girişimcilik

advertisement
GİRİŞİMCİLİK
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
NELER VAR?
1-GİRİŞİMCİLİĞİN TANIMI
2- GİRİŞİMCİLİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
3- GİRİŞİMCİ KİŞİLİĞİN OLUŞMASINDA ETKENLER
3.1. DEMOGRAFİK ETKENLER
3.1.1. CİNSİYET
3.1.2. YAŞ
3.1.3 EĞİTİM
3.1.4. AİLE YAPISI
3.1.5 TECRÜBE (İŞ DENEYİMİ)
3.2. KİŞİSEL ÖZELLİKLER
3.3. SOSYAL ORTAM
3.4. KÜLTÜREL ETKİLER
GİRİŞİMCİLİK TANIMLARI



Girişimciliği ilk olarak inceleyen Fransız İktisatçı Cantillon; Üretim
araçlarını belli bir fiyata satın alıp, bunları yeni ürünlere dönüştürerek
belirli olmayan bir fiyata satmaya çalışan aracı olarak
nitelendirmektedir.
Jean Baptise Say’a göre girişimci; üretici bir organizmanın oluşması
için faktörleri birleştirmede aracı olan kişidir. İlk defa Say tarafından
girişimcide yönetsel rolün önemi vurgulanmış, girişimci işletme içinde
hem koordinatör hem de yönetici görevlerini yüklenen kişi olarak
değerlendirilmiştir.
Schumpeter ise yenilikçiliği ön plana çıkararak girişimcilerin iş sahibi
bağımsız kişiler olması gerekmediğini ifade edip girişimciliği geniş
anlamda ele almıştır: “girişimciler bir yeniliği kullanarak veya daha
genel anlamda denenmemiş bir teknolojiyi mümkün kılarak, üretim
şeklini kökten değiştirip bunda devrim yaratma yollarını aramaktadır.”
Girişimci Kimdir?
 Bakış açısına göre değişebilir. Örneğin bir iktisatçı
açısından; “kaynak, işgücü, madde ve sermayeyi bir
araya getirerek öncekinden daha değerli bir şey
yaratan, değişim, yenilik ve yeni bir düzen getiren
kişi” olarak tanımlanırken, bir psikolog açısından; “bir
şey elde etmek, kazanmak isteği duyma, denemek,
başarmak ve belki de diğerlerinin otoritesinden
kurtulmak ihtiyacı içinde olma gibi belli güçlerin etkisi
ile hareket eden kişi’dir.” Kapitalist bir filozofa göre
ise; “ diğerleri için zenginlik yaratan, kaynakların
kullanımı için daha yararlı yollar bulan, insanları
işsizlikten kurtararak onları memnun eden ve
istihdam yaratan” bir bireydir.

GİRİŞİMCİLİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER







Girişimcilik faaliyetlerini, girişimcilerin önlerine çıkan fırsatları değerlendirebilmelerine ve girişimci
kapasitelerine bağlı olup, aynı zamanda bu faaliyetler girişimcilerin içinde bulundukları sosyal,
kültürel, politik ve ekonomik çevrelerin bir fonksiyonudur.
DGP (Dünya Girişimcilik Platformu)’nun 2004 ‘de yaptığı bir araştırmaya göre; girişimcilik faaliyetinde
bulunan bireylerin %65’i algıladıkları bir iş fırsatını değerlendirerek fırsat girişimciliğinde bulunurken,
geriye kalan %35’i ise başka bir iş olanağı olmadığı ya da tatmin edici olmadığından zorunlu girişimci
olmaktadır.
Bağımsız çalışma isteği bir diğer önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sosyal açıdan baktığımızda; “olumsuz yer değiştirme” kavramı altında bireyin toplumdan
yabancılaşması üzerinde durulmakta göçmen, işten çıkartılmış, orta yaşlı, boşanmış/dul kadınlar gibi
toplumsal dışlanma yaşayan bireyler konu edilmektedirler. Bu durumda olan bireyler bağımlı çalışma
açısından istihdam olanağını engellemesi ve böylece de bireyin “marjinal” de olsa kendi işini
kurmasından bahsedilebilir.
İkinci kategori olan “arada kalanlar “ ise asker-sivil, okul-kariyer gibi arada kalanların bir seçenek
olarak girişimci olmayı bir üçüncü seçenek olarak değerlendirdikleri görülmektedir.
“Olumlu çekicilik” kategorisi ise bireyi girişimciliğe çeken faktörleri ortaya koymaktadır. Örneğin bir iş
teklifi, aileden veya bir büyükten alınan öğütler, yatırımcı veya müşteriden gelen bir teklif gibi.
Son kategori ise “Olumlu iticilik”; kişinin girişimcilikle ilgili kariyer, eğitim ve deneyim fırsatını
yakalamasının kendini iş kurmaya doğru yönlendirdiği bilinmektedir.
Özet olarak; girişimcilik sadece girişimcinin
motivasyonundan, kişisel özelliklere bağlı
olarak gelişen bir kavram değildir. Girişimcilik
faaliyeti bağımlı değişken olarak ele
alındığında, aktör olarak girişimci, sosyal,
ekonomik, siyasi, kültürel ve diğer durumsal
değişkenlerle birlikte bağımsız değişkendir.
 Girişimcilik= f (kişisel, sosyal, ekonomik, siyasi,
kültürel)

GİRİŞİMCİ KİŞİLİĞİN OLUŞMASINDA ETKENLER


Girişimci kişiliğin ve davranışın oluşmasında sadece bir
faktöre bağlı kalmak yanıltıcı olacaktır. Lewin’in Alan
Teorisi’nde formüle ettiği gibi, aslında bireyin davranışı,
çevresel faktörler ile bireyin psikolojik yapısının bir
fonksiyonu olarak ortaya çıkmaktadır.
Bireyde girişimcilik potansiyelinin ortaya çıkması, belli
başlı bazı faktörlere bağlı olmaktadır. İyi bir girişimcilik
performansı için bireyde motivasyon ve yetenek
bulunması gerektiği gibi, yaşamdan elde edilen
deneyimlerde etkili olmaktadır. Çünkü deneyimler,
girişimci fikrin oluşmasında rol oynayan değerler,
ihtiyaçlar, özendiriciler ve dürtülere katkıda
bulunmaktadır.
GİRİŞİMCİ KİŞİLİĞİN OLUŞMASINDA HAYAT HİKAYESİ MODELİ
Genetik
Aileden gelen
Altyapı
Yetişkin
Deneyimi
Şimdiki
Deneyim
Hayat
Hikayesi
Derindeki Yapılar ve
Dürtüler (Değişimi Zor)
-Motivasyon
-Kişilik
Girişimci Davranış
Potansiyeli
-Başlamak
-Israrcı Olmak
Başarmak
Görünen ve
Değişebilen Özellikler
-Yetenekler
-Yetkinlikler
İlişkiler
DEMOGRAFİK ETKENLER
1- CİNSİYET
 DGP 2004’e göre, tüm ulusal gelir kategorileri
açısından bakıldığında erkek girişimcilerin
kadın girişimcilere oranla sayıları daha fazladır.

18-64 yaş arası her 100 yetişkin içindeki girişimci sayısı
ÜLKELERIN GELIR DURUMUNA GÖRE
GIRIŞIMCILIKTE CINSIYET FARKLILIĞI
20
düşük gelirli ülkeler
kadın
13
erkek
18
18
16
14
orta gelirli ülkeler
4
7
yüksek gelirli ülkeler
7
9
12
10
kadın
erkek
8
6
4
2
0
düşük gelirli
ülkeler
orta gelirli
ülkeler
yüksek gelirli
ülkeler
Tablodan izlenebileceği gibi, en çok cinsiyet ayrımı
orta gelir grubundaki ülkelerde gözlenmektedir. Bu
gruptaki ülkelerde erkek girişimci sayısı kadın
girişimci sayısından yaklaşık %75 daha fazladır.
 En az fark, yüksek gelir grubunda olan ülkelerde
bulunmaktadır. (yaklaşık %33)
 Düşük gelir grubundaki ülkelerde ise aradaki fark
yaklaşık %40 erkek girişimci sayısı daha fazladır.
 Beklenen durum: En az fark yüksek gelir grubunda,
daha sonra orta gelir grubunda ve en fazla farkın
düşük gelir grubunda olması
 Oluşan durum: Alt gelir grubundaki ülkelerde aradaki
fark daha az
 NEDEN?

KADIN VE ERKEK GİRİŞİMCİLERİN BAZI
ÖZELLİKLERİNİN KIYASLANMASI
ÖZELLİKLER
ERKEK GİRİŞİMCİLER
KADIN GİRİŞİMCİLER
MOTİVASYON
Başarı- İşlerin yürümesi
Kişisel bağımsızlık-Statüye bağlı
Kontrol isteğinden kaynaklanan iş doyumu
Başarı- Hedefi başarma arzusu
Bağımsızlık- Yalnız Yapma isteği
Önceki işten engellenmişlikten duyulan
iş doyumu
Kişisel Özellikler
İnatçı ve ısrarcı
Hedef yönelimli
Yenilikçi ve idealist
Yüksek düzeyde özgüven
Coşkulu ve enerjik
Kendi işinin patronu olma isteği
Esnek ve toleranslı
Hedef yönelimli
Yaratıcı ve gerçekçi
Orta düzeyde özgüven
Coşkulu ve enerjik
Sosyal ve ekonomik çevre ile ilgilenme
becerisi
Alt yapı
25-35 yaş
Babaları da bağımsız çalışan
Ön lisans veya lisans mezunu(İşletmemühendislik)
İlk Çocuk
35-45 yaş
Babaları da bağımsız çalışan
Ön lisans veya lisans mezunu(Edebiyatsanat)
İlk Çocuk
Başlanılan işin tipi
İmalat yada yapı sektörü
Hizmetsektörü- Eğitim, danışmanlık veya
PR
YAŞ
Dünyadaki genel girişimcilik eğilimi özellikle 2534 yaş aralığında kendini göstermektedir. 34
yaştan itibaren önemli bir düşüş eğilimi
görülmektedir.
 DGP demografik özelliklerin en önemlilerinden
biri olarak yaş’ı belirlemesine rağmen
akademik çalışmalarda eğitim ve iş deneyimi
daha ağırlıklı olarak incelenmektedir.

EĞİTİM





Eğitim ile girişimcilik arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmaların genel
kanısı, alınan eğitimin bireyin girişimci olma olasılığını azalttığıdır.
Makro düzeyde yapılan bir çalışmaya göre bir ülkenin yüksek
düzeydeki eğitim durumu ile düşük düzeydeki bağımsız çalışma
olgusu paralellik göstermektedir.
Eğitim ile girişimcilik faaliyetleri arasında çok net bir ilişkinin
görünmediği DGP araştırmasına göre, eğitim milli gelir ile bağlantılı
olarak girişimciye şu şekilde etkide bulunmaktadır:
Yüksek milli gelire sahip olan ülkelerde en çok yüksek eğitime sahip
olanlar,
Orta gelirli ülkelerde (ilköğretim bir hayli artmakla birlikte) yine
yüksek eğitimli olanlar ve
Düşük gelirli olanlarda ise çoğunlukla ilköğretim mezunu olanlar
girişimci faaliyet içine girmektedirler.
AİLEDE GİRİŞİMCİ OLMASI



Ailenin girişimci kişilik üzerindeki etkilerinden bahsederek, öncelikle aile bireyin
kişiliği üzerinde en çok etkili olduğu zaman dilimi olan çocukluk dönemi üzerinde
durmak gerekmektedir. Çocuğun asil deneyimi, yakın çevresinde yaşadıkları, yani
ebeveynlerin egemen role sahip olduğu ev ortamıdır. Freud’a göre de yaşamın ilk
yıllarından edinilmiş deneyimler bireyin ileriki yaşamını belirlemede en etkili
unsurlardır. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklar üzerindeki tutumları, çocuğun kişilik
gelişimi üzerinde ciddi anlamda etkilidir. Girişimci kişilik özellikleri arasında önemli
bir role sahip “kontrol odağı”nı destekleyen ebeveyn rolünün, çocukta ileride “içsel
kontrol odağı”nın gelişimine yol açtığı bilinmektedir. Farklı şekilde, ebeveynlerin
çocuklarına karşı aşırı korumacı ve kontrol etme yanlısı davranışlarda bulunmaları,
çocukların daha çok “dışarı kontrol odağı”na sahip olup girişimcilikten uzak bir
gelişim göstermelerine neden olmaktadır.
Girişimcilerin otobiyografilerinin incelendiği çalışmalarda, ebeveynlerden kaynaklı rol
modellerinin girişimci faaliyetlere yönelme etkisinden bahsedilmektedir.
Morrison, ailede girişimcilik deneyimi olan bireylerinin varlığının, girişimciliğe adım
atmak isteyen aile bireyini bir çok açıdan olumlu etkileyeceğini ifade etmektedir.
GİRİŞİMCİLİKTEN ÖNCEKİ İŞ DENEYİMİ



Kariyer değiştirme konusu hakkında gerçekleştirilen çalışmalar, genellikle sık kariyer
değiştirmenin genç yaşlarda görüldüğü bu nedenle de iş gücü piyasasında ne kadar
fazla kalınırsa girişimciliğe adım atma şansının o kadar azalacağını göstermektedir.
Girişimcilerin işletme kurmadan önceki iş deneyimlerinden tatmin olmadıkları ve bu
tatminsizlik nedeniyle bağımsız çalışma isteği duymaları mümkündür. Önceki işten
duyulan tatminsizlik iş kurduktan sonraki başarı durumunu da belirleyen önemli bir
etkendir. Bu konu ile ilgili yapılan çalışmalar, başarılı girişimcilerin daha başarısız
olanlara göre, önceki işlerinden duydukları tatminsizliğin daha fazla olduğunu
göstermektedir.
Girişimcilikten önceki iş deneyimi daha çok, girişimcilerin iş kurmadan bağımlı
çalışma adı altında adinmiş oldukları deneyimleri akla getirmektedir. Halbuki,
girişimcilerin başarılı bir iş kurmadan önceki deneyimi de yine bir iş kurma geçmişine
sahip olmakla olabilir. Bu açıdan bakıldığında, yeni bir bağımsız iş kurmalarının
büyük bir çoğunluğunun geçmişte bir iş kurma deneyimlerine sahip oldukları
görülmektedir. İş kurma faaliyeti edinilen deneyimler ile birlikte daha çok kolay ve
yapılabilir hale gelmektedir. Bu konuda yapılan araştırmaların iddia ettiği şekilde, bir
kere girişimcilik yoluna girildiği zaman “koridor prensibi” gereği, başka işletmeler
kurm aoranı artmaktadır.
GİRİŞİMCİNİN ÜÇ TEMEL ÖZELLİĞİ
RİSK’E YATKINLIK
 BAŞKALARININ BAKTIĞI FAKAT GÖREMEDİĞİ
FIRSATLARI GÖRMEK
 YARATICILIK (YENİLİK-İNOVASYON)

DİĞER ÖZELLİKLER
AŞIRI PERFORMANS
 KENDİLİĞİNDEN ÇALIŞMAYA BAŞLAMAK
 ÇABUK VE İSABETLİ KARAR ALMAK
 BAŞARISIZLIK DURUMUNDA PES ETMEMEK

RİSK



Risk, eski İtalyanca’da “cüret etmek” anlamına gelen
“risicare” sözcüğünden türetilmiştir. Bu açıdan risk, bir
kader olmaktan çok özgür tercihler yapmakla ilgilidir.
Risk yüklenen kişi, yani girişimci, tercihler yaparak
bazı şeyleri göze alan kimsedir
Girişimcinin aldığı risk körü körüne göze alınmış risk
değildir. Girişimci, alacağı riski hesaplar ve belirli
limitler dahilinde risk alır.
Girişimcinin aldığı risk, bir kumarbazın aldığı riskten
farklı mıdır?
RİSK ALMAYA YATKIN MISINIZ?

Sağlık bakanlığı, ülkenin bir bölgesinde baş
gösteren ve 600 kişiyi öldüreceği tahmin
edilen, tam olarak tanınmayan bir Asya
hastalığı ile mücadele etmektedir. Mücadele
için 2 alternatif program üzerinde
durulmaktadır. Bu mücadele programlarının
sonuçlarının bilimsel tahminleri şu şekilde ifade
edilmiştir:
Eğer mücadelede A programı kabul edilirse 200
kişi ölümden kurtulacaktır.
 Eğer B programı uygulanırsa 1/3 olasılıkla 600
kişi kurtulacak ve 2/3 olasılıkla hiç kimse
kurtulamayacaktır.


HANGİ PROGRAMI SEÇERSİNİZ?

Esasında iki alternatif, sonuçları itibariyle
aynıdır. 600 kişiyi etkileyecek bir olay, birinci
alternatifte risk unsuru bertaraf edilerek
doğrudan 200 kişinin kurtulacağı şeklinde
çerçeveye oturtulmakta; ikinci alternatifte ise
aynı olay olasılıklarla ifade edilerek risk faktörü
vurgulanmaktadır. İkinci alternatifin “beklenen
sonucu” birincisi ile aynıdır (600x1/3=200)
FIRSAT
GERÇEK BİR FIRSATIN 5 ÖZELLİĞİ:
 1- DEĞER YARATMASI
 2- KAR POTANSİYELİ
 3- İŞLETMENİN YETENEKLERİYLE UYUMLU
OLMASI
 4-KAR ETME OLANAĞININ SÜRDÜRÜLEBİLİR
OLMASI
 5-FİNANSE EDİLMEYE YATKIN OLMASI

DEĞERIN YARATILMASI






Değeri Belirleyen Unsurlar:
1- Değeri Yaratan Faaliyetlerin Toplam Maliyeti
2- Faaliyetler Sonucu Elde Edilen Gelir
Kar Marjı: Toplam Maliyet – Toplam Gelir
Faaliyetler Sonucu Oluşan Maliyet, Gelirden Fazla ise
Değer Yaratılmayan Faaliyetlerle uğraşılıyor demektir.
Gelir Maliyetten Fazla ise Değer Yaratan Faaliyetlerle
Uğraşılıyor demektir.
DEĞERIN YARATILMASI
(KAR MARJININARTIRILMASI)
Müşterinin Kabul Ettiği ve Ödediği Bedel
Değer Yaratan Faaliyetin Maliyeti
Ortalama
Getiri
KAR
Kar’ı Artırmak İçin
1.Çözüm
Fiyatı
Artır
2.Çözüm
Maliyet
Düşür
Müşterinin Kabul Ettiği ve Ödediği Bedeli Artır
Değer Yaratan Faaliyetin Maliyeti
KAR
Müşterinin kabul ettiği ve ödediği Bedel
Değer Yaratan Faaliyetin Maliyetini Düşür
Ortalama
Üzerinde
Getiri
KAR
3.ÇÖZÜM????????????????????????????????????
Ortalama
Üzerinde
Getiri
İŞLETMEDE DEĞER YARATAN FAALIYETLERIN
BELIRLENMESI
Değer Yaratan Faaliyetler
Müşterinin satın aldığı mal veya hizmeti algılaması sonucu ortaya çıkar
Standart bir mal /hizmeti az bir
Maliyetle satın aldığına inanır
Ödediği ücret yüksek olmasına rağmen
Satın aldığı mal/hizmetin farklılık taşıdığıdına
inanır
Değer Zinciri Analizi Yap
Değer Yaratmak için maliyetleri düşür
Değer Yaratmak için Farklılık Yarat
YARATICILIK (YENİLİK-İNOVASYON)





İktisadi gelişmenin temel koşulu; hem işletmelerin hem de ulus devletlerin
“yeniliği görmezden gelmeyi göze almamaktır”.
Yenilik, sadece ulusların zenginliğinin, dar anlamıyla, refahın yükseltilmesi,
artırılmasının bir yolu olarak değil, insanların daha önce hiç yapılmamış
şeyleri yapabilmeleri için olanak sağlayacak niteliği ile önem taşımaktadır.
Yenilik, bütün bir yaşam kalitesinin daha iyiye mi, yoksa kötüye mi gideceğini
belirleyecektir. Çünkü aynı mallardan daha fazla miktarlar değil, daha önce
hayallerimiz dışında varolmayan bir mallar ve hizmetler demeti anlamına
gelebilir.
Adam Smith, “Milletlerin Zenginliği” kitabının 1. bölümünde işe “makinaların
gelişmesi” ve “iş bölümünün özel buluşları nasıl tetikleyeceği”
tartışmalarıyla başlamıştır.
Karl Marx, Das Kapital’de “burjuvazi, üretim araçlarında sürekli bir devrim
yapmadıkça yaşayamaz” der.
KEŞİF-İCAT-YENİLİK




KEŞİF(exploration of…): mevcut bir şeyin ortaya çıkarılması. Amerikanın
keşfi, yeni bir bitki veya hayvan türünün bulunması gibi.
İCAT (exploration for…): Belli bir bilimsel amaçla, örneğin tıpta kullanılmak
üzere yeni bir bitkisel ilaç bulmak için bir keşfe girişmek.
YENİLİK: Schumpeter, icat ile yenilik arasındaki farkı şöyle açıklamıştır: “Bir
icat, yeni geliştirilmiş ürünler, üretim süreçleri, sistemlerle ilgili bir fikir, çizim
ya da modeldir. Bu tür icatlar sıklıkla (her zaman değil) patent koruması
altına alınırlar ama mutlaka teknolojik yeniliklere neden olmazlar. İktisadi
anlamda yenilik, bu sürecin tamamını açıklamak için kullanılsa da söz
konusu olan ürün, üretim yöntemi ya da cihaz ile ilgili ilk ticari başarı
gerçekleştiğinde ortaya çıkar.
İNOVASYON: Esasında yenilik ile inovasyon da birbirinden farklıdır. İnovasyon
için “fark yaratan yenilik” diyebiliriz.






İcat, keşif veya yenilik yapmak için özel bir yeteneğe ihtiyaç var mıdır? Veya
bunlar için mühendis veya teknisyen olmak gerekir mi?
Gözlemlemek, düşünmek, hayal etmek kısacası “yaratıcı” olmak bunlar için
yeterli midir?
19. yüzyıl da teknolojik gelişmeler büyük ölçüde doğrudan doğruya üretim
sürecinde yer alan ya da üretimle yakın ilişkisi olan kişilerin yaratıcılıklarına
bağlıydı. Smith, “ işbölümünün yaygınlaştığı sanayilerde kullanılan
makinelerin pek çoğu, esas olarak sıradan işçilerin icadıdır” demektedir.
Bisiklet tekerliği bir veteriner tarafından ………….edildi.
Frisbee bir fırıncı tarafından ………… edildi.
Mısır gevreği bir çiftçi tarafından geliştirildi.
SOSYAL ORTAM






Girişimci olma potansiyeline sahip bireylerin köken olarak gelmiş oldukları sosyal
sınıfın girişimci faaliyetlerine pek fazla etkisi olmadığı gözlenmektedir.
Weber, girişimcilerin geleneksel olarak aristokrat ailelerden değil, yukarı doğru
hareket içinde olan düşük ve orta kesim mensubu ailelerden çıktığını söylemektedir.
Sosyal ortam etkisine daha geniş perspektiften bakılırsa, bireyin sosyal ortama ve
sosyal çevresine göre belli konulara eğilim gösterebilir. Kişinin girişimci olma
konusunda sadece kendi niyet, istek ve kararlarının etkili olmadığı, aynı zamanda
çevresindeki diğer insanlarında girişimci olma oranına göre hareket ettiği
bilinmektedir.
Bu konuyu toplu davranışta bulunmaya dair geliştirilen eşik modeli ile açıklayan
yazarlar vardır.
Eşik modeline göre, bireyin isyana katılma durumu isyan edenlerin sayısına bağlı
olarak değişmektedir. Çünkü isyan edenlerin sayısı arttıkça, isyan nedeniyle
tutuklanma olasılığı düşmekte ve bu ihtimal dahilinde bireyin isyana katılma olasılığı
artmaktadır.
Dolayısıyla bireyin etrafında girişimci sayısı arttıkça, bireyin’de girişimci olma olasılığı
artmaktadır.
KÜLTÜREL ETKENLER
Kültür; “geleneksel değerler ve bunlara bağlı olan değerler”
 “öğrenilmiş davranışların bir bütün olarak nesilden nesile
aktarılması”
 Bir toplumun geçmişinden zihninde kalan herşey”
Gibi tanımlamalar yapılmıştır.
Hofstade, kültürü “zihnin ortaklaşa programlanması dolayısıyla bir insan
topluluğunun diğer topluluklardan farklı özelliklere sahip olma
durumu” diye tanımlamıştır.
Bu tanımlamalardan yola çıkıldığında Kültürü en üst değerler sistemi
olarak geniş bir şemsiye olarak kabul edersek, bu şemsiyenin altında
kişisel özellikleri ve güdüleri değerlendirmek gerekmektedir.
Bunun girişimcilik anlamında tercümesi ise; Bireyler içinde yaşadıkları
toplumdan bağımsız davranamayacağına göre, girişimcininde bağlı
olduğu toplumun girişimci kültürüne ayak uydurmak durumunda
olacağı açıktır.

HOFSTADE’İN KÜLTÜR BOYUTLARI




Hofstade, 1980 yılında40 ülkede faaliyet gösteren çok uluslu bir
işletme olan IBM in 88 bin personel ve yönetici üzerinde yaptığı
kültürel bir çalışmanın sonucunda, kültürün 4 boyutu olduğunu
belirlemiştir. Buna göre;
BİREYCİLİK/TOPLULUKÇULUK: Sosyal bağ ve bağlılıkların zayıf olduğu
toplumları bireycilik açısından yüksek, bireylerin sorgulama
olmaksızın içinde bulundukları toplum ile bağlarının güçlü olduğu
toplumlarıda toplulukçu kültürler olarak değerlendirmek mümkündür.
Bireyin kendine ait ve topluma ait değerlerini yansıtan bu boyutta
bireyciliğin yüksek olması, bireyin grubun değerlerinden çok kendi
öznel değerlerine önem veriyor olmasını ifade etmektedir.
Tersi şekilde toplulukçu değerin yüksek olması ise, grup içi
bağlantıların ve grubun amaçlarının öznel amaçlardan daha önemli
olmasını belirtmektedir.



GÜÇ ARALIĞI: Güç aralığı kavramı ile bir kültürün üyeleri
arasında güç dağılımının derecesi anlaşılmaktadır. Burada
önemli olan konu, bireylerin içinde bulundukları toplumdaki
var olan bu eşitsizliği nasıl algıladıkları ve buna karşı ortaya
koydukları tepkidir.
Düşük güç aralığına sahip toplumlar; toplumdaki eşitsizliğin
giderilmesi, herkesin birbirine karşılıklı olarak bağımlı
olması, astların üstleri, üstlerin astları kendileri gibi insanlar
olduğunu ve sosyal değişimi gerçekleştirme yolunun gücün
yeniden dağıtımından geçtiğini kabuk etmektedirler.
Tam tersi şekilde, yüksek güç aralığı olan toplumlarda ise
herkesin bir güç hiyerarşisi içinde bir yerinin olması ve
birilerinin üstte bazılarının da altta olması gerektiğine
inanması, bazılarının bağımsız, bazılarının da onlara bağımlı
olması gerektiğini düşünme, astların üstleri, üstlerin astları
başka bir cinsten insanlarmış gibi farklı değerlendirmesi,
sosyal değişimi gerçekleştirme yolunun gücü elinde
bulunduranların tahtını elden almak ile gerçekleşeceği
düşünülmektedir.
BELİRSİZLİKTEN KAÇINMA



Girişimciliğin risk boyutu ile en ilgili kültür boyutu olan
belirsizlikten kaçınma ile bilginin yetersiz veya net olmadığı,
değişimlerin hızlı ve kestirelemez gelişmesi ve yüksek
düzeyde karmaşıklık durumunun söz konusu olması halinde,
bir topluluğun duyacağı kaygı ve bununla baş edebilme
durumu anlatılmaktadır.
Yüksek düzeyde belirsizlikten kaçınmanın olduğu
toplumlarda, riskin var olması durumunda toplum üyelerinde
stres ve kaygı oluşmaktadır
Tersine düşük düzeyde belirsizlikten kaçınma varsa risk ve
belirsizlik daha rahat kabul edilebilir olgular olup, bunlar
karşısında toplum üyelerinin kaygı yaşaması durumu
gözlemlenmemektedir. Bu tip toplumlarda üyelerin değişiklik
ve yeniliğe açık olduğu gözlemlenmektedir.
ERİLLİK/DİŞİLİK



Erillik, bir toplumu oluşturan bireylerin kadınlardan çok erkeklerde
daha fazla görülen faaliyetlere eğilimli olmaları durumu şeklinde
açıklanabilir. Erkek ya da dişi egemenliğini içeren bu kültürel eğilim,
bir toplumda geçerli ve baskın olan değerlerin ne ölçüde erkeğe veya
kadına özgü olduğunu ifade etmektedir.
Çoğu toplumların kültürlerinde var olan eğilim, genellikle erkeklerin
ev dışı ekonomik alan ile ilgilenmesi iken kadınların ev içi işler ve
diğer fertlerin bakımı sorumluluğu taşımasıdır.
Dolayısıyla erillik boyutu, hırs kazanç, tanınma, para kazanmaya
önem verme, başarı motivasyonuna sahip olma ve materyalist olma
eğilimlerin egemen olması gibi özellikler sergilerken, dişil kültürlerde
insana ve insanlar arası ilişkilere yüksek önem verme, dostça ve
güvenli bir ortamdan memnuniyet, daha düşük başarı motivasyonu,
alçakgönüllülük ve yaşamın genel niteliğini, yani yaşam kalitesini
önde tutma değerleri hakimdir.
GİRİŞİMCİLİK SINIFLANDIRMALARI

1- KAR ODAKLI GİRİŞİMCİLİK
 1.1.
Özel Sektör Girişimciliği
 1.2. Örgüt İçi Girişimcilik (İç Girişimcilik)
 1.3. Kurumsal Sosyal Girişimcilik
2- KAR ODAKLI OLMAYAN GİRİŞİMCİLİK
2.1. Kamu Girişimciliği
2.2. Sivil Toplumda Girişimcilik
2.3. Sosyal Girişimcilik







Girişimcilik Sınıflandırmaları
DGP, girişimciliği “birey, bireylerden oluşan bir takım ya da kurulmuş
olan bir işletmenin; bağımsız çalışma, yeni bir iş örgütü ya da varolan
bir işin genişletilmesi gibi yeni bir iş oluşumu veya işletme kuruluşuna
teşebbüs etmesi” olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanım hem çok geniş bir alanı kapsamakta, hem de dar bir
çerçeveye oturmaktadır.
Geniş bir alanı kapsamaktadır çünkü;herhangi bir işe değer katma
olgusunun her şekli girişimcilik olarak ele alınmaktadır.
Tanım aynı zamanda kısıtlıdır çünkü; belli bir sosyal amacı
gerçekleştirmek ya da kar amacı gütmeyen şekilde davranmak bu
tanıma dahil edilmemiştir.
Bu açıdan yaklaşıldığında kar amacı güden insanlarla, kar amacı
gütmeyen insanların davranışları değişik olmaktadır.
Allport’un “Değerler Sınıflaması” na göre, kar odaklı girişimcileri daha
çok “ekonomik insan”, kar amacı olmayan girişimcileri ise “sosyal
insan” kategorisine koyabiliriz.
1- KAR ODAKLI GİRİŞİMCİLİK

Güdülenme kaynağı kar olan girişimcilerin
sınıflandırılmasını incelediğimiz zaman, bu kişilerin
hem kendi işletmelerini kuran, hem de kurulmuş
olan işletmeler içinde girişimci bakış açısıyla
yenilik getiren kişilerden oluştuğunu görmek
mümkündür. Bu iki sınıflamaya ek olarak kar
amacı güden sektörün sosyal sorunlara duyarlı
yönünü içeren, dolayısıyla özel sektörün ahlaki
özelliklerini temsil eden kurumsal sosyal
girişimcilik üzerinde de durmak gerekir.
1.1. ÖZEL SEKTÖR GİRİŞİMCİLİĞİ




Özel sektör girişimciliği hakkında farklı sınıflandırmalar vardır. Bunun temel nedeni,
her işletme sahibi ve işadamının aynı ölçüde girişimci özelliklerine sahip
olamayacağıdır.
Carland, girişimciliğin bir süreç olduğunu ve her bir işadamının bu süreçte ayrı yerde
durduğunu belirtmektedir. Bu süreç üzerinde en yüksek noktada bulunanlara “Makro
Girişimciler” denmiştir. Makro girişimcilerin en önemli özellikleri; işletme kurma
konusunda çok istekli olmaları ve kendi sektöründe devrim yaratan işlere
soyunmalarıdır. Bu kişiler farklılık ve yenilik yaratarak, kurmuş oldukları firmaların
büyümeleri için çalışmaktadırlar.
Sürecin tam zıt ucunda bulunan “Mikro Girişimciler” ise tüm çalışma hayatları
boyunca küçük bir firma veya dükkana sahip olup burayı yönetmekle meşgul
olmaktadır.
Arada bulunan ve sadece “Girişimciler” olarak adlandırılan grup ise sürecin tam orta
noktasında bulunmaktadır. Diğer kategorilere göre tanımlanması en güç olan bu
kesimde girişimcilik dürtüsü, başarı ihtiyacı, risk alma eğilimi ve yenilikçilik orta
seviyededir. Mikro girişimcilerin ilgileri daha çok işletme karı ve büyümeye
odaklanmış olsa da bu kişilerin işletmelerini büyütme ve yenilikte bulunmayla birlikte
kendilerini geliştirme hevesi makro girişimciler kadar değildir. Hizmet ve ürün
kalitelerini iyileştirmek isteseler de, kökten bir değişim yapma girişiminde
bulunamazlar. Dolayısıyla orta girişimcileri içinde bulundukları durumu tamamen
değiştirip yepyeni bir şey yaratmaktansa var olanı geliştirmek olarak ifade etmek
doğru olur.



Smith ise “Zanaatkar” ve “Fırsatçı” olarak girişimciliği ikiye
ayırmaktadır. Zanaatkarlar mavi yakalılar gibi emek yoğun
çalışmakta ve düşük seviyeli bir eğitime sahipken, yönetimle
ile ilgili herhangi bir deneyimde bulunmamışlardır. Buna
karşılık fırsatçı girişimciler orta düzeyde emek yoğun
çalışırken, daha eğitimli ve yönetimle ilgili daha ayrıntılı iş
deneyimine sahiptirler. Zanaatkarlar işlerini büyütme hevesi
içinde değilken, fırsatçılar daha çok büyüme odaklıdır ve yeni
koşullara uyabilmektedir.
Girişimcilikle ilgili diğer bir ayrımı Filley ve Aldog yapmışlardır.
Bu yazarlara göre “zanaatkar” ve “yönetici” girişimciler yine
birbirinden ayrı özelliklere sahiptirler. Zanaatkarlar teknik
işler tercih edip rahat bir yaşam sürmek gibi temel bir
motivasyona sahipken, yönetici girişimciler tahminleme,
planlama, bütçe kontrolü gibi yönetimsel işlerle uğraşıp daha
fazla kazanma hırsıyla motive olmaktadır.
Sonuçta tüm bu sınıflamalara baktığımızda ortak nokta, her
işadamının girişimci sayılmayacağı ve her girişimcinin de aynı
düzeyde girişimcilik kapasitesine ve ruhuna sahip
olamayacağıdır.
1.2. ÖRGÜT İÇİ GİRİŞİMCİLİK (İÇ GİRİŞİMCİLİK)
İşletmelerin kurucuları olmayıp, işletme içinde bir
çalışan olarak yeni fikirleri ticari uygulamaya
dönüştürmeyi başaran, dolayısıyla işletme içinde bir
yenilik yaratarak girişimci olarak değerlendirilebilecek
çalışanlara “iç girişimci” ya da kurumsal girişimci
denilmektedir.
 Günümüzde gittikçe önem kazanan bu olgu, işletme
içinde risk ve sorumluluk alabilen, dinamik bir kişiliğe
sahip, yeniliklere açık olup gelişme tutkusu içinde
olan, yüksek başarma ihtiyacı ve yüksek özgüven
sahibi olan çalışanlarda gözlenebilmektedir.
 Örgüt içi girişimcinin özellikleri:

BOYUT
ÖZELLİK
Güdüleme
Kendi kendini güdüler
Zaman Yönetimi
İşleri Zamanında yapar
Beceriler ve Deneyim
İş Becerisi Yüksektir
Çevre
Çevreye karşı duyarlıdır
Kaynaklar
Gerekli kaynakları toplar
Başarısızlık ve Hata
Başarısızlıktan ders alır fakat örgüt kültürü
cezalandırıcı ise, başarısızlığını gizleyebilir
Karar Alma
Ortak vizyon ve uzlaşı arayışındadır
Bürokrasiye Karşı Tutum
Sistemi Yönetmeyi bilir
Risk Tercihi
Kariyer ve işten yanadır. Orta derecede risk
alır
Statüye Bakış
Hiyerarşiye çok önem vermez

Girişimcilik ve örgüt içi girişimciliğin birbirine benzer
tarafı, her ikisinin de değer yaratan şekilde, artan
oranda üretkenlik ve çabayı teşvik ediyor olmasıdır.
Aynı zamanda her ikisi de ağırlıklı olarak yaratıcı
süreçlere dayanıyor olsa da faaliyet gösterilen
ortamlar birbirinden farklıdır. Girişimci kendi ortamını
yaratırken, iç girişimci var olan kurulu bir örgüt içinde
yapısal ve prosedür içeren kısıtlar içinde kendini
göstermeye çalışmaktadır. İç girişimci finansal risk
taşımazken, girişimci için risk önemli bir unsurdur. Bu
nedenle girişimcinin risk açısından tercihi maddi
kazanç ve saygınlık kazanmaya yönelik iken, iç
girişimci tercihini kariyerden ve işinden yöne kullanır.
Ayrıca bürokrasi girişimci için dayanılmaz bir olgu olup
kendini iş kurmaya yönlendirirken, iç girişimci
bürokratik kurallar içinde sistemi yönetmeyi başarır.
Son olarak girişimci patron olarak görülürken, iç
girişimci yöneticilerine rapor vermekle yükümlüdür.
1.3. KURUMSAL SOSYAL GİRİŞİMCİLİK



Sayıları pek fazla olmasa da özel sektörde faaliyet gösteren bazı
işletmelerin yöneticileri, örgüt içinde “dürüst oyuncular” olarak yer
almaktadır.
Kurumsal Sosyal Girişimci; “Gündemin belirlediği konuya değil, daha
çok sosyal konulara göre kendini motive eden, kurum içinde sosyal
girişimci tavırlar sergileyen birey” olarak tanımlanır.
İç girişimci ile kurumsal sosyal girişimci arasında bir benzerlik
kurmak gerekirse, iç girişimciyi girişimci gibi düşünen çalışan ya da
yönetici, kurumsal sosyal girişimciyi ise özel sektördeki sosyal
girişimci olarak, kurum içinde sosyal odaklı davranan girişimci olarak
düşünmek mümkündür.
İki terim arasındaki fark, sadece
odaklanılan konuda olup, iç girişimci kar elde etme motivasyonuna
sahipken ( Örgütün karı) kurumsal sosyal girişimci sosyal konulara
çözümler bulmaya yöneliktir.
2- KAR ODAKLI OLMAYAN GİRİŞİMCİLİK

Girişimciliği geniş anlamda “kaynakları daha büyük
bir değer yaratan yeni bileşimler oluşturacak
şekilde bir araya getirme” olarak tanımladığımızda,
bu kavramın sadece piyasa mekanizması içinde
değerlendirilmesi gerekliliği ortadan kalkmış
olmaktadır. Böyle bir yaklaşım dahilinde
girişimcilik, gönüllülük ilkesi çerçevesinde hareket
eden üçüncü sektör ya da sivil toplum kuruluşları
ve aynı zamanda kamu kuruluşları için de
uygulanabilirliği
olan
bir
kavram
haline
gelmektedir.
2.1. KAMU GİRİŞİMCİLİĞİ

Kamu çalışması ile girişimcilik arasındaki anlama yönelik önemli zıtlığa
rağmen böylesi bir kavramın varlığı, oldukça ilginç gelebilir. Çünkü
girişimciler karar verme aşamasında özgür olmaya ihtiyaç duyan, risk alan
ve kişisel bir servete sahip olabilen kişiler olarak düşünülürken, kamuda
görev yapanların özgürlük kısıtlaması içinde olan, özerkliğe sahip olmayan
ve hatta maddi özendiricilerin düşük olduğu bir pozisyona sahip oldukları
bilinmektedir. Dolayısıyla her ne kadar devleti ifade eden kamu ve
girişimciliği ifade eden piyasa birbirinden çok uzak kavramlar olsa da kamu
girişimciliği bu iki kavramın arasında ortaya çıkmış olan bir olgudur. Piyasa
bir çok işletmenin birbiriyle rekabet içinde olduğu, açık bir ortam iken, kamu
yukarıdan aşağıya bir hiyerarşinin egemen olduğu bir sorun çözme
mekanizmasının sadece üst düzey kamu çalışanları tarafından
yapılabileceği sınırlı bir görünüm sergilemektedir. Bu noktada önemi
anlaşılan kamu girişimliği, günümüzdeki kamu sektörünün yerel, bölgesel,
ulusal ve hatta uluslar arası düzeyde yenilikçiliğe açılması gerekliliğini ifade
eder.

Diğer girişimciler gibi yenilikçi güdülerle hareket eden, diğer
insanların durumları ile ilgilenen ve bu konuda bir şeyler
yapmayı isteyen, entelektüel anlamda merakı ve bilgisi
bulunan, takım kurma becerisine ve geniş bir sosyal
sermayeye sahip olan, gerekli riskleri alma kararlılığı bulunan
kamuda faaliyet gösteren kişiler, kamu girişimcileri olarak
ifade edilmektedir. Kamu girişimciliğinin ne anlama geldiği
ve nasıl bir hizmeti içerdiği konusunda yapılan bir çalışmada
kamu hizmeti bağlamındaki girişimciliğin toplum için değer
yaratmaya yönelmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle
kamu girişimciliğine kamusal alanda faaliyet gösteren, sahip
olduğu iş tanımına ek olarak hizmet verdiği toplum için daha
faydalı olabilecek faaliyetlere odaklanma olarak tanımlamak
mümkün olabilir. Bir diğer tanıma göre kamu girişimciliği, kıt
kamu kaynaklarının dağıtım şeklini değiştirmek amacıyla
eldeki kaynaklardan bağımsız fırsatları kollayan, örgütün
verdiği hizmeti artırarak değer yaratmaktır.

Kamu girişimcileri, yerel kişiler ile onların
kurdukları örgütler arasında değişim aracıları
olarak bulunan ve sistem içinde katılımcı açık bir
kültür sağlayan kamu görevlileridir. Kendi
toplumlarına verilen hizmeti iyileştirmek, fayda
yaratma uğruna çekilen sıkıntıların paylaşılması,
bireylerin kendilerine saygı duyması, ve tabi ki
gönüllü çalışanların haricinde kamu hizmetinde yer
almaktan dolayı elde edilen gelir, kamu
girişimcilerini motive eden faktörler olarak
sayılabilir. Kamu girişimcileri, özellikle içinde
bulundukları toplum yararına görev ve sorumluluk
üstlenerek bakanlık, belediye başkanlığı gibi kamu
hizmetinde çeşitli seviyelerde makam ve
pozisyonlara sahip olabilirler.



Kamu girişimcisini bireysel olarak değerlendirdiğimizde, belirli
özelliklerin ön plana çıktığını görmekteyiz. Örneğin, kamu hizmetinde
bulunan kamu girişimcileri, “ güç ve başarıyla motive olan, bir veya
birden çok kamu sektörü örgütünü başlatmak, sürdürmek veya
büyütmek için amaçlı faaliyetlerde bulunan bireyler” olarak ifade
edilmektedir. Kar elde etmek kısıtı içinde olamayan bu kişiler, sosyal
fırsatları gerçeğe dönüştürmek için kıt kamu ve özel sektör
kaynaklarının bir araya getirerek vatandaşlar için belirli bir değer
yaratma çabasındadır.
Kamu girişimcilerinde etkili olan kişisel özellikler ve bu özellikleri
yansıtan özellikler tekrarlanma sıklığına göre bir çalışmada şöyle yer
almıştır:
1. yaratıcılık 2. içsel önem taşıyan değerler 3. mücadele 4. güven ve
özgüven 5. eylem odaklılık/insiyatif sahibi olma/öngörülü olma 6.
içsel ödüle önem verme 7. değişim eğilimli olma 8.
özerklik/bağımsızlık 9. bağlılık sahiplenme 10. farkındalık/fırsatları
görme 11. verimlilik yönelimli 12. başarı ihtiyacı 13. kalite odaklılık
14. kamu takdiri ile ilgilenme 15. enerjik ısrarcı 16. olumlu tutum
içinde olma 17. etkili/kontrol gücü olan/otorite sahibi olan 18.
geleceğe yönelik olma
2.2. SİVİL TOPLUMDA GİRİŞİMCİLİK

Var olan bir çok girişimcilik ve girişimci tanımı içinde kamuda veya kar
odaklı olamayan örgütlerde de girişimcilik yapılabileceği ve bu gibi
örgütlerin liderlerinin de girişimci olarak görüleceği belirtilmektedir.
Girişimcilik yazınında girişimcinin sadece kar amacıyla kurulan
şirketler ile özdeşleşmesi gerekmediği, diğer örgüt türleri içine
girebilecek kar amacı gütmeyen örgütlerde de girişimcilerin
bulunabileceği ifade edilmektedir. Sivil toplum çalışmalarında
bulunan girişimcileri, kamu girişimcilerinden ayıran temel unsurlar:
sivil toplum girişimcileri, 1. kamu görevlileri değil sivil vatandaşlarıdır.
2. toplumun genel olarak ilgisi dahilinde bulunulan konular ile
ilgilenirler. 3. sorunlarla hali hazırda ilgilenmekte olan örgütlerin
sorunlara yeni çözüm yolları bulmaları konusunda daha çok ilgi
göstermesini beklemektedirler. Dolayısıyla sivil toplum girişimciliği
aynı zamanda yurttaş girişimciliği olarak da görülebilir.
2.3. SOSYAL GİRİŞİMCİLİK

Girişimcilik gibi sosyal girişimcilik de zor tanımlanan bir
olgudur. Sosyal girişimciler geleneksel girişimcileri bir
çok açıdan benzemektedirler. Örneğin, yeni bir örgüt
kurmaları, sosyo-ekonomik gelişime olan katkıları,
fırsatları belirleyebilmeleri, yenilikçi ve kararlı olmaları
bu iki tip girişimcinin ortak özellikleri olarak sayılabilir.
Ancak sosyal girişimcilerin özel sektör girişimsinden en
temel farkı, toplumsal sorunları çözme ve sosyal değer
yaratma konusunda tutkulu olmalarıdır. Bu da kurmuş
oldukları işletmelerinin misyonlarını oluşturmaktadır.
Kısacası, sosyal girişimciler için kar elde etmek ve
maddi kazanç sağlamak ve yaptıkları işin bir yan ürünü
olarak ortaya çıkmaktadır. Asıl amaçladıkları şey sosyal
değer ve fark yaratmaktır.
Sosyal girişimcilik
Özel sektör girişimliği
karar verilir.
üzere karar alınmaktadır.
Yapılan iş
Kamu kurum ve kuruluşları ile iletişim ağı içinde
işbirliği yapmak.
Finansal kısıtların üstesinden gelmek.
Sanayi ağı içinde işbirliği yapmak.
Kar özellikleri
Sosyal sermaye yaratmak ve sosyal sorunları
çözmek.
Kişisel kar yaratmak. Piyasa odaklı sorunları
çözmek.
Yenilikçilik
Daha az kaynak ile daha çok şey elde etmek.
Toplumun kaynaklarını birleştirmek.
Yeni fikirler bulmak. Yeni yöntemler
keşfetmek.
Fırsat kollama
Piyasaya giriş kısıtlar. Sosyal ihtiyaçlardaki
boşlukları belirler.
Boşlukları ve uygun işlerin yerini doldurur.
Yeni piyasalara girer.
Temel değerler
Ekonomik ve sosyal kaygının birbirinden
ayrılamaması: ekonomik kaygıları sosyal misyon
ve hedeflerle dengede tutma Yerel, toplulukçu ve
tüketici katılımı
Sosyal birliktelik ve katılımın teşvik edilmesi
Farklılık, yenilikçilik yaratıcılık
Fırsatları ve kaynakları iyi kollama ve kullanma
Ekonomik endişeler yüksek boyuttadır.
Verimlilik, etkinlik, çıktılar, üretkenlik ve
karlılık ağır basmaktadır.
Müşterilere ve/veya hissedarlara karşı
sorumluluk bulunmaktadır.
Tüketicinin gücü tanınmakta ve kabul
edilmektedir.
Sosyal amaçlı projelere bağışta bulunma ve
hayırseverlik yaklaşımı söz konusu
olmaktadır.
Örgütsel çevre
Kurallar çerçevesi dışında işlemektedir.
Farklı ölçülerde bürokratik prosedür ve
kurallara bağlı.
SOSYAL
Risk
ve karar
GIRIŞIMCILIK
ILE ÖZEL
SEKTÖR
GIRIŞIMCILIĞI
Toplum düzeyinde
risk alınır.
Sosyal ihtiyaçlar
için Risk asılARASINDAKI
olarak bireye aittir.FARKLAR
Kar elde etmek
KOBİ
VE
YÖNETİMİ
Bir ekonominin gerçek dinamosu nedir diye sorulduğunda buna verilecek yanıt


"KOBİ"ler olacaktır. Buna rağmen "KOBİ nedir?" diye sorulduğunda ise ortaya net bir
yanıt çıkmamaktadır. "Küçük ve orta boy işletme" ana tanımı içinde, KOBİ´lere değişik
ülkeler hatta aynı ülke içindeki farklı birimler farklı farklı özellikler yüklemektedirler.
Bu nedenle çoğu zaman tanımlamada karışıklık yaşanmaktadır.
Bunda temel etken, tanımlamada kullanılan ölçütlerin değişik olmasında yatmaktadır.
Tanımlamada genel olarak 3 ölçüt öne çıkmaktadır: Söz konusu firmanın çalıştırdığı
personel ya da işçi sayısı, bilanço değerleri ve bağımsızlık ölçütleridir. Bağımsızlık
ölçütünden kasıt, bir firmanın sermayesi ve hissesinin %25 ten fazlasının bir büyük
sermaye grubuna ait olmamasıdır, yani hisse payı içinde büyük sermayenin payı %25´ten
az olan bütün firmalar KOBİ kategorisine girmiş sayılmaktadır. Ölçütlerdeki farklılık,
değişik sektörlerde ve faaliyet alanlarında bile görülmektedir. Örneğin bilişim
sektöründe faaliyet gösteren bir işletmenin KOBİ olması için 50 ya da daha az bilgisayar
sahibi olması gibi bir eğilim söz konusudur. Burada görüldüğü gibi temel ölçüt, üretim
aracının yani bilgisayar sayısının tanımda kullanılmış olması. Yine aynı şekilde, imalat
sanayinde ise çalışan sayısı devreye girmekte fakat ölçütler aynı olmasına rağmen sonuç
değişmektedir. Dış Ticaret Müsteşarlığı imalat sektöründe KOBİ olabilmenin üst sınırını
200 işçi olarak verirken, Hazine Müsteşarlığı ise bu sınırı 250´ye çıkarmaktadır! Bu
durum bir çok uzman ve ekonomi yazarı tarafından ortak KOBİ tanımı yaratmada büyük
bir sorun olarak kabul edilmekte, hatta istihdamda üst sınırın 250 çalışan olmasını bile
büyük bir yanlışlık olarak ifade etmekteler.

Ayrıca KOBİ denildiğinde tek parça ve bir bütün olarak
ifade edilen bir üretim biriminin olmaması da tanımı
daha da zorlaştırmaktadır. Çünkü KOBİ kapsamı içine 3
farklı birim girmektedir. Bunlar; Mikro ölçekli işletmeler,
küçük ölçekli işletmeler, orta ölçekli işletmeler olarak
sınıflandırılmakta. Kendiliğinden bölünen canlı hücreler
gibi, KOBİ bünyesi içinde oluşan bu sınıflamalar,
tanımlama yapmayı daha da zorlaştırmaktadır. Bununla
birlikte yapılan ayrımlar arasındaki sınırların ne olduğu
(Örneğin mikro işletme ile küçük işletme arasındaki
istihdam, ciro, hisse payı vs ölçütleriyle oluşan sınırın ne
olacağı gibi) konusunda oluşan ayrılık ve ihtilaflar daha
da çeşitlenmektedir.

Örneğin bu durum AB-Türkiye çerçevesinden
bakıldığında daha net anlaşılabilir. Avrupa Birliği mikro
işletmeler için yıllık ciro sınırını 2 milyon euro olarak
kabul ederken, Türkiye´de Devlet İstatistik Enstitüsü
rakamlarıyla bu sınır 1 milyon euro olarak belirtmekte.
Benzer şekilde Avrupa Birliği, orta ölçekli işletme olma
ölçütünü, yıllık cirosu 40 milyon euro´nun altında kalan
işletmeler olarak belirlerken, Türkiye´de DİE ölçütlerine
göre bu rakam 25 milyon euro olarak gösterilmektedir.
(Küçük işletmeler için de aynı durum mevcuttur, AB 10
milyon euro´nun, Türkiye ise 5 milyon euro´nun altında
yıllık ciro yapanları küçük işletme olarak kabul
etmektedirler.)





3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun ek 1 inci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 19/10/2005
tarihinde kararlaştırılan “KÜÇÜK VE ORTA BÜYÜKLÜKTEKi İŞLETMELERİN
TANIMI, NİTELİKLERİ VE SINIFLANDIRILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK”
KOBİLERİ ŞÖYLE SINIFLANDIRIYOR:
Madde 5 - KOBİ'ler aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır.
a) Mikro işletme: On kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış
hasılatı ya da mali bilançosu bir milyon Türk Lirasını aşmayan çok küçük
ölçekli işletmeler,
b) Küçük işletme: Elli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış
hasılatı ya da mali bilançosu beş milyon Türk Lirasını aşmayan işletmeler,
c) Orta büyüklükteki işletme: ikiyüzelli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden
ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu yirmibeş milyon Türk Lirasını
aşmayan işletmeler.


Görüldüğü gibi net bir KOBİ tanımı yapmak oldukça
güç ve karmaşık. Birbiriyle kimi yerde uyuşan kimi yerde
çelişen rakamlar, değişik kuruluşların, dernek ve
odaların kullandıkları ölçütlerin farklılığı, tanımlamayı
yapan kuruluşların benzer kurumlar olmasına rağmen
bambaşka sonuçlara ulaşmasına ve tanımlamada bir
standarda ya da net yanıta ulaşmalarına engel
olmaktadır.
Durumu rakamlardan bağımsız düşünerek, hatta
rakamları yadsıyarak, biraz sübjektif olarak, yani
düşünsel ve bir iç bakışıyla değerlendirirsek çok daha
net bir KOBİ tanımına kavuşabiliriz.






Kısıtlı sermaye ve pazarlama olanaklarına rağmen, kendi çabasıyla ayakta duran, bu
çabayla gerek kendi ülkesinin gerekse diğer ülkelerin piyasalarına mal ve hizmet
üretip sunan,
O ülkede oluşabilecek herhangi bir ekonomik buhranda, ülkenin geniş kesimleri, yani
işçi, memur, çalışanlarla birlikte yoğun olarak olumsuz etkilenen,
Büyük işletme ve firmalar, ekonomik sistemde oluşan bunalımlar sonucu yatırımlarını
rahatlıkla transfer edip, siyasi sorunu ve ekonomik problemi olmayan ülkelere ve
pazarlara kaydırabilirken, ekonomik olumsuzluğu finans darlığı, sermaye azlığı, kısıtlı
kapasite ve pazar daralması nedeniyle olanca şiddetiyle hisseden,
Bunun sonucu ağır yaralar alabilen, iflas kelimesiyle yaşayan ama buna rağmen yine
de üreten,
Ekonomik gelişme ve büyüme dönemlerinde ise sınırsız başarı hikayeleri yaratan,
Toplam ve oransal olarak o ülke için büyük işletmelerden çok daha fazla katma
değer yaratabilen tüm ticari, sınai ve hizmet işletmeleri birer KOBİ´dir diyebiliriz.
KOBILERIN EKONOMI IÇINDEKI YERI

KOBİ'ler olarak bilinen küçük ve orta boy işletmeler, her ülkede
olduğu gibi ülkemiz ekonomisinde de son derece önemli bir yer ve
ağırlığa sahip olmakta ve adeta ekonomik canlılığın bir barometresi
ya da göstergesi durumundadırlar. Zira küçük ve orta ölçekli
işletmeler yalnızca büyük işletmelerin ürettiği aynı mal ve hizmetleri
üretip onları rekabetçi ortama çekerek ekonomik canlılık kazandıran
birimler değil, aynı zamanda büyük işletmelerin kullandıkları mamul
ve yarı mamül girdileri üreterek onların gelişimini de tamamlarlar
Diğer bir deyişle, bir yandan kendi başlarına büyüklerle rekabet
içinde nihai . ürün ve hizmet üretmek suretiyle ekonomik kalkınmaya
katkıda bulunurken; diğer yandan da büyük işletmeleri tamamlayarak
veya destekleyerek birlikte katkıda bulunurlar. Böylece ekonomilerde
bir yan sanayi oluşturarak büyük işletmelerle bir ortak yaşam
kurarlar.



Ülkemizde olduğu kadar hemen hemen tüm dünya ülkelerinde KOBİ'ler,; sayısal
miktar, istihdam hacmi, üretim değeri, gelişmeye olan katkıları, mülkiyetin tabana
yayılması, ekonomik açıdan serbest rekabete dayalı piyasa ekonomisinin ve sosyal
bakımdan toplumsal istikrarın temel unsurudur.
Tüm ülkelerde KOBİ'lerin toplam işletmeler içindeki oranı % 96'dan
fazladır. Almanya. Fransa ve Japonya'da bu oran % 99'dur.
Öte yandan, tüm ülkelerde istihdama en fazla katkıda bulunan
işletmelerdir. Örneğin ABD'de KOBİ'lerin toplam istihdam içindeki payı % 58: Japonya
ve italya'da ise % 80'den fazladır .
Tüm ülkelerde olduğu kadar Türkiye'de de 1990 yılı verilerine göre tüm işletmelerin
% 99.2'sini oluşturan, toplam istihdamın % 53'ünü sağlayan, toplam yatırımın %
26.5'ini gerçekleştiren ve yaratılan katma değer içinde % 38 oranında pay sahibi
olan KOBİ'lerin ekonomi içinde büyük bir yeri ve ağırlığı bulunmaktadır - Öte yandan,
ülkemizde sektörel bazda katkılarına bakıldığında KOBİ'lerin toplam işletmelerin
tarım sektöründe % 99.9'ini, sanayi sektöründe % 98.6'sını, ticaret ve hizmet
sektöründe % 98.5'ini oluşturduğunu; istihdam bakımından KOBİ'lerde çalışanların
tarım sektöründe % 99.8, sanayi sektöründe % 45.6 ticaret sektöründe % 90.0 pay
tuttuğunu; toplam üretimin tarım sektöründe % 95.0'inin ve sanayi sektöründe %
45.4'ünün yine KOBİ'ler tarafından üretildiğini belirtebiliriz .
KOBILERIN ORTAK ÖZELLIKLERI











1.
Çoğunlukla bireysel veya şahıs ortaklığı hukuki yapısına sahiptirler.
2.
İşletmelerde "Sahip-Yönetici" modeli egemendir. Diğer bir deyişle, sahiplik ve
yöneticilik aynı kişide toplanmıştır. Pek azında veya bazı hizmetlere özgü olmak üzere
profesyonel yöneticiden yararlanılmaktadır. İşletme ve sahiplik bütünleşmiştir.
3. Bağımsız olma niteliği. Kısıtlı sayıda işletme sahipleri genellikle aile
bireylerinden oluştuğu ve ayrıca sahiplik ve yöneticiliğin aynı kişide toplandığı için
büyük işletmelerde olduğu gibi; yöneticiler üzerinde işletme sahiplerinden,
hissedarlardan gelen doğrudan bir kontrol mevcut değildir. Aynı zamanda yönetici
durumunda olan İşletme sahibi bağımsız karar alabilme durumundadır.
4. Faaliyetler iş bölümü olmadan veya daha basit işbölümüne dayanan bir
organizasyon ile yürütülebilmektedir. Uzmanlaşma çok sınırlı boyutlarda kalmaktadır.
5. İşçi-işveren arasında olduğu gibi işletme-müşteriler arasında da yakın bir ilişki
vardır.
6.
Sınırlı bir sermayeye sahiptirler. Finansman için gerekli fonları genellikle öz
kaynaklardan veya öz sermayeden temin etmek durumundadırlar.
7.
Duran (sabit) ve dönen varlıkların hacmi, mal ve hizmet kapasiteleri sınırlıdır. Yatırım güçleri zayıftır.
8. Satış hacmi veya pazar payları sınırlıdır; genellikle küçük veya yöresel düzeyde
kalmaktadır.
9. Tedarik ve pazarlamada pazarlık güçleri zayıftır.
10. İstihdam oranı düşüktür, işletme sahibi çok kez aile bireyleri bizzat iş yerinde
çalışırlar.
11. Yeniliği açık dinamik bir yapıya sahiptirler
KOBI-BÜYÜK IŞLETME KARŞILAŞTIRMASI







Küçük ve orta ölçekli işletmelerin büyük işletmelere göre bir takım üstünlükleri ve
zayıf yönleri vardır. Başlıca üstünlüklerini aşağıdaki gibi sıralamak olanaklıdır:
1.
Sermaye ihtiyacı az olduğu için hevesli ve dinamik
girişimcileri yatırıma teşvik ederler.
2.
Kriz dönemlerindeki koşullara tüketici isteklerindeki değişikliklere daha kolay,
uyum sağlama esnekliğine sahiptirler.
3. işveren-işçi arasında olduğu gibi işletme-müşteriler arasında da, büyük
işletmelere kıyasla daha yakın bir ilişki vardır. Bunun yanı sıra, küçük ve orta ölçekli
işletmelerde aile duygusu, karşılıklı güven, kararların çok kez işveren ve işgörenle
birlikte alınması, işgörenlerin işveren ve işletmeyle bütünleşmesini sağlar. Bu, ekonomik düzeyde işin verimliliğini, kişisel düzeyde mutluluğu arttıran bir faktördür.
4.
İstihdam edilen işçi sayısı az olduğu için etkili bir kontrol
sistemi uygulayabilirler.
5.
Emir verme organlarının az oluşu kararların hızla alınışını ve uygulanışını
sağlar.
6. Personelin değişik departmanlarda çalıştırılması ile işletmenin her safhasını bilen
elemanın yetiştirilmesi mümkün olur.







Bu üstünlüklerine karşı küçük işletmelerin aşağıdaki zayıf yönleri veya
sakıncaları vardır:
1.
Para ve sermaye piyasalarından kendileri için gerekli olan fonu veya
krediyi temin etmeleri güçtür. Sermaye ihtiyaçlarını risk payı yüksek olan
ticari krediler ile karşılamaları gerekebilir.
2.
Pazar paylarının sınırlı olması yanında tedarik ve pazarlamada
pazarlık güçleri zayıftır.
3. Büyük işletmelerin reklam, araştırma-geliştirme olanaklarından
yararlanamazlar.
4. Geleneklere bağlı ve fonlarının kısıtlı olması nedeniyle modern
ekonomik ve teknolojik gelişmeyi yakından izleyemezler.
5.Yığın üretim yapmadıkları için çok kez yüksek maliyetle çalışırlar ve satış
fiyatını düşürme olanağına sahip olamazlar.
6.Sahiplik ve yöneticiliğin aynı kişide toplanması ve kısıtlı olanakları
nedeniyle nitelikli eleman ve profesyonel yönetici istihdam etmeleri zordur.
KOBILERDE YÖNETIM SORUNLARI










-Yönetim Tarzı:
KOBİ’lerde yönetim tarzı, amaçlar, varsayımlar ve değerler sahip yönetici tarafından
ortaya konmakta ve şekillenmektedir. Dolayısıyla işletme içerisinde yöneticinin
kararlılığı ve hırsı, niyet ve amaçları, varsayımları, ahlaki değerleri ve kişilik yapısı
işletmenin büyümesinde önemli rol oynamaktadır.
KOBİ’lerde bütün yetki ve sorumlulukların tek kişide toplanmasının bazı avantajları
olduğu gibi, dezavantajları da vardır. Bunların en önemlisi, işletme fonksiyonları
çeşitlenip karmaşık hale geldiğinde, sahip yöneticinin yetersiz kalmasıdır.
Bu durumda yönetici, muhasebeci, satış elemanı, personel yöneticisi,
finansal uzman, üretim teknisyeni vs. rolleri oynamak durumundadır. Pek
çok sahip/yönetici bu rollerin gerektirdiği bilgi ve yeteneğe her zaman sahip
olamamaktadır.
Bu nedenle, pek çok işletme başarısız olmaktadır. KOBİ’lerin büyük
çoğunluğu işletme fonksiyonlarının çeşitlenmesine karşılık, yöneticinin
yetersizleşmesi ve yetki devretmemesi nedeniyle kapanma veya bağımsızlığını
kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.



-Planlama Sorunları:
KOBİ’lerde planlamaya gereken önem genelde
verilmemektedir. Gerçekte, planlama büyük işletmelere
nazaran bu tür işletmelerde daha önemli bir yere sahiptir.
Çünkü işletme planlama sonucu ortaya çıkacak hatalarını
ortadan kaldırabilecek yeterli kaynağa çoğu zaman sahip
olmadığından veya kaynaklarının tümünü kullandığından
iflasın eşiğine gelebilmektedir.
“Günümüzde, KOBİ’ler daha kuruluş aşamasında eksik,
yanlış ve ucuz bilgi ile işe başlamakta, fizibilite etütleri yeterli
bilgiye dayanmadığı için geriye dönüşü imkansız ya da telafisi
çok zor olan hatalar yapılmakta, işletmeler uzun süre bu
hataları sırtlarında yük olarak taşımaya mecbur
kalmaktadır.”




- Organizasyon Sorunları:
Organizayon, belli amaçlara ulaşmak üzere yapılması öngörülen işlerin tanımlanmış
görevler halinde düzenlenmesi ve bu görevlere uygun kişilerin getirilmesi yoluyla
ortaya çıkan yapısal süreç şeklinde tanımlanabilir .
Organizasyon yapısı ise, işletmenin amaçları doğrultusunda organizasyon içinde
oluşan yetki, sorumluluk ve karşılıklı ilişkilerin oluşturduğu yapıdır. Organizasyon
yapısı, bilgi, emir, karar ve rapor akışının gerçekleştiği formel haberleşme kanallarını
kapsamaktadır. Organizasyon süreci sonunda ortaya çıkan yapı, formel (resmi veya
biçimsel) organizasyon yapısı olarak adlandırılır.
Organizasyon şeması böyle bir yapıyı gösterir. Öte yandan, kendiliğinden gelişen
ilişkiler sonucunda oluşan katı iş bölümü içermeyen, karşılıklı güvene dayalı ve sözlü
kurallarla çalışan organizasyon yapısına da informel ya da biçimsel olmayan
organizasyon adı verilir. Bu ilişkiler organizasyon şemasında gösterilemez . Şayet,
formel organizasyon tarafından öngörülen ilişkiler ile informel organizasyonda
kendiliğinden oluşan ilişkiler arasında çelişkiler ya da çatışmalar yoksa, formel yapı
planlanan şekilde işleyebilir. Yöneticiler informel organizasyon üzerinde hassasiyetle
durmalı, kesinlikle bu ilişkileri engellemeye çalışmamalıdır.







Organizasyon işlevi, işletme hedeflerine ulaşmak için önemli köşe taşlarından
biridir. KOBİ’ler daha çok organizasyon yapısı olarak, kökeninin askeri yönetim
olduğu ileri sürülen ve organizasyon türlerinin en eskisi olan kumanda organizasyonu
kullandıklarından, yetki en üst düzeydeki kişide toplanmıştır . Büyüme sürecinde
KOBİ’leri bekleyen pek çok tehlike vardır. Eğer işletme küçük iken, belli işlevleri
yerine getiren işgörenlerin yetki ve sorumluluk dengeleri ayarlanmadığı takdirde,
sorunlar ortaya çıkabilir. İşgörenlerin hem üretken hem de işinden memnun olmasını
sağlayacak örgütsel koşullar geliştirilmelidir.
Organizasyon yapısı oluşturulurken insan faktörü sürekli göz önünde
bulundurulmalıdır. Şüphesiz, KOBİ’ler büyüdükçe farklı organizasyon yapılarına
gereksinim duyacaklar ve gereken şartlar doğrultusunda organizasyon yapılarını
ayarlayacaklardır.
Bu sebeple, KOBİ’ler için standart organizasyon yapıları sunmak gerçekçi
olmayabilir.


-Karar Verme İle İlgili Sorunlar:
Günümüzde küresel rekabet, değişen ekonomik koşullar, yeni
teknolojiler ve üretim sistemlerinin uygulamaya geçirilmesi, karar
alma sürecini yöneticilik kavramı ile eş değer bir anlama ulaştırmıştır.
Genel anlamda kararlar personel, finansman, üretim, pazarlama gibi
işletme fonksiyonları ile ilgili olabilmektedir. İşletmelerde kaynakların
etkin kullanımı, denetim için standartların oluşturulması,
konjonktürel değişimlere karşı hazırlıklı olunması ve çalışanların
motive edilmesi için katılım çok önemlidir. Ancak, KOBİ niteliğindeki
işletmelerde karar alma işlemi, çoğu zaman işletme sahibi tarafından
tek başına yerine getirilmektedir. Bu nedenle KOBİ’ lerde karar
alınırken, büyük ölçekli işletmelere oranla daha az bilimsel teknikler
kullanılmakta, buna karşılık daha esnek ve hızlı kararlar
alınabilmektedir.




-Yetki Devri İle İlgili Sorunlar:
Çağdaş işletmelerde faaliyetlerin çeşitliliği ve karmaşık hale gelmesi
yönlendirmeyi ve denetimi zorlaştırmakta, özellikle üst yönetim
ayrıntılarla boğulmaktadır. Bu durum yetki devrini zorunlu hale
getirmektedir.
Yetki devrinde, işletmenin esnekliğini kaybetmeksizin büyürken
dengeli olarak yetki ve sorumlulukların ayarlanması ve çalışanların
eğitilmesi son derece önemlidir.
Bu yapı içerisinde çalışanlar da kendilerini geliştirebileceklerdir. Yetki
devri ile sorunlara daha yakın konumda olan kişilerin daha isabetli ve
zaman yitirmeden karar vermeleri sağlanacaktır. Yetki devrinin bir
eğitim aracı olarak kullanılması çalışanlara özgüven kazandıracaktır.
Bu bağlamda, yetki devri hem çalışanlar hem de yöneticiler açısından
güven ve dürüstlüğün bir ifadesi olarak görülebilir.









Yöneticilerin/girişimcilerin bir kısmı yetki devretmede isteksiz davranmaktadır.
Bunun iki nedeni vardır:
Birincisi, işletmeyi her şeyiyle kendine ait bir varlık olarak görmesidir. Her işi doğru
olarak sadece kendisinin yapabileceğini düşünen girişimci işletmeyle bütünleşmiş ve
zamanının büyük bir kısmını ona ayırmıştır. Kendisini bütün çalışanların hareket ve
davranışlarını izlemek zorunda hissetmektedir. Çalışanlara güvenmediğinden tatil
bile yapamaz.
İkincisi, yöneticinin/ girişimcinin egoist davranışları, karşısındakilerin olumlu
fikirlerini reddetmesine sebep olacaktır. Girişimci için bu durum “başarılı bir takımın
çalıştırıcısı değil, yıldız oyuncusu olmanın daha önemli olduğu” manasına
gelmektedir. Bu tür davranışların büyüme ve başarı üzerinde önemli kısıtlamaları
olacaktır. Çünkü, her işini kendi görmeye çalışan bir girişimcinin işgörenlerden farkı
olmayacaktır. Dolayısıyla yetki devri işletmede yer bulamazsa, işletme muhtemelen
büyüyemeyecektir. Büyüme durumunda hazırlıksız yakalanan girişimci büyük
zorluklarla karşı karşıya kalacaktır.
Yetki devrederken, bazı riskleri de üstlenen yöneticiler, dikkati daha da arttırmalı
ve koordinasyonu sağlamalıdır. Ancak, alt kademelerdeki işlere karışarak işleri daha
iyi götürebileceklerine inanan girişimciler ve yöneticiler genelde yanılgı
içerisindedirler. Böyle yaptıklarında, başkalarınca yürütülen fonksiyonları üstlenerek
hem işgörenlerin yeteneklerini kullanmalarına engel olmakta hem de kendi yönetim
fonksiyonlarını yapamaz hale gelmektedirler.
KOBILERDE PAZARLAMA SORUNLARI

Modern pazarlama kavramı, herşeyin pazar ile
başladığını kabul etmektedir. Bu nedenle, KOBİ'
lerin başarılarında pazar üzerinde yoğunlaşmak
önem kazanmaktadır. KOBİ' ler hedef pazarlarını
tanımlamada ve pazarlama stratejisi belirlemede
yetersizdirler. Çünkü pazar araştırması yapmadan
kişisel gözlemlerini kullanmaktadırlar. Ayrıca KOBİ'
ler özellikle sosyo-ekonomik koşullardaki
değişmeler sonucu oluşan tüketici tercihlerindeki
hızlı değişikleri izlemede ve bunlara ayak
uydurmada da yeteri kadar başarılı
olamayabilmektedirler.



















KOBİ' lerin pazarlama işlevine ilişkin özellikleri:
- KOBİ' lerde pazarlama konusunda uzman kişilerin istihdam edildiği ayrı bir
pazarlama bölümü yoktur.
- Bu açıdan KOBİ' lerde "az gelişmiş bir pazarlama" anlayışından söz etmek
mümkündür.
- KOBİ' ler pazarlama araçlarından yeterince yaralanamamaktadırlar.
- KOBİ' lerde düzenli bir pazarlama araştırması yapılmamaktadır.
- Genel olarak KOBİ' lere ihracat pazarları kapalıdır veya bu işletmelerin
ihracat pazarlarına girmeleri çok zordur (SDTŞ’ler bu açıdan önemlidir).
- KOBİ' ler, genellikle ürünlerinin pazarlamasında pahalı ve karmaşık satış
kanalları ve satış örgütleri kullanamamaktadırlar.
- Büyük işletmeler kitle üretiminin avantajlarından yararlanırlarken, KOBİ' ler
yararlanamamaktadırlar.
- KOBİ' ler daha çok yerel pazarlara hitap etmektedirler.
- KOBİ' ler genellikle sınırlı bir pazar payına sahiptir.
- Yan sanayi olarak büyük bir işletmeye yarı mamul veya parça imal eden
küçük işletmeler, pazarlama açısından oldukça dezavantajlı bir konumda
bulunurlar. Talep tekeline sahip büyük işletme, KOBİ' ye istediği şartları
empoze etmekte, maliyetin altında bir fiyatı bile kabul ettirebilmektedir.














KOBİ' lerin pazarlama işlevine ilişkin başlıca üstünlükleri:
- Doğrudan (direkt) pazarlama,
- Kişisel müşteri ilişkileri,
- Pahalı ve karmaşık satış örgütünün olmaması,
- Esnekliğin yüksek olması,
- Satış giderlerinin azlığı,
- Yalın ve küçük pazarlarda faaliyet gösterme,
- Esneklik, yani müşterilerin özel arzu ve isteklerine cevap verebilme.
KOBİ' lerin pazarlamadaki temel sakıncaları:
- Yetersiz pazarlama anlayışı,
- Yetersiz piyasa araştırması,
- Pazarlama araçlarından yeterince yararlanamama,
- Sınırlı ve dar bir pazara bağımlılık veya alternatifsizlik,
- Yan sanayi olarak çalışma durumunda alıcı firmaya bağımlılık.
KOBİ’LERDE FİNASMAN VE SORUNLARI



Küçük ve Orta ölçekli işletmelerimizin, bugün karşı karşıya kaldığı bir
çok sorunun gerisinde sermaye faktörü yatmaktadır. Bu tespit bugün
de aynı şekliyle devam etmektedir. Küçük sermayelerle başlanan
girişimler sürekli büyüyen sorunlarla devam etmektedir.
KOBİ’lerin sorunlarını ele alırken ilk belirtilmesi gereken husus
enflasyonun öz sermayeyi eritmesidir. Aşırı artan girdi fiyatlarının
maliyetleri yükseltmesine karşın bunu fiyatlarına yansıtamayan
KOBİ’lerin,zaten yetersiz olan özsermayeleri zaman içinde
erimektedir.KOBİ’lerin ortak özelliklerinden biri olan özkaynak
yetersizliği özellikle konjüktürel dalgalanmanın olduğu dönemlerde
kendini hissettirmektedir.KOBİ’lerin sermaye yapılarının zayıflığı ilk
olarak işletmelerin kuruluşunda ortaya çıkmakta ve pek çok KOBİ için
süreklilik kazandığından işletmenin daha sonraki faaliyetlerinin
tümünü etkilemektedir.Dış kaynakların bulunmasında
karşılaşılan güçlükler ile birleştiğinde yeni yatırımların
yapılmasını,yüksek teknoloji sağlanmasını engellemektedir.


Girişimciler ellerindeki küçük sermayeler ile işletmeler oluşturmakta,
bu özsermayeleri de hem yatırım hem de pazarda yer almak için
yapılacak pazarlama çalışmaları için yeterli olmamaktadır. KOBİ’ler
piyasa koşulları nedeni ile vadeli satışlarını da özsermayeleri ile
finanse etmek zorunda kalmaktadırlar.Daha kuruluş aşamasında
başlayan bu özsermaye sorunu KOBİ’ leri yaşamları boyunca olumsuz
etkilemektedir.
Özellikle konjüktürel dalgalanmaların olduğu dönemlerde KOBİ’ lerin
kaynakları son derece azalmaktadır. Tahsilatta karşılaşılan güçlükler
sonucu nakit sıkıntısı çekilmekte, özsermaye erimekte ve pahalı
banka kredilerine yönelinmektedir. Sonuçta, yüksek maliyetli banka
fonu kullanmak zorunda kalan küçük sanayiciler mevcut
Yatırımlarındaki dönüş hızını ayarlayamadıklarından iflas
etmektedirler.Bu durumda KOBİ’lerin çok sınırlı özkaynak sermayeye
sahip olmaları birçok sorunuda beraberinde getirmektedir. Yaşanan
sermaye sorunlarıyla birlikte KOBİ’lerin yöneticilerinin finansman
bilgileri yeterli olmaması ve bu konuda yetişmiş elemanlar istihdam
etmemeleri de sorunu derinleştirmektedir.



KOBİ’lerin hemen hepsinde sahip/ yöneticiler teknik kökenli
olduğundan, finansman ve muhasebe konusunda çok az bilgiye
sahiptirler. Bu tür bilgileri, uzman kişilerden sağlama istek ve
imkanları da sınırlıdır.
Büyük işletmelerle karşılaştırıldığında , ülkemizdeki küçük sanayi
işletmelerin daha az sermayeli fakat emek yoğun ve küçüldükçe riski
azalan yapıda oldukları da bilinen bir gerçektir. Buna rağmen özellikle
finansman sorunlarını da en çok onlar yaşamaktadır. Başlangıç
sermayeleri sınırlı olduğundan, kredi temininde yaşanan sorunlar ve
kredi maliyetleri nedeniyle küçük işletmeler hem öz kaynak sorunu
hem de dış kaynak sorunu ile karşı karşıya bulunmaktadırlar. Bu
durum işletme faaliyetlerini olumsuz yönde etkilediği gibi yeni
projeleri finanse etmekte güçlükler yaratmaktadır. KOBİ'ler bundan
dolayı büyümemekte, faaliyetlerini genellikle bölgesel
sürdürmektedirler.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerde düzensiz stok politikası müşteri
kaybına yol açmaktadır.Bu işletmelerin girişimcileri doğru stok
denetimi yapmanın önemini algılayamadıkları için ya sermayelerini
gereğinden çok stoğa bağlanmakta veya bozulma yoluyla stoklarda
israfa neden olmaktadır.Bazen de pazar fırsatlarına göre yetersiz
düzeyde stokla yetinme durumunda kalmaktadır.












İstanbul Sanayi Odasının yapmış olduğu Ekonomik Durum Tespiti Anket
çalışması sonuçlarına göre;
- Varlıkları içinde özkaynak oranı % 71'den fazla olan işletmelerin sayısı:
Küçük ölçekli işletmelerde % 51.2
Orta ölçekli işletmelerde % 37.8
Büyük ölçekli işletmelerde % 22.2
- Varlıkları içinde öz kaynak oranı % 90'dan fazla olan işletmelerin sayısı:
Küçük ölçekli işletmelerde % 29.9
Orta ölçekli işletmelerde % 16.9
Büyük ölçekli işletmelerde % 8.7
Görüldüğü gibi küçük ve orta ölçekli işletmelerin büyük bölümü
hayatiyetlerini özkaynaklarıyla devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
Özkaynak kullanımı düşük, yabancı kaynak kullanımı yüksek olan
işletmelerin geçmiş dönemlerde yüksek faiz oranlarıyla borç yüklerini
karşılaması oldukça zordu. Enflasyonun düşüşü ile birlikte inen faiz oranları
ile biraz nefes alma imkanını bulan işyerleri, yeni bir parasal kriz ile birlikte
yükselen kredi faiz oranları nedeniyle tekrar mali zorluklarla karşı karşıya
kalmışlardır. Yavaşlayan enflasyon ortamında, yükselen kredi faiz oranları ile
işletmelerin mali yapıları bozulurken, karlılık oranlarının biraz daha
küçüldüğü görülmektedir.


Finans Kuruluşlarının KOBİ’lere Yaklaşımı :
Uzun vadeli kredi kulladıran finans kuruluşları genellikle dış
kaynakların (Dünya Bankası, Eximbank, Avrupa Yatırım Bankası vb.
kaynaklı) kullandırımında aracılık etmektedir. Kredi kullanan finans
kurumları, Devlet kuruluşlarıyla sınırlı kalmaktadır. KOBİ’lerin
gereksinim duydukları kısa vadeli kaynak için ise finans kuruluşları
kendi kaynaklarını kullandırma konusunda istekli davranmamaktadır.
Muhtelif Bankaların KOBİ’lere yönelik kısa süreli işletme kredisi
çalışmaları olmaktadır. Bu kredilerde de KOBİ’ler vade, limit, faiz
oranı sorunu yaşamaktadır. En önemli sorunları da bu krediyi
alabilmek için kendilerinden istenen teminatlarda olmaktadır. Finans
kuruluşları riskli gördükleri KOBİ’lerle kredi ilişkisine girmek için
yüksek teminatlar istemektedir. Bu da KOBİ’leri kısır döngüye
sokmaktadır. Eğer bir işletme kazandıklarını sermayesine
ekleyip,taşınmaz edinmemişse kredi alma şansı azalmakta, belki de
hiç kalmamaktadır. Ayrıca yaşanan krizlerde finans kuruluşlarının
yaptıkları ilk iş, kredi kullandırımını durdurmak ve mevcut kredilerin
geri çağırılması olmaktadır. Bu durumda da KOBİ’ler nakit akış
planlarında olmayan bir durumla karşı karşıya kalmaktadırlar.
RİSK SERMAYESİ (VENTURE CAPİTAL)



Risk sermayesi en basit anlatımla, kendilerine finansman arayanların, şirketlerin veya
girişimcilerin, onlara yatırım yapabilecek finansörler veya sermayedarlar ile buluşması olarak
tanımlanır.
Risk sermayesi dar anlamda, yalnızca şirketlerin kuruluş aşamalarındaki yatırımları
kapsamaktadır. Geniş anlamda ise, şirketlere herhangi bir aşamada yapılan yatırımları ifade
etmektedir.
Risk Sermayesinin Özellikleri,

Yeni, yüksek büyüme ve kârlılık potansiyeli gösteren projelere yatırım yapar.
Başlangıç yatırımlarının yaygın uygulanan yatırım süresi 3-7 yıl arasıdır. Girişilen projenin
özelliklerine ve aşamasına göre bu süre değişiklik gösterir.

Risk sermayesi, büyük bir risk altında olacağı için yatırım yapacağı firma ve projeyi iyi bir
incelemeye tabi tutar. Ürün ve hizmet üretimini destekler. Şirket yönetimine katılır, stratejik
kararlarda yardımcı olur.
Risk sermayesinin kapsamı yatırımlarla sınırlı değildir. Yatırımcı, aynı zamanda yönetsel bilgi
birikimini ve deneyimini kullanmakta, aktif olarak firmanın fizibilite çalışmalarına, kuruluşuna ve
yönetimine katılmaktadır. Bunun sebeplerinden biri, fikir sahibinin ya da işletmenin yönetsel
deneyimlerinin risk sermayedarına göre daha az olması, diğeri ise risk sermayedarı açısından
üstlendiği riski azaltmak istemesidir.
Her risk sermayedarı kendi stratejisi doğrultusunda yatırım yapar. En küçük gibi görünen
projeleri bile değerlendirirler. Bazıları genel anlamda, her sektörden projelere, her coğrafik
yerleşim alanında, firmaların her aşamasında yatırım yapabilir. Bazıları da bir veya iki sektörde
uzmanlaşmıştır ve sadece bir coğrafik bölgede yatırım yapar
Download