TBMM B: 28 7 . 12 . 2005 O: 1 Osmanlı Devletinin banisi Osman Gazi'ye, Şeyh Edebali'nin vasiyetindeki "insanı yaşat ki dev­ let yaşasın" sözü, temel insan haklan zirvesini ortaya koyma bakımından, bugün dahi kabına ulaşılamayacak bir sözdür. Hak, hukuk, kural ve nizam tanımazlığın ilk sembol ismi Kabil'in, zulmen akıttığı kardeş kanı Habil ile günümüze kadar, belki milyarca insanın nahak yere akıtılan kanında, genel manada hep o haksızlık, zulüm ve isyanı görüyoruz. Miladî 6 nci Asırda kurulan Hılful Fudul, yani Büyükler Meclisinden Roma Justinyen Mek­ tebine, 1789 Fransız İhtilali ve Kurucu Meclisince yayımlanan İnsan ve Yurttaş Hakları demecin­ den, 1948'de yayımlanmış olan, ülkemiz dahil onlarca ülkenin altına imza atıp kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine kadar tüm ulusal ve uluslararası insan hakları ihlallerini önleyici düzenlemelerin neyi, ne kadar önlediğini görebilmemiz ve bu haftayı hangi duygular içerisinde kut­ lamamız gerektiğini tespit sadedinde birkaç önemli hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Roma Caton'unun "Kartaca imha edilmelidir" emri, Milattan Önce 5 inci ve 2 nci Yüzyıllar arası amansız savaşlar, Kabil'in yere döktüğü kardeş kanının sele çeviren haince işkence ve zulümler ile Hanibal'in intikam savaşlarını ateşlemekten başka hiç­ bir işe yaramamıştır. Keza, Fransız İhtilali, İnsan ve Yurttaş Hakları demecinin yayımlandığı 1789'dan sonra, bir Balkan iki de dünya savaşının önlenememiş olması bir tarafa, Fransa'nın kendi içindeki, ne o gün ne de bugünkü insan hakları ihlallerine de engel olamamıştır. Nitekim, 1830'da, Cezayir'i işgal eden, âdeta taş üstüne taş, boyun üstüne baş bırakmayan, hayatta kalanların mallarının yağmalanıp ana dillerinin dahi yasaklanıp zorla Fransızca öğretilmeye mahkûm edilmeleri ve aradan geçen yüz yıl sonra, 1945'te ikinci bir işgalle 40 000 insanın katledil­ mesi "eşitlik, kardeşlik ve özgürlük" diye tarif edilen devrimlerin tahrifi, Cezayir'de kurulan "Hiz­ bi Fransa" cuntasıyla 200 OOO'den fazla Cezayirlinin öldürülmesi maalesef yurttaşlık haklarının gereği olarak âdeta tecelli etmiştir. Ruanda'da Hutu rejimi aracılığıyla 1 000 000 Tutsi'nin canına kastedilerek Fildişi sahillerinin kan denizine dönüşmesi, Bosna-Hersek faciasında daha dün Sırplara senelerce destek verilmesi, 20 nci Yüzyılın başında hasta adam ilan ettikleri Osmanlının topraklarında miras ve ganimet bölüşümü için itilaf devletleriyle girilip etnisitenin tahrik ve teşvik edilmesi ve bugün parlamen­ tolarında sözde soykırım kararı çıkarabilme cüreti, bunca katliam ve şenaati işleyenlere doğrusu yakışabilmektedir!.. Maalesef yaşanan Birinci Cihan Harbinin faturası 10 000 000 insanın ölümü ve 40 000 000 in­ sanın kaybolup gerideki milyonlarca insanın mağdur ve sefaleti... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, toparlayabilir misiniz... Buyurun. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - İkinci Cihan Harbinde ise, katledilen insan sayısı 36 000 000 ve 10 milyonlarca kayıp, yaralı, geride aç ve sefil kalan dünya coğrafyası... Ne garip tecellidir ki, bütün bu olayların uluslararası insan haklan duyarlılığını gündeme taşıması ve 1948'de yayımlanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine rağmen, Macaristan, Kore, Vietnam, Süveyş, Ortadoğu, Arap-İsrail Savaşları, Çekoslovakya, Eritre, Kamboçya, Afganistan, Irak-İran, Irak-Kuveyt, Bosna-Hersek, Makedonya, Balkanlar ve Kafkaslar faciasıyla, ErmenistanKarabağ ve sayısız sorun, en önemli hak olan insanın yaşama hakkının yok edildiği, güçlülerin güç ve kuvvet, silah sanayii kuvvetli olanların can ve kan üzerinde pazar, zulümle inşa edilen sayısız toplu mezar mucitleri... -614-