İLKÖĞRETİM ÇAĞINDAKİ ÖĞRENCİLERİN FİZİKSEL VE RUHSAL GELİŞİMİ 1 ALT KONULAR 1. 2. 3. 4. 5. GELİŞİM GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ FİZİKSEL GELİŞİM KİŞİLİK GELİŞİMİ A) PSİKOSEKSÜL GELİŞİM B) PSİKOSOSYAL GELİŞİM C) AHLAK GELİŞİMİ 6. OLUMSUZ AİLE TUTUMLARI 7. ÇOCUKLARDAKİ PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR A) OKUL KORKUSU B) ENÜREZİS C) ÖĞRENME GÜÇLÜKLERİ D) KEKEMELİK E) DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU 2 GELİŞİM ; Öğrenme, yaşantı ve olgunlaşma sonucunda bireyde görülen düzenli ve sürekli değişikliklere gelişim denir. Bu üç etkenin etkileşimi sonucunda gelişim gerçekleşir. 3 GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER GELİŞİM ÖĞRENME YAŞANTI OLGUNLAŞMA 4 G ÖĞRENME E L YAŞANTI İ Ş İ OLGUNLAŞMA M Bir çocuk basket topunu nasıl tutacağını, bu oyunun kurallarını, topa nasıl daha iyi hakim olacağını vs. öğrenir. Arkadaşlarıyla bildiklerini tecrübe eder, çeşitli kurslara gider. Genetik programlamaya bağlı olarak çocuk daha güçlü ve büyük bir vücuda sahip olur, yani olgunlaşır. 5 GELİŞMİN İKİ BİLEŞENİ KALITIM; Anne ve Babadan getirilen kalıtımsal özellikler ÇEVRE ; Döllenmeden itibaren insanın içinde yaşadığı ve etkilendiği tüm dış uyarıcılar çevreyi meydana getirir. Çevre Doğum öncesi, Doğum esnası ve Doğum sonrası tüm durumları kapsar. 6 Doğum Öncesi Etkenler ; Bebeğin anne karnındaki gelişimi, Annenin hamilelikte yetersiz beslenmesi,psikolojik gerginlikler gelişimi olumsuz etkileyen doğum öncesi etkenlerdir. Doğum Esnasındaki Etkenler ; Doğumda yanlış yöntem kullanılması, bebeğin travmaya maruz kalması doğum esnasında karşılaşılabilecek çevreyle ilgili olumsuz etkenlerdir. Doğum Sonrası Etkenler; Aile çevresi, beslenme, hastalıklar, kazalar, sosyal çevre sayılabilir. 7 Gelişimin bazı alanlarında kalıtım, bazı alanlarında çevre daha etkilidir. Çocuğun genel fiziksel özelliklerinin (cinsiyet, göz rengi vb.) belirlenmesinde kalıtım, dil gelişimi, kişilik özellikleri, yetiştirme tarzı gibi konularda çevrenin etkisi daha fazladır. SONUÇ OLARAK ; İnsan gelişiminde kalıtım ve çevre birlikte rol oynar ve bunlardan herhangi biri ihmal edilemez. 8 Olgunlaşma : Genetik yapı ve çevrenin etkileşimi sonucu bireylerde görülen biyolojik değişikliklere olgunlaşma denir. Organizma fizyolojik olarak bir davranışı, bir işi yapabilecek hale geldiğinde olgunlaşma gerçekleşmiştir. Dönem : Belirli zaman dilimleri içinde belirli özellikler öne çıkar. Bazı özelliklerin öne çıktığı bu gelişim aşamalarına dönem denir. En yaygın dönem sınıflaması yaşa göre yapılan sınıflamadır. Bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik, yaşlılık bu tür sınıflamaya örnek gösterilebilir. 9 GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ 1. Gelişim Yönü : Gelişim baştan ayağa, içten dışa doğrudur. Yeni doğan bir bebeğin başı vücuduna göre oldukça büyüktür. İlk önce başın büyümesi vücudun diğer organlarının gelişimi kontrol edecek olan beynin gelişimiyle ilgilidir. Buna bağlı olarak, bebek önce başını sonra omuzlarını, kollarını ve ayaklarını kontrol eder. 2. Gelişimin Devamlılığı : Gelişim durmaksızın ilerleyen ve belirli dönemler içinde bazen hızlı bazen yavaş oluşan bir süreçtir. 10 3. Gelişim Alanlarının Etkileşimi : Gelişim fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal alanlarda bir bütün olarak ilerler. Bir alandaki gelişim diğer alanlardaki gelişimle etkileşerek çocuğun genel gelişimine katkıda bulunur. 4. Gelişimin İlk Yıllarının Önemi : Çocuklar zihin gelişiminin üçte ikisini, sinir sisteminin gelişimini yaklaşık olarak beşte dördünü ilk beş yıl içerisinde tamamlar. Aynı şekilde, temel kişilik özellikleri de ilk beş yıl içinde oluşur. Bu nedenle ilk beş yıl içinde alınan eğitimin niteliği bireyin varolan potansiyel gücünü gerçekleştirme düzeyini doğrudan etkiler. Bu amaçla, bu dönemdeki çocuklara olduğunca zengin uyaranlar sunulmalıdır. 11 5. Gelişimde bireysel farklılıkların olması : Her birey kendine özgü bir gelişim çizgisi gösterir. Çünkü bireylerin doğuştan getirdikleri özelliklerle, çevreden aldıkları etkiler farklıdır. Örneğin, bazı çocuklar ilk yaşlarda hızlı bir gelişim gösterirken, bazıları daha sonraki yıllarda hızlı büyürler. Sınıflarınızdaki öğrencilerin boyları, cinsiyetleri, zekaları, kişilikleri, fiziksel görünüşleri, kısaca her şeyleri birbirinden farklıdır. 12 Çocuklar arasındaki bireysel farklılıklar kalıtımsal ve Öğrenilmiş olmak üzere iki boyutta ele alınabilir. Kalıtımsal Farklılıklar: •Takvim yaşı •Görünüş: Ağırlık, boy, kas yapısı, ırk •Algısal güçler: Görme, işitme, tatma, dokunma, koklama •Genel sağlık: Alerji, metabolizma, bazı fiziksel özürler. •Özel yetenekler: Müzik, sayısal, dil vs. •Zeka: Akademik yetenek, yaratıcılık. Öğrenilmiş Farklılıklar: •Dil: Kelime hazinesi, cümle kurma becerisi, konuşma vs. •Duygusal uyum: Emniyet, sevme, nefret etme, kızgınlık. •Sosyal duyarlılık ve davranış: içe çekilme, saldırganlık, Kabalık, kendine güvenme, alçak gönüllülük vs. Çalışma alışkanlıkları: Tembel, çalışkan. Ahlaki davranışlar: Dürüst,sahtekar, hortumcu vs. İlgiler: Tabiat, sanat, edebiyat, müzik vs. 13 Bireysel Farklılıklar Zeka Sosyoekonomik düzey BİREYSEL FARKLILIKLAR Cinsiyet Kültür 14 6-12 Yaş Arası Fiziksel Gelişim Boy: Bu yaşlarda çocuklar ilköğretim döneminde bulunmaktadırlar. İlköğretim dönemindeki çocukların büyüme hızında önemli yükselmeler görülmez. Boy uzaması yavaştır. Yıllık boy artışı ortalama olarak 5.5 cm’dir. 10 yaşındaki bir çocuğun boyu yaklaşık olarak 140 cm’dir. 11-12 yaşlarındaki erkek ve kız çocukların boyu ortalama olarak 145 cm civarındadır. 11 yaşına kadar kız çocuklar erkeklerden birkaç cm daha kısadır. Ancak, kızlar 11yaşlarında erinlik dönemine girdikleri için erkeklerden daha hızlı gelişirler. Buna karşın erkek çocuklar her zaman olduğu gibi bu dönemde de daha fazla etkilidirler. Yoğun fiziksel enerji gerektiren etkinliklere ilgi duyarlar. 15 Ağırlık: Ağırlık artışı da boy uzaması kadar boy uzaması gibi yavaştır. 7 yaşındaki bir çocuğun ağırlığı ortalama olarak 24 kg’dır. 5. sınıfa doğru kızların ağırlığı, yaşıtları olan erkeklerin ağırlığından fazladır. Çünkü kızlar erkek çocuklardan daha önce erinlik dönemine girmektedirler. Erinliğin başlangıcı olan 11 yaşında bir kız çocuğu 35 kg, aynı yaştaki erkek çocuk ise yaklaşık olarak 35.5 kg’dır. 11 yaşından sonra kızların ağırlığı daha fazla artış gösterir. 16 Kas ve kemik gelişimi : Bu dönemde kemik ve iskelet sistemindeki gelişmeler, kas gelişiminden daha ileri düzeydedir. İlköğretime yeni başlayan çocuklarda henüz bilek ve parmak kemikleri ve kasları ince ve hassas işleri yapabilecek olgunluğa ulaşmamıştır. Bu yüzden ilköğretime yeni başlayan öğrenciler uzun süre kalem tutmada güçlük çekebilirler. İlköğretim döneminde kemiklerdeki sertleşme son halini almadığı için kemiklerin biçiminin bozulması tehlikesi devam etmektedir. Kol, bacak ve omurga kemiklerine aşırı yüklenmeler ve zorlamalar çocuğun iskelet sistemini olumsuz etkileyebilir. 17 Solaklık : Altı yaş civarında çocuğun hangi elini kullanacağı iyice belirir. Ana babalar büyük bir kısmı çocuklarının sol elini kullanmasını istememektedir. Bu nedenle çocuklarını sağ ellerini kullanmaya zorlamaktadırlar. Onların bu tutumu, çocuklarda ruhsal geriliğe ve kekemelik, kendine güvensizlik gibi durumların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. 18 Cinsel sapmalar: Özellikle erkek çocuklar hormonal dengesizlikler, baba modelinin eksikliği, sosyalleşme sürecinin hep kız öğrencilerle birlikte geçirilmesi, ailenin kız çocuğu olmadığı için kız gibi yetiştirme eğilimi vb. nedenlerden dolayı cinsel kimlik sorunları yaşayabilmektedir. Arkadaşlarınca “kız gibi” “erkek Fatma” türünden alaycı baskılara maruz kalan çocukların aileleriyle muhakkak bağlantı kurulmalı ve aileden kaynaklanan bir sorun olup olmadığı araştırmalıdır. Bir çocukta, eşcinsellik eğilimi genetik olarak olsa bile, özendirici etkiler olmadığında uygun cinsel roller öğrenilebilmektedir. Ve bu eğilim örtülü kalabilmektedir. 19 KİŞİLİK GELİŞİMİ Psikoseksüel Gelişim (Freud) Psikososyal Gelişim (Erikson) Ahlak Gelişimi (Kohlberg) 20 “Çocuklara özenle bakım verilmeli, davranışlarının aşırılığa kaçmaması için özen gösterilmelidir. Saldırgan öfke patlamaları, Korku ve bunaltı yatıştırılmalıdır. Bu önlemlerin en iyi biçimde Sağlanması, çocuğun doğal istek ve eğilimlerini tanımak; Hoşlanmadığı durumları göz önünde tutmakla olur. Çocuğun doğal yetenekleri desteklenmeli, tedirginlik Kaynakları giderilmelidir. Böyle bir çocuk yetiştirme, hem beden hem ruh için iyidir. Ruhsal Yönden yararlıdır, çünkü erken eğitimle alışkanlıklar ve tutumlar kişiliğe yerleşir. Çocuk altı yaşına gelince öğretim ve eğitim için bir öğretmene gönderilmelidir. Çocuğu birden kitaplarla yüklememeli, eğitim, gelişerek ilerleyen bir sisteme uyarak yapılmalıdır. İBNİ SİNA 21 Freud’a göre kişiliğin gelişiminin üç temel unsuru; 1. İd 2. Ego 3. Süper ego olmak üzere üç ana sisteme ayırmaktadır. Davranış bu üç sistemin birbirleriyle etkileşiminin ürünüdür. 22 İd: İçgüdüler gibi kalıtımla gelen bütün dürtü ve arzuları kapsamaktadır. Bu dürtülerden cinsellik ve saldırganlık dürtüleri daha baskındır ve insan davranışları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. İd zevk ilkesine göre hareket eder ve bütün isteklerinin hiç beklemeden yerine getirilmesini beklemektedir. Eğer bu istekler yerine getirilmezse hayal ederek amacına ulaşmaya çalışır. Ego: Mantıklı düşünme ve gerçekçi değerlendirmeler yapabilme özelliğine sahiptir. İçgüdülerin hangi şekilde duyurulacağın karar verir. İd zevk ilkesine göre işlerken, ego gerçeklik ilkesine uygun çalışmaktadır. 23 Süper ego: Çocuğa ailesi ve toplum tarafından aktarılan değerleri, ahlaki kuralları ve gelenekleri temsil eder. Ödüllendirilmek ve cezadan kaçınmak için çocuk, ana babasının onaylamadığı düşünce ve davranışları süper egonun iki alt kısmından biri olan VİCDAN’a yerleştirir. Vicdan kişiyi suçlu hissettirerek cezalandırır, ikinci alt sistem olan BENLİK ÜLKÜSÜ ise gurur ve kıvanç duygusu yaratarak ödüllendirir. Süper egonun başlıca görevleri, id’den gelen kabul edilemeyecek dürtüleri bastırmak, egoyu ahlaki amaçlara yöneltmeye çalışmak ve kusursuz olmaya çabalamaktır. 24 İd, ego, süper ego’dan herhangi birinin daha baskın olması bireylerin olaylara yaklaşımını etkileyebilmektedir. İd’i çok baskın olan bir kişi, toplumsal kurallara duyarsız, sadece kendi isteklerini tatmin etmeyi düşünen biri olabilir. Süper egosu gelişmiş olan bir kişi ise, utangaç, kızgınlığını ve cinsel arzularını sürekli bastıran biri olarak karşımıza çıkabilir. Psikopatik kişilik bozukluklarında ve işlediği suçlardan dolayı pişmanlık duymayan kimselerde süper egonun yetersizliği söz konusu olmaktadır. Freud insanların gelecekteki kişilik yapılarını oluşturan bazı psikoseksüel dönemlerden geçtiğini öne sürmektedir. 25 Bu dönemler; Oral Dönem : 0-18 ay arası Anal Dönem : 18 ay –3 yaş arası Fallik Dönem : 3-6 yaş arası Örtülü (latans) Dönem : 6-12 yaş arası Genital Dönem : 12-18 yaş arası 26 Örtülü (latans) Dönem (6-12 Yaş arası) Bu dönemde kız ve erkek çocuklar hemcinslerine yakınlık göstermeye başlarlar. Oyuna oldukça fazla önem verilir. Bu dönemde davranışın kaynağı olan cinsel ve saldırgan kökenli enerjiler bu dönemde öğrenme, merak, araştırma ve insanlarla iyi ilişkiler kurmada kullanılır. Bu dönemde ebeveynlerle ve diğer yetişkinlerle özdeşleşme önem kazanmaktadır. Bu dönem sağlıklı bir şekilde geçirilmezse, çocuk içsel dürtülerin denetimini sağlayamamakta ve enerjisini yanlış yöne kanalize etmekte, ya da dürtülerini aşırı denetim altına alarak kişiliğin gelişimini engellemekte ve obsesif karakter yapısına sahip olabilmektedir. 27 Latans dönemin davranışsal özellikleri : 1. Çocuğun öğrenme merakının artık toplumsal beklentilere, yani o toplum içi geçerli öğrenme alanlarına (okula) yoğunlaşması 2. Yetişkin yaşama geçiş için beceriler kazanma yolunda çabaların gelişmesi 3. Oyun etkinliklerinin çocukluk düşlemlerinden sıyrılıp, beceriler ve başarılar kazanmaya yönelik eylemlere dönüşmesi. 4. Arkadaşlıkların, dostlukların oluşması. 28 Bu döneme özgü sorun kaynakları 1. Çocuğun öğrenme ve beceri kazanma olanaklarının Eksikliği 2. Öğreticilerin çocuk kişiliğine, özerkliğine, girişim ve yaratıcılığına önem vermeyip, yalnız öğretmek istedikleri şeylere değer vermeleri. Benliği daraltıcı, ezberci, ödev yükleyen öğretim. 3. Arkadaş gruplarından yoksunluk. 4. Özdeşim olanaklarının yokluğu, koşullarının olumsuzluğu ya da tersliği 29 Bu döneme özgü sorunlar 1. Becerememe, başaramam korkularının ve aşağılık, yetersizlik duygularının gelişmesi 2. Toplumsal beklentilere, kurallara ve yasalara başkaldırma davranışlarının başlaması. 3. Yalnızlık ve içedönüklük 30 Anne-babanın davranış yönetiminde aşırı baskıcı ya da koruyucu bir tutum izlemeleri süper egonun zayıf ya da patolojik gelişimine yol açabilir. Bu çocuklar, okul ortamında kendi isteklerini ön plana çıkaran bencil davranışlar sergiler ve suç işlerler. Cinselliğin belirleyici olduğu tüm gelişim evrelerinde bir önceki dönemin bastırılan talepleri doyuma ulaşmadığı için bilinç altında yaşamaya devam eder. Bunlar bireyin davranışlarını etkilemeyi yaşam boyu sürdürebilir. 31 Psikososyal gelişim Erikson’un kuramının temeli Freud’un kuramına dayanmaktadır. Erikson Freud’dan farklı olarak insan gelişiminde kültürel, sosyal ve çevresel etkenlerin önemini vurgulamıştır. Erikson’a göre uygun çevresel şartlar ortaya çıktığında daha önceki yaşantıları bağlı olmaksızın sağlıklı dönemler geçirebilirler. Erikson insan gelişimini 8 döneme ayırmaktadır. her evrede benliğin karşılaştığı bir olumlu benlik öğesi, bir de bunun karşıtını belirtmiştir. 32 6-12 YAŞ ARASI PSİKOSOSYAL GELİŞİM Çalışkanlığa Karşı Aşağılık Duygusu: Bu dönemde, çocuk bir şeyler üretmek ve başarılı olmak için çalışır; çünkü elde ettiği başarılar neticesinde takdir ve kabul edilmeyi bekler. Bu dönemdeki çocuk eğer çevresinden destek görürse öz saygısı artar, daha fazla çalışmaya ve başarılı olmaya yönelir. Aksi halde, yaptıklarının değersiz olduğuna inanır ve aşağılık duygusuna kapılır. Bu dönemdeki en büyük problem yetersizlik ve aşağılık duygusudur. Yapılan bir araştırmada zeka, aile özgeçmişi ve çalışkanlık değişkenlerinden çalışkanlığın bireyin gelecekteki uyumu, ekonomik başarısı ve kişisel ilişkilerinde en önemli etken olduğu bulunmuştur. 33 Öğretmen bu dönemde çocuklar üzerinde oldukça olumlu bir etki bırakabilir. Çocuk güdülenmediği, yetenekleri ortaya çıkarılmadığı takdirde kendilerine olan güvenlerini yitirmelerine ve aşağılık duygusunun gelişmesine, çalışma ve başarılı olma isteklerinin tamamıyla sönmesine neden olunur. Öğrenci belli bir konuda başarılı olduğu zaman okulu ve öğretmenleri hakkında iyi duygular besler. Bunun sonucunda iyi bir öğrenci olduğunu hisseder. Bazı konularda başarısız olan ve desteklenmeyen öğrenciler ise okula ve bilgi edinmeye karşı olumsuz düşünceler geliştirirler. Çevresinin de bunu pekiştirmesiyle zayıf bir öğrenci olduğunu düşünebilir. Böylece olumsuz bir benlik algısı geliştirir. 34 Okuldaki faaliyetlerin mümkün olduğu kadar çocuğun ilgi ve yeteneklerine uygun olması ve günlük hayata hitap etmesi büyük bir önem taşımaktadır. Çocuklar okudukları birçok şeyde anlam bulamadıkları zaman öğrenmeleri azalmakta ve yetersizlik duygusuna kapılabilmektedirler. Bu dönemdeki öğrencilere, tek başına iş yapabilmeleri ve bazı sorumluluklar yüklenebileceklerini gösterebilecek fırsatlar hazırlanmalı ve onların masum hataları hoş karşılanmalıdır. 35 Psikososyal Gelişim Özet Tablo EVRELER KRİZ OLASI SONUÇLAR 0-1 Yaş Temel güvene karşı güvensizlik Güvenli ya da güvensiz bağlanma 2-3 Yaş Özerkliğe karşı şüphe ve utanç Özerk olma ve kişisel olarak bağımsızlık kazanmada başarı ya da başarısızlık 3-5 Yaş Girişkenliğe karşı suçluluk Toplum tarafından onaylanma, istenilen hedeflere yönelme ya da tersi 6-11 Yaş Çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu Bireysel ve toplumsal bilinç yeterliği kazanma ya da kazanamama Erinlik / Ergenlik Kimlik kazanmaya karşı rol karışıklığı Olumlu veya olumsuz benlik algısı kazanma Genç Yakınlığa karşı yetişkinli yalnızlık k Başkalarıyla olumlu veya olumsuz sosyal ilişkiler kurma Orta yaş 36 Aile, toplum ve insanlığın gelişimi Üretkenliğe karşı AHLAK GELİŞİMİ Ahlak gelişimi, kişilik gelişiminin en önemli öğelerinden bir olup çocuğun toplumsallaşma süreci içinde neyin iyi, neyin kötü olduğu konusunda bir bilinç geliştirmesiyle ilgilidir. Ahlaki gelişimle birlikte kişinin, toplumun kuralları ve gelenekleri çerçevesinde kendisini denetleyebilmesi beklenir. Kişi toplumsal kurallara uygun bir şekilde kendini denetleyebiliyorsa içten-denetimli, çevresindeki kişilerin etkisiyle karar veriyorsa dıştan-denetimli olduklarını göstermektedir. Öğrenciler öğretmenlerin varlığına bağlı olmaksızın, gerekli olduğunu düşündükleri için kurallara uyuyorlarsa içten-denetimli bir anlayış gösteririler. 37 Ahlak gelişimi konusunda birbirinden farklı görüşler vardır. Freud’un psikanalitik yaklaşımına göre, ahlaki yargı ve standartların fallik dönemin sonuna doğru anne veya babayla özdeşleşme sonucunda ortaya çıktığını, Davranışçı yaklaşıma göre, Çocuk ahlaki yargıları şartlanma yoluyla kazanmaktadır. Örneğin: bir çocuk resim yaptığı zaman ödüllendiriliyorsa, bu davranışı doğru görecek ve yapmaya devam edecektir. Hoş görülmeyen davranışları ise yanlış olarak kabul edecektir. 38 Sosyal Öğrenme yaklaşımına göre ise ahlaki ilkeler model alma yoluyla kazanılmaktadır. Örneğin: çocuğun yalan söylemeye karşı tavrı babasını taklit yoluyla oluşabilmektedir. Kohlberg ahlak gelişiminde daha çık adalet kavramı üzerinde durmuş ve ahlak gelişimini üç düzeye ayırmıştır. Her düzeyde iki dönem olmak üzere toplam altı döneme ayrılmaktadır. 39 Yaşlar 1.Gelenek sel Öncesi Düzey 2.Gelenek sel Düzey 3.Gelenek Ötesi İlkelere Dayalı Düzey 4-5 1. Dönem : Ceza ve itaat. Cezadan kaçındığı için kurallara uyar 6-9 2. Dönem: Çıkara Dayalı Alış Veriş. Ödüle ulaşmak için kurallara uyar 10-15 3. Dönem: Kişiler Arası Uyum. İyi çocuk evresinde olup başkalarının onayını almak için kurallara uyar 15-18 4. Dönem: Kanun ve Düzen. Otoriteye, sosyal kurallara, kanuna suçluluk ve dışlanma kaygılarından dolayı uyar 18-20 5. Dönem: Sosyal Anlaşma. Davranışlarına insanlığın ortak mutluluğu için gerekli olan ahlaki ilkeler yön verir. 20- 6. Dönem: Evrensel Ahlaki İlkeler: Davranışlara insan hakları, eşitlik, 40 demokrasi, özgürlük gibi evrensel ilkeler 2. Dönem: Çıkara Dayalı Alış Veriş. (6-9 Yaş) Bu dönemde göze göz, dişe diş anlayışı hakimdir. Kurallara ihtiyacı karşıladığı sürece uyulur. Bu dönemdeki çocuklar kendi ihtiyaç ve çıkarları doğrultusunda davranır ve diğer insanlarında çıkarları olduğunu göz önünde tutabilir. “Benim için bir şey yap, bende senin için bir şey yapayım”, “Beni mutlu eden şey doğrudur” anlayışı vardır. Temel güdü ihtiyaçların doyurulmasıdır. 41 3. Dönem : Kişiler Arası Uyum. (9-15 Yaş) İyi olmak, başkalarıyla ilgilenmek, dürüst ve güvenilir olmak ve kurallara uymak bu dönemin temel özelliklerindendir. İyi davranışları destekleyen kural ve otorite savunulur. Kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarını kullanmaz. “İyi çocuk olma eğilimi vardır”. Başkalarına karşı düşünceli davranarak, aynı şeyi diğer insanlardan bekler. 42 OLUMSUZ AİLE TUTUMLARI Sağlam ve sağlıklı kişilik gelişimi için çocuğun Gereksinimlerinin (1.Sevmek ve sevilmek 2.Kendisi ve başkaları için değerli olmak) doyurulması ve ilerde bu gereksinimlerini kendi kendine doyurabilme yetenek ve sorumluluğunun gelişmesine olanak sağlaması gerekir. Ailenin Çocuğa karşı tutumunun iki temel öğesi olan sevgi ve disiplin konusunda aşırı orantısızlık olumsuz tutumlar olarak değerlendirilebilir. Bu tutumlar; 43 1.Aşırı verici,koruyucu ve aşırı disiplinsiz tutum: Sevgi ve disiplinsizlik aşırı uçtadır. Sevgi, vericilik ve koruyuculuk biçimindedir. Çocuğa her zaman küçük muamelesi yapılır. Ondan hiç bir şey beklenmez disiplin uygulanmaz. Bu olay ailenin güçsüzlüğünün ve yetersizliğinin bir sonucudur. 44 2.Aşırı itici,ilgisiz ve aşırı disiplinsiz tutum: Çocuk yeterli sevgi ve bakımı görmez ve hazır olmadığı çağlarda bağımsızlığa zorlanır. Disiplinsizliğin buradaki nedeni sorumsuzluk ve ilgisizliktir. Bu tutum çok yüzeyde çocuğa bağımsızlık tanıma gibi görünürse de çocuğa gereksinim duymadığı kadar bağımsızlık vermek anne-baba ilgisizliğinin bir savunmasıdır. Sevmeyen ilgi duymayan,bakım ve koruma sorumluluğu almayan anne-baba biran evvel bağımsız olmak isteyecektir. 45 3.Aşırı verici ve aşırı disiplinli, denetimli tutum: Burada sevgi aşırı koruyucu ve verici davranışla sunulmaktadır. Ancak çocuğa bir bebek gibi bakıldığı halde ondan çok fazla şey beklenir. Ailenin,toplumun kural ve yasaklarını erken yaşta öğrenmesi istenir. Terbiye ve görgü eğitimi erken yaşta verilir. Bu olay aşırı olursa çocuk kendi kendisine aşırı kontrol koyar ve acımasız bir süperegoya sahip çocuklar ve yetişkinler gelişir. 4.Aşırı itici ve aşırı disiplinli,cezalandırıcı tutum: Burada çocuk sevgi ve bakımı yeteri kadar görmez ve buna ek olarak aşırı kontrol ve disiplin uygulanır. Çocuğa aşırı cezalar verilir. 46 5.Anne ve babanın tutumları arasındaki tutarsızlık : Olaylar karşısında anne-babanın ayrı sergilemesi söz konusudur. ÖYKÜ : 11 yaşında okul başarısızlığı şikayeti ile getirilen Bir erkek çocuğun öyküsünü anlatırken babanın çocuğu Devamlı suçlamaları, çocukta en küçük olumlu bir özellik Bulunmaması karşısında annenin “ama doktor hanım, daha Çok küçük” diye çocuğu savunmaya geçişi dikkatimizi Çekti. Öyküyü dinlediğimizde annenin üşür diye hala Çocuğun yatağında yattığını, yorulur diye ödevlerini Yazdığını, kendisini doyurmaz diye ağzına lokmalar Tıkıştırdığını, babanın ise daha ilk aylarda çok ağlıyor Diye çocuğun kafasını soğuk suyun altına tutmakla Başlayan disiplin ve cezalarının birbirini izlediği görüldü. 47 6.Aile içindeki çocuklara farklı tutumlar oluşu : ÖYKÜ : 13 yaşında bir erkek, 10 yaşında bir kız Çocuğu olan anne, oğlunun yeni ölen kocasının yerini Alacak bir “ prens “ olarak görmekte ve evin bu tek Erkeğine aşırı bakım ve saygı göstermektedir. Kız ise Annenin çalışması nedeniyle bütün işlerini ve Sorumluluğunu yüklenmiştir. Okuldan gelir gelmez Temizlik, alışveriş işlerini bitirmekle görevlidir. 48 7.Aile içinde kutuplaşmalar : Aile içinde bazen klikleşmeler, bir grup aile aile içindeki bir başka gruba ya da kişiye karşı çıkmalar, gizli anlaşmalar oldukça sık görülür. Bazen anne baba çocuklara karşı, bazen çocuklar anne babaya, bazen bir çocukla baba, bir başka çocukla anneye karşı kutuplaşabilir. Bazen de aile içinde herkesin yüklendiği bir şamar oğlanı olabilir. Süreklilik gösteren olumsuz aile tutumları sağlıklı ruhsal gelişimi engelleyebilir ya da saptırabilir. 49 ÇOCUKLARDAKİ PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR UYUM: Bireyin sahip olduğu özelliklerin kendi benliği ile ve içinde bulunduğu çevre arasında dengeli bir ilişki kurabilme ve sürdürebilmesidir. UYUMSUZ ÇOCUKLAR: Kendi benliği ve çevresiyle dengeli ve etkili ilişki kurma, geliştirme ve sürdürebilmede güçlük çeken ve bu yüzden gelişimleri sekteye uğrayan ve çevresindekilerin olağan çabaları ile düzelmeyen davranış kalıplarına sahip olan çocuklara denir. 50 UYUMSUZLUĞUN NEDENLERİ: 1. Kalıtım : uyumsuzluğun ortaya çıkmasında kalıtımın etkili olduğu bilinmekle beraber,uygun eğitim ortamı ve koruyucu davranışlarla bu etkinin ortadan kaldırılacağı ya da en aza indirileceği bir gerçektir. 2. Bedensel Nedenler : Uzun süren hastalıklar (epilepsi,beyin zedelenmeleri.zeka engelleri,sağırlık,körlük...) 3. Temel gereksinimlerinin doyurulmaması : Biyolojik ve fizyolojik,psikolojik ve sosyolojik. 4. Yanlış Eğitim : Anne-babanın yanlış tutumları, otoriter olma ya da aşırı hoşgörü,ceza,dayak,tutarsız eğitim... 51 ÇOCUKLARDA SIKLIKLA GÖRÜLEN BOZUKLUKLAR: 1. OKUL KORKUSU 2. ENÜREZİS 3. ÖĞRENME GÜÇLÜKLERİ 4. KEKEMELİK 5. DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU 52 1. OKUL KORKUSU : Okul korkusu okula yeni başlayan çocuklarda sıklıkla görülür. Okul korkusunun kaynağı genellikle anneden ayrılmalıdır. Çocuk okula gitmemek için bintürlü bahaneler uydurur, midesi bulanır, kusar, okula ağlamaklı gider, bazen sınıftan çıkıp eve gelir, neşesizdir, uykuya dalmakta güçlük çeker, iştahı azalır, ev ödevlerini yapmaz. Burada aile bireyleri birbirine bağlı ve bağımlıdırlar. Biri ötekine veya kendisine bir şey olacak korkusunu yaşar. 5 temel aile etkileşimi en sık görülenlerdir. Bunlar: 53 A. Ana ya da baba kendilerine bir şey olacağından korkmaktadırlar. B. Ana-baba çocuğa okulda, yolda bir şey olacağından korkmaktadır. C. Anne ya da baba genel tutumlarında çocuğun kendilerine bağlı ve bağımlı kalmasını istemekte ve desteklemektedirler. D. Çocuk kendi yokluğunda anne ve babasına bir şey olacağından ya da kendisini bırakıp gideceğinden korkmaktadır. E. Çocuk anne ve babasının yokluğunda kendisine bir şey olacağı korkusudur. 54 2. ENÜREZİS : Tekrarlayıcı nitelik taşıyan istem dışı işemedir. 5 yaşlarından sonra ayda en az iki kez gece yatağını, gündüz donunu ıslatması bir bozukluk olarak değerlendirilmektedir. Enüresiz toplumumuzda sık rastlanılmaktadır. Yapılan araştırmalarda enüretik çocukların %75’inin birinci derecede akrabalarında devam eden ya da geçmiş olan enüresiz bulunduğu bildirilmiştir. Diğer nedenler arasında ailede ölüm, okula başlama, olumsuz aile tutumları, erken başlatılan ve kusurlu tuvalet eğitimi ve fiziksel bozuklular sayılabilir. 55 3. ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ: Çocuklardaki öğrenme güçlüğü bazı alanlarda çocuğun zeka düzeyi ve yaşına uygun gelişim düzeyinin çok altında başarı göstermesi ile karakterizedir. Bu alanlar matematik öğrenme güçlüğü , yazılı anlatım güçlüğü ,okuma güçlüğü şeklinde özetlenebilir. Özel öğrenme güçlüklerinin görünümü çocuğun zeka seviyesi normal olmasına rağmen yukarıda bahsedilen alanlarda gerekli performansı- başka bir psikiyatrik veya organik bir neden olmadan-gösterememesidir. Özel öğrenme güçlüklerinin tanısı klinik görünüm ve yapılan testlerle belli olmaktadır.Özel öğrenme güçlüğünün ayrıcı tanısında okullardaki normal olarak gelişen sapmalar ,eğitim ve öğretimde fırsat eksikliği , çocuğa verilen yetersiz öğrenim durumu göz önüne alınmalıdır. Ayrıca görme ve işitme veya herhangi bir duyu bozukluklarında , zeka problemi olan çocuklarda , yaygın gelişimsel geriliği olan çocuklarda görülen o bozukluğa bağlı öğrenme güçlüğünden bu mevcut durum ayırt edilmelidir. 56 Okuma bozukluğunda çocuğun zeka düzeyi ve aldığı eğitim göz önüne alındığında çocuğun ondan beklenen seviyenin önemli derecede altında okuma becerisi göstermesidir. Okuma bozukluğu olan çocuklarda sesli okumada çarpıklıklar , yanlış sözcük kullanma ve sözcük atlamaları olur. Okuma bozukluğu yüksek IQ ile beraberse , erken tanı ve tedavi ile sonuç iyi olmaktadır. Matematik ve yazılı anlatım bozukluğunda da okuma bozukluğunda olduğu gibi IQ seviyesi ve aldığı eğitim göz önüne alındığında önemli derecede yetersizlik görülür.Bu durum çocuğun okul performansını ders başarısını önemli derecede etkiler . Aileler normalde çocuklarının zeka düzeyine baktıklarında belli bir başarı beklemelerine karşın çocuklardan yukarıda bahsedilen alanlarda önemli derecede sıkıntı olmaktadır. Bu durumda çocuğun kendi özgüveni bozulmakta , aile ile olan ilişkilerde sorunlar yaşanmaktadır. 57 4. KEKELEME BOZUKLUĞU Çocuğun konuşmasının zamanlamasında ve akıcılığında bozulma söz konusudur, seslerin ve hecelerin sık uzatılması ve tekrar edilmesi olabilir. Hece ve kelimeleri söylerken duraklama olabilir . Bazen söyleyemediği kelimeyi konuşmamak için kişi başka kelimeler kullanmaya çalışabilir. Kelime yinelemeleri olabileceği gibi hece yinelemeleride olabilir. Genelde 2-4 yaşları arasında olan kekemelik normal olarak karşılanır . Kekemeliğin %90 geçici olmakla beraber %10 kadarı kalıcı olabilir . Israr eden kekemeliklerde gerekli müdahalenin yapılması gerekir.Bazı durumlarda kekemelik dalgalanmalar şeklinde değişik dönemlerde görülebilir. Ailenin çocuğun kekemeliğine dikkat çekmemesi gerekir . Çocuk kekelemeye başladığında sanki normal konuşuyormuş gibi davranmak önemli bir noktadır .Eğer dikkat çekerse , uyarırsa çocuğun anksiyetesi daha da artar , bu da konuşmanın daha da 58 bozulmasına neden olur . Kekemelik durumunu değişik stres etkenlerinin , kaygı durumlarının , aşırı kontrolcü ebeveyn davranışlarının , yeni hayat aşamasında ( kardeş doğumu , okula başlama gibi ) uyum güçlüklerinin kekemeliğin şiddetini artırdığı konusunda klinik veriler mevcuttur . Kekemelik belli bir süre geçmez ise anne babaların zaman kaybetmeden çocuklarını çocuk psikiyatristine getirmeleri gerekir. Belli bir yaştan sonra kekeleme için konuşma , nefes ve ritim egzersizleri verilir . Bu egzersizler ile çocuğun durumuna eşlik eden kaygı durumlarını azaltmak amacı ile ilaç tedavisi de uygulanabilir. Yurt dışında konuşma terapisti yetiştiren dört senelik fakülteler olmasına karşın ülkemizde kekemelik profesyonel anlamda ele alınmamaktadır . Bu arada kekemelikten dolayı çocukta gelişebilecek özgüvenin zedelenmesi , sosyal ortamlara girmek istememe ile birlikte sosyal fobi , etrafta konuşmaktan kaçınma , arkadaş ilişkilerinde bozulmalar , ders ve okulda konuşmak istemediği için uyum güçlükleri , içe çekilme , kendini ifade etmekte zorluk , 59 kronik depresyon gibi durumlar görülebilir. 5. DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU: Dikkat Eksikliği Hiper Aktivite Bozukluğu’nun (DEHB) temel özelliği, kalıcı ve sürekli olan dikkat süresinin kısalığı, engellemeye yönelik denetim eksikliği nedeniyle davranışlarda ya da bilişte ortaya çıkan ataklık ve huzursuzluktur. Bunun sonucu olarak çocukta gelişimsel olarak aşağıdaki 3 temel sorun ortaya çıkmaktadır 1. Kısa dikkat süresi (poor attention span) 2. Yetersiz dürtü kontrolü (weak impulse control) 3. Aşırı hareketlilik (hyperactivity) 60 Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu aşırı hareketlilik,dikkat sorunları ve istekleri erteleyememe belirtileriyle ortaya çıkan bir psikolojik bozukluktur. Bir çocukta Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu var denilebilmesi için akranlarıyla kıyaslama doğrudur. Eğer akranlarıyla karşılaştırıldığında hareketlilik ve dikkat dağınıklığı çok fazlaysa, oyun oynamasına ve akranlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmasına engel oluyorsa Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’ndan söz edilebilir. Aileler yardım için gerekli yerlere baş vurduğunda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan ve özellikle aşırı hareketlilik belirtileri ön planda olan çocuklarını “düz duvara tırmanır” , “onu bir yerde zaptetmek imkansız”, “ele avuca sığmaz”, “beş dakikadan fazla yerinde oturmaz”, “oyun oynarken daldan dala konar” gibi sözlerle anlatırlar. 61 Aşırı Hareketlilik ve Dürtüsellik Belirtileri: 1. Çoğu zaman elleri,ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur. 2. Çoğu zaman oturması beklenen durumlarda oturduğu yerden kalkar. 3. Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır. 4. Çoğu zaman sakin bir biçimde,boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır. 5. Çoğu zaman hareket halindedir ya da motor tarafından sürülüyormuş gibi davranır 6. Çoğu zaman çok konuşur. 7. Çoğu zaman sorulan soruların soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır. 8. Çoğu zaman sırasını beklememe güçlüğü vardır. 9. Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer. 10. Aşırı hareketlilik veya kıvranma 11. Yerinde oturmada güçlük 12. Dikkatin kolay dağılması 13. Sıklıkla bir şeyler kaybetme 14. Kuralları takip etmede güçlük 15. Sessizce oynamada güçlük 16. Oyunlarda sırasını beklemekte güçlük 17. Bir aktiviteden diğer aktiviteye kayma 18. Sıklıkla tehlikeli aktivitelerle uğraşma 62 Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan bazı çocukların annelerine, çocuğunda belirtilerin ne zaman başladığı sorulduğunda alınan cevap çok ilginçtir. Anneler daha hamileyken diğer çocuklarından daha hareketli olduğunu hissettiklerine belirtmektedirler. Çoğu anne-baba ise çocuklarının farklı olduğunu bebeklik döneminde ve erken çocuklukta algılarlar. Emekleme döneminde bile bu çocukların bir taraftan diğer tarafa ,bir oyuncaktan diğerine atladıkları ve kucağa alınmaktan, kucağa alınsa bile kucağında olduğu kişinin durmasından hoşlanmadıkları gözlenmektedir. 63 Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun Nedenleri: Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun oluşumundan tek bir etkenin sorumlu olmadığı, biyolojik, yapısal ve çevresel bir çok etkenin bir araya gelmesiyle oluştuğu görülmektedir. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’na Eşlik Eden Sorunlar: Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların büyük bir bölümü bu bozukluğun belirtilerinin yanı sıra diğer bir çok alanda sorunlar yaşamaktadırlar. Bunlar arasında en “Öğrenme Bozuklukları” gibi okul başarısını düşüren etkenler “Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu” gibi çocuğun topluma uyumunu zorlaştıran ve “Depresyon ve Kaygı Bozuklukları” gibi önemli psikolojik sorunlarla karşılaşılmaktadır. 64 Dikkatsizlik,aşırı hareketlilik ve acelecilik gibi Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu belirtileriyle başa çıkıp Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun olumlu yönlerini iyi kullanan ve kendi yapılarına uygun meslekler seçen bu kişilerin başarılı bir yaşamları olabilmektedir. * Enerjik olma * Yaratıcılık * Sıcak kanlılık,cana yakın olma * Hoşgörülü olma (bazen gerekenden fazla,zarar verici oranda) * Esneklik * İyi bir espri yeteneğine sahip olma * Risk alabilme (bazen gerekenden fazla,zarar verici oranda) * İnsanlara kolaylıkla güvenebilme (bazen gerekenden fazla, zarar verici oranda) 65 Yukarıda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun olumlu yönleri sıralanmıştır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan tüm çocuklarda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu belirtilerinin hepsi bulunmadığı gibi bu olumlu özelliklerin de hepsinin değilse bile bazılarının bulunabileceği unutulmamalıdır. 66