Almanya’da İnsani Yardım ve Hukuka Darbe Uluslararası Kimlik Sempozyumu Uluslararası İnsani Yardım Teşkilatına (IHH) Yasaklama Wuppertal’de Yapıldı Almanya'nın IGMG Genel Sekreteri 10. Cumhurbaşkanı T.C Frankfurt Başkonsolosu Oğuz ÜÇÜNCÜ Christian Wulff 18 HHaya ayatt İlhan Saygılı IGMG Hessen Bölgesini Ziyaret Etti ' Duisburg’da Milli Görüş’ün Uluslararası İnsani Yardım Teşkilatı IHH’nın İçişleri40. Yılı Kutlaması Bakanlığı tarafından yasaklanması utanç verici ve hukuka aykırı bir davranış olarak HACC FİYATLARI değerlendirildi BELLİ OLDU 18 16 17 16 Avrupa’daki Kitapçýnýz IHH Başkanı Federal İçişleri Bakanı Mustafa YOLDAŞ Thomas de Maizière 15 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir OKUSAN Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06134-565965 www.okusan.eu Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 47 · Yl/Jahre: 7 · Temmuz / Juli 2010 / Recep-Şaban 1431 Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 45 · Yl/Jahre: 7 · Mays / Mai 2010 / Cemaziye`l Evvel 1431 YAZ OKULLARI VE DiNi EGiTiM ˘ KiMLiGiNi ˘ iNKAR ETMEK Nesillerin Müslüman Kimlik Olmak! Dili Dr. Yusuf IŞIK ENERGY Enerji İçeceği Yaz Sıcağına Serin Bir Tat Şehadet Söven de Kalan Sağlar da Bizdendir Hayr Vahdete Evet Dr. Yusuf IŞIK 5 Mahmut AŞKAR 12 Akrabaya Eş Saygn İnsanlar: Komşularmz Sipariş İçin: ÜNYE 27 0179-9705472 Unutma! Prof. Dr. Saffet KÖSE 13 Oğuz ÜÇÜNCÜ 21 M. Salih AYDIN Unutturma! 11 Avrupa`da Aznlk Olarak Müslüman Hayat Beled Suresinden Bir Kaç Ayet Selma ÖZTÜRK Hacarabn Serüvenleri 34 ve KImlik 5 Mahmut AŞKAR 11 Selma ÖZTÜRK Dinime 12 Tefrikaya M. Hulusi Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: [email protected] IGMG Sla-i Rahim Derken... Ali METE 13 Hacarabn Serüvenleri 32 “GENÇ PREIS 2010” Ödülü 2 Haziran’da Frankfurt’ta Yapılacak Bir Törenle Geçen Sene Dresden’de Mahkeme Salonunda Katledilen IGMG’den Ramazan’da “Marwa El-Sherbini”ye Veriliyor M. Salih AYDIN 29 E-Mail: [email protected] yeni bir aksiyon KUMBARA KAMPANYASI 23 29 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK Dünyanın Çivisi Çıktı! Sevgili dostlar! Dünyada artık pekçok şeyi anlamakta oldukça zorlanır olduk. Dünyada mazlumun dini de, dili de, ırkı da sorulmaz ilkesi genel geçer bir kaidedir. Artık mazluma yardım eden suçlu ama zulüm uygulayan zalim ise haklı konuma geldi. Yani artık güç hakkın hizmetinde değil, hak güçlünün elinde mantığı günümüz dünyasını artık çepeçevre sarmaya devam ediyor. Meşhur bir hikaye vardır. Galiba İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan bir hikaye. Naziler Almanya`da iktidara geldikleri yıllarda yaşanan bu olayda bir köyde yaşayan Kilise Papazının yaşaBir Yardım Gönüllüsü Kardeşimizin Duygularını Döktüğü Satırları Sizlerle Paylaşmak İstedik ZORUMA GİDİYOR yardım yaptığın için suçlu gösteriliyorsun, zoruma gidiyor... insanlara faydalı olmak istiyorsun, yasaklanıyor, zoruma gidiyor... Allah rızasını gözetiyorsun, imkanların elinden alınıyor, zoruma gidiyor... insanlara temiz su imkanı sunuyorsun, suları kesiliyor, zoruma gidiyor... yetimlerin başları okşanması için zenginle yetim arasında köprü olman engelleniyor, zoruma gidiyor... okumak isteyenlere okul yapıyorsun yarıda bıraktırıyorlar, zoruma gidiyor... görme engelli olanlara bir ameliyatla hayatlarına ışık veriyorsun, karartıyorlar, zoruma gidiyor... gençlerimize istikbal vaad ediyorsun, engelleniyor, zoruma gidiyor... arkadaşlar, HAYATIMIN BİR PARCASI ELİMDEN ALINDI; ADETA KOLUM KOPARILDI, zoruma gidiyor... dokunsalar ağlayacağım, zoruma gidiyor... Ya Rabbi elimde değil, zoruma gidiyor, Ya Rabbi, sen bize yardım et..., tekrar ışık vermemizi, okutmamızı, sulamamızı, ağaçlandırmamızı, yardım etmemizi nasib et... amin!... dıklarını anlatan hikaye. Hani nazi askerleri her geldiklerinde bir evden birisini alıp gidiyormuş. Ama ne hikmetse kimsenin sesi çıkmıyormuş. Belki de hasetlerinden oh oldu zaten hakketmişti diyerek kimse ses çıkarmıyormuş. Bu tutuklamalar devam ederken her gün başka birisine sıra geliyormuş. Bu ara kendisini suçsuz görenleri de tutuklamaya başlamışlar. Bu sefer insanlar korkularından ses çıkaramaz olmuşlar. İşte meşhur Papaz bu sözü o zaman söylemiş. “Her gün gelip birilerini götürüyorlar. Ama ses çıkaran yok. Ne de olsa bana dokunan yok diye. Gün geldi beni de götürmeye geldiler. Geri dönüp baktığımda geride kimse kalmamıştı” demiş. Bu hikayeden hareketle dünyada ve yaşadığımız toplumda yapılan haksızlıklara eğer gereği gibi sesimizi yükseltmezsek gün gelir bize de haksızlık yapılmaya başlanır ama geri dönüp de baktığımızda kimseyi bulamayız. O zaman da iş işten gelip geçmiş olur. Bulunduğumuz ülke Almanya bir hukuk devleti olarak bilinmektedir. Ve bunu da meşhur Alman Atasözü ile de ortaya koymaktadır. “Berlin`de Mahkemeler Var”. Bilindiği gibi bu atasözünün meşhur bir hikayesi var. Dönemin Alman İmparatoru bir çiftçinin arazisine el koymak istemektedir. Ama çiftçi buna müsaade etmek istemez. Kendisini zorlamak isteyen İmparatora yukarıdaki meşhur cümleyi söyler. İmparator da bu söz üzerine yaptığı hatayı anlar ve özür diler. Sevgili dostlar! Bir Türk büyüğünün dediği gibi hukuk; insanlık için hava, su, ekmek kadar önemlidir. Hukuk olmadan insanlığın düzeni olmaz. Ama hukuku haklının hukuku olarak düşünmek lazım. Güçlünün hukuku olarak düşünürseniz o zaman Irak`ta yaşanan vahşeti görmezden gelirsiniz. Görmezden gelirsiniz ama unutulmamalıdır ki gün gelir aynı zulüm görmek istemeyenleri de bulur. Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurur ki; “Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır”. Efendimiz bunu söylemiş ve kendisi de her daim zulüm karşısında dim dik ayakta durmuş ve ömrü boyunca zulme boyun eğmemiştir. Yukarıdaki örnekler hikayeleri ve sözleri niye yazdığımızı anlatabildiğimiz düşüncesindeyiz. Son dönemde dünyada ve özellikle Almanya`da bazı haksız uygulama ve tavırlar insan aklını, insan hafsalasını alt üst edecek derecede yanlış uygulamalardır. Daha önceki pek çok yazımızda da belirttiğimiz gibi bu tür yanlışlıklar maalesef politik çıkar ve beklentiler yüzünden yaşanmaktadır. Bir gün bir politikacı çıkıyor; en iyi entegrasyon asimilasyondur diyor. Buna çok cılız itirazlar çıkıyor. Daha başka bir gün biri çıkıyor, insanların dini yaşantılarını kendi düşüncesi doğrultusunda yönlendirmek istiyor. Bunu da demokratik bir ortamda yaptığını bilerek sanki doğru bir şey yapmış gibi ballandırarak uygulamaya sokmak istiyor. Fransa örneğinde olduğu gibi; sanki Fransa`nın başka bir sorunu kalmadı veya en baş sorunu “Peçe ve Burka” imiş gibi acil bir iş olarak yasaklama yoluna gidiyorlar. Bunu yaparken de kendini bilmez bazı politikacılar peçe ve burka giyen kadınları özgürleştirmek için bu yasanın çıkarılmasını sağladıklarını söylüyorlar. Ama bakıyorsunuz bunu söyleyen politikacıların kendileri ve partileri yolsuzluğun içerisine tamamen batmış durumdalar. Sanki bu tür absürt kanunlar çıkartarak kendi açıklarını örtüp insanların dikkatini başka yerlere çekmek istiyorlar. Aynı şey Almanyadaki bazı politikacılar için de geçerli diye düşünüyoruz. Bazı acemi politikacılar belki de kendilerini kanıtlamak için ellerindeki yetkileri hoyratça kullanıp bunun sonuçlarını düşünmeden yanlış uygulamalara imza atabiliyorlar. Allah aşkına; dünyanın 80 küsür yerindeki mazlum ve mağdurlara din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin yardım götüren bir teşkilatı hiç alakası olmayan bir gerekçe göstererek tabiri caiz ise “gözünün üstünde niye kaşın var” der gibi yasaklamak hangi akla ve mantığa sığmaktadır. Niye benim dünyanın hiç tanımadığım bir bölgesinde [email protected] mağdur duruma düşmüş insanlara yardım yapma isteğimi alakası olmayan bahanelerle engelliyorsunuz. Varsa kanuna aykırı bir çalışma bunu kamuoyuna deklere edin ve insanlar yanlış çalışmaları yapanlara destek vermesin. Ama doğru ve güzel çalışma yapanlara da engel olmayın ki insanlık ortak değerlerini bu tür çalışmalar vesilesi ile ayakta tutabilsin. Yoksa; Papaz`ın dediği gibi zulüm size de uygulandığında geriye baktığınızda kimseyi bulamazsınız. Bu vesile ile Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Temmuz - Juli 2010 Recep / Șaban 1431 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, Sinan Aktürk, Aydýn Ersoy, M. Salih Aydýn Merkez Königsbergerstr. 16 - 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 3 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) tarafından, Köln’de inşaası devam eden ve Almanya’nın en modern ve en kapsamlı ibadethanelerinden biri olacak olan Merkez Camii Kültür Kompleksi inşaatının yapımını üstlenen Nuha Firması personeli ile biraraya geldi. DİTİB Merkez Camii inşaatının tamamlanan kapalı alanında gerçekleşen programa, DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, DİTİB Yönetim Kurulu Üyeleri Orhan Bilen ve Şi- D ernek Yöneticileri, Bölge Başkanları, Gençlik Kolları, GYK ve Haysiyet Divanı Üyeleri, Birim Başkanları, AYÖG Temsilcileri ve imamların katılımıyla ATİB-Emir Sultan Külliyesi’nde, ATİB Genişletilmiş İstişare Toplantısı gerçekleştirildi. İzin mevsimi öncesi yapılan istişare toplantısında, genel durum değerlendirmesi yapmak, gelişmelerle ilgili üye dernekleri bilgilendirmek, izin mevsimi ve Ramazan ayının üst üste geleceği zaman diliminde önceden planlanan faaliyetleri gözden geçirmek üzere ATİB yönetici kadrosu Darmstadt’da biraraya geldi. Ev sahibi sıfatıyla ATİB-Darmstadt Dernek Başkanı Yardımcısı Ozan Fedai’nin ve ardından ATiB Hessen Bölge Başkanı Şaban Duran’ın katılımcıları selamlamasından sonra Genel Başkan Selahattin Saygın, toplantının açış konuşmasını yaptı. Genel Başkan D sayfa 4 Hayat DiTiB Merkez Camii İnşaatında Çalışan İşçilerle DiTiB Yöneticileri Biraraya Geldi nasi Akyürek, Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım, Mimar Paul Böhm, birim müdürleri, mimarlık bürosu çalışanları ile Nuha Firması yetkilileri ve çalışanları katıldı. DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan programda yaptığı konuşmasında, 7 Kasım’da DİTİB Merkez Camii inşaatının temelinin atıldığını ve ilerlemenin bütün hızıyla devam ettiğini belirterek, “Çok hayırlı ve önemli bir işte çalışıyorsunuz. Meydana gelecek eser Türk, Alman ve diğer toplumlara önemli ve faydalı katkılar sağlayacaktır. Bu sebeple bu eserin inşaasında çalıştığınız için kendinizle gurur duyabilirsiniz. 7 Kasım’da temelini hep birlikte attı- ğımız Merkez Camii’ne o günden bu güne kadar, her sabah geliyor ve yerinde takip ediyorum. Çok güzel bir çalışma örneği gösterdiğiniz için hepinize teşekkür ediyor, mimarınızdan, bütün çalışanlarınıza kadar herkesi tebrik ediyorum” dedi. Program, yemek duasının ardından sona erdi. ATiB Genişletilmiş İstişare Toplantısı Darmstadt’ta Gerçekleştirildi 22 yılda her geçen gün daha da güçlenen ATİB`in, Batı Avrupa Türklerinin hizmetinde olduğunu söyledi. Bu dönemde, çocuklarımızın ve kızlı erkekli gençlerimizin eğitimine özel bir gayret göstereceğiz diyen Saygın, iktisadi hayatın giderek daraldığı bir zamanda bundan en fazla zarar gören Türk göçmenlerin olduğunu hatırlattıktan sonra; bu çetin şartlara rağmen ailelerin çocuklarının eğitimi ve öğretimini aksatmamalarını tavsiye etti. Genel Başkan; “Almanya’daki bazı Türk ve İslam karşıtı gelişmelerden endişe duyduklarını, yaşlısı genciyle dindar müslümanın elinden ve dilinden Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 kimseye zarar gelmez” dedi. Daha sonra ATİB Kurucu Genel Başkanı M. Serdar Çelebi, son zamanlarda dünyadaki ve Ortadoğu’daki gelişmeleri yorumladı. Türkiye’nin kendi bölgesinde olduğu kadar, dünya arenasında da yükselen bir güç olmaya başladığını söyledi. Batı Avrupa Türkleri içinde ATİB’in belirleyici, yönlendirici ve öncü rolünün iyi anlaşılması gerektiğini söyleyen Çelebi, “mevcut çatı kuruluşlarımız içinde ATİB, tarafsız gözlemcilerin gözünde bile, olmazsa olmazlarımızdandır” dedi. Genel Sekreter Ali Çillioğlu’nun faaliyetler hakkında özet bilgi sunmasından sonra, Genel Başkan Yardımcı- sı Mahmut Aşkar, “Bir Toplum İnşa Etmek” başlıklı bir sunum yaptı. Genel Başkan Yardımcılarından Yakup Tufan’ın, ATİB’in yaptığı insani yardımlar ve buna bağlı olarak sunulan hizmetler ve diğer kuruluşlarla yürütülen ortak çalışmalar hakkında bilgi vermesinin ardından, Genel Başkan Yardımcısı Nurdoğan Aktaş, yürüttüğü eğitim çalışmasıyla ilgili bilgilendirme yaptı. Gençlik kolları, AYÖG ve kız kollarının faaliyetleriyle ilgili özet bilgilendirmeden sonra, faaliyet proğramları üzerine karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK Müslüman Olmak! Müslüman olmak; Ümmet şuuruna sahip çıkarak birlik ve beraberlik içerisinde planlı ve programlı bir şekilde çalışmak demektir. Unutulmamalıdır ki gün; inananların birleşme günüdür. Sadece konuşma değil, ciddi ve kararlı adımların atılma günüdür. Gün; kendi inancımızın ve değer ölçülerimizin etrafında toplanarak, kendi medeniyetimizi ihya için çalışma günüdür. Gün; yeryüzünde her çeşit baskı ve haksızlığa dur diyecek YENİ BİR DÜNYA`nın kurulması günüdür. Müslüman olmak! üslüman olmak zor... Haşa! Müslüman olmak değil, müslümanlığı müslümanca yaşamak zor. Zora talip olmak gerek. Zira zora tabi olmak fazilettir. Zora talip olmak şuurdur. Zora talip olmak erdemdir. Zora talip olmak rızayı bariyi elde etmektir. Müslüman olmak! Müslüman olmak; Allah`a kul, O`nun sevgili Peygamberi Muhammed Mustafa`ya ümmet olmaktır. Kur`an-ı Kerimi mukaddes kitap, İslamı din, ismini de müslüman olarak şeksiz şüphesiz kabullenmektir. Müslüman olmak! Müslüman olmak; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hsan, Hz. Hüseyin, Hz. Hatice, Hz. Aişe, Hz. Fatıma başta olmak üzere Ehl-i Beyt ve tüm sahabey-i kiramı sevmek ve onların yolundan gitmektir. Müslüman olmak; Hz. Ebubekir gibi sadık, Hz. Ömer gibi adil, Hz. Osman gibi hayalı, Hz. Ali gibi alim ve M kahraman olmaktır. Müslüman olmak! Müslüman olmak; başta Resul-i Ekrem, sahabey-i kiram, tabiin, tebe-i tabiin, eimmey-i müctehidin, sülahay-i salihin, eğniya-i şakirin, ulemay-i amilin`in yolunu benimsemek ve o yoldan sapmadan hedefe yürümektir. Müslüman olmak; Abesle iştigal etmemek, yaratılanlara Yaradandan ötürü düşmanlık beslememektir. Batıldan uzak durmak hakka tabi olmaktır. Bid`atlerden uzak durup, selef-i salihinin çizgisini yani sünnet ehlinin ortaya koyduğu prensipleri takip etmektir. Müslüman olmak! Müslüman olmak; Kur`an-ı Kerim, Sünnet-i Nebevi, İcma-i Ümmet, Kıyas-ı Fukaha dediğimiz Edille-i Şer`iyye ile çerçevesi çizilen yüzde yüz İslam`ı kabul etmek ve yaşamaktır. Müslüman olmak; farzları yerine getirirken haramlardan kaçınmak, sünnetleri yerine getirirken de mekruhlardan uzak durmaktır. Müslüman olmak; mümin olmaktır. Mümin olmak muslih olmaktır. Muslih olmak muvahhit olmayı gerektirir. Zira müslüman olmamak, münkir olmaktır. Münkir ise müfsittir. Müfsitler; muslih değildir, muvahhit hiç değildir. Onlar şirketçidir yani müşriktir. Müşrik, tek olan Allah`a ortak koşmaktır. Müslüman olmak! Müslüman olmak; on “i” prensibini benimseyerek, özümseyerek şuurlu olmaktır. Yani; İman, İhsan, İttika, İttifak, İttihad, İyi Ahlak, İtaat, İskat ve İ`la prensiplerine uygun olarak yaşamaktır. Müslüman olmak; Müslüman geçinmek veya istismar ederek müslümanlardan geçinmek değildir. Müslüman olmak; kayıtsız şartsız İslam`a teslim olmaktır. Müslüman olmak! Müslüman olmak; cehaletten uzaklaşıp ilme yönelmek, cimriliği terkederek cömert olmak, dalaleti bırakarak hidayete ermek, faizi ve faizciliği terkederek helali benimsemektir. Müslüman olmak; Allah`ın dostlarını sevmek ve onları desteklemek, Allah`ın düşmanlarını sevmemek ve on- ları desteklememek demektir. Müslüman olmak; fitne/fesat çıkarmamak ve fitnecilerden uzak durmak ve böylece birlik ve beraberliği korumak için azami gayreti sarfetmektir. Müslüman olmak! Müslüman olmak; gaflet, garaz, gasp, gazap, gevşeklik, gıybet, gurur, ucüp ve benlik gibi ahlaki hastalıklardan uzak durmaktır. Müslüman olmak; haram, hasislik, hile, hırs, hıyanet, husumet, iftira, ihtikar, inatçılık, intikam, israf, istihza ve istikbar gibi kötü huyları terketmektir. Müslüman olmak; kabalık, kıskançlık, kibir, koğuculuk, korkaklık, küfürbazlık gibi çirkin ve merdut vasıfları benimsememektir. Müslüman olmak! Müslüman olmak; Yaratanımıza nankörlük etmemektir. Nefret, nefse uymak, nifak, nisyan, rezilet, riya, rüşvet, sövmek, safahat, şehvet, şekavet, şımarıklık, şirretlik gibi düşük ahlak umdelerinden beri olmaktır. Müslüman olmak; Tefrika, tehdit, tehevvür, tekebbür, tembellik, tezellül, tuğyan, tül-i emel, ubuset, ucüp, vehim, vesvese, yalancılık, yeis, zillet, zina ve zulüm gibi pis, merdut, nefret edilen ahlaki düşüklüklerden uzak dumaktır. Müslüman olmak! Müslüman olmak; Adalet, affetmek, ahde vefa, ali cenaplık, arabuluculuk, ayıbı örtmek, azim, barış, basiret, biat, cesaret, cezbe, cömertlik, dirayet, doğruluk, dostluk, edep, emanet, emniyet, fazilet, fedakarlık, firaset, fütüvvet, gayret, hakkaniyet, hakkı tavsiye, hamiyyet, hasyet, havf, haya, hicab, hilm, himaye, himmet, hıfz-ı lisan, hürmet, hüsn-ü zan... gibi erdem prensipleriyle ahlaka çeki düzen vermektir. Müslüman olmak! Müslüman olmak; İffet, ihlas, ikram, infak, ilim, insaf, irade, istiğfar, itaat, itidal, itimat, izzet, kanaat, kerem, marifet, marufu emretmek, münkerden uzak durmak ve yasaklamak merhamet, metanet, muaşeret, muavenet, muhabbet, mücahede, mülayemet, mürüvvet, müşavere... ve benzeri erdem prensiplerini benimsemek ve özümsemektir. Başka bir tabirle bu prensiplere bağlı olmak ve gereklerini yerine getirmektir. Müslüman olmak! Müslüman olmak; Hak ve adalet merkezli yeni bir medeniyetin kuruluş zamanının geldiğine inanmaktır. Elbette ki, insanlığın karşılaştığı sorunlara çözüm getirecek bu yeni medeniyet, başka bir ifadeyle “yeni bir dünya” Hak ve Adalete inanan Müslümanların öncülüğünde kurulacaktır. Çünkü; Tekelleşme açlık ve yoksullaşmanın yaygınlaşması, enflasyon, pahalılık, sömürü, faiz ve borç sarmalı, mafya, rüşvet ve ahlaki değerlerin erozyonu gittikçe insanlığı ümitsizliğe sevketmektedir. Müslüman olmak! Müslüman olmak; “yeni bir dünya” kurulması idealine kilitlenmektir. Çünkü; uluslararası kurumların çarpık yapılanması, para-mal dengesinin tahribi, aile kurumunun tahribi ve ahlaki yozlaşma, silahlanma ve askeri harcamaların korkutucu boyutlara ulaşması tüm insanlığı tehdit etmektedir. Müslüman olmak; Ümmet şuuruna sahip çıkarak birlik ve beraberlik içerisinde planlı ve programlı bir şekilde çalışmak demektir. Unutulmamalıdır ki gün; inananların birleşme günüdür. Sadece konuşma değil, ciddi ve kararlı adımların atılma günüdür. Gün; kendi inancımızın ve değer ölçülerimizin etrafında toplanarak, kendi medeniyetimizi ihya için çalışma günüdür. Gün; yeryüzünde her çeşit baskı ve haksızlığa dur diyecek YENİ BİR DÜNYA`nın kurulması günüdür. Müslüman olmak! Müslüman olmak; yönetilen İslama rıza göstermek yerine, yöneten İslama talip olmak demektir. Ve bu idealin gerçekleşmesi için kavli değil fiili icraatlara ihtiyaç vardır. Ne dersiniz Müslüman olmak zor mu? Hayır, hayır... Müslüman olmak kolay ve fakat müslümanca yaşamak zordur. Ama bu zora talip olmak gerekir. Zira; Allah`a kul, Hz. Muhammed`e tabi olmak bu demektir. Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 5 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Kelsterbach Şubesi kapılarını St. Josef Anaokuluna açtı. Yazdan sonra okula başlayacak olan çocuklar camiye gelmenin heyecanı içerisindeydiler. Meraklı bakışlarla anlatılanları pür dikkat dinlediler. İki eğitmen ve bir veli eşliğinde camiye gelen grup kapıda karşılandı. Grup ilk olarak mescide girdi. Orada cami için bazı özel terimler anlatıldı. Mescid´deki kısa tanıtımdan sonra yukarı, bayanların bölümüne çıkıldı. Yukarıda ezan sesiyle karşılanan çocuklar, sesin ne olduğunu ve niçin okunduğunu çok merak ettiler. Ezanın namaza çağrı olduğunu ve her vakit namazdan önce okunduğu ço- I üslümanların vazgeçilmez proğramlarından biri olan Ev Sohbetleri gençlerin hem bilgilerini artırıyor hem yeni dostlukların başlamasını sağlıyor. Bu proje sayesinde insanlar, ev sohbetleri ortamında yeni simalarlarla tanışarak, yeni dostluklar kurarak, belki de aynı apartmanda birlikte yaşadığı insanlarla tanışma fırsatını buluyor. Ev sohbetlerinde emniyet ve güven oluşmakla beraber, dostluklar pekiştiriliyor. Ev Sohbetleri proğramlarımızla Avrupa`da yaşayan gençleri- M sayfa 6 Hayat IGMG Kelsterbach Şubesi St. Josef Anaokuluna Kapılarını Açtı cuklara anlatıldı. Namaz kılarken yönümüzün Kıble olduğu anlatımda yer aldı. Mescid´den sonra Anasınıfına gidildi. Duvardaki posterlere bir bir bakıldı. Posterlerden Peygamber Efendimizin hayatını ve abdestin nasıl alındığı anlatıldı. Çocukların biraz dinlenmeleri ve bütün anlatılanları değerlendirmeleri için, el becerisi için mola verildi. Daha önceden karton kağıtlara çizilmiş olan camileri kestiler ve camlarına renkli kağıtlar yapıştırdılar. Beraber körebe ve değişik oyunlar oy- nandı. Pasta, börek yenildi. Aralarda yolculuğunu çocuklar merakla takip çocuklardan ve eğitmenlerden gelen ettiler. Kitap o kadar ilgilerini çekti sorular hakkında konuşuldu. ki hikayenin sonuna kadar okunmaÇocuklar namazın nasıl kılındığını sını istediler. Onlara sürpriz olarak merak ettiler. Onlara namazın nasıl “Elif Arkadaş Arıyor” kitabının alkılındığını gösterirken, onlar da be- mancası hediye edildi. Eğitmenler raber namaz kılmaya çalıştılar. Elif- de, çocuklar da hediyeyi çok beğenBe harflerine bakıldı ve hep beraber diler. tekrarlandı. Beraber geçirilen yaklaşık üç saatDaha sonra “Elif Arkadaş Arıyor” ten sonra veda vakti geldi. Çok güzel kitabı beraber okundu. Eğitmenlerin vakit geçirdiklerini belirten eğitmenricası üzerine önce bir sayfa türkçe, ler, bu şekil ziyaretleri süreklilik hasonra aynı sayfanın almancası okun- line getirmek istediklerini ifade ettidu. Bu şekilde Elif´in arkadaş arama ler. 2000 EVSO Dost Sohbetleri Gençleri Manevi Ortamda Buluşturuyor mizin gönül ellerinden tutup Allah`ın rızasına birlikte yürümek istiyoruz. Çalan kapı zilinin arkasında sizi güler bir yüz karşılayacak. Selamün Aleyküm diyerek selamlaştığınızda emniyet ve güven oluşacak. İçilen demli çaylar bu dostluğu pekiştirecek. Varsa aradaki kırgınlık- Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 lar, çay bardağından çıkan buhar gibi yok olup gidecek. Bizim Ev sohbetlerimiz Kaynaşmanın ve davasına sevdalıların buluştuğu muhabbetin merkezi olarak devam edecek. Uckersdorf ve çevresinde her Pazartesi iki yıla yakındır devam eden ev sohbetleri, 2000 EVSO grubunun gençleri izin sezonu öncesi son sohbetlerini yaptılar. Dünyadaki son gelişmeleri değerlendirilip, dürüstlük konusu Ayet ve Hadisler ışığında işlendi. İzin sezonundan sonra Ev sohbetlerinin daha fazla katılımlarla devam edeceğini belirterek ayrıldılar. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Hessen Bölgesi İrşad Başkanlığı tarafından her sene mutad olarak gerçekleştirilen 40 Hadis Ezberleme ve Hutbe Yarışmaları bu sene de yapıldı. Bu sene gerçekleştirilen yarışma Darmstadt`ta yapıldı. IGMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetlerin iki kategoride yarışmacı gönderdiği programa ilgi oldukça güzeldi. IGMG Darmstadt Ehli Beyt Camii müştemilatında yapılan yarışma açılış Kur`an-ı Kerimi ile başladı. İlk olarak 40 Hadis Ezberleme yarışmasına geçildi. Bu dalda katılım sağlayan yarışmacılara daha önceden ezberlemeleri için verilen “Arapça-Türkçe-Almanca 40 Hadis”ten yarışmanın jüri heyeti tarafından rastgele seçilenler soruldu. Bu dalda yarışmaya 10 kişi katıldı. Lollar -Muhammed Çam, Rüsselsheim-Kerem Karyağdı, Wetzlar-Yahya Öztürk/Enes Değer, Pfungstadt-Yasin Yapar, Kelsterbach-Abdülkadir Akgün, GiessenHüseyin Yaman/Ömer Yaman, Offenbach-Abdullah Baykal, Darmstadt-Süleyman Derin. Yapılan değerlendirmede 1. Rüsselsheim-Kerem Karyağdı, 2. Lollar -Muhammed Çam, 3. Wetzlar-Enes Değer oldular. Daha sonra Hutbe dalındaki yarışmaya geçildi. Bu yarışmaya da 9 kişi katıldı. Talebeler minbere çıkarak hutbelerini sundular. Kelster- I IGMG Hessen’de 40 Hadis Ezberleme ve Hutbe Yarışması bach-Veysel Panço, RüsselsheimEkrem Şahan, Darmstadt-Muhammed Aksoy, Lollar-Ali Çam, Pfungstad-Yasir Karakış, ElsenfeldEnes Yılmaz, Giessen-Mutlu Kaya, Wetzlar-Ali Küle, Offenbach-Fur- kan Zengin. Yine yapılan değerlendirmede 1. Pfungstad-Yasir Karakış, 2. Rüsselsheim-Ekrem Şahan, 3. Lollar-Ali Çam oldular. IGMG Hessen Bölge İrşad Baş- kanı Şerif Aslan bir selamlama ve değerlendirme konuşması yaptı. Aslan konuşmasında: “Katılım sağlayan tüm cemiyetlerimize kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Her iki dalda da katılım sağlayan cemiyetle- rimizi ayrıca tebrik etmek istiyorum. Bizler IGMG olarak cemiyetlerimizde yapılan eğitimlerin neticelerini bu tür yarışmalarda daha net olarak görmekteyiz. Allah`a şükürler olsun ki Almanya gibi bir yerde Efendimiz (s.a.v)in hadislerini hem Arapça hem Türkçe ve hem de Almanca olarak ezberleyen evlatlarımız yarışmalar yapmaktalar. Ayrıca artık elhamdülillah camilerimizde hutbe okuyabilecek evlatlarımızın sayısı oldukça fazla ve bunlar yarışmalara bile katılmaktalar. Rabbimize ne kadar şükretsek azdır. Bize göre bu yarışmalara katılan her evladımız birincidir” dedi. Daha sonra yarışmalarda derecelere giren talebelerin hediyeleri takdim edildi. Hediye takdimi esnasında yine IGMG Hessen Bölge Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Ölmez bir selamlama konuşması yaptı. Ölmez: “Yarışmalara katılan tüm evlatlarımızı ve ailelerini tebrik ediyorum. Böyle güzel yarışmalara katılmak için evlatlarını motive ettikleri için kendilerini kutluyorum. Bizler IGMG olarak “hizmette öncü kuruluş” olmanın gereği ne ise onu yapmaya çalışıyoruz” dedi. Son olarak yine IGMG Hessen Bölge İrşad Başkanı Şerif Aslan yarışmacılara takdim edilen hediyelerin sponsorlarına da teşekkür etti. Kapanış Kur’an-ı Kerim’inin ardından program sona erdi. Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 7 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HY Nürnberg Müdürlüğü acentlerine yönelik Quickres Rezervasyon Sistemi Eğitimi gerçekleştirmiştir. Eğitimin amacı Türk Hava Yolları’nın kendi bünyesinde ve acentelerinde kullanıma sunacağı yeni bir sistem olması nedeniyle geçiş süresinde oluşabilecek olası problemlere karşı alınması gerekli bir tedbir olarak planlanmıştı. Kullanıcının rahatlıkla kullanabileceği ve sadeleştirilmiş bir sistem olması nedeniyle çeşitli avantajlar sağlamaktadır. Eğitim başarıyla tamamlayan, katılımcılar sertifikalarını aldılar. Katılımcılar almış oldukları eğitimle daha kaliteli hizmet sunacaklarını ve TK’ı rahatlıkla satabileceklerini ifade ettiler. Eğitimin kendilerine güven aşıladığını ve sistemin kolay anlaşılır olması nedeniyle problemlerin aza indirgeneceğini T sayfa 8 Hayat THY NÜRNBERG MÜDÜRLÜĞÜ ACENTE QUICKRES REZERVASYON SİSTEM EĞİTİMİ VE A-330 TANITIMI bildirdiler. Eğitim süresi içinde Türk Hava Yolları filosunda bulunan ve oldukça modern donanımlı olan uçaklardan Airbus A330 tipi uçağı Nürnberg Havalimanına indi. Bu durumu fırsata çeviren THY Nürnberg Müdürlüğü kursiyerlere uçağı gezme imkanı sağladı. Kursiyerler geniş koltuk aralıklarını, Economi ve Business sınıf kabinini, iç ve dış dizaynını ve kokpitini hayranlıkla izledi. Bu izleme müşterilere uçağı daha iyi anlatacakları anlamına geldiğini ifade ettiler. Gözlem ve incelemenin satış elemanını olumlu etkilediğini ifade ettiler. Gezi sonrasında THY Nürnberg Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 Personeli ve kursiyerlerle beraber resim çekilindi. THY Nürnberg Müdürü Dr. Osman Nuri Hasırcı: “Acente satış elemanlarına bundan sonraki süreçte THY sistemine daha fazla hakim olmanın satışları olumlu etkilemesi gerektiğini, bilinçli ve genç kuşakla çalışmanın zevkinin yaşanacağını ifade etti. Ayrıca sözlerinde THY Nürnberg Müdürlüğü olarak eğitim için ofis ve iletişim altyapısına desteği olan OVB Finans danışmanı Bay Rainer Wünsche’ye teşekkür etti. Eğitimde aktif rol alan THY Nürnberg Satış Şefi Ebubekir Nebioğlu, Mustafa Yıldırım ve Eği- timci Janine Aranya’ya da teşekkür etti. Janine hanım kursa katılan acente satış elemanlarına yeterince destek verdiğini ve gelişmenin olumlu olduğunu belirtti. Ebubekir bey de bundan sonra bu eğitimlerin daha sık yapılacağını ve acentelerin ziyaret edilerek yerinde sorunlarının çözüleceğini bildirdi. OVB Başkanı Rainer Wünsche de eğitimin kendi merkezlerinde verilmesinden ve THY ile birlikte çalışmadan duyduğu mutluluğu dile getirdi. 28 Haziran 2010 tarihinde başlayan kurs 09 Temmuz 2010 tarihinde sona erdi. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir TİB Yüksek Öğrenim Gençliği Frankfurt‘daki İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesinde Prof. Dr. Fuat Sezgin´le buluştu. ATİB Yüksek Öğrenim Gençliği Frankfurt İslam, Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesine bir gezi gerçekleştirdi. Müzede astronomi, coğrafya, deniz bilimleri, saat teknolojisi, geometri, optik, tıp, kimya, maden, fizik ve mekanik, savaş teknolojisi ve mimarlık dallarında eserler ve aletler sergileniyor. Almanya‘nın çeşitli eyaletlerinden geziye katılan öğrencilerin ilgisi oldukça büyüktü. Öncelikle Müzeyi rehber eşliğinde gezen öğrenciler Müslüman bilginler tarafından yapılmış aletlerin ve bilimsel araç ve gereçlerin yazılı kaynaklara dayanarak yaptırılan numunelerini inceleme şansını buldular. Müslümanlar tarafından icat edilen buluşların birçoğunu her zaman id- A öln bölgesinde hizmet veren DİTİB kadın kolları başkanları, gündemde olan konuları görüşmek amacıyla kahvaltıda bir araya geldiler. Köln DİTİB Merkez Hanım Faaliyetleri Müdürlüğü’nde yapılan toplantıya, Türk-Alman Kadınlar Derneği Başkanı Vildan Basa, DİTİB Merkez Hanım Faaliyetleri Müdürlüğü’nden Zeynep Ceşen, T.C. Köln Başkonsolosluğu Bayan Din Görevlisi Sevda Demirbağ Bayrak, Gençlik ve Spor Müdürlüğü Pedagogu Meltem Yavuz, Hürth, Meschenich, Pulheim ve Chorweiler DİTİB dernekleri kadın kolları başkanları ile üyeleri katıldı. K ATiB Yüksek Öğrenim Gençliği Frankfurt İslam Bilim ve Teknoloji Müzesinde dia edilenin aksine asıl batı tarfından çalındığını öğrenen öğrenciler, Müslümanların fizik, kimya, biyoloji, hayvancılık, veterinerlik, ziraat, tıp, astronomi, coğrafya gibi bütün bilim dallarında öncülük yaptığını müzede sergilenen eserleri ve aletleri inceleyerek öğrenmiş bulundular. Müzenin kütüphanesini de gezen ATİB Yüksek Öğrenim Gençliği Sayın Fuat Sezgin hocanın İslam Bilim Tarihi ile ilgili cilt cilt eserlerini gördüklerinde ve Müslümanların buluşları ile ilgili araştırmanında henüz tamamlanmadığını öğrenince hayranlıklarını gizleyemediler. Goethe Üniversitesi’ne bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nü ve Enstitüye bağlı olarak kurduğu Müzenin direktörlüğünü yürü- ten İslam Bilimleri Tarihi araştırmacısı Sayın Profesör Fuat Sezgin ile tanışma şansını da yakalayan ATİB Yüksek Öğrenim Gençliği Fuat Sezgin Hocanın çok yoğun olmuş olmasına rağmen AYÖG‘e vakit ayırdığı için çok mutlu oldular. Öğrencilerle tek tek ilgilenip okudukları dalları soran sayın Fuat Hoca çoğunun yüksek öğrenim gördüğünü öğrenince memnuniyetini belirtirken okumanın önemine değindi. Mütevazi bir şekilde kendisinin İslam ile ilgili gerçekleri yıllardır dünyaya duyurmak için çalıştığını anlatan sayın Fuat Hoca, bizlerin de ülkümüz doğrultusunda çok çalışmamız gerektiğini belirtti. Almanya‘daki Müzenin aynısını İstanbul‘da açtıklarını belir- ten Hoca, bu Müzeleri açarken hangi hedeflerle yola çıktıklarınıda kısaca anlattı. AYÖG‘ü kırmayıp zaman ayırdığı için kendisine çok teşekkür eden ATİB Yüksek Öğrenim Gençliği Başkanı Gülden Bayrak ayriyetten AYÖG adına ziyaretci defterine memnuniyetlerini belirten not yazdı. Daha sonra İslam'da Bilim ve Teknoloji adlı 5 ciltlik eseri inceleyen öğrenciler yeni ve önemli şeyler öğrenmiş olmanın mutluluğunu yaşayarak Müzeden ayrıldılar. Beraberce yenilen yemeğin ardından, ATİB Yüksek Öğrenim Gençliği 2 Ekim tarihinde Mülheim‘de gerçekleştirilecek olan Tanışma Çayında buluşma dileğiyle vedalaştılar. DiTiB Kadın Kolları Kahvaltıda Buluştu Kadın kolları üyelerinin tanışma, konuşma, ortak proplemlerin çözüm yolları, birlikte ne gibi aktivitelerde çalışmalar yapılabileceği konularını görüşmek amacıyla düzenlenen kahvaltılı toplantıda, kadınların sosyal yaşamda ve derneklerin faaliyetlerinde daha fazla yer almaları, bünyelerinde çalışma grupları oluşturmaları, bireysel ve toplumsal hayatta karşılaştıkları proplemler ve çözüm yolları, kimsesiz ve çaresiz kadınlara ulaşarak, sıkıntılarının giderilmesi için çalışmalar yapmak, genç anne ve genç kızlarla ortak programlar düzenlemek, kermes programları orgazi etmek, diğer şehirlerdeki DİTİB dernekleri kadın kollarının programlarına destek ve katkıda bulunmak, kandil gecelerinde ve Ramazan ayında kadınlara yönelik özel programlar uygulamak, Kutlu Doğum, Anne- ler Günü, Dünya Engelliler Günü, Açık kapı Günü, Aşure Günü gibi etkinliklerde kadınlara yönelik özel programlar düzenlemek, kadın kollarının birbirlerini daha yakından tanımaları için derneklere geziler düzenlemek, Alman kadın kuruluşlarıyla diyalog kurarak, iyi komşuluk ilişkileri oluşması için bilgi alışverişinde bulunmak gibi konular, konuşmacılar tarafından değerlendirildi. Kahvaltılı toplantı, kadın kolları temsilcilerinin, daha sık bir araya gelme dilek ve temennilerinin ardından sona erdi. Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 9 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG Sosyal Hizmetler Başkanlığı Ramazan-ı Şerif Çalışmaları vrupalı Müslümanların en büyük eserlerinden biri olan İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı, uzun yıllardır Avrupalı Müslümanlara hizmet vermeye devam ediyor. Avrupa’nın en büyük göçmen sivil toplum kuruluşlarından biri olan IGMG, Avrupa’ya yayılmış güçlü teşkilat yapısıyla, tüm Avrupalı Müslümanları kucaklıyor. IGMG, Avrupalı Müslümanların dini vecibelerinin yerine getirilmesi, yasal haklarının korunması, yaşadıkları topluma uyumlarının sağlanması gibi görev ve misyonlarının yanısıra Müslümanlar arasında kardeşlik, yardımlaşma, dayanışma bilincinin artması, ümmet ve cemaat şuurunun gelişmesi konularında da öncülük etmektedir. IGMG olarak çocuklara, gençlere, Üniversitelilere, kadınlara ve yetişkinlere yönelik olarak sürekli faaliyet ve çalışmaları devam etmektedir. Bu hizmetlerin yanısıra bir de yeryüzündeki mazlum ve mağdurlara yönelik yardım faaliyetleri mevcuttur. Yardım kampanyaları, Kurban kampanyaları ve Zekat-Fitre kampanyaları bu organizasyonlardan bazıları... IGMG’nin önemli hizmetlerinden olan insani yardım çalışmaları Ramazan ayıyla birlikte ivme kazanıyor. Bu ayda yürütülen “Zekat-Fitre” ve Kadir Gecesinde organize edilen “Mağdur ve Mazlumlarla Dayanışma” Kampanyalarıyla önemli bir dini sorumluluk ifa ediliyor. IGMG Sosyal Hizmetler Başkanı Ali Bozkurt bu alanda yapılan çalışmalar hakkında gazetemize bilgiler verdi. Ali Bey, öncelikle IGMG Sosyal Hizmetler Başkanlığının temel fonksiyonu hakkında bilgi verir misiniz? Sosyal Hizmetler Başkanlığımız öncelikle teşkilatımızın kimlik unsurlarından olan mazlum ve mağdurun yanında olma ilkesini uygulayan bir birimdir. Rabbimiz bizlere Maide suresinde kötülükte ve düşmanlıkta değil iyilik ve takvada yardımlaşmamızı emrediyor. Dolayısıyla bu ayeti referans alan biz, iyiliği emredip kötülükten menetme noktasında maddi olarak yardım yapmayı ön plana çıkarıyoruz. Bu dini sorumluluğun yerine getirilmesinde Müslümanları teşvik ediyoruz. Varlık sahibi olanla yardıma muhtaç kişi arasında bir aracı konumundayız. Yine yüce kitabımız Kur`an-ı Kerim’de kimlere nasıl yardım yapılacağına dair ayetler yer almaktadır. Bu ayetler doğrultusunda yardıma muhtaç kişileri tespit A sayfa 10 ediyor, projeler geliştiriyoruz. Bu çalışmalarda mübarek Ramazan ayının özel bir yeri var mı? Tabiki, rahmet ve bereket ayı Ramazan paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma açısından da manevi fırsatlar sunan bir aydır. IGMG Sosyal Hizmetler Başkanlığı olarak varlık sahibi kardeşlerimizin Ramazan ayı içerisinde zekat, fitre ve sadaka gibi maddi ibadetlerini yerine getirebilecekleri bir imkanı onlara sunmaktayız. Öte taraftan Ramazan ayı boyunca dağıttığımız Ramazan kumanyalarıyla yardıma muhtaç insanların yanında oluyoruz. Zekat ve Fitre kampanyasıyla başlayacak olursak, bu çalışmanın arkaplanı hakkında neler söylersiniz? Evet, Avrupa çapında yürüttüğümüz bu kampanyayla zekat ve fitre ibadetinin yerine getirilmesine yardımcı oluyoruz. İlk olarak gerek afiş ve gerekse de ilanlarla bu kampanya hakkında insanlarımızı bilgilendiriyoruz. Özellikle de toplanacak olan zekat ve fitrelerin hangi alanlarda değerlendirileceği hakkında gerekli bilgilendirmelerde bulunuyoruz. Ki zekat söz konusu olduğunda dağıtım yapılması gereken yerler Kur`an-ı Kerim’de sekiz kesim olarak belirlenmiştir. Topladığımız zekatlarla bu sekiz kesime aciliyet durumuna göre yardım etmeye çalışıyoruz. Örneğin başta Avrupa’da okuyan öğren- Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 cilerimizi burs yardımlarıyla destekliyo- “Mazlum ve Mağdurlarla Dayanışma ruz. Bunun dışında eğitim kurum ve ku- Kampanyası” olarak adlandırdığımız ruluşlarımızı desteklemek üzere bir bütçe projemizle maddi yardım toplamaktayız. ayırıyoruz. Son yıllarda azalmakla birlik- Burada toplanan yardımlarla dünyanın te Başörtüsü mağduru öğrencilere yöne- değişik bölgelerinde yardıma muhtaç insanlara yönelik hayırlı hizmetleri desteklik desteğimizde devam etmektedir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan liyoruz. Tabi bunu birlikte çalıştığımız ayında ‘Ramazan Kumanya’ları dağıtıl- partner kuruluşlar aracılığıyla gerçekleşmakta, iftar ve sahur ikram edilmektedir. tiriyoruz. Bu kampanyayla oluşan maz2010 Ramazan ayında planlanan yar- lum ve mağdurlara destek fonundan ayrıca yıl boyu bize ferdi olarak başvuruda dımlar: bulunan ihtiyaç sahibi insanlara komisMiktar Ülke yonumuzun gerekli değerlendirmelerinin Türkiye 40.000 ardından yardımda bulunuyoruz. Kosova 5.000 Son olarak, Ramazan ayı dışında Pakistan 10.000 hangi çalışmalar yürütülmektedir? Arnavutluk 5.000 Sorunuzun cevabına geçmeden önce; Filistin/Gazze 50.000 Ramazan ayı sonrası çalışmalarımızla ilMakedonya 5.000 gili olarak öncelikle mazlum ve mağdura Bosna-Hersek 5.000 yardımın zamanının olmadığını söyleBangladeş 5.000 mek isterim. Bizler, Ramazan öncesi ve sonrasında yani bir yıl ve hatta bir ömür Sancak 5.000 boyu bu ibadeti yürütmekle mükellefiz. Yemen 4.000 Doğal afetlerde afetzedelelerin yanında Endonezya 3.000 oluyoruz. Çad 5.000 Ramazan ayı dışında bu sene 26.sını 142.000 Toplam gerçekleştireceğimiz Kurban KampanyaDiğer taraftan Kadir Gecesine has sı kampanyamız gerçekleştirilecektir. ayrı bir yardım kampanyasını da yü- 2009 yılı Kurban Kampanyasında 78 ülrütüyorsunuz. ke ve bölgede 82.363 Kurban kesimi gerRabbimiz tarafından bin aydan daha çekleştirilerek dağıtılmıştır. 2010 yılında hayırlı olarak tanımlanan Kadir gecesin- da artırarak devam edeceğiz. de gerçekleştirdiğimiz ayrı bir yardım çaİnsani yardım olarak bu yıl içerisinde lışması söz konusu. Camilerimizde Filistin Gazze’ye 30.000 € ‘luk Narenciye ve zeytinlik ağaç dikimi için destek sağlandı. Ayrıca Haiti ve Elazığ depremleri sonrası mazlum ve mağdurlar fonundan yardım yapıldı. Cemiyetlerimiz de Avrupa IHH’nın yardım kampanyasına destekte bulundular. Son olarak yeni bir proje üzerinde çalışıyoruz: Nijerya’da Meslek Eğitim Okulu Projesi. Nijerya Kano Eyaletinde gerçekleştirilecek olan meslek eğitim okulu projesi başlatılmıştır. Şu an proje aşamasındadır. Avrupalı işadamlarımızın desteğiyle 50 bin m2 bir arsa üzerinde gerçekleştirilecek olan okulda çeşitli meslek dallarında eğitim verilmesi sağlanacaktır. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Nesillerin Kimlik Dili Almanya, elinde bira şişeleri olmadan, Türklerin nasıl da zevkten dört köşe olabildiklerini hayretle gördü. Bazı uluslararası futbol müsabakalarında kazanılan başarıların ardından bayraklarıyla bugünlerde caddeleri dolduran Alman gençleri, bu alışkanlıklarını Türklere borçludurlar. Ayaklar altındaki ekmek parçasını içi sızlayarak kaldıran, bazen de öpüp başına koyduktan sonra bir kenara koyan birisini görürseniz, o mutlaka Türktür! “Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır” (Montaigne) Sırılsıklam aşık olduğu kızın sadece mahallesine uğramak veya onun izini bir kilometre uzaktan takip etmekle yetinen, mutmain olan bir gençlik kuşağına mensup ben, karşımda yaşça benden epeyce genç olan arkadaşın nişanlısının tavırları karşısında nereye bakacağımı şaşırmıştım. Arkadaşla tren yolculuğu esnasında karşılaştık. Yanında başörtülü ve gayet bakımlı genç bir hanım vardı. Nişanlısı olarak takdim etti. Zaten önceden de bir Türk kızıyla nişanlandığını duymuştum. Genç kadının nişanlısına yılışma hareketlerinden hem rahatsız olmuş, hem de başörtülü bir Türk kızı adına utanmıştım. Bu hadiseden epey zaman sonra, yine trende giderken bir grup, tahminen 16-18 yaş arası, öğrenci önümdeki boş koltuklara oturdu. Bunlardan bir kesimi kendi aralarında Almanca konuşurken arasıra Türkçe kelimeler telafuz edişlerinden ve savurdukları küfürlerin sadece Türkçe olmasından, onların Türk olduklarını anladım. Zaten görüntüleri de kendilerini ele veriyordu. Halkımızın içinde günlük konuşma dilini maalesef küfürle kirletmişlik artık “normal” larımızdan sayıldığı bir zamanda, gençlerin de küfürlü konuşmaları bana çok “anormal” gelmemişti... Kızlı erkekli gençler karşılıklı koltuklara oturduktan sonra içlerinden bazıları öylesi güngörmemiş küfürler savuruyorlardı ki, duydukça kulaklarımın ucuna kadar hicabımdan kızarıyordum. Delikanlılar küfrün en bayağısı, iğrenci, müstehcenini birbirlerine savururken, onlarla birlikte kızlar da basıyordu kahkahayı... Sevgili Muhsin Ceylan’ın, “Fikir Fırtınası (Kanal Avrupa)” proğramında ‘Batı Avrupa Türklerinin Kültürel Kimlik Dili’ eksenli konuyu tartışırken; farklı bir kültür ikliminde varlığını sürdüren azınlıkların davranış biçimleri, onların hangi kültür havzasından geldiklerini ele verir babından birşeyler söylemiştim. Bu konuyu kafamda derinleştirirken, yukarıya aktardığım iki olayla meseleye giriş yapmış oldum. Doğrusu kitapçının vitrininde önceden gördüğüm hâlde, satın almaya gerek görmediğim bir kitabı, bu sefer zincirin halkalarını tamamlar ümidiyle aldım ve yanılmadığımı gördüm. Türkçe’ye “İstediğim Gibi (So wie ich will)” veya “Nasıl İstersem” olarak da tercüme edilebilecek olan kitabın altbaşlığı daha da kışkırtıcı: “Cami ile Minietek Arasındaki Hayatım (Mein Leben zwischen Moschee und Minirock)”... Zaten başka türlüsünü de doğrusu beklemiyordum. Müslüman-Türk bir aileden, gencecik bir kız olarak bu toplumda isim yapmak istiyorsanız, mutlaka işin içine İslâm ve onun tezatı birşeyler karıştırmanız lazım. Bu yolu seçenler için yeterinden fazla akıl veren, yol gösteren vardır bu ülkede... Daha 18-19 yaşlarında kitap ya- zan Melda Akbaş; “Belki benim ikilemim buradadır: Almanlar için ben bir Türküm. Türkler için daha ziyade Alman! Ne ağacım, ne de kabuk...” Belki kendi kuşağını en iyi tarif eden bir söz: Ne ağaç, ne de kabuk! Peki ne?... Yayınevi çiçeği burnunda yazarının hayat hikâyesini takdim ederken; “Müslüman töresi ve Batı özgürlüğü arasındaki hayat” diyor! Sizce de çok mânidar bir tesbit değil mi... Bir tarafta törelerin tutsaklığı, diğer yanda Batı’nın alabildiğine özgürlüğü... Zaten netice itibariyle Melda Akbaş da “özgürlüğü” seçmiş. İnşallah ileride bu özgürce hayatın tutsağı olmaz. Namık Kemal’i rahmetle anıyorum: “Ne efsunkâr imişsin ah ey didar-ı hürriyet/Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten” Sözkonusu kitapla ilgili kapsamlı bir değerlendirmeyi ileriki zamanlarda yapabilmeyi ümit ediyor ve tekrar konumuza dönüyoruz. Geride bıraktığımız 2009 yılının sonlarına doğru Almanya müslüman azınlık üzerinde yapılan kapsamlı bir araştırmada, dindar olanların diğerlerine kıyasla daha höşgörülü ve uyumlu olduğu neticesine varılmışken; Aşağı Saksonya Kriminolojik Araştırmalar Enstitüsü (KFN) ise yaptığı araştırmada, dindar Türk gençlerinin şiddete daha çok meyilli oldukları sonucuna varmış. Araştırma konusuyla ilgili görüşlerine başvurulan Prof. Rauf Ceylan; “Müslümanların çoğunluğu elli yılı aşkın bir zamandan beri burada yaşamalarına rağmen, İslâm’ın hâlâ yabancıların dini olarak görülmesi ve burada doğup büyüyen üçüncü nesil gençlerin bile yabancı olarak dışlanması yüzünden yerli toplumla göçmen Türkler arasındaki uçurum giderek büyüyor” tesbitinde bulunmaktadır. Şimdi dikkatler üçüncü nesil Türkler üzerinde: Asimile mi, uyum mu, protesto mu? Sözkonusu kuşak ne Birinci, ne de İkinci Nesil Türkler gibi (homojen) olmayacak! Yukarıya taşıdığımız karşılaşmalar kadar, bahse konu olan kitabın yazarı da, yeni [email protected] nesil Türklerdendi. Mutlaka bunlara daha ilâve edebileceğimiz, Türk`ten daha çok Türk, müslümandan daha çok müslüman gençlerimiz de var. Değerler temelinde, hayatı algılamada ve davranış biçimlerinde son derece heterojen olan ve geniş bir yelpazede değerlendirilmesi gereken bir nesille karşı karşıyayız. İstismara, suistimale ve her türlü aşırılığa son derece müsait bir gençlik... Farklı bir çoğulcu-yerli kültür içindeki azınlığın (kültürel) kimlik dili nedir, nasıl anlaşılır? Ülkemiz insanlarındaki davranış biçimleri ait oldukları bölge kültürüne göre değişir. Meselâ, benim yetiştiğim Doğu Anadolu’da kendi çocuğunuzu kaynana, kaynata, anne veya babanızın yanında sevmeniz, kucağınıza almanız; büyüklerinize karşı bir saygısızlık olarak görülür(dü). Herhangi bir Avrupa ülkesindeki göçmen Türkü yerli toplumdan farklı kılan şey, onun sosyal hayattaki davranış biçimleridir. Bizim “ayıp”larımız, “mahremiyet”lerimiz, “utanmak”lığımız, namus telâkkimiz, aile bağlarımız, fedakârlığımız, “el öpme”miz, büyüklerimize saygılı olma biçimimiz farklıdır! Acılı günümüzde feryadımızı, sevinçli günde neşemizi yakın çevremiz duyar. Almanya, elinde bira şişeleri olmadan, Türklerin nasıl da zevkten dört köşe olabildiklerini hayretle gördü. Bazı uluslararası futbol müsabakalarında kazanılan başarıların ardından bayraklarıyla bugünlerde caddeleri dolduran Alman gençleri, bu alışkanlıklarını Türklere borçludurlar. Ayaklar altındaki ekmek parçasını içi sızlayarak kaldıran, bazen de öpüp başına koyduktan sonra bir kenara koyan birisini görürseniz, o mutlaka Türktür! Siz, “öyle bir nesil kaldı mı ki” demeden önce, ben de, “görürseniz” dedim... Bu neslin kimlik dilini anlamaya çalışacağız: Ağaç mı, kabuk mu, yoksa pıtrak mı? Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 11 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Selma ÖZTÜRK Sıla-i Rahim Derken... [email protected] u yıl Türkiye seyehatimi Haziran ayında yapayım dedim. Memlekete, yani Yozgat’a gittim. Bu yüzden de daha yakın olduğu için Kayseri havalimanına indim. Üç haftacık da olsa Anadolu’nun tadını çıkarma niyetindeydim. Benim için İstanbul hiç kuşkusuz dünyanın en güzel mekanlarından birisidir. İstanbul’a sık sık giderim. Sultanahmet’te, Eyyüp’te namaz kılmak bana ayrı bir haz verir. Fakat Anadolu’nun yeri ve kokusu bir başkadır. Onun yerini hiç birşey tutmaz. Anadolu farklıdır. Anadolu Anadolu’dur da ondan. Anadolu buram buram toprak kokar. Doğanın ve tabiatın eşsiz güzelliğini yaşatır ve hatırlatır insana. Almanya’da doğup büyümemize rağmen, her yıl mümkün mertebe kısa da olsa Türkiye’ye gitmeye gayret gösteririm. Özlediğim ve sevdiğim için. Akrabalarımla hatıralarımı tazelemek için. Türkiye havası bir başkatır. Türkiye denildiği zaman, insanın tüyleri duygulanmaktan diken diken oluyor. Sizi bilmem ama, bende bu böyledir. Havalimanına indiğimde akşam vakti olmuştu ve akşam namazı ezanıyla karşılandım. Ne güzel bir andı o... Ezan sesini işitmek. Öyle özlemişim ki... Paslanmış kulaklarıma merhem gibi geldi. Bir pas sökme ilacı bile böyle etki gösteremezdi belki. Ezanı duyar duymaz yine duygulandım ve “Şükür kavuşturana” dedim içimden. Müezzin “Eşhedu ella ilahe illallah” diye devam ettiğinde büyük zat merhum Mehmed Akif Ersoy ve onun o büyük İstiklal Marşı’ndaki satırları geldi aklıma. “Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli”. Diyor ya Mehmed Akif. İşte o an ben de içimden dua ettim. “Ya rabbi, ne olur, bu ezanlar yurdumun üstünde ebediyyen inlesin. Bu ezanları ebediyyen, yani mahşere kadar yurdumun üzerinde inlet. Yalvarırım, bu toprakları, bu memleketi ezan sesinden mahrum etme” diye. Ezan... O kutsal çağrı. O mukaddes davet. Kimisi bilemez, B sayfa 12 kimisi bulamaz diye buna derler herhalde. Bizler Avrupa’da onun hasretini çekerken, orada insanlar kıymetini bilmiyor. Daha sonraki günlerde her ezan okunuşunda şunu farkettim. Anadolu’da ezana karşı müthiş bir saygı var. Yatmış olan veya uzanmış olan bir kişi ezanı işitir işitmez anında yerinden fırlıyor ve kendine çeki düzen veriyor. Ayağı uzatılı olan derhal toplanıyor. Konuşan susuyor. Ezan bittikten sonra eski halini alıyor ve ezanın bitimiyle o da “bitiyor”. Ezanı dinliyor fakat ezanın asıl gayesi olan davetine icab etmiyor. Yani namazını kılmıyor. Ve maalesef bu tecrübeyi her defasında tekrar tekrar yaşadım. Türkiye’de namazını kılan insanların sayısı olması gerekinden çok daha azdır. Bilhassa gençlerde namaz kılanlara tek tük rastlayabilirsiniz. Namaz pek önemsenmiyor. Namazın önemi de gerektiği gibi aktarılmıyor insanlarımıza. Yaşlı insanlar namazlarını kılıyorlar. Sanki namaz yaşlı insanlara mahsus bir ibadetmiş gibi. “Daha gencim, yaşlanınca çok kılarım” diyenin hesabı yok. “Milli Şuursuzluk” dediğimiz kavram bu olsa gerek... Genelde Türkiye’de dini düşüncelere yaklaşım çok farklı, aslından çok yanlış. Toplumun büyük bir kısmında dini eğitim verilmiyor. Verilmediği için de toplumun dini bilgisi pek zayıf. Siyer-i Nebi şurada dursun, daha Kur’an-ı Kerim’i bile okumasını bilmiyor çoğu insanımız. Kadınlar bu hususta erkeklerden biraz daha titiz ve gayretli. Onlarda öğrenme isteği, çabası ve gayreti erkeklere nazaran daha fazla. Fakat kadın oldukları için, imkanları maalesef sınırlı. Bazı kadınlara kocaları camiye gitmeyi ve bu tür faaliyetlere katılmayı müsaade etmiyor. Gençler ve çocuklar zaten yasak olduğu için sadece okul tatillerinde (yaz tatilinde) camilerde Kur’an okuyup öğrenme imkanına sahip. Evde de Kur’an okumasını bilen birisi yok ise – ki bu çoğu hanede böyledir – dini eğitim alma imkanı hiç bir yerde yoktur. Binaenaleyh İslam terbiyesinden bihaber bir nesil yetişmektedir ve bu durum nesilden nesile her nesilde biraz daha eksilmekle beraber devam etmektedir. Gençlerle biraz temasa geçtim ve onlarla sohbetlerim esnasında şu tespitlere vardım. Gençler dini temel bil- Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 giye sahip değiller. Günlük hayatta dinlerinden çok uzaklar. Hatta hiç yok denecek derecede yer almış vaziyette islami yaşantı. Ancak Ramazan’dan Ramazan’a oruç tutmakla dinlerini hatırlıyorlar. Ve Kurban Bayram’ı da buna biraz olsun vesile oluyor. Kur’an-ı Kerim’i okumasını bilmiyorlar. Sadece kısa sureleri namaz kılabilmek için öğrenmişler. Ancak bu ezberler de ağızdan duyma olduğu için ne tecvid var, ne de düzgün telaffuz. Mezarları ziyaret edip ecdadına bir Yasin veya Mülk Suresi bile okuyamıyacak durumdalar. Cuma namazına ise bütün genç erkekler pek sadıklar Anadolu’da. İtinalı bir şekilde iştirak ediyorlar. Elhamdulillah! Diyelim. Hiç yoktan iyidir elbet... Ne üzücü bir gerçek, ne vahim bir durum. Kız çocuklarında ise tespit ettiğim gerçekler şunlar. Genç kızlar korkunç bir şekilde televizyonda gördükleri ve takip ettikleri bazı bayanlara imreniyorlar, onları örnek alıyorlar ve onları taktir ediyorlar. Onların hayatları gibi bir hayat sürdürmek istiyorlar. Bu yüzden de bilhassa yaz aylarında giyim ve kıyafetlerinde sınır tanımıyorlar. Bu hususta çok serbestler. Köy ve kasabalara bile sirayet etmiştir (sıçramıştır) bu hal. Eskiden böyle değildi. İnsanlarda herşeye rağmen yinede bir utanma ve çekinme duygusu vardı. Bu da kalmadı. İsteseler bile şartlar gereği bazı şeylere cesaret edemezlerdi. Açıkca, alanen yaşayamazlardı bazı ahlaksızlıkları. Batında kalırdı, fakat zahire geçemezdi. Fakat bugün toplum ahlaksızlıklardan haberdar olmasına rağmen susmayı tercih ediyor ve toplum için büyük bir tehlike teşkil eden ahlaksızlıkları ve soysuzlukları görmemezlikten geliyor, onlara göz yumuyor. Alimler git gide azalıyor. Yaş icabı dünyalarını değişiyorlar. Yerlerini ise dolduran olmuyor. Çünkü yetişmiyorlar. Okullarda olsun, işyerlerinde olsun müstehçen olaylar yaşanıyor. Duyup haberdar olduğunuzda şaşırmaktan başka bir şey yapamıyorsunuz ve inanmakta güçlük çekiyorsunuz. Peki bu tespitlerden sonra bir çözüm önerimiz var mı aceba? Benim aklımdan şunlar geçti. Bu toplumu tekrar şuurlandırmak için harekete geçmek lazım. Hakikaten çok büyük çalışmalar gerçekleçtirilmesi gerek. Gençlerle biraz temasa geçtim ve onlarla sohbetlerim esnasında şu tespitlere vardım. Gençler dini temel bilgiye sahip değiller. Günlük hayatta dinlerinden çok uzaklar. Hatta hiç yok denecek derecede yer almış vaziyette islami yaşantı. Ancak Ramazan’dan Ramazan’a oruç tutmakla dinlerini hatırlıyorlar. Ve Kurban Bayram’ı da buna biraz olsun vesile oluyor. Kur’an-ı Kerim’i okumasını bilmiyorlar. Sadece kısa sureleri namaz kılabilmek için öğrenmişler. Ancak bu ezberler de ağızdan duyma olduğu için ne tecvid var, ne de düzgün telaffuz. Mezarları ziyaret edip ecdadına bir Yasin veya Mülk Suresi bile okuyamıyacak durumdalar. Aslında kaybedecek bir zaman yok. Kaçırılanların telafisi mümkündür efendim! Ben bu hususta iyimserim. Zor da olsa, zaman da sürse, mümkün. Yeter ki harekete geçilsin. Allah bizleri, nesillerimizi ve vatanımızı korusun. Bazı güçlere fırsat vermesin ve her şeyden önemlisi dini ve milli hüviyetimizi (kimliğimizi) kaybettirmesin bizlere. Amin... Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Prof. Dr. Saffet KÖSE Şehâdet Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde şehâdet aynı zamanda bir olaya tanıklık etmek anlamına gelir ve üzerinde önemle durulan ispat vasıtalarından birisi olarak yer alır. Olayın tanığına da şâhid denir. Fıkıh kitaplarında genişçe yer alan şahitlik, Kur’ân ve hadislerde dini ve ahlaki yönüne genişçe vurgu yapılan bir özelliğe sahiptir. Buna göre şahitlik dürüstlüğün en önemli simgesidir ve kişinin bildiği bir konuda şehadette bulunması onun vazifesidir. ehâdet, Kur’ân ve Sünnette dini, ahlaki bir karakter arzeden, anlam farkına göre de fıkhî boyutları olan geniş çerçeveli Ş bir kavramdır. Bu bağlamda şehâdetin model olma, bir olaya tanıklık etme, Allâh yolunda savaşırken ölme gibi anlamları öne çıkar. “Şehîd” de aynı kökten gelen bir kelime olarak her şeye tanık olan anlamında Allâh’ın isimlerinden birisidir.1 Kur’ân-ı Kerîm Muhammed ümmetinin orta yolu tutan (vasat), her türlü aşırılıktan (ifrat-tefrit) uzak, fıtrat / yaratılış gerçekliğine bağlı, adaletli, sağduyulu, din-dünya, dünya-ahiret dengesini kuran özelliğiyle bütün insanlığa model özellik taşıdığını; Hz. Peygamber’in de bu ümmetin modeli olduğunu şehîd (ç. şühedâ’) kelimesiyle ifade eder2 ve bu özelliğiyle de ümmeti, insanlar içinden çıkmış en hayırlı topluluk olarak vasfeder.3 Bunun yanı sıra Kur’ân-ı Kerîm, model olmanın (şehîd) ek bir yükümlülüğünden bahseder. Buna göre davranışları kendileriyle sınır- lı olmayan ve öteki insanları etkileyen, diğerleri tarafından örnek konumda görülen model kişiliklerin davranışlarının Allâh katındaki karşılığının katlanarak verileceğine mesela günahının iki kat, sevaplarının da iki defa karşılık göreceğine vurguda bulunur.4 Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde şehâdet aynı zamanda bir olaya tanıklık etmek anlamına gelir ve üzerinde önemle durulan ispat vasıtalarından birisi olarak yer alır. Olayın tanığına da şâhid denir. Fıkıh kitaplarında genişçe yer alan şahitlik, Kur’ân ve hadislerde dini ve ahlaki yönüne genişçe vurgu yapılan bir özelliğe sahiptir. Buna göre şahitlik dürüstlüğün en önemli simgesidir ve kişinin bildiği bir konuda şehadette bulunması onun vazifesidir.5 Bir mü’min bu görevi ifa ederken, sevmediği, içinden kin duyduğu bir topluluk söz konusu olduğunda bile şahitliği dürüstçe yapmalı adaletten ayrılmamalıdır.6 Çünkü yalan yere şehâdet büyük günahlardandır.7 Yalan yere yapılan şahitlikle eğer bir kul hakkı engellenmişse kul hakkının affı olmadığından mutlaka bu sebeple haksızlığa uğrayandan özür dilenmesi ve helallik alınması, zararının da telafi edilmesi gerekir. Şahitlik sırasında doğru söylediğine dair istenen yeminin yapılması halinde de şayet şahitlik yalan yere yapılıyorsa burada ikinci büyük günah işlenmiş demektir. Çünkü yemin Allâh Te‘âlâyı sözüne şahit tutmak anlamına gelir. Allâh’ın yalana şahit tutulması büyük günahlardandır. Şu ayet bunu açık biçimde ortaya koyar: “Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle satanlara gelince, işte onların âhirette hiç nasipleri yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem veren bir azap vardır.”8 Yalan yere yapılan yeminin dünyada [email protected] keffâreti yoktur. Bununla haksızlığa uğrayan kişinin hakkı ödendikten sonra bir daha aynı şekilde davranmamak üzere kesin biçimde tövbe edilmesi gerekir. Aksi halde Hz. Peygamber’in yalan yere yemin edenlerin Allâh’ın gazabını çekecekleri, cennetten mahrum kalacakları ve ateşe girecekleri şeklindeki uyarılarına maruz kalacaklardır.9 Kur’ân-ı Kerîm bir kadına zina isnadında bulunan (kazf) ve bunu dört şahitle ispat edemeyenin cezasını çektikten sonra bir daha şahitliğinin kabul edilmemesi gerektiğini bildirir.10 Bu oldukça ağır bir cezadır. Bu ayetin yorumunda Ebû Hanîfe (ö.150/767) cezasını çeken şahsın tövbe edip iyi hal kazanması durumunda da tanıklığa ehil olma vasfını kazanamayacağını yani şahitliğinin geçerli olamayacağı görüşünü savunurken diğer üç mezhep imamı bu durumda şahitlik ehliyetini kazanacağı görüşündedirler. Kur’ân-ı Kerîm şehâdetin bir başka boyutuna dikkat çeker. O da elest bezminde Allâh’ın insanlarla yaptığı sözleşmeye kendilerini şahit tutmalarıdır. Buna göre Rab-kul arasında şöyle bir antlaşma yapılmıştır: “Rabbin Ademoğulları’ndan, onların sırtlarından zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin rabbiniz değil miyim? “Elbette öyle!” dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, “Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz.”11 Îmân, bu gerçekliği kabul ederek Allâh’ın var ve bir olduğunu dil ile ikrar, kalp ile tasdik etmek demektir. İslam kültüründe bu kabule şehâdet denir ki Allâh’ı görüyormuşçasına O’nu kabul etmek de- Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 13 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir mektir. Bir mü’mine düşen Peygamberini dinledikten sonra: “Rabbimiz! İman ettik, bizi şahitlik edenlerle beraber yaz”12 demektir. Nitekim Hz. Îsâ inkarcılığı sezince, “Allah’a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir” diye sorduğunda Havârîler, “Allah’ın yardımcıları biziz; Allah’a inandık, bizi tanıklar / şahitler arasına yaz”13 demişlerdir. Rab-kul arasındaki sözleşme hükümleri peygamberler aracılığıyla insanlara ulaştırılmaktadır. Ayrıca bu kesintisiz mesajı getiren her bir peygamber kendisinden sonra gelecek olan ve elindekini doğrulayan bir başka peygamber geldiğinde ona iman edecek ve destekleyecek ve ümmetini bu elçiye tabi olmaya çağıracaktır. Böylece ilahi mesaj kesintisiz biçimde insanlığa ulaşmış olacaktır. Allah Te‘âlâ bu konuda her bir peygamberle sözleşme yapmış, onları buna şahit tutmuş ve kendisi de şahit olmuştur.14 Nitekim Hz. Îsâ Hz. Muhammed’in peygamberliğini müjdelemiştir.15 Allâh’ın peygamberleri aracılığıyla gönderdiği dinin hükümlerine göre dünya hayatı yürümelidir. Bu açıdan bütün söz ve fiiller kayGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanlığı, Nürnberg Havalimanından Türk Hava Yolları ile gönderdiği Umre Kafilesini Dualarla uğurladı, güllerle karşıladı. Umre Kafilesini Nürnberg Havalimanından Dualarla uğurlayan IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Bilal Demiroğlu yaptığı konuşmada; “Umre Kafilesinin büyük bir çoğunluğunu daha bıyığı terlememiş gençlerden oluşması, geleceğimiz ve neslimiz açısından ümit verici” dedi. Başkan, Umre ve Hac için “Hizmette Öncü Kuruluş, Milli Görüş” sloganı bu kafilenin çoğunluğunun 15-25 yaş grubundan oluşması ile bir kez daha teyid edildi. Bu münase- I sayfa 14 da geçmekte olup16 muhasebesi de hesap gününde yapılacaktır.17 O gün her bir organ yaptıklarına şehâdette bulunacaktır.18 Peygamberlerin getirdiği ilâhi mesajı reddeden kâfirler inkârcılıklarını itiraf ederek aleyhlerine şehâdette bulunacaklardır.19 Zaten Allah Te‘âlâ da bütün kullarının yaptıklarına şahittir.20 Peygamberler de ümmetleri hakkında şehâdette bulunacak, Hz. Muhammed ve Müslümanlar da peygamberlerin görevini yerine getirdiğine şahitlik edecektir.21 Çünkü bütün ilahi kitaplar ve peygamberler birbirlerini tasdik ederek gelmiş, ilahi mesajın son halkası Hz. Muhammed ile kemale erip tamamlanmış ve bütün Muhammed ümmeti Hz. Âdem’den itibaren gelen peygamberlerin tamamına ve onların getirdiklerine iman etmişlerdir. Allâh Te‘âlâ hesap günü geldiğinde Hz. Îsâ’ya: “Sen mi Allâh’ı bırakıp beni ve annemi iki Tanrı edinin diye söyledin” diye sorduğunda: “Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zatında olanı bilmem. Gaybları eksiksiz bilen yalnızca sensin. Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine şâhit / model idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeye tanıksın”22 diye cevap verecektir. Şehâdetin önemine vurgu için Allâh Te‘âlâ tanıklık eden (şâhid) ve edilene (meşhûd) yemin etmektedir.23 Bu ayette geçen şâhid ve meşhûd kelimesiyle ilgili farklı görüşler bulunsa da tanıklık edenin kullarının eylemlerini gören ve buna göre onları yargılayacak olan Allâh Te‘âlâ; tanıklık edilenin de yargılanacak ve sonuçta hak ettikleri ceza ve mükafatı alacak olan kullar olduğu fikri ağırlık kazanmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de24 ve Hz. Peygamberin hadislerinde25 meşru bir savaş sırasında ölenlere de şehîd (ç. şühedâ’) denilmiştir. Şehitlikle ilgili hükümler fıkıh kitaplarında geniş biçimde ele alınmıştır. Kaynaklar: 1 Fussilet Suresi, [41:53] 2 Bakara Suresi, [2:143]; Hacc Suresi, [22:78] Hayat 3 Âl-i İmrân Suresi, [3:103] 4 Ahzâb Suresi, [33:30-31] 5 Bakara Suresi, [2:283] 6 Maide Suresi, [5:8] 7 bk. Hacc Suresi, [22:30]; Furkân Suresi, [25:72] 8 Âl-i İmrân Suresi, [3:77] 9 Buhârî, “Eymân”, 16, 18; Müslim, “Îmân”, 218-220 10 Nûr Suresi, [24:4] 11 A‘râf Suresi, [7:172] 12 Mâide Suresi, [5:83] 13 Âl-i İmrân Suresi, [3:53] 14 Âl-i İmrân Suresi, [3:81] 15 Sâf Suresi, [61:6] 16 İsrâ Suresi, [17:13]; İnfitâr Suresi, [82:10-12] 17 En‘âm Suresi, [6:164]; A‘raf Suresi, [7:8-9]; Tâhâ Suresi, [20:74-76]; Zâriyât Suresi, 51:6]; Tekvir Suresi, [81:1015]; Gâşiye Suresi, [88:25-26]; Zilzâl Suresi, [99:7-8] 18 Nûr Suresi, [24:24]; Yâsîn Suresi, [36:65]; Fussilet Suresi, [41:20-22] 19 En‘âm Suresi, [6:130] 20 Âl-i İmrân Suresi, [3:98]; Nisâ’ Suresi, [4:33]; Yunus Suresi, [10:46]; Ahzâb Suresi, [33:55]; Mücâdele Suresi, [58:6] 21 Bakara Suresi, [2:143]; Nahl Suresi, [16:84, 89]; Hacc Suresi, [22:78]; Kasas Suresi, [28:75] 22 Mâide Suresi, [5:116-117] 23 Burûc Suresi, [85:3] 24 Bakara Suresi, [2:154]; Âl-i İmrân Suresi, [3:140, 169-171]; Nisâ’ Suresi, [4:69]; Zümer Suresi, [39:69] 25 msl. bk. Müslim, “İmâret”, 103, 119; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 25-26; İbn Mâce, “Cihâd”, 1, 10; “Zühd”, 37. IGMG Nürnberg Umrecileri Dualarla Uğurlandı Güllerle Karşılandı betle teşkilatımızı tercih ettiğiniz için sizleri tebrik ediyorum” dedi. IGMG Kuzey Bavyera Umre Kafile Başkanı Abdurrahman Altunırmak Hocanın Dualarıyla, Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 Umreci ve Bölge Kur’an Okuma birincisi Fatih Maraşlıoğlu’nun okuduğu Kur’an-ı Kerimle uğurlandılar. Bölge İdarecileri ve Bölge Ka- dınlar Teşkilatı tarafından Umreciler ve Türkiye`den Umrecilerle birlikte aynı uçakta dönen Bölge Başkanı güllerle karşılandılar. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir üslümanlar ve Hristiyanlar tarafından oluşturulan ve dinler arası işbirliği alanında faaliyetler yapan ‘Hristiyan- Müslüman Diyalog Grubu’ 2010 toplantısı Schwerte’de yapıldı. Yapılan toplantıya müslüman, hristiyan, eğitim, araştırma, üniversite gibi bir çok kurum ve kuruluş temsilcileri iştirak ettiler. Schwerte Katolik Akademisi salonunda gerçekleşen toplantıya davet edilen Paderborn Başpiskopozu Hans-Josef Becker, diyalog çalışmalarınında gelinen noktaya işaret ederek, gerek dini ve gerekse kültürel alanda müslümanlar ve hristiyanlar arasında gösterilen gayretlere dikkat çekti. Paderborn Üniversitesini temsilen bir konuşma yapan Prof. Dr. Helga Kuhlmann konuşmasında, diyalog konusunda gösterilen gayret- M .C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliği ve DİTİB işbirliği ile organize edilen “12. Cumhuriyet Futbol Turnuvası”nın Almanya şampiyonu Esssen bölgesinden Lüdenscheid DİTİB Türkgücü takımı oldu. Karlsruhe bölgesi Lahr Dammenmühle stadyumunda yapılan ve Essen, Frankfurt, Hannover, Köln, Mainz, Münih ve Nürnberg bölgesindeki DİTİB dernekleri futbol takımlarının katıldığı, “12. Cumhuriyet Futbol Turnuvası”nı, T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, T.C. Karlsruhe Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşe V. Ahmet Arslan, Karlsruhe DİTİB Eyalet Birliği Başkanı Mustafa Yiğit, DİTİB Gençlik ve Spor Müdürü Nevzat Coşgun ve Gençlik ve Spor Müdürlüğü Koordinatörü Ertuğrul Güleryüz, DİTİB dernekleri din görevlileri, dernek yöneticileri, sporcuların aileleri ile çok sayıda izleyici takip etti. Almanya Din Hizmetleri Ataşelik bölgesi birincilerinin katıldığı “12. Cumhuriyet Futbol Turnuvası” teröre şehit düşen Mehmetçik- Schwerte’de Dinlerarası Diyalog Toplantısı lerin önemine değindi ve üniversite dan toplantıya davet edilen temsil- nın ele alındığı ve özellikle de ‘2010 Avrupa Kültür Başkenti-Ruhr’ konusunun işlendiği toplantıya davet edilen ATİB/ZMD Genel Başkan Yardımcısı Yakup Tufan, yaptığı konuşmasında, diyalog çalışmalarının anlam, gaye ve hedefleri hakkında bilgiler verdi. Gerçek bir uyumun nasıl olması gerektiğini de dile getiren Yakup Tufan, diyalog çalışmalarının eşit şartlarda, düzgün zeminde yapılması, hedef ve gayesisin ise berrak olması gerektiğinin altını çizdi. Schwerte Katolik Akademisi salonunda yapılan ve 50 civarında dibünyesinde dini eğitim alanında ya- ciler ise, birer konuşma yaparak, di- ni, eğitim, araştırma ve üniversite pılan çalışmalar hakkında bilgiler yalog çalışmalarının gaye ve önemi kurum ve temsilcilerin katıldığı topverdi. hakkında bilgiler verdiler. lantı, yapılan konuşmaların ve birDITIB,VIKZ, İR, ZMD, KRM Schverte’de yapılan dinler ve likte yenilen yemeğin akabinde sogibi Müslüman Üst Kuruluşların- kültürler arası diyalog çalışmaları- na erdi. T Lüdenscheid DiTiB Türkgücü Şampiyon Oldu lerimizin anısına yapılan saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Son derece zevkli ve çekişmeli geçen tunuvada yapılan centilmence müsabakalar sonunda, Nürnberg-Schweinfurt FV Türkgücü takımını 1-0 mağlup eden Essen-Lüdenscheid Türkgücü futbol takımı “12. Cumhuriyet Futbol Turnuvası”nın şampiyonu olurken, Schweinfurt FV Türkgücü ikinciliği, Mainz-Kaiserslautern Fatihspor da Köln-DİTİB Türk Birliği’ni 1-0 yerenek üçüncüğü, Köln-DİTİB Türk Birliği de döndüncülüğü elde ettiler. T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, turnuvada yaptığı konuşmasında, “Güzel dakikalar geçirdiniz. Buradaki amaç sporun kendisidir. Sporun her türlüsü bir araçtır. Amaç, sağlıklı yaşamdır. Dinimizin temel ilkesi de sağlıktır. Peygamber Efendimiz sağlık ve sıhhate önem verdiğini ve bizzat spor yaptığını biliyoruz. Hem kendisi spor yapmıştır hem de teşvik etmiştir. Ben şimdiden antrenörlerimiz, dernek başkanlarımız, din görevlilerimiz başta olmak üzere, siz futbolcu kardeşlerimi tebrik ediyor, bu güzelliklerin devamını diliyorum” dedi. Yapılan konuşmaların ardından, birinci gelen Lüdenscheid Türkgücü birincilik kupasını Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, ikincisi gelen Schweinfurt FV Türkgücü’nün kupasını Karlsruhe DİTİB Eyalet Birliği Başkanı Mustafa Yiğit, üçüncü olan Kaiserslautern Fatihspor’a da kupasını DİTİB Gençlik ve Spor Müdürü Nevzat Coşgun ve tarafından verildi. Turnuva, katılan büütün takımlara başarı ve katılım sertifikalarının verilmesinin ardından sona erdi. Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 15 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Üçüncü: “Federal İçişleri Bakanı, IHH’ya yönelik keyfî yasaklama kararı ile hukuk devleti ilkelerini ayaklar altına almıştır” GMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü yaptığı basın açıklaması ile Uluslararası İnsani Yardım Derneği’nin (IHH - Internationale Humanitäre Hilfsorganisation e.V.) yasaklanmasını sert bir dille kınadı. “Federal İçişleri Bakanı IHH’yı keyfî bir şekilde yasaklamakla hukuk devleti ilkelerini ayaklar altına almıştır” ifadelerini kullanan Üçüncü, “IHH’nın insanî yardım alanında dünya çapında yaptığı faaliyetler ortadadır. Dünya genelinde yaptığı insanî yardım faaliyetlerinin yanı sıra, Filistin ve özellikle Gazze Şeridi’ndeki ihtiyaç sahibi muhtaçlara yönelik yapılan insanî yardımın, İsrail’e karşı şiddet eylemlerine destek olarak damgalanması her türlü temelden uzaktır” tespitinde bulundu. Üçüncü ayrıca “IHH derneğini ‘Hamas’a yardım derneği’ olarak niteleyerek, derneğin 80 ülkedeki insanî I faaliyetlerini örtbas etme girişimi, gerçeğin bilinçli bir şekilde saptırıldığını ve özellikle İçişleri Bakanlığı’nın niyetini ortaya koymaktadır. Federal İçişleri Bakanı’nın İsrail’in talebini yerine getirdiği ve yasaklama kararı için gerekçelerin sonradan kurgulandığı aşikârdır. Bakan, böylece, Almanya’nın dünyadaki itibarını zedelemektedir,” dedi. “Federal hükümetin Gazze Şeridi’ndeki yardım organizasyonları ile ilgili öne sürdüğü kriterler dikkate alındığında, Birleşmiş Milletler’in yardım kuruluşunun da bölgeden çekilmesi ve Almanya’daki temsilciliğinin yasaklanması gerekir” diyen Üçüncü son olarak, “Federal İçişleri Bakanlığı bu yasaklama ile İsrail’in uluslararası hukuka aykırı saldırganlığı neticesinde muhtaç duruma düşen Gazze Şeridi’ndeki sivil halka yapılan her türlü insanî yardımı suç olarak itham etmektedir” dedi. IHH Başkanı Mustafa Yoldaş, IHH’nın İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklanmasını utanç verici ve hukuka aykırı bir davranış olarak değerlendirdi HH Başkanı Mustafa Yoldaş Uluslararası İnsani Yardım Derneği’nin (IHH - Internationale Humanitäre Hilfsorganisation e.V.-) İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklanmasını utanç verici ve hukuka aykırı bir girişim olarak değerlendirdi. Yoldaş, basına yaptığı ilk açıklamada, yasaklama girişimine karşı hukukî adımların hemen atılacağını da bildirdi. IHH, bugün HAMAS’ı desteklediği ve böylelikle halklar arası iletişimi engellediği gerekçesiyle yasaklandı. İçişleri Bakanlığı, IHH’nın, insanî yardım kisvesi altında Filistin’de bulunan “HAMAS’a bağlı sosyal dernekleri” desteklediğini ve dolaylı olarak HAMAS’ı güçlendirdiğini iddia ediyor. Mustafa Yoldaş yaptığı açıklamada, “İçişleri Bakanlığı tarafından öne sürüldüğü gibi, kamuoyuyla alay eden IHH değil, aksine İçişleri Bakanlığı’dır. Zira alınan yasaklama kararı alaycı bir davranışın bütün şartlarını içerisinde barındırmaktadır. Yasak ayrıca, yardım kuruluşlarını ve insanları, İsrail hükümetinin uluslararası hukuka aykırı zulmüne maruz kalan mağdur insanlara yardım edilmesine izin verilmeyeceği uyarısında bulunduğu için insanı aşağılayıcı türdendir” dedi. İçişleri Bakanlığı tarafından öne sürülen gerekçelere göre, Birleşmiş Milletler ve Kızıl Haç’ın da yasaklanması gerektiğine dikkat çeken Yoldaş, “Zira bu yasakla Gazze Şeridi’nde yaşayan yardıma muhtaç halka giden yardım cezalandırılmaktadır. Alman devleti, uyguladığı I sayfa 16 terörle Filistin halkını hayatın zor şartlarına iten İsrail politikalarının istekli uygulayıcısı konumuna gelmektedir” dedi. İsrail işgalinin ve devlet terörünün Gazze-Şeridi’nde yaşayan Filistinlilerin yaşamı için gerekli olan temel ihtiyaç malzemelerine engel olduğunu hatırlatan Yoldaş, “Anlaşılan şimdi de Gazze Şeridi’nde yardıma muhtaç bir şekilde hayatını sürdüren Filistin halkına yönelik insanî yardımın önü kesilecek. Federal İçişleri Bakanı’nın çocukları yetim bırakanları eleştirmesi yerine, yetimlere yardımda bulunanları cezalandırması korkunç bir durumdur” dedi. IHH Başkanı Mustafa Yoldaş yaptığı açıklamada son olarak şunları söyledi: “Sadece Filistin’de değil, dünyanın 79 ülkesindeki yetimlere yardımda bulunan, geri kalmış bölgelerin gelişimine katkı ve Haiti örneğinde de görüldüğü gibi afet bölgelerine yardım alanlarında hizmet eden, İsrail’in varlığını hiç bir zaman sorun haline getirmemiş olan ve şiddeti reddeden bir insanî yardım kuruluşunun yasaklanması, devlet keyfiliğinin ortaya koyduğu inanılması güç bir davranıştır. IHH, çoğunluğu fahrî olarak gerçekleştirilen hizmetlerinden dolayı ödüllendirilmek yerine, açık siyasî hesaplarla üretilmiş bahanelerle yasaklanmıştır. Bu yasak, Almanya’nın uluslararası itibarını ciddî derecede zedelemiştir. Eminiz ki, bu uygulama hukuk devletinin hiç bir mahkemesinde haklı görülmeyecektir.” Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 Hayat Politik Hezeyanlara Devam Bosbach: Asimilasyon, başarılı entegrasyondur DU’lu politikacı Wolfgang Bosbach’ın açıklamalarına göre Almanya’da entegrasyon uzun zamandır multikültürel Alman milli futbol takımında olduğu kadar iyi olmamıştı. Entegrasyonun ancak göçmenlerin ortak kural ve değerlere uygun hareket ettikleri zaman başarılı olacağını savunan Bosbach’ın entegrasyondan ne anladığı, “Asimilasyon, başarılı entegrasyondur” şeklinde kendi ifadeleriyle ortaya çıkıyor. ZDF Televizyon kanalında Necla Kelek ile entegrasyonun konu edildiği bir programa katılan Wolfgang Bosbach, “milyonlarca başarılı entegrasyon örneği var ama aynı zamanda başarısız olanlar veya entegrasyonu reddedenler var ve tam da bu noktaya eğilmeliyiz” dedi. Entegrasyon konusunun uzun yıllar ihmal edildiğini belirten CDU’lu politikacı, “Biz bu konuyu ciddiye almadık ve iki yanlış tahminimiz vardı. Birincisi misafir işçi kavramıydı. İşçilerin misafir olarak gelip çalışıp gideceklerini sandık. Misafir işçilerin kalıcı olması ülke için bir kompliman olmuştur” şeklinde konuştu. “İkinci yanlış tahmin ise entegrasyonun kendiliğinden olacağı düşüncesiydi. Misafir işçilerin çocukları burada doğacak, bizimle birlikte büyüyecek ve kültürel farklılıklar uyum sağlayacaktı. Ve problem olduğunda da kültürler arası eğitim yapılacaktı. Ancak tam tersini yaşadık. Kapalı ve paralel toplumlar oluştu” ifadelerini kullanan Bosbach, bununla birlikte bu konuda hükümetin hatası olduğunu belirtti. Bosbach ayrıca Almanya’da imamların eğitimi konusunda da, “Türkiye’den gelen imamlar buradaki hayatın kıyısından geçerek vaazlarını veriyorlar” dedi. Öte yandan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın etkisinin de Türk göçmenlerin entegrasyonunu engellediğini iddia eden Bosbach, “Erdoğan’ın Asimilasyonu – yani başarılı entegrasyonu insanlığa karşı bir suç” olarak nitelemesini “büyük bir yanılgı” olarak değerlendirdi. Bosbach, aksine bunu Almanya’da barış içerisinde ortak bir yaşam için vazgeçilmesi mümkün olmayan bir şart olarak gördüğünü ifade etti. C haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir NR BÖLGE/KAF7LE UÇUb T.7 7LK Z7YARET FROM TO DÖNÜb T FROM TO 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HESSEN BERL7N RUHRͲA HANNOVER 7SVEÇ NORVEÇ BREMEN K.RUHR A. VIYANA 1 19.10.2010 19.10.2010 19.10.2010 20.10.2010 20.10.2010 20.10.2010 21.10.2010 21.10.2010 24.10.2010 MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE FRA TXL DUS HAJ OSL ARN HAJ HAJ VIE MED MED MED MED MED MED MED MED MED 20.11.2010 20.11.2010 21.11.2010 21.11.2010 22.11.2010 22.11.2010 22.11.2010 22.11.2010 23.11.2010 JED JED JED JED JED JED JED JED JED FRA TXL DUS HAJ OSL ARN HAJ HAJ VIE 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 G.HOLLANDA RHE7N SAAR DÜSSELDORF STUTTGART KÖLN NÜRENBERG FRE7BURG SCHWABEN HAMBURG LYON STRASBOURG 29.10.2010 29.10.2010 30.10.2010 30.10.2010 31.10.2010 01.11.2010 01.11.2010 01.11.2010 31.10.2010 01.11.2010 01.11.2010 MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE MED7NE AMS FRA DUS STU CGN NUE STU MUC HAM LYS BSL MED MED MED MED MED MED MED MED MED MED MED 28.11.2010 28.11.2010 29.11.2010 29.11.2010 29.11.2010 30.11.2010 30.11.2010 30.11.2010 30.11.2010 01.12.2010 01.12.2010 JED JED JED JED JED JED JED JED JED JED JED AMS FRA DUS STU CGN NUE STU MUC HAM LYS BSL 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 KͲHOLLANDA MÜN7H AͲALBERG AͲLINZ 7SV7ÇRE MERKEZ 3 HAFTA VIP / UCUS HOLLANDA 3 HAFTA MERKEZ 2 HAFTA FRANSA 2 HAFTA AVUSTURYA 3 HAFTA AͲVIYANA 2 7NG7LTERE ANNECY 01.11.2010 01.11.2010 02.11.2010 02.11.2010 30.10.2010 06.11.2010 06.11.2010 04.11.2010 08.11.2010 08.11.2010 05.11.2010 03.11.2010 03.11.2010 03.11.2010 MEKKE MEKKE MEKKE MEKKE MED7NE MEKKE MEKKE MEKKE MEKKE MEKKE MEKKE MEKKE MEKKE MEKKE AMS MUC MUC VIE ZRH DUS/FRA DUS/FRA AMS DUS/FRA LYS/BSL VIE/MUC VIE LHR LYS JED JED JED JED MED JED JED JED JED JED JED JED JED JED 30.11.2010 30.11.2010 31.11.2010 31.11.2010 27.11.2010 28.11.2010 28.11.2010 26.11.2010 24.11.2010 24.11.2010 25.11.2010 31.11.2010 01.12.2010 01.12.2010 MED MED MED MED MED MED MED MED MED MED MED MED MED MED AMS MUC MUC VIE ZRH DUS/FRA DUS/FRA AMS DUS/FRA LYS/BSL VIE/MUC VIE LHR LYS 35 36 37 38 40 41 42 43 44 BELÇ7KA PAR7S DAN7MARKA AVUSTRALYA 7TALYA LYON 2 GÖREVL7 GÖREVL7 GENEL MERKEZ 07.11.2010 07.11.2010 08.11.2010 08.11.2010 08.11.2010 09.11.2010 17.10.2010 27.10.2010 11.11.2010 MEKKE MEKKE MEKKE MEKKE MEKKE MEKKE MED7NE MEKKE MEKKE BRU ORY CPH MEL MXP LYS DUS/FRA DUS/FRA DUS/FRA JED JED JED JED JED JED MED JED JED 09.12.2010 09.12.2010 07.12.2010 10.12.2010 10.12.2010 11.12.2010 28.11.2010 01.12.2010 13.12.2010 MED MED MED MED MED MED JED MED MED BRU ORY CPH MEL MXP LYS DUS/FRA DUS/FRA DUS/FRA Hayat IGMG HADSCH-UMRA REISEN GMBH 2010-1431 HAC ÜCRETİNİ AÇIKLADI GMG HADSCH-UMRA REISEN GmbH Başkan Yardımcısı Tahir Köksoy 2010/1431 yılı hacc ücretinin açıklandığını ifade etti. Çalışmalarına hız veren IGMG HADSCHUMRA REISEN GmbH, 2010/143 yılı hacc ücretini belirledi. Toplantı sonrası yapılan açıklamada Köksoy şu bilgilendirmelerde bulundu: “2010/1431 yılı hacc ücretinin 2995,-€ olarak tesbit edildi. Ancak geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, bu yılda IGMG Genel Merkez üyelerine 50,-€ indirim uygulanacak. Almanya dişı bölgeler için hac fiyatının belirlenmesinde 2995,-€ baz alınacaktır. 2995,-€ fiyatı Almanya, Avusturya, Hollanda ve Belçika bölgeleri için geçerlidir. 2995,-€‘luk hacc ücretine dahil olan hizmetler ise şu şekilde açıklandı: - Gidiş – geliş uçak bileti. - Vize vs. masrafları. - Ayakbastı parası (Çek). - Mekke ve Medine Otel. I - Her 45 kişiye gurup başkanı. - 100 kişiden fazla kafilelere kafile başkanı ve bayan görevli. - Mekke ve Medine 3 öğün tabldot usulü yemek. Sağlık-Polikilinik hizmetleri. - Mekke’de otel-Kabe arası otobüs servisi. - Arafat-Mina hizmetleri ve transferler. - Ziyaretler. - Fetva Hizmetleri - Kurban Kesim Hizmetleri - Emanet hizmetleri. - İnternet ve Telefon Hizmetleri - Hacc’da kullanılacak özel hediyelik eşyalar. - İrşad faaliyetleri. - Hac tanıtım Rehberi. - Hac tanıtım CD’si. Hac ve umre çalışmaları hakkında internet sayfamız’dan www.igmghacumre.com detaylı bilgi alabilirsiniz. 2010/1431 Tahmini uçuş planı belirlenmiştir. Uçuş tarihlerinde 1-2 gün değişiklik olabilir” dedi. Almanya`nın Yeni Cumhurbaşkanı Christian Wulff Kimdir? hristian Wulff, 2003 yılının başında Aşağı Saksonya Eyaleti'ndeki başbakanlık görevine "Tüm Aşağı Saksonya'nın başbakanı olmak, bir an önce iyileştirilmesi gereken pek çok şeyi daha iyi hale getirmek ve iyi bir başbakan olmak istiyorum" sözleriyle başlamıştı. Wulff 1959 yılında Osnabrück'te dünyaya geldi. Anne ve babası o daha çok küçükken boşandı. Wulff daha ergenlik çağındayken, annesi ağır şekilde hastalanıp hayatını kaybetti. Dolayısıyla Christian Wulff, çok erken yaşlarda aile içinde sorumluluk üstlenmek zorunda kaldı. Wulff, yaşadıklarının kişiliğini de şekillendirdiğini söylüyor. Belki de başından geçenler onu diğer insanlara nazaran daha ciddi biri haline getirdi. Wulff, "Biraz şanssızım. Medyada mükemmel biçimde anlaşılan, rahat ve kolay yaklaşılabilir olarak görülen insanlar var. Ben de şahsen bulunduğum her yerde insanlarla iletişime geçip, onlarla iyi anlaşabildiğimi ve onlara iyi uyum sağlayabildiğimi hissediyorum. Ancak medyada bazen çok sert, çok ciddi, mesafeli ve belki bazen de yaklaşılmaz biri olarak algılanıyorum" diye konuştu. C sayfa 18 Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 Küçük yaşlarda siyasete atıldı Wulff, aslında siyaset dünyasına da küçük yaşlarda atıldı. Okul çağlarında öğrenci birliği başkanı olan Wulff, daha sonra Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi adına memleketi Osnabrück'ün belediye meclisinde yer aldı. Osnabrück'te hukuk eğitimi alan Wulff, ardından bir avukatlık bürosunda çalışmaya başladı. Christian Wulff, o dönem çalışkan ve profesyonel biri olarak eyalette görevli politikacıların da dikkatini çekmişti. Almanya Başbakanı Angela Merkel de, “Christian Wulff, belki bazen akşamları masasında özellikle uzun süre oturan biri değil, çünkü o her zaman bir sonraki gün için hazırlık yapıyor" ifadelerini kullanıyor. İyi hazırlıklı, doğru, akıllı... 50 yaşındaki Eyalet Başbakanı'nın partili arkadaşları, onu daima iyi hazırlıklı, doğru ve akıllı biri olarak tarif ediyor. Ancak kimileri de Wulff'u soğuk ve sıkıcı olarak adlandırıyor. Wulff, müzakerelerde ise genelde sakin, ancak ısrarcı bir kişilik ortaya koyuyor. Porsche ve Volkswagen arasında yıllarca devam eden güç yarışında da sonunda Aşağı Saksonya'yı öne geçirmeyi başarmıştı. Kaynak: Deutsche Welle Türkçe Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya İlhan BİLGÜ Nasıl Bir Cumhurbaşkanı! Yeni Cumhurbaşkanı’nın, Almanya’da özellikle din ve milliyet temelli ayırımcılıklara karşı duyarlılığın geliştirilmesi, malî bunalım dönemlerinde faturanın daha çok orta ve dar gelirlilerin üzerine yüklenmesi gibi konularda bir âkil şahıs olarak siyasete yön vermesi en önemli beklentimizdir. lmanya’nın, ticaret yollarını açık tutmak için askerî yöntemlere başvurmasının şart olduğu yönündeki açıklamalarının, anayasa ile bağdaşmadığı yönündeki eleştiriler üzerine 31 Mayıs’ta istifa eden Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Dr. Horst Köhler’in yeri dolduruldu. Her ne kadar, Cumhurbaşkanlığı makamı Almanya’da siyasete doğrudan müdahele etmese de ve devletin bizzat kendisini temsil etmesi bakımından önemli bir makam. Bununla birlikte, siyasetin aldığı kararların, kanunların yürürlüğe girmesi, devlet kurumları arasındaki uyumun temin A edilmesi gibi önemli görevleri de var Cumhurbaşkanlığının. Kısacası, siyasetin formel olarak rayına oturabilmesi bu makamın onayına bağlı. Siyasî partilerin oyları ile seçilmiş olsa bile, partilerin siyasetleri üstü bir siyaset yapmakla görevli olan bu makam, devlet organlarının uyumlu çalışmasının yanı sıra, siyasal sorumlular ve toplumsal katmanlar arasına da arabulucu bir makam olarak görülüyor. Cumhurbaşkanının, her hangi bir konuda söylediği, siyasal gücü elinde bulunmasa dahi, siyasî partilerin gündemlerine oturuyor. Müstafi Cumhurbaşkanı’nın Almanya’nın dış politikasına ilişkin söylediği sözlerine gelen eleştiriler üzerine istifa etmek zorunda kalması da bunun bir göstergesi. O halde, siyasetten umduğunu bulamayan göçmenler olarak, yeni Cumhurbaşkanı’ndan neler bekleyebiliriz? Prof. Dr. Roman Herzog, Johannes Rau ve Dr. Horst Köhler ile devam eden, göçmen yerli ayırımı yapslam Toplumu Milli Görüş, Ingolstadt Şubesi Ana Teşkilatı, Kadınlar Teşkilatı ve Gençlik Teşkilatı birimlerinin üyeleri ile birlikte Genişletilmiş Üyeler Toplantısı düzenledi. Sunumunu IGMG Ingolstadt Şubesi Başkan Yardımcısı ve Teşkilatlanma Başkanı Turan Aslanboğa’nın üstlendiği toplantı, İmam-Hatip’in okuduğu açılış Kur’an-ı Kerimi ile başladı. Turan Aslanboğa’nın Yönetim Kurulları’nın yoklamasının ardından Sekreter Ahmet Akçay, Ana Teşkilat ve birim üyelerin yoklaması ile devam etti. Açılış konuşmasında IGMG Ingolstadt Şube Başkanı Emsal Altıntaç, üyelere katılımlardan ötürü teşekkür etti ve ekledi: “Yoğun bir çalışma yılının akabinde sezon sonuna yaklaşıyoruz. Bu zamana kadar göstermiş ilgi ve alakadan dolayı sizlere teşekkür ederim, hepinizi seviyo- İ madan, bu ülkenin tüm toplumsal katmanlarını kucaklayan bir cumhurbaşkanının varlığı göçmenlerin bu ülkede kendilerini daha da güvende hissetmelerine yardımcı olacaktır. Horst Köhler’in, camileri de ziyaret ederek, bu ülkenin en üst makamı olarak, Müslümanların bu ülkeye yaptığı katkıyı takdir etmesi, hâlâ zihinlerdedir. Hatırlanacağı gibi, o zamanlardaki entegrasyon ve Müslümanlar aleyhine sertleştirilmeye çalışılan güvenlik yasaları çerçevesindeki tartışmalara karşın bir Cumhurbaşkanı olarak Köhler’in ziyareti Müslümanların güvencini artırmış ve böylece sosyal barışa önemli bir katkı olmuştu. Köhler’in Maliye Bakanlığı olsun, Bankalar Birliği ya da IMF Başkanlığı gibi önemli yerlerde olsun, görev yapmasına rağmen, hem bu ülkede hem de dünyada yoksullukla mücadeleyi gündemde tutması ve siyasîlerin sosyal barışı tehlikeye sokacak malî önlemlerine adil önerilerde bulunması, Cumhurbaşkanlığı makamının, yön göstericili- [email protected] ğini ortaya koyuyor. Yeni Cumhurbaşkanı’nın aynı yolu devam ettirerek, Almanya’da özellikle din ve milliyet temelli ayırımcılıklara karşı duyarlılığın geliştirilmesi, malî bunalım dönemlerinde faturanın daha çok orta ve dar gelirlilerin üzerine yüklenmesi gibi konularda bir âkil şahıs olarak siyasete yön vermesi en önemli beklentimizdir. Müslümanlar bu ülkenin artık inkar edilemez bir gerçeğidir. Bu gerçeğin devlet tarafından da tanınması gerekiyor. İçişleri Bakanlığı “emrine havale edilmiş” ve güvenlik amaçlı bir İslam yaklaşımı, bu bakımdan, Almanya’nın özellikle İslam dünyasındaki görüntüsüne zarar verdiği gibi, gelecekte toplumsal güvensizliği de artırıyor. Yeni Cumhurbaşkanına bunu hatırlatmak isterken, görevinde başarılar diliyoruz. IGMG Ingolstadt’ta Genişletilmiş Şube Üyeler Toplantısı ruz” dedi. Toplantı, IGMG Genel Merkez’den katılan Teftiş Başkanı Mehmet Şenel’in selamlama konuşması ve “Avrupadaki Müslümanların Konumu - 11 Eylül 2001’den sonra değişen Müslüman algısı ve IGMG” konulu sunumu ile devam etti. Akabinde Genel Merkez Teftiş Başkan Yardımcısı Zeki Toprak’ın yine kısa bir selamlama konuşması vardı sırada. Ahmet Akçay’ın sunduğu Genel Faaliyet Raporu, Gençlik Teşkilatı’nın hazırlamış olduğu ve düzenlenen proğramların görüntülerinden oluşan klibin eşliğinde dinlendi. Muhasip Gürsel Sucuoğlu’nun Genel Muhasabe Raporu’nun sunumunun ardından söz üyelere verildi ve dilek, temennileri dinlendi. Sonrasında dilek ve temennileri değerlendiren Başkan Altıntaç kısa bir kapanış konuşması yaptı ve toplantı Cafer Baygün’ün okuduğu kapanış Kur’an-ı Kerim ile son buldu. Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 19 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir er sene geleneksel olarak Walldorf Şafakspor`un düzenlediği “Şafakspor Cup”a katılım yine çok iyi idi. Şafakspor Cup`a çevre il ve ilçelerden çeşitli cemiyetlerden ve firma takımları olmak üzere 24 takım turnuvaya iştirak etti. Katılmak isteyen daha bir çok takım vardı öncelik sırasına göre ve zamanın müsait olmayacağını düşünerek takım sayısını 24 olarak belirlendi. Hazırlıklar günler öncesinden yapıldı. Gruplar dörter takımdan oluşturuldu ve altı grup olarak elemeler saat 9.00`da başladı. İkişer takım bir üst grupta eşleştiler. Daha sonra çeyrek final yarı final ve final maçlarından sonra dereceye girenle- H vrupa Türk İslam Birliğine bağlı olan Mainz Türk Kültür Merkezi yeni Başkanını ve Yönetimini seçti. Türk Kültür Merkezinin salonunda başlayan kongrede, üyelerin teklifi üzerine ATiB Hessen Bölge Başkanı Şaban Duran Divan Başkanlığına ve Abdullah Candan ile Oğuz Güreşçi Divan Sekreterliğine seçildiler. Dernek din görevlisinin Kur´an-ı Kerim okumasının ardından topluca İstiklal marşı okundu. Başkan Ahmet Ufuk Çakır selamlama konuşmasında şu ana kadar gösterilen desteğe teşekkür ederek yeni seçilecek yönetime başarılar diledi. Faaliyet raporunu Başkan Yardımcısı Burhan Taşkın, mali raporu muhasip Alperen Akçay üyelere takdim ettiler. Yönetimin ibrasının ardından A sayfa 20 Şafakspor CUP Birincisi Oggersheim DiTiB Oldu re hem kupa hem de para ödülleri verildi. Musabakalar gerçekten istenilenin üstünde çok güzel geçti. Ayrıca sporcular da izleyicilere çok güzel maçlar izleme imkanı sundular. Kardeşlik ve dostluğun hakim olduğu bir turnuva oldu. Şafakspor Başkanı Akif Ünal bütün sporculara güzel bir ortamda sporcuya yakışır bir şekilde hiç bir olaya negatif davranışlara girmeden, spormence yaptıkları futboldan dolayı ayrı ayrı tebrik etti. Sporcuların bu güzel davranışları bir sonraki yılda yapacağımız turnuva için daha şimdiden bizi teşvik etmiştir diyen Akif Ünal, herkesi kucaklamanın haklı gururuyla bir sonraki turnuvanın startını vermiş oldu. Turnuvanın birincisi, finalde Şafaksporu penaltı vuruşları ile 5-4 yenen Oggersheim DİTİB oldu. Oggersheim DİTİB bütün turnuvalara katılan ve salon turnuvası birincisi olan bir takım. Kendilerini tebrik ediyoruz. Birinclik kupasını Walldorf Hayat Mevlana Camii İmam-Hatibi Bilal Kaçmaz Hoca takdim etti. Şafakspora ikincilik ödülünü Walldorf DİTİB Camii Başkanı Selahattin Bayrak takdim etti. Turnuvanın en centilmen takımı Östringen Milli Görüş takımı oldu. En iyi eldiven ödülünü Oggersheim DİTİB kalecisi aldı. Walldorf Şafakspor ikinci Başkanı Bekir Şen: “bütün takımlara daha şimdiden bir sonraki turnuvaya katılmak için kayıt yaptırmalarını tavsiye etmektedir aksi halde kayıtlar çabuk dolmaktadır. Bizi “SV Şafakspor” internet adresinden izlemeye devam edebilirsiniz. Ayrıca katkısı olanlara ve emeği geçenlere teşekkür ederiz” dedi. ATiB Mainz’da Yeni Başkan Köksal Akçay yeni başkanın ve yönetimin seçimlerine geçildi. Köksal Akçay tek aday olarak oy birliği ile başkan seçildi. Akabinde ATiB Mainz Türk Kültür Merkezi yeni yönetim kurulu seçildi. Yeni başkan Köksal Akçay kürsüye gelerek üyelere gösterdikleri güvenden dolayı teşekkür etti. Gençlere ve çocuklara yönelik ciddi proğramlar ve bayram kutlamaları icra ettiklerini, gelecekte yapılacak çalışmalara mevcut yerlerinin kıfayet etmediğini ve mutlaka daha geniş mekanlara geçmek gerektiğini işaret ederek yönetimin ana hedefini belirledi. Dilek ve temenni bölümünde söz alan İhsan Öner toplum hayatında derneklerin yerinin çok Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 önemli olduğunu, acı ve tatlı olayların bir araya gelinip paylaşıldığını, önemli kararların bu gibi yerlerde alındığını bundan dolayı bu yerlerin varlığının son derece önemli olduğunu, birlik ve beraberlik içinde organizeli çalışmalara hız verilmesi gerektiğini belirtti. Aynı bölümde eski kurucu ve başkanlardan Fahrettin Ünal bugünlere kolay gelinmediğini çok sıkıntılar çekildiğini ama tatlı hatıralar yaşadığımızı, Türkiye‘den çok kıymetli insanlar getirerek onların bilgilerini buradaki vatandaşlara sunduğu, Mehter takımımızı getirip Mainz caddelerinde yürüttüğünü belirterek geçmiş yıllardaki faaliyetlerden örnekler verdi. Dilek ve Temennilerden sonra kürsüye davet edilen ATİB Genel Başkan Yardımcısı Yakup Tufan hukuk üstünlüğüne dayalı bir ruh taşıdığını bu ruhdan çok şeyler öğrenmemiz gerektiğinden söyledi. Derneklerimizde kadınların aktif olarak görev alıp sosyal ve kültürel faliyetlere katılmalarının öneminden ve cemiyet olarak Programlarımızı projelendirerek, Şehir idarelerine sunmamızı ve oraların sosyal, maddi ve kültürel imkanlarından yararlanmamızı istedi. Yeni yöneticilerimizden Hüseyin Demirelli‘nin Asr- Suresini okumasıyla kongreyi sona erdi. Daha sonra misafirlere hazırlanan yemek ikram edildi ve geleneksel sıra gecesi icra edildi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Oğuz ÜÇÜNCÜ İslam Toplumu Milli Görüş ve Kimlik IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü Wuppertal`da gerçekleştirilen “Değişim Sürecinde Anlam Kaymaları-Eski ve Yeni Kimlikler” başlıklı sempozyumda “İslam Toplumu Milli Görüş ve kimlik” konulu bir sunumda bulundu. Üçüncü Avrupa’da Müslümanların varlığıyla yeniden şekillenen kimlik politikalarından yola çıkarak güncel gelişmeleri değerlendirdi ve IGMG’nin karakteristik özelliklerini irdeledi. onuya girmeden önce, sayın İbrahim Kalın’ın farkında olmadan dikkatimizi çektiği ikilem ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmek istiyorum. İsteyenin kendi anadilinde konuşabileceğine vurgu yapan Kalın, kendi konuşmasına Türkçe olarak devam etmişti. Bu durumda ben kendime şunu sormadan edemiyorum: Bu bağlamda benim konuşma dilim hangisi acaba? Acaba bu dil, vatandaşı olduğum ülkenin dili mi, yoksa, doğup büyüdüğüm ve aynı zamanda benim kimliğimin de bir ifadesi olan ülkenin dili mi? Bu sorulardan sonra şimdi, konuşmamı Almanca olarak sürdüreceğim. Bu sempozyumdaki tebliğ ve tartışmaları büyük bir ilgi ile izledim. Özellikle kimlik teriminin teorik temelleri ile ilgili tartışmalar esnasında Almanca dil bilgisi ile ilgili bir hissiyatım ortaya çıktı. Almanca gramerindeki Plusquamperfekt’in ne olduğu sorulduğunda çoğunlukla, bunun ne olduğu ile ilgili bilgim olmadığını, ama kullandığımda da doğru bir şekilde kullandığımdan emin olduğumu söylerim. K Kimlik sorusu da buna benzer bir mahiyettedir. Kişinin, kendi kimlik anlayışının, kimlik teorisi tartışmalarında karşılığını bulduğunu görmesi her zaman ilginçtir. Ama aynı şekilde, bu teorilerin yine kişinin kendi bağlamında hiç bir rolünün bulunmadığını, aksine bizim kimlik anlayışımızın, cemaat gerçeklerimize, göçmen kökenimize ve inancımıza dayandığından emin olduğumuzu görmek de ilginçtir. Ki bunlar bizim kimliğimizin temellerininin birer parçalarıdır. Şimdi, şayet her şey net bir şekilde izah edilmişse, IGMG’nin acaba neden böyle bir sempozyum düzenlediği sorusu sorulabilir. IGMG bu sempozyumu, kimlik yaklaşımlarının bilimsel bir şekilde sorgulanması ve böylece sürekli bir şekilde birbiriyle tartışan bu yaklaşımlar arasındaki çatışma ve farklılıkların belirginleşmesini sağlamak için düzenlemektedir. Ve yine kesinmiş gibi kabul gören düşünce kalıplarının tartışılması için, kısmen hayal aleminden çıkmamıza yardımcı olacak tartışmalar yapılmasını arzu ediyoruz. Elbette ki, böylece, ne olduğumuzla ile ilgili bir tartışma ve yüzleşmeyi de gerçekleştirmek istiyoruz. Bu sempozyuma katılanları, konuşmamı hazırlarken, konunun teorik yönleriyle de uğraştığım hususunda ikna etmeden önce, bir noktaya daha değinmek istiyorum: Küreselleşme ve internet kavramlarının iki gün süren kimlik terimi ile ilgili tartışmalar bağlamında sadece bir kez gündeme gelmiş olması dikkatimi çekti. Şimdi konuya ilişkin değerlendirmelerime geçebiliriz. Kimlik ile ilgili kaynak literatürleri incelediğimde, bizim kendi kimlik tasavvurumuzun, kimlik teriminin modern tanımlamalarıyla uyuştuğunu tesbit ettim. Modern yaklaşım, kimliği, birbirinin aynı, anlaşılır ve hayat boyu geçerli olan öz algılama, yani birbirinin aynı, anlaşılır ve hayat boyu geçerli olan iç muktesabat şeklinde tanımlıyor. Bu salondakilerin büyük bir bölümü, kimliğin ve kimlik algılamalarının bu şekilde tanımlanmasını, IGMG bağlamı dikkate alındığında, şayet bilim bu tanımlamanın geçersiz olduğunu söylemediği takdirde, onaylayacaktır. Nitekim, postmodern anlayış, bu arada kimlik terimini yeniden tanımlamak istiyor. Zira bu postmodern anlayışa göre "İnsanın bireyselleştirilmesi" başlığı altında birey gelenekten kurtarılmalı, cinsel hayatta, eşler arası ilişki ve görev dağılımında var olan (geleneksel) düzenlemeler kaldırılmalıdır. Bilim, bu çerçevede aile, din ve kültür gibi güvenilir yapıların kaybolarak herkesin kendi hayat çizgisini çizmek zorunda olduğu ve böylece yine herkesin kendi kimliğini kendi eline aldığı bir “kısa dönem rejimi”nden bahsetmektedir. Bu noktada ben, bizim kendi cemaatimiz/teşkilatımız içerisinde kimlik oluşum ve gelişimiyle alakalı pratik meseleleri, özellikle modern ve post modern tanımlamalar arasında cereyan eden tartışmalar bağlamında ele alacağım. Ama bundan önce, bazı temel noktalara değineceğim. Müslümanlarla ilgili meseleler Avrupa ülkelerinin kimliğini oluşturuyor. Şüphesiz bu kimlik sempozyumu, ilginç ve hatta endişe verici bir zamanda yapılıyor. Öyle ki, ülkemiz ve etrafındaki diğer komşu Avrupa ülkelerindeki mevcut tartışmaya bir göz atarsak, kimlik oluşumu ile ilgili zorluklarla karşılaşanların yalnızca Müslümanlar olmadığını görürüz. Mesela burada, İsviçre’deki Minare yasağı gibi bir kaç örnek verebiliriz. Tartışma, İsviçre’de minareli cami sayısını toplamda 6’ya yükseltecek olan iki yeni minare yapımı etrafında dönmüştü. Toplam 150 cami bulunan ülkede, minarelerin yel değirmeni türbinleri gibi yerden yükselmeleri tehlikesi söz konusu değildi. Ama buna rağmen yeni minare yapımı etrafında sürdürülen bu tartışma, görünüşte zararsız gibi görünse de, referandum sayesinde giderek İsviçre kimliği hakkında genel bir tartışmaya dönüştü. Minare yasağını en çok savunan kanton ve köyler, neredeyse hiç Müslümanın yaşamadığı yerlerdi. Bu konuda rekoru elinde tutan ve yüzde 80’lik bir oranla yasağa evet diyen köyde ise hiç bir Müslüman yaşamıyordu. Bütün bunlar, çoğunluk toplumu için de kimlik ve kimlik oluşumunun, geçmişte kalan bir mesele olmaktan öte, eskiden olduğu gibi şimdi de derin bir olgu olarak sözde “öteki” ile sınırlar çizile- [email protected] rek oluştuğunun doğru olduğunu gösteriyor. Bu olgunun derin kökleri vardır. Prof. Dr. Rommelspacher, konuyla bağlantılı olarak haklı bir şekilde İslam’a kuşkulu ve düşmanca yaklaşımların Avrupa’da bir ülkeye has olmadığının tesbitini yaptı. Buradan hareketle kısmen tüm Avrupa ülkelerinde, özellikle de batı Avrupa ülkelerinde İslam ve Müslümanlara karşı bu şüpheci ve düşmanca tutumların derin kökleri olduğu sonucuna varılabilir. Bir başka örneği, mesela Belçika’daki şu Burka yasağı örneğini ele alalım. Bilindiği gibi Belçika, Flaman ve Walon çıkarları doğrultusunda ikiye bölünmüş ve böylelikle kendi bütünlüğünü oluşturan atom parçalarına bölünmek üzere olan derin ayrılıkların yaşandığı bir ülkedir. Buna rağmen, Burka’nın Belçika’nın değerlerini sarsacağı gerekçesi ile, Parlamentoda neredeyse ittifak halinde bu yasak onaylanabildi. Şimdi burada bu Belçika değerlerinin tam olarak ne olduğu, veya gerçekten de böyle bir değerin bulunup bulunmadığı sorusunu sormak durumundayız. Yoksa bu yasaklama ile burada, kendisini Burka veya çarşaf ya da tüm vücudu kaplayan tesettürün ifade ettiği anlamın tam tersi olarak ifade edilebilecek bir Belçika kimliği mi oluşturulmaya çalışılıyor? Burada bir kıyafet türünün, Belçika toplumu realitesiyle alakası olmamasına rağmen, bu ülkede birliği ve kimliği tesis ettiğini görmekteyiz. Fransa’daki burka yasağını da burada örnek olarak ele alalım. Bu ülkede polisler, bu kıyafetin kaç kadın tarafından giyildiğini tesbit etmek üzere özel olarak görevlendirildiler. Yoğun bir sayım sonucunda, ülkede 5.5 veya 6 Milyon Müslüman’dan sadece 2000 kadının Burkalı olduğu tesbit edildi. Ama, tartışma, çizgisini aşarak sonunda, “Fransa kimliğini oluşturan şey ne?” sorusunun tartışılmasına dönüştü. Bu soruya verilen cevap ise, başörtüsünün, tüm vücudu kaplayan tesettürün veya bu ülkede yaşan sözde “öteki”nin görünür dindarlığının olmadığı şey olarak ortaya çıktı. Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 21 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Pilot Uygulama: Anonim İş Başvurusu lmanya’nın beş büyük firmasının bir pilot uygulama ile yaş, isim ve fotoğraf olmayan iş başvurularını kabul edecekleri bildirildi. Anonim başvuruların göçmenler ve yaşlıların mağdur olmalarının engellenmesi amacını taşıdığı kaydedildi. Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi Müdiresi Christine Lüders, “Geçerli olan aslında ehliyettir. Ancak çalışmalarımız yalnızca Türk soyadına sahip olmak gibi nedenlerle bir kimsenin iş görüşmesine çağrılma şansını azalttığını ortaya koyuyor” dedi. Aralarında Procter & Gamble ve L´Oréal gibi firmaların bulunduğu beş firma böyle bir projeye katılmaya hazır olduklarını açıkladı. Proje çerçevesinde uygulanacak pilot uygulamada firmalar içerisinde fotoğraf, isim, adres, doğum tarihi, doğum yeri ve medeni durum gibi bilgilerin olmadığı başvu- A kinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’daki en büyük savaş suçu olan Srebsrenitsa soykırımının 15. yıldönümü nedeniyle Srebrenitsa'da bir anma töreni düzenleniyor. Almanya’da da yüz kilometrelik bir yürüyüş sonunda Brandenburg kapısının önüne BM’nin hatasını hatırlanması ve sonrasında Srebrenitsa’da bulundurulmak üzere bir anıt bırakılacak. 1993 yılındaki Bosna savaşı esnasında yaklaşık 8000 Bosnalı Müslüman BM Koruma Bölgesi’nde olmalarına rağmen katledilmişlerdi. Srebrenitsa soykırımının 15.yıldönümünde bugün soykırıma maruz kalanların yakınları ve yurtdışından çok sayıda kişinin de katılacağı bir anma töreni düzenlenecek. Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Haris Silaycic’in ev sahipliğindeki anma törenine, Türkiye Başbakanı R. Tayyip Erdoğan, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Sırbistan Devlet Başkanı Boris Tadic, Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuk Yeremic, Hırvatistan Cumhurbaşkanı Ivo Yosipovic, Hırvatistan Başbakanı Yadranka Kosor, Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, Avrupa Parlamentosu Başkanı Yerji Buzek katıldı. Sırbistan Cumhurbaşkanı anma İ sayfa 22 Hayat Üçüncü: “Merve El Şerbini’nin İslam düşmanlığı motifli bir cinayete kurban gitmesinin toplumsal yönü aydınlatılmış değil” ruları kabul edecekler. Pilot uygulamaya katılacak diğer firmaların Ağustos ayında açıklanacağı belirtildi. Aslında bu uygulamanın işe alımlarda, örneğin iş görüşmesi gibi süreçlerde önyargıları engelleyemediğini belirten Lüders, “ancak bazen yalnızca iş görüşmesine çağrılabilmek bile altın değerinde olabiliyor” dedi. ABD ve Fransa’da çok sayıda firmanın, adayların ayrımcılığa uğramalarını engellemek amacıyla anonimleştirilmiş iş başvurusu uygulamasını uzun süredir başlattıkları belirtildi. slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, Merve El Şerbini isimli Müslüman bayanın, Dresden Eyalet Mahkemesi salonunda hunharca katledilmesinin yıldönümünde, İslam düşmanlığı motifli cinayetin nedenlerinin tamamen aydınlatılmamış olmasını eleştirerek, “Katil, şükür ki yakalanarak mahkûm edildi. Ancak cinayet hâlâ bütün yönleriyle aydınlatılmış değil. Katili bu tür nefrete sevkeden nedenler ve bu nefretin kaynakları henüz yeterince tartışılmadı. Bu sebepten dolayı kamuoyunda, söz konusu İslam düşmanlığı motifli cinayetin geniş çaplı bir inceleme ve değerlendirilmesi halen yapılmış değildir” dedi. Üçüncü yaptığı açıklamada ayrıca, “Günlük yaşamda Müs- İ lümanlara yönelik ırkçılık hakkında, gerekli olan toplumsal tartışmalar yapılmadı. Bu ülkede Merve El Şerbini’’nin cinayet öncesi yaşadığı şeylerle, birçok Müslüman günlük yaşamında yüz yüze kalıyor. İslam’a karşı önyargılar ve klişeler de İslam eleştirisi etiketi altında işleniyor ve besleniyor. Böylece toplum içerisinde yer almaması gereken nefret ve dışlama ortamı için zemin oluşturuluyor” dedi. Üçüncü son olarak şunları söyledi: “Bu olay ne kadar trajik ise, İslam düşmanlığının arkasında yatan mekanizmanın ve ırkçılığın bu yeni vasfının derinlemesine incelenmesi de o kadar önemlidir. Ancak bu sayede, İslam düşmanı bir cinayete kurban giden Merve ve karnında taşıdığı bebeğinin ölümü gerçekten yad edilmiş olur” dedi. Srebrenitsa Soykırımı Anılıyor toplantısına ikinci kez katılıyor. Sırbistan ilk kez Mart ayında olayı kınamış fakat soykırım olarak nitelememişti. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi ise 2007 yılında katliamı soykırım olarak nitelemişti. Srebrenitsa katliamı Bosna savaşının sürdüğü Nisan 1993’te Srebrenitsa şehrinin BM koruması altında olduğu ilan edilmişti. Buna rağmen 11 Temmuz 1995 tarihinde General Ratko Mladiç komutanlığındaki askerler, BM’nin Hollandalı askerlerinin de gözyumduğu olayda kadın ve ço- Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 cuklar dışında tüm erkekleri katletmişlerdi. Den Haag Savaş Suçları Mahkemesince suçlu ilan edilen Mladiç ise halen yakalanabilmiş değil. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’daki en büyük savaş suçu olan Srebsrenitsa soykırımında yaklaşık 8000 insan hayatını kaybetmişti. Soykırım sonrası insanların gömüldüğü toplu mezarların hepsi halen bulunabilmiş değil. Bu nedenle her yıl bulunan toplu mezarlardan çıkan kemikler kimlik tespitinden sonra soykırımın yıldönümlerinde Potocari'de bulunan mezarlığa defnoluyor. Bu yıl da bulunan 775 kişinin kemikleri mezarlığa defnedilecek. Srebrenitsa – Avrupa’da yaşanan en büyük savaş suçlarından biri Öte yandan Srebrenitsa katliamı Almanya’da da anılacak. Brandenburg kapısı üzerine soykırımda öldürülen 8372 kişinin anısına 16 744 ayakkabının olduğu sekiz metre yüksekliğinde, beyaz renkte bir anıtın dikileceği belirtildi. “Zentrum für Politische Schönheit” tarafından yürütülen proje için hazırlanacak anıtın daha sonra Srebrenitsa’ya götürüleceğin bildirildi. Ayrıca Tehdit Altındaki Halklar ile Dayanışma Topluluğu (GfbV) da soykırımın 15. yıldönümünde faaliyet düzenlemeyi planlıyor. Bir insan hakları organizasyonu olan topluluk, Bosna katliamında suçlu olarak gördüğü Avrupa hükümetlerinden Ratko Mladiç’in mahkeme önüne çıkarılması, Bosnalılara vize özgürlüğü tanınması, ülkelerinin BM ve NATO’ya kabul edilmesi gibi taleplerde bulunacak. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG’den Ramazan’da Yeni Bir Aksiyon KUMBARA KAMPANYASI slam Toplumu Milli Görüş Sosyal Hizmetler Başkanlığı Ramazan ayında yeni bir ilke daha imza atıyor. Ramazan ayında Kadir Gecesini “Mazlum ve Mağdurlarla Dayanışma Gecesi” olarak kutlayan IGMG, Kadir Gecesinde her yıl olduğu gibi bu yıl da yardım kampanyası gerçekleştirecek. Bu toplanan yardımlar başta Filistin, Bosna, Sancak, Makedonya, Kosova, Çeçenistan, Keşmir, Doğu Türkistan, Türkiye gibi ülkeler olmak üzere 50’ye yakın ülkede Partner Kuruluşlar aracılığıyla mazlum, mağdur, yoksul ve muhtaç insanlara ulaştırılıyor. Mazlum ve Mağdurlar için daha çok katkıda bulunmak amacıyla bu Ramazan ayında İslam Toplumu Mil- İ li Görüş Sosyal Hizmetler başkanlığı “Mazlum ve Mağdurlar için her gün bir Euro” kampanyası adı altında Ramazan`da Müslümanlara kumbara dağıtacak. Kumbarada biriken meblağlar Kadir Gecesinde cemiyetlere teslim edilerek Mazlum ve Mağdurlara ulaştırılması sağlanacak. Bu konuda açıklama da bulunan IGMG Sosyal Hizmetler Başkanı Ali Bozkurt: “Böyle bir aksiyonla müslümanların ilgisini çekmek, bin aydan daha hayırlı bir gecede sadaka vermelerine, kısaca hayra vesile olmak istedik. Bu kampanyamıza katılmak isteyenler kendilerine en yakın şubemizden kumbara alabilirler. IGMG Genel Merkezinden de talep edildiği takdirde kendilerine ulaştırabiliriz” dedi. Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 23 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Hessen Kuzey Kadınlar Teşkilatı tarafından 19 Haziran Limburg-Lohrheim’da, çok sayıda misafirin coşkulu bir katılımıyla “Kadınlar&Çocuk Şenliği” düzenlendi. Bu program hem bir şenlik hem de bölgenin sezon kapanış programı olarak icra edildi. Programı Gazeteci-Yazar Mine Alpay Gün‘ün teşrifi ve Şubelerin Stand Yarışması renklendirdi. Açılış Kur’an-ı Kerimi ile başlayan şenlik, IGMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı Başkanı Handan Yazıcı’nın açılış ve selamlama konuşması ile devam etti. Geçtiğimiz yıl yapılan faydalı çalışmalardan bahseden Yazıcı, bir daha ki yıla daha tempolu ve de disiplinli girilmesinin önemini vurguladı. Herkesin kendi eksikliklerinin muhakemesini yapmasını tavsiye ederek önümüzdeki çalışma yılında azami gayret göstermemiz gerekli diye kaydetti. Bu selamlamanın ardından IGMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı Teşkilatlanma Başkanı Perihan Yılmaz geçtiğimiz çalışma döneminde yapılan çalışmaları yansıtan bir rapor sundu. Konuk Gazeteci-Yazar Mine Alpay Gün Hanım, her durum ve her koşulda mutlu olmasını becerebilen hanımlardan örnekler vererek, bu konudaki tecrübelerini misafirlerle paylaştı. Müslüman bayanın her zaman için negatif fikirlerden uzak kalması gerektiğini vurgulayarak teşkilat içi çalışmaların insanın ruhuna ve manevi- I sayfa 24 Hayat IGMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı Sezon Kapanışı ve Çocuk Şenliği yatına olan faydalarına da değindi. Müslüman bayanın boş vaktini okuyarak geçirmesi gerektiğini ilave ederek; kağıt, kalem ve kitap üçlüsünün her zaman taşınması ve başvurulması gereken araçlar olduğunu kaydetti. Her yönüyle noksansız ev sahibeliği yapan Limburg Şubesi KT ana sınıfı öğrencilerinin (Mini Muslime) İlahi ve Sema gösterileri; Wetzlar ve Felsberg Şubesi Gençlik Teşkilatlarının ilahileri ve parodileri programa ayrı bir coşku ve neşe kattı. Ayrıca Bölge Çocuk Kulübü’nün salon dı- Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 şında çocuklarla yaptığı eğlenceli faaliyetler; Kadınlar Gençlik Teşkilatının hazırladığı ‘İZ BIRAKAN KADINLAR’ projesindeki dokuz farklı, azimli ve İslam tarih sayfalarında yerlerini almış kadınlar da güne hoş bir anlam kazandırdı. Sekiz Şubenin kendilerini ve faaliyetlerini tanıttıkları ‘Şube Stand Yarışması’ katılımcılardan yoğun ilgi gördü. Hepsi de farklı usul ve fikirlerle bezenen masalara puan veren jürinin işi ise zor oldu. Puanlama sonucu yarışmayı ev sahibi Şube Limburg birinci, Haiger şubesi ikinci ve Wetz- lar şubesi ise üçüncülükle tamamladı. Limburg Şubesi Standında göze çarpan özellikler ana hatları ile şöyleydi: Fatih Camii tanıtım afişleri, renk uyumu, Mini Müslime grubu ürünlerinin tanıtımı, öğrencilerin ramazan ürünleri, ziyaretçi defteri, broşürler, Gençlik Teşkilatı afiş ve ürünleri, yaka kartları, özel sunumlarıyla lezzetli el emekleri. Program sonunda Stadtallendorf Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın hazırladığı el yazması tablolar açık arttırmaya sunuldu. Ardından IGMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı Başkanı Handan Yazıcı Şube Başkanlarına 2010 yılı Ramazan Paketlerini, Çalışma Takvimlerini ve plaketlerini takdim edip; stand yarışmasında derece alan üç şubeye hediyelerini takdim etti. Kapanış Kur’an-ı Kerim’inin ardından program sona erdi. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ürnberg Havalimanı/Mövenpick Restorant`ta Türk Hava Yolları Nürnberg Müdürlüğünün organize ettiği 'Türk Hava Yollarının Başarı Öyküsü ve Kahrmanmaraş Dondurma Show’u isimli programda konuşmacı olarak; THY Nürnberg Müdürü, Dr. Osman Nuri Hasırcı, T.C. Nürnberg Başkonsolosu Ece Öztürk Çil, Kahramanmanaraş Vali Yardıcısı Volkan Barış Göçmez, Kahramanmaraş Belediye Başkan Yardımcısı Cevdet Kabakçı, THY Köln Müdürü ve Almanya Basın Sözcüsü İsa Al, Nürnberg Havalimanı Genel Müdürü Karl-Heinz Krüger katıldı. Nürnberg ve çevresinde bulunan 100 civarında acente, iktisadi ve siyasi elitler programa katılmışlardır. Ayrıca davetliler arasında Nürnberg bölgesinde tanınan ve Türkiye’nin tanıtılmasına katkıda bulanan İsmail Baloğlu, Federal Meclis Milletvekili Bay Günther Gloser ve Nürnberg Emniyet Amiri Bay Gerhard Hauptmann da hazır bulundular. Türk Hava Yolları ile acentelerinin buluşmasının amaçlandığı programda THY ve Kahramanmaraş ilinin ve dondurmasının tanıtımı yapıldı. Proğram katlımcılar tarafından büyük beğeni topladı. Yöresel kıyafetlerle folklör ekibinde görevli genç kızlar programa ayrı bir güzellik katarak Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulundular. Kahramanmaraş ilinin yöresel bir değeri olan Kahramanmaraş dondurması tanıtıldı. Usta eşliğinde dondurma ile katılımcılara gösteride bulunuldu. Türk Hava Yolları Nürnberg Müdürü Dr. Osman Nuri Hasırcı konuşmasında; Türk Hava Yollarının 50 yıldır Almanya’dan, 37 yıldır Nürnberg kentinden İstanbul’a seferlerinin olduğunu, İstanbul’un Türkiye’nin doğuya açılan bir kapısı olduğuna işaret etti. N şitme Engelli öğrencilerin meslek eğitim ve öğretimlerini tamamlamak, lise ve yüksekokul diploma sahibi yapmak amacı ile eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdüren Almanya’nın Essen kentindeki “Rhein-Westfalya Berufskolleg für Hörgeschädigte” Rhein Westfalya İşitme Engelliler Meslek Yüksek Okulu, 2010 yılında mezun ettiği öğrencilerine diplomalarını, düzenlediği muhteşem bir kapanış programı ile teslim etti. Almanya genelinde dört yerde mevcut olan İşitme Engeliler Meslek Yüksek okullarından Kuzey Ren Vesfalalye Eyaletindeki, Westfalya İşitme Engelliler Meslek Yüksek Okulu 2010 yılı eğitim sezonunu karne vererek kapattı. Türk öğrencilerinin de yoğun olduğu İşitme Engelliler Meslek Yüksek Okulundan 50 öğrenci mezun oldu, yüzün üze- İ Türk Havayolları Başarı Hikayesi ve Kahramanmaraş Dondurma Şovu Ayrıca marka değeri olan THY’nin Avrupa´nın 4. büyük havayolu olduğu ve üstlendiği misyonunu ve vizyonunu takdim etti. Müşteri odaklı bir hizmet felsefesiyle, kazandığı kalite ödüllerine değindi. Güney Avrupa’nın en iyi havayolu ve dünyada da Economy sınıfında en iyi ikram sunan havayolu olduğu vurgulandı. 2010 yılında açılacak yeni hatlarla toplam uçuş noktasının 167 olacağı ve gençleşen filosuyla Avrupa’da gözde havayolu olarak gösterildiği vurgulandı. Acentelerimizin ve yolcularımızın 7/24 saat bir yetkiliye ulaşabilecekleri ve bunun THY’nin müşteri odaklı bir felsefeye haiz olduğunun ispatı olduğunu ifade etti. Programa tüm destek veren personele ve dışardan destek veren şirket ve kurumlara şükranlarını sundu. Türkiye Cumhuriyeti Nürnberg Başkonsolosu Ece Öztürk Çil konuşmasında Türk Hava Yolları’nın son yıllarda yapmış olduğu atılım ve global pazardaki önemine işaret etti. Türkiye’nin tanıtımına yapmış olduğu katkı ve bir köprü görevi üstlendiğini ifade etti. Kahramanmaraş Vali yardımcısı Volkan Barış Göçmez yaptığı konuşmasında Kahramanmaraş ilinin coğrafi, ekonomik ve kültürel zenginliklerini belirtti. Kahramanmaraş Belediye Başkan Yardımcısı Cevdet Kabakçı Kahramanmaraş ilinin coğrafi, ekonomik ve kültürel zenginliklerinin yanında belediyeinin faaliyetleri ve projleri hakkında bilgi verdi. Türk Hava Yolları Köln Müdürü ve Almanya Basın Sözcüsü İsa Al konuş- masında metropol bir şehir olan Nürnberg’den THY’nin İstanbul’a hergün yaz sezonunda günde iki sefere çıkan uçuşlarının olduğunu ve İstanbul üzeri 160 noktaya bağlantı sağlandığına değindi. Havalimanı Genel Müdürü KarlHeinz Krüger de Türk Hava Yolları’nın 30 yılı aşkın iyi bir partner olarak uçuş gerçekleştirdiğini ve Nürnberg havalimanına kazanımlarını aktardı. Programda MADO firması tarafından üretilmiş tatlı ürünleri, kesilen dondurma ve içecekler katılımcılara ikram edildi. Kahramanmaraş Dondurmasının üretimi ve özelliği yapılan Show´la izliyenleri büyüledi. Ayrıca proğramda gerçekleştirilen çekilişte 4 adet Economy sınıf bilet talihlilere takdim edildi. İşitme Engelli Öğrenciler Diplomalarını Aldılar rinde öğrenci bir üst sınıfa geçti. Kapanış ve mezuniyet gecesi işitme engelli öğrencilerin sunduğu tiyatro ve dans gösterileri ile başladı. Farklı milletteki işitme engelli öğrenciler kendi kültürünü yansıtan dans ve halk oyunlarını sergiledi. Programın sunuculuğunu öğretmen Andrea Wiessiolek yaparken sınıf öğretmenleri Onnertz ve Michael Mees öğrencilerine tek tek çiçek vererek tebrik ettiler. Mezun olan öğrenciler adına Türk öğrenci Semiha Berber mikrofona gelerek teşekkür konuşması yaptı ve Türk öğrenciler adına öğretmenlerine bir demet çiçek takdim etti. Meslek eğitimini Basın-Medya kuruluşlarında fotograf ve video asistanı olarak sürdüren Türk öğrencilerinden Muhammed Ali Ural, okulun kapanış ve mezuniyet programının video ve fotograflarını kendisi çekti. 2010 dönemi mezuniyet ve karne alan okul arkadaşları için özel bir DVD ve CD yapacağını vurgulayan Muhammed Ural, el işaretleri ile bu mesleği çok sevdiğini ve bu okulda okumaktan mutlu olduğunu ifade etti. Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 25 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Offenbach Mevlana Camii 2009-2010 eğitim öğretim dönemini muhteşem bir törenle kapattı. Offenbach Mevlana camii eğitim merkezinde bir yıl boyunca 11 ayrı sınıfında 22 tane eğitmen kadrosuyla yaptıkları eğitimi bu yıl dördüncü salon programıyla gerçekleştirdi. Prog- duran Offenbachlılara Mevlana Ca- ğu gibi bu sene de muhteşem bir perrama günlerdir hazırlanan öğrencileri, miinin öğrencileri çok güzel anlar ya- formansla asırlar öncesinden Efendiaileleri ve cemiyet üyeleri de yalnız şattılar. miz (s.a.v)in tüm insanlığa armağan bırakmadılar. Salonun tamamını dolSaat 15:00`te başlayan programın ettiği “Veda Hutbesi”ni sırasıyla ezbeaçılış Kur´an-ı Kerimini Tomurcuklar re okudular. Sınıfından Eslem Gümüştekin ve NeMevlana camiinin ismini alan Mevsibe Zümra Ergün birlikte okudular. lana sınıfı ise diğer öğrencilerden İstiklal Marşının iki kıtasının ardından farklı bir şekilde Arif Nihat Asya´nın Ahmet Hulusi Büyükakyüz geri kalan “Naat”ını rap şeklinde okudular. sekiz kıtanın tamamını çok duygulu Son olarak da Ahmet Doğan hocabir şekilde tamamladı. nın ciddi gayret ve emeği, ailelerinin IGMG Offenbach Cemiyet Başkanı de desteği ile çok güzel bir şekilde yeŞemsettin Gümüştekin`in hoşgeldiniz tişen ve geçtiğimiz Paskalya Tatilinde konuşmasının ardından IGMG Offende umreye giden caminin başka şehirbach Cemiyet İmam Hatibi Mehmet lere açılan sınıfı Mehter sınıfı ise bu Ergün bir selamlama konuşması yaptı. IGMG Hessen Bölge Başkanı Meh- sene canlı canlı mehter marşlarıyla mestettiler. met Ateş´in kısa bir selamlama konuş- dinleyenleri Sınıfların sunumlarının ardından sımasının ardından IGMG Genel Mer- ra IGMG bünyesinde faailiyet göstekezden Eğitim Başkan Yardımcısı Ra- ren cemiyetler, bölgeler ve Avrupa çamazan Başlık Bey de ailelere eğitimin pında Offenbach ve Hessen bölgesini önemini anlattan bir konuşma yaptı. temsilen dereceye giren, birinci ve Programın ev sahibi Mevlana Eğiikinci olan öğrencilerin ödüllerinin tim Merkezi Eğitim Başkanı Zafer Ertakdimi yapıldı. ten de velilere önemli hatırlatmalarda Hessen Bölgesi ve Avrupa genelinbulunduktan sonra sınıfların sunumlade yarışmalara girip derece alan öğrına geçildi. rencilerden Avrupa Bilgi Yarışması Anasınıfı öğrencileri temizlik ilahiBirincisi Ömer Faruk Büyükakyüz´ün sini, Çekirdek sınıfının “Cömert Olödülünü IGMG Hessen Bölge Başkanı malı” ilahisi ve “Besmele” şiiri takip Mehmet Ateş, Bilgi Yarışması Bölge 1. etti. Mevlana Sınıfının hiperaktif öğren- Avrupa 4.´sü Abdullah Baykal´ın ödücileri, Fidanlar sınıfı ise “neler oluyor lünü IGMG Eğitim Başkan Yardımcışu hayatta” şarkısının cami versiyonu sı Ramazan Başlık; Bilgi Yarışması “neler oluyor şu camide” şarkısı tüm ai- Bölge 2.si Elyase Yılmaz`ın ödülünü IGMG Hessen Bölge Eğitim Başkanı leleri kahkahaya boğdu. Mekke sınıfı ise dinleyicilere “Çok Ali Çiçek; - K.K. Tilavet Yarışması teşekkür ederim Allahım” ilahisini Bölge 1.´si Büyükler Havva Hökkaş`ın hediyesini Offenbach Cehep beraber söylediler. Caminin Tomurcuklar sınıfı ise ar- miyeti Kadın Kolları Başkanı C. Gütık bir Tomurcuklar klasiği olan “BİL- müştekin, Esma Sarıkaya- K.K. TilaGE NİNE 3” “Moda” Piyesi ise izleyi- vet Yarışması Bölge 1.´si Küçükler cileri hem güldürdü hem de düşündür- hediyesini Cengiz Pekdemir, Müberra Ergün – Hitabet Yarışması B. 1.´si Cedü. Medine Sınıfı ise dinleyicilere “Gül miyet İmam Hatibi Mehmet Ergün, Kokulu Efendimiz”i, şiirleri ve ilahi- Kübra Kablan, Pelin Koca ve Müberra Ergün Bilgi, Hitabet ve Tilavet Yaleriyle anlattılar. Kırmızı Güller sınıfı her sene oldu- rışması bölge gurup ikincisi, Hocaha- I sayfa 26 IGMG Offenbach Mevlana Camii 2009-2010 Eğitim Öğretim Yılı Kapanış ve Karne Töreni Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 Hayat nımlardan Rabia Şimşek, A. Doğan hocahanımlar takdim ettiler. Hediyelerin verilmesi tamamlandıktan sonra Offenbach Mevlana Camisinin Üyelerine ve velilerine bir de sürprizleri vardı. Bir yıl boyunca yapılan çalışmaların kısa bir özeti olan ve çalışmaların daha geniş kitlelere ulaşmasına yardımcı olacak olan Mevlana dergisi ikinci sayısıyla sevenleriyle buluştu. Derginin çıkartılmasında emeği geçenlere yapılan teşekkürün ardından Mehmet Ergün hocaefendinin kapanış duasıyla program sona erdi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç’la “Modern Müslüman’ın Kimlik Bunalımı” Üzerine Bir manada modern müslümanın kimliği “ötekinin”, Fanon’un tabiri ile “işgalcinin”, “tecavüzkar”ın veyahut Hegel’in tabiri ile “efendinin” tanımlamasından etkilenmiş bir kimlik olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun içindir ki, modern Müslümanın geliştirdiği kimliklerin çok otantik, çok sahih geleneğe tâbi kimlikler olduğu kanaatinde değilim. İslam tefekkür tarihinin referans noktalarına sahip gözükmeyen nevzuhur arayışlar bunlar. rkadaşımız İlhan Bilgü`nün Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç ile “Modern Müslüman`ın Kimlik Bunalımı” üzerine yaptığı röportajı sunuyoruz. Değerli hocam. Modernlik öncesi Müslümanlardan farklı olarak günümüzde Müslüman’ın “kimlik” ile ilgili önemli bir problemi olduğunu söylüyorsunuz. Bu problem nedir? “Kimlik”; sizin yeryüzü hayatınızı, fiillerinizi, amellerinizi de etkileyen yani bu anlamda pratiğe doğru uzantısı da olan fakat hadd-i zâtında ontolojik bir sorundur. Bir nevi “varlık” sorunudur. Sizin “ne olduğunuz”, “nereden geldiğiniz” ve “nereye gitmekte” olduğunuz bilinmeden, bunlara tatmin edici bir referans sunulmadan “ne yapmakta” olduğunuz yani “eylemleriniz” manasızdır. Modernlik öncesi Müslümanlardan farklı olarak günümüz Müslümanının kendini tanımlaması, yani kimliğini sergilemesi maalesef böylesi referanslardan kopuk bir görüntü arzediyor. Böyle olunca da A “refleksif” yani “başkasına göre” bir tanımlama geliştirmektedirler. Yani başkaları ona sen şusun deyince harekete geçen yoksa geçmeyen münfail bir durum. Bu da bence günümüz Müslümanının problemlerinin esasını teşkil etmektedir. Şimdiki Müslümanlar da, kendi özünden, cevherinden uzaklaşma görülmektedir. Bunun sebebi olarak neyi gösterebilirsiniz? Maalesef, modern Müslüman aydının kimliğinin bir refleks kimliği olduğunu itiraf etmek durumundayız. Çünkü bu kimlik, herhangi bir tepki olmadan, kendi başına bırakılarak oluşmuş bir kimlik değildir. Bir manada modern müslümanın kimliği “ötekinin”, Fanon’un tabiri ile “işgalcinin”, “tecavüzkar”ın veyahut Hegel’in tabiri ile “efendinin” tanımlamasından etkilenmiş bir kimlik olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun içindir ki, modern Müslümanın geliştirdiği kimliklerin çok otantik, çok sahih geleneğe tâbi kimlikler olduğu kanaatinde değilim. İslam tefekkür tarihinin referans noktalarına sahip gözükmeyen nevzuhur arayışlar bunlar. Biraz daha açarsak? En basitinden diyebilirim ki modern zamanlarda kalbî bilgilenme ikincil, üçüncül konuma itilmiştir. “Kalb” modern Müslüman’ın epistemolojisinde yer almamakta ve hatta küçümsenmektedir. Modern Müslüman, sırf hukuki terminolojiyi öne çıkaran bir din anlayışını sergilemeye başlamıştır. Sadece “yecûz, la yecûz” (câizdir, değildir) kategorik mantığı üzerine kurulan bir İslam kimliği yeni bir oluşumdur. Oysa hepimiz bilmekteyiz ki, İslâm inancının genel manada referanslarının yüzde 20’sini geçmez hukuki referanslar. Hukukun, ahkâmın temsil ettiği alan, İslâm anlayışının yüzde 18-20 civarına tekabül eder iken “tezekkür”, “tedebbür”, “tefekkür”, “ta’akkul” konularındaki ayetler, hadisler ve bunlara istinad eden İslam tefekkür tarihi daha büyük bir yekün işgal eder. Günümüzde özel- likle bazı Müslümanlar “İslâm eşittir İslâm hukuku” anlayışına gelmişlerdir. Bana göre bu durum, öteki ile kendini tanımlamanın patolojik bir sonucudur. Özellikle yüzyılın başından beri Ortadoğu’dan İslâm dünyasına yayılan bir tür din anlayışı vardır ki ben bu anlayışa “Yahudivari İslam anlaşıyı” diyorum. Bilindiği gibi Yahudi dininin sadece hukuka referanslı(Halakaik) bir din haline gelmesi, irfan ve hikmetten uzaklaşması neticesinde muslih olarak Hz. İsa gönderilmiştir. Özellikle Talmudik gelenekten sonra aşk ve hikmet boyutundan uzaklaşan bu yapı salt hukuk vurgusunun sonucunda çağımızda “siyonizm” politik anlayışını üretmekle sonlanmıştır. O da “bir toprak ve taş parçası olmazsa veyahut bir ritüel şekli olmazsa ben hakiki dindar olamam” anlayışına sahip bir “yanlış dindar tipi” üretmiştir. O dindar tipi de bu gaye için her türlü zulmü, işkenceyi öteki (goyim) üzerinde tatbik etmeyi mübah görmüştür. İşte bu işgalcinin “yanlış din zihniyeti” bir hançer gibi ortasına saplandığı İslam dünyasında bana göre belki de farkında olmadan köklü İslâm anlayışını, bu tarz Yahudi din anlayışına dönüştürmüştür. Hatta bu yapı ile politik manada mücadele içerisinde olan bazı Müslümanlar da farkında olmadan benzer tavırlar gelişmiştir. Yani mutlak yaptırımcı, yargılamacı ifadelerin önde olduğu bir din anlayışı sivrilmeye başlamıştır. Bu da günümüz Müslümanının bana göre en ciddî problemlerinden birisidir. Bugün İslam devleti kurduğunu iddia eden doğu Afrikadaki bazı “gençler” o fakir ülkede ilk iş olarak kol kesmeye başladılar. Oralarda ve diğer buna benzer yerlerde dolaşırsanız yüzlerce kolu kesik insan görürsünüz. Bu, Hz. Muhammed’in getirdiği İslam dini değildir. “Nasara-yensuru” okuyarak kendini din alimi olduğunu zanneden üç-beş çulsuz bunlar. Ama şunu da itiraf etmeliyiz ki bugün İslam dünyasını bunlar temsil etmektedir. Bu çulsuzlar ekonomik ve kültürel seviyenin düşük olduğu yörelerde kendilerine kolaylıkla yandaş bulabilmektedirler. Seçkin insanlar artık bunlara karşı sesini yükseltmelidirler. Buna göre, sizce, eskiden fıkıh, hukuk ön planda değil miydi? Elbette ki dini hukuk büyük resim içerisinde muayyen bir yeri olan mühim bir saha idi. Biz bunu inkar edenlerden değiliz ama kimliği belirlemede birinci derecede hakim olan hukuk değildi, bunu söylemek istiyoruz. Bilgi hiyerarşisi altüst oldu. “Ayak baş – baş ayak oldu”. Biz ananevi hiyerarşiyi yeniden tesis etmek istiyoruz. Bu meratibin her bir unsuruna saygı duyuyoruz. Fakat sıralamayı düzeltmek istiyoruz, hepsi bu. Şeriat – Tarikat – Marifet – Hakikat dörtlü düzeyi bizim modelimizdir. Bu modelde Müslüman kimliğini birinci derecede, ferdin Allah’a yakınlığı, kurbiyyeti, takvası, irfanı, ilmi, marifeti, iz’ânı, cömertliği, şecaati, ruh güzelliği, şefkati, merhameti, ahlakı, efendiliği, kibarlığı, doğru sözlülüğü, elinden dilinden belinden güvenilir kişi oluşu gibi hususiyetler belirliyordu. Şimdi ise bu kavramlar rafa kalktı. Yerine başka kıstaslar geldi. Tabii ki sonuç ortada. “Görünür kişinin rütbesi eserinde” demişler. O kadim Müslümanların kimliğini belirleyen bu ontolojik ve varoluşsal keyfiyetler sonuçta onların yapıp ettikleri şeyleri de, eylemlerini de etkiliyordu. Yani buna bağlı olarak kurdukları medeniyetlerde bu kimliğin izlerini görmek mümkündü. Orta çağlarda Müslümanlar bütün dünyada yazdıkları eserlerle, yaptıkları sanatlarla tanınan bir kimliğe sahiptiler. Modern Müslümanlar, bu nevi- Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 27 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Asr-ı saadette malum “tasavvuf” kelimesi kullanılmazdı. O ilmin adı o zaman o değildi. Peki neydi derseniz “tefakkuh” yani derin anlamak derim. “Allah bir kimseye hayır murad eder ise onu dinde fakîh kılar” sözünü “hukukçu kılar” diye tercüme etmek her mezhepten günümüz İslam hukukçularına büyük gurur verir. Yalnız bu gurur hatalı bir tercümeye dayalıdır. Doğru tercüme “onu dinde derin anlayış sahibi kılar” olmalıdır. O zaman bu sözün işaret ettiği ilim dalı değişmektedir. Bizim söylemek istediğimiz bu yanlış tercümelerle İslam’ın irfanî, tefekkürî ve tedebbürî yönünün hakkının gaspedilmesine itirazdır. den ortaya bir şey koyamadıklarından dolayı, başka bir kimliklerle tanınmak durumunda kalıyorlar. İbn Arabi’yi, Mevlana’yı, Yunus Emre’yi, Gazzali’yi, İbn Sina’yı üretebiliyorsanız evrensel, kuşatıcı bir kimliğiniz var demektir sizin. Taj Mahal’i, El-Hamra’yı, Süleymaniye’yi inşa edebiliyorsanız muhteşem bir kimliğiniz var demektir. Bir sultanınız, yani bir siyasi lideriniz muazam bir peşrev, bir Mevlevî ayin-i şerifi bestelebiliyorsa işte o zaman o lider alemşumul manada, global manada bütün insanlığa bir tehdit değil bir rahmet olacaktır. Ama bunlar üretilemediği, sanatta, şiirde, edebiyatta, estetikte bir varlık ortaya konulamadığı zaman, ister istemez birileri sizi, kendi karşısına alarak aksül-amel bir hareket, refleksif bir hareket haline getirip kendi düşünce tarzı ve metodolojisini size yansıtarak, sizi de kendine benzetecektir. Oysa Cenab-ı Allah Kur’an’da açıkça “onlar sizi kendilerine benzetmeye çalışırlar” demekte ve Hz. Peygamber de “onlara benzeyenler onlardandır” demekte değil midir? Anlayışımız öyle daraldı ki bu yüce sözleri dahi salt zahiri kisvede benzeşmeye hapsettik. Zihinde onlar gibi olmak mühimsenmez oldu. Neticede onlarda bu özel- sayfa 28 likler olmadığı için, bunu kaybettikleri için siz farkında olmadan anlayışınızı bu büyük muhteşem anlayıştan, daralta daralta sadece askerî terminoloji kullanan bir İslâm ideolojisi haline dönüştürüyorsunuz. Oysa din ideolojiden daha kuşatıcı manevi, spiritüel bir alandır. Bütünü görmeyen parçaya da hakim olamaz. Modern Müslümanın kimlik bunalımının en önemli bölümü burası olsa gerek. Elbette ki. Böyle oluşmuş bir Müslüman kimliğinin problemli kimlik olduğu kanaatindeyim. Geleneksel İslâmda ise, öteki ile bir kimlik bulmaktan ziyade, kendi beslendiği kaynakların ona verdiği bir kimliğin daha önde olduğunu görmekteyiz. Mesela, Osmanlıda bir kişiye: “Evladım! Sen, hangi bahçenin gülüsün?” diye bir soru sorulurdu. “Sen kimsin?” sorusuyla irtibatlı bir soru bu. Ama sorunun kendisinde bile bir estetik vardır. “Hangi kâmil nazarında yetiştin, hangi nefes sana değdi de böyle kamil oldun”, demektir bu. Bunlar modernliğe tercüme edilemez. “Nefesin değmesi” ya da “bir bahçenin gülü olmak”, modern Müslümana şiirsel, mistik ifadeler olarak geliyor. Belki de alaylı bir şekilde gülüp geçiyor. Halbuki, ananevi İslâm anlayışında hâkim kimlik bu tarzda belirleniyordu. Böyle bir Müslüman kimlik anlayışı olabilmesi için, o zaman bugünkü modern kimlik anlayışı neye göre düzeltilecek? Modern Müslümanın yapması gerekli en önemli şey “kimliğini” öz değerleri üzerine yeniden-inşa Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 etmesi, reconstruction yapmasının kaçınılmaz olduğunu idrak etmesidir. Ananevi hiyerarşiyi ihya etmesidir. “Ananevi”yi de lütfen doğru anlayalım. Mesela Mevlanâ’nın meşhur pergel benzetmesini, metaforunu ele alalım. Bu misalde pergelin bir ayağı sabittir. Öbür ayak ise hareketlidir, 72 âlemi dolaşıyor. Bugün modern Müslümanın en büyük problemi bu tavrı tutturamamasıdır. Ya pergelin iki ayağı birden bir yerde sabit, hiç bir yere hareket edemiyor ki bu da nasçılığa, doğmatizme, fundemantalizme yönelimin kaynağıdır. İki ayağı sabit bir anlayış. Yorum yok, fikir yok, hiç bir şey yorumlayamazsın. Ya kabul ya da retten ibaret. Öbür taraftan bazı modernist Müslüman aydınların yaklaşımlarında olduğu gibi, pergelin iki ayağı birden öylesine hareketli ki, bir rüzgar esiyor buraya bir rüzgar esiyor oraya gidiyor. Bu kişilerin bir sabitesi olmadığı için olaylar karşısında ne yapacakları belli olmuyor. Bu aydınları takip eden gençler de yoruluyorlar, acaba seneye nereye gideceğiz?, diye soruyorlar. Oysa ki insan ömrü çok sınırlı. Bizim bu sınırlı ömrümüzde hikmeti rasyonel çıkarımlarla, söz dalaşlarıyla ve deneme yanılma suretiyle elde etmemiz çok zor. “Kime Hikmet verildiyse..” ayetinde olduğu gibi “Hikmet” alınacak bir şey değil verilecek bir şey. O zaman yapılması gereken şey o verilişin ön “hazırlığını” yapmak. Ama bu sabiteleri belirleyen şey Kur’an ve Sünnet değil mi ve bu sabiteler orada bazen fıkıh olarak karşımıza çıkmıyor mu? Daha evvel söylediğimiz gibi ananevi anlayışta İslam dini dörtlü merhalede ele alınır. Bu 4 merhalenin her birinin de 10 altbaşlığı bulunur. Buna 4 kapı 40 makam denilir. Üstelik dahasını söyleyeyim bu orijinal yapı sadece İslam dininde muhafaza edilmiştir. Zaten bana göre bir rüçhaniyeti varsa o da bu noktadadır. Tabii ki bu modelde her alt merhale bir üsttekinin denetimi altındadır. Üsttekine ise alttakinin içinden geçilir. Görüldüğü gibi her şeyin yeri belli. Bu şemadaki bir bozulma bilgide keşmekeşi doğurur. Dinler tarihi bir uçtan diğer bir uca salınan bu sarkacın tarihidir. Kimisi uç zahirizme diğeri uç batınizme kaçar. Ortasını tutturabilmek “ümmeten vasatâ”nın imtiyazıdır. Bu dörtlü yapıdan dolayı İslâm di- Hayat ninin kavramsal manada bir problemi yoktur. Ortada mevcut ve müşahhas bir kitap bulunmaktadır. Kaynağa, yani asla dönüş noktasında bazı dinler, “nereye döneceğiz?” sorununu yaşamaktadırlar. Sahihlik, otantiklik problemi önlerindeki en önemli problem olarak durmaktadır. Bu dinlerde hangi kavramsal şemayı kullanacağız sorunu var iken Müslümanların problemi daha çok konjunktüreldir, metod problemidir. Otantik kaynak bulma sorunu yoktur. Sadece zihniyet ve anlam kayması olmuştur. Bana göre Müslümanların rücû edeceği otantik anlam haritaları, ârifler eliyle, Muhyiddin-i Arabî, Hâfız-ı Şirâzî gibi veli/fakihler eliyle tarif edilen anlam haritalarıdır. Bu vesile ile günümüz şiasındaki velâyet-i fakîh anlayışının bile bu kimselerden devşirilmiş bir kavram olduğunu hatırlatmak isterim. Tabii ki fakîhin veliliği kalmayınca zalim bir despot haline dönüşür. Asrın başına gelinceye kadar değişik coğrafyalarda oluşturulmuş İslam medeniyet nümunelerinin üzerine dayandığı düşünsel model hep bu model idi. Vaktimiz olsa detaylara inerek örnekler verilebilirdik. Demek ki birinci merhale olan “şeriat” mertebesini üst 3 merhalenin denetimine vermek gerekiyor. Bu üst denetim olmazsa rahmet yerine zahmet olur. Bu vesile ile pek mühim bir şey daha hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum. Asli manada “fıkh” kelimesi “derin anlayış” demektir. Sathi, yüzeysel anlayışın yanında “derin” anlayışın da olduğunu biz bu kelimeden anlıyoruz. Bu kök manasında “fıkh” aslında tasavvuf ilminin mevzusunu bize vermektedir. Asr-ı saadette malum “tasavvuf” kelimesi kullanılmazdı. O ilmin adı o zaman o değildi. Peki neydi derseniz “tefakkuh” yani derin anlamak derim. “Allah bir kimseye hayır murad eder ise onu dinde fakîh kılar” sözünü “hukukçu kılar” diye tercüme etmek her mezhepten günümüz İslam hukukçularına büyük gurur verir. Yalnız bu gurur hatalı bir tercümeye dayalıdır. Doğru tercüme “onu dinde derin anlayış sahibi kılar” olmalıdır. O zaman bu sözün işaret ettiği ilim dalı değişmektedir. Bizim söylemek istediğimiz bu yanlış tercümelerle İslam’ın irfanî, tefekkürî ve tedebbürî yönünün hakkının gaspedilmesine itirazdır. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 34 Filistin halkını, Gazze`yi Afganistan`ı Irak`ı Somali`yi Çeçenistan`ı ve daha nice yerleri en son olarak da Mavi Marmara`yı biz vurduk. Aldığımız deterjanıyla, diş fırçasıyla, sabunla, parfümle, dizilerle, vesair koltuklarda futbol, siyaset, tatil, eğlence, giyim, kuşam, hayat, rahat dedik. İçindeki katkı maddelerini hiç mi hiç düşünmedik. Genlerimizi etkiler mi neslimizi keser mi vesair hiç düşünmedik. Her olayda biraz gürültü yaptık sonra da unuttuk. Bütün suçları biz işledik Filistin halkını, Gazze`yi Afganistan`ı Irak`ı Somali`yi Çeçenistan`ı ve daha nice yerleri en son olarak da Mavi Marmara`yı biz vurduk. Aldığımız deterjanıyla, diş fırçasıyla, sabunla, parfümle, dizilerle, vesair koltuklarda futbol, siyaset, tatil, eğlence, giyim, kuşam, hayat, rahat dedik. İçindeki katkı maddelerini hiç mi hiç düşünmedik. Genlerimizi etkiler mi neslimizi keser mi vesair hiç düşünmedik. Her olayda biraz gürültü yaptık sonra da unuttuk. Mavi Marmara`ya İsrail`in saldıracağı zaten biliniyordu. Duyarlı Müslümanlar yine bir hafta seslerini duyurmaya çalıştılar. Ama yine unutulacak ve zalimler yine bildiğini okuyacak. Duyarsız müslümanlar sayesinde. Bütün insanlığın kurtuluşu için uğraşmamız görevimiz iken. Bizim Müslümanın kurtuluşuna bile faydamız olmadığı gibi bir de ezilmesine katkımız oluyor. Öyle ise şuçun mümessili biziz. Yine diyorum ki kafamızı ellerimizin arasına alıp düşünelim? İnsanlığa ne gibi bir iyilik yapabiliriz. Şimdi gelelim hikayelere ve taşlamaya Taşlama 2. Sene 1979 bir kardeşle yaptığım atışma ama dolayısı ile nefsimi taşlama. Aldı Salih: Nefsim dedim, dedim durulmadın, Benimle uğraştın da yorulmadın, Bana kader arkadaşım deyip de sarılmadın, Vurdun beni yerden yere de, Yine de acıyıp da halimi hiç sormadın. Aldı Hasan: Hala nefsinle uğraşan kardeş, Etrafta acayip kokuyor leş, İnsanlar dünyayı unuturcasına keş, Sen hala nefsinle uğraş. Aldı Salih: Nefsim nedir senden çektiğim, Beni ahu zara bırakma emi, Türlü hayallere duçar eyleme, Yıkma gönül duvarın nefsim, Yarın divanda yanarsın nefsim, Yanarsın da beni de yakarsın nefsim, Bırak tez günde vakte ereyim yani. Aldı Hasan: Durulmadın kardaş hala çalkantı, Nefsin sana atıyor penaltı, Yık nefis duvarın artık, Yine bunları söylemek bana mı kaldı. Aldı Salih: Kardaş nefistir insanı yıkan, İnsanı kandırıp dünyaya satan, Bırakırsan besleniyor maddeden, Sonra da günahınla yalnız bırakan. Sabunun Köpüğü… Karaman’da kış günlerinin geleneksel adetlerinden biri de sıra tertiplemek ve davetlilere Arabaşı ikram etmektir. İşte soğuk bir kış gününde sıra mahalline doğru gitmekte olan Ahmet efendi zamanın meşhur Arabaşı içicilerinden Eyüp hoca ile karşılaşır selamlaşırlar. - Hayrola erenler, akşam akşam nereye böyle? - Hoca! Tam senin aradığın bir yere gidiyorum, iyi bir ziyafet var. Fakat seni alırlar mı bilmem. - Erenler sen telaşlanma katarlarsa girerim. - O halde buyur hoca gidelim. Hoca da Ahmet efendi ile birlikte içeri girer. Davetliler arabaşı sırasını belirlemek üzere para, tura atmaktadırlar. Hocanın karnı açtır. Ahmet efendiye durumu anlatır. Ahmet efendi ev sahibinden hoca için yiyecek ister. Ev sahibi elinde dokuz mayalı ve bir parça peynir getirir. Ahmet efendi mangal üzerinde ağır ağır ev sahibinin getirmiş olduğu ekmekleri ısıtırken bir yandan da sıkma sıkmaktadır. Eyüp hoca, bu sıkmaları Ahmet efendiye dinlenme fırsatı vermeden birbiri ardı sıra yemeğe başlayınca Ahmet efendi muziplik olsun diye yanında bulunan sabunu da peynire karıştırır. Saatler hayli ilerlemiştir. Nihayet ortasında büyükçe çorba tası bulunan Arabaşı sinisi gelir. Hoca önceden yemiş olduğu dokuz ekmeğe rağmen neşeli bir şekilde kaşığın bir buçuk misli olan hamuru kaşık üstüne koyup yarım tarafı suya değer değmez bir şekilde çorba tasına batırır. Sonra büyük bir afiyetle mideye indirirken, davetliler, Hocanın almasıyla öttürerek mideye yollaması bir olan arabaşı içişini seyre dalarlar. Herkes bir miktar yer, doyan çekilir, Hoca ise hala oturur. Fakat biraz sonra tepside hamur, tasta çorba kalmadığı için o da gönülsüzce çekilir. Gece yarısı eve dönerken, Hoca sık sık yıkıntı- [email protected] lara uğramayı ihmal etmez. Ahmet efendi şaka diye yaptığı bir hatadan telaşlanarak, bir kahve ikram etmek üzere hocayı evine davet eder. Kahveler içildikten sonra hocayı evinde kalmaya zorlar. Hoca: -Zaten mideme bir şeyler oluyor, öyleyse kalayım der. Ahmet efendi, sabahleyin hocaya geceyi nasıl geçirdiğini sorunca. Hoca: -Sorma be birader sabaha kadar mideyi boşaltmak için ayak yoluna taşındım der. Ahmet efendi akşam yaptığı şakayı gülerek anlatır. Eyüp hoca gayri ihtiyari kafasını sallar: -Evvelden de erenler, sıkmayı yerken ağzım köpükleni köpükleniveriyordu… Ahmet efendi ise tıs tıs gülmektedir. Yalnızlık çok zor Babam (Hacarap) annem izine gittiği için şu günler üzgün. Bayağı garib garib bakıyor ve: -Vay hacarap sen bu hale gelecek haldemiydin. Şimdi ne hallere geldin. Ben de: -Baba ne acınıyorsun hepimiz birgün ihtiyarlayacağız. Hacarap olunca ayrı mı olacak sen yine de haline şükret dedim. -Mesele yalnızlık ihtiyarlık değil 53 seneden sonra ayrılık zor geliyor. -Baba az kaldı biz izine gidince 4 gün sonra ALLAH’ın izni ile annem burada deyince yüzü güldü ve: -Hah işte böyle konuş böyle konuşki canımı ye. Bakıyorum da ağzından bal damlıyor deyince gülüştük. Dostlar; Bir yazının sonuna daha geldik. Sizi RABBÜ`L ALEMİNE emanet ediyorum. Selam ve dua ile... Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 sayfa 29 bulmaca sayfa 30 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Temmuz · Juli 2010 · Recep/Şaban 1431 Hayat Bu kurslarımızda, çocuklarımızın toplumsal alışkanlıkları ve ilişkilerinde ortak davranabilme duygusu ve İslami kimliğinin geliştirilmesi, yeni dostluk ve arkadaşlıkların kurulması, paylaşma, merhamet ve yardımlaşma alışkanlıklarının kazandırılması hedeflenmiştir.