Uluslararası Kimlik Sempozyumu Wuppertal’de Yapıldı Uluslararası Kimlik Sempozyumu Wuppertal’de Yapıldı T.C Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı IGMG Hessen T.C Frankfurt Başkonsolosu Bölgesini Ziyaret Etti 15 HHaya ayatt İlhan Saygılı IGMG Hessen Bölgesini Ziyaret Etti ' 15 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir 16 Duisburg’da Milli Görüş’ün 40. Yılı Kutlaması Duisburg’da Milli Görüş’ün 40. Yılı Kutlaması 16 17 17 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 45 · Yl/Jahre: 7 · Mays / Mai 2010 / Cemaziye`l Evvel 1431 Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 45 · Yl/Jahre: 7 · Mays / Mai 2010 / Cemaziye`l Evvel 1431 KiMLiGiNi ˘ ˘ iNKAR KiMLiGiNi iNKARETMEK ETMEK Dinime Tefrikaya Söven de Hayr Dinime Kalan TefrikayaVahdete Söven deSağlar da Hayr Evet Kalan Bizdendir Sağlar da Dr.Vahdete Yusuf IŞIK AŞKAR 5 Mahmut 11 Unutma! Unutturma! Unutma! Unutturma! Evet Bizdendir Avrupa`da Beled Aznlk 5 Mahmut AŞKAR 11 Suresinden Olarak Avrupa`da Beled Bir Kaç Müslüman Aznlk Suresinden Ayet Hayat Olarak Bir Kaç Selma ÖZTÜRK 12 Ali METE 13 Müslüman Ayet Akrabaya Hayat Hacarabn Dr. Yusuf IŞIK Selma ÖZTÜRK Eş METE Ali 12Saygn Serüvenleri 13 32 Akrabaya İnsanlar: Hacarabn Eş Komşularmz Serüvenleri Saygn M. Hulusi ÜNYE AYDIN 27 M. Salih 32 İnsanlar: Komşularmz M. Hulusi ÜNYE 27 M. Salih AYDIN 29 “GENÇ PREIS 2010” Ödülü 2 Haziran’da Frankfurt’ta Yapılacak Bir Törenle Geçen “GENÇSene PREIS 2010”Mahkeme Ödülü 2 Haziran’da Dresden’de Salonunda Katledilen “Marwa El-Sherbini”ye Veriliyor 29Frankfurt’ta Yapılacak Bir Törenle Geçen Sene Dresden’de Mahkeme Salonunda Katledilen “Marwa El-Sherbini”ye Veriliyor R• Tİ HEL N A • İM L E T LE R DE ÂL EDİLMİŞ Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK Kimliğini İnkar Etmek Sevgili dostlar! Son zamanlarda yeniden bir “Kimlik” tartışmasıdır aldı başını gidiyor. Özellikle Almanya’da ilk Türk kökenli bakan olarak atanan Aygül Özkan`ın daha ismi basına yansır yansımaz yaptığı açıklamalar gündemi değiştirmeye yetti. Aşağı Saksonya Eyalet Sosyal Aile, Çocuk ve Kadın Bakanlığı görevini yürütecek olan Aygül Özkan`ın özellikle okullarda sembollerle ilgili açıklaması tepkilere neden oldu. Ne hikmetse Aygül hanım göreve geleceği belli olduğunda başka bir konu kalmadı da başörtüsü ve haç ile alakalı olarak açıklama yapma ihtiyacı hissetti veya birileri bunu böyle uygun gördü, bilemiyoruz! Belki ilk başta Aygül hanımın ilk Türk kökenli bir bakan olması dikkatleri çekti. Ama daha görevine başlamadan yaptığı açıklamalar bu dikkatleri başka yönlere çekmeye yetti. Kendi partisi CDU ve kardeş parti CSU`dan muhalif sesler oldukça yüksek çıkmaya başladı. Aslında yapılmak istenen belki de CDU`ya karşı Türklerin olumsuz bakışını bir nebze olsun yumuşatmak olarak bakılabilir. Almanya genelinde Türk kökenli Alman seçmenlerin CDU`ya bakışı malum. Belki bu bakış açısı değiştirilmek istenmiş olabilir. İşin ilginç yanı tam da kimlik meselesi ile alakalı gündemde değişik tartışmalar yapılırken bir müslüman ve üstelik Türk kökenli ve üstüne bayan birisinin Almanya`da gündemi altüst edecek şekilde ve hem de Bakanlık derecesinde göreve getirilmesinin sosyolijik ve psikolojik altyapısını biraz irdelemek lazım diye düşünüyoruz. Yazımızın bu girişinden sonra kimlik meselesinin Almanya`daki insanımız açısından özellikle de gençliğimiz açısından önemini bir kere daha burada vurgulamak isteriz. Kur`an-ı Kerim`de Hucurat Suresindeki 13. ayetin manası belki de bize yol gösterecektir: “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” Allah-u Teala insanları erkek ve kadın olarak yarattığını belirtmenin yanında birbirimizle tanışmamız için de halklar ve kabileler şeklinde ayırdığını da belirtmiş. Bunların yanında insanların birbirine karşı olan üstünlüklerinin yukarıda belirtilen özelliklerde değil takvaca ileride olmak olduğunu da belirtmiş. Özellikle son dönemlerde yaşadığımız İslami kimlik ile alakalı sorunları irdelediğimizde yukarıdaki ayette belirtilen özellikleri dikkate almadığımız ortaya çıkmaktadır. Tabii bunun nedeni de İslami eğitim noktasındaki eksikliktir diye düşünüyoruz. Almanya`da çocuklarımızın eğitimleri ile alakalı materyallerin yetersizliği yanında ihtiyaca cevap verebilecek mahiyetten uzak olması sorunu biraz daha derinleştirmektedir. Son zamanlarda Almanya`daki İslami Sivil Teşkilatların bu noktadaki çalışmaları diraz daha artmış ve ihtiyaca cevap verebilecek eserler neşredilmeye devam etmektedir. Çocuklarımıza milli kimlik bilinci vermenin yanında İslami kimlik bilincini de vermek gerekmektedir. Ama bunu yaparken yüzeysel olarak dostlar alışverişte görsün babından değil de gerçekten ihtiyaca cevap verebilecek şekilde bir kimlik bilinci verilmesi gerekmektedir. Kimlik bilincine varmamış bir insandan topluma da yeteri kadar fayda gelmez. Sürekli bocalama halinde kalan fert bu bocalama durumunda etrafına yarardan çok zarar verir kanaatindeyiz. Kimliği ve kişiliği oturmuş ve bu noktada kendisinden endişe etmeyen fertler toplum hayatına her yönden katkıda bulunurlar. Dünyadaki son 30 yıl içerisindeki gelişmeleri gözönüne aldığımızda; kimlik bunalımı içerisindeki fertler bulundukları toplumlara zarar veriyorlar. Bunu keşfeden toplum mühendisleri bu zararı azaltmak adına fertleri daha farklı yönlere yönlerdirmektedirler. Özellikle kendisini maddi ve manevi açıdan kanıtlayamayanlar dünyanın süper güçlerinin ordularına paralı asker olarak katılarak bu eksikliklerini gidermeye çalışıyorlar. Bunun sonucu olarak da Irak ve Afganistan özelinde görüldüğü gibi insan haysiyet ve şerefinin ayaklar altına alındığı manzaralar yaşanmaktadır. Tabi bunun yanında yine kimlikleri ile alakalı olarak buralardaki müslümanların oturmamış bir yapıları olduğu için bu tür vahşetlere maruz kalmaktan kendilerini koruyamamaktadırlar. Kendi milli ve dini kimliğine sahip insan haysiyyetine yakışır bir yapıda olmak için eğitimin ne kadar önemli olduğu bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Almanya`da bulunan insanımızın özellikle son 15 sene içerisinde kendi kimliği ile alakalı olarak yaşadığı gelgitler ortadadır. Bu noktada belki sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz ama bu sıkıntılı dönemlerdeki yapılan çalışmalar bu dö- [email protected] nemden çıkıldığında çok olumlu gelişmelere fırsat verebilir. Bu noktada sivil İslami teşkilatların yapacağı çalışmalar çok önemlidir. Yoksa kimliği ile alakalı gelgitler yaşayanlar başkaları tarafından kullanılıp kısa süreli havalanma fırsatının verilmesinden sonra yere çakılmalarına sebeb olur ve bu da büyük bir hayal kırıklığı ve kişilik bozukluklarına meydan verir. Bu vesile ile Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Mayıs - Mai 2010 Cemaziye'l Evvel 1431 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, Sinan Aktürk, Aydýn Ersoy, M. Salih Aydýn Merkez Königsbergerstr. 16 - 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 3 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir İTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, beraberindeki bir heyetle birlikte Köln Anakent Belediye Başkanı Jürgen Roters’i makamında ziyaret etti. DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Bilen, Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım, Dinler ve Kültürler Arası İlişkiler Müdürü Bekir Alboğa ile Anakent Belediyesi Uyum Dairesi Başkanı Frank Fricke’nin de hazır bulunduğu ziyarette Genel Başkan Sadi Arslan, Büyükşehir Belediye Başkanı Roters’e hayırlı olsun temennisinde bulunarak, yeni görevinde başarı diledi. Arslan, “Köln şehri Türklerin yoğun olarak yaşadığı şehirlerden bir tanesidir. Yaşadığımız bu şehirde daha çözülmesi gereken bir çok problemlerimiz var. En önemli meselemiz ise eğitimdir. Bir başka proplemimiz ise din eğitimi konusudur. Çocuklarımız okullarda İslam Din dersi alamamaktadırlar. Bu sorunun çözülmesi için DİTİB’in dini cemaat statüsünü alması gerekmektedir. Siz, Köln şehri gibi büyük bir şehirin belediye başkanısınız. Gittiğiniz yerlerde, bulunduğunuz ortamlarda bizim bu sorunumuzu ve talebimizi dile getirmenizi istiyoruz. Bu konuda da sizden destek bekliyoruz. Alman Göç ve Mülteci Dairesi (BAMF) ile DİTİB’in birlikte gerçekleştirdirdiği projelerimiz var. Eğitim Merkezimiz, Almanca ve uyum kursları vermektedir. Buraya bir çok insan katılmaktadır. Eğitim, gençlik ve spor alanlarında da bir Hayat D slam Toplumu Milli Görüş Düsseldorf Bölgesi 2009-2010 çalışma yılı, şube başkanları, toplantısı bölge merkezinde yapıldı. Açılış Kur`an-ı Kerimini Bahattin Yılmaz tarafından okundu ve yoklamaya geçildi. IGMG Düsseldorf Bölgesi Teşkilatlanma Başkanı Erdoğan Ok tarafından yapıldı. IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim Şube başkanlarına katılmalarından dolayı teşekkür etti. Duisburg`da organize edilen 40 yıl kutlamaları ile alakalı olarak Şube başkanlarına bilgi vererek bizim bölgede olması nedeniyle organize de görev alan cemiyet idarecilerine ayrıca teşekkür etti. Eğitim konusunda yeni ataklar içinde oldukları söyledi. IGMG Genel Merkez Fetva Kurulu Başkanı aynı zamanda Düsseldorf Bölgesi sorumlusu Hulusi Ünye Hocaefendi de çok önemli konularda başkanlara bilgiler verdi. Ciddiyetli, gayretli, metodlu olmak sonuna kadar çalışmak bizim için önemli İ sayfa 4 DİTİB’den Köln Anakent Belediyesi’ne Ziyaret çok projeler gerçekleştirebiliriz. Sizin cami üyeliğinizin resmi olarak kayda geçmesini ve Cami Danışma Kurulu’nda yer almanızı arzu ediyoruz. İstanbul ile Köln kardeş şehirlerdir. Biz DİTİB olarak, kardeş şehir projesi çerçevesinde daha çok yer almayı, sizin ilgili birimlerinizle, bizim birimlerimizin bir araya gelerek ortak projeler geliştirmelerini arzu ediyoruz” dedi. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade ederek sözlerine başlayan Anakent Belediye Başkanı Jürgen Roters, önemli bir dönemde göreve başladığı, Köln şehrinin büyük bir şehir olduğunu, özellikle 100 bine yakın Türkiye kökenli vatandaşın bu şehirde ikamet ettiğini ve Türkiye’nin bir çok ilinden daha fazla insanın yaşadığı bir kentte belediye başkanlığı yaptığını söyledi. Köln’de cami olmamasının bir eksiklik olduğunu da belirten Başkan Roters, “Köln şehrindeki Dom Kilisesi, bu şehrin dini açıdan özel bir konumunu ve şehrin tarihi bir derinliğe sahip olduğunu gösteriyor. 100 bine yakın Müslümanın yaşadığı bir şehirde, caminin olmaması bir eksikliktir. Hem İslam Din dersi alanında, hem de bahsedilen diğer konularda ilgili birimlerimle görüşeceğim. Kasım ayında, “İstanbul Avrupa Kültür Başkenti” etkinlikleri çerçevesinde İstanbul’u ziyaret edeceğim. Bahsedilen konular hassas ve doğru konudur. Kentimizin temiz olması yönünde getirmiş olduğunuz teklife sıcak bakıyoruz. Her aile çocuklarının başarılı olma- sını ister. Biz de eğitim konusunda elimizden ne geliyorsa işbirliği içerisinde projeler yapabiliriz. Şu anda uyum komsepti geliştiriyoruz. Ziyaretinizden ziyadesiyle memnun oldum. En kısa zamanda Size ve Eğitim Merkezi’nize ziyaret ederek, daha detaylı bilgi almak, birlikte çalışabileceğimiz alanların tesbitini birlikte yapma noktasında adım atmak istiyorum” dedi. Ziyaret, DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan’ın, Başkan Roters’e çini üzerine DİTİB Merkez Camii armalı duvar saati ile, DİTİB’e yapmış oldukları ziyaretlerden ve Merkez Camii temel atma töreninden resimlerin yer aldığı bir albümü takdim etmesinin ardından sona erdi. IGMG Düsseldorf Bölgesi Şube Başkanları Toplantısı diye konuştu. Eğitim başkanı Şinasi Şimşek, Teşkilatlanma Başkanı Erdoğan Ok, Sosyal Hizmetler Başkanı Nihat Südeman, gerekli çalışmalar hakkında bilgilendirme yaptılar. Ve diğer bölge idarecileri de bilgilendirmede Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 bulundular. Düsseldorf Bölge Gençlik Başkanı Bektaş Köroglu Avrupa capında gençligin içinde bulunduğu durumun farkındayız bu yüzden Gençlik bizim için çok önemli olmak da zorunda diye konuşan Bektaş; “yıl- dız projesini çok önemsediklerini böylece yıllar içinde bize faydalı gençleri aramıza katabileceklerini söyledi. Dilek ve temennilerden sonra kapanış Kur`an-ı Kerimi okundu. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK Tefrikaya Hayır Vahdete Evet İşin ilginç yanı, Tevhid dininden uzağa düşen ve farklı din guruplarına ayrılan bu kimseler kendilerinin doğru yolda olduğunu sanarak sevinç duymakta ve insanları kendi bozuk fırkalarına çağırmaktadırlar. Aslında dinde tefrika çıkarmanın, dini parçalamanın nedeni insandaki “bağy” duygusudur. Doymayan bir nefsin sahibi olan azgın kimseler, başkalarının haklarına tecavüz ederler ve kendi görüşlerini Din haline getirmeye çalışırlar. Tefrika”, yahut “tefrik” sözlükte eşyayı birbirinden ayırmak, insanlar arasına düşmanlık sokmak, parçalara, bölüklere ayırmak, parçalamak demektir. Tefrika kelimesi Arapça`da “fereka” fiilinden türemiştir. Bu fiilin mastarı olan “fark” kelimesi, ayrılığı ve ayrışmayı anlatan bir kelimedir. Aynı kökten gelen “firak” ayrılma demektir. Bu hem beden olarak, hem de pozisyon olarak ayrılmayı ifade eder. Fark kökünden gelen bir başka kelime de “furkan”dır. Furkan hak ile batılın arasını belirtmek için kullanılır. Kur`an`ın bir adı da “furkan” olduğu gibi, Kur`an-ı Kerimdeki 25. surenin adı da Furkan`dır. Tefrika, bölüklere, fırkalara, guruplara, parçalara ayrılmayı ve böylece ayrılmaması gereken bir bütünü parçalamayı ifade eder ki, Tevhid Dini olan İslam`ın izin vermeyeceği bir şeydir. “ Kur`an`da Allah-ü Teala buyuruyor ki; -“Hepiniz toptan Allah`ın ipine sarılın, dağılıp tefrikaya düşmeyin” (Âli İmran: 109) Allah (c.c.) müminlere bu emri verirken, dinlerini parçalayıp, fırka fırka, gurup gurup olan insanların tutumlarını da gözler önüne seriyor. İnsanlar Tevhid dinine inanan bir ümmet idiler. Ancak zamanın akışı içerisinde Tevhid dinini bozdular, parçaladılar, yani dinde ayrılığa düştüler, kendi uydurdukları dinlerin peşinde gittiler. -“Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp (tefrikaya düşüp) anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. (Âli İmran: 105) Görüldüğü gibi, insanlar yüzlerini yaratılışa en uygun dine çevirmekten sorumlu iken bazıları bunu bozmakta, tefrika çıkarmakta, farklı fırkalara ayrılmakta ve sonra yine tefrika olmakta, yeni guruplaşmalar meydana gelmekte, alt tabakalarda bu parçalanma devam edip gitmektedir. İşin ilginç yanı, Tevhid dininden uzağa düşen ve farklı din guruplarına ayrılan bu kimseler kendilerinin doğru yolda olduğunu sanarak sevinç duymakta ve insanları kendi bozuk fırkalarına çağırmaktadırlar. Aslında dinde tefrika çıkarmanın, dini parçalamanın nedeni insandaki “bağy” duygusudur. Doymayan bir nefsin sahibi olan azgın kimseler, başkalarının haklarına tecavüz ederler ve kendi görüşlerini Din haline getirmeye çalışırlar. Böyle kimseler elbette Hak Dinin prensiplerine kulak vermezler. Allah Kendi yolunu insanlara bildirdikten sonra “İşte Benim yolum budur, buna uyun” buyurmaktadır. Tevhid Dinine sımsıkı sarılmak insanları tefrika hastalığından kurtarır. Yoksa “bağy” edenlerin peşinden gidilirse, onların düzenlerine uyulursa, vahdet`in (birlik ve beraberliğin) olması mümkün değildir. Tefrika, yani dini bozma, onda ay- rılığa düşme, fırka fırka olup parçalanma ve dağılma hastalığı yalnızca müşriklere ait bir yanlış değildir. Aynı hataya müslümanlar da düşebilir. Eğer onlar da dini dimdik ayakta tutmazlarsa, dini Allah`ın gönderdiği ve Peygamberin öğrettiği gibi yaşamazlarsa, hatta dini kendi akıl ve anlayışlarına uydurmaya kalkarlarsa aynı sonuç onları da beklemektedir. Bugün müslümanlar arasındaki “vahdet”in en büyük düşmanı, dinin doğru olarak ve usulüne göre bilinmemesi, yanlış din anlayışı, ülke, bölge, etnik gurup, siyasi rejimler, mezhep ve tarikat taassubudur. Halbuki bütün bunlar tefrikaya neden değil, aksine müslüman toplumların birbirleriyle kaynaşmasına yardımcı olurlar. Müslümanlar farklı mezheplere, meşreplere, düşüncelere, ülkelere, ilkelere sahip olabilirler, farklı coğrafyalarda yaşayabilirler ve farklı guruplar içerisinde bulunabilirler. Bunlar toplum hayatında olabilecek normal olaylardır. Ancak herkes kendi anladığını, kendi meşrebini, kendi mezhebini, kendi tarikat ve gurubunu din haline getirirse, işte bu dinde tefrikadır ve çok büyük vebali vardır. Müslümanlar olarak bir cemaate, tarikata, bir guruba, bir mezhebe, bir meşrebe bağlı olmak, orada hizmet etmek mümkündür ve kimi zaman bu bir ihtiyaçtır. Ancak kendi meşrebini, kendi gurubunu hak, diğerlerini batıl görme anlayışı “tefrika” mantığı ve sonucunu doğurur. Bilerek veya bilmeyerek `tefrika`ya neden olmak yahut hizmet etmektir ki, buna bütün müslümanlar dikkat etmelidir. Mezhebli olmak ihtiyaçtır ancak mezhepçi olmak yanlıştır. Bir meşrebten olmak doğal, ama meşrebçi olmak doğru değildir. Bir cemaat veya gurupla faydalı çalışmalar yapmak üzere bir araya gelmek, bu amaçla bir guruba mensup olmak iyi, ama gurupçu olmak yanlıştır. Bütün bu yanlışlar müslümanlar arasında asla olmaması gereken tefrika hastalığının sebebidir. Tefrika hastalığından kurtulmak ve tedavi olmak şarttır. Dinde tefrika olmamasının yolunu Kur`an-ı Kerim açıkça şöyle gösteriyor: -“Ey iman edenler! Allah`a itaat edin; Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine (sizden olan yöneticilerinize)de. Eğer birşeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah`a ve Resulüne döndürün (çözümü onların hükümlerinde arayın) şayet Allah`a ve Ahiret gününe iman ediyorsanız...” (Nisa: 52) Tefrikanın bir toplum için ne kdar büyük bir felaket olduğunu Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy aşağıdaki mısralarında ne güzel dile getiriyor: “Girmesin tefrika bir millet parçalanamaz Cihan yıkılsa emin olun bu cephe yıkılmaz” Tefrika hastalığına yakalanmamak ve yakalanmış ise kurtulmak için yukarıdaki ayette bildirildiği gibi `iman edenlerin tefrikaya düşmemeleri ve topluca Allah`ın ipine sarılmaları yani Kur`an talimatlarını noksansız yerine getirmeleri Müslümanlar arasında ihtilaf çıktığında derhal bunu İslam`ın hakemliğine götürmeleri gerekir. İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) -“Birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır” -“Ümmetimin ihtilafında rahmet vardır” buyurmaktadır. İlk bakışta bu iki Hadis birbirine zıt gibi görülebilir. Halbu ki, bu Hadislerde bir zıtlık yoktur. Bu iki Hadisin terkibinden şu anlaşılmalıdır. “İftiraka (ayrılığa) sebebiyet vermeyen ihtilaflarda (çeşitli görüşlerde) rahmet vardır. Cenab-ı Hakk`tan dua ve niyazımız odur ki, bütün Müslümanları, her dönemde ve dünyanın bütün coğrafyalarında, birlik ve beraberlikten uzaklaştırmasın ve tefrika hastalığına düşürmesin. Amin... Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 5 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir üslümanlarında kaldığı Yaşlılar Yurdunda Çeşitli Yönleriyle kültürel ve dini hassasiyetlere duyarlı yaşlı yardımı” konulu yarım günlük sempozyum yapıldı. Frankfurter Verband Yaşlı ve Sakatlara Yardım Kurumu ile Frankfurt Yabancılar Meclisinin Ortaklaşa düzenledikleri “Çeşitli Yönleriyle kültürel ve dini hassasiyetlere duyarlı yaşlı yardımı” konulu yarım günlük sempozyum içerisinde bakım ihiyacı olan yaşlı Müslümanlar için özel bir bölüm ihtiva eden Victor Gollancz Haus Yaşlı Bakım Merkezinde yapıldı. Toplantı konuyla profesyonel olarak ilgilenen çok sayıda uzman ile Müslüman dini sivil toplum örgüt temsilcileri tarafından ilgiyle izlendi. Açılış konuşmasını yapan Frankfurter Verband kurumu yaşlı bakım bölümü müdürü Bayan Ute Bychowski, temsil ettiği Frankfurter Verband Kurumunun bakım ihtiyacı olan Müslümanlar ile ilgili verilen hizmetleri kısaca tanıtarak, toplantının yapıldığı merkezde Müslümanlar için özel bir bölüm olduğunu ve burada Türk asıllı 13 yaşlı Müslümana bakım hizmeti verildiğini belirtti. Frankfurt Yabancılar Meclisi Üyesi ve Frankfurter Verband göçmen işleri danışmanı Dr. Hüseyin Kurt, Almanya tarihinde ilk defa kendi sınırları içerisinde yaşayıp yaşlanan Müslümanların bakım ihtiyacı ile karşı karşıya kaldığını belirterek bu alandaki çalışmaların oldukça yeni ve başlangıç noktasında olduğunu, bugünkü yapılan toplantının bu alandaki çalışmalara yön vermesini ivme kazandırmasını ümit ettiğini söyledi. M sayfa 6 Hayat Frankfurt’ta “dini hassasiyetlere duyarlı yaşlı yardımı” konulu yarım günlük sempozyum yapıldı Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Çalışma Ekonomisi ve Sosyal Siyaset Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Ali Seyyar „İslam`da Yaşlılar için Manevi Telkin“ konulu sumununda, İslam Dininin yaşlılara, bilhassa anne babaya karşı saygıya çok önem verdiğini anne babaya ve diğer bakım ihtiyacı olan yaşlılara bakmanın onlara saygı ve sevgi ile yaklaşmanın manevi değeri çok yüksek olan sosyal bir ibadet olduğunu Söyledi. Bu alanda bakım hizmeti veren profesyonel bakım merkezleri personelinin de hizmet verdikleri yaşlı insanlara saygı ve sevgiyle yaklaşamları durumunda onlarında büyük sevep işleyerek manevi ibadet etmiş sayılacaklarını belirtti. Marburg Üniversitesinde Müslümanlar için yaşlı bakım hizmetlerinin sosyolojik boyutları alanında mastır tezi yazan Sosyolog Gürcan Kökgiran´ın sunumu İslam Bilimci Mustafa Cimşit tarafından okundu. Kökgiran, Almanya`da yaşlanan müslümanların yaşlı bakım ihtiyacının giderilmesinin bir problem olarak değil bir şans olarak görülmesi kerektiğini savunarak, bu alanda devlet, yaşlı bakım hizmet- Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 lerini sunan kurumlar ve müslümanları (dini ve kültürel hassasiyetlerini bilen) temsil eden kurumların işbirliği yaparak hizmet kalitesini topyekün yükseltebileceklerini ve bunun en somut örneğinin Frankfurter Verband kurumunun geliştirdiği hizmetler olduğunu söyledi. Frankfurter Verband Kurumu ile Frankfurt Cami Derneklerinin ortak yürüttükleri camilerde yaşlı bakımı bilgilendirme projesi görevlisi Kemal İşler proje çalışmalarında edindiği tecrübeler konusunda bir sunum yaptı. İşler Almanyadaki yaşlı bakım alanındaki sosyal hakların müslümanlar tarafından yeterince bilinmediğini, bu nedenle bu haklardan müslüman yaşlıların yeterince faydalanamadığını belirtti. Bakım ihtiyacı olan yaşlı müslümanların yakınları dini sebebleri öne sürerek, yaşlılarını profesyonel bakım kurumlarına vermekte çekiniyorlar, yaşlılarını kurumsal bakıma vermeleri durumunda içeriğindeki müslüman toplumdan dışlanmaktan korkuyorlar. Bakım ihtiyacı olan yaşlılarda içerisinde yaşlandıkları evlerini bırakıp kurumsal bakım hizmet almayı kabul etmekte zorlanıyorlar. Kemal İşler sonuç olarak cami derneklerin yapılan yaşlı bakım hizmetleri konusunda verilen danışmanlık hizmetlerinin genişletilerek devam edilmesi gerektiğini, Almanya`ya gelen birinci neslin profesyonel bakım hizmetlerini akseptansının düşük olacağını, bu rağmen bu kurumlara ihtiyacı olanlara ancak geniş çaplı bilgilendirme faaliyetleri sayesinde ulaşılabileceğini söyledi. Sempozyumun son bölümünde İtalyan asıllı Bayan Colagera von Auw, Caritas tarafından desteklenen Frankfurt Höchst´de faaliyet gösteren “Uluslararası Yaşlılar Buluşma Merkezi - OASI - Alte Höchst” kurumu hakkında bilgi verdi. Merkezde hafta boyu çeşitli ülkelerden gelen elli yaş üzeri yaşlı insanların boş vakitlerini geçirebilecekleri çeşitli eğlence ve eğitimi faaliyetleri olduğunu, belirli aralıklarla gezi programları düzenlediklerini belirterek, buna benzer merkezlerin Frankfurt´un diğer mahallelerinde de açılmasının yararlı olacağını söyledi. Toplantının kapanış konuşmasını yapan Frankfurt Yabancılar Meclisi Başkanı Enis Gülegen, toplantının yararlı geçtiğinin belirterek, temsil ettiği Frankfurt Yabancılar Mesclisinin bundan sonra da yabancıları ilgilendiren konularda benzeri programlara organize etmeye hazır olduğunu söyledi. Türkiye’nin 75 şehrinin 450 noktasına nakit kullanmadan EC-Kartı kullanarak havalelerinizi güvenli ve pratik bir şekilde bölgenizde yer alan havale noktalarımızdan yapabilirsiniz Photo by Tigrel HAVALE NOKTALARIMIZ EDV Service Kemal Akkaya Kral Reisen Bulut Reisen Eurosun Reisen GmbH Kaykaç Reisen ATA Bürodienstleistung Business Reisen AS Reisebüro Beta Reisen Eurotürk Immo. & Fnz. Mng. Beta Reisen Kral Reisen AS Reisen GmbH Reiseland Selvi Reisen Güney Reisen Reisebüro Biçer Güçlü Reisen Goldbacher Str. 11 a, 63739 Aschaffenburg Hermanstr. 3, 86150 Augsburg Gymnasiumstr. 19, 88400 Biberach Bahnhohstr. 24, 71034 Böblingen Westlicher Stadtgraben 46, 94469 Deggendorf Bahnhofstr. 59, 63128 Dietzenbach Heuwaag Str. 4, 91054 Erlangen Lindenstr. 2, 63906 Erlenbach Ehnisgasse 2, 73728 Esslingen Lautenschlägerstr. 23, 63450 Hanau Hindenburgstr. 7, 71083 Herrenberg Ettinger Str. 19, 85057 Ingolstadt Kronen Str. 24, 76133 Karlsruhe Ettinger Str. 11, 76137 Karlsruhe Brüder Str. 8, 34117 Kassel Herberichstr. 44, 56070 Koblenz Rosenheimerstr. 23/A , 83059 Kolbermoor Ücretsiz danışma hattı 0800 488 66 00 06021 13878 0821 345480 07351 827392 07141 926612 0991 3721530 06074 7281435 09131 9084833 09372 72700 0711 75870070 06181 252 512 07032 920603 0841 93766120 0721 932720 0721 358388 0561 8615641 0261 81441 08031 396773 Eurosun Reisen GmbH Reisebüro Nurtex Albi Tours Perge Reisen Discount Reisemarkt Discount Reisemarkt Pascha Tours Şahin Holiday Orient Reisen Sarıkaya Tüze Reisen Adanus Reisen Eurosun Reisen GmbH Perge Reisen HA-DE Immobilien D&D Buchhaltung u. Cons. Reisebüro Enes Alleenstraße 2, 71638 Ludwigsburg Barbarosa Ring 1, 55118 Mainz Prielmayerstr. 1, 80335 München Marienstr. 1, 89231 Neu-Ulm Allersbergstr. 59, 90461 Nürnberg Am Plärrer 19-21, 90443 Nürnberg Oestliche Karl-Friedrich Str.1 , 75175 Pforzheim Albstr. 3, 72764 Reutlingen Hintere Schmiedgasse 63, 73525 Schwäbisch Gmünd Sattler Str. 2, 97421 Schweinfurt Haupstr. 68, 74889 Sinsheim Kerner Str. 2/a, 70182 Stuttgart Neues Str. 3, 89077 Ulm Wellritzstr. 59, 65183 Wiesbaden Rheinstr. 9A, 67547 Worms Gerberstr. 8, 97070 Würzburg Niederlassung Frankfurt/Main Münchener Str. 7, D-60329 Frankfurt/Main Tel.: +49(0)69-427 26 030 · Fax: +49(0)69-427 26 03 31 [email protected] 07141 925251 06131 5546090 08951 619780 0731 984750 0911 457619 0911 2744780 07231 5688158 07121 381840 07171 30586 09721 23949 0726 1975544 0711 6931205 0731 9691736 0611 451541 06241 6787890 0931 55106 www.denizbank.de haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir zellikle her senenin Nisan ayı, Hz. Peygamber’in doğumuna atfedilen “Kutlu Doğum” panel, sempozyum ve konferanslarıyla geçer. Anavatandaki kutlamaları aratmayacak derecede, Batı Avrupa Türkleri arasında da “Kutlu Doğum” geride bıraktığımız haftalarda en güzel şekliyle idrak edildi. Ö ATİB de, yıllardan beri Hz. Peygamber’in (s.a.v) doğumuyla ilgili kutlamaları, her sene olduğu gibi, bu sene de, “Alem O’na Muhtaç” adı altında organize ettiği proğramlarla gerçekleştirdi. Almanya’nın Köln, Hannover, Kassel, Stuttgart, Mainz ve Frankfurt gibi merkezi şehirlerindeki ATİB’e bağlı teşkilatların yanısıra, Belçika ve Hollanda’daki ATİB üyesi ku- TİB, 27.03.2010 tarihinde gerçekleştirdiği 19. Olağan Genel Kurulunda tüzük gereği genel başkan ve diğer genel yönetim kurulu üyelerini (GYK) seçtikten sonra, yeni dönemin ilk GYK toplantısında da görev dağılımını yaptı. Yeni dönemin ilk GYK toplantısı, ATİB Genel Merkezinde, 17.04.2010 tarihinde yeniden ATİB Genel Başkanı olarak seçilen Selahattin Saygın’ın başkanlığında yapıldı. Selahattin Saygın’ın, 19. Dönem Genel Yönetim Kurulu üyelerine hitaben yaptığı açış konuşmasında; özellikle Türk azınlık olarak, bir tarafta yüksek oranda işsizliğin diğer tarafta giderek artan ve ideolojik bir mahiyet kazanan Türk/Müslüman düşmalığının kıskacında, zorlu bir süreçten geçtiğimize vurgu yaptı. Konuşmasının devamında Genel Başkan Selahattin Saygın; “Önümüzdeki faaliyet döneminde bu şartlar da gözönünde bulundurularak, gençlerin eğitimleri ve meslek edinmelerine, kültürlerarası diyaloğa, siyasi kuruluşlar ve medyaya kendimizi daha etkili ta- A sayfa 8 Hayat ATiB’in “Alem O’na Muhtaç” Kutlamaları zincanlı ve usta sunuculardan Serdar Tuncer’den başka yine Türkiye’den özel olarak ATİB-Kutlu Doğum proğramlarına davet edilen Konya Mevlana Sema Grubu’yla dolu dolu bir “Alem O’na Muhtaç” günleri yaşandı. ATİB Genel Merkezinde görevli ilahiyatçılardan Abdullah Yalçın Hoca ise, Peygamber Efendimizin hayatından günümüz müslümanlarının ders almaları için örnekler ruluşlarda da, “Kutlu Doğum” etTürkiye’den gelen İlahiyatçı sunduğu etkinliklerde, minik çokinlikleri, zengin proğramlarla yü- Necati Tayyar Taş, Kutlu Doğum cuklardan oluşan korolor da birbirekleri Peygamber sevgisiyle dolu etkinliklerinin neredeyse vazgeçilrinden güzel ilahiler okudular. insanları mest etti. mezlerinden olan Dursun Ali Er- ATiB’in Yeni Yönetiminde Görev Dağılımı ATİB-Hollanda Ömer Başer Temsilcisi: Hessen Bölge Başkanı: Şaban Duran Necip Danlı (Bşk. Yardımcısı) NRW-Bölge Başkanı: Tibyan Taşkın Ramiz Dedeoğlu (Bşk. Yardımcısı) BW-Bölge Başkanı: Abdülcelil Akyüz nıtmaya ağırlık vereceğiz.” dedi. Daha sonra yoğun istişareler neticesinde ATİB-19. Faaliyet Dönemi görev taksimini şekillendirdiklerini söyleyen Selahattin Saygın, aşağıdaki isimleri üstlendikleri görevleriyle birlikte ilan etti: Genel Başkan: Selahattin Saygın Genel Başkan Yardımcıları: Mehmet Çubukçu, Durmuş Yıldırım, Mahmut Aşkar, Nurdoğan Aktaş, Yakup Tufan, Hanefi Şim- Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 şek. Genel Sekreter: Ali Çillioğlu Dursun Çavuş (Bşk. Yardımcısı) Genel Sekreter Yardımcıları: Davut Özyurt (Bşk. YardımcıKamuran Dönmez, Oğuzhan Erk- sı) men, Harun Kılıç Niedersachsen Bölge Başkanı: Genel Muhasip: Abdullah Uzun Ferhat Genç Genel Muhasip Yardımcısı: CiFerhat Tepegöz (Başk. Yardımhat Zorlu cısı) Gençlik Kolları Genel Başkanı: ATİB Yüksek Öğretim Gençliği Oğuzhan Erkmen (AYÖG) Başkanı: Gülden Bayrak ATİB-Belçika Federasyonu GeKız Kolları Başkanı: Nurhan nel Başkanı: Cihat Zorlu Aksoy haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir slam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi Güney Kadınlar Gençlik Teşkilatı tarafından organize edilen Türkiye Gezisi programý genç kızların coşkulu katılımı ile yapýldý. 31 Mart 2010 tarihinde Frankfurt Uluslararası Havalimanından yaklaşık 25 kişilik bir grup olarak İstanbul`a Sabiha Gökçen Havalimanına uçan gençler; buradan kalacakları otele yerleşim yaptılar. Ertesi gün İstanbul`un tarihi yerlerinin ziyaretine başlandı. Fatih Camiinden başlanan ziyaretlerde genç kızlar buralardaki tarihi havadan oldukça etkilenmiş görünüyorlardı. Fatih camiinin ziyaretinden sonra Fatih Sultan Mehmet Hazretlerinin kabri de ziyaret edilip dua edildi. Buradan Mimar Sinan`ın yaptığı Şehzedabaşı Camiine gidildi. 1999 depreminde oldukça büyük hasarlar alan caminin bitmiş restorasyanu camiyi yeniden eski ihtişamına kavuşturmuştu. Buradaki gezide Mimar Sinan`ın o dönemde deprem ile alakalı mimari dehasını gösteren işaretlere genç kızlar hayret nazarı ile baktılar. Şehzadebaşı Camiinin ziyaretinden sonra Yıldırım Beyazıt`ın yaptırttığı Beyazıt Camii ziyaret edildi. Burada Camii hakkında yetkililerden bilgi alındıktan sonra yine yürüyerek Sultan II. Abdülhamid`in türbesi ziyaret edildi. Buradan Sultanahmet Camiine gidildi. Sultanahmet Camiinin ziyaretinden sonra bu meydanda bulunan Alman İmparatoru II. Willhelm tarafından yaptırılan çeşme ziyaret edildi. Tarihi meşhur Sultanahmet Köftecisinde yemeklerin yenilmesinden sonra buradan Ayasofya Camii ziyaret edildi. Ayasofya Camii ziyaretinden sonra Türk İslam Eserleri Müzesi ziyaret edildi. Müzenin gezilmesinden sonra ilk gün istirahat için otele geri dönüldü. İkinci gün yine İstanbuldaki tarihi yerlerin ziyaretine devam edildi. Atif Efendi Kütüphanesi ve dünyaca ünlü ve içerisinde insanlık tarihi için oldukça kıymetli eserlerin bulunduğu Süleymaniye Kütüphanesi ziyaretleri gerçekleştirildi. Buralardaki yetkililerden alınan bilgiler genç kızları çok memnun etti. Yine Mimar Sinan`ın kalfalık eserim dediği Süleymaniye Camii ziyareti yapıldı. Buradan Dünyaca ünlü Topkapı Sarayı Müzesi ziyareti yapıldı. Buradan Gülhane Parkına geçildi. Gülhane Parkı müştemilatında bulunan ve yeni açılan “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi” ziyaret edildi. Buradaki ziyarette İslam tarihindeki bilim ve teknoloji gelişmelerini ve insanlık tarihine katkılarını bizzat gören genç kızlar oldukça etkilenmiş görünüyorlardı. Yine buradan yürüyerek Eminönünde bulunan Yeni Camiye gidildi. Buradan kiralanan bir motorla Boğaziçi gezisi tertip edildi. Boğazın nefis manzarası denizden bir başka güzellikte idi. Buradan ikinci günün istirahatı için otele geBoğaz gezisinden sonra AGD`nin İstanbul çildi. Merkezinde yapılan sohbet toplantısına iştirak Üçüncü gün İstanbul`un manevi ortamlarınedildi. dan Eyüp Sultandaki ziyaret yerlerine gidildi. İlk Ý IGMG Hessen Bölgesi Güney Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın Türkiye Gezisi Programı olarak Hırka-i Şerif Camii ziyareti yapıldı. Buradan Koyuncu Baba, Sümbül Efendi ve Merkez Efendi türbeleri ziyaret edildi. Daha sonra Merkez Efendi Mezarlığı ziyaret edilerek burada bu- lunan bazı aile mezarlıkları da ziyaret edilip dualar edildi. Meşhur Pierre Loti`ye çıkılarak buradan Haliç`in manzarası temaşa edildi. Eüp Sultan Hazretlerinin de türbesinin bulunduğu Eyüp Sultan Camii ziyaret edildikten sonra Miniatürk Parkı da gezildi. Buralardaki Türk ve İslam Eserlerinin minyatürleri görülmeye değerdi. Akşam istirahat için yine otele dönüldü. Dördüncü gün otobüsle günü birlik olarak Ankara ziyareti gerçekleştirildi. İlk olarak Kocatepe Camii ziyaret edildi. Buradan Saadet Partisi Genel Merkezi ziyaret edildi. Burada dava büyüklerinin de katılımı ile gerçekleştirilen çalışmaya katılım sağlandı. Yine otobüs ile İstanbul`a dönüşte Türkiyemizin doğal güzelliklerini yolda gözlemleme imkanı oldu. Beşinci gün İstanbul`un Anadolu yakasındaki tarihi ve doğal güzelliklerin olduğu mekanlar ziyaret edildi. İlk olarak meşhur Büyük Camlıca gezisi yapıldı. Buradan sahile inilerek Üsküdar sahilinde bir çay sefası yapıldı. Salacaktaki bu çay sefasından sonra Üsküdarın tarihi camileri ziyaret edildi. Buradan Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerinin türbesi ziyaret edildi. Buradan da Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ziyareti gerçekleştirildi. Altıncı gün yine günü birlik olarak Canakkale ziyareti yapıldı. Burada bulunan Çanakkale Savaşlari ile alakalı tarihi mekanlar ziyaret edildi. Özellikle Çanakkale Boğaz Harbi ile alakalı mekanlar genç kızlarda oldukça heyecan oluşturdu. Buralardaki ziyaretlerden sonra yine otobüsle İstanbul`a dönüs yapıldı. Yedinci gün yine otobüsle Bursa ziyareti yapıldı. İlk olarak tarihi Ulu Cami ziyaret edildi. Buradan Emir Sultan Hazretlerinin türbesi ve Emir Sultan Camii ziyaret edildi. Daha sonra Hessen Bölgesinde de çok sevilen Bekir Bilgin Hocaefendi evinde topluca ziyaret edildi. Buradan Yeşil Cami ziyaretine geçildi. Daha sonra Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi ve oğlu Orhan Gazinin türbeleri ziyaret edildi. Sekizinci gün de ise İstanbul`da bulunan medya merkezlerinden bazıları ziyaret edildi. Tv5 televizyonu ziyaret edilerek yetkililerden teknik bilgiler alındı. Buradan Milli Gazete tesisleri de ziyaret edilip Yaziişleri Müdürü Necdet Kutsaldan makamında bilgiler alındı. Bu ziyaretlerden sonra dostlara hediyelik eşyalar almak için alış veriş merkezlerine gidildi. Buradan da son olarak Cansuyu Yardım Derneği İstanbul İl Başkanı Lütfi Kibiroğlu Bey`in sohbetine katılım sağlandi. Akşam otele dönüldüğünde yeteri kadar yorgunluk mevcuttu. Ama bir o kadar da mutluluk mevcut idi. Sekiz günlük tarihi mekanların ve sevgili büyüklerin ziyareti bu yorgunluğu unutturacak kadar genç kızlarda hoş hatıralar bırakmıştı. Ertesi gün Frankfurt`a dönüş için uçağa binildiğinde genç kızların ortak görüşü şu idi: “Bu tür gezi programları her sene muhakkak yapılmalı, gençlerimiz güzel Türkiyemizin tarihi ve doğal güzelliklerini görme ve tanıma imkanına sahip olmalılar” idi. Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 9 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir .C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliği ve DİTİB işbirliği ile organize edilen 10. Güzel Hutbe Okuma Yarışması Almanya Finali, Mainz bölgesinde bulunan Germersheim DİTİB Mareşal Fevzi Çakmak Camii’inde yapıldı. Yarışmaya, T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, T.C. Mainz Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi M. İmadettin Türe, T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. İlhami Ayrancı, T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Cafer Acar, T.C. Karlsruhe Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşe V. Ahmet Arslan, DİTİB birim müdürleri, din görevlileri, dernek yöneticileri, yarışmaya katılan öğrencilerin velileri ile çok sayıda davetli katıldı. Mareşal Fevzi Çakmak Camii Dernek Başkanı Şaban Şahinoğlu’nun yaptığı selamlama konuşmasının ardından kürsüye gelen T.C. Mainz Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi M. İmadettin Türe, “10. Güzel Hutbe Okuma Yarışması”nın bölgelerinde yapılmasından büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, yarışmaya katılan bütün öğrencilere başarılar diledi. Berlin bölgesini Ömer Faruk Yılmaz, Düsseldorf bölgesini Safa Tez- T Hayat Hutbe Yarışmasında Nürnberg Almanya Birincisi Oldu can, Essen bölgesini İbrahim Özdemir, Frankfurt bölgesini Azim Semizoğlu, Hamburg bölgesini Ufuk Avcı, Hannover bölgesini Yasin Öztorun, Karlsruhe bölgesini Enes Karamanlı, Köln bölgesini Fuat Çelik, Mainz bölgesini Umut Sarar, Münih bölgesini Oğuzhan Terzi, Münster bölgesini Burak Yavuz, Nürnberg bölgesini İbrahim Kılıç, ve Stuttgart bölgesini Akın Mert’in temsil ettiği 10. Güzel Hutbe Okuma Yarışması Almanya finalinin jüri üyeleri, M. İmadettin Türe, Dr. İlhami Ayrancı, Dr. Cafer Acar, Ahmet Arslan ve DİTİB Din Hizmetleri ve Din Eğitimi Müdürü Nuri Bilici’den oluştu. Jürinin değerlendirmede zorlandığı ve kıyasıya geçen yarışma sonucunda; Nürnberg bölgesinden İbrahim Kılıç birinciliği, Hannover bölgesinden Yasin Öztorun ikinciliği ve Frankfurt bölgesinden Azim Semizoğlu da üçüncülüğü elde etti. Yarışmanın ardından bir konuşma yapan T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan; “Yavrularımızı tebrik ediyorum. Çok güzel hazırlanmışlar. Din görevlileri izine ayrıldığı zaman onların yerine bakabilecek derecede olduklarını gördüm. Yarışan yavrularımızı seçmek, jüri açısından hayli zor olmuştur. Bu öğrenciler önce kendi derneklerinde, sonra Ataşelik bölgelerinde dereceye girerek finale kadar gelmişlerdir. Finale kadar gelebilmek demek, zaten birinci olmak demektir. Önemli olan yarışmak değil, bu güzel sahneyi, bu güzel atmosferi birlikte yaşamaktır. Bu güzelliklerin devamını diliyorum” dedi. Avrupa’da ve yabancı ülkelerde evlat yetiştirmenin kolay olmadığını belirten Arslan, sözleri şu şekilde tamamladı, “Benim arzum, Avrupa’da lise öğrenimini tamamlamış olan çocuklarımızın, Diyanet İşleri Başkanlığımızın desteğiyle Türkiye’deki İlahiyat Fakültelerinde ve Frankfut Goethe Üniversitesi bünyesinde açılan İlahiyat Fakültesi’nde okuyarak eğitim almalarıdır. Böyle evlat yetiştirdikleri için anne ve babaları, din görevlisi arkadaşlarımı, dernek yöneticilerimizi, ataşe arkadaşlarımı ve emeği geçen bütün kardeşlerimi tebrik ediyorum” dedi. 10. Güzel Hutbe Okuma Yarışması Almanya Finali, DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan’ın dereceye giren yarışmacılara hediye ve para ödülleri ile yarışmacıların din görevlileri ve dernek yöneticilerine teşekkür belgelerini takdim etmesinin ardından sona erdi. eni seçilen DİTİB Spor Birliği Yönetim Kurulu üyeleri, DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan’ı makamında ziyaret ederek ileriye yönelik gerçekleştirecekleri faaliyetler hakkında bilgi verdi. DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi yaşlı olsun bütün kötü alışkanlıkla- yeni hizmetler bekliyoruz. Hepinize DİTİB Türk Birliği yeni yönetim Orhan Bilen, Genel Müdür V. Meh- rın alternatifidir. Sizden bu alanda başarılar diliyorum” dedi. kurulu üyeleri şu isimlerden oluştu: met Yıldırım, DİTİB Gençlik ve Ertuğrul Güleryüz (Başkan), İrSpor Müdürü Nevzat Coşgun’un da fan Kasap (Başkan Yrd.), Kemalethazır bulunduğu kabulde bir konuştin Oruç (Sekreter), Meltem Yavuz, ma yapan DİTİB Genel Başkanı Sa(Sekreter Yrd.), Muhammet Yılmaz di Arslan, “Bildiğiniz gibi DİTİB’in (Muhasip), Taner Gündüz (Muhasip dört ana hizmet alanı vardır. Bunlar Yrd.), Nail Arslan, Metin Ataş dini, sosyal, kültürel ve sporfif faali(Yön. Krl. Üyesi) ve Heinz Pöschyetlerdir. Sportif faaliyetleri önemsikens yoruz. Çünkü spor, genç olsun veya Y sayfa 10 DiTiB Spor Birliği Yeni Yönetimini Seçti Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Dinime Söven de Kalan Sağlar da Bizdendir Halbuki Kayserili; “Sekmeden uçmaya kulak asma!” der. Aygül Özkan Hanım Kayserili de olsaydı buralarda onu ne yapıp edip yine sekmeden uçururlardı... Çünkü gaye, kanat çırparak yavaştan yavaştan havalanmasını öğretmek değil; bir anlık havalandırıp yere çakılmasını sağlamaktır. Biz Hıristiyanlar, kendi Tanrı’mızla Allah arasında belirgin fark bir fark görüyo- “ ruz” (Hannover Bölge Kilisesi Sözcüsü Johannes Neukirch) Hani bilirsiniz; “Bir yiğit gurbete gitse/Gör başına neler gelir” diyen meşhur türkümüzü... Sanki bundan yarım asır önce Batı Avrupa’ya başlayan göç serüvenimizle buralara yerleşen ve zamanla buralı olmakta karar kılanlar için söylenmiş bir türkü... Birinci Nesil Türklerin çocuklarından hemşire veya tezgâhtar olanların parmakla gösterildiği günler epey gerilerde kaldı. Şimdi mühendis, doktor, avukat, iktisatçı ve siyasetçilerle seviye kazanmaya başlamış bir Batı Avrupa Türkleri tablosu var karşımızda. Bu tabloyu oluştururken, “... kalan sağlar”la işe koyulduk. Yine meşhur bir başka kahramanlık türkümüzde; “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” diyorduk ya... Biz de işte o hesap; hiç olmazsa bu sefer kahramanlarımız ve kahramanlıklarımızla bir hava atalım, bir nara patlatalım da yer gök inlesin istedik! Türklerin yoğun olarak yaşadıkları semtlerin sokakbaşlarını tutmuş kahvehaneleri tıkabasa dolduran işsizler ordusunu, bir ilköğretim diploması dahi alamadan okulu terkeden çocuklarımızı, uyuşturucu kıskacında kıvranan gençlerimizi ve hapishanelerde ömür çürüten her yaştan yığınla insanımızı şimdilik bu tabloya, keyfimiz kaçmasın diye, ilâve etmiyoruz. Dedik ya; bugün, gurbete çıkan yiğidin başına gelenlerin ağıtını yakmamaya kararlıyız. Bugün yiğidimizi ermeydanına çıkarırken, zaiyatı hesaba katmayacak, sadece, “Kalan sağlar bizimdir” diyeceğiz. Doktor, avukat, mühendis derken, Alman siyasî partilerinde eyalet, federal ve hatta Avrupa düzeyinde Türk kökenli siyasetçilerin de isimlerini duymaya başladık. Bazıları milletvekili, hatta Cem Özdemir gibi parti eşbaşkanlığına kadar yükseldikçe biz de sevindik. İlerleyen zaman içinde onların siyasî hayattaki başarı grafiği yükseldikçe biz de onlara doğru kolkanat çırpmaya, havalanmaya heveslenmiştik ki, bizi yok sayarak, ezerek geçip gittiklerini görünce; yine bir eski türkümüzde, sevdiğinin başkasına gönül verdiğini öğrenen aşığın dediği gibi; “Kırıldı kolkanadım yanıma düştü”. Bazen değil, son yıllarda sıkça İslâm’a saldıran, müslümanlara hakaret edenleri gördükçe söylediğimiz, söylerken kendimizce teselli bulduğumuz; “Dinime küfreden bari müslüman olsa” deyimiyle artık teselli bulabiliriz. Çünkü, dinimize küfredenler arasında yığınla müslüman da var artık... Cebinde diploması, elinde kalemi veya yakasında parti rozetli müslümanlar... “Dinime küfreden bari müslüman olsa”dan kastedileni bir kenara bırakarak, doğrusu bu hakareti müslüman birisinden görmek, şahsıma daha ağır geliyor. Meselâ, bazı hıristiyan yazarların ve üst düzey siyasîlerin başörtülü öğretmenlere şiddetle karşı çıktıklarını artık sıradanlaştırdık. Nasıl olsa her Allah’ın günü birileri biz müslümanlara kılık kıyafete, yaşantı biçimine ve medeniyet anlayışına dair komutlar vermekten geri durmuyor. Bir sabah Almanya, Aygül Özkan adıyla inledi. Türk kökenli bir kadın Aşağı Saksonya Eyalet Hükümetinin Sosyal İşler, Kadın, Aile ve Sağlık Bakanı oluvermiş..., afedersiniz yapılıvermişti. Bir gün öncesine kadar CDU’ya tu kaka diyen Almanya’daki Türk medyası ve kamuoyu, Aygül Özkan’ın bakan olacağı haberiyle öyle bir çark etti ki, CDU’lu CDU’suz Almanların bile, “Dankeschön Frau Merkel” sloganı karşısında ağızları açık kaldı. “Bizden Biri” bakan olmuştu nitekim... Bizden Biri Bakanımız, bir Alman dergisine verdiği demeçte, başörtünün dinî bir sembol olduğunu ve onun için okula girmemesi gerektiğini söyleyince, kurt gazeteci tuzak soruyu patlattı: -Peki haç da mı sınıfa girmemeli? Elcevap: -Evet, haç da... Gerisini anlatmaya ne hacet... Bir kızıl kıyamet koparıldı ki, bu sefer bizim ağzımız açık kaldı. Başörtüsüne karşı çıkması yetmezmiş gibi bir de, başörtüyü İslâmî bir simge olarak niteleyen “Bizden Biri”ne hayret etmek üzereyken, zavallı kızın üzerine neredeyse Haçlı Seferleri düzenleneceğini görünce [email protected] küçük dilimizi de yutuverdik. Şimdi niçin konuşamadığımızı anlamışsınızdır! Aygül Hanım’a CDU’sundan CSU’suna, kilise yetkililerinden milletvekillerine kadar dalga dalga ve günbegün artarak protestolar, kınamalar gelmeğe başlayınca, zavallı kıza tükürdüğünü yalattılar ve nihayet özür diledi hıristiyanlardan! Ya müslümanlar? Dedik ya canım; dinime söven bari bizden olsa diye... Aygül Özkan yemin töreninde Almanca’da Tanrı’nın yardımıyla manâsına gelen cümleyi kullandığından dolayı bu sefer de, acaba kastettiği hangi Tanrı veya kimin Tanrı’sıydı tartışması başladı. Yani hıristiyanların anladığı Tanrı mı, yoksa müslümanların Allah’ı mı? Garibim yine de ne İsa’ya ve ne de Musa’ya yaranamadı. Bizimkilerin bize yaranmak gibi bir tasaları olmadığı gibi, bize kulak asanına da rastlamadık. Halbuki Kayserili; “Sekmeden uçmaya kulak asma!” der. Aygül Özkan Hanım Kayserili de olsaydı buralarda onu ne yapıp edip yine sekmeden uçururlardı... Çünkü gaye, kanat çırparak yavaştan yavaştan havalanmasını öğretmek değil; bir anlık havalandırıp yere çakılmasını sağlamaktır. Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 11 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Selma ÖZTÜRK Beled Suresinden Bir Kaç Ayet... [email protected] eled Suresi Kur`an-ı Kerim’in 90`ıncı suresidir. Kur`an’ın belki de belagat açısından en güzel surelerinden biridir. Bu surenin ayetlerinin sonunda kafiyelere sık sık rastlanmaktadır. Kafiyelerden oluşması sebebiyle kolay ve çabuk ezberlenebilen surelerden biridir. Ayetleri gayet kısa ve kolaydır. Beled suresini Allah-u Teala (son surelerin bir çoğunda olduğu gibi) bir yemin ile başlar. (Kasem dediğimiz bu yemin uslübunu Yüce Allah kitabında sık sık kullanır. Yemini ise daima büyük ve önemli şeyler için eder.) Beled suresinin yedinci ayetinden onuncu ayetine (7-10 ayetler) bakıp incelediğimiz zaman, ibret verici ve biz aciz kulları tefekküre götürecek içerikler bulabiliriz. Bu ayetleri Allah soru şeklinde oluşturmuştur ve okuyucularına şöyle sormaktadır: “E yehsebu el lem yerahu ehad?” Yani “O (insan) kendisini hiç kimsenin görmediğini mi zanneder?” Ve hemen peşinden sormaya devam eder: “E lem necal lehu ayneyn. Ve lisanev ve şefeteyn. Yani “Biz (Allah) ona iki göz vermedik mi? Bir dil ve iki dudak vermedik mi?” diye. Yüce Allah burada kullarına bu tarzda böyle soruları yöneltiyor efendim. Ve bu sualleri seçmekle beraber, kendisi aynı anda bu sorulara gizli bir cevap vermiş oluyor. “Vermedik mi?” sorusunun altında “Verdik” cevabı yatmaktadır çünkü. Bu tarz sorularla Allah kullarını kendilerinin kimin tarafından yaratıldıklarını hatırlatmak istiyor ve yaradanın kendisinin olduğunu açıkça ifade ediyor. Bir çoğumuz Kur`an’da böyle seçkin, güzel ve ibretli ayetlerin var olmasından haberdar değiliz belki. Fakat onlar Kur`an’da mevcuttur. B sayfa 12 Allah’ın ibret için özellikle bu vücut azalarını seçmesi ise ilginçtir. İki göz ile başlıyor, dili ilave ediyor ve iki dudakla bitiriyor soru yağmurunu. Görmek için gereken o iki gözü, konuşmak ve tatmak için gereken o dili ve yine konuşmak için gereken o dudakları burada beyan ediyor ayetlerinde. Elbette bazı insanlar ya doğuştan veya sonradan âmâ (kör)dırlar. Bu ayetler onlar için geçerli değildir diyebilirsiniz. Fakat bunlar dünyadaki insanların çok büyük bir azınlığını teşkil etmektedirler. İnsanlık aleminin ekseriyeti hiç kuşkusuz gören göze ve konuşan bir dile sahiptir. Ama tekrar giriş sorusuna bakacak olursak, o soru daha da etkileyici, daha da isabetlidir. “O (insan) kendisini kimsenin görmediğini mi zannediyor?” diye soruyor Yüce Rabbimiz bizlere. O bizi görüyor efendim. O bizim her hal ve hareketimizi görüyor ve onlardan daima haberdardır. Bunu kendisi ayetinde ifade ediyor. Adeta, “Ey insan, sen seni kimsenin görmediğini mi zannediyorsun?” demekle, hafif bir ikaz mahiyetinde bunu haber vermektedir. “Sen seni kimsenin görmediğini zannediyorsun belki, ama seni gören biri var, BEN seni görüyorum, BEN görüyorum.” demektir bu. Sanki bir “Ayağını denk al. BEN seni görüyorum. Ve sırf BENİM görmem senin için yeterli olması gerek” ifadesi yatıyor bu ayetin altında. O bizi her an gördüğüne göre, bu durum, bizim de her dem O’nun huzurunda bulunmamız ve bu bilinçle yaşamamız gerektiği demektir. Burada Beled Suresi’nin bütün tefsirine girmek istemiyorum. Elbette ki diğer ayetleri de en azından bu takdim ettiğim ayetler kadar güzeldir ve bu yüzden de okumaya değerdir. Tefsirine bakıp Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 okumanızı tavsiye ederim. Allah’ı daha iyi tanıyıp O’nu anlamak için büyük bir fırsattır. Bu ayetleri böylelikle tanımış olduk. Bundan böyle, en geç her sabah veya her defa aynaya bakıpta yüzümüzü gördüğümüzde bu ayetleri hatırlayalım... Bu gözleri, bu dili ve bu dudakları şekillendireni, onları bize vereni yad edelim ve içimizden derin bir nefesle beraber bir şükür yöneltelim kendisine. Zira O bize bu soruları sorduğuna göre, elbette (Kendisi cevabını daha önce vermiş olsa da) bu sorulara bir de bizlerden bir cevap beklemektedir. Bizim cevabımız ise belli olması gerekir. “Evet Allah’ım onları bize hiç kuşkusuz ve hiç şüphesiz SEN verdin. Çünkü yaradan SENSİN. Hücreleri ve dokuları, organları ve azaları meydana getiren SENSİN. Gözlerin, dilin ve dudakların anatomisini çizen yine SENSİN.” İşte Beled Suresi, işte tefekküre davet... Bundan böyle, en geç her sabah veya her defa aynaya bakıp da yüzümüzü gördüğümüzde bu ayetleri hatırlayalım... Bu gözleri, bu dili ve bu dudakları şekillendireni, onları bize vereni yad edelim ve içimizden derin bir nefesle beraber bir şükür yöneltelim Kendisine. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Ali METE Avrupa’da Azınlık Olarak Müslüman Hayatı Söylem hakimiyetini elde etmeye çalışan kişilerin çabası en nihayetinde Müslümanların kollektif bilinçlerini ve dinî amellerinin devamlılığını korumaktır. Bunun ise iki manası vardır. Birinci mana, şeriat ile kimlik arasında sıkı bir bağın olduğunun kabulü, ikincisi ise şeriatın maksatları ile belirlenmiş olan çerçevenin davranış biçimlerini şekillendirdiği ve Müslüman kimliğini koruduğu manasıdır. irkaç nesildir başta Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanların sorularına “Nevazil Fıkhı”na başvurularak cevap vermeye çalışılmakta (s. 95) veya alimler Müslümanların içinde bulunduğu zaruretleri gözönünde bulundurarak hükümlerini temellendirme yoluna gitmektedirler. Bu hususu Jörg Schlabach yaptığı “Batı’da şeriat. Gayrimüslim hakimiyeti altında Müslümanlar ve Avrupa için bir Müslüman azınlık hukukunun (Fıkhu’l Akalli- B ye: Azınlık Fıkhı) geliştirilmesi” 1 isimli araştırmasında şu tespitle onaylamaktadır: “Böylece, tarihi örnek olaylar ile süreklilik inşa edilmekte.”(s. 95) Burada sözkonusu edilen şey bir azınlıklar hukukudur ki, böyle bir kavramın bu bağlamda kullanılmasının uygunluğu ayrıca tartışma konusudur. Yazar meselenin iki vechesi ile iştigal etmektedir. Birincisi, Batı’da azınlık hükmünde bulunan Müslümanların varlığının İslam açısından nasıl meşru kılınacağı meselesi, ikincisi ise özel durumlar için İslam Hukuku’nun şekillendirilmesi. Alimlerin tekeli mi? Yöntemsel açıdan yazarın isteği, bir azınlıklar hukukunun oluşturulması ve her şeyden evvel böyle bir çabanın aktörlerinin talebini söylem analizi (Diskursanalyse) açısından gözlemlemektir. Bu nedenle yazar, İslam Hukuku gelişmesini incelediği gibi (s. 21-34) Müslümanların Daru’l Harb’deki ikameti ile ilgili mezheplerin görüşlerine (s. 35-60) de yer veriyor. Yazar ayrıca, Batı’da yaşayan Müslümünlar bir azınlık fıkhı geliştirilmesi (s. 61-98), Yusuf elKardavi (s. 99-132) ve Taha Elvani’nin (s. 133-150) azınlık fıkhı ile alakalı fikirlerine değinmekle kalmamış, Kardavi’nin azınlık hakları ile alakalı yazmış olduğu “Müslüman Azınlık Fıkhı’na Dair” isimli risalenin Almanca tercümesine de yer vermiştir. (s. 175-229) Yazar göre, Avrupa Fetva ve Araştırma Konseyi (EFCR) Başkanı Mısırlı alim Yusuf el-Kardavi azınlık fıkhı hususundaki tartışmalar münasebeti ile ön plana çıkmış olsa da, kavramın aslî kullanımı Kurtuba Üniversitesi Başkanı ve Kuzey Amerika Fıkıh Konseyi (FCNA) başkanı Taha Cabir el-Elvani’ye aittir. Michel Foucault’nun klasik tanımına göre söylemler (discourse) dışarıda bırakma uygulamaları ile organize edilirler. “Toplamda söylenilemez olan, dışarıda bırakan uygulamaların bir sonucu olmasına rağmen; söylenebilir olan apaçıkmış gibi görünür. […] Böylece Müslüman azınlıklar hakkındaki İslam Hukuku söylemlerinin kontrolünü elinde bulunduran, İslam Hukuku açısından söylenilebilir olanı belirleme gücünü de elinde bulundurur ancak kullandığı ifadeler aynı zamanda söylemin kendi kıstasları ile belirlenir.” (s. 13) Schlabach’a göre bu çerçevede mezkur alimler söylemi standartlaştıran bir işlevi yüklenmekte ve söylem hakimiyetine ulaşmaya çabalamaktadır: “İslam Hukuku açısından düşünülebilir ve söylenebilir olanı belirleyerek ve bunun sonucu olarak da insan davranışlarını yüksek kudsiyet taşıyan bir açıdan değerlendirmek suretiyle alim, bir iktidara sahip olmaktadır.” (s. 30) Yazarın araştırması esnasında her zaman açık bir şekilde söylem analizi üzerinden konuşmaya devam etmeyerek onu sadece üstünkörü anması Kardavi’nin Avrupa bağlamında merkezi Dublin’de bulunan ECFR’yi kurarak küresel bir hukuk (fıkıh) otoritesi olma yönündeki sözde çabasına eleştirel yaklaştığını gösteriyor. Yazara göre [email protected] Kardavi’nin başkanı olduğu ve 1997 yılındaki kuruluşunda önemli rol oynadığı ECFR’nin İslam Hukuku’nun tekelleştirilmesi ve – deyim yerindeyse – “kanunlaştırılması” rolünü oynamaktadır. (s. 131f.). Yazar bu gelişmenin sebebini ise alimlerin tekel olma konumlarını kaybetmelerine bağlamaktadır. Yazara göre, çünkü fetva kurumu giderek artan bir şekilde siyasi eleştirinin ve kimlik belirlemenin bir aracı olarak kullanılmış, çok fazla sayıda medya aygıtının da kullanılması ile beraber klasik fetva danışma usulü önemli ölçüde değişikliklere uğramıştır. Klasik fetva kurumunun yaşamıyor olması, müsbet bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Yine de bu, Müslümanlara kendi dinleri doğrultusunda bir hayat yaşama imkanı sağlamaya yönelik girişimlerin, tekelleşme olarak görüldüğü manasına gelmemelidir. Bu daha ziyade Avrupa’da yaşayan Müslümanların acil bir ihtiyacını karşılama girişimidir. Avrupa’daki Müslüman varlığı Fıkhî açıdan Müslümanlarla alakalı olarak, hem Kardavi’nin, hem de Elvani’nin ele aldığı meselelerin başında gayr-i müslim hakimiyeti altında sürekli ikamet meselesi gelmektedir. Yine Schlabach’ın da bildirdiğine göre sorunlar artık bu şekilde formüle edilip tartışılmamakta ve fakat, gerek çağdaş gerekse de geçmişteki alimlerin bu mesele ile alakalı cevapları hakimiyetin bölgesel durumu göz önüne alınarak verilmektedir. Yazara göre Müslümanların Daru-’l Harb olan beldelerde gayr-i müslim idaresi altında yaşaması ile Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 13 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir alakalı sistematik düzenlemelere 12. asırdan itibaren rastlanmaktadır. 1088 senesinde sonuçta Normanların egemenliği altına giren Sicilya buna örnek olarak gösterilebilir. 11. asırdan itibaren Müslüman topraklarının alınmasından sonra Hrıstiyan egemenliğine boyun eğen İspanya’daki “mudéjar” topluluklarını da burada anmamız gerekir. “Mudejarlara kendi hukuklarını uygulama hakkı tanınmış, Hrıstiyan hükümdaların izni ve müsaadesi ile alimler, hem Müslümanların fıkhî meselerine çözüm aramış, hem de, onların eğitimleri ile meşgul olmuşlardır.” (s. 48) Müslümanların Daru’l Harb olan beldelerde ikamet etmeleri ile alakalı muhtelif görüşler serdedilmiştir. Yazar ilk elde İslam’ın ilk devirlerinde diyar ile inanç arasında sıkı bir bağ tespit etmektedir: “Hicret diyarı olan Medine (Daru’l Hicre) küfrün diyarı (Daru’l Küfr) olarak görülen Mekke’nin karşısında konumlandırılmaktadır.” (s. 56). Schlabach’a göre bu bölgesel ayırımlar İslamî bir hakimiyetin tesisine zemin hazırlamıştır. Müslümanların küfür diyarlaiyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) tarafından, T.C. Almanya başkonsolosluklarında görev yapan bayan din görevlileri ile fahri olarak hizmet veren kadın kolları temsilcilerine yönelik eğitim semineri düzenlendi. Kadın ve aileye yönelik faaliyetlerin artırılması, hanımların toplumda daha aktif görevlerde yer almaları amacıyla Langenfeld’de düzenlenen seminere; DİTİB Genel Başkan Sadi Arslan, Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım, Eyaletler Birliği Koordinatörü Ayten Kılıçarslan, Berlin, Düsseldorf, Essen, Frankfurt, Hamburg, Hannover, Karlsruhe, Köln, Mainz, Münih, Münster, Nürnberg, Stuttgart ataşelik bölgelerinde görev yapan bayan din görevlileri, DİTİB derneklerinde fahri hizmet veren kadın kolları temsilcileri ile eyalet birlikleri yöneticileri katıldı. D sayfa 14 rındaki sürekli ikametlerini meşru kılmaya yönelik çabaların büyük çoğunluğu bu kavramdan hareketle şekillendirilmektedirler. Bu yüzden klasik fıkıhta İslam diyarı (Daru’l İslam) ile savaş diyarı (Daru’l Harb) arasında bir fark her zaman ortaya konulmuştur. Diğer modeller ise antlaşma beldesi (Daru’l Ahd), barış diyarı (Daru’s Sulh), adalet diyarı (Daru’l Adl) ve iman beldesi (Daru’l İman) şeklindedir. Daru’l Harbde ikamet etme ile alakalı bu bölgesel kavramdan hareketle Schlabach’a göre iki farklı grup bulunmaktadır. Hanefî ve Şafiî mezhebinde cumhurun görüşüne göre ikamet, bazı şartlar altında caizdir. Ancak, Malikî ve Hanbelî alimlerinin çoğu bu seçeneğin karşısında yer almışlardır. Bu mesele ile alakalı kapsayıcı bir cevap şu ana kadar verilememiştir, çünkü, bu mesele ile alakalı fıkhî tartışmalarda, sürekli olarak hususi durumlara yönelik cevaplar verilmiştir. Bu cevaplarda kullanılan usul her ne kadar zorlama (ikrah) zaruret ve maslahat gibi ortak ıstılahatı kullansa da, en önemli kıstaslar olarak kabul edilen Kur’an ve Sünnet’e doğrudan referans vermemişlerdir. (s. 40) Azınlık olarak Müslüman hayatı Bu arkaplan gözönünde tutularak azınlıklar fıkhının gelişimi gözlenebilir. İslami hayatın meşruluğu üzerine ilk tartışmalar henüz 90’lı yıllarda iken yaşandı ve hususen Fransa, bununla beraber Avrupa’daki bazı alimler tarafından Daru’l İslam olarak değerlendirildi. Yazara göre bunun devamındaki gelişmenin nirengi noktası, Müslümanların varlıklarını sürdürebilmek için kendi fıkıh usullerine ihtiyaçları olduğunu kabulllenmeleridir. EFCR’nin 1997 yılında gerçekleşen kuruluşunu da bu gözle değerlendirmek lazımdır. Azınlık fıkhı projesi bununla beraber baskın bir pozisyonu değil, bazı alimlerin kavuşamadıkları söylem hakimiyetine ulaşma çabalarını da ifade etmektedir. (s. 96) Söylem hakimiyetini elde etmeye çalışan kişilerin çabası en nihayetinde Müslümanların kollektif bilinçlerini ve dinî amellerinin devamlılığını korumaktır. Bunun ise Hayat iki manası vardır. Birinci mana, şeriat ile kimlik arasında sıkı bir bağın olduğunun kabulü, ikincisi ise şeriatın maksatları ile belirlenmiş olan çerçevenin davranış biçimlerini şekillendirdiği ve Müslüman kimliğini koruduğu manasıdır. Diğer yandan, azınlıklar meselesi hukuki bir mesele olarak gösterilmekte ve bu yapılırken Müslümanlar Avrupa’da yekvücud bir dinî azınlık imiş gibi kabul edilmektedir. (s. 98) Sonuç olarak Müslümanlar Avrupa’da yekvücud bir durum arzetmediği gibi İslam Hukuku da esnek olmayan bir hukuk sistemi değildir. İslam’da azınlık fıkhı meselesinin tarihî seyri İslam Hukuku’nda yeni yollar denemenin de her zaman mümkün olduğunu gözler önüne sermektedir. Çünkü azınlıklar fıkhı İslam Hukuku tarihinde ilk olarak bir yenilik olarak ortaya çıkmıştır. Tercüme: Hüsnü Yavuz Aytekin 1 Müslüman azınlık hukuyla (Fıkhu’l Ekalliye), bir azınlık olarak yaşayan Müslümanların bazı fıkhî kurallarda, azınlık olarak yaşadıkları toplumda Müslümanların çoğunluk olarak yaşadıkları İslam ülkelerinden farklı uygulama ve yorumlara gidip gidemeyeceği kastedilmektedir. DİTİB’den Hizmetiçi Eğitim Seminerleri Programın açılışında bir konuşma yapan Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım, Genel Merkezi’ndeki faaliyetler ve hizmet birimlerinin çalışmaları hakkında geniş bir sunumda bulundu. Yıldırım, DİTİB derneklerindeki kadın kollarının oluşturulmasının hizmet açısından son derece önemli olduğunu belirterek, katılımcılara başarılar diledi. Kadın ve Aile konusunun son derece önemli olduğunu söyleyen DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, “Göreve başladığımız günden itibaren derneklerimizde kadın faaliyetlerine ağırlık vermeye çalıştık. Bu konuda mesafe aldığımızı düşünüyorum. Yönetim kurulumuza bir bayanla başladık. Daha sonra, derneklerimizde bayan kardeşlerimizin yönetim kurullarında yer aldıklarını Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 memnuniyetle şahit olduk. Her bölgede tek bir bayan görevlisi varken, şu anda üç bayan görevlimiz ile hizmetlerimizi yürütüyoruz. Derneklerimizdeki kadınlarımızın gerçekleştirdiği faaliyetler sevindirici boyuttadır. Bu toplantıları önemsiyoruz. Eğer bayan görevlilerimiz ile kadın kollarımızın sık sık bir araya gelirler, tecrübelerini ve birikimlerini birbirlerine aktarırlarsa, hizmetlerimiz daha fazla ivme kazanmış olur. Ulaşamadığımız insanlarımız var. Bizim muhatabımız sadece derneklerimize gelen insanlar olmamalıdır. Bölgemizde bulunan yaşlı, yalnız ve çaresiz insanlarımızı da ulaşmak, hal ve hatırlarını sormak, mümkünse ihtiyaçlarını gidermek zorundayız. Burada bayan görevlilerimize büyük iş düşmekte- dir. İnsanlarımızı, sanki Yüce Dinimiz’in özündenmiş gibi aktarılan hurafe ve inançlardan arındırmalıyız. Kadın ve Aile konusu da bizim olmazsa olmazlarımızdandır. DİTİB Merkez Camii inşaatının hangi aşamada olduğu konusunda, kendi derneklerinizdeki cemaatlerinizi bilgilendiriniz. İki yıl içerisinde bitirmeyi planladığımız Merkez Camii için hanımlarımızdan büyük katkı bekliyoruz ve onlara güveniyoruz” dedi. Bölge bayan din görevlileri, derneklerin hanım kolları ile bölge eyalet birlikleri temsilcilerine yönelik olarak gerçekleştirilen ve 2 gün devam eden hizmetiçi eğitim semineri, değişik alanlarda yapılan faaliyetlerin katılımcılar tarafından değerlendirilmesinin ardından sona erdi. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı IGMG Hessen Bölgesini Ziyaret Etti .C Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı ve Din Ataşesi Seracettin Baytar Rüsselsheim`da bulunan IGMG Hessen Bölge Başkanlığını ziyaret ettiler. IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş ve BYK üyeleri tarafından kapıda karşılanan Başkonsolos Saygılı ve beraberindekiler Bölge binasında yapılan toplantılara da iştirak ettiler. Her ayın ilk haftası yapılan Hocaefendiler toplantısına denk gelen ziyarette karşılıklı bilgilendirmeler yapıldı. IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş; “Sayın Başkonsolosumuzun ziyareti bizleri sevindirmiştir. Kendilerinin göreve yeni atandıklarında hayırlı olsun ziyaretine gitmiştik. En kısa sürede bizleri de ziyaret edeceklerini söylemişlerdi. Kısmet bugüne imiş” dedi. Ayrıca IGMG Hessen Bölgesinin T IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet ATEŞ 14.05.2010 Kermesin Açılışı Cuma Namazını Müteakip Türk Mutfağından Eşsiz Lezzetler Türkiye`den Misafir Hatip Dr. Abdurrahman BÜYÜKKÖRÜKÇÜ 15.05.2010 (Saat: 14.00) Sinema Günleri Bayanlar ve Erkeklere Ayrı Günlerde Gönül Sohbetleri İlahiyatçı-Eğitimci Edip GÖKBAKAN 16.05.2010 PAZAR (Saat: 18:00) Hüpfburgballon Eğitim Semineri Sultan Hocahanım (Okul Öncesi Eğitimin Önemi) Mevlana Kadın Kolları Gençliğinin Sunumu İle Sahabe Hayatına Yolculuk Sıra Geceleri 14.05.2010 CUMA (Saat: 21:00) 15.05.2010 CUMARTESi (Saat: 21:00) Mevlana Camii Restaurantı retimizi de bu vesile ile yapmış bulunuyoruz. Saygılı Haziran başında çıkacak yeni pasaportlar hakkında ve yeni Konsolsoluk binası hakkında bilgiler de verdi. Ayrıca IGMG Hessen Bölgesi Kadın Kolları toplantısına da katılıp selam veren Başkonsolos Saygılı`ya günün hatırasına bir çiçek takdimi yapıldı. Nasreddin Hoca ve Sema Gösterimi Üyeler Toplantısı 23.05.2010 PAZAR (Saat: 11:30-13:00) Mevlana Camii Marketi hizmetleri hakkında da bilgilendirme yapıldı. T.C Frankfurt Başkonsolsosu İlhan Saygılı ise yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Göreve geldiğimizden beri tüm insanımızın sorunlarını takip etmeye çalışıyoruz. Elden geldiği kadarı ile de tüm sivil teşkilatlara ziyaretlerde bulunuyoruz. Göreve geldiğimizde bizleri ilk ziyaret eden IGMG Hessen Bölgesine iadei ziya- Kitap, CD, DVD ve Hediyelik Eşyalar Mevlana Camii Kadın Kolları Mevlana Camii Kadın Kolları Gençlik Teşkilatı Mevlana Camii Gençlik Teşkilatı Mevlana Camii Eğitim Merkezi Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 15 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Uluslararası Kimlik Sempozyumu Wuppertal’de Yapıldı GMG-İslam Toplumu Milli Görüş’ün düzenlediği Değişim Sürecinde Anlam Kaymaları-Eski ve Yeni Kimlikler temalı uluslararası sempozyum 1-2 Mayıs tarihlerinde dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen akademisyenlerin ve dinleyicilerin katılımı ile Wuppertal Historische Stadthalle’de gerçekleştirildi. Kimlik kavramının gerek geçmişte gerekse modernleşme sürecinde geçirdiği evrelerin sosyokültürel ve sosyopolitik açıdan derinlemesine ele alındığı sempozyum, açılış konuşmalarını takip eden ve iki güne yayılan beş oturum halinde çeşitli ülkelerden gelen akademisyenlerin tebliğleri ile yapıldı. Sempozyumun alt başlıklarının içini teorik boyutlarda ve birçok bakış açısı ile dolduran konularının uzmanları akademisyenler, katılımcıların zihinlerinde kimlik kavramının genel haritasını çizerek, konunun algılanma ve anlam çeşitliliği üzerine konuşmlar yaptılar. Açılış konuşmasında söz alan IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, programa iştiraklerinden ötürü konuşmacılara ve dinleyicilere teşekkür etti. Kimlik konusunun çağımızın en önemli problemlerinden biri olduğunu ifade eden Karahan, bu kavramın etrafında gelişen “anlam ve anlamlandırma” arayışının Müslüman toplulukları da ihtiva ettiğini belirtti. Müslümanların da eski aidiyetlerinin sarsıldığı, belki de yitirildiği hissine kapıldıklarına değinen IGMG Genel Başkanı, eski ile yeni kimlik arasında nasıl bir yol takip edileceği hususunda tereddüt içerisinde olan Müslümanların gündeminde kimligin önemli bir yer teşkil etttiğinin altını çizdi. Farklı ülkelerden Avrupa’ya göç etmiş olan Müslümanların “Biz kimiz ve nereye aitiz?” sorusuna çok I sayfa 16 farklı ve belki de birbirine zıt cevaplar verdiklerini söyledi. Karahan konuşmasının devamında Avrupa’da yaşayan Müslümanların Avrupalı kimliği, dini kimlik, siyasi kimlik ve diğer birçok kimlik arasında kendilerini tanımlamaya çalıştığını, tanımlama gayretlerinin bazen geleneksel kimliği yeniden ihya etmeye bazen ise siyasi kimlikler arasında bir yol tutmaya çalışmak gibi farklı şekillerde tecelli ettiğini söyledi. Süregelmekte olan bu süreci bir kayboluş olarak algılayanlar olduğu gibi, bunun yeni kimliklerin oluşmasına imkan sağlaması hasebiyle bilakis olumlu olarak görenlerin de olduğuna değindi. Akabinde sempozyumun giriş konusmasını yapmak üzere kürsüye yazar Dücane Cündioğlu çıktı. Kimliğin Kimliği başlıklı konuşmasında kimlik kavramının anlamlandırlması meselesinde algı çeşitliliğinin etimolojik açıdan değerlendirmesini yaptı. İnsan fıtratının “kimsin sen?” sorusuna vereceği cevabın ancak karşısındakini tamınlamasıyla ortaya çıkabileceğini belirten Cündioglu, bu bireysel algının toplumsal tanımlamalara mutlak zemin oluşturduğunu söyledi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Baş Danışmanlığı görevini yürüten Dr. İbrahim Kalın’ın, başkanlığını yaptığı ilk oturumun konusu Müslüman Kimliği ve Batı idi. Konuşmacı olarak söz alan Prof.Dr. Mahmut Erol Kılıç, konuşmasını tasavvufi kökenlere dayandırarak Müslüman kimliğinin akli değil kalbi hissiyatla oluşan bir olgu olduğunu belirtti. Kimlik ve Öteki konulu ikinci oturumun başkanlığını Prof.Dr. Werner Schiffauer yaptı. “Müslümanlar Avrupa’nın Ötekisi Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 mi?” sorusuna cevap amacıyla hazır bulunan Dr.Hisham A. Hellyer, Müslümanların öteki olarak nitelendirilemeyeceğini, geçmişte Avrupa’da var oldukları gibi gelecekte de bu varlıklarını devam ettireceklerini beyan etti. Akabinde, oturumun ikinci konuşmacısı olarak söz alan Dr. İbrahim Kalın ise sözlerine Avrupa’nın Müslümanlara karşı öteki olgusunu hissettirdiğini söyledi. Siyasi arenalarda her ne kadar açık olarak beyan edilmesede ötekileştirmenin gözle görülür bir gerçek olduğunu bildirdi. Sempozyumun ilk gününün son oturumu olarak Azınlık Tecrübesi ve Kimlik konusu işlendi. Başkanlığını Prof.Dr. Ümit Meriç’in yaptığı oturumda ilk sözü Doç.Dr. Mustafa Macit Kenanoğlu aldı. İslam Dünyasında Azınlıklar başlığını Osmanlı İmparatorluğunu’nun azınlıklar politikasını ele alarak incelemeye çalışan Prof. Macitoğlu, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı Toplumlarına nazaran azınlıklara karşı daha hoşgörülü olduğunu fakat günümüzde bunun bazı kesimlerce şovenizme vayanacak kadar suistimal edildiğini söyledi. Toleransın İmparatorluk bünyesinde belli sınırlarının olduğunu, 19. Yüzyıl’da oluşmaya başlayan ıslahat hareketlerine kadar azınlıkların mutlak anlamda eşit haklara sahip olmadığını da sözlerine ekledi. Daha sonra söz alan Prof.Dr. Y. Michal Bodemann’ın altını doldurduğu başlık ise Avrupa Yahudilerinde Tarihi Gelişim idi. Avrupa’daki Yahudi toplumunun geçmişten günümüze ne gibi evrelerden geçtiğine değinen Bodemann, Yahudi Diasporası’nı örnek vererek Müslümanlara “dışlanmayın” tavsiyesinde bulundu. İnanılan genel kanının aksine yahudi gücünün abartılmaması gerektiğini söylerken, dış etkenleri de bir tarafa bırakıp Müslü- manların kendi seslerini duyurmaya çalışması gerektiğini belirtti. Dördüncü oturumun konu başlığı olarak seçilen Batı Avrupa’da Kimlik Politikalarının Müslümanlar Üzerindeki Etkisi ‘nde konuşmacı olarak Prof.Dr. Birgit Rommelspacher ve Prof.Dr. Pamela Irving Jackson hazır bulundular. Başkanlığını Dr.Sabiha El-Zayat’ın yaptığı oturumda ilk olarak Prof. Rommelspacher söz aldı. Prof. Jackson konuşmasında Avrupa Birliği, Almanya, Fransa ve ABD’de yürütülen Müslümanlara yönelik politikalara değinirken Prof. Rommelspacher Almanya’nın birleşiminden sonra şekillenen göçmen politikasını irdeledi. Sempozyumun son oturum konusu olarak Göç, Kimlik ve IGMG işlendi. Sözü ilk olarak Prof.Dr. Werner Schiffauer aldı. Yeni Kimlik Açılımları, Melez ve Öteki Kimlikler alt başlığını irdeleyen Schiffauer, bireyin “ben kimim” ve “bu toplumda müslüman olarak ben kimim?” sorularına teorik çerçevelerde cevaplar vererek konuştu. Osmanlı hoşgörü örneğini ve yeni kimlik arayışlarını karşılaştırmalı bir şekilde ele alarak dinleyicilere açıklamalarda bulundu. Daha sonra oturumun ve sempozyumun son konuşmacısı olarak IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü söz aldı. Küreselleşmenin kimlik oluşumunda önemli bir yer edindiğinin altını çizen Üçüncü, IGMG örneğinden yola çıkarak Avrupa’da yaşayan Müslümanların yaşadığı kimlik tecrübelerini irdeledi ve Müslümanların da ötekileştirdiğini değişik örneklerle açıkladı. Sempozyumda ayrıca sanatsal etkinliğe de yer verildi. Grup Salsabil’in oryantal makam musikisinin en seçme eserlerinden oluşan bir repertuarı sunduğu konserde, dinleyicilere musiki ziyafeti sunuldu. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Duisburg’da Milli Görüş’ün 40. Yılı Kutlaması illi Görüş 40. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen program çerçevesinde yapılan toplantı 22. Avrupa Kur’an-ı Kerim Yarışması birincisi Ali Rıza Yaman’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başladı. 2.500’ü aşkın izleyicinin katıldığı programda IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, İçişleri Eski Bakanı Oğuzhan Asiltürk ile birlikte Adalet Eski Bakanı Şevket Kazan da birer konuşma yaptılar. Programın konuşmalar bölümünde IGMG Teşkilatlanma Başkanı Sami Ganioğlu teşkilatın bugüne gelmesinde emeği geçen ve hakkın rahmetine kavuşanlar için dua dilediği konuşmasında, hizmetin bir gönül işi olduğunu bunun için de, hizmetin önemini bilenlerin, hizmette yarıştığını ifade etti. Ganioğlu, “Bizim için her yer hizmet mekanıdır anlayışıyla aramızdaki sevgiyi ve muhabbeti daha da artırmalıyız,” dedi. IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü yeryüzünde hakkın adaletin, iyiliğin ve M • Millî Görüş’ün 40. Yılı kutlamaları çerçevesinde Almanya’nın Duisburg kentinde yapılan toplantıya T.C. 54. Hükümet Başbakanı ve Refah Partisi Eski Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan katıldı. güzelliğin hakim olmasını istediklerini söylediği konuşumasında “Farklı bir dünya, mümkündür” iddiamızı ortaya attık ve bunun peşindeyiz. Bu hayalimizin içini doldurup, aynı iddia ve iradeyi ileriki nesillere de aktaracağız,” dedi. 11 eylül olaylarından sonra Batı’da paradigmanın değiştiğine işaret eden Üçüncü, bu değişiklik sonrasında Müslümanların bir tehdit olarak görüldüğünü, Minare, başörtüsü tartışmaları ile Müslümanlara karşı ayırımcılık gibi gelişmeler sıradanlaştığını ve ırkçı partilerin iktidara geldiğini söyledi. Batı’daki önemli gelişmelerden birinin de Müslümanların kendi kavramlarının içini oymak istemeleri olduğunu söyledi. “Kavramlarımızın içini onlar doldurmaya başladı. Bir gencin adı cihad diye, bir doktor bu çocuğu tedavi etmek istemiyor,” diyen üçüncü şöyle devam etti: “Bizim IGMG olarak sıkıntı çekmemezin sebebi, oluşan bu sakat paradigmanın hepsini reddetmemizdir. Ve kendi kavramlarımızın içini bizim kendimizin doldurmasıdır. Bunun için sıkıntılara maruz kaldık. Fakat, herkes bilsin ki, Müslümanlar Batı Avrupa’da aslında çözümün kaynağıdır.” Yürütülen çarpık entegrasyon politikasını da eleştiren Üçüncü, “Müslümanlar olarak kendi dilimiz, dinimiz, kendi kültür ve medeniyet birikimizle bu topluma katkı yapabiliriz, ve biz bu iddia ve iradenin sahibiyiz,” diyerek konuşmasını tamamladı. Programda, Adana eski Milletvekili ve TV5 Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Budak ile, İçişleri Eski Bakanı Oğuzhan Asiltürk ve Adalet Eski Bakanı Şevket Kazan da birer selamlama konuşması yaparak, IGMG’nin yapmış olduğu hizmetleri överek bu hayırlı hizmetlerin devamını dilediler. Şevket Kazan 40 yıl önceki ilk Avrupa izlenimlerini de anlattı. IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan da yaptığı konuşmada, Avrupa’da Müslümanların son 40 yıllık tecrübesinin kısa bir tarihçesini aktardı. “Eskiden sayıları belirli olan sayıdaki Camiye şimdi binler ilave oldu, eğitim kurumları ile Avrupa’nın her noktasında hizmetler kararlı ve programlı bir şekilde yürütülür hale geldi,” diyen Karahan konuşmasında şunları söyledi: “Geçmişte bizlere bunları hazırlayanlara teşekkür ve minnet duygularımızı arzderken, bizler de, neyi, niçin ve nasıl yaptığımızı bilerek bu hizmetleri geleceğe taşımak zorundayız. Gelecek 40, 50 ve 100 yılların planının ve projelerini de ortaya koymak ve bunları yürtücek insan kaynaklarını yetiştirmek bizim görevimizdir. Allah bizlere bu müessseleri bahşettiği için, bunları geleceğe aktarmak sorumluluğu da üzerimiz- dedir.” T.C. 54. Hükümet Başbakanı Prof Dr. Necmettin Erbakan günün konuşmacısı olarak katıldığı toplantıda, vatandaşlar tarafından büyük bir coşku ile karşılandı. Erbakan, toplantıya katılanların gösterdiği yakın alakadan dolayı tebrik ve teşekkürlerini sundu. “Bizleri bir araya getirerek bu kutlamayı nasib eden Cenab-ı Hakk’a sonsuz şükürler ediyorum” diyerek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Milli Görüş hareketinin ortaya çıktığında önemsenmemesine rağmen bugün çok önemli bir hareket olduğunun anlaşıldığını ifade ettiği konuşmasında “Bir çok olaylar mütevazi sahneler içinde cereyan eder. O zaman önemini kavrayamadaığımız bazı olayların tarih geçtikçe ne kadar önemli olduğunu kavrararız. Milli Görüş hareketi de böyle bir tarihi olaydır,” dedi. Milli Görüş hareketini, “Bu hareket, her hangi bir hareket değildir. İnsanların fevkalade bunaldığı zulümler içinde yaşadığı bu bunalım dünyasından kurtularak, adil bir dünyanın kurulması hareketi” şeklinde tanımlayan Erbakan, tarihî süreç içerisinde zulüm ve adaletin hüküm sürdüğü dönemlerin kısa bir özetini verdi. “İslam dini rahmet dinidir. Peygamber Efendimiz de bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Yan, İslam dinin temeli rahmettir, kardeşliktir. İnsanlık olarak yeniden bu anlayışa ihtiyacımız var,” diyen Prof. Dr. Necmettin Erbakan İslam tarihinde fetihlerde bile düşmanlara merhamet ile yaklaşılıdığını üç örnekle aktardı. “Mekke’nin Fethi’nde Efendimiz kan dökmedi. Kapleri fethetti. Kendisine büyük iskenceler yapanları affetti ve sonunda Medine’deki 2 hücreli evine geri döndü. Kudüs’ün Hz. Ömer tarafından fethedilmesi ile, Hristiyanlar ve Yahdiler dinlerinde özgür bırakıldı ve bunları garanti altına aldı. Kimsenin kanını dökmedi. Yine aynı şekilde, Kudüs’ün Selahhatin Eyyubi döneminde fethedilmesidir. Herkes dininde serbest olacak dedi ve fetihten onra şehirde kimsenin kanının dökmedi.” Erbakan, kendisinin başbakan olduğu dönemlerdeki bazı tecrübelerini ve İslam birliğinin sağlanması yönündeki çalışmalarını da anlattığı toplantıda anılarından örnekler sundu. Dünyada korkunç br gelir dağılımı adaletsizliği olduğunu söyleyen Erbakan BM tarafından hazırlanan bir rapordan bu adaletsizlikilere ilişkin örnekler sundu ve ilaçsızlıktan, yoksulluk ve açlıktan ölenlerin sayılarının giderek artmasına rağmen, lüks tüketimin de aşırı seviyeye geldiğini söyledi ve bu adaletsizliğin dünyada barışı ikame edemeyeceğini, işgalleri, savaşları ve isyanları artıracağını söyledi. Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 17 haber ürkiye Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa İslam Toplumu Millî Görüş Genel Merkezi’ni ziyaret etti. Köln’de görev başlaması sebebiyle kendisini ziyaret eden IGMG heyetinin ziyaretine iade-i ziyarette bulunan Başkonsolos Mustafa Kemal Basa’yı IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan karşıladı. IGMG Genel Sekereteri Oğuz Üçüncü, İrşad Başkanı Ahmet Özden, Teşkilatlanma Başkanı Sami Ganioğlu, Gençlik Teşkilatı Başkanı Mesut Gülbahar ve Tanıtma Başkan Yardımcısı İlhan Bilgü’nün de hazır bulunduğu ziyarette, Başkonsolos Mustafa Kemal T Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, IGMG’yi ziyaret etti Basa sivil toplum kuruluşlarının yaptığı hizmetlerin önemine değindi. Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin sorunları ile, eğitim ve iş imkanları ve göçmenlerin toplumda karşılaştığı çeşitli ayırımcılık olaylarının da ele alındığı ziyarette, Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, gençlerin okuldaki başarılarında velilerin ilgisinin önemli bulunduğuna dikkat çekti. Bunun için, sivil toplum ku- ruluşlarının aileleri bilinçlendirmek için yaptığı çalışmaları daha da yoğunlaştırmasını istedi. IGMG’nin çalışmaları hakkında bilgilendirmede bulunan IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan da, hem ziyareti için, hem de, gerek konsolosluk hizmetlerinde ve gerekse vatandaşlarımızın problemleri ile ilgilenmesinde gösterdiği gayretten dolayı Başkonsolos Mustafa Kemal Basa’ya teşekkür etti. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG (İslam Toplumu Milli Görüş) Eğitim Başkanlığı’nın düzenlemiş olduğu Avrupa 4. Eğitim Şûrası çalışması Kerpen’de yapıldı. İlki 1996 yılında düzenlenen eğitim şûralarının ikincisi 2001 yılında, üçüncüsü 2005 yılında gerçekleştirilmişti. Her 5 yılda bir düzenlenmesi planlanan çalışmanın dördüncüsü ise Avrupa’nın değişik ülkelerinden eğitimcilerin katılımı ile Kerpen’de bulunan İslam Toplumu Milli Görüş Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. IGMG Eğitim Başkanı Mehmet Gedik; Eğitim Şûra çalışmalarının, Avrupa’daki vatandaşlarımızın gelişen zaman içinde eğitim ihtiyaçlarının tesbit edilmesine, teşkilat içi yapılan çalışmaların geliştirilmesine yardımcı olduğunu ve önümüzdeki 5 yılda yapılacak eğitim çalışmalarına ışık tutacağını vurguladı. Şûra çalışması başlamadan bir gün önce, Şûrada görüşülecek konuların komisyon başkanları, başkan yardımcıları ve sekreterleri ile bir toplantı yapılarak hazırlıklar tamamlandı. Avrupa 4. Eğitim Şûrası’na Mus’ab Özden’in okuduğu Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlandı. Şûra’nın önemi ile ilgili açılış konuşmasını IGMG Eğitim Başkanı Mehmet Gedik yaptı. Konuşmasında bu şûraların geniş perspektifli eğitim düşüncesini ortaya koyduğunu ve Avrupa’nın dört bir yanından eğitim ehli kişilerin biraraya gelmesiyle geneli I dosya Avrupa 4. Eğitim Şûrası Kerpen’de Yapıldı görme fırsatının bulunduğunu ifade eden Mehmet Gedik, İslamî kimliğin korunarak nasıl bir yeni nesil yetiştirmek gerektiğinin tesbit edilmesinin önemini de vurguladı ve katılımcılara teşekkür etti. Şûra’da katılımcıları selamlamak üzere söz alan IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan ise konuşmasında şunları söyledi: “İnsan ve toplumun dikkat etmesi gereken en önemli konulardan birisi eğitimdir. Bu nedenle, bugüne kadar IGMG olarak eğitim çalışmalarımızda en güzel ve kaliteli işleri ortaya koymaya çalıştık. Bu bağlamda Avrupa’da binlerce çocuğumuza, gencimize ve insanımıza eğitim hizmeti vermek için çalışmalar yapmaktayız. Geçen yılın eğitim çalışmaları rakamlarına baktığımızda, sadece Temel Eğitim kurslarımızda 107 bin öğrencimiz eğitimden geçti. Bugün Avrupa’nın dört bir yanından burada toplanarak yapılan bu işlere katkıda bulunacaksınız, hepinize teşekkür ederim. Teşkilatımız, bir çok işte olduğu gibi eğitim çalışmalarında da ilklerden birine imza atarak Avrupa Eğitim Şûralarını düzenlemektedir. Avrupa’da 4. neslimiz dünyaya gelmiş- tir. Şimdi geçmişte yaptıklarımızı gözönünde bulundurarak gelecekle ilgili planlarımızı tesbit etmeliyiz. Bu eğitim şûramızda da, bu çalışmayı yapacağız. Kıta Avrupasında 56 milyon müslüman yaşamakta ve Balkanlarla birlikte Batı Avrupa’da 10 binin üzerinde cami ve mescidler bulunmaktadır. Buna göre ihtiyaçlarımızı tesbit etmeliyiz. Maalesef, müslümanlara önyargılı yaklaşılan bir toplumda yaşıyoruz. İçinde yaşadığımız ülkelerin idarecileri haklarımızı vermek gibi bir sorumluluğu üzerlerine almak istememektedirler. Öyleyse biz haklarımızı kırmadan, dökmeden, incitmeden, anayasa ve yasaların elverdiği çerçevede, hukukî yollarla kendimiz almalıyız. Gelecek nesillerimiz bizim için önem arzediyor. Almanya’nın Anayasayı Koruma Örgütü tarafından hazırlanan 2008-2009 yılı raporunda teşkilatımızla ilgili bölümü gördüğümüzde şaşırmadık. Bu raporda suçumuzun, millî ve dinî kimliğe sahip, şahsiyetli bir müslüman tip ve toplum yetiştirmek olduğu yazıyor. Bunu bir suç olarak gösteriyorlar. Halbuki asıl suç, bunun tersini iddia etmektir. Yaptığımız iş ise toplumumuzun ve teşkilatımızın anayasal olarak haklara haiz doğal çalışmalarıdır. Biz insanlığın hayrına olan işleri bıkmadan, usanmadan yerine getirmeye devam edeceğiz. Biz, dinî ve sosyal faaliyetler yapan bir kuruluşuz ve tüm insanlığın hayırı için çalışmaktayız. Çalışmalarımızın merkezinde insan vardır. Bizim inancımızda tüm insanlık fıtratta kardeş, Kur’an’ın tabiri ile de tüm Müslümanlar kardeştir. Üstünlük ise ancak takva iledir. Hizmetlerimiz insan merkezli olduğu gibi, teşkilatımız da toplumun merkezindedir. Hiçbir zaman öteki, olmadık ve olmayacağız da. Eğitimli kişiler, toplumlar ve milletler iddia sahibidirler. Eğitimsizler ise geri kalmaya mahkumdurlar. Tüm çalışmalarımızda olduğu gibi eğitim çalışmalarımızda da önce insana yer ve değer verecek, sonra sevgi ve eğitim vereceğiz. Son yıllarda teşkilatımızın üzerindeki baskıları ve oynanmak istenen oyunları sizlerde izlemektesiniz. Bunun sebebi iddia sahibi olmamızdır. Her şeye rağmen biz, insanlara hikmet ve güzel öğütle yaklaşmaya devam edeceğiz. Üzerimize baskı ve önyargı ile gelenler teşkilatımızın yaptığı güzel hizmetleri görememektedir. 43 yıldır Avrupa’da bu güzel hizmetleri yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Herşeyimiz net ve bunu için de kendimizden eminiz. Üzerimizdeki baskılar ve önyargılar devam ederken, camilerimize üye sayımız 20 bin, Genel merkezimize üye sayımız 3.500 olarak artmış, IGMG Cenaze Fonumuza üye olan aile sayımız 70 bin olmuş, ana sınıflarımızın sayısı 200’ü bulmuş, 100 dolayında eğitim kurumlarımız açılmış, sadece Paskalya tatilinde 2.150 umreci gönderilmiş ve her alanda çalışmalarımız artarak devam etmiştir. Teşkilatımız bünyesinde 200 kadar özel olarak destek verdiğimiz üniversitelimiz vardır. Bu kardeşlerimiz geleceğin toplum önderleri olsun ve insanlığa ışık tutsun diye yetiştirilmektedir. İşte bu bağ- Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 19 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir lamda eğitim çalışmalarımız çok önemli ve önceliklidir. Çalışmanızın hayırlı olmasını diler, hepinize tekrar teşekkür ederim.” Avrupa’nın 11 ülkesinde faaliyet gösteren İslam Toplumu Milli Görüş’ün her bölgesinden çalışmaya eğitim sahasında uzman kişiler katılarak fikir ve görüşlerini ifade ettiler. Şûraya ayrıca, Almanya İslam Konseyi (İslam Rat) Genel Başkanı Ali Kızılkaya, Türkiye’den Ankara İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Dr. Nuh Savaş ve Avusturalya Melbourne İlim Koleji Müdürü ve Bölge Eğitim Başkanı Yusuf Kırca misafir olarak katıldılar. Avrupa 4. Eğitim Şûrası’nda birinci gün; İmam Hatip, Hatibe ve Eğitimcilerimiz Resmî Okullarda İslam Dindersleri Okullarımız Eğitim Müfredatlarımız ve Materyallerimiz İnsan Kaynaklarımız ve Kalifiye İnsan Yetiştirme Eğitim Sistemimiz, Örgün ve GMG Rhein Neckar Saar Bölgesi İdareciler ve üyeleri yıllık mutad toplantısını yoğun bir katılım ile gerçekleştirdi. Toplantının açılış Kur`an Kerimini 2010 yılı Avrupa ikincisi İsmail Melih Tuzlacı yaptı. Programa IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Tanıtma Başkanı Erkan Ergünün sunumu ile başlandı ve programın açılış konuşmasını IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit yaptı. IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit yapmış olduğu konuşmada; “Bölgeye bağlı şubelerin yapmış oldukları çalışma ve hizmetlerden dolayı tüm yöneticileri ve üyeleri tebrik ederek, sunmuş olduğumuz hizmetlerden daha fazla insana ulaşmak için gayret etmeleri gerektiğini vurguladı. Almanya`da son dönemlerde I sayfa 20 Yaygın Eğitim Çalışmaları Eğitim Kurumlarımız Eğitim Çalışmalarımızın Tanıtımı ve Derneklerle Desteklenmesi Entegrasyon Çalışmalarımız Eğitim Sistemimizde Anasınıflarımız Gençlik Eğitim Çalışmalarımız olmak üzere 11 alanda, komisyon çalışması yapıldı. İkinci gün Komisyon Başkanları tarafından okunan nihaî raporların takdim edilmesinden sonra, katılımcıların tümünden teklifler alındı. Katılımcıların katkılarıyla ortaya çıkan nihaî raporlardaki bilgiler, Eğitim Şûrası sonrasında yapılacak eğitim çalışmaları için temel teşkil edecek. Çalışma sonunda çıkan kararlar her yıl en az bir defa olmak üzere, komisyon üyelerinin tekrar biraraya gelerek geçmiş ve gelecek bağlamında gözden geçirilerek genel değerlendirmeye tabi tutulacak. IGMG Eğitim Başkanı Mehmet Gedik Şûra kapanış konuşmasında bir değerlendirime yaptı. Gedik şunları söyledi: “Yaklaşık üç günlük bir çalışma neticesinde Şûra’mızı sözlü olarak tamamlamış olduk. Genel Merkez eğitim komisyonumuzda hizmet veren arkadaşlarıma, komisyon başkanları, başkan yardımcıları, sekreterlere ve bütün katılımcılara çok teşekkür ediyorum. Şûra’da görüşülen yüzlerce konudan istifade edeceğiz. Şûra çalışmamızın burada bitmediğini hatırlatmak isterim. Bir dahaki Şûra’ya kadar komiyonlara özel çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Burada gelen her teklif yapılacak çalışmalarımız için bir ışık konumundadır. Yapılması gereken çalışmaları da yine birlikte yapacağız. Yıllar önce çocuklarımız camilerde okurken ellerine verecek hiç bir mataryelimiz yoktu. Bu çalışmalarla bir çok şey yavaş yavaş ortaya çıkarıldı. 2005 şûrasından sonra ana sınıfı eğitim sistemi açıldı. Ana sınıf müfredatı çıktı. 2005 şûrasından sonra teşkilat içi ortak eğitim dilimizin Türkçe olması gerektiği kararını verdik. Bizim temel eğitim müfredatlarına özellikle Türkçe dersi koymamız, sıradan bir konu değildir. Türkçe dili, yeni Hayat nesillerimize unutturulmaması gereken bir dil haline gelmelidir. Önemli olan eksikliklerimizi tespit etmek ve giderebilmesi için bütün gayretimizi sarfetmektir. Çalışmalarımızda Genel Merkez, bölgelerimiz, şubelerimiz ve velilerimiz olarak herkes üzerine düşen görevini bilmeli ve yerine getirmelidir. Teşkilat olarak yaptığımız çalışmaların dışında, diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yapmamız gerekenler ve devletin yapması gereken çalışmalar da var. Bunlarında takipçisi olacağız. Görüşmelerimizi burada noktalayacağız, ancak komiyon çalışmalarımız devam edecek. Hepinize katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim.” Belçika Bölge Eğitim Başkanı Abdulhalim İnam’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ile Avrupa 4. Eğitim Şûrası sona ermiş oldu. Avrupa 4. Eğitim Şûrası görüşmeleri ve nihaî raporları gerekli düzenlemelerden sonra eğitimciler, eğitim kurumları ve teşkilatlar tarafından değerlendirilmek üzere kitap olarak yayınlanacak. Farklılıklarından Dolayı İnsanlar Ötekileştirilemez gündeme gelen ve müslümanları ötekileştirme ve toplumun bir parçası gibi görmeme, farklılıklarından dolayı dışlama gibi düşünce ve yaklaşımların doğru olmadığını bu sakat anlayışın demokrasiye uymadığını belirterek, anayasanın ve yasaların vermiş olduğu hakların hiç kimse tarafından keyfi olarak ihlal edilemeyeceğini, bu bağlamda Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 müslümanların bu ülkenin hukukuna bağlı olarak her türlü vatandaşlık görevlerini yerine getirdiğini hatırlatan, Bölge Başkanı temennimiz ve talebimiz hukukun üstünlüğüne ve eşitlik ilkelerine bağlı kalınarak ayrımcılık ve ötekileştirme olmadan bir takım sorunların çözümlenmesidir” dedi. Misafir konuşmacı olarak programa katılan IGMG GMYK ve Avrupa Fıkıh Konseyi üyesi Mustafa Mullaoğlu`nun yapmış olduğu konuşmada müslümanın vermiş olduğu sözlerden bahsederek, ilk sözü yaratılmadan önce Allah`a veren kimseler olarak hem dünya hem de Ahiret saadetini kazanmamız için daha fazla çalışmamız gerektiğini ve bütün insanlığa faydalı işler yapmamız gerektiğini söyledi. Bölgede yapılan çalışmalardan sinevizyon eşliğinde kesitler sunu- larak, bu faaliyetleri ortaya koyan herkese teşekkür edildi. Programın son konuşmacısı olarak kürsüye gelen IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilatlanma Başkanı Sami Ganioğlu, Milli Görüş Tekilatları olarak insanlara hizmeti şiar edinmiş bir kuruluş olarak bu çalışmaları samimi ve gayretli bir şekilde yürüttüğünüzden dolayı başta Bölge Başkanımız Yaşar Cimşit bey ve ekibine ayrıca cemiyetlerde bu hizmetleri fahri olarak yürüten tüm idarecilerimize teşekkür eder, teşkilatın birlik ve bütünlüğüne vurgu yaparak eylemde ve söylemde birlik olması için yapımızın ve faaliyetlerimizin bütünlüğü çok önemli olduğunu belirtti. Toplantının son bölümünde dilek ve temenniler alınarak, kapanış duası ile program sona erdi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Ramazan BAŞLIK İnsanlığa Faydalı Bir Nesil Kim olduğumuzu önce kendimiz bilmedikçe, mahallemizdeki komşularımız bize yeterince güvenmedikçe, kurduğumuz sivil toplum kuruluşları bulundukları yerde toplumun merkezi olmadıkça, gelişen ilim ve teknolojide yeterince yerimizi almadıkça, yaşadığımız ülkelerin bir ferdi olarak refah ve kalkınmada katkımız olmadıkça, kendimizi doğru tanıtma çabamız bulunmadıkça bırakın insanlığa faydalı olmayı, kendimize bile zor faydamız olacaktır. uhakkak ki, müslümanlar olarak, Avrupa’ya gelişimizin yarım asra yakın tarihine dönüp bakarak bir değerlendirme yapmamız, geleceğimizin şekillenmesine faydalı olacaktır. M Bu bakışı her yönüyle, akademik seviyede ve tarih ilmi çerçevesinde yapmak gerekir. Ama maalesef toplum olarak bunu yeterince yapabildiğimiz söylenemez. Aradan geçen bunca zamanı onar yıllık periyodlara bölerek değerlendirdiğimizde kısaca genel manada şöyle bir manzara çıkacaktır. İlk 10 yılda; kimsenin sahip çıkmadığı, kendi ayakları üzerinde durmanın mücadelesini vermeye çalışan, suya zorla itilmiş yüzme bilmeyen biri gibi, ilk defa tanıştığı Avrupa hayatına ne olduğunu anlayamadan alışmaya çalışan bir toplum. İkinci 10 yılda; yine kendi içlerinden çıkan, aklı selim düşünen ve insanlara kim olduğunu, nereden geldiğini, nasıl bir inancı ve kültürü olduğunu hatırlatmak için cemaat olmalarını telkin eden kişilerin gayreti ile, bunun şartlarını oluşturmaya çalışan bir toplum. Üçüncü 10 yılda; sadece işçi olmadıkları, kendi inanç ve kültürlerine göre kimlik ve kişilik sahibi olarak nesillerini yetiştirmek isteyen, ihtiyaç sahibi oldukları anlaşılan bir toplum. Bu aşamaya kadar insanımızın yaptığı haklı yürüyüşte, içinde yaşadığı ülkeler tarafından destek olunmasa da aksi bir tepki ile karşılaşmayan bir toplum olduğu görülmektedir. Dördüncü 10 yılda; sivil toplum kurumlarını gerektiği gibi oluşturan, girişimci iş adamlarını yetiştiren, çocuklarının eğitimine önem vererek okumaları için teşvik ve destekte bulunan, siyasi ve ekonomik sahada söz sahibi olmaya başlayan, Avrupa’da kalıcılı olduğunu anlayan ve geleceğe yönelik çalışmalarını buna göre yapmaya başlayan bir toplum. Bu anlayıştan sonra insanımız ciddi manada zorluklarla, yasaklarla, dışlanmayla karşı karşıya kalmaya başlamıştır. Bir de global olarak müslümanların dünya insanlığına yanlış tanıtılma propagandaları ve adeta dünyadaki bütün kötülüklerin suçlusu gibi gösterilmeye çalışılmasının ardından bu zorluklar daha ileri seviyelere gelmiş, bir çok hakları kısıtlanmış, önüne engeller konmaya başlanmıştır. İçinde bulunduğumuz beşinci 10 yılda ise henüz yerine oturmamış bir kişiliği olan, ne kendi insanı tarafından, ne de içinde yaşadığı insanlar ve ülkeler tarafından, hakkında nasıl bir yol izlenmesinin çerçevesi çizilmemiş olan bir toplum olduğumuz görülmektedir. Örneğin, eğitim görmek için canla başla çalışan ve büyük bir performans ortaya koyan çocuklarımızın gittiği okullarda kazanmış oldukları başarılar görülmesine rağmen, çeşitli bahanelerle engellerle karşılaştıkları görülmektedir. Yine, yeni nesillerimiz burada doğmasına ve yaşadığı ülkeyi kendi ülkesi olarak görmesine, ülkesi için faydalı olmaya çalışmasına rağmen halen bir yabancı olarak görülmektedir. Siyasi arenada dahi toplumumuzun bir oy potansiyeli olduğu görülmekte, kendisini dışlayan, bir türlü [email protected] benimsemeyen siyasilerce dahi oy zamanı kapısına gelindiği ve sırtı sıvazlandığı diğer zamanlarda ise öteki olarak görüldüğü görülmektedir. Örnekleri çoğaltmak ve toplumumuzun artarak devam eden problemlerini bir çok yönleriyle anlatmak mümkündür. Ama maalesef kısa süre içinde toplumumuzun isteklerinin anlaşılabileceği ve çözümler aranacağı görülmemektedir. Halbuki inancımız bize; “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır!” hadisi gereği, insanlara faydalı nesiller yetiştirmemizi emretmektedir. Bu noktada dışarıdan gelen destek veya engellemeleri kendimize mazaret olarak gösterip, bir kenara çekilmek bizim işimiz değildir. İnsanlara faydalı bir nesil yetiştirmek, bu düşünce ve davranışta çalışma yapmak vazifemiz olmalıdır. Aynı amaç uğruna yaşayan yüce Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke’de karşılaştığı engelleri hepimiz bilmekteyiz. İftira, işkence, boykot, baskı ve zulümle karşı karşıya kalan Peygamberimizin bunlara mukabil davranış tarzı alenen ortadadır. İnsanlara saygı ve sevgi, daima tatlı söz ve güler yüz, yılmadan usanmadan hikmetle hakkı anlatma, kendisine yapılan işkencelere rağmen hidayetleri için dua, asla doğruluktan ayrılmama, en azılı düşmanlarının bile güvenini kazanarak Muhammed-ül Emin olma... Öyle ki, hicretin başlamasında kendisini öldürmeye gelenlerin, yine kendisine emanet ettikleri eşyaları teslim etmek için Hz. Ali’ye tenbihatta bulunması nadide bir örnektir. Netice, herşeye rağmen insanlığa faydalı bir toplum olma yolunda ilerleme ve başarı... Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 13 sayfa 21 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Bunu sağlayan düşünce nedir? Bir çoğunun okuma yazma dahi bilmediği, her türlü haksızlık ve zulmün yapıldığı, güçlü olanın güçsüz olanı ezdiği, insanların bir mal gibi alınıp satıldığı, kadının değerinin olmadığı, kız çocuklarının diri diri toprağa gömülerek öldürüldüğü, kısacası akla gelebilecek her türlü kötülüğün yapıldığı bir toplumun içinden çıkan ve bir anda insanlığa faydalı olmak için aralarında yarış yapar hale gelen bu insanların kısa dönemde değişimine neden olan nedir? Tarih bize göstermektedir ki; onların bu gelişiminin ve anlayış değişikliğinin yegane sebebi Allah’ın emir ve yasaklarını aklen, fikren ve kalben anlamış, kabul etmiş, uygulamaya koymuş olmalarıdır. Erkam b. Erkam’ın evinde başlayan eğitim süreci 13 yıl aralıksız sürmüştür. Ashab, gelen ayetleri onar onar ezberlemiş, kalbine yerleştirmiş, hayatına uygulamaya başlamış ve böylece davranışları da kendiliğinden değişmiştir. Kısa bir süre öncesinde insanlara karşı yanlış davranış ve tutum içinde olan bu insanların bir anda nasıl insanlara faydalı bir fert olduğu görülmüştür. Üzerinden deve pislikleri boşaltılan, türlü hakaretlere maruz kalan, hakkı tebliğ için gitiği yerden lmanya’nın Frankfurt şehrinde yaşayan Çelik ailesi, Köln’de inşaasına devam edilen Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Merkez Camii’ne 3500 Euro bağışta bulundu. Baba Cuma Çelik ile Frankfurt’ta marketler zinciri olan 3 hayırsever işadamı oğulları Yunus, Veli ve Mehmet Çelik caminin yapımına bir nebze destek olsun diye Köln’e gelerek, DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan’a bağışı teslim ettiler. Baba Cuma Çelik, Frankfurt DİTİB Merkez Camii’nde Cuma namazı öncesi yapılan vaazda işadamı oğlu Yusuf’un böyle bir eserin Almanya’da yapılacak olmasından etkilendiğini ve duygulandığını söyledi. Baba Çelik, “Eve gelen oğlunun ben Köln’e gidiyorum. Kendisine neden gidiyorsun diye sordum. Ben Köln’deki Merkez Camii’ni ziyaret edeceğim, A sayfa 22 taşlanarak ayrılan, Cebrail (a.s.)’ın bile dayanamayarak isterse toprağın altını üstüne getirebileceği teklifine rağmen Peygamberimiz, insanlara beddua değil, dua etmiş ve ıslah olmalarını dilemiştir. Hudeybiye anlaşmasına kadar tanınmayan müslümanların bu güzel hasletleri Hudeybiye anlaşmasından sonra özellikle ilk muhatapları olan Mekke’liler tarafından çok daha iyi görülmeye başlanmıştır. Çünkü anlaşmaya kadar akrabaları olan Mekkeliler Medine’de hayatlarına devam eden, akrabaları olan müslümanları uzun süre yakından gözlemleme imkanı bulamamışlardır. Çok uzun sürmeyen anlaşma sürecinde müslümanların güzel ahlâk, doğru söz, adaletli davranış, haksızlıkların karşısında durma, artan eğitim seviyeleri, insanlığa faydalı olmaya çalışma, güvenilirlik gibi güzel hasletleri ile tanışmışlardır. Bundan dolayıdır ki, Mekke’nin fethi kan dökülmeden olmuş ve Mekkeliler Peygamberimizin affına mazhar olmuşlardır. Peygamberimiz ve arkadaşlarının yaşadıkları bu olaylar bize içinde yaşadığımız ortamı en güzel şekilde tahlil imkanı veriyor. Madem ki, yaşadığımız toplumda yeterince anlaşılamıyoruz, oturup “bizi ne zaman anlayacaklar” demek yapılabilecek en büyük yanlış olacaktır. Şimdi Avrupa’da yaşayan bizler ve yeni nesillerimiz kendimizi tanıtmanın yolunu kendimizi değiştirerek ortaya koyabilmeliyiz. Bunun ilk aşaması eğitimdir. Tanıştığımız bir çok insanımızın eğitim seviyesini artırmak için teşvikte bulunduğumuzda ilk karşılaştığımız tepki; “bizden geçti artık” olmaktadır. Halbuki, Hz. Ebubekir, Hz.Ömer, Hz. Hamza gibi sahabeden önemli insanların müslüman olduklarında 40 yaşlarında oldukları unutulmamalıdır. Hele ki, Peygamberimizin 40 yaşında peygamber olmasının bize verdiği bir mesaj olması gerekir. Hiç bir şey için geç değildir. Nesillerimizi eğitimin iki aşamasında başarılı yetiştirmek için gayret göstermeliyiz. Bütün bu düşünce ve davranış tarzını kazanabilecekleri Kur’an ve sünnet bilgilerinin öğretimi ve eğitimi. Müslüman toplum üzerindeki önyargıları giderebilecek yapıda kabul edilirliğini sağlayacak, haklı yapısını anlatabilecek, kariyer sahibi fert olmasına yardımcı olacak seviyede okul eğitimi. Bu ikisi bütünlenmedikçe Avrupa bizi yeterince tanımayacaktır. Hayat Kim olduğumuzu önce kendimiz bilmedikçe, mahallemizdeki komşularımız bize yeterince güvenmedikçe, kurduğumuz sivil toplum kuruluşları bulundukları yerde toplumun merkezi olmadıkça, gelişen ilim ve teknolojide yeterince yerimizi almadıkça, yaşadığımız ülkelerin bir ferdi olarak refah ve kalkınmada katkımız olmadıkça, kendimizi doğru tanıtma çabamız bulunmadıkça bırakın insanlığa faydalı olmayı, kendimize bile zor faydamız olacaktır. Öyleyse hemen harekete geçmeli ve bir yerden başlamalıyız. Bence başlanacak ilk yer, bizim gibi düşünen ve hikmetle, güzel öğütle, en güzel şekilde bunun mücadelesini veren insanlarla beraber olmaktır. Çözümde yer alarak problemin bir parçası olmaktan kurtulmaktır. Ancak böylece Allah’ın emrettiği gibi aramızda ve toplumda iyiliklerin yayılması, kötülüklerin ve çirkin hareketlerin engellenmesini sağlayabilir, insanlığa faydalı çalışmalar yaparak insanların en hayırlısı konumuna gelebiliriz. Böylece yeni nesillerimizin bu doğrultuda yetişmesine yardımcı olabiliriz. Bu uğurda istek, heyecan, ideal, eğitim ve çabamızın artmasını Cenab-ı Allah’tan dilerim. Çelik Ailesi’nden Örnek Yardım katkıda bulunacağım dedikten sonra bütün aile fertleriyle biz de gelmiş olduk. İyiki geldik. Camimizi yerinde gördük. Ben de buradan bütün hayırsever kardeşlerimin camiye yardım yapıp biran önce bitirmelerini talep ediyorum. Vefat eden oğlum Cuma adına da bir hayırda bulunma fırsatımız oldu. Ben DİTİB Genel Başkanı Arslan ve bütün DİTİB çalışanla- Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 rına teşekkür ediyor. Bu caminin bir an önce tamamlanması için Cenab-ı Allah’a dua ediyorum” dedi. Çelik ailesine yardımlarından dolayı teşekkür eden Arslan, “Yardımlarınızdan ötürü müteşekkiriz. Köln’de inşa edilecek DİTİB Merkez Camii için Fankfurt’tan benim de bir katkım olsun diye buraya gelmeniz ve katkıda bulunmanız beni duygulandırdı. Fakat bu cami sadece Köln’deki Müslümanların değil Almanya’da yaşayan Müslümanları temsil edecek bir eser olacak. Sizin gibi duyarlı ali-canap insanlarımız, iş adamlarımız yardımları ile DİTİB Merkez Camii ve Kompleksi’ni tamamlayacağız” dedi. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ATiB Kurultay Şöleninde Binler Bir Oldu TİB’in 19. Kurultay Şöleninde, her yaştan binlerce Batı Avrupa Türkü biraraya gelirken, Türk/Müslüman sivil kitle kuruluşlarının temsilcileri de, meselelerimizin çözümünde birlik mesajları verdiler. Dortmund’a 1 Mayıs günü ATİB’in Kurultay Şölenine katılmak üzere Avrupa’nın değişik ülkelerinden otobüsler veya kendi arabalarıyla gelen Avrupalı Türkler, hem çok az gördükleri dost ve tanıdıklarla hasret giderdiler, hem ses sanatçılarını dinleyerek eğlendiler, hem de Türk toplumunun öncüleri tarafından dile getirilen meselelerimizi dinlediler. Her iki senede bir yapılan genel yönetim kurulu seçimlerinden takriben bir ay sonra bir şölen havasında gerçekleştirilen kurultaylar, siyaset, işdünyası, ilim ve kültür dünyasından temsilcileri buluşturuyor. Her kurultayın, son gelişmeler ışığında bir baş sloganı olur. Bu seferki kurultayda, “Biz buraya vatan dedik, siz de artık vatandaş deyin” sloganı seçilmişti. Bu slogan, Alman pasaportu taşımalarına ve birçoğunun burada doğup büyümesine rağmen, hala eşit vatandaş muamelesi görmemesine dikkat çekiyordu. Essen Başkonsolosu Hakan Akbu- A lut, NRW Meclis Başkanı Bayan Regina van Dinther, ZMD Başkanı Ayyub Köhler, Almanya İslam Konseyi (Islamrat) Başkanı Ali Kızılkaya, IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, Avrupa Türk Caferiler Genel Başkanı Mehmet Irmak, DİTİB Temsilcisi Işık Uğurlu, IRH Başkanı Ramazan Kuruyüz ve daha birçok kuruluş temsilcisi kurultaya iştirak etti. Önce Kur`an-ı Kerim ardından Türk ve Alman İstiklal Marşları okunarak başlayan kurultay, misafirlerin selamlanması ve protokolün takdimiyle devam etti. Kurultay konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilen ATİB Genel Başkanı Selahattin Saygın, ağırlıklı olarak Batı Avrupa Türklerinin karşı karşıya oldukları ve bir türlü çözülemeyen meselelerini dile getirdi. Genel Başkan Selahattin Saygın, özellikle ayrımcılık, uyum ve İslam karşıtlığı gibi konulara ağırlık verdiği 5 Nisan Pazar IGMG Stadtlenndorf Şubesi'nde Hz. Peygamber (s.a.v)'i anma ve Kut- Ana Sınıfı'nın ilahi sunumu ve de şilu Doğum Programı Öğrenci velile- irlerle devam eden programda daha rinin katılımıyla gerçekleşti. sonra 'Peygamber'e Mektup YazıyoIGMG Hessen Kuzey Kadınlar rum' yarışmasında birinci olanlar Teşkilatı Başkanı Handan Yazıcı açıklandı. Birinci olan öğrenciler açılış konuşmasında İslam`da dini eğitimin önemi ve bu konuda Hz. Muhammed 'in model olması gerektiği konusunda velileri bilgilendirdi. İlahi eşliğinde salona giren öğrenciler, öğrendikleri Hadis-i Şerifleri ve de günlük hayatta uyguladıkları sünnetleri anlattılar. Ardından 2 konuşmasında özetle şöyle dedi: “Göç ettiğimiz ülkeleri kendimize yeni vatan edinmemiz ve o ülkenin pasaportunu taşımamız, sanki hiçbir mana ifade etmiyor ve bize karşı olan önyargılarda da bir azalma olmuyor gibi bir hisse kapıldığımızdan olsa gerek, meramımızı bu kurultayımızda, “Biz vatan dedik, siz de artık vatandaş deyin” şeklinde sloganlaştırmaya karar verdik. Toplam sayıları 4-4,5 milyon civarında tahmin edilen Almanya Müslümanlarına aradan geçen 50 yıla rağmen, dini cemaat hakkı verilmiyor veya bu statüde resmen tanınmıyorsa, bunun için ileri sürülen her türlü gerekçe, biz müslüman azınlığı tatminden uzak biz izah tarzıdır ve Nasreddin Hoca’nın meşhur fıkrasında olduğu gibi, ipe un sermekten başka birşey değildir. Türkler Almanca öğrenmediklerinden uyum sağlayamıyorlar diyenleri insafa ve gerçekleri görmeğe davet ediyoruz. Son yıllarda Alman medyasında, “Akademisyen Türkler Almanya’yı terk ediyor” türünden haberleri okuyanlar acaba ne düşünüyorlar? Camilerinizi arka bahçelerden merkezi yerlere, gözönüne taşıyın denildi. Biz de bu teklifi memnuniyetle kabul ederek ibadethanelerimize mimari bir özellik de kazandırarak merkezi yerlere taşımaya başladık. Bu sefer de, caminin mimarisi, minarenin uzunluğu göze batmaya başladı ve sadece tek sermayesi cami karşıtlığı olan siyasi partiler türedi.” Kuruluş temsilcileri, Essen Başkonsolosu ve NRW Meclis Başkanı’nın selamlama konuşmalarından sonra ATİB Kurucu Genel Başkanı M. Serdar Çelebi, Avrupa ve Türkiye’deki son gelişmeleri yorumlayan bir konuşma yaptı. Daha sonra kurultayın eğlence bölümünde Tiyatro ve Sinema Sanatçısı Ahmet Yenilmez davudi sesiyle şiirler okudu, her sanatçıyı ayrı bir takdimle sahneye davet etti. Ozan Yusuf Polatoğlu, Ozan Fedai, Ahmet Baydaroğlu ve Uğur Işılak’tan birbirinden güzel eserler dinleyen salondaki binlerce kişi gecenin ilerleyen saatlerine kadar salondan ayrılmayarak gurbette vatan hasreti giderdiler. Stadtallendorf’ta Kutlu Doğum Programı mp3`lerini hocalarından alırken, şiirlerini velilere okuduklarında duygusal anlar yaşandı. Diğer öğrencilere kitap hediye edildi ve bütün öğrenciler annelerine Kutlu Doğum'un simgesi olan kırmızı güller armağan ettiler. Hep birlikte okunan kapanış Kur'an-ı Kerim ile birlikte bu anlamlı gün sona erdi. Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 23 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG Hessen Üniversitelilerinden Örnek Faaliyet Meslek ve Yüksek Öğrenim Danışma Günü GMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Biriminin tertip etmiş olduğu “Meslek ve Yüksek Öğrenim Danışma Günü” programı büyük bir ilgi ile Giessen Kongresshalle’nin Sergi Salonunda gerçekleştirildi. Danışma Gününde çeşitli meslek dalları ve Üniversite bölümü hakkında bilgi verildi. 41 akademisyen, üniversite okuyan ve meslek egitimi bitirmiş, konusunda uzman kişiler tarafından otuzun üzerinde bölüm hakkında bilgi sunulmuş oldu. Ziyaretcilere Almanya’daki bütün Yüksek Öğrenim bölümleri ve Meslek dalları hakkında ki- I tab ve broşürlerler takdim edildi. Meslek ve Yüksek Öğrenim Danışma Günü’ne IGMG Genel Başkan Yrd. Ahmet Özden, IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş, Prof. Dr. Ahmet Önkal (Selçuk Üniv. İlahiyat Fak. Dekanı) ve Doç. Dr. Fatih Çollak (Marmara Üniv. İlahiyat) katılarak onur vermişlerdir. HH Yardım Teşkilatı Fas’ın Marakeş bölgesinde başlatmış olduğu “Tekerlekli Sandalya Proje”sini tamamladı. Bu proje kapsamında toplam 350 yürüme özürlü insana hem tekerlekli sandalye, hem de başka tıbbi malzemelerle yardım etti. Bir yıllık ön çalışma neticesi gerçekleşen bu projede Avrupa’dan 3 konteyner dolusu ihtiyaç malzemesi gönderildi. İlk 50 bedensel özürlü için tekerlekli sandalye teslimiyeti bir salon programında gerçekleşti. Düzenlenen resmi toplantıya yerel makamlardan görevliler iştirak etti. Yetkililer yapmış oldukları konuşmalarında Uluslararası İnsani Yardım Teşkilatı IHH’ya vermiş oldukları hizmetten dolayı teşekkürlerini ifade ettiler. IHH Fas’taki “Tekerlekli Sandalye Proje”sini Tamamladı I sayfa 24 IHH adına bir konuşma yapan IHH Hollanda Genel Sekreteri Selami Yüksel proje hakkında bilgi verdi ve bu tür projelerin genişletirerek devam edeceğini dile getirdi. Malzemelerin dağıtımı ise ihtiyaç sahiplerinin tespitinden son- Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 “Hedefimiz, Hessen’de yaşayan müslüman öğrencilere bir nebze yön göstermektir” diyen IGMG Hessen Bölgesi GT Üniversiteliler Komisyonu, bu gibi çalışmaların, bilhassa Üniversite ve Lise öğrencilerine yönelik daha sık ve düzenli bir şekilde yapılacağını kaydetti. Büyük ilgiden memnun kalan Üniversiteliler komisyonu ra, onların oturdukları il ve köylere bizzat giderek ev ziyaretleriyle gerçekleşti. Yapınlar yardımlarla nice yataklık insana hareket etme imkanı sağlandı. Yatağa mahkum bedensel özürlü insanlar IHH’nın bu projesi sayesinde sosyal hayata katılmakla, ona “Merhaba” dediler. Bu projeyle sırf bedensel da bu vesile ile oluşturmuş oldukları konseptlerini sunmuş oldu. Programın sonunda IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Başkanı A. Polat katkılarından dolayı bütün katılımcılara ve bu imkanı sağlayan IGMG Hessen Bölge Yürütme Kuruluna teşekkür etti. özürlü insanların değil, aynı zamanda onların aile fertlerinin de yükü hafiflemiş oldu. Zira maddi sıkıntılar sebebiyle tekerlekli sandalyeye sahip olamayan bu özürlüler, aile fertlerinin onları sırtlarında taşımalarına muhtaç idiler. Yardım malzemelerinin bir kısmı ise, bölgede bulunan hastahaneye bağışlandı. IHH ekibi ayrıca “Darul Etfal” yetimhanesini ziyaret etti. 450 yetimi barındıran bu yetimhanedeki çocuklara IHH ekibi hediyeler dağıttı ve projelerin devam edeceğini duyurdu. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG Hessen’de “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v)” Programı slam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafýndan artık geleneksel olarak organize edilen “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” programý Giessen`de bulunan Kongresshalle Salonu`nda kalabalık bir izleyici topluluðunun katýlýmý ile yapýldý. Program açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþladý. Programýn açýlýþ Kur`an-ý Kerimini 22. Avrupa Kur`an Okuma Yarýþmasý Küçükler Üçüncüsü Emre Değer okudu. Emre Değer`in açılış Kur`an-ı Keriminden sonra IRH (Hessen İslam Toplumu) Başkanı Ramazan Kuruyüz bir selamlama konuşması yaptı. Daha sonra programýn akýþý hakkýnda IGMG Hessen Bölge Ý İcra Üyesi ve Program Sunucusu Habib Yazıcı tarafýndan izleyicilere bilgilendirme yapýldý. Bil gi len dir me den sonra IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ bir hoþgeldiniz ve selamlama konuþmasý yaptý. Ateþ konuþmasýnda son günlerdeki olaylarýn ýþýðýnda, yapýlan bu programýn önemine deðindi. Hz. Muhammed`in Ýslam Peygamberi olmak ile birlikte tüm insanlýða gönderildiðini hatýrlatan Ateþ; salondaki yoðun ilginin de bunu gösterdiðini söyledi. IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ`in konuþmasýndan sonra programýn misafir Karilerinden Mehmet Bilgin güzel bir Kur`an ziyafeti sundu Mehmet Bilgin`in Kur`an ziyafetinden sonra IGMG Genel Baþkan Yardýmcýsý ve Ýrþad Baþkaný Ahmet Özden günün önemine uygun nefis bir konuþma yaptý. Özden; konuþmasýnda Hz. Muhammed (s.a.v)`e duyulan sevgiyi tarihten ve günümüzden örneklerle anlattý. IGMG olarak Hz. Muhammed (s.a.v)`e du- yulan sevginin her ortamda ve her çalýþmada ortaya konulmasýnýn baþ görevleri olduðunu belirtti. Her konuþmadan sonra salonda bulunanlar Salavat-ý Þerifeler getirerek programa ayrý bir renk kattýlar. IGMG Ýrþad Baþkaný Ahmet Özden`in konuþmasýndan sonra programa aksam namazı için bir mola verildi. Programa akþam namazý için verilen moladan sonra programa katılan misafirlere IGMG Hessen Bölgesinin bir sürprizi oldu. Bu sürpriz misafirlerin bilet numaralarına göre yapılan çekiliş ile Umre Ziyareti hediyesi idi. Katılan misafirlerin bilet numaraları arasında yapılan çekilişle Aschaffenburg`dan Şilen ailesine bir adet Umre Ziyareti çıktı. Bu çekilişi yine 22. Avrupa Kur`an-ı Kerim Yarışmasında Küçüklerde Üçüncü olan Emre Değer yaptı. Şilen Ailesine umre ziyareti hediyesini IGMG Hessen Bölgesi Hac ve Umre Sorumlusu Ömer Kafa takdim etti. Yine IGMG Hessen Bölgesi; 22. Avrupa Kur`an-ı Kerim Yarışmasında Küçüklerde Üçüncü olan Emre Değer`e de Umre Hediyesini burada açıkladı. Programýn Türkiye`den misafir hatibi Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Önkal konuþmasýný yapmak için sahneye geldiðinde salonda bulunanlarda bir hare- ketlenme yaþandý. Kendine has hoş üslubu ile konuþmasýna baþlayan Prof. Dr. Ahmet Önkal; Almanya`da Efendimizin anıldığı bu tür programları gördüğünde çok sevindiğini ve Efendimizin Alemlere Rahmet olarak gönderilmesinin hikmetini bir kere daha buralarda görme fırsatını bulduklarını belirtti. Yaklaþýk 1 saat süren konuþmasýnda Prof. Dr. Ahmet Önkal Efendimiz eksenli nefis bir konuşma yaptı. Prof. Dr. Ahmet Önkal`ın konuşmasından sonra sahneye Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak Hocaefendi geldi. Türkiye`de Kur`an tilaveti noktasında otorite olan Fatih Çollak Hocaefendi Kur`an tilaveti sunumunu yaptığında salonda adeta çıt çıkmadı. Zaman zaman tekbirlerle kesilen okuyuşun sonunda yine Fatih Çollak hocaefendi okuduğu ayetlerin türkçe meallerini de salonda bulunan izleyicilerle paylaştı. Yine son olarak Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak hocaefendi yaptığı güzel dua ile program nihayete erdi. Programý izlemek için gelenlere IGMG Hessen Bölgesi tarafýndan bir sürpriz yapýldý. Sakal-ý Þerif ziyareti yaptýrýlacaðý duyuruldu. Program sonunda Sakal-ý Þerif Ziyereti yapýldý ve salonda bulunanlara IGMG Hessen Bölgesi tarafýndan Efendimiz (s.a.v)`i temsilen gül ikramýnda bulunuldu. IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilati Üniversiteliler Birimi açtığı standlarla gençlere mesleki eğitim hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 25 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanlığı, Nürnberg`de ‘Aileler Günü ve Bahar Şenliği’ adı altında kapsamlı bir program gerçekleştirdi. İki gün boyunca süren programa IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve Teftiş Başkanı Mehmet Şenel ve Yardımcısı Zeki Toprak Beyler, IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Bilal Demiroğlu, TC. Nürnberg Başkonsolosluğundan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Dr.Kemal Ramoğlu Bey ve Hatip olarak Türkiyeden Prof. Dr. Mustafa AĞIRMAN Hoca, Bölge Teşkilat Başkanları ve çok sayıda vatandaş katıldı. Genç hafızların Kur`an-ı Kerim okumasıyla başlayan şenliklerde Türkiyeden Çocukların sevgili abileri Burak Sezen ve Arkadaşları Hacivat ve Karagöz, çocukları eğlendirir gibi eğitirken, IGMG. Nürnberg Merkez Camii İlahi Grubu Grup Şaheser davetlilere bol bol ilahi ziyafeti verdi. Gençlerin Ahmet Turan Bilir abisi davetlilere Halk Müziğinden Türkü Ziyafeti verdi. IGMG Kuzey Bavyera Bölge Kadınlar Teşkilatı Başkan Vekili ve Eğitim Başkanı Sümeyra Sağıkan ise Hanımlar Sohbet bölümünde Hanım katılımcılara seminer verdi hem de sorulan soruları cevaplandırdı. Programın doruk noktası ise Mehter Takımının yapmış olduğu gösteri oldu. IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Bilal Demiroğlu, misafirlere yaptığı konuşmada aile yapısının önemine değindi. Başkan Demiroğlu; ‘Çok dilli, çok dinli ve farklı kültürlü toplumlarda yaşamak zorunda kalan milletler ve göçmenler, kendi değerlerini koruyarak kimliklerini ve kültürlerini muhafaza etme- I sayfa 26 IGMG Kuzey Bavyera’da “Aileler Günü ve Bahar Şenliği” Programı Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 Hayat leri bazen çok zor, hatta imkansız olur. Dini, dili, kültürü, örf ve adetleri çok farklı olan bir toplumda kimliğimizi geleceğe taşıyabilmemiz, kaybolmaya yüz tutmuş aile yapımızı güçlendirmemize bağlı. Bu alanda hepimizin sorumluluğunun büyük olduğuna inanıyorum. Bundan hereketle, yediden yetmişe herkesin kendine göre birşeyler bulabileceği ve aile yapımıza katkısı olacağına inanarak, ‘Biz bir aileyiz’ sloganıyla, ‘Aileler günü’ programını tertip ettik. Ailece, aileler günü ve bölge şenliğimize katılımınız bizi ziyadesiyle onurlandırdı ve ümitlendirdi’ diye konuştu. T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Dr. Kemal Ramoğlu Bey, bir selamlama konuşması yaparak proğramın verimli ve gelecek vadeden bir etki brakacağını umduğunu ve böyle bir proğramı hazırlayan Bölge Başkanlığına teşekkür ettiğini vurguladı. Proğramda Günün Hatibi; `Prof. Dr. Mustafa Ağırman Hoca, katılımcılara dünya ve ahiret saadetinin anahtarı denebilecek ilim ve irfan yüklü sohbetiyle unutulmaz güzelliklere ufuk açtı. Gençlere Kur’andan Allah (c.c)’ün ilahi mesajını sevdirecek güzellikte Maide-i Kur’an ziyafeti. Avrupa Kur’an Okuma birincisi ‘Bülent Faruk Muhammet, Bölge Birincisi Fatih Maraşlıoğlu ve Muhammet Topçu‘ dinleyenleri mesdetti. Proğram süresince Nürnberg Merkez Camii bünyesinde yetişen Çağrı İlahi Grubu söyledikleri güzel ilahilerle duyguların doruk noktaya çıktığı bir performans sergilediler. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Hulusi ÜNYE Akrabaya Eş Saygın İnsanlar: Komşularımız Özellikle Avrupa`da yaşayan biz müslümanlar, İslam Dininin güzelliklerini müslüman olmayan komşularımıza namaz, oruç, hacc gibi ibadetlerimizle değil, daha ziyade güzel ahlâk prensipleri çerçevesinde oluşacak iyi komşuluk ilişkilerimiz sayesinde sergileyebiliriz. ürkçe’deki “komşu” kelimesinin karşılığında İslâm ahlâk ve fıkıh literatüründe “câr” kelimesi kullanılır. Bu da “yakın olma, yakınlık” anlamındaki “civâr” ve “mücâvere” masdarlarından türetilmiş bir isimdir. Genellikle birbirine yakın meskenlerde yaşayan kişilerin ve ailelerin her birini ifade eder. Bir başka tarifle ev, işyeri, arazi, köy, şehir ve ülke bakımından birbirlerine yakın olanların aldıkları addır. Ayrıca aralarında meslek, iş yeri, arazi vb. yönlerden yakınlık bulunanlar hak- T kında da yine “komşu” kelimesi kullanılmaktadır.1 Kur’ân-ı Kerîm’de “câr” kelimesi, “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (Nisa Suresi, [4:36]) âyetinde iki defa tekrar edilmiştir. Hadis-i şeriflerde ise daha sık geçmektedir.2 Komşular ve komşuluk müessesesi, sosyal hayatın aileden sonra ilk halkasını oluşturmuş olması sebebiyle, hemen her din ve kültürde yerini almış ve komşular arası ilişkileri düzenleyen hukuki ve ahlâkî kurallar oluşmuştur. Aslı semavi olan Yahudilik ve Hristiyanlıkta da komşuların hak ve ödevleri hakkında kurallar bulunmaktadır. Örneğin Tevrat’ta komşuların birbirine karşı hak ve ödevlerine dair emir ve yasaklara yer verilmiş3, özellikle on emir içinde yer alan, “Komşunu kendin gibi seveceksin” emri4 bütün bu hak ve ödevlerin temelini teşkil etmiştir. Hıristiyanlıkta ise komşuluk kavramı evrensel bir içerik kazanır. Mesela Matta İncili’ne göre her şeriatta yer alan temel buyrukların en başta geleni kişinin Allah’ı bütün yüreğiyle sevmesi, ikincisi de komşusunu kendi- si gibi sevmesidir.5 Hz. Îsâ (as), “Sen komşunu sevecek ve düşmanından nefret edeceksin” mealindeki Tevrattaki ahlâkî emri ifade ettikten sonra, “Düşmanlarınızı sevin ve size eza edenlere dua edin” diyerek hem komşu hakkına dikkatleri çekmiş, hem de eza eden düşmana bile dua edilmesini istemiştir.6 Dinimizde ise, komşu hakları genel olarak kul hakları (hukûk-u ibâd) veya insan hakları (hukûk-u âdemiyyîn) denilen haklar çerçevesinde ele alınmış ve bu haklarla ilgili emir ve yasaklar komşuluk ilişkilerine de tesir etmiştir. Nitekim yukardaki ayet-i kerimede Allah’a imanı emreden ve şirki yasaklayan emirden hemen sonra sıralanan ahlâkî emirlerin arasında ana babaya iyi davranmanın akabinde komşuya iyilik edilmesi emri yer almaktadır. Âyette geçen “yakın komşu” ile evleri en yakında bulunan komşular, “uzak komşu” ile de nisbeten daha uzakta oturanlar kastedildiği gibi, ilkiyle akrabalık bağı bulunan, ikincisiyle akraba olmayan komşuların veya ilkiyle müslüman, ikincisiyle gayri müslim komşuların kastedildiği şeklinde daha başka yorumlar da yapılmıştır.7 Hz. Ali (ra) efendimiz, çevrede “sesi işitilenlerin” komşu olduğu kanaatini sergilerken Hz. Aişe (ra) validemiz “her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını” bildirmiştir. Ayrıca, komşu tabiri, hiç bir ayırım yapılmadan, müslümankâfir, âbid-fâsık, dost-düşman, yerli-misafir, iyi-kötü, yakın-uzak bütün komşuları içine alır.8 İmam Kurtubî bu yorumları sahih olarak değerlendirdikten sonra âyetteki “İhsan” kelimesinin, yerine göre komşunun mutluluğunu ve kederini paylaşma, birlikte dostça yaşama, ona eziyet etmeme ve onu himaye etme gibi erdemli davranışları içerdiğini belirtir.9 [email protected] Hadis-i şeriflerde de komşuluğun ve komşu haklarının önemini beyan eden çok sayıda açıklama bulunmaktadır. Bu hadislerden en çarpıcı olanı şöyledir. “Cebrail, komşu hakkı üzerinde o kadar önemle durdu ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak sandım.” 10 Diğer bazı hadislerde de “komşusunun, kendisine kötülük yapmasından korktuğu kimselerin tam olarak iman etmiş olamayacağı”11 “Allah katında en hayırlı komşunun, komşularına en çok iyilik eden kimse olduğu” 12 “komşuların, en yakın olanlardan başlamak üzere birbirine hediye vermeleri” 13 gibi hususlar dile getirilmektedir. Bu ayet ve hadisler bize komşuluk haklarının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız oluşturur. İnsan olarak iyi veya kötü günlerimiz olur. Böyle zamanlarda en yakın çevre ile paylaşma lüzumunu hissederiz. Dar zamanda yardımlaşma, genişlikte ziyaretleşme, sır sayılan halleri gizleme, her hal u kârda birbirinden etkilenme gibi hususlar komşuluk ilişkileri içerisinde cereyan eder. Uzakta bulunan akrabadan daha önce yakın olan komşumuz imdadımıza koşar. Durum böyle olunca komşuluk ilişkilerinin hem canlı hem de uygun bir şekilde olması gerekir. Mü’minin, kendi nâil olduğu nimetlere diğer komşularının da nâil olmasını, kendisi için istemediği şeyleri komşusu için de arzu etmemesi dinimizde bir esastır.14 Bu prensipten hareket ettiğimiz zaman görürüz ki, komşumuz kim olursa olsun, onu rahatsız edemeyiz; ona eza ve cefa veremeyiz. Komşusunun, kendisi üzerinde ne gibi hakları bulunduğunu Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 27 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir soran bir sahabeye Peygamber Efendimiz (as) şu cevabı vermiştir: “Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldırırsın. Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felâket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgârını kesmeyesin. Ya senin ne pişirdiğini bilmesin, ya da pişirdiğinden ona da ver.” 15 Bu mübarek Peygamber sözünün ışığı altında bakacak olursak komşularımıza karşı yerine getirmek zorunda olduğumuz görevlerimizin şunlar olduğunu görürüz. Komşularımıza karşı tatlı sözlü ve güler yüzlü olmalıyız. Onlarla karşılaştığımızda selamlaşmalı, hâl ve hatırlarını sormalı, sevinç ve üzüntülerini paylaşmalıyız. Sağlığında da hastalığında da ziyaret etmeli, düğün ve bayramlarda mutluluklarını paylaşmalı, vefat ederlerse geride kalanlarına başsağlığı dilemeli, manen destek vermeli, cenazelerine yardımcı olunmalı, dâvetlerini kabûl etmeli, çocuklarını kendi çocuklarımız gibi sevmeli, koruyup gözetmeliyiz. Zaman zaman ik- ramda bulunmalıyız. Fakir ve muhtaç duruma düşerlerse maddi yardımı esirgememeli, gerekiyorsa ödünç veya hibe yolu ile parasal destek vermeliyiz. Çalışabilecek durumda ise, bizim de şartlarımız uygunsa, onlara geçimlerini sağlayacak bir iş imkânı sağlamalıyız. Hele hele kimsesiz ve yaşlı komşularımızın, işlerini takip etmeli, yapılacakları yapmalı, bir başkası yapabilecekse onu aracı yapmalıyız.16 Komşuda olup bitenleri araştırmamalı, varsa ayıp ve kusurları umuma nakletmemeli, bize karşı hatalı söz ve davranışları olursa, anlayışla karşılamalı ve bağışlamalıyız. Çünkü insanların gizli kalmış taraflarını açığa çıkarmak için çalışan insanlar Kur’an-ı Kerim’imizde kınanmıştır.17 Komşulara yapılacak maddi kötülük, evine, bahçesine, malına, mülküne tecavüz etmek; onları bozmak, yıkmak, kirletmek, zorla ele geçirmek, kendisini dövmek ve hırpalamaktır. Manevî kötülük ise, ırz ve namusuna tecavüz etmek, âile sırlarını çevreye yaymaktır. Özellikle komşunun namusuna göz dikmek en büyük günahlardandır. Nitekim Peygamber Efendimiz (as), “Allah’a ortak koşmak ve aç kalırım korkusu ile çocuk öldürmekten sonra en büyük günahın, komşunun hanımı ile zina etmek”tir buyurmuştur.18 Enteresan bir rivayet de Abdullah b. Ömer’in anlattığı şu hadis-i şeriftir: Hz. Peygamber bir sefere çıkmıştı. Yolda: “Bu gün, komşusuna eziyet eden kimse bize katılmasın,” buyurdu. Adamın biri: “Ben komşumun duvarının dibine abdest bozmuştum” deyince, Allah’ın Rasulü, “Bu gün bize katılma” buyurdu.19 Yukarda da ifade ettiğimiz gibi, bütün bu âyet ve hadislerden anlıyoruz ki, çevresindeki insanlarla iyi komşuluk münasebetleri kurmak, her müslümanın vazifesidir. Özellikle Avrupada yaşayan biz müslümanlar, İslam Dininin güzelliklerini müslüman olmayan komşularımıza namaz, oruç, hacc gibi ibadetlerimizle değil, daha ziyade güzel ahlâk prensipleri çerçevesinde oluşacak iyi komşuluk ilişkilerimiz sayesinde sergileyebiliriz. Bunu hiçbir zaman unutmamalı ve gözardı etmemeliyiz. GMG Rhein Neckar Saar Bölgesinin başlatmış olduğu Sabah Namazları programı yoğun bir ilgi ve katılım ile devam ediyor. Bu sefer ki program Östringen Şubesinde gerçekleştirildi. Östringen Şubesinin ev sahipliğinde camiyi dolduran Müslümanlar tarafından huzur ve huşu içinde kılınan Sabah namazından sonra, IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit ve BYK`lar üyelerinin de hazır bulunmuş olduğu programda, IGMG Genel Merkez Sosyal Hizmetler Başkan Yardımcısı Süleyman Yılmaz cemaata hitap ederek; “insanın vazifeleri insan olmanın gerekli normları ile müslümanların nasıl olması gerektiği konulu bir seminer sundu. Yilmaz; Rhein Neckar Saar Bölgesinin yeniden bir heyecan oluşturan bu çalışmasının güzellikler getirdiğini ve coşku ve huzurun kaynağı olduğunu söyledi. Daha sonra IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit cemaate hitap etti. Cimşit; Bizler Bölge olarak bu çalışmanın ğimizde böyle bir ilgi ile karşıla- hamdolsun ki bu ilgi beraberinde yeniden yapılmasına karar verdişacağımızı ummuyorduk. Allah`a bereketi ve huzuru da getirdi. İn- I sayfa 28 Hayat Kaynaklar: 1 Lisanu’l Arab, “cvr” maddesi, Tacu’l Arus, “cvr” maddesi 2 El- Mu’cemu’l Müfehres Li Elfaz-ı l-Ehadis-i Nebeviyyi, “cvr” maddesi 3 Çıkış, XX. 16-17; XXI. 14, 18; XXII, 9. 26; Levililer. XIX. 13, 15-1823 4 Levililer, XIX. 18 5 XXIII, 36-40 6 Matta, V. 43-44 7 Zemahşerî, I, 267-268; Şevkânî, I, 521 8 Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 130 9 Aclûnî, I, 328 10 Buhârî, “Edeb”,28; Müslim, “Birr”, 140, 141534 11 Buhârî, “Edeb”, 29; Müslim, “îmân”, 73 12 Tirmizî, “Birr”, 28536 13 Buhârî. “Şüfa”, 23; “Hibe”, 16537 14 Buhâri, İman, 5 15 Yusuf El-Kandehlevi, Hayâtü’s-Sahâbe, III, 1068 16 Ebû Dâvud, Zekât, 25; Mâlik, Muvatta, Zekât, 29; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 31, 40 17 Hucurât Suresi, 49:12 18 Buhârî, Tefsiru Sûre 2/3, 25/2, Edeb, 20, Diyat, 1; Hudûd, 30; Tevhid, 40; Müslim, İman, 141, 142; Ebû Dâvud, Talâk 50; Tirmizî, Tefsiru Sûre, 25/1,2 19 Yusuf Kandehlevi, Hadislerle Müslümanlık, III, 1068 IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesinde Sabah Namazları Programları Coşku ve Huzurun Kaynağı Oldu Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sanımızın özellikle manevi atmosferi yoğun bu tür programlara ailecek ilgisi bizlerin ne kadar doğru ve güzel işlere vesile olduğumuzu bir kere daha göstermiş oldu. Östringen camiindeki bu programın yanında Rhein Neckar Saar Bölgesinin diğer cemiyetlerinde de gerçekleştirilen bu çalışmaya cemaatin ailecek iştiraki güzel bir örnek teşkil ediyor. Bu çalışmayı takip eden diğer kuruluşlar ve cemiyetler de kendi bulundukları yerlerdeki camilerde bu tür programlar yapmaya devam ediyorlar. Östringen cemiyetinde kılınan sabah namazından sonra yapılan konuşmaların akabinde yapılan toplu dua ile birlikte musafaha ve kucaklaşma merasimi de yapıldı. Toplu duadan sonra Östringen cemiyetinin sunmuş olduğu ikramlar cemaate takdim edildi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 32 istedim. Dostların ve dostun kıymetini bilelim ki, hastalıkta, sağlıkta, acıGelelim bu günlere. lı günümüzde, sevinçli günümüzde Komşu olduklarını bile yanımızda bir sıcaklık hissedelim. bilmeyen, sadece kenŞimdi gelelim hikâyelerimize. Bu yazımızda bir Karasakal hocadan bir dini düşünen bencil, Babam hacarab`tan hikâyeler yaztembel insanlar olduk. dım, İnşaALLAH hikâyeler hoşunuİstisnalar kaideyi bozza gider. Öyle ise buyrun okuyun. maz. Siz de düşündüZaten uyuduğu yok ki Hayranlarından biri, Hoca’yı zinüz mü? Düşünmediyyaret etmek ister. Bir tanıdık ile evine seniz düşünmenizi tav- gider. Ziyaretten sonra arkadaşına siye ederim. Kafama demiş ki: takıldığı için sizlerle -Ben sana Hoca’yı bir de evinde ziyaret edelim dedim, sen beni devlet paylaşmak istedim. kütüphanesinde görüştürdün. Dostların ve dostun -Oğlum, demiş arkadaşı, orası kıymetini bilelim ki, devlet kütüphanesi değildi, Karasakal Hocanın kendi kütüphanesiydi felfehastalıkta, sağlıkta, sim. Evi, evi... Eviydi. Bunun üzerine acılı günümüzde, sehayran: vinçli günümüzde ya-Annah, demiş, yok yav? Vay anasına be. O kadar kitabın içinde Hoca nımızda bir sıcaklık nasıl uyur len? hissedelim. O da: -Zaten uyuduğu yok ki mübareEskilerle kendimizi ğin, deyivermiş. hiç kıyas ettik mi? Diş Doktoru Babam Hacarap dedim ve başlaGeçenlerde babamın dizlerinde dım yazmaya şu anda ise ALLAH’ ın c.c. izni ile Hacarabın serüvenleri kireçlenme oluşmasından ayağa kalkamıyordu. Babamın diş doktorunda başlığıyla 32`inci sayıya ulaştık. randevusu varmış. Birgün önce akYazma dedim de aklıma geldi. Bişam annem telefon açtı ve bana: zim oralarda ninelerimiz başörtüleri-Baba’nın dişçide randevusu var ne yazma derlerdi dışarıda daha bükardeşlerin çalışacakmış onun için yük başörtüsü örterlerdi. Dışarıda vakitleri yok sen gel de yarın bir diş hiçbir erkeğin önünü kesmezlerdi. İnsanlar sabah namazında nasiplerini doktoruna götür dedi. almak için dükkânlarının veya işyer-Tamam, anne gelir götürürüm delerinin amele pazarlarının yolunu tu- dim. Ertesi gün Tekerlekli sandalyetarlardı. Hiç kimse güneşi üzerine ye bindirdim doğru diş hekimine gödoğdurmazdı. Komşularla dertlerini, türdüm, götürürken babama sordum: azıklarını, sevinçlerini paylaşırlardı. -Baba hani sen diş doktorundan Komşu komşuyu görmediği gün olçok korkardın şimdi bakıyorum ramazdı. Yani paylaşımcı idiler. hatsın hiç tınmıyorsun bile. Gelelim bu günlere. Komşu olBabam: duklarını bile bilmeyen, sadece ken-Benim gözüme bak ben Hacaradini düşünen bencil, tembel insanlar olduk. İstisnalar kaideyi bozmaz. Siz bım hepsini çektirdim şimdi rahatım. Karasal Hoca anlatıyor: de düşündünüz mü? Düşünmediyseniz düşünmenizi tavsiye ederim. KaÇin’de, Hint’te müslümanlar fama takıldığı için sizlerle paylaşmak meydana gelmiş. Buradan (Medi- ne’den) oraya ayetler gönderilececek. Bir mushaf var. O da biliyorsunuz şimdi Topkapı’daki mushaf. Hazreti Ayşe’nin sandığındaydı. Ceylan derisinden. Başka mushaf yok. Ayet ayet, sure sure gönderecekler. Gönderdiklerini de yolda haramiler soyuyor. Bir şey düşündüler. Eee, ne yapalım? Beş on gencin gafasını Medine’de usturayla gazıdılar. Başın dört bölüğüne dört sure yazdılar. elham, kulhu, felak, nas... Çini boyayla. Ve iki ay gezdikten, tülendikten sonra bunları Hind’e, Çin’e gönderdiler. Orda, Müslümanlar, bize ayet, sure getirdiniz mi? Getirdik? Nerde? Verin. Başımızı gazıyın, dediler. Başlarını gazıdılar, ordan okudular. Dedem seni özlemiş Son zamanlarda babamın tamamen iştahı kesildi yemek içmekten elini ayağını çekti bu durumu en azından ben öyle görüyorum. Yine birgün babamlardayım kahvaltı hazırladım baktım yine bir şey yemiyor. -Baba yemezsen elden ayaktan düşersin halsizleşirsin işte o zaman dedem yanına çağırır aslan oğlum seni özledim diyebilir dedim. Önce yüzüme baktı ve: -Senin işin yok mu be oğlum, acelesi ne, benden kurtulmak mı istiyorsun. Bak bu dilimi şimdilik götürüyorum, onu ancak yerim ama daha fazla işimi karıştırma. Zaten her geldiğinde dedemin selamı var deyip duruyorsun. Selamı anladıkta öbür işin acelesi yok. Karasakal Hoca anlatıyor: Dünyada en zor şey kitap okumaktır. Bediüzzaman’ın tabiri: Evliya aramayın. Evliya bu zamanda oturup da kitap okuyandır, diyor. Bir büyük veli de: Kitap okumak adam öldürmekten daha zordur, diyor. Ve halk da kitabı, uyku gelmeyiverise, o zaman okuyor. Uyku hapı yerine kullanıyor. Hani geçenlerde de söyledim ya, her şeyin makinası çıktı; velakin kitap okuyuverecek bir makina çıkmadı. Çıksa bile, bidayetten nihayetine (başından sonuna) kadar kendini ona vereceksin. [email protected] Oğlan gibi oldum Babam beni çağırtmış, ben de apar topar babamlara gittim. Bir şey mi oldu diye de korktum. Meğer tıraş olacakmış. Eve varınca babama sordum: -Baba ne oldu bir şey mi var? Babam: -Ne olacak saçıma baksana hippiler gibi oldum. -Tamam, baba hemen tıraş ederim. Sakalını da kesecek miyim? -Evet, sakalımı da düzelt. Babamın sakalını saçını tıraş ediyorum, tıraş bitince aynaya bakıyor ve bana dönerek: -Ne o böyle tıraş mı olur, tüysüz oğlan gibi tıraş yapmışsın. Odun İstedik Vermediler Karasakal hoca anlatıyor: Bir kışın Konya’daki Hacı Kaymakların orada ufak bir yer verdiler, altı beton, orada yatıp kalkarız. Velâkin yakacak yok, odun yok, bişiy yok. Karşıda bir odun kıymış birisi... İstedik vermediler. Paramız da yok. Ben Mustafa Gültekin’e dedim ki: Kayılı duru gari. Çekecekler onları içeriye, gözlerinin arkası sıra çalsak olmaz. Mustafa’ya dedim ki, bak ikimiz döğüşeceğiz şimdi. Döğüştük müydü, ben o tarafa geçeceğim, sana odun fırlatacağım, sen başını eğecen, odun bizim kapının önüne düşecek. Şimdi ikimiz bir döğüştük. Hemen ben odundan yana geçtim, odunu atınca gafasına. O da zaten tembihli, başını eğdi, doğru bizim kapıya. Beş altı sefer attım. Ulan ben sana göstereyin, dedi. O geldi, ben bizim kapının yanına kaçtım, beş altı da o attı. Ben geçtim, o geçti derken baya bir iki gucak odun attık. Bugünlükte bu kadar ALLAH’a emanet olun dostlar nasip olursa gelecek sayıda buluşmak üzere. Selam ve dua ile. Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 sayfa 29 bulmaca sayfa 30 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431 Hayat