türkiye ekonomisinin döviz kuru, enflasyon ve faiz oranları açısından

advertisement
AR&GE BÜLTEN
2017 MART-NİSAN-EKONOMİ
TÜRKİYE EKONOMİSİNİN DÖVİZ KURU, ENFLASYON VE FAİZ
ORANLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Elif ÇAM
Ekonomide üretim ve tüketim dengesi enflasyon, faiz oranları ve döviz kurlarının dengesi ile
sağlanabilir. Enflasyon çok uzun bir süreden sonra çift haneli rakamlara yükseldi ve şüphesiz döviz
kurundaki yükselişin etkisi her geçen gün fiyatlara daha çok yansıyarak enflasyonu yükseltmeye de
devam edecektir.
İşsizlik oranı 2016 yılında % 10,9’ken, yeni yılın henüz üçüncü ayında %12,7’ye yükseldi. Yükselen
enflasyonla birlikte tüketim ve yatırımlar azalacak, istihdam daha da güçleşecek ve gelir dağılımı
bozulmaya devam edecektir.
Enflasyon etkisini devlet bütçesini de olumsuz etkileyerek gösterecektir, piyasaların kötüleşmesi
vergi gelirlerini olumsuz etkileyerek kamusal hizmet ve yatırımlarda da gerilemeye, hatta kayıt dışı
ekonominin daha da derinleşmesine yol açacaktır.
Ekonomimizde artan enflasyon, döviz kuru ve faiz oranlarının kaynağını tespit edebilmek ve
doğuracağı sorunları çözebilmek için dünyada yaşanan ve hatta yaşanması ön görülen
gelişmelerin çok iyi analiz edilmesi ve ekonomi politikalarının bu doğrultuda belirlenmesi
gerekmektedir.
2008 yılında ABD’de başlayan ve AB gibi güçlü bir ekonomik yapı başta olmak üzere tüm
dünyayı etkisi alan finansal krizin olumsuz etkileri tam anlamıyla ortadan kalkmamıştır.
ABD’de korumacı bir ekonomi politikası uygulayacağının sinyalini henüz seçimler gerçekleşmeden
veren Trump’ın görev başına geçer geçmez bu hedefini geçekleştirmek için düzenlemelere
başlaması, İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı sonucu AB açısından ekonomik belirsizliğin hızla
artması son bir yılda küresel ekonomiye damgasını vurmuştur.
Grafik 1: Küresel Ekonomi Politikası Belirsizliği
İngiltere’den sonra Fransa’nın da
AB’den ayrılmasının “Frexit”
muhtemel olması, dünyaya yön
veren ekonomilerin başında
gelen AB ekonomisinin geleceği
ve
doğuracağı
sonuçlar
açısından kaygıları arttırmaktadır.
Bu doğrultuda küresel ekonomi
politikası belirsizliği 2016 yılında
tarihi bir zirveye ulaşmıştır ve bu
durumun etkilerinin 2017 yılında
da
dünya
ekonomisini
etkilemeye devam edeceğine
kesin gözüyle bakılmaktadır.
Kaynak: http://www.policyuncertainty.com/
10
AR&GE BÜLTEN
2017 MART-NİSAN-EKONOMİ
Dünya genelinde yavaşlayan ekonomik büyüme, talebi daraltarak küresel rekabeti geçmişe kıyasla
çok daha fazla arttırmaktadır. Özellikle en büyük pazarımız AB’de devam eden durgunluğun
ülkemiz ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisi Türkiye ve AB’nin büyüme oralarını karşılaştıran
aşağıdaki grafik-2’te çok net görülmektedir.
Grafik 2: Dünya, AB ve Türkiye Ekonomisi Büyüme Oranı(GSYH)
Kaynak: World Bank ve http://www.tradingeconomics.com/euro-area/gdp-growth
Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi 2015 - 2016
Raporuna göre, Türkiye 140 ülke arasında yapılan sıralamada bir önceki döneme göre 6 sıra
gerileyerek 51. sırada yer almıştır.
2023 yılında dünyanın en güçlü ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefini koyan ülkemizin küresel
anlamda rekabet gücünün arttırılması için yapılması gerekenlerin iyi anlaşılması gerekmektedir.
Dünya Ekonomik Forumu küresel rekabetin değerlendirilmesine ilişkin temel kriterleri Tablo 1’de
belirtmiştir. Tablo 1’de sağlık, eğitim ve inovasyon kavramları doğrudan göze çarpmakta ve
küresel rekabet gücünün yalnızca ekonominin gelişmesiyle mümkün olamayacağını
vurgulamaktadır.
2015-2016 Sıralamasından
Tablo 1: Küresel Rekabet Edebilirlik Alt Endeksleri
Örnekler
Temel Gereklilikler
Kurumsal Yapı
Ülke
Sıra
Altyapı
İsviçre
1
Makroekonomik İstikrar
Singapur
2
Sağlık ve Temel Eğitim
ABD
3
Etkinlik Artırıcılar
Güney Kore
26
Yüksek Öğrenim ve Hizmet içi Eğitim
Çin
28
Ürün Piyasalarının Etkinliği
Rusya
45
Emek Piyasalarının Etkinliği
Güney Afrika
49
Finansal Piyasalarının Gelişmişliği
Türkiye
51
Teknolojik Altyapı
Pazar Büyüklüğü
Toplam Ülke Sayısı: 140
İnovasyon ve Çeşitlilik Faktörleri
İş Dünyasının Gelişmişlik Düzeyi
İnovasyon
Kaynak: http://www.rekabet.gov.tr/tr-TR/Rekabet-Yazisi/KureselRekabet-Edebilirlik-Endeksi-2015-2016-Raporu
11
AR&GE BÜLTEN
2017 MART-NİSAN-EKONOMİ
17-25 Aralık 2013 operasyonları, Rusya ile yaşanan kriz, çözüm sürecinin sona ermesi, artan
terör saldırıları, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Suriye’ye yapılan askeri müdahale, mülteci
sorunu, olağanüstü halin uzaması, referandum süreci, en önemli pazarımız AB’nin Türkiye
karşısındaki negatif tutumu, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin yatırım
yapılamaz hale geldiğine ilişkin açıklamaları ekonomimizi kısa vadede çözülmesi çok zor sorunlarla
karşı karşıya getirmiştir.
Hem dış hem iç kaynaklı negatif gelişmeler ekonomimiz üzerindeki etkisini; enflasyon, döviz kuru
işsizlik oranlarındaki yüksek artış ve büyüme oranındaki düşüşle kısa sürede göstermiştir.
Fiyat istikrarının sağlanması ekonomi politikalarının en temel hedefini oluşturmaktadır. Fiyatlar
genel düzeyindeki sürekli artışı ifade eden enflasyon kavramı, satın alma gücünün azalmasına,
geleceğe dönük belirsizlikleri arttırarak yatırım ve tasarrufları olumsuz etkilemek gibi başlıca
nedenlerle ekonominin zayıflamasına yol açmaktadır.
Grafik 3: Türkiye Enflasyon Değerleri
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu(TÜFE%-2003=100-Aylık)
Türkiye İstatistik Kurumu Mart ayı verilerine göre TÜFE bazında enflasyon 11,29’a yükselerek
yaklaşık son 5 yılın zirvesini görmüştür. Yüksek enflasyonla mücadele edebilmek için enflasyona
sebep olan temel nedenlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu noktada döviz kurlarındaki artışın
incelenmesi yol gösterici olacaktır.
12
AR&GE BÜLTEN
2017 MART-NİSAN-EKONOMİ
Grafik 4: EURO /TL ve $/TL Değişimi
Kaynak: TCMB (Döviz Satış)
Türkiye ekonomisi incelendiğinde dövize bağımlı bir ekonomimiz olduğunu söylemek çokta yanlış
olmaz. 2016 yılında dış ticaret açığımız 56.052.902-$, ihracatın ithalatı karşılama oranı %71,8
olarak gerçekleşmiştir. Yani 100 $’lık ihracat yapabilmek için 70-$ civarında ithalat yapmak
zorundayız.
Tablo 2: Yıllara Göre Dış Ticaret, 2008-2016
Yıllar
İhracat
İthalat
Dış Ticaret
Dengesi
Dış Ticaret
Hacmi
2008
132 027 196
23,1
201 963 574
18,8
-69 936 378
333 990 770
İhracatın
İthalatı
Karşılama
Oranı(%)
65,4
Değer Değişim(%)
Değer Değişim(%)
Değer
Değer
2009
102 142 613
-22,6
140 928 421
-30,2
-38 785 809
243 071 034
72,5
2010
113 883 219
11,5
185 544 332
31,7
- 71 661 113
299 427 551
61,4
2011
134 906 869
18,5
240 841 676
29,8 - 105 934 807
375 748 545
56,0
2012
152 461 737
13,0
236 545 141
-1,8
- 84 083 404
389 006 877
64,5
2013
151 802 637
-0,4
251 661 250
6,4
- 99 858 613
403 463 887
60,3
2014
157 610 158
3,8
242 177 117
-3,8
- 84 566 959
399 787 275
65,1
2015
143 838 871
-8,7
207 234 359
-14,4
- 63 395 487
351 073 230
69,4
2016*
142 557 355
-0,9
198 610 256
-4,2
- 56 052 902
341 167 611
71,8
Değer: Bin ABD $ -2016 yılı verileri geçicidir.
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
Dövize bağımlı oluşumuzun bir diğer nedeni de dış borçlarımızdan kaynaklanmaktadır. T.C.
Merkez Bankası(TCMB); 2017 Ocak sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun, 161,1 milyar
ABD doları düzeyinde gerçekleştiğini açıklamıştır. Özel sektörün toplam borç stokunda % 83,6
oranında paya sahip olduğu belirtilmiştir.
TCMB, Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) verilerine göre ise, Türkiye’nin yurtdışı varlıkları,
2016 yılsonuna göre % 1,1 oranında artışla 217,2 milyar ABD doları, yükümlülükleri ise % 0,9
oranında artışla 575,9 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Net UYP, 2016 yılsonunda –356
milyar ABD doları iken 2017 Ocak sonunda –358,7 milyar ABD doları seviyesinde
gerçekleşmiştir.
13
AR&GE BÜLTEN
2017 MART-NİSAN-EKONOMİ
Gelişmekte olan ülkemiz ekonomisi açısından finansal krizlerin önlemesinde ve makroekonomik
hedeflerin gerçekleştirilmesinde, uluslararası yatırımcıların güveninin sağlanması açısından döviz
rezervleri büyük öneme sahiptir.
Grafik 5: Döviz Varlıkları (Merkez Bankasınca Alım Satım Konusu Yapılan Dövizler-Milyon ABD
Doları)
2008 Küresel Finans krizi, sonucu
gelişmiş
ülkelerce
izlenen
genişlemeci
para
politikaları,
borçlanma
maliyetlerinin
azalmasına, dolayısı ile döviz
cinsinden
yükümlülüklerin
artmasına yol açmıştır. Ancak
normalleşme sürecinin başlaması
ile para politikalarının tekrar
sıkılaşması
gelişmekte
olan
ülkelerde
döviz
kurunun
yükselmesine ve dalgalanmaların
sıklaşmasına neden olmuştur.
Kaynak: TCMB
Döviz kurunun yükselmesi ithalat oranının çok yüksek olması nedeni ile özellikle maliyet yönlü
enflasyonu yukarı itici etkiye sahiptir. TCMB tarafından 2006-2011 dönemini kapsayan ve 38997
girişim üzerinde yapılan bir araştırma sonucu, maliyet dağılımında en yüksek payın %41,5 ile
hammadde giderlerine ait olduğu tespit edilmiştir. Türkiye’de hammaddelerin çok büyük oranda
ithalat yoluyla temin ediliyor olması döviz kurunun yükselmesinin nihai ürün fiyatları üzerindeki
arttırıcı etkisini göstermektir.
Tablo 3: Tarım Dışı Ekonomi Maliyet Dağılımı
Giderler
Pay %
1.Toplam personel giderleri
23,6
2. Hammadde giderleri
41,5
3. Elektrik giderleri
2
4. Yakıt ve akaryakıt giderleri
3,6
5. Kira (bina ve makine teçhizat)giderleri
3,1
6. Finansman giderleri
3,6
7. Faaliyetle ilgili diğer giderler
15,2
8. Diğer
7,4
Toplam
100
Kaynak: 2006-2011 Ortalama Pay, %, 20+ İstihdama Sahip Firmalar- TCMB-Çalışma Tebliği No:
15/03
Para arzının artması enflasyonu arttıran temel unsurlardan biridir. Piyasa da paranın bollaşması ile
artan talep karşısında mal arzı düşük kalırsa fiyatlar genel düzeyini yükselir. Aşağıda yer alan
grafikte son on yılda para arzının genel olarak artış eğiliminde olduğu görülmektedir.
14
AR&GE BÜLTEN
2017 MART-NİSAN-EKONOMİ
Grafik 6: Türkiye’de Para Arzı ve Enflasyon
Kaynak: http://www.tradingeconomics.com/turkey/money-supply-m1
Grafik 7: Enflasyon Türüne göre Faiz Oranının Etkisi
Faiz silahını kullanarak enflasyonla
mücadelede politika yapıcıların
enflasyonun kaynağını net olarak
belirlenmesi lazımdır. Çünkü faiz ve
enflasyon her zaman doğrusal bir
ilişkiye sahip değildir.
Örneğin üretim maliyetlerinde finansman giderlerinin payı, ithal girdi maliyetlerine göre çok daha
düşüktür. Döviz kurundaki artış nedeni ile artan maliyetlerin etkisinin enflasyon artışı ile
sonuçlanmasının, faizlerin düşürülmesi ile önüne geçilmesi mümkün değildir.
Hangi faiz türünde artış sağlanmasının belirlenmesi de önemlidir. Örneğin mevduat faizlerinin
düşürülmesi tasarruf kararlarını olumsuz etkileyerek tüketimin artmasına dolayısı ile enflasyonda
artışa neden olur. Kredi faizlerinin düşürülmesi ise yatırımları arttırarak ekonomiye pozitif etkide
bulunur.
Öte yandan faizlerin düşürülmesi yabancı yatırımcıların kazançlarını azaltacağı için ülkeye döviz
girişini azaltıcı etkiye dolayısı ile Türk Lirasında değer kaybına neden olacaktır.
15
AR&GE BÜLTEN
2017 MART-NİSAN-EKONOMİ
Grafik 8: Enflasyon Oranı ve TCMB Faiz Oranı- Enflasyon ve Bankalar Arası Üç Aylık Faiz Oranı
Grafik 8’de hem TCMB hem de
bankalar arası son 5 yıllık faiz
oranları
ile
enflasyon
ilişkisi
karşılaştırılmıştır.
Grafik faiz oranlarının, döviz
kurundaki dalgalanmaların aksine,
ülkemiz de yaşanan enflasyon
üzerindeki etkisinin, salt arttırıcı ya
da
azaltıcı
olmadığını
açıkça
göstermektedir.
Faizin de enflasyon ayarlamalarında
–enflasyonun türüne göre- önemli
bir araç olduğu gerçektir. Ancak faiz
oranlarının yükseltilmesi yatırımcıları
çekmesi açısından ülkemizin yurt
dışında nasıl algılandığı ile yakından
ilişkili olduğu için bu dönemde çok
da etkin olamayacağı açıktır.
Kaynak: http://www.tradingeconomics.com
Geleceğe yönelik beklentiler ve enflasyon arasında ters yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Aşağıda yer
alan Türkiye’nin son 10 yılına ilişkin grafik ekonomik güven endeksinin en yüksek olduğu
dönemlerde enflasyonun da en düşük seviyede olduğu görülmektedir.
Grafik 9: Ekonomik Güven Endeksi Enflasyon İlişkisi
Kaynak: http://www.tradingeconomics.com/turkey/economic-optimism-index
Ülkemizde mevcut enflasyon artışı TÜFE ve Y-ÜFE bazlı incelendiğinde hem talep hem maliyet
yönlü enflasyon olduğu görülmektedir. TÜFE % 11,29 seviyesindeyken, Y-ÜFE’nin % 16,09’lık
artışı da dikkat çekmektedir. Bu durum döviz kurundaki artışın üretim maliyetlerindeki artışa
etkisini ortaya koymaktadır. Üretim maliyetlerindeki döviz kuru kaynaklı artış dizginlenmediği
takdirde TÜFE’de artmaya devam edecektir.
16
AR&GE BÜLTEN
2017 MART-NİSAN-EKONOMİ
Grafik 10: TÜFE-Yurt İçi ÜFE
Ülkemiz ekonomisinin geleceği açısından öncelikle bugün yaşanan sorunların temel nedenleri ile
yüzleşilmesi gerekmektedir. Bu sorunların başını da “dövize olan bağımlılığımız” oluşturmaktadır.
Öncelikle ülkemizin 1980 sonrası küresel ekonomiye entegrasyonu ile izlemeye başladığı
“ihracata dayalı kalkınma” politikası ele alınmalıdır. Evet Türkiye bir çok gelişmekte olan ülkeye
göre ihracat konusunda çok yol kat etti, ancak ihracatını ithalatın üzerine çıkarabilmeyi
başaramıyor, neticede dış ticaret açığı Türkiye’nin dövize olan bağımlılığını arttırarak ülkemizin
sırtında büyük bir kambur olmaya devam ediyor.
İhraç ettiğimiz ürünlere bakıldığında ise büyük çoğunluğunun katma değeri ve teknoloji yoğunluğu
düşük ürünler olduğu ve birçok gelişmekte olan ülkenin üretimini ve ihracatını çok rahat
yapabildiği “ gelecek vaat etmeyen” ürünler olduğu görülmektedir.
Dünyada yaşanan gelişmelerin yeterince iyi analiz edilememesi ve gerekli önlemlerin zamanında
alınamaması da ekonomimizde derin sorunların baş göstermesine yol açmaktadır. Örneğin 2008
finansal krizi sonucu dünya genelinde büyümenin yavaşlayacağı, ülkelerin finansal yapılarını
sıkılaştıracağı bir sır değilken, maalesef ülkemizde de dövizle borçlanma devam etmiştir.
Ülkemizin dövize endeksli dış borcunun yüksekliği göz önüne alındığında dövize olan
bağımlılığımızın ve kurlardaki yükseliş ve dalgalanmanın ekonomimizi önümüzdeki süreçte ne
kadar zorlayacağını tahmin etmek zor değildir.
Ülkemizde yaşanan sorunlar nedeni ile turizm sektöründeki kan kaybı ülkemizde döviz kuru
riskini arttıran hatırı sayılır bir paya sahiptir. Aynı zamanda önümüzdeki dönemde Türkiye
normalleşme sürecine girmezse işsizlik üzerinde de önemli etkileri olacaktır.
Gelişmekte olan ekonomiler sınıfında yer alan ülkemiz ekonomisi, ekonomi alanında birçok
yapısal reforma ihtiyaç duymaktadır. Aksi takdirde dış ve iç problemlere karşı kırılganlığını
gelecekte de sürdürmeye devam edecektir.
17
AR&GE BÜLTEN
2017 MART-NİSAN-EKONOMİ
Artık madalyonun diğer yüzüne yani ithalatımızın neden bu kadar yüksek olduğuna, bakmanın ve
ithalatımızı düşürmenin yollarını aramanın zamanı gelmiştir. Bunun içinde üretim sürecinde
maliyetlerin düşürülmesi yani verimliliğin arttırılması, ithalatı zorunlu olan petrol ve doğalgaz gibi
ürünler için ise özendirici tasarruf tedbirlerinin alınması ve doğal enerji kaynakları alternatiflerinin
geliştirilmesi gerekmektedir.
Gıda fiyatlarındaki yükseliş enflasyon artışında büyük role sahip, temel besin kaynakları bile lüks
tüketim sayılabilecek seviyelere gelmiş durumda. Rusya krizi ile başlayan olumsuz süreç sonrası,
tarım sektörüne bir darbe de turizm sektöründe yaşanan sorunlar nedeni ile gelmektedir.
Hem enflasyondaki yükselişin frenlenmesi, hem ithalatın önüne geçilebilmesi hem de istihdam ve
göç konusundaki önemi nedeni ile tarım sektöründe yapısal revizyonlara gidilmelidir.
Küreselleşme ile artık dünya tüm ülkelerin, her ülke ise başka ülkelerin pazarı haline geldi.
Dolayısı ile Türkiye ekonomisinin geleceği için dünyayı anlamak, vasat olanı değil, talep gören,
yenilikçi ve katma değeri yüksek olanı üretmek zorundayız. Bunu gerçekleştirmek içinde en
önemli yatırımımızı eğitim, bilim ve teknolojiye yapmalıyız.
Kaynaklar
1- http://www.policyuncertainty.com/
2- TCMB Enflasyon Raporu 2017-1
3- Süleyman
Bolat,
“Enflasyon
ve
Güncel
Gelişmeler”,
http://sbolat.weebly.com/uploads/2/4/0/5/24055490/6._enflasyon.pdf
4- H. Burcu Gürcihan Yüncüler, Fethi Öğünç, TCMB, "Firma Maliyet Yapısı ve Maliyet
Kaynaklı Enflasyon Baskıları", 2015 (2006-2011 Ortalama Pay, %, 20+ İstihdama Sahip
Firmalar) Çalışma Tebliği No: 15/03
5- http://www.tradingeconomics.com/euro-area/gdp-growth
6- http://www.tradingeconomics.com/euro-area/interest-rate
7- http://www.rekabet.gov.tr/tr-TR/Rekabet-Yazisi/Kuresel-Rekabet-Edebilirlik-Endeksi-20152016-Raporu
8- http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/190faaac-0065-48a4-8550cfdd698abf02/Doviz-Rezerv-Yonetimi.pdf?MOD=AJPERES
9- http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TCMB+TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikle
r/Odemeler+Dengesi+ve+Ilgili+Istatistikler/Uluslararasi+Rezervler+ve+Doviz+Likiditesi/
Veri+%28Tablolar%29
10- Samet BATTAL, “Kur Riskine Karşı Politika Uygulamaları: Hindistan ve Endonezya
Örneği” Merkezin Güncesi TCMB, 03.02.2017
11- http://www.tradingeconomics.com/turkey/inflation-cpi,
12- http://www.tradingeconomics.com/turkey/interbank-rate
13- Erşan Sever, Zekeriya Mızrak, “Döviz Kuru, Enflasyon ve Faiz Oranları Arasındaki İlişkilerTürkiye Uygulaması” S.Ü. İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi
14- Mahfi Eğilmez “Enflasyon ile Faiz İlişkisini Anlama Rehberi”, 2014,
http://www.mahfiegilmez.com/p/hakkmda.html
18
Download