soğuk savaş dönemi

advertisement
(NATO 1949, Varşova Paktı 1955 gibi) ve
gerginliğin giderek tırmanmasına yol açmıştır.
SOĞUK SAVAŞ
DÖNEMİ
1. SOĞUK SAVAŞ
KAVRAMI VE SOĞUK
SAVAŞA GEÇİŞ DÖNEMİ
● Kore ve Vietnam savaşları, Berlin Sorunu,
1956–1959 yılları arasında Ortadoğu'daki çekişme,
U–2 casus uçağı olayı, Küba krizi gibi olaylar soğuk
savaşın doruğunu oluşturmuştur. Ancak Küba Krizi
Soğuk Savaş için bir dönüm noktası oluşturmuş,
nükleer savaş tehlikesinin ne kadar yakın olduğunu
ortaya koymuştur.
● II. Dünya Savaşı’ndan İngiltere ve Fransa’nın
yıpranmış, SSCB ile ABD’nin süper güç olarak
çıkması Soğuk Savaş sürecini başlatmıştır.
● Soğuk Savaş II. Dünya Savaşı'ndan SSCB'nin
yıkılmasına kadar geçen sürede ABD ve SSCB
liderliğindeki Doğu ve Batı Blokları arasında görülen
sürekli gerginlik, siyasi, psikolojik, ekonomik,
bilimsel ve teknolojik alanlarda görülen çatışma
durumudur.
● Savaş uluslararası siyasette önemli değişimlere
yol açtı. Avrupa kıtasının dışındaki bazı bölge ve
devletler giderek etkisini artırdı. Asya'da Çin Halk
Cumhuriyeti ve Hindistan gibi geniş ve kalabalık
nüfuslu iki ülkenin ortaya çıkışı ve Japonya'nın
büyük bir ekonomik kuvvet olarak tekrar güç
kazanması ile bu kıta, milletlerarası politikada
önemli bir güç hâline geldi.
"Soğuk Savaş" deyimi ilk kez 1947 yılında
ABD'li Bernard Baruch tarafından
kullanılmıştır.
● Asya ve Afrika'daki sömürge hâlindeki ülkeler,
bağımsızlığını kazanmaya başlayarak Doğu ve Batı
blokları dışında yeni bir "Üçüncü Dünya" veya
"Bağlantısızlar Bloku" meydana getirdi.
a) II. Dünya Savaşı’ndan Sonra
Dünya Siyasetini Şekillendiren
Gelişmeler
Bu dönemde uluslar arası siyaseti şekillendiren dört
önemli gelişme yaşanmıştır:
1) Geleneksel güç dengesinin merkezi ve en önemli
öğesi olan Avrupa'nın ve Avrupa devletlerinin
savaşta büyük bir tahribatla çıkması
2) Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'nin
savaştan sonra süper güç haline gelmiş olmaları,
3) Nükleer silahların geliştirilmesi,
● II. Dünya Savaşından sonra Orta, Doğu ve
Güneydoğu Avrupa'da SSCB'nin etkisi artmaya
başladı ve bu bölgedeki ülkeleri bir ölçüde kendi
şemsiyesi altına aldı. Bundan korkan ABD ve
İngiltere, Batı Avrupa'da ve başka yerlerde Sovyet
yanlısı komünist partilerin iktidara gelmemesi için
çeşitli girişimlerde bulundular. Bu gelişmeler iki taraf
arasında karşılıklı ittifakların ortaya çıkmasına
4) Dünyanın çeşitli bölgelerindeki sömürgeci
devletlere karşı ulusal bağımsızlık hareketlerinin
başlaması
1
● Hemen savaş sonrasının bu karar ve gelişmeleri,
Avrupa'nın, komünizmin kıtada çökmesine kadar
süren, bölünmüşlüğünü başlatmıştır. Bu kararlar,
Batı’nın Doğu Avrupa'daki gücünün sınırının ve
bölgedeki Sovyet üstünlüğünün önemli bir
göstergesidir.
II. Berlin Buhranı (1961–1989)
II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Almanya'nın tümünde
yapıldığı gibi Berlin şehri de dört işgal bölgesine
ayrılmıştı. SSCB’nin kendi işgal bölgesinden Batılı
devletleri çıkarmak istemesi Almanya’nın
birleşmesini önlemiş, iki taraf arasında anlaşma bir
türlü sağlanamamıştır.
Soğuk savaş dönemindeki rekabet uzaya taşınmıştır.
b) İki Kutuplu Dünya Düzeni
● II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa'nın bir güç
merkezi olarak dünya politikası sahnesinden
çekilmesinden sonra, dünya en az yirmi yıl kesin
çizgiyle ABD ve Sovyetler Birliği'nin çevresinde " iki
kutuplu " bir nitelik kazandı.
● Bu iki kutuplu dünya Doğu Bloğuyla Batı Bloğu,
“kapitalizm- liberalizm-demokrasi” ile “komünizm”
veya ABD ile SSCB etrafında arasında meydana
gelmiştir.
Berlin’deki egemenlik mücadelesini anlatan karikatür
● Bunun üzerine ABD, İngiltere ve Fransa kendi
işgal bölgelerinde Federal Alman Cumhuriyeti,
SSCB ise kendi işgal bölgesinde Demokratik
Alman Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Bu buhran
dünyanın âdeta iki bloğa ayrıldığının kanıtı
olmuştur.
● Bu düzende dünya devletleri ya iki bloktan birisini
seçmiş ya da Bağlantısızlar Hareketine katılan
devletler gibi her iki bloğa da eşit mesafede
durmaya çalışmıştır.
c) Soğuk Savaşa Yol Açan
Gelişmeler
I. Yüzdeler Antlaşması
(Ekim 1944)
● " Tarihte " Yüzdeler Antlaşması " diye geçen bu
antlaşmada, Churchill ve Stalin arasında 1944
Ekim'inde gerçeklesen ve amacı Doğu Avrupa'da
etki alanlarının kesin olarak saptanması olan
anlaşmayla İngiltere ve Rusya Doğu Avrupa'da
sahip olacakları üstünlüğü yüzdelerle
belirlemişlerdir. Macaristan'da İngiltere %50,
Sovyetler %50, Bulgaristan'da %25, %75; Romanya
%10, %90; Yugoslavya'da %50, %50;
Yunanistan'da %90, %10, Churchill'in anılarından
yazdıklarında anlaşıldığına göre, bu anlaşma o
andaki savaş durumu düzenlemesiydi.
2
III. Nükleer Silah Denetiminde
Anlaşmazlık
● II. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD Baruch
Planı’yla atom enerjisinin geliştirilmesi ve
kullanımının tüm aşamalarını denetleyecek olan bir
uluslararası Atom Geliştirme Kuruluşu'nun
kurulması; ihlallere karşı bu kuruluşa sınırsız
denetleme yetkisinin tanınması; atom silahının
yapımıyla ilgili her türlü ihlalin en sert biçimde
cezalandırılması; kuruluş tam denetim kurduktan
sonra atom silahının yapımının yasaklanması ve
mevcut atom stoklarının yok edilmesini istemiştir.
Bununla beraber anlaşmayı ihlal edenlerin
cezalandırılmasını engellenmemesi için Güvenlik
Konseyindeki veto sisteminin değiştirilmesini
istemiştir.
Berlin’e yardım getiren uçaklara gıda
maddeleri yüklenirken
● Baruch Planı, Sovyetler Birliği tarafından kabul
edilmemesine rağmen, daha sonra ABD tarafından
nükleer silahsızlanma konferanslarında ortaya
konan önerilerin temelini oluşturması açısından
önemlidir. Sovyetler Birliği'nin planı reddetme
nedenleri ise; planın uygulanmasıyla ABD atom
silahı yapabilme yeteneğine sahip tek devlet olarak
kalması; ABD, BM'de karar verme sürecine egemen
olduğu için, bu örgütün bir kuruluşu olan Atom
Enerji Komisyonu'nu da etkisi altına alabileceği;
planın tartışıldığı sırada Sovyetler Birliği atom
silahının gizlerini ele geçirip bu silahı çok kısa bir
süre içinde yapabilme uğraşısı içindeydi. Bu
nedenlerden dolayı bu planı kabul etmeyen
Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki gerginlik daha
da büyüdü
IV. SSCB’nin Komünizm’i Yayma
Çabaları
Berlin’e yardım malzemesi taşıyan uçaklar
● II. Dünya Savaşı’nın doğrusunda Avrupa’nın
doğusu (Yugoslavya ve Arnavutluk dışında) Sovyet
ordusu tarafından kurtarılmış, Fransa, İtalya ve
Almanya’nın Batısı ise İngiliz ve ABD ordularının
denetimi altında kalmıştı.
● Batıya kaçışları önlemek için Doğu Almanya
yönetimi tarafından ünlü Berlin duvarı örülmeye
başlandı. (1961)
● Böylece siyasal iktidarı ele geçirebilecek güçlü
Komünist partilerin bulunduğu Fransa ve İtalya’da
bu partiler iktidardan uzak tutulabilmişken, savaşı
izleyen ilk üç yıl içinde Sovyetler Birliğinin etki alanı
içinde kalan sekiz ülkede (Doğu Almanya, Polonya,
Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan,
Arnavutluk, Yugoslavya) Marksist-Leninist partiler
siyasal iktidarı ele geçirmişlerdir.
● Komünist partisinin büyük ölçüde oy alabildiği
Çekoslovakya ve işgalden kurtuluşlarını Sovyet
ordularına borçlu olmayan Yugoslavya ve
Arnavutluk dışında komünist hareketin zayıf olduğu
bu ülkelerde sosyalist rejimlerin kuruluşunda Sovyet
askeri varlığı önemli pay sahibi olmuştur.
● Savaşın yarattığı güç dengesi ve savaştan hemen
sonra Sovyetler Birliği ile Batılı güçler arasında
gerginleşen ilişkiler -soğuk savaş- Yugoslavya ve
Arnavutluk dışında bu ülkelerin sürekli olarak
Sovyetler Birliği’nin yörüngesinde kalmasına yol
açmıştır. Yugoslavya Nazi işgaline karşı Yugoslav
Batıya kaçışları önlemek için doğu Almanya yönetimi
tarafından ünlü Berlin duvarı örülmeye başlandı
● Duvar SSCB’deki değişimlere paralel olarak 9
Kasım 1989’da yıkıldı.
3
halklarının silahlı direnişini örgütlemiş olan Tito
yönetiminde 1948 yılından sonra Sovyetler Birliğine
karşı çıkmış ve ondan sonra da bağımsızlığını
titizlikle korumuştur.
2. SOĞUK SAVAŞ
GELİŞMELERİ
● Arnavutluk da 1961 yılında Sovyetler Birliği’nden
kopacaktır. Öteki altı ülke ise gerek ülke içi sosyalist
uygulamalar, gerekse dış politika bakımından
Sovyetlerin sadık bir izleyicisi oldular. Bu etkiden
sıyrılmaya çalıştıklarında da hep Sovyet
müdahalesi ile karşılaştılar.
A. DOĞU BLOKU’NUN
KURULMASI
● SSCB, Almanya'nın başlattığı Barbarossa
Harekâtı'nı geri püskürterek Almanları durdurmuş
ve 1944'ten itibaren Avrupa'nın içlerine doğru
işgallere girişmişti. SSCB'nin Almanya'ya karşı
savaştan çekilmesinden çekinen ve savaşın bir an
önce bitmesini isteyen Müttefik Devletler ise
SSCB'nin bu işgallerine tepkisiz kalmıştı. Savaşın
sonuna kadar işgallerini sürdüren SSCB, Doğu
Avrupa'nın önemli bir bölümünde egemenlik
kurmayı başardı.
● Sovyetler Birliği 1953’te Doğu Almanya’ya ve
1956’da Macaristan’a askeri birlikler gönderdi.
1968’de ise yine Sovyetlerin öncülüğünde beş Doğu
Avrupa ülkesi Çekoslovakya’daki yönetimi askeri bir
müdahale ile değiştirdi.
Arnavutluk’ta Enver Hoca önderliğindeki Milli
Kurtuluş Cephesi 29 Kasım 1944'de iktidara
gelerek Komünist idareyi kurmuştur.
● Kendisine sığınan komünistlerin ülkelerine geri
dönmesini sağlayarak kendine bağlı komünist
idarelerin kurulmasına ortam hazırladı. Böylece
uydu devletler oluşturarak Doğu Bloku’nun
oluşmasına zemin hazırladı.
Savaşın sonuna doğru 1945'te toplanan Yalta
Konferansı'nda "Kurtulan Avrupa Hakkında Bildiri"
yayınlanmış bu bildiriye Alman işgalinden kurtulan
ülkelerde serbest ve demokratik seçimlerin
yapılmasını kararı alınmıştı.
Avrupa Dışında Komünizm’in
Yayılması
● Yapılan seçimlerle kurulan hükümetlerde önemli
bakanlık, silahlı kuvvet, mahkeme ve kitle iletişim
araçları Sovyet yanlısı güçlerin eline geçti. 1947'ye
gelindiğinde Macaristan, Bulgaristan, Romanya,
Polonya ve Çekoslovakya'daki hükümetlere karşı
muhalefetin tamamı tasfiye edilerek SSCB yanlısı
siyasal düzen oluşturulmuş oldu.
Küba devrimi (1953–1959)
26 Temmuz 1953 Moncada Kışlası isyanıyla başlar,
1 Ocak 1959`da Batista`nın kovulması ve Santa
Clara, Santiago de Cuba şehirlerinin Fidel Castro,
Che Guevara, Raul Castro liderliğindeki isyancılar
tarafından ele geçirilmesiyle son bulur. "Küba
devrimi" terimi, aynı zamanda kısaca Batista`nın
devrilmesi ve Marksist ilkelerin yeni Küba Hükümeti
tarafından uygulanmasını da belirtir.
Doğu Bloku İçinde Yaşanan
Gelişmeler
Çin Devrimi (1934–1949)
● Yugoslavya ve Arnavutluk’ta sosyalist rejimin
kurulması diğer Doğu Avrupa ülkelerinden farklı
oldu. Yugoslavya uzun süre Alman işgaline karşı
koymuştur. Alman işgalinin sona ermesinden sonra
komünist General Tito ülkenin kontrolünü ele
geçirdi. Tito muhaliflerini ortadan kaldırarak
Yugoslavya Federal Cumhuriyetini kurdu.
1934’te komünist devrimi amaçlayan Mao TseDung’un kuvvetleriyle milliyetçi Çan Kay Şek
arasında başlayan ve II. Dünya Savaşı’nı da
kapsayan iç savaş, Mao Tse Dung 1949 yılında Çin
Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etmesiyle
sonuçlanmıştır. Çin’de komünizm’in kurulması
SSCB’nin Asya’da büyük bir müttefike kavuşmasını
sağlamıştır.
● Arnavutluk’ta İtalya ve Almanya kuvvetlerine
karşı başarılı mücadeleler verilmiş, Komünist
Partisi’nden olan Enver Hoca, Arnavutluk devletinin
başına geçerek komünist bir rejim kurmuştur.
Kuzey Kore Devrimi (1946–1948)
Kim İl Sung önderliğindeki komünistler 1946 yılında
Kore İşçi Partisi’ni kurmuş, 25 Ağustos 1948 yılında
hem güney hem de kuzey bölgelerinde yapılan
genel seçimlerde Kore Demokratik Halk
Cumhuriyeti tüm Kore halkını temsil eden tek meşru
devlet organı olarak kabul edilmiştir. Ancak daha
sonra 1950 yılında başlayan Kore Savaşı sonunda
Kore 38. enlem sınır olmak üzere Kuzey ve Güney
Kore olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Kuzey Kore
Komünist rejimi, Güney Kore ise demokrasi
benimsenmiştir.
● Bu gelişmelerde SSCB'nin hiçbir yardımı ve tesiri
olmamıştır. Bu nedenle Yugoslavya ve Arnavutluk,
Moskova'ya karşı bundan sonra daha bağımsız bir
tutum izlemiştir ve Moskova'nın etkisinde
kalmamışlardır.
4
● ABD, 1 Mayıs 1948'de Güney Küre'de seçimler
düzenledi ve Güney Kore Cumhuriyeti kuruldu.
SSCB de Kuzey Kore'de 1948 Ağustosunda bir
seçim düzenledi ve onlar da kuzeyde, 9 Eylül
1948'de Kore Halk Cumhuriyeti'ni kurdular. Böylece
SSCB kontrolünde Kuzey Kore'de komünist
yönetim kurulmuş oldu.
● Küba’da diktatör Batista’ya karşı, Fidel Castro ve
Che Guevera önderliğinde komünist gruplar isyan
hareketine yöneldiler. Sonunda Batista’nın
diktatörlüğüne son verildi. Fidel Castro, Küba
Devrimi ile devletin başkanı oldu.
General Tito
● Çin’de milliyetçiler ve komünistler İkinci Dünya
Savaşı’nda Japonya ile uzun süren savaşlarda
birlikte hareket etmişlerdi. Savaşın sona
ermesinden sonra ise ABD milliyetçileri
desteklerken, SSCB’de komünist lider Mao TseTung’a destek verdi. İç çatışmayı kazanan Mao
Tse-Tung 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin
kurulduğunu dünyaya ilan etti.
Fidel Castro
a) Kominform (5 Ekim 1947)
Stalin, 5 Ekim 1947'de "Amerikan emperyalizminin
bir aleti" olarak tanımladığı Marshall Planına
(Avrupa Ekonomik Kalkınma planı) karşıt bir girişim
olarak; SSCB, Polonya, Bulgaristan, Çekoslovakya,
Romanya, Macaristan, Yugoslavya, Fransa, İtalya
komünist partileri liderlerini bir araya getiren
Kominform'u kurmuştur. Kominform, görünüşte
Marshall Planı'na mukabele amacına yönelik bir
adım olarak takdim edilmişse de, gerçekte amacı,
dünya ve özellikle Avrupa Komünist hareketinin
koordinasyonu ve Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı
ertesinde lağvedilen 3. Enternasyonal'in
fonksiyonlarını üstlenmekteydi.
b) COMECON (25 Ocak 1949)
(Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi)
● Sosyalist ülkeler arasında ekonomik işbirliği ve
dayanışma amacıyla kurulan(25 Ocak 1949) ve
Batı'da COMECON olarak adlandırılan uluslararası
örgüt. 5–8 Ocak 1949'da Moskova'da yapılan
görüşmelerden sonra kurulan CMEA'nın merkezi
Moskova'dadır. Örgütün temel amaçları; ekonomik
gelişme için uzmanlaşma ve işbirliğine dayalı
planlar hazırlamak: hammaddelerin üretim ve
dağıtımını yönlendirmek, üye ülkeler arasında ve
öbür ülkelerle ticareti geliştirmek için ortak girişimde
bulunmak; bilimsel ve teknik araştırmalarla işbirliği
yapmaktır.
Mao Tse-Tung
● Kore topraklarının kuzeyi SSCB, güneyi ise ABD
askerî harekât sahası olarak Potsdam
Konferansı’nda kabul edilmişti. Çünkü Japonya’ya
karşı Kore’ye askerî yardım kararı alınmıştı. İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra tüm çabalara rağmen iki
Kore birleştirilemedi. Güney Kore ABD, Kuzey Kore
ise SSCB egemenliği altına girdi.
5
● CMEA üyesi ülkeler tüm yeryüzündeki sanayi
üretiminin 1/3'den ve ulusal gelirin 1/4'den fazlasını
sağlamaktaydı. Yüzölçümü 25 milyon km2 olan üye
devletlerin topraklarında yaklaşık 400 milyon kişi
yaşamaktaydı.
— Üyelerin bu anlaşmanı amaçlarıyla herhangi bir
uluslar arası bağlantıya girmeyecekleri ve girişimde
bulunmayacaklardır.
— Tarafların birbirleriyle ekonomik ve kültürel
ilişkilerini daha ileri boyutlarda bir dostluk ruhu
içinde davranacaklardır.
c) Varşova Paktı (14 Mayıs 1955)
● 14 Mayıs 1955'te S.S.C.B, Çekoslovakya,
Bulgaristan, Macaristan, Polonya, Doğu Almanya
ve Arnavutluk (1968'de çekildi) tarafından
kurulmuştur. Kurulma amacı NATO saldırısına karşı
Doğu Avrupa ülkelerini savunmaktır.
— Bu sözleşmenin toplumsal ve siyasal sistemleri
göz önüne alınmaksızın öteki tüm devletlere açıktır.
— Antlaşma 20 yıl geçerli olacaktır. Sürenin
bitiminden bir yıl önce, anlaşmayı sona erdirme
isteğinin belirtilmemesi durumunda, anlaşmanın 10
yıl daha uzayacaktır.
● Varşova Paktı, Londra ve Paris Antlaşmaları ile
Federal Almanya’nın NATO’ya girmesi ve NATO’ya
bağlı olarak Batı Avrupa Birliği’nin kurulmasıyla
Avrupa’da doğan ve giderek artan savaş tehlikesine
karşı biçimlendi. Pakt kurucularına göre bu
gelişmeler, barışsever devletlerin güvenliği
bakımından bir tehdit oluşturuyor ve savunma
sağlayıcı karşı önlemlerin alınmasını gerektiriyordu.
— Varşova Paktı’nın en yüksek siyasal organı
Siyasal Danışma Komitesi’dir(CPC).
— Doğu ile Batı arasında ortak güvenlik sağlayan
bir pakt yürürlüğe girince, Varşova Paktı’nın
kaldırılması göz önüne alınabilir.
● Varşova Paktını kuruluşunu izleyen süreçte,
SSCB ile üye ülkeler arasında zincirleme bir
biçimde ikili yardım anlaşmaları imzalandı. SSCB
aynı zamanda Polonya, Macaristan, Romanya ve
Demokratik Almanya ile 1956 Aralık - 1957 Mayıs
döneminde bir dizi kuvvet statüsü anlaşması
imzaladı. Aynı tür bir antlaşma, Çekoslovakya’yla
1968′de imzalandı. Anlaşmada uluslar arası
ilişkilerde tehdit ve kuvvete başvurma kınanarak,
üyelerin bunu önlemek konusunda gerekli tüm
çabayı gösterecekleri belirtilmişti.
d) SSCB’nin Yayılmasına Karşı
Tepkiler
(Yugoslavya’nın Kominform’dan Çıkarılması)
● Yugoslavya'nın Kominform'dan ve Moskova'dan
kopmasında: Diğer uydu ülkelerde olduğu gibi,
Sovyetler Yugoslavya'yı da tam manasıyla
kontrolleri altına almak istemişler, fakat Yugoslav
lideri Tito buna müsaade etmemiştir. Çünkü
Yugoslavya'nın komünist rejim altına girmesi,
Sovyet askerleri veya Sovyet Rusya'nın sayesinde
değil, Tito ve "Partizan"larının Almanlara karşı
yaptığı silahlı mücadele sonunda olmuştu. Diğer
uydu ülkelere göre bu farklılık, Tito'ya, Moskova'ya
karşı davranışında büyük bir bağımsızlık sağlamış
ve Moskova da bunu hazmedememiştir.
● Tito Yugoslavya'da kendi komünist rejimini
kurduktan sonra Moskova’ya dayanmakla beraber,
onun kendisine özgü tasarıları vardı. Tito, kendisini
Balkanların bir lideri yapmak istiyordu. Bu amaçla,
Bulgaristan, manya ve Macaristan ile çeşitli işbirliği
anlaşmaları ve ittifak antlaşmaları imzalanmıştı.
Tito, bu ülkeleri Belgrad etrafında toplamak ve hatta
Yunanistan'da Markos galip geldiği takdirde
Yunanistan'ı da katarak, bir Balkan Federasyonu
kurmak istiyordu. Bu ise Sovyetleri ürküttü.
Romanya ve Macaristan ile çeşitli işbirliği
anlaşmaları ve ittifak antlaşmaları imzalanmıştı.
Tito, bu ülkeleri Belgrad etrafında toplamak ve hatta
Yunanistan'da Markos galip geldiği takdirde
Yunanistan'ı da katarak, bir Balkan Federasyonu
kurmak istiyordu. Bu ise Sovyetleri ürküttü.
Varşova Paktı
Varşova Paktı’nın özellikleri
— Üyelerin ortak çıkarlarını ilgilendiren tüm
sorunlarda birbirlerine danışacaklardır.
● Sovyetler, Tito'nun da aynen Sovyet komünizmini
ve sistemini tatbik etmesini istemişler, Tito ise buna
karşı gelerek, komünizmi Yugoslavya'nın milli
şartlarına göre tatbik etme çabasında idi. Tito'nun
bu hareketi, milletlerarası komünizm hareketinde ilk
"milli komünizm" çabası olarak kabul edilebilir.
— Avrupa’da silahlı bir saldırı durumunda üyelerin
tek tek ya da ortak bir biçimde kendilerini
savunacaklardır
— Birleşik Komutanlık kurulacaktır.
— Siyasal Danışma Komitesi kurulacaktır.
6
Çin – SSCB Anlaşmazlığı
● SSCB’nin 1956 yılında Cominform’un kaldırılması
kararını alması komünizmin dünya çapındaki
zaferini isteyen komşu komünist devlet Çin Halk
Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği'nin arasını daha da
açmıştır. Bu Çin-Sovyet görüş ayrılığı 1967'de
Muhafızların Pekin'deki Sovyet elçiliğini
kuşatmasıyla patlak vermiştir. 1969'da da Çin Sovyet sınırında anlaşmazlıklar yaşanmıştır.
Macaristan’da Tepkiler
● Macaristan'da siyasal ve ekonomik düzene karşı
ilk tepkiler 1953 yılında işçilerin başlattığı grev
hareketleriyle ortaya çıktı. İmre Nagi'nin SSCB
tarafından başbakanlıktan alınmasından sonra
işçilerin tepkileri devam etti. 23 Ekim 1956'da
Budapeşte'de 200.000 kişi büyük bir gösteri yaptı.
Polisin kalabalığa ateş açmasıyla barışçı gösteriler
bir anda ayaklanmaya dönüştü. Halk, silahlanmaya
başladı. Ülkenin hemen her kentinde millî ihtilal
komiteleri kurulmuştu.
Macar Milliyetçileri gösteri yaparken
Çekoslovakya’da Tepkiler
● 1967 yılında Çekoslovakya Komünist Partisi
Genel Sekreterliğine Alexander Dubçek’in
getirilmesiyle “Prag Baharı” denilen olaylar
başlamıştır. Dubçek’le başlayan "milli komünizm",
"insancıl komünizm" gibi liberal sayılabilecek
hareketler Sovyetlerin 1968 Ağustosunda bu ülkeyi
askerleriyle işgal etmesiyle sona ermiştir.
Stalin’in heykeli
● Yeniden iktidara gelen Nagi'nin üst üste verdiği
ödünler, ayaklanmayı durdurmaya yetmedi. SSCB,
30 Ekimde birliklerinin Macaristan'dan çekileceğini
bildirmesine rağmen 31 Ekimde Budapeşte'yi
kuşattı. Nagi, 1 Kasımda Varşova Paktı’ndan
ayrılma kararını açıklayarak Birleşmiş Milletler
aracılığıyla büyük devletlerin korumasını istedi. Bu
gelişme üzerine SSCB birlikleri Budapeşte'yi işgal
etti. Kısa sürede silahlı direniş bastırıldı. İşçilerin
başlattığı genel grevin sona erdirilmesi ise birkaç
haftayı aldı.
Prag, Ağustos 1968’de SSCB tarafından işgal edildi.
B. BATI BLOKU’NUN KURULMASI
a) Truman Doktrini 22 Mayıs 1947
● 1946 yılında Sovyet Rusya üç ana yönde yayılma
çabalarına girişmiştir. İran üzerinden Orta Doğu
petrolleri ve Basra Körfezi'yle Hint Okyanusu,
Türkiye üzerinden Boğazlar, Ege Denizi ve Doğu
Akdeniz ve Yunanistan üzerinden Doğu Akdeniz.
● Düzenin sağlanmasından sonra geniş çaplı
tutuklamalara girişildi. Çatışmaların sonunda 2500
Macar öldürülmüş, 13.000'i yaralanmış,
200.000'i de mülteci olarak vatanlarından kaçmak
zorunda kalmışlardı. Binlerce Macar Sibirya'daki
çalışma kamplarına ölüme gönderilmişlerdi. Macar
Millî Ayaklanmasında Arnavutluk, Çekoslovakya,
Bulgaristan SSCB'yi desteklemiş, Çin ise
ayaklanmacıların haklı olduğunu savunmuştur.
● Bu üç yönün geleneksel olarak İngiltere'nin hayati
ilgi ve çıkar alanları olmasına karşı SSCB’ye
durduracak güçten yoksun olması İngiltere’yi ABD’yi
dünya siyasetine çekmek için hareketlendirdi.
● İngiltere 1947 Şubatında Amerikan hükümetine,
bir Türkiye ve diğeri de Yunanistan hakkında olmak
üzere iki memorandum (muhtıra) verdi. Bu
memorandumlarda, Türkiye'nin Batı savunması için
önemi belirtilerek Türkiye'ye hem ekonomik ve hem
7
de askeri yardım yapılması gerektiği, İngiltere'nin
bu yardımları yapamayacağı ve hatta
Yunanistan'daki askerlerini dahi geri çekmek
zorunda bulunduğu ve dolayısıyla sorumluluğun
Amerika'ya düştüğü belirtildi.
● Truman Doktrini savaş sonrası Amerikan dış
politikasında, sonuçları günümüze kadar ulaşan,
Amerika’nın Monroe Doktrini’ni terk ederek,
SSCB’ye karşı aktif bir dış politika izlemesini
sağlamıştır.
b) Marshall Doktrini ( Planı)
Haziran 1947
"Eğer Yunanistan silahlı bir azınlığın
kontrolü altına düşerse, bunun Türkiye
için sonuçları çok ciddi olur. Böyle bir
durumda karışıklık ve düzensizlik bütün
Orta Doğu'ya yayılabilir."
● Haziran 1947'de Harward Üniversitesinde bir
konuşma yapan ABD Dışişleri Bakanı George
Marshall, Avrupa ekonomilerini tekrar kalkındırmak
için çok geniş kapsamlı bir program önerdi.
● İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, ABD
tarafından Avrupa ülkelerine yardımda bulunmak ve
bu ülkeleri kısa zamanda geliştirip güçlenmelerini
sağlamak amacıyla hazırlanan bir programdır.
● Marshall Programı'nın başlıca iki amacı vardı.
Birisi, sağlanacak dış yardımlarla Avrupa ülkelerinin
yıkılan ekonomilerinin onarımına ve kalkınmalarının
gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak, diğeri de
Komünizmin Batı Avrupa'daki yayılışına engel
olmaktı.
General George C. Marshall
● SSCB’nin II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’ya
karşı tehditlerinin artması üzerine ABD Dışişleri
Bakanı George C. Marshall, Avrupa'ya programlı
yardım yapılması önerisinde bulundu. Bunun
üzerine bir Avrupa Onarım Programı (European
Recovery Program) hazırlandı.
● Bunun üzerine Başkan Truman Amerikan
Kongresi'ne 12 Mart 1947 günü gönderdiği
mesajında, Türkiye ve Yunanistan'a 400 milyon
dolarlık askeri yardım yapılması için kendisine yetki
verilmesini istedi. Bu mesajda Türkiye'nin toprak
bütünlüğünün korunmasının Orta Doğu düzeninin
korunması için bir zaruret olduğu belirtiliyor ve
Türkiye ile Yunanistan'ın durumlarının birbirine
bağlılığı şöyle anlatılıyordu:
● Marshall Programı, 1948 yılında Başkan Truman
tarafından imzalanan bir kanun ile kabul edildi.
Program dört yıllık bir süreyi kapsamaktaydı.
● Avrupa ülkeleri aralarında gerekli işbirliğini
gerçekleştirmek ve Marshall yardımlarını dağıtmak
üzere Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OEEC)'nü
kuruldu.
● 17 Batı Avrupa ülkesinden her biri, 1948–1951
dönemini kapsayan bir plan hazırlayacak,
ekonomisini toparlayacak, üretimini artıracak ve dış
açığı azaltacak önlemler alacaktı.
Truman yardımının basına yansıması 13 Mart 1947
8
c) Batı Avrupa Birliği
● 1948’de Komünistlerin Çekoslovakya’da iktidarı
ele geçirmeleri, SSCB’nin yayılmacı siyasetini ve
tehditlerini ortaya koyması bakımından Batılı
devletler için bir alarm oldu.
● Bu şartlar içinde, İngiltere ve Fransa ile Belçika,
Hollanda ve Lüksemburg arasında, 4 Mart 1948 de
Brüksel’de başlayan toplantı, 17 Mart 1948 de Batı
Avrupa Birliği’ni kuran bir antlaşmanın imzası ile
sona erdi.
● Bu antlaşmaya göre beş devlet, aralarındaki her
türlü işbirliğinden başka, taraflardan biri Avrupa’da
bir silahlı saldırıya uğradığı takdirde, diğerleri her
türlü vasıtalarla onun yardımına gideceklerdi.
Marshall Planı ile ilgili olarak 1949’da Avusturya’da
bastırılmış afiş
● Batı Avrupa Birliğine başlangıçta, İskandinav
Ülkeleri de dâhil edilmek istenmişse de, bu ülkeler,
Sovyetler Birliği ile komşulukları dolayısıyla, bu
devleti kışkırtmak istememişler ve bu ittifaka dâhil
olmaktan kaçınmışlardır.
● Marshall Planı savaş sonrası dönem dünyada
"Soğuk Savaş”ın başlangıç dönemidir. Dolayısıyla
ABD, ne pahasına olursa olsun Komünizmin
yayılışına set çekmek istiyordu.
● Avrupa Onarım Programı'nın uygulandığı dört
yıllık süre içerisinde ABD, Avrupa'ya 11,4 milyar $
yardım yaptı, bunun %90'i doğrudan hibe şeklinde
idi. En fazla yardım alan ülkeler İngiltere (%24),
Fransa (%20), Federal Almanya (%11) ve İtalya
(%10) idi.
● Batı Avrupa Birliği Avrupa’daki Sovyet tehdit ve
yayılmasına karşı alınmış ilk askeri tedbir olmuştur.
Fakat Amerika’nın bu ittifak içinde olmayışı, Batı
Avrupa Birliğini Sovyetler karşısında bir denge
unsuru olmaktan yoksun bırakmıştır. Muhtemeldir
ki, İskandinav ülkeleri de bunun için bu ittifaka
katılmamışlardı. Lakin 1948 yılının gelişmeleri,
Batılıları ve Amerika’yı, daha geniş bir ittifak sistemi
kurmaya sevk edecek ve NATO ortaya çıkacaktır.
d) NATO
● Marshall Planı ve Truman Doktrini, Sovyetlerin
Orta Doğu ve Avrupa'da girişmiş oldukları yayılma
faaliyetlerine karşı Birleşik Amerika'nın almış
olduğu ilk tedbirlerdi. Fakat 1948 Berlin Buhranı’yla
Sovyetlerle işbirliği yapma imkânı kalmadığı
anlaşıldı. Çünkü şimdi Sovyetler, bir barış düzeninin
kurulmasından ziyade, mümkün olduğu kadar geniş
alanları komünist kontrolü altına sokmanın çabası
içindeydi. İşte bu netice, Amerika’yı, Sovyetlere
karşı Durdurma (containment) politikası takibine
götürmüştür. Yani, Amerika bundan sonra Sovyet
yayılmasını durdurmak için gerekli tedbirleri
alacaktır ki, bu tedbirlerin en etkilisi 4 Nisan 1949
da kurulan NATO veya Kuzey Atlantik İttifakı
olacaktır.
● SSCB’ye karşı kurulan Batı Avrupa Birliği’nin bu
devlete karşı tek başına yeterli olmayacağının
görülmesi ABD’yi Monroe Doktrini politikasından
döndürdü.
● Senatör Vandenberg Nisan ayında Senatoya
sunduğu bir karar tasarısında, Amerika
Cumhurbaşkanına, Amerika'nın güvenliğini
ilgilendiren ve karşılıklı yardıma dayanan "bölgesel
ve diğer ortak anlaşmalara" katılma yetkisinin
verilmesini istedi. Vandenberg'in bu teklifi 11
Haziran 1948 de Amerikan Kongresi tarafından
kabul edildi ve bu karara bundan böyle
Vandenberg Kararı denildi. Vandenberg Kararı,
9
Amerika'nın 1823'ten beri tatbik etmekte olduğu
Monroe Doktrinini terk ettiğini gösteriyordu.
● Konsey'in çalışma alanları insan hakları, medya,
hukuki işbirliği, sosyal dayanışma, sağlık, eğitim,
kültür, spor, gençlik, yerel demokrasiler, sınır ötesi
işbirliği, çevre ve bölgesel planlamadır.
● Amerika, dış politikasında bu esaslı değişikliği
yaptıktan sonra, Batı Avrupa Birliğini daha müessir
ve geniş bir ittifak sistemi haline getirmek için
Kanada ve Batı Avrupa ülkeleri ile temasa geçti ve
bu temaslar ve müzakereler sonunda 4 Nisan 1949
da 12 Batılı ülke arasında, kısa adı ile NATO (North
Atlantic Treaty Organization) denen Kuzey Atlantik
İttifakı kuruldu. Antlaşmanın başında, bu ülkelerin,
milletlerin, demokrasi ilkeleri ile kişi hürriyetleri ve
hukuk üstünlüğüne dayanan hürriyetlerini ve ortak
savunmaları ile barış ve güvenliklerini korumak için
birleşmiş oldukları belirtiliyordu. İçlerinden birine
yapılmış bir saldırı hepsine yapılmış sayılacaktı.
f) Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğu Schuman Planı
(9 Mayıs 1950)
● 9 Mayıs 1950'de Fransa Dışişleri Bakanı Robert
Schuman'ın Batı Almanya ve Fransa'da çelik ve
kömür üretimini denetleyecek tek bir organ
oluşturması ve bu ortaklığın diğer Avrupa ülkelerinin
üyeliğine ve Birleşmiş Milletlerin işbirliğine de açık
tutulması konusunda önerdiği plandır. Bu plan 18
Nisan 1951’de Batı Almanya, Fransa, Belçika,
Hollanda, Lüksemburg ve İtalya Dışişleri
Bakanlarının katıldığı Paris konferansında kabul
edilmiş ve Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu
kurulmuştur.
● NATO'nun kuruluşu ile Sovyetlerin Avrupa'daki
yayılması, o günden bugüne, durdurulmuştur. Lakin
1949'a gelinceye kadar da Avrupa'nın mühim bir
kısmını sınırları içine katmışlar veya kontrolleri
altına almışlardır. Sovyet Rusya, 1940–1945 yılları
arasında Avrupa'da 450.000 Km. toprağı ve 24
milyon kadar nüfusu sınırları içine katmıştır.
1945–1948 yılları arasında ise, 1Milyon Km. toprak
ile 92 milyon nüfusu da kontrolleri altına almışlardır.
● Türkiye ve Yunanistan'ın 1952 de, Batı
Almanya'nın 1955’de ve İspanya'nın da 1982
yılında NATO'ya katılması ile NATO üyelerinin
sayısı 16'ya yükselmiştir. 1997 Madrid Zirvesi ile
birlikte de Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya
örgüte üye olmuşlar, böylece üye sayısı on dokuza
ulaşmıştır.
Günümüzde NATO’nun üye sayısı 26’dır.
Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Belçika,
İngiltere, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti,
Danimarka, Estonya, Fransa Hollanda, İspanya,
İzlanda, İtalya, Kanada, Letonya, Litvanya,
Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Polonya,
Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, Türkiye,
Yunanistan)
Schuman bildirgesi açıklanırken
e) Avrupa Konseyi
● 5 Mayıs 1949′da, Avrupalı 10 devletin katılımıyla
kurulan birliktir. Bunlar: Belçika, İngiltere,
Danimarka, Fransa, Hollanda, İrlanda, İsveç, İtalya,
Lüksemburg ve Norveç’tir. Birliğin amacı, üye
ülkelerin ortak mallarını ve ilkelerini koruma ve
yayma; iktisadi gelişimlerini sağlamak amacıyla,
aralarında daha sıkı bir işbirliği oluşturmaktır.
Robert Schuman
● Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu 1958 Roma
Antlaşmasıyla, "Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu"na
(EURATOM) dönüştü.
● Konsey, esas olarak, üye ülkelerin hükümet
temsilcileriyle, parlamento üyelerinden oluşmuştur.
Buna ek olarak, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu
ile Avrupa İnsan Hakları Divanı da kuruldu. Bu iki
komisyon da, Konsey’in merkezi olan Strazburg’ta
çalışmaya başlamıştır. Türkiye, Avrupa Konseyi’ne
1949 yılında katıldı. Avrupa Konseyi’nin üye sayısı,
kuruluşundan yirmi yıl sonra 18′e yükseldi.
g) Avrupa Ekonomik Topluluğu
● Batı Avrupa Devletleri, 1948 yılında Avrupa
Ekonomik İş Birliği Teşkilatı’nı kurdular. Bu
teşkilatın ABD’nin Marshall Yardım Planı’nı
düzenlemek, üyeler arasında serbest ticaret ortamı
oluşturmak gibi görevleri vardır.
10
● Avrupa devletleri bu bütünleşmeyle hem kendi
ekonomik potansiyellerini birleştirerek bir Avrupa
pazarı oluşturmak hem de Sovyetler Birliği'nin
Batı'ya doğru yayılmasının engellenmesi yönünde
önemli bir adım atmak istemişlerdi.
Roma Antlaşması 1957
a) Üye ülkeler arasındaki gümrük haklarının ve
ticaret eşyalarının giriş ve çıkışına karşı
kısıtlamalarının kaldırılması
b) Diğer ülkelere karşı ortak bir gümrük
tarifesinin ve ticaret politikasının belirlenmesi
c) Üye ülkeler Arassında insanların, hizmetlerin
ve sermayenin özgür geçişinin karşısındaki
engellerin kaldırılması
d) Tarım alanında ortak bir politikanın
belirlenmesi
e) Ulaşım alanında ortak bir politikanın
düzenlenmesi
f) Ortak Pazarda rekabeti koruyan ve
garantileyen bir rejimin kurulması
g) Üye ülkelerin ekonomik politikalarını koordine
etmeyi ve ödemelerdeki eşitsizliğe çare bulmayı
sağlayan usullerin uygulanması
h) Ortak Pazarın ilerleyişi için gerekli olan
tedbirlerde ulusal yasaların yakınlaşması
ı) İşçilerin iş imkânlarının arttırılması ve yaşam
seviyelerinin yükselmesine yardımcı olmak
amacıyla bir Avrupa Sosyal Fonunun
oluşturulması
i) Yeni kaynaklarının oluşturulmasıyla topluluğun
iktisadi ilerlemesini kolaylaştırmaya yönelik bir
Avrupa Yatırım Bankasının kurulması
j) Ticari muameleleri arttırmak, sosyal ve
ekonomik gelişme için ortak çabaları takip etmek
amacıyla deniz ötesi toprakların ve ülkelerin
ortaklığı
● Birliğin asıl temeli ise 9 Mayıs 1950 tarihinde
Fransız Dış İşleri Bakanı Schuman'ın yayımladığı
bir bildiri ile atılmıştır. Ortak Pazar adı ile anılan
AET’in kuruluşundan sonraki ilk on yıla geçiş
dönemi adı verilmiştir. 1965 yılında “Füzyon
Antlaşması” ile AET, Avrupa Kömür ve Çelik Birliği
ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’yla birleşerek
Avrupa Topluluğu, Maastrich Antlaşması (1991)
ile Avrupa Birliği adını almıştır.
● 1 Ocak 1958'de yürürlüğe giren Roma
Antlaşması, üye ülkeler arasında önce gümrük
birliğini, yani malların gümrük vergisi ödenmeksizin
üye ülkeler arasında serbestçe alınıp satılmasını
öngörmüştü. Ancak Roma Antlaşması'nda nihai
hedefi sadece ekonomik değil ortak tarım,
ulaştırma, rekabet gibi diğer birçok alanda ortak
politikalar oluşturulması, ekonomik politikaların
yakınlaştırılması, ekonomik ve parasal birlik
kurulması, ortak bir dış politika ve güvenlik politikası
oluşturulmasıdır.
● Bu amaca ulaşmak için AET Antlaşması, yürürlük
tarihinden (1 Ocak 1958) itibaren 12 yıllık bir geçiş
dönemi içinde malların, kişilerin, hizmetlerin ve
sermayenin serbest dolaşımının sağlanmasını ve
sosyal Avrupa’nın kurulmasını öngörmüştür. Geçiş
döneminde ortak tarım ve ulaştırma politikaları
saptanacak, üye devletlerin ekonomi politikaları ve
gerekli ulusal mevzuatları yakınlaştırılacak ve
rekabetin bozulmamasına ilişkin önlemler
alınacaktır.
C) ORTADOĞU’DAKİ
GELİŞMELER
a) Süveyş Krizi
● 23 Temmuz 1952’de Hür Subaylar Komitesi’nin
yaptığı askeri darbeyle Yarbay Cemal Abdünnasır
Mısır’ın yönetimini ele geçirmiştir.
● Abdünnasır iktidara geldikten sonra Arap ülkeleri
arasında bir kolektif güvenlik paktının, yani bir
askeri ittifakın kurulması bir yandan da "İslam
Kongresi" adı altında bir birlik kurulması için
çalışmaktaydı. Bu gelişmelerle Nasır'ın
gerçekleştirmek istediği şey, Doğu ve Batı blokları
arasında bir "Üçüncü Blok" idi. Şüphesiz bu Blok'un
başında Mısır ve Nasır bulunacaktı. Ancak Bağdat
Paktı’nın kurulması Nasır’ın planlarını bozmuştu.
● İsrail’le Gazze’de başlayan çatışmaları üzerine
Mısır ABD ve İngiltere’den silah satın almak istemiş
ancak bu reddedilince Çekoslovakya üzerinden
SSCB’den silah satın alma yoluna gitmiştir.
Roma Antlaşması imza töreni
11
● Bunun üzerine olaya Macaristan İhtilalleri’nden
yüzünden SSCB’nin çok fazla müdahil olmadığını
gören ABD, İngiltere ve Fransa, Süveyş’in Mısır’ın
kontrolünden çıkarılması için birçok girişimde
bulundu ancak başarılı olamadı.
● Nasır’ın Süveyş’in milletlerarası kontrole
bırakılması teklifini reddetmesi üzerine İngiltere,
Fransa ve İsrail bir araya gelerek Süveyş’i ele
geçirmek için bir plan hazırladı. Bu plana göre İsrail
Mısır’a savaş açacak, İngiltere ve Fransa ise
taraflar arasındaki savaşa son vermek için bölgeye
asker çıkaracak ve kanalı ele geçireceklerdi.
● Bu plan gereğince İsrail, 29 Ekim 1956 günü
birdenbire Mısıra karşı saldırıya geçti. İngiltere ve
Fransa taraflara verdikleri çatışmanın sona
erdirilmesi ültimatomunun ardından Akdeniz
üzerinden bölgeye asker çıkarmaya başladı.
● İngiltere ve Fransa’nın amacı kanalı ele geçirmek
ve Nasır’ı iktidardan indirmekti. Bu arada Polonya
ve Macaristan Ayaklanmalarını bastırmaya
başlayan SSCB İngiltere, Fransa ve İsrail’e savaşın
hemen durdurulmasını isteyen mesajlar gönderdi.
● SSCB Başbakanı Bulganin aynı gün Amerika
Cumhurbaşkanı Eisenhower'a da bir mesaj
göndererek, Amerika ve Sovyet Rusya’nın Mısıra
ortak bir kuvvet göndererek savaşı durdurmalarını
istiyor ve bu savaş durdurulmadığı takdirde bunun
Üçüncü Dünya Savaşına gidebileceğini söylüyordu.
Amerika ortak kuvvet teklifine şiddetle karşı geldi ve
Sovyetler Mısıra asker gönderdiği takdirde
Amerika’nın gereken tedbirleri alacağını bildirdi.
● Amerikan hükümeti ve kamuoyu İngiltere ve
Fransa’nın giriştiği bu saldırıyı tasvip etmemişti.
Zaten bu devletler saldırı planlarını hazırlarken,
Amerika’ya bir şey hissettirmemeye bilhassa dikkat
etmişlerdi. Bu sebepten Amerika’nın tepkisi sert
oldu. Fransa ve İsrail’e sert bir ihtarda bulunarak
Mısır topraklarından çekilmelerini istedi. İki taraftan
gelen bu ağır baskılar karşısında bu devletler daha
ileriye gidemediler ve Mısırdan çekilmek zorunda
kaldılar. Süveyş Kanalı da temizlenerek 1957
Martında dünya deniz trafiğine yeniden açıldı.
● 1956 Süveyş buhranının en mühim neticesi,
şüphesiz, Sovyet Rusya’nın Orta Doğudaki prestijini
ve tesirini yok edilmek istenirken daha da artmış
olmasıydı.
b) Suriye Bunalımı (1957)
● II. Dünya Savaşı öncesinde Fransa’dan
bağımsızlığını kazanan Suriye’de 1950’li yıllarda art
arda hükümet darbeleri yaşanmıştır. Ancak
1955’ten sonra iktidara gelen Mısır lideri Cemal
Abdün Nasır’la beraber SSCB’yle yakınlaşması
komşularını rahatsız etmiştir.
● Bu durum Amerika, İngiltere ve Fransa tarafından
tepkiyle karşılandı. Bu arada Mısır için çok önemli
bir proje olan Asvan Barajı için ABD ve Dünya
Bankasından istenen kredi teklifinin Amerikan
Senatosu tarafından engellenmesi Süveyş
Buhranı’nı başlattı.
● 1956 yılında Nasır, yıllık 100 milyon dolar geliri
olan İngiliz - Fransız ortaklığındaki Süveyş Kanalı’nı
millileştirdiğini ilan etti.
● Suriye’nin 1956 yılında SSCB ile yardım
antlaşması imzalaması üzerine Türkiye, Irak,
Ürdün, İsrail ve Lübnan tarafından tepkiyle
karşılanmıştır.
12
● Bu ülkelerin inancı Sovyetlerin şimdi Suriye'de bir
"köprübaşı" kurdukları ve Suriye'nin bir "Moskova
uydusu" haline geldiğiydi.
● Bunun üzerine Amerikan Başbakanı Eisenhower
ise, Başbakan Menderes'e gönderdiği mesajda,
Suriye'nin bir saldırısı karşısında Türkiye Irak ve
Ürdün'ün bu ülkeye karşı askeri bir harekâta
girişmek zorunda kalması halinde, Amerika'nın
kendilerine derhal silah yardımı yapacağını bildirdi.
● Bu gelişmeler üzerine Türkiye’nin Suriye sınırına
yığınak yaparak askeri tatbikatlar yapması Türkiye
– Suriye ilişkilerini daha da gerginleştirdi.
Etnik ve dini çatışmalar Orta Doğuda yaşamı
zorlaştırmaktadır.
● SSCB’nin karşı baskılarını artırdığı dönemde
ABD’nin Türkiye’ye büyük bir destek vermesi, Suudi
Arabistan’ın Türkiye ile Suriye arasında
arabuluculuk yapması, Ürdün kralı Hüseyin’in
Suriye’ye karşı tavrını yumuşatması üzerine kriz
çözüme kavuşmuştur.
● ABD’nin baskıları üzerine Chamoun
cumhurbaşkanlığının süresini uzatmamayı kabul
etti. Genel Kurmay Başkanı Şahab’ın Lübnan
parlamentosu tarafından cumhurbaşkanı
seçilmesiyle buhran yatışmıştır.

d) Bağdat Paktı (Şubat 1955)
Buhranın sona ermesinde rol oynayan bir başka
sebep de, 14 Eylül 1957 de Suriye ile Mısır'ın imza
ettikleri bir anlaşma ile 1 Şubat 1958'den itibaren
Birleşik Arap Cumhuriyeti adı ile bir birlik kurmaya
karar vermeleriydi.
● Fransa ve İngiltere’nin Ortadoğu’daki etkinliğini
azalınca Sovyet Rusya'nın Orta Doğu'ya sızmasını
önlemek maksadıyla Orta Doğu ülkeleri arasında bir
ittifak kurma fikri, esasında Amerika'dan gelmiş,
fakat fikir Türkiye tarafından gerçekleştirilerek, 1955
Şubatında Türkiye ile Irak arasında Bağdat'ta bir
ittifak antlaşması imzalanmıştır. Nisan 1955'te
İngiltere, Eylül 1955'te Pakistan ve Kasım 1955'te
İran Bağdat Paktına katılarak, ittifak genişletilmiştir.

Ancak iki devlet arasındaki bu birliktelik: Mısır’ın
Suriye’yi kendine bağlı bir eyalet gibi görmesi, iki
devletin sosyalizm anlayışının farklı olması üzerine
zayıflamış, 1961 yılında muhafazakâr askerlerin
Suriye’de yaptığı bir hükümet darbesiyle sonlanmıştır.
● Ancak Irak dışındaki Arap ülkelerinin pakta
katılmaması ve buna karşı Ortadoğu’nun; pakta
katılanlar (Irak, İran ve Pakistan), karşı çıkanlar
(Mısır, Suriye, Suudi Arabistan ve Yemen) ve
tarafsız kalan (Ürdün ve Lübnan) ülkeler olmak
üzere gruplaşması SSCB’nin işini kolaylaştırmış,
paktın amacına ulaşmasını engellemiştir.
c) Lübnan Bunalımı ( 1958)
● 1957 Haziranında Lübnan'da yapılan genel
seçimlere Cumhurbaşkanı Camile Chamoun’un hile
karıştırarak kendisinin görev süresini 4 yıl daha
uzatacak bir parlamento seçtirmesi ve Amerika’nın
yayınladığı Eisenhower Doktrini’ni desteklemesi
siyasal bir krize sebep olmuştur.
● Amerika, Arap devletlerinin tepkisini fazla
çekmemek için pakta resmen üye olmadı, ama üye
devletlere askeri teknik ve ekonomik yardımda
bulunacağını belirterek paktın güçlenmesine çalıştı.
Sovyetler Birliği'nin tehdidine ve yayılmasına karşı,
NATO ile SEATO'yu birleştiren Bağdat Paktı'nın
kurulması Türk-Sovyet ilişkilerini daha da
gerginleştirdi. Ayrıca, Irak hariç Arap devletleri ile
Türkiye arasındaki münasebetler olumsuz bir seyir
takip etmeye başladı.
● Hâlbuki yarısı Hıristiyan, yarısı Müslüman olan
Lübnan halkının Müslüman-Arap kesimi esas
itibariyle Nasır taraftarı idi ve Eisenhower Doktrinine
aleyhtardı.
● Lübnan halkının ikiye bölünmesinden sonra
muhalif bir gazetecinin öldürülmesiyle olaylar Beyrut
ve Trablus’ta (Tripoli) grevlere dönüştü.
● Cumhurbaşkanı Chamoun, 13 Mayısta Amerika,
İngiltere ve Fransa’ya başvurarak, bütün bu
yapılanların bir yabancı (bilhassa Suriye'nin)
müdahalesinin eseri olduğunu bildirdi ve bu sebeple
Lübnan'a yardım yapılmasın istedi.

Bu paktın kurulması Ortadoğu’nun liderliğinin
Türkiye’ye geçmesi Arap dünyasını kendi çatısı altında
toplamak isteyen Mısır lideri Nasır’ı endişelendirmiştir.

● Bu arada Irak’ta monarşinin yıkılması ve Bağdat
Paktı’nın zarar görmesi müdahale yanlısı olmayan
ABD’nin fikrini değiştirdi. ABD yaklaşık 15.000
askeri Lübnan’a çıkardı.
Nasır, paktın kurulmasından sonra batı
aleyhtarlığını artırmış, SSCB ile ilişkilerini
sıkılaştırmıştır. Buda Süveyş Krizine ortam
hazırlamıştır.
13
● Bu gerekçelerle başkan Eisenhower 5 Ocak 1957
de Kongreye gönderdiği ve Eisenhower Doktrini
adını alan mesajda bütün bu hususları açıkladıktan
sonra, Kongre'den kendisine aşağıdaki yetkilerin
verilmesini istiyordu:
e) CENTO
● Irak’ta yapılan askeri darbenin ardından
monarşinin yıkılması üzerine 24 Mart 1959'da da
Irak, Bağdat Paktı'ndan çekildiğini resmen açıkladı.
Irak'ın ayrılmasından sonra Pakt'ın merkezi Ankara
oldu. 18 Ağustos 1959'da da Bağdat Paktı'nın adı
'Merkezi Antlaşma Örgütü" yani "CENTO" olarak
değiştirildi.
1) Bağımsızlığını korumak için ekonomik
kalkınma çabası içine giren Orta Doğu ülkelerine
ekonomik yardım yapmak.
2) Bunlardan isteyen ülkelere askeri yardım
yapmak.
3) Bu ülkelerin istemeleri şartıyla, "milletlerarası
komünizmin kontrolü altında bulunan bir ülkeden
gelecek açık silahlı saldırılar karşısında,
Amerikan silahlı kuvvetlerinin kullanılması
● CENTO'nun ilk toplantısı, 7–9 Ekim 1959'da
Washington'da yapıldı. Örgüt, aslında savunma
amacıyla kurulmuş olmasına rağmen; faaliyetlerini,
üyeler arasında ekonomik, kültürel ve teknik işbirliği
konularına yöneltti. ABD, örgüte daha fazla destek
vermeye başladı. Bu şekliyle 20 yıl devam eden
örgüt, 12 Mart 1979'da Pakistan'ın ve İran'ın
ayrılması ile dağılma noktasına geldi. Türkiye, 13
Mart 1979'da, bu devletlerin CENTO'dan ayrılması
kararlarını saygıyla karşıladığını ve bu durumda
CENTO'nun bölgedeki işlevini fiilen kaybettiğini,
örgütün ilgili anlaşma hükümleri gereğince sona
erdirilmesi için gerekli işlemlerin yapılacağını
açıkladı. Böylece, Bağdat Paktı'nın bir devamı
şeklinde olan CENTO, hukuken olmasa bile fiilen
sona ermiş oldu.
● Eisenhower Doktrini iki bakımdan Amerikan dış
politikası için mühim bir gelişmeyi ifade etmekteydi.
Birincisi, Amerika'nın Orta Doğu ile bağlantı alanını
bir hayli genişletmesidir. Her ne kadar Amerika Orta
Doğu ile ilgisini ilk defa Truman Doktrini ile
göstermiş ise de, Truman Doktrini sadece Türkiye
ve Yunanistan'a ve yine sadece askeri yardım
yapılmasını öngörmekteydi. Hâlbuki Eisenhower
Doktrini, bütün bir Orta Doğu bölgesini içine alıyor
ve Amerikan askerinin kullanılması suretiyle,
bölgedeki ülkelerin komünizme karşı savunulmasını
da üzerine alıyordu.
f) Eisenhower Doktrini
(5 Ocak 1957)
● ABD özellikle 1956 yılında ortaya çıkan Süveyş
krizinden sonra Arap Dünyasında Batılı devletlerin
imajının zedelendiğini bunun yerine SSCB’nin
prestijinin arttığını anlamıştır.
● Bu durumu düzeltmek için Başkan Eisenhower 5
Ocak 1957 de Amerikan Kongresine gönderdiği
mesajda Süveyş Krizinden sonra SSCB’NİN
Süveyş Kanalına ve Batı'nın Orta Doğu'daki petrol
kaynaklarına hâkim olarak, bölgeyi siyasi kontrolleri
altına almaya ve Batı Bloğuna bu sayede büyük bir
darbe vurmaya yakın olduğunu belirtmiştir.
● Bu şartlarda yapılacak iki şey vardı: Biri, bölge
ülkelerinin ekonomik sıkıntılarının giderilmesine
yardımcı olmak; diğeri de, ister ikili, ister toplu
münasebetler yoluyla, bu ülkelere, komünizm
hegemonyasının neler getirebileceğini anlatmak ve
bunların komünizme karşı koymalarına yardım
etmekti
ABD Başkanı Eisenhower’ın Türkiye’yi ziyaret
etmesinin basına yansıması
g) Ürdün Buhranı
● Ürdün Kralı Hüseyin, Mısır ve Suriye ile birlikte
Eisenhower Doktrinine ilk karşı çıkanlar arasında
yer almakla beraber, bu doktrinden ilk faydalanmak
isteyen kişi kendisi oldu.
● 1948–1949 Arap-İsrail savaşı sırasında
Filistin'den kaçan bir milyona yakın Filistinli Arap’tan
yarım milyon kadarı Ürdün'e sığınmıştı ve bunların
büyük çoğunluğu hararetli Nasır taraftarı idi.
Nasır'ın Filistin'i tekrar kendilerine kazandıracağına
inanıyorlardı.
● Durum bu şekilde iken Ürdün'de 1956 Ekiminde
yapılan seçimleri Nasırcılar kazandı ve
Başbakanlığa Nabulsi geldi. Kral Hüseyin ile
Başbakan Nabulsi arasında ilk günden başlayan
ABD Başkanı Eisenhower
14
sürtüşme, 1957 Nisanında tam bir çatışma içine
girdi. Nabulsi, sol eğilimli Genelkurmay Başkanı Ali
Abu Nuvar'la işbirliği yaparak Amman üzerine tank
birlikleri sevk etmeye hazırlanırken, Kral tarafından
Başbakanlıktan düşürüldü. Kral Hüseyin Nabulsi'yi
bertaraf ederken, Amerika'nın ve Suudi Arabistan'ın
da desteğini sağlamıştı.
SULTAN ABDÜLHAMİD’DEN HERZL’E TARİHİ
CEVAP
“Ona söyleyin (Herzl’e) bu meselede ikinci bir
adım atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak
satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir.
Milletim bu imparatorluğu kanlarını dökerek
kazanmışlar ve yine kanlarıyla mahsuldar
kılmışlardır. O, bizden ayrılıp uzaklaşmadan
tekrar kanlarımızla örteriz. Benim Suriye ve
Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne’de
şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi dahi geri
dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında
kalmışlardır. Türk imparatorluğu bana ait
değildir, Türk milletinindir. Ben onun hiçbir
parçasını vermem. Bırakalım, Yahudiler
milyarlarını saklasınlar, benim imparatorluğum
parçalandığı zaman onlar Filistin’i hiç karşılıksız
ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz
taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde
ameliyat yapılmasına müsaade edemem.”
● 13 Nisan’da krala bağlı kuvvetlerle sosyalist
subaylar arasında çatışmalar başladı. Olaya Mısır
ve Suriye’nin de dâhil olması Başbakan ve Genel
Kurmay Başkanı’nın Suriye’ye kaçması üzerine halk
sokaklara döküldü ve grevler başladı.
● Gelişmeleri endişe ile takip eden Amerika bütün
ağırlığını Ürdün'ün yanına koydu. Amerika, bir
yandan "Ürdün’ün bağımsızlık ve toprak
bütünlüğünü hayati ehemmiyette telakki ettiğini"
bildirirken, öte yandan da Akdeniz'deki Amerikan
VI. Filosu 25 Nisanda Beyrut açıklarında demir
atıyordu. İsrail’e de fırsattan yararlanmaması
hususunda uyarıda bulunulmuştu.
● Irak ve Suudi Arabistan da Ürdün'ün yanında yer
aldılar. Hatta Irak hükümeti yayınladığı bir bildiride,
Ürdün'de krallık rejiminin yıkılması halinde, Irak'ın
Ürdün'e asker sokacağını açıkladı. Arap dünyasının
üç monarşisi sıkı bir dayanışma içine girmiş
bulunuyordu. Bu dayanışma Amerika'nın desteği ile
birleşince, Kral Hüseyin karışıkları ve ülkesine
yönelen tehlikeyi bertaraf etmeye muvaffak oldu ve
iç kriz de böylece kapandı. Böylece Ürdün
Eisenhower Doktrini2nden yaralanan ilk ülke oldu.
● İsrail Devleti’nin kurulmasında Balfour
Deklarasyonu oldukça önemli bir paya sahiptir.
Lord Arthur Balfour, 2 Kasım 1917 tarihinde
uluslararası Siyonist hareketin liderlerinden olan
Lord Rothschild'e bir mektup göndererek,
Filistin topraklarında bir Musevi devleti kurulması
konusunda İngiliz hükümetinin destek vereceğini
bildirmiştir.
h) İsrail’in Kurulması ( 1948)
Dışişleri Bakanlığı,
“Yahudi Siyonist beklentilerle uyum gösteren
aşağıdaki bildirinin majestelerinin hükûmeti
(İngiliz hükûmeti)) tarafından bakanlar kuruluna
sunulduğunu ve kabul edildiğini bildirmekten
zevk duyarım. Majestelerinin hükûmeti,
Filistin’de Yahudi halkı için ulusal bir yurt
kurulmasının lehindedir ve bu amaca ulaşılması
için gerekenleri elinden geldiğince yapacaktır.
Filistin’de bulunan Yahudi olmayan toplumların
medeni ve dinî haklarına yönelik hiçbir tarafgirlik
ve herhangi bir ülkedeki Yahudilerin sahip
olduğu haklara ve siyasi konuma halel
getirilmesine meydan verilmeyeceğinin bilinmesi
gerekir.”
Saygılarımla
● XIX. yüzyılda iyice ortaya çıkan Yahudi Devleti'nin
kurulmasıyla ilgili fikirler Yahudi asıllı Macar
gazeteci Teodor Herzl tarafından kurulan Dünya
Siyonist Örgütü'yle iyice güçlenmişti. Bu örgüt 29
Ağustos 1897'de İsviçre'de Basel'de ilk toplantısını
düzenlemiş ve bu kongrede Yahudilerin Filistin'de
bir "yurt" edinmesi kararı alınmıştı. Filistin, Osmanlı
Devleti toprakarı içerisinde yer almaktaydı. Bu
nedenle Dünya Siyonist Örgütü Başkanı Theodor
Herzi, Yahudilerin Filistin'e Osmanlı Devleti'nin dış
borçlarını ödemeyi önermiş ancak istediği sonucu
alamamıştı.
● İngiltere, Filistin'deki durumun daha kötüye
gitmesini önlemek için 1939 yılında, Filistin'e
yapılacak Yahudi göçlerini çok sınırladı. Fakat bu
sefer Avrupa'nın çeşitli yerlerinden Yahudiler
Filistin'e kaçak olarak girmeye başladılar. Bu kaçak
göçleri Haganah adlı gizli bir teşkilat organize
ediyordu. Filistin'deki İngiliz kuvvetleri bu kaçak
göçleri önlemeye çalışınca İngiliz askerleri ile
Yahudiler arasında silahlı çatışmalar çıktı. Bu
çatışmalarda Irgun adlı Yahudi tedhiş teşkilatı aktif
bir rol oynamakta idi.
A. Jamez Balfour
15
● II. Dünya savaşı biter bitmez ABD başkanı
Truman, İngiliz hükümetine başvurarak 100.000
Musevi’nin derhal Filistin topraklarına
gönderilmesini talep etti.
bütün kuvvetlerini çekeceğini ilan etti ve Nisan
1948'den itibaren kuvvetlerini çekmeye başladı. Bu
çekme işinin tamamlanmasından bir gün önce de,
David Ben Gurion başkanlığında 14 Mayıs 1948
günü Tel-Aviv'de toplanan Yahudi Milli Konseyi,
İsrail Devleti'nin kuruluşunu ilan etti.
● İsrail Devleti kurulur kurulmaz, Mısır, Ürdün,
Suriye, Lübnan ve Irak orduları 15 Mayıstan itibaren
İsrail’in üzerine yürümeye başladılar. Birinci Arapİsrail savaşı başlamıştı. İşin ilginç tarafı, Amerika
yeni İsrail devletini 14 Mayıs günü tanıdığı halde,
Sovyet Rusya Arap-İsrail savaşının çıkmasından iki
gün sonra tanıdı. Yani Sovyetler açıkça Araplara
karşı cephe almıştı.
● İngiltere bir süre uğraştıktan sonra, Filistin'den
yakasını kurtarmaya karar verdi ve 2 Nisan 1947 de
meseleyi Birleşmiş Milletlere götürdü. Meseleyi ele
alan Genel Kurul, iki haftalık müzakerelerden sonra,
Filistin meselesine bir çözüm bulması için bir özel
komisyon kurdu. Bu komisyona büyük devletler
sokulmamıştı.
● B.M. Filistin Komisyonu, 16 Haziran–24 Temmuz
tarihleri arasında bizatihi Filistin'de yaptığı
incelemelerden sonra, Ağustos ayında raporunu
yayınladı. Bu raporda Komisyon, oybirliği ile,
Filistin'in bağımsızlığını teklif ediyordu. Lakin bu
bağımsızlık nasıl olacaktı? Bu noktada Komisyon
ikiye ayrıldı. Kanada, Çekoslovakya, Guatemala,
Hollanda, Peru, İsveç ve Uruguay’ın desteklediği
çoğunluk teklifine göre, Filistin Araplarla Yahudiler
arasında taksim edilmeli ve iki ayrı bağımsız devlet
kurulmalıydı. Kudüs şehri ise milletlerarası statüye
sahip olmalıydı. Hindistan, Yugoslavya ve İran
tarafından desteklenen azınlık teklifine göre de,
Filistin, Yahudi ve Arap devletlerinden meydana
gelen "federal" bir devlet olmalıydı. Yahudiler
çoğunluk planını, Araplar ise azınlık planını tuttular.
Çünkü Araplara göre, azınlık planı veya teklifi,
Filistin'in toprak bütünlüğünü korumaktaydı.
İsrail Haritası
● 1948–49 Arap-İsrail Savaşı bir yıl kadar sürdü.
İsrail‘in ancak 75.000 kişilik muntazam bir ordusu
olmasına ve beş Arap devletinin saldırısına
uğramasına rağmen, Araplar her yerde ağır
yenilgiye uğradılar. İçlerinde en iyi savaşanı Ürdün
ordusu oldu.
● Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 27 Kasım
1947'de, Filistin Komisyonunun çoğunluk teklifini
benimsedi ve 13 aleyhe ve 10 çekimsere karşı, 33
oyla Filistin’in Araplarla Yahudiler arasında
taksimine karar verildi. Fakat karara göre, Filistin'de
kurulacak Yahudi ve Arap devletleri arasında bir
ekonomik birlik kurulacak ve Kutsal Kudüs şehri de
milletlerarası statüye sahip olacaktı.
● Savaş çıktığı andan itibaren Birleşmiş Milletler de
bir ateşkes sağlamak için taraflar arasında aracılık
çabalarına girişti. Bu çabalara, Arapların
beceriksizliği ve yenilgileri de eklenince Arap
ülkeleri için İsrail ile ateşkes imzalamaktan başka
çare kalmadı. İsrail-Mısır ateşkes anlaşması 24
Şubat 1949 da Rodos'ta, İsrail- Lübnan ateşkes
anlaşması 23 Mart 1949 da Ras-en Nakura'da,
İsrail-Ürdün ateşkesi 3 Nisan 1949 da Rodos'ta ve
İsrail-Suriye ateşkesi de 20 Temmuz 1949 da
Manahayim'de imzalandı. Irak’ın İsrail ile sınırı
● Genel Kurulunun taksim kararı bütün Arap
dünyasında tepki ile karşılandı. Arap ülkeleri 17
Aralık 1947 de Kahire'de yaptıkları toplantıda,
Filistin'in taksimi kararını önlemek için savaşa gitme
kararı aldılar.
● B.M. kararı üzerine İngiltere yaptığı bir
açıklamada, 15 Mayıs 1948'den itibaren Filistin'deki
16
olmadığı için herhangi bir ateşkes anlaşması
imzalaması da söz konuşulmadı.
● İsrail Araplarla yaptığı muharebelerde çok başarılı
olduğu için, ateşkes anlaşmalarının çizdiği fiili
sınırlar içindeki İsrail toprakları, Birleşmiş Milletlerin
taksim kararında kendisine verilenden çok genişti.
İsrail Filistin topraklarının hemen hemen dörtte
üçünü ele geçirdi. Keza, taksim kararına göre,
Kudüs şehri milletlerarası statüye sahip olacağı
halde, savaşın sonunda yarısı İsrail’in eline geçti,
yarısı da Ürdün'de kaldı. 1967 savaşında İsrail
Kudüs'ün diğer yarısını da ele geçirecektir.
D) UZAKDOĞUDAKİ
GELİŞMELER
● Avrupa'da NATO'nun ve dolayısıyla Doğu ve Batı
blokları arasında dengenin kurulması üzerine, bu iki
blok arasındaki çatışmalar ve soğuk savaş
gelişmeleri, Avrupa'dan Uzak Doğuya kaymıştır.
● Bu bölgede oldukça etkin konumda olan SSCB ve
Çin’i rahatsız eden iki konu vardı. Bunlardan biri,
Amerika'nın güney Kore'de bulunması diğeri de
Fransa'nın da hala güney-doğu Asya'da, yani
Hindiçin'inde bulunması ve Amerika'nın da
Fransa'yı desteklemesiydi. Bunun içindir ki,
1950–1954 arasında Uzak Doğu çatışmalarının iki
temel gelişmesi Kore Savaşı ile Hindiçini Savaşı
olmuştur.
Arap-İsrail Savaşı’nın Sonuçları
1948–1949
● Savaş Filistin'de yaşayan bir milyon kadar arabı
yerinden yurdundan etmiş ve bir Mülteciler
Meselesi ortaya çıkmıştır.
a) Çin Halk Cumhuriyeti’nin
Kuruluşu
● Arap ülkeleri içinde en kuvvetli orduya sahip
olduğu sanılan Mısırın, savaşta en ağır yenilgiye
uğrayanlardan olması, Mısır'da monarşinin, yani
Kral Faruk rejiminin devrilmesine ortam
hazırlamıştır.
● Eylül 1949'da Mao'nun yönetimi ele geçirmesi ile
Çin'de komünist yönetim iş başına geldi. Çin'in dış
siyasetini ve uluslararası politikayı etkileyen bu
durumu fırsat bilen SSCB, Çin'i hemen tanıyarak
otuz yıllık dostluk ve ittifak antlaşması imzaladı.
Böylece Doğu Bloku önemli bir müttefike kavuştu.
Mısır’da Arap İsrail Savaşları’ndan
sonra krallık rejiminin zayıflaması Kral
Faruk rejiminin devrilmesine ve yerine
Cemal Abdün Nasır’ın iktidara
gelmesine yol açmıştır. Nasır İktidara
geldikten sonra Arap Milliyetçiliğinin
liderliğini üstlenmeye çalışmıştır.
● Çin, ideolojisine uygun dış politika izleyerek
ABD'ye karşı Kore Savaşı'na girdi. 1956 Süveyş
Krizinde Batılı devletlere karşı Mısır'ı destekledi.
Ancak daha önce değinildiği üzere 1960'lardan
itibaren SSCB ile ilişkiler bozulmaya ABD ile ilişkiler
normalleşmeye başladı. Bu dönemde Çin'le
Hindistan arasında sorunlar başladı.
● Küçük bir İsrail ordusu karşısında beş Arap
devletinin askeri gücünün yenik duruma düşmesi,
Arap dünyasında "milliyetçilik" duygusunu
güçlendirmiş ve bir Arap Milliyetçiliği hareketi ivme
kazanmıştır.
● Savaşın sonunda barış antlaşması yapılmaması
ilerde Arap - İsrail Savaşlarının tekrar çıkmasına
ortam hazırlamıştır.
Amerika, İngiltere ve Fransa, 25 Mayıs 1950 de
bir Deklarasyon yayınlayarak, Arap ülkelerine ve
İsrail’e, ancak bunların iç güvenliklerinin
gerektireceği kadar silah satacaklarını ve bunu
da, bu silahların başka bir devlete karşı
kullanılmaması şartı ile yapacaklarını bildirdiler.
Kısacası, Batılılar Orta Doğuya bir silah
ambargosu tatbik etmişlerdir.
17
● Çin'in giderek güçlenmesi, Çin'in Hindistan sınır
bölgesindeki Nepal, Bhutan ve Tibet'te ideolojisini
yaymak istemesi ve Hindistan - Pakistan arasındaki
sorunlarda Pakistan'ı desteklemesi Hindistan'ın
Çin'e karşı cephe almasına yol açtı.
● Çin, Malaya'da İngilizler ve Çin Hindi'nde
(Vietnam, Laous, Tayland, Kamboçya) Fransızlarla
mücadele eden devrimci gruplara ve Vietnam
Savaşı'nda ABD'ye karşı komünist Kuzey
Vietnamlılara destek oldu. 1972'de BM'ye tekrar
üye olarak uluslararası alanda Batılı devletlerle
ilişkilerini güçlendirmeye başladı.
b) Kore Savaşı
● 1945 Mayısında Amerika ile Sovyet Rusya
arasında yapılan bir anlaşmaya göre, savaş
bittikten sonra Kore, Birleşik Amerika, Sovyet
Rusya, İngiltere ve Çin'in ortak vesayeti altına
konacaktı.
● 1945 Temmuzundaki Potsdam Konferansında da
Sovyet Rusya Uzak Doğu savaşına katılmaya karar
verince, askeri harekât bakımından Kore toprakları
38'inci enlem çizgisi ile ikiye ayrıldı ve bu çizginin
kuzeyi Sovyet, güneyi de Amerikan askeri harekât
sahası olarak kabul edildi.
● Fakat Sovyetler hemen Japonya’ya savaş ilan
edip Uzak Doğu savaşına girmediler. Lakin ne
zaman Amerika Hiroshima ve Nagasaki'ye atom
bombalarını attı, o zaman Sovyetler hemen
Japonya’ya savaş ilan edip, askerlerini Kuzey
Kore'ye soktular ve 38'inci enlem çizgisine kadar
ilerlediler. Böylece Kore, savaşın sonunda, kuzeyi
Sovyet, güneyi Amerikan işgali altında olmak üzere
fiilen ikiye bölünmüş oluyordu.
● Bunun üzerine SSCB Amerika’yı Asya
kıtasından atmak için Moskova'nın talimatı ile
Kuzey Kore kuvvetleri 25 Haziran 1950 sabahından
itibaren Güney Kore'ye karşı saldırıya geçti.
Saldırının bütün sınır boyunca yapılması her şeyin
önceden planlandığını gösteriyordu.
● Amerikan-Sovyet müzakereleri, öte yandan
Birleşmiş Milletlerin çabaları, iki Kore'nin
birleşmesini sağlayamadı.

Kore Türk Tugayı, Tuğgeneral Tahsin Yazıcı
komutasında, 12 Ekim 1950'de Kore'ye gitmiş ve
savaşta kendisine verilen görevleri üstün başarı ile
yerine getirmiştir.
● Bunun üzerine Amerika, 10 Mayıs 1948 de güney
Kore'de seçimler düzenledi ve bunun neticesinde
de Syngman Rhee'nin başkanlığında Güney Kore
Cumhuriyeti kuruldu.

● Sovyetler de Kuzey Kore'de 1948 Ağustosunda
kendilerine göre bir seçim düzenlediler ve onlar da
kuzeyde, 9 Eylül 1948 de Kore Halk Cumhuriyeti'ni
kurdular.
Böylece Türkiye Devleti fiilen Kore Savaşına katılmıştır.
(Türk askeri Kunuri denilen yerde büyük başarı
kazanmıştır.)
● Kore Asya’nın stratejik bir bölgesiydi. Asya’ya
ayak basmak için gayet avantajlı bir tramplen
durumundaydı. Güney Kore'de ve Japonya'da
Amerikan Kuvvetlerinin bulunduğu göz önüne
alınınca, Amerika'nın stratejik bakımdan kuvvetli bir
durumda olduğu açıktı. Sovyetler, komünistler
Çin'de duruma hâkim oluncaya kadar bu duruma
tahammül gösterdiler. Fakat Çin 1949 sonunda
komünist rejimin idaresi altına girince, Sovyetlerin
Asya’daki kuvvet pozisyonları iyice güçlenmiş
oluyordu.
● Amerika Birleşmiş Milletleri derhal harekete geçti.
Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler Antlaşması
hükümleri gereğince, Güney Kore'nin yardımına
gönderilmek üzere, çeşitli milletlerin askerlerinden
meydana gelen, fakat esas yükü Amerika'nın
sırtlandığı bir Birleşmiş Milletler Kuvveti teşkil etti.
Bu kuvvetin komutanlığına Amerikalı General Mc
Arthur getirildi.
● 1950 Haziranında başlayan Kore savaşı, 1953
Temmuzunda Panmunjom Mütarekesinin imzası
ile neticelenmiştir. Bu mütarekeyle Kuzey ve Güney
Kore arasındaki sınır yine 38'inci enlemdi.
18
● Amerika'nın bu bölgeyi korumak istikametinde
attığı ilk adım, şimdi tam bağımsızlıklarını kazanmış
bulunan Tayland, Laos, Kamboçya ve Güney
Vietnam'a askeri ve ekonomik yardımlarını
arttırmak oldu.
25 Haziran 1950 tarihinde Kore
Savaşının çıkması Batılı devletlerin
Türkiye'ye olan bakış açısını
değiştirmiştir. Türkiye, Birleşmiş
Milletler kararına uyarak 4.500 kişilik
bir kuvvetle Kore Savaşlarına
katılmıştır. Bu durum Türkiye'nin
NATO'ya alınmasında olumlu bir etkide
bulunmuştur.
● İkinci adım, SEATO veya Manilla Paktı denen
Güney- Doğu Asya Antlaşma Teşkilatı (South East
Asia Treaty Organization)nın kurulmasıdır.
● Bu kollektif savunma sistemi, Eylül 1954 de,
Amerika İngiltere ve Fransa ile Uzak Doğu
ülkelerinden Yeni Zelanda, Avustralya, Filipinler,
Tayland ile Pakistan'ın katılması ile kurulmuştur.
● SEATO'nun imzası ile Amerika Sovyet Rusya ve
müttefiki Çin etrafında, Avrupa'nın Atlantik
kıyılarından Pasifiğe kadar uzanan bir ittifaklar
çemberi meydana getirmiş oluyordu.
ABD strateji uzmanlar› Avrupa'da bir savaş
● Bu arada Amerika Komünizm’i benimseyen Çin’e
karşı 2 Aralık 1955 de Milliyetçi Çin (Formosa)
hükümeti ile de bir ittifak imzaladı. SEATO
antlaşması gibi, bu ittifakın da süresi yoktu.
çıkacak olursa, Sovyet Rusya'ya yak›n üslere gerek
olduğunu, bunun için de Türkiye'nin NATO'ya alınması
gerekliliğini ifade etmişlerdir.
Sonuçta 1951 yılında Kanada'nın başkenti
Ottowa'da toplanan NATO Bakanlar Konseyi oy birliği
ile Türkiye'nin NATO'ya alınmasına karar verdi.
E) SÖMÜRGECİLİĞİN SONA
ERMESİ
A) ASYA
● Bu üç yıllık süre içinde taraflardan hiç biri kesin
bir üstünlük gösterip zafere gidememiştir.
Çünkü1950 Ekiminden itibaren Komünist Çin,
gönüllü adı altında gönderdiği silahlı kuvvetleri ile
Kore Savaşına dâhil olmuştur. Bununla beraber, ne
Sovyet Rusya ne Çin ne de Amerika, bu savaşı
Kore'nin sınırlarının dışına taşırmamaya dikkat
etmişlerdir. Zira yanlış bir hareket dünya savaşına
yol açabilirdi.
I. Hindistan
● 18 yüzyılın ikinci yarısından itibaren İngiliz
sömürgesi olan Hindistan'da Mahatma Gandi
liderliğindeki bağımsızlık mücadelesi 1917'de
başladı. Gandi gibi Batıda okumuş aydınlar
tarafından yönlendirilen mücadele İngilizlerin bazı
bölgelere kısmi özerklik vermesine rağmen devam
etti. 1935'te yeni bir anayasa hazırlandı. Bu
anayasa ile eyaletlerde bütün yönetim yetkileri Hintli
yöneticilere bırakıldı. 30 milyon kadar Hintliye
seçme hakkı tanındı.
Türkiye Birleşmiş Milletler Kuvveti'ne bir
tugaylık bir kuvvetle katıldı. Böylece
Türkiye NATO’ya katılma yolunda önemli
bir adım atmıştır.
● Gandi, Hindistan Ulusal Kongresi'nin liderliğini
üstlenerek ülke çapında yoksulluğun azaltılması,
kadınların serbestîsi, farklı din ve etnik gruplar
arasında kardeşlik, kast ve dokunulmazlık
ayrımcılığına son, ülkenin ekonomik yeterliliğine
kavuşması ve en önemlisi olan Swaraj yani
Hindistan'ın yabancı hâkimiyetinden kurtulması
konularında ülke çapında kampanyalar yürüttü.
c) SEATO (8 Eylül 1954)
(Güneydoğu Asya Antlaşma Teşkilatı)
● Vietnam Savaşı Amerika’yı, Kore Savaşından
sonra almaya başladığı savunma tedbirlerini daha
da kuvvetlendirmeye sevk etti. Bu savaş,
güneydoğu Asya'nın karşı karşıya bulunduğu
tehlikeyi açıkça gösterdiği gibi, bölgenin stratejik
ehemmiyetini de arttırmıştı. Bu bölge komünizmin
kontrolü altına düştüğü takdirde, Sovyet Rusya ve
Çin Singapore ve Malacca Boğazına da hâkim
duruma geçerlerdi ki, bu da Pasifik Okyanusu’nun
savunması açısından büyük mahzurlar ortaya
çıkarırdı.
● Gandi, Hindistan'da alınan Britanya tuz vergisine
karşı 1930'da yaptığı 400 kilometrelik Gandi Tuz
Yürüyüşü ile ülkesinin Britanya'ya karşı
başkaldırmasına öncülük etti. 1942'de Britanyalılara
açık çağrıda bulunarak Hindistan'ı terk etmelerini
istedi.
● 1945 yılında II. Dünya Savaşı'ndan oldukça
yıpranmış şekilde çıkan İngilizler, yeni bir anayasa
hazırlanmasına karar vererek, kurucu meclis ve
geçici bir hükûmeti kurulmasını kabul etti.
19
● 1946'da Hint Yarımadası'nda Hindistan ve
Pakistan adlarında iki bağımsız "dominyon"
kurulması kararlaştırıldı. 15 Ağustos 1947'de
İngiltere'nin Hindistan'dan çekilmesi ile Hindistan,
bağımsızlığını kazandı ve İngiliz Uluslar
Topluluğunun bir üyesi oldu.
● Hindistan bağımsızlığını kazandıktan sonra Doğu
ve Batı bloklarına katılmayarak Bağlantısızlar
Blokuna dahil oldu. Keşmir Meselesinde çatışma
yaşadığı Pakistan'ın Çin tarafından desteklenmesi
üzerine SSCB ile ilişkilerini güçlendirdi. Soğuk
Savaş'ın ardından ABD'ye yakınlaştı.
Mahatma Gandi (1869 – 1948)
Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve
ruhsal lideri Gandhi 2 Ekim 1869 günü
Porbandar'da dünyaya gelmiştir. Gandi,
Hindistan ve dünyada, yüce ruh anlamına gelen
mahatma ve baba adlarıyla anılır. Hindistan'da
resmî olarak "ulus'un Babası" ilan edilmiştir ve
doğum günü olan 2 Ekim "Gandhi Jayanti" adıyla
millî tatil olarak kutlanır. Birleşmiş Milletler de
2007'de 2 Ekim gününü "Dünya şiddete Hayır
Günü" ilan etmiştir. Gandhi, Ahmedabad
Üniversitesinde okudu. Londra'da hukuk
öğrenimi yaptı, sonra avukatlığa başladı.
1893'ten 1914'e kadar Güney Afrika'da oturdu ve
bu ülkede yaşayan 150.000 Hintlinin haklarını
savundu. Afrika'dan Hindistan'a döndükten
sonra, halkı, baskıcı vergilendirme politikasına
ve yaygın ayrımcılığa karşı protesto etmeleri için
örgütledi. Hindistan Ulusal Kongresinin
liderliğini üstlenerek ülke çapında yoksulluğun
azaltılması, kadın hakları, farklı dinî ve etnik
gruplar arasında kardeşlik, kast ve
dokunulmazlık ayrımcılığına son verilmesi,
ülkenin ekonomik yeterliliğine kavuşması ve en
önemlisi Hindistan'ın yabancı hâkimiyetinden
kurtulması konularında ülke çapında
kampanyalar yürüttü. Gandhi, 30 Ocak 1948'de
Brahman tarafından öldürüldü.
● Bugün kalabalık nüfusu ve askerî gücüyle önemli
bir ülke hâline gelen Hindistan, buna rağmen kişi
başına düşen millî gelir açısından hızlı bir büyüme
gösterememiştir. Ülkede toplumsal, dinî, bölgesel
nitelikli çatışmalar hâlâ devam etmektedir.
Hindistan, yaşadığı sorunlara rağmen günümüze
kadar demokratik hükûmeti şeklini korumuştur.
II. Pakistan
● Hindistan'ın bağımsızlık mücadele sırasında
Hindistan Müslümanları da Hintlilerden ayrı bir
yönetim kurma düşüncesini dile getirerek 23
Mart 1940'ta Lahor'da "Müslümanlar Birliği Cemiyeti
Kongresini" topladı. Kongrede Hindistan’dan ayrı bir
Pakistan devletinin kurulması kararlaştırıldı. Bu
hareketin liderliğini Muhammed Ali Cinnah
üstlendi.
● 14 Ağustos 1947'de İngiliz askerlerinin
Hindistan'ın kuzeyinden çekilmesi ile
Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgeler -İngiliz
Uluslar Topluluğu (Commonwealth) içinde ve
dominyon statüsünde- Pakistan adı ile kuruldu.
● Ancak bu devlet, Kuzey Hindistan'ın doğu ve
batısında birbirinden çok uzakta iki bölümün
birleşmesinden meydana geliyordu.
1971 yılında çıkan iç savaşın sonunda Doğu
Pakistan Bangladeş adıyla yeni bir devlet hâline
geldi.
.
● Hindistan ve Pakistan'daki bağımsızlık
mücadelesi bölge ülkeleri üzerinde etkisini
göstermiş; Seylan, Birmanya ve Malezya
İngiltere'den; Endonezya Hollanda'dan; Vietnam,
Laos ve Kamboçya, Fransa'dan bağımsızlıklarını
kazanmışlardır.
● II. Dünya Savaşı sırasında ABD ve İngiltere
tarafından yayınlanan Atlantik
Sözleşmesi'nde Afrika'daki sömürgeciliğin son
bulduğu ortaya konulmuş, İtalya'nın Libya ve
Etiyopya'dan çıkarılmasıyla bu fikir hayata
geçirilmeye başlamıştı.
Muhammed Ali Cinnah 1876–1948
20
● II. Dünya Savaşı'nın sona erdiği 1945'te Afrika'da
ancak Fas, Mısır, Liberya ve Britanya Uluslar
Topluluğuna bağlı olan Güney Afrika bağımsızlığa
sahipti. Ancak II. Dünya Savaşı'ndan Afrika'yı
sömürgeleştiren Avrupa devletlerinin oldukça
yıpranmış şekilde çıkması, milliyetçiliğin yayılması
ve Afrika devletlerinin ekonomik yönden
güçlenmeye başlaması gibi gelişmelerin etkisiyle
kıtadaki sömürgecilik giderek zayıfladı.
Vietnam'ın bağımsızlığını ilan etti. Fransa güneyde
milli ihtilali bastırmayı başardı. Fakat kuzeyde
sömürge rejimini yeniden kurmak istemesi, Çinhindi
Savaşlarının patlak vermesine sebep oldu.
1946'dan 1954'e kadar devam eden savaş, Fransa
Dienbienphu Muharebesinde bozguna uğrayınca
son buldu.
● 21 Temmuz 1954'te Cenevre Antlaşması
imzalandı. Bu antlaşma kararlarına göre geçici
olarak ülke, kuzeyde komünist kontrolündeki
Demokratik Vietnam Cumhuriyeti, güneyde Vietnam
Cumhuriyeti olmak üzere iki ayrı devlete bölündü.
Bölünme hattı 17. paraleldi.
● Gana (1957), Nijerya ve Sierra Lione (1960),
Gambiya (1965) Kenya (1963), Tanganika ve
Uganda İngiltere'ye karşı bağımsızlığını kazandı.
Cezayir (1962), Tunus ve Fas (1956) ise Fransa'ya
karşı bağımsızlığını kazanmıştı. Bugün dünyanın en
borçlu kıtası olan Afrika'da dünyanın en fakir
ülkeleri yer almaktadır. Dış ülkelerden gönderilen
yardımların çoğu verimli kullanılmamıştır.
IV. Diğer Ülkeler
● Malezya İngiliz hâkimiyetindeki sömürge devleti
durumuna İngiltere, Japonya, Avustralya, Yeni
Zelanda ve Amerika Birleşik Devletleri'nin desteği
ile 16 Eylül1963' te Malezya Federasyonu’nun
kurulmasına son verdi. Bu federasyona Malezya,
Singapur, Saravak, Sabah ve Brunei Sultanlıkları
katılmış, 1965’te Singapur federasyondan
ayrılmıştır.
● Ülkelerin dış ticaret hacmi son derece zayıftır.
İnsan ve hayvan hastalıklarındaki artış, kötü
yönetim, tarım arazilerinin azalması gibi sebepler
üretilen gıda miktarının düşmesine neden
olmaktadır. Sağlık sorunları, altyapı ve finansman
eksikliği yüzünden en üst noktaya ulaşmıştır.
1970'ten beri Afrika'nın dünya pazarındaki payı
yarıya inerken dış borcu 20 kattan fazla artmıştır.
● Kıtada kara ve demir yolları şehir ve kasabaların
altyapıları son derece yetersizdir. Tüm bu
olumsuzlukların yanında Batı kültürünün etkisi ve
Batı'nın siyasi, iktisadi müdahaleleri Afrika'daki geri
kalmışlığın sebepleri arasındadır.
Malezya’nın Kuala Lumpur şehrinden bir görünüm
● Uzun yıllar İngiliz sömürgeciliği altında kalan
Seylan Adası, 1948 yılında İngiliz Milletler
Topluluğuna dâhil, bağımsız bir üye devlet
olmuştur.
● Endonezya’da Ahmed Sukarno 1927’de kurulan
Milliyetçi Partinin başkanı olmasıyla beraber
Hollanda’ya karşı yapılan bağımsızlık mücadelesi
güçlendi. 17 Ağustos 1945’te Japonların teslim
olmalarıyla Endonezya’da Ahmed Sukarno
başkanlığında bir hükümet kurularak
bağımsızlıklarını ilan ettiler. İlk önce bağımsızlığı
tanımayan Hollanda, daha sonra Endonezya’nın
bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.
Muhammet Alı Cinnah – Mahatma Gandi
III. Vietnam
● 19. yüzyılda Çinhindi Birliği içinde bir Fransız
sömürgesi haline gelen Vietnam’da Fransa'nın
ülkeyi ekonomik yönden sömürmesi ve siyasi
baskısı, Fransız yönetimine karşı kuvvetli bir milli
direniş hareketine sebep oldu. 1930 ve 1945 yılları
arasında Fransa'ya karşı hareketlerde komünistler
1941'de Vietnam Bağımsızlık Cemiyetini (Vietminh)
kurdular.
● 1882’de İngiliz İstilasına uğrayan Birmanya
( Myanmar) II. Dünya Savaşı’nın sonunda Japon
işgali bitince İngilizlere karşı bir bağımsızlık savaşı
başlatarak, 4 Ocak 1948’de bağımsızlığını ilan etti.
● İkinci Dünya Savaşında Vietnam'ı işgal eden
Japonya 1945'te teslim olunca, Vietminh birlikleri
Hanoi'de iktidarı ele geçirdiler. Liderleri Ho Chi Minh
21
22
23
24
● 1911 yılında İtalya’nın hâkimiyetine giren Libya
(Trablusgarp) müttefik devletlerin yardımı ile 1951
yılında yabancıların idaresi son bularak Libya
Krallığı kuruldu. 1953 yılında Arap Birliğine ve 1955
yılında da BM’ye üye oldu.
B) AFRİKA
● II. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945’te Afrika’da
Fas, Mısır, Liberya ve Britanya Uluslar Topluluğuna
bağlı olan Güney Afrika.
● II. Dünya Savaşı’ndan Afrika’da en çok
sömürgeye sahip İngiltere ve Fransa’nın oldukça
yıpranmış bir şekilde çıkması
● İngiltere ve Fransa dışında Afrika’da sömürgeleri
olan Almanya, Belçika, Portekiz ve Hollanda’nın
savaşın yıkıcı etkilerine maruz kalması buna karşı
Afrika’da devletlerinin ekonomik yönden
güçlenmeye başlamaları ve milliyetçiliğin
güçlenmesi kıtadaki sömürgeciliğin zayıflamasında
etkili olmuştur.
● Bu yönde atılan ilk adım 1957 yılında İngiltere’ye
karşı bağımsızlığını kazanan Gana olmuştur.
● Gana’nın bağımsızlığını Nijerya ve Sierra Lione
(1960) ve Gambiya ( 1965)’nın bağımsızlıkları
izlemiştir.
Dünya Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) verilerine göre
desteğe ihtiyaç duyan 37 ülkeden 21’i Afrika’da
bulunuyor.
● Kenya’da 1952’de “ Mau Mau” gizli örgütünün
başlattığı İngiltere’ye karşı isyan hareketi 1963’te
bağımsızlığın kazanılmasıyla sonuçlanmıştır.
Tanganika ve Uganda’da bu dönemde İngiltere’ye
karşı bağımsızlığını kazanmıştır.
Afrika Savaşları
Afrika Birliği, kıtada 1963 yılından bu yana
meydana gelen 30 büyük savaşı şu şekilde
sınıflandırmıştır. Bağımsızlık sonrası savaşlar,
siyasi savaşlar, doğal kaynakların (petrol, bakır,
altın vb.) kontrolü amacıyla yapılan savaşlar, etnik
savaşlar, uyuşturucu ve elmas trafiğinin kontrolü
amacıyla yapılan savaşlar.
● Fransa’ya karşı Afrika’da başlayan en önemli
bağımsızlık hareketi Cezayir’de olmuştur. İkinci
Dünya Savaşında (1942) Cezayir’i mukavemet
merkezi olarak kullandı. Savaş bittikten sonra
Cezayirliler gösterdikleri fedakârlığa karşılık
bağımsızlık veya Fransızlarla aynı haklara sahip
olmak istediler. Bu istek Fransızlar tarafından büyük
bir tepki ile karşılandı ve halk katledilmeye başlandı.
İç Savaşların Nedenleri
— Ulusal bütünlüğü sağlayıcı etkenlerin olmaması
nedeniyle ulus-devlet oluşumuna uyum
sağlanamamıştır. Hâlihazırda, ulus-devlet süreci
sancılı bir süreçtir. Avrupa'nın büyük
imparatorlukları da yüzyıllar süren iç savaşlar
sonrasında ulus devletlere dönüşebilmiştir.
● 1948’de Fransa buranın sömürge değil, Fransa
toprakları olduğunu ilan etti. Dış dünyaya karşı
yapılan bu ilana rağmen burayı bir sömürge olarak
idare etmeye çalışmışlar ve asla Cezayir halkına
Fransızlarla eşit haklar tanımamışlardır.
— Afrika ülkeleri ise bu sürecin henüz başındadır
(Somali, Çad, Uganda). Sömürgeci güçlerin etnik,
dinî ve diğer yerel gerçeklikleri göz ardı etmek
suretiyle oluşturdukları yapay sınırlar çatışma
tohumları ekmiştir (Eritre, Kamerun, Togo, Gana).
● Milli Kurtuluş Cephesi ve Cezayir Ulusal
Hareketi’nin Fransa’ya karşı mücadelede
teşkilatlanmaya başlayan halk, muntazam bir ordu
kurmayı başardı. 1954 senesinde bilfiil başlayan
silahlı mücadele, 1956 senesinde bağımsızlığa
kavuşan Fas ve Tunus’un da desteğini sağladı.
Mücadele 1962’de Evian Antlaşması'nın
imzalanması ve Cezayir Demokratik Halk
Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığın kazanılmasıyla
neticelendi.
— Soğuk Savaş döneminde büyük devletlerin
kışkırtmalarıyla meydana gelen toplumsal
ayaklanmalar ve bağımsızlık hareketleri ortaya
çıkmış ve bu esnada bazı çatışma süreçleri
tetiklenmiştir (Angola, Mozambik, zimbabwe,
Namibya). Kıta'da şiddetli bir etnik ayrımcılık ve
düşmanlık hüküm sürmektedir (Burundi,
Raunda, Liberya).
● Fransa 1956 yılında Cezayir’i elde tutmak istediği
için Fas ve Tunus’un bağımsızlığını tanımıştır.
— Dinî farklılıklar önemli bir çatışma dinamiğidir
(Sudan). Geçim kaynağı hâline gelen çok uluslu ve
çok etnik yapılı çeteleşmeler pek çok çatışmaya
kaynaklık etmektedir (Somali, Kongo, Fildişi Sahili)
25
— Zengin yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip
Kara Kıta'nın gelişmiş ülkelerin ham madde
ihtiyacına hitap etmesi ve bu nedenle de
neosömürgecilik faaliyetlerinin devam edecek
olması, Afrika ülkelerindeki iç savaş ya da
çatışmaların yabancı devletlerin müdahalesine açık
olacağını ve çatışmaların devam edeceğinin
habercisidir.
verilmesi, Montreux Sözleşmesinin değiştirilmesi,
Kars ve Ardahan’ın Sovyetler Birliği’ne iade
edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Afrika Birliği Teşkilatı
25 Mayıs 1963 tarihinde kuruldu, 9 Temmuz
2002'de dağıldı. Afrika Birliği (AfB) - African
Unity-(AU), bu kurumun yerini aldı. Temel amacı
Afrika ülkeleri arasında dayanışma ve işbirliğini
artırmaktır. Merkezi Etiyopya'nın Addis Ababa
şehri idi. Örgüt Şartı'nı 32 devlet imzalamıştır.
— Bir yıl sonra ise 8 Ağustos 1946’da Boğazlarla
ilgili görüşlerini içeren bir notayı Türkiye’ye
vermiştir. Bu notada; Sovyetler Birliği, İkinci Dünya
Savaşı içinde meydana gelen olayların, Montreux
Sözleşmesinin Karadeniz devletlerinin güvenliğini
sağlamakta yetersiz kaldığını ileri sürerek,
Boğazlardan geçiş rejimini düzenleme yetkisinin
Türkiye ile Karadeniz devletlerine ait olmasını ve
boğazların Türkiye ile Sovyetler Birliği tarafından
ortaklaşa savunulmasını istemiştir. Sovyet notası
üzerine ABD ve İngiltere ile durumu görüşen
Türkiye, bu istekleri reddetmiştir.
F) SOĞUK SAVAŞ
DÖNEMİNDE TÜRK DIŞ
POLİTİKASI
● Türkiye II. Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB’nin
baskısı üzerine Batı Bloğu’na yakın bir politika
izlemeye önem vermiştir.
—Sovyetler Birliği 24 Eylül’de ikinci bir nota vererek
aynı istekleri tekrarlamıştır. Bu ortamda Türkiye,
Sovyet tehlikesine karşı bağımsızlığını ve toprak
bütünlüğünü koruyabilmek amacıyla, 1939 yılından
itibaren ittifak içinde bulunduğu İngiltere’nin ve
savaş sonunda dünyanın en güçlü devleti olarak
ortaya çıkan ABD’nin desteğini aramıştır. Fakat
gerek Türkiye’nin savaşta tarafsız kalmış olması,
gerekse Türkiye’de büyük bir endişe uyandıran
Sovyet davranışlarının batıda aynı tepkiyle
karşılanmaması sebebiyle başlangıçta istediği
desteği elde edememiştir.
Bu durumun nedenlerine
baktığımızda;
— II. Dünya Savaşı sona ermeden 19 Mart 1945’te
Moskova Büyükelçisi Selim Sarper’i kabul eden
Molotov, Sovyet hükümetinin günün şartlarına ve II.
Dünya Savaşı sonunda ortaya çıkan yeni duruma
uygun olmadığı için esaslı değişiklikleri
geciktirdiğine inandığı 17 Aralık 1925 tarihli TürkSovyet Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşmasını
feshettiğini bildirmiştir.
— Türkiye’nin yeni bir anlaşmanın yapılması
önerisine karşı 7 Haziran 1945’te Molotov,
Büyükelçi Sarper’e iki ülke arasında yeni bir
antlaşma yapılabilmesi için; Boğazların Türkiye ile
birlikte savunulması, bunu sağlamak için de
Sovyetlere Boğazlarda deniz ve kara üsleri
— Bu arada Yunanistan’da iç savaş başlaması ve
komünizm tehlikesinin güçlenmesi üzerine
İngiltere’nin de telkinleriyle ABD, Türkiye ve
Yunanistan’a Truman Doktrini çerçevesinde yardım
yapmaya başlamıştır.
26
—12 Temmuz 1947’de Türk-Amerikan ikili
antlaşmasını, 4 Temmuz 1948’de imzalanan
ekonomik işbirliği antlaşması takip etti. Anlaşmadan
sonra Marshall Planı çerçevesinde 1949–1951
yılları arasında Türkiye’ye ABD ekonomik yardım
yaptı. 1951 yılından sonra bu yardım “Ortak
Savunma Programı”na dâhil edilecektir.
a) Türkiye’nin NATO’ya üye olması
● SSCB’nin yayılmacı bir politika izlemezi ve
Cominform’u kurarak Doğu Bloku’nu oluşturması
üzerine ABD SSCB’ye karşı ortak bir savunma
örgütü kurulması kararını almış ve 4 Nisan 1949’da
NATO (North Atlantic Treaty Organization)’yu
kurmuştu.
Kore’deki Türk Tugayından bir görünüm
Kore Türk Tugayı, Tuğgeneral Tahsin
Yazıcı komutasında, 12 Ekim 1950'de
Kore'ye gitmiş ve savaşta kendisine verilen
görevleri üstün başarı ile yerine getirmiştir.
Böylece Türkiye Devleti fiilen Kore Savaşına
katılmıştır. (Türk askeri Kunuri denilen yerde
büyük başarı kazanmıştır.)
● Türkiye’nin bu dönemde Avrupa Konseyi’ne
üyeliğinin kabul edilmiş olmasına rağmen NATO’ya
üye olma girişimleri özellikle İngiltere olmak üzere
bazı Avrupalı devletler tarafından siyasi, ekonomik
ve kültürel gerekçelerle reddedildi.
● Bu arada Türkiye’de DP’nin iktidara gelmesiyle
beraber liberal eğilimli bir politika izlemesi ABD ile
ilişkileri yeni bir istikamete yönlendirmişti.
● Bu durumu fırsat bilen DP yönetimi meclis kararı
olmadan 4.500 kişilik bir askeri gücü ABD’nin
önderliğini üstlendiği NATO kuvvetlerine yardımcı
olması için Kore’ye gönderdi.
Kore’deki Türk kuvvetlerinin komutanı Tahsin Yazıcı
Paşamız, BM ordu komutanı Walton Wolker’dan
Madalyasını alırken
● Türkiye’nin NATO’ya alınmasında, Kore’deki
askeri başarısı, uluslar arası sorunlarda Batılılarla
birlikte hareket etmesi ve modern olmamakla
beraber güçlü bir kara ordusuna sahip olmasının
yanı sıra, Batı savunması için gerekli olan jeopolitik
yerinin önemi, birinci derecede etkili olmuştur
denilebilir.
Türkiye’nin Kore’ye asker gönderme kararının Basına
yansıması 26 Temmuz 1950
Başbakan Adnan Menderes’in Türkiye’nin
NATO’ya girişi üzerine TBMM’de yaptığı
konuşmadan…
“... Muhterem arkadaşlar: Bu başarı; hiç şüphe
yok, Türk milletinindir! Yine hiç şüphe yok ki
Türk milletinin iradesini tıpkı Türk milletinin
kendisi gibi en geniş yetkilerle yürütmekte olan
sizlersiniz, binaenaleyh eser sizlerindir. (...)
Muhterem arkadaşlar: Bu Pakta girişimiz
hadisesinin, memleketimiz için olduğu kadar
dünya için de hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ederken heyecanımın daha fazla söz söylemeye
müsaade etmediğini görmüş olmanızı tahmin
ederek özür diliyorum ve huzurunuzdan
ayrılıyorum.”
● Kore Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin NATO’ya
alınması konusunda ABD’nin tavrı değişmeye
başladı. Çünkü Kore Savaşı, İkinci Dünya
Savaşından sonra artık çıkması beklenmeyen
bölgesel savaşların hiç de ihtimal dışı olmadığını
gösterecek ve NATO ülkelerini, özellikle de ABD’yi
Sovyetler Karşısında daha etkili tedbirler almaya
yöneltecektir. Sonuçta Sovyetler Birliği’ne karşı set
çekme ve çıkabilecek muhtemel bir savaşta askeri
üslere ihtiyaç duyulması sebebiyle ABD, Türkiye’nin
NATO’ya alınmasını gerekli görecektir. Bu
gelişmelerden sonra NATO Bakanlar Konseyi 15 –
20 Eylül 1951 tarihinde Türkiye ve Yunanistan’ın
NATO’ya üye olarak alınmasına oybirliği ile karar
verdi. T.B.M.M.’de 18 Şubat 1952’de Kuzey Atlantik
Antlaşmasını tasdik etmiş böylece Türkiye NATO’ya
resmen üye olmuştur.
27
ABD, NATO STRATEJİLERİ
VE TÜRKİYE
NATO kuruluşundan itibaren savunma politikalarını
“NATO Stratejisi” adı verilen ana başlıklar altında
toplamıştır. Bu stratejilerle ilgili kısaca şunlar
söylenebilir:
Sınırlı Savaş Stratejisi: NATO’nun kuruluş
yıllarında ABD Hava Kuvvetleri zayıf olduğu için
SSCB karşısında askerî sayısal dengenin
sağlanması benimsendi. Bu yaklaşıma göre
NATO’nun asker sayısı hızla artırılması planlandı.
Türkiye’nin NATO’ya müracaatının basına
yansıması 3 Ağustos 1950
Kitlesel Karşılık Stratejisi: NATO için bu
kadar asker beslemek hem çok pahalıydı hem de
atom silahları kapasitesini hızla geliştiren SSCB,
konvansiyonel (klasik silahlar) güçle
durdurulmayacak bir niteliğe bürünmüştü. Bu
çerçevede, benimsenen bu stratejiye göre NATO,
SSCB’ye karşı kullanabileceği nükleer silahlar için
üslere ihtiyaç duymaktaydı.
b) Avrupa Konseyi’ne Üyelik
● 5 Mayıs 1949’da 10 ülke-Belçika, Danimarka,
İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, İsveç ve
İngiltere merkezi Strasburg olmak üzere Avrupa
Konseyi’ni kuran antlaşmayı imzalamışlardır. Şu an
Avrupa Konseyi'nde 47 üye ülke bulunmaktadır.
Türkiye 8 Ağustos 1949’da Avrupa Konseyi
Bakanlar Komitesi’nin davetiyle beraber Yunanistan
ve İzlanda ile birlikte konseye katılmıştır.
● Türkiye’nin AVRUPA Konseyi’ne girmesinde; batı
bloğuna yakın olma amacı, ABD ile ilişkileri
güçlendirme isteği, Avrupalı devlet statüsünde
sayılma ve Türkiye’nin Avrupa ile her türlü alanda
bütünleşme sağlama amaçları etkili olmuştur.
Esnek Karşılık Stratejisi: SSCB’nin de etkili
nükleer silahlar ve füzeler geliştirmesi, “nükleer
caydırıcılık” kavramının yerini “nükleer denge”
kavramına terk etmesine yol açtı. Olası bir saldırıda
en son seçenek olarak nükleer silahlara
başvurulacaktı.
İleri Savunma Doktrini: 1970’lerin sonlarında
c) Balkan Paktının Kurulması
benimsenen bu doktrine göre çatışma, yerleşim
merkezlerinden mümkün olduğunca ileride ve
uzakta tutulmalıydı. Böylece merkezden uzak kanat
ülkelere daha fazla yük düşüyordu. Bu nedenle üye
ülkeler, kendi sınırlarından mümkün olduğunca
uzakta savaşa gireceğinden bu ülkelerin hava
kuvvetlerinin geliştirilmesine yönelik adımlar atıldı.
● Türkiye'nin NATO'ya üye olması SSCB ve
Bulgaristan tarafından tepkiyle karşılandı. Buna
karşı ABD ise NATO üyesi Türkiye ve Yunanistan'ın
yanına SSCB'nin kontrolü dışında olan
Yugoslavya'yı da katarak SSCB'nin Balkanlara ve
Akdeniz'e yayılmasının önüne set çekmek istiyordu.
Soğuk Savaş Sonrası NATO
Stratejileri:
Varşova Paktının dağıldığı bir ortamda NATO’ya
gerek olmadığı tartışılırken Ekim 1991’de NATO,
yeni bir strateji benimsedi. Buna göre, NATO’nun
tek var oluş nedeninin toplu savunma olmadığı
vurgulanıyor, İttifakın, üyelerinin güvenliğini
etkileyen her türlü krizin yönetimiyle ilgilendiği
belirtiliyordu. Nisan 1999’da NATO, yine bazı yeni
ilkeler benimsedi. Üye ülkeleri tehdit eden etnik ve
dinî rekabet, terörizm, insan hakları ihlalleri,
bölgesel çatışmalar gibi konuları NATO’nun
yakından takip ettiği belirtilerek NATO’ya yeni görev
alanları oluşturuldu.
Yugoslav Lideri Tito (Ortada) Balkanlarda işbirliğini
geliştirmek amacıyla Atina ziyareti esnasında Yunan
Kralı ve Kraliçesiyle (6 Mart 1954)
● Türkiye’nin bu üyelikle Batılılara yaklaşma
politikası, bir yandan ülkenin ekonomik kalkınması
ve silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu için gerekli
kaynakların dış yardım yoluyla Batıdan kolay
sağlanabileceğine inanılması gibi amaçlar etkili
olmuştur.
● Bu gelişmelerin etkisiyle üç ülke arasında
başlayan görüşmeler Türkiye, Yugoslavya ve
Yunanistan arasında 28 Şubat 1953'te "Dostluk ve
İş Birliği anlaşması" (Bled Antlaşması)
imzalanması ve Balkan Paktı kurulmasıyla son
buldu.
28
● Bu antlaşmayla üç devlet aralarında ekonomik ve
kültürel iş birliği yapacaklar, sorunlarını barışçı
yollarla çözecekler, ortak savunma konusunda iş
birliğini sürdüreceklerdi. Pakt 9 Ağustos 1954'te
"Siyasi İş Birliği ve Karşılıklı Yardım Antlaşması"
imzalanarak Üçlü Balkan İttifakı’nın kurulmasıyla
daha da gelişti.
● Ama daha paktın ilk günlerinden itibaren Türkiye
ve Yugoslavya arasında görüş ayrılıkları ortaya
çıkmış ve 1955'ten itibaren Sovyetlerle ilişkilerini
düzeltmeye başlayan bu ülkenin pakta ilgisi
azalmıştır. Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs
sorununun ortaya çıkmasıyla da Paktın doğurduğu
olumlu hava silinmeye başlamıştı. Pakt 1960 yılına
kadar devam etmiş 1960 Haziranında da resmen
sona erdiği açıklanmıştır.
Türkiye’nin aktif rol oynadığı CENTO toplantısının
basına yansıması (1959)
d) Bağdat Paktı ve CENTO üyeliği
G) SOĞUK SAVAŞ
DÖNEMİNDE TÜRKİYE’DE
MEYDANA GELEN ÖNEMLİ
GELİŞMELER
● ABD’nin Sovyet yayılmacılığına karşı Ortadoğu’da
ortak bir savunma ve işbirliği kurmak istemesi
üzerine kurulan Bağdat Paktı’nın kuruluşunda
Türkiye oldukça önemli bir rol oynamıştır.
● Türkiye hem NATO’ya girerken İngiltere’ye verdiği
Ortadoğu’nun savunulmasında aktif rol alacağı
sözünü yerine getirme hem de Ortadoğu’da
etkinliğini artırma amacıyla paktın kurulmasına
öncülük etmiştir.
a) Siyasi Gelişmeler
● II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle beraber
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün demokrasiyi
savunan müttefiklerle ilişkileri güçlendirmek isteyen
çok partili hayata geçiş sürecini hızlandırmasına
sebep olmuştur.
● Ancak pakt kuruluş amacına ulaşamamış,
Türkiye’nin SSCB ile ilişkilerini gerginleştirmiştir.
Ayrıca pakta karşı çıkan başta Mısır olmak üzere
Arap ülkeleriyle (Suriye, Suudi Arabistan ve Yemen)
ilişkileri de olumsuz yönde etkilemiştir.
İlk muhalefet Partisi Temmuz 1945'te
Nuri Demirağ tarafından Milli Kalkınma
Partisi adıyla kuruldu.
CENTO toplantısından bir görünüm (1959)
Milli Kalkınma Partisinin basına yansıması
(28 Ekim 1945)
● Irak’ta monarşinin devrilmesi sonucunda pakttan
ayrılma kararının alınması üzerine paktın merkezi
Ankara’ya taşınarak CENTO ( Merkezi Antlaşma
Örgütü - Central Treaty Organization) adını
almıştır.
I. Demokrat Parti’nin (DP) Kuruluşu
● Bu dönemde CHP’nin içinde Çiftçiyi
Topraklandırma Kanunu kabulü sırasında parti içi
muhalefet oluşmuş bu muhalefetin başını Adnan
Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik
Koraltan çekmiştir.
● ABD’nin yoğun desteğine rağmen 20 yıl devam
eden örgüt, 12 Mart 1979'da Pakistan'ın ve İran'ın
ayrılması ile dağılma noktasına geldi.
● Bayar, Menderes, Köprülü ve Koraltan’ın verdiği “
Dörtlü Takrir”in reddi üzerine bu kişilerin parti kurma
çalışmaları başlamıştır.
29
● Partiden yazdıkları sert yazılar nedeniyle ihraç
edilen Menderes, Köprülü ve Koraltan’a CHP’den
ve milletvekilliğinden istifa eden Bayar’da katıldı.
Celâl Bayar, 1 Aralık 1945'te parti kuracaklarını
açıkladı. İnönü tarafından Çankaya Köşkü'ne
çağrılan Celâl Bayar, cumhurbaşkanından gerekli
desteği aldıktan sonra 7 Ocak 1946 günü Demokrat
Parti (DP) kuruldu.
1948 yılında DP'nin iktidara karşı
muhalefetini yetersiz gören bir grup
milletvekili DP'den istifa ederek Millet
Partisi (MP)'ni kurdu.
Adnan Menderes (1899 – 1961)
II. 1946 Seçimleri
● DP’nin baskıları üzerine CHP Milletvekili Seçim
Yasası’nı değiştirmiş ve Cumhuriyet tarihinde ilk
defa tek dereceli seçim esasına geçilmiştir.
● 1946 yılında yapılan seçimlere birden fazla parti
ile gidildi. Bu seçimde CHP 397, DP 69,
Bağımsızlar da 7 milletvekilliği kazandı. Türkiye
Cumhuriyeti’nin ilk çok partili genel seçimi olan bu
seçimi adli denetim dışında açık oy, gizli sayım ve
çoğunluk sistemi esasına göre yapıldı. (açık oy gizli tasnif)
Soğuk Savaş Döneminde Türkiye’nin üye olduğu
uluslar arası kurumlar
 Avrupa Konseyi
OECC (Avrupa iktisadi İş Birliği Örgütü)
IMF (Uluslararası Para Fonu)
Dünya Bankası
NATO (Kuzey Atlantik Savunma ittifakı)
Balkan Paktı
Bağdat Paktı ve CENTO
30
● Hükümeti kurmakla DP Aydın Milletvekili Adnan
Menderes görevlendirildi. Aynı gün Menderes
kendisinin ilk cumhuriyet'in 19.hükümetini kurdu.
III. 1950 Seçimleri
● Türkiye tarihinin ilk demokratik seçimleridir. Bu
genel seçim ile TBMM 9. dönem milletvekilleri
seçilmiştir. 14 Mayıs 1950'de yapılan seçimlerden
Demokrat Parti aldığı % 55,2 oy oranı 408
Milletvekili ile birinci parti olarak çıktı. Seçimlere
katılım % 89 ile yüksek bir orana ulaşmıştı. CHP 69
Milletvekili çıkarabildi. Böylece 27 yıl süren CHP
iktidarının sona ermesiyle DP iktidarı başladı.
1950 seçimleri tarihimizde "Beyaz Devrim"
olarak adlandırılmıştır.
● Bu dönemde Türkiye’ye Marshall Planı
çerçevesinde ABD yardımları başladı. NATO’ya
üyelik kabul edildi.
DP Afişleri
14 Mayıs 1950 seçimlerinin basına yansıması
(16 Mayıs 1950)
IV. Demokrat Parti İktidarı
● Demokrat Parti’nin kurulmasından ekonomik
sıkıntıların artması üzerine ekonomik konularda
hükümete olan tepkilerin artması üzerine DP ile
CHP arasında ilişkiler gerginleşti. Bunun üzerine
İsmet İnönü taraflar arasındaki gerginliği azaltmak
amacıyla iki partinin liderleriyle görüşmeler yapmış
ve 12 Temmuz Beyannamesi’ni yayınlamıştır.
(Beyannamede İnönü, siyasal partilerin Türk
demokrasisinin vazgeçilmez unsurları olduğunu
vurguladı.)
CHP Afişleri
Bu beyannamenin yayınlanmasından sonra
partinin CHP’ye bağlı güdümlü bir demokrasi
yürüttüğünü öne süren Fevzi Çakmak, Yusuf Hikmet
Bayur, Kenan Öner, Osman Bölükbaşı, Sadık Aldoğan
ve Yusuf Kemal Tengirşenk, 20 Temmuz 1948'de Millet
Partisi'ni (MP) kurdu.
● 14 Mayıs 1950 günü yapılan seçimler Türkiye'de
27 yıllık tek parti devrini sona erdirdi.1923'ten
beridir tek başına ülkeyi idare eden Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarı halkoyu ile Demokrat Parti'ye
devretti. Seçim sonuçlarına göre DP %52,7 oy
alarak 408 milletvekilliği kazanmıştı.
V. 1954 Seçimleri
● CHP’nin ekonomik sıkıntılara ana muhalefet
partisi olarak önemli çözümler getirememesi
Demokrat Partiyi güçlendirdi. 2 Mayıs 1954
seçimlerinde Demokrat Parti gücünü iyice arttırdı.
DP 5,1 milyon oy alarak, Türkiye Cumhuriyeti Genel
Seçimleri tarihinde (bugüne kadar) kırılamamış bir
oy rekoru kırdı. Parti toplam oyların %57,5'luk
kısmını almıştı.
● CHP %39,4 ile 69 milletvekili ile temsil edilme
hakkı kazandı. Millet Partisi 1,bağımsızlar 9
milletvekiline sahip oldular. Atatürk'ten sonra 11,5
yıldır cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan İsmet
İnönü artık ana muhalefet lideriydi.22 Mayıs 1950
günü TBMM açıldı.
● Refik Koraltan başkanlığa seçildi. Ardından
yapılan cumhurbaşkanlığı oylamasında DP Genel
Başkanı, İzmir milletvekili Celâl Bayar 453
milletvekilinin katıldığı oylamada 387 oy alarak
Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı
seçildi.
● TBMM,17 Mayıs 1954'te açıldı. Celâl Bayar 513
milletvekilinin katıldığı oylamada 486 oy alarak bir
defa daha cumhurbaşkanlığına seçildi.
31
sokağa da yansıdı. İstanbul ve Ankara’da çıkan
olaylar bu şehirlerde sıkıyönetimin ilan edilmesine
yol açtı.
VI. 27 Ekim 1957 Seçimleri
● Ekonomide yaşanan darboğaz ve siyasi
çalkantılar nedeniyle DP seçimleri bir yıl önceye
aldı.27 Ekim 1957 günü yapılan seçimler öncesinde
kampanya oldukça sert geçti. Seçimler iktidarı
zayıflattı, muhalefetin elini güçlendirdi.
● Bütün bu gelişmelerin Milli Birlik Komitesi Türk
Silahlı Kuvvetleri adına ülke yönetimine el koydu.
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Cemal Gürsel
başkanlığında bir hükümet kuruldu. Siyasi
faaliyetler askıya alındı.
● Seçimler öncesinde muhalefetin seçimlere bir
cephe halinde girmesini engelleyen DP, yine de oy
kaybından kurtulamadı. Sonuçlara göre DP %47,9
oyla 424 milletvekili çıkardı.
● Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, TBMM Başkanı
Refik Koraltan ve Başbakan Adnan Menderes başta
olmak üzere Demokrat Parti'liler tutuklandı.
Demokrat Parti,29 Eylül 1960'da kapatıldı.
● Celâl Bayar 610 milletvekilinden 413 DP
milletvekilinin katıldığı oylamada 413 oy alarak
üçüncü defa cumhurbaşkanlığına seçildi.
● Milli Birlik Komitesi idam cezalarından üçünü
onayladı. Tutuklu bulunan Maliye Bakanı Hasan
Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 16
Eylül 1961'de,Başbakan Adnan Menderes ise ertesi
gün İmralı Adası'nda idam edildi. Celâl Bayar ve
Refik Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ömür boyu
hapse çevrildi.
Adnan Menderes bir seçim mitinginde
● Bu dönemde ekonomide ortaya çıkan
olumsuzluklar hükümete karşı eleştirileri artırdı.
Hükümetin Vatan Cephesi kurma ve muhalif
gazeteleri kapatma gibi baskıcı politikası yanında
CHP liderlerine de saldırılar başladı.
VIII. 1961 Anayasası
● 1960 hükümet darbesinden sonra hazırlanarak 9
Temmuz 1961'de kabul edilen 1961 Anayasası
olarak bilinen anayasa değişikliği, 1924
Anayasası'nı yürürlükten kaldırmıştır.
● 1961 Anayasası, genç subayların yaptığı 27
Mayıs askeri müdahalesinin ardından, 37 yıllık bir
dönemde gelişen politik yaşamın ve özellikle de çok
partili siyasi ortamın ihtiyaçlarına daha iyi cevap
verebilecek bir anayasaya gerek olduğu
düşünülmüştür. Bu anayasa Soğuk Savaş
dönemine aykırı olarak özgürlükleri arttıran
Türkiye'nin en demokratik anayasasıdır.
VII. 27 Mayıs Askeri Müdahalesi
● İktidar – Muhalefet arasındaki çekişme hükümetin
muhalif düşüncede olanları tutuklamaya kadar
geniş yetkilere sahip bir Tahkikat Komisyonu
kurmasına yol açtı. Mecliste yaşanan çekişme
32
● 9 Temmuz 1961'de halkın oyuna sunularak
oylamaya katılanların %60,4’ü tarafından kabul
edilmiştir. 1982 Anayasası'na kadar yürürlükte
kalmıştır.
1961 Anayasası ile;
— Güçler ayrılığı sağlanmıştır. ( YasamaYürüme-Yargı )
— Yasama gücü: Cumhuriyet Senatosu ve Millet
Meclisi olmak üzere iki meclistir.
— Yürütmenin dışında bağımsız yargı organları
kurulmuştur.
Karayollarının gelişmesiyle otomobil sayısında artış
görülmüştür.
— Yasamadan çıkan yasaların anayasaya
uygunluğunu kontrol eden Anayasa Mahkemesi
kurulmuştur.
● 1953'te ekonomik zayıflama süreci başladı. Dışa
açılma ve dünya ekonomisiyle hızlı bütünleşme
dönemi sona erdirilerek ithalat ve döviz denetim
altına alınmaya çalışıldı. 1954'te ekonomik canlılık
son buldu. Kuraklığın etkisiyle tarımsal üretim
düştü. Ekonomide büyüme % 4'te kaldı ve dış
ticaret açığı büyüdü. Hükümetlerin yatırımları
devam ettirmesi ve ithalatın devam etmesi 1958'de
IMF'den ilk dış borcun alınmasıyla sonuçlandı.
— Yürütmenin, yönetimin tüm eylemleri, kararları
anayasal bir kuruluş olan Danıştay denetimine
verilmiştir. Yani TBMM egemenlik hakkını
kullanan tek organ olmaktan çıkıp Anayasa'da
sözü edilen yetkili organlardan biri olmuştur.
c) Sosyal ve Kültürel Hayat
● Türkiye’de II. Dünya Savaşı’ndan sonra birçok
alanda yaşanan değişim kültürel alanda da
kendisini göstermiştir. Refah seviyesi yükselen
halkın alışkanlıkları değişmeye başladı. Köylerden
kentlere doğru bir göç hareketi yaşandı. Bu
dönemde başta caz olmak üzere Rock and Roll ve
diğer müzik türleri Türkiye’yi etkisi altına almaya
başladı.
— Kişinin temel hak ve özgürlükleri Anayasa ile
güvenceye alınmıştır.
— 1961 Anayasası ile tam bir parlamenter
sisteme geçilmiştir. Demokratik, sosyal ve hukuk
Devlet Anlayışı güçlenmiştir.
b) Ekonomik Gelişmeler
● Radyo ve plaklar aracılığıyla gençler yeni müzik
akımlarını takip etti. Zeki Müren, Müzeyyen Senar,
Neşet Ertaş, Erol Büyükburç gibi isimler dönemin
önemli sanatçıları arasındadır.
● 1946 seçimlerinden sonra yeni kurulan hükûmet
ekonomide liberalleşmeye yönelik adımlar attı. "7
Eylül 1947 Kararları" ile Türk lirasının değeri % 50
(1 ABD doları = 280 kuruş) düşürülerek ithalat
kolaylaştırıldı ve bankaların altın satmalarına izin
verildi.
● Türkiye'de devletçi ekonomiden liberal serbest
pazar ekonomisine geçişin ilk adımı bu kararlarla
gerçekleşti. 1947'de Türkiye iktisadi Kalkınma Planı
hazırlanarak Marshall Planı çerçevesinde alınacak
yardımlar için gerekli hazırlık yapıldı. Aynı yıl IMF
ve Dünya Bankasına üye olundu. 1948'de OEEC'ye
(Avrupa İktisadi İşbirliği Örgütü) üyelik kabul edildi.
● Marshall yardımıyla desteklenen makineleşmenin
etkisiyle ekili tarım alanı hızla arttı ve tarımda
önemli bir ilerleme sağlandı. Tarımın etkisiyle
ekonomide %13'e varan büyüme yaşandı. 1951'de
yabancı yatırımı teşvik amacıyla yasa çıkarıldı.
Ancak beklenen yatırımların gelmemesi üzerine
hükümet bizzat yatırım hareketlerine yöneldi.
İnşaat, sanayi ve tarım alanlarına öncülük verilerek
17 kamu iktisadi teşebbüsü hayata geçirildi. Kara
yolu yapımı hız kazandı.
Bir çamaşır makinesinin reklâm afişi
33
kabul ediyor ve tarımsal gelişme üzerinde
odaklaşıyordu.
● Türkiye 1948’de Marshall Planı yardım
kapsamına alınarak OEEC’ye (Avrupa İktisadi
İşbirliği Örgütü) üye olmuştur.
● Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle yeni
hükümet devletin ekonomik yaşamındaki
etkinliklerini sınırlamaya ve özel kesimin gelişmesini
desteklemeye önem vermiştir.
● 1950–1953 döneminde gerek tarımda gerekse
sanayileşmede önemli gelişmeler sağlanmıştır.
Tarımın makineleşmesi, kredi imkânları ve tarım
için belirlenen yüksek fiyat politikası ile birlikte
iklimin elverişli olması, bu dönemde tarım üretimini
artırmıştır. Aynı zamanda, yabancı sermaye girişini
kolaylaştırıcı uygulamalar, para arzının artırılması,
ithalatın sınırlandırılması ve dış krediler ile
yardımlar sayesinde de hızlı bir gelişme
gözlenmiştir. Bu dönemde, büyük kamu
yatırımlarına ağırlık verilmiştir.
Neşet Ertaş (1938 – 2012)
● Yine bu dönemde sinema alanında gelişmeler
yaşandı. Ö. Lütfi Akad’ın “Vurun Kahpeye” filminde
Batı’nın etkileri görülür. Roman ve hikâye yazarları
II. Dünya Savaşı’nın Türk toplumu üzerindeki
olumsuzlukları, geri kalmışlığı, ekonomik sıkıntıları,
gelir dağılımındaki dengesizliği eserlerinde işlediler.
Marshall yardımlarıyla gelen traktörler
● Plansız ekonominin ortaya çıkardığı
olumsuzluklar ve ardından gelen askeri müdahale
üzerine 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’nın
kurulmasıyla tekrar planlı ekonomiye geçilmiştir.
Bir film afişi
● Sağlık konusunda bu dönemde başta verem
olmak üzere salgın hastalıklarla mücadele edildi.
Kırsalda yaşayan halkın sağlık sorunlarının
çözümüne yönelik çalışmalar yapıldı. Verem
Hastaneleri ile Ankara Ebe ve Hemşire Okulu açıldı.
● 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı hazırlanarak
Marshall Planı çerçevesinde alınacak yardımlar için
gerekli hazırlık yapılmıştır. Bu plan tarım,
haberleşme, sulama, enerji, demir-çelik, maden ve
sanayi alanlarını temel etkinlik noktaları olarak
34
● Televizyonun icadıyla radyo ve sinemanın önemi
azaldı. Müzik alanında Amerikan hayat tarzını
sorgulayan "Rock an Roll" müziği ortaya çıktı.
1956–1958 arasında bu müzik türünde Elvis
Presley büyük bir çıkış yakaladı.
● 1950–60 arası dönemde tarımda, hayvancılıkta,
üretimde 1945–1949 ve 1960–70 arası döneme
göre oldukça önemli gelişmeler sağlanmıştır.
H) SOĞUK SAVAŞ
DÖNEMİNDE DÜNYADA
MEYDANA GELEN BİLİMSEL,
TEKNOLOJİK VE
KÜLTÜREL GELİŞMELER
Elvis Presley (1935 – 1977)
● II. Dünya Savaşı'ndan sonra fen ve sosyal bilimler
hızlı bir gelişme gösterdi. II. Dünya Savaşı
sırasında geliştirilen bilgisayarlar insan yaşamını
her alanda etkiledi. Savaş yıllarında Amerikalı bilim
adamları tarafından ENİAC adlı ilk bilgisayar
yapıldı.
● II. Dünya Savaşı'ndan önce büyük bir buhran
dönemi yaşayan büyük sanayi ülkeleri,
1945–1975 yılları arasında benzeri görülmemiş bir
ekonomik büyüme yaşadı. Dünyadaki toplam
üretim, üç katına çıktı. Petrol, elektrik ve otomotiv
gibi bazı sektörlerde üretim, on kat hatta daha fazla
arttı. Yıllık % 5 civarında büyüme oranı yakalandı.
Üretimde uzun süreli bir gerileme yaşanmadı ve
işsizlik hep çok düşük bir düzeyde kaldı.
● Ekonomik gelişmenin yanında bir diğer önemli
gelişme hızlı nüfus artışı oldu. Asya'nın, Afrika'nın
ve Latin Amerika'nın yoksul bölgelerinde,
sanayileşmiş ülkelerde hızlı bir doğum artışı oldu.
● Şehir kültürünün gelişmesi ve ulaşımın önem
kazanması otomobil üretimini artırdı. Hızlı
kentleşme geleneksel aile yapısını, toplumsal
ilişkileri değiştirdi. Savaş yıllarında erkeklerin
cephede olmaları kadınların birçok iş kolunda
çalışmalarına sebep oldu. Kadınların sorunlarına ve
haklarına yönelik "Kadın Hareketleri" ortaya çıktı.
Lüks yaşama yönelik eşyalar evlerde kullanılmaya
başlandı. Yaşam kalitesi yükseldi.
İlk Bilgisayar ENİAC ABD’li bilim adamları
tarafından yapıldı.
● Füze teknolojisinde sağlanan ilerleme sonucunda
ilk uydu Sputnik SSCB tarafından uzaya gönderildi
(1957). Böylece atmosfer ve uzayın
keşfedilmesiyle, yerküremiz ve onun çevresi
hakkında pek çok yeni bilgilere sahip olundu.
1960 Model Ford Mustang
SSCB tarafından uzaya gönderilen ilk uydu Sputnik
35
● ABD, SSCB’nin bu çalışmasına karşılık 29
Haziran 1958 ‘de NASA’yı kurdu. (National
Aeronautics and Space Administration) (Ulusal
Havacılık ve Uzay Dairesi)
Neil Armstrong 1930 – 2012
5 Ağustos 1930'da Wapakoneta, Ohio'da
dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimi sırasında
izcilik yaptı. Purdue Üniversitesi'nde havacılık ve
uzay mühendisliği okudu. Kore
üzerinde Amerikan Deniz Kuvvetleri pilotu olarak
78 saat uçuş yaptı. 1956 yılında evlendi, eşinden
üç çocuğu oldu. ABD uzay programına astronot
olarak katılmak için başvurdu, denemelerden
başarıyla geçti. Gemini 8 uçuşuyla ilk kez uzaya
gitti. 20 Temmuz 1969 tarihinde Apollo 11 ile
yaptığı ay yolculuğunda aya ilk ayak basan insan
oldu. Ay üzerinde yaptığı yürüyüşte ilk söylediği
ve tarihe geçen cümle şudur:
● SSCB, 12 Nisan 1961’de Vostok – I uzay aracı ile
ilk insanlı uzay aracını yolladı.
[Bir] insan için küçük, insanlık için dev bir adım.
That's one small step for [a] man, one giant leap
for mankind.
● Biyoloji alanında DNA'nın kimyasal yapısı
çözüldü. Tarımsal alanda ilaçlarla, uygun
tohumlukların seçilme ve gübrelemeyle, sanayide
ilerlemiş tüm ülkelerde tarım hayatı kökten değişti.
Kimya laboratuarlarında yapılan yeni sentetik
maddeler, sanayide gittikçe önem kazandı.
Yuri Gagarin (1934–1968)
12 Nisan 1961′de Yuri Alekseyeviç Gagarin,
Vostok 1 uzay aracına binmiş, uçuş önceki
kontrollerini tamamlamış ve geri sayıma
hazırlanmıştı. Kalkıştan birkaç saat sonra,
tarihteki 108 dakikalık ilk yörüngeye oturan
insanlı uzay uçuşunu gerçekleştirecek, bu uçuş
sırasında basit ve bir o kadar da güzel şu
cümleler ağzından dökülecekti:
Dünya masmavi görünüyor. Ne kadar da
muhteşem. İnanılmaz!
● ABD, SSCB’nin bu hamlesine karşılık
16 Ağustos 1969'daki Apollo 11 uzay projesiyle
Ay'a ilk insanı yolladı.
● Bu gelişmeler uluslararası rekabeti uzaya taşıdı.
Nükleer çalışmalar hız kazandı. Nükleer enerji
elektrik üretiminde kullanılmaya başlandı.
DNA’nın yapısını keşfeden James D. Watson
36
● Televizyon, günlük hayatın bir parçası oldu. Uzak
yerler arasında telefon iletişimi de gelişti. Şehirlerde
nüfusun artması, sıra evler ve toplu konutları
yaygınlaştırdı. Kule ve gökdelenlerin inşasına da
önem verildi.
● Radyo ve sinemanın önemi televizyonun icadıyla
azaldı. Bu dönemde aşırı nüfus artışı dünyada genç
bir kitlenin oluşmasına yol açtı. Yine bu dönemde
geliştirilen bilgisayarlar insan yaşamını her alanda
etkiledi.
● Sürrealizm'in temsilcilerinden Breton, Duchamps,
Masson gibi edebiyatçılar ve sanatçılar Amerika'ya
göç ederek yaşamlarını burada devam ettirdiler. Bu
akımın etkileri
1960'ların ortalarına kadar sürdü.
● ABD’li yazar Ernest Hemingway 1954 yılında,
John Steinbeck ise 1962 yılında Nobel Edebiyat
Ödülü’nü alan yazarlar oldu.
● Akdeniz’de kıyısı olan ülkeler 1951’de Mısır’ın
İskenderiye şehrinde Akdeniz Oyunları adı altında
bir spor organizasyonu düzenlediler. UEFA
Şampiyon Kulüpler Kupasını İspanya’nın Real
Madrid takımı kazandı.
● Avrupa ve ABD'de soyut resim anlayışı gelişme
gösterdi. Böylece New York, Paris için kullanılan
sanatta "Batı'nın başkenti" unvanını aldı.
Soyut resim sanatının temsilcisi
J. Pollack’ın bir çalışması
UEFA Kupasının ilk şampiyonu Real Madrid’in
1956–1957 sezonundaki takımı
Soyut resim sanatının temsilcisi
P. Borduas’ın bir çalışması
● İnsanlar konforlu ve lüks evlerde yaşamaya
başladılar, merkezî ısıtma sistemi bulunan, telefon
ve elektrikli aletlerle donatılmış evlere sahip oldular.
● Eğlence alışkanlıkları da önemli değişikliklere
uğradı. Pikap ve transistör sayesinde çoğunlukla
Anglosakson kökenli müzikler dinlenmeye başlandı.
Otomobilin yaygınlaşmasıyla yapılan yolculukların
sayısı arttı.
1951’de Mısır’da düzenlenen Akdeniz Oyunlarının
afişi
37
Bu dönemdeki diğer önemli buluşlar:
● Transistör (1947) , Kalp pili ( 1950) Lazer
(1960)
● 1946 John Mauchy ve John Eckert'in
geliştirdiği, Amerika'nın ilk elektronik bilgisayarı
ENIAC halka gösterildi.
● 1947 Edwin Land bir dakikadan az bir sürede
siyah beyaz fotoğraf çıkaran polaroid makineyi
icat etti.
.
● 1948 Willard Franck Libby, radyoaktif karbonla
(karbon 14) tarihleme yöntemini geliştirdi.
● 1949 İngiliz yazar George Orwell, ''1984''ü
yazdı.
● 1949 SSCB'de ilk atom patlaması oldu.
● 1951 Kaptan Cousteau, Calypso Okyanus
Gemisi'yle ilk yolculuğuna çıktı.
● 1952 İlk bilgisayar IBM–701 piyasaya çıktı.
● 1952 Fransa'yla İngiltere arasında ilk uluslar
arası televizyon bağlantısı kuruldu.
● 1952 Fransız romancı François Mauriac, Nobel
Edebiyat Ödülü'nü aldı.
● 1953 Francis Crick ile James Watson DNA
molekülünün yapısını keşfetti.
● 1954 Nükleer enerjiyle çalışan ilk denizaltı
Nautilus, ABD tarafından suya indirildi.
● 1962 Telefon konuşmalarının yanında canlı
televizyon görüntülerini de ileten Telstar adlı
uydusu fırlatıldı.
● 1962 Ünlü müzik topluluğu Beatles, ilk plağının
kaydını yaptı.
38
 II. Dünya Savaşı’ndan sonra Asya ve
Blok Bilgiler
Afrika’da bağımsızlıklarını kazanan
ülkelere “Üçüncü Dünya Ülkeleri” denir.
 II. Dünya Savaşı sonrası ABD ve SSCB’nin
liderliğinde dünya iki kutba ayrılmıştır. Bu
döneme “Soğuk Savaş Dönemi” denir.
 Üçüncü Dünya Ülkeleri barış içinde bir
arada yaşamak ilkesini Bandung
Konferansı’nda kabul etmişlerdir.
 Berlin Buhranı’ndan sonra Almanya, Doğu
ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
 Türkiye, Kore Savaşı’na asker göndermesi
 Varşova Paktı, Cominform, Comecon gibi
üzerine 1952 yılında NATO’ya alınmıştır.
teşkilatların kurulmasında SSCB oldukça
etkili olmuştur.
 Türkiye, 1946 yılında ilk kez çok partili
hayata geçmiştir.
 ABD ve Batılı devletler tarafından SSCB
önderliğinde oluşturulan Doğu Bloku’na
karşı 1949 yılında NATO (Kuzey Atlantik
Savunma Paktı) kurulmuştur.
 Adnan Menderes, Celal Bayar, Refik
Koraltan ve Fuat Köprülü yayımladıkları
Dörtlü Takrir bildirisinden sonra Demokrat
Parti’yi kurmuşlardır.
 Truman Doktrini ve Marshall Planı
Komünist Rusya’nın yayılmasına karşı
ABD tarafından alınan önlemler
arasındadır.
 SSCB tarafından insansız ilk uydu olan
Sputnik uzaya gönderilmiştir.
Türkiye, 1958 yılında Uluslararası Para Fonu olan
IMF’den ilk defa dış borç almıştır.
 Schuman Planı’nı kabul eden Fransa,
Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve
Lüksemburg Avrupa Kömür ve Çelik
Birliği’ni kurdular.
 Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun adı
1990’da Avrupa Topluluğu, 1994’te ise
Avrupa Birliği olarak değiştirilmiştir.
 İsrail Devleti, İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra 1948 yılında kurulmuştur.
 Eisenhower Doktrini ile ABD, Orta
Doğu’daki güç ve otoritesini korumaya
çalışmıştır.
 Soğuk Savaşın ilk sıcak çatışmasında
ABD ve SSCB karşı karşıya gelmiştir.
 Kore Savaşı 27 Temmuz 1953 tarihinde
imzalanan Panmunjon Anlaşması ile sona
ermiştir.
 Hindistan, İngiltere’den ayrılarak
bağımsızlığını elde etmiştir.
 “Sessiz Direniş” hareketini başlatarak
Hindistan’ın bağımsızlığında etkili olan
kişi Mahatma Gandhi’dir.
 Muhammed Ali Cinnah, Pakistan’ın
bağımsız devlet olmasında etkili olmuştur.
39
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ I
TEST 01
(Soğuk Savaş Dönemi)
1. II. Dünya Savaşı'ndan sonra birçok sömürge devleti
bağımsızlığını kazanmıştır. Hindistan'ın bağımsızlığı
için mücadele eden Mahatma Gandhi, halkının önderi
olmuştur.
5. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin NATO’ya
katılım sürecini hızlandırmıştır?
Mahatma Gandhi'nin bağımsızlık mücadelesi
aşağıdakilerden hangisiyle tanımlanmıştır?
B) Kıbrıs Sorunu
A) 1948 -1949 Arap - İsrail Savaşları
C) Küba Krizi
A) Kutlu Direniş
D) Kore Savaşı
B) Halk Hareketi
E) İsrail Devleti’nin kurulması
C) Sessiz Direniş
D) Kutlu Adam'ın Mücadelesi
E) Buddha'nın Yolu
6. 1949 yılında Doğu Blok’u ülkeleri arasında;
ekonomik, tecrübe değişimi, besin, makine ve
donatım yardımlaşması sağlamak amacıyla kurulan
örgüt aşağıdakilerden hangisidir?
2. 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi kabul edilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu bildirinin esasları
arasında yer almaz?
A) Ekonomik Yardımlaşma Konseyi (COMECON)
B) Avrupa Topluluğu (AT)
A) Her insanın eğitim-öğrenim görme hakkı vardır.
C) Kuzey Atlantik Paktı (NATO)
B) Herkes, var olan haklar bakımından eşit doğar.
D) Birleşmiş Milletler
C) İnsanlar inançlarında özgürdür.
E) Avrupa Güvenlik İşbirliği Konseyi (AGİK)
D) Herkesin yaşamı kendisine aittir.
E) Kişilerin göç kararını devlet belirler.
7. 1955’te Türkiye’nin öncülüğünde kurulan Bağdat
Paktı örgütü, 1959 yılında merkezinin Ankara’ya
alınmasıyla CENTO (Merkezi Antlaşma Örgütü) adını
almıştır.
3.
Aşağıdakilerden hangisi CENTO’ya üye ülkelerden
biri değildir?
A) Irak
Yukarıda verilen devlet ve yönetici eşleştirmelerinden
Hangileri yanlıştır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
D) I ve III
B) Almanya
D) İran
C) İngiltere
E) Pakistan
C) I ve II
E) II ve III
8. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tarihinde ilk defa
müttefik bir devlet olarak askeri birlik gönderdiği
bölge aşağıdakilerden hangisidir?
4. Aşağıdakilerden hangisi Kore Savaşı'nın
nedenlerinden biri değildir?
A) Bosna - Hersek
D) Kore
A) Kore'nin ikiye ayrılması
B) Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kurulması
C) Kuzey Kore’nin, Güney Kore’ye savaş açması
D) Amerika ve Rusya arasındaki gerginliğin artması
E) Kore'de iç huzursuzlukların artması
40
B) Afganistan
E) Kıbrıs
C) Somali
9. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) 4 Nisan
1949’da on Batı Avrupa ülkesi ile Amerika Birleşik
Devletleri ve Kanada’nın katılımı sonucu, askeri ve
siyasal nitelikli uluslararası biri örgüt olarak
kurulmuştur.
13. Aşağıdakilerden hangisi, ABD'nin 1947'de Sovyet
Rusya'ya karşı hazırladığı Truman Doktrini'nin
uygulanmasını hızlandıran sebeplerden değildir?
Aşağıdakilerden hangisi bu örgütün özelliklerinden
değildir?
B) Yunanistan’da başlayan iç savaş
A) Sovyetlerin güney istikametli yayılma politikası
C) Sovyetlerin Türkiye'den askeri üs talebi
A) II. Dünya Savaşı sonrasında Batılı ülkelerle
Sovyetler Birliği arasındaki anlaşmazlıklar sonucunda
kurulmuştur.
D) Stalin’in Batı ile arasında uydu devletler kurarak
tampon bölge oluşturması
B) Üyelerinden herhangi birine karşı girişilecek askeri
saldırı tüm üyelere yapılmış sayılır.
E) Sovyetlerin dünya ekonomik dengelerini belirleyen
iktisadi üstünlüğü
C) Taraflardan birine yapılan saldırı durumunda üye
ülke, ortak ya da bireysel savunma hakkını kullanır.
14. Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nda her üye ülkeye bir
oy hakkı tanınmasına rağmen, ABD, Çin, Rusya,
İngiltere ve Fransa gibi daimi üyelere kararları veto
hakkı da tanınmıştır.
D) Silahlı güç kullanmayı da kapsamak üzere üyeler
birbirlerine yardımda bulunur.
E) II. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde dünya
ticaretini serbestleştirmek için kurulmuştur.
Bu durum;
I. uluslararası eşitlik,
II. uluslararası rekabet,
III. uluslararası güvenlik
özelliklerinden hangilerine ters bir uygulamadır?
10. XIX. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa'daki
Yahudiler, Filistin'de bir Yahudi Devleti kurmak için
örgütlenmeye başlamışlardır.
A) Yalnız I
B) Yalnız II
D) I ve II
C) Yalnız III
E) II ve III
Aşağıdakilerden hangisiyle Batılı devletler Orta
Doğu’da bir Yahudi devleti kurulması ilkesini
benimsemişlerdir?
B) Eisenhower Doktrini
15. II. Dünya Savaşı sonrası Batı Blok’u devletlerince
kurulan NATO'ya karşı komünist Doğu Blok’u
devletleri aşağıdaki teşkilatlardan hangisini
kurmuştur?
C) Truman Doktrini
A) Kominform
D) Marshall Planı
B) Kellog Paktı
E) Camp David Görüşmeleri
C) Varşova Paktı
A) Balfour Deklarasyonu
D) Anti-Komintern Paktı
11. I. ABD
II. Türkiye
III. Yunanistan
E) Sadabat Paktı
Kıbrıs’ın yukarıdaki devletlerden hangileri arasında
soruna neden olduğu söylenebilir?
16. II. Dünya Savaşı bitip Soğuk Savaş Dönemi
başladığında Türkiye siyasi arenada yalnız kalmıştır.
Savaş sürerken tarafsız kalıp bütünlüğünü
Almanya’ya karşı korumuş; ancak savaş sonunda
Sovyetlerin Doğu Anadolu ve Boğazlarda üs ve ortak
savunma talepleri ile karşılaşmıştır. Sovyet tehdidine
karşı müttefik arayan Türkiye Batı Bloğu’na
yaklaşmış ve NATO üyeliği için çabalamıştır. Türkiye,
NATO'ya girişini hızlandırmak için aşağıdaki
savaşlardan hangisine birlik göndermiştir.
A) Yalnız I
B) Yalnız II
D) I ve III
C) Yalnız III
E) II ve III
12. 1947 yılında önerilen, 1948 – 1951 yılları arasında
yürürlüğe giren ABD kaynaklı ekonomik yardım
paketi Türkiye'nin de içinde bulunduğu 16 ülkeye
verilmiştir.
A) Kore Savaşı
B) Körfez Savaşı
C) İran-Irak Savaşı
D) Vietnam Savaşı
E) Rus - Afgan Savaşı
Aşağıdakilerden hangisi bu paketten yararlanan
ülkelerden biri değildir?
A) İngiltere
B) Fransa
D) İtalya
C) Sovyet Rusya
Cevapları Kontrol Ediniz
LYS / Test 01
CEBBDABDEAECEACA
E) Yunanistan
41
Download