAGDAŞLAŞMA ıNSAN HAK.LARI VE TÜRKİYE
101
Çağd3§l3§ma, sürecin b3§ladığı tarihlerden itibaren, bu nitelikl~riyle,
Batı toplumlannda olmak üzere -ondokuzuncu yüzyılda ise Doğu Islam
toplumlannın en güçlü ve me§ru temsilcisi olan Osmanlı Imparatorluğunda ve
yirminci yüzyılda da azgeli§mi§ toplumlann hemen hepsiyle- "geleneği"
zorlaml§ ve süreç, giderek, geleneği yıkan deği§imleri ortaya koymU§ ve
önce
koymaya da devam etmektedir.
Yunan ve Arap bilginlerinin doğa bilimlerinde çok önceden ul3§tıklan
bilimsel yakl3§ımlar, Avrupalı bilginlerce geli§tirilerek "dܧünsel devrim"e
ul3§ılml§tır. "Dܧünsel devrimin önemli bir öğesi, insanın pratik i§lerine
bilimin teknoloji biçiminde uygulanması olmu§tur."" Dinsel dܧünce
biçiminden bilimsel dܧünce biçimine doğru bir geçi§in geli§erek sürdüğü
çağd3§ dönemde, insanın maddi Y3§amında olduğu gibi, siyasa'da, toplumsal
Y3§amda ve ekonomide de inanılmaz deği§imlere doğru yürünmü§tür.
Siyasal çağd3§l3§manın odak noktasını "hukuk" alanındaki deği§imler
olu§turur. "Çağd3§ devlet ve yurtt3§lan arasında daha yakın bir ili§ki kurulması
zorunlu(luğu)",s artık geli§en ve deği§en toplumun gereksinimlerine yanıt
veremeyen, toplumun ve bireyin doğasına ters dܧen geleneksel ilahi hukuk
yerine, "Yeryüzünde en büyük gerçek" olarak "insan"ı gören ve insanın
mutluluğunu amaçlayan doğal hukuk almı§tır. Siyasa ise, mutluluğun ve
bireysel geli§imin bir tasanmı ve eylemi; mutluluğu verecek uyurnun üzerine
oturacağı eksen ilke (de, giderek) insan haklan ilkesİ...'" olarak geli§me
göstermi§tir.
Siyasal çağd3§l3§manın; insanı, onun bireysel geli§imini, hak ve
özgürlüklerini konu alan bu yükseli§inin en son 3§aması ise, "Demokratik
Sosyal Devlet" anlayı§ının evrensel boyuta ul3§ma eğilimine girmesidir.
"Amacı, halkın istemine uyarak adil ve refahı halka yayan bir düzeni
gerçekle§tirmek..."7 olan Sosyal Devlet, insanın temel hak ve özgürlüklerine
ulusal hukukta yer vermek ve bunlan uygulamak zorunluluğu duyan devlettir.
İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMELERİNE GENEL BAKıŞ
Yirminci yüzyıla gelinceye değin kimi Batı ülkelerince üretilen ve İnsan
Haklan Devrimine öncülük eden belgelerden yukanda kısaca söz etmi§tik.
Yinelernek gerekirse; endüstrile§me, demokratikle§me ve "sosyalist
dܧüncenin doğusu" gibi dinamiklere e§lik eden insan haklannın doğU§u da,
bu dinamiklerde olduğu gibi, kendini; dܧünsel, siyasal ve ekonomik
kapsamlanyla çağd3§la§ma olgusuna borçludur.
"
C. E. Black, a.g.y•. s. 22. S
,
C. E. Black, a.g.y., s. 25. Bahri Savcı, a.g.m., s. 69. 7
Cahit Talas, "Ölretilerde Sosyal Devlet", İnsaD HaIdan Yıiiıjı, Cilt 13, 1991, s. 91. İNSAN HAKLARI YIlllGI
102
İnsan haklannın anayasalara girebilmesi için ise, Birinci Dünya Sav8§ının
bitimini beklemek gerekecektir. Çünkü, total sav8§ın yıkıcılığı, dünyanın söz
sahibi devletlerine, uluslararası bar1§m korunabilmesi için uluslararası
i§birliğinin güçlendirilmesi, demokratikle:jme ve insan haklanna daha büyük
bir önem verilmesinin kaçınılmazlığı konularında esaslı bir ders ve fırsat
olmu§tur.
Öte yandan, i§çi sınıfının çall§ma ko§ullannın iyile:jtirilmesi ve sav8§
öncesi ko§ullara dönülmemesinin gereği vurgulanıyordu. Sav8§, i§çi sınıfını
daha bilinçlendirmi§ ve sendikacılık hareketlerine ivme kazandırml§tı.
Milletler Cemiyeti (10 Ocak 1920) ve onunla organik bağlan olan Uluslararası
Çalı§ma Örgütü (ILO.1919) bu ortamda doğmu§tur. "Bilimsel sosyalistliğin
dünyada uygulamalara ul8§masl (da) bu sav8§ sonunda mümkün 0Imu§tur."8
Gerek kapitalizmin varlığını ve düzenini sürdürebitmesi için toplumsal
haklan önemseyerek sosyal adaletçi bir içerik kazanma zorunluluğunu
duyması, gerekse bu haklann, tüm organlannda i§çi ve i§veren temsilcilerinin
de e:jit konumda temsil edildiği uluslararası bir örgüt (ILO) öncülüğünde
geli§tirilmesi, sözle:jme ve tavsiyelerle somut adımlar atılması, insan haklan
açısından yeni bir dönemi b8§latml§tır.
İnsan haklan konusundaki geli§meler, İkinci Dünya Sav8§1 ve onu izleyen
yıllarda
da büyük ivme kazanarak sürmü§tür: ILO Anayasasına, sosyal haklara
ili§kin dört önemli ilkeyi' de içeren Filadeltiya Bildirgesi (1944)'nin
eklenmesi, 26 Haziran 19~5 yılında Birle:jmi§ Milletler'in kurulması ve bu
örgütün vakit geçirmeden Insan Hak1an Evrensel Bildirgesi'ni kabul etmesiyle,
insan haklan konusu ivme kazanmı§tır.
Birle:jmi§ Milletler'in kurulması, gerek i§levsel uluslararası örgütlenme,
gerekse İnsan haklarının evrensel boyutta ve periyodik olarak ele alınması
açısından, yeni bir dönemi b8§latmı§tır. Heqeyden önce, örgütün organlan
arasında Ekonomik ve Sosyal Konseyadı altında, sosyal konularla ilgili
çalı§malan yapf!1akla yükümlü bir organdan b8§ka; ILO, UNESCO, WHO
(Dünya Sağlık Orgütü) ve b8§kaca sosyal nitelikli uzmanlık kurulU§lan da yer
alıyordu. Buna, kurulU§u 1949'da gerçekle:jen Avrupa Konseyi'nin de
katılımıyla, sosyal haklarla ilgili örgütlerin çe:jitliliğindeki artı§, gücü de getirdi.
Nitekim, sosyal haklara ili§kin belge ve çözüm yolları üretiminde
Birle:jmi§ Milletler, onun yan kurulU§ları ve Avrupa Konseyinin olU§masıpdan
sonra adeta bir devrim Y8§anml§tır: B8§ta Birle:jmi§ Milletler'in ürettiği Insan
Hak1an Evrensel Bi14!rgesi olmak üzere yine bu örgüt tarafından üre:tilen
Soykınm Suçunun Onlenmesi ve Kaldınlması Sözleşmesi (1948), Insan
a
,
Cahit Talas, "Sosyal Haklar ve Türk Anayasalannda...", s. 46. Söz konusu ilkeler; Emek, İfade ve Demek Kurma Özgürtütü, Yoksullukla Savqım ve Herkese Refah'la ilgilidir.
ÇAGDAŞ~MA ıNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE
103
Ticaretinin ve Başkasının Fahişeliğinin Sömürülmesini Cezalan4ırma
Sözleşmesi (1950), Kadının Siyasal Haklan Sözleşmesi (1952), Köleliğe Ilişkin
Sözleşme (1953), Her Türlü Irk Ayınmcılığının Kaldınlması Uluslararası
Sözleşmesi (1965), Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası
~özleşmesi (1966), Ki.§is!!l ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi (1966),
Işkence Başka Zalimce Insanlıkdışı ya da Kf!.çültücü Ceza ya da Davranışlara
Karşı Sözleşme (1?68), Çocuk Haklanna .'ılişkin Sözleşme; ILO taraf~ndan
üretilen Sendika Ozgürlüğü ~e Sendika Ozgürlüğünün Kotunmasına ~lişkin
Sözleşme (87 sayılı, 1948), Orgütlenme ve Toplu Pazarlık lfakJana Ilişkin
Sözleşme (98 sayılı, 1949), Sosyal Güvenliğin Enaz Düzeyine ~lişkin Sözleşme
(102 sayılı, 1952), Çalışma ve Meslek Konusu1Jda Aynmcılığa Ilişkin Sözleşme
(111 sayılı, 1958), Erkek ve Kadın Çalışanlar Için Fırsat ve Davrqnış Eşitliğine
Ilişkin Sözleşme, (156 sayılı, 1981); AVlUpa Konseyi'nin ürettiği Insan Haklan
AVlUpa Sözleşm.esi (1950), AVlUpa Sosyal Şartı (1961), Olüm Cezasının
kaldınlmasına Ilişkfn Protokol (6 nolu, 1983), Ki.§isel Nitelikli Verilerin
qtomatikleş!irilmiş Işlenmesi Hakkında Ki.§ilerin KOlUnması Sözleşme.~i (1981),
Işkence ve Insanlıkdışı ya da Küçültücü Ceza ya da Davranışlann Onlenmesi
Avnıpa Sözleşmesi (1987) ve belgelere ait çok sayıda ek burada sayamadığımız
daha birçok sözle§me, varlığını bu üç kurulU§a borçludur.
Anla§ılacağı gibi, insan hakları konusunu içeren ya da doğrudan ele alan
belgeler her ne kadar yüzyıllar ötesine gitse de, asıl §3§ırtıcı geli§melere,
Ikinci Dünya Sav3§ından sonra tanık olunmu§tur. Bu dönemdeki çabalar ve
geli§meler sadece belge üretme 3§amasında da kalmaml§, demokratikle§me
sürecini de hızlandırmı§tır. Yirminci yüzyılın sonuna yakl3§ıldığı günümüzde,
demokratikle§en ve insan haklarını giderek daha da önemseyen ülke sayısında
umut verici bir artı§ gözlenmektedir. Merkezi New York'ta bulunan ve
dünyanın önde gelen. bilimadamı ve siyasetçilerinin üyesi olduğu, ABD
yönetiminden bağımsız bir kurulU§ olan Freedom House'un 1994 yılı
demokrasi raporuna göre, dünya uluslarının %60'ında demokrasinin resmi
yönetim biçimi olduğu vurgulanıyor. Bu oran, 191 ülke içinde 114 ülkeyi ifade
ediyor. Aynı raporda, her ne kadar, demokratik olmayan Çin Halk
Cumhuriyeti, Rusya ve kısmen de Hindistan gibi ülkelerin, nüfus yoğunluğu
nedeniyle dünya nüfusunun %80'inin halen demokratik özgürlüğe tam sahip
olmadığı belirtiliyorsa da, yüzyılın b3§ındaki demokrasi ile yönetilen ülke
sayısının onlarla ifade edilebildiği ve bu kadar kısa sürede demokrasinin aldığı
yol dܧünüldüğünde, dünya yönetimleri bazındaki demokratikle§menin de,
insanlığın geleceği açısından umut verici olduğu bir gerçektir.
~lk
Bu yüzden insan hakları konusunun olağanüstü bir boyutta önemsenerek
ele alındığı, evrenselle§tiği; konuyla ilgili evrensel boyuttaki örgüt sayısında o
oranda artı§ ve etkinliğin sağlandığı, uluslararası niteliğe sahip, yaptırım gücü
de olan yargı organlarına sahip olunduğu, insan haklarındaki yoğunluğu n
doruk noktasına ula§tığı böyle bir dönemi, Kongar'ın da nitelendirdiği gibi
104
ıNSAN HAKlARI YILLIGI
(1992), İnsan Haklannda Devrim olarak nitelendirmek, herhalde abartı
olmayacaktır.
1991 yılı verilerine göre; Birlqmi§ Milletler'in insan haklanna ili§kin
belge ve ekleri sayısı 30, Avrupa Konseyi'ninki 17 ve Uluslararası
Çall§ma Örgü~ü'nünki ise 171'dir.1° Birle§mi§ Milletler'in 10 Aralık 1948'de
kabul ettiği Insan Haklan Evrensel Bildirgesi, günümüze kadar pek çok
devletin anayasasına girmi§tir ve evrensel boyuttaki insan haklan sözlqmeleri
ise, yukanda da kısaca değindiğimiz gibi, yaptınm gücü de kazandığı halde
giderek pek çok devlet tarafından benimsenmektedir.
ürettiği
İnsan haklanna ili§kin andla§malarda taraf olan devletlerin
vatand3§lanna sadece "insancıl davranl§lann ilan edilmesi" değil, aynı
zamanda bu hak ve özgürlükleri, ister istemez ulusal hukuklanna yansıtmalan
ve iç hukuk ili§kilerinin bu andl3§malar gözönünde tutularak düzenlenmesi de
söz konusudur ki, konuya bu açıdan bakıldığında, gelecekte, devletlerin ulusal
hukuklanyla uluslararası hukuk bir bütünlük olu§turacağı gibi,. "uluslararası
ortak hukuk normlan ve ortak davranı§ biçimi de ortaya çıkar." Insan haklan
sözlqmeleri anayasal nitelikte ya da yasa değerinde görülmeyebilir. Ancak,
"Sözlqmenin iç hukukta uygulanması (içtenlikle) isteniyorsa, onu bir yasa
olarak kabul etmek en uygun yöntemdir."ll
TÜRKİYE'NİN İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ DÖNEMECİ
Batılı olmayan diğer tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye'nin de
demokrasiye ve insan haklanna olan yakla§ımı, Batı'ya yakl3§ması ve Batı ile
sıkı siyasal-yapısal ili§kilere girmesiyle ba§lamı§tır.
Türkiye'nin "Batı değerlerilini benimsemeye yüztutması, her ne kadar
ondokuzuncu yüzyılOsmanlı yönetimine değin uzanır ve Cumhuriyet
döneminde Atatürk Devri !D i ile ivme kazanırsa da, Batı ile asıl sıkı yapısal
ili§kiler içine girmesi, Ikinci Dünya Sava§ı sonrasında -Türkiye'nin
Sovyetler'le ili§kilerinin kopması ve· Birle§mi§ Milletler'in kurulmasıyla
netlqmeye b3§layan "Yeni Dünya Düzeni" ile kendini göstermi§tir.
Bilindiği gibi, Sav3§ ortamında zaten kapmaya yüztutan Türk-Sovyet
ili§kileri, Sav3§tan sonra Türkiye'nin anl3§mayı yenileme çabalannın sonuç
vermemesinden sonra -kelimenin tam anlamıyla- kopmu§tu ve Türkiye de,
ikinci seçenek olan "Batı Bağlantısı"nı kuracak uygun ortam ve ko§ullann
olU§ması beklentisi içine girmi§ti.
ı. Mesut Gülmez, "Türkiye'nin İnsan Haklan Belgelerini Onaylama Politikası", iosan HaJdan V...... Cilt
13, 1991,1.128-138.
11 Tekin Akıllıogıu, "Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi ve İç Hukukumuz", AÜ Sıyasal Bilgiler Fak.Ulesl
De......, Cilt XLIV, Sayı 3-4,1989, s. 160.
ÇAGOAŞLAŞMA İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE
105
Öte yandan, sava§ sonrası uluslararası ortam da, yeterince bulanık ve yeni
olU§umlara gebeydi: Sovyet komünizminin Sava§ sonrasında Almanya'nın
doğusuyla Doğu Avrupayı etki alanı içine almasımn netlik kazanması üzerine,
Batı kapitalizminin ba§at gücü olan ABD 'nin onu çevreleyip durdurma ve
etkisizle§tirme planını uygulamaya koyması, Türkiye için beklenen fırsatı da
doğurdu. Türkiye'nin, ABD planının ilk etabını olu§turan "Truman Doktrini"
içinde yer alması hiç de zor olmadı; çünkü Türkiye, Sovyetler'in güney
kom§usuydu ve kapitalist dünya açısından önemli bir coğrafyaya sahipti.
Türkiye'nin kapitalist dünyaya kazandırılmasının önemi yanında, Sovyet
komünizmini, güneyden, Türkiye gibi askeri gücü küçümsenemeyecek bir
ülke tarafından çevrelenmesi de Batı için o derece önemliydi. Truman
Doktrini'ni Marchall Planı, NATO, CENTO, SEATO gibi uluslararası
komünizme kaf§ı Batı öncülüğünde kurulan örgütler izledi. Türkiye böylece,
siyasal anlamda Batı'nın bir parçası ve müttefiki oldu.
Türkiye'nin Batı ile "sıkı yapısal ili§kiler" içine girmesi, ister istemez,
demokrasiye geçme zorunluluğunu da doğuruyordu. Zaten, Avrupa'daki iki
totaliter (Almanya ve İtalya) yönetimin neden olduğu ve dünya ülkeleri için
oldukça yıkıcı, ürkütücü ve caydırıcı olan ikinci total sava§, çok partili
demokratik sistemlerin yaygınla§masının gereğini de hissettiriyordu. Nitekim,
bu doğrultuda daha açık tavır alma zorunluluğunu duyan Büyük Devletler,
Birle§mi§ Milletler'i kurmak amacıyla toplanan San Fransisko Konferansı'nda
(1945) çok partili siyasi ya§ama geçme konusuna dikkat çektiler ve bunu
katılan devletlere önerdiler.
ݧte Türkiye, Konferans'ta alınan bu öneriler doğrultusunda, 7 Ocak
1946 tarihinde çok partili siyasi ya§ama geçme kararı aldı ve aynı yıl içinde,
çok partili dönemin ilk genel seçimini yaptı. Böylece Türkiye, hem Batı ile sıkı
siyasal ili§kileri gerçeklqtirme yönünde önemli bir adım atmı§ oluyordu ve
Batı nazarında prestijini yükseltme olanağını sağlam1§ oluyordu -çünkü bu
dönemde olduğu gibi o dönemde de Batı nazarında prestij yükseltmek
önemliydi ve bunun birincil yolunun Batılı değerleri benimsemek olduğuna
inanılıyordu- hem de kuzeydeki pek de dost olmayan kom§uya ve uluslararası
komünizme kaf§ı Batı'yı ardına alma konusunda ilk harcı koymu§ oluyordu.
Ancak, doğalolarak bu geçi§ bir "ilk adım" idi ve İmparatorluktan ulus
devletine geçi§te ya§anan sancılar, kU§kusuz tek partililikten çok partililiğe
geçi§te de ya§anacaktı. Nitekim, geçen yarım yüzyıla yakın zamana rağmen
bugün hala demokrasinin "tüm kurum ve kuraııarıyla" gerçeklqememesinin
sancıları ya§anmaya devam ediyor. "Neden geçilemedi?", "geçilebilseydi,
ya§anmakta olan siyasal, kültürel ve ekonomik sorunlar tamamen a§ılabilir
miydi?", "demokratik bir ortam (yaratılabilseydi) kendi ba§ına, farklı
değerlerin, farklı ya§am biçimlerinin çatı§masını a§abilir miydi?" tartı§maları,
daha kapsamlı bir çalı§manın konusu olabileceği için, ben bu evrede,
Türkiye'nin insan haklarına yakla§ımı konusuna dönmek istiyorum.
106
İNSAN HAKIARI YILLIGI
Yukanda, b8§lıca insan haklan belgelerinin Birlqmi§ Milletler, onun bir
yan kurulU§u olan ILA (1919) ve Avrupa Konseyi tarafından üretildiğini
belirtmi§ ve üretilen sözle§melerin belli b8§lılannın adlannı saymı§tık. Bu üç
kurulu§ tarafından üretilen belgeleri; "evrensel", "bölgesel", "özel sorunlara
ili§kin (ayınmcılık, soykınm, kölelik)" ve "özel kategorilerin korunmasına
ili§kin (yabancılar, sığınmacılar, uyruk:suzlar, çalı§anlar, kadınlar, çocuklar ve
muharipler, mahkumlar, siviller) belgeler olarak sınıflandırmak mümkün."U
Türkiye, Birlqmi§ Milletler'ce üretilen "evrensel" nitelikli 5 belgeden
henüz hiçbirini onaylamam1§tır. Avrupa Konseyi'nin ürettiği "bölgesel"
nitelikli 13 genel belgenin, 1991 yılına kadar, Tsini; her üç kurulU§ça üretilen
özel sorunlara ili§kin" toplam 20 belgenin 8'ini ve "özel kategorilerin
korunmasına ili§kin" 18 belgenin ise 10'unu onaylamı§tır. Türkiye, ILO'nun
ürettiği toplam 171 belgeden, 1991 yılına kadar sadece 29'unu, yani % lTsini
onaylamı§tı. Avrupa Konseyi'ne üye devletlerin ortalama onay sayısı 66.43,
Avrupa Topluluğu üyelerinin ortalama onay sayısı ise, 8O.4l'dir. Bu
~urumuyla Türkiye, üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi'nde belge onaylamada,
ızlanda ve San Marino'dan sonra, sondan üçüncü sırada yer almaktaydı. ll
Türkiye, 25-26 Kasım 1992 tarihlerinde ILA sözlqmelerinden 6'sını daha
onaylayarak bu sayıyı 35'e YÜk:seltebilmi§tir. 14 Freedom House (Özgürlük
Evi)'nin 15 Aralık 1994 tarihinde yayınladığı ve ülkelerin "Demokratik", "Yan
Demokratik", "Demokratik Olmayanlar", "Baskıcı RejimIer" ve "Kötünün
Kötüsü" §eklinde sınıflandırdığı; "vatand8§lık, siyasi haklar, özgürlüğün
yaygınla§ması, siyasi sisteme özgürce katılım; milli, bölgesel ve yerel
toplumlarda bağımsız karar alma esnekliği ve kamu politikalarına katılım" gibi
kriterlerin baz alındığı 1994 yılı Demokrasi Raporunda ise Türkiye, "yarı
demokratik" ülkeler kategorisinin en sonlarında ve demokrasi sıralamasında
191 ülke içinde 129'uncu sırada yer alabilmi§tir.1.5
Öte yandan, Türkiye'nin sadece uluslararası sözlqmelere taraf olma
konusunda değil, taraf olduğu sözlqmelere uyma konusunda da pek iyi bir
sicile sahip olmadığı, geli§melerden anl8§ılmaktadır.
Türkiye 1932 yılından bu yana. ILO'ya, 1949 yılından. beri, Avrupa
Konseyine; ayrıca, NATO ve AGIK'e üyedir. Avrl!pa Insan Haklan
Sözlqmesi'ne, Avrupa Sosyal Şa~tı'na, Yeni Avrupa Için Par!s Şartı'na,
Birle§mi§ Milletler'ce kabul edilen I§kenceye ve Diğer Zalimane, Insanlıkdı§ı
ya da A§ağılayıcı Muamele ya da Cezaya Kaf§1 Sözlqme'ye, ILO'ca kabul
U M~or International Human IUghts Inslnunenl, Status as at 31 March 1990/Anne.x 1 to The
International Dimension of Human Rights, Greenwood Presse/UNESCO, 1982'den alan Mesut
Gmmez, Lg.m., s. 128-138.
13 Mesut Gülmez, Lg.m., S. ıo7.
14 Bu sözle§meler, ıs Şubat 1993 tarihinde Resmi Gazete'de (Sayı: 21507 ) yayınlanarak yürürlüie
girmi§tir.
1.5 Yeni Yiizyı1 ve Sabah, 16 Aralık 1994.
ÇAGDAŞLAŞMA İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE
107
edilen Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Ha~ Korunmasına İli§kin 87
Sözle§me'ye taraf olmu§tur; 1987'de Avrupa Insan Hak}arı Komisyonu
önünde bireysel başvuru hakkını, 1989'da Avrupa Insan Hakları
Mahkemesi'nin yargı yetkisini tanıllll§tır.
Sayılı
Ancak, bütün bu bağlantıları na rağmen Türkiye, genelolarak insan
özelolarak ise b8§ta Y8§am hakkı olmak üzere sendikal hak ve
özgürlükler, vatand8§hk hakkı, ki§i dokunulmazlığı ve benzeri hak ve
özgürlükler konularında Avrupa standartlannın oldukça gerisinde bir seyir
izler görünmektedir. Şöyle ki:
hakları,
İnsan haklarının tümü kutsaldır; ama, insan hakları içinde öyle bir hak
vardır
ki, eğer insan haklarının bir sıralaması yapılacak olsa, Y8§am hakkı, tüm
insan haklarının b8§ında g~lir. Türkiye'nin de üyesi bulupduğu Avrupa
Konseyi, 1983 tarihinde, Olüm Cezasının Kaldırılmasına Ilݧkin 6 Nolu
Protokol'u kabul etti. 1 Mart 1985 tarihinde yürürlüğe .giren Protokol'u,
Türkiye dı§ında kalan Avrupa ~lkeleri (Avusturya, Ingiltere, Fransa,
~oııanda, Almanya, Danimarka, Isveç, Norveç, Portekiz, Lüksemburg,
ızlanda vd.) ve hatta Latin Amerika ülkelerinin bazıları (Nigaragua, Ekvator,
Venezüella, Kolombiya, Honduras, Kosta Rika, Uruguay, Dominik gibi.) ya
kaldırmı§ ya da sav8§ suçları ile "vatana ihanet" benzeri durumlara
indirgemi§tir. Türkiye'de ölüm cezaları 1984'ten beri fiilen uygulanmasa bile
yasalolarak uygulanmaya devam edilmektedir. i'
.
Türkiye, BM'nin kabul e~tiği ve 1987'den bu yana yürürlükte olan
I§kenceye ve Diğer Zalimane, Insanlıkdı§ı ya da A§ağılayıcı Muamele ya da
Cezaya Kaf§ı Sözle§meyi, 1988'de onaylayarak taraf olmu§tur. Ayrıca, 1982
Anayasası da (m.t7/ii ve III), "tıbbi mrunluluklar ve kanunda yazılı haller
dı§ında, ki§inin vücut bütünlüğüne dokunulamaz...Kimseye i§kence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağda§mayan bir cezaya veya muameleye
~abi tutularnazlı der. Ayrıca, Türkiye'nin 1954'ten bu yana taraf olduğu Avrupa
Insan Hakları Sözle§mesi de, i§kence ve benzeri insanhkdı§ı ceza ya da
uygulamaları yasaklar.
Buna rağmen, Türkiye'de i§kence ve ki§İ
dokunulmazlığını zedeleyen davranı§ın varlığı, özellikle Türkiye'nin bireysel
başvuru hakkını kabul etmesinden (1987) sonra, Avrupa Komisyonu'na
yapılan Türkiye aleyhindeki b8§vuruların çokluğundan da anl8§ılmaktadır.
Aralık 1994'e kadar, Türkiye aleyhine yapılan 700'ü 8§kın b8§vurudan,
Komisyon 50 tanesini kabul etmi§ ve bunların incelemesini yapmaktadır.
Ayrıca Komisyon, daha önceden yapılmı§ ve Komisyon'ca kabul edilen 5 ayrı
ba§vuruyu sonuçlandırarak Türkiye'ye para cezası intikal ettirini§tir.ı 7
16 Bülent Tanör, Türldye'nin insan HaIdan Sorunu, İstanbUl, 1991, s. 26-30. 17 Bu davalar, Dicle İlçesi Kelekçi Köyü'nün güvenlik güçlerince yakılması (1993); Dicle'nin KUl'§unlu Köyü'nden üç ki§inin gözaltlOa alındıktan sonra ölü bulunması; M. Zeki Aksoy adlı vatand8§1O i§kence
nedeniyle Komisyon'a b8§VUnJ5undan sonra öldürülmesi olayı; havan topu dܧmesi sonucu ailesinden 7
üyeyi kaybeden Cizre'li birvatand8§1O b8§VUnJ5U ve "dı§kı yedirme" olaylandır. 26.1294, Gazeteler.
ıNSAN HAKLARI YILLlGI
108
Bu konuda dikkat çeken b8§ka bir nokta da, Avrupa Konseyi İnsan
Komisyonu'nun tarihinde ilk defa, iç hukuk yolları tüketilmeden,
rürkiye'den yapılmı§ dört ayn b8§vuruyu "acil inceleme"ye almasıdır.
Incelemeye alınan konularla ilgili karann b8§vuranlar lehine sonuçlanması
durumunda, belki de, Türkiye tarafından mağduriyete uğratıldığ~nı iddia eden
çok sayıda insan, Türk yargı mekanizmalarını atlayarak Avrupa Insan Hakları
Komisyonu'na bireysel b8§vuruda bulunabilecektir. Türkiye'nin insan hakları
ihlalleri nedeniyle Avrupa Komisyonu'ndaki son geli§meler üzerine insan
hakları konusunda yapılması gerekenlerin bir an önce gerçekle§mesine dikkat
çekmek isteyen, Türkiye'yi Komisyon'da savunmakla görevli Prof. Dr. Bakır
Çağlar, 25 Aralık 1994 tarihinde bu görevinden istifa ettiğini açıklaml§tır)1
Hakları
ݧkence iddiaları, ki§i dokunulmazlığı ve özgürlüklerle ilgili olarak,
Avrupa Parlamentosu'nun da Türkiye hakkındaki görü§leri olumlu değildir:
Parlamento'nun 1993 Şubatında aldığı bir karar metninde, "İstanbul Emniyet
Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde 4 gün süresince dövülen ve
görünܧe göre defalarca i§kenceye maruz bırakılan, 20 Y8§ındaki hem§İre
Nazlı Top
olayı ..." kınanmaktadır)' Türkiye'nin
"Gümrük Birliği"
çerçevesinde Avrupa Birliği ile yakınl8§ma çabaları sürerken ve bunun için
süreç hızla 6 Mart 1995'e yakl8§ırken, 1994 yılı içinde DEP (Demokrasi
Partisi) milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, gözaltına alma
8§amasında uygulanan yöntemler ve onu izleyen mahkeme sonucunda
gerçekle§en mahkumiyet kararları, Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye
aleyhine çah§anların eline yeni bir koz vermi§ ve Parlamento'nun Türkiye'ye
kaf§l karar alınması sonucunu doğurmu§tur. Türkiye'de Y8§anan bu ve insan
haklarını ihlal edici benzeri olumsuzluklar, Türkiye'nin uluslararası ili§kilerini
de ters yönde etkilemektedir.
Ülkemizde insan hakları konusundaki ele§tirilerden İkisi de, "sendika
ile "vatand8§lık hakkı" konularındadır.
hakkı"
Türkiye 1932 yılından bu yana üyesi bulun~~ğu ILO'nun 194Ş'de kabul
ettiği ve 19S0'de yürü~ıüğe giren Sendika Ozgürlüğüne ve Orgütlenme
Hakkının Korunmasına Ilişkin 87 Sayılı Sözleşme'yi ancak 25 Şubat 1993'te
onaylamı§tır. Türkiye'nin sözkonusu Sözle§meyi daha önce onaylamaması,
çalı§anlar içinde sendikal hakları i§çilere verip kamu perosneline tanımak
istenmemesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye, Avrupa Sosyal Şartı'nı da aynı
gerekçeyle, çekince koyarak (S. ve 6. m.) onaylamı§tı. 18 Sözle§me, kamu
perosneli dahil tüm çalı§anlara sendika hakkını tanımaktadır. Türkiye, geç de
olsa Sözle§meye taraf olmu§tur; ama, Türk hükümeti, Sözle§meyi onayladığını
ILO Genel Müdürlüğüne hemen bildirmesi gerekirken, yakl8§lk dört ay
II Yenı Yüzyıl, 26.12. ı 994, s. J ve 4.
l' Metin Kazancı, "TBMM İnsan Haklanm İnceleme Komisyonu ve Ülkemizde İnsan Haklan", İnsan
HaIdan YtIlağa, Cilt 14,1992, s. 63.
LO Bülent Tanör, "8-Y., s. 143.
ÇAGDAŞLAŞMA ıNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE
109
gecikmeli olarak, 7 Temmuz 1993'te bildirnıi§ ve tescil tarihinden itibaren bir
iç hukuk düzenlemelerini yapması gerekirken, üzerinden iki yıla
zaman geçmesine rağmen, kamu personeline sendika kurma, üye
olma ve toplu pazarlık hakkını veren iç hukuk düzenlemelerini yapmaml§tır.
Bu yüzden kamu personeli, belki de Cumhuriyet'ten bu yana, en "yoksul"
dönemini y8§amaktadır.
yıl içinde
yakın bir
İnsan hakları kon~unda Türkiye'yi me§gUI eden alanlardan birisi de
"vatand8§hk haklarııldır. Insan Haklan Evrensel Bildirges~ bireyin vatand8§lık
hakkını teslim eder ve "hiç kimse vatand8§lık ya da vatand8§lığınl deği§tirme
hakkından yoksun bırakılamaz" (m. 15) der. 12 Eylül'den sonra, yurt dı§ındaki
bazı Türk vatand8§larını vatand8§hktan "çıkarma" yerine, vatand8§lıklarını
"kaybettirme" yoluna gidilmesi, -ki lVK'ya göre (m. 35) her iki i§leme tabi
olanların da malları Hazine'ce tasfiye edilmektedir- yakla§ık 14 bin Türk
vatanda§ı ile ilgili bir insan hakları sorunu daha yaratmı§tır.
Tanör'e göre, Türkiye'deki insan hakları ihlallerinin nedenlerinden
bazıları, "yasama-yürütme dengesi"nin 1982 Anayasa ile "yürütme" lehine
bozulması; merkeziyetçiliğin peki§tirilerek, özerkliklerin geriletilmesi; askeri­
sivil otorite ili§kilerinde ve özellikle de Milli Güvenlik Kurulu'nda üye sayısına
İ1ݧkin dengenin siviller aleyhine bozulması; "yürütme'ye ve kolluk güçlerine"
insan hakları alanına müdahale konusunda geni§ yetkiler verilmesidir.l l
İnsan haklarına taraf olan devletlerin, iç hukuk iIi§kilerini bu
sözle§melere göre düzenlemedikleri taktirde, uluslararası platformlarda,
sorunlarla ve yaptırımlarla kaf§ıl8§maları doğaldır. Onun da ötesinde, "çağd8§"
olduğunu belirten ya da en azından çağd8§ olma yönünde iddiası olan her
devletin, uluslararası herhangi bir belgeye taraf olmasa bile, vatand8§1 ile
arasındaki ili§kileri düzenlerken, çağd8§ normları baz alması beklenir.
Türkiye'de "yasama" mekanizmasının hantallığı -ki bu çalı§manın sınırlı alanı
içinde bunun sosyo-kültürel nedenlerine girilmeyecektir- yüzünden; çevre,
kadın ve çocuk hakları gibi daha yumu§ak konularda bile onaylanan
sözle§melerle iç hukuk arasındaki çeli§kiler sürmektedir. Bununla ilgili olarak
birkaç örnek vermek gerekirse: Türkiye, özel bir günü "Çocuk Bayramı" ilan
eden ve yakla§ık yetmݧ yıldan bu yana bunu bir bayram olarak kutlayan tek
~lke olduğu halde, aynı duyarlılığı, Aralık 1994'te onayladığı Çocuk Haklanna
lli§kin Sözleşme (30 Haziran 1990)'nin gereği olan iç hukuk düzenlemelerini
yapmadığı gibi, Sözle§menin imzalanmasından itibaren onay tarihine kadar
geçen be§ yılda, ilde kurulması gereken çocuk mahkemeleri de kurulmamı§tır.
Yine, kadın hakları konusunda Türkiye'nin taraf olduğu tek sözle§me olan 3
Eylül 1981 tarihli Kadınlar Hakkında Her Türlü Ayınmcılığın Kaldınlması
Sözleşmesi de Türkiye'ce 1986'da onaylanmasına rağmen, iç hukuk
düzenlemeleri bugüne kadar yapılmamı§tır. Aynı sorun, "çevre" konusunda da
II Bülent Tanör, Lg.y., s. 181-190.
110
ıNSAN HAKlARI YILLIGI
kaI'§lmıza çıkmaktadır. Örneğin, 1994 Eylül'ünde onayladığı Nesli Teh{ikede
Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türklerinin Uluslararası Ticaretine Ilişkin
Sözleşme... üzon tabakasının korunmasını amaçlayan Viyana Sözleşmesi ve
Montreal Protokolü ise, Meclis'te onaylanmayı beklemektedir.u
SONUÇ
Türkiye'de çok partili düzene geçilmesinden sonra, hemen tüm
hükümetler, kendilerini çağd3§ kavramlan ön plana çıkararak empoze
etmelerine rağmen, özelolarak demokratiklqme ve İnsan haklan, genel
olarak da çağda§hı§ma konusunda toplumun ihtiyacı olan somut adımlan bir
türlü atmamaktadırlar. Çağd3§ ülkeler insan haklan ve demokrasi konusunda
hızla bir yeniden yapılanmaya doğru gittikleri halde Türkiye'de adeta bir "kısır
döngü" süregitmekte, bir tıkanıklık Y3§anmaktadır.
Yasama ve yürütme erklerini harekete geçirme konusunda komuoyunda
da herhangi ciddi bir tepki olU§mamaktadır. ü halde sorgulanması gereken
§ey, halkın duyarsızlığı mı, yoksa halkın seçip onay verdiği yasama ve
yürütmeden sorumlu organlar mıdır? Yoksa, yüzlerce yıldan beri §u ya da bu
§ekilde halkı yönetime katmadığımız ve halka; dü§ünme, yaratma, yapma
ortamı, §ansı ve dolayısıyla demokrasi kültürü veremediğimiz, hala bir sivil
toplum yaratamadığımız için geçmi§imizi mi sorgulayalım?
Geçmi§i sorgulamanın, günü ve geleceği daha bilinçli ya§amak açısından
ku§kusuz yararları var; ama, ondan da önce atılması gereken somut adımlar
var... Bunların b3§ında da, Gülmez'inde altını kalın çizgilerle çizdiği gibi,
eğitimin tüm düzeylerinde "insan hakları ve demokrasi" eğitimine önem
vermek gelir. Zaten bu yöntem, ilk kez bizim ke§fettiğimiz bir §ey de değildir;
çağda§ toplumlar bu tür eğitimleri uzun zamandan beri uygulamaktadırlar ve
bu konuda 1968'den beri demokrasi eğitimi konusunda düzenlenen son
toplantı ise, 8-11 Mart 1993 tarihinde Montreal'de yapılan İnsan Haklan ve
Demokrasi Eğitimi Uluslararası Kongresi'dir. ll
U A Tevfik Berber-Ş. Konukçu, "Adalet Dosyası-7", (Yazı dizisi), Yenı Yüzyıl, 14 Ocak 1995, s. 4. II Mesut Gülmez, İnsan Haklan ve Demokrasi Eğilimi, TODAİE Yayını, Ankara, 1994, s. 7-14. 
Download