hücre - FEN VE TEKNOLOJİ ÖĞRETMENLİĞİ

advertisement
HÜCRE
ORGANELLERİ & BÖLÜNMELERİ
HÜCRE TEORİSİ
Hücre tanımlaması ilk kez Robert
Hooke tarafından, şişe mantarından
aldığı kesitlerin mikroskopta
incelenmesinden sonra, yapılmıştır.
Ancak araştırıcının
gözleyebildiği, canlı hücreler
değil, sadece mantarlaşmış hücre
duvarlarıydı. Daha sonra gelişen
mikroskop ve başka araçlar
yardımıyla hücrenin yapısı ve
özellikleri anlaşılabilmiştir.
Günümüzde kabul gören ve çok daha
gelişmiş olan modern hücre teorisine göre:
• Tüm bilinen canlılar hücrelerden oluşur.
• Hücre, tüm canlıların yapısal ve işlevsel birimidir.
• Tüm hücreler, daha önceden var olan hücrelerden
“bölünme yoluyla” oluşur.
• Hücreler, bölünme sırasında yeni hücrelere
aktarılan kalıtsal bilgiyi taşırlar.
• Tüm hücrelerin kimyasal bileşimi temelde aynıdır.
• Yaşamın tüm enerji akışı, hücrelerin içinde
gerçekleşir.
“Bir hücreli organizmalardan, meşe ağaçlarına ve insanlara kadar bütün
canlılar hücrelerden oluşmuşlardır.”
Biçiminde ifade edilen hücre teorisi şu varsayımları kapsar.
Canlıların temel yapı ve görev birimleri hücrelerdir.
Hücre bölünmesi, ana-baba hücrelerdeki kalıtsal maddenin döllere
aktarılmasını sağlar.
Hücreler bağımsız olmakla beraber iş bölümüne de katılabilirler.
HÜCRE DUVARI
Prokaryotlarda, bitki, mantar ve
bazı alg hücrelerinde, hücre
zarının dış kısmında ek bir yapı
daha bulunuyor. Görevi hücreye
şeklini vererek, hücreyi korumak
olan hücre duvarının başlıca
bileşeni bitkilerde selüloz,
mantarlardaysa kitin. Hücre
yaşlandıkça, hücre duvarında
ikinci ya da üçüncü kalınlaşmalar
görülebiliyor ve dayanıklılığı
artıyor.
Bir hücre genel olarak 3 temel
bölümden meydana geliyor:
HÜCRE ZARI
SİTOPLAZMA
ÇEKİRDEK
HÜCRE ZARI (Plazmalemma)
Yaklaşık 80 ila 100 A° kalınlığındaki hücre
zarının yapısı, 1972 yılında S.J.Singer ve
G.L.Nicolson adlı araştırmacılarca ortaya
atıldığı üzere "akıcı mozaik" tipte. Bu
modele göre hücre zarı, lipid ve protein
moleküllerinin özel bir şekilde
diziliminden meydana geliyor. İki sıra
halinde dizilim gösteren fosfolipid
molekülleri, hidrofobik ve hidrofilik
olarak tanımlanan iki uca sahip. Hidrofilik
uçları dış tarafa ve hidrofobik uçları da
birbirlerine bakacak şekilde dizilen bu
moleküllerin arasında, çeşitli görevler
için özelleşmiş olan ve çoğu serbest
halde hareket edebilen protein
molekülleri yer alıyor.
Hücre zarının görevlerini şu şekilde
sıralayabiliriz:
1. Hücreye şeklini veriyor ve bütünlüğünü
koruyor.
2. Taşıdığı almaçlar sayesinde, dışarıdan gelen
uyartıların alınmasını sağlıyor.
3. Hücresel tepkimelerde enzim rolü oynayan
bazı proteinler taşıyor.
4. Hücrelerin birbiriyle bağlantısını ve
iletişimini sağlıyor.
5. Zar yapısında bulunan karbonhidrat
molekülleri, özgül proteinlerden oluşan
glikokaliks ile birlikte, zarın çeşitli maddeleri ve
diğer hücrelerin zarlarını algılayarak
tanıyabilmesini sağlıyor.
6. Doku özgüllüğünü sağlayan antijenleri
taşıyor. (Örneğin, kan hücrelerinin zarlarında
bulunan antijenler kan gruplarını belirliyor.)
7. Yapısındaki proteinlerin ve kanalların
yardımıyla, madde geçişini sağlıyor.
Alkol:
Hücre zarının esas yapısı yağ
moleküllerinden oluşuyor. Bu nedenle,
yağda eriyebilen ya da yağı çözme
yeteneğine sahip tüm maddeler, hücre
zarından rahatça geçebiliyor. Alkol ve
aseton, yağ çözücü maddeler için iki örnek.
Su:
Su, molekülleri oldukça küçük yapılı bir madde.
Ayrıca, zar yapısındaki fosfolipidlerin dışa bakan
hidrofilik kısımlarıyla da etkileşiyor. Bu nedenle,
zardan doğrudan ve kolayca geçebiliyor.
Oksijen:
Kural olarak maddeler, çok yoğun oldukları ortamdan
daha az yoğunlukta bulundukları komşu ortamlara
geçme eğilimindeler. “Difüzyon” olarak bilinen bu tip
madde geçişinde, genellikle enerji kullanımına gerek
kalmıyor. Oksijen, karbondioksit ve karbonmonoksit gibi
gazlar, zardan difüzyon yoluyla geçiyor.
Sodyum ve Potasyum:
Glikoz:
Molekül boyutu ve elektrik yükü de pasif taşınma
olaylarında etkili. Küçük yapılı moleküller, bu koşullara
bağlı olarak, zarın bir yüzünden diğer yüzüne uzanan
proteinler aracılığıyla zardan geçebiliyorlar. Bu olayın adı
“kolaylaştırılmış difüzyon”.
Normal koşullarda zardan kendiliğinden geçemeyecek olan
molekül ya da iyonlar, enerji kullanılarak zardan geçiriliyor.
Aktif taşınma olarak bilinen bu örnekte, hücre içine K+
iyonlarının alınması ve Na+ iyonlarının dışarıya verilmesi,
özel pompalar aracılığıyla ve enerji kullanılarak gerçekleşiyor.
Enerji molekülü, zardaki proteinin yapısını değiştiriyor.
Salgı Maddesi:
Büyük bir molekül hücre dışı ortama
verileceğinde, enerji kullanılarak ekzositoz
yapılıyor. Sentezlenen salgı maddeleri ve
hücresel atıklar, bu yolla hücre dışına veriliyor.
Madde, bir kesecik içinde hücre zarına
ulaştırılıyor. Keseciğin zarı hücre zarıyla
kaynaşırken de madde dış ortama bırakılmış
oluyor. Böylece, endositoz sırasında ortaya
çıkan hücre zarı kaybı da giderilmiş oluyor.
Büyük Besinler:
Hücreye büyük bir molekül alınacağı zaman, enerji
kullanılarak endositoz yapılıyor. Hücre zarı içeriye
doğru çöküntü yaparak bir kesecik şeklini alıyor ya da
dışarıya “pseudopod” adı verilen yapıları uzatarak
hücre dışındaki maddeyi çevreliyor. Maddeyi içine
hapseden kesecik, zardan koparak hücrenin içine
geçiyor ve gerekli yere ulaştırılıyor. Hücre içine
alınacak madde sıvıysa olayın adı “pinositoz (içme)”,
katıysa da “fagositoz (yeme)” olarak biliniyor.
Bağışıklık sistemi hücrelerimiz, vücudumuza giren
yabancı madde ve organizmalarla da fagositoz
yoluyla savaşıyor.
SİTOPLAZMA
MİTOKONDRİ PLASTİDLER GOLGİ ENDOPLAZMİK LİZOZOM
AYGITI REDİKULUM
KROLOPLAST
KROMOPLAST
LÖKOPLAST
Çift Zarlı Organeller
KOFUL PEROKSİZOM SENTROZOM
DÜZ E. R.
RİBOZOM
SENTRİYOL
GRANÜLLÜ E. R.
Tek Zarlı Organeller
Zarsız Organeller
SİTOPLAZMA
Hücrenin içini dolduran yarı akışkan
sitoplazmanın en önemli görevi, hücre
iskeletini oluşturmak. Hücre iskeleti hücreye
şekil vermenin yanında, organellerin
yerleşimlerini düzenliyor ve hücre içindeki
hareket ve taşınma olaylarını düzenliyor.
Hücre iskeletini oluşturan en önemli iki bileşen,
aktin filamentleri ve mikrotübüller. Aktin
filamentleri, kas kasılmasında ve sil-kamçı gibi
yapıların hareketinde görev yaparken;
mikrotübüller de hücre içi taşınmayı düzenliyor
ve hücre bölünmesi sırasında iğ ipliklerini
oluşturuyor.
Sitoplazmanın içinde mikrofilament ve
mikrotübüllerin dışında organeller, pigmentler,
kristalize yapılar, glikojen ve yağ cisimcikleri
bulunuyor.
MİTOKONDRİ
Hücrenin enerji üretim merkezi olan mitokondriler, hücrenin enerji gereksinimine göre
farklı sayıda bulunabiliyor. Mitokondrinin esas görevi, oksijenli solunum yoluyla, hücreye
ulaştırılan besin maddelerini ve oksijeni birleştirerek ATP sentezlemek. Mitokondrinin diğer
bir göreviyse, hücredeki fazla kalsiyumu (Ca++) depolayarak, gerektiğinde hücreye geri
vermek.
Mitokondri iç zarı, birçok bölgede içe doğru kıvrımlar yapıyor. “Krista” adı verilen bu
kıvrımlar, solunum tepkimelerinin gerçekleşeceği yüzey alanını genişletiyor. Kristaların
arasını dolduran yoğun matriks sıvısında da çeşitli tepkimeler için gerekli enzimler, iyonlar,
enerji molekülleri ve mitokondrinin kendi kalıtım maddesi bulunuyor.
PLASTİDLER
Kloroplast
Bitki ve bazı alglerin
hücrelerinde bulunan
kloroplastın görevi,
fotosentez tepkimelerini
gerçekleştirmek. Özel
enzimler eşliğinde
gerçekleşen fotosentez
tepkimeleri sonucunda,
su ve karbondioksit,
güneş enerjisi yardımıyla
organik moleküllere
dönüştürülüyor.
Kromoplast
Renkli plastitlerdir. Turuncu renkte
olanlara “karoten”, sarı renkte
olanlara “ksantofil”, sarımsı kırmızı
olanlara da “likopen”
denir. Havuç ve domates gibi meyve
ve sebzelerin kendine has renklerini
verirler.
Lökoplastlar
Renksizdirler. Bitkilerin ışık görmeyen
kısımlarında (kök, yumru vb.)
bulunurlar. Nişasta depolarlar.
Fotosentez sonucu oluşan glikoz, iletim
sistemi aracılığıyla depo yeri olan
lökoplastlara gelir. Burada glikoz
molekülleri birleşerek
nişasta molekülleri meydana gelir.
Hücrelerde bulunan diğer organeller, hücre zarına benzer yapıda tek tabakalı bir
zarla çevrililer ve yalnızca hücre bölünmesi sırasında kendilerini eşliyorlar.
GOLGİ AYGITI
Golgi aygıtı, hücre içinde
oluşturulan bütün salgı
moleküllerine son
şekillerini veriyor, salgıları
yoğunlaştırıyor, hücre
dışına gönderime hazır
hale getiriyor ve
gerektiğinde depo ediyor.
Bu nedenle, salgı yapıcı
dokularda büyük yapılı
golgiler görülüyor.
DÜZ ENDOPLAZMİK RETİKULUM
(DER):
Organelin ribozom taşımayan tipiyse, steroid
hormonların ve lipidlerin sentezinde görevli.
Bu nedenle, böbrek üstü bezleri, testis ve
ovaryum dokularındaki hücrelerde gelişmiş
olarak bulunuyorlar. Zehirli maddelerin zehir
özelliğinin kaldırılması, kolesterol ve safra
yapımı, glikojen sentezi ve yıkımı gibi
olaylarda görevli olması nedeniyle, karaciğer
hücrelerinde bol miktarda bulunuyor.
Midenin hidroklorik asit salgısını
gerçekleştiren hücrelerde, kalsiyum
depolayan kas hücrelerinde ve yağların
sindiriminde de bu organelin rolü önemli.
GRANÜLLÜ ENDOPLAZMİK RETİKULUM
(GER):
Ribozom taşıyan GER, protein sentezinde
rol alıyor. Sentezlenen proteinlere şeker
eklenmesi ve bu proteinlerin bir
kısmının, organellerin zar yapısına
katılmak üzere gerekli yerlere
gönderilmesinden de yine bu organel
sorumlu.
RİBOZOM
Protein ve RNA moleküllerinden
meydana gelen ribozomlar, protein
sentezinin anahtar elemanları.
Hücrede serbest halde ya da
endoplazmik retikuluma bağlı olarak
bulunabilen ribozomlar, protein
sentezi sırasında birleşen 2 alt birime
sahip.
Prokaryotlarda görülen ribozomlar,
ökaryot ribozomlarından daha küçük,
daha basit yapılı ve daha az protein
içeriyor.
KOFUL (Vakoul)
Bitki hücrelerinde lizozom
bulunmuyor. Vakuoller, bu hücrelerde
kısmen de olsa lizozomların görevini
üstleniyor ve makromoleküllerin
sindirimi ile depolanması gibi işlevleri
yürütüyor. Suda yaşayan bazı bir
hücrelilerde bulunan kontraktil
vakuoller, fazla suyun hücreden dışarı
verilmesini sağlıyor.
PEROKSİZOM
Bu organeller de lizozomlara benzer
şekilde bol miktarda enzim içeriyorlar.
Görevleri; amino asitlerden amino
gruplarını ayırmak, çeşitli sentez
tepkimelerine gereken
makromoleküllerin üretiminde rol
almak, alkollerin zararlı etkilerini
gidermek, hücre için zararlı bir bileşik
olan hidrojen peroksiti oksitleyerek su
ve oksijene dönüştürmek.
Lizozomların aksine, bitki hücrelerinde de
bulunuyorlar ve tohumun çimlenmesi
sırasında yağların karbonhidratlara
dönüştürülmesinde görev alıyorlar.
SENTROZOM
Hayvan hücrelerinde bulunur.
Birbirine dik iki sentriolden oluşur.
Hücre bölüneceği zaman kendini
eşler. Zarsız olup etrafında
yoğunlaşmış bir sıvı vardır. Her bir
sentriol 3’er tüpten meydana gelen 9
protein lifinden oluşmuştur.
İnsanın çizgili kas hücrelerinde, nöron
gövdesinde, olgun yumurta
hücresinde bulunmaz.
Hayvan hücrelerinde kromozom
takımlarının kutuplara çekilmesini
sağlayan iğ ipliklerini oluşturur. Ayrıca
sentrozom, sil ve kamçı oluşumunda
görev alır.
Sentriyol
Sentriyoller, hücrelerde bir çift halinde
bulunuyorlar ve bölünme sırasında
kromozomların tutunduğu iğ
iplikçiklerinin yapımından sorumlular.
Sentriyoller, 9 adet 3’lü mikrotübül
demetinin özel bir şekilde diziliminden
meydaha geliyorlar. Yüksek yapılı
bitkilerin hücreleri, çoğu bir hücreli canlı,
olgunlaşmış sinir ve kas hücreleri
sentriyol taşımıyor. Bu hücrelerin
bölünmesi esnasında iğ iplikçikleri,
sitoplazmanın çekirdeği çevreleyen
bölgesinde bulunan maddelerce
oluşturuluyor.
LİZOZOM
İçeriğinde yüksek pH değerli enzimleri
taşıyan bu organelin esas görevi hücre
içi sindirim. Makromoleküllerin
parçalanmasında rol alan lizozom,
yaşlanan hücrelerin ve organellerin
yok edilmesinden, hücre farklılaşması
ve metamorfoz sırasında da “programlı
hücre ölümünden” sorumlu. Sperm
ucundaki akrozom kesesi de özelleşmiş
bir lizozom.
Sindirilecek olan madde, lizozomun içine
alınıyor ve zarla kaplanıyor. Böylece, lizozom
enzimleri hücre sitoplazmasıyla karşılaşmıyor.
Fagozom adı verilen bu keseciğin etrafında
toplanan lizozomlar, zarlarını fagozom zarıyla
birleştiriyorlar ve sindirim işlemi bundan sonra
gerçekleşiyor. Sindirim ürünleri, hücre içinde
kullanılacaksa depolanıyor, istenmiyorsa da
hücre dışına atılıyor.
ÇEKİRDEK
Şekli ve konumu hücre tipine göre
farklılık gösterebilen çekirdek,
memelilerin alyuvarları dışında tüm
hücrelerde bulunuyor. Çekirdeğin çift
katlı zarı, belirli bölgelerde birleşerek
“çekirdek porları” adı verilen
delikçikler oluşturuyor. Çekirdeğin
DNA, RNA ve ribozom öncüllerini
içeren yoğun bölgesi “çekirdekçik”
olarak biliniyor.
Hücrenin beyni sayılan çekirdeğin
temel görevi, hücrenin kalıtım
maddesini korumak ve gerektiği yerde
gerektiği şekilde kullanılmasını
sağlamak. Çekirdek, sahip olduğu
kalıtsal madde sayesinde, hücre
içerisindeki tüm protein sentezlerinin
şifresini ve emrini veriyor. Hücre
bölünmesi sırasında da, bu kalıtsal
madde kopyalanarak oğul hücrelere
geçiriliyor.
DNA
Sarmal yapıda birbirine dolanmış, çok uzun
ve ince 2 iplikçikten oluşan DNA, şeker ve
fosfat moleküllerinden oluşan bir omurgadan
ve canlılara tüm özelliklerini veren baz
diziliminden meydana geliyor. Kendisine
alfabe olarak yalnızca 4 harf kullanan bu baz
dizilimi, her türün kendisine özgü uzunluk ve
bileşimde. DNA yapısına katılan 4 azotlu
organik baz: Adenin, Guanin, Sitozin ve Timin.
RNA
RNA, transkripsiyon yoluyla DNA
moleküllerinden sentezlenen ve
ondan çok daha kısa olan, tek iplikçikli
çekirdek asidi. DNA’daki deoksiriboz
şekeri yerine riboz şekeri, Timin bazı
yerine de Urasil bazı içeriyor. RNA’nın
farklı görevlere sahip olan 3 tipi
bulunuyor:
ÇEKİRDEKÇİK
Kromozom içeren üst yapılı hücrelerdeki
bir yapıdır. Çekirdekçik, bakteriler, maviyeşil su yosunları, trombositler(kan
pulcukları) ve olgun alyuvarlar dışında
bütün canlı hücrelerde bulunan küresel
bir cisimdir; sınırlayıcı bir zarla
sitoplazmadan ayrılır. Hücrenin bilgi
merkezidir ve hücresel üremede anahtar
rolü oynar; ayrıca hücrenin hangi özel
işlevi üstleneceğini ve olgunlaştığında
hangi biçimi alacağını, yani hücrenin
nasıl farklılaşacağını belirler.
Madde Sentezi
DNA Sentezi (Replikasyon)
İki zincirli sarmal halindeki DNA’nın her bir zinciri, bir 5’ fosfat ucuna ve bir 3’ hidroksil ucuna
sahip. Ters yönlere doğru uzanan bu karşılıklı iki zincirde bulunan bazlar arasında kurulu
hidrojen bağları, DNA’nın sarmal yapısını bir arada tutuyor. Adenin ve Timin bazları arasında 2,
Guanin ve Sitozin bazları arasında da 3 adet hidrojen bağı bulunuyor.
DNA replikasyonu şu basamakları izler;
1. DNA sentezinde ilk adım, DNA’nın çift zincirli yapısının
açılması. Helikaz enzimi, baz çiftleri arasındaki hidrojen
bağlarını kırıyor ve DNA zinciri açılıyor.
Açılmanın başladığı nokta, “replikasyon orjini” olarak
biliniyor.
2. Başlangıç noktasına, Primaz enzimi yardımıyla, RNA
yapısında bir primer ekleniyor.
3. DNA polimeraz III enzimi, bu primerin ucundan
Başlayarak, şablon zincir karşısında yeni zinciri oluşturuyor.
Yeni zincir, şablon zincirin 3’-5’ yönünde okunmasıyla, 5’-3’
yönünde sentezleniyor.
4. DNA’nın diğer zincirinde, sentez ters yönde
gerçekleşemeyeceği için, ikinci bir DNA polimeraz enzimi
yardımıyla sürekli olmayan DNA dizileri sentezleniyor.
Bunlara okazaki fragmentleri adı veriliyor.
5. RNA primerleri, DNA polimeraz I enzimince kaldırılıyor ve
yerlerine DNA bazları geçiyor.
6. Ligaz enzimi aracılığıyla, Okazaki fragmentleri
birleştiriliyor, zincirlerin şeker-fosfat yapısındaki
omurgalarının eksikleri tamamlanıyor ve karşılıklı iki zincirin
3’ ve 5’ uçları arasındaki bağ kuruluyor.
7. Son aşamada, tamir mekanizmaları DNA yapısını kontrol
ediyor ve hatalar düzeltiliyor.
RNA Sentezi (Transkripsiyon)
Bu olayda, DNA sentezindeki gibi bir
primer varlığına gerek duyulmuyor.
1. Kopyalama faktörleri, DNA üzerinde
ifade edilmek istenen gene ait
promotora bağlanıyor.
2. RNA polimeraz enzimi doğrudan
buraya bağlanarak, çift zincirli sarmal
yapısını açıyor ve bir başlangıç
baloncuğu oluşuyor.
3. Şablon DNA zinciri 3’-5’ yönünde
okunurken, 5’-3’ yönünde RNA
sentezleniyor.
4. DNA üzerindeki belirli bir diziye
gelindiğinde, RNA sentezi sona eriyor.
5. Sentezlenen RNA, belirli işlevsel
grupların eklenmesi ve işe yaramayacak
bölgelerin temizlenmesinden sonra
çekirdekten sitoplazmaya
gönderilmeye hazır mRNA haline
geliyor.
mRNA
Mesajcı RNA, protein sentezi yapılacağı zaman,
kalıtsal bilginin sitoplazmaya aktarılmasında
görevli. Çekirdek içerisinde bulunan DNA’dan
gerekli şifreyi alan mRNA, sitoplazmaya geçerek
ribozoma tutunuyor ve protein sentezini
başlatıyor. Üzerinde bulunan şifrenin sırayla
okunmasına eşgüdümlü olarak tRNA’ların
getirdiği amino asitler, mRNA üzerine
bağlanarak protein zincirini oluşturuyor.
rRNA
Ribozom organelinin yapısında bulunan rRNA,
hücrelerde en fazla oranda bulunan RNA tipi.
Ökaryot ribozomlarında 4, prokaryot
ribozomlarındaysa 3 tipi bulunan rRNA, farklı
ribozomal proteinlere bağlanıyor ve protein
sentezinin düzgün şekilde devamını sağlıyor.
tRNA
Her amino asit, “kodon” adı verilen ve farklı
kombinasyonlardaki 3’lü baz dizilerinden
oluşuyor. Transfer RNA’lar, bu baz dizilimlerine
karşılık gelen tanıyıcı şifreleri taşıyorlar.
Sitoplazmada dağınık halde bulunan tRNA’lar,
tanıyıcı şifrelerini taşıdıkları amino asitleri
kendilerine bağlayarak, mRNA’ya götürüyorlar.
Protein Sentezi (Translasyon)
1. Çekirdek içindeki DNA’dan gerekli şifreyi
alan mRNA, GER üzerinde bulunan ribozoma
bağlanıyor ve ilk tRNA’nın bağlanmasıyla,
ribozomun alt birimleri birleşerek translasyon
işlemi başlatılıyor. Protein sentezinin başlatıcı
kodonu, her zaman AUG.
2. mRNA üzerindeki şifre okunurken, okunan
her 3 bazın kodladığı amino asit, tRNA’larca
getiriliyor. mRNA üzerine bağlanan amino
asitler, birbirleriyle özel bağlar yaparak
protein zincirini oluşturuyorlar.
3. mRNA’daki ”dur kodonu” okunduğunda,
aminoasit şifrelerinin okunması durduruluyor
ve protein zinciri ribozomdan ayrılıyor.
4. GER’de, bu proteine şeker grubu ekleniyor
ve bir kesecik içinde golgi aygıtına aktarılıyor.
5. Golgi aygıtında, proteinlerin taşıdıkları
şekerlerin bir kısmı yitiriliyor ve türlerine göre
fosfat ya da sülfat grubu ekleniyor.
6. Yoğunlaştırılan proteinler, bir kesecik içinde
golgiyi terk ediyor.
HÜCRE
BÖLÜNMELERİ
MİTOZ
MAYOZ 1
MAYOZ 2
MİTOZ
Mitoz, bir hücrenin, oğul hücrelere aktarmak üzere kromozomlarını eşlemesine verilen ad.
Mitozdan hemen sonra, sitokinez adı verilen sitoplazma bölünmesiyle hücre bölünmesi
tamamlanıyor.
4. Prometafaz:
1.
İnterfaz:
Tüm organeller,
Çekirdek
kılıfı kayboluyor
hücre içindeki
ve iğ sinyal
iplikçikleri hücrenin
mekanizmaları
iki
kutbu arasında
doğrultusunda
boylu boyunca
sayılarını
uzanıyor.
iki katına
İğ
çıkarıyorlar.belirli
iplikçikleri
Bölünmede
bir boyagerekli
eriştiğinde,
proteinlerin de
sentezlendiği interfazın
mikrotübüller,
kinetokor3bölgelerinden
evresi bulunuyor: G1, S
ve G2. S evresinde,
kromatitlere
bağlanıyor.
DNA eşlenmesi gerçekleşiyor.
2. Metafaz:
5.
Preprofaz:
Yalnızca bitkilerde
Kromozomların
sentromer
görülen bu
bölgeleri
evrede,hücrenin
hücre
çekirdeği,
orta
bölgesinde
vakuollerin
diziliyorlar.
arasında
Bu bölgeye
kendine metafaz
yol açarak
hücrenin
plağı
ya damerkezine
ekvator düzlemi
geliyor. adı
Bu evrede
veriliyor.
gerçekleşen
6. Anafaz: diğer bir olay da, hücrenin orta
düzleminde mikrotübül
ve mikrofilamentlerin
Kinetokorların
mikrotübüllere
bağlanması ve
toplaşmasıyla
bant oluşması.
kromozomlarınbirekvator
düzleminde dizilmesi
tamamlandığında,
hücre anafaz evresine giriyor.
3. Profaz:
Kardeş
kromatitleri
aradahalinde
tutan proteinler
Normalde
kromatinbir
iplikleri
bulunan
bölünüyor
ve kromatitler
ayrılıyor. Anafazın
sonuna
kalıtım maddesi,
kısalıp kalınlaşarak
kromozom
doğru,
mikrotübüllerin
kısalmasıyla
ayrılan
halini alıyor.
İnterfazda eşlenmiş
olanbirlikte,
DNA, artık
kromatitler
hücrenin kutuplarına
çekiliyor.
sentromer bölgelerinden
birbirinedoğru
tutunmuş
olan
7. Telofaz:
kardeş kromatitler halinde gözlenebiliyor.
Hücre uzuyor, hücrenin iki kutbunda toplanmış
Sentrozomlar yardımıyla hücre içinde iğ iplikçikleri
olan kromatitlerin çevresinde çekirdek kılıfı
oluşmaya başlıyor.
oluşuyor ve bu iki ayrı kromozom seti, kromatin
ipliklerine geri dönüşüyor.
MAYOZ
Mayoz, yalnızca üreme hücrelerinde görülüyor. Birbirini özel bir şekilde takip eden iki
bölünmeden oluşan mayoz sonucunda, diploid (2n) bir hücreden 4 adet haploid (n) oğul
hücre meydana geliyor. İlk bölünmede homolog kromozomlar, ikinci bölünmedeyse kardeş
kromatitler ayrılıyor.
MAYOZ 1 EVRESİ
3. Metafaz
1.
İnterfaz 1:
1:
Mitoza benzerlik
Homolog
kromozomlar
gösteriyor.
hücrenin
G1 evresinde
ortasındaprotein ve
enzim sentezi
yanyana
diziliyorlar.
gerçekleşiyor, S evresinde de kalıtım
maddesi
Mitozdan farklı olarak,
4. Anafazeşleniyor.
1:
kromozomlar
hâlâ
kromatin ipliği
şeklinde
bulunuyor
İğ iplikçiklerinin
kısalmasıyla
birlikte
homolog
ve
G2 evresi geçirilmiyor.
kromozomlar
birbirinden ayrılıyor ve birer haploid
kromozom
2. Profaz 1: seti olarak hücrenin kutuplarına doğru
çekilmeye
başlıyorlar.
HerHomolog
kromozom,
hâlâ bir çiftbir
Mayozun en
uzun evresi.
kromozomlar
kardeş
kromatit
taşıyor.
araya
geliyor
5. Telofaz
1: ve kısalarak yoğunlaşıyorlar. Bu evrede,
tetrat
adı verilenhücrenin
dörtlü kromatit
gözleniyor.
Kromozomların
kutbunayapısı
çekilmesi
Kiyazma
bölgeleriyle
bir arada tutulan
homolog
tamamlandığında,
iğ iplikçikleri
kayboluyor.
Kardeş
kromozomların
kardeş her
olmayan
kromatitleri
kromatitlerden oluşan
bir haploid
kromozom
arasında
“crossing
over”
olarak
bilinen
özel bir DNA
seti çevresinde çekirdek zarı oluşuyor, kromozomlar
parça
değişimi
gerçekleşiyor.
yeniden
kromatin
ipliklerine dönüşüyor ve sitokinez
Evrenin
sonuna
doğru
çekirdek
zarı kayboluyor ve iğ
ile iki oğul hücre meydana
geliyor.
iplikçikleri oluşmaya başlıyor. Sentriyoller hücrenin
kutuplarına doğru göç ederken, kinetokor
bölgelerinden tetratlara bağlanıyorlar.
MAYOZ 2 EVRESİ
1. İnerfaz 2:
Sitokinez sonrasında, hücre kısa bir interfaz
evresine giriyor. Ancak, bu kez DNA eşlenmiyor.
5. Telofaz 2:
2. Profaz 2:
İğ iplikçikleri kaybolurken, haploid kromozom
Hücre zarı kayboluyor, kromatinler kısalarak
setleri etrafında çekirdek zarı oluşuyor,
kromozomlara dönüşüyor, iğ iplikçikleri
kromozomlar uzayıp incelerek kromatin
oluşuyor ve sentriyoller hücrenin kutuplarına
ipliklerine dönüşüyorlar. Mayoz tamamlanıyor
doğru göç ediyor. İkinci bölünmede oluşan
ve 4 haploid oğul hücre oluşuyor.
ekvator düzlemi, ilk bölünmedekine 900 dik.
3. Sitokinez:
6.
Metafaz 2:
Sentromer
Yeni
oğul hücrelerin
bölgelerinden
de sitoplazması
iğ iplikçiklerine
ayrılıyor.
tutunmuş
Erkek
bireylerde
haldekibukromozomlar,
şekilde 4 spermatit
metafaz plağı
üzerinde ve
oluşuyor
diziliyor.
bunların hepsi sperm hücrelerine
olgunlaşıyor.
4. Anafaz 2: Dişilerde oluşan 4 oosit
hücresininse,
yalnızca
diğerlerinden
daha iri
Kardeş kromatitler
ayrılıyor
ve iğ iplikçiklerinin
olan
1 tanesikutuplara
yumurta hücresine
olgunlaşıyor.
kısalmasıyla
doğru çekiliyorlar.
SON
FATİH OYMAK
Fen ve Teknoloji Öğretmenliği
2 \ A ( I.Ö.)
Download