Tanıtım ve Medya Başkanlığı 20 Kasım 2014 Perşembe GÜNLÜK

advertisement
Tanıtım ve Medya Başkanlığı
20 Kasım 2014 Perşembe
GÜNLÜK BASIN RAPORU
1
GÜNDEM
20 KASIM 2014
1- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Keçiova Cami'sini ziyaretinin ardından Cezayir'den Ekvator
Ginesi'ne geçecek.
- Erdoğan, Ekvator Ginesi Cumhurbaşkanı Teodoro Obiang Nguema Mbasogo ile görüşecek.
İki lider, bir Türk firmasınca inşa edilen alışveriş merkezinin şantiyesini ziyaret edecek.
- Erdoğan, Mbasogo ile akşam yemeği verecek.
2- TBMM Başkanlık Divanı, Meclis Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında toplanacak.
(TBMM/10.00)
3- Başbakan Ahmet Davutoğlu, Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'nin daveti üzerine Irak'a
resmi ziyaret gerçekleştirecek.
- Davutoğlu, Bağdat'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı yapacak.
(Ankara/07.30/Bağdat)
4- KKTC Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dinçyürek Ankara'da
- Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakan Hakan Dinçyürek ve beraberindeki heyeti kabul
edecek.
- Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu,
Bakan Dinçyürek ile ayrı ayrı görüşecek. (Ankara/11.00/12.00/10.30)
5- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Dünya Çocuk Hakları Günü
dolayısıyla düzenlenen şiir, kompozisyon ve kısa film yarışmasının ödül töreni ile TBMM
XV. Ulusal Çocuk Forumu'na katılacak. (Ankara/09.30/TBMM/14.00)
6- AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Lüksemburg Başbakanı Xavier
Bettel, Temsilciler Meclisi Başkanı Mars Di Bartolomeo, Lüksemburg Temsilciler Meclisinin
bazı komisyonlarının üyeleriyle görüşecek, Robert Schuman Avrupa Çalışmaları ve
Araştırmalar Merkezi ile Schengen Avrupa Müzesini ziyaret edecek.
7- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Petkim Ar-Ge Merkezi'ni ziyaret edecek,
etilen fabrikasının yeni tesisinin açılışına katılacak. Işık ayrıca valiliği, büyükşehir
belediyesini ziyaret edecek, Ege Bölge Sanayi Odası Meclis Toplantısı'na katılacak, Meclis
üyeleriyle akşam yemeğinde bir araya gelecek. (İzmir/11.00-18.30)
8- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Atlantik Konseyi 2014 Enerji ve Ekonomi
Zirvesi kapsamında, ABD Enerji Bakanı Ernest Moniz ile kahvaltıda bir araya gelecek,
zirvenin açılışında konuşma yapacak.
2
- Bakan Yıldız, Atlantik Konseyi Üstyöneticisi Frederick Kempe ile görüşecek, ABD
ile Türkiye'de Rüzgar Enerjisinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptı'nın imza törenine
katılacak ve basın açıklaması yapacak, bazı bakanlar ve üstyöneticilerle ikili görüşmelerde
bulunacak. (İstanbul/07.45-20.45)
9- Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Belçika'da, Avrupa Parlamentosu (AP)
Milletvekili Geoffrey Van Orden'in ev sahipliğinde AP milletvekilleri, Alman Milletvekili
Gabriele Preuss, Brüksel Başkent Bölgesi Spor Altyapısı Bakanı Fadila Laanan ve AP Başkan
Yardımcısı Ryszard Czarnecki ile görüşecek, Avrupalı Türk Demokratlar Birliğinin
programına katılacak. (Brüksel)
10- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Niğde Tanıtım Günleri'ne katılacak (Ankara/13.00)
11- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye İstiklal Gazileri İstiklal Madalyalılar
Derneği Başkanı Torun Mengüloğlu'nu kabul edecek. (Ankara/15.00)
12- TBMM'den
- Genel Kurul'da, İstanbul Tahkim
görüşülmesine devam edilecek. (14.00)
Merkezi kurulmasını
öngören
yasa
tasarısının
- Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Sağlık ile Çevre ve Şehircilik bakanlıklarının 2015 yılı
bütçeleri ele alınacak. (10.00)
- KİT Komisyonu'nda, Atatürk Orman Çiftliği ile Toprak Mahsulleri Ofisinin 2011-2012
hesapları denetlenecek. (10.30-14.30)
- Dışişleri Komisyonu'nda, bazı uluslararası anlaşma ve sözleşmeleri uygun bulan kanun
tasarıları görüşülecek. (11.00)
- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nda, Almanya Berlin Camisi'ndaki yangına ilişkin
rapor ile İtalya'daki ceza infaz kurumlarına ilişkin raporu ele alacak. (11.00)
13- AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, partisinin Ar-Ge başkanlığı tarafından
düzenlenen, Medeniyetimizin Öznesi Türkçe: Fırsatlar ve Tehditler Çalıştayı'na katılacak.
(İstanbul/10.00)
20 KASIM 2014 PERŞEMBE GÜNDEM HABERLERİ
GÜNDEM
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN BEDELLİ AÇIKLAMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bedelli askerlik konusunda kendisine yöneltilen soruya "Zaman
zaman bazıları bu işi kaşıyorlar. TSK'nın kanaatini gözardı etmek mümkün değil" diye yanıt
verdi.
3
ÇÖZÜM SÜRECİNİ BAŞARIYA ULAŞTIRMA YÖNÜNDE KARARLIYIZ
Başbakan Ahmet Davutoğlu, TRT ortak yayınında soruları yanıtladı. Davutoğlu, "Ne olursa
olsun çözüm sürecini başarıya ulaştırma yönünde kararlıyız" dedi.
2 EMNİYET MÜDÜRÜ TUTUKLANDI
İstanbul merkezli "yasa dışı dinleme" operasyonu kapsamında, daha önce serbest bırakılan ve
cumhuriyet savcısının itirazı üzerine hakkında yakalama kararı çıkarılan 5 polisten 2'si
tutuklandı.
BU KEZ ANKARA'DA ASANSÖR FACİASI
Ankara İncek'te bir apartman inşaatındaki dış cephe asansörü ikiye bölündü; 1 işçi hayatını
kaybetti, 3 işçi yaralandı.
EKONOMİ
BAKAN YILDIZ: "IRAK PETROLÜ MART'TAN BERİ İLK KEZ SEVK EDİLECEK"
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, merkezi Irak hükümetiyle Irak Kürt Bölgesel
Yönetimi'nin (IKBY) petrol konusunda anlaşmaya varmasının ardından, merkezi hükümetin
petrolünün Mart ayından beri yapılmayan sevkiyatının ilk kez bugünlerde başlayacağını
söyledi.
GARANTİ, 5,5 MİLYARA İSPANYOLLAR'IN OLDU
İspanyol BBVA, Doğuş Grubu'na 2,5 milyar dolar (5,5 milyar TL) daha ödeyerek bankanın
yönetiminde çoğunluğa ulaştı. Doğuş Holding patronu Ferit Şahenk, bankanın Yönetim
Kurulu Başkanı olarak kaldı.
'TÜRK BANKALARI İSTİKRAR KAZANIYOR'
Standard & Poor's gelişmekte olan ekonomilerin bankacılık sistemlerine ilişkin raporunda,
"Brezilya, Güney Afrika ve Türk bankaları yavaşça istikrar kazanıyor" ifadeleri yer aldı.
İBB'DEN TOPÇU KIŞLASI AÇIKLAMASI
İBB'den Topçu Kışlası için yapılan açıklamada, "Söz konusu projeye ilişkin, mahkemenin
vereceği 'yapılamaz' kararı doğrultusunda projenin iptali, 'yapılabilir' kararı doğrultusunda ise
'yeniden değerlendirme ve yapılması yönünde karar alınması halinde bile halkoylamasına
gidilmesi' yönündeki irade geçerlidir."
1
ARALIK'TA
BAŞLIYOR,
519
TL
CEZASI
VAR
Ticari araçlara kış lastiği takma zorunluluğu 1 Aralık'tan itibaren başlıyor. Kış lastiği
takmayan ticari araçlara 519 lira para cezası verilecek.
4
ESNAFA YENİ TEŞVİKLER YOLDA
1.5 milyonu aşkın esnafın sorunları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılacağı
"Esnaf Şurası"nda masaya yatırılacak. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından düzenlenen 4.
Esnaf ve Sanatkârlar Şurası, 26-27 Kasım günlerinde Ankara'da gerçekleştirilecek.
POLİTİKA
MİLLET VE ADALET PARTİSİ KURULDU
Millet ve Adalet Partisi'nin kuruluş dilekçesi İçişleri Bakanlığı'na verildi. Eski bakanlardan
İdris Naim Şahin'in de kurucu üyeleri arasında bulunduğu partiden "Birçok vekille görüştük,
bize büyük katılımlar olacak" açıklaması yapıldı.
DÜNYA
PUTİN: "TÜRKİYE'YE YENİ UFUKLAR ARAMAYA GELİYORUM"
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Aralık ayı başında Türkiye'ye gerçekleştireceği ziyaret
sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte ilişkilerde yeni ufuklar
arayacaklarını açıkladı.
EBOLADA TEDAVİ UMUDU
Ebola'nın, hastalığı atlatanların kanından alınacak plazmayla tedavisi araştırılacak. Bill &
Melinda Gates Vakfı, plazma tedavisi ve deneysel ilaç araştırmaları için ilk etapta 5,7 milyon
dolar bağışlayacağını açıkladı.
CERN'DE YENİ KEŞİF
Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) bilim adamları, iki atomaltı parçacığı keşfetti.
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı kullanılarak yapılan deneylerde keşfedilen atomaltı parçacıklar,
devasa bir gücün bir araya getirdiği üç zerreciğin oluşturduğu baryondan meydana geliyor.
5
YAZILI BASIN ÖZETLERİ
’ın bazı haber başlıkları:
Stratejik Ortağız
Rusya Devlet Başkanı Putin, Ankara ile Moskova'nın enerji alanında stratejik ortak
olduklarını ve iki ülkenin yeni bir döneme girdiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın
temas ve karşılıklı etkileşim halinde olduklarını açıklayan Rus lider, 1 Aralıkta Ankara'ya
geliyor. Türkiye ve Rusya ilişkilerini bozma amaçlı yalan haber üreten kara propaganda
merkezlerinin çabalarına rağmen iki ülke aralarındaki işbirliğini yeni boyutlara taşımanın
yollarını arıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün yaptığı açıklamada, Aralık ayında
bir araya geleceği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yeni işbirliği konularını ele
alacaklarını kaydetti. Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nin (ÜDİK) 5'inci
toplantısına başkanlık edecek olan Putin'e, yaklaşık 10 Rus Bakan da eşlik edecek.
Rusya lideri Putin, Rusya'da görev yapan yabancı ülke büyükelçilerinin güven mektuplarını
sunmaları için düzenlenen törendeki konuşmasında, Türkiye ile ilişkilerde yeni bir döneme
girildiğini vurguladı. Söz konusu ilişkilerin özellikle enerji alanında stratejik ortaklık
seviyesine çıktığını da sözlerine ekledi.
GAP Kendi Maliyetini Çıkarttı
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, Güneydoğu Anadolu Projesi'nin
(GAP) maliyetinin 30 milyar dolar olacağını belirterek, "Proje daha tamamlanmadan sadece
enerji kısmından 28 milyar dolar kazanç sağlandı. Tarım eklenmeden bu rakamı veriyor.
Böylesine karlı bir proje" dedi. Ensarioğlu, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde
gerçekleştirilen "Çözüm Sürecinin Tarıma Yansımaları ve GAP" konulu konferansta, GAP
kapsamında 22 baraj, 19 hidroelektrik santralinin yapımının planlandığını, 2007 yılma kadar
hidroelektrik üreten barajların yüzde 96'sınm tamamlandığını ancak projenin sulama kısmının
yüzde 14-16 seviyesinde kaldığını anlattı.
’ın bazı haber başlıkları:
Şüphesiz Pensilvanya
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışma ofisini dinleyen casuslara yönelik tamamlanan
iddianameyle ilgili "Paralel yapının nerelere sızdığı artık yargı sürecinde. Bu yapının
kesinlikle Pensilvanya ile bağlantısı var" dedi. Cezayir ziyareti öncesi gazetecilerin sorularını
cevaplayan Erdoğan, "Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu yapının nerelere sızdığını ve
altından neler çıkacağını hep birlikte göreceğiz. Ki bunun Pensilvanya ile bağlantısı kesin
vardır. En son MGK bildirisinde açıkladık. Hükümetimiz de bu tavsiye kararı üzerinde
çalışıyor. Kısa süre içerisinde nihai kararını açıklayacaklardır" diye konuştu.
Türkiye 690 Milyon Dolarlık Yazılım Sattı
BİLİM, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Bilkent Otel'de düzenlenen Türkiye Yazılım
Sektörü Stratejisi Çalıştayı'nın açılışında yaptığı konuşmada, şirket bilançolarına yansıyan
yazılım ihracat rakamının 690 milyon dolar seviyesinde olduğunu açıkladı. Işık, yazılım
ihracatı konusunda toplumun artık çok biÜnçÜ olduğunu ifade ederek ilginç bir anekdot
paylaştı: "Türkiye'nin ilk yazılım ihracatında, yazılımı yapanın başına ne geldiğini biliyor
musunuz? 1990’lı yılların başında veya 80’li yılların sonunda bir yazılım yapılıyor ve
6
satılıyor yurt dışına, 1 milyon dolarlık bir yazılım. Tabii para da hesaba geliyor. Hesapta 1
milyon dolar para var fakat karşılığında hiçbir şey yok. Hemen kara para aklamaktan,
adamcağız hakkında soruşturma açılıyor. Neyse, zar zor bunun yazılım ihracatı olduğu
anlatılıyor ve sonunda bürokrat ikna ediliyor. İyi de diyorlar, 'ihracat dediğiniz, bir şey olacak
elimizde.' En son, bir makaraya yazılımla ilgili bir şeyler yazılıyor ve o makara paketleniyor,
gümrükten çıkarılıyor ve o 1 milyon dolar, makara karşılığında ödendi diye işlemler
bitiriliyor."
’ın bazı haber başlıkları:
'Nehrin Yarısını Çoktan Geçtik'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın çözüm sürecine ivme
kazandırmak için HPD'lilerle görüşmesinin ardından aralarında Akdoğan'ın da bulunduğu
kurmaylarını topladı. Başbakan Davutoğlu, Avustralya ve Filipinler gezisinden döner dönmez
Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Yalçın Akdoğan, içişleri Bakanı Efkan Ala, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik ile bir araya geldi. Davutoğlu'nun bugün başlayacak Irak ve hafta sonu
gerçekleştireceği Tunceli ziyareti öncesinde Başbakanlık Resmi Konutun'da gerçekleşen ve
4.5 saat süren genel değerlendirme toplantısında, iç ve dış gelişmeler ele alındı. Toplantıda,
HDP heyeti ile bir araya gelen Başbakan Yardımcısı Akdoğan'ın Başbakan Davutoğlu'na
görüşmeye ilişkin bilgi verdiği belirtildi. HDP heyetinin, İmralı'ya gitme talepleri, gidecek
heyetin genişletilmesi isteği, Abdullah Öcalan'ın sekretaryasını üstlenmesi planlanan
mahkumların İmralı'ya nakli gibi konular görüşmede masaya yatırıldı. Davutoğlu, Irak
ziyaretiyle ilgili bakanlara bilgi verirken, pazar günü gerçekleştirilecek Tunceli ziyareti de
gündeme geldi. Alevi açılımının koordinatör bakanı olan Faruk Çelik ile Kültür ve Turizm
Bakanı Ömer Çelik'in de toplantıya katılması dikkat çekti.
’ın bazı haber başlıkları:
İsveç'e Gemi Yaparız
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan İsveç Kentsel Dönüşüm ve
Bayındırlık Bakanı Mehmet Kaplan ile görüştü. Elvan, Türk gemi inşa sanayinin, İsveç’ten
gelecek her çeşit gemi inşası, bakım-onarımı taleplerini karşılamaya hazır olduğunu belirtti.
’in bazı haber başlıkları:
Yılmaz: Kararı Başbakan Verir
Milli Savunma Bakanı ismet Yılmaz, TBMM'de milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Yılmaz, bedelli askerlikle ilgili bir soru üzerine, bu konuyla ilgili daha önce yaptığı
açıklamalar olduğunu belirterek, "Başbakanımız bütün görüşleri aldıktan sonra değerlendirme
yapacak ve karar verecek. Bunun üzerine ilave edilecek bir husus yok" dedi. Hükümetin üyesi
olduğunu, ancak tek karar vericinin kendisi olmadığını kaydeden Yılmaz, "Hükümet görüşleri
alır, değerlendirir ve Başbakan karar verir. Değerlendirme kısa süre içinde yapılacaktır. Bu
seçim yatırımı olarak değerlendirilir mi? Bunun oy kaybettireceğini söyleyenler de var, bizim
arkadaşlarımızdan söyleyenler var. Buna, oy getirir ve kaybettirir diye x bakmamak gerekir.
7
Bunun getirişi kadar götürüşü de vardır. 2011'de çıkan bedelliyi, seçimden sonra çıkardık"
diye konuştu
KÖŞE YAZARLARI
GAZETESİ
ABDÜLKADİR SELVİ
Seyit Rıza’nın mezarı açıklansın
“Dersim modern Kerbela’dır” diyen Başbakan Davutoğlu, bu hafta sonu Dersim’e gidiyor.
Davutoğlu’nun Tunceli Üniversitesi’ndeki konuşmasında Dersim ve Alevi sorununun
çözümüne ilişkin önemli açıklamalar yapması bekleniyor.
Öncelikle Alevilerin, Davutoğlu’nun Hacı Bektaş-ı Veli'yi anma törenleri vesilesiyle uzattığı
samimi elin farkında olduğu anlaşılıyor. Zaten bu sorunun çözümüne de kurulacak olan
samimiyet köprüsü ile ulaşacağız.
Aleviler, hükümetin konuya yaklaşımının samimi olduğuna inanmadığı sürece yapılanlar,
buza yazı yazmaya benzer.
Alevi sorunu, bir yüzü silahlı bir terör faaliyetine dönüşen Kürt sorununa nazaran çözümü
daha zor bir sorun. Biri 100 yıllık diğeri 500 yıllık bir sorun desem yeter. Kürt-Türk
evlilikleri, aynı camide aynı safta namaza durup, Ramazan orucunu tutuyorlar. Ama
Alevilerle Sünniler arasında kalın bir duvar ve Dersim, Maraş, Çorum ve Sivas gibi kanlı bir
mazi var.
Alevi sorununun ne denli ciddi olduğunu anlamak için Gezi’ye bakmak yeter.
Alevi meselesi 80’li yılların sağ-sol çatışmasında 90’lı yılların Madımak olayı ve 28 Şubat
sürecinde farklı bir dönüşüm sağladı. Daha sol, daha seküler bir hal aldı. Aleviler, tek parti
döneminde kendilerine zulmeden Laik-Kemalist ideolojinin muhafızı haline geldiler.
28 Şubat’ın kitlesel tabanını oluşturdular. Dersim’de kendilerini katleden, Hacı Bektaş-ı Veli
Türbesi'nin kapısına kilit vuran. Cemleri yasaklayıp, dedelik müessesesini suç örgütüne
dönüştüren Halk Partisi zihniyetinin doğal müttefiki haline geldiler.
Buradan bir Stockholm Sendromu üretme heveslisinde değilim. Bunun bir siyasi arka planı ve
tarihi geçmişi var.
Günümüzdeki kırılma anı ise Suriye’deki iç savaş.
Anadolu Aleviliği İran’daki Şia’ya ve Suriye’deki Nusayriliğe hep mesafeli durmuştu. İran
devrimine İslamcı kesimler ilgi duyarken, Aleviler, ”Türkiye, İran olmayacak” diye
yürüyüşler yapmışlardı. Hatay bölgesi dışında Anadolu Aleviliğinin Suriye’deki Nusayri
rejimi ile bağlantıları yoktu.
Suriye’deki iç savaşın bizdeki yansımaları çok farklı oldu. Suriye üzerinden bir algı yönetimi
yapıldı. CHP ve medyanın içinde yer aldığı algı yönetimi en fazla etkisini Alevi kesimi
üzerinde gösterdi. Anadolu Aleviliği, Nusayri rejimi ile arasındaki duvarı yıktı. Gezi olayları
bunun en çarpıcı örneğiydi.
Bugün için Alevilerle ilgili sorunları çözme imkanımız var. Yarın bu makas daha fazla
açılabilir.
Yazının başında Alevi kesimi Davutoğlu’nun samimiyetini farketti demiştim. Dersim
federasyonlarının toplantısında alınan kararlar da bunu yansıtıyor.
8
Alevi sorununun çözümü konusunda Ankara’da umut verici gelişmeler var. Asıl önemli olan
zihniyet değişiyor.
Önceden Alevi sorununun çözümüne karşı direnç gösteren bir Diyanet Teşkilatı vardı.
Diyanet’in bu konudaki olumsuz tavrı, dindar-Sünni kesim üzerinde de etkili oluyordu. Bir
şey yaparsak inanç konusunda yanlış bir iş mi yapmış oluruz şeklinde endişeye neden
oluyordu.
İkincisi ise Diyanet’in Aleviliği tarif etmesi isteniyordu. İslam’ın içinde Aleviliği nereye
oturtuyorsunuz sorusunun ardından Diyanet'in dışlayıcı yorumu geliyordu.
Kanal 24 Televizyonu'nda Murat Çiçek’in programında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet
Görmez ile birlikte olduk. Görmez’in yaklaşımı, zihniyet değişimini göstermesi açısından
önemliydi.
Alevi sorununun çözülmesine defans yapan değil tam tersine çözüme olumlu yönde katkı
yapan bir Diyanet İşleri Başkanı var. Görmez döneminde Diyanet, Aleviliğin temel
kaynaklarından olan Hacı Bektaş-ı Veli’nin eserlerinin tümünü yeniden yayınladı.
İlmi seviyesi ve saygın kişiliği ile Mehmet Görmez, Türkiye’yi yöneten kadroların hürmet
ettiği, kendilerine referans aldıkları bir isim.
Onun bu sorunun çözümüne pozitif katkı yapma arzusu içinde olması Türkiye için bir şans.
Diyanet İşleri Başkanı, Aleviliğin, Aleviler tarafından tarif edilmesinden yana. Bu ülke
Türklerin tarif ettiği Kürtlüğün, Sünnilerin tanımladığı Aleviliğin sıkıntılarını çok yaşadı.
Görmez, Alevilikle ilgili nasıl bir yapılanmaya gidileceği konusunda acele edilmemesi
yanlısı. Alevi kesimin tartışmaları sonucunda en makul olan yol ve yöntemin tercih edilmesini
istiyor. Bu arada Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nda dedeler, Vakıflar Kanunu'nda ise cemevleri
konusunda bir yasal değişiklik yapılarak, Aleviliğin, yine Aleviler tarafından cemevleri, dört
kapı, kırk makam olmak üzere yol ve erken üzerinden, dedelik müessesesiyle birlikte inşa
edilmesinden yana.
Özetle cemevleri ve dedelik kurumunun güçlendirilmesini istiyor.
Peki Alevilerle ilgili yapılanma ne olacak? Daha sonra özerk bir kurum mu kurulur, inanç
sistemleriyle ilgili ayrı bir yapılanmaya gidilir. Kürdü Türk, Aleviyi Sünni kalıbına sokmaya
çalışmak yerine, birbirimizi olduğu gibi kabul ettiğimiz takdirde çözemeyeceğimiz bir
sorunumuz yoktur.
Bu açıdan Davutoğlu’nun Dersim ziyareti önemli.
Seyit Rıza idam sehpasında;
“Evlad-ı Kerbelayıh
Bi hatayıh
Ayıptır, zulümdür”
Demişti. Şimdi bu zulmü sona erdirme zamanı. Eski bir Cumhurbaşkanımız ise Seyit Rıza’nın
mezarının yerinin açıklanmasını isteyen bir yazara, “Seyit Rıza işini karıştırmayın.
Arkasından Şeyh Said’in mezarı gelir. Devlet bu işin altında kalır” demişti. Kalırsa bu zulmü
yapanlar kalır. Yeni Türkiye’de ölümlerden korkan bir devlet istemiyoruz. Bediüzzaman Said
Nursi’nin mezar yeriyle ilgili belgelere çalışırken bir kez daha farkettim ki, bunların hepsinin
kaydı devlette var. Bu kayıtlar açılsın Seyit Rıza’nın ve Şeyh Said’in mezarlarının yeri
açıklansın. Öcalan’la çözüm süreci yürütürken, Seyit Rıza’ya, Şeyh Said’e bağlı olanlar en
azından mezarlarını ziyaret edebilsinler...
9
GAZETESİ
OKAN MÜDERRİSOĞLU
Cezayir'den Gezi'ye bakış Afrika'dan yeni ufka varış
Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan'la
üç
günlük
seyahat
için
Afrika'dayız.
İlk durağımız Cezayir... Ardından, zorlu bir noktaya Ekvator Ginesi'ne geçeceğiz.
Cezayir, Türkiye'nin önemli enerji ortaklarından. Doğalgaz tedarikçisi olarak stratejik
konumda. Türk inşaat, demir-çelik, ilaç, gıda firmaları için yükselen yatırım alanı.
Tabii Cezayir denilince, hafızamız bizi 2013 Haziran ayına kadar götürüyor.
Gezi Olayları'nın başladığı şartlara... O günlerde, Başbakan Erdoğan'la, Fas- Cezayir -Tunus'u
kapsayan Kuzey Afrika seyahatindeydik.
Doğrusu, Ankara'dan gelen haberler iç açıcı değildi. Gezi üzerinden kurgulanan eylemlere
teşhis koyma noktasında Erdoğan ile kurmayları arasında farklar oluşmuştu.
Buna rağmen Erdoğan, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda kitlesel karşılama istememişti.
O görkemli buluşma geniş halk yığınlarının Erdoğan'a sahip çıkma niyetinin eseriydi.
Sonradan, o tablonun, sokak marifetiyle iktidarı değiştirme planının bozulmasındaki değeri
çok iyi anlaşıldı.
Erdoğan'ın, "Demokratik talebe can feda" mesajına karşın Gezi olayları, başlangıçtaki
masumiyetini kaybettiği andan itibaren derin yaralar açıldı ve "kutuplaşma senaryosunun"
malzemesi olarak da kullanıldı. Paralel devlet yapılanmasının, Gezi'deki gölgesi ve gerilimi
tırmandıran güvenlik bürokrasisi ise hâlâ tartışma konusu...
Ekvator Ginesi programımız başlı başına üstünde durmayı gerektirir nitelikte.
Batı Afrika'da küçük bir ülkeden söz ediyoruz. Başkenti, Afrika ana karasında yer almadığı
için dünyada tek. Başkent Malabo, Bioko Norte adasında. Gine, aynı zamanda petrol üreticisi.
Kişi başına milli geliri değişken seyir izlemekle birlikte 15 bin dolar seviyesinde. Fas'ın,
Ebola salgını kaygısı ile düzenlemekten vazgeçtiği 2015 Afrika Uluslar Kupası'nın ev sahibi
de Ekvator Ginesi.
Bu ülkede bulunma sebebimize gelince... İlki Ağustos 2008'de İstanbul'da yapılan "TürkiyeAfrika Ortaklık Zirvesi"nin ikincisi bu kez Malabo'da... Afrika Birliği Komisyonu'nun
işbirliği ile organize edilen zirveye, çok sayıda devlet ve hükümet başkanının katılması
bekleniyor. Toplantı, kara kıtanın kaynaklarını sömüren küresel ekonomik sistemi
sorgulamaya aday. Kısa süre önce Avustralya'nın Brisbane kentinde sonuçlanan G 20
Zirvesi'nde Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, "Türkiye'nin dönem başkanlığında insanı
merkeze alacağız. Sahra altı Afrikası'nın da sesi olacağız" dediği dikkate alındığında,
Türkiye-Afrika birlikteliği özel anlam kazanıyor. Afrika; benzerini görmediği şekilde,
derisinin rengiyle kendisini ayrıştırmayan, eşitlikçi- adil düzeni savunan yepyeni insanlarla
tanışıyor.
Türkiye'nin Afrika açılımını keşfeden Çin, Fransa gibi pek çok ülkenin daha şimdiden "Gelin
birlikte çalışalım" dediği düşünüldüğünde, Ankara'nın doğru yolda olduğu anlaşılıyor.
Netice olarak... Ufku Anadolu coğrafyası ile sınırlanmayan Türkiye, global sınırlara eriştiği
ölçüde küresel aktör olabileceğini gösteriyor.
10
GAZETESİ
EMİN PAZARCI
Avrupa’yı gaz sancısı bastı
Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Kıbrıs’a gitti. Ardından da Başbakan Davutoğlu. Her ikisinin
verdiği mesaj da aynıydı. “Sabrettik, elimizden gelen sabrı göstermeye devam ediyoruz”
dediler:
-Ama bunun bir sınırı var. Türkiye, gerçekten çok sabretti. Annan Planı’ndan bu yana dişini
sıkan hep biziz. Biliyorsunuz, plana biz “evet”, Rumlar “hayır” dediler. Ödül olarak da
Avrupa Birliği’ne buyur edildiler. Bizim ağzımıza ise bir parmak bal çalındı…
KKTC’ye ticari, sportif ve kültürel izolasyonların kaldırılması konusunda söz verdiler, ama
gerçekleştiremediler. Çünkü, iş oylamaya geldiğinde AB üyesi yaptıkları Rumlar “veto”
ettiler. Uzlaşmacı taraf sıkıntıya sokuldu, uzlaşmayan Rumlar taltif edildi.
Sonra biz bir adım daha attık… Rumlara, havaalanları ve limanları açmayı kabul ettik.
Karşılığında da KKTC’deki ticari ambargonun kaldırılmasını istedik. Böylece Kıbrıs Türk
Kesimi doğrudan mal alımı yapabilecekti. Ercan Havaalanı’ndan da yurt dışına direkt uçuşlar
başlayabilecekti. Arabulucu Finlandiya, Rumlara bu teklifi götürdü. Rumlar yine uzlaşmayı
reddedip “hayır” dedi. Yetmedi, bitmedi; sanki Türkiye bu önerileri yapmamış gibi, AB 8
başlıkta Türkiye ile müzakereleri durdurdu. Adil mi bunlar?
Türkiye, Kıbrıs sorununda her şeye rağmen “Bir adım önde olma” politikasını sürdürdü. Rauf
Denktaş doğrultusunda görüşleri olan ve Annan Planı’na karşı mücadele eden Derviş Eroğlu,
Rumlara iyi niyetli bir teklifte bulundu: -Haydi, Annan Planı doğrultusunda görüşmeleri
sürdürelim. Yeniden bir araya gelindi. Görüşmeler sürerken Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas
gitti, Anastasiadis geldi. Sözde Anastasiadis çözüme yatkın bir isimdi, herkes umutluydu. O
da “Maraş’ı bize verin” adımını attı. Bardak yine taştı.
Erdoğan ve Davutoğlu’nun “Sabrımız taşıyor” açıklamalarının ardından BM, tarafları
buluşturdu. “Al-ver” görüşmeleri başladı. Anastasiadis, “Doğalgaz aramalarımızı
engelliyorsunuz” diyerek yine masadan kalktı. AP de sözde Türkiye’yi uyardı, ama hikâye.
Artık şartlar çok değişti; biz eskisinden güçlüyüz.
Anlaşıldı ki, eğer bir çözüm olmazsa, Türkiye, Rumların Ada’nın çevresindeki doğal gazı
çıkarmasına izin vermeyecek. Üstelik, çıkarsalar da Türkiye olmazsa bu gaz hiçbir işe
yaramayacak. Çünkü, doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması gerekiyor.
Kıbrıs, Türkiye’nin burnunun dibi. Yunanistan ise alabildiğine uzak. Türkiye’ye döşenecek
bir boru hattı 2,5 milyar dolara, Yunanistan’a döşenecek bir hat ise 13 milyar dolara mal
oluyor. Akıl işi değil.
Rumlar da Avrupa da bu işin farkında! Üstelik, Ukrayna yüzünden Avrupa’nın Rusya ile bir
doğalgaz krizine girme ihtimali de kapıda. Bir başka önemli gelişme ise, Türkiye’den Kıbrıs’a
su gidiyor. Altyapı tamamlandı. Yanında elektrik de var. Şartlar tersine dönmeye başladı.
Rumları da Avrupa’yı da telaş bastı. Bu yüzden 50 yıllık Kıbrıs sorununda ilk defa çözüme bu
kadar yaklaşıldı. Olursa olacak, olmazsa Türkiye daha fazla beklemeyecek.
AB, Türkiye için stratejik bir hedef. Ancak, Kıbrıs da bizim için hayati öneme sahip milli bir
mesele. Öyle görünüyor ki, Rumlar bu tavrı sürdürürse Türkiye “yeter” diyecek. Kıbrıs’ı
dünyaya açmanın adımlarını atacak. Üstelik bunu yapmak artık çok zor da değil. Bu
yüzdenAmerika ve BM devreye girdi. Kıbrıs’ta çözüm çabaları artırıldı. Artık şartlar değişti.
Kozlar bizim elimize geçti. Türkiye eski Türkiye değil. Rumlar uzlaşsa da uzlaşmasa da
KKTC’nin önü açık!
11
GAZETESİ
İBRAHİM KİRAS
Amerika’nın keşfi Erdoğan’ı güçlendirir!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Müslüman denizciler Amerika kıtasına Kolomb’dan önce
ulaşmıştı” demesinin bile Türkiye’de bu kadar ciddi bir karşıtlık oluşturabilmesi normal bir
durum değil. Güncel problemlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir konuda söylenen bir
sözün bu kadar tepki uyandırması gerçekten tuhaf! Şimdi eğer tarihî realite Erdoğan’ın
söylediği gibiyse, yani yeni kıtaya Müslüman denizciler Avrupalılardan daha önce ulaşmışsa,
bu durumda AK Parti’nin oyları mı çoğalacak veya Erdoğan’ın siyasi gücü mü artacak? Bu
kadar şiddetli tepki göstermenin sebebi ne?
Galiba yeni bir kıtanın keşfedilmesi gibi büyük bir başarıyı batılı olmayan birilerine atfetmek
bazılarına kabul edilemez geliyor. Oysa İslam dünyasındaki coğrafyacıların Amerika kıtasının
varlığındanKolomb öncesi dönemde haberdar oldukları ilk defa ortaya atılan bir tez değil.
Kolomb ve arkadaşları Amerika kıtasına ulaşabildiğine göre denizcilik ve gemicilik
teknolojilerinde Avrupalıların gerisinde oldukları söylenemeyecek Müslüman denizcilerin de
bu seferi gerçekleştirmiş olmaları imkânsız olmamalı bir defa. İkincisi İslam dünyasının
coğrafya ve haritacılık bilgisi yönünden o çağda Avrupa’dan daha ileri durumda olduğu da
malum. İslam bilim tarihi alanının en büyük otoritelerinden Prof. Fuat Sezgin’in bu konudaki
ikna edici delillere dayanan görüşüne itibar etmemek için bir sebep yok.
Aslında Amerika’yı kimin bulduğu çok da önemli değil. Önemli olan bulduktan sonra ne
yapıldığı... Mesela yeni kıtayı keşfetme “şerefini” kimselere bırakmak istemeyen
İspanyolların burada övünebilecekleri bir geçmişe sahip oldukları söylenebilir mi? İşgal
ettikleri toprakların yerli nüfusunun tamamına yakınının vahşi katliamlar sonucunda yok
edilmesi, geri kalanların zorla Hıristiyanlaştırılması gibi “başarı”lardan söz ediyoruz çünkü...
İspanyol işgalinden yaklaşık bir asır sonra kıtanın yerli nüfusunun yüzde 95 oranında azalmış
olduğu biliniyor. Haddizatında o dönemde İspanya’nın eski Müslüman ve Yahudi tebaasına
reva görülen baskı ve zulüm keşfettikleri yeni kıtada yapılanlardan farksızdı.
Hatırlatmak gerekiyor ki bu sırada İspanya ile komşusu Portekiz harita üzerinde dünyayı
aralarında bölüşmüşlerdi. Dünyanın yeni keşfedilen kısımlarını paylaşmak üzere 1494 yılında
iki ülke arasında imzalanan Tordesillas Antlaşmasına göre Cape Verde adalarının yaklaşık
2000 km batısından geçen hayalî bir çizginin batısında kalan dünya İspanya’ya, doğusu ise
Portekiz’e bırakılıyordu. Avrupa’da neredeyse ciddi hiçbir rakiplerinin bulunmadığı bir
dönemde bu iki deniz gücünün askeri ve ticari anlamda dünyaya hükmetmesinin önünde tek
engel ise bir diğer küresel güç olan < span class="text12">Osmanlı devletiydi.
Tordesillas Antlaşmasına göre İspanya daha çok Asya Pasifik bölgesinde, Portekiz ise
Afrika’nın doğusunda ticaret yollarını ele geçirmek ve yeni sömürgeler oluşturmak
peşindeydi. Zaten Avrupa’da denizaşırı emperyalizm çığırını daha 15. asrın başlarında
Portekiz başlatmıştı. Ümit Burnu’nu keşfedip Doğu Afrika’ya ve Hint Okyanusu’na
ulaşmışlardı. Dolayısıyla Osmanlı’nın bu bölgedeki asıl rakibi Portekiz’di.
Hint Okyanusu’nu aşan ticaret yolunun Akdeniz’e ulaşmasını, yani doğu mallarının Osmanlı
egemenliği altındaki güzergâhtan Avrupa pazarlarına nakledilmesini engellemek için Portekiz
donanması Kızıldeniz’i kapatmaya çalışıyordu. Osmanlı daha 16. asrın başlarında bu blokajı
ortadan kaldırmak üzere mücadeleye girişti. Önce bunun için Mısır’daki Memluklarla
işbirliğini denedi. Ama gerek Memluklar gerekse İran’daki Safeviler öncelikli tehdit olarak
gördükleri Osmanlıya karşı -zaman zaman Venedik devletiyle yaptıkları gibi- Portekiz’le
ittifaklar kurmaya girişince Osmanlı Mısır’ı sınırlarına katarak Portekiz tehdidine karşı
mücadelesini buradan yürüttü.
12
(Sosyal medyacılara bir şamata konusu daha verelim: Süveyş kanalının açılması projesi de ilk
defa bu sırada gündeme geldi.)
Ancak Osmanlıların Mısır’ı fethetmesiyle batı dünyasının doğuyla ticaretinin kesildiği
söylenemez. Osmanlı’nın buradaki stratejisi Akdeniz’le Hint coğrafyası arasındaki ticaret
yoluna hâkim olmayı öngörüyordu. Bu da başarılmış oldu. Gelgelelim Ümit
Burnu’nun “keşfinden” sonra Portekizli gemicilerin Hint Okyanusu üzerinden uzak doğuya Akdeniz’i baypas ederek- erişmesi mümkün olduğu için bu başarı ancak sınırlı sonuçlar
doğurabildi.
Bütün bu olup bitenlerin bizim bugünümüzle ilgili tarafı da tam burası...
GAZETESİ
FEHMİ KORU
Washington ile bilek güreşi
Washington'dan gelen haberleri takip ediyor musunuz? Bence etmelisiniz... Eskiden ABD
başkentinde her gazetenin bir muhabiri olurdu; kimi uzun yıllar orada yaşayan, kimi dönmek
üzere gönderilse bile VVashington'un içini dışını iyi bilen muhabirlerdi bunlar... Amerika ve
başkenti ülkemiz için hiç şimdiki kadar önemli olmamıştı; buna rağmen medya kuruluşları
VVashington'da muhabir bulundurmakta eskisi kadar istekli değiller... Oysa şu sırada
VVashington'da bir muhabir ordusu bulunsa yeridir. Sebebi açık: Dünya dengelerinin
özellikle Ortadoğu merkezli olarak sarsıldığı bir dönemden geçiyoruz ve her yeni gelişme
ülkemizi yakından ilgilendiriyor. Değişimde en etkili ülke ise, hiç tereddütsüz ABD; onun
yanında bulundurmayı en fazla arzu ettiği ülke de yine hiç kuşkusuz Türkiye... Zaman zaman
kızsalarda, köpürseler de, Türkiye'den vazgeçemez Amerikalılar... Ankara'nın Washington'un
niyetlerini doğru okuması ve kendi çıkarlarına uygun politikalar belirlerken o niyetleri göz
önünde bulundurması gerekir. Yanlışlıklar yapılmasını engellemek açısından da, doğruları
daha kolay gerçekleştirmek için de Washington'un niyeti önemlidir. Ne demek istediğime
örnek olarak iki olayı hatırlatabilirim. Günümüz gelişmeleriyle pek çok bakımdan
benzerlikler gösteren ilk Körfez Savaşı döneminde (1991), Cumhurbaşkanı Turgut Özal,
"Madem bölge yeniden dizayn ediliyor, ben de dizayncılar arasında yer almalıyım" görüşüyle
hareket etti. İstediklerini bütünüyle gerçekleştiremedi; hepsini gerçekleştirseydi iyi mi olurdu,
ondan da kuşkuluyum. Ancak yöntemi doğruydu. James Baker, o günlerde, ABD Dışişleri
Bakanı olarak Ankara'ya doğru yola çıktığında, cebinde Türkiye'den talepler listesi vardı;
Cumhurbaşkanı Özal o listede neler bulunabileceğini düşünüp zarar vermeyecek bir-ikisini,
konuk henüz havadayken, kendisi hayata geçirdi. Yumurtalık boru hattını kapatma kararı
böyle alınmıştı ve bu yolla ilişkiden "baskı" unsuru kaldırılmış oldu. Diğer örnek, daha yakın
bir tarihten: İkinci Körfez Savaşı'na gidilirken, Meclis tarafından "1 Mart tezkeresi"nin
reddedilmesi de yine bir niyet okuma sonucudur, iktidara yeni gelmiş AK Parti hükümeti,
ABD saflarında savaşa katılmayı TBMM kararına bırakarak ve askerlerin isteksizliğinin daha
iyi görünmesi için MGK toplantısını oylamanın bir gün öncesine alarak kritik dönemeçten
geçerken fazla yara almamayı başarmıştı. İsmet İnönü, büyük devletlerle ilişkiyi ayı ile yatağa
girmeye benzetmişti. Doğrudur. Bu sebeple, ABD'yle ilişkide, koynuna atılırken de teklifini
reddederken de akılcı davranmak gerekir. Joe Biden, ABD Başkan Yardımcısı, yarın
ülkemize geliyor. Washington vaktiyle Türkiye'nin uyguladığı yöntemleri göz önünde
tuttuğunu belli eden davranışlar sergilemeye başladı. Daha yola çıkmadan, Ankara'nın
neredeyse "olmazsa olmaz" gücünde telaffuz ededurduğu Suriye'de tampon bölge ve uçuşa
kapalı bölge taleplerine olumlu bakmadığı açıklamasını yaptırdı Biden; bu arada ABD'nin ilk
önceliğinin IŞİD ile mücadele olduğunu da duyurdu. Esad'ın Şam'dan gitmesini Washington
13
"acil ihtiyaç" olarak görmüyormuş... Yönetime yakın Amerikan medya organlarında, Erdoğan
ile Davutoğlu'nun ellerini zayıflatmayı amaçlayan, başta Türkiye'yi IŞİD konusunda hatalı
gösteren değerlendirmeler olmak üzere, bir dizi haber ve yorum da çıkıyor... Amaç, hiç
kuşkunuz olmasın, görüşmelerde el üstünlüğü kazanmak... Washington geçmişteki ÖzalBaker olayını ve "1 Mart tezkeresi"nin reddini hatırlayıp kendi çıkışını yaptı; peki Biden için
Ankara ön alıcı bir çıkış yapacak mı? Üste çıkmak için yapmalı.
GAZETESİ
BÜLENT ERANDAÇ
AK Parti 13 yaşında
Bugün 20 Kasım 2014. Bundan 12 yıl önce, 19 Kasım 2002'de, ilk AK Parti Hükümeti
kurulmuştu. Başbakan Abdullah Gül başkanlığındaki Bakanlar Kurulu toplantısında ilk karar
ne olmuştu? Hatırlayalım: Olağanüstü Hal'in kaldırılması. Doğu ve Güneydoğu'da
"Olağanüstü Hal" rejimi 19 Temmuz 1987 tarihinde Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkâri,
Mardin, Siirt, Tunceli ve Van illerinde başlatılmıştı. Ardından Adıyaman, Bitlis ve Muş
illerinde başlamış, Batman ve Şırnak'ın il olmalarıyla OHAL kapsamındaki il sayısı 13'e
yükselmişti. OHAL'i, Diyarbakır ve Sımakta kaldırmak ve tarihe gömmek AK Parti
Hükümeti'ne nasip olmuştu. 12 yıl fazla uzun değil. 0 günlerde doğan çocuklarımız 12
yaşında. O günlerde ilkokula başlayan çocuklarımız 18 yaşında. O dönemin kuşakları,
olağanüstü halin ızdırabını yaşamadı. Anneleri, babaları çekti sıkıntıyı. Milyonlarca
vatandaşımız, siyasetimiz, ekonomimiz çekti sıkıntılan. Terör örgütlerinin kanlı eylemleri
sonucunda toplam 5 bin 50 güvenlik görevlisi şehit olurken, 517'si çocuk ve 521'i kadın
olmak üzere toplam 4 bin 485 vatandaşımız hayatını kaybetti. Toplam 5 bin 514 vatandaşımız
yaralandı. 96 öğretmenimiz can verdi. Operasyonlarda 23 bin 5'i ölü, 625'i yaralı ve 3 bin
490'ı sağ olmak üzere toplam 30 bin 129 terörist ele geçirildi. İşte bugün, Çözüm Süreci
müzakerelerinin hızlandığı günümüzde, olağanüstü halin kaldırılmasının ne kadar önemli
olduğunu unutmamalıyız. Japonya örneği 19 Kasım 2002'de ilk kez iktidara gelen AK Parti
Hükümeti, bugün 13'üncü yaşına girdi. Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki AK
Parti'nin 7 Haziran 2015 seçimlerini de kazanacağı, TEK BAŞINA İKTİDAR yolunda
2019'lara yürüyeceğini düşünürsek 17'inci yaşgününü de kutlayacağımız anlaşılıyor. AK
Parti'nin kesintisiz, 13 yıl gibi (artı 4 ) her partiye nasip olmayacak bir başarıya imza atması
akıllara Japonya'yı getiriyor. Japonya'da, 2009 yılındaki seçimlere kadar 55 yıl boyunca tek
partiyle yönetilmiş bir demokrasi gerçeği var önümüzde. Japonya'nın en büyük partisi olan
Liberal Demokratik Parti (LDP), kurulduğu 1955 yılından 2009a kadar sürekli iktidarda
kalmıştı. Japon mucizesinin gerçekleşmesinde siyasi istikrann oynadığı önemli rolü
aklımızdan çıkarmadan, Ahmet Davutoğlu Başkanlığındaki AK Parti'nin aynı Japonya'da
olduğu gibi sürekli iktidar dönemini 2024'lere kadar götürmesi mümkündür. 2015 seçim
stratejisi Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Beşir Atalay başkanlığında
STRATEJİ GRUBUNU faaliyete geçirdi. AK Parti Strateji Grubu, her ay yapılan kamuoyu
anketlerini 15 günde bire indirme kararı aldı. Seçim takvimi Mart ayında başlayınca, anketler
her hafta gerçekleşecek. 5 tanınmış kamuoyu kuruluşu AK Parti adına bağımsız anketler
yapacak. Sloganlar, bilbordlar, büyük projeler, seçim vaatleri belirlenmeye başladı. 1 Ocak
2015'ten sonra kitle iletişim harekâtı başlayacak. 11 kongreleri, birer seçim mitingini
döndürülecek. Nitekim Başbakan Ahmet Davutoğlu 29 Kasım'da... Erzurum il kongresiyle
TAM YOL İLERİ konuşmalarına ağırlık verecek. Programa göre Başbakan 50 ile giderek
kongrelerde teşkilatıyla buluşacak. Davutoğlu, 29 Kasım'da Kars , 6 Aralık'ta Van,
14Aralık'ta Adıyaman, 28 Aralık'ta Gaziantep, 25 Ocak'ta da Diyarbakır ve Batman
kongrelerine gidecek. sonuç: başbakan ahmet davutoğlu'nun 2015 seçim stratejisi: herşey
14
büyük türkiye için... hedef yüzde 55 oy. en az 335 milletvekili kazanarak yeni anayasayı
çıkarmak. siyasi ve ekonomik istikrarla 2023 yılında türkiye mucizesini gerçekleştirmek.
zafer inananların olacaktır....
GAZETESİ
İSMAİL KAPAN
G-20 Zirvesinin Ardından...
Türkiye'nin dışarıdaki imajı, içerdeki algıya göre kesinlikle çok daha olumlu ve parlak. Ancak
bazıları ısrarla bunu görmek istemiyor... Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte, dünyanın en
uzak bölgelerine bir hafta süren ve yoğun gündemle geçen uzun bir seyahat gerçekleştirdik.
İstanbul'dan, G 20 zirvesinin yapıldığı Avustralya'nın Brisbane şehrine (Kıta ülkenin üçüncü
büyük şehri) kuş uçuşu 17 saat 40 dakikada vardık. Bu uzun mesafe için Endonezya'nın
başşehri Jakarta'da kısa bir mola gerekti... Kısaca G - 20 olarak anılan, ekonomik büyüklükte
dünya sıralamasının en üst sıralarında yer alan 19 ülke ve AB Komisyonunun iştirakiyle
oluşan ve adı üstünde, ekonomi ağırlıklı bir yapı mahiyetinde olan bu önemli platform,
gelecekte bölgesel ve küresel siyasi meselelerde de etkinliğini belirgin biçimde hissettirecek
bir görüntü veriyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, sahip oldukları veto yetkisiyle,
dünya siyaset dengeleri üzerinde kurdukları hâkimiyeti kaybetmek istemeyen beş daimi
üyenin (P5) bilhassa karşı çıkmasına rağmen, bu gidişat önlenemeyecek gibi... Türkiye
özellikle bu yönde ağırlık koyuyor ve şimdiye kadar sağlanan gelişmeler de olumlu. 2015
itibariyle G-20 başkanlığını devralacak olan Türkiye, Brisbane'deki zirveye çok hazırlıklı
gitti. Başbakan ile birlikte, ekonomiden sorumlu yardımcısı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve beraberinde kalabalık bir uzmandanışman heyeti zirveye katıldı. Başbakan Davutoğlu çalışma temposu ve kişisel performansı
ile parmak ısırtıyor gerçekten. "Nazar değmesin" diyelim! Ziyaretin ilk gününde tertip edilen
"Küresel Gelişmeyi Güçlendirme: G-20 Brisbane Zirvesinin Sınamaları ve Katkıları" başlıklı
konferansın hitamında Brisbane - Manila - İstanbul verdiği önemli mesajlar yanında, özellikle
Griffith Üniversitesi'nde Türkiye'nin G-20 perspektifini anlattığı müstakil konferansta,
mükemmel bir vizyon ortaya koydu. Bu vizyonu daha sonraki liderler zirvesinde ve ikili
temaslarda da aynı şekilde yansıttığını belirtelim. Obama, Merkel, Hollande, BM ve OECD
Genel Sekreterleri ve diğer katılımcı ülkelerin liderleriyle yoğun bir temas trafiği
gerçekleştiren Davutoğlu, gelecek yılda yürüteceği G-20 Başkanlık görevinde, sergileyeceği
politikalara dair doyurucu bilgiler ve güçlü mesajlar verdi. Bunun yanında başta Irak, Suriye
ve terör meselesi başta olmak üzere, pek çok bölgesel ve küresel mesele hakkında görüş
teatisinde bulundu. 2008 yılından beri, küresel ekonomik krizlere çözüm bulmak için
oluşturulan G - 20 platformu, G - 7 ve benzer diğer yapılara göre henüz çok yeni olmasına
rağmen, dünya ekonomik yapısındaki kapsayıcılığı ve problemlere çözüm üretme kapasitesi
itibariyle gelecek vaat ediyor. Gelişmiş ülkeler yanında, özellikle kalkınmakta olan ülkelerin
sunduğu fırsat ve imkânların, isabetli politikalarla doğru biçimde kullanılması halinde, dünya
bugünkü durumundan daha iyi bir gelecek yakalayabilir. Elbette refahın paylaşılmasında
bugüne kadarki kapitalist hâkimiyetin dengelenmesi ve nispeten adil bir dengenin sağlanması
kaydıyla... Bu cümleden olarak Türkiye insan odaklı yaklaşımını en net biçimde ortaya
koymuş oldu... Ziyaretin ikinci ayağı olan Filipinlerde de Ahmet Davutoğlu'nun Güney Doğu
Asya ve Asya -Pasifik Bölgesine dair muhteşem bilgi birikimi ve meselelere vukûfiyetini
izledik. Dışişleri Bakanlığında, "Türkiye'nin dış politika esasları ve Asya -Pasifik Bölgesine
bakış açısı" başlıklı bir konferans veren Davutoğlu, hakikaten dikkat çekici mesajlar verdi...
Bir kısmını haber sayfalarımızda yansıttığımız bu mesajların yanında, Sayın Davutoğlu'nun
15
kısmen yazılmamak kaydıyla, uçak yolculuğu esnasında yaptığı önemli konuşmalar da var.
Ancak yerimiz doldu!
DIŞ BASIN ÖZETLERİ
BAĞDAT VE ERBİL’İ ZİYARET EDECEK
BASNews-Irak-19 Kasım 2014
Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu yarın Bağdat ve Erbil’i ziyaret edecek. Irak
Hükûmet Sözcüsü Saad el Hadisi’ye göre petrol, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) meselesi ve
sınır kapılarının açılması konuları, ziyarette görüşülecek temel konular arasında yer alıyor.
Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu yarın Bağdat ve Erbil’i ziyaret edecek. Irak
Hükûmet Sözcüsü Saad el Hadisi’ye göre petrol, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) meselesi ve
sınır kapılarının açılması konuları, ziyarette görüşülecek temel konular arasında yer alıyor.
Söz konusu ziyarette Davutoğlu’nun, IŞİD, petrol, sınır kapılarının açılması, bölgenin
durumu, Türkiye ile Irak arasında yeni bir siyasi sayfa açılması ve petrol sevkiyatı konularını
Erbil ve Bağdat yetkilileriyle müzakere etmesi bekleniyor.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Irak Hükûmeti Sözcüsü Saad el Hadisi, Türkiye
Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun yarın Bağdat’ı ziyaret edeceğini söyledi. Kürdistan
yetkilileri her ne kadar Davutoğlu’nun ziyaretiyle ilgili bilgi vermese de Türkiye Başbakanı
geçen pazar günü Avustralya’dayken “Türkiye’ye döndükten sonra Bağdat’ı ziyaret edip
oradan da Erbil’e geçeceğim.” demişti.
Diğer yandan BasNews’e konuşan Türkiye hükûmetine yakın bir kaynak, Türkiye
Başbakanı’nın yarın akşam saat 08.00 dolaylarında Kürdistan Bölgesi’nin başkenti Erbil’i
ziyaret etmesinin ve Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani ve Başbakan Neçirvan Barzani
ile görüşmesinin beklendiğini açıkladı.
Türkiye ile yeni bir sayfanın açıldığını söyleyen Hadisi, görüşmenin ana konusun ikili
ilişkilerin güçlendirilmesi ve bölgeye yönelik IŞİD terör tehdidi olduğunu aktardı. Bir iki
senedir Ankara-Bağdat ilişkileri bozulmuş durumda. İlişkilerin bozulmasının sebebi de
Kürdistan petrolünün Türkiye üzerinden ihraç edilmesi, eski Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Tarık Haşimi’nin Türkiye’ye gitmesi ve Irak Sünnilerinin Maliki hükûmeti tarafından kulak
ardı edilmesi olarak biliniyor.
16
Ancak yakın bir zamanda Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi Türkiye’yi ziyaret etti ve
“Türkiye ile yeni bir sayfa açıyoruz.” dedi. Söz konusu ziyaret sırasında Türkiye Başbakanı
Ahmet Davutoğlu’nun Irak’ı ziyaret etmesi ve bu ziyarette petrol konusu ve bölge için bir
tehdit unsuru olan IŞİD meselesi başta olmak üzere ikili ilişkilerin müzakere edilmesi
kararlaştırıldı.
ABD, İSTENİLEN ADIMLARI ATMADI
AFP-Fransa-19 Kasım 2014
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çarşamba günü yaptığı açıklamada,
cihatçılara karşı oluşturulan uluslararası koalisyonda daha büyük bir rol oynamak için
Ankara'nın koyduğu şartlara ABD'nin cevap vermediğini belirtti. Afrika ziyareti öncesi
Ankara havaalanında gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan koalisyonun "istenilen
adımları atmadığını" söyledi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çarşamba günü yaptığı açıklamada,
cihatçılara karşı oluşturulan uluslararası koalisyonda daha büyük bir rol oynamak için
Ankara'nın koyduğu şartlara ABD'nin cevap vermediğini belirtti.
Afrika ziyareti öncesi Ankara havaalanında gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan
koalisyonun "istenilen adımları atmadığını" söyledi.
Türkiye Washington'dan, Beşar Esad rejimine karşı savaşmak için Özgür Suriye Ordusu
(ÖSO) güçlerinin donatılmasını ve eğitilmesini, sınırı boyunca Suriye'de bir tampon bölge ve
uçuşa yasak hava sahası oluşturulmasını istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan koalisyondan "uçuşa yasak hava sahası, güvenlikli bölge ve
ÖSO'nun donatımı ve eğitimi konusundaki adımları şimdi atmasını" istedi.Erdoğan ayrıca,
söz konusu şartlar yerine getirilmedikçe koalisyona daha fazla müdahil olmayacağını
belirterek "Tabii ki Türkiye sürecin sonuna kadar tavrını sürdürecektir." dedi.
ABD Büyükelçiliğinden bir sözcüye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan söz konusu
açıklamaları, ABD Özel Temsilcisi John Allen'ın "İD tehdidiyle mücadelenin" yollarını üst
düzey Türk yetkililerle konuşmak için Ankara'ya geldiği bir sırada yaptı.
Şimdiye kadar Türkiye'nin, Suriye ve Irak'ta toprakların büyük bir kısmını kontrol eden
İslam Devleti örgütüne karşı kurulan koalisyona tek katkısı Kürt savaşçıların İD'yi
püskürtmek için sınırdan Suriye şehri Kobani'ye geçmelerine izin vermesi oldu.
17
CEZAYİR-TÜRKİYE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ
Le Quotidien d'Oran- Cezayir - 19 Kasım2014-Yazid Alilat
Başbakan olarak yaptığı üç ziyaretin ardından, Cumhurbaşkanı olarak Cezayir'e yapacağı
bu ilk ziyaret, Erdoğan'a Cezayirli muhataplarıyla biraraya gelme fırsatı sağlıyor. Listenin
başında da kendisiyle uzun görüşme yapacağı Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika
geliyor ve daha sonra da Başbakan Abdülmalik Sellal yer alıyor. Erdoğan'ın Türkiye
Cumhurbaşkanı olarak yapacağı ziyaretten bir gün önce, Türkiye'nin Cezayir
Büyükelçiliğindeki Ticari Ataşesi Erhan Karakoç yaptığı açıklamada, Cezayir'e yapılacak
Türk yatırımının "bütün çalışma sektörleri içinde" teşvik edildiğini ifade etti ve ekonomik
ortaklığın gelişmesi için Cezayir'in, çok fazla fırsata sahip olduğunun altını çizdi.
Türkiye'nin yeni Cumhurbaşkanı, İslamcı parti AKP'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın
Cezayir'e bir zaafı var veya daha ziyade, Türk iş çevreleri, 2014-2019 yılları arasındaki beş
yıllık plan için söz verilen 260 milyar dolarlık yatırıma sahip Cezayir pazarını kaçırmak
istemiyorlar.
Başbakan olarak yaptığı üç ziyaretin ardından, Cumhurbaşkanı olarak Cezayir'e yapacağı
bu ilk ziyaret, Erdoğan'a Cezayirli muhataplarıyla bir araya gelme fırsatı sağlıyor. Listenin
başında da kendisiyle uzun görüşme yapacağı Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika
geliyor ve daha sonra da Başbakan Abdülmalik Sellal yer alıyor. Bu ziyaret, Türk
Cumhurbaşkanı’na, aralarında terörle mücadeleyle işgal altındaki Filistin, Irak ve Suriye'deki
durumun yer aldığı gündemdeki birçok dosyayla ilgili Cezayirli yetkililerle bir durum
değerlendirmesi yapma imkânı da tanıyacak. Ancak Erdoğan'ın Cezayir'e yapacağı bu
ziyaretin tartışmasız ekonomik bir karakteri de olacak ve Erdoğan, Türk iş çevrelerinin elçisi
olarak bu ziyarete "tempo" kazandırmak istiyor. Türkiye, daha önce aralarında inşaat, demir
yolu ve konfeksiyon sektörlerinin de bulunduğu birçok sektörde ayak bastığı Cezayir
ekonomisinde önemli bir aktör olmak istiyor.
2013 Haziran'ında o dönem Başbakan olan Erdoğan, bir konuşmasında şöyle
dedi: "Cezayir ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin en kısa sürede yıllık 10 milyar dolara
çıkmasını arzu ediyoruz."
Erdoğan'ın Türkiye Cumhurbaşkanı olarak yapacağı ziyaretten bir gün önce, Türkiye'nin
Cezayir Büyükelçiliğindeki Ticari Ataşesi Erhan Karakoç yaptığı açıklamada, Cezayir'e
yapılacak Türk yatırımının "bütün çalışma sektörleri içinde" teşvik edildiğini ifade etti ve
ekonomik ortaklığın gelişmesi için Cezayir'in, çok fazla fırsata sahip olduğunun altını çizdi.
Karakoç'a göre özellikle ticaret, inşaat ve sanayi sektörlerinde olmak üzere 200'den fazla Türk
şirket hâlen Cezayir'de faaliyet gösteriyor.
Rakamlara göre Cezayir-Türkiye ekonomik ortaklığı iyi durumda: Cezayir 2013 yılında
Türkiye'den 3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirirken 2 milyar dolarlık ithalat yaptı. Her ne
18
kadar ekonomik ortaklık, zaten muazzam durumda olan Cezayir-Türkiye ilişkilerini en üst
seviyeye çıkarsa da iki ülke arasında düzenli bir şekilde büyüyen bu yakınlaşma arzusunu
canlandıracak bir de kültürel iş birliği bulunuyor. Türkiye'nin, Cezayir ile iyi ilişkiler
sürdürmek arzusu bulunuyor çünkü Cezayir, Türkiye'ye, Afrika'ya açılma ve Çinli, Amerikan
ve Fransız rekabetinin yaşandığı bir pazarda başarılı olma imkânı sağlıyor.
Son olarak ise konsolosluk işleri bağlamında, vizelerin karşılıklı olarak kaldırılması
meselesi de Türk Cumhurbaşkanı'nın Cezayirli yetkililerle yapacağı görüşmelerde ele
alınacak, bununla birlikte Türk tarafı, hava yolu şirketinin Cezayir pazarındaki varlığını da
güçlendirmek istiyor.
TÜRK EKONOMİSİ İKİ ARADA BİR DEREDE
USA Today-ABD- 18 Kasım 2014-Keith Barry
1980’lerden bu yana Türkiye kendisini ihracata odaklanan önemli bir üretim merkezi
olarak konumlandırdı. Türkiye, Avrupa’nın en büyük ticari araç ile beyaz eşya ve televizyon
üreticisi. Aynı zamanda dünyanın 16’ncı büyük motorlu araç üreticisi konumunda. Türk
Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Washington Temsilcisi Barış Ornarlı,
“Avrupa’daki kriz doruk noktasına ulaşmışken pazarlar çeşitlendirildi ve bu iyi bir hamle
oldu. Ekonomik krizin büyüklüğüne rağmen olumlu bir büyüme oldu." dedi.
1980’lerden bu yana Türkiye kendisini ihracata odaklanan önemli bir üretim merkezi
olarak konumlandırdı. Türkiye, Avrupa’nın en büyük ticari araç ile beyaz eşya ve televizyon
üreticisi. Aynı zamanda dünyanın 16’ncı büyük motorlu araç üreticisi konumunda.
IHS Türkiye ekonomisti Andrew Birch’e göre Türkiye’deki maliyetler, ülkenin konumu ve
iş gücü ülkeye stratejik bir avantaj sağlıyor. Birch, “Avrupa’nın tümünden daha düşük işçi
ücretine sahipler. Kalite genel olarak, Çin’deki çoğu fabrikadakinden daha yüksek olarak
algılanıyor ve Avrupa’ya ulaşım bedelleri çok daha ucuz.” diye konuştu.
Örneğin İstanbul merkezli Arçelik, dünyanın en büyük televizyon ve beyaz eşya
üreticilerinden biri hâline geldi. Arçelik, ABD’de Blomberg adı altında küçük ev aletleri
satıyor ve Beko markası da İngiltere’de pazarın lideri konumunda. Arçelik aynı zamanda
Polonya, Güney Afrika ve Romanya gibi yerlerde önde gelen markaların sahibi. Afrika,
Rusya, Güney Amerika ve Orta Doğu’da ürünler satan Arçelik ve diğer Türk üreticileri,
Avrupa’daki ekonomik yavaşlamanın etkilerinden kendilerini korudu.
Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Washington Temsilcisi Barış Ornarlı,
“Avrupa’daki kriz doruk noktasına ulaşmışken pazarlar çeşitlendirildi ve bu iyi bir hamle
oldu. Ekonomik krizin büyüklüğüne rağmen olumlu bir büyüme oldu." dedi.
19
Türkiye’nin üretim sektörü, enerji temininin sekteye uğramasından kolaylıkla zarar
görebilir. Petrol zengini ülkelere yakın olmasına rağmen Türkiye'nin, kolaylıkla çıkarılabilen
çok az enerji kaynağı bulunuyor. Ülke bu konuda neredeyse tümüyle ithalata bağımlı ve bu da
onu zor bir diplomatik konuma sokuyor.
Andrew Birch, “Bu çok büyük bir zafiyet, özellikle üretim için.” diye konuştu. Birch,
“Erdoğan’ın şu anda yatırım camiası tarafından güven duyulan ekonomik liderliği var ancak
onların işlerini yapmalarına izin vermesi gerekiyor.” dedi.
Yenilenen Hedef
Türkiye komşularını seçemez. Ancak ekonomik büyümeyi güvenceye almak için Türk
üreticiler, ülkenin konumundan faydalanmaya ve mümkün olan en fazla pazarda mamul
satmaya devam etmeli.
Son dönemde enerji bağımsızlığı konusunda doğru yönde adımlar atılıyor.
Ornarlı, “Üretim alanında önde gelen ülkelerden biri olmak adına Türkiye çok büyük bir
potansiyele sahip.” diye konuştu. Eğer bu potansiyelin farkına varılırsa dünya çapında daha
fazla üründe “Türk malı” etiketi olabilir.
.
20
Download