T. C. ERCĠYES ÜNĠVERSĠTESĠ ECZACILIK FAKÜLTESĠ HALK

advertisement
1
T. C.
ERCĠYES ÜNĠVERSĠTESĠ
ECZACILIK FAKÜLTESĠ
HALK ARASINDA BÖBREK TAġI TEDAVĠSĠNDE
KULLANILAN BĠTKĠLER
Hazırlayan
Önder ÇELEBĠ
DanıĢman
Yrd. Doç. Dr. Perihan GÜRBÜZ
Bitirme Ödevi
Haziran 2014
KAYSERĠ
2
T. C.
ERCĠYES ÜNĠVERSĠTESĠ
ECZACILIK FAKÜLTESĠ
HALK ARASINDA BÖBREK TAġI TEDAVĠSĠNDE
KULLANILAN BĠTKĠLER
Hazırlayan
Önder ÇELEBĠ
DanıĢman
Yrd. Doç. Dr. Perihan GÜRBÜZ
Bitirme Ödevi
Haziran 2014
KAYSERĠ
i
BĠLĠMSEL ETĠĞE UYGUNLUK
Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde
edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kurallar ve davranışların gerektirdiği gibi, bu
çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve
referans gösterdiğimi belirtirim.
Önder ÇELEBĠ
ii
‘Halk Arasında Böbrek TaĢı Tedavisinde Kullanılan Bitkiler’ adlı
bitirme ödevi Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi‘ ne
uygun olarak hazırlanmış ve FARMAKOGNOZĠ Anabilim Dalında Bitirme
Ödevi olarak kabul edilmiştir.
Tezi Hazırlayan
Danışman
Önder ÇELEBİ
Yrd. Doç. Dr. Perihan GÜRBÜZ
Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. Müberra KOŞAR
ONAY:
Bu tezin kabulü Eczacılık Fakültesi Dekanlığı‘ nın…………………tarih ve
……………….. sayılı kararı ile onaylanmıştır.
……/………/……….
Prof. Dr. Müberra KOġAR
Dekan
iii
TEġEKKÜR
Bitirme ödevimin tüm aşamalarında desteğini esirgemeyen, çalışmalarımı yönlendiren,
tecrübelerinden yararlandığım, her çalışmamızdan sonra yanından huzurlu bir şekilde
ayrıldığım değerli danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Perihan GÜRBÜZ‘ e çok teşekkür
ederim.
Tezimin yazım aşamasında moral kaynağım olan sevgili kardeşlerim Sadrettin ÇELEBİ
ve Gamze ÇELEBİ‘ ye, hayatım boyunca bana hep destek olan sevgili anneme,
tecrübeleriyle beni aydınlatan babama en içten teşekkürlerimi sunarım.
Eğitimime katkısı olan tüm hocalarıma teşekkür ederim.
Önder ÇELEBĠ
Kayseri, Haziran 2014
iv
HALK ARASINDA BÖBREK TAġI TEDAVĠSĠNDE KULLANILAN BĠTKĠLER
Önder ÇELEBĠ
Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Bitirme Ödevi, Haziran 2014
DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. Perihan GÜRBÜZ
ÖZET
Bu tez çalışması kapsamında ―ScienceDirect‖, ―Pub-Med‖, ―Yök Tez Veri Tabanı‖
―Google Scholar‖ veri tabanlarında ―kidney stones and medicinal plants‖ ―traditionally
used
medicinal
plants
and
kidney
stones‖
anahtar
kelimeleri
kullanılarak
gerçekleştirilen ayrıntılı halk ilaçları literatürleri taraması sonucu böbrek taşı
tedavisinde kullanılan bitkilerle ilgili olarak halk arasında kullanılış, bitkinin yayılışı,
botanik özellikleri, kimyasal içeriği ve etki ve kullanılışı belirlenerek derlenmiştir.
Gerçekleştirilen bu tez çalışmasında 26 familyaya ait toplam 36 tane taksonun halk
arasında infüzyon, dekoksiyon, taze olarak ve merhem halinde böbrek taşı ile ilgili
rahatsızlıklarda kullanıldığı belirlenmiştir. Bu bitkilerden kayıtlarda en fazla adı geçen
10 bitki daha ayrıntılı literatür taramasına tabi tutulmuş ve bitkilerin kimyasal özellikleri
ve farmakolojik aktiviteleri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda bu 10
bitkinin daha çok taşıdıkları flavonoit iskeletine sahip bileşiklerden ötürü diüretik
amaçla kullanıldığı saptanmıştır. Dolayısıyla böbrek taşının tedavi önerilerinden biri
olan bol su tüketimi, bu 10 bitkinin toksik olmayan doz çalışmaları yapıldıktan sonra
belirtilen şekillerde kullanımı ile birleşince tedavinin hızlandırılmasının mümkün
olduğu düşünülmüştür.
v
TRADITIONALLY USED MEDICINAL PLANTS ON KIDNEY STONES
Önder ÇELEBĠ
Erciyes University, Faculty of Pharmacy
Graduation Project, June 2014
Advisor: Assistant Professor Perihan GÜRBÜZ
ABSTRACT
In this study the keywords "kidney stones and medicinal plants" "traditionally used
medicinal plants and kidney stones" were screen edusing the common databases
"ScienceDirect", "Pub-Med", "Yök Tez Veri Tabanı", "Google Scholar". detailed folk
medicine literature were screeneding thetreatment of kidney stones as a result of the
public regarding the use of the plant' s distribution, botanical characteristics, chemical
composition and effect and determining usage has been compiled.
As a result 36 taxons belonging to 26 different families were established which people
are using this species as infusion, decoction, freshandas ointment in disorders associated
with kidney stones. 10 plants were subjected tomore detailed literature research,
chemical properties and pharmacological activities. It has seen that most of these plants
carry flavonoidal compounds which have diuretic effects. One of thetreatment of renal
stone hence water consumption recommendations, the 10 plants at nontoxic doses and a
suitable form can be used at renal stone disorders.
vi
ĠÇĠNDEKĠLER
BĠLĠMSEL ETĠĞE UYGUNLUK .................................................................................. i
KABUL VE ONAY .........................................................................................................ii
TEġEKKÜR ...................................................................................................................iii
ÖZET............................................................................................................................... iv
ABSTRACT ..................................................................................................................... v
ĠÇĠNDEKĠLER .............................................................................................................. vi
KISALTMALAR ..........................................................................................................vii
ġEKĠLLER LĠSTESĠ ...................................................................................................viii
TABLOLAR LĠSTESĠ .................................................................................................viii
RESĠMLER LĠSTESĠ ..................................................................................................viii
1. GĠRĠġ VE AMAÇ ....................................................................................................... 1
2. GENEL BĠLGĠLER .................................................................................................... 3
2. 1. BÖBREK VE BÖBREK TAŞI İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER ........................ 3
2. 1. 1. Böbrek Anatomisi .......................................................................................... 3
2. 1. 2. Böbreğin Komşulukları.................................................................................. 4
2. 1. 3. Böbreğin Damar ve Lenfatikleri .................................................................... 4
2. 1. 4. Böbreğin Anatomik ve Vasküler Varyasyonları ............................................ 5
2. 1. 5. Üriner Sistem Taş Hastalığı ........................................................................... 5
2. 1. 5. 1. Epidemiyoloji ......................................................................................... 5
2. 1. 5. 2. Taş Oluşumunda Predispozan Faktörler (10, 13) ................................... 7
2. 1. 5. 3. Üriner Sistem Taş Hastalığının Sınıflandırılması .................................. 7
2.2.
HALK
ARASINDA
BÖBREK
TAŞI
RAHATSIZLIKLARINDA
KULLANILAN BİTKİLER İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER .................................... 8
3. TARTIġMA VE SONUÇ .......................................................................................... 33
KAYNAKLAR .............................................................................................................. 34
ÖZ GEÇMĠġ .................................................................................................................. 39
vii
KISALTMALAR
C0
: Derece
cm
: Santimetre
mm
: Milimetre
Prof
: Profesör
Dr
: Doktor
ESWL
: Ekstra Korporeal Şok Dalga Litotropisi
PNL
: Perkütan Nefrolitotomi
RİRC
: Retrograd İntreal
Sp
: Species
g
: Gram
mg
: Miligram
yy
: Yüzyıl
M
: Musculus
M. Ö.
: Milattan Önce
cc
: Santimetre küp
viii
ġEKĠLLER LĠSTESĠ
ġekil I
: Böbreklerin Genel Görünümü ................................................................... 3
TABLOLAR LĠSTESĠ
Tablo I
: Böbrek Taşlarının Sınıflandırılması .......................................................... 8
Tablo II
: Türkiye‘ de Böbrek Tedavisinde Kullanılan Bitkiler ............................... 9
RESĠMLER LĠSTESĠ
Resim I
: Zea mays .................................................................................................. 13
Resim II
: Ceterach officinarum ............................................................................... 15
Resim III
: Helichrysum plicatum .............................................................................. 16
Resim IV
: Equisetum telmateia ................................................................................ 18
Resim V
: Elaeagnus angustifolia ............................................................................ 20
Resim VI
: Rosa canina ............................................................................................. 22
Resim VII : Petroselinum crispum .............................................................................. 25
Resim VIII : Platanus orientalis................................................................................... 27
Resim IX
: Malva sylvestris ....................................................................................... 29
Resim X
: Viburnum opulus ..................................................................................... 31
1
1. GĠRĠġ VE AMAÇ
Böbrek taşları metabolik, endokrinolojik ve ürolojik nedenlere bağlı olarak böbreklerde
veya üriner geçiş içerisinde bulunan protein ve lipitlerle karışmış kristalize kitlelerdir
(1). Ürolitiyazis adıyla da bilinen bu üriner sistem taş hastalığı insanlık tarihi kadar
eskidir. Tarihsel gelişim içerisinde Eski Roma, Yunan, Çin, Mısır ve Mezopotamya‘ da
taş hastalığı ile ilgili birçok teori ortaya atılmıştır. Sık görülmesinin yanı sıra verdiği
rahatsızlık ile üroloji pratiğinde üriner sistem enfeksiyonları ve prostatla ilgili
patolojilerden sonra üçüncü en sık yakınma sebebidir (2). Klasik semptomları karın ve
kaburga ile kalça arası ağrı, renal kolik, mikroskopik veya makroskopik hematüri, sık
sık ve kesik kesik idrara çıkma ve idrar yolu enfeksiyonudur (1).
Üriner sistem taş hastalığı yüksek oranda tekrar eden bir hastalıktır. İlk ataktan sonra 3
yıl içinde yaklaşık %50 rekürrens oranına sahiptir. Üriner sistem taş hastalığının
medikal tedavisinde amaç bu hastalığın rekürrensinin önlenmesi ve var olan taş
yükünün azaltılmasıdır. Üriner taş hastalığı oluşumuna neden olan birçok hastalık
genetiktir. Hastalığa neden olan çeşitli genetik bozukluklar tanımlanmış ancak en
önemli taş grubunu oluşturan kalsiyum içerikli taşların genetik patogenezi tam olarak
aydınlatılamamıştır (3). Böbrek taşlarına yol açan bir takım metabolizma hastalıkları da
vardır; hiperparatiroidizm, sistinüri, D vitamini fazlalığı, süt-alkali sendromu, yıkıcı
kemik hastalıkları, oksalüri, Cushing sendromu ve sarkoidoz (sarkoid birikimi ile
tanımlanan sistemik bir hastalık) bunlar arasındadır (4).
Böbrek taşı dünya çapında insan populasyonunun %5-15‘ ni etkilemekte (5), aynı
zamanda böbrek taşları, endüstriyel toplumun %1–5‘ ine etki eden bir hastalıktır.
Geçmişte taş oluşumu nerdeyse yalnızca idrar kesesinde görülürken, günümüzde ise
taşların çoğu böbreklerde oluşmaktadır (4). Erkeklerde hayat boyu taş oluşma riski
%20, bayanlarda ise %5–10 arasındadır. Böbrek taşı hastalığı en çok 30 ile 60 yaşları
arasında görülür (6). Giderek artan şekilde bir toplumsal sorun haline gelen böbrek
2
taşının tedavisinde artık önleyici faaliyetler de ön plana çıkmaktadır. Sıvı tüketiminin
artırılması, idrarı artırıcı bitkisel çayların kullanılması ve sedanter yaşam tarzından
uzaklaşma faydalı olabilecek yöntemlerdir.
Ancak taş oluştuktan sonra konservatif işlemler haricinde kesin sonuç veren bir medikal
tedavi alternatifi bulunmamaktadır. Özellikle büyük boyutlu taşlarda ekstra korporeal
şok dalga litotiripsi (ESWL) de etkisiz veya yetersiz olacağı için cerrahi tedaviler
gündeme gelecektir.
Böbrek taşlarının cerrahi tedavisinde eskiden nefrektomiye varan agresif yaklaşımlar
yapılmaktaydı. Günümüzde ise noninvazif ve minimal invazif tedaviler yerleşmiş
durumdadır. Yapılacak tedavilerde taşsızlık sonucunun yanı sıra en az cerrahi müdahale
ve en az hastanede yatış süreleri başarıda önemli ölçütlerdir. Artan cerrahi tecrübe ve
teknik, günümüz teknolojisinin de yardımıyla böbrek taşlarının tedavisinde ESWL,
perkütan nefrolitotomi (PNL), retrograd intrarenal cerrahi (RİRC), laparoskopi,
kombinasyon tedavileri ve açık cerrahi yöntemleri kullanılmaktadır. Açık cerrahi
seçeneği giderek azalmış ve günümüzde %0.7–4 gibi düşük bir oranda uygulanmaktadır
(7).
Tarih boyunca insanlar bitkilerle iç içe olmuş ve bitkileri birçok amaçla kullanmışlardır.
Bitkilerden gıda, baharat, boyar madde, süs bitkisi gibi gereksinim duyulan pek çok
alanda yararlanmalarının yanında bitkiler tıbbi amaçla da kullanılmış ve günümüzde
hala çeşitli tıbbi amaçlarla kullanılmaktadırlar. Son zamanlarda ilaçlarla tedaviden
istenilen sonuçların alınamaması, sentetik ilaçların pahalı oluşu, birçok yan etkiye sahip
olması, ilaca karşı ön yargının olması, hastaların bitkisel ilaçları güvenlik açısından
tercih etmesi ve drogların birkaç etkiye birden sahip olabilmeleri bitkisel ilaçlara
yönelişi artırmaktadır.
Gerçekleştirilen bu tez çalışması kapsamında ―ScienceDirect‖, ―Pub-Med‖, ―Yök Tez
Veri Tabanı‖, ―Google Scholar‖ veri tabanlarında ―kidney stones and medicinal plants‖
―traditionally used medicinal plants and kidney stones‖ anahtar kelimeleri kullanılarak
gerçekleştirilen ayrıntılı halk ilaçları literatürleri taraması sonucu böbrek taşı
tedavisinde kullanılan bitkilerle ilgili olarak halk arasında kullanılış, bitkinin yayılışı,
botanik özellikleri, kimyasal içeriği ve etki ve kullanılışının belirlenerek derlenmesi
amaçlanmıştır.
3
2. GENEL BĠLGĠLER
2. 1. BÖBREK VE BÖBREK TAġI ĠLE ĠLGĠLĠ GENEL BĠLGĠLER
2. 1. 1. Böbrek Anatomisi
İnsan böbreği organizmada anatomik olarak oldukça iyi korunmuştur. Posteriorunda
kalın sırt kasları, superior ve lateralde 11. ve 12. kostalar, anterior ve lateralde karın
duvarı kaslarıyla çevrelenmiştir. Böbrekler çok iyi kanlanan organlardır. Normal
şartlarda kalbin pompaladığı kanın 1/5‘ i böbreklere gider. Retroperitondaki en büyük
organlar böbreklerdir. Ortalama ağırlıkları erkeklerde 150 g, kadınlarda 135 g, uzunluğu
10–12 cm, eni 5–7 cm ve kalınlığı 3–4 cm‘ dir. Böbrek boyutları cinsiyet ve vücut
yapısına bağlı olarak değişiklik gösterir. Düşük kilolu ve ufak yapılı kişilerde böbrek
boyutları daha küçüktür. Doğumda böbrek boyutları daha büyük ve konturları
düzensizdir (8, 9).
ġekil 1: Böbreklerin genel görünümü
İdrar ekskrete eden organlar olarak böbrekler, insanlarda su–elektrolit ve asit -baz
dengesinde önemli rol oynamalarının yanı sıra renin, eritropoetin yapımı ve D vitamini
4
metabolizması gibi endokrin sistem fonksiyonunda da rol oynarlar. Böbrek parankimi
korteks ve medulla olmak üzere iki bölümdür.
Medulla 8–18 adet çizgili görünümlü piramidden oluşur. Piramidlerin tabanı kortekse
bakar. Tepeleri papilla adını alır ve minör kalikslere açılır. Papilla yüzeyine 7 ana
kollektor kanal açılır ve bunlara Bellini kanalları adı verilir.
Renal korteks ise piramidlerin etrafında yer alır. Bertini kolonları korteksin renal
piramidler arasındaki bölümlerine verilen isimdir. Sağ böbrek genellikle karaciğerden
dolayı sol böbreğe göre 1–2 cm daha aşağı yerleşmiş konumdadır, sağ böbrek L1–L3,
sol böbrek T12–L3 seviyesindedir (Şekil1) (8).
2. 1. 2. Böbreğin KomĢulukları
Böbrekler batın arka duvarındaki kaslarla aynı düzlemde seyreder. Sağ böbrek üstte
surrenal, önde karaciğer ve hilum yakınlarında duodenum, vena cava inferior, altta
kolonla komşuluk eder. Sol böbrek üstte surrenal, üst dışta dalak, hilum dolayında
pankreas kuyruğu, ön üstte mide, altta jejenum ve kolonla komşudur. Her iki böbrek
arkada diyafram, M. Quadratus lumborum ve M. psoasa bitişiktir. Böbreğin mediali
longitudinal aksta öne doğru 30° açı yapar. Damarlar ve pelvis göreceli olarak anterior
konumda bulunurlar bunun sebebi böbreklerin medial longitudinal aksta öne doğru 30°
açı yapmasıdır. Sağ böbrek karaciğerin arkasından uzanır ve karaciğerden periton
uzantısıyla ayrılır. Böbrekler, adrenaller ve onları saran perinefrik ve pararenal yağ
dokusu perirenal Gerota fasyası ile gevşekçe sarılmıştır. Bu fasya böbreğin etrafında bir
bariyer oluşturarak böbrek kaynaklı patolojik durumların yayılmasını önler (8, 9).
2. 1. 3. Böbreğin Damar ve Lenfatikleri
Böbreğin arterleri end–arter (uç atardamar) yapısındadır. %70 oranında aorttan tek sağ
ve sol renal arter olarak çıkar ve sağın çıkışı biraz daha yukarıdadır. Aksesuar sağ renal
arter olasılığı yaklaşık olarak %30‘ dur. Bunlar ana arterin alt ya da üstünde ve ona
paralel uzanarak hiluma girerler. Renal arter anterior ve posterior dallara ayrılır.
Posterior dal arka yüzün orta segmentine giderken, anterior dal hem üst, hem alt ve hem
5
de böbreğin ön yüzünün tamamını besler. Böbrek arterlerinin tümü end arterler
olduğundan tıkanıklıklarında böbreğin beslenmesi bozulur. Bu arterlerden çıkan
segmental arterler böbreği beş vasküler bölüme ayırır. Bunlar apikal, ön üst, ön arka, alt
ve arka segmentlerdir. Segmentel arterler arasında anastomoz yoktur. Bu arterlerin
tıkanması o segmentte infarktüse sebep olur. Bu segmenter dağılım, böbreğin postero
lateral bölümünde avasküler bir çizgi oluşturur. (Brödel hattı–beyaz çizgi) bu çizgi dış
yüzde renal pelvisin alt giriş noktasına döner (8, 9).
2. 1. 4. Böbreğin Anatomik ve Vasküler Varyasyonları
Böbreğin olması gereken anatomik pozisyonundan 2–4 cm aşağıda olması normal bir
varyasyon olarak kabul edilir. Kadın populasyonunda erkek populasyonuna oranla on
kat daha sık oranda görülür. Doğumsal anomalilerin en sık rastlananı at nalı böbrektir.
At nalı böbrek, böbrek alt kutuplarının intrauterin göç sırasında ayrışmaması ile oluşur.
Bazen intrauterin hayatta böbrek normal yerine yükselişini tamamlayamaz ve kemik
pelvis içersinde yerleşir ve pelvik böbrek olarak adlandırılır.
Böbreklerin normalde tek arteri ve veni bulunur fakat değişik varyasyonlarda
mevcuttur. Düşük oranda (%15-30), iki, üç hatta dört arteri olan böbrekler vardır ve
genellikle böbreğin alt kutbuna girer. Bu durum üretero pelvik bölgede drenaj
bozukluklarına yol açabilir. Nadir olarak, daha çok sağda olmak üzere böbrek üst
kısmına bası yapan vasküler oluşumlar söz konusu olabilir. Böylece üst kutbun kısmen
bası altında kalmasına yol açabilir (8, 9).
2. 1. 5. Üriner Sistem TaĢ Hastalığı
2. 1. 5. 1. Epidemiyoloji
Üriner sistem taş hastalığı M. Ö. 4800‘ lü yıllardan beri bilinen ve üriner hastalıklar
içinde oldukça geniş bir yere sahip olan patolojik bir durumdur. 1940‘ lardan sonra taş
teşekkülü ile ilgili bir takım fizyolojik gözlem ve araştırmaların sonuçları sunulmaya
başlanmış
olup
ürik
asit
ve
kalsiyumun
önemi,
idiopatik
hiperkalsiürinin
hiperparatroidizmden ayrılması ve taşın böbrekte teşekkül yerleri, taşların kristaloid ve
kolloid yapıları belirlenmiştir. Böbrek taşı hastalığı tek bir nedenle değil, kompleks ve
6
birbiriyle ilişkili birçok faktörün beraberce meydana getirdiği olaylar bütünüdür.
Böbrek taşları gelişmiş toplumların %1–5‘ ine etki etki eden bir hastalıktır. Endüstriyel
toplumlarda en sık görülen tipi öncelikle kalsiyum oksalat ya da bunun hidroksiapatit
birleşimidir. Renal taşların %75‘ ini kalsiyum geri kalan %25‘ lik bölümü ise ürik asit,
struvit ya da sistin taşlarıdır. Hayat boyu böbrek taşı olma ihtimali beyaz erkeklerde
yaklaşık %20 iken bayanlarda %5–10 arasındadır. Böbrek taşı hastalarında rekürrens
oranı ilk taş oluşumundan itibaren 5 yıllık süre içerisinde %50‘ den daha fazladır (6,
10). Yetişkin siyah erkeklerde taş hastalığı beyaz erkeklere oranla 1/3 ya da 1/4
oranında daha azdır. En çok 30 ile 60 yaşları arasında üriner sistem taş hastalığı görülür.
Börek taşı meydana gelen hastaların% 67‘ sinde 1,5 ile 8 yıl içerisinde tek veya
mükerrer (tekrarlayan) nükse rastlanır. Tekrarlayan vakalar idiyopatik kalsiyum taşları
ve ürik asit taşlarıdır. Her üç erkeğe karşılık bir kadında görülür. Kadın idrarındaki sitrat
miktarının yüksekliği taştan koruyucu bir faktör olarak rol oynar. Böbrek taşı
hastalığında kalıtsal olarak poligenik defekt bulunmuştur. Taş hastalığının bazı coğrafik
bölgelerde daha sık görüldüğü tespit edilmiştir. İskandinavya, Akdeniz ülkeleri, Kuzey
Hindistan, Pakistan ve Orta Avrupa‘ da sık görülürken Güney Amerika ve Afrika‘ da
seyrektir (11). Ülkemizde Akdeniz, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sık
görülür. Taş hastalığının iklim ile ilişkisi tam olarak açıklanamamış olsa da sıcaklığın
yüksek olduğu bölgelerde ve yaz mevsiminde daha sık görülmektedir. Sıcak iklimde
yaşamanın bir risk faktörü oluşturduğu kesindir. Sıcak iklimde terle su kaybı idrar
konsantrasyonunun yükselmesine ve idrar volümünün azalmasına sebep olur. Bu
durumda idrar asiditesi arttığı gibi moleküllerin konsantrasyonu da artarak taş yapmaya
eğilimli insanlarda bu moleküllerin kristalizasyonuna sebep olur. Sıvı tüketimi de taş
etyolojisinde çok önemlidir. Fazla miktarda sıvı alımı idrar miktarını artırarak taş
yapılımına olan eğilimi azaltır. Günlük idrar miktarının 800 cc‘ den 1200 cc‘ ye
çıkarılması taş oluşumunu %86 azaltır (10). Diürezin idrardaki iyon aktivitesini
artırarak kristal oluşumunu artırdığı gösterilmiştir. Fakat diürez idrarda serbest kristal
parçacıklarının böbrekte kalma süresini kısaltıp idrarla bunların atılmasını hızlandırarak
yararlı olur. Su yükleme birçok yönden taş nükslerini önlemeye yardımcı bir yöntem
olarak kabul edilmektedir. Özellikle sıcak iklimlerde terle su kaybedilen durumlarda
önemi daha fazladır (11). Mineral yönünden zengin olan sularla ilgili konu tam olarak
netliğe kavuşmamıştır. Bazı araştırmalarda kalsiyum fosfat gibi maddeleri içeren aşırı
sert suların taş oluşumunu kolaylaştırdığı bildirilirken diğer bazı araştırmalarda sodyum
7
karbonat gibi maddeleri içeren yumuşak sularında bu olayı artırdığı bildirilmektedir.
Pürin, oksalat, kalsiyum, fosfat ve diğer maddelerin diyetle aşırı miktarda alınması
idrarla bu maddelerin aşırı atılımına ve sonuç olarak taş oluşumunun kolaylaşmasına yol
açar (12). Çinko gibi kalsiyum kristalizasyonunun inhibitörü olan maddelerin suda az
bulunması taş oluşumunu artırır. Endemik bölgelerde diyetin düzenlenmesi ile taş
insidansının azaldığı bildirilmiştir. Bu proteinler idrardaki inhibitor aminoasitlerin
kaynağıdır. Diyetle alınan fazla miktardaki şeker ve alkolünde üriner sistem taş
insidansını arttırdığı ileri sürülmektedir. Taş oluşumunda mesleki faktörler de önemli
rol oynar. Yüksek sıcaklıkta çalışan ve büro hizmeti yapanlarda oran daha yüksek
görülürken aktif görevi olanlarda ve tarım işçilerinde daha az sıklıkta rastlanır. Heredite,
diyet ve aktivitenin hiçbiri primer faktör olarak etkilemez fakat beraberce etki
göstererek taş oluşumunu kolaylaştırırlar (12).
2. 1. 5. 2. TaĢ OluĢumunda Predispozan Faktörler (10, 13)
1-İdrar pH‘ sındaki değişiklikler
2-Fokal ve yaygın üriner enfeksiyonlar
3-Konjenital
4-Ürostaz
5-Böbrekteki kalsifikasyonlar
6-Üriner sistemdeki yabancı cisimler
7-Üriner sistemle ilişkili olan fistüller
8-Üriner sistem tümörleri-nekrotik doku parçaları
9-Hiperkalsiüri
2. 1. 5. 3. Üriner Sistem TaĢ Hastalığının Sınıflandırılması
Üriner sistem taşları kimyasal içerikleri ve patofizyolojik nedenlerinden dolayı
heterojen bir grup oluşturmaktadırlar. Üriner sistem taşları kalsiyum içeren ve
içermeyen olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Kalsiyum içeren taĢlar: Kalsiyum okzalat, hidroksiapatit ve brushite.
Kalsiyum içermeyen taĢlar: Ürik asit, struvit (Mg-amonyum fosfat), sistin, triamteren,
silika ve 2, 8 dihidroksiadenin (Tablo 1)(14).
8
Tablo 1: Böbrek taşlarının sınıflandırılması
Oran(%)
Etyoloji
Kalsiyum içeren taĢlar
Hiperkalsiüri, hipositratüri, hiperürikozüri,
Kalsiyum okzalat
60
hiperokzalüri, düşük idrar pH‘ sı,
hiperokzalüri
Hidroksiapatit
20
Hiperkalsiüri, hipositratüri, hiperürikozüri
Brushite
2
Hiperkalsiüri, hipositratüri, hiperürikozüri
Ürik asit
7
Düşük idrar pH‘ sı, hiperürikozüri
Struvite
7
Sistin
3
Sistinüri
Triamteren
<1
Triamteren tedavisi
Silika
<1
Trisilikat tedavisi
2, 8 dihidroksiadenin
<1
2, 8 dihidroksiadenin
Kalsiyum içermeyen
taĢlar
Üreyi parçalayan organizmaların
oluşturdukları İYE
2.2. HALK ARASINDA BÖBREK TAġI RAHATSIZLIKLARINDA
KULLANILAN BĠTKĠLER ĠLE ĠLGĠLĠ GENEL BĠLGĠLER
Bu kısımda yer verilen bitkiler iki başlık altında derlenmiştir. Bunlardan ilki ayrıntılı bir
halk ilaçları literatürü taraması sonucunda bu yayınlarda böbrek taşına etkisi olduğu
belirlenen bitkilerin, isimlerinin, Türkçe isimlerinin, kullanılış ve etkilerinin yer aldığı
―Türkiye‘ de Böbrek Taşları Tedavisinde Kullanılan Bitkiler‖ tablosudur. İkinci başlıkta
ise bu bitkilerden yayınlarda en fazla sayıda adı geçenlerin ayrıntılı kimyasal içerik,
botanik özellikleri, yayılış, etki ve kullanılışının değerlendirildiği ―Böbrek Taşı
Tedavisinde Sıklıkla Kullanılan Bitkiler‖ başlığıdır.
9
Tablo 2: Türkiye’ de Böbrek TaĢları Tedavisinde Kullanılan Bitkiler
Bitki Adı
Drog
Familya
HazırlanıĢ
Alceae calvertii
Kök
Malvaceae
İnfüzyon
Agropyron repens
Herba
Gramineae
Dekoksiyon
Amygdalus communis
Tohum
Rosaceae
KullanılıĢ
Referans
(15)
Hemoroit
(16)
Kardiyak hastalık, romatizma, üriner
(17)
sistem hastalıkları
Anthemis cretica
Yaprak
Asteraceae
İnfüzyon
Mide ağrısı
(18)
Aslenium adiantum
Herba
Aspleniaceae
Dekoksiyon
Astım, mide ağrısı, diüretik
(19)
Cardaria draba
Çiçek
Brassicaceae
İnfüzyon
Diüretik
(17)
Carduus mutans
Herba
Compositae
Dekoksiyon
Hemoroit, diyabet
(20)
Ceterach officinarum
Yaprak
Aspleniaceae
İnfüzyon
Astım, dizüri
(19)
Citrus lemon
Meyve suyu
Rutaceae
Antiemetik
(19)
Crataegus momogyna
Meyve
Rosaceae
Dekoksiyon
(19)
10
Cydonia oblanga
Yaprak, Tohum
Rosaceae
İnfüzyon,
Hemoroit, diüretik, öksürük, astım,
dekoksiyon
diyare
(20)
Dryopteris filix-mas
Yaprak
Aspleniaceae
Dekoksiyon
(19)
Elaeagnus angustifolia
Yaprak
Elaeagnaceae
Dekoksiyon
(19)
Eryngium campestre
Herba
Umbelliferae
Dekoksiyon
(21)
Equisetum spc.
Herba
Equisetaceae
Dekoksiyon
Hordenum bulbosum
Rizom
Poaceae
Dekoksiyon
Hypericum perforatum
Herba, çiçek
Guttiferae
Dekoksiyon
Üriner hastalıklar, hipertansiyon,
merhem
diyabet, antifungal, yaralarda
Kolagog, diyabet, diüretik
Helichrysum plicatum
Yaprak
Asteraceae
İnfüzyon
Juncus inflexus
Herba
Juncaceae
Dekoksiyon
Juniperus oxycedrus
Meyve
Cupressaceae
Dekoksiyon
Prostat, diüretik, sistit, mide ağrısı
(22)
(23)
(20)
(23)
(19)
Astım, romatizma
(19)
11
Malva sylvestris
Yaprak, herba,
Malvaceae
Kök
Matricaria chamomilla
Kapitulum
İnfüzyon,
Astım, çıban, tonsillit
(20)
Öksürük, astım, bronşit, mide ağrısı,
(20)
dekoksiyon
Compositae
İnfüzyon
grip
Petroselium crispum
Kök,
Apiaceae
Yaprak
Mide problemleri, egzama
(24)
Diyabet, profilaktik
(19)
infüzyon
yaprak
Petroselinum sativum
Dekoksiyon,
Apiaceae
Dekoksiyon,
infüzyon
Phillyrea latifolia
Genç yaprak
Oleaceae
Dekoksiyon
Keratitis (hayvanlar için)
(19)
Platanus orientalis
Meyve, yaprak
Platanaceae
İnfüzyon,
Diyabet
(21)
dekoksiyon
Prunus avium
Rheum ribes
Herba, kök
Rosaceae
Dekoksiyon
Polygonaceae
Dekoksiyon, taze
(16)
Diyabet, üriner enfeksiyon
(23)
Ülser, ayak yarları
(17)
olarak
Rhus coriaria
Yaprak, meyve
Anacardiaceae
Dekoksiyon
12
Rosa canina
Ruscus hypoglossum
Meyve
Rosaceae
Dekoksiyon
Tonik, diyabet, malarya, hemoroid,
(25)
bronşit
Meyve, kök
Liliaceae
Taze olarak,
Diüretik, çıban, yaralanma, antipruritik (25)
dekoksiyon
Thymus longicaulis
Herba
Tribulus terrestris
Urtica dioica
Tohum, yaprak,
Lamiaceae
İnfüzyon
Zygophyllaceae
Dekoksiyon
Urticaceae
Dekoksiyon, taze
Hemoroid, kanser, romatik ağrı,
olarak,
egzama
kök
Mestrüel ağrı
(19)
(16)
(22)
Viburnum opulus
Meyve
Caprifoliaceae
Taze olarak
Böbrek rahatsızlıkları
(26)
Zea mays
Püskül
Poaceae
Dekoksiyon,
Enurezis, kolesterol, safra ve idrar
(23)
infüzyon
kesesi problemlerinde
13
HALK ARASINDA BÖBREK TAġI TEDAVĠSĠNDE SIKLIKLA KULLANILAN
BĠTKĠLER
Zea mays
Resim 1
Familya: Poaceae
Latince adı: Zea mays
Türkçe adı: Mısır
Ġngilizce adı: Corn
Kullanılan kısım: Püskül (stylus)
YayılıĢ: Mısır binlerce yıldır tarımı yapılan birkaç ender bitkiden bir tanesidir. Orjini ve
gen merkezi Güney Amerika olup buradan dünyanın her yerine dağıldığı bilinmektedir.
Yapılan çalışmalar mısır bitkisinin 8.000–10.000 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu
göstermektedir. Mısır, diğer bitki türlerine kıyasla üretim koşulları bakımından daha az
seçiciliğe sahip olduğu için dünyada geniş bir yayılım alanına sahiptir. Tropik kökenli
olmasına rağmen Kanada, Şili ve Amazon Ormanları gibi birçok farklı coğrafik iklimde
yetişebilmektedir. Dünyada buğday ve çeltikten sonra en çok ekimi yapılan ve üretilen
üçüncü tahıl bitkisidir. Mısır bitkisinin yetiştiriciliği, ülkemizde başlıca Karadeniz
Bölgesi olmak üzere pek çok ilimizde yapılmaktadır.
Başlıca mısır çeşitleri: sert mısır, at dişi mısır, patlak mısır, unlu mısırdır (27).
Halk arasında kullanılıĢ: Halk arasında diüretik ve taş düşürücü olarak
kullanılmaktadır (28).
Botanik özellikleri: Mısır bitkisi 2n=20 kromozoma sahip tek yıllık otsu bir bitkidir.
Bitki tek evcikli (monoik) yani erkek ve dişi çiçekler aynı bitki üzerinde fakat farklı
yerlerdedir. Gelişmiş bir kök sistemine sahip olmasına rağmen esas kök sistemi, erken
fide evresinde ilk yaprağın çıkışından sonra gövdenin toprak yüzeyinin 3-5 cm altındaki
14
boğumlarından çıkan ek kök ve toprağın hemen üzerindeki 1-3. boğumdan çıkan destek
köklerden oluşur. Mısır bitkisi 1-2 m yüksekliğe ulaşabilen, gövdesi genelde 8-9 boğum
ve bunların aralarından oluşan bir tahıl bitkisidir. Erkek çiçekler tepede salkım
şeklindeki başakçıklarda toplanırlar bunlara tepe püskülü denir. Çiçekler kapuz adı
verilen yaprakçıklarla örtülüdür. Dişi çiçekler gövdenin orta kısımlarınki yaprakların
koltuğundan çıkan ve taşıyıcı yaprakları barındıran bir eksen üzerinde toplanırlar.
Bitkide öncelikle tepe püskülü oluşur ve 1-2 gün sonra altlardaki koçanların uçlarından
dişi çiçeklerin stigmaları (uzun yeşil püsküller) çıkar. Tozlaşma rüzgâr yardımıyla
gerçekleşir. Mısır bitkisi yabancı tozlaşan bir bitkidir. Danelerin oluşturduğu koçan
boyu ortam koşulları ve çeşidine bağlı olarak 10–40 cm arasındadır. Bir mısır koçanında
500–1000 arasında tohum oluşur. Yapraklar uzunluğuna paralel damarlı yaprak kını ve
uzun bir yaprak ayasından oluşur. Kulakçık belirsizdir. Stomalar yaprak ayasının
yüzeyinde daha fazla bulunur. Sıcak iklim bitkisi olmasına rağmen aşırı sıcaklığa
ihtiyaç duymaz. Sahip olduğu adaptasyon yeteneği ile farklı iklim ve toprak
koşullarında yetişebilir. En uygun büyüme sıcaklığı 24–32 °C‘ dir ve 10–11 °C‘ de
çimlenmeye başlar; toprak sıcaklığı 15 °C‘ nin üzerine çıktığında ise çimlenmesi
hızlanır (29).
Kimyasal bileĢimi: Mısır püskülü %2 kadar sabit yağ, %0.1 uçucu yağ, flavonlar, %12
kadar polifenolik (tanen), şeker, müsilaj, sodyum, kalsiyum ve potasyum tuzları
içermektedir. Mısır tanesi yaklaşık olarak %70 nişasta, %10 protein, %5 yağ ihtiva eder
(30).
Etki ve kullanılıĢ: Zengin potasyum içeriği nedeniyle diüretik etkilidir, sistit ve
romatizmada, böbrek taşlarında ve gutta kullanılmaktadır. Mısırdan insan beslenmesi ve
hayvan yemi olarak kullanılmasının yanı sıra yağ, nişasta, şeker, alkol yapımında
endüstriyel amaçlı kullanılmaktadır. Mısır yağı doymuş yağ asidi miktarının düşük
olması sebebiyle damar sertliği yaşayan insanlara tavsiye edilir. Mısır sapları da hayvan
yemi olarak kullanılır. Mısır püskülünün bileşimindeki karbonhidrat, potasyum, sodyum
ve kalsiyum tuzlarının bulunmasından ötürü idrar söktürücü ve taş düşürücü olarak
tedavi amaçlı kullanılırlar. İnfüzyon veya dekoksiyon (%3-10) halinde 3 bardak veya
daha fazla içilir (27).
15
Ceterach officinarum (Asplenium ceterach)
Resim 2
Familyası: Aspleniaceae
Latince adı: Ceterach officinarum
Türkçe adı: Altın otu
Ġngilizce adı: Golden grass, Miltwaste
Kullanılan kısım: Yaprak
YayılıĢ: Akdeniz kıyılarında, Anadolu' da, Avrupa‘ nın batısı ve merkezinde yayılış
gösterir. Kaya yarıklarının içerisinde ve taş duvarların kenarlarında büyümektedirler.
Halk arasında kullanılıĢı: Halk arasında idrar söktürücü, böbrek taşı düşürücü ve safra
artırıcı olarak kullanılmaktadır (28).
Botanik özellikleri: Kayalar arasında yayılış gösteren, çok yıllık, çiçeksiz, otsu,
rizomlu, 10-12 cm büyüklüğünde bir bitkidir, Yaprakları pennatifit, alt yüzü açık renkte,
zarımsı tüylerle kaplı olup altın renginde görülür. Sorus linear, induzyum körelmiş veya
yoktur. Yapraklar gençken kendi üzerine sarılmış ve saplı haldedir. Yapraklar 5-20 cm
uzunluğunda, üst yüz çıplak, alt yüz ve yaprak sapı pullar ile kaplıdır. Kızılımsı renkli,
kokusuz ve biraz acımsı lezzetlidir (28).
Kimyasal bileĢimi: Uçucu yağ, tanen ve müsilaj taşımaktadır.
Etki ve kullanılıĢ: Diüretik (idrar söktürücü), kabız etkilere sahiptir. Ülkemizde haricen
bilhassa basura karşı kullanılmaktadır. İnfüzyon (%5-10) günde 2-3 bardak içilir. Basur
memeleri bu infüzyonla yıkanır ve pansuman yapılır (28).
16
Helichrysum plicatum
Resim 3
Familyası: Asteraceae (Compositae)
Latince adı: Helichrysum plicatum
Türkçe adı: Ölmez çiçek, Sesum, Gudema otu
Ġngilizce adı: Everlasting flower
Kullanılan kısım: Yaprak
YayılıĢ: Akdeniz Bölgesi, Ön Asya, Tropik Afrika, Güney Afrika, Madagaskar ve
Avustralya bölgelerinde 500‘ den fazla Helichrysum türü bulunmaktadır. Türkiye‘ nin
Batı ve Güney bölgelerinde yetişir. Türkiye‘ de 15‘ den fazla Helichrysum türü
yetişmektedir. Bunların çiçek durumları, aralarında bir fark gözetilmeksizin tedavide
kullanılmaktadır (28).
Halk
arasında
kullanılıĢı:
Helichrysum
cinsine
dahil
olan
türler,
başlıca
antimikrobiyal, antienflamatuvar, sindirim kolaylaştırıcı, safra artırıcı, böbrek taşı
düşürücü, spazm çözücü ve diüretik özellikleri nedeniyle halk ilacı olarak
kullanılmaktadırlar. Pek çok türünün çay halinde ya da pirince, sebzelere ve meze türü
gıdalara eklenen yemeklik baharatlar olarak kullanımları da mevcuttur. Bitkinin çiçekli
bas kısmı, antienflamatuvar ve antialerjik özellikleri nedeniyle ilaç olarak; ayrıca güneş
yanıklarının tedavisi için de kullanılmaktadır. Helichrysum cinsine dahil olan, H.
litoreum gibi türlerin halk ilacı olarak kullanımı Yunan-Roma devrinden beri
bilinmektedir. Günümüzde de bitkinin güneşte kurutulmuş çiçek kısımları bronşiyal
astıma karşı tütsü olarak ve ezilmiş hali diş taşlarına karsı kullanılmaktadır (31).
Helichrysum türlerinin genellikle kapitulumları Anadolu‘ da halk ilacı olarak yaygın bir
şekilde kullanılmaktadır. Helichrysum türlerinin genellikle infüzyon veya dekoksiyonu
17
halinde halk ilacı olarak kullanıldığı belirtilmektedir. Böbrek taşlarını düşürmek
amacıyla 10 gün boyunca yemeklerden önce bir bardak içildiği, 10 gün ara verildikten
sonra tekrar aynı şekilde kullanıldığı belirtilmiştir (32). Helichrysum plicatum
infüzyonu Gümüşhane civarında yara ve yanıklara karşı; Tokat ve civarında el ve
ayaklardaki çatlakların iyileştirilmesinde kullanılmaktadır. Bitkinin dekoksiyon ve
infüzyonunun Amasya, Osmaniye (Adana), Erdemli (Mersin), Sütçüler (Isparta),
Sarıevliler (Karaman) ve Domaniç (Kütahya) civarında böbrek taşlarına karşı, taş
düşürücü, idrar artırıcı olarak kullanımı tespit edilmiştir. Elmalı (Antalya) civarında ise
dekoksiyonu damla şeklinde kulak ağrısı için kullanılmaktadır (32).
Botanik özellikler: Özel ve hafif kokulu, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Gövde ve
alternan dizilişli basit yaprakları grimsi renkli ve tüylüdür. Bütün çiçekleri tüpsü, sarı
renkli, kapitulumları küçüktür ve gövdenin tepesinde toplanmıştır, involukrum zarımsı
ve kalıcıdır. Çiçek durumu solmadan uzun süre kalabildiği için ölmez çiçek
denilmektedir. Acımsı lezzetlidir ve genellikle demetler halinde satılır (28).
Kimyasal bileĢim: Triterpenoidler, steroidler, flavonoitler, hidroksi-izopentilasetofenon
ve floroglusinolleri içerir. Helichrysum plicatum flavonoit içeren Helichrysum türleri
içinde bu anlamda en zengin türlerden biridir. Bitki içeriğinin %4,83‘ ü Helichrysin A
ve B, apigenin, naringenin, isoastragalin ve isosalopurposit flavonoitlerinden oluşur.
Flavonoitler, kimyasal yapıları ve karakteristik özelliklerinde farklılık gösteren bir
polifenolik bileşenler topluluğudur. Flavonoitler; meyvelerde, sebzelerde ve bitkilerin
tohum, çiçek, kabuk kısımlarında bulunan doğal bileşenlerdir. Bu bileşenlerin,
antibakteriyel, antiviral, antienflamatuvar, antialerjik ve damar tıkanıklığına karşı
etkilerini kapsayan geniş bir aralıkta biyolojik aktivite içerdiğine dair bulgular vardır.
Ayrıca flavonoitler,
lipit
peroksidasyonunu,
kanda pıhtı
oluşumunu,
kapiler
geçirgenliğini ve çatlamalarını, siklo-oksigenaz ve lipoksigenaz enzim sistemleri
aktivitesini inhibe etme özelliğine sahiptir. Helichrysum plicatum da flavonoit içeren
zengin bir tür olduğundan antioksidan özellik gösteren bir bitkidir (33).
Etki ve kullanılıĢ: İdrar ve safra söktürücü ve kum dökücü olarak kullanılmaktadır. Bu
etkileri drogun taşıdığı flavon türevlerinden ileri gelmektedir. İnfüzyon veya
dekoksiyon (%3) halinde yemeklerden önce bir fincan içilir. Bu şekildeki kullanılışa 10
gün devam edilir, 10 gün aradan sonra tekrar 10 gün daha kullanılır (28).
18
Equisetum telmateia
Resim 4
Familyası: Equisetaceae
Latince adı: Equisetum telmateia
Türkçe adı: At kuyruğu, Kırkkilit otu, Çöl otu
Ġngilizce adı: Shavergrass, Horsetail
Kullanılan kısım: Toprak üstü kısımlar
YayılıĢ: Su kenarları, sulak çayırlar ve orman açıklıklarında yetişir. Türkiye‘ de 7 kadar
tür bulunmaktadır. Bunlardan E. telmateia Ehrh. (Karadeniz bölgesi), E. ramossissimum
Desf. (Orta ve Doğu Anadolu) ve E. arvense L. (Kuzey ve Doğu Anadolu) türleri en
yaygın olanlardır (28).
Halk arasında kullanılıĢ: Halk arasında idrar söktürücü ve taş düşürücü olarak
kullanılmaktadır.
Botanik özellikler: Bu türler 100 cm kadar yükselebilen, çok yıllık, otsu ve çiçeksiz
bitkilerdir. Gövde silindir biçiminde, dallı veya dalsız, yeşil veya esmer yeşil renkli, sert
ve içi boştur. Yapraklar çok küçük, pul biçiminde ve sivri uçludur. Spor ile çoğalırlar.
Spor keseleri verimli gövdelerin uçlarında başak şeklinde toplanmıştır (28).
Kimyasal bileĢim: Saponin, silisilik asit, tanen ve az miktarda alkaloitler (palustrin,
nikotin ve diğerleri) taşımaktadır (28).
19
Etki ve kullanılıĢ: Diüretik (idrar söktürücü), taş ve kum düşürücü, iç kanamaları (mide
kanaması) durdurucu ve yara iyi edici etkileri vardır. İnfüzyon (%1-5) halinde kullanılır.
Dahilen günde 2-3 bardak içilir. Haricen yaraların yıkanması ve temizlenmesinde
kullanılır. Genç sürgünleri yiyen hayvanlarda idrarda kan ile kendini gösteren
zehirlenmeler görülür. Kurutma ile zehirlilik etkisi azalmaz. İnsanlarda da aynı şekilde
zehirlenme belirtileri görülmektedir. Bu nedenle dikkatle kullanılması gereken bir
drogdur (28).
20
Elaeagnus angustifolia
Resim 5
Familyası: Elaeagnaceae
Latince adı: Elaeagnus angustifolia
Türkçe adı: İğde
Ġngilizce adı: Oleaster
Kullanılan kısım: Yaprak
YayılıĢ: Asya Kıtasının orta ve batı bölgelerinde, Gobi Çölü‘ nde,Alpler‘ de, Akdeniz
çevresinde, ülkemizde ise tüm Karadeniz, Marmara, Güney Anadolu ve Güney Doğu
Anadolu‘ da yayılış göstermektedir.
Halk arasında kullanılıĢı: Halk arasında meyve ve çiçekleri tonik ve antipiretik olarak
kullanılır. Üriner rahatsızlıklarda, gastrik bozukluklarda, diyare ve mide bulantısında,
kusmada, sarılıkta ve astım tedavisinde de kullanımlar bulunmaktadır. İran geleneksel
tedavi yönteminde romatoidartrit hastalığında analjezik olarak kullanılır. Orta Anadolu‘
da tarla kenarlarına çit olarak dikilir (34).
Botanik özellikleri: Bitkiler çoğunlukla dikenli ağaç, ağaççık veya çalılardır. Boyları 7
m‘ ye kadar uzayabilir ve kışın yapraklarını dökerler. Yapraklar basit, lanseolat, bol
miktarda kalkan tüy taşıması nedeniyle gümüşi renktedir. Çiçekler basittir, yalnız kaliks
bulunur; çiçek ekseni çukurlaşmış, hipantiyum boru veya bardak şeklini almıştır. Meyve
etli periant tarafından çevrilmiştir, drupaya benzer. Meyveleri sonbaharda olgunluğa
erişen, kırmızımsı kahverenklidirler. Şekilleri eliptiktir. Olgun meyveler tatlıdır.
Çiçekleri oldukça aromatiktir. Hızlı bir şekilde büyüyebilen ve yan kökler geliştirebilen
bir türdür. Köklerinde havanın serbest azotunu bağlayarak toprak koşullarını iyileştiren
nodüller bulunmaktadır. İğde ağacı, kurak ortamlarda, tuzlu ve kireçli topraklarda dahi
21
yetişebilen bir bitkidir. Hastalık ve böceklerden kaynaklanabilecek zararlara karşı
oldukça dayanıklı bir türdür (35).
Kimyasal bileĢimi: Meyveleri organik asitler (malik asit), vitaminler (B grubu, E ve C)
ve flavon glikozitleri taşımaktadır (28).
Etki ve kullanılıĢ: Kabız, kuvvet verici ve antiseptik etkileri vardır. Taşıdığı yüksek
oranda C vitamini nedeniyle grip ve soğuk algınlığına karşı koruyucu olarak kullanılır.
Çiçekler ve yapraklar, infüzyon (%5) halinde diüretik ve antipiretik olarak
kullanılmaktadır. İnfüzyon (%5), şurup veya reçel halinde alınmaktadır. Etkili ve
zararsız bir drogdur. Kurutulmuş meyveleri Avrupa firmaları tarafından büyük
miktarlarda
istenmesine
karşılık,
gerçekleştirilememektedir (28).
toplayıcı
bulunmadığından
dış
satımı
22
Rosa canina
Resim 6
Familyası: Rosaceae
Latince adı: Rosa canina
Türkçe adı: Kuşburnu, İtburnu, Köpek gülü
Ġngilizce adı: Rosehip
Kullanılan kısım: Kurutulmuş olgun meyveler
YayılıĢ: Ülkemizin hemen her bölgesinde doğal olarak yetişen ve Rosaceae (Gülgiller)
familyasına ait kuşburnu bitkisi esasen Batı Asya ve Avrupa kökenli olup, 2-3 metre
boylanabilen çalı formunda çok yıllık bir bitkidir. Rosa canina bitkisi ülkemizde hemen
hemen bütün illerimizde su kenarlarında, yamaçlarda, tarla kenarlarında hatta yol
kenarlarında bile kendiliğinden yetişebilen bir bitkidir (36, 37).
Halk arasında kullanılıĢ: Halk arasında idrar söktürücü ve marmelatı hazırlanarak C
vitamini kaynağı olarak tüketilir. Soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlardan
korunmada, bulaşıcı hastalıklarda profilaksi, ateş, genel yorgunluk bitkinlik durumunda,
bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi, gastrik spazmı, ülserden kaynaklanan şişkinliğin
önlenmesinde, safra kesesi taşlarının önlenmesinde, idrar yollarındaki sıkıntılarda, vücut
ödemlerinde, idrar söktürücü olarak, ürik asit metabolizması bozukluklarında,
kireçlenmelerde, siyatikte, düzensiz kan dolaşımında, kanamayı durdurucu olarak,
karaciğer hastalıklarında ve göz banyosu olarak kullanılabileceği belirtilmektedir (38).
Aynı zamanda halk arasında kabız etkili, kuvvet verici ve kan şekerinin düşürülmesinde
kullanılmaktadır (28).
23
Botanik özellikleri:
Kök yapısı: Oldukça kuvvetli bir kök yapısına sahiptir. Kırmızı renkte yumuşak ve lifli
bir yapıya sahip olup, toprak yüzeyine yakın bölgede saçak kökleri, toprak altında ise 34 metreye kadar inen kazık kökleri bulunmaktadır. Aynı zamanda kökleri çok sayıda
sürgün vermektedir.
Gövde yapısı: Dikenli, esnek ve sağlam bir gövdesi vardır. Dış görünüş olarak ağaç
görünümüne sahip değillerdir. Dalları genellikle dikenlidir, genç bitki gövdesi yeşil ve
düz iken, yaşlı bitki gövdesi koyu renkli ve çatlaklı bir görünüme sahiptir. Gövdeye
bağlı olan dallar sarkık ve esnektir.
Yaprak yapısı: Yaprakları elips biçiminde, 3-5 yaprakçıklı, dişli bir şekle sahip olup
kışın tamamıyla dökülür ve iklime bağlı olarak mart nisan aylarında tekrar açar.
Yapraklar yeşil renkte ve mat bir görünüme sahiptir.
Çiçek yapısı: Çift evcikli olan çiçekleri 5 petalli olup çok hoş koku ve görünüme
sahiptir. Bağımsız halde bulunan çiçekleri 3-4 cm çapında beyaz ya da uçuk pembe
renktedir.
Meyve yapısı: Merkezin her tarafına dağınık vaziyette bulunan meyveler parlak, kırmızı
renkte, yumurtamsı veya yuvarlak bir şekle sahiptir. İçleri tüylü ve aynı zamanda
kılçıklıdır. 3-5 gr ağırlığında 1-2 cm uzunluğundadır. Etli meyvelerinin koyu bir kıvamı
olup tatlı ve mayhoş bir tadı vardır. Meyve içlerinde türlerine göre farklılık gösteren 1060 adet çekirdek bulunmaktadır. Meyvenin içindeki nukslar çıkarıldıktan sonra çay gibi
hazırlanarak içilir (39).
Kimyasal bileĢim: C vitamini bakımından zengin bir drogdur, ayrıca tanen ve flavonoit
de içerir. Kimyasal bileşimi %15-40 kuru madde, %7-46 şeker, %0,95-2,4 organik asit
ve 1100-5050 mg/100 g C vitamininden oluşur (40). 100 g R. canina meyvesinde: 2,556,18 mg vitamin A, 1700 mg vitamin C, vitamin B1, vitamin B2 ve flavonoitler
bulunmaktadır. İnsan vücudunun askorbik asit sentezi yapamaması nedeniyle C
vitaminini dışarıdan alması zorunlu olduğu bilinmektedir. Kuşburnu daha çok C
vitamininin, diğer hiçbir meyvede olmadığı kadar yüksek oranda olmasıyla dikkat
çekmiştir (41). R. canina meyvelerinden hazırlanan infüzyonun yüksek oranda Ca, Mg,
Fe ve Ag ile birlikte Cu, K, Mn, Na, P ve Zn taşıdığı belirlenmiştir. R. canina yalancı
meyvelerinin karbonhidrat bileşiminin mono ve polisakaritlerden meydana geldiği ve
meyvelerin pektin içeriğinin yüksek olduğu bildirilmiştir. Yalancı meyvelerin lipit
fraksiyonunu nötral lipitler, glikolipitler ve fosfolipitler oluşturmaktadır. Meyvelerin
24
%1,78 oranında sabit yağ taşıdığı ve bu yağın başlıca bileşenlerinin laurik asit, palmitik
asit, alfa linoleik asit olduğu gösterilmiştir. Meyveler üzerinde yapılan çalışmalarda
fenolik bileşiklerin varlığı tespit edilmiştir. Bu bileşikler antosiyanozitler, flavonoitler
(kesretin, (+)-kateşin, taksifolin, rutin), tanen (metil galat), kalkon ve lignanlardır.
Bitkinin yalancı meyvelerinin çeşitli organik asitleri taşıdığı ve bu organik asitlerin
başlıcalarının gallik, elajik, askorbik, malik ve sitrik asitler olduğu bulunmuştur (42).
Etki ve kullanılıĢ: Kuşburnu bütün dünyada iyi bir C vitamini kaynağı olarak bilinir. R.
canina meyveleri böbrek ve üriner sistem hastalıklarında, böbrek taşlarını düşürülmede,
ödem, romatizma ve gut tedavisinde, soğuk algınlığı, ateş ve enfeksiyon durumlarında,
kan temizleyici olarak, skorbüt hastalığında, C vitamini eksikliğinin tedavisinde ve
önlenmesinde vücut direncini artırmak için kullanılır. Ayrıca pektin ve organik asitler
nedeniyle diüretik ve laksatif etkilidirler. Dahili kullanılışı çay olarak kullanılmakla
beraber ayrıca kuşburnu meyvelerinin ülkemizde ve dünyada reçel ve marmelat
hazırlamak için kullanımı çok yaygındır. Fitoterapide haricen kullanılışı yoktur ancak
ülkemizde Batı Karadeniz bölgesinde halk arasında hemoroit tedavisinde haricen
kullanımı ile ilgili bir kayıt bulunmaktadır. Kuşburnu içerdiği proantosiyanidin
maddesinin antiviral etkisinin olduğu, kalp hastalıklarına ve kansere karşı potansiyel
koruyucu
özelliği
olduğu
bilinmektedir.
Kuşburnu
kullanımının
dokulardaki
sertleşmelere ve kemik erimesine karşı iyi geldiği bilinmektedir. Yapılan bir
uygulamada 94 hastaya günlük 5 g olmak üzere 3 ay boyunca kuşburnu verilmiş, bunun
sonucunda hastaların ağrılarında ve sertliklerinde ciddi düzelmeler görülmüş ayrıca
aldıkları ağrı kesici oranlarında da azalma olduğu gözlenmiştir (43). Kuşburnu
çekirdekleri yatıştırıcı etkiye sahiptir. Kullanılışı infüzyon (%5) veya toz (günde 0,5-1
gr) şeklindedir (28).
25
Petroselinum crispum
Resim 7
Familyası: Umbelliferae (Apiaceae)
Latince adı: Petroselinum crispum
Türkçe adı: Maydanoz
Ġngilizce adı: Parsley
Kullanılan kısım: Yaprak
YayılıĢ: Akdeniz ülkelerinin bitkisidir. Toprak isteği bakımından seçici olmamakla
beraber, rubetli ve sulak toprakları sever. Hafif karakterli, besin maddelerince zengin
bütün topraklarda yetişebilmektedir (44).
Halk arasında kullanılıĢ: Halk arasında yemeklere lezzet vermek, idrar ve safra artırıcı
olarak kullanılmaktadır (28). İdrar söktürücü olarak, iltihaplı yaraları iyileştirmek, adet
sancılarını kesmek ve ayrıca cinsel isteği artırmak inancıyla çeşitli yol ve yöntemlerle
halk arasında kullanılmaktadır (44).
Botanik özellikler: 50-80 cm yükseklikte, iki yıllık, tüysüz, yeşilimtırak-beyaz renkli
çiçekli olan, özel kokulu bir bitkidir. Baharat bitkisi olarak yetiştirilir. Maydanoz
tohumlarının dış görünüşü 2,5-3 mm uzunlukta, armut biçiminde, esmer renkli ve özel
kokulu tanelerden ibarettir (28). İlk yıl bir yaprak rozeti, ikinci yıl ise bir gövde
meydana getirir. Gövdeleri dik, tüysüz, köşeli, içi boş ve çok dallı; yaprakları saplı,
parçalı ve koyu yeşil renklidir. Krem rengi kabartıları orak şekilli olup zehirli olabilen
apiole adlı maddeyi içerir (44). Yapraklar düz ve kıvırcık olmak üzere iki formdadır.
Düz yapraklı çeşitlerde yapraklar 3-5 parçalı ve kıvrımsızdır. Çeşitlerine göre açık veya
koyu yeşil renkli olan yaprakların ucu hafif sivridir. Kıvırcık yapraklı çeşitlerde ise
yapraklar kıvırcık ve daha etlidir. Kıvırcık yapraklı çeşitlerde yaprak verimi daha
fazladır. Kök maydanozlarda ise yapraklar genelde düzdür. Ülkemizde yetiştirilen
26
maydanoz çeşitleri genellikle düz yapraklı (İtalyan tip) çeşitlerdir. Yaprak maydanoz
çeşitlerinde kök, düz, iç kısımları etli ve beyaz dokulu, ince ve uzun kazık kök
şeklindedir. Kökler 70-80 cm derine gider.
Kimyasal bileĢimi: Uçucu yağ (%2-3), sabit yağ ve flavon glikozitleri taşımaktadır
(28). Maydanoz ve özellikle tohumları önemli miktarda eterik yağ içermektedir.
Yapraklarında uçucu yağlar (apiole, miristisin, limonene, eugenol), flavonoitler
(apigenin, luteolin, apiin, miristisin), furanokumarin (psöralen), sabit yağ ve oleorezin,
protein, klorofil ve glikozit, köklerinde ise uçucu yağ, şeker, müsilaj ve glikozit
bulunmaktadır. Yapraklar vitamin (A, C, K), demir, potasyum, kükürt, kalsiyum,
magnezyum ve klorür yönünden zengindir (44).
Etki ve kullanılıĢ: İdrar ve safra artırıcı, adet söktürücü etkilere sahiptir. Kök ve
tohumlarda aynı şekilde etkilidir. Ülkemizde maydanoz yaprakları yemeklere lezzet
vermek için kullanılmaktadır. Maydanoz infüzyon (%2-5) şeklinde günde 2-3 bardak
içilir (28). Maydanoz suyundaki yüksek klorofil miktarı kanı artırıp oksijeni metabolize
etmekte; böbrekleri, karaciğeri ve idrar yollarını temizlemekte; iyi bir provitamin A
kaynağı olup görme gücüne, kılcal damar sistemine, adrenal ve tiroid bezine iyi
gelmektedir. Yaprakları çay gibi demlenip saç toniği olarak kullanılmakta; nefes
kokusunu temizlemek ve sağlıklı cilt elde etmek amacıyla çiğ olarak da yenmektedir.
Ayrıca sindirim enzimlerini uyararak sindirim rahatsızlıklarını dindirmekte, ince
barsaktaki peristaltik hareketleri artırmakta; mide ve barsaklarda gaz birikmesini
önlemekte;
toksinlerin
vücuttan
atılmasını
sağlamaktadır.
Kansızlık,
mesane
iltihaplanması, böbrek taşı, romatizma, tansiyon, şişmanlama ve damar sertliğine karşı
etkili olmaktadır (44). Taze yenen 8-10 dal (20 g kadar) maydanoz, yetişkin insanın
günlük C vitamini ihtiyacının yarısını karşılayabilir. Yüksek tansiyonlu olup,
diyetlerinde tuz sınırlaması yapanlar yemeklerinde bol maydanoz koyduklarında tuz
ekleme gereği azalır. Kök ve yaprakları özellikle ödemlere, solunum zorluklarına, deri
hastalıklarına karşı etkilidir (45). Maydanoz yağının antioksidan aktivitesinin
değerlendirildiği bir çalışmada; miristisin ve apiolün potansiyel alternatif doğal
antioksidan olabileceği belirtilmiştir. (46).
27
Platanus orientalis
Resim 8
Familyası: Platanaceae
Latince adı: Platanus orientalis
Türkçe adı: Doğu Çınarı
Ġngilizce adı: Eastern plane
Kullanılan kısım: Meyve ve yaprak
YayılıĢ: Doğu Çınarı Yunanistan, Arnavutluk, Rodop Dağlarından başlar ve Batı Asya‘
da Himalaya‘ lara kadar ulaşır. Türkiye‘ de hemen hemen tüm ormanlık alanlarda, dere
içlerinde doğal olarak bulunur. Anadolu‘ da doğal olarak yaygındır (47). Çınar Türkiye‘
nin en fazla yaşayan dev gövde ve tepeler yapan ağaç türlerinin başında gelir (48).
Halk arasında kullanılıĢ: Halk arasında yara, yanık ve çıban tedavisinde
kullanılmaktadır.
Botanik özellikler: Doğu çınarı; 20-30 m boylarında, 5-6 m çap yapan ve yüzlerce yıl
yaşayabilen ağaçlardandır. Gövde kabuğu küçük pullar halinde çatlar ve dökülür. Açık
yeşil renkli yapraklar 5-7 loblu, loblar derin, çoğu kez orta damara değin ilerler. Loblar
sivri uçlu, tali lobları da vardır. Kenarları düzensiz kaba dişli ya da düzdür. Alt yüzü
gelişmiş yapraklar hemen hemen çıplaktır. Yapraklar 10-20 cm‘ dir. Sapı uzun 3-8 cm.
arasında değişir. Meyveler uzun bir sap üzerinde 2-6 adettir. Küremsi meyvelerin
çapları küçük, sayıları çoktur. Bu özellik Doğu Çınarı için karakteristiktir (47).
Lif dokusu çoğunlukla traheid liflerinden oluşur. Libriform liflerine nadiren rastlanır.
Traheid liflerinin kenarlı geçitleri oldukça bol, şekilleri daireseldir (49).
Kimyasal bileĢimi: Holoselüloz (%77,4), selüloz (%39,23), pentozan (%22,1), lignin
(%22,77), suda çözünen ekstraktif maddeler (%6,35) ve külden (%0,97) oluşur (50).
28
Etki ve kullanılıĢ: Dahilen kabız ve ateş düşürücü, haricen ise antiseptik olarak
dekoksiyon (%5) halinde kullanılır. Göz hastalıklarında dekoksiyon ile göz banyoları
yapılır. Yanık yaraları ve cerahatli çıbanlar dekoksiyon ile yıkanır ve pansuman yapılır
(28).
29
Malva sylvestris
Resim 9
Familyası: Malvaceae
Latince adı: Malva sylvestris
Türkçe adı: Ebegümeci, Gömeçotu
Ġngilizce adı: Mallow
Kullanılan kısım: Yaprak, toprak üstü ve kök
YayılıĢ: Avrupa, Kuzey Afrika, Güneybatı Asya ve Anadolu‘ da yaygın olarak
yetişmektedir. Anadolu‘ da 8 Malva türü yetişmekte olup bunların yaprak ve çiçekleri
bir ayrım yapılmaksızın, ‗Ebegümeci‘ olarak kullanılmaktadır (28).
Halk arasında kullanılıĢ: Halk arasında yapraklardan hazırlanan lapa, cilt üzerindeki
çıban ve yaraların ağrılarını dindirmek için, tülbent arasında, deri üzerine konur. Kırsal
bölgelerde çocuk düşürücü olarak da kullanılmaktadır. Yaprakları alınmış taze dal
rahim içine sokulur. Ebegümeci dalı yumuşak lifli olduğundan rahmi delmez. Meydana
gelen mekanik etki ve oluşan enfeksiyon nedeniyle gebelik önlenebilir. Ebegümecinin
rahme konmasıyla meydana gelen enfeksiyon bazen kullanan şahsın hayatını tehlikeye
sokacak bir nitelik kazanabilir, bu nedenle ebegümeci dalı ile çocuk düşürmeye
teşebbüs edilmemesi tavsiye edilir (28).
Botanik özellikler: Çok yıllık, otsu ve mor çiçekli bir bitkidir. Yeşil renkli, tüylü ve
uzun saplı yaprakları vardır. Yaprak ayasının biçimi elde edildiği türe göre değişir. M.
sylvestris türünde yaprak lobları sivri, M. neglecta türünde ise loblar küttür. Hafif
kokulu ve yavan lezzetlidirler. Çiçekler mor renkli, büyük ve 5 parçalıdır. Özel bir
kokusu veya tadı yoktur (28).
30
Kimyasal bileĢimi: Müsilaj (%15-20), glikoz ve pektin taşımaktadır. Yaprakları;
flavonoitler (hipoletin-3-O-glikozit, gosipetin-3-O-glikozit) ve flavonoit sülfatlar,
polisakaritler, tanenler, %6-8 müsilaj, çiçekleri; antosiyaninler (malvin, malvidin,
delfinidin), polisakaritler, %10 müsilaj ve flavonoitler içermektedir (51).
Etki ve kullanılıĢ: Taşıdığı müsilaj nedeniyle diğer müsilajlı droglar gibi koruyucu ve
yumuşatıcı bir etkiye sahiptir. Solunum ve sindirim sistemi tahrişleri ve iltihaplarında
koruyucu olarak çok kullanılır. Yara ve çıban tedavisinde ağrıları dindirmek amacıyla
deri üzerine uygulanır. Genç bitkiler sebze olarak da kullanılmaktadır. Kullanılış şekli
infüzyon ve dekoksiyon şeklinde olup, dahilen kullanmak için %3, haricen kullanmak
için ise %5 oranında hazırlanır (28). Yaprak dekoksiyonunun rahim banyosu
hazırlamada ve örümcek sokmalarında zehirin akıtılmasında kullanıldığı kaydedilmiştir
(42). Taze yapraklardan elde edilen lapa diş eti enfeksiyonlarının ağrılarını dindirmek
üzere kullanılır (52). Öksürük, bronşit, ağız ve farinks enflamasyonunda yaprak ve
çiçeklerin kullanımı kayıtlıdır (51).
Ubikinon, beta karoten ve tokoferol ile M. sylvestris ‘ in de içinde bulunduğu bazı bitki
ekstrelerinden hazırlanan bir kozmetik preparatın deride melanin inhibisyonunu
sağladığı
ve
dolayısıyla
derinin
çillenmesini,
hiperpigmentasyonunu da azaltabileceği belirtilmiştir (42).
dispigmentasyonunu
ve
31
Viburnum opulus
Resim 10
Familyası: Caprifoliaceae
Latince adı: Viburnum opulus
Türkçe adı: Gilaboru
Ġngilizce adı: Waterelder fruit
Kullanılan kısım: Meyve
YayılıĢ: Daha çok yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı karasal iklimde
yetişmeye uygun bir bitki olup Türkistan, Sibirya, Amerika, Avrupa, Kuzey Asya ile
Kuzey Afrika‘ da sınır ve süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir (53). Kuzey ve Orta
Anadolu‘ da orman kenarlarında bulunur. Bahçelerde süs bitkisi olarak da
yetiştirilmektedir (Kayseri) (28).
Halk arasında kullanılıĢ: İç Anadolu‘ da meyvelerin usaresi safra ve karaciğer
hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Kayseri civarında taze meyvelerin
sıkılmasıyla elde edilen usare veya meyvelerin bir ay kadar suda bırakılmasıyla elde
edilen, meyve turşusu kullanılmaktadır. Avrupa ülkelerinde bilhassa çiçekleri ve gövde
kabuğu kabız, idrar artırıcı ve yatıştırıcı olarak kullanılır (28).
Botanik özellikler: 2-4 m yükseklikte, kışın yapraklarını döken, beyaz çiçekli bir
ağaçtır. Bitki dikimden 3 yıl sonra ürün vermeye başlamakta ve dip sürgünleri sayesinde
300 yıl kadar yaşayabilmektedir. Yapraklar 3-5 parçalı, yeşil renkli olup bu renk
sonbaharda kırmızıya döner. Çiçek durumu 5-10 cm çapında, dışta steril, içte ise fertil
çiçekler bulunur. Çiçekleri şemsiye gibi topluca bir arada ve çiçek demetinin etrafını
çevreler. Meyveler toparlak, kırmızı renkli, tek tohumlu ve 8 mm kadar boyda, kokusuz
32
ve lezzetsizdir. Meyvelerden 30-40 tanesi bir araya gelerek bir salkımı oluşturmaktadır.
Olgunlaştıkça sulanan meyveler zayıf, sarkık, şemsiyemsi bir görünüm almaktadır. V.
opulus var. sterilis de bütün çiçekler sterildir, meyve vermez (28).
Kimyasal bileĢimi: Renk maddeleri, hidrokinonlar, arbutin, metilarbutin, skopolin ve
skopoletin gibi kumarinler, tanen ve organik asitler (izovalerian) taşımaktadır (28).
Gilaboru çekirdeklerinin aspartik asit, treonin, serin, glutamik asit, prolin, glisin, alanin,
valin, lösin, izolösin, tirozin, fenilalanin, histidin, lisin ve arjinin olmak üzere toplam 15
farklı aminoasit içerdiği belirlenmiştir (54). Gilaboru ayrıca vitamin K, viburnin,
isovalerianik asit, salisin, salik asit ve reçine de içermektedir. Valerikasit‘ in özelliği ise
teskin edici bir koku vermesidir (55).
Etki ve kullanılıĢ: İdrar artırıcı, müshil ve yatıştırıcı etkilere sahiptir. Safra ve karaciğer
hastalıklarına karşı kullanılmaktadır. Meyvelerden hazırlanan infüzyon (%2-3) günde 23 bardak içilir (28). Hafif astım, epilepsi nöbetleri, yüksek tansiyon, bazı kalp
rahatsızlıkları, kramplar, menstrüal sancılar, kabakulak, doğum sonrası sancılar, uyku
bozuklukları, romatizma ve bazı sinir rahatsızlıklarında dahili olarak, egzema gibi bazı
cilt problemlerinde ise harici olarak kullanılmaktadır. Gilaboru meyve suyunun
tüketilmesiyle de böbrekte oluşan kum ve taşları erittiği ve bu eritme işlemi sırasında
taşları kimyasal olarak eriterek idrarla atılmasını sağladığı için ağrı yapmadığı
bilinmektedir.
Kasın
düşünülmektedir (56).
gevşemesini
sağlayan
bileşenin
‗viopu-dial‘
olduğu
33
3. TARTIġMA VE SONUÇ
Bitkiler insanlık tarihinin başlangıcından bu yana kullanılagelmektedir. İnsanlar bu
konuda deneme yanılma yolu ve gözlemlerle yenilebilir ve zehirli bitkiler hakkında
tecrübe sahibi olmuşlardır. Ülkemizin zengin bir floraya ve tarih boyunca birçok farklı
medeniyete ev sahipliği yapmış olması bitkilerden ilaç olarak faydalanılması konusunda
zengin bir bilgi/deneyim birikimi olmasını sağlamıştır. Çeşitli bitkisel ürünlerin (gıda
desteği, işlevsel gıda, bitkisel ilaç, vb.) kullanımı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de her geçen gün artmaktadır. Bitkilerden hazırlanan çeşitli ekstreler içerdikleri farklı
sayıda ve farklı miktardaki sekonder metabolitler sayesinde bir hastalığın tedavisinde
çok hedefli etki gösterebilmektedirler. Bu durum son yıllarda bitkisel ilaçların
konvansiyonel ilaçlardan daha fazla talep görmesini de açıklayabilmektedir.
Etnofarmakognozik çalışmalar ilaç adayı olabilecek etken maddelerin keşfi için
genellikle ilk basamağı oluştururlar. Bu kayıtlar incelenerek potansiyel etkileri olan
bitkiler derlenmekte ve üzerinde daha ayrıntılı biyoaktivite rehberli izolasyon
çalışmaları yapılmaktadır.
İlaçla tedavisi mümkün olmayan sadece cerrahi girişimle tedavi edilen böbrek taşı
rahatsızlıklarında da geleneksel halk tıbbında çeşitli familyalara ve cinslere ait çok
farklı bitkiler bu hastalığın tedavisi amacıyla kullanılmaktadır.
Gerçekleştirilen bu tez çalışmasında 26 familyaya ait toplam 36 tane taksonun halk
arasında infüzyon, dekoksiyon, taze olarak ve merhem halinde böbrek taşı ile ilgili
rahatsızlıklarda kullanıldığı belirlenmiştir. Bu bitkilerden kayıtlarda en fazla adı geçen
10 bitki daha ayrıntılı literatür taramasına tabi tutulmuş ve bitkilerin kimyasal özellikleri
ve farmakolojik aktiviteleri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda bu 10
bitkinin daha çok taşıdıkları flavonoit iskeletine sahip bileşiklerden ötürü diüretik
amaçla kullanıldığı saptanmıştır. Dolayısıyla böbrek taşının tedavi önerilerinden biri
olan bol su tüketimi, bu 10 bitkinin toksik olmayan doz çalışmaları yapıldıktan sonra
belirtilen şekillerde kullanımı ile birleşince tedavinin hızlandırılmasının mümkün
olduğu düşünülmüştür.
34
KAYNAKLAR
1.
Mycek, M.J., P.C. Champe, and R.A. Harvey, Pharmacology: Lippincott
Illustrated reviews. 1997.
2.
Stoller, M.L. and M.V. Meng, Urinary stone disease: the practical guide to
medical and surgical management. 2007: Springer.
3.
Asplin, J.R., F.L. Coe, and M. Favus, Nephrolithiasis. Harrisons principles of
internal medicine, 2005. 16 (2) : p. 1710.
4.
Murray, M.T. and J.E. Pizzorno, Encyclopedia of natural medicine. 1998: Little,
Brown.
5.
Miller, N.L. and J.E. Lingeman, Management of kidney stones. BMJ: British
Medical Journal, 2007: p. 468-472.
6.
Müslümanoğlu, A.Y., et al., Üriner sistem taş hastalığı. Nobel Tıp Kitabevi. 2007.
7.
Lingeman, J.E., D.A. Lifshitz, and A.P. Evan, Surgical management of urinary
lithiasis. Campbell‘s urology, 2002: 8 p. 3361-438.
8.
Anafarta, K., et al., Üriner sistem taş hastalığı. Temel Üroloji Kitabı. Güneş
kitabevi, 1998: p. 561-603.
9.
Anderson, J., J. Kabalin, and J. Cadeddu, Surgical anatomy of the
retroperitoneum, adrenals, kidneys, and ureters. Campbell-Walsh Urology, 2007:
1: p. 34-37.
10.
Özkeçeli, R. and N. Satar, Üriner Sistem Taş Hastalığı, Genel Bilgiler ve
Etyopatogenez. Temel Üroloji, 2008. 3: p. 621-31.
11.
Yoshida, O. and Y. Okada, Epidemiology of urolithiasis in Japan: a chronological
and geographical study. Urologia internationalis, 1990. 45 (2): p. 104-111.
12.
Taylor, E.N., M.J. Stampfer, and G.C. Curhan, Obesity, weight gain, and the risk
of kidney stones. Jama, 2005. 293 (4): p. 455-462.
13.
Menon, M., Urinary lithiasis: etiology, diagnosis, and medical management.
Campbell's urology, 1998.
14.
Cilt, d., Üriner sistem taş hastaliğinin nedenleri. deneysel biyoloji dergisi, 2003: p.
27.
15.
Özgökçe, F. and H. Özçelik, Ethnobotanical aspects of some taxa in East
Anatolia, Turkey. economic botany, 2004. 58 (4): p. 697-704.
35
16.
Yeşilada, E., et al., Traditional medicine in Turkey. V. Folk Medicine in the inner
Taurus Mountains. Journal of Ethnopharmacology, 1995. 46 (3): p. 133-152.
17.
Tuzlacı, E. and M. Erol, Turkish folk medicinal plants. Part II: Eğirdir (Isparta).
Fitoterapia, 1999. 70 (6): p. 593-610.
18.
Ugurlu, E. and O. Secmen, Medicinal plants popularly used in the villages of
Yunt Mountain (Manisa-Turkey). Fitoterapia, 2008. 79 (2): p. 126-131.
19.
Tuzlacı, E. and P.E. Aymaz, Turkish folk medicinal plants, part IV: Gönen
(Balıkesir). Fitoterapia, 2001. 72 (4): p. 323-343.
20.
Kültür, Ş., Medicinal plants used in Kırklareli province (Turkey). Journal of
Ethnopharmacology, 2007. 111 (2): p. 341-364.
21.
Genç, G.E. and N. Özhatay, An ethnobotanical study in Çatalca (European part of
Istanbul) II. Turkish Journal of Pharmaceutical Sciences, 2006. 3 (2): p. 73-89.
22.
Yeşilada, E., et al., Traditional medicine in Turkey IX:: Folk medicine in northwest Anatolia. Journal of Ethnopharmacology, 1999. 64 (3): p. 195-210.
23.
Polat, R., U. Cakilcioglu, and F. Satıl, Traditional uses of medicinal plants in
Solhan (Bingöl—Turkey). Journal of ethnopharmacology, 2013. 148 (3): p. 951963.
24.
Uzun, E., et al., Traditional medicine in Sakarya province (Turkey) and
antimicrobial activities of selected species. Journal of Ethnopharmacology, 2004.
95 (2): p. 287-296.
25.
Koçyiğit, M. and N. Özhatay, Wild plants used as medicinal purpose in Yalova
(Northwest Turkey). Turkish Journal of Pharmaceutical Sciences, 2006. 3 (2): p.
91-103.
26.
Sezik, E., et al., Traditional medicine in Turkey X. Folk medicine in central
Anatolia. Journal of Ethnopharmacology, 2001: p. 95-115.
27.
Özcan, S., Modern dünyanın vazgeçilmez bitkisi mısır: genetiği değiştirilmiş
(transgenik) mısırın tarımsal üretime katkısı. Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi,
2009. 2 (2): p. 01-34.
28.
Baytop, T., Türkiyede bitkiler ile tedavi (geçmişte ve bugün). İstanbul
Üniversitesi. 1984.
29.
Elçi, Ş., Ö. Kolsarıcı, and H. Geçit, Tarla bitkileri. Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Yayını, 1994: p. 1385.
36
30.
Uzun, A., et al., Bursa Koşullarında Ekim Nöbeti Sistemlerinin Mısırın Verim ve
Verim Öğeleri Üzerine Etkisi. Uludag Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 2005:
p. 61-68.
31.
Antunes Viegas, D., et al., Helichrysum italicum: From traditional use to scientific
data. Journal of ethnopharmacology, 2014. 151 (1): p. 54-65.
32.
Aslan, M., et al., Hypoglycemic activity and antioxidant potential of some
medicinal plants traditionally used in Turkey for diabetes. Journal of
ethnopharmacology, 2010. 128 (2): p. 384-389.
33.
Eroğlu, H. E., et al., In vitro cytotoxic effects of methanol extracts of six
Helichrysum taxa used in traditional medicine. Pak. J. Bot, 2010. 42 (5): p. 32293237.
34.
Cansev, A., et al., Chemical properties and antioxidant capacity of Elaeagnus
angustifolia L. fruits. Asian journal of chemistry, 2011. 23 (6): p. 2661-2665.
35.
Ahmadiani, A., et al., Antinociceptive and anti-inflammatory effects of
Elaeagnus angustifolia fruit extract. Journal of ethnopharmacology, 2000. 72 (1):
p. 287-292.
36.
Yıldız, Ü. and F. Çelik, Muradiye (Van) Yöresinde Doğal Olarak Yetişen
Kuşburnu (Rosa Spp.) Genetik Kaynaklarının Bazı Fiziko-Kimyasal Özellikleri.
37.
Özçelik, H., et al., Türkiye Güllerinin (Rosa L. Spp.) Ekolojik ve Coğrafi
Karakteristikleri. Suleyman Demirel University Journal of Science, 2013.
38.
Orhan, D. and A. Hartevioğlu, Chemical Composition and Biological Activities of
Rosehip. Spatula DD-Peer Reviewed Journal on Complementary Medicine and
Drug Discovery, 2013. 3 (1): p. 23-30.
39.
Tanker, N., M. Koyuncu, and M. Coşkun, Farmasötik Botanik. Ankara
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları, Ders Kitapları, 1998: p. 236.
40.
Akyüz, N., H. Coşkun, and İ. Bakırcı, Kuşburnunun besin değeri ve kullanım
alanları. Kuşburnu Sempozyumu, Gümüşhane Valiliği–KTÜ Orman Fakültesi, (56 Eylül 1996, Gümüşhane), Bildiriler Kitabı, 1996: p. 271-279.
41.
Yamankaradeniz, R., Kuşburnu (Rosa sp.) Degerlendirme Olanakları. Gıda, 1983.
8 (4): p. 157-162.
42.
Demirezer, Ö., et al., Tedavide Kullanılan Bitkiler ―FFD Monografları‖. NM
Medikal, Nobel Tıp Kitabevi, 2007: p. 73-86.
37
43.
Gao, X., et al., Evaluation of antioxidant activities of rosehip ethanol extracts in
different test systems. Journal of the Science of Food and Agriculture, 2000. 80
(14): p. 2021-2027.
44.
Altunbas, M. and İ. Türel, The lethal dose levels of volatile oil extract of
Petroselinum crispum (Parsley) seeds and the investigation of antiinflammatory
effect on laboratory animals. Yüzüncü yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Dergisi, 2009. 20 (1): p. 21-25.
45.
Tahan, M. and I. Bayram, Effect of using black cumin (Nigella sativa) and parsley
(Petroselinum crispum) in laying quail diets on egg yield, egg quality and
hatchability. Archiva Zootechnica, 2011
46.
Zhang, H., et al., Evaluation of antioxidant activity of parsley (Petroselinum
crispum) essential oil and identification of its antioxidant constituents. Food
research international, 2006. 39 (8): p. 833-839.
47.
Anşin, R. and Z. Özkan, Tohumlu Bitkiler (Spermatophyta) Odunsu Taksonlar.
KTÜ Orman Fak. Yayın, 1993 (19): p. 512.
48.
Saatcioglu, K. and L.T. Starks, The stock price–volume relationship in emerging
stock markets: the case of Latin America. International Journal of Forecasting,
1998. 14 (2): p. 215-225.
49.
Alkan, Ç., H. Eroğlu, and B. Yaman, Türkiye‘deki Bazı Odunsu Angıospermae
Taksonlarının Lif Morfolojileri. ZKÜ Bartın Orman Fakültesi Dergisi, 2003. 5
(5): p. 102-108.
50.
Avsar, G., et al., Synthesis, characterization, and thermal decomposition of
fluorinated salicylaldehyde Schiff base derivatives (salen) and their complexes
with copper (II). Journal of Thermal Analysis and Calorimetry, 2010. 101 (1): p.
199-203.
51.
Fleming, T., PDR for herbal medicines. Montvale, NJ. Medical Economics
Company. 2000.
52.
Gürsoy, O. and U. Gürsoy, Anadolu‘ da diş ve dişeti ile ilgili hastalıkların
tedavisinde halk arasında yaygın olarak kullanılan bitkiler, kullanım şekilleri ve
bitkisel özellikleri. Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi,
2004. 7 (1): p. 64-67.
53.
Davis, J.A. and T.W. Smith, General social surveys, 1972-1991: Cumulative
codebook. National Opinion Research Center (NORC). 1991.
38
54.
Karimova, A., et al., Lipids, lipophilic components, and biologically active
fractions of Viburnum opulus L. seeds. Chemistry of Natural Compounds, 2000.
36 (6): p. 560-564.
55.
Bolat, S. and M. Özcan, Gilaburu (Viburnum opulus L.) Meyvesinin Morfolojik,
Fenolojik ve Pomolojik Özellikleri ile Kimyasal Bileşimi. Türkiye II. Ulusal
Bahçe Bitkileri Kongresi, ÇÜ Ziraat Fak. Yay. Cilt IS, 1995. p. 772.
56.
Ikinci, N., Gamma-diversity of vascular plant taxa of the surrounding of Lake
Suennet (Bolu, NW Turkey) compared with other regions in Bolu. Biological
Diversity and Conservation, 2011. 4 (1): p. 107-121.
39
ÖZ GEÇMĠġ
KĠġĠSEL BĠLGĠLER
Adı, Soyadı
: Önder ÇELEBİ
Uyruğu
: Türkiye (T. C. )
Doğum Tarihi ve Yeri
:10 Ekim 1990, Erciş
Medeni Durum
:Bekâr
ĠLETĠġĠM
E-mail: ondercelebi06@gmail. com
Tel: +90543 619 66 15
Yazışma Adresi: Erciyes Üni. Eczacılık Fak. 38280 Talas/KAYSERİ
EĞĠTĠM
Derece
Üniversite
Lise
Kurum
Erciyes Üni. Eczacılık
Fakültesi
Alpaslan Anadolu
Öğretmen Lisesi
Mezuniyet Tarihi
2014
2009
Download