Prof. Dr. Yavuz ile Proton Tedavisi ! Açıklama: PROF.DR. YAVUZ: KANSERDE TÜRKİYE'NİN İLK PROTON TEDAVİ MERKEZİNİ KURMAK İÇİN EN AVANTAJLI İL ANTALYA Kategori: HAFTANIN KONUĞU Eklenme Tarihi: 04 Kasım 2016 Geçerli Tarih: 19 Temmuz 2017, 08:32 Site: Akdeniz Bülten URL: http://www.akdenizbulten.com/haber/17775-haftanin-konugu-prof-dr-yavuz-ile-protontedavisi-.html Prof. Dr. Ali Aydın Yavuz kimdir ? Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1989 yılında mezun oldu. 1996 Hacettepe Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi konusunda uzmanlık eğitimini tamamladı. 1997 yılında Yardımcı Doçent, 2004 yılında Doçent, 2009 yılında ise Profesör Ünvanını aldı. 1997-2006 arasında KTÜ Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı başkanlığı, 2006-2009 arasında Başkent Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı başkanlığı, ve 2006-2009 arasında Başkent Üniversitesi Adana Kışla Kampüsü Başhekimliği yaptı. 2008 yılında mesleki bilgi ve görgü için MD Anderson Kanser Merkezinin Akciğer, Sindirim Sistemi, Baş-Boyun ve Jinekolojik Kanser kliniklerini ziyaret etti. 2009 yılından beri Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesidir. Ana araştırma konuları Akciğer kanserleri, Sindirim sistemi kanserleri, Deri kanserleri, Bağ ve Yumuşak doku tümörleri, Beyin tümörleri, Bilimsel araştırma yöntemleri, Onkolojide etik ve hukuki konulardır. Halen Türk Onkoloji Derneği, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, European Society for Therapeutic Radiology and Oncology (ESTRO), European Association for Cancer Research (EACR), European Society of Medical Oncology (ESMO), American Society for Therapeutic Radiology and Oncology (ASTRO), American Society of Clinical Oncology (ASCO), European Organisation for Research and Treatment of Cancer (EORTC) dernekleri üyesidir. 1999 da ASCO ve 2000 yılında ASTRO kongrelerinde ülkemiz adına ilk Sözel Sunumları gerçekleştirmiştir. Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresinde Temel Radyasyon Onkolojisi ve Klinik Onkoloji alanlarında birincilik ödülleri sahibidir. Çok sayıda uzman ve akademisyen yetiştiren ve 150’ye yakın bilimsel yayını olan Dr. Yavuz, Türk Radyasyon Onkolojisi camiasında yayın-atıf (H-İndex) sıralamasında halen en üst sırada yeralmakta olup, kendi camiasının yayın organı olan Türk Onkoloji Dergisi’nin halen Editörlüğünü yürütmektedir. İyi derece İngilizce bilen Dr. Yavuz, Evli ve iki çocuk babasıdır. Kanser. İnsanların en korktuğu hastalık. Bu korku yersiz değil. Kanser tanısı konan hastalar, yaşadıkça ölümün nefesini hep enselerinde hisseder. Öte yandan, Kanserle mücadelede bugün kullanılan üç silah da hastaları endişelendirir. Tümörü bıçakla kazıyıp çıkartmak (CERRAHİ), radyasyon ile öldürmek (RADYOTERAPİ=IŞIN TEDAVİSİ) veya hızla çoğalan hücreleri bir nevi zehirleyerek durdurmak (KEMOTERAPİ) kuşkusuz bugüne dek pek çok hastanın tedavisinde çok önemli rol oynadı; ancak üçünün de hastanın dayanma sınırlarını zorlayan bazı ciddi yan etkilere sahip olması, alternatif tedavi yöntemlerinin geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Son yıllarda kanser tedavisinde kaydedilen önemli gelişmeler sayesinde, kanser tanısı artık ölüm fermanı yerine geçmiyor. Umut veren gelişmelerin başında yan etkileri daha az ve kanseri yok edici etkileri daha fazla olan, doğrudan yalnızca kanser hücrelerini hedef alan yeni ilaç ve ışın tedavisi yöntemleri gelmekte. Işın tedavisi (Radyoterapi) konusunda tabir yerindeyse kanseri tam 12'den vuran yeni bir yöntem olan Proton Tedavisi hakkında Akdeniz Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalından Prof. Dr. Ali Aydın Yavuz ile bir söyleşi gerçekleştirdik. - Sayın Profesör Aydın Yavuz. Günümüzde kanser tedavisinde rutin olarak kullanılan ışın tedavisi (radyoterapi) nasıl bir tedavidir? Kanser tedavisinde Radyasyonu nasıl kullanıyorsunuz? - Radyoterapi, iyonlaştırıcı ışın kullanarak kanser hastalığının tedavisidir. Hedef tümörlü dokunun yok edilmesi ve bu sırada da normal dokuların korunmasıdır. Bu konu ile ilgili bilim dalına Radyasyon Onkolojisi adı verilir. İyonlaştırıcı ışınların biyolojik etkisi: kanser hücresinde DNA hasarı ve ölüm oluştururken, civar normal dokularda en fazla tamir edilebilir düzeyde geçici yan etki oluşturmak şeklindedir. Verilecek radyasyonun toplam dozu küçük ve eşit dozlara bölünerek, günlük seanslar halinde haftanın 5 günü uygulanır. Tedavi süresi 1 günden 8 haftaya kadar değişebilen uygulamalar mevcuttur. Burada, ışın tedavisinin günlere bölünmesinin nedeni tümöre komşu olduğu için ışından etkilenecek normal dokuların seanslar arasında toparlanması içindir. Radyoterapi kanser tedavisinde tek başına ya da cerrahi ve/veya kemoterapi ile birlikte kullanılabilir. Cerrahi gibi radyoterapi de lokal bir tedavidir ve sadece uygulandığı bölgedeki kanserli dokuyu tedavi eder. Cerrahi tedavi ile benzer sonuçlar elde edilebilen hastalıklarda organın korunmasını sağlayıp, dolayısı ile fonksiyon kaybını önlediğinden günümüzde daha çok tercih edilebilen önemli bir kanser tedavi yöntemidir. Foton Işınlarıyla Tedavide Son Noktaya Dayandık - Kanserin ışınla tedavisinde yeni bir yöntem olan Proton tedavisi nedir ?. Klasik radyoterapiye göre farklı yönleri nelerdir ? Az önce bahsettiğim klasik Foton ışınları canlı doku içersinde biraz enerji saçılması yaparak ilerler ve kanserli bölgeye ulaştıklarında enerjilerinin büyük bir kısmını sağlıklı doku üzerine bırakmış olurlar. Bu ise sağlıklı dokuların da gereksiz ışın alması demektir ve yan etkileri artırarak ışın tedavisindeki başarı oranını düşürür. Protonlar atom çekirdeğinde yeralan yüklü parçacıklar olup fiziksel özellikleri foton ışınlarından çok farklıdır. Fotondan farklı olarak normal dokuda saçılma yapmadığından proton ışın demeti sağlıklı doku içinde ilerlerken dokuya gereksiz enerji bırakılması sorunu olmaz. Bunun anlamı ise demetin tüm enerjisini kanserli doku üzerinde boşaltması, normal dokulara hiç radyasyon verilmemesi demektir. İdeal bir tedavi tekniğinden beklenen de budur. Proton Yan Etki Yapmadan Hedefi Tam 12’den Vuruyor - Yani Proton ışınları ile normal dokulara hiç ışın bırakmadan doğrudan tümörü yok etmek mümkün olabiliyor mu ? - Aynen öyle. Klasik foton ışın demeti vücuda girdikten sonra tümöre ulaşana kadar en yüksek dozda radyasyonu tümörün ön kısmında transfer eder ve ardından radyasyon tümörün içine ve tümörün arkasında bulunan sağlıklı dokulara nüfuz eder. Buna karşın proton ışınları dokuda ilerlerken tümörün ön kısmında ciddi bir radyasyon bırakmaz, yani tümöre varana kadar bir nevi pas geçer ve sadece tümörlü bölgede gerekli olan yüksek dozda radyasyonu bırakır. Tümörün arkasında da hiç bir radyasyon dozu oluşmaz. Normal dokular için en güvenli kanser ışınlama yöntemidir. Yüzbin Kanser Hastasında Başarılı Sonuç - Proton tedavisi her kanser tipinde uygulanabilir mi ? Aslında Proton tedavisi lokal olarak sınırları belirgin olan ve vücudun diğer bölgelerine sıçrama (metastaz) yapmamış tüm kanser tiplerinde uygulanabilir. Şu ana kadar Dünya genelinde son 40 yılda 100.000 den fazla kanser hastası proton demetleri ile tedavi edilmiş durumdadır. - Proton tedavisi her hastanede uygulanabilir mi ? Proton için ayrı bir merkez mi gerekmektedir. Proton terapi merkezleri ayrı bina ve maliyetli yatırım gerektiren çok özel merkezlerdir. Bir proton ünitesi temel olarak 3 kısımdan oluşur. Proton hızlandırıcısı olarak siklotron veya sinkrotron, enerji iletim ünitesi ve tedavi odaları kullanılmaktadır. Temel proton hızlandırıcı üniteleri olan siklotron ve sinkrotronlarda, manyetik alan içinde dairesel hareketlerle hızlandırılan protonlar istenilen enerjiyi kazanmış olurlar (230 – 250 MeV) ve yüksek enerjili protonlar enerji iletim sistemine yönlendirilirler. Son olarak, tedavi odasına iletilirler Bir proton tedavi ünitesini layıkıyla işletmek için günlük, haftalık, ölçüm ve kalibrasyonları en iyi şekilde yapmak ve arızalara müdahale ve bakım koşullarının çok kaliteli olması gerekmektedir. Bunun için sadece bu alanda çalışmaya odaklanmış en az 100-150 civarında personele ihtiyaç vardır. Bu personel içerisinde Radyasyon Onkolojisi doktorları, Radyoterapi Fiziği uzmanları, Dozimetri uzmanları, Nükleer Fizik uzmanları, Nükleer Enerji ve Elektronik Mühendisleri, tedavi teknikerleri, hemşire ve diğer personel yer almaktadır. Proton Tedavisinin Maliyeti de Getirisi de Yüksek - Dünyada Proton tedavisi yapan merkezlerin durumu nedir. Maliyetler nasıldır? Ilk protonterapi uygulaması üzerinden en az 50 yıl geçmiştir. Ama buna rağmen çok fazla yaygınlaşamamış olup şu anda Dünyada 50 ye yakın proton veya yüklü parçacık tedavisi merkezi bulunmakta olup bunların çoğu Amerika’da ve Japonya’dadır. Avrupa’da ise sadece 15 merkez bulunmaktadır. Proton tedavi merkezlerinin dünyada nispeten daha az yaygınlaşmasının ana nedeni: bu tür merkezlerin kurulum ve işletim maliyetinin klasik lineer hızlandırıcı tedavi ünitelerine göre daha yüksek olması ve bir proton terapi merkezinin yapımı ve kurulumunun yaklaşık 3 yıl sürmesidir. Ancak, daha önce 100-200 milyon dolarlar mertebesinde kurulabilen bu merkezlerde tedavi üniteleri giderek küçülmüş, teknoloji daha kompaktlaşmış durumdadır. Günümüzde 1 odalı bir protonterapi merkezinin yaklaşık maliyeti ise 25 milyon dolar civarına kadar düşmüş durumdadır. Öte yandan kanser hastalarının tedavi maliyetleri de klasik foton tedavilerine göre 5-10 kat daha fazla olduğunu belirtmeliyim - Proton tedavisi Türkiye’de hangi merkezlerde yapılıyor? Ne yazık ki bu tedavi yöntemi henüz Türkiye’de hiçbir merkezde kurulmuş değil. Hatta gerek Ortadoğu, gerek Balkanlar ve gerekse yakın Asya ve Afrikalı komşu devletlerde bile Proton tedavi merkezi henüz bulunmuyor. Şahsen, 50 yıl öncesinden gelişerek gelen bu teknolojiye geçmekte Türkiye’nin çok geç kaldığını düşünüyorum. Gerçi, özellikle son 10 yıldır, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere Devletin üst mercilerince Türkiye’de de Proton Tedavi merkezlerinin kurulması çok isteniyor ve bu konuda Türkiye’nin 2023 vizyonu ile de paralel bazı ciddi resmi çabalar da var. Örneğin, Sağlık Bakanlığımızın Türkiye’de toplamda 4 tane Proton Kanser Merkezi kurma konusunda ciddi bir motivasyonu olduğunu iyi biliyoruz. Bunlardan iki merkezin birinin Ankara’da ve diğerinin de İstanbul’da olacağına kesin gözüyle bakılmakta. Ancak, özellikle son 5 yıldır Ankara ve İstanbul’da ciddi bir gelişme olmadı. Diğer iki merkezden biri olmak için Antalya’nın şansını çok büyük görüyorum ve hatta Türkiye’nin ilk ProtonTerapi merkezini kurmak için en avantajlı devlet kurumun şu an Akdeniz Üniversitesi olduğuna inanmaktayım. İlk Proton Tedavi Merkezi Antalya’ya yakışır - Bunu biraz açarmısınız ? Size göre Türkiye’deki ilk Proton Merkezi için neden Antalya ve neden Akdeniz Üniversitesi ? Bunun en birinci nedeni Üniversitemizde bu alandaki yetişmiş insan gücünün diğer adaylardan bir iki adım önde olması, yani halen Akdeniz Üniversitesi bünyesinde çok iyi bir çekirdek ekipe sahip olmamız. Burada şunu kastetmekteyim: Bu personel açısından en kritik konu: Radyasyon Onkolojisi Doktorların yanı sıra güçlü bir Radyoterapi Fiziği Uzmanı kadrosu ve çok güçlü bir Temel Nükleer Fizikçi kadrosuna ihtiyaç var. Bu konuda, Akdeniz Üniversitesi Nükleer Uygulama ve Araştırma Merkezi (NUBA) ile benim çalıştığım bölüm olan Akdeniz Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı 2 yıldır birlikte çalışmaktalar. 2014 yılının sonunda ortak bir proje ile Kalkınma Bakanlığımızdan 25 Milyon Dolar destek alma noktasına da gelmiş idik. Az önce bahsettiğim 100-150 kişiden oluşan ve özellikle de proton tedavisine güdülenmiş personel sayısı da Üniversitemizde şimdiden yaklaşık 80’e ulaşmış durumda. Bu yetişmiş insan gücü Antalya için en önemli avantajımızdır. Zaten, Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalımız tam gün çalışan Öğretim üyeleri, uzmanları, yardımcı personel ve Yüksek Lisans öğrencileri itibariyle Türkiyenin en güçlü onkolog ve radyoterapi fizikçisi kadrosuna sahip üniversite kliniklerinden birisi durumundadır. Öte yandan, 25 milyon dolarlık bir üniteye sahip olmak devletimiz için hiç zor değildir. Ancak, bu çok gelişmiş merkezin idame edilmesi gerekir. Bilindiği üzere ileri teknoloji yatırımlarında ülkemiz Batılı ülkelerce sadece “müşteri” ve “kullanıcı” gibi görülmek istenmektedir. Oysa, aynen askeri ihaleler veya nükleer santral ihalelerindeki gibi bu yatırımların başta Türk Mühendis ve Bilim Adamlarınca da her türlü bakım ve idamesinin yapılabileceği şekilde, yani “know-how” ile kurulması idealdir. Bu hem maliyetleri düşürecek, hem de Ar-Ge ile yeni model ve sistem üretimlerinin millileşmesine vesile olabilecektir. Bu nedenlerle de Akdeniz Üniversitesindeki bu 80 kişilik ve birbiriyle gayet uyumlu bu personel organizasyonunun, şu anda sadece Antalya’da mümkün, hatta halen hazır ve nazır olduğunu görüyorum. Bu ilk merkezin Ar-Ge ve Know-How ruhu ile ve bir nevi öncü bir proje olarak Antalya’ya kurulması sayesinde ülkemizin diğer illerinde kurulacak merkezlerin daha sağlam temelli kurulması da sağlanabilir. Bu konuda Ankara ve İstanbul’dan bir değil, belki birkaç adım önde olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. İkinci neden olarak: halen Akdeniz Bölgesinin en gelişmiş Onkoloji merkezi durumunda olan Akdeniz Üniversitesine bağlı yeni Onkoloji Hastanemizin çok yakında açılacak olmasını gösterebilirim. Bu hastane de açıldığında mevcut kanser tanı ve tedavi imkanları ile Üniversitemize başvuracak kanser hastalarının sayısında ciddi artış olacaktır. Üçüncü ve çok önemli diğer bir neden ise, belki klasik olacak ama, Antalya’nın sağlık turizmi açısından sahip olduğu muazzam potansiyelidir. Bir sektör olarak, Dünyada Sağlık Turizminin potansiyelinin 2023 yılında 1 trilyon doları aşacağı tahmin edilmektedir. Ülkemiz şu anda bu pastadan çok çok azını alabilmektedir. % 1 bile değil. Doğası, tarihi ve kültürel zenginliği ile Antalya gibi dünya markası olan bir şehrin sağlık turizmi için de uluslararası alanda en çok tercih edilen destinasyon olmasını beklemek doğaldır. Ancak, şahsen Antalya’nın sağlık turizminde yıllardan beri bir türlü istenen sıçramayı yapamadığı kanaatindeyim. Devletimiz sağlık turizmi alanında engellerin ortadan kalkması için elinden geleni ardına koymuyor, çok sayıda yasal düzenlemeyi bir bir yaptı ve yapıyor. Ancak, bir bölgede sağlık turizmini kışkırtmak için en gelişmiş, en modern ve en farklı tedavi seçeneklerini hastalara sunmak gereklidir. Bu itibarla, Akdeniz Üniversitemizin iddialı olduğu Organ nakillerinin yanı sıra, Kanser Tedavilerinde de ulusal ve uluslar arası cazibe merkezi haline gelmesi için Proton Tedavi Merkezinin Üniversitemiz ve Antalya için bulunmaz bir fırsat olduğuna inanıyorum. - Sn. Profesör Aydın Yavuz. Verdiğiniz bu çok değerli bilgiler için çok teşekkür ederiz. Size ve ekibinize başarılar diliyoruz. Bu önemli konuyu gündeme getirdiğiniz için ilginize ben teşekkür ederim.