Slayt 1 - Bilgi Evi

advertisement
 Mustafa Kemal Atatürk (d. 1881, Selânik – ö. 10
Kasım 1938, İstanbul), Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk
cumhurbaşkanı olan Türk mareşal ve devlet adamıdır.
1919 yılında başlattığı ulusal kurtuluş mücadelesinin
önderliğini yapmış; daha sonra, modern Türkiye'yi
oluşturan devrim ve reformları gerçekleştirmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurucusu ve ilk genel
başkanı olan Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı ve Türk
ordularında subay olarak görev yapmış; 1921 yılında
"Gazi" unvanını almış ve mareşalliğe yükselmiştir
 Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik'te doğdu.
 1839'da Kocacık'ta doğduğu sanılan babası Ali Rıza Efendi aslen
Manastır'a bağlı Debre-i Bâlâ (Yukarı Debre)'dandır. Milis subaylığı,
evkaf kâtipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında
Zübeyde Hanım'la evlendi.
 Öğrenim çağına gelen Mustafa, annesinin isteğiyle Hafız Mehmet
Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, daha sonra
babasının isteğiyle Mektebi Şemsi İbtidai Şemsi Efendi Mektebi'ne
geçti. 1888 yılında babasını kaybetti. Bir süre Rapla Çiftliği'nde
Hüseyin dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu
bitirdi. Bu arada Zübeyde Hanım, Selanik'te gümrük memuru olan
Ragıp Bey ile evlendi.
 Şimdi müze olan Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesi'ndeki
ev 1870'de Rodoslu müderris Hacı Mehmed Vakfı tarafından
yaptırılmış ve 1878'de yeni evlenen Ali Rıza Bey tarafından
kiralanmıştır. Ancak o öldükten sonra Mustafa ve ailesi bu evden
yanındaki 2 katlı, 3 odalı ve mutfaklı daha küçük eve taşınmışlardır.[1]
Bu ev İbrahim Zühdü'ye sonra Abdullah Ağa ve eşi Ümmü Gülsüm'e
satılmıştır.
 Mustafa, Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu ve 1893 yılında Selânik
Askerî Rüştiyesi'ne girdi. Bu okulda Matematik Öğretmeni Yüzbaşı
Üsküplü Mustafa Sabri Bey anlamı mükemmellik, olgunluk olan
"Kemal" adını verdi.[2] Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey
(Yücekök), özgürlük düşüncesiyle genç Mustafa Kemal'in düşünce
yapısını etkiledi. Mustafa Kemal Kuleli Askerî İdadisi'ne girmeyi
düşündüyse de ona ağabeylik yapan Selânikli bir subay Hasan Bey'in
tavsiyesine uyarak Manastır Askerî İdadisi'ne kaydoldu. 1896-1899
yıllarında okuduğu Manastır Askerî İdadisi'nde Tarih öğretmeni
Kolağası Mehmet Tevfik Bey (Bilge), Mustafa Kemal Efendi'nin tarih'e
olan merakını güçlendirdi.[3] Bu tarihte başlayan 1897 Osmanlı-Yunan
Savaşı'na gönüllü olarak katılmak istediyse de hem İdadi öğrencisi
olduğu için, hem de 16 yaşında olduğundan dolayı cepheye
gidememiştir.Bu okulu ikincilikle bitirdi.[4] 13 Mart 1899'da[5]
İstanbul'da Mekteb-i Harbiye-i Şahane (Harp Okulu)'na girdi. Birinci
sınıfı 27. ikinci sınıfı 11. üçüncü sınıfı 1902'de Mülazım bu günki ismiyle
Teğmen rütbesiyle, 549 kişi arasından, piyade sınıf sekizincisi (1317 P.8) olarak bitirdi.[4] Akabinde Erkan-ı Harbiye Mektebi (Harp
Akademisi)'ne devam etti ve 11 Ocak 1905'te Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle
bitirdi.[6]
 1905-1907 yılları arasında Şam'da Lütfi Müfit Bey (Özdeş) ile birlikte
5.Ordu emrinde görev yaptı. 1906 Ekim ayında Binbaşı Lütfi Bey, Dr.
Mahmut Bey, Lüfti Müfit Bey ve askerî tabip Mustafa Bey (Cantekin) ile
birlikte 'Vatan ve Hürriyet' adlı bir cemiyeti kurduktan sonra ordudan
izinsiz Selânik'e gitti. Selânik Merkez Komutan Muavini Yüzbaşı Cemil
Bey (Uybadın)'in yardımıyla karaya çıktı ve orda cemiyetinin şubesini
açtı. Bir süre sonra arandığını öğrendi ve ona ağabeylik yapan Albay
Hasan Bey, Yafa'ya dönüp oranın komutanı Ahmet Bey'e Mısır sınırında
Bîrüssebi'ye gönderildiğini bildirmesini önerdi. Ahmet Bey de Mustafa
Kemal Bey'i Bîrüssebi'ye tayin etti ve bir süre sonra topçu staj için
tekrar Şam'a gönderildi.[7] 20 Haziran 1907'de Kolağası (Kıdemli
Yüzbaşı) oldu ve 13 Ekim 1907'de 3.Ordu'ya atandı.[6] Ancak Selânik'e
vardığında 'Vatan ve Hürriyet'in şubesinin İttihat ve Terakki
Cemiyeti'ne ilhak edildiğini öğrendi. Bu yüzden kendisi de 1908 Şubat
ayında İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu (Üye numarası: 322)[8].
22 Haziran 1908'de Rumeli Doğu Bölgesi Demiryolları Müfettişliğine
atandı.[6
 23 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in ilanından sonra sonbahar aylarında İttihat ve
Terakki Cemiyeti tarafından, toplumsal ve siyasal sorunları ve güvenlik
problemlerini incelemek üzere, bugünkü Libya'nın bir parçası olan
Trablusgarp'a gönderildi. Burada 1908 Devriminin fikirlerini Libyalılara
yaymaya ve buradaki nüfusun farklı kesimlerinden gelenleri Jön Türk
politikasına kazanmaya çalıştı.[9] Bu siyasi görevin yanı sıra bölge halkının
güvenliği ile de ilgilendi. Kentin dışında yapılan bir savaş tatbikatında Bingazi
garnizonuna önderlik ederek askerlere modern taktikler öğretti. Bu tatbikat
süresince isyancı bir şeyhin evini sararak bölgede sistem karşıtı başka güçlü
kişilere örnek olması amacıyla onu kontrol altına aldı. Ayrıca hem kentli, hem
de kırsal bölge insanlarını korumak için bir yedek ordu planlamaya başladı.[10]
 13 Ocak 1909'da 3.Ordu'ya bağlı Selânik Redif Fırkası'nın Kurmay Başkanı oldu
ve 13 Nisan 1909'da Meşrutiyete karşı başlayan 31 Mart Hadisesi'ni bastırmak
üzere Selânik ve Edirne'den yola çıkarak Mirliva Mahmut Şevket Paşa
komutasında 19 Nisan 1909'da İstanbul'a girecek olan Hareket Ordusu'na bağlı
birinci kademe birliklerinin kurmay başkanı oldu. Daha sonra 3.Ordu
Kurmaylık, 3.Ordu Subay Talimgâhı Komutanlık, 5.Kolordu Kurmaylık,
38.Piyade Alay Komutanlık görevlerinde bulundu.[6]
 Mustafa Kemal Bey, 12 Eylül - 18 Eylül 1910'da Fransa'da düzenlenen Picardie
Manevraları'na gönderildi. Burada uçakların deneme uçuşuna davet edildiyse
de yanındaki komutanının uyarısıyla uçağa binmedi. Bineceği uçak yere çakıldı
ve uçağın içinde bulunanlar öldü. Bazı yazarlar, ömrü boyunca uçağa binmeyen
Atatürk'ün bu davranışını, Picardie Manevraları'nda yaşadığı olayın ardından
temkinli davranmasına bağlamışlardır.[11][12]
 İtalyanların Trablusgarp'a saldırısıyla 29 Eylül 1911'de
başlayan Trablusgarp Savaşı'nda, 27 Kasım 1911'de Binbaşı[6]
olan Mustafa Kemal Bey, Binbaşı Enver Bey, Fuat (Bulca),
Nuri (Conker) ve Binbaşı Fethi (Okyar) gibi diğer İttihatçı
subaylarla birlikte 18 Aralık 1911'de hareket etti.[kaynak
belirtilmeli] Gizlice Mısır üzerinden Bingazi'ye giden grupta
olan Mustafa Kemal, bu yolculuk sırasında hastalandı. 22
Aralık'ta Tobruk yakınında zafer kazandı. Derne'deki 16 - 17
Ocak 1912 taarruzunda gözünden yaralanıp bir ay
hastanede tedavi gördü ve 6 Mart'ta Derne Komutanlığı'na
getirildi.[13] Aynı yılın eylülünde başlayan barış
görüşmelerine rağmen çatışmalar sürerken, Karadağ'ın 8
Ekim'de Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesi ve Balkan
Savaşlarının başlaması nedeniyle barışa razı olunmasıyla
Mustafa Kemal ve diğer subaylar İstanbul'a geri döndüler.
 Mustafa Kemal Bey Balkan Savaşları'nın patlak vermesiyle 24
Ekim 1912'de İstanbul'a hareket etti ve 24 Kasım 1912'de
karahgâhı Bolayır'da bulunan Bahr-i Sefit Boğazı (Akdeniz
Boğazı) Kuvayi Mürettebesi Harekât Şubesi Müdürlüğü'ne
atandı. General Stilian Georgiev Kovachev komutasındaki Bulgar
4. Ordusu tarafından yenildi. Haziran 1913'de başlayan İkinci
Balkan Savaşı'nda Dimetoka ve Edirne'ye girdi.
 27 Ekim 1913'te Sofya Askerî Ataşeliği'ne atanarak yakın arkadaşı
Sofya Sefiri (Elçisi) Fethi Bey (Okyar)'in altında çalıştı. Ek görev
olarak Belgrad ve Çetine Askerî Ataşeliğini de yürüttü. Bu
görevde iken 1 Mart 1914'te Kaymakam (Yarbay)lığa yükseldi.
 Birinci Dünya Savaşı
 Daha çok bilgi için: Çanakkale Savaşı, Kafkasya Cephesi ve Sina
ve Filistin Cephesi
 Askerî Ataşe görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada 28 Temmuz 1914'de I.
Dünya Savaşı başladı, Osmanlı Devleti de 29 Ekim 1914'te savaşa girdi. 20 Ocak
1915'de Mustafa Kemal Bey 3.Kolordu emrinde Tekfurdağ'da kurulacak olan 19.
Fırka Komutanlığına atandı.[6]
 19. Fırka, 23 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komutanlığı emriyle Eceabat
bölgesinde ihtiyata alındı. 25 Nisan 1915'te Gelibolu Yarımadası'na İtilaf
Devletleri'nin yaptığı çıkartmalarıyla Çanakkale Savaşı başladı. 3.Kolordu
komutanı Mehmet Esat Paşa'nın emrinde savaşan Kaymakam (Yarbay) Mustafa
Kemal Bey Arıburnu'na çıkan ANZAC (Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu)
birliklerinin yarımada içine ilerlemesini Conkbayırı'nda durdurdu. Bu başarı
üzerine 5.Ordu kumandanı Müşir (Mareşal) Otto Liman von Sanders Paşa'nın
takdirini kazandı ve 1 Haziran 1915'te Miralay (Albay)lığa yükseldi.[6] İngilizlerin
Ağustos ayında Suvla Körfezi'ne yaptığı ikinci çıkartmadan sonra, 8 Ağustos
akşamı Otto Liman von Sanders Anafartalar mevkiinde bulunan birliklerinin
komutasını verdi ve 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferi'ni kazandı. Bu zaferi 17
Ağustos'ta Kireçtepe ve 21 Ağustos'ta II. Anafartalar Zaferi takip etti. Miralay
(Albay) Mustafa Kemal Bey, Ruşen Eşref Bey (Ünaydın) başta olmak üzere
İstanbul basını tarafından "Anafartalar Kahramanı" olarak kamuoyuna
tanıtıldı.
 14 Ocak 1916'da Gelibolu'dan Edirne'ye sevkedilmiş olan 16. Kolordu
komutanlığına atandı. Edirne'de bulunduğu 2 ay kadar süre boyunca 16.
Kolordu'nun ikmali, toparlanması ve eğitimi ile ilgilendi. Doğu Cephesinde
Rus birlikleri Osmanlı 3. Ordusunu püskürtmüş 16 Şubatta Erzurumu, 3 Martta
Bitlis, Muş, Van ve Hakkari'yi işgal etmişti. Albay Mustafa Kemal 15 Mart
tarihinde 3. Ordu'yu desteklemesi için emrindeki 16. Kolordu ile birlikte
Diyarbakır'a gönderildi. Rütbesine göre kendisine ağır bir sorumluluk verilen
16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal 1 Nisan 1916'da Diyarbakırda iken
Tuğgeneralliğe (Mirliva) yükseltildi ve Paşa unvanını aldı. Mustafa Kemal taktik
bir geri çekilme emri verdi. Daha sonra beklenmedik bir saldırı ile Muş'u
Ruslardan kurtararak Osmanlı briliklerine stratejik bir üstünlük sağladı. Kafkas
Cephesindeki bu başarısından dolayı Altın Kılç madalyası ile ödüllendirildi.
Ağustos ayında Muş ve Bitlis tümüyle Rus işgalinden kurtarıldı.
 7 Mart 1917'de karargâhı Diyarbekir'de bulunan 2.Ordu Komutan Vekilliliğine
atandıktan sonra Hicaz Kuuveyi Seferiyesi Komutanlığına getirilmek istendi.
Ancak bunu kabul etmeyerek 5 Temmuz 1917'de Yıldırım Orduları Grubu
emrindeki 7.Ordu Komutanlığına atandı.[6]
 Bu görevi sırasında Ahmet Cemal Paşa ile birlikte, savaşta ülkeyi felakete
sürüklediğine inandığı Başkumandan Vekili Enver Paşa'ya karşı bir askerî darbe
hazırlamakla suçlandı.[kaynak belirtilmeli] Görevinden alınarak İstanbul'a çağırıldı.
 15 Aralık 1917 ile 5 Ocak 1918 tarihleri arasında Veliaht Vahdettin Efendi'nin maiyetinde
Almanya'ya giderek Keiser II.Wilhelm, Genel Karargâhı ve Elsass bölgesini ziyaret etti.
 1918 Haziran ayında Viyana ve (bugünkü adı Karlovy Vary olan) Karlsbad'a giderek tedavi
gördü. Sultan Reşat'ın vefatı ve Vahdettin'in cülusu üzerine 2 Ağustos'ta İstanbul'a
döndü. 15 Ağustos'ta 7.Ordu Komutanı olarak Filistin Cephesi'ne atandı ve ardından
Fahri Yaver Hazreti Şehriyari (Padişahın Onursal Yaveri) unvanı verildi. Mustafa Kemal
Paşa, 20 Eylül 1918 tarihinde VI.Mehmet (Vahdettin)'in başyaveri Naci (Eldeniz) Bey'e bir
telgraf çekerek Yıldırım Orduları Grubu'nun savaş gücünün kalmadığını bildirerek
mütareke istemesini önerdi. Ayrıca yeni hükümette kendisinin Harbiye Nazırı ve
Başkumandan Vekili olarak görevlendirilmesini istedi[14]. Ardından 6 Ekim'de 7. Ordu
komutanlığından istifa etti.
 19 Eylül 1918'de Allenby komutasındaki İtilaf kuvvetleri genel taarruza geçerek üç
ordudan oluşan Yıldırım Orduları Grubu'nu ağır bir hezimete uğrattılar. 1 Ekim'de Şam,
25 Ekim'de Halep düştü.
 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandı ve ertesi gün öğle vaktinde yürürlüğe
girdi. Mondros Mütarekenamesi 19. maddesi gereğince, Yıldırım Orduları Grubu
kumandanı olan Otto Liman von Sanders Paşa'nın görevden alınması üzerine Mustafa
Kemal Paşa bu göreve getirildi. Ancak 7 Kasım'da Yıldırım Orduları Grubu ile 7.Ordu
lağvedildi.[15]
 10 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Kıt'alarının komutasını 2.Ordu Komutanı Nihat Paşa'ya
bırakarak Adana'dan İstanbul'a hareket etti ve 13 Kasım'da İstanbul'a Haydarpaşa Garı'na
ulaştı. Haydarpaşa'dan İstanbul'a geçerken boğaza demirli düşman savaş gemilerini
gördüğünde ünlü "Geldikleri gibi giderler" sözünü söyledi. Fethi Bey (Okyar) ile birlikte
Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa yanlısı ve Ahmet Tevfik Paşa (Okday) karşıtı bir tavrı koyan
Minber gazetesini çıkararak siyasi girişimlerde bulundu.
 2 Şubat 1919 tarihinde Mersinli Cemal Paşa Doğudaki
Osmanlı ordularını mütareke koşullarına göre düzenlemek
için müfettiş olarak Anadolu'ya gönderilmişti. İngiliz
Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe ve Fransız Yüksek
Komiseri Amiral Amet, 1919 yılı Kasım ayında Osmanlı
hükümetine nota verdiler. Doğuda Türklerin silahlanıp
Hristiyanları öldürdüğünü buna karşı önlem alınmasını
talep ettiler. Mustafa Kemal Paşa, Padişah VI.Mehmet
(Vahdettin) tarafından işgal kuvvetlerinin Yüksek
Komiserlerinin verdiği notalar gereğince olağanüstü
yetkilerle donatılarak Vilayet-i Sitte (Altı Vilayet)'deki
Hristiyan ahaliyi korumak için görevlendirildi. 19 Mayıs
1919'da Refet Bey (Bele), Kâzım Bey (Dirik), 'Ayıcı' Mehmet
Arif Bey, Hüsrev Bey (Gerede)lerle beraber Samsun'a çıktı.
 Mondros Mütarekesi'nden sonra Anadolu'da milisler (Kuvayı
Milliye) şeklinde örgütlenen direniş hareketleri başlamıştı. 22
Haziran 1919'da Rauf Bey (Orbay), Kâzım Karabekir Paşa, Refet
Bey (Bele) ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile birlikte Amasya'da
yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve
kararının kurtaracağını" ilan etti. Kâzım Karabekir Paşa
tarafından Erzurum'da toplanan Doğu İlleri Müdafaa-i Hukuk
Kongresine (Erzurum Kongresi) katıldı.[16] Kongre üyelerinin
ısrarıyla Osmanlı ordusundan istifa etti ve Kongre başkanlığına
seçildi. 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas Kongresi'ni
toplayarak ulusal direnişi yönetecek olan siyasi yapılaşmayı
kurdu. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı.
Osmanlı Meclis-i Mebusan'ın Mart 1920'de işgal güçlerince
basılması ve önde gelen vatanperverane mebusların
tutuklanması üzerine 23 Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin açılmasını sağladı. Erzurum mebusu sıfatıyla
Meclis ve Hükûmet Başkanlığına seçildi. TBMM bir kurucu
meclis gibi çalışarak Milli Mücadele'yi yürütecek olan Anadolu
hükûmetinin altyapısını kurdu.
 Merkezi denetimden uzak bulunan Kuva-yı Milliye örgütleri dağıtılarak düzenli bir ordu
oluşturuldu. Milli Mücadele'nin en kanlı çatışmaları, düzenli orduya katılmayı kabul
etmeyen Kuva-yı Milliye gruplarına karşı verildi. (Bak. Çerkez Ethem Bey).
 Ulusal direnişin yayılması ve Sevr Antlaşması'nın direnişle karşılaşması üzerine İtilaf
Devletleri, Yunan ordusunu Anadolu'nun içlerine sürdü.[kaynak belirtilmeli] Yunan ordusu
İsmet Bey kumandasındaki düzenli birliklerce I. İnönü (6-10 Ocak 1921) ve II. İnönü (23
Mart-1 Nisan 1921) Muharebelerinde geri çevrildi. Ancak Yunanlılarının Karahisar
istikametinden büyük hücumunun yapılacağını tahmin edemeyerek Kütahya-Eskişehir
(10-24 Temmuz) Muharebelerinde 4. Fırka Kumandanı Yarbay Mehmet Nâzım Bey'in
şehit düşmesi gibi ağır şekilde mağlubiyete uğradı ve Sakarya nehrinin doğusuna
çekilmek zorunda kaldı.
 Kütahya-Eskişehir Muharebeleri sonrasında Büyük Millet Meclisi içinde iktidara yani
Mustafa Kemal Paşa'ya karşı tepkiler artmaya başladı. Bu muhalefeti yöneltenler ordunun
başına geçmesi için Mustafa Kemal Paşa'ya baskı yapmaya başladılar. Gerçek niyetleri ise
O'nu Ankara'dan uzaklaştırmak ve Enver Paşa'nın iktidarını sağlamaktı.Mustafa Kemal
Paşa, 4 Ağustos1921 günü Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmayla başkumandan
olmayı kabul ettiğini ancak başkumandanlığının faydalı olabilmesi için Meclis'in ordu ile
ilgili yetkilerini üç ay süreyle kendisinde toplayacak bir kanun çıkartılması gerektiğini
açıkladı.Paşa'nın başkumandanlığını isteyenlerin bu şekilde hayalleri suya düşürülmüş
oldu
 1921 günü oybirliği ile çıkartılan yasa ile Mustafa Kemal Paşa, TBMM Orduları
Başkumandanlığı'na getirildi.[17]
 Mustafa Kemal Paşa,Başkumandanlığa geçmesinin hemen ardından yayınladığı
Tekalif-i Milliye Emirleri ile halkı ordunun donatılması için seferberliğe
çağırdı.12 Ağustos'ta Polatlı'da teftiş yaparken attan düştü ve kaburga kemiği
kırıldı. 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde yapılan Sakarya Meydan
Muharebesi'nde Yunan Ordusu'nun hücum gücü tükendi. Bu zaferden sonra 19
Eylül 1921'de Büyük Millet Meclisi Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'ya Müşir
rütbesi ve Gazi unvanı verdi.
 Sakarya Zaferi'nden bir yıl sonra, 26 Ağustos 1922 sabaha karşı saat 5:30'da
Afyon'un güneyinden başlayan topçu ateşiyle Büyük Millet Meclisi
Orduları,Yunan kuvvetlerine karşı Büyük Taarruz'u başlattı. Yunan Cephesi bu
taarruz ile yarıldı ve Dumlupınar Ovası'na atılan düşman kuvvetleri 30 Ağustos
1922 günü Dumlupınar Meydan Muharebesi sonucunda imha edildi. Bu
muharebede Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa ordunun başında bizzat
savaşa katıldığı için Dumlupınar Meydan Muharebesi, Başkumandanlık
Meydan Savaşı olarak da anılmaktadır. 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtuluşu ve
Yunan Ordusu'nun imha edilmesiyle "Büyük Zafer" kazanılmış oldu.
 İzmir'de Yunanlıları bozguna uğrattıktan sonra İzmir'e girerken Yunan
komutanının Türk bayrağını çiğnemesine ithafen basması için önüne serilen
Yunan bayrağını yerden alması bilinen bir olaydır.
 Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lausanne (Lozan) kentinde
imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Bu antlaşma ile Sevr Antlaşması
yürürlükten kalkmış, Türkiye Cumhuriyeti Lozan Antlaşması temelleri üzerine
kurulmuştur.
 Milli Mücadele sonrasında Türkiye'de iki başlı bir yönetim ortaya çıkmıştı.[kaynak
belirtilmeli]. TBMM 1 Kasım 1922'de Osmanlı saltanatını lağvedip Vahdettin'i
tahttan indirerek İstanbul hükümetinin hukuki varlığına son verdi. 16 Ocak
1923'te İzmit Hünkâr Kasrı'nda İstanbul'dan gelen gazetecilerle mülakat
yapıldığında Vakit başyazarı Ahmet Emin Bey (Yalman)'in Kürt meselesi
hakkında sorusuna karşı 'Başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler
teşekkül edecektir' diyerek Kürtlere özel statü tanımamak için ihtiyatlı
davrandı[18].
 8 Nisan 1923'te yayımlanan Dokuz Umde ile Gazi Mustafa Kemal yeni rejimin
temelini oluşturacak olan Halk Fırkası'nın temellerini attı. Nisan ayında
yapılan İkinci Meclis seçimlerine sadece Halk Fırkası'nın katılmasına izin
verildi. Mebus adayları fırkanın genel başkanı sıfatıyla Gazi Mustafa Kemal
tarafından belirlendi.
 25 Ekim 1923 günü aynı anda hem Başbakanlık hem de İçişleri Bakanlığı görevlerini
yürüten Fethi Bey,İçişleri Bakanlığını bıraktığını açıkladı. Aynı gün Meclis İkinci
Başkanlığı görevini yapan Ali Fuat Paşa'da ordu müfettişliğine atandığı için görevinden
ayrıldı. Bu iki boş koltuk için yapılan seçimleri Gazi Mustafa Kemal'e muhalif olan
milletvekilleri kazandı. Meclis İkinci Başkanlığına Rauf Bey,İçişleri Bakanlığına Sabit Bey
seçildiler. Bu durumdan hoşnut olmayan Gazi Mustafa Kemal, 26 Ekim 1923'te Başbakan
Fethi Bey'den "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili" Fevzi Paşa'nın dışında
hükümetin istifa etmesini ve istifa edenlerin yeniden seçilirlerse görevi kabul etmemesini
istedi. Böylece bir hükümet krizi yaratılmış oldu. Yeni bakanlar kurulu üyelerinin 29
Ekim günü seçileceği duyuruldu.
 Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi kökünden çözmeye karar veren Gazi
Mustafa Kemal 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya'da İsmet Paşa ve bazı kimseleri toplantıya
çağırdı ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diyerek kararını açıkladı. Misafirlerin
ayrılmasından sonra İsmet Paşa'yı alıkoydu ve birlikte, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda
gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar. 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Halk
Fırkası Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı. Sorun
çözülemeyince, Gazi Mustafa Kemal'den düşüncelerini açıklaması istendi. Gazi Mustafa
Kemal, bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın değiştirilmesi zorunluluğu ile açıkladı.
Cumhuriyetin ilanını hedefleyen tasarıyı da grubun bilgisine sundu. Tasarının parti
grubunda kabulünden sonra aynı akşam saat 18.00'de TBMM Genel kurul toplantısı
başladı. Anayasa Komisyonu'nun değişiklik ile ilgili rapor ve önergesi genel kurulun
onayına sunuldu ve 29 Ekim 1923 Pazartesi akşamı saat 20.30'da milletvekillerinin
alkışları ve "Yaşasın Cumhuriyet" sadâları ile Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi.
Download