On5yirmi5.com 28 Şubat sürseydi "Türk Baharı" olurdu Dışişleri Bakanı Davutoğlu: “28 Şubat devam etseydi ilk önce belki de ‘Türk Baharı’ yaşanırdı.” Yayın Tarihi : 5 Mayıs 2012 Cumartesi (oluşturma : 10/10/2017) Ardan Zentürk’ün haberi DIŞİŞLERİ Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin Ortadoğu’da süren Arap demokratikleşmesini “sahiplenmesinin” çok doğal bir süreç olduğunu belirterek, “Biz, bu bölgenin içindeniz, bu bölgeye dışarıdan bakan değiliz, bu nedenle, bölgedeki demokratik gelişmeyi sahiplenmemiz çok normaldir, bölge için destektir. Türkiye’de AK Parti iktidarı ile başlayan ülke tarihinin dördüncü değişim süreci yaşanmasaydı, Arap Baharı bu şiddette yaşanmazdı. Değişimi yöneteceğiz dedim. Biz yöneteceğiz derken Türkiye’yi ayırmıyorum bu bölge halkları beraber yönetecek. Bu değişimin biz içindeyiz. Eğer Türkiye’deki restorasyon ve AK Parti olmasaydı Arap Baharı bu ölçekte yaşanmayabilirdi. Türkiye’de bu yaşanmasaydı 28 Şubat devam etseydi ilk önce belki de Türk Baharı yaşanırdı. Bunu dışarıdan gelen etkiyle değil bütünüyle Türkiye yapardı” dedi. Davutoğlu, Saraybosna’ya giderken bir grup gazeteciyle sohbet ederken, Türkiye’nin demokratik sürecine dönük şu değerlendirmede bulundu: AK Parti, dördüncü değişim dönemİ “Yakın tarihimizi incelediğimizde dört önemli değişim süreci yaşandığını görüyoruz: 1- Tanzimat kararları. Bu uygulama o sırada çökmekte olan eski imparatorluklar içinde Osmanlı’ya tam 100 yıl kazandırmıştır. Bugünkü kurumlarımızın hemen tamamının devlet olarak, temellerinin atıldığı bir süreçtir. 2- Cumhuriyet. Tarihi gelişmeler ve ortak akıl cumhuriyet fikrinde birleşmiştir, çünkü Osmanlı’nın o haliyle devam edemeyeceği anlaşılmıştır. 3. Demokrasi. 1950’den sonra başlayan ve 50 yılı kapsayan bu süreç Türk demokrasisinin zeminini yaratmıştır, bu süreç darbeler ile kesilse de çok önemli bir değişim dönemidir. 4. AK Parti iktidarı. Son 10 yılda yaşanılan değişim güvenlik endişelerinin ötesine geçilmesine özgürlük temelli bir demokrasi anlayışının yerleşmesine neden olmuştur. Bir önceki dönemde oluşan ulus devletin içende doğan, ekonomik-kültürel-siyasi birikim üzerinden doğan özgüvenin inşa edilmesi sürecidir.” HEGEMONYACI DEĞİL HİZMETKARIZ Kayseri ve TBMM’de yaptığı konuşmalarda söylediği, “bölgenin sahibiyiz” ve “değişime yön vereceğiz” yönündeki sözlerin “yayılmacı-dikte edici anlayış” olarak değerlendirilmesinin çok yanlış olduğunu belirten Davutoğlu şu noktanın altını çizdi: “Sözlerimin temel felsefesini tekrar ediyorum, biz, bu bölgeye dışarıdan gelmiş değiliz, hiç kimseye görüşlerimizi dikte etmiyoruz, demokrasi ihracı gibi konulara da hiç girmiyoruz. Bölgenin içinden bir ulus olarak biz, bu bölgenin sahibi olduğumuzu söylüyoruz, bölge halkının da hizmetkarıyız. Biz, hegamonik bir söylem içinde olsak, ulusal bilincin bu kadar yüksek olduğu bir bölgede bu noktada olabilir miyiz? Mesela, Sırbistan ile Balkanlar’da bu ölçüde yakın ve samimi, eşitlikçi bir ilişki sürdürebilir miyiz? Veya Arap ülkeleriyle bu kadar sağlıklı bir ilişki içinde olabilir miyiz? Hayır. Ama yıllarca ihmal ettiğimiz bir bölgeyle şimdi yakından ilgilenince bazılarının rahatsız olması da bu sürecin bir sonucu.” Restorasyon ve duvarları yıkma dönemi sürüyor “Türkiye 1911 Trablusgarp Savaşı ile başlayan 1923 Cumhuriyet’in kuruluşu ile sonlanın süreçte çok büyük travma yaşadı. O dönem millette, özellikle Trablusgarp Savaşı ile başlayan bir toprak kaybetme travması var. Balkanlar’ı kaybediyoruz sonrasında, Birinci Dünya Savaşı sonunda Ortadoğu çıkıyor elimizden, Bunlar büyük travmalar. Bugün yaşamakta olduğumuz demokratikleşme süreci, biraz da çevre havuzlara dönük restorasyona bağlı. Bu nedenle ben diyorum ki, özellikle 1908-1923 arasında çevremizdeki hangi milletle aramıza duvar örülmüşse, bu duvarları yıkalım. Sırbistan ile yaşadığımız büyük yakınlaşma, çok önemli bir restorasyondur. Aynı süreci Ermeniler ile de yaşamalıyız... Tarihte Fransa ile Almanya arasında yaşanılan türden bir savaş Türkler ile Araplar arasında yaşandı mı? Hayır. O zaman, Fransa ile Almanya aralarındaki sınırı kaldırıyor da, biz Araplar ile bu sınırı neden kaldıramayalım? Ben, Libya olayları başladığında ne dedim, biz Libya’yı idare edecek değiliz ama Libya’nın kaderiyle de ilgileniriz, çünkü biz Libya ile aynı bölgedeniz. Türkiye’de süren özgürlük ağırlıklı değişimin bölgemizde de başlayıp başarıya ulaşması önemlidir.” İLK 10 DEVLET İÇİNDE OLMAK İÇİN “Siyasi sınırlar korunacaktır ama dünya ekonomik-kültürel sınırların ortadan kalktığı bir süreçte 2023’de Türkiye’nin en büyük 10 ekonomi içine sokacağız. 9 ülkeyi hemen sayayım: Amerika, Çin, Rusya, Almanya, Japonya, Avustralya, Kanada, Brezilya, Hindistan... Japonya haricinde hepsi kıta devleti. Almanya da bir kıta devleti, çünkü AB’nin lideri... Eğer Türkiye içinde yer almak istiyorsa, ekonomik-kültürel sınırlarını siyasi sınırlarımız sabit kalmak şartıyla bu devletlerin hacmine ulaştırmamız gerekiyor. Bu hegamonyacı bir anlayış değil tüm bölge milletlerinin çıkarına eşitlikçi bir değişim sürecidir...” Star Bu dökümanı orjinal adreste göster 28 Şubat sürseydi "Türk Baharı" olurdu