Bankacılar Dergisi, Sayı 58, 2006 Basel II’nin KOBİ’lere Etkileri Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu Çalışma Grubu Koordinatörü: Hasan Sezer-T. Halk Bankası AŞ, Üyeler: Mustafa Savaş-T. Halk Bankası AŞ, Ömür Kılıç-T. Halk Bankası AŞ, Akın Murat-T. Halk Bankası AŞ, Nazmiye Akça-Alternatifbank AŞ, Ayşegül Şimşek-Citibank AŞ, Oğuzhan Özark-Denzibank AŞ, Hasbi Uzuner- Koçbank AŞ, Cem OkatTC Ziraat Bankası AŞ, Zeynep Tura-T. Garanti Bankası AŞ, M. Niyazi Kabadayı-T. Vakıflar Bankası TAO. Ülkemizde bankacılık sektörünü yakından ilgilendiren Basel II Sermaye Uzlaşısının uygulanmaya başlaması ile birlikte, söz konusu Uzlaşı metninin gerek bankacılık sektörüne, gerekse de reel sektöre önemli etkilerinin bulunacağı açıktır. Grubun çalışmaları sonucunda nihai halini alan ve bilgilendirme amacıyla kamuoyuna sunulan bu dokümanın ana teması, reel sektörü ve tüm piyasa katılımcılarını Basel II ve risk yönetimi hakkında bilgilendirmek ve bu sürecin reel sektöre ne gibi etkilerinin olacağını ortaya koymaktır. Çalışma, yedi ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Basel II kriterlerinin ortaya çıkma süreci ve üç temel prensibi, çalışmanın ana temasına hizmet edecek bir biçimde anlatılmıştır. Basel II’nin en önemli prensiplerinden biri olan “Asgari Sermaye Yükümlülüğü” çerçevesinde, kredi riskinin ölçümü amacıyla öngörülen yöntemlere KOBİ’ler üzerinde odaklanmak kaydıyla değinilmiştir. Dokümanın ikinci bölümünde, Basel II’nin uluslararası ekonomiler ve uluslararası bankacılık ile Türk ekonomisi ve Türk bankacılık sisteminde yarattığı/yaratacağı etkiler maddeler halinde açıklanmıştır. Bu bölümde anlatılan bir diğer konu ise, ülkemizde Basel II kriterlerine uyum sağlanabilmesi amacıyla yapılmış yasal düzenlemelerdir. Üçüncü bölümde ise farklı KOBİ tanımlarına yer verilerek, bu işletmelerin genel yapılarından ve faaliyetlerinde karşılaştıkları önemli sorunlardan bahsedilmiştir. Yine bu bölümde çalışma konumuzla ilgili olarak KOBİ’lerin finansman sorunları ve bu çerçevede banka kredilerinin önemine değinilmiş, ülkemizdeki kayıt dışılık olgusundan ve Basel II süreci ile kayıt dışı ekonominin etkileşimlerinden bahsedilmiştir. Dördüncü bölümde, Basel II’de yer alan standart ve içsel derecelendirme yaklaşımlarının KOBİ’lere olan etkileri anlatılmıştır. Öncelikle her iki ölçümleme yönteminde, firma derecelendirme ve teminatlandırma işlemlerinin KOBİ’lere olan etkilerinden bahsedilerek, ülkemizde gerçekleştirilen Sayısal Etki Çalışması’nın (QIS-TR) sonuçlarına değinilmiş, konu ile ilgili endikatif örneklere yer verilmiş ve son olarak kredi fiyatlamasının farklı KOBİ’ler üzerindeki etkileri vurgulanmıştır. Burada izlenen yöntem, her bir örnek kredi için verilen donelerin kullanılarak sermaye gereksiniminin hesaplanmasıdır. Mevcut uygulamada - Basel I yöntemine göre - aynı kredi için ayrılması gereken sermaye tutarı ile Basel II’deki ölçüm yöntemlerinin kullanılması sonucu ayrılması gereken sermaye tutarı karşılaştırılmakta ve böylece firmaların ne şekilde etkileneceği yorumlanmaktadır. Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımı ile yapılan örneklerde kullanılan parametrelerin anlamlı bir biçimde tahmin edilebilmesi amacıyla, grup üyesi bankalardan isim belirtmeksizin takip ve canlı kredi verileri talep edilmiştir. Gelen veriler incelendiğinde, takip bilgilerinin temerrüt halinde kayıp parametresini tahmin etmede yetersiz kaldığı, her bankanın rating 3 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu sınıflamalarının farklı olması nedeniyle eşleştirme yapılmasının gerektiği, her bir rating bazında temerrüde düşme olasılığını tahmin etmenin mümkün olamayacağı gibi sonuçlara varılmıştır. İçsel derecelendirme yaklaşımında kullanılan parametrelerin gerçek veriler aracılığıyla tahmin edilemeyeceği anlaşıldığından, çalışma endikatif veriler kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmiştir. Dokümanın beşinci bölümünde, Basel Komite tarafından belirlenen ulusal inisiyatif alanlarının firmalar üzerindeki etkilerine değinilmiştir. Çalışmanın KOBİ’lere yönelik olması nedeniyle, sadece ilgili maddeler üzerinden hareket edilmiştir. Altıncı bölümde, Basel II’nin KOBİ’lerin finansman tercihleri üzerindeki etkilerine değinilmiştir. Basel II sürecinde firmalara kullandırılacak kredilerin tahsisi ve fiyatlaması, risk ağırlıklarına bağlı olarak ayrılacak sermayeye paralel bir biçimde değişiklik göstermektedir. Dolayısıyla böyle bir süreç, kredi kullananlar açısından ilave bir maliyete katlanma ve yapısal değişim zorunluluğunu da beraberinde getirmektedir. Ülkemizde kredibilitesi olmayan, istediği miktarda kredi alamayan, teminat gösteremeyen veya ticari faaliyetine yeni başlamış küçük ölçekli işletmelerin, zaman zaman kayıt dışı finansman kaynaklarına başvurdukları göz önüne alınarak, bu kaynakların Basel II sürecinde kullanılıp kullanılmayacağı hususuna da bu bölümde yer verilmiştir. Son bölümde ise, Basel II’ye geçişin ülkemiz ekonomisi ve KOBİ’ler için etkin bir şekilde gerçekleşmesini teminen yapılması gerekenler üzerinde durulmuştur. Ayrıca KOBİ’ler için çok faydalı olacağına inanılan swot analizine de bu bölümde yer verilmiştir. I. Basel II : Yeni Sermaye Uzlaşısı Tüm ülkelerde bankacılık sektörü, diğer sektörlerde faaliyet gösteren şirketlere kıyasla, kamu otoritesi tarafından daha ayrıntılı hukuki düzenlemelere tabi tutulmakta ve denetlenmektedir. Kamu otoritelerince yapılan bu düzenlemelerin önemli bir kısmını, bankaların sermaye ve öz kaynakları ile ilgili tanımlamalar ve sınırlamalar oluşturmaktadır. Mali otoriteler, bankaların bünyelerinde asgari bir sermaye bulundurmalarını istemekte, bankaların faaliyetleri öz kaynaklarının büyüklüğüne bağlı olarak sınırlandırılmaktadır. Bunların en önemlisi, bankaların aktifleri ile öz kaynakları arasında orantı kuran genel risk sınırıdır. Bu yaklaşımın arkasında, bankaların mali sağlamlık oranlarının güçlü olması ve böylece banka iflaslarının önüne geçilerek mali piyasalarda istikrarsızlık yaşanmaması fikri yatmaktadır. İşte bu fikir, Basel Sermaye Yeterliliği düzenlemelerinin temel dayanağını oluşturmaktadır. Aşağıda Basel normlarının kronolojisi ve Basel II’nin genel sistematiği açıklanmaya çalışılmıştır. 1. Basel II Kriterlerinin Ortaya Çıkma Süreci Geçtiğimiz yüzyılın ortalarından itibaren dünya finans sisteminde yaşanan önemli ekonomik istikrarsızlıklar ve bankacılık krizleri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki finansal sektörlerin sağlıklı yapılanması gerektiği görüşünü ön plana çıkarmıştır. Bu çerçevede, uluslararası işbirliğini öngören çalışmalar hızlandırılmıştır. Bu görüşün temel öğeleri, istikrarlı ve şeffaf bir faaliyet ortamının yaratılması, ulusal ve uluslararası finansal piyasaların güçlendirilmesi, rekabetçi yapının geliştirilmesi, piyasa mekanizmasının etkin olarak çalışmasının sağlanması için ekonomik faaliyetleri düzenleyen kuralların birbirleri ile uyumlu 4 Bankacılar Dergisi hale getirilmesi ve kuralların etkinlikle uygulanması, finansal sistemde denetim yapısının güçlendirilmesi ve denetim etkinliğinin artırılması olmuştur. Bu yaklaşımı belirleyen etkenler arasında, yaşanan bankacılık krizleri kadar uluslararası piyasaların giderek daha da değişken olması, karmaşık yapılı yeni yatırım alternatiflerinin ortaya çıkması, korunma amaçlı türev enstrümanlarındaki gelişmeler, bilgi ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen olağanüstü hızlı yenilikler ve sermayenin serbest dolaşımı nedeniyle bir ülkede başlayan finansal şokun tüm global piyasaları kısa sürede olumsuz bir biçimde etkileyebilmesi önemli ölçüde etkili olmuştur. Böyle bir süreçte, tüm piyasa katılımcılarının risklerini daha detaylı ölçmesi ve yönetmesi zorunlu hale gelmiştir. Tüm bu gelişmeler karşısında, İsviçre’de kurulu bulunan Uluslararası Ödemeler Bankası - BIS1 (Bank for International Settlements) tarafından uluslararası bankacılık alanında ortak düzenlemelere gidilmesi fikri ilk kez ortaya atılmıştır. Bu amaçla BIS bünyesinde, ulusal bankacılık sektörü gözetim sistemleri arasında uyum sağlanması ve tüm ülkelerin bu ortak sisteme bağlı kalması konusunda çalışmalar yapmak üzere 1974 yılında bir komite kurulmuştur. “Basel Komite” adı verilen teknik çalışma grubu tarafından başlatılan çalışmalar, 1988 yılında tamamlanarak “Capital Accord” (Sermaye Uyumu) düzenlemesi olarak yürürlüğe konulmuştur. Buna göre uluslararası bankaların mali gücü, sermaye yeterliliği ile ölçülmeye başlanmıştır. 1988 tarihli Basel I Sermaye Uzlaşısı, ilan edildiği tarihten itibaren başta G-10 ülkeleri olmak üzere hemen hemen tüm ülkeler ve tüm bankalar için genel bir sermaye standardı haline gelmiştir. İlk Uzlaşı ile, bankaların varlıkları, bu varlıkların teminatını oluşturan unsurlar bazında risk ağırlığına tabi tutulmakta ve buna karşılık gelen minimum sermaye gereksinimi hesaplanmaktadır. Basel I düzenlemesinde, 4 farklı risk ağırlığı (yüzde 0, yüzde 20, yüzde 50, yüzde 100) belirlenmiş ve bankanın tüm aktifleri bu sınıflandırmaya tabi tutularak, öz kaynak ile ilişkilendirilmiştir. Ancak teknolojide ve finansal piyasalarda sürekli gelişmeler yaşanması, uygulanan sermaye standardının yeterince hassas bir risk ölçümü yapamaması, bankaların gerçekte operasyonel riskleri de üstlenmelerine rağmen mevcut düzenlemenin banka sermayesini sadece piyasa ve kredi riskleri ile ilişkilendirmiş olması, kredi riskini hesaplamada kullanılabilecek tek bir yöntemin bulunması ve farklı faaliyetlerde bulunan tüm bankaların aynı yönteme tabi tutulması, temel kredi risk kriteri olarak OECD üyeliğini esas alması nedeniyle Basel I’in yetersiz kalmaya başladığı ve bankacılık sektöründe rekabet eşitliğini engellediği anlaşılmıştır. Anılan olumsuzlukların giderilmesi, sektördeki risk algısının artırılması ve piyasalarda meydana gelen değişimlerin de dikkate alınabilmesi amacıyla, Basel Komite tarafından Basel II’ye yönelik olarak Haziran 1999’da birinci taslak metin, Ocak 2001’de ikinci taslak metin, Nisan 2003’te ise üçüncü taslak metin yayımlanmıştır. Basel II’ye ilişkin nihai metin ise “Convergence of Capital Measurement and Capital Standards” (Sermaye Ölçümü ve Sermaye Standartlarının Uluslararası Düzeyde Birbiriyle Uyumlaştırılması), Haziran 2004’te yayımlanmıştır. Bu kapsamda, G-10 ülkeleri tarafından 2007 yılında uygulamaya geçirilmesi planlanan çalışma ile ilgili olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme (BDDK), ülkemizde Ocak 2008 tarihinde uygulamayı standart yaklaşım (kredi riski) ile yasal olarak başlatacağını ilan etmiştir. 5 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu 2. Basel II’nin Genel Çerçevesi Basel II, risklerin daha duyarlı ölçülmesi, her bankanın risk profilinin ayrı ayrı belirlenmesi, banka üst yönetimine düşen sorumlulukların artırılması ve finansal tabloların bankanın gerçek durumunu en iyi biçimde yansıtacak şekilde açıklanması suretiyle finans sektörünün oyuncuları arasındaki asimetrik bilginin minimize edilmesini ve bu sayede daha rekabetçi, sağlam ve istikrarlı bir finans sektörüne erişilmesini hedeflemektedir. Günümüzde hızla değişen mali piyasalar, kapsamlı ve esnek bir sermaye yeterlilik çerçevesi gerektirmektedir. Basel Komite, bu amacın üç temel yapı ile gerçekleştirileceğine inanmaktadır; minimum sermaye gerekliliği, sermaye yeterliliğinin denetimi ve piyasa disiplini. Şekil 1. Basel II’nin Temel Prensipleri 1. Yapısal Blok Minimum Sermaye Yeterliliği 2. Yapısal Blok Sermaye Yeterliliğinin Denetimi 3. Yapısal Blok Piyasa Disiplini Basel II’nin ilk prensibi olan Minimum Sermaye Yeterliliği ile kurumların maruz kaldıkları piyasa, kredi ve operasyonel riskleri için minimum sermaye gerekliliğinin hesaplanması amaçlanmaktadır. Sermaye yeterliliği standart rasyosu, asgari yüzde 8 seviyesinde olmalıdır. Basel II hükümleri gereği, sermaye yeterlilik sandart rasyosu şu şekilde hesaplanmaktadır: Şekil 2. Sermaye Yeterlilik Standart Rasyosu SYSR = Sermaye Tabanı* / Risk Ağırlıklı Varlıklar, Gayrinakdi Krediler ve Yükümlülükler >= %8 (*) Sermaye Tabanı = (Ana Sermaye+Katkı Sermaye+Üçüncü Kuşak Sermaye) Sermayeden İndirilen Değerler Risk ağırlıklı aktifleri belirleyen; Kredi riski, bankanın kullandırdığı kredinin, satın aldığı menkul kıymetin veya herhangi bir şekilde verdiği paranın geri dönüşünün kısmen ya da tamamen olmamasını, Piyasa riski, finansal piyasalarda oluşan volatiliteye bağlı olarak, faiz oranları, döviz kurları ve hisse senedi fiyatlarında meydana gelen değişimler sonucunda, bir bankanın zarar etme veya sermaye kaybetme riskini, Operasyonel risk ise, bir bankanın işlemeyen ya da uygun olmayan iç süreçler, insanlar, sistemler ya da dış etkenler nedeniyle ortaya çıkabilecek zarara uğrama riskini, ifade etmektedir. Basel II’de öngörülen kredi riski ölçüm modelleriyle, bankaların kredi riskini üstlenmesi, yönetmesi ve nihayetinde bu risk için asgari sermaye gereksinimini belirlemesi hedeflenmektedir. Piyasa riskinin hesaplanmasında standart yaklaşım ve içsel hesaplama 6 Bankacılar Dergisi teknikleri kullanılırken, Basel II ile birlikte ilk defa “operasyonel risk” bölümü sayısal riskin hesabına değişken faktör olarak eklenmiştir. Tablo 1. Risk Ağırlıklı Varlıklar, Gayrinakdi Krediler ve Yükümlülükler İçin Hesaplama Yöntemleri KREDİ RİSKİ PİYASA RİSKİ OPERASYONEL RİSK Standart Yaklaşım İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşım Basitleştirilmiş Standart Yaklaşım Temel Düzey Standart Yaklaşım Temel Gösterge Yaklaşımı Gelişmiş Düzey İçsel Model Yaklaşımı (RMD) Standart Yaklaşım Alternatif Standart Yaklaşım İleri Ölçüm Yaklaşımları Sermaye Yeterliliğinin Denetimi prensibi, bankaların sermaye durumunun genel risk profilleri ve stratejileri ile uyumlu olmasını sağlayacak biçimde denetlenmesini ve gerekli tedbirlerin alınabilmesini amaçlamaktadır. Böylece denetim otoritesi, bir bankanın sermayesinin riskini karşılamakta yetersiz kalması durumunda erken müdahale edebilecek, gerekli gördüğünde bankalardan asgari sermaye yeterliliği oranından daha fazla bir sermaye bulundurmalarını talep edebilecektir. Denetim otoriteleri, bankaların riskleri oranında sermaye tutmalarından sorumlu olacaklardır. Yeni düzenlemenin son prensibi olan Piyasa Disiplini ile anlatılmak istenen, bir bankanın diğer piyasa katılımcıları tarafından durumunun değerlendirilmesinin sağlanmasıdır. Bankalar, gerekli tüm bilgileri zamanında ve şeffaf bir biçimde açıklamakla yükümlü olacak, böylece piyasa katılımcılarının değerlendirmeleri anlam kazanacaktır. Bu tür bilgiler, en azından bankanın finansal durumu ve performansı, iş faaliyetleri, risk profili ve risk yönetimi faaliyetleri konusunda niceliksel ve niteliksel detayları içermelidir. Piyasa disiplini sürecinin sağlanması, diğer prensiplerde olduğu gibi gözetim ve denetim otoritelerinin sorumluluğunda olacaktır. Basel Komite, özellikle sermaye oranları, risk üstlenimi ve sermaye yeterliliği hususunda bankaların saydamlığının sağlanmasının piyasa disiplini açısından çok önemli olduğunu belirtmektedir. 3. Basel II Kredi Riski Ölçüm Yaklaşımları 2 Basel II’de öngörülen kredi riski ölçüm yöntemlerinin kullanılmasında iki farklı etken göz önünde bulundurulmaktadır. Öncelikle borçlunun kredi değerliliği (mali tablo analizleri, mali performans öngörüleri, kalitatif değerler), sonra kredi işlem riskini belirleyen teminat, garanti, kredi türevleri ve/veya netleşme anlaşmaları gibi unsurlar dikkate alınarak sermaye yükümlülüğü hesaplanmaktadır. Kredi riskinin hesaplanması için, Standart Yaklaşım (Standardised Approach), Basitleştirilmiş Standart Yaklaşım (Simplifed Standardised Approach), Temel İçsel Derecelendirme Yaklaşımı (Foundation Internal Ratings Based IRB), Gelişmiş İçsel Derecelendirme Yaklaşımı (Advanced IRB) olmak üzere dört farklı metot belirlenmiştir. Aşağıda, bu farklı metotlar hakkında genel değerlendirmelere yer verilmiştir. Ülkemizde, standart yaklaşımın Ocak 2008 tarihinde, içsel derecelendirme yaklaşımının ise Ocak 2009 tarihinde uygulanmaya başlaması planlamaktadır. 7 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu 3.1. Standart ve Basitleştirilmiş Standart Yaklaşım Basel II - standart yaklaşımın Basel I’e göre getirdiği en önemli yenilik, ilgili risk ağırlıklarının belirlenmesinde bağımsız derecelendirme kuruluşları (External Credit Assesment Institutions - ECAI) tarafından ülkeler, bankalar ve şirketlere verilen derecelendirme notlarının kullanılmasıdır. Standart yaklaşımdan farklı olarak, basitleştirilmiş standart yaklaşımda ülke risk ağırlıklarının belirlenmesinde ihracat kredi kuruluşları (Export Credit Agencies - ECA) tarafından verilen notlar kullanılmaktadır. Standart yaklaşımda bankalar, bilanço içi ve bilanço dışı kalemlerde izledikleri pozisyonlarına belli bir risk ağırlığı vererek, risk ağırlıklı varlıklarının toplamına ulaşmaktadırlar. Risk ağırlığının yüzde 100 olması, o pozisyonun risk ağırlıklı aktiflerinin hesaplanmasında tüm değerinin dikkate alınması, yani yüzde 8’lik bir sermaye ihtiyacının ortaya çıkması demektir. Benzer şekilde yüzde 20’lik bir risk ağırlığı ise o varlığın yüzde 1,6’sı kadar sermaye ayrılması gerektiğini göstermektedir. Standart metotta mevcut risklerin tümü özel karşılıklar hariç tutularak, net alacak tutarı üzerinden ağırlıklandırılmaktadır. Basel II Sermaye Uzlaşısında kredi riski ölçümünde kullanılması öngörülen standart yöntem, Şekil 3’teki gibi özetlenmektedir. Şekil 3. Standart Yöntem ile Kredi Riskinin Ölçümü Kredi Riski = Kredi Riski * Krediler ve Diğer Alacaklar * Diğer Varlıklar * Bilanço Dışı İşlemler - Kredi Riski Azaltma Teknikleri * Teminatlar * Bilanço İçi Netleme Anlaşmaları * Garantiler ve Kredi Türevleri Kaynak: Ayhan Yüksel, BDDK 2004 Alacakların sınıflandırması ve kredi riskini azaltıcı tekniklerin özet değerlendirmesi aşağıda yapılmaktadır. 3.1.1. Devletlerden ve Bankalardan Olan Alacaklar Devletler ve merkez bankalarından olan alacaklar için kullanılacak risk ağırlıkları, uygun dış kredi derecelendirme kuruluşları tarafından verilen derecelere bağlı olarak belirlenmektedir. Bankaların, kendi devletlerine veya merkez bankalarına ilişkin ulusal para birimi temelli ve bu para birimi ile finanse edilen riskleri için, daha düşük bir risk ağırlığı kullanmasına, bu tür bankaların yerel denetim otoriteleri karar verecektir. Böyle bir karar yetkisinin kullanıldığı durumlarda, diğer yetkili denetleme kurumları da kendi bankalarının, yerel bankalarınkine benzer bir risk ağırlıklandırması yapmasına izin verebilecektir. 8 Bankacılar Dergisi Bankalardan olan alacaklar için iki opsiyon söz konusudur. Birinci opsiyonda, bir ülkede kurulu bulunan tüm bankalardan olan alacaklara, o ülkenin hazinesine (ve Merkez Bankasına) kullandırılan kredilere uygulanan risk ağırlığından bir kategori daha yüksek risk ağırlığı uygulanmaktadır. İkinci opsiyon ise, risk ağırlığının ilgili bankanın bağımsız derecelendirme notu doğrultusunda belirlenmesine dayanmaktadır. Bu opsiyonda orijinal vadesi üç ay veya daha kısa olan krediler için asgari yüzde 20 olmak kaydıyla bir kategori daha düşük risk ağırlığı uygulanabilecektir. Basitleştirilmiş standart yaklaşımda, bankalardan olan alacaklar için ikinci opsiyonun kullanımı söz konusu değildir. Tablo 2. Devletlerden ve Bankalardan Olan Alacaklara İlişkin Risk Ağırlıkları KREDİLENDİRME ÜLKELER BANKALAR Opsiyon 1 Opsiyon 2 Opsiyon 2* DERECELENDİRME3 ( % ) AAA’dan AA-‘ye A+’dan A-‘ye BBB+’dan BBB-‘ye BB+’dan B-‘ye BAltı Derecesiz 0 20 50 100 150 100 20 20 20 50 50 20 100 50 20 100 100 50 150 150 150 100 50 20 (*) Kısa vadeli alacaklar için geçerlidir. 3.1.2. Şirketlerden Olan Alacaklar Tablo 3. Şirketlerden Olan Alacaklara İlişkin Risk Ağırlıkları KREDİLENDİRME ŞİRKETLER DERECELENDİRME ( % ) AAA’dan A+’dan AA-‘ye A-‘ye 20 50 BBB+’dan BB-‘ye BB-’nin altı Derecesiz 100 150 100 Yukarıdaki tablo, sigorta şirketleri dahil derecelendirilmiş kurumsal kredilere ilişkin risk ağırlıklarını göstermektedir. Derecelendirilmemiş kurumsal krediler için standart risk ağırlığı yüzde 100 olacaktır. Bir alacağın kurumsal nitelikte olabilmesi için şirketin yıllık cirosunun 50 milyon eurodan fazla olması gerekmektedir. Bunula birlikte, Basel II Sermaye Uzlaşısında, yıllık toplam satış tutarı 50 milyon euronun altında, riski ise 1 milyon euronun üstünde olan firmalar, kurumsal KOBİ portföyünde değerlendirilmektedir. Yukarıdaki tabloda derecelere göre belirlenmiş olan risk ağırlıkları, kurumsal KOBİ niteliğini haiz firmalar için de geçerli olacaktır. Basitleştirilmiş standart yaklaşımda ise, şirketlerden olan alacakların tamamı yüzde 100 risk ağırlığına tabidir. Anılan yaklaşımda, firmaların derecelendirme notları dikkate alınmamaktadır. 3.1.3. Perakende Portföy İçerisinde Yer Alan Alacaklar Toplam yıllık satış hasılatı 50 milyon euronun altında, bir bankacılık grubundaki toplam riski de 1 milyon euronun altında KOBİ’lerden olan alacaklar, sermaye yeterliliği rasyosunun hesaplanmasında perakende portföy kapsamında değerlendirilebilecek ve standart yüzde 75 risk ağırlığına tabi olacaklardır. Gerek gerçek kişi, gerekse de küçük ve orta ölçekli 9 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu şirketlerin anılan kriterlere uygun olması halinde, perakende portföy kapsamında değerlendirilmeleri mümkün olmaktadır. Gerçek kişilerden olan alacakların perakende portföy içerisinde değerlendirilmesinde risk sınırı bulunmamaktadır. Örneğin kredilere ilişkin standart yaklaşımının kullanılması durumunda, derecelendirme notu bulunmayan ve herhangi bir teminat vermeyen bir şirkete açılan kurumsal bir kredi için yüzde 8 oranında sermaye ayrılması gerekirken, perakende bir kredi için ayrılması gereken sermaye yüzde 6 olacaktır. 3.1.4. Ticari Gayrimenkul İpoteği Karşılığı Krediler Ticari gayrimenkul ipoteği karşılığı açılan kredilerin, pek çok ülkede sorunlu aktiflere neden olduğundan hareketle, Basel Komite bu tip teminat alınan kredilerin yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulması gerektiğini öngörmektedir. Ancak Basel Komite, çok iyi gelişmiş ve uzun süredir varlığını sürdüren organize emlak piyasalarının olduğu ülkelerde, kredinin ipotekli kısmının (ipotek konusu kıymetin piyasa değerinin yüzde 50’sinin veya kredinin açıldığı tarihteki değerinin yüzde 60’ının altına düşmemesi şartıyla) yüzde 50 risk ağırlığına tabi tutulmasının mümkün olabileceğini belirtmektedir. Ancak basitleştirilmiş standart yaklaşımda, anılan avantajlı uygulama bulunmamaktadır. 3.1.5. Standart ve Basitleştirilmiş Standart Yaklaşımda Kredi Riski Azaltım Teknikleri Standart yaklaşımda kredi riskini azaltmak amacıyla kullanılması öngörülen iki farklı yöntem bulunmaktadır: Basit ve kapsamlı yöntemler. Basit yöntemde, maruz kalınan riskler teminatlı ve teminatsız olarak iki kısma ayrılmakta, riskin teminatsız kısmı için borçlunun risk ağırlığı dikkate alınmakta iken, teminatlı kısmı için teminatın risk ağırlığı göz önünde bulundurulmaktadır. Buradaki en önemli ilke, teminatın risk ağırlığının hesaplamada kullanılabilmesi için borçlunun risk ağırlığından daha düşük olması gerektiğidir. , Kredi riskinin azaltılması amacıyla basit yöntem kullanan bankalar, ancak aşağıda belirtilen finansal araçları teminat olarak dikkate alabileceklerdir. • • • 10 Nakit, Kredi değerlendirme şirketleri tarafından kabul edilen borçlanma senetleri, o Devlet ya da kamu nitelikli alacaklar için belirlenen risk ağırlığına tabi kamu kuruluşları tarafından çıkarılmış “BB-” ve üstü dereceye sahip menkul kıymetler, o Bankalar, menkul kıymet şirketleri ya da şirketler tarafından çıkarılmış “BBB” ve üstü dereceye sahip menkul kıymetler, o Kısa vadeli borçlanma enstrümanları içinde en azından “A-3/P-3”4 dereceye sahip olanlar. Bilinen bir derecelendirme kuruluşu tarafından derecelendirilmemiş borçlanma senetleri, o Banka tarafından ihraç edilen, o Tanınmış bir borsaya kote olan, o Birincil borç niteliğinde olan, o İhraçcı banka tarafından ihraç edilen kıymetlerin hepsinin öncelik sırası aynı ve en azından “BBB-” veya “A-3/P-3” risk derecesine sahip olanlar, Bankacılar Dergisi • • • o Kıymeti elinde bulunduran bankada söz konusu kıymetin “BBB-” veya “A-3/P-3”den daha düşük risk derecesine sahip olmasına yönelik bir tavsiye bilgisi olmayanlar, o Kıymetin piyasa likiditesine yönelik düzenleyici otorite tarafından yeterince güven verilmiş olanlar. Belirli bir ana endekse kote hisse senetleri, Altın, Transfer edilebilir menkul kıymetlere yapılan kollektif yatırımlara verilen garantiler5 ile yatırım fonları, o Birim fiyatı günlük olarak açıkça kote edilenler. Kapsamlı yöntemde, borçlu riskleri ve karşılığında alınan teminatların değerinde zaman içinde değişmeler olacağı varsayımıyla, karşı tarafın riski belli kesintiler aracılığıyla artırılmakta, teminat tutarları ise azaltılmaktadır. Artırılan risk ile azaltılmış teminat tutarı arasındaki fark, karşı tarafın risk ağırlığı ile çarpılmaktadır. Bu yöntemde, risk ile teminatın farklı para cinslerinden olması halinde, döviz cinslerindeki volatiliteyi de yansıtabilmek amacıyla farklı bir kesinti oranı uygulanmaktadır. Kapsamlı yaklaşımda, basit yaklaşımda kabul edilen teminat türlerine ek olarak aşağıdaki teminat türleri de geçerli olmaktadır. • Belirli bir ana endekse kote olmayan, ancak tanınmış bir piyasada işlem gören hisse senetleri, • Bir önceki maddede bahsedilen hisse senetlerine yatırım yapan kollektif yatırımlar ile yatırım fonları. Basitleştirilmiş standart yaklaşım ile kredi risklerini ölçen bankaların, teminatlar için sadece basit yöntem kullanmalarına izin verilmektedir. Kredi riskini azaltmak amacıyla kullanılan teminatların yanı sıra, garantiler de, belli koşullar altında dikkate alınabilmektedir. Garantilerin hesaplamalarda dikkate alınabilmesi için, garantiler olmaksızın hesaplanan sermaye yükümlülüğünün, garantiler dikkate alındıktan sonra hesaplanan sermaye yükümlülüğünden mutlaka yüksek olması gerekmektedir. Ayrıca kredi türev enstrümanları da garantiler ile benzer şekilde hesaplamaya dahil edilebilmektedir. Son olarak, bilanço içi netleşme anlaşmaları da kredi riski azaltım teknikleri arasında dikkate alınabilmektedir. Farklı olarak basitleştirilmiş standart yaklaşımda, kredi türevleri ve netleşme anlaşmaları kredi riski azaltım teknikleri içerisinde yer almamaktadır. 3.2. Temel ve Gelişmiş İçsel Derecelendirme Yaklaşımı (Foundation - Advanced Internal Rating Based (IRB) Approach) İçsel derecelendirme (IRB) yaklaşımında her banka kendi içsel modelini ve veri setlerini kullanabilmek için daha fazla serbestliği haizdir. Standart yaklaşımdan farklı olarak, içsel derecelendirme yaklaşımını kullanacak bankalar, risk hassasiyeti yüksek içsel değerlendirmelerine göre varlıklarına risk ağırlığı saptayabilecekleri için sermaye karşılıkları optimum seviyede ayrılacaktır. IRB yaklaşımında sermaye yükümlülüğü, temel olarak bankalar tarafından müşterilerine verilen derecelendirme notları ile ilişkilendirilmiştir. Bankaların, içsel derecelendirme yaklaşımını kullanarak kredi risklerini ölçebilmeleri için en az 3 yıldır Basel II’de belirtilen minimum gereklilikleri sağlayan bir rating sistemini kullanıyor olmaları gerekmektedir. 11 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu İçsel derecelendirme yönteminin temel uygulama süreci sırasıyla, risk kategorilerinin sınıflandırılması ve gerekli veri setlerinin belirlenmesi, teminatların değerlendirilmesi, risk ağırlıklarının kalibrasyonu ve portföy hassas değerlendirme düzeltmelerinin yapılması safhalarından oluşmaktadır. İçsel derecelendirme yaklaşımı, “Temel İçsel Derecelendirme Yaklaşımı” (Foundation Internal Ratings Based Approach - FIRB) ve “Gelişmiş İçsel Derecelendirme Yaklaşımı” (Advanced Internal Ratings Based Approach - AIRB) olarak ikiye ayrılmaktadır. Temel içsel derecelendirme yaklaşımında, bankalar portföylerinde bulundurdukları kredi müşterileri için temerrüde düşme olasılığını (Probability of Default-PD) kendileri tahmin etmek durumundadırlar. Diğer risk bileşenleri, ulusal denetim otoritesi tarafından veri olarak sunulmaktadır. Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımında ise, PD’nin yanı sıra, temerrüt halinde kayıp (Loss Given Default-LGD) ve temerrüt anındaki risk tutarı da (Exposure at Default-EAD) bankalar tarafından kendilerine ait içsel veriler kullanılarak tahmin edilmektedir. Söz konusu parametrelerin Basel II Uzlaşısı’nda belirtilen formüllerde kullanılması suretiyle sermaye yeterliliği hesaplanmaktadır. Perakende portföyde yer alan alacaklar için bankalar kendi PD, LGD ve EAD parametrelerini tahmin etmek durumundadırlar. Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımında bankalar, müşterilerini derecelendirmeye tabi tutmalı, müşterinin ratingine bağlı olarak temerrüde düşme olasılığını, temerrüde intikal eden firmalarla ilgili olarak yapılan tahsilatlardan hareketle temerrüt halinde kayıp oranını ve yine kendi içsel verilerinden hareketle temerrüt anındaki risk bakiyesini hesaplamalı, anılan temel parametreler ve IRB’de geçen diğer parametreleri de kullanarak bu kredi için beklenen ve beklenmeyen kayıp tutarlarını hesaplamalı ve optimum düzeyde sermaye ayrımına gitmelidirler. Ulusal denetim otoriteleri, sermaye yeterliliğinin hesaplanabilmesi için gereken bazı parametreleri sağlamaktan sorumludurlar. Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımını kullanan bankalar ise parametreleri kendi veri setlerinden hareketle tahmin etmek zorundadırlar. Bankaların temerrüde düşme olasılığını (PD) hesaplamak için kullanacakları tarihsel veri serisi en az 5 yıllık olmalıdır. Temerrüt halinde kayıp (LGD) ve temerrüt anında risk tutarı parametresinin (EAD) hesaplanması için gerekli olan veri seti, kurumsal ve Kurumsal KOBİ nitelikli alacaklar için en az 7 yıllık, perakende alacaklar için ise en az 5 yıllık olmalıdır. Bu dokümanın ana teması, “Basel II’nin KOBİ’lere Etkileri” olduğundan esasen KOBİ’lere yönelik risk ağırlıklı varlık hesaplama formüllerine6 yer verilecektir. Ancak kurumsal firmalar için öngörülen hesaplama yöntemlerine de mukayese amacıyla bu bölümde değinilmektedir. 3.2.1. Kurumsal Firmalar İçin Hesaplama Yöntemi Korelasyon (R)=0.12 x(1-EXP(-50 x PD)) /(1-EXP (-50)) + 0.24 x [1-(1-EXP (-50 x PD)) / (1-EXP (-50))] Vade ayarlaması (b) = (0.11852 – 0.05478 x In (PD))^2 Sermaye yükümlülüğü (K)= [LGD x N [(1-R)^-0.5 x G(PD) + (R /(1-R)^0.5 x G(0.999)] – PD x LGD] x (1-1.5 x b)^-1 x (1 + (M-2.5) x b) Risk Ağırlıklı Aktifler (RWA) = K x 12,5 x EAD 12 Bankacılar Dergisi 3.2.2. Kurumsal KOBİ Firmaları İçin Hesaplama Yöntemi Korelasyon (R)= 0.12 x (1-EXP(-50 x PD)) / (1-EXP (-50)) + 0.24 x [1-(1-EXP (-50 x PD)) / (1-EXP (-50))] – 0.04 x (1 - (S – 5) / 45) Vade ayarlaması (b) = (0.11852 – 0.05478 x In (PD))^2 Sermaye yükümlülüğü (K)= [LGD x N [(1-R)^-0.5 x G(PD)+(R/(1-R)^0.5 X G(0.999)] – PD x LGD] x (1-1.5 x b)^-1x (1 + (M-2.5) x b) Risk Ağırlıklı Aktifler (RWA) = K x 12,5 x EAD 3.2.3. Perakende KOBİ Firmaları İçin Hesaplama Yöntemi Korelasyon (R) = 0.03 x (1-EXP(-35 x PD)) / (1-EXP (-35)) + 0.16 x [1-(1-EXP (-35 x PD)) / (1-EXP (-35))] Sermaye yükümlülüğü (K)= [LGD x N [(1-R)^-0.5 x G(PD) + (R / (1-R)^0.5 x G(0.999)] – PD x LGD] Risk Ağırlıklı Aktifler (RWA) = K x 12,5 x EAD 3.2.4. Konut Amaçlı Gayrimenkul İpoteği İle Teminatlandırılan Krediler İçin Hesaplama Yöntemi Korelasyon (R)= 0,15 Sermaye yükümlülüğü (K)= [LGD x N [(1-R)^-0.5 x G(PD) + (R / (1-R)^0.5 x G(0.999)] – PD x LGD] Risk Ağırlıklı Aktifler (RWA) = K x 12,5 x EAD PD : Temerrüde düşme olasılığı LGD : Temerrüt halinde kayıp oranı EAD : Temerrüt halinde risk bakiyesi M : Vade Yukarıda yer alan formüllerden de görüldüğü üzere, sermaye yeterliliğinin hesaplanmasında farklı portföyler için farklı formüller kullanılmaktadır. Basel II hesaplamalarının KOBİ’lere olan etkisini göstermek amacıyla yapılan ve çalışmanın dördüncü bölümünde yer alan endikatif çalışmada kullanılan örnekler, yukarıdaki formüllerin kullanılması ile elde edilmiştir. 3.2.5. İçsel Derecelendirme Yaklaşımında Kredi Riski Azaltım Teknikleri Basel II IRB yöntemi ile birlikte, standart metotta var olan teminat sınırlaması ortadan kalkmaktadır. Bankalar, temerrüde düşen kredileri için kayıp oranlarını (LGD), geçmiş veri setlerini de dikkate alarak tahmin edecek ve söz konusu kayıp oranlarını sermaye yükümlülüklerini hesaplarken kullanacakları formulasyonlara dahil ederek kredi risklerini azaltabileceklerdir. Teminatın risk azaltıcı etkisinin ulusal denetim otoritesine ispat edilmesi halinde, her türlü teminat kredi riskinin hesabında dikkate alınabilecektir. Örneğin, standart metotta gerçek müşteri çek senedi risk azaltıcı unsur olarak kabul edilmezken, IRB yönteminde bu teminat türü sermaye gereksiniminde ve kredi fiyatlamasında olumlu bir etkiye sahip olabilecektir. Sonuç olarak, Basel II’de öngörülen risk ölçümleme yöntemlerinin gelişmişlik düzeyi arttıkça risk azaltım tekniklerinin uygulama alanı genişlemektedir. İçsel derecelendirme yaklaşımı, bankaların kendi içsel veri setlerinden hareketle tahmin yapmalarına imkan tanısa da, kontrol ve onay mekanizmasının daha sıkı bir biçimde işleyeceği düşünülmektedir. 13 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu II. Basel II’nin Uluslararası Ekonomilere ve Türkiye Ekonomisine Etkileri Ülkemizde fiilen 2008 yılında yürürlüğe gireceği deklare edilen Basel II Sermaye Uzlaşısı, kapsamı ve içeriği dikkate alındığında, bankacılık faaliyetleri ile bu faaliyetlerin düzenlenmesi ve denetlenmesi konusunda şimdiye kadar yürütülen en kapsamlı uluslararası proje niteliğindedir. Bu bölümde, Haziran 2004 tarihinde son şekli verilen Basel II Sermaye Uzlaşısı kurallarının uluslararası ekonomiler ile Türk ekonomisine muhtemel etkilerine değinilecektir. 1. Basel II’nin Uluslararası Ekonomilere ve Uluslararası Bankacılık Sistemine Etkileri Basel II’nin, uluslararası ekonomilere ve uluslararası bankacılık sistemine muhtemel etkileri aşağıda maddeler halinde belirtilmektedir. 14 Basel II’ye yönelik hazırlıkların yapılması ve 2007 yılından itibaren uygulamanın başlatılması7, uluslararası mali piyasaların denetimi ve gözetiminde şeffaflığı artırarak fon akımının sağlam temeller üzerinde gerçekleşmesine yol açacaktır. Bu durum, orta ve uzun vadede ulusal ekonomilerde istikrarın sağlanması, güçlü bir mali sistemin yaratılması ve uluslararası piyasalarda yaşanabilecek sistemik finansal risklerin yayılmasının önlenmesi/etkilerinin azaltılması açısından önemli katkılar sağlayacaktır. Uluslararası bankacılık sistemi için Basel II, sermaye ihtiyacının azaltılması, daha iyi risk yönetimi, denetim otoritesi ile olan ilişkilerin artması, kredi değerlendirme kurumları tarafından daha iyi algılanma gibi fırsatlar ile birlikte yeni sistemlerin kurulması, veri toplama ve sistem geliştirme ile nitelikli eleman yetiştirme gibi maliyet unsurlarını da beraberinde getirmektedir. Bankaların sermaye yeterliliklerini aktifin niteliğine göre belirleyecek olmaları, toplam aktiflerin genişletilmesi konusunda bankaları daha özenli karar vermeye yöneltecek olup, banka aktiflerindeki büyümenin yavaşlaması ve sınırlanması ile aktifler içerisinde önemli bir bölümü oluşturan kredi arzının daralması sonucunu ortaya çıkarabilecektir. Özellikle, ekonomik büyümelerini büyük ölçüde dış kaynaklı finansmana bağlayan gelişmekte olan ülkelerin uluslararası para ve sermaye piyasalarından yapacakları borçlanmalarda, fon maliyetlerinin artması beklenmektedir. (Metzger 2004) Ülkeler arasında regülasyon çalışmalarından doğan avantajlar (regulatory arbitrage) söz konusu olabilecek, bu da rekabet şartlarını etkileyebilecektir. Standart yaklaşımda alacağın risk ağırlığı, dışsal derecelendirme kuruluşları tarafından borçlulara verilecek derecelendirme notlarına bağlı olarak belirlenecektir. Bu nedenle, derecelendirme şirketlerine olan talep artacak ve konu ile ilgili yeni düzenlemelerin yapılması gerekecektir. Derecelendirme kuruluşlarının etkin ve sağlıklı işlerliği, bankacılık enformasyonunun merkezileştirilip gereken veri akışının sağlanabilmesi ile mümkün olacaktır. Basel I çerçevesinde, ülkelerce temin edilecek kredilerin risk ağırlıklarının hesaplanması ile ilgili olarak, geçerli olan OECD üyeliği ayrıcalığı kalkacak ve Basel II - stan- Bankacılar Dergisi dart yaklaşımın uygulanması halinde dış derecelendirme şirketlerinin vereceği derecelendirme notları kullanılacaktır. Basel II, birçok ülkenin yasal süreçlerinde değişiklikler yapılmasını gerektirecektir. Denetim otoriteleri, söz konusu değişikliklerin kapsamını, izlenecek usulleri ve bu değişikliklerin yürürlüğe konulmasında uyulacak süreyi göz önünde bulundurma ihtiyacı duyacaktır. Sektördeki en güçlü ve güvenilir bankalar, aktif büyüklüğünün yanı sıra sermaye yeterliliği oranı ile ölçülmektedir. Bu durum, sermaye yeterliliği konusunda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacak gelişmiş ülke bankalarının gelişmekte olan ülkelerdeki bankalarla birleşmeleri, onları satın almaları şeklinde yaşanacak bir konsolidasyon sürecini teşvik edebilecektir. İştirakleri vasıtasıyla gelişmekte olan ülkelerde faaliyet gösteren uluslararası bankaların içsel derecelendirme yaklaşımına geçişi nispeten kolay olacağından, mali kalitesi yüksek olan müşterilere yoğunlaşabileceklerdir. Ulusal bankaların ise, standart yaklaşımlarla daha düşük dereceli ve daha yüksek riskli müşterilere hizmet etmek durumunda kalarak, daha yüksek risk ve daha düşük kar marjı ile çalışmaları beklenmektedir. Sermaye yeterliliğinde aktiflerin farklı risk ağırlıkları ile değerlendirilmesi, bankaları aktif yönetimlerinde yeniden strateji belirlemeye yöneltecektir. Bankaların, riskli aktiflerinin getireceği sermaye yükünü azaltmak amacıyla aktif yatırımlarını ve bankacılık hizmetlerini artırmaya ve çeşitlendirmeye yönelmeleri beklenmektedir. 2. Basel II’nin Türk Ekonomisi ve Türk Bankacılık Sistemine Etkileri Son yıllarda Türk bankacılık sektöründe bir çok sorun yaşanmış, önemli gelişmeler meydana gelmiş ve bu gelişmelerin bir sonucu olarak bankacılık sistemi büyük oranda değişmiştir. Bankacılık sektöründe uluslararası gelişmelere paralel olarak, başta sektörün gözetimi ve denetimi gibi çeşitli alanlarda düzenleme yapılması zorunlu hale gelmiştir. Ülkemizde risk yönetimi sürecinin kronolojik gelişimi ve Basel II kriterlerine uyum sağlanabilmesi için yapılan düzenlemeler aşağıda belirtilmektedir. 08.02.2001 tarih ve 24312 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmelik”, bankaların karşılaştıkları risklerin izlenmesini ve kontrolünü sağlamak üzere kuracakları iç denetim sistemleri ile risk yönetim sistemlerine ilişkin esas ve usulleri belirlemeyi amaçlamaktadır. 31.01.2002 tarih ve 24657 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik”in amacı, bankaların mevcut ve potansiyel riskler nedeniyle oluşabilecek zararlara karşı konsolide ve konsolide olmayan bazda yeterli düzeyde öz kaynak bulundurmalarının sağlanmasıdır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından 30 Mayıs 2005 tarihinde “Türk Bankacılık Sektörünün Basel II’ye Geçişine İlişkin Yol Haritası” açıklanmıştır. Buna göre, 15 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu o o o o o Bankaların maruz kaldıkları risklerin daha sağlıklı olarak ölçülebilmesi amacıyla iş kollarının Basel II’ye göre tanımlanması ve tesisi çalışmaları kapsamında bankaların hesap ve kayıt düzenlerinde (muhasebe alt yapısı) değişikliklerin yapılması, Basel II kapsamında kredi riski ölçümünde dış derecelendirme kuruluşlarının tayin edeceği derecelendirme notları esas alınacağından (standart yaklaşım), ülkemizde kredi derecelendirme kuruluşlarının (yurt dışı ana ortağın iştiraki ya da yerel) kurulması, Kredi, piyasa ve operasyonel risklerin istatistiki olarak ölçülmesinin kolaylaştırılması amacıyla merkezi bir veri tabanının oluşturulması, Basel II’ye geçiş çalışmaları hakkında reel sektör, kamu sektörü ve ilgili diğer tarafların bilgilendirilmesine yönelik çalışmaların yapılması, planlanmaktadır. Basel II’nin Türk ekonomisi ve Türk bankacılık sistemine etkileri aşağıda maddeler halinde belirtilmiştir. Basel II ile birlikte ülkelerin OECD üyesi olup olmamaları herhangi bir önem arz etmeyecek, standart yaklaşımın kullanılması ile birlikte ülkelerin uluslararası derecelendirme kuruluşlarından alacakları derecelendirme notları, hazine ya da merkez bankalarından olan alacakların risk ağırlığını belirleyecektir. (Mevcut durumda OECD üyesi ülke olmamız nedeniyle hazine tahvillerinin risk ağırlığı yüzde 0’dır.) Ülkemiz hazinesinden ya da merkez bankasından olan Türk Lirası cinsinden alacaklar, anılan alacakların aynı para cinsinden fonlanması ve ulusal denetim otoritesinin uygun görmesi kaydıyla, BDDK’nın tercihleri çerçevesinde yüzde 0 risk ağırlığı ile, yabancı para cinsinde olan alacaklar ise ülkemizin derecesine karşılık gelen yüzde 100 risk ağırlığı ile değerlendirilecektir. Basel II uygulamasına geçiş ile birlikte, Türkiye’nin derecelendirme notunun yatırım yapılabilir seviyenin altında olması (“BB-“)8 nedeniyle Eurobond’lar ve yabancı para cinsinden iç borçlanma senetleri için yüzde 8 oranında yasal sermaye yükümlülüğü söz konusu olacaktır. Dolayısıyla Hazine, bugünkü fiyatlardan daha yüksek bir maliyetle yabancı para cinsinden tahvil ve bono ihracı yapmak durumunda kalabilecek ve bunları satın alanlar sermaye yeterliliğinde bugünkünden daha fazla bir yükle karşılaşabileceklerdir. Ancak Basel II’nin uygulanacağı tarihte, Türk Hazinesi’nin kredi derecelendirme notunun yatırım yapılabilir olarak ifade edilen “BBB-” kademesini aşması halinde yabancı para cinsinden kamu kağıtlarının tabi olacağı sermaye yükümlülüğü yarı yarıya azalarak yüzde 100’den yüzde 50’ye düşebilecektir. Basel II’nin uygulanması ile birlikte bankaların, risk ağırlığı nispeten düşük olan müşterilere yöneleceği, buna bağlı olarak kredi portföy dağılımında farklılaşma yaşanacağı beklenmektedir. Örneğin, Konut amaçlı gayrimenkul ipoteği karşılığı verilen konut edindirme kredilerinin, Basel II standart yaklaşımda yüzde 35 risk ağırlığına tabi olması ve ileriki dönemlerde ipotek belgelerinin likiditesinin sağlanabilecek olması, o Perakende kredilerde yüzde 75 risk ağırlığının kullanılmasının mümkün kılınması, o nedeniyle anılan portföyler lehine, bankacılık sektörü kredi tercihlerinde farklılaşma olması beklenmektedir. o 16 Bankacılar Dergisi Yeni piyasa dengesinde, Basel II’ye uyum sağlayan bankaların piyasa değeri daha da artacak, fon sağlayıcıları tarafından bu durum dikkate alınacaktır. Diğer bir deyişle, Basel II sürecinde denetim faaliyetlerinin etkinlik kazanması ve piyasa disiplini sayesinde yatırımcıların ülkemiz mali sistemine güvenleri daha da artacak, bu sayede sektöre daha fazla fon ve kaynak girişi sağlanabilecektir. Basel II’ye geçiş, Türk bankacılık sektöründe konsolidasyon eğilimini artırarak, uluslararası mali sektörlerle entegrasyonu ön plana çıkaracaktır. Basel II’ye göre kredi riskinin ölçümü standart yaklaşım ile başlamakta, standart yaklaşım ise tamamen rating kuruluşları tarafından verilen derecelendirme notlarına dayanmaktadır. Bu durum, ülkemiz açısından yeni bir sektörün ortaya çıkacağı sinyalini vermektedir. Bunun temel nedeni, Basel II’ye geçiş ve hazırlık dönemi boyunca standart yaklaşımın kullanılmak durumunda olunması ve standart yaklaşımın derecelendirme notları olmaksızın etkin bir biçimde uygulanamaması olarak özetlenebilir. Ülkemizde halihazırda rating kuruluşlarının yapılanmasına yönelik sadece SPK tarafından 4 Aralık 2003 tarih ve 25036 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Sermaye Piyasasında Derecelendirme Faaliyeti ve Derecelendirme Kuruluşlarına İlişkin Esaslar Tebliği” mevcuttur. 27 Avrupa Birliği üyesi ülkenin 25’inde tüm Avrupa bankaları ve yatırım firmaları (10.234 banka ve 1.723 yatırım firması), sermaye yeterliliklerinin ölçümünde 2007 tarihinden itibaren Avrupa Birliği Sermaye Direktifleri (Capital Adequacy Directives, CRD) hükümlerini uygulamaya başlayacaklardır. Anılan düzenleme, bankaların aracı kurumların sermaye yeterliliğinin hesaplanmasına ilişkin hükümleri içermekte olup, Basel II hükümleri ile büyük ölçüde paralellik göstermektedir. Bu nedenle, ülkemizde 3 Ekim 2005 tarihi itibarıyla Avrupa Birliği tam üyelik müzakere sürecinin başlamış olması ve AB Komisyonu tarafından çıkarılan düzenlemelerin AB adayı olan ülkemiz için yasal düzenleme kapsamında olacağı dikkate alındığında, Basel II hükümleri ile çok benzerlik gösteren CRD düzenlemelerinin de, AB Bankacılık Sektörü uyumunun gerçekleşmesi açısından çok önemli olacağı düşünülmektedir. BDDK tarafından, 30 Haziran 2003 tarihli veriler baz alınarak yapılan Sayısal Etki Çalışması, QIS TR (Quantitative Impact Study) sonucunda, ülke ekonomisi ve mali sektör oyuncuları için aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmıştır. o Standart yaklaşımın Basel I’e kıyasla riske daha duyarlı yapısı nedeniyle, bankalar için ek sermaye gereksinimi ortaya çıkabilecektir. o Bankalar, kredi verirken daha seçici olacaklarından kısa vadede kredi hacimlerinde bir daralma söz konusu olabilecektir. o Bankacılık sistemi için sağlıklı ve detaylı veri elde etmek daha önemli hale gelecektir. o Bankalar, risk yaratıcı işlemleri yaparken, riski azaltacak teminatlara ilişkin politikalarını yeniden düzenleme yoluna gidebileceklerdir. III. KOBİ Tanımlamaları ve Türkiye’de KOBİ’lerin Genel Yapısı Günümüzde ölçek ekonomisine dayalı üretim yapan büyük sanayi işletmeleri ile birlikte bu tür fimalara girdi sağlayan esnek yapılı ve daha hızlı hareket etme kabiliyetine sahip KOBİ odaklı işletmecilik modelleri giderek önem kazanmaya başlamıştır. Gerek üretimde, 17 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu gerekse de yeni istihdam yaratarak toplumsal bütünleşmenin ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında önemli bir yere sahip olan KOBİ’lerin yarattıkları değerin farkına varan ülkeler, toplam işletmeler içerisindeki payı yüzde 95’leri bulan KOBİ’leri desteklemeye yönelik önemli düzenlemeleri hayata geçirmişlerdir. Ülkemizde de 80’li yılların sonundan itibaren KOBİ’lere yönelik bir destek sisteminin oluşturulması yönünde çalışmalar başlatılmıştır. Üyesi bulunduğumuz OECD ve üyeliğe adaylık süreci yaşadığımız Avrupa Birliği, küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişmesi ve desteklenmesi için yoğun bir çaba sarf etmekte, sürekli olarak yeni politika ve stratejiler üretmektedir. Ülkemiz, OECD’nin KOBİ’leri desteklemeye yönelik temel kriterleri içeren dokümanı ve AB KOBİ Sözleşmesini kabul ederek gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle aynı politika ve prensipleri benimsediğini vurgulamıştır. Ayrıca TBMM’de 1990 yılında kabul edilen 3624 sayılı kanun ve bu kanunla kurulan KOSGEB Başkanlığı, ülkemizin KOBİ’lere verdiği değerin somut bir ifadesidir. Buna karşın, serbest pazar ekonomisini benimseyerek uluslararası piyasalara entegrasyon yolunda önemli adımlar atan ülkemiz, bankacılık sektörünün ve reel sektörün güçlendirilmesine yönelik reformların gerçekleştirilmesi konusunda ise yeterince hızlı davranamamıştır. 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizler, bankacılık sektörü ve reel sektörü olumsuz şekilde etkilemiş, bu durum Türkiye ekonomisi için ağır sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Grafik1. KOBİ Kesimine Kullandırılan Kredilerin Yıllar İtibarıyla Artış Yüzdesi (yüzde) 121,22 97 ,87 90,85 65,37 52,46 21,06 21,15 30,38 29,65 25,72 18,57 2,59 2002/2003 2003/2004 2004/2005 İşletme Kredilerindeki Artış İhtisas Kredilerindeki Artış Fon Kaynaklı Kredilerdeki Artış KOBİ Kredileri Toplamındaki Artış Kaynak : BDDK Şubat 2005 ve Ocak 2006 Aylık Bültenlerinden derlenmiştir. (2002 ve 2003 yılı verileri Aralık ayı itibarıyla, 2004 ve 2005 yılı verileri Kasım ayı itibarıyla çalışmada yer almıştır.) Ancak kriz sonrası dönemde uygulamaya konan yeni ekonomik programın makro ekonomik göstergelerde sağlamış olduğu iyileşme belirli ölçüde bankacılık sektörü - reel sektör ilişkilerine de yansımış, bankalarca KOBİ kesimine kullandırılan kredilerin hacminde ve bu kredilerin bankaların toplam aktifleri içerisindeki payında da önemli artışlar olmuştur. Aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere, “Özel Kesime Kullandırılan Krediler” içerisinde “KOBİ Kesimine Kullandırılan Krediler”9 bir önceki yıla kıyasla toplam olarak 2003 yılında yüzde 25,72, 2004 yılında yüzde 65,37, 2005 yılında yüzde 30,38 oranında artış göstermiştir. 18 Bankacılar Dergisi Basel II uygulamalarına geçiş süreci, bu iki sektör arasındaki ilişkilerde köklü değişikliklere yol açacak niteliktedir. Basel II, aslında bankacılık kesimiyle ilgili düzenlemeler bütünü olmakla birlikte, reel kesimdeki firmaları da çok yakından ilgilendirmektedir. Basel II normlarının, bankaların önemli kredi müşterileri arasında bulunan KOBİ’leri önemli düzeyde etkileyeceği bilinmektedir. Bu etkilerin Türkiye’deki yansımalarından önce KOBİ’lerin ne şekilde tanımlandığının, Türkiye’de faaliyette bulunan KOBİ’lerin içinde bulundukları ekonomik şartların, temel yapılanma şekillerinin ve yaşadıkları problemlerin bilinmesi gerekmektedir. Basel II’nin etkilerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi, bu veriler ışığında daha anlamlı bir hale gelecektir. I. Uluslararası Ekonomilerde KOBİ Tanımlamaları ve Basel II’nin KOBİ Perspektifi Ülkelerin kalkınma seviyesi ve sektörler arasındaki farklılıklar nedeniyle KOBİ tanımlamaları, ülkeden ülkeye, sektörden sektöre, hatta bölgeden bölgeye bile değişmektedir. Aşağıda, çeşitli ülke ve kuruluşların KOBİ tanımlamaları ile ilgili yaklaşımları belirtilmiştir. 1.1. Bazı Ülkelerin ve Kuruluşların KOBİ Tanımlamaları ABD’de, KOBİ’ler için geçerli resmi bir tanımlama bulunmamaktadır. 1953 tarihli Küçük İşletme Kanunu, küçük işletmeyi, sahipliği ve yönetimi bağımsız, faaliyet gösterdiği alanda hakimiyet gücü bulunmayan işletme olarak tanımlamaktadır. ABD Küçük İşletme Teşkilatı (SBA, Small Business Administration), sektörel olarak işletmelerin satış tutarı ve istihdam edilen işçi sayısına göre KOBİ tanımları yapmaktadır. Örneğin SBA, imalat sektöründe faaliyet alanına göre 500 veya 1.000 işçiden az, toptan ticarette en fazla 100 işçi çalıştıran işletmeleri küçük işletme olarak tanımlamaktadır. Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) KOBİ tanımına göre 20’den az işçi çalıştıran işletmeler “çok küçük”, 20-99 arasında işçi çalıştıran işletmeler “küçük”, 100-199 arasında işçi çalıştıran işletmeler “orta ölçekli işletme” olarak kabul edilmektedir. 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Birliği KOBİ tanımı, işçi sayısı, bilanço büyüklüğü ve bağımsızlık derecesinden oluşan kriterleri kapsamaktadır. Buna göre KOBİ’ler, - 250’den az işçi çalıştıran, - Yıllık satış cirosu 50 milyon euroyu geçmeyen veya arsa ve bina hariç mevcut sabit sermaye tutarı, bilanço net aktif değeri itibarıyla 43 milyon euroyu geçmeyen, - Bağımsızlık kriterlerine uygun olan,10 işletmeler olarak tanımlanmıştır. 1.2. Basel II Standartlarına Göre KOBİ Olma Şartları Basel II sermaye yeterlilik düzenlemesi gereğince KOBİ tanımı, 7 Şubat 1996 tarihli Avrupa Birliği Konseyi Kararı ile düzenlenmiş KOBİ tanımlamasına uyumlu olarak yıllık satış hasılatı esasına göre belirlenmiştir. 19 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu Basel II’de sermaye yeterliliğini belirlemek için kullanılan standart yöntemde KOBİ’ler (Small and Medium Sized Enterprise), toplam yıllık satış hasılatı toplamı 50 milyon euroyu geçmeyen firmalar olarak tanımlanmakta, - Bir bankacılık grubundaki toplam kredisi<1 milyon euro ise, Perakende KOBİ - Bir bankacılık grubundaki toplam kredisi>1 milyon euro ise, Kurumsal KOBİ şeklinde iki ayrı sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır. Toplam yıllık satış tutarı 50 milyon euronun üzerinde olan firmalar ise, “Kurumsal” olarak nitelendirilecektir. Kurumsal KOBİ ve kurumsal nitelikli tüm firmalar, standart yaklaşımla kredi riskinin ölçümünde, dış derecelendirme kuruluşlarının vermiş oldukları derecelendirme notlarına bağlı olarak risk ağırlığına tabi olacaklar, perakende KOBİ portföyüne dahil edilecek firmalar ise standart yüzde 75 risk ağırlığına tabi tutulacaklardır. İçsel derecelendirme yaklaşımında ise kurumsal, kurumsal KOBİ ve perakende KOBİ nitelikli firmalar için farklı formüller kullanılacaktır. Perakende portföy, Basel II çalışmasında ayrıntılı olarak şu kriterlerle tanımlanmaya çalışılmıştır: Borçlunun Kimliği Kriteri: Borçlu gerçek kişi/kişiler veya küçük ve orta ölçekli bir işletme (KOBİ) olmalıdır. Ürün Kriteri: Perakende portföye dahil edilecek alacak türleri, rotatif krediler, kredi kartları ve borçlu cari hesap, kredili mevduat hesapları dahil kredi kullandırma taahhütleri, bireysel krediler/tüketici kredileri (taksitli krediler, taşıt kredileri, öğrenci kredileri, ihtiyaç kredileri), finansal kiralamalar, küçük işletmelere açılan krediler ve bunlar lehine verilen taahhütler olmalıdır. Portföy Çeşitlendirmesi Kriteri: Birbirleriyle bağlı olduğu düşünülen küçük işletmeler veya şahıslar tek bir işletme olarak kabul edilir ve portföyde bu tarz firmalara verilen nakdi ve gayrinakdi kredi miktarının, bankanın toplam perakende kredi portföyünün yüzde 0,2’sini geçmemesi şartı aranır. Kredi Büyüklüğü Kriteri: Bir bankacılık grubundan, ilgili firmanın (KOBİ) dahil olduğu konsolide şirketler grubuna kullandırılan toplam nakdi ve/veya gayrinakdi kredi tutarının 1 milyon eurodan az olması gerekmektedir. Perakende krediler ile ilgili değinilmesi gereken bir diğer nokta ise, perakende portföyde sınıflandırılan kredilerin bankalar tarafından homojen kriterler göz önüne alınarak oluşturulmuş havuzlar bazında yönetilmesi gerektiğidir. Havuz oluşturma sürecinde bankalar, anlamlı bir risk farklılaştırması yarattıklarını ve mümkün olduğunca homojen risklerin gruplandırılmasını sağladıklarını göstermek zorundadırlar. İçsel derecelendirme yöntemi kullanılırken, oluşturulan her bir havuz bazında PD, LGD ve EAD hesaplaması yapılmalıdır. Ancak birden fazla havuzun aynı PD, LGD ve EAD rakamlarını paylaşabilmesi de mümkün olabilecektir. Bankalar havuz oluştururken, Basel II Sermaye Uzlaşısı’nda öngörülen aşağıdaki risk belirleyici faktörleri dikkate almalıdırlar: 20 Borçlu risk özellikleri: Borçlu tipi, mesleği ve yaşı gibi demografik özellikler, Bankacılar Dergisi - Ürün ve/veya teminat türleri de dahil işlem risk özellikleri, Kredi geri ödemelerinde gecikme olması: Canlı krediler ile tahsili gecikmiş krediler aynı havuzda yer almamalıdır. Çalışma grubu perakende portföy havuzlarının oluşturulmasında uygulanması gereken ortak standartların; Portföy büyüklüğü, Ürünün standart özellikleri (Rotatif/Spot/Taksitli, Komisyon/Faiz Oranı, Kullandırım, Geri Ödeme, Faiz Tahakkuku vb.), Her bir müşteri için min/max kredi tutarı, Vade, Portföy performansını ölçmek için benchmark kullanımı, örneğin; o 30+ gün gecikmiş toplam risk/toplam portföy riski o 90+ gün gecikmiş toplam risk/toplam portföy riski o Zarara atılmış toplam risk/toplam portföy riski Kredi tahsis kararı süreci ve yetkileri, Kredi değerlendirme kural ve araçları (Score Card), Kredi büro datası vb. santralize edilmiş risk bilgilerinin kullanımı ile ilgili kural ve politikalar, İstisna uygulama tanım ve yetkileri, Geri ödeme, kısmı geri ödeme, erken kapama durumları için belirlenecek kural ve prosedürler, Performans takibi ve alınacak aksiyonlar ile ilgili kural ve prosedürler: Limit artışları, limitin dondurulması, limitin düşürülmesi, ilave kullandırım yasağı getirilmesi, limitin risk seviyesine çekilmesi vb., Teminat alma ve teminat çözme kuralları, teminat marj oranları, Erken uyarı sinyalleri, Sözleşme ve taahhütname vb. dokümanlar için standartlar, İdari takip ve yasal takip süreci tanımları ve yetkileri, Sorunlu hale gelmiş müşterinin, gecikme tutarı tahsil edildikten sonra canlı kredi portföyüne iadesi veya kredi ilişkisinin sonlandırılması vb. sorunlu kredi tahsilat süreci sonrası için belirlenmesi gereken kural ve prosedürler, Karşılık ayırma ve zarar yazma kural ve politikaları, şeklinde belirlenmesi gerektiğini öngörmektedir.11. Basel II ile de öngörülen kurumsal ve perakende KOBİ tanımı dikkate alındığında, Türkiye’de bulunan büyük sanayi firmaları haricindeki firmaların büyük çoğunluğunun perakende KOBİ sınıfında değerlendirileceği ortaya çıkmaktadır. Çünkü, ülkemizde faaliyette bulunan işletmelerin çok büyük bir kısmı belirtilen tutarlarda faaliyet ve kredi hacmine sahip değildir. Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin mali durumlarına ilişkin en kapsamlı veriler, TCMB tarafından yayımlanan sektör bilançolarında yer almaktadır. Tablo 4’de sektör bilançoları çalışması kapsamında incelenen toplam 6.667 adet firmaya ait temel büyüklükler ve bu büyüklüklere ilişkin firma ortalamalarına yer verilmiştir. Bu tabloda yer alan veriler, her bir tüzel kişiliğin ayrı ayrı bilanço ve gelir tablosu rakamlarından oluşmaktadır. Belli bir grup bünyesinde yer alan firmaların konsolide verilerini içermemektedir. 6.667 firmanın katıldığı çalışmada net satış hasılatı rakamına göre firmalar, küçük, orta ve büyük ölçekli olmak üzere üçe ayrılmıştır. 2004 yılı net satış hasılatı 40 milyon euronun üzerinde olan firmalar “büyük ölçekli” olarak tanımlanmış ve bu ölçekte yer alan firma sayısı 619 olarak verilmiştir. Cirosu 21 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu 50 milyon euronun üzerinde olan firma sayısının 619’dan az olacağı aşikardır. Benzer şekilde İstanbul Sanayi Odası tarafından her yıl açıklanan Türkiye’nin en büyük bin firmasının belirlendiği araştırmaya göre, bu firmalardan sadece 394’ünün cirosu 50 milyon euronun üzerindedir. Tablo 4. Sektör Bilançoları Kapsamında Firma Ölçekleri (Aralık 2004) NET SATIŞLARA GÖRE İSTİHDAMA GÖRE Ölçek Dağılımı KÜÇÜK (Çalışan Sayısı<50) ORTA (50<=Çalışan Sayısı<=500) BÜYÜK (Çalışan Sayısı>500) KÜÇÜK (NS<=12,373.8) ORTA (12,373.8<NS< 70,707.4) BÜYÜK (NS>=70,707.4) TOPLAM Firma Sayısı Çalışan Sayısı Net Satışlar Mil% yar YTL Aktif Toplamı Mil% yar YTL Öz kaynak Mil% yar YTL Bin Kişi % 77 6,6 39 13,5 40 13,2 18 11,8 2,756 447 38,4 106 36,8 108 35,4 53 34,4 442 638 54,9 143 49,7 157 51,5 84 53,8 4,132 207 17,8 16 5,7 43 14.2 18 11.9 1,916 382 32,8 56 19,3 66 21.6 31 19.9 619 573 49,3 216 74,9 196 64.2 106 68.2 6,667 1,162 100.0 288 100.0 305 100.0 155 100.0 3,469 Kaynak: “Merkez Bankası 2004 Reel Sektör Bilançoları”ndan derlenmiştir. (TCMB 2005) 2. Türkiye’de KOBİ Tanımlamaları ve Türk KOBİ’lerinin Genel Yapısı 2.1. KOBİ Tanımları Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından çıkarılan ve 18.11.2005 tarih 2005/9617 sayılı Resmi Gazete ile yayımlanan “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik”te belirtilen KOBİ tanımı, küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri ilgilendiren mevzuatın uygulanmasında dikkate alınacaktır. Ancak KOBİ’lere yönelik destek sağlayan kuruluşlar12, bu Yönetmelik’te belirtilen sınırları aşmamak kaydıyla, kendi sektör ve büyüklük önceliklerini belirleyebileceklerdir. Bu Yönetmelik’in yürürlüğe girmesi ile birlikte, ülkemizde kısmen de olsa KOBİ tanımı konusunda yeknesaklık sağlanabilecektir. İlgili Yönetmelik Madde 4.b ile, “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ); 250 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu 25 milyon YTL’yi aşmayan ve bu Yönetmelikte mikro işletme, küçük işletme ve orta büyüklükteki işletme olarak sınıflandırılan ve kısaca “KOBİ” olarak adlandırılan ekonomik birimleri ifade eder” şeklinde tanımlanmaktadır. Ayrıca bu Yönetmelik ile, KOBİ’ler atablo 5’deki şekilde sınıflandırılmaktadır. 22 Bankacılar Dergisi Tablo 5. Yeni KOBİ Sınıflandırmaları İŞLETME TİPİ ÇALIŞAN SAYISI Mikro İşletme Küçük İşletme Orta Büyüklükteki İşletme < 10 < 50 < 250 NET SATIŞ HASILATI VE/VEYA MALİ BİLANÇOSU < 1 Milyon YTL < 5 Milyon YTL < 25 Milyon YTL 2.2. Genel Yapısı ve Sorunları Ülkemizde KOBİ’lerin sayısı hizmet sektörü de dahil olmak üzere, tüm işletmelerin sayısının yüzde 98,8’ini ve bu işletmelerdeki toplam istihdamın yüzde 45,6’sını oluşturmaktadır. KOBİ yatırımlarının, toplam yatırımlar içindeki payı yüzde 38’e ulaşmakta ve toplam katma değerin yüzde 26,5’i yine bu işletmelerce yaratılmaktadır. KOBİ’lerin toplam ihracat içerisindeki payları, yıllar itibarıyla değişiklik göstermekle beraber ortalama yüzde 10 oranında gerçekleşmekte ve bu kesimin toplam banka kredileri içindeki payı yüzde 5 civarında seyretmektedir. (SARIASLAN Halil, "Türkiye Ekonomisinde KOBİ'ler", TOBB, 1996) Türkiye'de KOBİ'lerin büyük çoğunluğu aile şirketleri şeklinde faaliyet göstermekte, kurumsal yönetim mekanizmalarının yaratılamaması nedeniyle de KOBİ’lerimizin ortalama ticari faaliyet süreleri çok kısa seyretmektedir. (Sağlam 2001) Grafik 2. Firmaların Ortalama Faaliyet Süreleri 30% 24% 25% 21% 20% 21% 18% 15% 10% 10% 6% 5% 0% 1-2 yıl 3-5 yıl 6-10 yıl 11-20 yıl 21-30 yıl >30 yıl Kaynak: Selçuk Karaata, “Türkiye’de KOBİ’lere Bakışta Geniş Açı”, Haziran 2005 Türk KOBİ’lerinin maruz kaldıkları muhtelif problemler arasında aşağıda ele alınanlar, KOBİ’lerin gelişebilmeleri ve gerek dünya, gerekse de AB iç pazarında rekabet gücü kazanabilmeleri önündeki temel darboğazları oluşturmaktadır. Aynı zamanda ülkemiz ekonomisinin yapısal sorunlarına da denk gelen bu problemler, halen uygulanmakta olan politika ve programların başarısının önünde de ciddi engeller oluşturmaktadır. 23 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu Genel Sorunlar - Girişimcilik, yöneticilik ve mülkiyetin işletme sahibinde bütünleşmesi, - Fizibilite çalışmalarının yetersizliği, - Ortak girişimlerde çekingenlik, - İşletmeler arası işbirliği eksikliği, - Kuruluş yeri seçimi ile ilgili sorunlar, İdari Sorunlar - Yönetim ve yönetici sorunları, - Nitelikli personel bulunamaması, - İşletme sahiplerinin teknik kökenli olması, - Örgüt ve örgütlenme sorunları, - Uzmanlaşma ve formasyon eksikliği, - İdari, teknik, danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinde eksiklik, Üretim ve teknoloji sorunları - Teknolojik yetersizlik, - Üretim kapasitesi eksikliği, - Pazar araştırması yapılmaması, - Ar-Ge faaliyetlerinin eksikliği, - Kapasite belirlenmesinde yanlışlıklar, - Hammadde, işletme malzemesi vb. sağlanmasında yaşanan sorunlar, - Uluslararası kalite normlarında ürün üretememe, - Fason üretim planında karşılaşılan sorunlar, - Stoklama (depolama) sorunları, Pazarlama Sorunları - Pazar, çevre analizi ve erken uyarı sistemlerinden yoksunluk, - Yeni pazar kanallarının hazırlanamaması, - Dağıtım sorunları, - Potansiyel iç pazarların bulunması, araştırılması ve değerlendirilmesindeki güçlükler, - Pazar bilgisi eksikliği, - İhracat pazarlama sorunları, - Dış pazarlardaki yoğun rekabet, - Dış pazarda potansiyel belirleme güçlükleri, - Dış pazarlama giderlerinin yüksekliği, - İstenilen standartlara uyamama, Finansman Sorunları - İşletme sermayesi ve öz kaynak yetersizliği, - Yabancı kaynak sağlamada güçlükler ve maliyetlerin yüksekliği, kredibilitenin düşüklüğü, - Yatırım zamanlamasında yapılan hatalar, - İşletme sahiplerinin finansal yönetim açısından bilgi noksanlığı ve profesyonel yönetici çalıştırılmaması, - Teşviklerden yeterince yararlanılamaması, Diğer Sorunlar - Yasal sınırlamalar, - Destekleyici ve yönlendirici politikaların eksikliği, - Mevzuatın ve yeni gelişmelerin yeterince izlenememesi (bilgi eksikliği) - Yasal hakların savunulamaması, - Bürokratik işlemler, engeller ve gecikmeler, - Üniversite-küçük sanayi işbirliğinin geliştirilememesi. 24 Bankacılar Dergisi Söz konusu bu sorunlardan farklı olarak, Türk KOBİ’lerinin finansman sorunları, banka kredilerinin önemi ve sorunlar ile kayıt dışılığın KOBİ’ler üzerindeki etkileri aşağıda alt başlıklar halinde incelenecektir. 2.2.1. Türk KOBİ’lerinin Finansman Sorunları Türkiye’de yapılan çalışmaların büyük çoğunda, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin sorunları arasında finansal sorunlar birinci sırayı almaktadır. Finansal sorunlar, işletmelerin kuruluş aşamasında öz kaynak yetersizliği olarak başlamakta ve uygun dış kaynak bulmada karşılaşılan sorunlar, teminat ve güvence eksikliği, yüksek finansman maliyeti, sınırlı fon kaynakları, finansal yönetimde ve finansman hizmetlerinin sunumundaki yetersizlikler gibi faktörlerle devam ederek KOBİ’leri olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu durum, işletmelerin verimlilik ve rekabetini güçleştirmektedir. Birer ticari işletme olarak KOBİ’lerin finansman olanakları kapsamında değerlendirilebilecek olan temel kaynaklar, mali sistemden sağlanan fonlar (banka ve katılım bankaları kredileri, finansal kiralama, faktoring, tüketici finansman şirketlerinden sağlanan fonlar, sermaye piyasalarından sağlanan fonlar vb.), ticari borçlar (senetli ve senetsiz), ortak ve iştiraklere olan borçlar, kamu destekleri ve öz kaynaklardır. Tablo 6. Ölçekler İtibarıyla Firmaların Bilanço Yapısı (%) Küçük Orta Büyük Öz Kaynak/Toplam Pasifler 51,3 51,5 53,4 Banka Kredileri/Toplam Pasifler 18,9 20,0 17,1 Ticari Borçlar/Toplam Pasifler 13,4 15,1 15,1 Cari Oran 128,9 141,9 162,3 Alacak Devir Süresi (gün) 76 67 52 Net Kar/Net Satışlar -1,3 2,8 5,6 Net Kar/Toplam Aktifler -0,5 2,4 6,3 Kaynak: Merkez Bankası 2004 Reel Sektör Bilançoları baz alınmıştır. Tablo 6’da firmaların genel kaynak kullanımlarının bilanço içerisindeki dağılımı incelenmiştir. Buna göre, öz kaynaklar, ticari borçlar ve banka kredilerinin finansman içindeki payları küçük, orta ve büyük ölçekli işletmeler için önemli farklılıklar göstermemektedir. Buna karşın, ölçek küçüldükçe likidite oranlarının azalma trendi içinde olduğu, alacak tahsil sürelerinin arttığı gözlenmektedir. Bu durum, küçük ölçekli firmaların daha büyük 25 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu ölçekli firmalara kıyasla likidite sıkışıklığı içinde olduğunu göstermektedir. Karlılık oranları dikkate alındığında da, ölçeklerin küçüldükçe karlılığın azaldığı ve hatta küçük ölçekli işletmelerde zararın söz konusu olduğu dikkati çeken diğer bir faktördür. 2.2.2. Banka Kredilerinin Önemi ve Sorunlar KOBİ’lerin gerek kuruluş aşamasında öz kaynak, gerekse faaliyet döngüsü içerisinde işletme sermayesi ihtiyaçları söz konusu olabilmektedir. Ayrıca uzun süreli ve önemli büyüklükteki sabit yatırım harcamalarının yapılmasında da KOBİ’ler yabancı kaynak ihtiyacı duymaktadırlar. Fon ihtiyaçlarının dış finansman ile giderilmesinde, KOBİ’lerin başvurdukları en önemli kaynaklar arasında banka kredileri önemli bir paya sahiptir. Ancak ülkemizde faaliyet gösteren KOBİ’ler, yönetimsel eksiklikler, düşük mali performans, yüksek reel faiz13, ağır teminat/garanti koşulları ve kredilerin vadelerinin kısalığı gibi nedenlerle finans kurumlarından yeterli krediyi sağlayamamaktadırlar. Türkiye’de KOBİ’lerin ülke ekonomisinde önemli bir ağırlığı olmasına karşın toplam kredilerin sadece yüzde 4-5’inin (DİE 2002) bu işletmelere tahsis edilmiş olması, bunun somut bir göstergesi niteliğindedir. Bankaların kredi kullandırırken kredinin koşullarına uygun teminat/garanti talep etmesi, KOBİ’leri zora sokan bir diğer unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde yaygın olarak gayrimenkul ipoteği, kefalet, müşteri çek senedi gibi teminatlar kullanılmaktadır. Yine KOBİ’lerin ihtiyacına göre, orta-uzun vadeli ve uygun koşullu banka kredisi alabilmeleri amacıyla kredi garantisi sağlayan “Kredi Garanti Fonu A.Ş.” de ülkemizde faaliyet göstermektedir. Anılan şirket sayesinde, KOBİ’lerin banka kredisi kullanırken yaşayacakları teminat problemi, KGF garanti/kefaleti ile giderilmekte, bu sayede KOBİ’lerin de banka kredisi kullanma imkanı artmaktadır. 2.2.3. Kayıt Dışı Ekonomi ve Basel II Süreci ile Etkileşimi En genel anlamıyla kayıt dışı ekonomi, “Ya hiç bir belgeye bağlanmayarak ya da içeriği gerçeği yansıtmayan belgelerle gerçekleştirilen ekonomik olayın (alım-satım), devletten ve işletme ile ilgili öteki kişilerden (ortaklardan, alacaklılardan, kazanca katılan işçilerden vb.) tamamen ya da kısmen gizlenerek, kayıtlı (resmi) ekonominin dışına taşmasıdır” (Altuğ 1999). Hesap Uzmanları Kurulu tarafından, çeşitli tahmin yöntemleri kullanılarak14 bulunan kayıtdışılık oranları aşağıdaki gibidir. DÜNYADA Sanayileşmiş Ülkeler (G-7) Gelişmiş Ülkeler Gelişmekte Olan Ülkeler Az Gelişmiş Ülkeler TÜRKİYE’DE GSMH Yaklaşımına göre Ekonometrik Yaklaşıma göre Vergisel Yaklaşıma göre Duyarlılık Analizine göre Kayıt Dışı Ücret Yaklaşımına göre yüzde 35 – 40 (Kaynak:T.C. Malye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutu”, Ankara Mayıs 2005 tarihli sunumdan derlenmiştir.) 26 Bankacılar Dergisi Türkiye’de kayıt dışı ekonominin nedenlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür. (DPT Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlıkları sırasında oluşturulan Kayıt Dışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonunun DPT: 2603-ÖİK: 614 sayılı Raporu’ndan derlenmiştir.) - Türkiye’de 70’li yıllardan itibaren yaşanan yüksek oranlı enflasyonun işletmelerin gelir ve kaynak yapısı üzerindeki olumsuz etkileri, Mükellefin vergiye karşı direnç göstermesi, Vergi yükü dağılımında adalet ilkesinin zedelenmesi, Devletin pek çok alanda düzenlemeler getirmesi ve bu düzenlemelerin firmalara getirdiği mali yükler, Türkiye’nin idari yapısındaki sorunlar, denetimin yetersizliği ve birimler arası eşgüdümün eksikliği nedeniyle kayıt dışı çalışmaların tespitinin ve kayıt altına alınmasının zorlaşması, Genel olarak vergi oranlarının yüksekliği ve vergi kanunlarının zor anlaşılır ve yoruma açık olmaları. Şekil 4. Kayıt Dışılığın Önlenmesinde KOBİ Bilançolarında Dikkate Alınacak Kalemler Kayıt dışı ekonominin varlığında, milli gelir ve istihdam gibi makro ekonomik değişkenler tam ve doğru olarak ölçülemeyeceğinden bu değişkenlere dayalı olarak oluşturulan politikalar sapmalı sonuçlar verecektir. Bu ortamda kaynakların etkin dağılımı bozulacak, aynı sektördeki iş kolunda ve benzer koşullarda faaliyet gösteren iki işletmeden birisi kayıt 27 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu dışılık sayesinde hak etmediği halde rekabet üstünlüğü elde edebilecek, dolayısıyla yasalara uygun olarak faaliyet gösteren firmalar piyasa dışına itilebilecektir. Ayrıca vergilendirilmeyen ya da eksik olarak vergilendirilen faaliyetler nedeniyle vergi gelirleri daha az olacak, vergi kaybı nedeniyle bütçe açığı ortaya çıkacak veya artacaktır. Bu açığın finansman yöntemi de ekonomik ve sosyal açılardan toplum üzerine ek maliyet olarak yansıyarak, halihazırda vergilerini ödeyen mükelleflerin vergi yükleri de haksız yere artmış olacaktır. Bilindiği üzere, bankaların firmaları kredilendirirken dikkate aldıkları en önemli unsur, firma mali tablolarındaki kantitatif verilerdir. Ancak bu hedefin gerçekleşmesi firmaya ait kantitatif verilerin doğruluğu ve analize elverişli olması ile doğrudan ilişkilidir. Aşağıda önümüzdeki dönemde kayıt dışılığın önlenmesinde KOBİ bilançolarında dikkate alınabilecek kalemler belirtilmektedir. Basel II ile birlikte, KOBİ’ler banka kredisi alabilmek ve fiyatlama avantajlarından yararlanabilmek amacıyla kayıt düzenlerini geliştirerek ticari faaliyetlerini kayıt altına almak zorundadırlar. Bu bağlamda Basel II’nin, kredi maliyetleri üzerindeki yansımaları aracılığıyla işletmelerin ticari faaliyetlerinin kayıt altına alınmasında zorlayıcı bir unsur olacağı beklenmektedir. Bu etkileşimin derecesi, KOBİ’lerin bankacılık sisteminden sağladığı kaynakların büyüklüğü ile doğru orantılı olacaktır. IV. Basel II Sürecinde Derecelendirme ve Teminatlandırma İşlemlerinin KOBİ Kredilerine Etkileri Bu bölümde Basel II’nin KOBİ niteliğini haiz firmaların bankacılık kesiminden kullandığı kredilere olan etkileri açıklanacaktır. Bu çerçevede, standart yaklaşımda ve içsel derecelendirme yaklaşımında firma derecelendirmesinin ve teminatlandırmanın KOBİ kredilerine etkilerine ve bu konu ile ilgili senaryo ve örneklendirme çalışmalarına yer verilecektir. 1. Standart Yaklaşım ve İçsel Derecelendirme Yaklaşımında Firma Derecelendirme ve Teminatlandırma İşlemlerinin KOBİ’lere Etkileri Ciro ve toplam risk açısından değerlendirildiğinde, Türkiye’de KOBİ nitelikli firmaların büyük bir kısmının, perakende portföy kapsamında değerlendirileceği düşünülmektedir. Bu durum, standart yaklaşımda yüzde 75 risk ağırlığının uygulanacak olması nedeniyle perakende nitelikli KOBİ’lere göreceli avantaj sağlayabilecektir. Bir bankanın portföyünde perakende KOBİ nitelikli firmalara verilen kredi ne kadar fazla ise sermaye bulundurma maliyeti de o oranda düşecektir15. Sermaye maliyetinin azalması, firmaların kredi fiyatlarına da olumlu bir biçimde yansıyacaktır. İçsel derecelendirme yaklaşımında ise, bankalar tarafından KOBİ’lere verilecek derecelendirme notları ve onlardan teminat olarak alınan enstrümanlar dikkate alınarak ölçümleme yapılacak, söz konusu firmaların risklilikleri, derecelendirme notlarından bulunan temerrüde düşme olasılıklarından ve teminatlardan ve firmadan yapılan tahsilatlardan bulunan temerrüt halinde kayıp oranlarından hareketle belirlenebilecektir. BDDK tarafından Aralık 2005 tarihinde yayımlanan “Türk Bankacılık Sistemi Basel II 2. Anket Çalışması Sonuçları”na göre, ülkemizde belirli bir süre tüm bankacılık sektörünün ileri içsel derecelendirme yöntemlerini uygulaması mümkün görünmemektedir16. Buradan hareketle, ülkemizde faaliyet gösteren bankaların büyük kısmının kredi riskini belirli bir süre standart yöntem ile ölçeceği sonucunu çıkarmak mümkün olabilmektedir. 28 Bankacılar Dergisi BDDK tarafından Temmuz 2003’de bankacılık sistemi aktif büyüklüğünün yüzde 95’ini oluşturan 23 bankanın katılımı ile özellikle standart yöntemin sonuçlarını ortaya koyacak şekilde Sayısal Etki Çalışması, QIS-TR yapılmıştır. Çalışma, kredi riski, piyasa riski ve operasyonel risk kategorileri için belli varsayımlar altında17 yapılmıştır. Kredi riski için, Basel II düzenlemelerinde öngörülen alternatif yaklaşımlardan “Basitleştirilmiş Standart Yaklaşım” ve “Standart Yaklaşım” kullanılmıştır. “İçsel Derecelendirme Yaklaşımı”na ise çalışmada yer verilmemiştir. Çalışma sonuçları genel olarak incelendiğinde, Basel II’nin muhtemel etkilerinin statik bir portföy üzerinden ölçüldüğü, bankaların portföylerinde çeşitli nedenlerle (makroekonomik koşullar, portföy tercihleri vb.) oluşabilecek değişkenliklerin etkilerini dikkate alacak bir yapıya sahip olmadığı görülmüştür. Söz konusu eksikliği gidermek için mevcut portföyler çeşitli senaryolar üzerinden tekrar değerlendirilerek, olası durumların sermaye yeterliliğine etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada kullanılan verilerin portföylere göre dağılımı grafik 3’deki gibidir : Basel II hükümlerine göre KOBİ olarak tanımlanan firmalara ait krediler, portföy içinde toplam yüzde 18,6’lık bir paya sahiptir. Grafik 3. QIS-TR Çalışması Bankacılık Sektörü Portföy Dağılımı Kurumsal KOBİ 12,6% Diğer Kurumsal 16,2% Hükümet Portföyü 24,9% Bankalar 6,6% İkamet Amaçlı G.menkul 0,5% Ticari Portföy 21,4% Diğer Perakende 11,8% Perakende KOBİ 6,0% Kaynak: BDDK Aralık 2004, Sayısal Etki Çalışması Değerlendirme Raporu’ndan derlenmiştir. Şirketler Portföyü; “Kurumsal KOBİ” ve “KOBİ Dışı Şirketler” olarak iki alt portföye ayrılmakta olup, sermaye yeterliliğinin hesaplanması ile ilgili mevcut uygulama (Basel I) kapsamında, portföyde yer alan alacaklardan, kabul edilen teminatla koruma altına alınmamış olanlar yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır. Ancak bu kapsamda kabul edilen teminatların alınmış olması durumunda bu alacakların korumalı kısımları daha düşük risk ağırlıklarına tabi tutulabilmektedir. Bu çerçevede, KOBİ dışı şirketlere ait alt portföyün yaklaşık yüzde 60’ının, kurumsal KOBİ portföyünün ise yaklaşık yüzde 40’ının, yüzde 100’den daha düşük risk ağırlıklarına tabi tutulmakta olduğu tespit edilmiştir. Portföyün kredi kalitesi dağılımı standart yaklaşım kapsamında incelendiğinde; iki önemli etkenin, portföyü mevcut uygulamadan daha farklı bir şekilde değerlendirmeye ittiği gözlenmiştir: - Standart yaklaşım kapsamında derecelendirilmemiş alacaklar, yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır. Çalışmada, portföyün gerek KOBİ dışı şirketler, gerekse 29 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu - de kurumsal KOBİ alt portföylerindeki alacakların büyük kısmının derecelendirilmemiş alacaklar arasında sınıflandırıldığı tespit edilmiştir. Mevcut uygulama ile standart yaklaşım uygulaması arasında kabul edilebilir teminat ve garantiler ile bunların dikkate alınma usül ve esasları arasında önemli farklar bulunmaktadır. Bu doğrultuda, standart yaklaşım kapsamında; KOBİ dışı şirketler alt portföyünün yüzde 10’dan, kurumsal KOBİ alt portföyünün ise yüzde 15’inden daha azının yüzde 100’den daha düşük risk ağırlıklarına tabi tutulacağı tespit edilmiştir. Basitleştirilmiş standart yaklaşım kapsamında ise, portföyde yer alan alacakların korumasız kısımları yüzde 100 sabit risk ağırlığına, kabul edilen teminat veya garantilerle korunmuş kısımları ise ilgili teminat veya garantinin tabi olduğu olduğu risk ağırlıklarına dahil edilmektedir. Çalışmada, KOBİ dışı şirketler ve kurumsal KOBİ alt portföylerinin büyük kısımlarının yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulduğu tespit edilmiştir. Sonuçta yüzde 100’den daha düşük risk ağırlıklarına tabi tutulacak tutar, mevcut uygulamaya göre gerek standart yaklaşımda, gerekse de basitleştirilmiş standart yaklaşımda azalacaktır. Örneğin, kurumsal KOBİ alt portföyünün yaklaşık yüzde 40’ı mevcut uygulamada yüzde 100 risk ağırlığının altında iken, standart yaklaşımda ise yaklaşık yüzde 15’i yüzde 100 risk ağırlığının altında kalmaktadır. Buna göre risk ağırlıklı varlıklar tutarları Basel II uygulamalarında, mevcut uygulamaya göre daha yüksek olacaktır. Perakende Portföy ise, “İkamet Amaçlı Gayrimenkul İpoteği”, “Diğer Perakende” ve “Perakende KOBİ” olarak üç alt portföye ayrılmaktadır. Çalışmada perakende KOBİ alt portföyüne dahil kredilerin, mevcut uygulama, standart yaklaşım ve basitleştirilmiş standart yaklaşım kapsamında risk ağırlıklarına göre dağılımının aşağıdaki gibi olduğu tespit edilmiştir: Mevcut uygulama kapsamında büyük ölçüde yüzde 100 risk ağırlığına tabi olan krediler, standart ve basitleştirilmiş standart yaklaşımın uygulanması halinde, yüzde 75 risk ağırlığına tabi olan krediler olarak gözlenmektedir. Teminatlar dikkate alındığında da bu durum değişmemektedir. Grafik 4’deki dağılımlara göre 100 YTL’lik bir portföyün risk ağırlıklı varlıklar toplamı, her bir yaklaşım için ayrı ayrı hesaplandığında, mevcut uygulamada hesaplanan risk ağırlıklı varlıkların standart ve basitleştirilmiş standart yaklaşıma göre teminatlar dikkate alınmaksızın yaklaşık yüzde 12 daha fazla, teminatlar dikkate alındığında ise yaklaşık yüzde 5 daha az çıktığı görülmektedir. Tüm bu tespitler dahilinde, standart ve basitleştirilmiş standart yaklaşımda, mevcut uygulamaya göre risk ağırlıklı varlıklarda önemli artışların görülmeyeceği, dolayısıyla Basel II’de perakende KOBİ portföyünden dolayı sermaye yükümlülüğünde önemli bir artışın olmayacağı kanısına varılmıştır. Şirketler portföyünün kurumsal KOBİ alt portföyü için mevcut uygulamaya göre risk ağırlıklı varlıklar artışı standart yaklaşımda yüzde 34,5, basitleştirilmiş standart yaklaşımda ise yüzde 34,6 olarak gerçekleşmiştir. Perakende portföyünün perakende KOBİ alt portföyü için mevcut uygulamaya göre risk ağırlıklı varlıklar tutarı gerek standart yaklaşımda, gerekse de basitleştirilmiş standart yaklaşımda yaklaşık olarak aynı kalmıştır. 30 Bankacılar Dergisi Grafik 4. QIS–TR Çalışması Bankacılık Sektörü Perakende Portföy Dağılımı Basel I Teminatlar Dahil Basel I Takip 0,00% % 0, 10, 20 r.a. 0,01% % 100 r.a.. 7 6,7 2% Takip 0,00% % 50 r.a. 23,27 % % 100 r.a. 54,52% % 0, 10, 20 r.a. 17 ,47 % % 75 r.a % 50 r.a. 28,01% 0,00% % 75 r.a. 0,00% Standart Yaklaşım Teminatlar Dahil Standart Yaklaşım % 100 r.a. 10,83% Takip 1,00% % 50 r.a. 0,00% % 100 r.a. 7 ,62% % 0, 10, 20 r.a. 0,00% % 75 r.a. 88,17 % % 100 r.a. 10,80% % 0, 10, 20 r.a. 3,00% % 50 r.a. 3,01% % 75 r.a. 85,35% Basitleştirilmiş Std. Yak. Teminatlar Dahil Basitleştirilmiş Standart Yaklaşım Takip 1,00% Takip 1,02% Takip 1,00% % 50 r.a. 0,00% % 0, 10, 20 r.a. 0,00% % 75 r.a. % 100 r.a. 8,58% % 0, 10, 20 r.a. 3,45% % 50 r.a. 2,28% % 75 r.a. 84,69% 88,20% Kaynak: BDDK Aralık 2004, Sayısal Etki Çalışması Değerlendirme Raporu’ndan derlenmiştir. Portföylerin toplam risk ağırlıklı varlıklar artışına katkıları incelendiğinde ise, şirketler portföyünün kurumsal KOBİ alt portföyünün risk ağırlıklı varlıklar artışına katkısı gerek standart yaklaşım, gerekse de basitleştirilmiş standart yaklaşım için yüzde 2,7 olarak bulunmuştur. Perakende portföyünün perakende KOBİ alt portföyünün risk ağırlıklı varlıklar artışına katkısı; standart yaklaşımda yüzde -0,1 olarak bulunmuş, basitleştirilmiş standart yaklaşımda ise risk ağırlıklı varlıklar artışına bir katkısı bulunmadığı (yüzde 0) tespit edilmiştir. Tüm portföyler için toplam katkılar incelendiğinde, standart yaklaşım kapsamında yüzde 56,7 ve basitleştirilmiş standart yaklaşım kapsamında yüzde 55,1 seviyesinde katkı gerçekleştiği, bir başka deyişle toplam risk ağırlıklı varlıklar tutarlarında ve dolayısıyla sermaye yükümlülüklerinde yarıdan fazla bir artışın gerçekleştiği tespit edilmiştir. Buna göre gerek perakende KOBİ, gerekse de kurumsal KOBİ alt portföylerinin, portföylerin risk ağırlıklı varlıklar artışlarına katkılarının oldukça az olduğu düşünülmektedir. 31 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu Standart yaklaşım ile kredi riskinin ölçümünde, riske uygun bir biçimde daha düşük sermaye tahsisi ve daha düşük kredi maliyeti sağlanabilmektedir. Ancak bu durum, yalnızca karşı tarafın dışsal bir derecelendirmeye sahip olması halinde söz konusudur. Ülkemizde firmalar için dışsal derecelendirmenin yaygın olmaması ve ulusal derecelendirme kuruluşlarının mevcut olmaması, Basel II standart yaklaşımın (özellikle kurumsal krediler açısından) uygulanabilirliğini engellemektedir. Piyasalarımızın sığ olması, gerekli veri tabanının bulunmayışı ve uluslararası muhasebe standartları ile farklılık arz eden uygulamalar da derecelendirme faaliyetlerinin önünde önemli bir engel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle kısa dönem içerisinde, ülkemizde derecelendirme faaliyetlerinin şeklini belirleyecek düzenlemelerin yapılması ve dışsal derecelendirme yapan kuruluşların faaliyete geçmesi beklenmektedir. Bu nedenle, Basel II sürecinde mali sistem veri tabanının da dahil olacağı genel bir ulusal bilgi havuzu18 oluşturulması, tüm kesimlerin büyük faydalar sağlayacağı kaliteli, hızlı ve doğru bir bilgi akışını sağlayarak önemli bir ihtiyacın giderilmesine yardımcı olacaktır. Böyle bir sistem, kredilendirilecek firma ve ortaklarının kredibilitesinin sağlıklı bir biçimde belirlenmesini ve kaynakların etkin kullanımını sağlayarak milli ekonomiye de önemli bir katkı sağlayacaktır. 2. Ülkemizde Kullanılmakta Olan Teminat Türlerinin Basel II Sürecindeki Yeri ve Önemi KOBİ’lerin banka kredisi kullanırken karşılaştıkları en önemli sorunlardan birisi de bu krediler için yeterli düzeyde ve istenen türde teminat ve/veya garanti sağlayamamalarıdır. Basel II uygulamaları ile birlikte, bankaların teminat taleplerinde önemli değişikliklerin olması beklenmektedir. Ülkemizde yaygın bir biçimde kullanılan teminat türleri, Basel II standart yaklaşımda risk azaltıcı unsurlar arasında yer almamaktadır. Anılan teminat türleri ile ilgili, Basel II’de ülke denetim otoritelerine ulusal inisiyatif kullanma imkanının sağlanmamış olması da, bu konuda herhangi bir esnekliğe yer verilmediğini göstermektedir. Ancak içsel derecelendirme yaklaşımının kullanılması halinde, denetim otoritesine ispat edilmek kaydıyla risk azaltıcı etkisi olan tüm teminat türleri hesaplamaya dahil edilebilecektir. Grafik 5. Ülkemizde Yaygın Olarak Kullanılan Teminat Türleri 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 İpotek % 42,80 İmza Karşılığı % 22,27 Kefalet % 18,32 Belge Karşılığı % 16,11 KGF % 0,50 Kaynak: KOSGEB Saha Araştırma Çalışması Ön Değerlendirme Raporu, Aralık 2004 32 Bankacılar Dergisi Basel II dokümanında teminatlı işlem, bankaların maruz kaldıkları kredi riskinin borçlu veya borçlu adına üçüncü şahsın sağladığı bir teminatla tamamen veya kısmen güvence altına alındığı işlem olarak tanımlanmış ve bankaların basit ya da kapsamlı yöntemden sadece birisini kullanarak kredi risklerini azaltabilecekleri belirtilmiştir. Basel II ile birlikte, Basel I’den farklı olarak kredi riskini azaltmak amacıyla kullanılan teminatların yanı sıra garanti ve türev ürünler de, belli koşullar altında dikkate alınabilmektedir. Garantilerin hesaplamalarda dikkate alınabilmesi için, garantiler olmaksızın hesaplanan sermaye yükümlülüğünün, garantiler dikkate alındıktan sonra hesaplanan sermaye yükümlülüğünden mutlaka yüksek olması gerekmektedir. Ayrıca kredi türev enstrümanları da garantiler ile benzer şekilde hesaplamaya dahil edilebilmektedir. Son olarak, bilanço içi netleşme anlaşmaları da kredi riski azaltım teknikleri arasında dikkate alınabilmektedir. Aşağıda Basel II’de değinilmeyen, fakat ülkemizde yaygın olarak kullanılan teminat türlerinin değerlendirmesi yapılmaktadır. “Gayrimenkul İpoteği”, Basel II’de bir teminat unsuru olarak değil bir alacak türü olarak tanımlanmaktadır. Burada konut amaçlı gayrimenkul ipoteği karşılığı verilen krediler ve ticari amaçlı gayrimenkul ipoteği karşılığı verilen krediler şeklinde bir alacak ayırımına gidilmektedir. Konut finansmanı amacıyla tahsis edilen ve karşılığında konut amaçlı gayrimenkulun ipotek edildiği bir kredi için risk ağırlığı yüzde 35 olarak hesaplanırken, ticari amaçlı temin edilen ve karşılığında ticari amaçlı gayrimenkulun ipotek edildiği bir kredide risk ağırlığı yüzde 100 olarak dikkate alınacaktır. Standart yaklaşımda uygulama bu yönde iken, içsel derecelendirme yaklaşımında da her iki alacak türünün riskliliğinin hesaplanmasında farklı formülasyonlar kullanılmaktadır. Basel II’de bir alacak türü olarak değerlendirilen gayrimenkul ipoteği, ülkemizde tamamen farklı olarak hemen hemen her türden kredi çeşidi için (konut, ticari, yatırım, ihtisas, tüketici, Eximbank kredileri vb.) kabul gören bir teminat niteliği taşımaktadır. Ülkemizde resmi olarak Ocak 2008 tarihinde başlayacak olan standart yaklaşımda, KOBİ’lerin kullanacakları ticari amaçlı krediler için borçlunun ikamet ettiği gayrimenkulün rehnedilmesi halinde borçlunun tabi olduğu portföyün risk ağırlığı (Perakende KOBİ için yüzde 75 risk ağırlığı, kurumsal KOBİ için derecelendirme notuna karşılık gelen risk ağırlığı dikkate alınacaktır.) uygulanabilecektir. Aynı durum, borçlunun ticari faaliyetini yürüttüğü bina ve fabrikaların rehnedilmesi ve/veya borçlu lehine üçüncü kişilerin gayrimenkulleri üzerine tesis edilecek ipotekler için de geçerli olacaktır. Kredilerin teminatına alınacak ticari amaçlı gayrimenkul ipoteği için yüzde 50 risk ağırlığının kullanılabilmesi, gelişmiş organize emlak piyasalarının olması ve bu türden krediler için takyid edilmiş temerrüt oranlarının aşılmaması halinde teminatın kredi miktarını karşılayan bölümü için mümkün olabilecektir. Kalan kredi miktarı için borçlunun risk ağırlığı uygulanacaktır. “Alacak Temliki” karşılığı kredi kullandırımı, ülkemizde yaygın olarak tercih edilen bir uygulamadır. Özellikle firmaların kamu kurumları nezdinde doğmuş istihkak alacaklarının temliki veya rehni karşılığı kredi kullandırılması Karşılıklar Karanamesi kapsamında likit teminatlar arasında (II. Grup Teminatlar) kabul edilen bir teminat türü olmasına rağmen, Basel II standart yaklaşımda risk azaltıcı teminatlar arasında değerlendirilmemektedir. Bu durumun teminatlandırma açısından KOBİ’ler aleyhine olduğunu söylemek mümkündür. “Gerçek Müşteri Çeki veya Senedi”, özellikle vadeli alım-satım yapan KOBİ’lerin spot veya rotatif kredi ihtiyaçlarının karşılanmasında bankacılık kesimince teminat olarak 33 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu kabul edilen önemli bir finansal araçtır. Basel II dokümanında, yalnızca ulusal tercihler kapsamında ve temerrüde uğramış alacakların teminatlandırılmasında 3 yıllık bir geçiş dönemi için bu tür kıymetli evrakın teminat olarak dikkate alınabilmesi istisnası yer almıştır. Bunun dışında, standart yaklaşımın uygulanması durumunda çek ve senetlerin herhangi bir risk azaltıcı etkisi olmayacaktır. “Gerçek veya Tüzel Kişi Kefaleti” karşılığı kredi kullandırılması, Basel II’de kısmen yer almaktadır. Basel II, “A-” veya üzeri derecelendirme notuna sahip firmalar ile tüm banka garantileri ve kredi türevlerini teminat olarak kabul etmektedir. Ancak ülkemizde hiçbir firma halihazırda “A-“ veya üzerinde derecelendirme notuna sahip olmadığından, anılan firmaların vermiş oldukları kefaletlerin kredi riskini azaltıcı unsur olarak kullanılması mümkün gözükmemektedir. Benzer şekilde ülkemizde faaliyet gösteren “KGF”nin de (Kredi Garanti Fonu) herhangi bir derecelendirme kuruluşundan almış olduğu derecelendirme notu bulunmadığı için vereceği kefaletlerin risk azaltıcı etkisi bulunmamaktadır. Bu itibarla önümüzdeki dönemde, risk yönetimi ve Basel II anlayışıyla uyumlu, yüksek kaliteli bir kefalet hizmetinin varlığı KOBİ’ler için çok büyük bir önem arz edecektir. Benzer şekilde, “Taşıt Rehni ve Ticari İşletme Rehni”ne Basel II’de yer verilmemesi KOBİ’ler açısından teminat verilebilir unsurlarda önemli bir kısıtlamayı beraberinde getirmektedir. Ancak burada dikkat çekilmesi gereken en önemli konu; Basel II ile birlikte, Türk bankacılık sektörünce teminat olarak kabul edilen şahıs/firma kefaleti, müşteri çek senetleri, KGF, ticari işletme rehini, alacağın temliki, menkul rehini gibi unsurlar ulusal bankalarca teminat olma niteliğini devam ettirecek, fakat Basel II standart yaklaşım ile belirlenen firma kredi risk ağırlığını azaltıcı teminat unsuru olarak kabul edilmeyecektir. Yani mevcut teminat yapısının sürdürülmesinin, firmalar için ortaya çıkacak sermaye yükümlülüğünün ve kredi maliyetinin azaltılması kapsamında herhangi bir pozitif etkisi olmayacaktır. Bu yeni yapıda bankalar KOBİ’lerden daha güçlü teminatlar talep edebilecekler, halihazırda teminatlara ilişkin ağır olduğu ifade edilen uygulamanın KOBİ’ler açısından daha da ağırlaşması söz konusu olabilecektir. Bu nedenle Basel II’de öngörülen risk azaltım tekniklerine uyum sağlanabilmesi amacıyla, ülkemizde bazı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda BDDK tarafından 30.06.2001 tarih ve 24448 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Karşılıklar Kararnamesi’nin değişmesi gerekebilecektir. 3. Senaryo Ve Örneklendirme Çalışmaları 3.1. Standart Yaklaşım İçin Endikatif Çalışma Örnek 1: XYZ bankasındaki toplam riski 5.000.000 YTL olan bir firmanın cirosu 35.000.000 YTL’dir. S&P tarafından BB ratingi verilmiş olan firmanın 100.000 YTL tutarında kredi talebi bulunmaktadır. Kredinin teminatına gerçek müşteri çeki alındığı varsayılmaktadır. Cirosu 50 milyon euronun altında ve toplam riski 1 milyon euronun üstünde olan firma, Basel II KOBİ tanımına göre, “Kurumsal KOBİ” portföyünde değerlendirilebilecektir19. Kredinin teminatı, Basel II Standart Yaklaşım’a göre risk azaltıcı bir etki göstermemektedir. Firmanın ratingi BB, bu ratinge denk gelen risk ağırlığı ise yüzde 100’dür. 34 Bankacılar Dergisi Basel II – Standart Yöntem Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) 100.000 x 1 x 0,08 = 8.000 Basel I 8000 Örnek 2: XYZ bankasındaki toplam riski 500.000 YTL olan bir firmanın cirosu 35.000.000 YTL’dir. S&P tarafından BB ratingi verilmiş olan firmanın 100.000 YTL tutarında kredi talebi bulunmaktadır. Bu kredinin tamamı için, borçlunun ticari amaçla kullandığı gayrimenkulü ipotek edilmiştir. Cirosu 50 milyon euronun altında ve toplam riski 1 milyon euronun altında olan firma, Basel II KOBİ tanımına göre, “Perakende KOBİ” portföyünde değerlendirilebilecektir. Firmanın ratingi BB, bu ratinge denk gelen risk ağırlığı ise yüzde 100’dür. Anılan firmanın “Perakende KOBİ” niteliğini haiz olması nedeniyle yüzde 75 risk ağırlığına tabi tutulması mümkün olabilecektir. Ancak kredinin tamamı için ticari amaçlı gayrimenkul ipoteğinin teminat olarak dikkate alınmış olması nedeniyle risk ağırlığı yüzde 5020 olarak dikkate alınacaktır. Basel II – Standart Yöntem Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) 100.000 x 0,50 x 0,08 = 4.000 Basel I 4.000* (*) Basel I mevcut uygulamada, teminatına ipotek alınan krediler, yüzde 50 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır. Bu nedenle, Basel I ve Basel II hesaplamalarında bir farklılık gözlenmemektedir. Örnek: XYZ bankasındaki toplam riski 250.000 YTL olan bir firmanın cirosu 10.000.000 YTL’dir. S&P tarafından C ratingi verilmiş olan firmanın 2.500 YTL tutarında kredi talebi bulunmaktadır. Kredinin teminatına şahıs kefaleti alındığı varsayılmaktadır. Cirosu 50 milyon euronun ve toplam riski 1 milyon euronun altında olan firma, Basel II KOBİ tanımına göre, “Perakende KOBİ” portföyünde değerlendirilebilecektir. Firmanın ratingi C, bu ratinge denk gelen risk ağırlığı ise yüzde 150’dir. Ancak bilindiği üzere perakende KOBİ nitelikli firmalar, standart yaklaşımla yapılan hesaplamalarda ratingine bakılmaksızın standart yüzde 75 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır. Ayrıca kredinin teminatı, Basel II Standart Yaklaşım’a göre risk azaltıcı bir etki göstermemektedir. Basel II – tandart Yöntem Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) 2.500 x 0,75 x 0,08 = 150 Basel I 200 35 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu Örnek: XYZ bankasındaki toplam riski 2.000.000 YTL olan bir firmanın cirosu 75.000.000 YTL’dir. S&P tarafından C ratingi verilmiş olan firmanın 2.500 YTL tutarında kredi talebi bulunmaktadır. Kredinin teminatına şahıs kefaleti alındığı varsayılmaktadır. Cirosu 50 milyon euronun altında ve toplam riski 1 milyon euronun üstünde olan firma, Basel II KOBİ tanımına göre, “Kurumsal KOBİ” portföyünde değerlendirilebilecektir. Firmanın ratingi C, bu ratinge denk gelen risk ağırlığı ise yüzde 150’dir. Ayrıca kredinin teminatı, Basel II Standart Yaklaşım’a göre risk azaltıcı bir etki göstermemektedir. Basel II – Standart Yöntem Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) Basel I 2.500 x 1,5 x 0,08 = 300 200 Üçüncü ve dördüncü örnekler mukayese edildiğinde, perakende KOBİ portföyünde değerlendirilen firmaların standart yaklaşımla yapılan hesaplamalar sonucunda avantajlı konuma geldiği görülmektedir. Aynı şartlar altında kredi kullanan iki firmadan kurumsal KOBİ portföyde izlenen firma, düşük rating nedeniyle daha fazla, perakende KOBİ firması ise daha az sermaye tutulmasına neden olmaktadır. Ülkemizde perakende KOBİ portföyünde değerlendirilen firmaların bilançolarının genellikle çok güçlü olmadığı, dolayısıyla derecelendirildiğinde düşük derecelendirme notlarını haiz olduğu düşünüldüğünde perakende KOBİ portföyünde değerlendirilen firmalar standart yaklaşıma göre avantajlı bir konuma gelmektedir. 3.2. İçsel Derecelendirme Yaklaşımı (IRB) İçin Endikatif Çalışma21 Tablo 7. Rating Sınıflarına Göre Temerrüde Düşme Olasılıkları RATING PD AAA 0,0003 AA 0,01 A 0,03 BBB 0,04 BB 0,05 B 0,06 CCC 0,07 CC 0,09 C 0,13 D 1 Tablo 8. Rating Sınıflarına Göre Temerrüt Anında Risk Bakiyelerini Hesaplatan Oranlar RATING AAA AA EAD 0,01 0,03 A 0,05 BBB BB B CCC CC C 0,07 0,09 0,11 0,13 0,15 0,17 D 0,30 Tablo 9. Rating Sınıflarına Göre Temerrüt Halinde Kayıp Yüzdeleri RATING LGD* AAA 0,21 AA 0,25 A 0,28 BBB 0,35 BB 0,38 (*) Teminatsız krediler için varsayılan LGD oranlarıdır. 36 B 0,40 CCC 0,45 CC 0,50 C 0,55 Bankacılar Dergisi Tablo 10. Teminat Türlerine Göre Temerrüt Halinde Kayıp Yüzdeleri Teminat Türü Nakit Menkul Kıymet Konut G.Menkul Ticari G.menkul GMÇS LGD 0,05 0,29 0,38 0,42 0,40 Örnek 1: XYZ bankasındaki toplam riski 500.000 YTL olan bir firmanın cirosu 12.000.000 YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu AA, firmanın kullandığı kredi tutarı ise 80.000 YTL’dir. Bu kredinin tamamı için, borçlunun ikamet etttiği gayrimenkul ipotek edilmiştir. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir. AA ratingli firma için PD = 0,01 Bu kredi için LGD = 0,1022 AA ratingli firma için EAD = 80.000 x (1+0,03) = 82.400 YTL olduğu varsayılmaktadır. Firmanın cirosu 50 milyon euronun, toplam riski ise 1 milyon euronun altındadır. Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma, “Perakende KOBİ” olarak nitelendirilmektedir. Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) Basel II – IRB Yöntemi Basel I 822 3.200 Birinci örnekte yer alan firmanın diğer tüm bilgilerinin aynı olduğu varsayılarak, tüm rating sınıfları bazında ayrılması gereken sermaye tutarı, aşağıdaki tabloda hesaplanmıştır. Rating AAA AA Ayrılması gereken sermaye- IRB 48 822 A BBB BB B CCC CC C 1.918 2.949 3.765 4.530 5.712 7.377 9.691 Örnek 2: XYZ bankasındaki toplam riski 3.000.000 YTL olan bir firmanın cirosu 25.000.000 YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu AA, firmanın kullandığı kredi tutarı ise 80.000 YTL’dir. Bu kredinin tamamı için, borçlunun ikamet ettiği gayrimenkul ipotek edilmiştir. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir. AA ratingli firma için PD = 0,01 Bu kredi için LGD = 0,10 AA ratingli firma için EAD = 80.000 x (1+0,03) = 82.400 YTL olduğu varsayılmaktadır. 37 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu Firmanın cirosu 50 milyon euronun altında, toplam riski ise 1 milyon euronun üzerindedir. Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma “Kurumsal KOBİ” olarak nitelendirilmektedir. Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) Basel II – IRB Yöntemi Basel I 887 3.200 Örnek 3: XYZ bankasındaki toplam riski 3.000.000 YTL olan bir firmanın cirosu 85.000.000 YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu AA, firmanın kullandığı kredi tutarı ise 80.000 YTL’dir. Bu kredinin tamamı için, borçlunun ikamet ettiği gayrimenkul ipotek edilmiştir. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir. AA ratingli firma için PD = 0,01 Bu kredi için LGD = 0,10 AA ratingli firma için EAD = 80.000 x (1+0,03) = 82.400 YTL olduğu varsayılmaktadır. Firmanın cirosu 50 milyon euronun, toplam riski ise 1 milyon euronun üzerindedir. Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma, “Kurumsal Firma” olarak nitelendirilmektedir. Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) Basel II – IRB Yöntemi Basel I 1.132 3.200 Yapılan endikatif çalışmanın ilk üç örneği karşılaştırıldığında, firmaların ratingi, kredi risk tutarları ve alınan teminatlar açısından herhangi bir fark gözlenmemektedir. Ancak ilk örnekte yer alan firma, cirosu ve toplam risk tutarı açısından “Perakende KOBİ” sınıfında nitelendirilmekte iken, ikinci örnekte yer alan firma “Kurumsal KOBİ” olarak, üçüncü örnekte yer alan firma ise “Kurumsal” olarak nitelendirilmektedir. Firmaların ölçek ve toplam risk büyüklükleri, bankaların sermaye yeterliliklerinde farklılık yaratmakta, bu fark alacak türlerine göre farklı IRB formülasyonlarının uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Basel Komite, KOBİ nitelikli firmalar için kurumsal firmalara oranla avantajlı bir durum ortaya koymaktadır. Anılan üç örnek incelendiğinde, eşit koşullarda en avantajlı firma perakende KOBİ olup, ardından Kurumsal KOBİ ve nihai olarak kurumsal firma gelmektedir. Basel I ile kıyaslandığında, her üç firmanın ratinginin yüksek olması (AA) ve teminatına alınan konut amaçlı gayrimenkul ipoteğinin risk azaltıcı etkisinin bulunması sonucunda, IRB gereklerine göre ayrılması gereken sermaye tutarı büyük oranda azalma göstermektedir. Örnek 4: XYZ bankasındaki toplam riski 100.000 YTL olan bir firmanın cirosu 1.000.000 YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu C, firmanın kullandığı kredi 38 Bankacılar Dergisi tutarı ise 1.000 YTL’dir. Bu kredinin tamamı için, teminatına gerçek müşteri çek ve senedi alınmıştır. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir. C ratingli firma için PD = 0,13 Bu kredi için LGD = 0,27 C ratingli firma için EAD = 1.000 x (1+0,17) = 1.170 YTL olduğu varsayılmaktadır. Firmanın cirosu 50 milyon euronun, toplam riski ise 1 milyon euronun altındadır. Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma “Perakende KOBİ” olarak nitelendirilmektedir. Basel II – IRB Yöntemi Basel I 46 80 Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) Dördüncü örnekte yer alan firmanın diğer tüm bilgilerinin aynı olduğu varsayılarak, tüm rating sınıfları bazında ayrılması gereken sermaye tutarı, aşağıdaki tabloda hesaplanmıştır. Rating AAA AA A BBB BB B CCC CC C Ayrılması gereken sermaye- IRB 1 9 14 19 22 25 29 36 46 Örnek 5: XYZ bankasındaki toplam riski 100.000 YTL olan bir firmanın cirosu 1.000.000 YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu C, firmanın kullandığı kredi tutarı ise 1.000 YTL’dir. Bu kredi için alınmış herhangi bir teminat bulunmamaktadır. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir. C ratingli firma için PD = 0,13 Bu kredi için LGD = 0,55 C ratingli firma için EAD = 1.000 x (1+0,17) = 1.170 YTL olduğu varsayılmaktadır. Firmanın cirosu 50 milyon euronun altında, bir bankacılık grubundan kullandığı kredilerin toplam riski ise 1 milyon euronun altındadır. Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma “Perakende KOBİ” olarak nitelendirilmektedir. Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) Basel II – IRB Yöntemi Basel I 95 80 Dördüncü ve beşinci örnek çalışmalar birbirleri ile karşılaştırıldığında, dördüncü örnekte teminatına gerçek müşteri çek senedi alınırken diğer kredi için herhangi bir teminat alınmadığı görülmektedir. Aynı niteliklere sahip iki firmadan, teminatı bulunmayan KOBİ 39 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu firması için banka, IRB yöntemi ile yaptığı hesaplamalar sonucunda daha fazla sermaye ayırmak zorunda kalacaktır. Bunun sonucunda, dördüncü örnekte yer alan firma daha düşük faiz oranından kredilendirilebilirken, beşinci örnekte yer alan firma ancak daha yüksek faiz oranından kredi kullanma hakkına sahip olabilecektir. Diğer bir deyişle, beşinci örnekte yer alan firma teminatsız kredi talebinde bulunduğundan, banka için daha maliyetli bir konuma gelecektir. Dördüncü örnekte yer alan firmanın teminatlı bir kredi alması (GMÇS) sonucunda, IRB formülasyonlarından çıkan sermaye gereksinimi, Basel I sermaye gereksiniminden daha az olmaktadır. Ancak beşinci örnekten de görüldüğü üzere, teminatı bulunmayan ve ayrıca ratingi C olan firma, IRB hesaplamalarında bankalar için daha fazla sermaye gereksinimi doğurmakta olup, nispeten yüksek kredi maliyetlerine maruz kalmaktadır. Örnek 6: XYZ bankasındaki toplam riski 500.000 YTL olan bir firmanın cirosu 5.000.000 YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu CC, firmanın kullandığı kredi tutarı ise 2.500 YTL’dir. Bu kredi için alınmış herhangi bir teminat bulunmamaktadır. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir. CC ratingli firma için PD = 0,09 Bu kredi için LGD = 0,50 CC ratingli firma için EAD = 2.500 x (1+0,15) = 2.875 YTL olduğu varsayılmaktadır. Firmanın cirosu 50 milyon euronun, toplam riski ise 1 milyon euronun altındadır. Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma “Perakende KOBİ” olarak nitelendirilmektedir. Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) Basel II – IRB Yöntemi Basel I 187 200 Altıncı örnekte yer alan firmanın diğer tüm bilgilerinin aynı olduğu varsayılarak, tüm rating sınıfları bazında ayrılması gereken sermaye tutarı tabloda hesaplanmıştır. Rating AAA AA A BBB BB B CCC CC C Ayrılması gereken sermaye- IRB 4 52 82 108 122 134 157 187 238 Örnek 7: XYZ bankasındaki toplam riski 500.000 YTL olan bir firmanın cirosu 5.000.000 YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu AAA, firmanın kullandığı kredi tutarı ise 2.500 YTL’dir. Bu kredi için alınmış herhangi bir teminat bulunmamaktadır. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir. AAA ratingli firma için PD = 0,0003 40 Bankacılar Dergisi Bu kredi için LGD = 0,21 AAA ratingli firma için EAD = 2.500 x (1+0,01) = 2.525 YTL olduğu varsayılmaktadır. Firmanın cirosu 50 milyon euronun, toplam riski ise 1 milyon euronun altındadır. Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma “Perakende KOBİ” olarak nitelendirilmektedir. Basel II – IRB Yöntemi Basel I 4 200 Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) Altıncı ve yedinci örnek karşılaştırıldığında, aradaki tek farkın firmaların ratingleri olduğu görülmektedir. Altıncı örnekte firma CC ratingini, yedinci örnekte ise AAA ratingini haizdir. IRB yöntemi kullanılarak yapılan hesaplamalar sonucunda ratingi AAA olan firmanın temerrüde düşme olasılığının çok zayıf olması, her ne kadar teminatsız kredi kullanma hakkına sahip olsa da yüksek ratinge sahip olmasının LGD parametresine olumlu yansıması, yine EAD paramatresinin de yüksek rating düzeyinden olumlu yönde etkilenmesi neticesinde, 2.500 YTL’lik bir kredi için ayrılması gereken sermaye 187 YTL’den 4 YTL’ye düşmektedir. Anılan durumda, banka yüksek ratingli KOBİ firmasına çok daha düşük faizle kredi kullandırma imkanına sahip olabilecektir. Örnek 8: Ciro ve toplam risk açısından “Kurumsal KOBİ” portföyünde değerlendirilen bir firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu B, firmanın kullandığı kredi tutarı ise 15.000 YTL’dir. Bu kredinin teminatına ticari amaçlı gayrimenkul ipoteği alınmıştır. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir. B ratingli firma için PD = 0,06 Bu kredi için LGD = 0,19 B ratingli firma için EAD = 15.000 x (1+0,11) = 16.650 YTL olduğu varsayılmaktadır. Basel II – IRB Yöntemi Basel I 623 600 Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) Sekizinci örnekte yer alan firmanın diğer tüm bilgilerinin aynı olduğu varsayılarak, tüm rating sınıfları bazında ayrılması gereken sermaye tutarı, aşağıdaki tabloda hesaplanmıştır. Rating AAA AA A BBB BB B CCC Ayrılması gereken sermaye- IRB 15 178 303 433 530 623 777 CC C 1.002 1.344 41 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu Örnek 9: Ciro ve toplam risk açısından “Kurumsal KOBİ” portföyünde değerlendirilen bir firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu B, firmanın kullandığı kredi tutarı ise 15.000 YTL’dir. Bu kredinin teminatına ticari amaçlı gayrimenkul ipoteği alınmıştır. Kredinin vadesi 2,5 yıl olarak belirlenmiştir. B ratingli firma için PD = 0,06 Bu kredi için LGD = 0,19 B ratingli firma için EAD = 15.000 x (1+0,11) = 16.650 YTL olduğu varsayılmaktadır. Ayrılması gereken sermaye tutarı (YTL cinsinden) Basel II – IRB Yöntemi Basel I 701 600 Sekizinci ve dokuzuncu örnekte, kredi vadesinin IRB hesaplamalarını nasıl etkilediğinin gösterilmesi amaçlanmıştır. Sekizinci örnek çalışmada, vadesi 1 yıl olan kredi için ayrılan sermaye tutarı 623 YTL iken, dokuzuncu örnekte vadesi 2.5 yıl olan kredi için 701 YTL sermaye ayrılması gerekmektedir. IRB hesaplamalarında vade unsuru önem arz etmekte, vadenin uzaması, banka için ekstra maliyet unsuru haline gelmektedir. Bu durumun kredi faizlerine yansıtılacağı izahtan varestedir. 4. Kredi Fiyatlaması Basel II ile birlikte, riskin ölçümü iki ana unsura dayanmaktadır, kredi kullananın (firmanın) risk seviyesi ve kredi işleminin risk seviyesi. Kredi kullananın riski, firmanın finansal verileri (bilanço, gelir tablosu v.b) ile niteliksel faktörlerinin (yönetici ve ortakların geçmişi, yönetim ve organizasyon yapısı, ürün/hizmet gelişimi, pazar payı vb.) değerlendirilmesi sonucu tespit edilen “firma derecelendirme notu” ile ifade edilmektedir. Kredi işleminin riski ise, işlemin türü, teminat, vade, para birimi gibi unsurlar ile değerlendirilmektedir. Böylece kredi, “çok riskli” veya “az riskli” olarak belirlenmekte ve buna göre fiyatlama yapılmaktadır. Diğer bir deyişle, kredi verilen firmanın derecelendirme notu düştükçe banka hem daha çok risk alacak, hem karşılık olarak daha çok sermaye tutacak dolayısıyla daha çok kaynağını (aktifte getirili değere dönüşememe veya pasifte maliyetli kaynağın azaltılamaması kadar) getiriden mahrum bırakacaktır. Dolayısıyla bankaların katlanacakları bu ilave maliyeti kredi faiz oranlarına yansıtmaları beklenmektedir. Bankaların Basel II ile birlikte kredi faiz oranlarını belirleme metodolojileri Şekil 5’de gösterildiği şekilde, katlanılan riskin ve ilave maliyetin yansıtılması şeklinde bir yol izleyecektir. Geleneksel Kredi Fiyatlaması : Fonlama Maliyeti + Müşteri Risk Primi + Kar Payı Basel II Kredi Fiyatlaması 42 : Fonlama Maliyeti + Beklenen Kayıp Oranı + İlave Sermayenin Maliyeti + Kar Payı Bankacılar Dergisi Şekil 5. Basel II Kredi Fiyatlamasının Aşamaları Kaynak: PWC sunumundan derlenmiştir. STANDART YAKLAŞIM Tablo 11. Standart Yaklaşımda Kullanılan Örnekleri Gösterir Tablo Firma Adı Portföy Türü KOBİ 1 Teminatın Risk Azaltıcı Etkisi Yok Basel II’de Uygulanan Risk Ağırlığı % 100 Kredi Tutarı Ayrılması Gereken Sermaye 100.000 8.000 Tic. G. M. İpoteği Var % 50 100.000 4.000 % 75 Şahıs Kefaleti Yok % 75 2.500 150 % 150 Şahıs Kefaleti Yok % 150 2.500 300 Derece Risk Ağırlığı Teminat Türü Kurumsal KOBİ BB % 100 GMÇS KOBİ 2 Perakende KOBİ BB % 75 KOBİ 3 Perakende KOBİ C KOBİ 4 Kurumsal KOBİ C Kredi Fiyatının Unsurları : - Referans Faiz Oranı: “t” zamanda, banka pasifine giren ortalama mevduat faizi (vadesiz mevduat dahil) + sabit maliyetler (faiz dışı giderler-faiz dışı gelirler/toplam kredi miktarı) olarak dikkate alınmıştır. Bu oranın belirlenmesinde her 100 birim mevduatın tamamının kredi olarak kullandırıldığı ve zorunlu karşılıkların yüzde 0 olarak dikkate alındığı varsayılmıştır. 43 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu - Beklenen Kayıp Oranı : Müşterinin Temerrüt Olasılığı (PD)*Temerrüt Halinde Kayıp Oranı (LGD) - Sermaye Maliyeti: Bankanın “X” müşterisi için tutmak durumunda kaldığı ilave sermaye miktarının aynı tarihteki DİBS ortalama bileşik faiz getirisi. - Kar: Sermaye maliyetinin üzerinde olan ek getiri payı. Risk algılaması ile ilişkilendirilebilir. Tablo 11 ve 12’de standart yaklaşımın KOBİ’lere olan etkilerinin gösterilmesi amacıyla hazırlanan örnekler için kredi faiz oranlarının belirlenme süreci anlatılmaktadır. STANDART YAKLAŞIM Tablo 12. Standart Yaklaşımda Kullanılan Örnekler için Kredi Fiyatının Belirlenmesi Firma Adı Fon Transfer Maliyeti + Sabit Maliyetler Kar Payı* Baz Alınacak Kredi Faiz Oranı KOBİ 1 % 13 %2 % 15 Basel I’de Krediye Uygulanacak Faiz Oranı** ( % ) [( 8000 * 0.14 / 100000 ) * 100]+15 = 16,12 Basel II’de Krediye Uygulanacak Faiz Oranı** ( % ) [( 8000 * 0.14 / 100000 ) * 100]+15 = 16,12 KOBİ 2 % 13 %2 % 15 [( 4000 * 0.14 / 100000 ) * 100]+15 = 15,56 [( 4000 * 0.14 / 100000 ) * 100]+15 = 15,56 KOBİ 3 % 13 %2 % 15 [( 200 * 0.14 / 2500 ) * 100]+15 = 16,12 [( 150 * 0.14 / 2500 ) * 100]+15 = 15,84 KOBİ 4 % 13 %2 % 15 [( 200 * 0.14 / 2500 ) * 100]+15 = 16,12 [( 300 * 0.14 / 2500 ) * 100]+15 = 16,68 * Sermayedarın kar beklentisinin her türden müşteri için yüzde 2 olduğu kabul edilmiştir. (Müşterinin ratingi, faaliyet gösterdiği sektörün riskliliği gibi unsurların dikkate alınmadığı varsayılmıştır.) ** Semaye maliyeti, riski en düşük getiri aracı olan yüzde 14 DİBS ortalama bileşik faizi olarak dikkate alınmıştır. Tablo 13’de ise içsel derecelendirme yaklaşımında yapılan hesaplamaların hassasiyeti dikkate alınarak bağımsız varsayımları olan bir örnek çalışmaya yer verilmiştir. 44 Bankacılar Dergisi Tablo 13. Içsel Derecelendirme Yaklaşımında Kredi Fiyatının Belirlenmesi Süreci Sermaye Maliyeti 14,0% * Sermaye maliyeti riski en düşük getiri aracı olan % 14 DİBS ortalama bileşik faizi olarak dikkate alınmıştır. * Fon transfer maliyetinin % 11 olduğu varsayılmıştır. * Her rating, sektör ve teminatlar için ayrı ayrı PD, LGD, EAD, EL ve UL hesaplamalarının daha önce yapıldığı varsayılmıştır. * Sermayedarın kar beklentisinin her türden müşteri için % 2 olduğu kabul edilmiştir. (müşterinin ratingi, faaliyet gösterdiği sektörün riskliliği gibi unsurların dikkate alınmadığı varsayılmıştır.) EAD Rating LGD 2645 2645 500 500 900 4000 2500 1350 2645 500 A BBB BB B AAA AA AA BBB BBB BB 1000 B 1000 900 2645 AAA AA A 10000 4000 2166 1350 3166 BBB BB B C AA 1000 2645 AA A 1000 4000 A BB 10000 1350 BB B 1000 B 1000 500 AAA A 1000 A 15% 15% 30% 30% 15% 70% 30% 45% 15% 30% 100 % 100 % 15% 15% 100 % 70% 10% 45% 10% 100 % 70% 100 % 70% 100 % 45% 100 % 100 % 30% 100 % 100 % 70% FTP Sabit Maliyet Sabit Kar 1000 409 11,0% 2,0% 2,0% B C EL UL EL % UL % Referans Fiyat Kredi Fiyatı Tekstil Tekstil Tekstil Tekstil Metal Metal Metal Metal Metal Metal 7 8,06 3,05 10,19 0,53 2,8 0,5 6,75 13,62 3,19 11,82 10,71 5,45 33,31 0,94 5,93 3,26 8,65 103,92 5,23 0,26% 0,30% 0,61% 2,04% 0,06% 0,07% 0,02% 0,50% 0,51% 0,64% 0,45% 0,40% 1,09% 6,66% 0,10% 0,15% 0,13% 0,64% 3,93% 1,05% 13,29% 13,32% 13,68% 15,69% 13,07% 13,08% 13,04% 13,52% 13,99% 13,70% 15,29% 15,32% 15,68% 17,69% 15,07% 15,08% 15,04% 15,52% 15,99% 15,70% Metal 78,69 255,39 7,87% 25,54% 23,34% 25,34% Gıda Gıda Gıda Gıda 0,85 0,49 3,17 1,64 2,09 14,31 0,09% 0,05% 0,12% 0,16% 0,23% 0,54% 13,10% 13,08% 13,18% 15,10% 15,08% 15,18% 103,5 107,8 22,09 112,99 0,79 383,09 184,39 31,8 168,78 4,01 1,04% 2,70% 1,02% 8,37% 0,02% 3,83% 4,61% 1,47% 12,50% 0,13% 14,43% 15,96% 14,08% 21,95% 13,04% 16,43% 17,96% 16,08% 23,95% 15,04% 30,19 12,43 30,43 125,73 3,02% 0,47% 3,04% 4,75% 16,02% 14,07% 18,02% 16,07% 0,75 84,8 1,18 92,3 0,08% 2,12% 0,12% 2,31% 13,08% 15,15% 15,08% 17,15% 202,5 78,09 3553,22 200,74 2,03% 5,78% 35,53% 14,87% 19,72% 20,06% 21,72% 22,06% 88,94 129,63 8,89% 12,96% 22,46% 24,46% 0,9 1,75 1,59 8,43 0,09% 0,35% 0,16% 1,69% 13,10% 13,54% 15,10% 15,54% 10,35 35,9 1,04% 3,59% 14,39% 16,39% 69,19 39,59 232,83 42,89 6,92% 9,68% 23,28% 10,49% 22,21% 22,79% 24,21% 24,79% Sektör Gıda Gıda Gıda Perakende Perakende Perakende Perakende Perakende Perakende Perakende Perakende Kimya Kimya Kimya Kimya Kimya 45 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu V. Basel Komite Tarafından Belirlenmiş Olan Ulusal İnisiyatif Alanlarının KOBİ’ler Üzerindeki Olası Etkileri ve Öneriler Çalışmanın bu bölümünde, “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, ARD Çalışma Raporları 2005/8, Basel II Ulusal İnisiyatif Alanlarının Anlaşılmasına Yönelik Açıklayıcı Rehber” isimli doküman dikkate alınarak, 61 Adet ulusal inisiyatif alanından çalışmamızla ilgili olanlar değerlendirilecektir. Bu bölümün amacı, Basel II uygulamasında denetim otoritesinin inisiyatifine bırakılmış olan ulusal tercihlerin KOBİ’lere olan etkisini göstermek ve öneri getirmek olacaktır. 1. Kredi Riski –Standart Yaklaşım 1.1. Eşleştirme Süreci (Md. 4) Bu madde ile denetim otoritelerine bağımsız kredi derecelendirme kuruluşları tarafından verilmiş olan derecelendirme notlarının standart risk ağırlıkları yaklaşımı içerisinde yer alan risk ağırlığı kategorilerinden hangilerine karşılık geldiğinin tespitine yönelik sorumluluk verilmiştir. Bu maddeye istinaden, BDDK tarafından “Derecelendirme notları birden fazla risk ağırlığına karşılık geliyorsa, yüksek olan risk ağırlığı kullanılır. İkiden fazla risk ağırlığı bulunuyorsa, en düşük ikinci risk ağırlığı kullanılır.” şeklinde bir değerlendirme yapılmıştır. Ülkemizde Basel II kapsamında kurumsal KOBİ sınıfına giren firmaların büyük bir kısmının dışsal derecelendirme kuruluşlarınca değerlendirilmesi durumunda yüzde 150 risk ağırlığına denk gelecek notları alabilecekleri beklenmektedir. Bu nedenle, firmaların herhangi bir derecelendirme şirketine başvurmaksızın standart yüzde 100 risk ağırlığına tabi olmayı tercih edecekleri düşünülmektedir. Ancak gerek henüz derecelendirme kuruluşlarının varlığına ilişkin yapılacak düzenlemelerin tartışılıyor olması, gerekse de birden fazla derecelendirmenin ülkemizdeki işletmeler tarafından ne ölçüde tercih edileceğine yönelik belirsizlikler dikkate alındığında, başlangıç aşamasında bu konuda belirlenecek ulusal tercihin KOBİ’ler açısından anlamlı herhangi bir etkileşime yol açmayacağı düşünülmektedir. 1.2. Kurumsal Krediler (Md. 13) Anılan maddede, “Denetim otoriteleri, ülkelerindeki genel temerrüt tecrübesinin daha yüksek oranlar gerektirdiğine hükmetmeleri durumunda, derecelendirme notu bulunmayan alacaklar için belirlenen standart risk ağırlığını (yüzde 100) gerekli seviyeye yükseltmelidir.” hükmü bulunmaktadır. Basel Komite, bu madde ile derecelendirme notu bulunmayan firmaların borçlanma maliyetini yükseltmek suretiyle ekonomi genelinde etkin kaynak dağılımının sağlanmasını ve bu firmaların bağımsız derecelendirme notu almaya teşvik edilmesini amaçlamaktadır. Ancak ülkemizde BDDK tarafından bu inisiyatifin birinci yapısal blok çerçevesinde tüm sektör ve ikinci yapısal blok çerçevesinde her bir banka bazında kullanabilmesi için birikmiş tarihsel temerrüt verisi gerekmektedir. 46 Bankacılar Dergisi BDDK tarafından bankacılık sektörünün tamamı için söz konusu firmalardan olan alacakların yüksek temerrüt oranlarına sahip olduğu varsayımıyla yüzde 100 risk ağırlığının üzerinde bir risk ağırlığının belirlenmesi, tek tek bankalar ve ticari sektörler bazında genel temerrüt tecrübesinin çerçevesinin belirlenmesine ve bu çerçevede geriye dönük verilerin toplanarak analiz edilmesine bağlıdır. Ülkemizde söz konusu kredilere ilişkin temerrüt deneyimlerinin anlamlı analiz ve karşılaştırmalar yapılabilmesi açısından sınırlı kaldığı dikkate alındığında, 2008 yılında Basel II standart yaklaşım ile birlikte ulusal denetim otoritesinin bu firmalar için sektör genelinde yüzde 100 risk ağırlığının üzerinde bir oran belirlemesinin, geçiş dönemi boyunca uygun olmayacağı öngörülmektedir. BDDK tarafından uygulamanın başlamasını takiben elde edilecek veriler ışığında, bu inisiyatifin kullanılmasına karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. 1.3. Perakende Krediler (Md. 15-Md. 16) Ulusal inisiyatif alanlarının belirtildiği dokümanın 15. maddesinde, “Basel I hükümleri uyarınca perakende alacaklar ve kurumsal alacaklar, aralarında herhangi bir fark gözetmeksizin yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır. Basel II’de ise bu tercih ile birlikte, perakende alacakların yüzde 75 risk ağırlığına tabi tutulması imkanı getirilmektedir.” ibaresi yer almaktadır. 16. maddede ise, Basel II’ de perakende alacaklar için belirlenen yüzde 75 tercihli risk ağırlığının, sadece ilgili ülkede uygulanması gereken risk ağırlığından önemli ölçüde düşük olması halinde (geçmiş temerrüt tecrübeleri ışığı altında), ulusal otoriteye daha yüksek bir risk ağırlığı belirleme inisiyatifi verilmektedir. BDDK tarafından yapılan açıklamalarda, perakende ve perakende KOBİ nitelikli kredilerin kurumsal kredilere kıyasla taşımış oldukları bazı avantajlar ve konjonktürel dalgalanmalara karşı duyarlılık dereceleri gibi hususlar göz önüne alındığında, yüzde 75 tercihli risk ağırlığı uygulanmasının yerinde olacağı ve daha yüksek risk ağırlığı belirlenmesinin gerekli olmayacağı, diğer taraftan perakende alacaklar portföyünün bütünü için uygulanacak risk ağırlığının yükseltilmesi yerine bu portföyün münferit altkategorilerinin gelişimi ve bunlara ilişkin temerrüt tecrübesi dikkate alınarak farklı risk ağırlıkları uygulanmasının düşünülebileceği belirtilmektedir. Ayrıca Türk bankacılık sektöründe genel olarak geçmiş temerrüt verilerinin eksik ve yetersiz olduğu göz önüne alındığında, ulusal denetim otoritesinin yüzde 75 risk ağırlığının üzerinde bir oran belirlemesinin -kısa vadede- sağlıklı olmayacağı ifade edilmektedir. Tablo 14. Bankacılık Sektörü Kredi Takip Oranları 20 Oran 15 10,3 % 10 4,9 5,6 5 3,9 0 2003/12 2004/12 Tarih 2005/12 2006/8 47 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu Ülkemiz ekonomisinin geleceğine yönelik iyimser beklentiler ve son dönemlerde ticari bankacılık sisteminde, takipteki kredilerin nakit krediler içindeki payının düşüyor olması dikkate alındığında KOBİ’lerin lehine bir avantaj sağlayacak olan bu tercihler konusunda Çalışma Grubumuz da benzer görüşleri taşımaktadır. 1.4. Ticari Gayrimenkul İpoteği Karşılığı Krediler (Md. 18) Anılan maddede, “Ticari gayrimenkul ipoteği karşılığı kredilerin ele alınması ile ilgili olarak, Basel Komite bu tür krediler için yüzde 50 risk ağırlığının sadece bazı katı kriterlere uyulmuş olması kaydıyla uygulanacağını belirtmektedir. Belirlenen limitleri aşan tüm krediler yüzde 100 oranında risk ağırlığına tabi tutulacaktır.” ibaresi yer almaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, aşağıda belirtilen iki önemli kriterin sağlanmış olmasıdır. 1. Gelişmiş emlak piyasalarının varlığı, ipotek alınan gayrimenkullerin menkul kıymetleştirilerek (sekuritizasyon) ikincil piyasalarda işleme alınması ile mümkün olabilecektir. Son dönemlerde ülkemizde organize bir emlak piyasasının sağlanmasına yönelik çok önemli adımlar atılmıştır. Kamuoyunda “Mortgage Yasası” adıyla bilinen ve 28.11.2005 Tarihinde TBMM’ye onaylanmak üzere gönderilen “Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın yürürlüğe girmesi bu adımlardan en önemlilerindendir. 2. Herhangi bir yıl içerisinde, - - Teminata alınan gayrimenkulün ekspertiz değerinin yüzde 60’ı veya23 piyasa rayiç değerinin yüzde 50’si kadarlık kısmı dikkate alınarak ticari gayrimenkul ipoteği karşılığı kullandırılan kredilerden kaynaklanan toplam kaybın, bu teminat karşılığı kullandırımı yapılan toplam plasman miktarına oranının yüzde 0,3’den, Ekspertiz ve rayiç bedeli dikkate alınmaksızın, sadece ipotek tutarı dikkate alınarak hesaplanan ticari gayrimenkul ipoteği karşılığı kullandırılan kredilerden kaynaklanan toplam kaybın, bu teminat karşılığı kullandırımı yapılan toplam plasman miktarına oranının yüzde 0,5’den, düşük olmaması gerekmektedir. Ülkemizde her ne kadar gelişmiş emlak piyasasına yönelik kriterin sağlanması konusunda önemli adımlar atılmış olsa da, ikinci kriter olan oransal kriterlerin sağlanması konusunda güçlükler yaşanacağı öngörülmektedir. Çünkü bu kriter hem ticari gayrimenkul karşılığı kullandırılan tüm kredilerin ayrıştırılmasını, hem de ülkemizde yüksek olduğu bilinen24 bu temerrüt oranlarının ciddi şekilde azaltılmasını gerektirmektedir. Ülkemizde ticari gayrimenkul ipoteğinin teminat unsuru olarak yaygın bir şekilde kullanıldığı dikkate alındığında, Basel II’de belirlenen kriterlerin sağlanması kaydıyla, bu ulusal inisiyatif alanının,teminatına ticari gayrimenkul ipoteği alınan KOBİ kredileri için avantajlı bir uygulama yaratacağı düşünülmektedir. 48 Bankacılar Dergisi 2. Kredi Riski - İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşımlar 2.1. Çeşitli Varlık Sınıfları İtibarıyla Yaklaşımların Kabulü (Md. 30) İçsel Derecelendirmeye Dayalı Anılan maddede, “Denetim otoriteleri, bankacılık grubu içinde IRB yaklaşımına kademeli geçişe izin verebilirler” ibaresi bulunmaktadır. İçsel derecelendirme bazlı yaklaşımlarla ilgili 30. maddede, denetim otoritelerine tanınan kademeli geçiş inisiyatifinin ülkemizde de kullanılması uygun görülmektedir. Bankaların ve müşterilerin detaylı tetkikler konusundaki bilgi deneyimleri dikkate alındığında, kademeli geçişin doğru olacağı düşünülmektedir. 2.2. KOBİ’ler İçin İşletme Büyüklüğü Ayarlamaları (Md. 34) Ulusal inisiyatife bağlı olarak denetim otoriteleri, bankalara KOBİ eşik değerleriyle ilgili hesaplarında ve işletme büyüklüğüne göre yapacakları düzenlemelerde grubun konsolide bazda hesaplanmış aktif büyüklüğünü, konsolide bazlı toplam satışlara ikame bir kriter olarak kullanma imkanı sağlayabileceklerdir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, toplam varlıklar kriterinin sadece toplam satışların firmanın büyüklüğü açısından anlamlı bir gösterge olmaması durumunda kullanılabilecek olmasıdır. İşletme büyüklüğü ayarlaması, risk ağırlıklı varlıklar ve asgari sermaye yükümlülüğü hesaplamalarında kullanılan formülün bağımsız değişkenlerinden biri olan korelasyon katsayısında yapılan bir düzeltme işleminden ibaret olmakla birlikte, KOBİ alacaklarını kurumsal alacaklar içerisinde yer alan büyük şirketlere kullandırılan kredilere göre avantajlı hale getirebilecektir. Ancak ülkemizde, KOBİ nitelikli firmaların ratinglerinin kurumsal nitelikli firmalara göre düşük olabileceği düşünüldüğünde, temerrüde düşme olasılığının daha yüksek tezahür etmesi söz konusu olabilecek, bu durum KOBİ’lerin avantajlı uygulamadan yararlanabilme ihtimalini düşürebilecektir. 34. maddede bahsi geçen “KOBİ’ler için işletme büyüklüğü ayarlaması” sadece toplam satışları 50 milyon euronun altında olan bir işletmeye açılmış olmakla birlikte, tutarı 1 milyon eurodan fazla olan krediler (kurumsal KOBİ alacakları) için geçerli olacak ve ayarlama her bir münferit alacak için ayrıca uygulanacaktır. Ancak perakende portföyü içinde yer alan alacaklar münferit olarak değil “havuz” bazında ele alınmakta ve bu havuzun bir parçası olarak yönetilmektedir. Bu nedenle, perakende portföy içinde yönetilen bir alacak için ciro yerine aktif büyüklüğünü kriter olarak dikkate almak mümkün olmayacaktır. Toplam satışların firmanın büyüklüğü açısından anlamlı bir gösterge olup olmadığı araştırılması gereken bir durumdur. Bu kapsamda, çalışma grubumuzca bazı öngörülerin yapılabilmesi için TCMB Aralık 2004 Reel Sektör Bilançoları üzerinden her sektör bazında ciro ve aktif büyüklükleri gelişimlerine yönelik bir çalışma yapılmış olup, aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. (Bkz. Ek 1) - Ulaşım araçları sanayii, Toptan ve perakende ticaret, Motorlu araç satışı, bakımı, tamiri ile yakıt perakende satışı, Toptan ticaret ve komisyonculuk, Perakende ticaret ve kişisel eşyalar ile ev eşya onarımı, sektörlerinde ciro toplamı, aktif büyüklüğünden önemli oranda daha yüksek iken; Elektrik, gaz ve su kaynakları, 49 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu - İnşaat ile ilgili tüm alt sektörler, Otel ve restoranlar, Holdingler, Emlak komisyonculuğu, kiralama ve işletme hizmetleri, sektörlerinde ise aktif büyüklüğü, cirodan önemli oranda daha yüksek bulunmuştur. Yalnız otel ve restoranlar sektöründe küçük ve orta ölçekli firmalar için bu durum geçerli olmakla birlikte, büyük ölçekli firmalarda ciro, aktif büyüklüğünden önemli oranda daha yüksek çıkmıştır. Bunlar dışında kalan sektörlerde ise aktif büyüklük ve ciro rakamları arasında dikkat çekici bir farklılık bulunmamaktadır. Basel II IRB yönteminde, kurumsal KOBİ nitelikli firmaların korelasyon katsayısının hesaplanmasında aşağıdaki düzeltme faktörü kullanılmaktadır. R*= R – (0,04 x (1-(S-5) / 45) R, kurumsal krediler için hesaplanacak korelasyon katsayısı, R*, düzeltilmiş korelasyon katsayısı, S, yıllık satışlar toplamı (ciro) Basel II’de kurumsal KOBİ’ler için belirlenmiş olan formülde yer alan yıllık satış tutarı rakamının (S) artması halinde, korelasyon katsayısı ve dolayısıyla söz konusu kredi için ayrılması gereken sermaye tutarı da artacaktır. “S” rakamı küçüldükçe, korelasyon katsayısı küçüleceğinden, sermaye gereksinimi de azalacaktır. Buradan hareketle, yıllık satış tutarının toplam aktif tutarından büyük olduğu durumlarda, toplam aktif tutarının; yıllık satış tutarının toplam aktif rakamından küçük olduğu durumlarda ise yıllık satış tutarının formülde kullanılması, bankalar için ayrılması gereken sermaye rakamını azaltacak, bu durum KOBİ’ler lehine sonuçlanabilecektir. Basel II’de KOBİ sınırlarının firmaların yıllık toplam satışlarına göre belirlenmiş olması, ülkemiz açısından ayrı bir önem arz etmektedir. Çünkü ülkemizde kayıt dışılık oranlarının yüksekliği ve bazı sektörlerin faaliyet konuları nedeniyle cari dönem satışlarını gelecek yıllara yansıtmış olmaları (örneğin inşaat taahhüt sektörü – yıllara yaygın hakediş bedelleri nedeniyle) gibi etkenler dikkate alındığında, yıllık satış tutarı gerçeği yansıtamayacağından anlamını kaybedebilecek, toplam aktif büyüklüğünün kullanımı ikame bir kriter olarak değerlendirilebilecektir. VI. Basel II’nin KOBİ’lerin Finansman Tercihleri Üzerine Etkileri Basel II uygulaması ile ortaya çıkabilecek banka kredisi kullanımını engelleyici, kredi maliyetlerini artırıcı ve diğer zorlayıcı faktörler, KOBİ’ler için alternatif finansman kaynakları yaratmayı ve bunlardan yararlanmayı çok daha önemli hale getirecektir. Ülkemizde gerek KOBİ’lerin, gerekse de daha büyük ölçekteki işletmelerin hangi tür finansman yöntemlerini kullandıkları Tablo 15’de gösterilmektedir. 50 Bankacılar Dergisi Tablo 15. Kredi Kanalı Ölçekleri Kredi Kanalı Türü (Trilyon TL) 2001 2001 Pay (%) 40,40 53.284 2002 Pay (%) 40,60 2002 72.526 2003 Pay (%) 42,28 % Pay (Dönem Ort.) 41,30 2003 A. Resmi Kredi Kanalları 1. Mevduat Bankacılığı 2. Yatırım Bankacılığı 3. Faizsiz Bankacılık 4. Finansal Kiralama 5. Faktoring 6. Tüketici Finansmanı 36.231 30.321 3.358 1.072 973 152 355 33,80 3,75 1,20 1,09 0,17 0,39 44.744 4.365 2.101 1.360 386 328 34,09 3,33 1,60 1,04 0,29 0,25 61.282 5.106 3.138 2.044 373 583 35,72 2,98 1,83 1,19 0,22 0,34 34,80 3,30 1,60 1,10 0,20 0,30 B. Yarı-resmi Kredi Kanalı 7. Dış Kaynak 8. Vadeli Çek ve Senet C. Resmi Olmayan Kredi Kanalı 9. Satıcı Kredileri Makro Kredi Kanalı (A+B+C) 42.796 47,80 57.441 43,76 65.639 38,26 42,30 29.708 13.087 10.533 33,20 14,60 11,80 39.417 18.024 20.532 30,03 13,73 15,64 45.738 19.901 33.377 26,66 11,60 19,46 29,30 13,00 16,40 10.533 89.559 11,80 100,00 20.532 131.258 15,64 100,00 33.377 171.541 19,46 100,00 16,40 100,00 Kaynak: Ercan Türkan, “Türk Ekonomisinde Makro Kredi Kanalı”, 2004 baz alınmıştır. 1. Alternatif Finansman Yöntemleri Aşağıda firmaların banka kredisi almak yerine başvurabilecekleri alternatif finansman yöntemlerine ve Basel II süreci ile etkileşimlerine değinilmektedir. 1.1. Finansal Kiralama Finansal kiralama (leasing), bir yatırım malının mülkiyeti leasing şirketinde kalarak, belirli bir kira karşılığında, kullanım hakkının kiracıya verilmesi ve yapılan sözleşmede belirlenen değer üzerinden sözleşme süresi sonunda mülkiyetin kiracıya geçmesini sağlayan çağdaş bir finansman yöntemidir. Ülkemizde son dönemlerde finansal kiralama yoluyla finansman imkanı sağlanması faaliyetlerinde önemli ölçüde artış kaydedilmiştir. Bu finansman tekniğinin önümüzdeki dönemde yaşanacak global ekonomiye entegrasyon ile birlikte artması beklenmektedir. Ancak Basel II açısından düşünüldüğünde, banka kredilerinin kullanımının KOBİ’ler açısından daha maliyetli hale gelebileceği ve işlem prosedürlerinin daha uzun süreceği göz önünde bulundurulursa, örneğin üretim kapasitesinin artırılmasına yönelik ve mülkiyet hakkının firma için önemli büyüklükte vergi vb. maliyetleri beraberinde getirdiği duran varlıkların finansmanında, KOBİ’lerin bankalardan kredi almak yerine kiralama yoluna gitmek isteyeceği düşünülebilir. 1.2. Faktoring Faktoring, büyük miktarlarda kredili satışlar yapan işletmelerin, bu satışlardan doğan alacak haklarının faktoring şirketi olarak adlandırılan finansal kuruluşlar tarafından satın alınması esasına dayanan bir finansal faaliyettir. Basel II sürecinde banka kredilerinin fiyatlaması, söz konusu kredi için bulundurulması gereken sermaye tutarına bağlı olarak yapılacağından, yüksek sermaye bulundurma 51 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu zorunluluğu getiren kredilerin kullanıcıya olan maliyeti de yükselecektir. Bu anlamda, KOBİ’lerin kendilerine yüksek maliyetler getirecek banka kredileri yerine faktoring yöntemi, kendilerine seçecekleri alternatif finansman kaynağı kalemlerinden biri olabilecektir. Bununla birlikte, Basel II standart yaklaşımda, gerçek müşteri çek senetlerinin risk azaltıcı etkisinin bulunmayışı, bankalarca bu tür kıymetli evraklar karşılığı kullandırılan iskonto ve diğer türden kredi plasmanlarının daralmasına, bununla birlikte faktoring şirketlerinin işlem hacimlerinde artışlar yaşanmasına neden olabilecektir. Özellikle bilançolarında alacak kalemleri önemli yer tutan firmalarda faktoring ile banka kredileri arasındaki maliyet farklılıklarının daha hassas bir şekilde hesaplanması gerekebilecektir. 1.3. Sermaye Piyasaları KOBİ’lerin sermaye piyasası gereklerini yerine getirmede karşılaştıkları güçlükler (hesap-kayıt düzeni, mali yükümlülükler, vb.), kamuyu bilgilendirme ve düzenli rapor hazırlama konusunda yeterli ve sağlam bir kurumsal yapı ve donanıma sahip olmamaları ve ülke ya da bölge ölçeğinde imaj/tanınma sorunları sebebiyle, sermaye piyasalarında hisse senedi ihracı yoluyla kaynak sağlayabilmeleri büyük ölçekli şirketlere kıyasla daha zordur. Ayrıca bazı durumlarda KOBİ’lerin kamu düzenlemelerinden kaçınmak amacıyla küçük ölçekte kalmayı tercih etmeleri ve şirket yönetimini kaybetme, hesap verme ve kar paylaşma endişeleri de bu şirketlerin sermaye piyasalarından yeterince faydalanmaması sonucunu doğurmaktadır. Arz yönlü bu sebeplerin yanı sıra, talep yönünde de sermaye piyasalarının ülkemizde yeterli mali derinliğe sahip olmaması ve bu nedenle spekülasyona açık yapısı, KOBİ hisselerinin yüksek risk taşıması, bu şirketlerin genelde kar dağıtamayacak durumda olması, hisse senetlerinin likitidesinin düşük olması gibi sebepler dolayısıyla yatırımcıların bu hisselere olan talepleri düşük kalabilmektedir (Erkumay, 2004; Akgemci, 2001). Ülkemizde sermaye piyasalarının gelişimi adına son dönemde yaşanan en önemli gelişme, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin hisse senedi ve diğer menkul kıymetlerinin işlem göreceği “KOBİ Borsası” olarak da isimlendirilen “Gelişen İşletmeler Piyasası A.Ş”nin, Sermaye Piyasası Kurulu’nun onayıyla Aralık 2005 tarihi itibarıyla kurulması olmuştur. KOBİ Borsası, başta KOBİ’ler olmak üzere, gelişme ve büyüme potansiyeline sahip işletmelerin kaynak ihtiyaçlarına çözüm bulabilmek için, faiz ve ana para geri ödeme maliyeti olmayan, sermaye piyasası aracılığı ile hisse senedi ihracını yaygınlaştırma amacına yönelik olarak “Borsa Dışı Teşkilatlanmış Menkul Kıymetler Piyasalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde faaliyet gösterecektir. Günümüzde, ulusal firmalar arası yaşanan yoğun rekabet karşısında bir çok küçük işletme yerini global pazarda rekabet edebilme gücüne sahip çok büyük işletmelere bırakmaktadır. Dolayısıyla, kendini mevcut şartlara adapte edemeyen, tedarikçi firma zincirinin bir halkası olmayı başaramamış KOBİ’ler yok olma riski taşımaktadır. Bu kapsamda, uluslararası rekabet imkanına sahip işletme olma yolundaki KOBİ’lerin sermaye piyasalarından sağlayacakları uygun maliyetli fonlar, varlıklarının devamı açısından çok büyük bir öneme sahiptir. Bununla birlikte, sermaye piyasalarının şeffaf mali yapıyı zorunlu kılması, olumlu/olumsuz ekonomik koşulları anında yansıtıp risk yönetimini öncelikli hale getirmesi ve aracılık maliyetlerini ortadan kaldırarak artı fon yaratması nedeniyle bu finansman yönteminin, Basel II normlarının yaratacağı etkiler de dikkate alındığında, orta ve uzun vadede ciddi bir hacme ulaşması beklenmektedir. 52 Bankacılar Dergisi 1.4. Risk Sermayesi Risk sermayesi yatırımı, girişim şirketlerinin birinci el piyasalarda ihraç ettiği sermaye piyasası araçlarına yapılan uzun vadeli yatırımlar olarak tanımlanmaktadır. Risk sermayesi dinamik, yaratıcı, ancak finansman gücü yeterli olmayan her aşamadaki girişimcilerin yatırım fikirlerini gerçekleştirmeye olanak tanıyan, gerektiğinde işletme ve yönetim desteği de veren, hisse karşılığı sermaye aktarımı sağlayan bir sistemdir. Amacı, ileride çok değerleneceği düşünülen bir oluşuma şimdiden ortak olmak, değerlendiğinde o günkü değerinden satmak ve bu şekilde böyle bir oluşuma katılmanın yüksek primini kazanmaktır. Risk sermayesi kurumu, yeniden yapılanmakta olan Türkiye ekonomisinin oluşumunda ve istikrarlı büyüme sürecinde çok önemli görevler üstlenebilecek bir model olma niteliğindedir. Ancak tüm bu hususlara rağmen Basel II sürecinin devreye girmesiyle birlikte, banka kredisine alternatif olabilecek bir yöntem olarak görülmemektedir. Çünkü firma ratinglerinin kredi maliyetleri üzerindeki baskısı nedeniyle, firmaların kısa zaman içerisinde re’sen bu yöntemi tercih ederek faydalanabilmeleri mümkün değildir. Ayrıca bu yöntemin, işletme sermayesinin fonlanması amacına hizmet eden bir finansman kaynağı olmamasının yanısıra, fon yaratma kapasitesi bulunan projelerin finanse edilmesi için ciddi fizibilite çalışmaları gerektirdiği de bilinmektedir. 1.5. Satıcı Kredileri Satıcı kredileri, günümüzün piyasa koşullarında piyasa dinamiklerinin yarattığı özgün bir alternatif finansman yöntemi olup, bir malın bedelinin, -satıcısı tarafından alıcı lehinemalın tesliminden sonraki belli bir tarihte ödenebilmesi imkanı sağlamaktadır. Türkiye’de uzun yıllardır KOBİ niteliğindeki işletmeler başta olmak üzere, hemen hemen tüm firmalar, gerek banka kredilerindeki reel faizlerin yüksekliği25, gerekse de tüketim talebi düşük olan nihai tüketicinin bu talebini artırarak üretilen malların satılabilmesini sağlamak amacıyla, dikkat çekici bir boyutta “cari hesap, vadeli/taksitli satış” da denilen ve işletme sermayesi niteliğindeki bu finansman yöntemini kullanmaktadır. Tablo 16. Türkiye'de ve Dünyada Firmaların Mali Kaynakları G7 Ülkeleri Yükselen Ekonomiler Türkiye Banka Kredileri Tahvil Öz Kaynak Satıcı Kredileri 0,23 0,08 0,63 0,06 0,27 0,21 0,40 0,12 0,30 0,00 0,43 0,27 Kaynak: TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu, “Türkiye İçin Sürdürülebilir Büyüme Stratejileri Konferansı Tartışma Tebliğleri”, Haziran 2005. Tablodan da görüldüğü üzere, ülkemizde gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça yüksek bir orana sahip olan satıcı kredilerinin, kayıt dışı ekonomiyi teşvik etme ve piyasa kültürünün gelişmesini engelleme yönünde olumsuz etkileri olmaktadır. Basel II kredi riski ölçümünde kullanılacak olan dışsal ve içsel derecelendirme notlarının kredi fiyatları üzerinde oluşabilecek olumsuz yansımaları nedeniyle kurumsal ve kurumsal KOBİ nitelikli firmaların kredi 53 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu maliyetleri artabilecektir. Bu nedenle, KOBİ’lerin yoğun şekilde satıcı kredilerini kullanmaya devam edecekleri düşünülmektedir. Ancak makroekonomik alandaki yapısal iyileşmelere (kayıt dışı faaliyetlerin önlenmesi, ticaret kanunundaki düzenlemeler, sermaye piyasalarının derinleşmesi, KOBİ’lerin kurumsallaşması vb.) ve Basel II normlarının gerektirdiği dönüşümlere paralel olarak IRB yöntemine geçişle birlikte, banka kredilerine oranla bu finansman yönteminin KOBİ’lerin finansman kaynakları içerisindeki payının düşeceği öngörülmektedir. Ayrıca 2003, 2004 ve 2005 yıllarında KOBİ kesimine kullandırılan banka kredilerindeki artış hızının, aynı dönemlerde ekonominin ortalama büyüme hızının çok üzerinde olması, KOBİ’lerin finansman tercihleri içerisindeki satıcı kredileri payının banka kredileri lehine düşmekte olduğunu göstermektedir. 1.6. Birleşmeler, Hisse Devirleri ve Ortaklıklar Gelişmiş ülke piyasalarında KOBİ’lerin gerek KOBİ ortaklık hisselerinin işlem gördüğü borsalar aracılığı ile gerekse de bire bir hisse devirleri yolu ile kolayca maliyetsiz kaynak sağlayabildikleri ve ortaklık kurmak yolu ile daha güçlü bir mali yapıyı oluşturabildikleri bilinmektedir. Örneğin ABD’de bulunan KOBİ’lerde banka kredilerinin finansman kaynakları içerisindeki payı yüzde 30’larda iken, bu oran Avrupa’da bulunan KOBİ’lerde yüzde 70 düzeyindedir. Bunda Amerikan ticari hayatındaki ortaklık ruhunun ve mekanizmalarının gelişmiş olmasının büyük rol oynadığı söylenebilir. Ortaklıklar oluşturmak hemen hemen her tür KOBİ için uygundur, tek önemli sorun, bu işletmelerin işletme yönetimlerini ortaklarına açma zorunluluğunun olmasıdır. Buna karşın, dış yatırımcılar bu işletmelerin sermaye yapısını güçlendirecek ve yönetimine bölgesel olmanın da ötesinde ülkesel veya global bir bakış kazandırabilecektir. Tabi bu tarz ortaklıkların yayılması, ülkedeki kurumsal kültürle ve şirketleşme düzeyi ile yakından ilişkilidir. Türkiye’de KOBİ’ler için bu tarz bir yapının bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun nedenleri arasında firmaların genelde aile şirketleri şeklinde faaliyet göstermeleri, işletme sahiplerinin ortaklık kültürünü benimsememiş ve bağımsızlık eğilimi yüksek bir yapıda olmaları, ortaklıkların artmasını sağlayacak etkin piyasa mekanizmalarının bulunmaması gibi faktörler gösterilebilir. Ancak Basel II ile başlayan süreçte, KOBİ’lerin maliyetsiz kaynak imkanı yaratabilmek, ticari faaliyetlerini sürdürebilmek ve rekabet imkanı sağlamak amacıyla ortaklık eğilimlerini artıracağı beklenmektedir. 2. Kayıt Dışı Finansman Kaynakları Ülkemizde kredi değerliliği düşük olan, istediği miktarda kredi alamayan, teminat gösteremeyen veya ticari faaliyetine yeni başlamış küçük ölçekli işletmelerin, kayıt dışı finansman kaynaklarına başvurduğu bilinmektedir. Resmi olmayan yollardan yapılan kar payı ortaklıkları, kayıt dışı faktoring işlemleri ve tefecilik gibi kayıt dışı finansman tekniklerinin kullanımı ülkemizde azımsanmayacak bir ölçüye ulaşmıştır. Ülkemizde Basel II kriterlerinin uygulanmaya başlaması ile kısa vadede kayıt dışı finansman sağlanması faaliyetlerinde artışlar yaşanabileceği, ancak sistemin kendisinin kayıt dışılığı önleyici mekanizmaların tesisini zorunlu kılması nedeni ile de orta ve uzun vadede bu olumsuzlukların ortadan kalkacağı beklenmektedir. 54 Bankacılar Dergisi VII. KOBİ’ler İçin Swot Analizi ve Basel II’ye Geçiş Sürecinde Yapılması Gerekenler Basel II’nin etkilerinin tahlil edilmesi ve mevcut yapıdaki yetersizliklerin bu etkiler doğrultusunda giderilmesine yönelik eylem planlarının oluşturulması, çalışmanın en önemli amaçları arasındadır. Bu nedenle, Basel II’ye geçiş sürecinde KOBİ kesiminin eksikliklerinin neler olduğu ve bu eksikliklerin giderilmesini teminen sorumlulukları bulunan kesimlerce neler yapılması gerektiği aşağıda belirtilmiştir. 1. Basel II’ye Geçiş Sürecinde KOBİ’ler İçin Swot Analizi Bilindiği üzere swot analizi, incelenen değişkenin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemekte ve dışsal faktörlerin yarattığı fırsat ve tehditlerin değişken açısından yakınsamalarının ortaya konulmasına çalışıldığı bir durum tespitini ifade etmektedir. KOBİ’ler için Basel II’ye geçiş bir süreç olarak değerlendirildiğinde, bu konuda bir stratejik planın yapılması zorunluluktur. Bu stratejik planlamada swot analizi yapılması, durum tespiti açısından önemli bir niteliğe sahiptir. Aşağıda Basel II’ye geçiş sürecinde, ülkemizde faaliyet gösteren KOBİ’ler için swot analizi yapılarak, KOBİ’lerin güçlü ve zayıf yanları ile yakalayabilecekleri fırsatlar ve karşılaşabilecekleri tehdit unsurları maddeler halinde sıralanmaktadır. 1.1. Güçlü Yanlar - Ekonomik kalkınmanın sağlanmasında KOBİ’lerin büyük öneme sahip olması ve bu nedenle KOBİ’lerin desteklenmesinin ulusal bir politika haline gelmesi, KOBİ’lerin ölçek büyüklüklerinden dolayı değişime kolay uyum sağlama kabiliyetleri, Ülkemizde KOBİ’lerce kullanılan banka kredilerinin pasif içerisindeki payının diğer borçlanma kalemlerine kıyasla düşük kalması nedeniyle, Basel II’den kaynaklanan ilave kredi maliyetlerinin bu işletmelerin finansman giderleri üzerinde önemli bir artış yaratmayacak olması. 1.5. Zayıf Yanlar - KOBİ’lerin mali ve yönetsel yapılarındaki yetersizlikler nedeniyle, Basel II’ye uyumda zorlanacak olmaları, Ülkemizde yaygın bir biçimde kullanılan bazı teminat türlerinin, Basel II standart yöntemin uygulanması ile birlikte risk azaltıcı etkisinin olmaması, KOBİ’lerin Basel II hakkında yeterince bilgi sahibi olmamaları ve gereklerini yerine getirmede geç kalmış olmaları. 1.6. Fırsatlar - Alternatif finansman kaynaklarının ülkemizde gelişmeye başlaması, (örneğin KOBİ borsasının kurulması, risk sermayesi şirketlerinin artması vb.) Gelişmiş ülkelere kıyasla, ülkemizde Basel II uygulamalarına daha geç başlanacak olması nedeniyle, karşılaşılan problemler karşısında önlem alma avantajının ortaya çıkması, 55 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu - - - Basel II normlarına kısa sürede uyum sağlayabilen KOBİ’lerin faaliyet gösterdikleri alanda ciddi bir rekabet avantajına sahip olabilmeleri, Basel II hesaplamalarının KOBİ’ler lehine avantaj yaratması, Türkiye’de faaliyet gösteren çok uluslu bankaların Basel II konusunda ileri derecede kredi risk ölçüm metotlarını kullanır hale gelmeleri nedeniyle, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerin ulusal bankalarına kıyasla yabancı bankaların KOBİ’ler lehine daha düşük fiyatlama yapabilmelerini sağlayacak olması, Basel II ile (risklerini iyi ölçen, sağlam sermaye yapısına sahip bankalar) bankaların kalifikasyonları artacağından dolayı müşteriye verilen hizmet kalitesinin artması ve bu durumun banka müşterisi konumundaki KOBİ’ler lehine avantaj yaratması, Ülkemizde gerek bankacılık sektörünün ortalama sermaye yeterlilik rasyosunun asgari sınır olan yüzde 8’in üzerinde olması26, gerekse son dönemde sektörde KOBİ’lere yönelik çok büyük bir kredi pazarlama rekabetinin başlamış olması firmaların riskliliğinden kaynaklanan sermaye yükümlülüğünün tamamının kredi fiyatına yansıtılmaması gibi bir avantajı ortaya çıkarabilecektir. 1.4. Tehditler - Ülkemizde kayıt dışılığın küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde yaygın olması, Dış derecelendirme faaliyetlerinin KOBİ’ler için bir maliyet unsuru olması, Ülkemizde KOBİ’lere yönelik yeterli ve güvenilir istatistiki bilginin bulunmaması nedeniyle, KOBİ’ler için alınacak kararların sapmalı sonuçlar doğurabilecek olması, KOBİ’lere hizmet ve destek veren kurumlar arasındaki eşgüdüm eksikliğinin ve belirlenen stratejilerin uygulanmasında proaktif davranılmamasının uyum sürecini daha yavaş ve zor hale getirmesi, Basel II sürecinde bilişim teknolojisi, veri tabanı, donanım ve bilgisayar yazılımlarına yönelik yatırımlar ile insan kaynağının eğitimine yönelik olarak yapılacak yatırımların KOBİ’ler için önemli bir maliyet unsuru olması. 2. Basel II’ye Geçiş Sürecinde Yapılması Gerekenler Risk yönetiminin dönüm noktalarından birisi olan Basel II’ye geçiş ile birlikte, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir çok kesim söz konusu uygulamalardan etkilenecektir. Uygulamaya yönelik olarak ülkemizde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından kapsamlı hazırlıklar başlatılmış olup, Türk bankacılık sektörü ve diğer kesimlerde konu detaylı olarak tartışılmaya başlanmıştır. Çalışma grubumuzca, başta KOBİ’ler olmak üzere tüm ilgili kesimlere etkilerinin belirlenmeye çalışıldığı Basel II normları hakkında yapılması gerekenler aşağıda başlıklar halinde irdelenmektedir. 2.1. Kamu Otoriteleri Tarafından Yapılması Gerekenler Türkiye’de KOBİ’lerin Basel II kriterlerine uyum sağlayabilmeleri amacıyla, ulusal denetim otoritesi ve siyasi otoritelerin almaları gereken aksiyonlar ve düzenleme yapılması gereken alanlar aşağıda maddeler halinde belirtilmiştir. 1. KOBİ’lerin gelişimi ve yeni konjonktüre (Basel II) uyumlarının sağlanabilmesi amacıyla ekonomik istikrarın sağlanması, enflasyonun aşağıya çekilmesi, reel faizlerin 56 Bankacılar Dergisi makul düzeylere inmesi, makro ekonomik göstergelerdeki iyileşmenin devam ettirilmesini sağlayacak ekonomik programlar hayata geçirilmelidir. 2. KOBİ’ler için ülkemiz gerçeklerine uygun, ölçeksel, bölgesel ve sektörel bazda farklılaştırılmış yeni finansman yöntemleri ve araçları geliştirilmelidir. 3. KOBİ’lerin bankalardan veya yatırımcılardan kaynak temin etmeleri sürecinde, bu şirketleri analiz edecek rating şirketlerinin kurulması sağlanmalıdır. 4. KOBİ’lerin kendi aralarında ve diğer yatırımcılar ile (yerli-yabancı) olan ilişkilerinin geliştirilmesini (ortaklık, network, stratejik yakınlaşmalar v.b) sağlayıcı mekanizmalar hayata geçirilmeli ve bu ilişkileri destekleyici düzenlemeler yapılmalıdır. 5. KOBİ’lerin varlıklarını korumaları amacıyla yapacakları yatırımlar desteklenmeli, yönetim kaliteleri artırılmalıdır. (Ar-Ge, modern teknoloji, finansal danışmanlık, kalifiye eleman temini gibi) 6. KOBİ’lerin güçlü derecelendirme notları alabilmeleri ve konjonktürel kırılganlık dönemlerinde ayakta kalabilmeleri için sermaye yapılarını güçlendirmeleri gerekmektedir. Bu kapsamda, 19.1.2002 tarihli ve 24645 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2001/3500 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, anonim şirketler için 5 Milyar Türk Lirası olarak öngörülen asgari esas sermaye miktarının 50 Milyar Türk Lirasına, limited şirketler için 500 Milyon Türk Lirası olarak öngörülen asgari esas sermaye miktarının 5 Milyar Türk Lirasına yükseltilmesi zorunlu kılınmıştır. Ancak ilgili düzenlemenin her yıl ertelemeye tabi tutulması yerine bir an önce yürürlüğe girmesi gerekmektedir.27 7. KOBİ’lerin, Basel II’nin etkileri, finansal planlama, finansal yönetim, yatırımlar ve borç yönetimi konusundaki eksiklikleri eğitim yolu ile giderilmelidir. 8. Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin Basel II düzenlemeleri karşısında güçlendirilmesine ve zarar görmemesine yönelik en büyük katkı, teminat sorununa bir çözüm getirilmesi olacaktır. Kredi tahsisi, - gayrimenkul veya başkaca bir maddi teminatla değil - projelerin ekonomik ölçütlere göre değerlendirilmesi sonucunda yapılmalıdır. 9. Adil ve etkin bir vergi sistemi kurulmalı, kayıt dışılık önlenerek Basel II kapsamında firma şeffaflığı sağlanmalıdır. Ayrıca KOBİ’lerin kayıt altına alınması konusunda vergi idaresince kademeli geçişi sağlayacak bir modelin hayata geçirilmesi, firma şeffaflığının sağlanmasına önemli bir katkı sağlayacaktır. 10. Finansal raporlama sistemlerinin uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi konusunda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. 11. Bağımsız ve objektif derecelendirme kuruluşlarının alt yapısı oluşturulmalı, ilgili kesimlerin mütekabiliyet esasları doğrultusunda büyük faydalar elde edeceği kaliteli, hızlı ve doğru bilgi akışını sağlamak amacıyla kamu otomasyon sistemleri ile bankacılık veri tabanı entegre hale getirilmelidir. 12. Basel II’ye geçiş sürecinde firmaların yüklenmek zorunda kalacağı ilave maliyetlerin karşılanabilmesi için KOBİ’lere fon desteği sağlanmalıdır. 13. Ulusal denetim otoritesi tarafından KOBİ’leri etkileyeceği düşünülen ulusal inisiyatif alanlarının belirlenmesine yönelik olarak, KOBİ ve diğer ilgili kesimlerin her bir inisiyatif alanı bazında reflekslerini ölçecek araştırmaların yapılması, süreç içerisinde gerçekleşebilecek etkilerin incelenmesi, izlenmesi ve raporlanması işlevini yürütecek bir çalışma grubunun oluşturulmasının yararlı olacağı düşünülmektedir. 14. KOBİ’lerin günümüz bilgi ve teknoloji çağında rekabet gücü yüksek, ileri teknolojileri kullanan ve kalite bilinciyle mal ve hizmet üreten kuruluşlar haline getirilmeleri gerekmektedir. KOBİ’ler için öngörülen bu yapısal değişimin bir plan ve strateji doğrultusunda adım adım gerçekleştirilmesi için bir Yol Haritasının varlığı gerekmektedir. Bu kapsamda, ülkemiz tarafından imzalanan 2003 yılı Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi’nin KOBİ’lere yönelik bölümünde (Ülkemizin yapması gerekenlere ilişkin olarak); 57 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu “Küçük İşletmeler için Avrupa Şartı ve Girişimcilik için Çok Yıllı Program”la uyumlu bir ulusal KOBİ stratejisinin geliştirilmesi ve uygulanması kararlaştırılmıştır. Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesinde taahhüt edildiği şekilde, “KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı”, Yüksek Planlama Kurulunun 10.11.2003 tarih ve 2003/57 sayılı kararı ile onaylanarak Devlet Planlama Teşkilatı tarafından uygulanmak üzere Ocak 2004 tarihinde yayımlanmıştır. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında yürürlüğe konulan “KOBİ Eylem Planı” ve bu plan dahilinde önemli bir fonksiyona sahip olan “KOBİ Danışma Kurulu” mekanizmasının bir an önce uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir. 2.2. Bankalarca Yapılması Gerekenler - - Özellikle ileri risk ölçüm yöntemlerinin kullanılması durumlarında, bankaların farklı derecelendirme yöntemlerinin yanı sıra farklı risk ölçüm yöntemleri kullanmaları halinde, bu hususun kredi fiyatını etkileyecek olması nedeniyle, bankaların risk ölçüm yöntemleri ve kredi fiyatlama politikaları hakkında KOBİ’leri bilgilendirmeleri ve bu konuda kamu ve düzenleyici otoriteye yardımcı olmaları gereklidir. 1.11.2005 Tarih 25983 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankalar Kanunun 52.nci maddesi Kredilerin İzlenmesi başlığı altında; “Bankalar, kredileri nedeniyle maruz kalınacak riskleri ölçmek, karşı tarafın mali gücünü düzenli olarak analiz etmek ve izlemek, gerekli bilgi ve belgeleri temin etmek ve bunlara ilişkin esasları belirlemek zorundadır. Kredi müşterileri bu çerçevede konsolide ve konsolide olmayan bazda istenilen bilgi ve belgeleri bankalara vermekle yükümlüdür.” 53.ncü maddede ise; “Bankalar, krediler ve diğer alacaklarla ilgili olarak, doğmuş veya doğması muhtemel zararların karşılanması ve bunlar dışında kalan varlıkların değer azalışları için yeterli düzeyde karşılık ayrılmasına, aktiflerin kalitesine ve sınıflandırılmasına, garantilerin ve teminatların alınmasına, bunların değerinin ve güvenilirliğinin ölçülmesine, takibe alınan kredilerin izlenmesine ve vadesi dolmuş kredilerin geri ödenmesine ilişkin politikaları oluşturmak ve uygulamak, bunları düzenli olarak gözden geçirmek, tüm bu hususları icra edebilecek gerekli yapıları tesis etmek ve işletmek zorundadır.” denilmek suretiyle, bankaların bu süreçteki yükümlülükleri ortaya konulmuştur. Basel II sürecinde Bankaların risk algılamasına dayalı kredi politikalarını benimsemeleri gerekmektedir. - - 58 Kayıt dışılığın azaltılması anlamında, KOBİ’lerin uluslararası standartlarda kayıt düzenine sahip olup olmadığı, kamuya açık bilgilerinin doğruluğu gibi konuların KOBİ’nin derecelendirme notuna, dolayısıyla da KOBİ için kredi maliyetine etki yapabileceği konusu KOBİ’ler ile yapılacak görüşmelerde önemli bir yer tutmalıdır. Bankaların, hem risk yönetimi konusunun ülkemizde yaygınlaşması konusunda özel bir öneminin olması hem de bu konuda reel sektörü bilgilendirmesi açısından örnek teşkil edecek olması gibi nedenlerle Basel II gerekliliklerine öncelikle kendilerinin uyum göstermesi konusunda titizlikle hareket etmeleri gerekmektedir. Bankacılar Dergisi - Basel II’ye geçişte reel sektörde oluşabilecek dengesizlikler bankalarca takip edilmeli ve bu geçiş döneminin KOBİ’lerde kalıcı olumsuzluklar yaratması ihtimaline karşı bu kesime yönelik gereken destekler sağlanmalıdır. Özellikle Basel II-ileri yöntemlere geçişle birlikte KOBİ’lerin farklı bir kredi portföyü altında izlenmesi konusunda bankalar gerekli çalışmaları yapmalıdırlar. 2.3. KOBİ’lerce Yapılması Gerekenler Risk odaklı bir yaklaşımı hayata geçiren Basel II uygulamaları karşısında, KOBİ’lerin alması gereken aksiyonları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür. KOBİ’ler, - Bağımsız derecelendirme kuruluşlarından ve bankalardan alacakları derecelendirme tnotlarını düşük maliyetli kredi olanaklarına dönüştürecek şekilde sermayelerini güçlendirmelidirler. Basel II’nin öngördüğü teminat yapısına uyum sağlamalıdırlar. Bütçe, planlama, yönetim, iletişim sistemleri ve kurumsal yönetim gibi kavramları benimseyip geliştirmelidirler. Profesyonel finans yöntemlerini, bu konuda uzman kişileri istihdam ederek işletmelerinde uygulanabilir hale getirmelidirler. Gerçekleri yansıtan mali tablolar üzerinden derecelendirmenin yapılabilmesi amacıyla, tüm faaliyetlerini kayıt altına almalı ve uluslararası alanda kabul görmüş standartlarda güvenilir mali tablolar üretmelidirler. Faaliyetlerinden doğan risklerini kompanse (hedge) edebilecek finansal enstrümanları kullanabilmelidirler. Raporlama ve veri tabanı oluşturma konularında teknolojik, özellikle risk yönetimi konusunda uzmanlaşmayı sağlamak üzere nitelikli insan kaynağı üzerine yatırımlar yapmalıdırlar. VIII. Sonuç KOBİ’lerin ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanması ve sürdürülmesine yaptıkları olumlu katkıları, işsizliğin azaltılması ve yeni istihdam alanlarının yaratılmasında oynadıkları rolleri ve piyasa koşullarında meydana gelen değişmelere hızlı uyum sağlayabilen esnek bir üretim yapısına sahip olmaları, onları günümüz dünyasında önemli bir konuma getirmektedir. KOBİ’lerin desteklenmesi, sorunlarına somut çözümler getirilmesi Türkiye’nin kalkınması ve güçlenmesi bakımından çok büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle, Basel II normlarının tahlil edilerek mevcut yapıdaki yetersizliklerin giderilmesine yönelik proaktif bir eylem sürecinin, ilgili kesimlerce bir an önce başlatılması gerekmektedir. Uluslararası finans sisteminde yoğun olarak tartışılmakta olan Basel II düzenlemesi, halihazırda bankalar ve KOBİ’ler arasındaki kredi ilişkilerinde önemli değişiklikleri de beraberinde getirecektir. Çünkü Basel II uygulamaları ile birlikte, artık kredi maliyetleri geleneksel kredi sürecinden farklı olarak, bilimsel olarak hesap edilmiş risk düzeyleri ile doğru orantılı olarak değişecektir. Yani kullandırılan kredinin türünden vadesine, teminatından firma kredi notuna kadar çeşitli kriterler firmaların kullanacakları kredilerin fiyatına yansıyacaktır. Bu kapsamda iyi yönetilen, güçlü sermaye yapısına sahip, kayıt dışı faaliyetleri bulunmayan, iyi finanse edilmiş ve gerekli tüm bilgileri (finansal ve niteliksel) zamanında ve yeterli bir şekilde sunarak şeffaflığı sağlayabilen KOBİ’ler potansiyel olarak en iyi dereceyi almak suretiyle, en iyi şartlarda finansman olanaklarına erişim imkanına sahip olacaklardır. 59 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu Ülkemizde ulusal bankalarca kullanılacak sermaye gereksiniminin hesaplanması standart yaklaşımla başlayacaktır. Bu metodun KOBİ’ler üzerindeki başlangıç etkileri, firmaların derecelendirme notu almalarını zorunlu hale getirmesi, firmaların mali tabloları, faaliyet döngüleri ve aldıkları derecelendirme notlarının firma kredibilitesinin belirlenmesinde öncelikli hale gelmesi şeklinde olacaktır. Ülkemizde firmalara derecelendirme notu atayacak derecelendirme kuruluşlarının yeterli olmaması, kurumsal nitelikli firmaların yüzde 100 risk ağırlığına (derecesiz) tabi tutulmasına yol açabilecektir. Ancak ülkemizde KOBİ olarak nitelendirilen firmaların büyük bir kısmının Basel II KOBİ tanımına göre perakende portföy kapsamında değerlendirilmesi bu risk düzeyini yüzde 75’e indirebilecek, kredi riskini azaltıcı teminatların tesis edilmesiyle birlikte bu oran çok daha aşağılara çekilebilecektir. Reel sektöre kullandırılan kredilerin toplam hacminde, Basel II uygulamasının yanı sıra makro değişkenler, portföylerin risk-getiri profilleri ve bankacılık sektörünün rekabet yapısı önemli değişimlere neden olacaktır. KOBİ’lere kullandırılacak kredilerin toplam hacmi bu açıdan değerlendirildiğinde, ülkemiz ekonomisinde ve bankacılık sektöründe yaşanan gelişmelerin KOBİ kredilerinin artmasına yol açacağı tahmin edilmektedir. Faiz oranlarındaki azalmaya paralel olarak kamu borçlanma gereksinimindeki düşüşler ve kamu borçlanma enstrümanlarının getirilerinin azalması, ekonomideki olumlu gelişmeler paralelinde KOBİ’lerin ortalama kredi kalitesinin artması ve bankacılık kesiminin yurt dışından sağladığı uygun koşullu fonlar, anılan beklentinin temel sebepleri arasında yer almaktadır. Bununla birlikte Basel II sonrası dönem, ülkemizde faaliyet gösteren bu tarz firmaların alternatif finansman yöntemlerine ağırlık verecekleri ve bunlar arasında ortaklıklar ve birleşmelerin ağırlık kazanacağı bir süreci işaret etmektedir. Çünkü önümüzdeki dönem, ülkemizin yabancı piyasalara çok daha fazla entegre olacağı, yabancı sermaye girişinin ortaklıklar ve satın almalar şeklinde hız kazanacağı ve küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin rekabet edebilmesi için birleşme eğiliminin artmasının beklendiği bir dönem olacaktır. Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahip olan KOBİ’ler, Avrupa Birliği’ne giriş ve Basel II sürecinde uluslararası rekabete hazır olmak zorundadırlar. Bu rekabet ortamında, yapısal rehabilitasyonlarını ve reorganizasyonlarını gerçekleştirebilen işletmeler varlıklarını geliştirerek sürdüreceklerdir. Basel II ile gelecek olan değişime uyum sağlayamayan ve değişimi yönetemeyen KOBİ’lerin kredi maliyetlerinin artacağı ve ileriye yönelik gerçekçi planlar yapmalarının zorlaşacağını söylemek mümkündür. Bu noktada küçük ve orta ölçekli işletmelerin dikkat etmeleri gereken husus, mevcut durumu sürekli sorgulama, geleceğe yönelik tahminler ve öngörülerde bulunma, değişen trendleri yakalayarak şirketlerini şimdiden geleceğe yönelik bu sürece hazırlama ve tüm bu sayılanlar için gerekirse organizasyon yapısından iş süreçlerine, pazarlama anlayışından ürün çeşidine kadar tüm işleyişini değiştirmeye yönelik adımları atmaya kararlı olmaları gerekmektedir. Ülkemizde Basel II kriterlerinin uygulanmaya başlamasının, şirketlerde kurumsal yönetişimin artması ve kayıt dışılığın azalması yönünde doğal bir teşvik mekanizması oluşturması beklenmektedir. Dipnotlar 1 Uluslararası Ödemeler Bankası, 17 Mayıs 1930’da, Avrupa Merkez Bankalarının Bankası olarak faaliyette bulunmak ve uluslararası ödemeler sistemini düzenlemek amacıyla İsviçre’de kurulmuştur. Temel olarak BIS, uluslararası bankalar, yerel bankalar ve yerel otoritelerle beraber çalışarak, onların da görüş ve önerileri doğrultusunda bankacılık sektörü için ortak standartların belirlenmesi ve uygulanmasını amaçlamaktadır. Banka, bu amaçla bünyesinde aktifler tutmakta, üye ülkelere ve yeni gelişen ülkelere, sıkıntıya girdiklerinde kredi kolaylıkları sunarak farklı ülkelerin merkez bankalarından toplanan finansal bilgi için bir takas odası hizmeti görmektedir. (Kane, 2000) 60 Bankacılar Dergisi 2 Dokümanın bundan sonraki kısmı, çalışma konusu olan “Basel II’nin KOBİ’lere Etkileri” çerçevesinde şekillendirilecektir. Basel II’de yer alan kredi riski ölçüm yöntemlerine kısaca değinilecek, ancak temel olarak KOBİ’lere yönelik Basel II hüküm ve kriterlerinin anlatılması ile sınırlı bir biçimde değerlendirmeye tabi tutulacaktır. 3 Basel Komite’nin yayımlamış olduğu dokümanda, Standard&Poor’s rating kuruluşunun notasyonlarına yer verilmiş olup, sadece örnekleme amacıyla kullanılmıştır. Komite, mevcut dış derecelendirme kuruluşları arasında bir sıralama yapmamaktadır. Basel II’de yer alan kriterleri sağlayan tüm firmaların sistemleri kullanılabilecektir. 4 “A-3”, Standard&Poors; “P-3”, Moodys tarafından verilen kısa dönem dereceleridir. 5 Undertakings for Collective Investments in Transferable Securities (UCITS) 6 Ln, doğal Ln, doğal logaritmayı simgeler. N(x), standart normal rassal değişken için kümülatif dağılım fonksiyonunu simgeler (yani, normal rassal değişkenin ortalaması sıfır ve varyansı x’e eşit veya daha düşük olması olasılığı). G(z), standart bir normal rasgele değişken için ters kümülatif dağılım fonksiyonunu simgeler. Normal kümülatif dağılım fonksiyonu ve normal kümülatif dağılım fonksiyonunun tersi, Excel yazılımında NORMSDIST ve NORMSINV fonksiyonları olarak yer almaktadır. 7 Basel II, AB ülkelerinde 2007 yılında uygulanmaya başlayacaktır. 8 Standard&Poors tarafından verilen yabancı para cinsinden uzun dönem notudur. 9 BDDK tarafından yayımlanan “Bankacılık Sektörü Kredi Dağılımı (Yüzde Değişim)” tabloları içerisindeki “Özel Kesime Kullandırılan Krediler” başlığı altındaki 6.İşletme, 7.İhtisas ve 8.Fon Kaynaklı Krediler kalemleri toplamının KOBİ kesimine kullandırılan kredileri temsil ettiği varsayılmıştır. 10 Bağımsız işletmeler, sermayesinin ya da hisse senetlerinin yüzde 25 veya daha fazlası bir işletme tarafından üstlenilmemiş olan veya sermayesi, “küçük ve orta büyüklükteki işletme” tanımı dışındaki işletmelerden meydana gelmemiş olan işletmelerdir. 11 Öngörülen bu asgari standartların, bankalar tarafından daha farklı şekilde geliştirilmesi mümkündür. 12 Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Eximbank, DİE, DPT, KOSGEB, KGF gibi kuruluşlar. 13 Avrupa Birliği Komisyonunca, aday ülkeler için belirlenen “Maastricht” kriterlerinin 4. maddesine göre Türkiye’de reel faiz oranlarının yüzde 3,16’yı geçmemesi gerekmektedir. Oysa Türkiye’de reel faizler yüzde 12 civarında bulunmakta, dolayısıyla ülkemizde reel faiz oranlarının halen çok yüksek olması nedeniyle, reel sektörün bankacılık kesimince yeterince kredilendirilememesi sonucu ortaya çıkarmaktadır. (2004 yılı tarihi itibarıyla) 14 “Türkiye’ye ilişkin sonuçların bu kadar geniş bir yelpaze oluşturması, ekonomik istikrarsızlık, istatistiki veri toplama ve değerlendirmedeki yetersizlikler, araştırma için gerekli mali kaynak ve yatırım gücü eksikliği gibi ülkenin özel koşullarıyla ilgili bulunabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.” (A.F ÖZSOYLU, 1993) 15 Kurumsal KOBİ ya da kurumsal nitelikli firmaların derecelendirme notu yüzde 75’in altında bir risk ağırlığına denk gelecek ölçüde yüksekse, bu firmaları portföylerinde bulunduran bankaların sermaye yeterliliği de olumlu yönde etkilenecektir. 16 Yapılan çalışmada, “Kredi riski uygulamasında 37 bankanın alt yapısı standart yaklaşımı, 9 bankanın alt yapısı basitleştirilmiş standart yaklaşımı, 4 bankanın alt yapısı ise gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımını uygulamaya müsaittir” sonucu ortaya çıkmıştır. Kredi riski ölçümünde bankacılık sektörü toplam aktifinin yüzde 95,38’ini teşkil eden bankalar standart yöntemle, yüzde 2’sini teşkil eden bankalar basitleştirilmiş standart yöntemle, yüzde 22,06’sını teşkil eden bankalar ise gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımı ile uygulama yapabilecektir. Sektörde faaliyet gösteren 6 banka 1 yıllık, 1 banka 2 yıllık, 5 banka 3 yıllık, 2 banka 4 yıllık temerrüde düşme olasılığı verisi biriktirmişken, 32 bankada henüz bu veri biriktirilememiştir. 17 Çalışma için, Basel II düzenlemelerinde ülke denetim otoritelerine bırakılan toplam 20 adet husus hakkında BDDK’nın tercihleri belirlenmiştir. Ayrıca çalışmaya katılan bankaların veri temini gibi konularda karşılaşacakları sorunları gidermek için bazı varsayımların kullanılmasına da izin verilmiştir. 18 Ticaret ve Sanayi Odası Kayıtları, Milli Emlak ve Tapu Müdürlükleri, Vergi Daireleri, Gümrük İdareleri, İcra Müdürlükleri, Trafik Tescil Müdürlükleri gibi kuruluşları kapsayan ortak bir bilgi merkezi. 19 Bankalar, portföylerinde Kurumsal ve Perakende KOBİ nitelikli alacakları tanımlarken, ilgili firmaların, bir bankacılık grubundan olan toplam risk rakamına bakmakta ve toplam risk rakamı 1 milyon euronun üstünde ise “Kurumsal KOBİ”, 1 milyon euronun altında ise “Perakende KOBİ” sınıfında değerlendirmektedirler. Dördüncü bölümde yer alan tüm örneklerde, hem toplam risk, hem de münferit risk rakamları verilmekte, toplam risk rakamı dikkate alınarak portföy sınıfı, münferit kredi riski rakamı dikkate alınarak ise ayrılacak sermaye tutarı belirlenmektedir. 20 Ticari amaçlı gayrimenkul ipoteği için Basel II’de öngörülen risk ağırlığı yüzde 100’dür. Ancak organize emlak piyasalarının varlığı ve marj kriterlerine uyum sağlandığı varsayımıyla risk ağırlığı yüzde 50 olarak belirlenmiştir. 61 Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu 21 Yukarıda yer alan parametreler endikatif bir biçimde belirlenmiş olup, sadece Basel II Sermaye Uzlaşısında yer alan içsel derecelendirme yönteminin KOBİ nitelikli firmalara olan etkisini göstermek amacıyla belirli varsayımlar kullanılarak oluşturulmuştur. 22 Bütün IRB örneklerinde, kredi için kullanılan LGD parametreleri, firmanın derecelendirme notu ve teminat yapısı dikkate alınarak hesaplanmıştır. Teminatlardan yapılan tahsilatlar, teminat için tahmin edilen LGD aracılığıyla hesaplanırken, firmadan yapılan tahsilatlar, firmanın ratingine karşılık gelen LGD parametresi kullanılarak hesaplanmış ve kredi için tek bir LGD oranına ulaşılmıştır. 23 Anılan oranlardan düşük olanı, yani hangi oran kullandırılan kredinin daha az bir kısmını teminatlı hale getiriyorsa, o oran dikkate alınır. 24 BDDK 2004 yılı Sektör Değerlendirme Raporu’na göre “2004 yılı sonunda, takipteki alacakların yüzde 71,4’ü teminatlı alacaklardan oluşmaktadır. Donuk alacakların teminat yapısı incelendiğinde, gayrimenkul ipoteğinin de içinde bulunduğu II.Grup teminatlı donuk alacakların yüzde 55,2 gibi çok yüksek bir paya sahip olduğu görülmektedir. 25 Türkiye’de kredi maliyetlerinin vergi ve harç niteliğindeki yüklere bağlı olarak yüksek düzeylerde gerçekleştiğini göstermektedir. Yapılan hesaplamalara göre, 2000 yılında, mevduat sahibinin elde ettiği net nominal faiz yüzde 37,9 iken kredi kullanma aşamasında, banka komisyonu hariç bu oran yüzde 56,1 olarak gerçekleşmiştir. Kredi maliyetleri, özellikle mevduat, aracılık hizmetleri ve nihai kullanım aşamalarındaki vergilendirme sonucunda önemli ölçüde artmaktadır. (Ercan Türkan, 2003) 26 Yasal asgari sınırın oldukça üzerinde olan sermaye yeterliliği oranı 2004 yılı sonunda yüzde 28,8, 2005 yılı Haziran ayı itibarıyla ise yüzde 25,6 oranında gerçekleşmiştir. Basel I kapsamında hesap edilen bu oranların BDDK tarafından yapılan Sayısal Etki Çalışması sonuçlarına göre Basel II Standart Yaklaşımın uygulanması ile birlikte ise mevcut SYSR’de yüzde 0,4 artışa yol açacağı belirlenmiştir. Kaynak: BDDK, Aralık 2004, QIS-TR Değerlendirme Raporu ve BDDK, Haziran 2005, Bankacılık Sektörü Risk Değerlendirme Raporu. 27 İstanbul Ticaret Odası tarafından yapılan bir çalışmada, İstanbul’da 7 Aralık 2005 tarihi itibarıyla 48.971 limited şirket ile 5.329 anonim şirketin sermayelerini halen yasal sınıra yükseltmemiş oldukları görülmüştür. 62