özel ege ilköğretim okulu osmanlı devleti`nin ı. dünya savaşı`na girişi

advertisement
ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU
OSMANLI DEVLETİ’NİN I. DÜNYA SAVAŞI’NA
GİRİŞİ VE CEPHELER
Proje Danışman Öğretmeni : Mustafa Rahmi Gürbüz
HAZIRLAYANLAR :
Sınıf
No.
Adı ve Soyadı:
8-B
196
220
225
310
373
404
Cem Baytöre
Sezi Daloğlu
Sedef Kasapoğlu
Gizem Mısırlı
Şebnem Alpaylı
Cansu Öketem
2002- Bornova
İÇİNDEKİLER
1. Teşekkür
2. Önsöz
3. I. Dünya Savaşı’nın Nedenleri ve Savaşın Başlaması
4. Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girmesi
5. Doğu Cephesi
6. Çanakkale Cephesi
7. Kanal Cephesi
8. Suriye-Filistin-Irak-Galiçya-Makedonya-Yemen Cepheleri
9. I. Dünya Savaşı’nın Sonuçları
10. Son söz
11. Kaynakça
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
Teşekkür
Hazırladığımız projenin içeriğinin de etkisiyle, bir çok kaynaktan ve kişilerden yardım
almamız gerekliydi. Projemizi seçtiğimiz günden itibaren yardımlarını bizden
esirgemeyen T.C.İ.T. öğretmenimiz Mustafa Rahmi GÜRBÜZ’ e, araştırma için her
gittiğimizde ellerinden geldiğince yardımcı olan okul kütüphanemizin görevlileri Nevin
Tansu ÖZBAKAN ve Funda SÖZER’ e , çok teşekkür ederiz.
1
ÖNSÖZ
Dünyaya doğru bakmak, bugünü ve geçmişi öğrenmek, geleceği görebilmek için
sosyal bilimleri erken yaşlarda öğrenmek gerekir. Biz de, bu düşünceyle aldığımız
Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi Projemizi elimizden geldiğince hazırladık; hem
kendimiz, hem de sizin için... Bu süreçte birçok kaynaktan yararlandık. Dışarıdan
aldıklarımızı, kendi bilgi ve düşüncelerimizle birleştirerek oluşturduğumuz projemiz
aracılığıyla sadece ders olarak gördüğümüz, belki de bazılarımızın hakkında hiç
düşünmediği bu konu hakkında bilgi sahibi olunması gerektiği görüşündeyiz. Çünkü
bir Türk olarak tarihimizi bilmez, dolayısıyla kendimizi de tanımazsak, ilerlememiz ve
sahip olduğumuz tarihi zenginliğin bilincine varmamız çok zor olur. Bu tarihi
zenginliğin içerisinde barındırdığı güzel şeylerin yanı sıra hatalardan da ders
çıkardığımız takdirde, bugün yaptığımız bazı hatalar belki de ortadan kalkacak.
Savunduğumuz düşünce tarzına, kendimizce katkıda bulunmak için yaptığımız
projemizi beğenmenizi diliyoruz.
I.DÜNYA SAVAŞI’NIN NEDENLERİ
18. yüzyılda Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirerek gelişen ve zenginleşen İngiltere,
dünyanın her yerine yayılmış sömürgeleriyle, büyük bir imparatorluk kurmuştu. 19.
yüzyılda Almanya, Fransa, Japonya, ABD gibi bazı ülkeler de hızla sanayileşmeye
başladılar ve 19. yüzyılın sonlarına doğru özellikle Almanya, İngiltere’ye ciddi bir rakip
oldu. Büyüyen ekonomisinin ve artan nüfusun gereksinimlerini karşılayacak
sömürgeler bulmak için çalışan Almanya, birçok yerde İngiltere ve Fransa ile karşı
karşıya gelmeye başladı.
Balkanlar’ da siyasal ve ekonomik etkisini arttırmaya çalışan Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu ile Rusya’nın çatışması da, uzun süreden beri Avrupa’nın gündeminde
yer alan uluslar arası sorunlardan biriydi. Ayrıca, Afrika, Orta Asya ve Ortadoğu yeni
sömürgeler arayan devletlerin çıkar çatışmasına sahne olan önemli bölgelerdi.
Böylece, birbirleriyle kıyasıya çıkar çatışması içinde olan devletler, güvenliklerine
yönelebilecek tehlikelere karşı önlem alma amacıyla aralarında çeşitli savunma
antlaşmaları yaptılar. İtilaf ve İttifak devletleri diye anılan iki karşıt cephe işte bu tür
antlaşmaların ürünüdür.
OSMANLI DEVLETİ’NİN SAVAŞA GİRİŞİ ve I. DÜNYA SAVAŞININ
BAŞLAMASI
28 Temmuz 1914’te başlayan I. Dünya Savaşı’na, o dönemde siyasi, ekonomik,
sosyal ve askeri bunalım içindeki Osmanlı Devleti, Almanların ekonomik ve askeri
yardım vaatleri ve İttihat ve Terakki Partisi önderleri Enver Paşa, Cemal Paşa ve
Talat Paşa’ nın şahsi kararları sonucunda katıldı. 2 Ağustos 1914’te gizli bir
OSMANLI İmparatorluğu-Almanya ittifak anlaşması imzalandı. Aynı gün seferberlik
ilan edildi. Akdeniz’de İngilizlerin baskısından kaçan Goben ve Brestlaw (Yavuz ve
Midilli) adlı Alman savaş gemilerinin, 27 Ekim 1914’te Karadeniz’e açılıp Sivastopol
ve Odesa’ yı bombalaması üzerine, Rus Ordusu 2 Kasım 1914’te doğudan taarruza
geçti. İngiliz ve Fransız savaş gemileri 3 Kasım 1914’te Çanakkale Tabyalarını topa
tutmaya başladı. Böylece, Osmanlı İmparatorluğu fiilen savaşa girdi. 5 Kasım’ da,
ingiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. 11 Kasım’ da bütün
Müslümanlar’ ın Halife’ nin yanında düşmana karşı savaşa çağrılması anlamına
gelen ‘Cihad-ı Ekber’ halka duyuruldu.
Osmanlı Devleti 20 Temmuz 1914'te tarafsızlığını ilan etmişken,2 Ağustos 1914'te
Almanya ile gizli bir antlaşma yaptı.10 Ağustos' ta iki Alman gemisi, Goeben ve
Breslau İngiliz gemilerinin önünden kaçarken, Çanakkale Boğazı'ndan geçip
Marmara'ya girdi. İtilaf Devletleri'nin protestoları karşısında,Osmanlı Devleti bu
gemileri satın almış gibi göründü;adlarını da Yavuz ve Midilli olarak değiştirip kendi
donanmasına kattı. Ardından,içlerinde Yavuz'un da bulunduğu, Osmanlı donanması
Karadeniz'e çıktı ve bazı Rus limanlarını bombaladı. Bunun üzerine 1 Kasım' da
Rusya, 5 Kasım' da da İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar.
Osmanlılar, I. Dünya Savaşı'nda üç ana cephede savaştılar. Bunlar;Marmara ve
Boğazlar, Kafkasya ve Ortadoğu'dur.
DOĞU CEPHESİ
2 Kasım 1914'te Rus kuvvetlerinin Kars'a doğru taarruzuyla cephede savaşlar
başladı. 6/9 Kasım 1914'te Ruslarla Köprüköy savaşı yapıldı. Ruslar yenilince biraz
geri çekildiler. 22 Aralık 1914'te Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın çetin kış şartlarını
rağmen Sarıkamış civarında Ruslara karşı yaptığı harekatta 3. Ordu'ya mensup
askerlerden çoğu donarak şehit oldu. 60.000 şehit verildi.
1915 yılı baharında Ermenilerle birleşerek güçlenen Rus birliklerinin taarruzu başarılı
oldu. Ruslar, Van ve Malazgirt'i aldılar 22 Temmuzda başlayan karşı taarruzla Van ve
Malazgirt 25/26 Temmuz 1915'te kurtarıldı.
1916 yılında Grandük Nikolas, Rus kuvvetlerinin başkomutanı olunca, Ruslar
Kafkasya'daki kuvvetlerini artırarak taarruza geçtiler. 16 Şubat 1916'da Erzurum
düştü. Trabzon'a da bir kolorduyla ilerlediler. 3. Ordu, Kemah-Refahiye-Tirebolu
hattına çekildi. Mart 1916'da Bitlis, Muş, Van, Hakkari de Ruslar tarafından işgal
edildi. Hükümet, Çanakkale Bölgesinde bulunan 2. Ordu'yu Kazım Karabekir
komutanlığında doğu cephesine kaydırdı. 10 Mart 1916'da atama emrini alan
Mustafa Kemal, Edirne'den Diyarbakır'a kaydırılan 16. Kolordu'nun komutanı olarak,
15 Mart 1916'da Doğu Cephesinde göreve başladı. 7/8 ağustos 1916'da Muş ve Bitlis
Ruslardan kurtarıldı. Yıl sonuna kadar Ruslarla savaşa devam edildi.
1917 yılında Rusya'da iç karışıklıklar başladı. Ekim 1917'de Bolşevikler devrimle
yönetime el koydu. Yıl boyunca Rus birlikleri işgal ettikleri topraklardan çekildiler. 18
Aralık 1917'de Ruslarla Erzincan Mütarekesi yapıldı. Mütarekeden sonra Rus
kuvvetleri Doğu Anadolu'yu tamamen terk etti. 1917 kışı, hem Türkler hem de Ruslar
için güç şartlarda geçti. Soğuk ve hastalıklar sebebiyle iki tarafta ağır kayıplar verdi.
Daha sonra 3 Mart 1918'de Brest-Litovsk anlaşması yapılarak Kars, Ardahan ve
Batum'un Osmanlı İmparatorluğu'na bırakılması saptandı.
Rus birliklerinin geri çekilmesi üzerine, savaş sırasında kurulmuş bulunan Ermeni
taburları Türk halkına saldırdı. 3. Ordu Ermeni çeteleriyle savaşmak zorunda kaldı.
Ermeni kuvvetleri bozguna uğratılarak Nisan 1918 sonuna kadar, Kars, Ardahan,
Batum kurtarıldı ve Gümrü' ye girildi.
Kurtuluş Savaşı başlayınca Ermeniler tekrar Doğu Anadolu’da Ermeni Devleti
Kurmak bahanesi ile İngiltere’nin destek ve kışkırtması ile saldırıya geçtiler. Ermeni
çeteleri Doğu Anadulu’ da birçok köyümüzü basıp, pek çok Türk vatandaşını
öldürdüler. Bunun üzerine TBMM’ i başkanı Mustafa Kemal, Kazım Karabekir’ i Bu
saldırıların püskürtülmesi için görevlendirdi.
Ermenilerin saldırılarını durduran Kazım Karabekir Paşa, daha sonra geri püskürttü.
Bu savaşlar sonunda ; TBMM’i ile Ermeniler arasında Aralık 1920 tarihinde Gümrü
Antlaşması imzalandı.
Bu antlaşma ile Doğu Anadolu da sorunlarımız önemli ölçüde çözümlenirken aynı
zamanda doğu sınırımız çizilmiş oldu.
4
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ÇANAKKALE CEPHESİ
Birinci Dünya Savaşı’nda, Karadeniz’e geçmek isteyen itilaf Devletleriyle Osmanlı
arasında Çanakkale Boğazında yapılan deniz ve kara savaşları Çanakkale Cephesini
oluşturur.
Birinci Dünya Savaşından önce bunalımlı günler yaşamakta olan Rusya‘ yı savaşın
getirdiği sıkıntılar büsbütün yorgun düşürmüş, bu durumu yakından izleyen İngiltere
Rusya’ ya yardım edebilmek amacıyla denizcilik bakanı Churchil’in önerisi
doğrultusunda ‘Çanakkale’de bir cephe açılması’ düşüncesini İtilaf devletleri
çevresinde oluşturmuştu. Gerçek amaç Süveyş Kanalı ve Hindistan yolu üzerindeki
baskıyı kaldırmak, savaşa girmek istemeyen Balkan Devletlerini de savaşa sokmaktı.
Konumu bakımından savunmaya elverişli olan Çanakkale Boğazı , savaştan önce
mayınlanarak, aşılması çok güç bir geçit haline getirilmiş, Çevresine taş ve topraktan
olmakla birlikte tabyalar yapılmıştır. Savunma düzeni, savaş aldatması olarak açılmış
göstermelik mevzilerinde yer aldığı üç hattan “Dış, orta ve iç” oluşturuyordu.
3 Kasım 1914’te günü Setülbahir ile Kum kale tabyalarını denizden top ateşine
tutarak saldırıya geçen İngilizler, 19 Şubat 1915’te savunulamaz hale getirdikleri dış
hattaki tabyaları karaya asker çıkararak tabyaları bütünüyle yok ettiler. Bu sonuçtan
etkilenen Bulgarların, İttifak Devletler’ i yanında savaşa girme çekingenliği artarken,
İtalya İtilaf devletlerine yanaştı. Öte yandan Yunanlılar ’ın İstanbul’u ele
geçireceklerinden kaygılanan Rusya’nın 40,000 kişilik yardım göndermeyi önermesi
üzerine, Fransızlar ve İngilizler Boğazları Rusya’ya bırakmaya söz verdiler.
Marmara’ya geçebilmek amacıyla, 18 Mart 1915 ‘te genel bir saldırı yapmayı
tasarlayan İngilizler ve Fransızlar, saldırı hazırlığı olarak Türk savunma düzeninin
orta hattındaki Tabyaları yoğun top ateşine tutmalarının yanı sıra dış hatlara asker
çıkardılar
ve denizdeki mayınlı alanı temizlediler. Ama 7-8 Mart gecesinin
kararlığından yararlanan Yüzbaşı Hakkı Bey, komutasındaki Nusret mayın gemisiyle
geçiş yolunu yeniden mayınlamayı başardı. Tasarlanan gün genel saldırıya geçen 16
İngiliz ve Fransız gemisin oluşturduğu itilaf donanmasının,Türk topçusunun etkili
atışmasıyla karşılaşması ve Nusret mayın gemisinden dökülen mayınlara çarpması
sonucu büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Bu yenilgi
üstüne,yalnızca deniz yoluna yüklenerek Marmara’ya ulaşamayacaklarını kavrayan
itilaf devletleri Fransız İngiliz ve Avustralya-Yeni Zelanda askerlerinden(Anzac)
oluşan yaklaşık 70000 kişilik bir kuvveti ,100ü aşkın savaş gemisiyle,300ü aşkın
yardımcı savaş gemisi desteğide, Sebtülbahir ve Arı burnu bölgelerinden karaya
çıkardılar.(25 Nisan 1915)19.Tümen komutanı Mustafa Kemal Conkbayır’ ında
dağılmış olan 17. Piyade alayını toplayarak saldırının yönetildiği Koca çimen
tepesinin
düşmesini
önledi.
Binbaşı
Mahmut
Beyde
komutasındaki
kuvvetlerle,saldırganların iç bölgelere girmesini engellemeyi başardı.25 nisan 1915
harekatında kuvvetlerinin büyük bir bölümünü yitirmelerine karşın karada küçük bir
kesimi elde tutan saldırganları bütünüyle denize dökmek amacıyla Mustafa Kemal
birliğini o gece bir karşı saldırıya geçirdiyse de komutasındaki Arap askerlerin
disiplinsizliği nedeniyle amacını gerçekleştiremedi.15000 kişilik anzak gücünü de
karaya çıkaran itilaf devletleri koca çimen tepesini ele geçirmek için Alçıtepe ve Arı
5
burnunda büyük bir hareket başlattılarsa da 5.ordunun karşı harekatı sonunda
çekilmekten başka bir yol bulamadılar.26 nisan 1915te başlatılan yoğun top
ateşinden sonra Sebtülbahir’ de büyük bir saldırıya geçen çok iyi bir biçimde
donatılmış itilaf devletlerine karşı Türkler 1 mayıs 1915te 17000 kişilik bir kuvvetle
göğüs göğünse savaşa girdiler. Bu çarpışmada Türkler 16000 kayıp verdi. Ardından
Alçı tepe’ yi ele geçirmek amacıyla saldırıya geçen Fransızlar da Türk kuvvetlerinin
direnişi sonucu durduruldu.
14 mayıs 1915’te bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra savaşı sürdürme kararı
alan itilaf devletleri 4 Haziran 1915’te zırhlı araçlarında kullanıldığı büyük bir saldırı
başlattılar. Ama çok kanlı çarpışmalardan sonra ancak bazı siperleri ele geçirdiler.
Çıkarma harekatının başlangıcından 70 gün sonra Türk kuvvetleri yaklaşık 100.000
kayıp vermiş,ama itilaf devletlerinin ilerlemesini engellemeyi başarmışlardır. Her şeye
rağmen Çanakkale boğazını geçme kararında olan itilaf devletlerinin taze kuvvetle
beslenmiş birlikleri Ana fartalar ve Koca çimeni ele geçirmek amacıyla Suyla
kıyılarına bir çıkartma daha yaptılar. Bu yeni durumun değerlendirmesini yapan M.
Kemal de komutası altındaki 28. ve 41. alayları karşı saldırıya hazırladı.10 Ağustos
1915 te başlayan Türk saldırısı göğüs gögüse yapılan savaştan sonra itilaf
devletlerinin şahin sırtına sürülmesi ile sonuçlandı.
1915 baharında da süren kanlı çarpışmalardan sonra kesin bir sonuç almak isteyen
Türk başkomutanlığı 1.orduyu Gelibolu ya yerleştirdi. Böylece Türk kuvvetlerinin
tümen sayısı 21 e çıktı. Harekatın başlamasından önce,birkaç gün içinde Çanakkale
Boğazını geçeceklerini uman itilaf kuvvetleri arasında, Çanakkale den çekilme eylemi
belirdi.5 Aralık 1915 te 2 İngiliz tümeni Selanik’e gönderildi. Aniden bastıran kar
fırtınası nedeniyle asker ve araç gereç kaybı da çoğalınca,İtilaf devletleri çıkarma
bölgelerini boşaltmaya başladılar. Bu dönemde yapılan savaşlarda da İtilaf
kuvvetleri büyük ölçüde sarsıldıysa da Ana fartalar ve Sebdülbahir yaptıkları şaşırtma
saldırısına bölgenin mayınlı olması nedeniyle yeterince karşılık veremedi. İtilaf
devletleri özellikle 1916 Ocağında gizlice yürüttükleri çekilme harekatından sonra
Gelibolu yarımadası ve bütün bölgeler boşaltıldı.
Birinci Dünya savaşında Osmanlı devletinin savaştığı on cepheden biri olan
Çanakkale’deki Türk kuvvetleri savaş araç gereci bakımından İtilaf devletlerine göre
çok yetersiz olmalarının yanı sıra, iki Avusturya bataryası ve Türk subaylarıyla görev
yapan alman subayları dışında müttefiklerinden hiçbir destek görememiştir. Öte
yandan Osmanlı Imparatorloğu Deniz kuvvetlerin, Trablusgarb ve balkan
savaşlarında yıpranmış olması da Çanakkale savaşlarının büyük ölçüde insan
gücüyle yapılmasına yol açmış, savaş süresince yaklaşık olarak Türklerin 250,000
İngilizlerin 200,000 Fransızların 50,000 kişi ölmüş yada yaralanmıştır.
Bu savaş sonunda , Rusya’ya itilaf Devletleri askeri yardım gönderemedikleri için
ihtilal çıkmış ve Çarlık Rusya yerine Sovyet Rusya Kurulmuştur. Bu yeni devlet daha
sonra Brestlitovski Antlaşması ile I. Dünya Savaşından çekilmiştir.
6
İtilaf Devletleri, İstanbul’u alıp Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırma planları suya
düşmüştür. Ayrıca,Osmanlı Devletini savaş dışı bırakamadıklarından ötürü de I.
Dünya Savaşı’nın süresi uzamış oldu.
Kanal Cephesi
1914 yılının Kasım ayında,Suriye’de 56. Ordu’nun oluşturulmasına karar verildi.
Ordunun başına,Bahriye Nazırı Cemal Paşa getirildi. Cemal Paşa Enver Paşa’ nın
arkadaşıydı. Bu nedenle , Enver Paşa’ nın hayalleri ve ihtirasları karşısında Cemal
Paşa da maceraya kapıldı. Böylece Mısır’ı fethedecek ve kral olacağını düşünüyordu.
İstanbul’da Alman Mareşali Liman, Von ,Sanders,Kanal harekatının başarısız
olacağını inanıyordu. Bu seferde,Cemal Paşa’ nın baş tahrikçisi Alman Albay Baron
Kress Von Kressenstein’ di.
Cemal Paşa İstanbul’dan ayrılmadan önce ,subayları,Çamlıca sırtlarında topladı
ve gelecekteki bu savaşın başarılı olacağını düşündüğü zaferden söz etti.
Haydarpaşa istasyonundan ayrılırken kendisini uğurlayanlara,Mısır’ı fethetmek üzere
Süveyş Kanalını geçerken şehit olursa,geride kalanların onun kanal sularına
gömülen cesedine basarak o mukaddes topraklara yürüyeceğini ilan etti. Cemal
Paşa’ nın bu düşüncesi güzel ve dramatikti. Ancak koşulların elverişsizliği, yokluklar
ve imkansızlıklar gibi bir gerçek vardı.
Kafile trenle hareket etti. Ancak Toros geçitlerinde kafile parçalandı.
Osmanlılar’ ın Birinci Dünya Savaşı sırasında Süveyş Kanalına düzenledikleri iki
seferin amacı,İngilizler’ i Mısır’da tutarak,Batı cephesine kuvvet göndermelerini
engellemek ve Mısır’ı kurtarmaktı. Eğer kanal geçilebilirse,Mısırlı vatanseverlerin
Osmanlı ordusunun yanında yer alarak İngilizler’ e karşı ayaklanacağı
düşünülüyordu.
Birinci kanal seferi,14 Ocak 1915’te 25 bin kişilik bir Türk kuvvetinin Birüssebi’den
hareketiyle başladı. Büyük güçlüklerle Tih sahrasını aşan Türk birlikleri 2-3 Şubat
gecesi Timsah Gölü ile Acı Göl arasındaki bölgeden kanala taarruza geçti. Fakat
daha gözcü karakolların ilk ateşinde,Türk ordusunun ön müfrezelerinde bulunan yerli
Arap askerlerinde hemen panik başladı.25’nci Fırka’ dan beş tabur kıyıya indikten
sonra dumbaz denilen çelik kaplı teknelerle karşı kıyıya doğru ilerlemeye başladı.
Ancak, İngiliz kuvvetleri şiddetli bir ateşle karşı koydu. Dumbazların çoğu battı,kıyıya
ulaşabilen altı yüz kişi şehit düştü ya da esir oldu. Bu başarısızlık üzerine geri çekilen
Türk kuvvetleri Gazze-Birüssebi hattında mevzilendi.
İkinci kanal seferi,27 Temmuz 1916 yılında 4’cü Ordu’da görevli Alman miralayı
Von Kress’in komutasındaki on bin kişilik bir kuvvetle gerçekleştirildi. Ancak Türk
kuvvetleri ilk sefere benzer şekilde ağır bir yenilgiye uğradı. Bu kuvvetler ,El-Ariş’ e
çekilmek zorunda kaldılar.1917 yılında bu başarısızlıklar sonucunda Cemal Paşa
Suriye ordusundan ayrıldı.
Osmanlı Devletinin bu cephe ve diğer bazı cephelerde yenik düşmesinin nedenleri
olarak aşağıdaki olaylar sayılabilir;
7
*Ekonomik ve mali durumu bozuk olan devletin uzun ve yıpratıcı bir savaşı
sürdürme olanağının olmaması
*İmparatorluğun sınırlarının geniş olması nedeniyle dört farklı cephede savaş
ortaya çıkmıştır. Bu durumda ulaştırma yol ve araç yetersizliği nedeniyle cephe ile
ikmal merkezleri arasında sürekli bağlantının sağlanamaması
*Osmanlı devletinin savaşa planlanmadan girmiş olması.
Filistin-Suriye Cephesi
Türk ordusunun Mısır’daki başarısızlığından sonra, İngilizler 1916 yılında Sina
Yarımadası’nı ele geçirdiler. İngilizlerin kışkırtmasıyla Mekke Emiri Şerif Hüseyin
bağımsız bir Arap devleti kurmak amacıyla ayaklandı. Türk kuvvetlerini zor durumda
bıraktı. Suriye sınırlarında bir süre tutunmayı başaran kuvvetlerimiz, 1918 yılında Yafa’da
yapılan çarpışmalarda yenildi. Bunlar içerisinde Yedinci Ordu ise Mustafa Kemal Paşa
komutasında Filistin’ de başarılı savunmalar yaptı. İngilizler, daha sonra bu orduyu yok
etmek için harekete geçtiler. Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’yu savunmak üzere bu
kuvvetleri Suriye’nin kuzeyine çekmeyi başardı. Osmanlı Devleti bu sırada Mondros
Ateşkes Antlaşması’nı imzaladı.
Irak Cephesi
Bu cepheyi İngilizler şu üç amaçla açmışlardı:
Abadan petrollerini korumak
Kuzeye çıkıp Ruslarla birleşmek
Osmanlı Kuvvetleri’nin İran’a girip Hindistan’ı tehdit etmesini önlemek
İngilizler 1915 yılı Eylül ayında, Bağdat’ın 160 km güneyindeki Kut’ül Amare’ye girdiler.
29 Nisan 1916’da ise, Osmanlı orduları Kut’ül Amare’de başlarında General Townshend
olduğu halde 15 bin kişilik bir İngiliz ordusunu tutsak aldılar. Irak Cephesi’ndeki başarı
uzun sürmedi. Basra’ya yeni kuvvetler çıkaran İngilizler, 1917’de Bağdat’ı ele geçirdiler.
1918’de ise, Mındrıs Ateşkesi’nden hemen sonra, 3 Kasım’da Musul’u işgal ettiler.
Osmanlı ordusu da bu bölgede hareketsiz kaldı.
İstanbul’da uzun süre savaş tutsağı olarak kalan Generel Townshend’in 1918 Ekim’inde
Mondros Ateşkes görüşmelerinde arabulucu olarak kullanılması düşünüldü ancak
kendisinden beklenen yarar sağlanamadı.
Galiçya Cephesi
Rusya’nın Bulgaristan’ın Karadeniz kıyılarına asker çıkaracağının duyulması üzerine,
Bulgaristan Türkiye’den yardım istedi. Ruslar, Galiçya’da ilerlemeye başlayınca, Türk
başkomutanlığı iki tümen askeri Galiçya’ya göndermeye karar verdi. Eylül başlarında Rus
saldırıları bu cephede yeniden başlayınca, Türk kuvvetleri başarılı savunma savaşlarıyla,
Merkezî İmparatorluklar’ın Galiçya’daki kuvvetlerine ddestek sağlamış oldular.
Makedonya Cephesi
İtilaf Devletleri, Makedonya’daki doğu ordularını Bulgarlara karşı saldırıya geçirince,
Bulgarlar Türklerden yardım istediler. Bunun üstüne Makedonya cephesine iki tümen
asker gönderildi.
8
Yemen Cephesi
I. Dünya Savaşı boyunca Osmanlı Devleti 4 Tümenlik bir kuvvetle Arabistan'daki
kutsal İslam şehirlerini korumaya çalıştı. 7. Kolordu' nun birer tümeni Hicaz, Asir,
San'a ve Hudeybe' de konuşlandırılmıştı. Uzaklık sebebiyle bu tümenlere yeni asker,
malzeme ve silah desteği sağlanamıyordu. 1916 yılında İngilizlerin kışkırtmasıyla,
Araplar kendilerini koruyan Osmanlı kuvvetlerine karşı ayaklandı. Mekke Şerif'i
Hüseyin, bağımsızlığını ilan etti. Yemen'de İmam Yahya Osmanlılara bağlı kalırken
Asir' de Seyyid İdris de ayaklanmaya katıldı.
1917 Şubatı'nda Hicaz Seferi Kuvvetler Komutanlığı'na atanmak üzere, Şam'a
gelen Mustafa Kemal Paşa, Hicaz'ın boşuna savunulmayıp boşaltılmasını istedi.
Manevi sebeplerden dolayı bu istek uygulanmadı. Komutanlık ataması da yapılmadı.
Bin bir güçlükle Medine'yi, Yemen'i, Asir'in kuzeyini I. Dünya Savaşı sonuna kadar
savunan 7. Kolordu, Mondros Mütarekesi'nden bir müddet sonra, 23 Ocak 1919'da
teslim oldu.
I.DÜNYA SAVAŞI SONRASINDA İMZALANAN ANTLAŞMALAR
MONDROS ANTLAŞMASI
30 Ekim 1918 tarihinde, Limni adasının Mondros Limanı'nda Bahriye Nazırı
Hüseyin Rauf Orbay'ın Başkanlığı'nı yaptığı Osmanlı Heyeti ile İngiliz Amiral
Calthorp'un Başkanı olduğu İtilaf Devletleri Heyeti arasında imzalanan Mondros
Mütarekesi ile silahlı çatışma sona ermiştir. 1. Dünya Savaşını bitiren bu Antlaşma
aslında çok ağır şartlar taşıyordu. Mondros Mütarekesi aslında Osmanlı Devleti'nin
yıkılışını öngörmekte; İtilaf Devletlerine Osmanlı İmparatorluğunun herhangi bir
bölgesine, güvenliklerini tehdit edecek bir durum nedeni ile işgal hakkını tanımakta
idi.
Mondros Ateşkes Antlaşması ile İtilaf Devletleri, barış antlaşmasının imzalanmasını
beklemeden, Türk Topraklarının taksimine giriştiler. Ateşkes Antlaşmasının 7.
maddesi gereğince, bütün bir memleketin işgali için İtilaf Devletlerine imkan
veriyordu.
PARİS BARIŞ KONFERANSI
18 Ocak 1920 tarihinde İtilaf Devletleri arasında toplanmıştır. Konferansa esas
itibariyle Fransa ve İngiltere hakim oldu. Bu konferansa katılan beş tane devlet vardır.
Bunlar; Fransa, İngiltere, ABD, İtalya ve Japonya’dır. Fransa’nın amacı Alman
tehlikesini ortadan kaldırmak ve savaş yapamayacak duruma getirmekti. İngiltere’nin
amacı ise Avrupa’da savaş tehlikesini sağlayan faktörleri yok etmekti. İngiltere ve
Fransa I. Dünya Savaşı’ndan önce benimsedikleri Wilson’un ilkesini dikkate
almadılar.
9
SAN REMO KONFERANSI
İtalya’nın San Remo kasbasında 19-26 Nisan 1920’de toplanmıştır. Orta doğu’nun
otaya çıkardığı sorunları incelemek ve özellikle
Türkiye ile yapılacak Sevr
antlaşmasını hazırlamak üzere; Fransa’nın, İngiltere’nin ve İtalya’nın hükümet
başkanları ile yüksek müttefik konseyini bir araya getiren konferanstır.
SEVR ANTLAŞMASI
Ana hatları 24 Nisan olan Sevr antlaşması 11 Mayıs 1920’de incelenmek üzere
Osmanlı Devletine verilmişti.
Sevr’in çok ağır şartları vardı ve bu antlaşmaya göre; Musul ve Suriye İngilizlere,
Lübnan Fransızlara, Ege ve havalisi Yunanlılara verilecekti. İtilaf Devletlerinin amacı
Sevr’i Osmanlıya kabul ettirmek ve Osmanlı topraklarını paylaşmaktı.
Osmanlı Devleti ise, Sevr’ in şartlarını kendi siyasi geleceğini garanti altına almak için
kabul etti. Kurtuluş Savaşı içinde özellikle Batı Cephesinde yapılan savaşlar Sevr’in
uygulanmak istenmesine karşı bağımsız Türk Devleti’nin varlığını devam ettirmek
temeline dayanmaktadır.
10
Son söz
Projemize başlarken, kendimiz ve sizler için faydalı bilgileri bir araya getirerek bazı
şeyleri öğrenmeyi ve tarihimizin bir kısmını da olsa tanımayı amaçladık. Bugün ise
bitirip sizlere sunarken, amacımıza ulaşmış ve dikkatinizi çekebilmiş olmayı umarız.
Eğer kendimiz bilgilenirken sizi de bilgilendirmişsek ne mutlu bize...
11
KAYNAKÇA :
Aydemir, Ş.S. (1972) Tek Adam Cilt I-2 ( 2.Baskı ) İstanbul Remzi Yayınevi.
Temel Britannica / Cilt 3 Balkan / 1992 / Ana Yayıncılık/İstanbul / sf.204
12
Download