ADLAR : İREM ÖZTAMEL SEMANUR AKKUŞ DOĞUKAN ARTUÇ OĞUZCAN NAZLI Çevre aileyide yönlendiren bir faktördür. Aile çocuğu çevreden uzak tutabilir, çevrenin etkisini azaltabilir derseniz aile bile çevrenin kendinden daha etkili olduğunu kabul ediyor ki bu etkiyi kısıtlamadan kendi etkisini gösteremeyeceğini biliyor. Nasıl “Aile etkisizdir.” diyebilirsiniz derseniz “Aile etkisizdir.” demiyoruz, “Çevre daha etkilidir.” diyoruz Eğitim olumlu davranışları kapsar olumsuz örneklerden bahsediyorsunuz derseniz her durumda çevre etkilidir, çevreyi olumlu hale getirirsek eğitimin hedeflediği olumlu hedeflere yönlendirmiş oluruz. Aileyi olumlu hale getirmek yetersiz kalır. 0-6 yaş arası çocuk tamamen ailenin güdümündedir derlerse kreş, anaokulu, oyun parklarından bahsedeceğim ayrıca eğitim yaşının 5’e indiğini vurgulayacağım. 15, 16, 17 yaşlar için çocuk değil genç derlerse kanuna göre 18 yaşının altı çocuktur. Türk Milli Eğitim Temel Kanunu hükümlerince birey15 yaşını bitirene kadar çocuktur ve bu dönem ilköğretim çağıdır. Hepimizin bildiği gibi insan, çevreyi oluşturan birey konumundadır. Sosyal çevrenin yapıtaşı olan bireyler sürekli birbirleri ile etkileşim içerisindedirler. Çocuğundan yetişkinine her insan, her gün mahallede, okulda, arkadaş ortamında, çarşıda, pazarda… diğer insanlarla yani çevreyle iletişim halindedir. Aile ise bu büyük ve insanın insan olarak şekillenmesini sağlayan yapının sadece küçük bir parçasıdır. Şunu da göz ardı etmememiz gerekir: Çocuğun eğitiminde sınırlı bir paya sahip olan ailenin kendisi de çevrenin etkisindedir. Yeni bir mahalleye taşınan bir aile düşünelim. Aile mi mahalleye ayak uyduracak, mahalle mi aileye? Doğal olarak aile mahalleye ayak uyduracak. Bugün dünyada hangi bilimadamı, hangi büyük sanatkar, hangi önemli siyasetçi ya da hangi büyük sporcu vardır ki bulunduğu konuma ailesinin verdiği eğitimle gelmiş olsun. Büyük Önder Atatürk’ün babası, o küçükken ölmüştü; annesi ise onun mahalle mektebinde okumasını istiyordu. Mustafa Kemal, annesinden gizleyerek kendisini bir milletin “Ulu Önder” i yapacak olan Askeri Lise sınavlarına girdi. Onu bu yola iten çevresinde gördüğü askerlere duyduğu hayranlıktı. Teknolojinin en önemli isimlerinden biri olan Steve Jobs’un çocukken oturduğu sokakta önemli teknoloji şirketi sahiplerinin oturması bir tesadüf müdür? Arkadaşlar, gönül isterdi ki çocuğun eğitiminde aile daha etkili olsun. Ama gerçek öyle değil. Öyle olsaydı bugün sokağa çıktığımızda kimsenin ağzından küfür duymazdık. Öyle ya, hangi anne ya da hangi baba çocuğuna küfür öğretir? Ama maalesef çocukların çoğunun ağzından küfür eksik olmuyor? Küfür etmeyen bir çocuk, ancak küfrü ayıp sayan bir çevrede yetişebilir. Ailenin “Küfür kötüdür.” demesi nafiledir. Ailesinde sigara içen hiç kimse olmadığı halde çocuk yaşta sigaraya başlayanlarda aynıdır. Çocuğun eğitiminde çevrenin daha etkili olduğunu aslında ailenin kendisi de kabul etmiş durumdadır. Yaşadığımız şehrin, İzmir’in değişik semtlerindeki ev fiyatları bunun en açık göstergesidir. Merkeze yakın kimi semtlerde daha ucuza ev almak mümkünken durumu iyi olan aileler, merkezden daha uzak semtlerde, üstelik de birkaç misli fazla para ödeyerek ev alıyorlar. Bu parayı evin genişliğine ya da lükslüğüne değil semtin seçkin çevresine ödüyorlar. Amaçları sadece çocuklarının istedikleri gibi yetişeceği bir çevrede büyümesidir. Arkadaşlar, bugün dünyanın müreffeh diye tabir ettiğimiz ülkelerinden biri İsviçre’dir. İsviçre’de devlet, çocukları iki yaşından itibaren okula yönlendiriyor. Hatta 2 yaşın bile geç olduğunu savunanlar var. Peki bundan amaç ne? Amaç çocuğu bir an önce sağlıklı bir çevrede eğitim sürecine katmak. Yani İsviçre devleti aileye diyor ki, “Yaşlanan nüfusumda her çocuk benim için çok önemlidir. Çocuğun geleceğini aile değil çevre şekillendirecektir. O çevreyi de sağlıklı bir biçimde ben sunacağım.” Öyle ya bu çocuk aile istemese bile olumsuz bir çevrede yetişip vasıfsız da olabilir, hırsız da. Hatta terörist bile olma tehlikesi var. Hangi aile çocuğunun canlı bomba olmasını ister? Yeryüzünde böyle bir şeyi tasvip edecek tek bir aile gösteremezsiniz. O halde ülkemizin de kanayan yarası olan bu canlı bombaları hangi ortam bu işe yöneltiyor? Elbette ki çevre… Çocuğun eğitiminde önemli göstergelerden biri de giyim kuşamıdır.Şimdi şu fotoğrafa dikkat edelim. Zira fotoğraftaki durumun değişik şekillerine günlük hayatta sıkça rastlarız. Çocuk eğitim sürecinde aileden daha çok etkileniyorsa neden annesinin babasının giyindiği gibi giyinmiyor? Neden giyim kuşamda kendi tercihini yapmaya başladığı andan itibaren etrafında görüp özendiği kişiler gibi giyiniyor? Çünkü her alanda olduğu gibi giyimde de ailesinden çok çevresinin etkisinde. Bütün bu örneklerde olduğu gibi, çocuk ailenin sosyal çevreye sunduğu fakat sosyal çevrenin şekillendirip kişiliğine imzasını attığı bir bireydir. Çocuğun eğitiminde çevrenin aileden daha etkili olduğu su götürmez bir gerçektir. Çocuk nerde ve kiminle vakit geçirirse ondan daha çok etkilenecektir. Bir çocuğun aile ile daha çok vakit geçirdiği dönem, tüm çocukluk döneminin sadece üçte birini kapsıyor. 0-5 yaş dönemi… Kaldı ki bu dönemde kreşe giden çocukların sayısı da azımsanamaz. Çocukluk döneminin üçte ikisi, sosyal çevreyle daha çok vakit geçirilen bir dönemdir. Herhangi bir çocuğun bir gününü ele alalım. Uyku süresini, ders çalışma süresini çıkarırsak aileyle geçirmek için ne kadar süre kalıyor? Sadece 4-5 saat… Bir de o 4-5 saatte çalışmak zorunda olan ebeveynleri düşünelim… çocuk ailesi ile minimum düzeyde vakit geçiriyor. Vaktinin büyük kısmını okulda, ailede, mahallede kısacası sosyal çevrede geçiriyor. Çocuğun daha çok zaman geçirdiği sosyal çevreden, daha çok etkilenmesi kadar doğal ne olabilir? Diyelim ki tatil günü… çocuğun okula dershaneye gitmesi gerekmiyor. Fakat bu sefer de televizyon, cep telefonu, internet gibi iletişim araçları devreye giriyor. Çocuğun sadece bunlarla geçirdiği süre bile aile ile geçirdiği süreden daha fazladır. Televizyon, cep telefonu, internet… Bütün bunlar da çocuğu sanal ya da gerçek bir sosyal çevreye bağlayan küçük birer penceredir. Sonuçta çocuk bunlardan etkilenerek hayatına şekil verir. İyi ya da kötü davranışlar kazanır. Atasözlerimiz birer tecrübe abidesidir. Atasözlerinde de çocuğun eğitiminde çevrenin etkisini ayan beyan görürüz . Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Körle yatan şaşı kalkar. Kıratın yanında yatan ya huyundan ya tüyünden… Bir de çocuk eğitiminde uzman kişilerin söylediklerine bakalım. “Asosyal” diye bir terim var arkadaşlar. Çocuk gelişimi uzmanları, psikologlar; asosyalliğin bir kişilik bozukluğu olduğu konusunda hemfikirdirler. Bu şu anlama geliyor. Bir çocuğun gerçek anlamda eğitilmesi, kişiliğinin oturması sosyal çevre sayesinde mümkün oluyor. Aileye fazla bağımlı kalmak, çocuğu psikolojik açıdan hasta ediyor. Eğitimde amaç, çevresiyle iyi iletişim kuran, kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi kararlarını kendisi alabilen bireyler yetiştirmektir. Şimdi kendi çevremizi şöyle bir düşünelim. Arkadaş grubuyla sinema, piknik, maç gibi bir etkinlikte “Önce annemden babamdan izin alayım.” diyen arkadaşımız hakkında olumlu mu düşünürüz, olumsuz mu? Olumsuz düşünmek şöyle dursun ona hemen lakaplar buluruz: süt kuzusu, anakuzusu vesaire… Kim bu duruma maruz kalmak ister ki ? Arkadaşlar, çevre var vezir eder, çevre var rezil eder. Dünyaca ünlü RAP müzik yıldızı Eminem’i hepimiz biliriz. Peki, Eminem’e küçük yaştan itibaren annesinin uyuşturucu verdiğini biliyor muydunuz? Bunu Trendly dergisine verdiği röportajda kendisi söylüyor. Bu çocuk ailenin insiyatifine bırakılsaydı büyük ihtimalle bir gazetenin üçüncü sayfasında “Uyuşturucudan Ölen Genç” başlığıyla yer alacaktı. Oysa Eminem, çevreye açılmasıyla birlikte uyuşturucunun kötü olduğunu anlamış, çevresinin yönlendirmesiyle kendini yetiştirmiş, bugün tüm dünyanın dinlediği bir star olmayı başarmıştır. Arkadaşlar, kısacası çocuk dediğimiz birey, aileden çok çevrenin gelecek nesillere iyi ya da kötü bir mirasıdır. Bugünkü sosyal çevrenin gelecekteki sosyal çevreye bir yansımasıdır.