Depresyon

advertisement
Depresyon
DEPRESYON
Uz.Dr. Fatma Gökşin CİHAN
Plan:
Ruh sağlığında yakın tarihçe
 Depresyon tanı kriterleri
 Özel gruplar
 Tedavi seçenekleri
 Ne zaman sevk edelim

NEDEN
DEPRESYON?
Ruh sağlığında yakın tarihçe


1998 yılında Kopenhag’da yapılan 48. Avrupa Bölge Komitesi
toplantısında “herkes için sağlık” yaklaşımı olgunlaştırılarak
“Sağlık 21” başlığıyla 21’inci yüzyıl için sağlık alanında 21
hedef belirlenmiştir.
6. hedef ruh sağlığının geliştirilmesi olarak belirlenmiştir. Bu
başlığın altında ruh sağlığı ile ilgili “2020 yılına kadar insanları
psikososyal iyilik halinin geliştirilmesi ve ruh sağlığı sorunu
olan insanların ulaşabileceği daha kapsamlı hizmetlerin
oluşturulması gerektiği” belirtilmiş ve alt hedefler olarak da:
− Sağlığı kötü yönde etkileyen ruh sağlığı sorunlarının
prevalansının azaltılması ve insanların stresli yaşam olayları ile
başa çıkabilme yeteneğinin arttırılması gerektiği,
− Halen yüksek intihar hızlarına sahip ülkelerde ve nüfus
gruplarında intihar hızının en az üçte bir oranında azaltılması
gerektiği belirlenmiştir.






İntihar bütün dünyada önemli halk sağlığı sorunları
arasındadır. İntihar oranı, ülkeler arasında her 100 bin
kişide 3 ile 45 arasında değişmektedir.
İntihar girişimi biyolojik, genetik, psikolojik, sosyolojik ve
çevresel faktörler sonucu ortaya çıkmaktadır.
İntihar dünya genelinde 15-19 yaş grubundaki gençlerin
ölüm sebebinin ilk beş nedeni arasında yer almaktadır.
Yapılan araştırmalar intihar girişiminde bulunan kişilerin
büyük çoğunluğunun depresyon gibi tanı konabilir bir ruhsal
bozukluğu olduğunu göstermektedir.
İntihar girişiminde bulunan hastaların %40-60’ı bu
girişiminden önceki ay içerisinde bir hekime başvurmaktadır
ve pek çoğu psikiyatri uzmanı yerine aile hekimini tercih
etmektedir. Bu sebeple intiharı önlemede birinci basamak
sağlık çalışanları çok önemlidir.
Birinci basamak çalışanları intihara yakın kişileri belirlemek,
tanımlamak ve yönetmek konusunda en etkili konumdadır.
Bu kişileri tanıma, değerlendirme, yönetme ve sevk etme
intiharı önlemede en önemli adımdır.
2006 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından, DSÖ’nün
ruh sağlığı politikaları ile ilgili önerdiği 7 modülü
esas alan “Ulusal Ruh Sağlığı Politikası” metni
yayınlanmıştır:







Ruh sağlığı sisteminin toplum temelli olması, genel
sağlık sistemine ve birinci basamağa entegre
edilmesi,
Toplum temelli rehabilitasyon çalışmalarının
yapılması,
Ruh sağlığı alanına ayrılan paranın arttırılması,
Ruh sağlığı hizmetlerinin kalitesinin arttırılması,
Ruh sağlığı alanı ile ilgili yasaların çıkarılması,
Damgalamaya karşı hasta haklarının savunulması,
Ruh sağlığı alanında eğitim, araştırma ve insan
gücünün arttırılması.
Ulusal Ruh Sağlığı Eylem planı


Ulusal düzeyde hastalık yükü nedenlerinin temel
hastalık gruplarına göre dağılımı yapıldığında,
kardiyovasküler hastalıklardan sonra %19 ile
ikinci sırada psikiyatrik hastalık grubunun yer
aldığı görülmektedir.
Hastalık yükünün hesaplanmasında kullanılan
“İşlevsizliğe Adapte Edilmiş Yaşam Yılları
(Disability Adjusted Life Years - DALY)” tanımının
alt bileşenleri olan “Ölümle Kaybedilen Yaşam
Yılları (Years of Life Lost - YLL)” ve “Özürlülükle
Kaybedilen Yaşam Yılları’na (Years Lost with
Disability - YLD)” bakıldığında, en fazla YLD’ye
neden olan temel hastalık gruplarında ilk sırayı
psikiyatrik hastalıkların aldığı görülmektedir.
Ulusal Ruh Sağlığı Eylem planı

Cinsiyete göre YLD’ye sebep olan ilk 20
neden arasında erkeklerde beş psikiyatrik
hastalığın, kadınlarda dört psikiyatrik
hastalığın (1.sırada unipolar depresyon
olmak üzere) yer aldığı görülmektedir.
Özürlülükle Kaybedilen Yaşam Yıllarının (YLD) dağılımı (2004)
Erkek
Kadın
Osteoartrit
1
Unipolar depresif bozukluklar
Unipolar depresif bozukluklar
2
Demir eksikliği
Alkol kullanımı bozuklukları
3
Osteoartrit
Yetişkinlikte işitme kaybı
4
KOAH
Serebrovasküler Hastalıklar
5
Maternal durumlar
KOAH
6
Yetişkinlikte işitme kaybı
Perinatal nedenler
7
Perinatal nedenler
Demir eksikliği
8
Romatoid artrit
Şizofreni
9
Serebrovasküler Hastalıklar
Diabetes Mellitus
10 Migren




Ülkemizde 100 bin kişiye düşen ruh sağlığı ve
hastalıkları uzmanı sayısı 2,20’dir. DSÖ Avrupa
bölge ülkeleri içinde en az ruh sağlığı ve
hastalıkları uzmanı oranına sahip olan ülke
Türkiye’dir.
Ülkemizde 100 bin kişiye düşen sağlık alanında
aktif çalışan psikolog sayısı 1,85’dir.
Bunun için intihara zemin hazırlayan en yaygın
bozukluklar arasında olan depresyon gibi
bozuklukların tedavisinin birinci basamakta da
yürütülmesi gerekmektedir.
İsveç’te aile hekimlerine depresyonun tanı ve
tedavisi konusunda eğitim verilmesiyle intiharın
azaldığı tespit edilmiştir.
Gotland eğitim programı:







İsveç'in Gotland adasında 60.000 yerli nüfusa 18
aile hekimi
Kırsal bir alana göre yüksek intihar oranı/ düşük
antidepresan reçeteleme.
1980'lerin başında aile hekimlerine yönelik 2 yıl
sürdürülen yapılandırılmış bir eğitim programı
başlatıldı
Tekrarlanan 2 günlük kurslara ve tartışmalarla
interaktif bir program
3 yıl içinde intihar oranında üçte ikilik bir düşüş
Yerel psikiyatri kliniğinde depresyon tedavisi gören
hasta sayısı %30 civarında azalırken antidepresan
ilaç reçete oranı oldukça artmıştır.
Bu örnekten alınacak önemli bir ders ise, programın
etkisinin sonraki yıllarda kaybolduğudur. Programın
tekrarlanması gerekmiştir.
Major depresyonla birinci basamağa başvuranların tanınma
oranları (Wittchen ve ark. 2003)

Dünya Sağlık Örgütü’nün 1988 yılında 11
ülkede, “Ruh Sağlığı Hizmetine Ulaşım
Yolları Görüşme Formu” kullanarak yaptığı
araştırmada ruhsal yakınmalarla ilgili ilk
başvurunun Avrupa ülkeleri ve Küba’da
ağırlıkla aile hekimlerine, Kenya’da
psikiyatri dışı uzmanlara, Hindistan ve
Pakistan’da ruh sağlığı birimlerine,
Endonezya’da ise geleneksel tedavicilere
yapıldığını göstermiştir.

Aile hekimliği uygulamasında hekim-hasta
ilişkisinin daha uzun süreli ve yakın olduğu
düşünüldüğünde ruh sağlığı hastalarına
hizmetin birinci basamakta verilmeye
başlanması ve gerek olduğunda ikinci veya
üçüncü basamağa sevki daha uygundur.




Birinci basamağa başvuran hastaların yaklaşık
%10’u depresyon tanısı alacak düzeyde
yakınmalar gösterir.
Tüm depresyon vakaların %85’i birinci basamakta
tedavi edilebilecek nitelikte olan hafif ve orta
derecede depresyon düzeyindedirler.
Uygun tedavi ile de vakaların %75-80’i tamamen
düzelmektedir.
Birinci basamak sağlık hizmetinde depresyon
hastalarının %50’ye yakınının fark edilemediği
saptanmıştır



Bunun en önemli nedeni ise hastaların psikolojik
semptomlarla değil, özellikle kronik ağrı, bitkinlik
ve uyku sorunları gibi somatik semptomlarla
başvurmalarıdır.
Ayrıca birçok depresyon hastasında aynı
zamanda, semptomları depresyonda da
görülebilen tıbbi sorunlar vardır
Son yıllarda yapılan geniş toplum kaynaklı
çalışmada bir ya da daha fazla fiziksel hastalığı
olanların yaklaşık %4’u, hiçbir fiziksel hastalığı
olmayanların ise %2,8’i majör depresyon
tanısı almıştır
Tanı sürecinde biraz titiz olunması önerilir, çünkü:
 Depresif duygudurumu kolay fark edilmeyebilir
 Hastanın davranışında retardasyon tespit
edilebilir
 Hasta, kendi hakkında pek bir şey söylemeyebilir
 Diğer taraftan, maskeli depresyon hastaları,
endişeli ve konuşkan hipokondriyaklar olabilir
 Hasta, semptomlarının(duygudurumunu düşüren)
farkında olmayabilir; ama geriye doğru
baktığında fark edebilir
Vizit sırasında hastayı gözlemek, belirti ve
semptomları tespit etmekte yararlı olabilir:
 Depresif görünümde, göz teması az,
bakımsız mı?
 Mutsuz ya da çaresiz mi görünüyor?
 Ağlıyor mu?
 Anksiyete ya da ajitasyon belirtisi var mı?
Ayrıca şunlara da bakılması önerilir:
 Hastanın, uyku bozukluğuyla ilgili
şikayeti var ml?
 Zihinsel ve fiziksel etkinliğinde düşüş var
mı?
 İştah kaybı var mı?
 Akşamları, semptomları bir dereceye
kadar azalıyor mu?
Tarama ve tanı testleri






Amerikan Koruyucu Hizmetler Görev Birliği 1.basamak
hekimlerin erişkin hastaları rutin olarak taramasını
önermektedir(öneri derecesi B).
Tarama için 2 önemli soru sorulur:
1- Son iki haftada, kendinizi bitkin, çökkün ya da
umutsuz hissettiniz mi ?
2- Son iki hafta boyunca, daha önce yaptığınız şeylere
karşı ilginizde ve aldığınız zevkte bir azalma oldu mu?
WHO-5
Major Depresyon Envanteri (ICD 10)
Hamilton
Beck
SORU
ÖLÇÜT
TANI İNDİKASYONLARI
Başlangıç uykusuzluğu:2 haftadır birçok
gece 20+ dk.
Son zamanlarda uykunuz
nasıl?
Uyku
değişiklikleri
Uyku sürdürmede zorluk. 2 haftadır birçok
gece, gecede 20 dk.dan uzun uyanma.
Sabah erken uyanma
İştahınız nasıl? Yemekten
zevk alıyor musunuz? Kilo
alıyor musunuz? Kilo
veriyor musunuz? Aynı
kiloda mısınız?
Enerjiniz nasıl? Yapmanız
gereken işleri yapabiliyor
musunuz?
Eğlenmek için ne
yapıyorsunuz? Hobiler?
Eskiden nasıldı?
Cinsel isteğiniz nasıl?
1 ayda istemsiz olarak vücut ağırlığının
%10 artması ya da azalması.
İştah ve vücut
Hoşuna giden bazı yiyecekleri
ağırlığı
düşünebilmesi gerekir.
Enerji
İlgi ve libido
Gerekli işleri yapamama majör depresyon
bozukluğu ölçütünü karşılar.
İlgisini çeken etkinlikleri tanımlayamaması
bile MDB ölçütlerini karşılar. Eğlence ile
ilgisi olması gerekmez.
Cinsel ilgide-eylemde değil- değişiklik MDB
ölçütlerini karşılar.
21
SORU
ÖLÇÜT
Konsantrasyonunuz nasıl?Bir
telefon numarası söylesem
rakamları geriye sayabilir
mısınız?
Konsantrasyon
Kendiniz için ne
hissediyorsunuz? Herhangi
bir şey için özellikle suçluluk
duyuyor musunuz?
Kendine değer
verme ve
yoğun suçluluk
duyguları
Size başkası tarafından
yavaşladığınız ya da
hızlandığınız söylendi mi?
Bana sizin tanımladığınıza
benzer şeyleri söyleyen bazı
kişilerin bazen ölme ve ölüm
üzerine ve ya kendileri veya
bir başkasına zarar verme
düşüncelerinin de olduğunu
gördüm. Bu sizin için de
geçerli mi?
Psikomotor
hızlanma ya da
yavaşlama
Ölüm, ölmek
ve intihar
düşünceleri
TANI İNDİKASYONLARI
6 basamak ileri doğru 4 basamak
geriye doğru sayabilir. Belirlenmiş
durum olmasa da okuyamama veya
bir görüşmeyi izleyememe MDB
ölçütlerini karşılar.
Yetersizlik ve değersizlik duyguları
MDB ölçütlerini karşılar.
Yoğun ve nedensiz suçluluk MDB
ölçütlerini karşılar.
Hastanın ya da başka birinin
bildirmesi MDB ölçütlerini karşılar.
Letarji, düz duygulanım veya
ajitasyon ve rahatsızlığın gözlenmesi
MDB ölçütlerini karşılar.
Edilgen de olsa ciddi ölüm
düşünceleri MDB ölçütlerini karşılar.
İntihar düşüncelerinin girişim ve plan
açısından tam olarak incelenmesi
gerekir.
DEPRESİF
SEMPTOMLARA
YOL AÇAN
KRONİK
HASTALIKLAR
Kardiyovasküler
- KAH
- KKY
- Anemi
- İnme
- Vasküler Demans
Bağışıklık Sist. Hst.ları
- HIV
- MS
- SLE
- Sarkoidoz
Kronik Ağrı
- Fibromiyalji
- Reflek sempatik
distrofi
- Bel Ağrısı
- Kronik Pelvik Ağrı
- Kemik ve
hastalıkları ile ilgili
ağrı
Metabolik/Endokrin
Durumlar
- Malnütrisyon
- Vitamin Eksiklikleri
- Hipo/hipertiroidi
- Addison Hast.
- DM
- Hepatik hastalıklar
- Elektrolit boz.
- Asit/baz boz.
- KOAH veya astım
Dejeneratif Hastalıklar
- Presbiyopi,
- Presbikuzi,
- Alzheimer hast.,
- Parkinson hast.
- Huntington hast.
Neoplazm
- Hipoksi
- Pankreas kanseri
- SSS neoplazmları
- Her türlü neoplazm
İnfeksiyon Hastalıkları
DEPRESYONA
SEBEP
OLABİLECEK
İLAÇLAR
Kardiyovasküler İlaçlar
- ACE inhibitörleri
- Alfa Metil Dopa
- Klonidin
- Dijital
- Guanetidin
- Propanolol
- Rezerpin
- Tiazid diüretikler
Anti-kanser İlaçlar
- Sikloserin
Hormonlar
- Anabolik steroidler
- ACTH ve
glukokortikoidler
- GNRH agonistleri
- Oral kontraseptifler
Antiinflamatuar
Antienfektif İlaçlar
- Baklofen
- Disülfiram
- Etambutol
- İnterferon
- Metoklopramid
- Nonsteroid
antiinflamatuar
ilaçlar
- Sulfonamid
Psikotropikler
- Benzodiyazepinler
- Nöroleptikler
Diğerleri
- Amfetamin
yoksunluğu
- Antihiperlipidemik
- Simetidin-ranitidin
- Kokain yoksunluğu
- Levodopa
- L-dopa
- Metildopa
- Topiramat
Depresyon kronik ve tekrarlayan bir
hastalıktır ve önemli bir ölüm ve kısıtlılık
riski taşır.
 Bir Aile Hekimine başvuran hastaların
yaklaşık onda birinde depresyon vardır
 Kadınlarda, yaşlılarda, işsizlerde, yalnız
yaşayanlarda ve bir depresif epizot
geçirmiş olanlarda risk daha yüksektir.
 Depresyon hastalarının onda 1-2’si intihar
eder
Depresif bozukluklar ve yüksek mortalite
arasında özellikle yaşlı popülasyon
içinde,kanıtlanmış bir ilişki vardır.
 Araştırmalar depresif semptomların,
aralarlnda artrit, kronik obstrüktif akciğer
hastalığı, diabetes mellitus, koroner arter
hastalığı ve hipertansiyonun da bulunduğu
birçok medikal hastalığa kıyasla daha fazla
kısıtlılıktan sorumlu olduğunu
göstermektedir.

Depresif hastalarda psişik ve
somatik semptomlar:








Zayıf Bellek
Dikkat ve
konsantrasyonun azalması
Psikomotor ajitasyon ya
da retardasyon
Uyku düzeninde değişme
Gün içinde duygudurum
değişiklikleri
İştahta değişme
Kilo kaybı ya da alımı
Libido kaybı








Baş ağrısı
Göğüs ağrısı/sırt ağrısı gibi
farklı yerlerde ağrılar
Kaşıntı
Cilt kuruluğu
Görme duyusunda
zayıflama
Taşikardi
Konstipasyon
Sık idrara çıkma ihtiyacı
DEPRESYON TANISI (ICD-10)
ICD-10'da depresyon tanı kodu F32 ile
başlar Hafif, orta ve şiddetli depresif
epizotlar halinde derecelendirilirken somatik
sendromun veya psikotik semptomların var
olup olmamasına göre nitelendirilir.
 İnatçı hafif depresyon distimi olarak
sınıflandırılır

DEPRESYON TANISI (ICD-10)
Tanı için genellikle 2 haftalık bir süre
gerekmektedir ama semptomların özellikle
şiddetli olması ve başlangıcının hızlı olması,
2 haftadan daha kısa bir süre içinde bir tanı
konmasını sağlayabilir.
 Semptomlar sıkıntıya yol açabilir ve
genellikle bir dereceye kadar işlevleri
(kişinin sıradan işlerini ya da aktivitelerini)
engelleyebilir.

DEPRESYON TANISI (ICD-10)
Depresif epizot varlığının saptanabilmesi
için ICD-10 kriterlerinin A grubundan en az
iki semptomun ve B grubundan iki
semptomun var olması gerekir.
 Melankolik, yaşamsal, biyolojik olarak da
adlandırılan somatik sendromun
tanınabilmesi için de C grubundaki belirti ve
semptomlardan dördü var olmalıdır

A. Tipik Depresyon Semptomları(en az 2)
 Depresif duygu durumu
 İlgi ya da zevk kaybı
 Enerji ya da ilgi azalması
B. Diğer depresyon semptomları (2 adet)
 Konsantrasyon ve dikkat azalması
 Öz saygı azalması, özgüven azalması
 Suçluluk ve değersizlik duygusu
 Geleceğe ilişkin kötümserlik
 Kendi kendine zarar verme ya da intihar
düşünceleri ya da eylemleri
 Uyku bozuklukları
 İştah azalması
C. Somatik semptomlar (4 adet)
 İlgi kaybı ya da normalde zevk veren
aktivitelerden zevk almamak
 Normalde hoşa giden ortamlara ya da olaylara
karşı duygusal tepkisizlik
 Sabahları olağan uyanma saatinden 2 saat ya
da daha uzun süre önce uyanmak
 Sabahları daha kötü olan depresyon
 Açık psikomotor retardasyon ya da ajitasyona
ilişkin objektif belirti
 Dikkat çekici iştah kaybı
 Kilo kaybı
 Dikkat çekici libido kaybı
Depresyon tanısı koymak neden zordur?
Aile Hekimlerinin yeterli klinik psikiyatri eğitimi
almamış olması
 Birinci basamak hizmeti verilen kurumlarda tam
mental durum değerlendirmesi yapacak zaman
olmaması
 Hasta ile doktor iletişimindeki kültürel farklılıklar ve
zorluklar
 Depresyonun yaşam olaylarına " normal bir tepki "
olduğu görüşü
 Etiketlemekten kaçınmak amacıyla depresyon tanısı
koymamak

Depresyon tanısı koymak neden zordur?
Birinci basamak sağlık hizmetlerine başvurarak
yardım arayışında olan hastalarda depresif
bozukluğun atipik klinik bir tablo sergilemesi
 Depresyon ve somatik hastalıkların bir arada
bulunması
 Depresyon ile alkol ve madde bağımlılığının bir arada
bulunması
 Depresyon ile anksiyete bozukluklarının bir arada
bulunması
 Depresyon ile demansın bir arada bulunması
 Yaşlı kişilerde depresif semptomların yanlış bir
şekilde yaşlanmaya atfedilmesi

Yaşlılarda depresyon



Ülkemizde yapılan tarama çalışmalarında
prevalans %26.1- 48.1 arasında bildirilmiştir. 65
yaş üzerinde depresyon insidansı fiziksel sağlık
sorunlarının derecesiyle doğru orantılı olarak
artar ancak ileri yaş depresyonuna %70-90
oranında tanı konamadığını bildirilmektedir.
Yaşlı hastalardaki somatik semptomlar, genç
hastalardakinden de fazladır.
Yaşlı hastalarda, bellek zayıflığı ve bilişsel
işlevlerin gerilemesi, depresyonun tanınmasını
daha da zorlaştırır ve demans ya da" sadece
yaşlılık " olarak görülmesine neden olabilir.
Yaşlılarda depresyon



Tanı koymada önemli bir zorluk, depresyon
semptomlarının araştırılmadığı takdirde somatik
yakınmaların arasında gözden kaçmasıdır. Bu
nedenle hastanın daha sık görüldüğü ve takip
edilebildiği birinci basamak ortamında görüşme
sırasında depresyon semptomlarının sorgulanması
ve tanınması yaşlı sağlığı açısından büyük önem
taşır
Depresif duygudurumu, asıl şikayet olarak pek
belirtilmese de, yaşlı hastalarda bariz depresif
algılama ve şiddetli ajitasyon daha yaygındır ve
bu hastalar şiddetli uykusuzluktan daha çok
yakınırlar.
İntihar fikirleri pek ifade edilmez ama başarılı
intihar girişimleri daha sık görülür.
Kış Depresyonu









Sonbahar ve kış aylarında sıktır
Ekvatordan uzaklıkla doğru orantılı
Ocak ve Şubat aylarında en sık
Kadın ve gençlerde
Fazla uyuma, uyanık kalmakta güçlük, oburluk ve
sonbahar ve kış aylarında kilo artışı
Aşırı yorgunluk hissetme, normal yaşam düzenine
uymakta zorluk
İrritabiliteye eşlik eden depresyon(üzüntülü hissetme,
duyguların kaybı, apati);
Sosyal ilişkilere ilgisiz olma, eğlenceli aktivitelere ilgi
duymama
Semptomların ilkbahar ve yaz aylarında düzelmesi
Kış Depresyonu
Mevsimsel afektif bozukluk
 Güneş ışığından daha fazla faydalanma
 Işık terapisi
 Psikoterapi
 Antidepresanlar

Kadın ve depresyon

Kadınlarda depresyon başlangıç yaşı daha
erken olmakta, daha kronik ve yineleyici
olarak seyretmekte, depresyon süresi daha
uzun olmakta ve hastalık daha ciddi
seyretmektedir.

Erkeklerle karşılaştırıldığında, kadınların
daha fazla sayıda depresif belirtileri bulunur
ve belli bir ağırlık seviyesinde yaşanan öznel
huzursuzluk daha yüksek düzeydedir.
Kadın ve depresyon

Uyku düzeninde bozulmalar, psikomotor gerilik,
değersizlik ya da suçluluk duyguları, anksiyete ve
somatizasyon gibi özgül belirtilerden kadınlar
daha fazla yakınmaktadırlar.

Kadınlar daha sık hipersomni, hiperfaji,
karbonhidrat tüketiminde artış ve kilo alımı gibi
atipik ya da ters vejetatif belirtilerle
başvurabilirler.

Kadınlar üç kat daha fazla intihar girişiminde
bulunurlar, ancak bu intiharların ölümle
sonuçlanması erkeklerde daha sıktır.
Premenstruel sendrom ve
premenstruel disforik bozukluk
Premenstruel Sendrom (PMS), doğurganlık
çağındaki kadınları etkileyen, biyolojik,
psikolojik ve sosyal bileşenleri olan
psikonöroendokrin bir bozukluktur.
 Tanı koymak için belirtilerin son bir yıl
içinde adetlerin bir çoğunda olması
gerekir.
 Belirtiler adet döngüsünün geç luteal
evresinde ortaya çıkar, kanamanın
başlaması ile birlikte kısa zamanda
ortadan kalkar.

Premenstruel sendrom ve
premenstruel disforik bozukluk












Belirgin depresif duygudurum
Bunaltı
Duygudurum değişiklikleri
İrritabilite
Öfke
İlgi ve zevk azlığı
Konsantrasyon güçlüğü
Enerji azlığı
Letarji
İştah azlığı veya artması
Uyku değişiklikleri
Değişik fiziksel yakınmalar (baş ağrısı, şişkinlik
hissi, gaz gibi) belirtiler olur.
Premenstruel sendrom ve
premenstruel disforik bozukluk



PMS, adet gören kadınlarda %30-85 oranında
görülmektedir. Premenstruel Disforik Bozukluk
(PMDB), PMS’nin şiddetli bir formu ya da alt
grubudur ve %3-9 oranında görülür
PMDB tanısı için ileriye dönük izlemede en az 2 ay
yinelemesi ve belirtilerin işlevsellikte belirgin
bozulma yapması gerekmektedir.
PMDB tanısı alanlarda yaşam boyu depresyon
görülme sıklığı %30-70 arasındadır. PMDB tanısı
olan kadınlar diğer üreme ile ilgili olaylarda da
depresyon geçirme açısından risk altındadır.
Gebelik sırasında depresyon



Geleneksel olarak gebelik, kadınların depresyon
ve diğer psikiyatrik bozukluklardan korunduğu,
bir ruhsal iyilik hali olarak görülmektedir.
Gebe kadınlarda major depresyon oranları %4-16
arasındadır.
Gebelik sırasında depresyon icin en iyi
tanımlanmış risk faktörü, geçmişte bir
duygudurum bozukluğu öyküsüdür. Ailesinde
depresyon öyküsü olanlarda, genç annelerde, çok
çocuklu olanlarda, istenmeyen gebelikte, sosyal
desteği yeterli olmayanlarda, tek basına
yasayanlarda ve evlilik sorunu olanlarda
depresyon görülme sıklığı artar.
Gebelik sırasında depresyon
Tedavi edilmeyen depresyon, yetersiz
beslenme ve uykusuzluğa bağlı olarak
 erken doğum
 düşük doğum ağırlıklı bebek (< 2500 gr)
 doğum yaşına göre küçük bebek
(10.persantilin altında)
doğurma riskinin artışı
ile ilişkilidir.
Postpartum depresyon



Postpartum depresyon, %10-22 oranında
görülmektedir.
En sık belirtiler uyku bozukluğu, yorgunluk,
irritabilite, iştah azalması, dikkat dağınıklığı,
yetersizlik düşünceleri, bebeğe zarar verme
endişesi ya da bebeğin sağlığı ile ilgili
düşüncelerdir.
Postpartum depresyon için risk etkenleri:
gebelikte sağaltılamayan depresyon, evlilikte ilişki
sorunları, bebeğin ilk günlerinde yeterince sosyal
desteğin olmaması ve gebelik sırasında gelişen
olumsuz yaşam olaylarıdır.
Postpartum depresyon
Semptomlar, doğumdan sonraki ilk hafta
içinde başlamalıdır, ancak bazı kadınlarda
belirtiler haftalar ya da aylar sonra, daha
sinsi bir şekilde başlar.
 Önceden gebelik dışında depresyon
öyküsü olan kadınların %30 kadarında
doğum sonrası donemde ruhsal
bozukluklar gelişebilir. Ayrıca önceki
gebelikte depresyon öyküsü varsa sonraki
gebelik ve doğumlarda %50-60 oranında
tekrarlama riski vardır.

Menopozal geçiş döneminde depresyon




Doğal menopoz dönemindeki şiddetli vazo motor
belirtiler (örn., sıcak basmaları, gece terlemeleri)
depresif belirtilerin riskini arttırabilir
Depresyon öyküsü olan kadınlarda, özellikle de
loğusalık depresyonu veya premenstruel sendrom
olanlarda, perimenapoz biyolojik olarak duyarlı
olunan bir dönemdir.
Doğal yolla menopoza girenlerde depresyon
görülme sıklığı düşmektedir. Ancak cerrahi yolla
menopoza girenlerde semptomlar tetiklenebilir.
Perimenopozal hormonal dalgalanmalar, değişen
roller ve psikososyal stresler depresyon riskini
artırır.
Depresyon ve Anksiyete:
Birinci basamağa başvuran MDB’lilerin
%70’inden fazlasında aynı zamanda eşlik
eden bir anksiyete bozukluğu olduğu
saptanmıştır.
 Bir anksiyete bozukluğunun ölçütlerini
karşılamayan anksiyete belirtileri ise
depresif bozukluğun bir parçası olarak
kabul edilir.
 MDB’si olanların en az % 65’inde orta
şiddette ve % 20- 25’inde şiddetli
anksiyete belirtileri görülür.

Depresyon ve Anksiyete:
Anksiyete ve depresyon çeşitli biçimlerde
birlikte görülebilmektedir. Depresyon
çeken hastaların çoğu, aynı zamanda, belli
bir düzeyde anksiyete semptomları da
gösterirler.
 Bu depresyon ve anksiyete birlikteliği bir
istisna değil daha çok bir kural olarak
görülebilir.
 En sık birlikte görülen biçimi distimi ile
yaygın anksiyete bozukluğunun bir arada
olmasıdır.

Depresyon ve Anksiyete:

Bu bireylerde depresyon daha kronik
seyreder ve bozulma daha büyüktür;
ayrıca daha büyük bir intihar riski altında
olabilirler.

Bununla birlikte alkol ve madde kötüye
kullanım olasılığı yükselmekte ve sonuçta
ruh sağlığı servislerinin kullanımı % 30-60
oranında artmaktadır.
Prognoz
Tedavi edilmeyen depresyonun sonuçları:
 kötü yaşam kalitesi
 Gündelik yaşam aktivitelerinin
gerçekleştirilmesi yeteneğinde sınırlılık
 düşük çalışma verimliliği
 yüksek intihar riski ve medikal hastalığın
seyrinde kötüleşmedir.
Tedavi:
Depresyonun sağaltımında önde gelen
hedefler şöyle sıralanabilir:
• Depresif bozukluğun tüm belirtilerinin
azaltılması ve giderilmesi (Düzelme).
• Mesleki ve sosyal işlevselliğin bozukluk
öncesi durumuna döndürülmesi.
• Depreşme ve yineleme oranlarının
düşürülmesi

Tedavi:
Amerikan Psikiyatri Birliği(APA)nin
depresyon tedavisi için kanıta dayalı
önerileri:
 Özetle, farmakoterapi ve psikoterapi
(kombinasyon tedavisi)orta ve şiddetli
depresyon tedavisi için önerilir.Depresyon
hafiften ortaya ise ve hasta psikolojik /
kişilerarası konularda çalışmaya hevesli ise
psikoterapi önerilir.

Sık Kullanılan Antidepresan İlaçlar
(Jenerik Adları)
Başlangıç Dozu
Alışılmış Doz
(mg/gün)
Trisiklik ve Tetrasiklikler
Amitriptilin
25 - 50
100 - 300
25
100 - 250
Doksepin
25 - 50
100 - 300
İmipramin
25 - 50
100 - 300
Trimipramin
25 - 50
100 - 300
Desipramin
25 - 50
100 - 300
Nortriptilin
25
50 - 200
Protriptilin
10
15 - 60
Klomipramin
Sekonder Amin Trisiklikler
Sık Kullanılan Antidepresan İlaçlar
(Jenerik Adları)
Başlangıç Dozu
Alışılmış Doz
(mg/gün)
Tetrasiklikler
Amoksapin
50
100 - 400
Maprotilin
50
100 - 225
Selektif Serotonin gerialım inhibitörleri
Sitalopram
20
20 - 60
Fluoksetin
20
20 - 60
Fluvoksamin
50
50 - 300
Paroksetin
20
20 - 60
Sertralin
50
50 - 200
Sık Kullanılan Antidepresan İlaçlar
(Jenerik Adları)
Başlangıç Dozu
Alışılmış Doz
(mg/gün)
Dopamin norepinefrin gerialım inhibitörleri
Bupropion
Bupropion denetimli salınımı
50
300
150
300
Serotonin norepinefrin gerialım inhibitörleri
Venlafaksin
37.5
75 - 225
Venlafaksin uzamış salınım
37.5
75 - 225
Nefazodon
50
150 - 300
Trazodon
50
75 - 300
Serotonin düzenleyicileri
Sık Kullanılan Antidepresan İlaçlar
(Jenerik Adları)
Başlangıç Dozu
Alışılmış Doz
(mg/gün)
Norepinefrin-serotonin düzenleyicileri
Mirtazapin
15
15-45
Monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI)
Geri dönüşümsüz, seçici olmayan
Fenelzin
Tranilsipromin
15
15 - 90
5
15 - 90
150
300 - 600
Geri dönüşümlü MAOI
Moklobemid
Seçici Noradrenalin gerialım inhibitörleri
Reboksetin
-
-

İleri bir analiz, depresif bozukluğu
olanların ancak % 20-25’inin seçilen ilaca
bakılmaksızın ilk antidepresan ile
düzelmeye ulaşabildiklerini
gostermektedir.

Ancak antidepresan sağaltımı ile ilgili
kısıtlılıkların ve düşük düzelme oranlarının
nedeni hala tam olarak bilinmemektedir.
Ne zaman sevk edelim:
Hastaların
 ciddi depresif semptomları
 intihar riski
 eşlik eden medikal ve/veya psikiyatrik
hastalık
 madde bağımlılığı varsa
 uygun tedaviye yanıt alınamamışsa
ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanına
danışılması önerilir.






Depresyon yoğun sübjektif acı çekme ile
karakterize edilir. Tipik depresif semptomlar
arasında hem psişik hem de somatik semptomlar
yer almaktadır . Temel depresif semptomlar
şunlardır:
depresif duygudurumu
ilgi ya da zevk kaybı
yaşama sevinci kaybı ve bitkinlik ya da enerji
kaybı
en küçük bir çabadan sonra bile dikkat çekici
yorgunluk
azalan aktivite.
Download