KİŞİLİK DOÇ. DR. HAKAN KOLAYİŞ NİÇİN BAZI İNSANLAR BAŞARILI OLURKEN DİĞERLERİ BAŞARISIZDIR? NİÇİN NESNELER, OLAYLAR VE DURUMLAR İNSANLAR ARASINDA FARKLI ALGILANIR? YETENEKLER NİÇİN İNSANLAR ARASINDA FARKLILAŞIR? KİŞİLİK İnsanları birbirlerinden farklı kılan , kendisi ve çevresindekilere bakış acıları ,onlarla kurabildiği ilişki düzeyleri ve tepkilerini kapsayan çeşitli ortamlarda kendini gösteren bedensel, düşünsel ve ruhsal özelliklerdir. Bu özelliklerin kişinin çevreye uyumunu bozup, günlük işlevselliğini bozması, kendinde gerilim-kaygı hali oluşturup, içinde yaşanılan kültürün beklentilerinden sapma gösteren ,süreklilik taşıyan bir hal alması durumunda kişilik bozukluğundan bahsedilir. KİŞİLİK Bir insanı başkalarından ayıran duyuş, tutum, davranış görüntülerini içeren tüm ruhsal özellikler anlaşılır. Karakter özelliklerinin bir çeşididir. Kişilik, kişinin iç ve dış çevresiyle kurduğu, diğer kişilerden ayırt edici, tutarlı ve yapılaşmış bir ilişki biçimidir. Bireyin fiziksel, sosyal, duygusal ve zihinsel özelliklerinin toplamıdır. Kişilik duruma göre değişiklik gösterebilir. Kişilik oluşmasındaki etkenler: * Kalıtsal (genetik) etkenler (göz rengi, ten rengi) * Çevresel etkenler (kültür, sosyal sınıf, aile,grup üyeliği) Kişiliğin kalıtsal olan ve doğuştan gelen boyutu mizaç olarak adlandırılmaktadır. Kişiliğin olağanüstü özelliklerinden biri, hayatın meydan okuyuşlarına ve engellerine uyum sağlamadaki esnekliğidir. Kişiliğin bu esnek yönü ise karakter olarak tanımlanır. Mizaç ve karakter; beraber kişiliği oluşturur. A Tipi Kişilik Rekabetçi Sosyal alanda ve mesleğinde hırslı Dakik Güçlü ve etkileyici kişilik sahibi Sabırsız Aynı anda birkaç iş yapmayı sever. İnsanlara ve olaylara çabuk sinirlenir. Onaylanmayı bekler Sorunlu bir dinlenme tarzı vardır Daima telaşlıdır. Ev ve iş dışında çok az ilgi alanı vardır. Duygularını saklar. Kendini ve başkalarını işlerini bitirmeye zorlar. B Tipi Kişilik Rekabeti sevmez Sosyal konumundan ve mesleğinden memnun Zaman konusunda rastlantısal Sakin kişilik sahibi Sabırlı Yavaş Kendini her seferinde başka bir işe vermeyi sever Onaylanmayı beklemez. Periyotlar halinde dinlenmeyi sever. Asla telaşlanmaz Ev ve iş dışında yeterli ilgi alanı vardır. Duygularını gösterebilir Kendini ve başkalarını yapılan işlerde serbest bırakır KİŞİLİK YAPILARININ TEMEL ORTAK ÖZELLİKLERİ; 1 -Kişiliğin çekirdekleri yaşamın ilk yıllarında atılır ve oluşur. Kişiliğin gelişmesi ergenlik ve delikanlılık çağının sonuna kadar sürer, 2 -Herkesin kişiliği kendine özgüdür, 3 -Kişilik uzun bir zaman diliminde şekillendiği için katıdır ve değişmez bir yapıdadır, 4 -Kişinin normaldışı davranışlarının kendini rahatsız etmemesi, bilakis bu davranışlardan haz alması, 5 –(Alloplastik uyum vardır ) Kişilik bozukluğu bulunan kimsenin kendini çevreye değil, çevreyi kendisine uydurma yolunu seçmesi. Kişilik farklılıklarının temel sebepleri : Genetik altyapı Yaşanılan ve etkilenilen çevre Bireyin tercihleri FREUD TEORİSİ (PSİKOANALİTİK KURAM) Bu kurama göre kişilerin bilinçli olarak farkedemedikleri bir takım bilinç altı etkiler vardır. Kişiliğin üç temel birimi bulunmaktadır İD SUPEREGO EGO İD İçgüdüsel olarak ortaya çıkan bilinçsiz davranışların kaynağıdır. Kişiliğin doğuştan gelen yönüdür ve bitmez tükenmez istekleri vardır. Haz yönlü biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlara anında doyum arar durumdadır ancak baskı altında tutulduklarından bilince açık değillerdir. İd ilkel dürtülerin (cinsellik ve saldırganlık dürtülerinin) kaynağıdır ve davranışı büyük ölçüde etkilemektedir. İd bencildir Mantıksızdır. Sonuçları düşünmeden hareket eder. SUPEREGO İd’in karşıtıdır. Toplumsal ve kültürel etkilerin içinde kişinin ne yapması gerektiğini belirler, sansür koyar. Zaman içerisinde kazanılan değer yargılarının benimsebmesidir. Superego ile id devamlı bir çekişme içerisindedir. Bu çekişme ego tarafından dengelenir. Superego kişinin vicdan yönüdür ve kişiyi ayıp, günah gibi yasaklarla sürekli engellemeye çalışır. EGO İd’in koruyucusu, yöneticisi durumunda olan superego ile id arasında denge kurulmasına yardım eder. Ego’nun başarısız olduğu durumlarda davranış bozukluğu ortaya çıkar. İd’in sonsuz istekleriyle superegonun baskıları arasında denge kurmaya çalışılır. Freud kişiliğin bebeklik ve çocukluk döneminden geçirilen aşamalar sonucunda oluştuğunu vurgular. Bu aşamalar: Oral Dönem Anal Dönem Fallik Dönem Latens Dönem Genital Dönem ORAL DÖNEM DOĞUMDAN İKİ YAŞINA KADAR GEÇEN DÖNEMDİR. DÜNYA İLE İLİŞKİ AĞIZ İLE YAPILMAKTADIR. ANNE EMZİRMESİ YA DA BİBERONDAN AYRILMA KRİZ YARATABİLİR. ANAL DÖNEM TUVALET EĞİTİMİNİN VERİLDİĞİ DÖNEMDİR. ÇOCUĞUN İLGİSİ VE HAZ ALDIĞI BÖLGE ANAL BÖLGEDİR. EĞER TUVALET EĞİTİMİ ÇOK SIKI VE ZORLAYICI İSE BU DÖNEMDE SAPLANMA OLABİLİR. BÖYLE KİŞİLER ÇOK KONTROLLÜ, KATI VE KURALLARA ÇOK BAĞLIDIR. FALLİK DÖNEM 4 YAŞ CİVARI ÇOCUK BU DÖNEME GİRER VE CİNSEL ORGANINA DOKUNMAKTAN ZEVK ALMAYA BAŞLAR. HAZ BÖLGESİ GENİTALDİR VE FARKLI CİNSLERİN FARKLI ORGANLARA SAHİP OLDUĞUNU ÖĞRENİR. ÜÇÜNCÜ ÇATIŞMA NOKTASI KARŞI CİNSTEN EBEVEYNE YAKINLIK DUYMASIYLA ORTAYA ÇIKAR. BU ÇATIŞMAYI NASIL ÇÖZDÜĞÜ GELECEKTE KARŞI CİNSLE VE OTORİTEYLE İLİŞKİSİNİ ETKİLEYECEKTİR. LATENS DÖNEMİ BU DÖNEMDE KİŞİLİĞİN ÇEŞİTLİ KISIMLARINDA KRİSTALLEŞME GÖRÜLÜR. LATENS BİR TÜE BEKLEYİŞ ANLAMINA GELİR VE ÇOCUK BİR ÇOK DÜRTÜYÜ FRENLEMEYİ ÖĞRENİR. GENİTAL DÖNEM ERGENLİKLE BERABER GELEN ROMANTİK İLİŞKİLERİN BAŞLADIĞI DÖNEMDİR. YAKIN YAŞITTAKİ KARŞI CİNSTEN KİŞİLERLE İLİŞKİYE GEÇME ÇABASI YOĞUNDUR. KİŞİNİN KİŞİLİĞİ BU DÖNEMLERDE YAŞADIĞI ÇATIŞMALARI NASIL ÇÖZDÜĞÜNE BAĞLI OLARAK BELİRECEKTİR. ÖZELLİKLE İLK 3 AŞAMADA YAŞANAN ÇATIŞMA, HAYAL KIRIKLIĞI VE SEVGİNİN DÜZEYLERİ KİŞİNİN YETİŞKİN OLARAK KİŞİLİĞİNİ VE DAVRANIŞLARINI ŞEKİLLENDİRİR. ERİKSON'UN PSİKO-SOSYAL GELİŞİM KURAMI Erikson da Freud gibi kişilik gelişimini belirli dönemler içinde ele alır. Birey gelişim dönemleri içinde ilerledikçe kendini daha iyi anlamaya, dış dünya ile kurduğu ilişkileri yeniden gözden geçirerek, onlara yani anlamlar kazandırmaya başlar. Erikson, insanın diğer insanlarla ilişki içinde geliştiğini öne sürmüş ve başkalarıyla ilişkilerin Önem kazandığı bir gelişim kuramı ortaya atmıştır. Sosyal çevre içinde yer alan anne-baba, öğretmenler ve arkadaşlar, çocuğun psikososyal gelişiminde gerekli rol oynarlar. Kişilik gelişiminde sosyal çevreye verdiği önemin yanı sıra, biyolojik temelli doğuştan getirilen bazı özelliklerin de üzerinde duran Erikson, epigenetik bir temel ile kişilik gelişimini açıklamaktadır. Erikson Freud'dan farklı olarak, kişilik gelişiminde ağırlığı sadece çocukluk yıllarına vermez; kişilik gelişimini yaşam boyu süren bir süreç olarak kabul eder. Sağlıklı kişilik gelişimi üzerinde daha fazla duran Erikson, sosyal çevrenin kişilik gelişimi üzerindeki etkilerini de daha fazla vurgulamaktadır. Erikson kuramında psiko-sosyal gelişimi 8 dönem halinde ele alınmıştır. Bu dönemlerin genel özellikleri verilmiştir. Her dönem, o dönemde çözülmesi gereken problem ve olası durumlarla ifade edilmiştir. Kişilik bu dönemlerin tümünde gelişimini sürdürür. Bir dönemde olumsuz yaşanan denge, sonraki bir dönemde olumlu yöne çevrilebilir. Örneğin çevresine güvenemeyen bir çocuk, bir sonraki dönemde ilgi ve bakını sağlanırsa insanlara karşı güven geliştirilir. Erikson'un kuramını Freud'un kuramından ayıran en önemli özellik de budur. Erikson, gelişimin yetişkinliğe kadar sürdüğünü savunurken. Freud, gelişimi yaşamını ilk birkaç yılıyla sınırlar. Erikson'da Kişilik Gelişimi Aşamaları 1. Bebeklik (O-1,5 yaş) -Temel Güvene Karşı, GüvensizlikYaşamın kazanılan ilk olumlu duygusu temel güven duygusudur. Bu duygunun temelleri anne ya da onun yerine geçen kişi ile bebek arasındaki etkileşim sırasında atılır. 2. İlk Çocukluk (1,5-3 yaşlar) Özerkliğe Karşı, Kuşku ve Utanç Bu dönemde çocuklar inatla bir şeyi ellerine alır, inatla onu savunur ve korur veya istemedikleri şeyleri de inatla atarlar. Çocuk, özerk bir biçimde davranmaya ve bu bağımsız eylemlerinden zevk almaya başlar. Çocuğa kendi eylemlerini kontrol etme olanağını vermek, "özerklik" duygusunun gelişmeye başlamasını sağlayacaktır. 3. Oyun Çağı (3 - 6 yaş) -Girişimciliğe Karşı, Suçluluk DuygusuBu dönemde çocuk hareketli, meraklı ve öğrenmeye isteklidir; çevresindeki olayları anlayabilmek için sürekli sorular sorar, girişimlerde bulunur. Eğer çocuk sorduğu sorular yüzünden azarlanır, davranışları eleştirilirse girişkenliği engellenmiş ve suçluluk duyguları geliştirilmiş olur. Suçlanan çocuk, araştırmadan vazgeçerek kendi kabuğuna çekilebilir. Erikson. bu dönemde cinsiyetin keşfedildiğini, merak duygusunun yoğun olduğunu söyler. Merak duygusunun ve cinsiyetin keşfinin doğrudan bir sonucu olarak, çocuğun cinsellikle ilgili sorular sorması olacaktır. Eğer anne baba çocuğun bu türden sorularına uygun cevaplar verebilirlerse, çocuğun girişimciliği desteklenmiş olur. Eğer, "ayıp, ayıp" bunlarla ilgilenme!" gibi engelleyici bir tavır takınırlarsa, çocuk bu konuları merak etmenin suç olduğu hissine kapılır. 4. Okul Çağı (6-15 yaş) Çalışma ve Başarılı Olmaya Karşı, Aşağılık Duygusu Bu dönemde ilköğretime başlayan çocuk için artık oyun oynamak eski çekiciliğini kaybetmiş, yerini bir şeyler üretmek, yaptığı işlerle başarılı olmak isteği almıştır. Yaptığı işlerde başarılı oldukça kendine olan güveni artar; çocuğun kendine olan güveni arttıkça da, çalışma ve başarılı olmaya doğru güdülenme düzeyi artış gösterir. Çocuk kendisinden beklenenleri yapmak için uğraşır; ancak işlerin üstesinden gelemeyeceğini düşünmeye başlarsa ya da yaptıklarına ilişkin güvensizlik duyarsa bu durumlarda aşağılık duyguları gelişebilir. Aşağılık duygusu bu dönemde görülebilecek en olumsuz durumdur. 5. Gençlik (15-21 yaş) Kimlik Kazanmaya Karşı, Kimlik ya da Rol Karmaşası Erikson'a göre ergenlik dönemi kişinin kendisine "Ben kimim?" sorusunu sorduğu ve cevap aradığı bir dönemdir. Erikson, en çok hayatın bu dönemi üzerinde durmuştur. Çocukluktan yetişkinliğe geçişe karşılık gelen bu dönem, genci bir kimlik aramaya doğru iter; sonuçta çocuk ergenlik döneminden ya "kimliğini kazanmış" olarak, ya da "kimlik karmaşası" ile çıkar. Bu dönemi başarıyla atlatan kişiler kimlik duygusu edinirken, başarıyla atlatamayanlar rol karmaşasına düşmektedir. 6.Yetişkinlik Dönemleri a. İlk (Genç) Yetişkinlik (21 - 35 yaş) Yakınlığa Karşı, Uzaklık Kişinin eş ve aile standartlarını oluşturduğu, ekonomik ve duygusal bağımsızlığa ulaşmaya çalıştığı bir dönemdir. Kişi belirlemiş olduğu bu standartlar çerçevesinde iş ve eş bular, Kişi bu dönemde evinde ailesi ile işyerinde çalışma arkadaşları ile yakınlıklar kurar.Yakınlık kuramadığı zaman toplumdan yalıtılmışlık ve terk edilmişlik duyguları ağır basar. b.Yetişkinlik (35 - 55 yaş)-Üreticiliğe Karşı,Verimsizlik Kişinin hayatında en verimli olması beklenen dönem yetişkinlik donemidir. Erikson "üreticilik" kavramı ile topluma yararlı işler gerçekleştirebilmesini, sonraki kuşaklara rehberlik yapabilmesini öne çıkarır. Bu dönemde kişi evinde çocuk yetiştirerek, işinde atılımlar yaparak verimli olmaya çalışır. Bu verimlilik duygusunu yaşayamayan bireyler verimsiz oldukları duygusuna kapılırlar. Olgunluk (55 ve üstü yaş) Benlik Bütünlüğüne Karşı, Umutsuzluk Kişi yetişkinlik döneminin ardından emekli olur, yaşlılık belirtileri başlar. Kişi hayatını gözden geçirme gereği duyar. Kişi, bu hayatın bitmekte olduğunu görerek, "Şimdiye kadar yaşadığım hayatı, iyi yaşayabildim mi? Bir daha dünyaya gelsem gene aynı hayatı yasamak ister miyim? Yaşamım, yaşanmaya değer miydi?" gibi yaşamı değerlendirici sorulara cevap aramaya başlar. Eğer kişi yaşamının yaşanmaya değer olduğuna karar verirse, iyi ve kötü yanlarıyla yaşamı ile başabilirse, benlik bütünlüğüne ulaşır. Eğer pişmanlıklar ve esef dolu bir hayat geçirdiğini düşünüyorsa, umutsuzluk yaşayacak demektir; çünkü artık geri dönüp düzeltme veya başka türlü yapma olanağı yoktur, 8. Olgunluk Dönemi Benlik Bütünlüğüne Karşı, Umutsuzluk insanlar geriye dönüp yaptıkları seçimleri düşünür, basan ve başarısızlıkları gözden geçirirler; buradan, yaşamlarının anlamlı geçtiği sonucuna varırlar, yaptıkları işlerden ve seçimlerden mutluluk duyarlarsa, sonuç benlik bütünlüğü duygusudur. Eğer birey geçmişini değerlendirdiğinde, zamanının boşa geçtiğine inanacak olursa, değişiklik yapmak için artık çok geç olduğunu düşünerek, umutsuzluk duygusuna kapılır.