Tanıtım ve Medya Başkanlığı 20 Kasım 2014 Perşembe GÜNLÜK BASIN RAPORU 1 GÜNDEM 20 KASIM 2014 1- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Keçiova Cami'sini ziyaretinin ardından Cezayir'den Ekvator Ginesi'ne geçecek. - Erdoğan, Ekvator Ginesi Cumhurbaşkanı Teodoro Obiang Nguema Mbasogo ile görüşecek. İki lider, bir Türk firmasınca inşa edilen alışveriş merkezinin şantiyesini ziyaret edecek. - Erdoğan, Mbasogo ile akşam yemeği verecek. 2- TBMM Başkanlık Divanı, Meclis Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında toplanacak. (TBMM/10.00) 3- Başbakan Ahmet Davutoğlu, Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'nin daveti üzerine Irak'a resmi ziyaret gerçekleştirecek. - Davutoğlu, Bağdat'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı yapacak. (Ankara/07.30/Bağdat) 4- KKTC Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dinçyürek Ankara'da - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakan Hakan Dinçyürek ve beraberindeki heyeti kabul edecek. - Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Bakan Dinçyürek ile ayrı ayrı görüşecek. (Ankara/11.00/12.00/10.30) 5- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla düzenlenen şiir, kompozisyon ve kısa film yarışmasının ödül töreni ile TBMM XV. Ulusal Çocuk Forumu'na katılacak. (Ankara/09.30/TBMM/14.00) 6- AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Lüksemburg Başbakanı Xavier Bettel, Temsilciler Meclisi Başkanı Mars Di Bartolomeo, Lüksemburg Temsilciler Meclisinin bazı komisyonlarının üyeleriyle görüşecek, Robert Schuman Avrupa Çalışmaları ve Araştırmalar Merkezi ile Schengen Avrupa Müzesini ziyaret edecek. 7- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Petkim Ar-Ge Merkezi'ni ziyaret edecek, etilen fabrikasının yeni tesisinin açılışına katılacak. Işık ayrıca valiliği, büyükşehir belediyesini ziyaret edecek, Ege Bölge Sanayi Odası Meclis Toplantısı'na katılacak, Meclis üyeleriyle akşam yemeğinde bir araya gelecek. (İzmir/11.00-18.30) 8- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Atlantik Konseyi 2014 Enerji ve Ekonomi Zirvesi kapsamında, ABD Enerji Bakanı Ernest Moniz ile kahvaltıda bir araya gelecek, zirvenin açılışında konuşma yapacak. 2 - Bakan Yıldız, Atlantik Konseyi Üstyöneticisi Frederick Kempe ile görüşecek, ABD ile Türkiye'de Rüzgar Enerjisinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptı'nın imza törenine katılacak ve basın açıklaması yapacak, bazı bakanlar ve üstyöneticilerle ikili görüşmelerde bulunacak. (İstanbul/07.45-20.45) 9- Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Belçika'da, Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Geoffrey Van Orden'in ev sahipliğinde AP milletvekilleri, Alman Milletvekili Gabriele Preuss, Brüksel Başkent Bölgesi Spor Altyapısı Bakanı Fadila Laanan ve AP Başkan Yardımcısı Ryszard Czarnecki ile görüşecek, Avrupalı Türk Demokratlar Birliğinin programına katılacak. (Brüksel) 10- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Niğde Tanıtım Günleri'ne katılacak (Ankara/13.00) 11- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye İstiklal Gazileri İstiklal Madalyalılar Derneği Başkanı Torun Mengüloğlu'nu kabul edecek. (Ankara/15.00) 12- TBMM'den - Genel Kurul'da, İstanbul Tahkim görüşülmesine devam edilecek. (14.00) Merkezi kurulmasını öngören yasa tasarısının - Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Sağlık ile Çevre ve Şehircilik bakanlıklarının 2015 yılı bütçeleri ele alınacak. (10.00) - KİT Komisyonu'nda, Atatürk Orman Çiftliği ile Toprak Mahsulleri Ofisinin 2011-2012 hesapları denetlenecek. (10.30-14.30) - Dışişleri Komisyonu'nda, bazı uluslararası anlaşma ve sözleşmeleri uygun bulan kanun tasarıları görüşülecek. (11.00) - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nda, Almanya Berlin Camisi'ndaki yangına ilişkin rapor ile İtalya'daki ceza infaz kurumlarına ilişkin raporu ele alacak. (11.00) 13- AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, partisinin Ar-Ge başkanlığı tarafından düzenlenen, Medeniyetimizin Öznesi Türkçe: Fırsatlar ve Tehditler Çalıştayı'na katılacak. (İstanbul/10.00) 20 KASIM 2014 PERŞEMBE GÜNDEM HABERLERİ GÜNDEM CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN BEDELLİ AÇIKLAMASI Cumhurbaşkanı Erdoğan, bedelli askerlik konusunda kendisine yöneltilen soruya "Zaman zaman bazıları bu işi kaşıyorlar. TSK'nın kanaatini gözardı etmek mümkün değil" diye yanıt verdi. 3 ÇÖZÜM SÜRECİNİ BAŞARIYA ULAŞTIRMA YÖNÜNDE KARARLIYIZ Başbakan Ahmet Davutoğlu, TRT ortak yayınında soruları yanıtladı. Davutoğlu, "Ne olursa olsun çözüm sürecini başarıya ulaştırma yönünde kararlıyız" dedi. 2 EMNİYET MÜDÜRÜ TUTUKLANDI İstanbul merkezli "yasa dışı dinleme" operasyonu kapsamında, daha önce serbest bırakılan ve cumhuriyet savcısının itirazı üzerine hakkında yakalama kararı çıkarılan 5 polisten 2'si tutuklandı. BU KEZ ANKARA'DA ASANSÖR FACİASI Ankara İncek'te bir apartman inşaatındaki dış cephe asansörü ikiye bölündü; 1 işçi hayatını kaybetti, 3 işçi yaralandı. EKONOMİ BAKAN YILDIZ: "IRAK PETROLÜ MART'TAN BERİ İLK KEZ SEVK EDİLECEK" Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, merkezi Irak hükümetiyle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) petrol konusunda anlaşmaya varmasının ardından, merkezi hükümetin petrolünün Mart ayından beri yapılmayan sevkiyatının ilk kez bugünlerde başlayacağını söyledi. GARANTİ, 5,5 MİLYARA İSPANYOLLAR'IN OLDU İspanyol BBVA, Doğuş Grubu'na 2,5 milyar dolar (5,5 milyar TL) daha ödeyerek bankanın yönetiminde çoğunluğa ulaştı. Doğuş Holding patronu Ferit Şahenk, bankanın Yönetim Kurulu Başkanı olarak kaldı. 'TÜRK BANKALARI İSTİKRAR KAZANIYOR' Standard & Poor's gelişmekte olan ekonomilerin bankacılık sistemlerine ilişkin raporunda, "Brezilya, Güney Afrika ve Türk bankaları yavaşça istikrar kazanıyor" ifadeleri yer aldı. İBB'DEN TOPÇU KIŞLASI AÇIKLAMASI İBB'den Topçu Kışlası için yapılan açıklamada, "Söz konusu projeye ilişkin, mahkemenin vereceği 'yapılamaz' kararı doğrultusunda projenin iptali, 'yapılabilir' kararı doğrultusunda ise 'yeniden değerlendirme ve yapılması yönünde karar alınması halinde bile halkoylamasına gidilmesi' yönündeki irade geçerlidir." 1 ARALIK'TA BAŞLIYOR, 519 TL CEZASI VAR Ticari araçlara kış lastiği takma zorunluluğu 1 Aralık'tan itibaren başlıyor. Kış lastiği takmayan ticari araçlara 519 lira para cezası verilecek. 4 ESNAFA YENİ TEŞVİKLER YOLDA 1.5 milyonu aşkın esnafın sorunları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılacağı "Esnaf Şurası"nda masaya yatırılacak. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından düzenlenen 4. Esnaf ve Sanatkârlar Şurası, 26-27 Kasım günlerinde Ankara'da gerçekleştirilecek. POLİTİKA MİLLET VE ADALET PARTİSİ KURULDU Millet ve Adalet Partisi'nin kuruluş dilekçesi İçişleri Bakanlığı'na verildi. Eski bakanlardan İdris Naim Şahin'in de kurucu üyeleri arasında bulunduğu partiden "Birçok vekille görüştük, bize büyük katılımlar olacak" açıklaması yapıldı. DÜNYA PUTİN: "TÜRKİYE'YE YENİ UFUKLAR ARAMAYA GELİYORUM" Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Aralık ayı başında Türkiye'ye gerçekleştireceği ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte ilişkilerde yeni ufuklar arayacaklarını açıkladı. EBOLADA TEDAVİ UMUDU Ebola'nın, hastalığı atlatanların kanından alınacak plazmayla tedavisi araştırılacak. Bill & Melinda Gates Vakfı, plazma tedavisi ve deneysel ilaç araştırmaları için ilk etapta 5,7 milyon dolar bağışlayacağını açıkladı. CERN'DE YENİ KEŞİF Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) bilim adamları, iki atomaltı parçacığı keşfetti. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı kullanılarak yapılan deneylerde keşfedilen atomaltı parçacıklar, devasa bir gücün bir araya getirdiği üç zerreciğin oluşturduğu baryondan meydana geliyor. 5 YAZILI BASIN ÖZETLERİ ’ın bazı haber başlıkları: Stratejik Ortağız Rusya Devlet Başkanı Putin, Ankara ile Moskova'nın enerji alanında stratejik ortak olduklarını ve iki ülkenin yeni bir döneme girdiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın temas ve karşılıklı etkileşim halinde olduklarını açıklayan Rus lider, 1 Aralıkta Ankara'ya geliyor. Türkiye ve Rusya ilişkilerini bozma amaçlı yalan haber üreten kara propaganda merkezlerinin çabalarına rağmen iki ülke aralarındaki işbirliğini yeni boyutlara taşımanın yollarını arıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün yaptığı açıklamada, Aralık ayında bir araya geleceği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yeni işbirliği konularını ele alacaklarını kaydetti. Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nin (ÜDİK) 5'inci toplantısına başkanlık edecek olan Putin'e, yaklaşık 10 Rus Bakan da eşlik edecek. Rusya lideri Putin, Rusya'da görev yapan yabancı ülke büyükelçilerinin güven mektuplarını sunmaları için düzenlenen törendeki konuşmasında, Türkiye ile ilişkilerde yeni bir döneme girildiğini vurguladı. Söz konusu ilişkilerin özellikle enerji alanında stratejik ortaklık seviyesine çıktığını da sözlerine ekledi. GAP Kendi Maliyetini Çıkarttı AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) maliyetinin 30 milyar dolar olacağını belirterek, "Proje daha tamamlanmadan sadece enerji kısmından 28 milyar dolar kazanç sağlandı. Tarım eklenmeden bu rakamı veriyor. Böylesine karlı bir proje" dedi. Ensarioğlu, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde gerçekleştirilen "Çözüm Sürecinin Tarıma Yansımaları ve GAP" konulu konferansta, GAP kapsamında 22 baraj, 19 hidroelektrik santralinin yapımının planlandığını, 2007 yılma kadar hidroelektrik üreten barajların yüzde 96'sınm tamamlandığını ancak projenin sulama kısmının yüzde 14-16 seviyesinde kaldığını anlattı. ’ın bazı haber başlıkları: Şüphesiz Pensilvanya Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışma ofisini dinleyen casuslara yönelik tamamlanan iddianameyle ilgili "Paralel yapının nerelere sızdığı artık yargı sürecinde. Bu yapının kesinlikle Pensilvanya ile bağlantısı var" dedi. Cezayir ziyareti öncesi gazetecilerin sorularını cevaplayan Erdoğan, "Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu yapının nerelere sızdığını ve altından neler çıkacağını hep birlikte göreceğiz. Ki bunun Pensilvanya ile bağlantısı kesin vardır. En son MGK bildirisinde açıkladık. Hükümetimiz de bu tavsiye kararı üzerinde çalışıyor. Kısa süre içerisinde nihai kararını açıklayacaklardır" diye konuştu. Türkiye 690 Milyon Dolarlık Yazılım Sattı BİLİM, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Bilkent Otel'de düzenlenen Türkiye Yazılım Sektörü Stratejisi Çalıştayı'nın açılışında yaptığı konuşmada, şirket bilançolarına yansıyan yazılım ihracat rakamının 690 milyon dolar seviyesinde olduğunu açıkladı. Işık, yazılım ihracatı konusunda toplumun artık çok biÜnçÜ olduğunu ifade ederek ilginç bir anekdot paylaştı: "Türkiye'nin ilk yazılım ihracatında, yazılımı yapanın başına ne geldiğini biliyor musunuz? 1990’lı yılların başında veya 80’li yılların sonunda bir yazılım yapılıyor ve 6 satılıyor yurt dışına, 1 milyon dolarlık bir yazılım. Tabii para da hesaba geliyor. Hesapta 1 milyon dolar para var fakat karşılığında hiçbir şey yok. Hemen kara para aklamaktan, adamcağız hakkında soruşturma açılıyor. Neyse, zar zor bunun yazılım ihracatı olduğu anlatılıyor ve sonunda bürokrat ikna ediliyor. İyi de diyorlar, 'ihracat dediğiniz, bir şey olacak elimizde.' En son, bir makaraya yazılımla ilgili bir şeyler yazılıyor ve o makara paketleniyor, gümrükten çıkarılıyor ve o 1 milyon dolar, makara karşılığında ödendi diye işlemler bitiriliyor." ’ın bazı haber başlıkları: 'Nehrin Yarısını Çoktan Geçtik' Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın çözüm sürecine ivme kazandırmak için HPD'lilerle görüşmesinin ardından aralarında Akdoğan'ın da bulunduğu kurmaylarını topladı. Başbakan Davutoğlu, Avustralya ve Filipinler gezisinden döner dönmez Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Yalçın Akdoğan, içişleri Bakanı Efkan Ala, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile bir araya geldi. Davutoğlu'nun bugün başlayacak Irak ve hafta sonu gerçekleştireceği Tunceli ziyareti öncesinde Başbakanlık Resmi Konutun'da gerçekleşen ve 4.5 saat süren genel değerlendirme toplantısında, iç ve dış gelişmeler ele alındı. Toplantıda, HDP heyeti ile bir araya gelen Başbakan Yardımcısı Akdoğan'ın Başbakan Davutoğlu'na görüşmeye ilişkin bilgi verdiği belirtildi. HDP heyetinin, İmralı'ya gitme talepleri, gidecek heyetin genişletilmesi isteği, Abdullah Öcalan'ın sekretaryasını üstlenmesi planlanan mahkumların İmralı'ya nakli gibi konular görüşmede masaya yatırıldı. Davutoğlu, Irak ziyaretiyle ilgili bakanlara bilgi verirken, pazar günü gerçekleştirilecek Tunceli ziyareti de gündeme geldi. Alevi açılımının koordinatör bakanı olan Faruk Çelik ile Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in de toplantıya katılması dikkat çekti. ’ın bazı haber başlıkları: İsveç'e Gemi Yaparız Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan İsveç Kentsel Dönüşüm ve Bayındırlık Bakanı Mehmet Kaplan ile görüştü. Elvan, Türk gemi inşa sanayinin, İsveç’ten gelecek her çeşit gemi inşası, bakım-onarımı taleplerini karşılamaya hazır olduğunu belirtti. ’in bazı haber başlıkları: Yılmaz: Kararı Başbakan Verir Milli Savunma Bakanı ismet Yılmaz, TBMM'de milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Yılmaz, bedelli askerlikle ilgili bir soru üzerine, bu konuyla ilgili daha önce yaptığı açıklamalar olduğunu belirterek, "Başbakanımız bütün görüşleri aldıktan sonra değerlendirme yapacak ve karar verecek. Bunun üzerine ilave edilecek bir husus yok" dedi. Hükümetin üyesi olduğunu, ancak tek karar vericinin kendisi olmadığını kaydeden Yılmaz, "Hükümet görüşleri alır, değerlendirir ve Başbakan karar verir. Değerlendirme kısa süre içinde yapılacaktır. Bu seçim yatırımı olarak değerlendirilir mi? Bunun oy kaybettireceğini söyleyenler de var, bizim arkadaşlarımızdan söyleyenler var. Buna, oy getirir ve kaybettirir diye x bakmamak gerekir. 7 Bunun getirişi kadar götürüşü de vardır. 2011'de çıkan bedelliyi, seçimden sonra çıkardık" diye konuştu KÖŞE YAZARLARI GAZETESİ ABDÜLKADİR SELVİ Seyit Rıza’nın mezarı açıklansın “Dersim modern Kerbela’dır” diyen Başbakan Davutoğlu, bu hafta sonu Dersim’e gidiyor. Davutoğlu’nun Tunceli Üniversitesi’ndeki konuşmasında Dersim ve Alevi sorununun çözümüne ilişkin önemli açıklamalar yapması bekleniyor. Öncelikle Alevilerin, Davutoğlu’nun Hacı Bektaş-ı Veli'yi anma törenleri vesilesiyle uzattığı samimi elin farkında olduğu anlaşılıyor. Zaten bu sorunun çözümüne de kurulacak olan samimiyet köprüsü ile ulaşacağız. Aleviler, hükümetin konuya yaklaşımının samimi olduğuna inanmadığı sürece yapılanlar, buza yazı yazmaya benzer. Alevi sorunu, bir yüzü silahlı bir terör faaliyetine dönüşen Kürt sorununa nazaran çözümü daha zor bir sorun. Biri 100 yıllık diğeri 500 yıllık bir sorun desem yeter. Kürt-Türk evlilikleri, aynı camide aynı safta namaza durup, Ramazan orucunu tutuyorlar. Ama Alevilerle Sünniler arasında kalın bir duvar ve Dersim, Maraş, Çorum ve Sivas gibi kanlı bir mazi var. Alevi sorununun ne denli ciddi olduğunu anlamak için Gezi’ye bakmak yeter. Alevi meselesi 80’li yılların sağ-sol çatışmasında 90’lı yılların Madımak olayı ve 28 Şubat sürecinde farklı bir dönüşüm sağladı. Daha sol, daha seküler bir hal aldı. Aleviler, tek parti döneminde kendilerine zulmeden Laik-Kemalist ideolojinin muhafızı haline geldiler. 28 Şubat’ın kitlesel tabanını oluşturdular. Dersim’de kendilerini katleden, Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi'nin kapısına kilit vuran. Cemleri yasaklayıp, dedelik müessesesini suç örgütüne dönüştüren Halk Partisi zihniyetinin doğal müttefiki haline geldiler. Buradan bir Stockholm Sendromu üretme heveslisinde değilim. Bunun bir siyasi arka planı ve tarihi geçmişi var. Günümüzdeki kırılma anı ise Suriye’deki iç savaş. Anadolu Aleviliği İran’daki Şia’ya ve Suriye’deki Nusayriliğe hep mesafeli durmuştu. İran devrimine İslamcı kesimler ilgi duyarken, Aleviler, ”Türkiye, İran olmayacak” diye yürüyüşler yapmışlardı. Hatay bölgesi dışında Anadolu Aleviliğinin Suriye’deki Nusayri rejimi ile bağlantıları yoktu. Suriye’deki iç savaşın bizdeki yansımaları çok farklı oldu. Suriye üzerinden bir algı yönetimi yapıldı. CHP ve medyanın içinde yer aldığı algı yönetimi en fazla etkisini Alevi kesimi üzerinde gösterdi. Anadolu Aleviliği, Nusayri rejimi ile arasındaki duvarı yıktı. Gezi olayları bunun en çarpıcı örneğiydi. Bugün için Alevilerle ilgili sorunları çözme imkanımız var. Yarın bu makas daha fazla açılabilir. Yazının başında Alevi kesimi Davutoğlu’nun samimiyetini farketti demiştim. Dersim federasyonlarının toplantısında alınan kararlar da bunu yansıtıyor. 8 Alevi sorununun çözümü konusunda Ankara’da umut verici gelişmeler var. Asıl önemli olan zihniyet değişiyor. Önceden Alevi sorununun çözümüne karşı direnç gösteren bir Diyanet Teşkilatı vardı. Diyanet’in bu konudaki olumsuz tavrı, dindar-Sünni kesim üzerinde de etkili oluyordu. Bir şey yaparsak inanç konusunda yanlış bir iş mi yapmış oluruz şeklinde endişeye neden oluyordu. İkincisi ise Diyanet’in Aleviliği tarif etmesi isteniyordu. İslam’ın içinde Aleviliği nereye oturtuyorsunuz sorusunun ardından Diyanet'in dışlayıcı yorumu geliyordu. Kanal 24 Televizyonu'nda Murat Çiçek’in programında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile birlikte olduk. Görmez’in yaklaşımı, zihniyet değişimini göstermesi açısından önemliydi. Alevi sorununun çözülmesine defans yapan değil tam tersine çözüme olumlu yönde katkı yapan bir Diyanet İşleri Başkanı var. Görmez döneminde Diyanet, Aleviliğin temel kaynaklarından olan Hacı Bektaş-ı Veli’nin eserlerinin tümünü yeniden yayınladı. İlmi seviyesi ve saygın kişiliği ile Mehmet Görmez, Türkiye’yi yöneten kadroların hürmet ettiği, kendilerine referans aldıkları bir isim. Onun bu sorunun çözümüne pozitif katkı yapma arzusu içinde olması Türkiye için bir şans. Diyanet İşleri Başkanı, Aleviliğin, Aleviler tarafından tarif edilmesinden yana. Bu ülke Türklerin tarif ettiği Kürtlüğün, Sünnilerin tanımladığı Aleviliğin sıkıntılarını çok yaşadı. Görmez, Alevilikle ilgili nasıl bir yapılanmaya gidileceği konusunda acele edilmemesi yanlısı. Alevi kesimin tartışmaları sonucunda en makul olan yol ve yöntemin tercih edilmesini istiyor. Bu arada Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nda dedeler, Vakıflar Kanunu'nda ise cemevleri konusunda bir yasal değişiklik yapılarak, Aleviliğin, yine Aleviler tarafından cemevleri, dört kapı, kırk makam olmak üzere yol ve erken üzerinden, dedelik müessesesiyle birlikte inşa edilmesinden yana. Özetle cemevleri ve dedelik kurumunun güçlendirilmesini istiyor. Peki Alevilerle ilgili yapılanma ne olacak? Daha sonra özerk bir kurum mu kurulur, inanç sistemleriyle ilgili ayrı bir yapılanmaya gidilir. Kürdü Türk, Aleviyi Sünni kalıbına sokmaya çalışmak yerine, birbirimizi olduğu gibi kabul ettiğimiz takdirde çözemeyeceğimiz bir sorunumuz yoktur. Bu açıdan Davutoğlu’nun Dersim ziyareti önemli. Seyit Rıza idam sehpasında; “Evlad-ı Kerbelayıh Bi hatayıh Ayıptır, zulümdür” Demişti. Şimdi bu zulmü sona erdirme zamanı. Eski bir Cumhurbaşkanımız ise Seyit Rıza’nın mezarının yerinin açıklanmasını isteyen bir yazara, “Seyit Rıza işini karıştırmayın. Arkasından Şeyh Said’in mezarı gelir. Devlet bu işin altında kalır” demişti. Kalırsa bu zulmü yapanlar kalır. Yeni Türkiye’de ölümlerden korkan bir devlet istemiyoruz. Bediüzzaman Said Nursi’nin mezar yeriyle ilgili belgelere çalışırken bir kez daha farkettim ki, bunların hepsinin kaydı devlette var. Bu kayıtlar açılsın Seyit Rıza’nın ve Şeyh Said’in mezarlarının yeri açıklansın. Öcalan’la çözüm süreci yürütürken, Seyit Rıza’ya, Şeyh Said’e bağlı olanlar en azından mezarlarını ziyaret edebilsinler... 9 GAZETESİ OKAN MÜDERRİSOĞLU Cezayir'den Gezi'ye bakış Afrika'dan yeni ufka varış Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la üç günlük seyahat için Afrika'dayız. İlk durağımız Cezayir... Ardından, zorlu bir noktaya Ekvator Ginesi'ne geçeceğiz. Cezayir, Türkiye'nin önemli enerji ortaklarından. Doğalgaz tedarikçisi olarak stratejik konumda. Türk inşaat, demir-çelik, ilaç, gıda firmaları için yükselen yatırım alanı. Tabii Cezayir denilince, hafızamız bizi 2013 Haziran ayına kadar götürüyor. Gezi Olayları'nın başladığı şartlara... O günlerde, Başbakan Erdoğan'la, Fas- Cezayir -Tunus'u kapsayan Kuzey Afrika seyahatindeydik. Doğrusu, Ankara'dan gelen haberler iç açıcı değildi. Gezi üzerinden kurgulanan eylemlere teşhis koyma noktasında Erdoğan ile kurmayları arasında farklar oluşmuştu. Buna rağmen Erdoğan, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda kitlesel karşılama istememişti. O görkemli buluşma geniş halk yığınlarının Erdoğan'a sahip çıkma niyetinin eseriydi. Sonradan, o tablonun, sokak marifetiyle iktidarı değiştirme planının bozulmasındaki değeri çok iyi anlaşıldı. Erdoğan'ın, "Demokratik talebe can feda" mesajına karşın Gezi olayları, başlangıçtaki masumiyetini kaybettiği andan itibaren derin yaralar açıldı ve "kutuplaşma senaryosunun" malzemesi olarak da kullanıldı. Paralel devlet yapılanmasının, Gezi'deki gölgesi ve gerilimi tırmandıran güvenlik bürokrasisi ise hâlâ tartışma konusu... Ekvator Ginesi programımız başlı başına üstünde durmayı gerektirir nitelikte. Batı Afrika'da küçük bir ülkeden söz ediyoruz. Başkenti, Afrika ana karasında yer almadığı için dünyada tek. Başkent Malabo, Bioko Norte adasında. Gine, aynı zamanda petrol üreticisi. Kişi başına milli geliri değişken seyir izlemekle birlikte 15 bin dolar seviyesinde. Fas'ın, Ebola salgını kaygısı ile düzenlemekten vazgeçtiği 2015 Afrika Uluslar Kupası'nın ev sahibi de Ekvator Ginesi. Bu ülkede bulunma sebebimize gelince... İlki Ağustos 2008'de İstanbul'da yapılan "TürkiyeAfrika Ortaklık Zirvesi"nin ikincisi bu kez Malabo'da... Afrika Birliği Komisyonu'nun işbirliği ile organize edilen zirveye, çok sayıda devlet ve hükümet başkanının katılması bekleniyor. Toplantı, kara kıtanın kaynaklarını sömüren küresel ekonomik sistemi sorgulamaya aday. Kısa süre önce Avustralya'nın Brisbane kentinde sonuçlanan G 20 Zirvesi'nde Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, "Türkiye'nin dönem başkanlığında insanı merkeze alacağız. Sahra altı Afrikası'nın da sesi olacağız" dediği dikkate alındığında, Türkiye-Afrika birlikteliği özel anlam kazanıyor. Afrika; benzerini görmediği şekilde, derisinin rengiyle kendisini ayrıştırmayan, eşitlikçi- adil düzeni savunan yepyeni insanlarla tanışıyor. Türkiye'nin Afrika açılımını keşfeden Çin, Fransa gibi pek çok ülkenin daha şimdiden "Gelin birlikte çalışalım" dediği düşünüldüğünde, Ankara'nın doğru yolda olduğu anlaşılıyor. Netice olarak... Ufku Anadolu coğrafyası ile sınırlanmayan Türkiye, global sınırlara eriştiği ölçüde küresel aktör olabileceğini gösteriyor. 10 GAZETESİ EMİN PAZARCI Avrupa’yı gaz sancısı bastı Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Kıbrıs’a gitti. Ardından da Başbakan Davutoğlu. Her ikisinin verdiği mesaj da aynıydı. “Sabrettik, elimizden gelen sabrı göstermeye devam ediyoruz” dediler: -Ama bunun bir sınırı var. Türkiye, gerçekten çok sabretti. Annan Planı’ndan bu yana dişini sıkan hep biziz. Biliyorsunuz, plana biz “evet”, Rumlar “hayır” dediler. Ödül olarak da Avrupa Birliği’ne buyur edildiler. Bizim ağzımıza ise bir parmak bal çalındı… KKTC’ye ticari, sportif ve kültürel izolasyonların kaldırılması konusunda söz verdiler, ama gerçekleştiremediler. Çünkü, iş oylamaya geldiğinde AB üyesi yaptıkları Rumlar “veto” ettiler. Uzlaşmacı taraf sıkıntıya sokuldu, uzlaşmayan Rumlar taltif edildi. Sonra biz bir adım daha attık… Rumlara, havaalanları ve limanları açmayı kabul ettik. Karşılığında da KKTC’deki ticari ambargonun kaldırılmasını istedik. Böylece Kıbrıs Türk Kesimi doğrudan mal alımı yapabilecekti. Ercan Havaalanı’ndan da yurt dışına direkt uçuşlar başlayabilecekti. Arabulucu Finlandiya, Rumlara bu teklifi götürdü. Rumlar yine uzlaşmayı reddedip “hayır” dedi. Yetmedi, bitmedi; sanki Türkiye bu önerileri yapmamış gibi, AB 8 başlıkta Türkiye ile müzakereleri durdurdu. Adil mi bunlar? Türkiye, Kıbrıs sorununda her şeye rağmen “Bir adım önde olma” politikasını sürdürdü. Rauf Denktaş doğrultusunda görüşleri olan ve Annan Planı’na karşı mücadele eden Derviş Eroğlu, Rumlara iyi niyetli bir teklifte bulundu: -Haydi, Annan Planı doğrultusunda görüşmeleri sürdürelim. Yeniden bir araya gelindi. Görüşmeler sürerken Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas gitti, Anastasiadis geldi. Sözde Anastasiadis çözüme yatkın bir isimdi, herkes umutluydu. O da “Maraş’ı bize verin” adımını attı. Bardak yine taştı. Erdoğan ve Davutoğlu’nun “Sabrımız taşıyor” açıklamalarının ardından BM, tarafları buluşturdu. “Al-ver” görüşmeleri başladı. Anastasiadis, “Doğalgaz aramalarımızı engelliyorsunuz” diyerek yine masadan kalktı. AP de sözde Türkiye’yi uyardı, ama hikâye. Artık şartlar çok değişti; biz eskisinden güçlüyüz. Anlaşıldı ki, eğer bir çözüm olmazsa, Türkiye, Rumların Ada’nın çevresindeki doğal gazı çıkarmasına izin vermeyecek. Üstelik, çıkarsalar da Türkiye olmazsa bu gaz hiçbir işe yaramayacak. Çünkü, doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması gerekiyor. Kıbrıs, Türkiye’nin burnunun dibi. Yunanistan ise alabildiğine uzak. Türkiye’ye döşenecek bir boru hattı 2,5 milyar dolara, Yunanistan’a döşenecek bir hat ise 13 milyar dolara mal oluyor. Akıl işi değil. Rumlar da Avrupa da bu işin farkında! Üstelik, Ukrayna yüzünden Avrupa’nın Rusya ile bir doğalgaz krizine girme ihtimali de kapıda. Bir başka önemli gelişme ise, Türkiye’den Kıbrıs’a su gidiyor. Altyapı tamamlandı. Yanında elektrik de var. Şartlar tersine dönmeye başladı. Rumları da Avrupa’yı da telaş bastı. Bu yüzden 50 yıllık Kıbrıs sorununda ilk defa çözüme bu kadar yaklaşıldı. Olursa olacak, olmazsa Türkiye daha fazla beklemeyecek. AB, Türkiye için stratejik bir hedef. Ancak, Kıbrıs da bizim için hayati öneme sahip milli bir mesele. Öyle görünüyor ki, Rumlar bu tavrı sürdürürse Türkiye “yeter” diyecek. Kıbrıs’ı dünyaya açmanın adımlarını atacak. Üstelik bunu yapmak artık çok zor da değil. Bu yüzdenAmerika ve BM devreye girdi. Kıbrıs’ta çözüm çabaları artırıldı. Artık şartlar değişti. Kozlar bizim elimize geçti. Türkiye eski Türkiye değil. Rumlar uzlaşsa da uzlaşmasa da KKTC’nin önü açık! 11 GAZETESİ İBRAHİM KİRAS Amerika’nın keşfi Erdoğan’ı güçlendirir! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Müslüman denizciler Amerika kıtasına Kolomb’dan önce ulaşmıştı” demesinin bile Türkiye’de bu kadar ciddi bir karşıtlık oluşturabilmesi normal bir durum değil. Güncel problemlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir konuda söylenen bir sözün bu kadar tepki uyandırması gerçekten tuhaf! Şimdi eğer tarihî realite Erdoğan’ın söylediği gibiyse, yani yeni kıtaya Müslüman denizciler Avrupalılardan daha önce ulaşmışsa, bu durumda AK Parti’nin oyları mı çoğalacak veya Erdoğan’ın siyasi gücü mü artacak? Bu kadar şiddetli tepki göstermenin sebebi ne? Galiba yeni bir kıtanın keşfedilmesi gibi büyük bir başarıyı batılı olmayan birilerine atfetmek bazılarına kabul edilemez geliyor. Oysa İslam dünyasındaki coğrafyacıların Amerika kıtasının varlığındanKolomb öncesi dönemde haberdar oldukları ilk defa ortaya atılan bir tez değil. Kolomb ve arkadaşları Amerika kıtasına ulaşabildiğine göre denizcilik ve gemicilik teknolojilerinde Avrupalıların gerisinde oldukları söylenemeyecek Müslüman denizcilerin de bu seferi gerçekleştirmiş olmaları imkânsız olmamalı bir defa. İkincisi İslam dünyasının coğrafya ve haritacılık bilgisi yönünden o çağda Avrupa’dan daha ileri durumda olduğu da malum. İslam bilim tarihi alanının en büyük otoritelerinden Prof. Fuat Sezgin’in bu konudaki ikna edici delillere dayanan görüşüne itibar etmemek için bir sebep yok. Aslında Amerika’yı kimin bulduğu çok da önemli değil. Önemli olan bulduktan sonra ne yapıldığı... Mesela yeni kıtayı keşfetme “şerefini” kimselere bırakmak istemeyen İspanyolların burada övünebilecekleri bir geçmişe sahip oldukları söylenebilir mi? İşgal ettikleri toprakların yerli nüfusunun tamamına yakınının vahşi katliamlar sonucunda yok edilmesi, geri kalanların zorla Hıristiyanlaştırılması gibi “başarı”lardan söz ediyoruz çünkü... İspanyol işgalinden yaklaşık bir asır sonra kıtanın yerli nüfusunun yüzde 95 oranında azalmış olduğu biliniyor. Haddizatında o dönemde İspanya’nın eski Müslüman ve Yahudi tebaasına reva görülen baskı ve zulüm keşfettikleri yeni kıtada yapılanlardan farksızdı. Hatırlatmak gerekiyor ki bu sırada İspanya ile komşusu Portekiz harita üzerinde dünyayı aralarında bölüşmüşlerdi. Dünyanın yeni keşfedilen kısımlarını paylaşmak üzere 1494 yılında iki ülke arasında imzalanan Tordesillas Antlaşmasına göre Cape Verde adalarının yaklaşık 2000 km batısından geçen hayalî bir çizginin batısında kalan dünya İspanya’ya, doğusu ise Portekiz’e bırakılıyordu. Avrupa’da neredeyse ciddi hiçbir rakiplerinin bulunmadığı bir dönemde bu iki deniz gücünün askeri ve ticari anlamda dünyaya hükmetmesinin önünde tek engel ise bir diğer küresel güç olan < span class="text12">Osmanlı devletiydi. Tordesillas Antlaşmasına göre İspanya daha çok Asya Pasifik bölgesinde, Portekiz ise Afrika’nın doğusunda ticaret yollarını ele geçirmek ve yeni sömürgeler oluşturmak peşindeydi. Zaten Avrupa’da denizaşırı emperyalizm çığırını daha 15. asrın başlarında Portekiz başlatmıştı. Ümit Burnu’nu keşfedip Doğu Afrika’ya ve Hint Okyanusu’na ulaşmışlardı. Dolayısıyla Osmanlı’nın bu bölgedeki asıl rakibi Portekiz’di. Hint Okyanusu’nu aşan ticaret yolunun Akdeniz’e ulaşmasını, yani doğu mallarının Osmanlı egemenliği altındaki güzergâhtan Avrupa pazarlarına nakledilmesini engellemek için Portekiz donanması Kızıldeniz’i kapatmaya çalışıyordu. Osmanlı daha 16. asrın başlarında bu blokajı ortadan kaldırmak üzere mücadeleye girişti. Önce bunun için Mısır’daki Memluklarla işbirliğini denedi. Ama gerek Memluklar gerekse İran’daki Safeviler öncelikli tehdit olarak gördükleri Osmanlıya karşı -zaman zaman Venedik devletiyle yaptıkları gibi- Portekiz’le ittifaklar kurmaya girişince Osmanlı Mısır’ı sınırlarına katarak Portekiz tehdidine karşı mücadelesini buradan yürüttü. 12 (Sosyal medyacılara bir şamata konusu daha verelim: Süveyş kanalının açılması projesi de ilk defa bu sırada gündeme geldi.) Ancak Osmanlıların Mısır’ı fethetmesiyle batı dünyasının doğuyla ticaretinin kesildiği söylenemez. Osmanlı’nın buradaki stratejisi Akdeniz’le Hint coğrafyası arasındaki ticaret yoluna hâkim olmayı öngörüyordu. Bu da başarılmış oldu. Gelgelelim Ümit Burnu’nun “keşfinden” sonra Portekizli gemicilerin Hint Okyanusu üzerinden uzak doğuya Akdeniz’i baypas ederek- erişmesi mümkün olduğu için bu başarı ancak sınırlı sonuçlar doğurabildi. Bütün bu olup bitenlerin bizim bugünümüzle ilgili tarafı da tam burası... GAZETESİ FEHMİ KORU Washington ile bilek güreşi Washington'dan gelen haberleri takip ediyor musunuz? Bence etmelisiniz... Eskiden ABD başkentinde her gazetenin bir muhabiri olurdu; kimi uzun yıllar orada yaşayan, kimi dönmek üzere gönderilse bile VVashington'un içini dışını iyi bilen muhabirlerdi bunlar... Amerika ve başkenti ülkemiz için hiç şimdiki kadar önemli olmamıştı; buna rağmen medya kuruluşları VVashington'da muhabir bulundurmakta eskisi kadar istekli değiller... Oysa şu sırada VVashington'da bir muhabir ordusu bulunsa yeridir. Sebebi açık: Dünya dengelerinin özellikle Ortadoğu merkezli olarak sarsıldığı bir dönemden geçiyoruz ve her yeni gelişme ülkemizi yakından ilgilendiriyor. Değişimde en etkili ülke ise, hiç tereddütsüz ABD; onun yanında bulundurmayı en fazla arzu ettiği ülke de yine hiç kuşkusuz Türkiye... Zaman zaman kızsalarda, köpürseler de, Türkiye'den vazgeçemez Amerikalılar... Ankara'nın Washington'un niyetlerini doğru okuması ve kendi çıkarlarına uygun politikalar belirlerken o niyetleri göz önünde bulundurması gerekir. Yanlışlıklar yapılmasını engellemek açısından da, doğruları daha kolay gerçekleştirmek için de Washington'un niyeti önemlidir. Ne demek istediğime örnek olarak iki olayı hatırlatabilirim. Günümüz gelişmeleriyle pek çok bakımdan benzerlikler gösteren ilk Körfez Savaşı döneminde (1991), Cumhurbaşkanı Turgut Özal, "Madem bölge yeniden dizayn ediliyor, ben de dizayncılar arasında yer almalıyım" görüşüyle hareket etti. İstediklerini bütünüyle gerçekleştiremedi; hepsini gerçekleştirseydi iyi mi olurdu, ondan da kuşkuluyum. Ancak yöntemi doğruydu. James Baker, o günlerde, ABD Dışişleri Bakanı olarak Ankara'ya doğru yola çıktığında, cebinde Türkiye'den talepler listesi vardı; Cumhurbaşkanı Özal o listede neler bulunabileceğini düşünüp zarar vermeyecek bir-ikisini, konuk henüz havadayken, kendisi hayata geçirdi. Yumurtalık boru hattını kapatma kararı böyle alınmıştı ve bu yolla ilişkiden "baskı" unsuru kaldırılmış oldu. Diğer örnek, daha yakın bir tarihten: İkinci Körfez Savaşı'na gidilirken, Meclis tarafından "1 Mart tezkeresi"nin reddedilmesi de yine bir niyet okuma sonucudur, iktidara yeni gelmiş AK Parti hükümeti, ABD saflarında savaşa katılmayı TBMM kararına bırakarak ve askerlerin isteksizliğinin daha iyi görünmesi için MGK toplantısını oylamanın bir gün öncesine alarak kritik dönemeçten geçerken fazla yara almamayı başarmıştı. İsmet İnönü, büyük devletlerle ilişkiyi ayı ile yatağa girmeye benzetmişti. Doğrudur. Bu sebeple, ABD'yle ilişkide, koynuna atılırken de teklifini reddederken de akılcı davranmak gerekir. Joe Biden, ABD Başkan Yardımcısı, yarın ülkemize geliyor. Washington vaktiyle Türkiye'nin uyguladığı yöntemleri göz önünde tuttuğunu belli eden davranışlar sergilemeye başladı. Daha yola çıkmadan, Ankara'nın neredeyse "olmazsa olmaz" gücünde telaffuz ededurduğu Suriye'de tampon bölge ve uçuşa kapalı bölge taleplerine olumlu bakmadığı açıklamasını yaptırdı Biden; bu arada ABD'nin ilk önceliğinin IŞİD ile mücadele olduğunu da duyurdu. Esad'ın Şam'dan gitmesini Washington 13 "acil ihtiyaç" olarak görmüyormuş... Yönetime yakın Amerikan medya organlarında, Erdoğan ile Davutoğlu'nun ellerini zayıflatmayı amaçlayan, başta Türkiye'yi IŞİD konusunda hatalı gösteren değerlendirmeler olmak üzere, bir dizi haber ve yorum da çıkıyor... Amaç, hiç kuşkunuz olmasın, görüşmelerde el üstünlüğü kazanmak... Washington geçmişteki ÖzalBaker olayını ve "1 Mart tezkeresi"nin reddini hatırlayıp kendi çıkışını yaptı; peki Biden için Ankara ön alıcı bir çıkış yapacak mı? Üste çıkmak için yapmalı. GAZETESİ BÜLENT ERANDAÇ AK Parti 13 yaşında Bugün 20 Kasım 2014. Bundan 12 yıl önce, 19 Kasım 2002'de, ilk AK Parti Hükümeti kurulmuştu. Başbakan Abdullah Gül başkanlığındaki Bakanlar Kurulu toplantısında ilk karar ne olmuştu? Hatırlayalım: Olağanüstü Hal'in kaldırılması. Doğu ve Güneydoğu'da "Olağanüstü Hal" rejimi 19 Temmuz 1987 tarihinde Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkâri, Mardin, Siirt, Tunceli ve Van illerinde başlatılmıştı. Ardından Adıyaman, Bitlis ve Muş illerinde başlamış, Batman ve Şırnak'ın il olmalarıyla OHAL kapsamındaki il sayısı 13'e yükselmişti. OHAL'i, Diyarbakır ve Sımakta kaldırmak ve tarihe gömmek AK Parti Hükümeti'ne nasip olmuştu. 12 yıl fazla uzun değil. 0 günlerde doğan çocuklarımız 12 yaşında. O günlerde ilkokula başlayan çocuklarımız 18 yaşında. O dönemin kuşakları, olağanüstü halin ızdırabını yaşamadı. Anneleri, babaları çekti sıkıntıyı. Milyonlarca vatandaşımız, siyasetimiz, ekonomimiz çekti sıkıntılan. Terör örgütlerinin kanlı eylemleri sonucunda toplam 5 bin 50 güvenlik görevlisi şehit olurken, 517'si çocuk ve 521'i kadın olmak üzere toplam 4 bin 485 vatandaşımız hayatını kaybetti. Toplam 5 bin 514 vatandaşımız yaralandı. 96 öğretmenimiz can verdi. Operasyonlarda 23 bin 5'i ölü, 625'i yaralı ve 3 bin 490'ı sağ olmak üzere toplam 30 bin 129 terörist ele geçirildi. İşte bugün, Çözüm Süreci müzakerelerinin hızlandığı günümüzde, olağanüstü halin kaldırılmasının ne kadar önemli olduğunu unutmamalıyız. Japonya örneği 19 Kasım 2002'de ilk kez iktidara gelen AK Parti Hükümeti, bugün 13'üncü yaşına girdi. Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki AK Parti'nin 7 Haziran 2015 seçimlerini de kazanacağı, TEK BAŞINA İKTİDAR yolunda 2019'lara yürüyeceğini düşünürsek 17'inci yaşgününü de kutlayacağımız anlaşılıyor. AK Parti'nin kesintisiz, 13 yıl gibi (artı 4 ) her partiye nasip olmayacak bir başarıya imza atması akıllara Japonya'yı getiriyor. Japonya'da, 2009 yılındaki seçimlere kadar 55 yıl boyunca tek partiyle yönetilmiş bir demokrasi gerçeği var önümüzde. Japonya'nın en büyük partisi olan Liberal Demokratik Parti (LDP), kurulduğu 1955 yılından 2009a kadar sürekli iktidarda kalmıştı. Japon mucizesinin gerçekleşmesinde siyasi istikrann oynadığı önemli rolü aklımızdan çıkarmadan, Ahmet Davutoğlu Başkanlığındaki AK Parti'nin aynı Japonya'da olduğu gibi sürekli iktidar dönemini 2024'lere kadar götürmesi mümkündür. 2015 seçim stratejisi Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Beşir Atalay başkanlığında STRATEJİ GRUBUNU faaliyete geçirdi. AK Parti Strateji Grubu, her ay yapılan kamuoyu anketlerini 15 günde bire indirme kararı aldı. Seçim takvimi Mart ayında başlayınca, anketler her hafta gerçekleşecek. 5 tanınmış kamuoyu kuruluşu AK Parti adına bağımsız anketler yapacak. Sloganlar, bilbordlar, büyük projeler, seçim vaatleri belirlenmeye başladı. 1 Ocak 2015'ten sonra kitle iletişim harekâtı başlayacak. 11 kongreleri, birer seçim mitingini döndürülecek. Nitekim Başbakan Ahmet Davutoğlu 29 Kasım'da... Erzurum il kongresiyle TAM YOL İLERİ konuşmalarına ağırlık verecek. Programa göre Başbakan 50 ile giderek kongrelerde teşkilatıyla buluşacak. Davutoğlu, 29 Kasım'da Kars , 6 Aralık'ta Van, 14Aralık'ta Adıyaman, 28 Aralık'ta Gaziantep, 25 Ocak'ta da Diyarbakır ve Batman kongrelerine gidecek. sonuç: başbakan ahmet davutoğlu'nun 2015 seçim stratejisi: herşey 14 büyük türkiye için... hedef yüzde 55 oy. en az 335 milletvekili kazanarak yeni anayasayı çıkarmak. siyasi ve ekonomik istikrarla 2023 yılında türkiye mucizesini gerçekleştirmek. zafer inananların olacaktır.... GAZETESİ İSMAİL KAPAN G-20 Zirvesinin Ardından... Türkiye'nin dışarıdaki imajı, içerdeki algıya göre kesinlikle çok daha olumlu ve parlak. Ancak bazıları ısrarla bunu görmek istemiyor... Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte, dünyanın en uzak bölgelerine bir hafta süren ve yoğun gündemle geçen uzun bir seyahat gerçekleştirdik. İstanbul'dan, G 20 zirvesinin yapıldığı Avustralya'nın Brisbane şehrine (Kıta ülkenin üçüncü büyük şehri) kuş uçuşu 17 saat 40 dakikada vardık. Bu uzun mesafe için Endonezya'nın başşehri Jakarta'da kısa bir mola gerekti... Kısaca G - 20 olarak anılan, ekonomik büyüklükte dünya sıralamasının en üst sıralarında yer alan 19 ülke ve AB Komisyonunun iştirakiyle oluşan ve adı üstünde, ekonomi ağırlıklı bir yapı mahiyetinde olan bu önemli platform, gelecekte bölgesel ve küresel siyasi meselelerde de etkinliğini belirgin biçimde hissettirecek bir görüntü veriyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, sahip oldukları veto yetkisiyle, dünya siyaset dengeleri üzerinde kurdukları hâkimiyeti kaybetmek istemeyen beş daimi üyenin (P5) bilhassa karşı çıkmasına rağmen, bu gidişat önlenemeyecek gibi... Türkiye özellikle bu yönde ağırlık koyuyor ve şimdiye kadar sağlanan gelişmeler de olumlu. 2015 itibariyle G-20 başkanlığını devralacak olan Türkiye, Brisbane'deki zirveye çok hazırlıklı gitti. Başbakan ile birlikte, ekonomiden sorumlu yardımcısı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve beraberinde kalabalık bir uzmandanışman heyeti zirveye katıldı. Başbakan Davutoğlu çalışma temposu ve kişisel performansı ile parmak ısırtıyor gerçekten. "Nazar değmesin" diyelim! Ziyaretin ilk gününde tertip edilen "Küresel Gelişmeyi Güçlendirme: G-20 Brisbane Zirvesinin Sınamaları ve Katkıları" başlıklı konferansın hitamında Brisbane - Manila - İstanbul verdiği önemli mesajlar yanında, özellikle Griffith Üniversitesi'nde Türkiye'nin G-20 perspektifini anlattığı müstakil konferansta, mükemmel bir vizyon ortaya koydu. Bu vizyonu daha sonraki liderler zirvesinde ve ikili temaslarda da aynı şekilde yansıttığını belirtelim. Obama, Merkel, Hollande, BM ve OECD Genel Sekreterleri ve diğer katılımcı ülkelerin liderleriyle yoğun bir temas trafiği gerçekleştiren Davutoğlu, gelecek yılda yürüteceği G-20 Başkanlık görevinde, sergileyeceği politikalara dair doyurucu bilgiler ve güçlü mesajlar verdi. Bunun yanında başta Irak, Suriye ve terör meselesi başta olmak üzere, pek çok bölgesel ve küresel mesele hakkında görüş teatisinde bulundu. 2008 yılından beri, küresel ekonomik krizlere çözüm bulmak için oluşturulan G - 20 platformu, G - 7 ve benzer diğer yapılara göre henüz çok yeni olmasına rağmen, dünya ekonomik yapısındaki kapsayıcılığı ve problemlere çözüm üretme kapasitesi itibariyle gelecek vaat ediyor. Gelişmiş ülkeler yanında, özellikle kalkınmakta olan ülkelerin sunduğu fırsat ve imkânların, isabetli politikalarla doğru biçimde kullanılması halinde, dünya bugünkü durumundan daha iyi bir gelecek yakalayabilir. Elbette refahın paylaşılmasında bugüne kadarki kapitalist hâkimiyetin dengelenmesi ve nispeten adil bir dengenin sağlanması kaydıyla... Bu cümleden olarak Türkiye insan odaklı yaklaşımını en net biçimde ortaya koymuş oldu... Ziyaretin ikinci ayağı olan Filipinlerde de Ahmet Davutoğlu'nun Güney Doğu Asya ve Asya -Pasifik Bölgesine dair muhteşem bilgi birikimi ve meselelere vukûfiyetini izledik. Dışişleri Bakanlığında, "Türkiye'nin dış politika esasları ve Asya -Pasifik Bölgesine bakış açısı" başlıklı bir konferans veren Davutoğlu, hakikaten dikkat çekici mesajlar verdi... Bir kısmını haber sayfalarımızda yansıttığımız bu mesajların yanında, Sayın Davutoğlu'nun 15 kısmen yazılmamak kaydıyla, uçak yolculuğu esnasında yaptığı önemli konuşmalar da var. Ancak yerimiz doldu! DIŞ BASIN ÖZETLERİ BAĞDAT VE ERBİL’İ ZİYARET EDECEK BASNews-Irak-19 Kasım 2014 Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu yarın Bağdat ve Erbil’i ziyaret edecek. Irak Hükûmet Sözcüsü Saad el Hadisi’ye göre petrol, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) meselesi ve sınır kapılarının açılması konuları, ziyarette görüşülecek temel konular arasında yer alıyor. Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu yarın Bağdat ve Erbil’i ziyaret edecek. Irak Hükûmet Sözcüsü Saad el Hadisi’ye göre petrol, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) meselesi ve sınır kapılarının açılması konuları, ziyarette görüşülecek temel konular arasında yer alıyor. Söz konusu ziyarette Davutoğlu’nun, IŞİD, petrol, sınır kapılarının açılması, bölgenin durumu, Türkiye ile Irak arasında yeni bir siyasi sayfa açılması ve petrol sevkiyatı konularını Erbil ve Bağdat yetkilileriyle müzakere etmesi bekleniyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Irak Hükûmeti Sözcüsü Saad el Hadisi, Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun yarın Bağdat’ı ziyaret edeceğini söyledi. Kürdistan yetkilileri her ne kadar Davutoğlu’nun ziyaretiyle ilgili bilgi vermese de Türkiye Başbakanı geçen pazar günü Avustralya’dayken “Türkiye’ye döndükten sonra Bağdat’ı ziyaret edip oradan da Erbil’e geçeceğim.” demişti. Diğer yandan BasNews’e konuşan Türkiye hükûmetine yakın bir kaynak, Türkiye Başbakanı’nın yarın akşam saat 08.00 dolaylarında Kürdistan Bölgesi’nin başkenti Erbil’i ziyaret etmesinin ve Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani ve Başbakan Neçirvan Barzani ile görüşmesinin beklendiğini açıkladı. Türkiye ile yeni bir sayfanın açıldığını söyleyen Hadisi, görüşmenin ana konusun ikili ilişkilerin güçlendirilmesi ve bölgeye yönelik IŞİD terör tehdidi olduğunu aktardı. Bir iki senedir Ankara-Bağdat ilişkileri bozulmuş durumda. İlişkilerin bozulmasının sebebi de Kürdistan petrolünün Türkiye üzerinden ihraç edilmesi, eski Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin Türkiye’ye gitmesi ve Irak Sünnilerinin Maliki hükûmeti tarafından kulak ardı edilmesi olarak biliniyor. 16 Ancak yakın bir zamanda Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi Türkiye’yi ziyaret etti ve “Türkiye ile yeni bir sayfa açıyoruz.” dedi. Söz konusu ziyaret sırasında Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun Irak’ı ziyaret etmesi ve bu ziyarette petrol konusu ve bölge için bir tehdit unsuru olan IŞİD meselesi başta olmak üzere ikili ilişkilerin müzakere edilmesi kararlaştırıldı. ABD, İSTENİLEN ADIMLARI ATMADI AFP-Fransa-19 Kasım 2014 Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çarşamba günü yaptığı açıklamada, cihatçılara karşı oluşturulan uluslararası koalisyonda daha büyük bir rol oynamak için Ankara'nın koyduğu şartlara ABD'nin cevap vermediğini belirtti. Afrika ziyareti öncesi Ankara havaalanında gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan koalisyonun "istenilen adımları atmadığını" söyledi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çarşamba günü yaptığı açıklamada, cihatçılara karşı oluşturulan uluslararası koalisyonda daha büyük bir rol oynamak için Ankara'nın koyduğu şartlara ABD'nin cevap vermediğini belirtti. Afrika ziyareti öncesi Ankara havaalanında gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan koalisyonun "istenilen adımları atmadığını" söyledi. Türkiye Washington'dan, Beşar Esad rejimine karşı savaşmak için Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçlerinin donatılmasını ve eğitilmesini, sınırı boyunca Suriye'de bir tampon bölge ve uçuşa yasak hava sahası oluşturulmasını istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan koalisyondan "uçuşa yasak hava sahası, güvenlikli bölge ve ÖSO'nun donatımı ve eğitimi konusundaki adımları şimdi atmasını" istedi.Erdoğan ayrıca, söz konusu şartlar yerine getirilmedikçe koalisyona daha fazla müdahil olmayacağını belirterek "Tabii ki Türkiye sürecin sonuna kadar tavrını sürdürecektir." dedi. ABD Büyükelçiliğinden bir sözcüye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan söz konusu açıklamaları, ABD Özel Temsilcisi John Allen'ın "İD tehdidiyle mücadelenin" yollarını üst düzey Türk yetkililerle konuşmak için Ankara'ya geldiği bir sırada yaptı. Şimdiye kadar Türkiye'nin, Suriye ve Irak'ta toprakların büyük bir kısmını kontrol eden İslam Devleti örgütüne karşı kurulan koalisyona tek katkısı Kürt savaşçıların İD'yi püskürtmek için sınırdan Suriye şehri Kobani'ye geçmelerine izin vermesi oldu. 17 CEZAYİR-TÜRKİYE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ Le Quotidien d'Oran- Cezayir - 19 Kasım2014-Yazid Alilat Başbakan olarak yaptığı üç ziyaretin ardından, Cumhurbaşkanı olarak Cezayir'e yapacağı bu ilk ziyaret, Erdoğan'a Cezayirli muhataplarıyla biraraya gelme fırsatı sağlıyor. Listenin başında da kendisiyle uzun görüşme yapacağı Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika geliyor ve daha sonra da Başbakan Abdülmalik Sellal yer alıyor. Erdoğan'ın Türkiye Cumhurbaşkanı olarak yapacağı ziyaretten bir gün önce, Türkiye'nin Cezayir Büyükelçiliğindeki Ticari Ataşesi Erhan Karakoç yaptığı açıklamada, Cezayir'e yapılacak Türk yatırımının "bütün çalışma sektörleri içinde" teşvik edildiğini ifade etti ve ekonomik ortaklığın gelişmesi için Cezayir'in, çok fazla fırsata sahip olduğunun altını çizdi. Türkiye'nin yeni Cumhurbaşkanı, İslamcı parti AKP'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın Cezayir'e bir zaafı var veya daha ziyade, Türk iş çevreleri, 2014-2019 yılları arasındaki beş yıllık plan için söz verilen 260 milyar dolarlık yatırıma sahip Cezayir pazarını kaçırmak istemiyorlar. Başbakan olarak yaptığı üç ziyaretin ardından, Cumhurbaşkanı olarak Cezayir'e yapacağı bu ilk ziyaret, Erdoğan'a Cezayirli muhataplarıyla bir araya gelme fırsatı sağlıyor. Listenin başında da kendisiyle uzun görüşme yapacağı Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika geliyor ve daha sonra da Başbakan Abdülmalik Sellal yer alıyor. Bu ziyaret, Türk Cumhurbaşkanı’na, aralarında terörle mücadeleyle işgal altındaki Filistin, Irak ve Suriye'deki durumun yer aldığı gündemdeki birçok dosyayla ilgili Cezayirli yetkililerle bir durum değerlendirmesi yapma imkânı da tanıyacak. Ancak Erdoğan'ın Cezayir'e yapacağı bu ziyaretin tartışmasız ekonomik bir karakteri de olacak ve Erdoğan, Türk iş çevrelerinin elçisi olarak bu ziyarete "tempo" kazandırmak istiyor. Türkiye, daha önce aralarında inşaat, demir yolu ve konfeksiyon sektörlerinin de bulunduğu birçok sektörde ayak bastığı Cezayir ekonomisinde önemli bir aktör olmak istiyor. 2013 Haziran'ında o dönem Başbakan olan Erdoğan, bir konuşmasında şöyle dedi: "Cezayir ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin en kısa sürede yıllık 10 milyar dolara çıkmasını arzu ediyoruz." Erdoğan'ın Türkiye Cumhurbaşkanı olarak yapacağı ziyaretten bir gün önce, Türkiye'nin Cezayir Büyükelçiliğindeki Ticari Ataşesi Erhan Karakoç yaptığı açıklamada, Cezayir'e yapılacak Türk yatırımının "bütün çalışma sektörleri içinde" teşvik edildiğini ifade etti ve ekonomik ortaklığın gelişmesi için Cezayir'in, çok fazla fırsata sahip olduğunun altını çizdi. Karakoç'a göre özellikle ticaret, inşaat ve sanayi sektörlerinde olmak üzere 200'den fazla Türk şirket hâlen Cezayir'de faaliyet gösteriyor. Rakamlara göre Cezayir-Türkiye ekonomik ortaklığı iyi durumda: Cezayir 2013 yılında Türkiye'den 3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirirken 2 milyar dolarlık ithalat yaptı. Her ne 18 kadar ekonomik ortaklık, zaten muazzam durumda olan Cezayir-Türkiye ilişkilerini en üst seviyeye çıkarsa da iki ülke arasında düzenli bir şekilde büyüyen bu yakınlaşma arzusunu canlandıracak bir de kültürel iş birliği bulunuyor. Türkiye'nin, Cezayir ile iyi ilişkiler sürdürmek arzusu bulunuyor çünkü Cezayir, Türkiye'ye, Afrika'ya açılma ve Çinli, Amerikan ve Fransız rekabetinin yaşandığı bir pazarda başarılı olma imkânı sağlıyor. Son olarak ise konsolosluk işleri bağlamında, vizelerin karşılıklı olarak kaldırılması meselesi de Türk Cumhurbaşkanı'nın Cezayirli yetkililerle yapacağı görüşmelerde ele alınacak, bununla birlikte Türk tarafı, hava yolu şirketinin Cezayir pazarındaki varlığını da güçlendirmek istiyor. TÜRK EKONOMİSİ İKİ ARADA BİR DEREDE USA Today-ABD- 18 Kasım 2014-Keith Barry 1980’lerden bu yana Türkiye kendisini ihracata odaklanan önemli bir üretim merkezi olarak konumlandırdı. Türkiye, Avrupa’nın en büyük ticari araç ile beyaz eşya ve televizyon üreticisi. Aynı zamanda dünyanın 16’ncı büyük motorlu araç üreticisi konumunda. Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Washington Temsilcisi Barış Ornarlı, “Avrupa’daki kriz doruk noktasına ulaşmışken pazarlar çeşitlendirildi ve bu iyi bir hamle oldu. Ekonomik krizin büyüklüğüne rağmen olumlu bir büyüme oldu." dedi. 1980’lerden bu yana Türkiye kendisini ihracata odaklanan önemli bir üretim merkezi olarak konumlandırdı. Türkiye, Avrupa’nın en büyük ticari araç ile beyaz eşya ve televizyon üreticisi. Aynı zamanda dünyanın 16’ncı büyük motorlu araç üreticisi konumunda. IHS Türkiye ekonomisti Andrew Birch’e göre Türkiye’deki maliyetler, ülkenin konumu ve iş gücü ülkeye stratejik bir avantaj sağlıyor. Birch, “Avrupa’nın tümünden daha düşük işçi ücretine sahipler. Kalite genel olarak, Çin’deki çoğu fabrikadakinden daha yüksek olarak algılanıyor ve Avrupa’ya ulaşım bedelleri çok daha ucuz.” diye konuştu. Örneğin İstanbul merkezli Arçelik, dünyanın en büyük televizyon ve beyaz eşya üreticilerinden biri hâline geldi. Arçelik, ABD’de Blomberg adı altında küçük ev aletleri satıyor ve Beko markası da İngiltere’de pazarın lideri konumunda. Arçelik aynı zamanda Polonya, Güney Afrika ve Romanya gibi yerlerde önde gelen markaların sahibi. Afrika, Rusya, Güney Amerika ve Orta Doğu’da ürünler satan Arçelik ve diğer Türk üreticileri, Avrupa’daki ekonomik yavaşlamanın etkilerinden kendilerini korudu. Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Washington Temsilcisi Barış Ornarlı, “Avrupa’daki kriz doruk noktasına ulaşmışken pazarlar çeşitlendirildi ve bu iyi bir hamle oldu. Ekonomik krizin büyüklüğüne rağmen olumlu bir büyüme oldu." dedi. 19 Türkiye’nin üretim sektörü, enerji temininin sekteye uğramasından kolaylıkla zarar görebilir. Petrol zengini ülkelere yakın olmasına rağmen Türkiye'nin, kolaylıkla çıkarılabilen çok az enerji kaynağı bulunuyor. Ülke bu konuda neredeyse tümüyle ithalata bağımlı ve bu da onu zor bir diplomatik konuma sokuyor. Andrew Birch, “Bu çok büyük bir zafiyet, özellikle üretim için.” diye konuştu. Birch, “Erdoğan’ın şu anda yatırım camiası tarafından güven duyulan ekonomik liderliği var ancak onların işlerini yapmalarına izin vermesi gerekiyor.” dedi. Yenilenen Hedef Türkiye komşularını seçemez. Ancak ekonomik büyümeyi güvenceye almak için Türk üreticiler, ülkenin konumundan faydalanmaya ve mümkün olan en fazla pazarda mamul satmaya devam etmeli. Son dönemde enerji bağımsızlığı konusunda doğru yönde adımlar atılıyor. Ornarlı, “Üretim alanında önde gelen ülkelerden biri olmak adına Türkiye çok büyük bir potansiyele sahip.” diye konuştu. Eğer bu potansiyelin farkına varılırsa dünya çapında daha fazla üründe “Türk malı” etiketi olabilir. . 20