BÖLÜM Kalp Transplantasyonunda Anestezi 17 Dr. Tülin AYDOĞDU TİTİZ, Dr. Nursel ŞAHİN Kalp nakli ameliyatları, tıbbi ve cerrahi tedaviye geliştirilen destek cihazlarına rağmen son dönem kalp yetmezliği olan hastaların bugün bilinen en iyi tedavi yöntemidir. Organ bağışının sadece ülkemizde değil, kalp naklinde önde gelen ülkelerde bile istenen düzeyde olmayışı, nakil amacıyla kullanılacak kalplerin en verimli sekilde kullanılmasını, alıcı adaylarının en uygun biçimde seçilmesini zorunlu kılmaktadır1-7. Günümüzde, yılda 4000’in üzerinde kalp transplantasyonu uygulanmakta ve dünyada 110.000’in üzerinde hastaya, bu girişimin yapıldığı bildirilmektedir 1,8,9 . Nakil sonrası 1 yıllık yaşam süresi %80’den fazladır8,9. Transplantasyon listesindeki hastaların ancak %10 kadarı organ bulabilmekte ve bunların %40 kadarı bir yıldan fazla süre beklemektedir1,3. Amerika Birleşik Devletleri’nde kalp transplantasyonu yapılan merkezlerin verilerini toplayan “The United Network for Organ Sharing (UNOS)”in 1996-2005 yılı raporuna göre bekleme listesindeki tüm hastaların yıllık mortalite oranı 1000 hastada 227’den 2005 yılı itibarıyla 152’ye düşmüştür. Bekleme listelerinde ise 2436’dan 1334’e kadar azalma görülmüştür 1,7,8,10,11. Bu azalmada tıbbi, cerrahi tedavilerdeki gelişmeler ve mekanik destek cihazlarının etkin kullanımının payı büyüktür. Mekanik destek cihazları gerek kul- lanımında artma gerekse yapılan geniş araştırmalar sonucunda transplantasyona köprü tedavisi olarak son dönem kalp yetmezliği tedavisindeki seçeneklerden biri olarak yer almaktadır3,4,7,9,11,12. Buna karşın donör kalplerinin ancak %42’si transplantasyon amacıyla kullanılabilmektedir. Son yıllarda donör teminindeki hızlı artışa karşın donör kalbi sayısı, bekleme listelerindeki artışın çok gerisinde kalmaktadır. Günümüzde en uzak noktalardan donör temin edilebilmesi, donör organ korunmasındaki gelişmeler ve iyi koordinasyon gerektirir. Bu yüzden donör sağlanması ve idamesi multidisipliner bir ekip çalışma gerektirir. Uzmanlaşmış ekip çalışması, organ transplantasyonundaki başarının en önemli basamaklarından birini oluşturmaktadır2,3,11. Kalp transplantasyonu yapılan hastaların yaklaşık yarısının ortalama yaşam süresi 9 yıl olup, bu olgular içinde ilk yıl yaşamlarını sürdürenlerin de yarısının 12 yıldan daha fazla yaşamakta olduğu görülmüştür. Son yayınlarda transplantasyon sonrası başarı oranı oldukça artmıştır11. 25 yılda 1762 (181’i çocuk olmak üzere) kalp transplantasyonu yapılan bir merkez, olguların çoğunun ortalama 10 yıldan fazla 348 Kalp Transplantasyonunda Anestezi yaşadığını, %68.1±4.7 olgunun 16 yıldan, %45.5±4.7 olgunun ise 20 yıldan fazla yaşadığını bildirmektedir11. Yine farklı bir merkezde 25 yılda yapılan 905 ortotopik kalp transplantasyonunda ortalama yaşam süresi 10.74 yıl olarak saptanmıştır13. Kliniğimizde ilk transplantasyon 1998 yılında gerçekleştirilmiş olup, bugüne kadar 67 kalp nakli yapılmıştır. Ağustos 1998-Şubat 2013 tarihleri arasında 54 hastaya biatriyal ortotopik kalp transplantasyonu yapılmış olup, bunlardan ikisine eş zamanlı kalp ve böbrek transplantasyonu gerçekleştirilmiştir. Bir hastamıza da sol ventrikül destek cihazı (LVAD) ile transplantasyona köprüleme yapılmıştır. Olgularımızın tümü ortalama 61.4±8.3 ay takip edilmiş; Kaplan-Meier analiziyle tüm hastalar için 1, 2, 3, 5 ve 10 yıllık sağ kalım oranları sırasıyla %97, 89, 81, 62 ve 50 olarak saptanmıştır. İmmünsüpresif tedavideki bütün gelişmelere karşın, akut rejeksiyon ilk bir yıldaki mortalitenin başlıca nedenidir14-16. Kalp transplantasyonu ile ilgili ilk çalışmalar 1905’de köpekte heterotopik kalp transplantasyonu ile başlayıp, 1967’de C. Barnard’ın insandaki ilk kalp transplantasyonu ile devam etmiştir3,17. Türkiye’de ise ilk kalp nakli 1968’de K. Beyazıt tarafından gerçekleştirilmiştir18. İlk deneyimlerin sonuçlarının başarısız olması bu konudaki çalışmaları kesintiye uğratmışsa da, transplante edilecek organın daha iyi korunması, infeksiyon, rejeksiyon, transplante kalbin fizyolojisinin daha iyi anlaşılması ve immünsüpresif ilaçların geliştirilmesi 1980’lerden sonra kalp transplantasyon programlarının yaygınlaşmasını sağlamıştır19. Donör temininin ilk basamağı beyin ölümünün tespitidir. 1981 yılında ABD’de beyin ölümü tespitine yönelik geliştirilmiş olan standartlar, bazı uyarlamalar ile tüm dünyada kullanılmaktadır20,21: 1. Ön koşullar: Apneik komanın kesin bir nedeninin belirlenmesi ve bu nedenin beyinde kalıcı yapısal hasarla sonuçlandığının onaylanması gerekmektedir. Geri-dönüşsüzlük (genellikle yaklaşık 12 saatlik) bir gözlem süresiyle saptanır. Bu sürede normal gaz alışverisinin, kan basıncı, sıcaklık ve sıvı-elektrolit dengesinin tekrar kurulması gereklidir. 2. Hariç tutma: Beyin sapı fonksiyon bozukluğunun geridönüşümlü nedenleri hariç tutulmalıdır. Bunlar hipotermi, ilaç intoksikasyonu, hipotansiyon ve bazı metabolik ve endokrin bozuklukları kapsar. 3. Klinik test: Beyin ölümü tanısı beyin sapı reflekslerinin (ışığa pupilla yanıtı, kornea refleksi, vestibüler-oküler refleksler, gag refleksi, öksürük refleksi, apne refleksi) bulunmamasına dayanır. Elektroensefalografi (EEG) veya herhangi bir beyin akımı testi gerekli değildir. Beyin ölümü en az iki hekim tarafından teyid edilmelidir. Donör Seçimi Yaş ve cinsiyet: Birçok merkez 50 yaş üstü donörlerde genç donörlere göre perioperatif riskin arttığını bildirmektedir. Donörün yaşı ne kadar gençse alıcının sağ kalım oranları da o kadar artmaktadır. 35 yaşın altındaki donör kalbinin transplantasyonunda uzun dönem sağ kalım oranı 35-50 yaş arası ve 50 yaş üstündekilerden daha yüksek bulunmuştur. Ancak bu yaş grupları arasında orta-dönem izlem sonuçları ve uzun-dönem sağkalım oranları ise benzerdir22. İleri yaşın birçok çalışmada orta ve uzun dönemde mortaliteyi arttırmadığı gösterilmiştir23-25. Kalp transplantasyonunun ilk yıllarında, merkezlerin çoğu 40 yaş üstü donör kalbi kullanmazken, günümüzde donör sayısındaki yetersizlik nedeniyle yaş, ileriye çekilmiştir. UNOS kayıtlarına göre ABD’de 50 yaş üstü donör kalbi kullanımı 1981 yılında %2.1 iken 2000 yılında %9.8, Avrupa’ da ise 2000-2008 yılları arasında %20’ ye çıkmıştır26. Yaşlı donörlerdeki yaşa bağlı endotel fonksiyon bozukluğu, alıcıda kardiyak allogreft vaskülopati riskini arttıracağından 50 yaş üstü donörlerin yüksek riskli alıcılarda kullanılması önerilmektedir26,27. Ancak genel organ işlev bozukluğu söz konusu değilse ileri yaş organ kullanımı sınırlanmamalı, yüksek riskli hastalar için değerlendirilmelidir. Sağkalım ve donör yaşı arasındaki Kalp ve Anestezi 349 ilişkinin lineer olmayıp, cinsiyet gibi faktörlerden de etkilenen karmaşık bir modelle açıklanabilecegi ileri sürülmektedir28. Genel olarak erkeklerde 40 yaş, kadınlarda ise 45 yaş altındaki donör kullanımı tercih edilmektedir. Kan grubu: ABO uyumsuzluğunda gözlenebilecek hiperakut veya akselere akut rejeksiyon riski nedeniyle ABO kan grubu uyumluluğu bir ön gerekliliktir. Rh antijeni sadece eritrosit yüzeyinde bulunmakta olduğundan, resus kan grubu uyumsuzluğu önemli değildir3. Alıcı serumunda lenfositotoksik antikor yokluğunun belirlenmesi: Alıcı serumunda önceden donör dokusuna karşı anti-HLA antikorlarının bulunması durumunda hiperakut rejeksiyon gelişecektir. Bu nedenle, lenfositotoksik antikorların bulunmaması gerekmektedir. Bu, transplantasyon öncesi yapılan bir panel testi [PRA: percent reactive antibody (reaktif antikor yüzdesi)] ile ortaya konabilir. Lenfositik antikorların %10’dan fazla olduğu durumlarda veya panel testi yapılamamışsa, prospektif olarak ‘lenfosit çaprazlaması’ yapılmalıdır. Donör vücut ağırlığı: Donör ölçüsünün alıcıya göre daha küçük olduğu durumdaki artmış riske karşın, normal (>70 kg) erişkin bir erkek donör, çoğu alıcı için uygundur. Küçük donör varlığı durumunda ise ölçülerin uyum değerlendirmesinde vücut kitle indeksi veya boy, vücut ağırlığından daha kesin parametrelerdir. Alıcının sabit veya reaktif pulmoner hipertansiyonu varsa, daha küçük donör kalplerinin kullanımı yüksek riskli olduğundan dikkat edilmelidir4,29,30. Pulmoner vasküler direnci düşük olan alıcılar için donör boy ve kilosu alıcının boy ve kilosunun ± %20’si kadar olmalıdır21. Bir çalışmada, 70 kilogramın üstündeki normal bir erişkin kalbinin rahatlıkla kullanılabileceği bildirilmiştir31. Ölüm nedeni: Primer beyin tümörü dışındaki maligniteler ve uygun sistemik antibiyotik ile kontrol altına alınamayan bakteriyel infeksiyonlara bağlı ölümler ile kardiyak arestten dolayı beyin ölümü gelişen hastalar, kalp naklinde donör olarak kullanılamaz. 2004 yılı verilerine göre donörlerin ölüm nedenleri başında kafa travması (%60.8) ve inme (%29.5) gelmektedir32. Hastane kayıtları: Aktif hepatit, tüberküloz ve sifiliz gibi bulaşıcı hastalık, kalp hastalığı, diabetes mellitus ve uzun süreli hipertansiyon öyküsü bulunan hastaların kardiyak donör olarak kullanılmaları uygun değildir. Aktif enfeksiyonu bulunmayan HCV ve hepatit B-pozitif (core-IgM negatif) olan hastalar acil durumlarda artmış vaskülopati ve mortalite riskine karşın kullanılabilmektedir21,33,34. Elektrokardiyografi (EKG): Donör kalbinde sol ventrikül hipertrofisi bulguları bulunmamalıdır. Non-spesifik ST-segment ve T değişikliği beyin ölümü ile ilişkili bir durumdur. Bu durum, transplantasyon sonrasında düzelecektir. Sık tekrarlayan supraventriküler aritmisi, kontrol altına alınamayan ventriküler aritmisi olan hastalar donör olarak uygun değildir. Wolf-Parkinson-White (WPW) Sendromu varlığında donör kalbinin kullanılması olasıdır, postoperatif dönemde radyofrekans ablasyon ile düzeltilebilir22,35. Ekokardiyografi: Sol ventrikül hipertrofi bulgusu saptanan ya da optimum preload, afterload ve inotrop desteğe rağmen global sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu %40’ın altında olan donörler transplantasyon için uygun değildir. Birçok valvular ve konjenital kardiyak anomali, transplantasyon için kontraendikasyon oluşturur. Bazı olgularda, hafif veya orta mitral veya triküspid yetmezlik veya normal fonksiyon gören biküspid aort kapağı gibi diğer hafif kapak anomalilerinde donör kalpte onarım yapılabilir. Beyin ölümü sırasında veya sonrasında sistolik kan basıncının 3 saatten daha uzun <60 mmHg altında olması, uzun süre yüksek doz inotrop destek (dopamin veya dobutamin >20 µg/kg/dak) ya da 24 saat içinde 30 dakikadan daha uzun süren kardiyopulmoner resisütasyon öyküsü bulunması durumunda donör kalbi uygun değildir29. Total serum kreatin kinaz (CK) ve kreatin kinaz miyoglobin-bandı (CK-MB) rutin olarak ölçülmelidir. Ekokardiyografik olarak normal fonksiyonlu, ancak kardiyak enzimi yüksek olan durumlarda miyokard hasarı kardiyak troponin I ve 350 Kalp Transplantasyonunda Anestezi T (cTnI ve cTnT) ile daha spesifik şekilde ölçülecektir. Kalp eksplantasyonu sırasında periferik kanda ölçülen cTnI ve cTnT parametreleri donör kalp seçimi ve transplantasyon sonrası erken greft yetmezliğinin risk faktörleri olarak bulunmuştur36. Koroner anjiyografi riskli hastalarda tanısal amaçla kullanılabilir. Bazı merkezlerde, beklenen yaşam süresi çok kısa olan hastalarda, koroner arter hastalığı olan donör kalpleri koroner bypass yapılarak kullanılmaktadır5,16,21,37. yon kriterlerine ek olarak bronkoskopi normal olmalıdır. Pürülan akıntı ya da candida türleri söz konusu ise donör uygun değildir. Trakeal sekresyonlarda pnömoni olasılığı göz önüne alınmalıdır21,38. Donör ile alıcının ağırlık ve torakal ölçümleri uyumlu olmalıdır. Hastanın ölüm nedeni toksik olmamalıdır. Özellikle karbon monoksit zehirlenmesi bir kontraendikasyondur. Organ çıkarılması sırasında, intraoperatif olarak herhangi bir ventrikül ya da kapak fonksiyon bozukluğu, geçirilmiş infarktüs veya miyokard travması olup olmadığı direkt gözlem ile kontrol edilir (Tablo 1). Donör bakımı başarılı bir transplantasyon programı için çok önemlidir. Birçok olası donör diyabetes insipidus ya da kafa içi basıncı kontrol etmek için diürezin arttırılması ve sıvı kısıtlanması nedeniyle hipovolemiktir. Donörlerin %50’den fazlasında pitüiter fonksiyon bozukluğu nedeniyle santral diabetes inspidus gelişir ve masif diürez, sıvı ve elektrolit idamesini zorlaştırır. Bu idrar çıkışını azaltmak için sürekli düşük doz vazopressin infüzyonu uygulaması gerekebilir. Başlangıç dozu 0.8-1.0 U/st olup, doz idrar çıkışını yaklaşık 1-2 mL/kg/st düzeyinde tutacak şekilde titre edilir. Alternatif olarak desmopressin, intravenöz yoldan her 8-12 stte bir 0.5-2.0 g dozunda kullanılabilir16,21,39. Kalp-akciğer transplantasyonu: Kalp transplantasTablo 1: Donör kalbinin kabulü için kriterler - Vericide herhangi bir kalp hastalığı mevcut olmamalı, kritik olmasa da koroner arterlerde darlık bulunmamalı - Metabolik asidoz (baz açığı >-10 meq/L) olmamalı - Makroskopik ventriküler hipokinezi ya da diskinezi bulunmamalı - Görünür veya palpe edilebilir koroner arter hastalığı bulunmamalı - Uzun süreli resüsitasyon yapılmamış olmalı - 5 mikrogram/dak/kg dopaminden fazla inotrop gereksinimi bulunmamalı - Sağ ve sol dolum basınçları arasında aşırı farklılık bulunmamalı - Verici uzun süreli (>6 st) hipotansiyonda (<60 mmHg) kalmış olmamalı - Elektrokardiografi ve ekokardiyografi normal olmalı, EKG de sol ventrikül hipertrofisi bulgusu bulunmamalı - Travmaya bağlı kardiyak kontüzyon bulunmamalı - Ventilatördeyken arteriyel kanda PaO2 >80 mmHg olmalı - Karbon monoksit zehirlenmesi, Hepatit B, Hepatit C ve HIV infeksiyonu olmamalı - Dirençli ventriküler aritmi olmamalı - Vericinin uyuşturucu bağımlılığı bulunmamalı - Sepsisteki hastalar donör olmamalı - Vericide metastatik kanser bulunmamalı - >55 yaş, erkek cinsiyet, hipertansiyon öyküsü, sigara içiciliği ve koroner hastalığı kötü prognoza işaret edebilir Donör İdamesi İrreversibl beyin hasarı ile oluşan katekolamin deşarjları ve yetersiz sempatik tonus kardiyovasküler sistemi labil hale getirir. Beyin ölümünden miyokard korunmasına kadar geçen sürede oluşacak hemodinamik ve endokrin değişiklikler dikkatle değerlendirilmelidir. Donördeki hemodinamik bozukluklar vazomotor fonksiyon bozukluğu, hipovolemi, hipotermi ve disritmiden kaynaklanabilir. Artmış intrakraniyal basınç, dolaşımdaki endojen katekolamin düzeyinin artışı ile aşırı sempatik deşarja neden olabilir. Bunun sonucunda ortaya çıkan sistemik hipertansiyon ve koroner vazospazm epizodları, donör kalbini önemli iskemik hasar riskine sokar. Ortalama arter basıncını 60-80 mmHg, santral venöz basıncı ise 5-12 mmHg düzeyinde tutmak gereklidir. Miyokard ödemi ve distansiyon nedenli postoperatif kalp fonksiyon bozukluğunun önlenmesi için aşırı sıvı yüklemesinden kaçınılmalıdır. Volüm replasmanı kolloid süspansiyonlarla ve idame sıvılar ise laktatlı Kalp ve Anestezi 351 ringer gibi dengeli elektrolit solüsyonlarıyla sağlanır. İnotrop destek ortalama arter basıncı 60 mmHg olacak şekilde <10 µg/kg/dk dozunda dopamin veya dobutamin ile düzenlenir40. Dokulara yeterli oksijen sağlanabilmesi için hemoglobin düzeyi >10 g/dL tutulmalıdır. Tüm eritrosit ve platelet transfüzyonlarında, sensitize etme potansiyeline sahip HLA antijenlerinin ve sitomegalovirus (CMV)’ün donör kalbe girişinin önlenmesi için lökosit filtreleri kullanılmalıdır. Yaygın elektrolit bozukluklar hipernatremi, hipokalemi, hipomagnezemi ve hipofosfatemidir21,29. Uzamış yüksek doz katekolamin tedavisi (dopamin >10-15 µg/kg/dk) miyokardın norepinefrin depolarının tüketilmesine neden olur ve transplantasyon sonrası kalp fonksiyonlarındaki bozulmadan sorumlu olabilir. Hemodinamik instabilite nedeniyle yaklaşık %15-20 oranında uygun donör organın kaybedildiği bildirilmiştir3,21,30,33. Beyin ölümü tanımlanmış donörlerde anestezik ajan gereksinimi olmayacağı düşünülür. Ancak transplantasyonun başarı ile gerçekleşmesi için organ fonksiyonlarının dikkatli bir yönetime ihtiyacı vardır. Donörde düşük kan basıncı postoperatif greft fonksiyonunun kötülüğü ile yakından ilşkilidir. Asit-baz ve elektrolit dengesi sağlanmalıdır. Asidoz önlenmeli, pH 7.40-7.45, hematokrit değeri %30’un, hemoglobin değeri 10 gr/dL’nin üstünde tutulmalıdır. Donörler termal regülasyon kapasitelerini kaybettiğinden hipotermi yaygın görülür. Vücut sıcaklığı monitörize edilmeli ve ventrikül fibrilasyonuna neden olmayacak şekilde korunmaya çalışılmalıdır. Bu hastalar aynı zamanda harekete çok duyarlıdır ve transport sırasında çok dikkat edilmelidir. Santral venöz basınç monitörizasyonu ile sıvı tedavisi düzenlenir, gerekirse vazopressin ve vazopressörler kullanılır16,21,40,41. Donör aynı zamanda anormal nöroendokrin sistem fonksiyonlarına sahiptir. Transplant adaylarında ve beyin ölümü oluşturulan hayvan modellerinde major organlarda enerji depolarında azalma gösterilmiştir. Aerobik metabolik oksidatif süreç azalır ve mitokondri fonksiyonları inhibe olur. Enerji depolarındaki azalma organ fonksiyonlarının bozulmasına yol açar. Kalp dokusunda da anaerobik metabolizmaya bağlı olarak ATP depolarında azalma ve miyosit hasarı görülür. Özellikle tri-iyodotronin (T3), kortizol ve insülinin yerine konması, enerji depolarını hızla replase eder ve fonksiyonları düzeltir. Mevcut kanıtlar, azalmıs T3 düzeylerinin allograft fonksiyon bozukluğuna katkıda bulunabileceğini göstermekte olup, başlangıçta 4 μg bolus ve daha sonra 3 μg/st dozunda sürekli T3 infüzyonu önerilmektedir4,30,42,43. Transplantasyon Adaylarının Fizyopatolojisi Kalp nakli adayları çoğunlukla son dönem kardiyomiyopatili hastalardır. Erişkin hastalardaki kalp transplantasyonlarının %90’ını dilate (%54) ya da iskemik kardiyomiyopati (%45) oluşturur. Daha az oranlarda ise (%1) son dönem kapak hastalıkları, tedaviye yanıt vermeyen ölümcül kalp tümörleri, aktif miyokardit, hipertrofik kardiyomiyopati, postpartum kardiyomiyopati, cerrahi revaskülarizasyon ya da anjiyoplasti ile düzeltilemeyen anjina pektorisli hastalar oluşturur. Kalp transplantasyonu yapılan olguların yaklaşık %20’si kadındır. Çocuk hastalarda ise kalp transplantasyonlarının %5’ini konjentinal kalp hastalıkları, %2’sini retransplantlar oluşturur. Dilate kardiyomiyopati ve kompleks konjenital kalp hastalıkları başlıca iki endikasyondur3-5,44. Bu hastalarda, hem diyastol sonu volüm artışı ve atım hacmi azalması ile karakterize sistolik fonksiyon bozukluğu, hem de intrakardiyak basıncın yükselmesi ile karakterize diyastolik fonksiyon bozukluğu bulunur. Kompanzatuvar mekanizmalar ile kalp debisi sağlanamaz duruma geldiğinde, sol ventrikül basıncı yükselir, pulmoner venöz basınçlar artar ve pulmoner venöz konjesyon ve ödem oluşur. Sağ ventrikül yetersizliği de eklenirse benzer bir tablo söz konusudur. Bu hastalarda sempatik tonusta artma, sıvı ve tuz retansiyonu ve yaygın vazokonstriksiyon gelişmektedir. Oluşan ventrikül dilatasyonu, miyokard duvar gerilimini önemli ölçüde arttırır. Zamanla artmış katekolamin düzeyleri, reseptör yoğunluğunda 352 Kalp Transplantasyonunda Anestezi (down-regulation) ve miyokard norepinefrin düzeylerindeki azalma, bu ajanlara kalp ve damar yatağında bir duyarlılık azalmasına neden olur3-5,16,45. Kalp yetersizliği tedavisi alan hemen hemen bütün adaylar diüretik tedavi altındadır ve bu tedavinin sonucu hipopotasemi ve hipomagnezemi sık görülmekte, aşırı diüretik tedavi sonucu hipovolemik olabilmektedir. Anesteziyolog bu olasılığı daima akılda tutmalıdır. Tedavinin diğer bir önemli unsuru sol ventrikül önündeki direnci azaltarak yaşam süresini arttıran nitratlar, hidralazin ve ACE inhibitörleri gibi vazodilatörlerdir3,46. Çeşitli önlemlere karşın semptomatik olan bu hastalar sıklıkla inotrop tedaviye gerek duyar. Digoksin, toksik özellikli ve zayıf etkili oluşu; amrinon, milrinon ve enoksimon gibi fosfodiesteraz inhibitörleri de mortaliteyi arttırmasıyla ilgili endişeler nedeniyle kısıtlı kullanılmaktadır. Bu nedenle çoğunlukla dopamin ve dobutamin gibi beta adrenejik agonist ajanların IV infüzyonları tercih edilir. Yüksek dozda kullanılan inotrop ilaçlar miyokardın oksijen tüketimini arttırmaları, miyokard harabiyeti yapmaları ve aritmilere yol açmaları nedeniyle yeni bir inotrop ilaç olan ve miyokardın oksijen tüketimini arttırmayan levosimandan kullanılmaktadır4,16,47. Bütün bu önlemlere karşın dirençli hastalar intraaortik balon pompası (İABP) ile desteklenmelidir16,46,48. Transplantasyon Sonrası Fizyopatolojisi Kalp nakli sonrası yeni dönem fizyolojinin bilinmesi, hem transplantasyon sayılarının hem de hayatta kalma sürelerinin uzaması ve özellikle immünosüpressif tedavi komplikasyonları ile ilgili cerrahi girişimlere gereksinimin artması nedeniyle oldukça önemlidir (Tablo 2). Donör kalp kardiyektomisi hem aferent, hem de eferent sinir sistem bağlantılarını ayırır. Bunlar kalp implantasyonu sırasında yeniden oluşturulamaz. Bu durum tam bir kardiyak denervasyon tablosu yaratır. Transplante edilmiş kalpte bu aferent liflerin yoklu- ğu, periferik vasküler direncin azalması ve santral venöz basınçtaki belirgin azalmaya karşı plazma norepinefrin cevabının bozulmasına yol açar. Vagal tonusun kesin kaybı sempatik sinir sisteminin belirgin refleks aktivasyonuna sebep olur49,50. Bu hastalarda istirahat kalp debisi rölatif olarak sabit olup 90-100 atım/dak düzeyindedir. Kalp atım hızını etkileyen nöral kaynaklı refleksler (baroreseptör uyarımı ile oluşan kalp atım hızı değişimi, karotis sinüs masajı, valsalva manevrası ve entübasyon sırasında oluşan kalp atım hızı değişkenliği) kaybolmuştur. Egzersiz sırasında gerekli kalp debisi artışı kalbin sempatik uyarımının olmaması nedeni ile kalp atım hızı artışından çok atım hacmi artışı ile sağlanır. Kalp debisi artışı, ihtiyacının uzun süreli olduğu durumlarda 4-5 dakika içinde adrenal medulladan salıverilen endojen katekolaminler kalp atım hızı artışına neden olabilir. Denerve kalp endojen katekolaminlere veya eksojen direkt etkili sempatomimetik ilaçlara (örn isoproterenol) cevap verir. Buna karşın parasempatik sistem üzerinden etkili ilaçların (örn atropin) denerve kalbin hızına etkisi minimaldir. Denervasyonun atriyoventriküler iletim zamanına veya intraventriküler iletim zamanına etkisi yoktur3,51-53. Tablo 2: Kalp transplantasyonundan sonra hemodinamik değişiklikler Dolum basınçları normal ya da yüksek Kalp debisi normal ya da hafifçe azalmış İstirahatteki kalp hızı artar Vazokonstriksiyon ve afterload stres sonucunda, sistemik hipertansiyonu da içine alan (çoğunlukla siklosporine bağlı) hafif-orta hemodinamik değişiklikler İntrensek kontraktilite ve rezerv rejeksiyon olmayan kalpte normal sınırlarda Beta agonistlere yanıt artabilir Disritmi riski artar (ilk 6 ayda) Orta derecedeki pulmoner hipertansiyon (yaklaşık 2 hafta içinde) azalır Egzersize yanıtta; ilk birkaç dakikada venöz dönüşün, bununla birlikte diyastol sonu volümün artmasıyla atım volümü artar, daha sonra katekolaminlerin (adrenal medulladan salıverilen) artması kalp hızı ve kalp debisini arttırır İntrensek kontrol sistemleri bozulmamış Kalp ve Anestezi 353 Aferent sinir yollarının kesilmesi normal renin-anjiyotensin-aldesteron regülasyonunu da bozmaktadır. Normalde çesitli metabolik uyarılara yanıt olarak böbreklerden kana salıverilen renin, anjiyotensinojenden anjiyotensin 1 ve onun aktif formu olan anjiyotensin 2 oluşumunu başlatır. Anjiotensin 2 potent vazokonstriktör etkileri yanısıra serebral korteksten aldosteron stimülasyonunu arttırır. Böylece kalpteki aferent gerilme reseptörleri normalde feedback mekanizması oluşturarak kan volümü arttığında renin ve antidiüretik hormon sekresyonunu azaltıcı etki gösterir ve plazma volümü normal seviyelere döner54,55. Kronik olarak renin-anjiyotensin-aldosteron döngüsünün sempatik uyarı ile sıvı retansiyonuna yol açarak kardiyak durumun değişmesi ile yeni volüm-denge durumu oluşur. Böylelikle, kalp transplantasyonu alıcılarında total kan volümünün artması ile görülen volüm ekspansiyon durumu gelişir. Sempatik debinin vagal inhibitör etkisinin azalması ile transplantasyon sonrası hipertansiyon sıklığı artar3,53,56. Birçok uzun dönemli çalışma, reinnervasyonun en iyi olasılıkla parsiyel veya inkomplet olacağını göstermiştir. Denervasyon, temel kalp fonksiyonunu önemli ölçüde değiştirmez. Fakat kalp debisinin artmasıyla ilişkili artışlara yanıt önemli ölçüde değişir. Normalde kalp hızındaki artışlar kalp debisini hızlı bir şekilde arttırabilir. Fakat transplantasyonlu hastalarda egzersize cevap olarak kalp debisindeki artışlar çoğunlukla atım hacminde artışlar yoluyla yerine getirilir. Bunun için kalp transplantasyonlu hastalarda yeterli preload’un idamesi zorunludur57. Kalp transplantasyonlu hastalarda egzersize cevapta, kalp hızındaki yavaş artıştan olası sorumlu, parasempatik innervasyon eksikliğidir. Kalp nakli sonrası kullanılacak ilaçların seçiminde en önemli etken denervasyonun varlığıdır. Sempatik (efedrin) veya parasempatik (atropin, pankuronyum, edrofonyum) sinir sistemi yoluyla kalp üzerine indirekt etkili ilaçlar genellikle etkisizdir (Tablo 3). Direkt ve indirekt etkili bir ilaç karışımı sadece onların direkt etkilerini ortaya koyacaktır (digoksin ile atriyo-ventriküler refrakter periyodda normal artışın olmaması, norepinefrin ile taşikardi, neostigmin ile bradikardinin olmaması). Bundan dolayı epinefrin ve isoproterenol gibi direkt kardiyak etkili ilaçlar transplantasyon sonrası kardiyak fizyoloji için seçilecek ilaçlardır. Bununla birlikte, kalp transplantasyonlu hastalarda kronik olarak yüksek katekolamin düzeyleri, beta adrenerjik ilaçlara normal cevaba karşın, alfa adrenerjik ilaçlara kör bir cevap oluşturacaktır. Kalp nakli sonrası uzun yaşayan hastalara karşı en büyük tehdit allogreft vaskülopatisidir. Bu hastalarda ateroskleroza eğilim hızlanmıştır. Tablo 3: Kardiyak denervasyon sonrası ilaçlara yanıtta Koroner lezyonlar klasik proksimal oluşan değişiklikler fokal lezyonlardan ziyade difüzdür Ajan Yanıt ve koroner segmentlerde tam tuAtropin Vagolitik etki yok tulum vardır13,58,59. Bu tutulumdan Neostigmin Kalp hızı azalabilir, periferik (non-kardiyak) etkiler bozulmamıştır vasküler endotelyal hücrelerin imEfedrin Daha az kardiyostimülan etki mün hücre aracılı aktivasyonu suçNorepinefrin Beta stimülatör etkinin artması lanmaktadır. Kalp nakli yapılan hasFenilefrin Uzun süredir kalp yetersizlikli hastalarda vazokonstrüktör etkilerin↓ taların 3 yıl sonra yarısından fazlası, 5 yıl sonra ise %80’i konsantrik arİzoprotrenol Etkin inotropi ve kronotropi terioskleroza yakalanmaktadır. AfeNifedipine Kardiyak implusların nodal iletiminde depresyonun bulunmaması rent kardiyak reinnervasyon seyrek Digoksin Akut vagotonik etkisinin bulunmayışı olduğundan akselere vaskülopatili Fentanil Vagotonik etkisine sekonder kalp hızı↓ görülmez hastaların çoğunluğunda miyokard Demerol Vagolitik etkisine sekonder kalp hızı↑ görülmez iskemisi sessiz iskemi şeklindedir60. Pankuronyum Vagolitik etki yok Koroner arterioskleroz tanısında 354 Kalp Transplantasyonunda Anestezi noninvaziv tetkikler duyarlı değildir. Aynı zamanda koroner anjiyografi de allogreft arteriosklerozun şiddetini tam olarak göstermez. İntravasküler ultrasonografi ve dobutamin stres ekokardiyografi fonksiyonel iskemi veya morfolojik anormallikleri ortaya koyabilir (koroner anjiyografide önemli lezyon yoksa bile). Bu nedenle anesteziyolog, transplantasyon sonrası iki yıl geçmişse, semptomatik hastada, anjiyografi ve noninvaziv tetkikler normal olsa bile, olası bir koroner vaskülopati varlığını düşünmelidir5,8,13,61. Ortotopik Kalp Nakli Endikasyonları Kalp transplantasyonu, konvansiyonel tıbbi sağaltıma yanıt vermeyen son dönem kalp yetmezlikli ve hayatta kalım beklentisi 1 yılın altında olan hastalarda endikedir. Hastaların %90’ı sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu, iskemik veya idiyopatik dilate kardiyomiyopatiye bağlı ciddi oranda azalmış olgulardır. Konjenital kalp defekti, valvüler kalp hastalığı, kontrol edilemeyen ventriküler aritmi, idiyopatik hipertrofik kardiyomiyopati, intrakardiyak tümör, revaskülarizasyona uygun olmayan miyokard iskemisi ve transplante edilmiş greft fonksiyon bozukluğu kalp transplantasyonunun diğer endikasyonlarıdır62,63. Pulmoner vasküler direncin (PVR) ciddi şekilde yüksek olması (>6 Wood ünite), irriverzibl renal, hepatik ve pulmoner fonksiyon bozukluğu varlığı, malignite ve hepatit B veya C gibi aktif enfeksiyon varlığı, kalp transplantasyonunun kesin kontraendikasyonlarıdır. Rölatif kontraendikasyonlar ise, 55 yıl üstü yaş, son organ hasarına neden olmuş diyabet, obezite, osteoporoz, aktif peptik ülser ve amiloidozdur3,5,16,64,65. Bu hastalar aşağıdaki koşullardan en az birini sağlamalıdır: -Hastanın fonksiyonel kapasite olarak NYHA Class III veya IV’de bulunması ve maksimal tıbbi tedaviye cevap vermeyen konjestif kalp yetmezliği varlığı, -Ejeksiyon fraksiyonunun <%30 ve maksimal oksijen tüketiminin <14 mL/kg/dak olması, -Konvansiyonel kalp ameliyatları ile tedavi edilemeyen son evre kalp hastalığı nedeniyle 2 yıldan daha az hayatta kalım beklenmesi, -Konvansiyonel cerrahi tedavi olamayacak (inoperabl) koroner arter hastalığı ve tıbbi tedaviye yanıtsız anginal semptomlar, -Tıbbi veya konvansiyonel cerrahi tedaviye yanıt vermeyen malign ventrikül aritmileri, -Rezeke edilemeyen Kawasaki gibi kalp tümörleri. Kalp nakli için endikasyonlar “Akut ve kronik kalp yetersizliği tanı ve tedavisine yönelik 2012 ESC kılavuzu”na göre düşünülebilecek olgular ciddi belirtileri olan kötü prognozlu ve alternatif tedavi seçeneği olmayan son dönem kalp yetersizliği, operasyon sonrası gerekli yoğun tedaviye uyum sağlayabilecek olgular kalp nakli adayı olabilir66. Yeni (1 aylık) sağ kalp kateterizasyonu, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu değerlendirmesi ve oksijen tüketimi (VO2) çalışması bulunmayan hastaların transplantasyon programına alınması uygun değildir. Konjestif kalp yetmezlikli olgularda prognoz, fonksiyonel kapasite ile ilişkilidir. Oksijen alırken, (VO2) maksimum egzersiz testiyle fonksiyonel kapasite ölçülmelidir. Tıbbi tedavi alan, stabil VO2 <10 mL/kg/dak olan bir olguda prognoz kötü seyreder. Bu grup olgularda kalp transplantasyonunun kesin endikasyonu vardır. VO2 11-14 mL/kg/dak ve günlük aktiviteleri çok sınırlı olan olgular da kalp transplantasyonu programına alınabilir7,67. Yaşam beklentisinin 1 yılın altına inmesi yanında, kalp yetmezliğinin neden olduğu belirgin fiziksel kısıtlılık nedeniyle tatminkar bir hayat sürememeleri de, hastaları kalp nakli programına almak için bir gerekçe oluşturmaktadır. Ani olarak kalp yetmezliğinin ortaya çıkması veya kronik ama stabil bir seyir izlerken birdenbire kliniğin ağırlaşarak hastanın dekompanse hale gelmesi durumlarında kalp nakline karar vermek nispeten kolaydır. Ancak hastane dışında, Kalp ve Anestezi 355 evinde takip edilen ve stabil bir klinik seyir gösteren New York Heart Association Class III ya da IV’deki hastalarda bu kararı vermek daha güç olmaktadır. Böyle bir durumda hastanın 1 yıldan az yaşam beklentisinin olduğunu iddia etmek kolay değildir. Kötü prognozu objektif bir şekilde belirlemek için elde gözlemlere dayalı birikmiş veriler ya da objektif kriterler olmalıdır. Örneğin sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun <%20 ya da sol ventrikül diyastol sonu basıncının >20 mmHg olduğu dilate kardiyomiyopatili hastalarda 2 yıllık sağ kalım oranının oldukça düşük olduğu bilinmektedir. İskemik etiyoloji, genellikle prognozun daha kötü olduğunu gösterir65,66,68. Pulmoner kapiller kama basıncı ve santral ven basınçta yükselme, EKG’de ventriküler iletinin gecikmesi, komplike ventrikül aritmilerinin ortaya çıkması, egzersiz toleransının ileri derecede düşük olması ya da efor kapasitesinde bozulma gibi bulgular, kötü prognoz işaretleridir. Yine de bütün bu kriterleri bir araya getirerek, bileşkelerinden prognozu belirleyecek bir formül elde etmek kolay değildir. Optimal üçlü tıbbi tedavi ile (dijital, diüretik, anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörü) NYHA Class IV fonksiyonel kapasiteye sahip hastaların 1 yıllık sağ kalım oranı yaklasık %40 civarındadır69. Buna ek olarak, konjestif kalp yetmezliği nedeniyle Class III ya da IV’deki hastalarda, ani ölüm olasılığının daima var olduğunu akılda tutmak gerekir. Sonuçta klinik durumuna göre her hasta için ayrı bir değerlendirme yaparak transplantasyona karar verme sorumluluğu klinisyene düşmektedir. Karar sürecinde objektif veriler kadar, hatta bazen daha fazla klinik seyirde ciddi bir sapmayı ilk fark eden, onu bir süredir takip etmekte olan doktorunun subjektif çıkarımları da önem kazanmaktadır70. Sonuç olarak, kardiyak arrest epizodlarının, basit enfeksiyonlar sırasında bile kardiyak dekompanzasyonun ortaya çıkması, aktivitenin giderek kısıtlanması, tekrarlayan hospitalizasyonlar, kronik hipotansiyon, renal ve hepatik fonksiyonlarda giderek bozulma, kaşeksi ve kronik hiponatremi gibi işaretler kalp nakli endikasyonunun konulmasını kolaylaştırır. Yukarıda sayılan klinik belirti ve objektif kriterlere ek olarak, hastanın yaşam kalitesindeki tolere edilemeyen azalma da, hastayı transplantasyona yönlendirmede önemli bir belirleyicidir. Böyle bir durumda, ne kadar iyi ve etkin düzenlenmiş olursa olsun, tıbbi tedaviyle sağlanacak gündelik yaşam kalitesi, kalp nakli sonrasında beklenenle kıyaslanamaz. Tıbbi tedavi ile sınırda ve kısıtlı bir yaşantı sürdüren hastalarda, kalp nakli sonrasında aktif günlük yaşantılarına hatta işlerine ve üretkenliklerine dönmelerini sağlayan bir fonksiyonel kapasite artışı sağlanmaktadır71. Yeniden transplantasyon endikasyonu ise şiddetli kalp greftli koroner arter hastalıklı olgular ve immünosüpresif tedaviye refrakter rejeksiyon ya da primer greft yetmezliğindeki olgularda ikinci kez kalp transplantasyonuna gereksinim olur. Bu oran ilk yılda yaklaşık %2’dir12. Alıcıya Ait Ortotopik Kalp Nakli Kontraendikasyonları Kalp transplantasyonu için kontraendikasyonlar; - Yakın zamanda tromboemboli öyküsü olan - Aktif enfeksiyon - Ciddi periferik atardamar ya da serebrovasküler hastalık - Alkol ya da ilaçların kötüye kullanımı - 5 yıl içerisinde kanser tedavisi olma - İyileşmemiş peptik ülser - Belirgin böbrek yetersizliği (kreatinin klirensi < 50 mL/dak) - Belirgin karaciğer hastalığı - Çoklu organ tutulumunun olduğu sistemik hastalık - Duygusal değişkenlik ya da tedavi edilmemiş mental hastalık - Yüksek pulmoner damar direnci (>4-5 Wood ünitesi veya ortalama transpulmoner gradient >15 mmHg) Bu kriterler operasyon sonrası sağkalım oranını yükseltmek ve komplikasyonlardan olabildiğince ka- 356 Kalp Transplantasyonunda Anestezi çınmak için ortaya konmuştur. Merkeze göre veya alıcının bireysel özellikleri ve durumu göz önüne alınarak çeşitli değişiklikler yapılabilir. Kalp yetmezlikli bütün hastaların kalp nakli için uygun aday olamayacakları açıktır. Diğer yandan donör organ sayısının azlığı, yüksek maliyet gibi konular da önemli etkenlerdir. İşlem sonrasında hastanın alacağı immünoüupressif tedavi ve operasyonun kendisinin riskleri ve komplikasyonları da en uygun adayların belirlenmesinde gözardı edilemeyecek unsurlardır. Genel olarak kabul edilen kontraendikasyonlar72: Alıcı yaşının 65 yaş üzerinde olması: Siklosporin öncesi dönemde bile 50 yaş üzerindeki hastaların kalp nakli sonrası hayatta kalma oranı daha genç gruba göre düşüktür73. İleri yaş grubunda eşlik eden hastalıklar, diğer sebeplerle yaşam beklentisi, üretkenlik ve aktif günlük yaşam azalmaktadır. Günümüzde kalp yetmezliğinin tedavisindeki gelişmeler, anesteziyologları daha sık yaşlı kalp alıcıları ile karşı karşıya getirmektedir. Perioperatif yüksek riskli bu hastaların diyabetes mellitus, hipertansiyon, önceden tümör öyküsü gibi çoklu sistem hastalıkları olup, morbidite oranını da arttırmaktadır8,9. Ciddi pulmoner hipertansiyon: Pulmoner vasküler direncin sabit olarak 6-8 Wood ünitesi üzerinde seyretmesi transplantasyon adaylarında genellikle nadir görülür. Daha çok konjenital veya kapak hastalığı olanlarda rastlanan bu durum, transplantasyon adayında saptandığında, bu kişi genellikle transplantasyon listesinden çıkarılır. Pulmoner vasküler direncin hesaplanması dikkatli bir şekilde, hasta oda havası solurken ve istirahat halindeyken yapılmalıdır. Pulmoner vasküler direnci 4-8 Wood ünitesi civarında seyreden sınır olgular, hastadan daha iri yapılı donör kalbi ile, perioperatif dönemde pulmoner hipertansiyonla aktif mücadele, izoproterenol hatta prostaglandin deriveleri kullanarak kalp nakline alınabilir3-5,16,30. Peptik ülser mevcudiyeti, özellikle yeni aktivasyon: Bu sadece potansiyel kanama riskinden değil perforasyon ve hatta sepsis riski taşıması nedeniyledir. Candida albicans, helikobakter ve sitomegalik inklüzyonlar gastrik ve duedonal ülserlerde yerleşmektedir. Son 6-8 haftada geçirilmis pulmoner infarktüs: Bu hastalara immünosüpressif başlandığında, infarkt yerinde pulmoner abse gelişmektedir. Morbidite yükselmekte, hastaların yaklaşık %50’si torakotomi, rezeksiyon ya da drenaj işlemlerine tabi tutulmaktadır. İnfarktın radyolojik olarak iyileşmesi kriter alınmaktadır70. Diabetes mellitus: Diabetes mellitusa bağlı ve dokümante edilmiş son-organ hasarı (retinopati, nefropati gibi) ve/veya kolayca kontrolden çıkabilen (örn: öyküde diyabetik ketoasidoz mevcudiyeti gibi) Major kronik engelleyici hastalık: Örneğin: sistemik lupus, ciddi artrit, nörolojik hastalık, serebrovasküler olay sekeli, - Semptomatik ciddi periferik damar hastalığı veya karotid arter hastalığı, - Semptomatik ve kontrolü için birden fazla ilaç gerektiren hipertansiyon, - Aktif enfeksiyon, - Başka hayati organlarda geri dönüşsüz kronik işlevsel bozukluk örneğin: a) Böbrek: kreatinin >2.5 mg/dL veya kreatinin klirens< 50mL/dak b) Karaciğer: bilirubin >2.5 mg/dL; ALT, AST normalin 2 katından fazla c) Akciğerler: kronik bronşit, KOAH varlığı, sigarayı bırakmada başarısızlık d) Kan: belirgin koagülasyon anormallikleri, kanama diyatezi, - Aşırı obezite (ideal vücut ağırlığı >%30-35), - Son 6 ay içinde devam eden ilaç, alkol ya da tütün bağımlılığı, - Aktif durumda ruh sağlıgı bozukluğu veya psikososyal instabilite, Kalp ve Anestezi 357 - Aktif evrede veya yeni ortaya çıkmış malignite: Hem yaşam beklentisinin azlığı hem de immünosüpressif tedaviler nedeniyle artmış lenfoproliferatif hastalık riski kür ya da remisyonda olsun, neoplastik hastalıkları kontraendikasyona dahil etmektedir. - HIV serokonversiyonu, - Amiloidoz, - Ciddi osteoporoz, Yukarıda sayılan bu durumlara ek olarak: - Akciğer grafisinde kökeni aydınlatılmamış opasiteler: Bunlar coin lezyon, infiltrat ya da effüzyon şeklinde olabilir. Transplantasyon öncesi etiyolojileri ayrıntılı biçimde aydınlatılmalıdır. Mikroorganizmalar, tanımlanmalı bronkojenik karsinoma olguları listeden çıkarılmalıdır. Tanı koymada non-invaziv ya da az-invaziv yöntemler yetersiz kalırsa iğne aspirasyonu (floroskopik ya da bilgisayarlı tomografik kılavuzluk altında) hatta gerekirse bronkoskopi ya da son çare olarak torakotomi ile tanıya ulaşılmalıdır. - Ciddi (>105 mmHg) diyastolik hipertansiyon, - Asit ile beraber olan veya olmayan kaşeksi: Kardiyomiyopatili hastaların az bir kısmında önemli boyutta kaşeksi gelişebilmektedir. Bunların çoğunda karaciğer belirgin derecede büyümüştür ve sarılık ile asit mevcuttur. Bunlar genç hastalarda bile postoperatif kötü prognoza işaret eden ve multi-organ yetmezligi ile ölüm riskini yükselten faktörlerdir. - Donör kalbin bozulmuş olması, - Yakın zamanda divertikülit öyküsü, -Panel reaktif antikorlar: Kan transfüzyonları gibi nedenlerle toplumun önemli bir kısmının serumunda “panel reaktif antikorlar” ortaya çıkmaktadır. Bunların >%20 olduğu durumlarda yapılacak bir kalp naklinin özellikle erken veya geç red fenomeni açısından risk yarattığına işaret eden yayınlar mevcuttur3,5,7,63,74-76. 55 yaş üzerindeki hastalar için de aynı kriterler geçerlidir, ancak aşağıda belirtilen şu durumlar kesin kontraendikasyon sayılır: - Semptomatik, önemli periferik damar veya karotid arter hastalığı, - Regülasyonu için insülin gerektiren diyabet, - Obezite (normalin >%20 itibaren). Miyokard Saklamasının İlkeleri Miyokard saklamasının temel amacı transplantasyon süreci boyunca kalbin mikrovasküler, hücresel ve fonksiyonel bütünlüğünün korunmasıdır. İlk yıkama solüsyonu: Transplantasyon için saklanan organların ilk yıkama solüsyonlarının temel amaçları hücresel şişmenin ve intraselüler asidozun önlenmesi ve membran fonksiyonunu korumaya yetecek düzeyde intraselüler ATP’nin idamesidir. Hipotermi: Van Hoft denklemine göre kardiyak sıcaklıktaki her 10°C’lik azalma ile miyokardın enzimatik reaksiyonlarının aktivitesi yaklasık %50 kadar azaltılır17. Böylece, hipotermi mekanik arresti başlatır ve miyokardın enerji tüketimini sınırlandırır. Önerilen, kalbin yaklaşık 4°C’de saklanmasıdır. Diyastolik arrest indüksiyonunda ılık solüsyon kullanımı pratik olmadığından, günümüzde düşük kalsiyum konsantrasyonlu arrest solüsyonu tasarımı ile hızlı diyastolik arrest indüksiyonu olasılıkla en iyi seçimdir21,29. Hücresel şişmenin önlenmesi: Saklama solüsyonunun sodyum ve potasyum konsantrasyonu, iyonik konsantrasyon farkını değiştirerek hücresel şişmeyi etkileyebilir. Teorik olarak intraselüler solüsyonlar (düşük sodyum, yüksek potasyum konsantrasyonlu) Na+’un (ve dolayısıyla H2O’nun) hücre içinde birikim eğilimini en aza indirecektir. Ancak, laktobiyonat, rafinoz ve mannitol gibi yüksek molekül ağırlıklı moleküller intraselüler ödemin önlenmesinde daha önemli aditifler olabilir. Serbest radikal süpürücüleri: İskemi sırasında oluşan serbest radikallerin inaktivasyonu için başlangıç yıkama solüsyonlarına antioksidan ekleme yönelimi gittikçe artmaktadır. Glutatyon en etkili doğal 358 Kalp Transplantasyonunda Anestezi süpürücülerden biridir. Mannitol, ozmotik bir ajan olmasının yanı sıra özellikle hidroksil radikallerine karşı antioksidan özelliklere de sahiptir. Süperoksit dismutaz, katalaz ve peroksidazlar gibi enzimatik süpürücüler, iskemi sonrası miyokardın iyileşmesini geliştirmek üzere deneysel kardiyoplejik solüsyonlara eklenmiştir. Donör havuzunu genişletmek amacıyla daha yaşlı kalplerin kullanılmaya başlamasıyla akut greft yetmezliği ve hastane mortalitesinin arttığı gösterilmiştir. Bununla birlikte transplantasyon alıcılarının da yaş aralığı genişlediğinden, yaşlı donör ile yaşlı alıcı kullanımında ventrikül fonksiyonu iyileşmesinde gecikme ile iskemik hasar da kaçınılmaz olarak artmaktadır. Önceki çalışmalarda yaşlı donörlerde kardiyoplejik arrest sırasında daha büyük oranda iskemik hasar saptanmıştır. Yaşlı alıcılarda kardiyak hasara cevapta yenilenebilir ‘stemcell’ hücreler azalmakta ve fonksiyonları bozulmaktadır. Bu nedenlerle yaşlı donör kalbini taşıma ve korumada gelişen kalp hasarı, alıcı kalp için anlamlı bir risk faktörü oluşturmaktadır. Yaşlı alıcılarda yaşlı donör kalplerinin perfüze edilmesi uygun olabilir. Donör kan perfüzyonunun soğuk korumaya üstünlüğü belirtilmektedir. Ayrıca transport sırasında perfüzyon, yaşlı donör kalbinin resusitasyonuna izin verebilir77. Soğuk kardiyoplejik solüsyonlar hızlı ve eşit bir soğuma oluşturarak kalbin kasılmasını hızlı durdurabilir. İdeal bir kardiyoplejik solüsyon enerji gereksinimini azaltmalı, organ transportu sırasında toksik ürünlerin birikmesini engellemeli, normal iyonik kompozisyon ve pH’nın korunmasını sağlamalı, hücresel ödemi engellemeli ve reperfüzyon hasarını azaltmalıdır. Saklama ve transport: Etkili saklamanın birincil amacı hücresel enerji gereksinimlerini en aza indirmek için kalbin transportu sırasında derin hipoterminin korunmasıdır. Donör kalbin, organ taşıma torbası içinde soğuk saklama solüsyonuna daldırılmış durumda ve torbanın dışında kırık buz parçaları ile soğutularak, yaklaşık 4°C’de taşınması önerilir. 0°C veya 0°C’ye yakın sıcaklıklar hücre-içi yapılara hasar verici olabilir ve kalbin buzla uzun-süre direkt tema- sı termal hasara neden olabilir. Transport sırasında sürekli perfüzyon tekniği uygulaması, miyokard ödemini arttırması ve teknik zorluklar nedeniyle tercih edilmez. Transplantasyonda kullanılan solüsyonlar: Klinik kardiyak transplantasyon için geliştirilmiş solüsyonların önemli ayırıcı özellikleri, Na+ ve K+ bileşenleri yani “intraselüler” veya “ekstraselüler” özellikli olmalarıdır. Pasif değişim aktivitesinden sorumlu iyon gradiyentini bozan intraselüler solüsyonlardaki yüksek potasyum konsantrasyonlarının endotel üzerine hasarlayıcı etkileri bulunduğu gösterilmiştir. University of Wisconsin Solution (UWS), St Thomas Hospital Solution (STHS), Celsior solution ve Histidine-Tryptophan-Ketogulutare gibi çeşitli saklama solüsyonları bulunmasına karşın, hiçbirinin diğerine üstün olduğu söylenememektedir16,78,79. Son yıllarda organ transportu ve korunmasında ‘TransMedics’ adlı, organı operasyona kadar çalışır halde tutan yeni bir yöntem kullanılmaktadır. Kliniğimizde ekstrasellüler özellikte olan koruma solüsyonu ve hipotermik saklama tekniğini kullanıyoruz. Donör kalbinin korunmasında hipotermi ile metabolizmanın yavaşlatılması, kalbin yapısal komponentlerinin hasar görmemesi için uygun fizyolojik ve biyokimyasal ortamın hazırlanması ve reperfuzyon hasarının en aza indirgenmesi gerekli temel prensiplerdir. İskemi süresi: Transplantasyon sonrası erken dönemde donör kalp fonksiyonlarındaki bozulmanın ve mortalitenin en önemli sebebi miyokardın yetersiz korunması ve hipotermik iskemik zamanın uzamasıdır. Kardiyoplejik arrest sonrası yaklaşık 4-6 saatlik iskemi süresi bütün dünyada kabul edilebilir. Süre 6 saati aşınca greft fonksiyonları bozulabilmektedir. Son verilere göre iskemi zamanı yaklaşık 3.3 saate düşürülmüştür. Banner ve ark80, donör kalbin iskemi süresinin 171’den 213 dak’ya çıktığında kalp transplantasyonu yapılan alıcılarda ilk 30 günlük mortaliltenin %9’dan %16’ya yükseldiğini saptamıştır. HSTL verilerinde is- Kalp ve Anestezi 359 kemi zamanı ile mortalite arasında benzer bir ilişki rapor edilmiştir15. Donör iskemi süresini kısaltmak için ‘short crossclamp’ gibi alternatif cerrahi teknikler kullanılmaktadır. Bu teknikle aortik kros-klemp süresi ve kardiyopulmoner bypass sonrası inotrop destek ve intraaortik balon pompası gereksinimi azalmış ancak yoğun bakımda kalış süresinde herhangi bir değişiklik olmamıştır8,81. 4 saatten uzun donör kalbindeki iskemi süresi ve alıcı/donör vücut ağırlığı oranı >0.8 ise marginal parametre olarak kabul edilebilir30. İskeminin 6 saati geçtiği durumlarda greft fonksiyonlarında bozulma sıklıkla gözlendiğinden, bu durumda alıcının hemodinamik verilerine göre transplantasyon kararı verilir. Yüksek doz inotrop ilaç infüzyonu alan, mekanik dolaşım desteği altında olan ve yaşam beklentisi bir haftadan kısa olduğu düşünülen olgularda bu donör kalbi kullanılabilr. Ülkemizde 172 kalp nakli yapılan ve donör iskemi süresinin mortalite üzerine etkilerinin incelendiği bir çalışmada; ortalama donör iskemi süresi 181.7±61.2 dak olarak saptanmıştır. Sonuçta, sadece donör iskemi süresinin değil, donör kalp koruması, ameliyat teknikleri ve alıcıların ameliyat öncesi durumunun, transplantasyon sonrası mortalite üzerinde daha etkili risk faktörleri olduğu ifade edilmiştir82. Kalp-akciğer transplantasyonu: Kalp-akciğer transplantasyonu planlanıyorsa, aortik kros-klemp konmadan önce hipotermik yıkama solüsyonunun akciğere dağılımını artırmak için PGE1 infüzyonu uygulanır. Pnömopleji solüsyonu olarak başlangıçta EuroCollins solüsyonu kullanılırken, günümüzde bronşiyal iyileşmeyi hızlandıran ve parsiyel oksijen basıncına yararlı etkileri bulunan dekstran içeren UWS tercih edilmektedir83. Anestezik Yaklaşım Kalp transplantasyonu alıcılarının birçoğunda kalp yetmezliğine bağlı organ fonksiyon bozuklukları, denenmiş tedavilere bağlı ilaç kullanımı, eski cerrahi veya mekanik destek öyküleri bulunmaktadır. Bu fak- törlerin hepsi anestezi yaklaşımını etkileyebilir. Anestezik yaklaşımındaki pratik uygulamalar merkezlerin teknik donanım ve deneyimlerine göre değişir84. Premedikasyon Endişeye ve anksiyeteye karşın, bu hastalar genellikle iyi bilgilendirilmiş ve psikolojik olarak iyi hazırlanmıştır. Bu nedenle, farmakolojik premedikasyon gerekmeyebilir. Yine de premedikasyon dikkatlice bireyselleştirilmeli ve hastaların transplantasyon zamanına kadar almakta olduğu tıbbi tedavilere devam edilmelidir. Kalp fonksiyonları ciddi şekilde bozulmuş hastalar sedatif ve narkotiklere çok duyarlıdır85. Kardiyak fonksiyonlar ve hastaların fizyolojik gereksinimleri gözönüne alınarak diazepam, morfin ve skopolamin kombinasyonları kullanılabilir. Büyük çoğunluğu acil cerrahiye giren transplantasyon olgularında, sıvı gıdalar için 4, katı gıdalar için 6 saatlik oral alımın sınırlandığı süre doldurulmamış olabilir. Preoperatif olarak aspirasyon riskini azaltmak amacıyla partikül içermeyen antiasitlere ek olarak 10 mg metaklopromid ve 50 mg ranitidin gibi H2 reseptör antagonisti ya da gastrik pH’yı yükseltmek için 30 ml 0.3 molar konsantrasyonda partikülsüz sodyum sitrat solüsyonu verilebilir. Bütün hastalar transport sırasında oksijen tedavisi almalı ve ortopneik olanlar oturur ya da baş yukarı pozisyonda tutulmalıdır. Özellikle kritik hastaların operasyon odasına transportu sırasında intravenöz infüzyonla uygulanan ilaçlar ve perfüzyon destek aygıtları ile tedavinin sürdürülmesi sağlanmalıdır. Unstabl anjinalı hastalarda heparin infüzyonu operasyon odasına alındıklarında kesilmiş olmalıdır3-5,86. Preoperatif değerlendirme ve hazırlık Preoperatif dönem donör kalbin ameliyathaneye ulaşma zamanına göre belirleneceğinden, zamanı doğru hesaplama ve kullanma önem taşır. Donör organının ulaşmasından sonra mümkün olan en kısa sürede alıcının kardiyektomisi için anestezi indüksiyonuna başlanır. Greftin operasyon salonuna ulaşacağı zamanın belirlenmesi ve iskemik süreyi en aza indirgemek amacıyla alıcıdan organı alan ekip ile 360 Kalp Transplantasyonunda Anestezi veya transplantasyon koordinatörü ile yakın iletişim içinde olunmalıdır1,87. Kısıtlı zamana karşın alıcının hızlı kısa bir öyküsü alınmalı, muayenesi yapılmalı, son oral alımı, antikoagülan ilaç öyküsü, ventrikül fonksiyonu, anjina durumu değerlendirilmeli, böbrek, karaciğer ve pulmoner fonksiyon bozuklukları yönünden incelenmelidir. Kan sayımı, koagülasyon çalışmaları, serum elektrolitleri ve kan biyokimyası değerlendirilir. Hepatik konjesyon nedeniyle alıcıda koagülasyon faktörlerinin azalmış olabileceği düşünülmelidir. Hastanın, beta bloker, diüretik, kalsiyum kanal blokeri gibi kullandığı ilaçlar hakkında ve antiplatelet, antikoagülan sağaltımı hakkında bilgi edinilir1,88. Alıcıdan o an için hospitalize olanların çogu inotrop destek ve/ veya intraaortik balon pompası veya mekanik destek cihazlarının desteği altındadır. Bunların tedavisi, infüzyon hızları ve tedavi aldıkları süre gözden geçirilmelidir3,13,30,47. Anestezik malzemeler ve ilaçlar genellikle rutin KPB olgularındakine benzer şekilde hazırlanır. Epinefrin gibi bir β-agonist, ventrikül yetersizliğini hızla tedavi etmek için hem bolus hem de infüzyon şeklinde hazırlanmalıdır. Bu hastalarda preload ve afterloaddaki çok küçük artışlar bile kalp debisi ve koroner perfüzyonda ciddi değişikliklere neden olabileceğinden fenilefrin ya da norepinefrin gibi bir α-agonist anesteziklere bağlı vazodilatatör etkileri karşılamak için yararlı olabilir. Kalp cerrahisi odalarında rutin olarak preoperatif hasta güvenliği için her şey kontrol edilmeli ve bir “checklist” oluşturulmalı ve kullanılmalıdır. “Surgical Patient Safety System” (SURPASS) adı verilen sistem uygulandığında operasyon odalarında komplikasyon oranları %27’den %16’ya düşmüş ve hastane mortaliteleri %50 azalmıştır. Böylece insan kaynaklı hatalar en aza indirgenebilmektedir. Hasta operasyon odasına alındığında ameliyat masasına sırtüstü pozisyonda yatırılır. Dispnesi olan hastalarda operasyon masasına oturur pozisyon verilmelidir89. Kardiyak yoğun bakımda yatmakta olan transplantasyon alıcılarında birçok santral venöz hat bulu- nabilir. Bunların ultrasonografi ile damarların açık olup olmadığını belirlemede yararlı olabilir. Ayrıca kojensif kalp yetmezliği ile ilişkili pulmoner, renal, hepatik etkilenmeleri değerlendirmek için alıcıların yeni akciğer grafisi, eko ve laboratuvar testleri de gözden geçirilmelidir3,5,16. İndüksiyon öncesi invaziv monitörizasyon yapılması, indüksiyon sırasında oluşan hemodinamik olaylara hızlı ve doğru müdahaleyi kolaylaştıracaktır. İnvaziv monitörizasyon öncesi anksiyeteyi önlemek için dikkatle titre ederek sedatifler (0.03-0.05 mg/kg midazolam) ya da opioidler (fentanil 0.05 mg) verilebilir. Sedatif ve lokal anestezik desteğinde perkütan olarak radiyal arter kanülü ultrasonografi eşliğinde yerleştirilebilir. Sol ventrikül destek cihazı bulunan kalp transplantasyonu alıcılarında nabız palpe edilemediği için arteriyel kanül yerleştirmede zorluk yaşanabilir4,5. Bazı merkezler, femoral arter kateterini gerektiğinde IABP uygulanması için hazır olması ve KPB sonrası dönemde güvenilir bir arter basıncı monitörizasyonu sağlaması nedeniyle tercih etmektedir3,5,86,88. Santral venöz kateter genellikle anestezi indüksiyonu öncesinde yerleştirilir. Ancak hastanın dispnesi sırtüstü pozisyonda ciddi ise, anestezi indüksiyonu sonrasında uygulamak tercih edilebilir. Pulmoner hipertansiyonu olmayan hastalarda, üç lümenli santral venöz kateter kullanılır. Transplantasyon hastalarında pulmoner arter kateterinin yararı tartışmalıdır. Dilate sağ ventrikülü ve düşük kalp debisi olan hastalarda kateterin ilerletilmesindeki teknik zorluk, hemodinamik bozukluğa neden olabilecek aritmi ve artmış enfeksiyon riski mevcuttur 3,5,7,12,16,90. Pulmoner kateterin mutlaka steril bir kılıfı olmalıdır. Zira greft implantasyonu sırasında kateterin dokuya dikilme riski nedeniyle kateteri bir miktar geri çekmek gerekir. Bu kateterin takılmasında genelde sol internal juguler ven tercih edilir. Pulmoner arter kateteri yoğun bakımda da kullanılabilir. Sağ internal juguler ven, rejeksiyon takibi için ileride yapılacak endomiyokard biyopsisinde forseps yolu olarak saklanır. Eğer daha önceden geçirilmiş bir sterno- Kalp ve Anestezi 361 tomisi varsa geniş çaplı bir intravenöz yol açılması zorunludur (masif kanama riskine karşı bir önlem olarak). İntraoperatif transözofageal ekokardiyografi transplantasyondan sonra sağ ve sol ventrikül fonksiyonlarının değerlendirilmesinde, atriyal anastomozlar ve pulmoner venöz kan akımının gözlenmesinde yararlıdır ve birçok merkezde rutin olarak kullanılır3,5,12,16,91. Eksternal defibrilatör ve pacemaker hazır bulundurulmalıdır. Hemodinamik parametrelerde bozulma varsa indüksiyon öncesi inotrop başlamak yerinde olur. İndüksiyon Kalp transplantasyonu için sunulan hastaların çoğu aç olmayabilir. Bu yüzden hava yollarına aspirasyonu önleyecek, ancak miyokard depresyonu oluşturmayacak bir indüksiyon tekniği tercih edilmelidir. Hızlı ve seri bir indüksiyon uygulanabilir. Minimal miyokard depresyonu oluşturacak kısa etkili bir hipnotik (etomidate 0.3 mg/kg), entübasyona taşikardik yanıtı önlemek için ılımlı dozda bir narkotik (10 µg/kg fentanil) ve 1.5 mg/kg süksinilkolinden (veya rokuronyum gibi yeni jenerasyon kısa etkili kas gevşetici) oluşan bir rejim uygun olarak düşünülebilir. Düşük doz benzodiyazepin veya saf yüksek doz narkotiklerden oluşan rejimler de savunulmaktadır9,10. Anestezi idamesi ilave narkotik ve benzodiyazepinlerle sürdürülebilir3,5,92,93. İntraoperatif yaklaşım İndüksiyonu takiben mesaneye sonda yerleştirilmeli ve orogastrik bir tüp ile mide boşaltılmalıdır. Ekokardiyografi probunun mide boş iken yerleştirilmesi uygundur. Bu sayede kardiyak trombüs varlığı, kontraktilite, ventrikül volümü ile çıkan ve arkus aortadaki arterosklerozu değerlendirme olanaklı olacaktır3,5,12,13. Önceden sternotomi geçirmiş hastalarda kroslanmış hazır kan bulundurulmasının büyük önemi vardır. KPB için yapılan manipülasyonlar sırasında aritmiler oluşabilir, miyokard perfüzyonunda bozulma gelişse de çok önemli komplikasyon yaratmaz. Bikaval kanülasyonun tamamlanmasından önce pul- moner arter kateteri sağ kalpten dışarı juguler ven içine çekilmelidir. Çoğu hastada intravasküler volüm artmıştır. Diüretikler veya pompa yoluyla hemofiltrasyon bu sıvının dolaşımdan çekilmesini ve hemoglobin konsantrasyonunun yükselmesini sağlayacaktır. Kardiyopleji Protokolü: Donör kalp çıkarılırken kristaloid (Plegisol formül), anastomoz edilirken izotermik retrograd kan kardiyoplejisi verilmesi şeklindedir. Herhangi bir hiperakut immün cevabın şiddetini azaltmak için en son anastomoz tamamlandığında, krosklemp açılmadan önce bir doz glukokortikoid (500 mg metil prednizolon) verilmelidir. Kros klempin açılması öncesinde intrakardiyak hava dikkatlice boşaltılmalıdır. İntrakardiyak havanın varlığını araştırma yönünden transözefageal ekokardiyografi (TÖE) büyük önem taşır. Reperfüzyon dönemi sırasında hem inotrop hem de kronotrop özelliği olan bir ajan (izoproterenol vb) başlanmalıdır. Bu hastaların diürezi mutlaka forse edilmeli ve hiperpotasemi oluşmamasına dikkat edilmelidir. İlave kardiyopleji uygulamasında potasyum kısıtlaması bu riskin azalmasında yardımcı olacaktır. Potasyum değerleri yüksek olarak KPB’den çıkmak, ritm sorunları nedeniyle sakıncalıdır. İnotrop infüzyona karşın bradikardi devam ediyorsa epikardiyal geçici pacemaker uygulaması yapılmalıdır. KPB’den çıkılır çıkılmaz pulmoner arter kateteri doğru pozisyonuna tekrar yerleştirilmelidir. Yüksek pulmoner vasküler direnci olan hastalar akut sağ ventrikül yetersizliği riski altındadır ve bu hastalar prostaglandin E1 (0.05-0.15 µg/kg/dak) gibi bir pulmoner vazodilatör tedaviden oldukça yarar görür. Böyle hastalar nadiren sağ ventrikül destek cihaz uygulamasını gerektirebilir. Bu dönemde yapılacak TÖE, sağ ve sol ventrikül fonksiyon ve volümleri, dinamikler ve anastomozlar hakkında çok yararlı bilgiler sunacaktır. Protamin ile heparin nötralizasyonu dikkatle yapılmalı ve PVR izlenmelidir. Yeterli protamine rağmen koagülopati devam edebilir. Bu gibi durumlarda tromboelastografi ile gerekli tedavi 362 Kalp Transplantasyonunda Anestezi planlanabilir. Cerrahi hemostazın tam olduğundan emin olunmalıdır. Taze donmuş plazma, kriyopresipitat ve trombosit solüsyonu, taze kan hazır bulunmalıdır. PVR’sı yüksek olan hastalarda koruyucu ventilasyonun (düşük tidal volüm ve yüksek frekans) ve kan gazı değerlerinin sıkı kontrolü büyük önem taşır3,5. İntraoperatif Yönetim Bu hastalarda, sempatik vasküler tonus yüksek olduğundan, anksiyolitik medikasyon genellikle operasyon salonunda ve küçük dozlarda uygulanır. İnvaziv girişimler, aseptik tekniğe uygun olarak yapılır1,94. Bu olguların çoğunda inotrop destek, intraaortik balon pompası, ventrikül destek cihazı veya mekanik ventilasyon uygulaması söz konusudur. Ventrikül destek cihazı varlığında, anestezi indüksiyonunda, hemodinamik stabilite daha kolay sağlanır, ancak trombüs oluşumunu önlemek için antikoagülasyon sağaltımı intraoperatif dönemde devam ettirmek gerekir1,4,12,95. Mekanik dolaşım desteği bulunmayan hastalarda, anestezi indüksiyonu öncesinde, vazopresör ve inotrop ajanlar kullanıma hazırlanır. Sistolik arter basıncı <70-80 mmHg ve kardiyak indeksi <2 L/dak/m2 olan hastalarda, KPB amacıyla indüksiyon öncesi femoral kanülasyon uygulanmalıdır. Gastrik içeriğin aspirasyonu olasılığı nedeniyle hızlı anestezi indüksiyonu tekniği uygulanır. İndüksiyonda miyokard depresyonuna neden olmayacak ajanların farklı kombinasyonları ve dozları yeğlenebilir. Fentanil (7-15 µg/kg) gibi bir opioid ile midazolam (0.05-0.1 mg/kg) gibi bir benzodiyazepin veya etomidat (0.2-0.3 mg/kg) kombinasyonu tercih edilebilir5,88,94. Alternatif olarak, yüksek dozda bir opioid tek başına indüksiyon ajanı olarak seçilebilir. Vasküler tonusun idame ettirilmesinde fenilefrin ve noradrenalin gibi alfa-agonist etkiye sahip ilaçların sürekli infüzyonu veya aralıklı uygulaması gerekli olabilir. Taşikardi, miyokard iskemisini tetikleyebileceği için ve bradikardi, kalp debisini düşürebileceği için kalp atım hızı bazal seviyelerde tutulmalıdır. İndüksiyonda uygulanan pozitif basınçlı ventilasyon venöz dönüşü azaltabilir. Hipoventilasyon, hiperkar- biye neden olup PVR artışı, sağ ventrikül yetmezliği ile sonuçlanabilir ve sol ventrikül dolumunu düşürebilir. Endotrakeal intübasyon, histamin salıverme özelliği olmayan nöromusküler bloker bir ajan ile yapılmalıdır1,88. Kalp transplantasyonunda intraoperatif serebral oksijen saturasyonu (NIRS) kullanılabilir. Çalışmalarda intraoperatif düşük lokal serebral O2 saturasyonu (rSO2) ile postoperatif kognitif fonksiyon bozukluğu, hastanede uzun süre kalış ve postoperatif inme arasında bir korelasyon olduğunu göstermiştir96. Anestezi idamesi opioid, benzodiyazepin ve kas gevşetici infüzyonu veya bolus uygulaması ile sağlanır. Bu idame şekline, düşük konsantrasyonda inhalasyon ajanı (%0.4 izofluran) eklenebilir. Nitröz oksit kontraendike olmamasına karşın, KPB sonrası dönemde intrakardiyak havanın ekspansiyonuna neden olabilir. Aynı zamanda, PVR’yi arttırabilir1,88. İntraoperatif ve postoperatif dönemde kan kaybı açısından yüksek risk taşıyan hastalarda, aprotinin veya antifibrinolitik ilaçlar kullanılabilir97. Aortik kros klempin kaldırılması ve miyokard reperfüzyonu öncesi, immünosüpresyon rejim için intravenöz 500 mg metilprednizolon uygulanır. İzoproterenol, dobutamin gibi kronotrop ajan infüzyonu, yeterli hızı ve ritmi sağlayabilir. KPB’nin sonlandırılması için hedef kalp hızı, 90-110 atım/dak arasında olmalıdır87,98. Denerve kalp hipovolemi, hipotansiyon, taşikardi ve bradikardi gibi durumlarda, kardiyak aktiviteyi düzenleyen otonom reflekslere sahip değildir. Otonom inervasyon yokluğundan dolayı, inotrop ve kronotrop etki oluşturmak gerektiğinde katekolamin gibi direkt etkili sempatomimetik veya fosfodiesteraz inhibitörleri kullanılır 4,5,87,94. Vagolitik etki ile kalp hızını arttıran atropin veya diğer antimuskarinikler etkisizdir. Birçok greft, KPB’den normal ventrikül fonksiyonu ile ayrılır, buna karşın bazı hastalarda miyokard fonksiyon bozukluğu gözlenebilir. Kalp transplantasyonu sonrasında kalp debisi için sağ ventrikül fonksiyonu önemlidir. Akut sağ kalp yetmezliğini önceden tahmin etmek olası değilse de, preoperatif dönemde 4 Wood üni- Kalp ve Anestezi 363 teden daha yüksek PVR’si olan alıcılar, bu komplikasyon için risk altındadır. Pulmoner kapiller wedge basıncı normal olabilir veya azalmış sol ventrikül dolumuna bağlı olarak düşük olabilir. Bu aşamada TÖE, akut sağ ventrikül yetmezliğini belirlemede yararlıdır1,16,88. Sağaltımda, preloadun optimize edilmesi, izoproterenol ve dobutamin (3-8 µgr/kg/dak) gibi ilaçlarla inotrop ve kronotop destek uygulanması, vazopressör ajanlarla koroner perfüzyonun sağlanması, PVR’nin düşürülmesi için hiperkapni ve hipotermiden sakınılması, akciğer volüm ve hava yolu basıncının optimizasyonu gerekir. Pulmoner arter basıncı >60 mmHg ya da transpulmoner gradiyent >15 mmHg olan olgular preoperatif dönemde sağ ventikül yetmezliği yönünden büyük risk taşır (5). Milrinon bolus olarak 50 µg/kg ve idamede 0.5-0.75 µg/kg verilebilir. Bu ilaçlar cAMP düzeyini yükselterek kontraktiliteye artırır. Ventilasyonda %100 oksijen ve inspiratuar küçük tidal volümler (6 ml/kg) 5-6 cm H2O PEEP kullanılabilir. KPB’den ayrılmadan önce, operasyon boyunca orta derecede hiperventilasyon, yüksek oksijenizasyon orta derecede alkaloz sağlanması pulmoner arter basıncını azaltmak için temel stratejilerdir. Preemptif nitrik oksit (NO) 20-40 ppm veya inhaler prostaglandinlerin kullanımı transpulmoner gradiyenti artmış olgularda faydalı olabilir. Her iki ilaç da kalp transplantasyonundan sonra pulmoner arter basıncını azaltmada etkilidir. Eğer TÖE’de sol ventrikül fonksiyon bozukluğu varsa norepinefrin başlanabilir. LVEDD <30 mmHg olması sol ventrikül dolum bozukluğunun göstergesidir. Yukarıda sözü edilen tedavilere rağmen düşük kalp debisi, düşük sistemik arteriyel basınç ve devamlı asidoz var ise levosimendan kullanılabilir4. Ayrıca kalp transplantasyonu yapılan olgularda KPB sırasında laktat seviyelerinde yükselme; postoperatif 30 günde nörolojik, akciğer ve böbrek fonksiyonlarıyla birlikte geliştiği gösterilmiştir. Laktat yüksekliği postoperatif morbidite ve mortalitenin erken bir belirteci olabilir99. Nitrat, prostasiklin, prostaglandin E1 ve inhale nitrik oksit ile farmakolojik sağaltım ve intraaortik balon pompası, mekanik dolaşım desteği (sağ ventrikülü destek cihazı) gerekebilir 1,4,5,94. Bu aşamada, sağ ventrikül preload ve kalp debisi optimizasyonunda sıvı tedavisi önemlidir. Atım hacminin arttırılması amacıyla aşırı yüklenme, sistolik fonksiyonu kötüleştirebilir, triküspid yetmezliğine ve sağ ventrikül iskemisine neden olabilir. KPB sonrasında hemodinamik instabiliteye neden olan diğer faktörler; aritmi, hipovolemi, sol ventrikül fonksiyon bozukluğu ve donör kalbinin çıkarılması sırasında oluşan miyokard hasarıdır. Hiperakut rejeksiyon sık olmamasına karşın reperfüzyondan kısa bir süre sonra gelişebilir. Nedeni, donör kalp antijenlerine karşı, önceki kan transfüzyonu veya gebelik sırasında alıcıda oluşan sitotoksik antikorlardır. Bu durum; siyanoz, ciddi biventriküler fonksiyon bozukluğu ve greft kaybı ile karakterizedir88,100. Akut rejeksiyon erken postoperatif dönemde ortaya çıkar. Koagulopati özellikle ventrikül destek cihazları ve geçirilmiş karmaşık kalp ameliyatı öyküleri olan olgularda transplantasyonda intraoperatif kanama beklenebilir. Aprotinin kullanımı perioperatif kan kullanımını azaltır. Tüm sıvıların ve transfüzyonların 36-37oC ısıtılması KPB’den ayrılmada yardımcı olur4,5. Yüksek riskli olgularda hemoglobin 10-12 gr/dL olmalıdır. Koagülasyon yönetimi diğer kalp cerrahilerindeki gibidir. Postoperatif izlem ve komplikasyonlar Ortotopik kalp transplantasyonu yapılan hastalardaki postoperatif bakım diğer kalp cerrahisi hastalarından çok farklı değildir. Yoğun bakımda da hemodinamik ve solunum parametrelerinin izlemine aynen devam edilir. İzlem için daha önceden yapılan monitörizasyonlar yeterlidir. Oksimetrik PA kateterizasyonu bir tercih nedenidir. Bu sayede kalp debisi ve devamlı mikse venöz O2 satürasyonu izlenebilir. Kliniğimizde uygulanan rutin işlem ve takipler tablo halinde gösterilmiştir (Tablo 4). Transplantasyon 364 Kalp Transplantasyonunda Anestezi Tablo 4: Tranplantasyon sonrası izlem protokolü TRANSPLANTASYON SONRASI İZLEM İLAÇLAR LABORATUVAR TESTLERİ -Kesin izolasyon -Monitörizasyon (EKG, arter ve SVB, vücut sıcaklığı, solunum sayısı, idrar çıkışı) -İstenen hemodinamik aralık: Arter basıncı: 90-130 mmHg SVB: 5-15 cm H20 Nabız: 60-100/dak -Ateş: 37oC -Direnaj: <100 cc/st -Serum K: 3.5-5 mEq/L -pH: 7.40-7.50 -PC02: 30-45 mmHg -PO2: 80-200 mmHg -Htc: %30 -İdrar çıkışı: >30 cc/st -Sıvılar erişkin hastada SVB ve hematokrit değerine göre ayarlanmalı -Serum K 4.5-5.0 mEq/L olacak şekilde replase edilmeli -Antibiyoterapi tüm damar yollan çekilinceye kadar -Ağn için morfin sülfat veya fentanil -Basiliksimab:20 mg/gün iv infüzyon (perop) ve 4. gün 2.doz veya ATG : 2-5 mg/kg/gün iv infüzyon (perop KPB geçilince infüzyona başlanır. 30 dk öncesinde avil amp iv) ilk 3. gün, sonra gün aşırı toplam 7 doz CsA: 5-10 mg/kg po iki doza bölünür veya Takrolimus 0.05-0.1 mgkg/ gün po (2 doza bölünür) Metilprednızolon 3x125 mg mg iv (ilk gün) MMF 2x1 gr/gün Omeprazol: 2x40 mg iv/po -Hemogram. elektrolit, glukoz, kreatinin, BUN, PT, PTT (15 gün günlük sonra. 3 günde bir) -Kan gazı tekrarı (her solunum mod değişiklik sonrası veya 3060 dak bir) -Siklosporin veya takrolimus seviyesi her gün saat 10:00 uygulamasından 2 st önce Gram boyama ve balgam kültürü (entübasyon tüpünden, santral yoldan, pace teli’nden çekildikleri sırada) -CPK ve CPK-MB, T ızoenzim tayini (15 gün her sabah. Sonra 3 günde bir), -EKG (günlük) -CMV seroloji (ilk 3 ay haftada bir) Herpes ve EBV viral titreler (ilk 3 ay haftada bir) -Endotrakeal tüp, nazogastrik sonda, IV hatların bakımı adaylarında ciddi oranda sıvı tutulumu vardır. Postoperatif kristaloid sıvılar erişkin hastalara santral venöz basınç, hematokrit veya ekokardiyografideki değerlerine göre ayarlanarak verilir. Kalp cerrahisini takiben son geliştirilen daha küçük boyutlardaki ve yoğun bakımda 72 saate kadar kalabilen transözefageal prob kullanılabilir ve hemodinamik parametreler statik ve dinamik völüm ölçümleri yapılabilir. Son yıllarda yoğun bakımda olguların hemodinamik monitörizasyonu ve bakımında ekokardiyografi yaygın kullanılmaktadır. Kalp cerrahisini takiben ekokardiyografi ile fizyolojik tayininde (volüm durumu ve dolumu, kontraktilite, kalp debisi, kapak fonksiyonu, diyastolik fonksiyon ve pulmoner arter basınç ölçümü) olası fizyopatolojini tayini için (hipotansiyon, azalmış doku perfüzyonu, sol ventrikül çıkış obstrüksiyonu, perikard tamponatı, aritmiler ve pacemaker takılması kararı) kullanılır101. Transplantasyon sonrası hastalar 3-4 gün kadar inotrop ve kronotrop desteğe ihtiyaç duyar. Bu yüzden beta adrenejik infüzyon desteğine yoğun bakımda en az 3 gün devam edilmelidir. Vazodilatörlere hipertansif durumda veya sol ventrikül ejeksiyonuna karşı oluşan periferik direnci yenmek için gerek duyulabilir. İnotrop desteğin devamına gerek kalmadığı kararı verildiğinde invaziv monitörizasyon kateterleri geri çekilmelidir. Bu tip hastalar enfeksiyona çok duyarlı olduğundan kateter giriş yerleri çok temiz tutulmalıdır. Vücut sıcaklığının takibi enfeksiyon açısından uyarıcı olabileceğinden önemlidir. Kanama olmadığında ve hemodinaminin stabil seyrettiğinden emin olduktan sonra hastalar mekanik ventilatörden ayrılır ve ekstübe edilebilir. Mediastinal tüpler 24 saat sonra çıkarılır. Hastalar 2-3 gün sonra yoğun bakımdan çıkabilecek duruma gelebilir3-5,102. Yine bu hastaların karaciğer, böbrek gibi major organlarının transplantasyon öncesi kronik hipoperfüzyonda olmaları nedeniyle böbrek, karaciğer fonksiyon testleri iyi takip edilmeli, ilaç seçimleri buna göre yapılmalıdır. İmmünsüpresif rejime hasta yoğun bakıma alınır alınmaz başlanmalıdır (prednizon Kalp ve Anestezi 365 ve siklosporin gibi ilaçlar). Günümüzde yeni immünosüpresif ilaçlarla protokoller oluşturulmuş olup, bunlar merkezlerde kullanılmaktadır. Bu ilaçlarla rejeksiyon riski azalırken, daha çok enfeksiyon ve kanser, lenfoproliperatif hastalık riski artmaktadır. İlaç toksisiteleri ise glikoz intoleransı, hipertansiyon ve hiperlipidemi ile sonuçlanır3,5,8,11,19. Kalp transplantasyonu sonrası erken komplikasyonlar olarak akut ve hiperakut rejeksiyon, kalp yetmezliği, sistemik ve pulmoner hipertansiyon, kardiyak aritmiler ve enfeksiyon sayılabilir. Hiperakut rejeksiyon ölümcüldür. Donör kalp mikrovasküler trombozdan dolayı derhal siyanotik hale gelir. Hasta uygun kalp bulana kadar mekanik destek sağlanmalıdır4,5,12,13,16. Akut rejeksiyon erken postoperatif dönemde görülebilen bir durumdur, düşük debi, aritmi vb. değişik formlarda kendini gösterir. Akut rejeksiyon transplantasyon sonrası ilk 6 ay içinde görülür. Akut rejeksiyon varlığı seri endomiyokard biyopsilerle ortaya konulur. Rejeksiyon varlığında immünosüpresif tedavi daha yoğun hale getirilir. Transplantasyon sonrası kalp debisinin düşme nedenleri arasında hipovolemi, yetersiz adrenerjik uyarı, miyokard yaralanması, akut rejeksiyon, tamponad ve sepsis sayılabilir. Tedavi invaziv monitörizasyon, TÖE ve endomiyokard biyopsisi sonuçlarına göre yönlendirilir. Hipertansiyon varlığında hemen vazodilatör vermek yerine, yeterli postoperatif analjezi sağlanıp sağlanmadığı değerlendirilmelidir. Transplantasyon sonrası pulmoner hipertansiyon genelde geçicidir ve prostaglandin E1, nitratlar ve hidralazin ile düzeltilebilir3,5,12,95,103. Atriyal ve ventriküler aritmiler yaygındır. Öncelikle rejeksiyon varlığı ekarte edilmelidir. Digoksin indirekt mekanizmayla etki ettiğinden, beta blokerler ve kalsiyum kanal blokerleri de negatif inotrop etkilerinden dolayı tercih edilmez. Kalp hızını arttırmak için beta adrenerjik agonistler veya geçici pacing kullanılabilir. Kalıcı pace yaklaşık iki hafta sonra takılan hastaların sayısı %10-25’i geçmez. Siklosporin böbrek fonksiyonlarını bozabilir, dikkatli böbrek fonksiyon takibi gerekir3,5,12,104,105. Son olarak enfeksiyon büyük bir tehdittir. Bakteriyel pnömoni erken dönemde sıktır ve ilk haftalardan sonra fırsatçı viral ve mantar enfeksiyonları da seyrek değildir. Postoperatif bakım Postoperatif erken dönem komplikasyonlar; enfeksiyon, kanama, rejeksiyon ve greft yetmezliğidir. Geç dönem komplikasyonlar ise enfeksiyon, rejeksiyon, allogreft vaskülopatisi ve malignitedir8,16,87,88. Torasik organ transplantasyonunda erken mortalitenin en önemli nedenlerinden biri enfeksiyondur. Enfeksiyonun en aza indirilmesi amacıyla izole bir odada bakım sağlanır. Ateş varsa, nedeni agresif olarak araştırılarak sağaltılmalıdır14. Stabil hemodinamik durum söz konusu ise, yapay solunumdan ayrılma 1. veya 2. günde gerçekleşir1,94. Akut rejeksiyonun subklinik histolojik varlığında, intravenöz steroid, OKT3 gibi antitimosit antikor ve diğer immünosüpresan ilaçlar sağaltıma eklenir. Disritmi, ateş, ventrikül fonksiyon bozukluğu, dispne, düşük kalp debisi ve hipotansiyon ile karakterize olan ciddi akut rejeksiyon, transplantasyon sonrası ilk günlerde veya haftalar içinde ortaya çıkabilir. Mediyastinal kanama, postoperatif dönemde ortaya çıkabilecek diğer bir istenmeyen olaydır. Kaogülasyon defektlerinin kan komponentleri ile sağaltımı sonrasında, kanamanın devam etmesi cerrahi eksplorasyonu endike hale getirir. Sinoatriyal düğümün fonksiyon bozukluğundan kaynaklanan bradikardi, izoproterenol gibi kronotrop bir ilaç veya geçici pacemaker kullanımını gerektirir. Bradikardi gözlenen olguların %10-25’inde kalıcı pacemaker implantasyonu gerekmektedir. Erken postoperatif dönemde gözlenen sistemik hipertansiyon, siklosporin kullanımına bağlı olabilir ve aynı zamanda, renal fonksiyonu kötüleştirebilir88. Sonuçta, kalp transplantasyonundan sonra erken greft yetmezliği mortalite ve morbiditeyi belirgin arttırır. Donör ve alıcıdaki işlemlere bağlı daha önce belirtilen birçok risk faktörüne bağlı gelişebilir. Donör kalp açısından risk faktörlerinden olan marjinal donör kalbi, mortalitesi yüksek riskli olan alıcılarda düşünülebilir. Transplantasyon sonrası erken greft yetmezlikli hafif olgular inotrop ve vazodilatör ilaçlarla tedavi edilebilir. Yüksek doz inotrop ve vazopresin tedavi gereken olgularda mekanik destek cihaz- 366 Kalp Transplantasyonunda Anestezi larının erken dönemde takılması, doku perfüzyonu ve stunned miyokarda faydalı olabilir. Günümüzde mekanik destek cihazları ve ECMO erken greft fonksiyon yetmezliğinde oldukça başarılıdır. Her türlü tedaviye rağmen düzelme olmazsa yeni transplantasyon düşünülebilir. Transplantasyon Sonrası İmmünosüpresyon Kalp transplantasyonundan hemen sonra T lenfositleri ve antijenik hücreler donör kalbindeki vasküler endotele karşı immün yanıtı başlatır. İmmünosüpresif ilaçlar rejeksiyonu engellemek adına erken dönemde verilmelidir. Bu tedavi protokolleri indüksiyon, idame ve rejeksiyon tedavisi şeklinde üç aşamada yapılır. Transplantasyon sonrası standard üçlü immünosüpresif tedavi önerilmektedir3,5,8,11,19. Antitimosit globülin başlandığında dikkatli bir monitörizasyon gerekir. Çünkü birçok hastadaki tecrübeler bu preparata karşı ciddi allerjik reaksiyonlar olduğunu göstermiştir51. Bu yüzden hastalar bypassta stabil olduğunda vermek daha güvenli olabilir. Transplantasyon öncesinde çok az histamin salınımı bile ciddi hemodinamik değişikliklere neden olabilmektedir. KPB sırasında bu hipotansiyon sorun yaratmamaktadır. Kalp transplantasyonu sonrası hiperakut, akut ya da kronik rejeksiyon izlenebilir. Hiperakut rejeksiyon, donör kalpte mikrovasküler tromboz sonucu ani gelişen ve uygun bir başka kalp bulunması ya da bulununcaya kadar mekanik olarak desteklenmezse ölümcül olabilen bir tablodur3,5,12. Bu nedenle, immünosüpresif tedavi operasyon öncesi başlar ve operasyon boyunca ve postoperatif dönemde devam eder. Alıcı ameliyata gitmeden 2 saat önce pretransplantasyon protokolü uygulanır. Birçok merkezde transplantasyon sonrası klasik üçlü immünosüpresyon tedavi (siklosporin, azatiyoprin ve prednizolon) uygulanmaktadır. Bazı merkezler antitimosit indüksiyonu uygularken bazıları da bu yöntemi rejeksiyon ataklarının tedavisi için tercih etmektedir. Siklosporin-A (Cys-A): Nefrotoksik bir immünosüpresif ilaç olduğu için dozu böbrek fonksiyonları ve kreatininin seviyesine göre ayarlanır. Preoperatif olarak genellikle 2-6 mg/kg dozunda kullanılır. Azatiyoprin: Ağız yoluyla 2-4 mg/kg ameliyattan 2 saat önce alınır. Eğer lökosit sayısı 4500/mm³’ten az ise atlanır. AST ve ALT normalin üst sınırında veya üç katında ise verilmez. Steroid: Ameliyat sırasında aorta klempi kaldırıldıktan sonra, perfüzyona başlandığında metilprednizolon 10 mg/kg dozda IV yolla verilir. Anti-timosit globulin (ATG): - Posttransplant ilk günlerde Cys-A renal disfonksiyon nedeniyle verilemediginde indüksiyon tedavisi olarak, - Metilprednizolona cevap vermeyen rejeksiyon tedavisinde, - Cys-A’nın verilemediği rejeksiyon tedavisinde, - Steroidin tek başına yetersiz kaldığı ciddi rejeksiyon tedavisinde kullanılır. - Bu ilaç verildiğinde enfeksiyon riski arttığı için profilaktik olarak ko-trimoksazol ve asiklovir verilir. İlaç verilirken periferik kanda T-hücrelerinin sayısı ve etkinliği kontrol edilir. T-hücrelerinin sayısı 50/mm³’ün altında olmalıdır. Rezeksiyon episodu sırasında T-hücrelerinin süpresyonu bu tedavinin kesilmesini gerektirmez. OKT3: Steroid ve ATG ile tedaviye cevap vermeyen dirençli sellüler rejeksiyon tedavisinde kullanılır. Bu ilaçla birlikte enfeksiyon riski arttığı için ko-trimoksazol ve asiklovir profilaktik olarak kullanılır. Tedaviden önce parasetamol ve metilprednizolon, tedaviden sonra hidrokortizon verilir. Tedavi dozu 30 kg’ın üzerinde 5 mg, 30 kg’ın altında 2.5 mg IV tek doz şeklindedir. Tedavi sırasında hastanın vücut sıcaklığı 37.8°C’nin üzerinde olmamalıdır. OKT3 verilirken bütün hastalar itrakonazol veya flukonazol ve asiklovir almalıdır. Böbrek fonksiyon bozukluğu varsa başlangıç dozu azaltılır. Kalp ve Anestezi 367 Takrolimus (FK 506): Standart ve primer immünosüpresif olarak tavsiye edilmez. Dirençli rejeksiyonda kullanılır. Bu ilaçla birlikte pnömosistik pnömoniye karsı ko-trimoksazol profilaktik olarak kullanılır. Cys-A ile birlikte kullanılmaz. Dozu PO 0.16-0.2 mg/ kg/gün’dür. İki bolus dozda verilir. Çoğu kez 0.1 mg/ kg/gün’lük dozla başlanır. Rejeksiyonun olmadığı sürede steroid dozu yavaş yavaş azaltılır1,9,106. mu önemli degildir. Alıcı ve donör CMV (-) ise yine sorun olmaz. Ancak alıcı CMV (-), donör CMV (+) ise alıcı CMV ile enfekte olabilir ve çoğu kez ölümcüldür. Bu ölümcül tablodan hastayı korumak için transplantasyonun birinci haftasından itibaren CMV IgM ve IgG, CMV PCR, PP65 Ag ile hastayı takip etmek gerekir. Alıcıya verilen kan ve kan ürünleri de CMV (-) olmalıdır. Kalp transplantasyonu sonrası akut böbrek fonksiyon bozukluğu gelişme oranı %6-70.4’tür. Transplantasyon sonrası beş yıllık takiplerde artmış son dönem böbrek yetmezliği riski ile birlikte mortalitede %50 artmaktadır. Akut böbrek fonksiyon bozukluğu nedenleri immünosüpresif ajanlar dışında preoperatif serum kreatinin, albumin, insulin gereksinimli diyabet öyküsü, KPB süresi ve transfüzyon gereksinimleri ile ilgili olduğu bilinmektedir. Erken postoperatif dönemde akut böbrek fonksiyon bozukluğu oranı yüksek olup, RİFLE kriterlerinin uygulandığı olgularda bu oranın azaldığı gösterilmiştir. Özellikle yaşlı olgularda siklosporin kullanımı akut böbrek fonksiyon bozukluğu açısından başlıbaşına bir etkendir107-109. Postoperatif erken dönemde sıklıkla cerrahi kesi, invazif monitörizasyon, akciğerler veya üriner sisteme ait bakteriyel veya mikotik etkenlere bağlı enfeksiyonlar görülür. Enfeksiyon profilaksisi Transplantasyon hastalarına standart izolasyon tekniklerinin yanında, enfeksiyon profilaksisi uygulanır. Transplantasyondan 2 saat önce uygun dozda flukloksasilin ve sefotaksim IV yolla verilir ve transplantasyon sonrası vücuttaki tüm intravenöz kateterler çekilene kadar devam edilir. Kardiyak kateter ve biopsi sırasında tek doz flukloksasilin verilir. Penisiline karsı allerji varsa klindamisin kullanılır. Kateter ucundaki kolonizasyonu azaltmak için antiseptik bir solüsyon olan sodyum metabisulfid %0.05’lik solüsyonundan 5 ml günde 4 defa IV kateter içinden verilebilir. Donörden alıcıya geçen hastalıklardan CMV ve toxoplazma enfeksiyonları önemlidir. Alıcı toksoplazma (-), donör (+) ise alıcıda enfeksiyon gelişebilir. Bu halde profilaktik olarak ko-trimoksazol 6 hafta kadar verilir. En önemli enfeksiyonlardan birisi CMV pnömonisidir. Alıcı CMV (+) ise donörün CMV duru- Malignite gelişimi immünosüprese hastalarda seyrek olarak görülebilen bir komplikasyondur. İlaçların direkt karsinojenik etkisine bağlı oldugu düşünülmektedir. En sık olarak Kaposi sarkomu, cilt kanseri, lenfoma, serviks, kolon ve böbrek Ca görülmektedir. Malign hastalık durumunda Cys-A kan seviyesi 50-100 ng/ml’ye kadar düşürülür. Eğer mümkünse steroid kesilir. Lenfomada asiklovir kullanılır ve 6 ay kadar devam edilir. Rejeksiyon yönünden daha sık izlenmelidir. Daha sonra hasta asiklovir ihtiyacı bakımından tekrar değerlendirilir. Cilt kanseri dışındakilerde prognoz iyi değildir3,8,5,13,19. Kalp Transplantasyonu Sonrası Nonkardiyak Cerrahide Anestezi Transplantasyon sonrası çeşitli zamanlarda hastaların %15-30’una kalp dışı cerrahi girişimler gerekli olmaktadır. Kalp transplantasyonu yapılmış bir hastaya kalp dışı cerrahi girişim ve anestezi uygulanması sırasında karşılaşılabilecek sorunlar ile ilgili fizyopatolojik süreçler Tablo 5’ da gösterilmiştir. Preoperatif değerlendirme Kalp transplantasyonu yapılan hastanın, kalp dışı cerrahi için preoperatif değerlendirilmesinde enfeksiyon varlığı, transplante kalbin fonksiyonlarının ve kalp rejeksiyon bulgularının olup olmadığı ve diğer organ sistemlerinin değerlendirilmesi gereklidir110,111. 368 Kalp Transplantasyonunda Anestezi Tablo 5: Kalp transplantasyonu yapılmış hastada non-kardiyak cerrahi girişim ve anestezi sırasında karşılaşılabilecek sorunlar 1. Transplantasyon yapılmış kalbin özellikleri (denerve kalp) 2. İmmünsüpresif tedavi ile oluşan değişiklikler 3. Transplante kalbin rejeksiyon potansiyeli 4. Enfeksiyon riskinde artış 5. Anestezik ve immünsüpresif ilaçların etkileşimi Enfeksiyonlar, kalp transplantasyonu sonrası morbidite ve mortalitenin hala önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir. Bu hastaların elektif kalp dışı cerrahi için preoperatif değerlendirilmesinde olası enfeksiyonun araştırılması ve olmadığının kanıtlanması gereklidir. Bu durum, özellikle erken postoperatif dönemde yoğun immünosüpresyon kullanılması ve enfeksiyonların atipik olması nedeni ile daha önemli olmaktadır. Enfeksiyonların çoğu bakteriyel nedenli olmakla birlikte özellikle erken postoperatif dönemde sitomegalovirus enfeksiyonları gelişebilir11,13,111,113. Organ transplantasyonu yapılmış hastalarda ateş, bir enfeksiyon bulgusu olabileceği gibi greft rejeksiyonunun bir bulgusu da olabilir. Ateşi olan bir hastada enfeksiyon için tam bir tarama yapılmadan ateşin greft rejeksiyonuna bağlanmaması uygun olur111,112. Kalp transplantasyonu yapılmış hastanın, kalp fonksiyonlarının değerlendirilmesinde 12 derivasyonlu elektrokardiyografi, ekokardiyografi ve endomiyokard biyopsisi sonuçları gözden geçirilmelidir. Hastalarda sık ve ciddi aritmi olması rejeksiyon yönünden araştırmayı gerektirir. Hastaların %11’inde kalıcı kalp pili vardır. Bu hastalarda baş dönmesi ve senkop benzeri semptomların olması pil fonksiyon bozukluğunu düşündürür113-115. Nonkardiyak cerrahide intraoperatif mortaliteyi en sık artıran risk faktörü rejeksiyondur. Bu nedenle preoperatif değerlendirmede rejeksiyon durumunun belirlenmesi en önemli noktalardan biridir. Rejeksiyon epizodları transplantasyon sonrası birinci ayda pik yapar, ilk 3 ayda sıktır. Rejeksiyon varlığına hastanın klinik durumu ile birlikte ekokardiyografi ve son endomiyokard biyopsisi bulguları ile karar verilir116. Son yıllarda endomiyokard biyopsilerinin zorluğu göz önüne alınarak alternatif olarak noninvazif bir test olan allogreft rejeksiyon monitörizasyonu geliştirilmiştir. Allomap TM, FDA bir moleküler gen ekspresyonu testidir. Rejeksiyon kontrolünde pek çok merkezde prediktör olarak kullanılmaktadır. Preoperatif değerlendirmede kalp yetersizliğinin erken semptomlarından olan egzersiz kapasitesindeki azalma, nefes darlığı ve yorgunluk sorgulanmalıdır. Hastada erken kalp yetersizliği düşündüren semptom ve bulguların varlığında rejeksiyon düşünülmeli ve elektif cerrahi rejeksiyon değerlendirilmesinin sonuna kadar ertelenmelidir. Hızlanmış greft aterosklerozu greft yetersizliğinin ikinci önemli nedenidir. Bu durum kronik rejeksiyonun bir şekli olarak düşünülmektedir ve 5 yıllık transplant hastalarının %50’sinde görülmektedir117. Bu nedenle hastanın preoperatif değerlendirilmesinde kalp transplantasyonu sonrası geçen süreye göre varsa kontrol koroner anjiyografilerinin bulguları değerlendirilmelidir. Kalp transplantasyonu sırasında kalbin otonom inervasyonu kalıcı olarak sonlandırılmaktadır. Transplante kalbe özgü denerve kalp fizyoloji ve farmakolojisine özen gösterilmelidir. Bu özelliklerinden dolayı pulmoner hipertansiyon veya allogreft rejeksiyonu olmadan da istirahat atım hacmi ve miyokard fonksiyon indekslerinde değişme olabilir. Basınç volüm ilişkilerinin uygun şekilde sürdürülmesi kalp debisinin kompanse sınırlarda devamında önemli rol oynar. Kalp transplantasyonu sonrası aritmilere sık rastlanır. Konvansiyonel antiaritmik ilaçlar genelde etkilidir ancak negatif inotrop etkilerinden dolayı dikkatli kullanılmalıdır. Bu hastalarda sinüs düğümü fonksiyon bozukluğu veya atriyoventriküler blok nedeni ile kalıcı ‘‘pacemaker’’ gereksinimi olabilir11,56,111. Preoperatif değerlendirme sırasında immünosüpresif ilaçların veya rejeksiyonun veya düşük kalp Kalp ve Anestezi 369 debisinin diğer organ sistemlerine olan etkileri de değerlendirilmelidir. Rejeksiyon veya enfeksiyondan şüphelenildiğinde, elektif cerrahinin ertelenmesi uygun olur56,111,115,118. dolaşan katekolaminlerin yeterli düzeyde olması gereklidir. Bu durumlarda invaziv monitörizasyondan elde edilecek bilgiler tedavi şeklinin belirlenmesinde yararlı olur56,111,119,120. Anestezik yönetim Kalp transplantasyonu yapılan hastaların anestezisi sırasında dikkat edilmesi gereken diğer bir durum da hızlanmış koroner ateroskleroz zemininde gelişebilecek miyokard iskemisidir. Sessiz miyokard infarktüsü geçirmiş olabilir. Bu nedenle, iskeminin göstergesi olan ST segment değişiklikleri birkaç derivasyondan izlenmelidir. TÖE, hem erken miyokard iskemisinin saptanmasında hem de sıvı tedavisinin düzenlenmesinde pratik bilgiler verir. Kullanımı pulmoner arter kateterizasyonuna göre daha az invazivdir56,111,121. Anesteziyologların yakından bildiği bazı kardiyovasküler refleksler, nöral ya da hormonal yolla tetiklenebilir. Örneğin hipoksemi, hiperpreksi, hiperkarbi, hipotansiyon veya yetersiz anesteziye bağlı sempatik aktivasyon nedeniyle kalp hızı artışına neden olur. Benzer olarak viseral manipülasyon ile vagal uyarı oluşumu bradikardiye neden olur. Denerve kalpte bu cevapların oluşumu gecikeceği veya oluşmayabileceğinden hastanın daha dikkatli klinik takibi gereklidir118. İnvaziv monitörizasyonun kullanımı, özellikle intra-arteriyel kateterlerin ve pulmoner arter kateterinin kullanımına, uygulanacak cerrahi girişime, ventrikül fonksiyonlarının durumuna ve diğer yandaş hastalıkların varlığına göre karar verilir. Transplantasyon sonrası ilk yıllarda genellikle belirgin ventrikül fonksiyon bozukluğu veya rejeksiyon olmaz ve bu durumlarda kalp dışı cerrahi standart monitörler ile yapılabilir. İnvaziv monitörizasyonun gerekliliği konusunda tartışmalar sürmektedir. Kateter takılması ile ilgili olarak akılda tutulması gereken noktalar, immünitesi bozuk olan hastalarda oluşabilecek enfeksiyon riski veya kateterin giriş yerlerinde oluşabilecek vasküler tromboz riski, invaziv monitörizasyonun vereceği yarardan daha fazla zarara yol açabileceğidir. İnternal juguler ven kateterizasyonundan periyodik endomiyokard biyopsisi için en çok kullanılan girişim yeri olması nedeni ile kaçınılmalıdır. İnvaziv monitörizasyon, belirgin ventrikül fonksiyon bozukluğu olan hastalarda, intrakraniyal veya intrabdominal operasyonlarda gerekli olmaktadır. Denerve kalp stres durumlarında kalp debisini Frank-Starling mekanizması ile arttırır. Cerrahi uygulama sırasında vazodilatasyon oluşursa veya kan kaybı artar ise denerve kalp yeterli kalp debisini sağlayamayabilir. Ventrikül performansının maksimum olması için ventrikül doluşunun optimal olması ve Transplantasyon hastalarında kullanılan ilaçların yan etkileri, özel önlem almayı gerektirebilir. Kullanılan steroidlerin diyabetojenik etkisi nedeni ile özellikle intrakraniyal girişimlerde glukoz ölçümleri yapılmalıdır122. Genel, bölgesel veya kombine genel-bölgesel anestezi teknikleri denerve kalp transplantasyonu hastalarında uygulanabilir. Hastalara steroid kullanımı ile oluşan osteoporoz veya obezite nedeni ile yeterli pozisyon verilememesi bölgesel anestezi kullanımını kısıtlar. Epidural anestezi, gerekli olduğu durumlarda örneğin obstetrik hastalarda sezaryen ameliyatlarında güvenle kullanılabilir. Benzer şekilde, spinal anestezinin transüretral prostat rezeksiyonlarında güvenle kullanılabileceği bildirilmiştir123-125. Kalp transplantasyonundan 6 yıl sonra gebe kalan hastada yapılan sezaryendan sonra anne ve bebekte herhangi bir sorunla karşılaşılmadığı rapor edilmiştir. Bununla birlikte gebelik, transplantasyondan sonra istenmeyen bir durumdur126. Spinal ve epidural anestezi tekniklerinde sempatik blok nedeni ile oluşabilen hipotansiyon denerve kalp transplantasyonlu hastalarda daha büyük problem oluşturabilir. Bunun nedeni normal kalbin akut kan basıncı düşmesinde kalp atım hızını hemen arttırarak, kan basıncını yükseltirken denerve kalpte 370 Kalp Transplantasyonunda Anestezi kalp hızı cevabının gecikmesi ve preload azalması ile yeterli kompanzasyonun sağlanamamasıdır. Preoperatif dönemde hidrasyon ile yeterli preload artışının sağlanması ve spinal yerine epidural anestezi tekniğinin kullanılması hipotansiyon riskini düşürür. Bu hastalarda tekrarlayan rejeksiyon epizodlarının neden olduğu fibrozis zemininde gelişen miyokard kompliyansının azalması, kalp yetmezliği riski artışına neden olur. Bu nedenle, preload artışı dengeli düzeyde yapılmalıdır. Operasyonda hipotansiyon oluştuğunda indirekt etkili vazoaktif ve kardiyoaktif ilaçlar etkili olmaz, direkt etkili ilaçlar (epinefrin, norepinefrin, fenilefrin vb) kullanılmalıdır. Uzun süreli denerve kalpte oluşan reseptör sayısındaki artış direkt etkili ilaçların oluşturdukları kardiyovasküler cevabın artmasına neden olur. Bu nedenle, direkt etkili ilaçlar düşük dozlarda kullanılmaya başlanmalıdır119,120,125. Denerve kalbin özelliklerine göre önlem alındığında birçok anestezik ilaç bu hastalarda güvenle kullanılabilir. İnhalasyon anestezikleri doza bağımlı miyokard depresyonu ve değişen derecede otonomik uyarı ve inhibisyon yapar. Denervasyon minimum alveoler konsantrasyonu etkilememekle birlikte daha belirgin hemodinamik cevap oluşturur. Bu hastalarda hipotansiyon daha düşük MAC düzeylerinde gelişir. Bunun nedeni, preload bağımlılığı (venöz dönüşün cerrahi alanda kanama veya vazodilatasyon nedeni ile düşmesi), kardiyosirkülatuvar kompanzasyon mekanizmalarının zayıflaması, dolaşan katekolaminlere kronotrop ve inotrop cevabın gecikmesi ve inhalasyon anesteziklerinin direkt miyokard depresan etkileridir. Ek olarak inhalasyon anesteziklerinin sempatoadrenal nörohormonal cevabı baskılaması kan basıncını koruyan refleksleri zayıflatmaktadır119,120. Kalp transplantasyonlu hastada non-kardiyak cerrahi için; total intravenöz anestezi de kullanılabilir. İnhalasyon anestezikleri için geçerli olan kan basıncı düşmesi total intravenöz anestezi için de geçerlidir7,8. Bu hastalarda, kas gevşetici ilaçlar güvenli şekilde kullanılabilir. Renal ve hepatik fonksiyon bozukluğu ilaç dozlarını etkileyebilir56,119,120. Kalp transplantasyonlu hastaların büyük çoğunluğunda siklosporine bağlı gelişen nefrotoksisite sonucu glomerül filtrasyon hızı azalmış ve serum kreatinin düzeyleri (kreatinin >2 mg/dL) artmıştır. Hastanın preoperatif dönemde iyi hidrasyonu ve ilacın düşük dozdan titre edilerek verilmesi önerilmektedir56,110,127. İntraoperatif hemodinamik instabilitenin önlenmesi, değerlendirilmesi ve tedavisi Bunun için hastanın preoperatif iyi hidrasyonu ve hemodinamik durumu olumsuz etkileyen faktörlerin iyi bilinmesi gereklidir. Bu hastalarda, siklosporin veya steroid kullanımına bağlı hipertansiyon ve bu nedenle intravasküler volüm azalması sıktır. Yeterli intravasküler volüm varlığını değerlendirmek için hemodinamik monitörizasyon ile santral venöz basınç, pulmoner arter basıncı değerlendirilmesi gerekli olabilir. Kalp atım hızı ve ritm problemlerinin denerve kalbin özellikleri ve direkt etkili sempatomimetik ilaçların kullanımına göre değerlendirilmesi gerekir. Kalp atım hızının, volüm durumunu veya anestezi derinliğini değerlendirmedeki önemi bu hastalarda kısıtlıdır. Her hastada preload, afterload ve kontraktilitenin değerlendirilerek tedavinin yönlendirilmesi gereklidir56,110,111,119,120. İntraoperatif hipertansiyonda sık kullanılan antihipertansif ilaçlar nitrogliserin ve nitroprüsid, genellikle etkilidir. Bu hastalarda bulunan kronik vazokonstriktif ve azalmış intravasküler durum nedeni ile antihipertansif ilaçların etkisi güçlü olur ve kan basıncında hızlı düşmeye neden olur. Beta bloker kullanımında ise uzun etkili beta blokerlerin kullanılmaması uygun olur120,121. Kalp ve Anestezi 371 Kaynaklar 1. Evans RW, Orians CE, Ascher NL. The potential supply of organ donors. An assessment of the efficacy of organ procurement efforts in the United States. JAMA 1992; 267: 239-246 2. Evans RW. Cardiac replacement. Estimation of need, demand, and supply. In: Rose EA, Stevenson LW, eds. Management of end-stage heart disease. Philadelphia: Lippincott-Raven;1998:13-24 3. Ramakrishna H, Jaroszewski DE, Arabia AF. Adult cardiac transplantation: A review of perioperative management: Part I. Annals of Cardiac Anaesthesia 2009;12:1,71-78 4. Koster A, Diehl C, Dongas A, Meyer-Jark T, Luth U. Anaesthesia for cardiac transplantation; A practical overview of current management strategies. Applied Cardiopulmonary Pathophsiology 2011;15:213-219 5. Premalatha S, Jayaraman V. Cardiac transplantation: An Anesthetic challenge. J of Evolution of Med and Dent Sci 2014;18:4866-4873 6. Taylor DO, Stehlik J, Edwards LB, Aurora P, Christie JD, Dobbels F, Kirk R, Kucheryavaya AY, Rahmel AO, Hertz MI. Registif of International Society for Heart and Lung Transplantation: Twenty-Sixth official Adult Heart Transplant Report 2009. J Heart Lung Transplant 2009;28:1007-1022 7. Klotz S, Scheld H.H. Surgical approach to end-stage heart failure. Current Opinion in Anaesthesiology 2011;24:86-91 8. Flynn B, Hastie J, Sladen NR. Heart and Lung Transplantation. Cur Opin Anesthesiology 2014;27:153-160 9. Lund LH, Edwards LB, Kucheryavaya AY, Dipchand AI, Benden C, Jason DC, Dobbels F, Kirk R, Rahmel OA, Yusen RO, Stehlik J. The registry of International Society for Heart and Lung Transplantation report. Heart Lung 2013:32:951-964 13. Bruschi G, Colombo T, Oliva F, Botla L, Morici N, Cannata A, Vittori C. Heart transplantation: 25 year’s single-centre experience. J Cardiovasc Med 2013;14:637-647 14. Hertz MI, Taylor DO, Trulock EP, Boucek MM, Mohacsi PJ, Edwards LB, Keck BM. The registry of the International Society for Heart and Lung Transplantation: Nineteenth official report2002. J Heart Lung Transplant 2002;21:950-970 15. Stehlik J, Edwards LB, Kucheryavaya AY, Benden C, Christie J, Dipchand AI, Dobbels F, Kirk R, Rahmel AO, Hertz M. The registry of the international society for heart and lung transplantation: Twenty-Eighth Adult Heart Transplant Report 2011. J Heart Lung Transplant 2011;30:1078-1094 16. Subramaniam K. Early Graft Failure After Heart Transplantation: Prevention and Treatment. International Anesthesiology Clinics 2012;50:202-207 17. Barnard CN: A human cardiac transplant: an interim report of a successful operation performed at Groote Schuur Hospital, Cape Town. S Afr Med J 1967;41:1271-1274 18. Bayezid Ö, Balkanay M, Öztek İ, Carin M, Öcal A, Ener S, Sezer H, Işık Ö, Yakut Ç, Koçak T, Sezer S, Çağlar N, Özdemir M, Yakut C.: The first succesful heart transplantation in Turkey. Koşuyolu Heart J 1989; 1:3-10 19. Aliabadi A, Cochrane BA, Zuckermann O.A. Current strategies and future trends in immunosupression after heart transplantation. Curr Opin Transplant 2012;17:540-545 20. President’s Commission for the Study of Ethical Problems in Medicine and Biomedical and Behavioral Research: Guidelines for the Determination of Death. Special Communication. JAMA 1981; 246:2184-2186 21. Yağdı T, Nalbantgil S, Engin Ç, Zoghi M, Özbaran M. Kalp transplantasyonunda donör bakımı. Anadolu Kardiyol Derg 2004;4:339-345 10. 2006 Annual Report of the U.S. Organ Procurement and Transplantation Network and the Scientific Registry of Transplant Recipients: Transplant Data 1996-2005. Health Resources and Services Administration, Healthcare Systems Bureau, Division of Transplantation, Rockville, MD. Transplantation report. Heart Lung 2013:32:951-964 22. Loebe M, Potapov EV, Hummel M, Weng Y, Bocksch W, Hetzer R. Medium-term results of heart transplantation using older donor organs. J Heart Lung Transplant 2000;19:957-963 11. Hetzer R, Walter DE. Trends and outcomes in heart transplantation: the Berlin experience. HSR Proc Intensive Care Cardiovasc Anesth 2013;5:76-80 24. Blanche C, Kamlot A, Blanche DA, Kearney B, Magliato KE, Cser Ls, Trento A. Heart transplantation with donors fifty years of age and older. J Thorac Cardiovasc Surg 2002;123:810-815 12. Fieldman D, Salpy V. The 2013 International Society for Heart and Lung Transplantation Guidelines for Mechanical Circulatiory Support: Executive summary. The Journal of Heart and Lung Transplantation 2013; 32: 157-184 25. Bruschi G, Colombo T, Oliva F, Botla L, Morici N, Cannata A, Vittori C, Turazza F, Garascia A, Pedrazzini G, Frigerio M, Martinelli L. Heart transplantation: 25 year’s single-centre experience. J Cardiovasc Med 2013;14:637-647 23. Potapov EV, Loebe M, Hubler M,et al. Medium-term results of heart transplantation using donors over 63 years of age. Transplantation 1999;68:1834-1838 372 Kalp Transplantasyonunda Anestezi 26. Solomon NA, Mc Given JR, Alison PM, Ruygrok PN, Haydock DA, Coverdale HA, West TM. Changing donor and recipient demographics in a heart transplantation program; influence on early outcome. Ann Thorac Surg 2004;77: 2096-2102 27. Schulze CP, Jiang J, Yang J, Cheema HF, Schaeffle K, Kato Ts, Farr M, Restaino S, Deng M, Maurer M, Horn E, Latif F, Colombo PC, Jorde U, Uriel N, Haythe J, Bijou R, Drusin R, Lee SH, Takayama H, Naka Y, Mancini DM. Preoperative Assessment of High-Risk Candidates to Predict Survival After Heart Transplantation. Circ Heart Fail 2013;6:527-534 28. Pedotti P, Mattucci DA, Gabbrielli F, Venettoni S, Costa AN, Taioli E. Analysis of the complex effect of donor’s age on survival of subjects who underwent heart transplantation. Transplantation 2005;80:1026-1032 29. George JF. The Donor Heart, Kirklin JK. (ed) Heart Transplantation, 4th ed. New York: Churchill Livingstone, Edinburg 2002:293-338 30. Fujita T, Toda K, Yanase M, Seguchi O, Murata Y, Ishibashi-Ueda H, Kabayashi J, Nakatini T. Risk factors for post-transplant low outputsyndrome. European Journal of Cardio-Thoracic Surgery 2012;42:551-556 31. Young JB, Naftel DC, Bourge RC, Kirklin JK, Clemson BS, Porter CB, Rodeheffer RJ, Kenzora JL. Matching the heart donor and heart transplant recipient. Clues for successful expansion of the donor pool; a multivariable, multiinstutional report. The Cardiac Transplant Research Database Group. J Heart Lung Transplant 1994;13:353-364 32. Taylor DO, Edwards LB, Boucek MM, Trulock EP, Keck BM, Hertz MI. The registry of the International Society for Heart and Lung Transplantation. Twenty-first official adult heart transplant report 2004. J Heart Lung Transplant 2004;27:796-803 33. Zaroff JG, Rosengard BR, Armstrong WF, D’Alessandro A, Dec GW, Edwards NM, Higgins RS, Jeevanandum V, Kauffman M, Kirklin JK, Large SR, Marelli D, Peterson TS, Ring WS, Robbins RC, Russell SD, Taylor DO, Van Bakel A, Wallwork J, Young JB. Consensus conference report: Maximizing use of organs recovered from the cadaver donor: Cardiac recommendations, March 28-29 2001, Crystal City, VA. Circulation 2002;106:836-841 34. Haji SA, Starling RC, Avery RK, Mawhorte S, Tuzcu EM, Schoenhagen P, Cook DJ, Ratliff NB, McCarty PM, Young JB, Yamani MH. Donor hepatitis-C seropositivity is an independent risk factor for the development of accelerated coronary vasculopathy and predicts outcome after cardiac transplantation. J Heart Lung Transplant 2004;23:277-283 35. Rothman SA, Hsia HH, Bove AA, Jeevanandam V, Millard M. Radiofrequency ablation of Wolff-Parkinson-White syndrome in a donor heart after orthotopic heart transplantation. J Heart Lung Transplant 1994;13:905-909 36. Potapov EV, Ivanitskaia EA, Loebe M, Mockel M, Muller C, Sodian R, Meyer R, Hetzer R. Value of cardiac troponin I and T for selection of heart donors and as predictors of early graft failure. Transplantation 2001;71:1394-1400 37. Laks H, Marelli D. The alternate recipient list for heart transplantation: A model for expansion of the donor pool. Adv Card Surg 1999;11:233-244 38. Farrington M, Tedder R, Kibbler C, Wreghitt T, Gould K, Tremlett CH. Pre-transplantation testing: Who, when and why? J Hosp Infect 1999; 43: Suppl: S243-252 39. Pennefather SH, Bullock RE, Mantle D, Dark JH. Use of low dose arginine vasopressin to support brain-dead organ donors. Transplantation 1995;59:58-62 40. Chamorro C, Silva JA, Romera MA. Cardiac donor management: Another point of view. Transplantation Proceedings 2003;35:1935-1937 41. Gosh S, Bethune DW, Hardy I, Kneeshaw J, Latimer RD, Oduro A: Management of donors for heart and heart-lung transplantation. Anaesthesia 1990;45:672-675 42. Novitzky D, Wicomb WN, Cooper DK, Rose AG, Frazer RC, Barnard CN: Electrocardiographic, hemodynamic and endocrine change during experimental brain death in the Chacma Baboon. J Heart Transplant 1984;4:63-69 43. Nakatini T. Heart transplantation. Circ J 2009; 73(suppl A): A 55-60 44. McCarty PM, Smith JA, Siegel LC, Engstrom RH, Fitzgerald DC, Sarris GE, Stinson EB: Cardiac transplant admission, anesthesia and operative procedures. In: The Stanford Manual of Cardiopulmonary Transplantation. Eds: Smith JA, McCarty PM, Sarris GE, Stinson EB, Reitz BA. Futura Publishing Co,Armonk, New York, 1996;31-61 45. Tuncer KOÇAK. Transplantasyon Anestezisi. Turkiye Klinikleri J Surg Med Sci 2006; 2:31-35 46. Remme WJ: Inodilator therapy for heart failure. Early, late, or not at all? Circulation 1993 May;87(5 Suppl): IV97-107 47. Haddain SA, Ayoub CM. Severe Heart Failure and Mechanical Circulatory Support. International Anesthesiology Clinics 2012;50:1-15 48. Packer M, Carve JR, Rodeheffer RJ, Ivanhoe RJ, DiBianco R, Zeldis SM, Hendrix GH, Bommer WJ, Elkayam U, Kukin ML, Mallis GI, Sollano JA, Shannon J, Tandon PK, DeMets DL. Effect of oral milrinone on mortality in severe chronic heart failure. N Engl J Med 1991; 325:1468-1475 N Eng J Med 1991;325: 1468-1475 Kalp ve Anestezi 373 49. Kaseda S, Zipes DP. Super-sensitivity to acetylcholine of canine sinus and atrial ventricular nodes after parasympathetic denevation. Am J Phsiol 1988; 225: H 534-539 62. Kaye MP. The Registry of the International Society for Heart and Lung Transplantation: Tenth official report-1993. J Heart Lung Transplant 1993;12:541-548 50. Mohanty PK, Thomas MD, Arowood JA, Sowers JR, McNamara C, Szentpetery S. Impairment of cardiopulmonary baroreflex after cardiac transplantation in humans. Circulation 1987;75:914-921 63. Boyle A, Colvin-Adams M. Recipient selection and management. Semin Thorac Cardiovasc Surg. 2004;16:358-363 51. Cotts WG, Oren RM: Function of the transplanted heart: unique physiology and therapeutic implications. Am J Med Sci 1997;314:164-172 52. Şadan G. Kalp transplantasyonu sonrası Kalbin Fizyo- Farmakolojisi. Bayezid Ö. Kalp & Akciğer Transplantasyonu Akdeniz Üniversitesi Yayın 2010;3:25-76 53. Nancy A. Anesthesia for Cardiac Surgical Procedures. In: Miller RD, ed. Miller’s Anesthesia. 7th ed. Philadelphia: Elsevier Churchill Livingstone, 2010:1889-1977 54. Gilmore JP, Daggett W. Response of the chronic cardiac denervated dog to acute volume expansion. Am J Physiol 1966;210:509-512 55. Borow KM, Neumann A, Arensman FW, Yacoub MH. Cardiac and peripheral vascular responses to adrenoceptor stimulation and blockade after cardiac transplantation. J Am Coll Cardiol 1989;14:1229-1238 56. BlascoLM, Prameshwar J, Vuylsteke A. Anesthesia for noncardiac surgery in the heart tranplant patients. Curr Opin Anaesthsiol 2009;22:109-113 57. Wilson RF, Christensen BV, Olivari MT, Simon A, White CW, Laxson. DD. Evidence for structural sympathetic reinnervation after orthotopic cardiac transplantation in humans. Circulation 1991;83:1210-1220 58. Tuzcu EM, De Franco AC, Hobbs R, Rincon G, Bott-Silverman C, McCarthy P, Stewart R, Nissen SE. SO. Prevalence and distribution of transplant coronary artery disease: Insights from intravascular ultrasound imaging. J Heart Lung Transplant 1995;14:202-207 59. Colombo P, Brushi G, Sacco A, Oreglia J, De Marco F, Colombo T, Botta L.Percutaneus coronary interventions cardiac allograft vasculopathy a single center experience. Transplant Proc 2010;42:1286-1290 60. Hosenpud JD, Morris TE, Shipley GD, Mauck KA, Wagner CR. Cardiac allograft vasculopaty. Transplantation 1996;61:939-948 61. Taylor DO, Brown NR, Jessup ML, Starling RC, Aaronson KD, Rayburn BK, Czerr J, Naftel DC, Kirklin JK. Progress in heart transplantation Riskier patients beter outcomes: A 15 years multi-institutional study. J Heart LungTransplant. 2007;26:S61 64. Evans RW, Orians CE, Ascher NL. The potential supply of organ donors. An assessment of the efficacy of organ procurement efforts in the United States. JAMA 1992;267:239-246 65. Brown CA, O’Connell JB. Myocarditis and idiopathic dilated cardiomyopathy. Am J Med 1995;99:309-314 66. Mc Murray J V. Akut ve Kronik Kalp Yetersizliği Tanı ve Tedavisine Yönelik 2012 ESC Kılavuzu. Heart Failure Association. Türk Kardioloji Dern Arş 2012;Suppl 3:77-128 67. Frantz RP, Olson LJ Recipient Selection and management before cardiac transplantation. Am J Med Sci 1997;314:139-197 68. Pantely GA. Bristow JD. Ischemic cardiomyopathy. Prog Cardiovasc Dis 1984; 27: 95-114 69. Kjekshus J, Swedberg K, Snapinn S. Effects of enalapril on longterm mortality in severe congestive heart failure. CONSENSUS Trial Group. Am J Cardiol 1992;69:103-107 70. Copeland JG. Cardiac transplantation. Curr Probl Cardiol 1988;13:157-224 71. Tegtbur U, Busse MW, Jung K, Pethig K, Haverich A. Time course of physical reconditioning during exercise rehabilitation late after heart transplantation. J Heart Lung Transplant 2005;24:270-274 72. Medicare program; criteria for Medicare coverage of lung transplants-HCFA. Notice with comment period. Fed Regist 1995;60:6537-6547 73. Copeland JG, Stinson EB. Human heart transplantation. Curr Probl Cardiol 1979;4:1-5 74. Loh E, Bergin JD, Couper GS, Mudge GH Jr. Role of panelreactive antibody cross-reactivity in predicting survival after orthotopic heart transplantation. J Heart Lung Transplant 1994;13:194-201 75. AHA. American Heart Association. Available at: http:// my.american heart.org/ profesional/statements Guidelines/ By Publication Date/ Previous years/ Classification-of-FunctionalCapacity-and-Objective-assessment UCM 423811 Article. JSP Accessed January 03, 2014 76. Demondion P, Fournel l, Niculescu M, Pavie A, Leprince P. The challenge of home discharge with a total artificial heart as a dridge to transplantation. N Engl J Med 2004;351:859-867 374 Kalp Transplantasyonunda Anestezi 77. Weisel RD. İmproving donor heart preservation. European J Cardiothorasic Surgery 2012;41:53-55 91. Polanco G, Jafri SM, Levine TB: TEE findings in patients with orthotopic heart transplantation. Chest 1992;101:599-602 78. Von Oppell UO, Pfeiffer S, Preiss P, Dunne T, Zilla P, Reichart B. Endothelial cell toxicity of solid-organ preservation solutions. Ann Thorac Surg 1990;50:902-910 92. Packer M, Carve JR, Rodeheffer RJ, Ivanhoe RJ, DiBianco R, Zeldis SM, Hendrix GH, Bommer WJ, Elkayam U, Kukin ML. Effect of oral milrinone on mortality in severe chronic heart failure. The PROMISE Study Research Group. N Eng J Med 1991;325:1468-1475 79. McCrystal, Pepe S, Esmore DS, Rosenfeldt FL. The challenge of improving donor heart preservation. Heart Lung Circ 2004;13:74-83 80. Banner N, Thomas H, Curnow E, Hussey JC, Rogers CA, Bonser R. The importance of cold and warm cardiac ischemia for survival after heart transplantation. Transplantation 2008;86:542-544 81. Bakhshandek AR, Salehi M, Radmehr H, Ezzat AI, Riahi GA. Short Crossclamp heart transplantation: a modified technique. Asian Cardiovasc Thorac Ann 2012;20:126-129 82. Yağdı T, Öztürk P,erkul s, Oğuz E, Ayık M F, Nalbantgil S, Engin C, Özbaran M. Kalp Nakli hatalarında donör iskemi süresinin mortaliteye etkisi. Türk Göğüs Kalp Damar Cerr Dergisi 2014;22:241-246 83. Hardesty RL, Aeba R, Armitage JM, Kormos RL, Griffith BP. A clinical trial of University of Wisconsin solution for pulmonary preservation. J Thorac Cardiovasc Surg 1993;105:660-666 84. DiNardo J A, Zvara DA, Heart, heart-lung and Lung transplantation. In: Aneshesia for Cardiac Surgery. Ed. DiNardo J A, Zvara DA, 3th ed Massachusetts Blackwell Publishing 2008;252-288 85. Feeley TW. The anesthesiologist’s role in cardiac transplantation. MEJ Anesth 1993;12:257 86. Clark NJ, Martin RD. Anesthetic considerations for patients undergoing cardiac transplantation. J Cardiothorac Anesth 1988;2:519-542 87. Gothard J, Kelleher A. Anaesthesia for specific cardiac and allied operations. In: Gothard J, Kelleher A, eds. Essentials of Cardiac and Thoracic Anaesthesia, 1st ed. Oxford: Butterworth-Heinemann; 1999; 38-62 88. Quinlan JJ, Firestone S, Firestone LL. Anesthesia for Heart, Lung, and Heart-Lung Transplantation. In: Kaplan JE, ed. Cardiac Anesthesia, 4th ed. Philadelphia: W.B. Saunders Company; 1999; 991-1013 89. Spiess B D, MD, FAHA. The Use of checlists as a Method to Reduce human Error İn Cardiac operating Rooms İnternational Anesthesiology Clinics 2013;51:179-194 90. Hensley FA Jr, Martin DE, Laroch DR, Romanoff ME: Anesthetic management for cardiac transplantation in North America-1986 survey. J Cardiothorac Anest 1987;1:429 93. Murkin JM, Moldenhauer CC, Hug CC. High-dose fentanyl for rapid induction of anaesthesia in patients with coronary artery disease. Can Anaesth Soc J 1985;32:320-325 94. Cassoria L. Cardiac Transplantation. In: Bready LL, Mullins RM, Noorily SH, Smith RB, eds. Decision Making in Anesthesiology, 3rd ed. St Louis: Mosby 2000;486-489 95. Villanueva FS, Murali S, Uretsky BF, Reddy PS, Griffith BP, Hardesty RL, Kormos RL. Resolution of severe pulmonary hypertensiyon after heterotopic cardiac transplantation. J Am Coll Cardiol 1989;14:1239-1243 96. Sun X, Ellis J, Corso PJ, Hill PC, Lovery R, Chen F, Lindsay J. Mortality Predicted by Preinduction Cerbral Oxygen Saturation After Cardiac Operation. Ann Thorac Surg 2014;98:91-96 97. Kyriss T, Wurst H, Friedel G, Jaki R, Toomes H. Reduced blood loss by aprotinin in thoracic surgical operations associated with high risk of bleeding. A placebo-controlled, randomized phase IV study. Eur J Cardiothorac Surg 2001;20:38-41 98. Hussain A. Anaesthesia for heart transplantation. Br J Hosp Med 1995;54:466-468 99. Noval-Padillo JA1, Serra-Gomez C, Gomez-Sosa L, Hinojosa-Perez R, Huici-Moreno MJ, Adsuar A, Herruzo-Avilés A, Lopez-Romero JL, León-Justel A, Guerrero-Montavez JM. Changes of Lactate Levels During Cardiopulmonary Bypass in patients undergoing cardiac transplantation. Possible Early Marker of Morbidity and Mortality. Tranplantation proceedings 2011;43:2249-2250 100. Terasaki PI. ABO mismatching errors in heart transplants. Lancet 2003;362:332 101. Geissen M, Spray D, Fletcher NS. Echocardiography- Based Haemodynamic management in the Cardiac Surgical İntensive Unit. J Cardiothroracic and Vascular Anestesia. 2014;2873328744 102. Garcia- Delgado M,Navarrete- Sanchez I, Colmenero M. Preventing and managing perioperative pulmonary complications following cardiac surgery. Curr Opin Anesthesiol 2014; 27: 146-152 103. Bhatia SJ, Kirshenbaum JM, Shemin RJ, Cohn LH, Collins JJ, Di Sesa VJ, Young PJ, Mudge GH Jr, Sutton MG. Time course Kalp ve Anestezi 375 of resolution of pulmonary hypertension and right ventricular remodeling after orthotopic ardiac transplantation. Circulation 1987;76:819-826 115. Gomez R. Anesthesia for noncardiac surgery in a cardiac translant recipient. Editor to letter. Indian Journal of Anaesthesia 2012;56:1 104. Scott CD, Omar I, McComb JM, Dark JH, Bexton RS. Longterm pacing in heart transplant recipients is usually unnecessary. Pacing Clin Electrophysio 1991;14:1792-1796 116. Patel JK, Kobashigawa JA. Immunosuppression, diagnosis, and treatment of cardiac allograft rejection. Semin Thorac Cardiovasc Surg 2004;16:378-385 105. Chomette G, Auriol M, Beaufil H, Rottemburg J, Cabrol C. Morphology of cyclosporine nephrotoxicity in human heart transplant recipients. J Heart Transplant 1986;5:273-278 117. Aranda JM Jr, Hill J. Cardiac transplant vasculopathy. Chest 2000;118:1792-1800 106. Naureckas ET. Immunotherapy and organ transplantation. In: Hall JB, Schmidt GA, Wood LDH, eds. Principles of Critical Care, 2nd ed. New York: McGraw-Hill; 1999;823-834 107. Aly Z, AbbasS, Moore E, Diallo O, Hauptman PJ, Bastani B. The naturel history of renal function following orthotopic heart transplant Clin Transplant 2005;19:683-689 108. Gude E, Andreassen AK, Arora S, Gullestad L, Grov I, Hartmann A, Leivestad T, Fiane AE, Geiran OR, Vardal M, Simonsen S. Acute renal failure early after heart transplantation; risk factors and clinical consequences. Clin Transplant 2010;24:E207-213 109. Türker M, Zeyneloğlu P, Sezgin A, Pirat A, and Arslan G. RIFLE Criteria for Acute Kidney Dysfunction Following Heart Transplantation; Incidence and Risk Factors. Transplantation Proceedings 2013;45:3534-3537 110. Alhashemi J.A, Gelb AW, Sharpe MD. Anesthesia for the previously transplanted patient. Anesthesia and Transplantation. Eds: Sharpe MD and Gelb A.W. Boston Butterworth Heinemann 1999;323-336 111. Swami AC, Kumar A, Rupal S, Cota S. Anesthesia for noncardiac surgery in a cardiac translant recipient. Indian Journal of Anaesthesia 2011;55:405-407 112. Montoya JG, Giraldo LF, Efron B, Stinson EB, Gamberg P, Hunt S, Giannetti N, Miller J, Remington JS. Infectious complications among 620 consecutive heart transplant patients at Stanford University Medical Center. Clin Infect Dis 2001;33:629-640 113. Prapaitrakool S, Bainbridge D T, Lavi R. Anaesthesia management for Ablation therapy in post Heart Transplant Arrhythmia. Open Journal of Anaesthesiology. 2013;3:349-352 114. Stecker EC, Strelich KR, Chugh SS, Crispell K, McAnulty JH. Arrhythmias after orthotopic heart transplantation. J Card Fail 2005;11:464-472 118. Fontes ML, Rosenbaum SH. Anesthesia for the cardiac patient. Noncardiac surgery after heart transplantation. Anesth Clin North Am 1997;15:207-220 119. Cotts WG, Oren RM. Function of the transplanted heart: unique physiology and therapeutic implications. Am J Med Sci 1997; 314:164-172 120. Cheng DC, Ong DD. Anaesthesia for non-cardiac surgery in heart-transplanted patients. Can J Anaesth 1994;41:655-656 121. Memtsoudis SG, Rosenberger P, Loffler M, Eltzschig HK, Mizuguchi A, Shernan SK, Fox JA. The usefulness of transesophageal echocardiography during intraoperative cardiac arrest in noncardiac surgery. Anesth Analg 2006;102:1653-1657 122. Kayaalp O. Tıbbi Farmakoloji, 8. baskı, Hacettepe-Taş kitapevi, Ankara, 1998;1286-1316 123. Morini A, Spina V, Aleandri V, Cantonetti G, Lambiasi A, Papalia U. Pregnancy after heart transplant: update and case Hum Reprod 1998;13:749-757 124. Camann WR, Goldman GH, Johnson MD, Moore J, Grene M. Cesarean delivery in a patient with a transplanted heart. Anesthesiology 1989;71:618-620 125. Allard R, Hatzakorzian R, Deschamps A, Backman SB. Decreased heart rate and blood pressure in a recent cardiac transplant patient after spinal anesthesia. Can J Anaesth 2004;51:829-833 126. Bordignon S, Aramayo AM, Nunes e Silva D, Grundler C, Nesralla I. Pregnancy after cardiac transplantation. Report of one case and review. Arq Bras Cardiol 2000;75:515-522 127. Melendez JA, Delphin E, Lamb J, Rose E. Noncardiac surgery in heart transplant recipients in the cyclosporine era. J Cardiothorac Vasc Anesth 1991; 5:218-220