ilköğretim öğrenci fiziksel ve ruhsal gelişim

advertisement
İLKÖĞRETİM ÇAĞINDAKİ
ÖĞRENCİLERİN FİZİKSEL
VE RUHSAL GELİŞİMİ
1
ALT KONULAR
1.
2.
3.
4.
5.
GELİŞİM
GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ
FİZİKSEL GELİŞİM
KİŞİLİK GELİŞİMİ
A) PSİKOSEKSÜL GELİŞİM
B) PSİKOSOSYAL GELİŞİM
C) AHLAK GELİŞİMİ
6. OLUMSUZ AİLE TUTUMLARI
7. ÇOCUKLARDAKİ PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR
A) OKUL KORKUSU
B) ENÜREZİS
C) ÖĞRENME GÜÇLÜKLERİ
D) KEKEMELİK
E) DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
2
GELİŞİM ; Öğrenme, yaşantı ve olgunlaşma
sonucunda bireyde görülen düzenli ve sürekli değişikliklere
gelişim denir.
Bu üç etkenin etkileşimi sonucunda gelişim gerçekleşir.
3
GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
GELİŞİM
ÖĞRENME
YAŞANTI
OLGUNLAŞMA
4
G ÖĞRENME
E
L
YAŞANTI
İ
Ş
İ OLGUNLAŞMA
M
Bir çocuk basket topunu nasıl
tutacağını, bu oyunun
kurallarını, topa nasıl daha iyi
hakim olacağını vs. öğrenir.
Arkadaşlarıyla bildiklerini
tecrübe eder, çeşitli kurslara
gider.
Genetik programlamaya bağlı
olarak çocuk daha güçlü ve
büyük bir vücuda sahip olur,
yani olgunlaşır.
5
GELİŞMİN İKİ BİLEŞENİ
KALITIM; Anne ve Babadan getirilen kalıtımsal özellikler
ÇEVRE ; Döllenmeden itibaren insanın içinde yaşadığı ve
etkilendiği tüm dış uyarıcılar çevreyi meydana getirir.
Çevre Doğum öncesi, Doğum esnası ve Doğum sonrası tüm
durumları kapsar.
6
Doğum Öncesi Etkenler ; Bebeğin anne karnındaki gelişimi,
Annenin hamilelikte yetersiz beslenmesi,psikolojik
gerginlikler gelişimi olumsuz etkileyen doğum öncesi
etkenlerdir.
Doğum Esnasındaki Etkenler ; Doğumda yanlış yöntem
kullanılması, bebeğin travmaya maruz kalması doğum
esnasında karşılaşılabilecek çevreyle ilgili olumsuz
etkenlerdir.
Doğum Sonrası Etkenler; Aile çevresi, beslenme, hastalıklar,
kazalar, sosyal çevre sayılabilir.
7
Gelişimin bazı alanlarında kalıtım, bazı alanlarında çevre daha
etkilidir. Çocuğun genel fiziksel özelliklerinin (cinsiyet, göz rengi
vb.) belirlenmesinde kalıtım, dil gelişimi, kişilik özellikleri,
yetiştirme tarzı gibi konularda çevrenin etkisi daha fazladır.
SONUÇ OLARAK ; İnsan gelişiminde kalıtım ve çevre
birlikte rol oynar ve bunlardan herhangi biri ihmal edilemez.
8
Olgunlaşma : Genetik yapı ve çevrenin etkileşimi sonucu
bireylerde görülen biyolojik değişikliklere olgunlaşma denir.
Organizma fizyolojik olarak bir davranışı, bir işi yapabilecek hale
geldiğinde olgunlaşma gerçekleşmiştir.
Dönem : Belirli zaman dilimleri içinde belirli özellikler
öne çıkar. Bazı özelliklerin öne çıktığı bu gelişim aşamalarına
dönem denir. En yaygın dönem sınıflaması yaşa göre yapılan
sınıflamadır. Bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik, yaşlılık
bu tür sınıflamaya örnek gösterilebilir.
9
GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ
1. Gelişim Yönü : Gelişim baştan ayağa, içten dışa
doğrudur. Yeni doğan bir bebeğin başı vücuduna göre
oldukça büyüktür. İlk önce başın büyümesi vücudun
diğer organlarının gelişimi kontrol edecek olan beynin
gelişimiyle ilgilidir. Buna bağlı olarak, bebek önce başını
sonra omuzlarını, kollarını ve ayaklarını kontrol eder.
2. Gelişimin Devamlılığı : Gelişim durmaksızın ilerleyen
ve belirli dönemler içinde bazen hızlı bazen yavaş
oluşan bir süreçtir.
10
3. Gelişim Alanlarının Etkileşimi : Gelişim fiziksel, zihinsel,
duygusal ve sosyal alanlarda bir bütün olarak ilerler.
Bir alandaki gelişim diğer alanlardaki gelişimle etkileşerek
çocuğun genel gelişimine katkıda bulunur.
4. Gelişimin İlk Yıllarının Önemi : Çocuklar zihin gelişiminin
üçte ikisini, sinir sisteminin gelişimini yaklaşık olarak
beşte dördünü ilk beş yıl içerisinde tamamlar.
Aynı şekilde, temel kişilik özellikleri de ilk beş yıl içinde
oluşur. Bu nedenle ilk beş yıl içinde alınan eğitimin niteliği
bireyin varolan potansiyel gücünü gerçekleştirme düzeyini
doğrudan etkiler.
Bu amaçla, bu dönemdeki çocuklara olduğunca zengin
uyaranlar sunulmalıdır.
11
5. Gelişimde bireysel farklılıkların olması :
Her birey kendine özgü bir gelişim çizgisi gösterir.
Çünkü bireylerin doğuştan getirdikleri özelliklerle,
çevreden aldıkları etkiler farklıdır. Örneğin, bazı
çocuklar ilk yaşlarda hızlı bir gelişim gösterirken,
bazıları daha sonraki yıllarda hızlı büyürler.
Sınıflarınızdaki öğrencilerin boyları, cinsiyetleri,
zekaları, kişilikleri, fiziksel görünüşleri, kısaca her şeyleri
birbirinden farklıdır.
12
Çocuklar arasındaki bireysel farklılıklar kalıtımsal ve
Öğrenilmiş olmak üzere iki boyutta ele alınabilir.
Kalıtımsal Farklılıklar:
•Takvim yaşı
•Görünüş: Ağırlık, boy, kas yapısı, ırk
•Algısal güçler: Görme, işitme, tatma, dokunma, koklama
•Genel sağlık: Alerji, metabolizma, bazı fiziksel özürler.
•Özel yetenekler: Müzik, sayısal, dil vs.
•Zeka: Akademik yetenek, yaratıcılık.
Öğrenilmiş Farklılıklar:
•Dil: Kelime hazinesi, cümle kurma becerisi, konuşma vs.
•Duygusal uyum: Emniyet, sevme, nefret etme, kızgınlık.
•Sosyal duyarlılık ve davranış: içe çekilme, saldırganlık,
Kabalık, kendine güvenme, alçak gönüllülük vs.
Çalışma alışkanlıkları: Tembel, çalışkan.
Ahlaki davranışlar: Dürüst,sahtekar, hortumcu vs.
İlgiler: Tabiat, sanat, edebiyat, müzik vs.
13
Bireysel Farklılıklar
Zeka
Sosyoekonomik
düzey
BİREYSEL FARKLILIKLAR
Cinsiyet
Kültür
14
6-12 Yaş Arası Fiziksel Gelişim
Boy: Bu yaşlarda çocuklar ilköğretim döneminde
bulunmaktadırlar. İlköğretim dönemindeki çocukların
büyüme hızında önemli yükselmeler görülmez. Boy uzaması
yavaştır. Yıllık boy artışı ortalama olarak 5.5 cm’dir.
10 yaşındaki bir çocuğun boyu yaklaşık olarak 140 cm’dir.
11-12 yaşlarındaki erkek ve kız çocukların boyu ortalama
olarak 145 cm civarındadır. 11 yaşına kadar kız çocuklar
erkeklerden birkaç cm daha kısadır. Ancak, kızlar
11yaşlarında erinlik dönemine girdikleri için erkeklerden
daha hızlı gelişirler. Buna karşın erkek çocuklar her zaman
olduğu gibi bu dönemde de daha fazla etkilidirler.
Yoğun fiziksel enerji gerektiren etkinliklere ilgi duyarlar.
15
Ağırlık: Ağırlık artışı da boy uzaması kadar boy uzaması
gibi yavaştır. 7 yaşındaki bir çocuğun ağırlığı ortalama
olarak 24 kg’dır. 5. sınıfa doğru kızların ağırlığı, yaşıtları
olan erkeklerin ağırlığından fazladır. Çünkü kızlar erkek
çocuklardan daha önce erinlik dönemine girmektedirler.
Erinliğin başlangıcı olan 11 yaşında bir kız çocuğu
35 kg, aynı yaştaki erkek çocuk ise yaklaşık olarak
35.5 kg’dır. 11 yaşından sonra kızların ağırlığı daha
fazla artış gösterir.
16
Kas ve kemik gelişimi : Bu dönemde kemik ve iskelet
sistemindeki gelişmeler, kas gelişiminden daha ileri
düzeydedir. İlköğretime yeni başlayan çocuklarda henüz
bilek ve parmak kemikleri ve kasları ince ve hassas işleri
yapabilecek olgunluğa ulaşmamıştır. Bu yüzden ilköğretime
yeni başlayan öğrenciler uzun süre kalem tutmada güçlük
çekebilirler.
İlköğretim döneminde kemiklerdeki sertleşme son
halini almadığı için kemiklerin biçiminin bozulması tehlikesi
devam etmektedir. Kol, bacak ve omurga kemiklerine aşırı
yüklenmeler ve zorlamalar çocuğun iskelet sistemini
olumsuz etkileyebilir.
17
Solaklık : Altı yaş civarında çocuğun hangi elini kullanacağı
iyice belirir. Ana babalar büyük bir kısmı çocuklarının
sol elini kullanmasını istememektedir. Bu nedenle
çocuklarını sağ ellerini kullanmaya zorlamaktadırlar.
Onların bu tutumu, çocuklarda ruhsal geriliğe ve
kekemelik, kendine güvensizlik gibi durumların ortaya
çıkmasına neden olabilmektedir.
18
Cinsel sapmalar: Özellikle erkek çocuklar hormonal
dengesizlikler, baba modelinin eksikliği, sosyalleşme
sürecinin hep kız öğrencilerle birlikte geçirilmesi,
ailenin kız çocuğu olmadığı için kız gibi yetiştirme
eğilimi vb. nedenlerden dolayı cinsel kimlik sorunları
yaşayabilmektedir. Arkadaşlarınca “kız gibi” “erkek Fatma”
türünden alaycı baskılara maruz kalan çocukların
aileleriyle muhakkak bağlantı kurulmalı ve aileden
kaynaklanan bir sorun olup olmadığı araştırmalıdır.
Bir çocukta, eşcinsellik eğilimi genetik olarak olsa
bile, özendirici etkiler olmadığında uygun cinsel roller
öğrenilebilmektedir. Ve bu eğilim örtülü kalabilmektedir.
19
KİŞİLİK GELİŞİMİ
Psikoseksüel Gelişim (Freud)
Psikososyal Gelişim (Erikson)
Ahlak Gelişimi (Kohlberg)
20
“Çocuklara özenle bakım verilmeli, davranışlarının aşırılığa
kaçmaması için özen gösterilmelidir. Saldırgan öfke patlamaları,
Korku ve bunaltı yatıştırılmalıdır. Bu önlemlerin en iyi biçimde
Sağlanması, çocuğun doğal istek ve eğilimlerini tanımak;
Hoşlanmadığı durumları göz önünde tutmakla olur.
Çocuğun doğal yetenekleri desteklenmeli, tedirginlik
Kaynakları giderilmelidir. Böyle bir çocuk yetiştirme, hem beden
hem ruh için iyidir. Ruhsal Yönden yararlıdır, çünkü erken eğitimle
alışkanlıklar ve tutumlar kişiliğe yerleşir. Çocuk altı yaşına gelince
öğretim ve eğitim için bir öğretmene gönderilmelidir. Çocuğu
birden kitaplarla yüklememeli, eğitim, gelişerek ilerleyen bir
sisteme uyarak yapılmalıdır.
İBNİ SİNA
21
Freud’a göre kişiliğin gelişiminin üç temel unsuru;
1. İd
2. Ego
3. Süper ego
olmak üzere üç ana sisteme ayırmaktadır.
Davranış bu üç sistemin birbirleriyle etkileşiminin
ürünüdür.
22
İd: İçgüdüler gibi kalıtımla gelen bütün dürtü ve
arzuları kapsamaktadır. Bu dürtülerden cinsellik ve
saldırganlık dürtüleri daha baskındır ve insan davranışları
üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.
İd zevk ilkesine göre hareket eder ve bütün
isteklerinin hiç beklemeden yerine getirilmesini
beklemektedir. Eğer bu istekler yerine getirilmezse
hayal ederek amacına ulaşmaya çalışır.
Ego: Mantıklı düşünme ve gerçekçi
değerlendirmeler yapabilme özelliğine sahiptir.
İçgüdülerin hangi şekilde duyurulacağın karar verir.
İd zevk ilkesine göre işlerken, ego gerçeklik ilkesine
uygun çalışmaktadır.
23
Süper ego: Çocuğa ailesi ve toplum tarafından
aktarılan değerleri, ahlaki kuralları ve gelenekleri
temsil eder. Ödüllendirilmek ve cezadan kaçınmak için
çocuk, ana babasının onaylamadığı düşünce ve davranışları
süper egonun iki alt kısmından biri olan VİCDAN’a
yerleştirir. Vicdan kişiyi suçlu hissettirerek cezalandırır,
ikinci alt sistem olan BENLİK ÜLKÜSÜ ise gurur ve
kıvanç duygusu yaratarak ödüllendirir. Süper egonun
başlıca görevleri, id’den gelen kabul edilemeyecek
dürtüleri bastırmak, egoyu ahlaki amaçlara yöneltmeye
çalışmak ve kusursuz olmaya çabalamaktır.
24
İd, ego, süper ego’dan herhangi birinin daha baskın
olması bireylerin olaylara yaklaşımını etkileyebilmektedir.
İd’i çok baskın olan bir kişi, toplumsal kurallara duyarsız,
sadece kendi isteklerini tatmin etmeyi düşünen biri olabilir.
Süper egosu gelişmiş olan bir kişi ise, utangaç,
kızgınlığını ve cinsel arzularını sürekli bastıran biri olarak
karşımıza çıkabilir. Psikopatik kişilik bozukluklarında ve
işlediği suçlardan dolayı pişmanlık duymayan kimselerde
süper egonun yetersizliği söz konusu olmaktadır.
Freud insanların gelecekteki kişilik yapılarını
oluşturan bazı psikoseksüel dönemlerden geçtiğini
öne sürmektedir.
25
Bu dönemler;
Oral Dönem : 0-18 ay arası
Anal Dönem : 18 ay –3 yaş arası
Fallik Dönem : 3-6 yaş arası
Örtülü (latans) Dönem : 6-12 yaş arası
Genital Dönem : 12-18 yaş arası
26
Örtülü (latans) Dönem (6-12 Yaş arası)
Bu dönemde kız ve erkek çocuklar hemcinslerine
yakınlık göstermeye başlarlar. Oyuna oldukça fazla
önem verilir. Bu dönemde davranışın kaynağı olan cinsel
ve saldırgan kökenli enerjiler bu dönemde öğrenme,
merak, araştırma ve insanlarla iyi ilişkiler kurmada
kullanılır. Bu dönemde ebeveynlerle ve diğer
yetişkinlerle özdeşleşme önem kazanmaktadır. Bu dönem
sağlıklı bir şekilde geçirilmezse, çocuk içsel dürtülerin
denetimini sağlayamamakta ve enerjisini yanlış yöne
kanalize etmekte, ya da dürtülerini aşırı denetim altına
alarak kişiliğin gelişimini engellemekte ve obsesif
karakter yapısına sahip olabilmektedir.
27
Latans dönemin davranışsal özellikleri :
1. Çocuğun öğrenme merakının artık toplumsal
beklentilere, yani o toplum içi geçerli öğrenme alanlarına
(okula) yoğunlaşması
2. Yetişkin yaşama geçiş için beceriler kazanma
yolunda çabaların gelişmesi
3. Oyun etkinliklerinin çocukluk düşlemlerinden sıyrılıp,
beceriler ve başarılar kazanmaya yönelik eylemlere
dönüşmesi.
4. Arkadaşlıkların, dostlukların oluşması.
28
Bu döneme özgü sorun kaynakları
1. Çocuğun öğrenme ve beceri kazanma olanaklarının
Eksikliği
2. Öğreticilerin çocuk kişiliğine, özerkliğine, girişim
ve yaratıcılığına önem vermeyip, yalnız öğretmek
istedikleri şeylere değer vermeleri. Benliği daraltıcı,
ezberci, ödev yükleyen öğretim.
3. Arkadaş gruplarından yoksunluk.
4. Özdeşim olanaklarının yokluğu, koşullarının
olumsuzluğu ya da tersliği
29
Bu döneme özgü sorunlar
1. Becerememe, başaramam korkularının ve aşağılık,
yetersizlik duygularının gelişmesi
2. Toplumsal beklentilere, kurallara ve yasalara
başkaldırma davranışlarının başlaması.
3. Yalnızlık ve içedönüklük
30
Anne-babanın davranış
yönetiminde aşırı baskıcı
ya da koruyucu bir tutum
izlemeleri süper egonun
zayıf ya da patolojik
gelişimine yol açabilir.
Bu çocuklar, okul ortamında
kendi isteklerini ön plana
çıkaran bencil davranışlar
sergiler ve suç işlerler.
Cinselliğin belirleyici olduğu
tüm gelişim evrelerinde
bir önceki dönemin bastırılan
talepleri doyuma ulaşmadığı
için bilinç altında yaşamaya
devam eder. Bunlar bireyin
davranışlarını etkilemeyi
yaşam boyu sürdürebilir.
31
Psikososyal gelişim
Erikson’un kuramının temeli Freud’un kuramına
dayanmaktadır. Erikson Freud’dan farklı olarak insan
gelişiminde kültürel, sosyal ve çevresel etkenlerin
önemini vurgulamıştır. Erikson’a göre uygun çevresel
şartlar ortaya çıktığında daha önceki yaşantıları bağlı
olmaksızın sağlıklı dönemler geçirebilirler. Erikson insan
gelişimini 8 döneme ayırmaktadır. her evrede benliğin
karşılaştığı bir olumlu benlik öğesi, bir de bunun karşıtını
belirtmiştir.
32
6-12 YAŞ ARASI PSİKOSOSYAL GELİŞİM
Çalışkanlığa Karşı Aşağılık Duygusu:
Bu dönemde, çocuk bir şeyler üretmek ve başarılı
olmak için çalışır; çünkü elde ettiği başarılar neticesinde
takdir ve kabul edilmeyi bekler. Bu dönemdeki çocuk
eğer çevresinden destek görürse öz saygısı artar, daha
fazla çalışmaya ve başarılı olmaya yönelir. Aksi halde,
yaptıklarının değersiz olduğuna inanır ve aşağılık
duygusuna kapılır. Bu dönemdeki en büyük problem
yetersizlik ve aşağılık duygusudur. Yapılan bir
araştırmada zeka, aile özgeçmişi ve çalışkanlık
değişkenlerinden çalışkanlığın bireyin gelecekteki uyumu,
ekonomik başarısı ve kişisel ilişkilerinde en önemli etken
olduğu bulunmuştur.
33
Öğretmen bu dönemde çocuklar üzerinde oldukça
olumlu bir etki bırakabilir. Çocuk güdülenmediği,
yetenekleri ortaya çıkarılmadığı takdirde kendilerine
olan güvenlerini yitirmelerine ve aşağılık duygusunun
gelişmesine, çalışma ve başarılı olma isteklerinin
tamamıyla sönmesine neden olunur.
Öğrenci belli bir konuda başarılı olduğu zaman
okulu ve öğretmenleri hakkında iyi duygular besler.
Bunun sonucunda iyi bir öğrenci olduğunu hisseder.
Bazı konularda başarısız olan ve desteklenmeyen
öğrenciler ise okula ve bilgi edinmeye karşı olumsuz
düşünceler geliştirirler. Çevresinin de bunu
pekiştirmesiyle zayıf bir öğrenci olduğunu düşünebilir.
Böylece olumsuz bir benlik algısı geliştirir.
34
Okuldaki faaliyetlerin mümkün olduğu kadar
çocuğun ilgi ve yeteneklerine uygun olması ve günlük
hayata hitap etmesi büyük bir önem taşımaktadır.
Çocuklar okudukları birçok şeyde anlam bulamadıkları
zaman öğrenmeleri azalmakta ve yetersizlik duygusuna
kapılabilmektedirler.
Bu dönemdeki öğrencilere, tek başına iş
yapabilmeleri ve bazı sorumluluklar yüklenebileceklerini
gösterebilecek fırsatlar hazırlanmalı ve onların masum
hataları hoş karşılanmalıdır.
35
Psikososyal Gelişim Özet Tablo
EVRELER
KRİZ
OLASI SONUÇLAR
0-1 Yaş
Temel güvene karşı
güvensizlik
Güvenli ya da güvensiz bağlanma
2-3 Yaş
Özerkliğe karşı
şüphe ve utanç
Özerk olma ve kişisel olarak
bağımsızlık kazanmada başarı ya
da başarısızlık
3-5 Yaş
Girişkenliğe karşı
suçluluk
Toplum tarafından onaylanma,
istenilen hedeflere yönelme ya da
tersi
6-11 Yaş
Çalışkanlığa karşı
aşağılık duygusu
Bireysel ve toplumsal bilinç
yeterliği kazanma ya da
kazanamama
Erinlik /
Ergenlik
Kimlik kazanmaya
karşı rol karışıklığı
Olumlu veya olumsuz benlik algısı
kazanma
Genç
Yakınlığa karşı
yetişkinli yalnızlık
k
Başkalarıyla olumlu veya olumsuz
sosyal ilişkiler kurma
Orta yaş
36
Aile, toplum ve insanlığın gelişimi
Üretkenliğe karşı
AHLAK GELİŞİMİ
Ahlak gelişimi, kişilik gelişiminin en önemli
öğelerinden bir olup çocuğun toplumsallaşma süreci
içinde neyin iyi, neyin kötü olduğu konusunda bir bilinç
geliştirmesiyle ilgilidir. Ahlaki gelişimle birlikte kişinin,
toplumun kuralları ve gelenekleri çerçevesinde kendisini
denetleyebilmesi beklenir. Kişi toplumsal kurallara
uygun bir şekilde kendini denetleyebiliyorsa
içten-denetimli, çevresindeki kişilerin etkisiyle karar
veriyorsa dıştan-denetimli olduklarını göstermektedir.
Öğrenciler öğretmenlerin varlığına bağlı
olmaksızın, gerekli olduğunu düşündükleri için kurallara
uyuyorlarsa içten-denetimli bir anlayış gösteririler.
37
Ahlak gelişimi konusunda birbirinden farklı görüşler vardır.
Freud’un psikanalitik yaklaşımına göre, ahlaki yargı
ve standartların fallik dönemin sonuna doğru anne veya
babayla özdeşleşme sonucunda ortaya çıktığını,
Davranışçı yaklaşıma göre, Çocuk ahlaki yargıları
şartlanma yoluyla kazanmaktadır. Örneğin: bir çocuk
resim yaptığı zaman ödüllendiriliyorsa, bu davranışı
doğru görecek ve yapmaya devam edecektir. Hoş
görülmeyen davranışları ise yanlış olarak kabul edecektir.
38
Sosyal Öğrenme yaklaşımına göre ise ahlaki
ilkeler model alma yoluyla kazanılmaktadır.
Örneğin: çocuğun yalan söylemeye karşı tavrı babasını
taklit yoluyla oluşabilmektedir.
Kohlberg ahlak gelişiminde daha çık adalet
kavramı üzerinde durmuş ve ahlak gelişimini üç düzeye
ayırmıştır. Her düzeyde iki dönem olmak üzere toplam
altı döneme ayrılmaktadır.
39
Yaşlar
1.Gelenek
sel
Öncesi
Düzey
2.Gelenek
sel
Düzey
3.Gelenek
Ötesi
İlkelere
Dayalı
Düzey
4-5
1. Dönem : Ceza ve itaat. Cezadan
kaçındığı için kurallara uyar
6-9
2. Dönem: Çıkara Dayalı Alış Veriş. Ödüle
ulaşmak için kurallara uyar
10-15
3. Dönem: Kişiler Arası Uyum. İyi çocuk
evresinde olup başkalarının onayını almak
için kurallara uyar
15-18
4. Dönem: Kanun ve Düzen. Otoriteye,
sosyal kurallara, kanuna suçluluk ve
dışlanma kaygılarından dolayı uyar
18-20
5. Dönem: Sosyal Anlaşma. Davranışlarına
insanlığın ortak mutluluğu için gerekli olan
ahlaki ilkeler yön verir.
20-
6. Dönem: Evrensel Ahlaki İlkeler:
Davranışlara insan hakları, eşitlik,
40
demokrasi, özgürlük gibi evrensel ilkeler
2. Dönem: Çıkara Dayalı Alış Veriş. (6-9 Yaş)
Bu dönemde göze göz, dişe diş anlayışı hakimdir.
Kurallara ihtiyacı karşıladığı sürece uyulur. Bu
dönemdeki çocuklar kendi ihtiyaç ve çıkarları
doğrultusunda davranır ve diğer insanlarında çıkarları
olduğunu göz önünde tutabilir.
“Benim için bir şey yap, bende senin için bir şey
yapayım”, “Beni mutlu eden şey doğrudur”
anlayışı vardır.
Temel güdü ihtiyaçların doyurulmasıdır.
41
3. Dönem : Kişiler Arası Uyum. (9-15 Yaş)
İyi olmak, başkalarıyla ilgilenmek, dürüst ve
güvenilir olmak ve kurallara uymak bu dönemin temel
özelliklerindendir. İyi davranışları destekleyen kural
ve otorite savunulur. Kendi amaçlarına ulaşmak için
başkalarını kullanmaz. “İyi çocuk olma eğilimi vardır”.
Başkalarına karşı düşünceli davranarak, aynı şeyi diğer
insanlardan bekler.
42
OLUMSUZ AİLE TUTUMLARI
Sağlam ve sağlıklı kişilik gelişimi için çocuğun
Gereksinimlerinin (1.Sevmek ve sevilmek 2.Kendisi ve
başkaları için değerli olmak) doyurulması ve ilerde bu
gereksinimlerini kendi kendine doyurabilme yetenek ve
sorumluluğunun gelişmesine olanak sağlaması gerekir.
Ailenin Çocuğa karşı tutumunun iki temel öğesi olan
sevgi ve disiplin konusunda aşırı orantısızlık olumsuz
tutumlar olarak değerlendirilebilir.
Bu tutumlar;
43
1.Aşırı verici,koruyucu ve aşırı disiplinsiz tutum:
Sevgi ve disiplinsizlik aşırı uçtadır. Sevgi,
vericilik ve koruyuculuk biçimindedir. Çocuğa her
zaman küçük muamelesi yapılır. Ondan hiç bir şey
beklenmez disiplin uygulanmaz. Bu olay ailenin
güçsüzlüğünün ve yetersizliğinin bir sonucudur.
44
2.Aşırı itici,ilgisiz ve aşırı disiplinsiz tutum:
Çocuk yeterli sevgi ve bakımı görmez ve hazır
olmadığı çağlarda bağımsızlığa zorlanır.
Disiplinsizliğin buradaki nedeni sorumsuzluk ve
ilgisizliktir. Bu tutum çok yüzeyde çocuğa bağımsızlık
tanıma gibi görünürse de çocuğa gereksinim duymadığı
kadar bağımsızlık vermek anne-baba ilgisizliğinin bir
savunmasıdır. Sevmeyen ilgi duymayan,bakım ve
koruma sorumluluğu almayan anne-baba biran evvel
bağımsız olmak isteyecektir.
45
3.Aşırı verici ve aşırı disiplinli, denetimli tutum:
Burada sevgi aşırı koruyucu ve verici davranışla
sunulmaktadır. Ancak çocuğa bir bebek gibi bakıldığı
halde ondan çok fazla şey beklenir. Ailenin,toplumun
kural ve yasaklarını erken yaşta öğrenmesi istenir.
Terbiye ve görgü eğitimi erken yaşta verilir.
Bu olay aşırı olursa çocuk kendi kendisine aşırı kontrol
koyar ve acımasız bir süperegoya sahip çocuklar ve
yetişkinler gelişir.
4.Aşırı itici ve aşırı disiplinli,cezalandırıcı tutum:
Burada çocuk sevgi ve bakımı yeteri kadar
görmez ve buna ek olarak aşırı kontrol ve disiplin
uygulanır. Çocuğa aşırı cezalar verilir.
46
5.Anne ve babanın tutumları arasındaki tutarsızlık :
Olaylar karşısında anne-babanın ayrı sergilemesi
söz konusudur.
ÖYKÜ : 11 yaşında okul başarısızlığı şikayeti ile getirilen
Bir erkek çocuğun öyküsünü anlatırken babanın çocuğu
Devamlı suçlamaları, çocukta en küçük olumlu bir özellik
Bulunmaması karşısında annenin “ama doktor hanım, daha
Çok küçük” diye çocuğu savunmaya geçişi dikkatimizi
Çekti. Öyküyü dinlediğimizde annenin üşür diye hala
Çocuğun yatağında yattığını, yorulur diye ödevlerini
Yazdığını, kendisini doyurmaz diye ağzına lokmalar
Tıkıştırdığını, babanın ise daha ilk aylarda çok ağlıyor
Diye çocuğun kafasını soğuk suyun altına tutmakla
Başlayan disiplin ve cezalarının birbirini izlediği görüldü.
47
6.Aile içindeki çocuklara farklı tutumlar oluşu :
ÖYKÜ : 13 yaşında bir erkek, 10 yaşında bir kız
Çocuğu olan anne, oğlunun yeni ölen kocasının yerini
Alacak bir “ prens “ olarak görmekte ve evin bu tek
Erkeğine aşırı bakım ve saygı göstermektedir. Kız ise
Annenin çalışması nedeniyle bütün işlerini ve
Sorumluluğunu yüklenmiştir. Okuldan gelir gelmez
Temizlik, alışveriş işlerini bitirmekle görevlidir.
48
7.Aile içinde kutuplaşmalar :
Aile içinde bazen klikleşmeler, bir grup aile aile
içindeki bir başka gruba ya da kişiye karşı çıkmalar, gizli
anlaşmalar oldukça sık görülür. Bazen anne baba çocuklara
karşı, bazen çocuklar anne babaya, bazen bir çocukla baba,
bir başka çocukla anneye karşı kutuplaşabilir. Bazen de aile
içinde herkesin yüklendiği bir şamar oğlanı olabilir.
Süreklilik gösteren olumsuz aile tutumları sağlıklı
ruhsal gelişimi engelleyebilir ya da saptırabilir.
49
ÇOCUKLARDAKİ PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR
UYUM: Bireyin sahip olduğu özelliklerin kendi benliği ile
ve içinde bulunduğu çevre arasında dengeli bir ilişki kurabilme ve
sürdürebilmesidir.
UYUMSUZ ÇOCUKLAR: Kendi benliği ve çevresiyle
dengeli ve etkili ilişki kurma, geliştirme ve sürdürebilmede güçlük
çeken ve bu yüzden gelişimleri sekteye uğrayan ve
çevresindekilerin olağan çabaları ile düzelmeyen davranış
kalıplarına sahip olan çocuklara denir.
50
UYUMSUZLUĞUN NEDENLERİ:
1. Kalıtım : uyumsuzluğun ortaya çıkmasında kalıtımın etkili
olduğu bilinmekle beraber,uygun eğitim ortamı ve koruyucu
davranışlarla bu etkinin ortadan kaldırılacağı ya da en aza
indirileceği bir gerçektir.
2. Bedensel Nedenler : Uzun süren hastalıklar (epilepsi,beyin
zedelenmeleri.zeka engelleri,sağırlık,körlük...)
3. Temel gereksinimlerinin doyurulmaması : Biyolojik ve
fizyolojik,psikolojik ve sosyolojik.
4. Yanlış Eğitim : Anne-babanın yanlış tutumları, otoriter olma
ya da aşırı hoşgörü,ceza,dayak,tutarsız eğitim...
51
ÇOCUKLARDA SIKLIKLA GÖRÜLEN BOZUKLUKLAR:
1. OKUL KORKUSU
2. ENÜREZİS
3. ÖĞRENME GÜÇLÜKLERİ
4. KEKEMELİK
5. DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
52
1. OKUL KORKUSU :
Okul korkusu okula yeni başlayan çocuklarda sıklıkla görülür.
Okul korkusunun kaynağı genellikle anneden ayrılmalıdır.
Çocuk okula gitmemek için bintürlü bahaneler uydurur,
midesi bulanır, kusar, okula ağlamaklı gider, bazen sınıftan çıkıp
eve gelir, neşesizdir, uykuya dalmakta güçlük çeker, iştahı azalır,
ev ödevlerini yapmaz.
Burada aile bireyleri birbirine bağlı ve bağımlıdırlar.
Biri ötekine veya kendisine bir şey olacak korkusunu yaşar.
5 temel aile etkileşimi en sık görülenlerdir.
Bunlar:
53
A. Ana ya da baba kendilerine bir şey olacağından korkmaktadırlar.
B. Ana-baba çocuğa okulda, yolda bir şey olacağından
korkmaktadır.
C. Anne ya da baba genel tutumlarında çocuğun kendilerine bağlı
ve bağımlı kalmasını istemekte ve desteklemektedirler.
D. Çocuk kendi yokluğunda anne ve babasına bir şey olacağından
ya da kendisini bırakıp gideceğinden korkmaktadır.
E. Çocuk anne ve babasının yokluğunda kendisine bir şey olacağı
korkusudur.
54
2. ENÜREZİS :
Tekrarlayıcı nitelik taşıyan istem dışı işemedir. 5 yaşlarından
sonra ayda en az iki kez gece yatağını, gündüz donunu ıslatması
bir bozukluk olarak değerlendirilmektedir. Enüresiz
toplumumuzda sık rastlanılmaktadır. Yapılan araştırmalarda
enüretik çocukların %75’inin birinci derecede akrabalarında
devam eden ya da geçmiş olan enüresiz bulunduğu bildirilmiştir.
Diğer nedenler arasında ailede ölüm, okula başlama,
olumsuz aile tutumları, erken başlatılan ve kusurlu tuvalet eğitimi
ve fiziksel bozuklular sayılabilir.
55
3. ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ:
Çocuklardaki öğrenme güçlüğü bazı alanlarda çocuğun
zeka düzeyi ve yaşına uygun gelişim düzeyinin çok altında başarı
göstermesi ile karakterizedir. Bu alanlar matematik öğrenme
güçlüğü , yazılı anlatım güçlüğü ,okuma güçlüğü şeklinde
özetlenebilir. Özel öğrenme güçlüklerinin görünümü çocuğun zeka
seviyesi normal olmasına rağmen yukarıda bahsedilen alanlarda
gerekli performansı- başka bir psikiyatrik veya organik bir neden
olmadan-gösterememesidir. Özel öğrenme güçlüklerinin tanısı
klinik görünüm ve yapılan testlerle belli olmaktadır.Özel öğrenme
güçlüğünün ayrıcı tanısında okullardaki normal olarak gelişen
sapmalar ,eğitim ve öğretimde fırsat eksikliği , çocuğa verilen
yetersiz öğrenim durumu göz önüne alınmalıdır. Ayrıca görme ve
işitme veya herhangi bir duyu bozukluklarında , zeka problemi
olan çocuklarda , yaygın gelişimsel geriliği olan çocuklarda
görülen o bozukluğa bağlı öğrenme güçlüğünden bu mevcut
durum ayırt edilmelidir.
56
Okuma bozukluğunda çocuğun zeka düzeyi ve aldığı eğitim
göz önüne alındığında çocuğun ondan beklenen seviyenin önemli
derecede altında okuma becerisi göstermesidir. Okuma bozukluğu
olan çocuklarda sesli okumada çarpıklıklar , yanlış sözcük
kullanma ve sözcük atlamaları olur. Okuma bozukluğu yüksek
IQ ile beraberse , erken tanı ve tedavi ile sonuç iyi olmaktadır.
Matematik ve yazılı anlatım bozukluğunda da okuma
bozukluğunda olduğu gibi IQ seviyesi ve aldığı eğitim göz önüne
alındığında önemli derecede yetersizlik görülür.Bu durum çocuğun
okul performansını ders başarısını önemli derecede etkiler .
Aileler normalde çocuklarının zeka düzeyine baktıklarında belli bir
başarı beklemelerine karşın çocuklardan yukarıda bahsedilen
alanlarda önemli derecede sıkıntı olmaktadır. Bu durumda çocuğun
kendi özgüveni bozulmakta , aile ile olan ilişkilerde sorunlar
yaşanmaktadır.
57
4. KEKELEME BOZUKLUĞU
Çocuğun konuşmasının zamanlamasında ve akıcılığında
bozulma söz konusudur, seslerin ve hecelerin sık uzatılması ve
tekrar edilmesi olabilir. Hece ve kelimeleri söylerken duraklama
olabilir . Bazen söyleyemediği kelimeyi konuşmamak için kişi
başka kelimeler kullanmaya çalışabilir. Kelime yinelemeleri
olabileceği gibi hece yinelemeleride olabilir.
Genelde 2-4 yaşları arasında olan kekemelik normal olarak
karşılanır . Kekemeliğin %90 geçici olmakla beraber %10 kadarı
kalıcı olabilir . Israr eden kekemeliklerde gerekli müdahalenin
yapılması gerekir.Bazı durumlarda kekemelik dalgalanmalar
şeklinde değişik dönemlerde görülebilir.
Ailenin çocuğun kekemeliğine dikkat çekmemesi gerekir .
Çocuk kekelemeye başladığında sanki normal konuşuyormuş gibi
davranmak önemli bir noktadır .Eğer dikkat çekerse , uyarırsa
çocuğun anksiyetesi daha da artar , bu da konuşmanın daha da
58
bozulmasına neden olur .
Kekemelik durumunu değişik stres etkenlerinin , kaygı
durumlarının , aşırı kontrolcü ebeveyn davranışlarının , yeni hayat
aşamasında ( kardeş doğumu , okula başlama gibi ) uyum
güçlüklerinin kekemeliğin şiddetini artırdığı konusunda klinik
veriler mevcuttur . Kekemelik belli bir süre geçmez ise anne
babaların zaman kaybetmeden çocuklarını çocuk psikiyatristine
getirmeleri gerekir. Belli bir yaştan sonra kekeleme için konuşma ,
nefes ve ritim egzersizleri verilir . Bu egzersizler ile çocuğun
durumuna eşlik eden kaygı durumlarını azaltmak amacı ile ilaç
tedavisi de uygulanabilir. Yurt dışında konuşma terapisti yetiştiren
dört senelik fakülteler olmasına karşın ülkemizde kekemelik
profesyonel anlamda ele alınmamaktadır .
Bu arada kekemelikten dolayı çocukta gelişebilecek
özgüvenin zedelenmesi , sosyal ortamlara girmek istememe ile
birlikte sosyal fobi , etrafta konuşmaktan kaçınma , arkadaş
ilişkilerinde bozulmalar , ders ve okulda konuşmak istemediği için
uyum güçlükleri , içe çekilme , kendini ifade etmekte zorluk ,
59
kronik depresyon gibi durumlar görülebilir.
5. DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU:
Dikkat Eksikliği Hiper Aktivite Bozukluğu’nun (DEHB)
temel özelliği, kalıcı ve sürekli olan dikkat süresinin kısalığı,
engellemeye yönelik denetim eksikliği nedeniyle davranışlarda
ya da bilişte ortaya çıkan ataklık ve huzursuzluktur.
Bunun sonucu olarak çocukta gelişimsel olarak aşağıdaki
3 temel sorun ortaya çıkmaktadır
1. Kısa dikkat süresi (poor attention span)
2. Yetersiz dürtü kontrolü (weak impulse control)
3. Aşırı hareketlilik (hyperactivity)
60
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu aşırı
hareketlilik,dikkat sorunları ve istekleri erteleyememe belirtileriyle
ortaya çıkan bir psikolojik bozukluktur. Bir çocukta Dikkat
Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu var denilebilmesi için
akranlarıyla kıyaslama doğrudur. Eğer akranlarıyla
karşılaştırıldığında hareketlilik ve dikkat dağınıklığı çok fazlaysa,
oyun oynamasına ve akranlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmasına engel
oluyorsa Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’ndan söz
edilebilir.
Aileler yardım için gerekli yerlere baş vurduğunda Dikkat
Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan ve özellikle aşırı
hareketlilik belirtileri ön planda olan çocuklarını
“düz duvara tırmanır” , “onu bir yerde zaptetmek imkansız”,
“ele avuca sığmaz”, “beş dakikadan fazla yerinde oturmaz”,
“oyun oynarken daldan dala konar” gibi sözlerle anlatırlar.
61
Aşırı Hareketlilik ve Dürtüsellik Belirtileri:
1. Çoğu zaman elleri,ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur.
2. Çoğu zaman oturması beklenen durumlarda oturduğu yerden kalkar.
3. Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır.
4. Çoğu zaman sakin bir biçimde,boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma
ya da oyun oynama zorluğu vardır.
5. Çoğu zaman hareket halindedir ya da motor tarafından sürülüyormuş gibi davranır
6. Çoğu zaman çok konuşur.
7. Çoğu zaman sorulan soruların soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır.
8. Çoğu zaman sırasını beklememe güçlüğü vardır.
9. Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer.
10. Aşırı hareketlilik veya kıvranma
11. Yerinde oturmada güçlük
12. Dikkatin kolay dağılması
13. Sıklıkla bir şeyler kaybetme
14. Kuralları takip etmede güçlük
15. Sessizce oynamada güçlük
16. Oyunlarda sırasını beklemekte güçlük
17. Bir aktiviteden diğer aktiviteye kayma
18. Sıklıkla tehlikeli aktivitelerle uğraşma
62
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan bazı
çocukların annelerine, çocuğunda belirtilerin ne zaman başladığı
sorulduğunda alınan cevap çok ilginçtir. Anneler daha hamileyken
diğer çocuklarından daha hareketli olduğunu hissettiklerine
belirtmektedirler. Çoğu anne-baba ise çocuklarının farklı
olduğunu bebeklik döneminde ve erken çocuklukta algılarlar.
Emekleme döneminde bile bu çocukların bir taraftan diğer
tarafa ,bir oyuncaktan diğerine atladıkları ve kucağa alınmaktan,
kucağa alınsa bile kucağında olduğu kişinin durmasından
hoşlanmadıkları gözlenmektedir.
63
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun Nedenleri:
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun oluşumundan
tek bir etkenin sorumlu olmadığı, biyolojik, yapısal ve çevresel
bir çok etkenin bir araya gelmesiyle oluştuğu görülmektedir.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’na
Eşlik Eden Sorunlar:
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların
büyük bir bölümü bu bozukluğun belirtilerinin yanı sıra diğer bir
çok alanda sorunlar yaşamaktadırlar. Bunlar arasında en
“Öğrenme Bozuklukları” gibi okul başarısını düşüren etkenler
“Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu” gibi çocuğun topluma
uyumunu zorlaştıran ve “Depresyon ve Kaygı Bozuklukları”
gibi önemli psikolojik sorunlarla karşılaşılmaktadır.
64
Dikkatsizlik,aşırı hareketlilik ve acelecilik gibi Dikkat
Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu belirtileriyle başa çıkıp Dikkat
Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun olumlu yönlerini iyi
kullanan ve kendi yapılarına uygun meslekler seçen bu kişilerin
başarılı bir yaşamları olabilmektedir.
* Enerjik olma
* Yaratıcılık
* Sıcak kanlılık,cana yakın olma
* Hoşgörülü olma (bazen gerekenden fazla,zarar verici oranda)
* Esneklik
* İyi bir espri yeteneğine sahip olma
* Risk alabilme (bazen gerekenden fazla,zarar verici oranda)
* İnsanlara kolaylıkla güvenebilme (bazen gerekenden fazla,
zarar verici oranda)
65
Yukarıda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun
olumlu yönleri sıralanmıştır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite
Bozukluğu olan tüm çocuklarda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite
Bozukluğu belirtilerinin hepsi bulunmadığı gibi bu olumlu
özelliklerin de hepsinin değilse bile bazılarının bulunabileceği
unutulmamalıdır.
66
Download