M KROB YOLOJ K TANI II

advertisement
Klinik Mikrobiyolojik Tanı-II
Prof Dr Nuri KİRAZ
Klinik Mikrobiyolojik Tanı
Gram boyama yöntemi:
• Gram preparatı örneklerin değerlendirilmesi aşamasında en temel
yöntem
• Genelde kateter uçları, dışkı, boğaz sürüntüsü örneklerinde Gram
preparatları kullanılmasa da bu örneklerde bile seçilen hastalarda
Gram boyama faydalı ve çabuk bilgiler sağlayabilir.
• Alevde tespit edilen preparatlar uygun sonuçlar sağlayabilir
• Ancak, anaerop bakterilerin daha iyi boyanması, eritrositlerin
parçalanmasının önlenmesi, daha iyi bir arka plan sağlayabilmek
amacıyla metanol ile tespit yapılabilmektedir.
Klinik Mikrobiyolojik Tanı
Gram boyamanın yapılışı
• İnce bir şekilde hazırlanan ve havada kurudukdan sonra üç kez alevden
geçirilerek tesbit edilen preparatın tüm yüzeyi süzülerek konulan kristal
viyole (Jansiyen moru) eriyiği ile kaplanır.
• İki dakika sonra eriyik dökülerek Lugol eriyiği ile kaplanır. Lugol eriyiği
ilk boyanın daha sağlam bağlarla bağlanmasını sağlar(Mordan etkisi).
• Lugol iki dakika sonra dökülür ve % 95 etanol ile renk giderilir. Bu aşama
Gram boyama yönteminin en önemli aşamasıdır ve boyamanın klitesini
büyük ölçüde belirler. Alkolün damladığı yerden boya çıkmadığı an yeterli
renk gidermenin sağlandığı andır.
• Daha sonra su ile durulanan preparat üzerine sulu fuksin (safranin) konulur.
Yaklaşık bir dakika sonra boya dökülür, suyla durulanır ve kurutulur.
• İmmersiyon objektifi ile incelenir ve mor olarak boyananlar gram pozitif,
kırmızı-pembe boyananlar gram negatif olarak tanımlanır.
Klinik Mikrobiyolojik Tanı
Gram boyalı preparatın incelenmesi
• Hazırlanan ve Gram yöntemiyle boyanan preparatlar
önce küçük büyütme ile incelenmeli, hücrelerin
dağılımı ve oranları konusunda fikir edinilmeli ve
özellikle araştırılacak alanlar böylece belirlenmelidir.
• Örneğin bir balgam ya da abse örneğinde yoğun lökosit
kümelerinin belirlendiği alanlar daha özenle
taranmalıdır.
• Önerilen idrar örneklerinde en az 10 alan, diğer
örneklerde 20-40 alan incelenerek karar verilmelidir.
Klinik Mikrobiyolojik Tanı
Gram boyama yöntemi:
Hücre yönünden değerlendirme açısından ;
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
(+) : Tek tük /seyrek .... < 1 hücre /Küçük büyütme alanı (x10)
(++) : Az sayıda ....... 1-9 hücre
(+++) : Orta yoğunlukta 10-25 hücre
(++++) : Çok yoğun >25 hücre
Bakteri yoğunluğunun değerlendirilmesi açısından;
(+) : Tek tük/ seyrek ......<1 bakteri/ immersiyon alanı (x100)
(++) : Az sayıda ..................1-5 bakteri
(+++) : Orta yoğunlukta ......6-30 bakteri
(++++): Çok yoğun .............> 30 bakteri
Klinik Mikrobiyolojik Tanı
Mikrobiyolojik İnceleme Yapılan Klinik Örnekler
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Balgam
Endotrakeal Aspirat (Eta):
Bronkoalveoler Lavaj (Bal), Bronkoskopi Aspiratları/Yıkama
Burun Sürüntüleri:
Nazofaringeal Sürüntü:
Kulak Kültürleri:
Boğaz Sürüntüsü:
İdrar Kültürü:
Yara-doku-aspirasyon Sıvıları Ve Diğer Benzeri Örnekler:
Kan Kültürü (Hemokültür) Ve Kan Örneğinin İncelenmesi:
Beyin Omurilik Sıvısı (Bos):
Dışkı /Rektal Sürüntü:
Genital Enfeksiyonlar Ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar İçin Mikrobiyolojik
İnceleme
BALGAM
• Örneklerin Alınması ve Taşınması:
• Uygun balgam örneği tercihen sabah ilk çıkarılan örnek olabilirse de
bu belirleyici bir nokta değildir.
• Mümkünse örnekler dişleri fırçaladıktan sonra, ağız çalkalamasını
takiben alınmalıdır. Derin bir öksürüğü takiben gelen örnek tükrük
ile bulaşmamasına özen gösterilerek steril bir kaba alınmalıdır.
• Örnek en geç 2 saat içinde mutlaka çalışılmalıdır.
• Balgam çıkaramayan hastalardan indüklenmiş balgam örnekleri
alınabilir. Bunun için dişler ve ağız içi fırçalanır ve ağız su ile
çalkalanır. Sonrasında ultrasonik nebülatör ile 20-30 ml % 3-10’luk
%0.85 NaCl su inhale edilir ve balgam örneği elde edilmeye
çalışılır. İndüklenmiş balgam örnekleri sadece Pneumocystis
carinii (jirovecii) ve Mycobacterium tubercülosis için önerilir.
BALGAM
• Direkt inceleme ve boyama-1
•
• Gram boyama ve kültür için gelen balgamın en pürülan kısmından
yapılmalıdır.
• Gelen örnek önce ince ve homojen bir preparat hazırlanarak Gram
yöntemi ile boyanarak incelenir.
• Bu inceleme ile örneğin uygun olup olmadığı ve olası ek
incelemeler de belirlenebilir: Preparat her X 10 büyütme alanındaki
epitel hücre sayısına bakılarak uygun materyal olup olmadığına
karar verilir. Skuamöz epitel hücresi >10/alan saptanan bir balgam
örneğinde eğer bunun 10 katı yoğunlukta lökositler ve baskın
mikroorganizma saptanıyorsa kültür yapılabilir.
BALGAM
Direkt inceleme ve boyama-2
• Uygun olmayan örnekler en kısa sürede kliniklere bildirilerek yeni
ve uygun örnek gönderilmesi istenir ve kültür incelemeleri
yapılmaz. Eğer iletişim sağlanamazsa GRAM sonucu ayrıntıları ile
yazılıp “UYGUN ÖRNEK İLE KÜLTÜRÜN TEKRARI
ÖNERİLİR” notu ile rapor yazılır ve kültür yapılmaz.
• Skuamöz epitel hücresi >10/alan saptanan bir balgam örneğinde
eğer bunun 10 katı yoğunlukta lökositler ve baskın mikroorganizma
saptanıyorsa kültür yapılabilir.
• Uygun olarak saptanan örneklerin ilk değerlendirmeleri kliniğe
rapor edilebilir. Stafilokok pnömonisi şüphesi, Candida enfeksiyonu
olasılığı, nokardia şüphesi hastaya fayda sağlayıp yeni ve uygun
örneklerin alınabilmesini ve böylece mikrobiyolojik tanı şansını
arttırabilir.
Endotrakeal Aspirat (Eta)
•
•
•
•
•
•
•
Balgam örneği YBÜ’ndeki hastalardan endotrakeal aspirasyon (ETA) yoluyla da
alınabilir.
Bu örnek ventilatörle ilişkili pnömoninin etyolojisinin belirlenmesinde çok önemli
yol göstericidir.
Örneğin derin aspirasyonla alınmasına dikkat edilmelidir. Mutlaka özel kültür
kaplarıyla, steril olarak alınmalı, aspirasyon derin dokulara ulaşınca başlamalı, eğer
dilüsyon yapıldı ise örneğin ne kadar dilüe edildiği belirtilmelidir.
Aspirasyon sondası ucu uygun bir örnek değildir ve çalışılmamalıdır.
Örneklere kantitatif kültür yapılmalıdır.
Entübe hastaların hemen hepsi birkaç gün içinde kolonize olduğundan kalitatif
kültür bir anlam taşımamaktadır. Mutlaka kantitatif çalışılmalı ve anlamlı üremeler
koloni sayımları ile bildirilmelidir.
Entübe olan hastalarda solunum yolları mutlaka bakterilerle kolonize olacaktır.
Etken olarak tanımlamak açısından en önemli kriter kantitatif incelemelerdir. ETA
için önerilen anlamlı eşik değer ≥ 10 5 iken bazı merkezler anlamlı eşik değeri ≥ 106
kabul etmektedir.
Bronkoalveoler Lavaj (Bal),
Bronkoskopi Aspiratları/Yıkama
• BAL, özel bir bronkoskop ile distal hava yollarına ulaşılarak oradan
yıkama ile örnek almayı amaçlayan bir metoddur.
• BAL bronşiol ve alveol boyutunda bilgi sağlarken bronşial yıkama majör
hava yollarını gösterir ve ancak mantar, Legionella ve tüberküloz tanısında
kullanılabilirken diğer etkenler açısından faydalı değildir.
• BAL örneklerinin mutlaka kantitatif olarak değerlendirilmesi önerilir ve
anlamlı sınır olarak pek çok araştırıcı tarafından ≥ 10.000 kob/mL kabul
edilmektedir.
• BAL örnekleri genelde iki farklı amaçla alınarak incelenirler:
-Hasta balgam çıkaramadığında ya da balgamda pnömoninin
etiyolojik ajanını saptamada başarısız olunduğunda çalışılır. Lavajlar
özellikle tüberküloz, Pneumocystis carinii (jirovecii) ve fungal elementleri
saptamada çok yararlıdır. Genelde immunsupresif olgularda başvurulan bir
uygulamadır.
-YBÜ’nde ventilatörle ilişkili pnömoninin (VİP) tanımlanmasında
kullanılabilir.
Burun Sürüntüleri
• Burun sürüntüleri pratik olarak sadece S. aureus (MSSA ve MRSA)
taşıyıcılığı araştırmak için önerilir.
• Nötropenik hasta grubunda özel istek varlığında penisiline dirençli
pnömokok, aspergillus (Özellikle A.fumigatus) kolonizasyonu için kültürler
yapılabilir.
• Normalde %10-30 oranında S.aureus taşıyıcılığı belirlenirken metisiline
dirençli S.aureus (MRSA) taşıyıcılığı, özellikle hastane salgınlarında
önemli olabilmektedir. MRSA taşıyıcısı hastane çalışanları ile gelişen çok
sayıda salgınlar bildirilmiştir.
• Son yıllarda MSSA nazal taşıyıcılığın da belirli riskleri olabileceği
belirtilmektedir. Tekrarlayan MSSA cilt enfeksiyonları (fronküloz,...)
olanlarda önemli bir odak olarak burun saptanabilir ve odak ortadan
kaldırılınca sorun çözülebilir.
• Nazal MSSA taşıyıcılığının cerrahi alan enfeksiyonu (özellikle toraks
cerrahisi sonrası) ve hatta S.aureus bakteriyemisi için önemli bir risk
faktörü oluşturduğu belirtilmiştir.
Nazofaringeal Sürüntü
• Nazofarinks örneği başlıca viral enfeksiyonlar, meningokok
taşıyıcılığı ve boğmaca tanısı için önerilmektedir. Arka
nazofarinksden alınan sürüntü steril taşıyıcı ile yollanır.
• Nazofarinks örnekleri mümkünse hasta başında ekilerek
değerlendirilmelidir. Gecikme başarı şansını hızla azaltmaktadır.
• Örnekler;
Boğmaca için::::::::::::::: Bordet-Gengau besiyerine
Meningokok için:::::::::: Thayer-Martin besiyerine
ekilerek hızla laboratuvara ulaştırılır ve CO2 ortama kaldırılır.
Üremeler hergün kontrol edilerek değerlendirilir. Spesifik etkenlerin
varlığı/yokluğu belirtilerek rapor hazırlanır.
• B.pertussis için kültür istenecekse mutlaka laboratuvar önceden
uyarılmalı, transport besiyeri ya da ekim için hazırlanmış BordetGengau besiyeri temin edilmelidir.
Kulak Kültürleri
• Otitis media özellikle çocukluk çağında çok sık
rastlanan bir hastalıktır. En sık etkenler olarak
pnömokok, Haemophilus influenzae, Moraxella
catarrhalis saptanır. Streptococcus pyogenes bazı
mevsimlerde daha sık rastlanır.
• Otitis eksterna dış kulak yolunun inflamasyonudur.
Yüzücü kulağı şeklinde ortaya çıktığında P.aeruginosa,
denize girdikten sonra geliştiğinde vibriolar, lokalize
enfeksiyonlar halinde ise S.aureus, S.pyogenes başlıca
etkenlerdir. Mantarlar (Özellikle Aspergillus niger)
etken olabilir. Diabetik hastalarda çok ağır bir formda
kemik yıkımıyla giden özel tablo malign otitis eksterna
adını alır ve en sık etken P.aeruginosa’dır.
Boğaz Sürüntüsü
•
•
•
•
•
•
Farengotonsillit en sık viruslar ile meydana gelir.
Çocuklarda farenjitin % 30’unda erişkinlerde yaklaşık % 10’unda etken olarak grup
A streptokoklar (GAS: S.pyogenes) saptanmaktadır.
Diğer bakteriyel etkenler arasında, C ve G grubu beta hemolitik streptokoklar,
gonokoklar, Corynebacterium diphtheriae, Arcanabacterium haemolyticum
sayılabilir.
Klinik olarak ayrım mümkün olamasa da ateş, tonsiller eksüda varlığı, öksürük
olmayışı ve servikal lenfadenopati varlığı erişkinlerde bakteriyel farenjit için
önemli ipuçları olarak kabul edilmektedir.
Farenjit etyolojisi açısından rutinde önerilen GAS araştırılmasıdır. Pratikte hızlı
antijen testleri ile GAS aramak ve kültür ile bunu desteklemek yeterli
görülmektedir.
Zaman zaman spesifik tanılar amacıyla da boğaz sürüntüleri çalışılabilir:
Gonokokkal farenjit, Difteri farenjiti, Vincent's anjina, kandida farenjiti, viral
farenjit, mikoplasma farenjiti,... Bu tanılar amacıyla özel besiyerleri ve ortamlara
gerek vardır. Klinisyen mutlaka bu tanıları düşündüğünü laboratuvara bildirmeli ve
örnek alımı öncesi laboratuvar ile iletişim sağlamalıdır.
İdrar Kültürü
• Üriner sistem enfeksiyonları (ÜSE) en sık rastlanan akut enfeksiyon
hastalıklarından biridir.
• ÜSE’lerin çoğu bakterilerin üretradan çıkıp mesaneye girişi (asendan yol)
ile meydana gelirse de bazen hematojen yol ile de enfeksiyon
gerçekleşebilir. Örneğin kateteri olmayan bir hastada idrarda S.aureus ya da
kandida ÜSE etkeni olarak saptandığında bir hematojen yayılımın habercisi
olabileceği hatırlanmalıdır.
• İdrar örnekleri sistit, pyelonefrit, asemptomatik bakteriüri ve daha az
oranda akut prostatit, pyelonefritik abse ve ürosepsisten şüphenildiğinde
alınır.
• Toplum kaynaklı etkenler olarak saptanan bakteriler arasında en sık:
Escherichia coli, Klebsiella türleri, diğer Enterobacteriacea ailesi üyeleri
ve Staphylococcus saprophyticus bulunur.
• Hastanede yatan hastalar ve komplike üriner sistem enfeksiyonu
bulunanlarda en sık E.coli, Klebsiella türleri, Proteus mirabilis,
enterokoklar, Pseudomonas aeruginosa , kandidalar izole edilir.
İdrar Kültürü
• İdrar normal koşullarda sterildir. Fakat üretradan çıkarken flora
bakterileri ile kirlenmesi sıklıkla gerçekleştiği için yapılacak
değerlendirmelerde mutlaka kantitatif sonuçlar ile yorumlanması
gereklidir.
• Normalde ≥105 koloni oluşturan birim (kob)/ml anlamlı sayılırken
semptomatik bir kadın hastada 200 kob/ml bile anlamlı olabilir.
• Sonuçlar mutlaka koloni sayımı içermeli ve klinik bulgular ile
yorumlanmalıdır.
• İdrar kültürlerini yorumlama aşamasında en önemli sorun klinik
bilgilerin laboratuvara yeterince ulaşamamasından
kaynaklanmaktadır.
• Klinik bilgiler dışında alınan örneğin hangi yöntemle alındığı da
mutlaka laboratuvara bildirilmelidir.
Yara-doku-aspirasyon Sıvıları
• Mümkünse mutlaka aspirasyon örneği, apse
örneği, doku örneği alınarak laboratauvara
gönderilmelidir.
• Apse aspire edilecekse öncesinde cilt
antisepsisi uygulanmalıdır.
• Yaradan sürüntü örneği alınacaksa mutlaka
önceden debridman yapılmalı, yara steril
serum fizyolojik ile yıkanmalı ve sonrasında
tercihan iki eküvyon ile örnek alınmalıdır.
Doku Biyopsileri
• Bu tür örneklerde çok çeşitli organizmalar
etken olabileceğinden deri florası dışındaki her
üreme dikkate alınmalıdır.
• Doku biyopsileri steril bir kap içinde tuzlu
suya koyulmalıdır. Taşınmada bir gecikme
olacaksa örnek +4 0C’de tutulmalıdır. Fakat
mutlaka bu örneklerin formol içine
alınmaması gerektiği her fırsatta
hatırlatılmalıdır!
Kan Kültürü (Hemokültür)
• Ateşin eşlik ettiği değişik enfeksiyon hastalıklarında,
bakteriyemi/fungemi düşünülen durumlarda kan örneği alınır.
• Kanda canlı bakteri varlığına bakteremi / bakteriyemi, mantar
varlığına fungemi, virus varlığına viremi adı verilir.
• Özellikle enfeksiyon odağı belirlenemeyen, hızlı ve kötü ilerleyen
tüm olgularda, piyelonefrit, pnömoni,… gibi önemli doku
enfeksiyonlarında mutlaka kan kültürü alınmalıdır.
• Kan kültürleri tercihen antibiyotik tedavi başlamadan önce,
ateşlenme öncesinde üşüme ve titreme döneminde periferik
venlerden alınır; üşüme titreme olmuyorsa ateş yükselmeye başlar
başlamaz kan alınmalıdır.
• Ağır seyirli enfeksiyonlarda ateş beklenmeden kan kültürü
alınmalıdır.
Kan Kültürü (Hemokültür)
• Kan alınacak bölge %70 alkolle bir dakika kadar silinir,
daha sonra tendüriyot, povidon iyot ile 30 saniye kadar
merkezden çevreye doğru yeniden silinir, 30-60 saniye
beklenir; iyotlu antiseptikler beklemekle etkinlik gösterirler.
• Bu bölgeye çıplak elle değmeden enjektörle damara girilip
(eğer steril eldiven giyilirse girilecek damar yeniden palpe
edilebilir), çalışılan sisteme ve hastaya göre kan alınır ve
alınan kan daha önce temin edilen hemokültür şişelerine
aseptik koşullarda boşaltılır.
• Antisepsi kan kültüründe en önemli aşamadır. Eğer yeterli
özen gösterilmezse kontaminasyon gelişebilir. Bu süreçte
hastaya gereksiz antibiyotikler başlanabilir, gerçek etken
gözden kaçabilir,
Beyin Omurilik Sıvısı (BOS)
• Merkezi sinir sistemi (MSS) enfeksiyonları bakteri, virus, mantar ve bazı
parazitler tarafından oluşturulur.
• Etken, hastanın yaş, bağışıklık durumu, mevsim ve diğer değişken şartlara
göre farklılık gösterir.
• Bu klinik tablo acil bir durumdur ve mutlaka en kısa sürede etkeni
saptamak gereklidir.
• Beyin omurilik sıvısı (BOS) incelemesi tanı için en önemli aşamadır. MSS
enfeksiyonlarında kontrendikasyon yoksa en kısa sürede BOS alınır,
incelenir.
• Hasta yatar pozisyonda iken, alkol ve iyotlu bileşiklerle girilecek alan
silindikten sonra steril çalışma şartlarına azami dikkat göstererek L3-L4,
L4-L5 vertebra aralığından özel ponksiyon iğneleriyle girilir, üç yarı tüpe
BOS alınır ve bu esnada bir manometre yardımıyla basınç ölçülür.
• Bakteri araştırması için 1 ml kadar BOS yeterlidir; ama mantar ve
mikobakteri incelemelerinde daha büyük hacimler (her biri için en az 2 ml,
tercihen 5-10 ml) alınır.
Beyin Omurilik Sıvısı (BOS)
• Alınan BOS’un görünüşü, rengi, hücre sayısı ve hücre tipi,
glukoz, protein, LDH içeriği araştırılır. BOS mümkün olan en kısa
sürede mikrobiyolojik olarak incelenir; saklamak için buzdolabına
konulmaz. Bekletilecekse etüvde bekletilir. Etken spektrumu
düşünülünce olanak varsa hasta başında ekim yapılması tercih edilir.
• Yenidoğan bir çocukta menenjitin en sık etkenleri Streptococcus
agalactiae, Escherichia coli, Listeria monocytogenes iken, 4ay-4
yaş arası çocuklarda Haemophilus influezae (aşı yapılan ülkelerde
sıklığı azalıyor), Neisseria. meningitidis ve Streptococcus
pneumoniae, erişkinlerde S.pneumoniae ve N.meningitidis’dir.
• Gram, EZN boyaması yanında Cryptococcus neoformans
düşünüldüğünde çini mürekkebi ile ortamı boyayarak inceleme
(duyarlılık:<%50) tanımda yararlıdır. Gram boyama ile H.influezae
menenjitlerinde %80, N. meningitidis ve S.pneumoniae
menenjitlerinde ise biraz daha düşük oranda pozitif olarak etken
bakteri görülebilir.
Plevra Sıvısı
• Plevra sıvısının alınması için göğüs boşluğuna
girilmesi (torasentez), ya kör iğne aspirasyonu
veya ultrasonografi ile lokalizasyon belirlenerek
yapılır.
• Plevra sıvısının pH, glukoz, protein ve laktat de
hidrogenaz (LDH) seviyeleri ölçülerek transüda
veya eksüda karakteri belirlenir (plevra sıvısı
proteini /serum proteini >0.5, plevra sıvısı
LDH/serum LDH>0.6 ise bu örnek eksüdatif
karakterdedir).
Dışkı /Rektal Sürüntü
• Akut enfeksiyöz ishal bakteri, virus ve protozoonların içinde bulunduğu
çok sayıda farklı ajan tarafından meydana getirilebilir.
• Rutin laboratuvarlarda ishale neden olan bakteriler araştırılır.
•
• Dışkıdan kültür/duyarlılık testleri istendiğinde örnekler rutin olarak
Salmonella, Shigella, Campylobacter açısından incelenmelidir.
• Klinik gereklilik varsa ya da özel olarak araştırma istendi ise E.coli (EHEC
başta olmak üzere), vibrio ailesi (Vibrio spp, Aeromonas,…), Yersinia
enterocolitica da araştırılabilir.
• Antibiyotiğe bağlı ishal ve nozokomiyal ishal olgularında en olası etken
Clostridium difficile’dir. Hastalığı oluşturan bu bakterinin toksinleridir
(toksin-A, toksin-B).
Dışkıda Vankomisine Dirençli Enterokok
(VRE) Araştırılması
• VRE hastanelerde giderek artan önemli bir
patojendir.
• Hastanede bir serviste tek bir VRE kökeni bile
saptansa bunun bir SALGIN olarak algılanması
gerekmektedir.
• Günümüzde riskli ünitelerde VRE yönünden
düzenli sürveyans yapılması önerilmektedir.
• Böyle hastanelerde etken olsun-olmasın izole
edilen tüm enterokok kökenlerinde vankomisin
direnci araştırmak ve VRE olarak saptanan tüm
kökenleri tür düzeyinde saptamak önerilmektedir.
Cinsel İlişkiyle Bulaşan Enfeksiyonlar
• Cinsel İlişkiyle Bulaşan Enfeksiyonlar (CİBE)
yönünden temel yaklaşım eşlerin
değerlendirilmesi ve birlikte tedavisi olmalıdır.
• Cinsel İlişkiyle Bulaşan hastalıklar
– Bakteri: Gonokok, T. pallidum, C. trachomatis,
Ureaplasma…
– Virus: HPV, HSV, HIV, HBV, HCV
– Parazit: Entamoeba, Giardia
– Mantar : Candida?
– Ektoparazit: Kasık biti, uyuz
Cinsel İlişkiyle Bulaşan Enfeksiyonlar
•
•
•
•
•
ÜRETRİT
Üretranın iltihabi hastalığıdır. İdrar yaparken yanma, akıntı ile
karakterizedir.
Eğer lökositler görülüyor fakat etken görülmüyorsa bu tablo nongonokoksik üretrit adını alır ve en sık nedeni Chlamydia
trachomatistir.
Diğer non-gonokoksik üretrit etkenleri arasında Ureaplasma
urealyticum, Mycoplasma genitalium, Trichomonas vaginalis, HSV
sayılabilir.
Ayrıca post-gonokoksik üretrit olgularında da en sık rastlanan etken
C.trachomatis’tir.
REİTER sendromu artrit, üveit, deri/mukoza lezyonları ile
karakterize bir tablodur gastrointestinal enfeksiyonlardan sonra
ortaya çıkabildiği gibi C.trachomatis kaynaklı ürogenital
enfeksiyonlardan sonra da oluşabilmektedir.
Cinsel İlişkiyle Bulaşan Enfeksiyonlar
VULVOVAGİNİT
• Vulvovaginit, kadınlarda sık rastlanan bir klinik tablodur. En büyük
olasılıkla üç önemli klinik tablo/etken ile karşımıza çıkar:
• 1- Candida vulvovaginiti: Sıklıkla diabetik, gebe ve antibiyotik
kullanımı sonrası ortaya çıkar. En sık rastlanan etken C.albicans
olmakla beraber diğer kandidalar etken olabilmektedir. Beyaz renkli
(peynirimsi/süt kesiği) akıntı tipiktir.
• 2- Trichomonas vaginalis: Genelde sarı-yeşil, kokulu bir akıntı ile
karakterizedir. Amin testi (+) sonuç verir. İncelemede çok sayıda
lökosit varlığı, hastalarda üretrit bulgularının da eşlik etmesi ve
muayenede eritemli alanda küçük kanama odakları şeklinde
inflamasyonun saptanması faydalıdır. Tanıda hemen yapılan
incelemede hareketli trofozoitlerin görülmesi tanı koydurucudur.
Cinsel İlişkiyle Bulaşan Enfeksiyonlar
VULVOVAGİNİT
•
•
•
•
3- Bakteriyel vaginoz:
Bu klinik tablo aslında vaginal floranın bozulması anlamına gelmektedir.
En sık rastlanan etken Gardnerella vaginalis olsa da diğer bakteriler,
anaeroblar da klinikte rolü olan bakterilerdir.
İncelemede bazen kokulu, gri-beyaz, yapışkan bir akıntı gözlenir. Amin
testi (+) sonuç verir ve vagen pH ≥ 4.7 saptanır.
Gram incelemede lökositlerin olmadığı, epitel hücrelerinin çok sayıda
bakteriler (özellikle Gram labil çomaklar) ile istila edildiği (clue cell: işaret
hücresi) ve flora bakterilerinin (laktobasiller) kaybolduğu gözlenir. Bazı
olgularda etken olarak anaerobik, hareketli, kıvrık gram-negatif/labil
çomaklar saptanmaktadır: Mobilincus. Bakteriyel vaginoz postpartum ateş,
endometrit,... gibi enfeksiyonlarla ilişkili bulunması yanında prematüre
doğumla da ilişkilendirilmiştir
Cinsel İlişkiyle Bulaşan Enfeksiyonlar
Servisit
• Servisit olgularında en olası etkenler gonokok ve
C.trachomatis’tir. Gram preparatı ayrımda yardımcıdır.
Etken bazında ayrımda günümüzde serviks (ve üretra
örneklerinde) her iki etkeni de saptayan PCR
çalışmaları çok önemli tanı araçları haline gelmiştir.
• Diğer etkenler arasında HSV ve Human Papilloma
Virus (HPV) servisit etkeni olarak hatırlanmalıdır.
Genital bölgede lezyonu, akıntısı olan küçük kız
çocuklarında Enterobius vermicularis de akla
gelmelidir
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
• Antibiyotikler çeşitli mikroorganizma türleri
(mantarlar, aktinomiçesler, bakteriler) tarafından
sentezlenenve diğer mikroorganizmaları öldüren ya da
üremelerini önleyen doğal maddelerdir.
• Sentetik olarak üretilen benzer etkide maddelere daha
önceleri kemoteröpetik adı verilmiş olsa da günümüzde
antibiyotiklerin de sentetik olarak üretilmesi nedeniyle
“ANTİBİYOTİK” tanımı tümünü kapsamaktadır.
• Bakterilere etkili olanlar antibakteriyel, viruslara etkili
olanlar antiviral, mantarlara etkili olanlar ise antifungal
olarak tanımlanabilirler.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
• Günümüz mikrobiyoloji uygulamasında bir bakterinin
tanımlanması kadar o bakterinin antibiyotiklere direncinin
de bilinmesi önem kazanmıştır.
• Bakterilerde antibiyotiklere direnç sorunu antibiyotik
kullanımıyla beraber başlamıştır ve giderek artan bir sorun
olarak devam etmektedir.
• Aslında antibiyotik kullanımı direncin oraya çıkmasından
ziyade dirençli bakterilerin seçilmesini ve baskın hale
gelmesini sağlayarak direnç sorunu oluşturur. Uygunsuz
antibiyotik kullanımı ve yetersiz doz ve sürede tedavi
uygulamak dirençli suşların ortamda çoğalması ve
yayılması açısından en büyük öneme sahiptirler.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
• Antibiyotik direnci doğal ya da kazanılmış olabilir.
• Bazı antibiyotikler bazı bakterilere etki etmezler. Örneğin hemen
tüm Gram (-) bakteriler vankomisine dirençlidirler.
• Kazanılmış direnç ise bakterinin kendi kromozomunda oluşan
mutasyonlar sonucu ya da diğer mikroorganizmalardan aktarılan
genetik maddeler (plazmid, transpozon,...gibi) ile gelişebilir. Bu
direnç farklı türler arasında bile aktarılabileceğinden hızla yayılma
riski taşımaktadır.
• Farklı antibiyotiklere farklı mekanizmalarla direnç
gelişebilmektedir.
• Bu mekanizmalar; ilacın hedefinde değişiklik, hücre içine giren
ilacın azaltılması ya da o ilacı inaktive eden enzimlerin üretilmesiyle
gelişebilir.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
Mikrobiyoloji laboratuvarında antimikrobiklere
direnç çeşitli metotlarla test edilebilir.
1 – Disk difüzyon metodu
2 – Dilüsyon testleri (Agar dilüsyon, buyyon
dilüsyon)
3 – E-test
4 – Otomatize ticari sistemler
5 – Biyokimyasal testler (Beta laktamaz diskleri,
kloramfenikol transferaz,...)
6 – Moleküler metodlar
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri




1 – Disk difüzyon metodları:
En sık kullanılan ve oldukca iyi standartize edilmiş
yöntemdir.
Kirby – Bauer tarafından geliştirilmiştir. Disklere
emdirilen antibiyotiğin besiyerinde yayılması ve etkisi
ölçüsünde genişleyen ürememe zonları oluşturması
temeline dayanır.
Besiyeri olarak Mueller – Hinton agar besiyeri en çok
tercih edilen besiyeridir. Zor üreyen mikroorganizmalar
için kan ilavesi gerekebilir.
Güvenilir sonuçlar alabilmek için standartlara uymak
gereklidir.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
• Bu yöntemle bazı bakterilerin tanımlanması da mümkün
olmaktadır.
• Pnömokokların optokin duyarlılığı, stafilokoklarda
novobiosin duyarlılığı, vibriolarda O-129 duyarlılığı benzer
yöntemle yapılan testlerdir.
• Disk difüzyon yöntemiyle bazı bakterilerin antibiyotik
duyarlılığının incelenmesi mümkün olmamaktadır.
• Mycobacterium cinsi bakteriler çok yavaş ürediğinden bu
test uygun olmamaktadır. Ayrıca birçok bakteri (anaeroplar,
Helicobacter pylori, P aeruginosa dışındaki
pseudomonaslar, ..vb) için bu yöntem standartize
edilemediğinden etkili bir şekilde kullanılamamaktadır.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
2 – Dilüsyon testleri:
• Burada bakterilerin üremesini durduran en küçük
değer (minimal inhibitör konsantrasyon: MİK) ya
da bakteriyi öldüren en küçük değer (minimal
bakterisidal konsantrasyon: MBK) belirlenmeye
çalışılır.
• Bazı durumlarda bakterilerin MİK değerlerini
belirlemek gereklidir. Menenjit, endokardit,
sepsis, osteomiyelit gibi enfeksiyonlarda
kullanılacak antibiyotiğin MİK değerini bilmek
uygun tedavi için gereklidir.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
3 – E test yöntemi :
• E – test yöntemi MİK tayin eden bir yöntemdir.
Bir antibiyotiğin bir şerite belirli oranlarla
emdirilmesi sonucu elde edilir.
• Disk difüzyon yöntemindeki gibi hazırlanan
besiyerine diskler yerine E-test şeritleri konularak
sonuç değerlendirilir.
• Üreme zonunun şeriti kestiği yerde okunan oran
MİK değeridir. Mik belirlemede yeni ve en kolay
metoddur.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
4 – Otomatize ticari sistemler :
• Bu sistemler bir kerede bakterinin pek çok
özelliğine bakarak , bir bilgisayar ya da
kitapçıklar yardımıyla tanımlanmasını
sağlayan ticari sitemlerdir.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
5 – Biyokimyasal testler ile antibiyotik
direnci araştırılması:
• Burada bakterilerin antibiyotikleri parçalamak
için oluşturdukları enzimlerin saptanması
amaçlanır.
• Beta laktamaz yapımı ile direnç gelişimi özel
olarak pH değişikliğini (beta laktamın yıkımını
gösteren) maddeler emdirilmiş çubukcuklar ve
diskler kullanılarak araştırılır.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
6 – Moleküler metodlarla direnç araştırılması:
• Dirence yol açan olaylar ya bakteri
kromozomunda olan mutasyonlar yada bakterilere
dışarıdan ulaşan genetik elemanlardan
kaynaklanır.
• Bu mutasyonu ya da genetik elemanları ortaya
çıkararak direnç belirlenebilir.
• Fakat bu direnç geninin varlığı mutlaka direnç
anlamına gelmez. Eğer bu gen aktive değilse
bakteri dirençli olmayabilir.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
•
•
•
•
Bazen antibiyotikler birada kullanılırlar bu durumda
birbirleriyle etkileşebilirler. Bu etkileşim üç şekilde olabilir:
1 – Aditif etki: her iki antibiyotiğin ayrı ayrı
kullanıldığında elde edilecek etkinin toplamı kadar etki
2 – Sinerjik etki: Tek tek kullanıldıklarında elde edilecek
etkinin toplamından daha fazla bir etki. Bu konuda
penisilinler+aminoglikozidler birada kullanıldığında elde
edilen etki en güzel örnektir.
3 – Antagonist etki: Toplam etkinin tek tek kullanımdaki
etkilerden daha az olması anlamına gelir.
Bu etkileşimler daha önce tanımlanan metodların (disk
difüzyon, E-test,...) özel uygulamalarıyla ortaya konabilir.
Rutin uygulamalarda çok sık kullanılmazlar.
Antibiyotik Duyarlılık Deneyleri
• Antibiyotik kullanımı ve yeni geliştirilecek
antibiyotikler ile bakterilerin tamamen ortadan
kaldırılabilmesi ya da tedavi edilebilmesi
mümkün görülmemeketedir.
• Ancak yapılacak en uygun yaklaşım etkeni ve
antibiyotik direncini ortaya koyacak testlerin
yapılması ve AKILCI ANTİBİYOTİK
KULLANIMININ öğrenilmesidir.
Download