Basel II`nin KOBİ`lere Etkileri

advertisement
Bankacılar Dergisi, Sayı 58, 2006
Basel II’nin KOBİ’lere Etkileri
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
Çalışma Grubu Koordinatörü: Hasan Sezer-T. Halk Bankası AŞ, Üyeler: Mustafa Savaş-T. Halk
Bankası AŞ, Ömür Kılıç-T. Halk Bankası AŞ, Akın Murat-T. Halk Bankası AŞ, Nazmiye Akça-Alternatifbank
AŞ, Ayşegül Şimşek-Citibank AŞ, Oğuzhan Özark-Denzibank AŞ, Hasbi Uzuner- Koçbank AŞ, Cem OkatTC Ziraat Bankası AŞ, Zeynep Tura-T. Garanti Bankası AŞ, M. Niyazi Kabadayı-T. Vakıflar Bankası TAO.
Ülkemizde bankacılık sektörünü yakından ilgilendiren Basel II Sermaye Uzlaşısının
uygulanmaya başlaması ile birlikte, söz konusu Uzlaşı metninin gerek bankacılık sektörüne,
gerekse de reel sektöre önemli etkilerinin bulunacağı açıktır. Grubun çalışmaları sonucunda
nihai halini alan ve bilgilendirme amacıyla kamuoyuna sunulan bu dokümanın ana teması,
reel sektörü ve tüm piyasa katılımcılarını Basel II ve risk yönetimi hakkında bilgilendirmek ve
bu sürecin reel sektöre ne gibi etkilerinin olacağını ortaya koymaktır. Çalışma, yedi ana
bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde, Basel II kriterlerinin ortaya çıkma süreci ve üç temel prensibi, çalışmanın ana temasına hizmet edecek bir biçimde anlatılmıştır. Basel II’nin en önemli prensiplerinden biri olan “Asgari Sermaye Yükümlülüğü” çerçevesinde, kredi riskinin ölçümü
amacıyla öngörülen yöntemlere KOBİ’ler üzerinde odaklanmak kaydıyla değinilmiştir.
Dokümanın ikinci bölümünde, Basel II’nin uluslararası ekonomiler ve uluslararası
bankacılık ile Türk ekonomisi ve Türk bankacılık sisteminde yarattığı/yaratacağı etkiler
maddeler halinde açıklanmıştır. Bu bölümde anlatılan bir diğer konu ise, ülkemizde Basel II
kriterlerine uyum sağlanabilmesi amacıyla yapılmış yasal düzenlemelerdir.
Üçüncü bölümde ise farklı KOBİ tanımlarına yer verilerek, bu işletmelerin genel yapılarından ve faaliyetlerinde karşılaştıkları önemli sorunlardan bahsedilmiştir. Yine bu bölümde
çalışma konumuzla ilgili olarak KOBİ’lerin finansman sorunları ve bu çerçevede banka
kredilerinin önemine değinilmiş, ülkemizdeki kayıt dışılık olgusundan ve Basel II süreci ile
kayıt dışı ekonominin etkileşimlerinden bahsedilmiştir.
Dördüncü bölümde, Basel II’de yer alan standart ve içsel derecelendirme yaklaşımlarının KOBİ’lere olan etkileri anlatılmıştır. Öncelikle her iki ölçümleme yönteminde, firma
derecelendirme ve teminatlandırma işlemlerinin KOBİ’lere olan etkilerinden bahsedilerek,
ülkemizde gerçekleştirilen Sayısal Etki Çalışması’nın (QIS-TR) sonuçlarına değinilmiş, konu
ile ilgili endikatif örneklere yer verilmiş ve son olarak kredi fiyatlamasının farklı KOBİ’ler
üzerindeki etkileri vurgulanmıştır. Burada izlenen yöntem, her bir örnek kredi için verilen
donelerin kullanılarak sermaye gereksiniminin hesaplanmasıdır. Mevcut uygulamada - Basel I
yöntemine göre - aynı kredi için ayrılması gereken sermaye tutarı ile Basel II’deki ölçüm
yöntemlerinin kullanılması sonucu ayrılması gereken sermaye tutarı karşılaştırılmakta ve
böylece firmaların ne şekilde etkileneceği yorumlanmaktadır.
Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımı ile yapılan örneklerde kullanılan parametrelerin anlamlı bir biçimde tahmin edilebilmesi amacıyla, grup üyesi bankalardan isim belirtmeksizin takip ve canlı kredi verileri talep edilmiştir. Gelen veriler incelendiğinde, takip bilgilerinin temerrüt halinde kayıp parametresini tahmin etmede yetersiz kaldığı, her bankanın rating
3
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
sınıflamalarının farklı olması nedeniyle eşleştirme yapılmasının gerektiği, her bir rating
bazında temerrüde düşme olasılığını tahmin etmenin mümkün olamayacağı gibi sonuçlara
varılmıştır. İçsel derecelendirme yaklaşımında kullanılan parametrelerin gerçek veriler
aracılığıyla tahmin edilemeyeceği anlaşıldığından, çalışma endikatif veriler kullanılmak
suretiyle gerçekleştirilmiştir.
Dokümanın beşinci bölümünde, Basel Komite tarafından belirlenen ulusal inisiyatif
alanlarının firmalar üzerindeki etkilerine değinilmiştir. Çalışmanın KOBİ’lere yönelik olması
nedeniyle, sadece ilgili maddeler üzerinden hareket edilmiştir.
Altıncı bölümde, Basel II’nin KOBİ’lerin finansman tercihleri üzerindeki etkilerine
değinilmiştir. Basel II sürecinde firmalara kullandırılacak kredilerin tahsisi ve fiyatlaması,
risk ağırlıklarına bağlı olarak ayrılacak sermayeye paralel bir biçimde değişiklik göstermektedir. Dolayısıyla böyle bir süreç, kredi kullananlar açısından ilave bir maliyete katlanma ve
yapısal değişim zorunluluğunu da beraberinde getirmektedir. Ülkemizde kredibilitesi
olmayan, istediği miktarda kredi alamayan, teminat gösteremeyen veya ticari faaliyetine yeni
başlamış küçük ölçekli işletmelerin, zaman zaman kayıt dışı finansman kaynaklarına
başvurdukları göz önüne alınarak, bu kaynakların Basel II sürecinde kullanılıp kullanılmayacağı hususuna da bu bölümde yer verilmiştir.
Son bölümde ise, Basel II’ye geçişin ülkemiz ekonomisi ve KOBİ’ler için etkin bir şekilde gerçekleşmesini teminen yapılması gerekenler üzerinde durulmuştur. Ayrıca KOBİ’ler
için çok faydalı olacağına inanılan swot analizine de bu bölümde yer verilmiştir.
I. Basel II : Yeni Sermaye Uzlaşısı
Tüm ülkelerde bankacılık sektörü, diğer sektörlerde faaliyet gösteren şirketlere kıyasla, kamu otoritesi tarafından daha ayrıntılı hukuki düzenlemelere tabi tutulmakta ve denetlenmektedir. Kamu otoritelerince yapılan bu düzenlemelerin önemli bir kısmını, bankaların
sermaye ve öz kaynakları ile ilgili tanımlamalar ve sınırlamalar oluşturmaktadır. Mali
otoriteler, bankaların bünyelerinde asgari bir sermaye bulundurmalarını istemekte, bankaların
faaliyetleri öz kaynaklarının büyüklüğüne bağlı olarak sınırlandırılmaktadır. Bunların en
önemlisi, bankaların aktifleri ile öz kaynakları arasında orantı kuran genel risk sınırıdır. Bu
yaklaşımın arkasında, bankaların mali sağlamlık oranlarının güçlü olması ve böylece banka
iflaslarının önüne geçilerek mali piyasalarda istikrarsızlık yaşanmaması fikri yatmaktadır. İşte
bu fikir, Basel Sermaye Yeterliliği düzenlemelerinin temel dayanağını oluşturmaktadır.
Aşağıda Basel normlarının kronolojisi ve Basel II’nin genel sistematiği açıklanmaya
çalışılmıştır.
1. Basel II Kriterlerinin Ortaya Çıkma Süreci
Geçtiğimiz yüzyılın ortalarından itibaren dünya finans sisteminde yaşanan önemli ekonomik istikrarsızlıklar ve bankacılık krizleri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki
finansal sektörlerin sağlıklı yapılanması gerektiği görüşünü ön plana çıkarmıştır. Bu çerçevede, uluslararası işbirliğini öngören çalışmalar hızlandırılmıştır. Bu görüşün temel öğeleri,
istikrarlı ve şeffaf bir faaliyet ortamının yaratılması, ulusal ve uluslararası finansal piyasaların
güçlendirilmesi, rekabetçi yapının geliştirilmesi, piyasa mekanizmasının etkin olarak
çalışmasının sağlanması için ekonomik faaliyetleri düzenleyen kuralların birbirleri ile uyumlu
4
Bankacılar Dergisi
hale getirilmesi ve kuralların etkinlikle uygulanması, finansal sistemde denetim yapısının
güçlendirilmesi ve denetim etkinliğinin artırılması olmuştur.
Bu yaklaşımı belirleyen etkenler arasında, yaşanan bankacılık krizleri kadar uluslararası piyasaların giderek daha da değişken olması, karmaşık yapılı yeni yatırım alternatiflerinin
ortaya çıkması, korunma amaçlı türev enstrümanlarındaki gelişmeler, bilgi ve iletişim
teknolojilerinde meydana gelen olağanüstü hızlı yenilikler ve sermayenin serbest dolaşımı
nedeniyle bir ülkede başlayan finansal şokun tüm global piyasaları kısa sürede olumsuz bir
biçimde etkileyebilmesi önemli ölçüde etkili olmuştur. Böyle bir süreçte, tüm piyasa
katılımcılarının risklerini daha detaylı ölçmesi ve yönetmesi zorunlu hale gelmiştir.
Tüm bu gelişmeler karşısında, İsviçre’de kurulu bulunan Uluslararası Ödemeler Bankası - BIS1 (Bank for International Settlements) tarafından uluslararası bankacılık alanında
ortak düzenlemelere gidilmesi fikri ilk kez ortaya atılmıştır. Bu amaçla BIS bünyesinde,
ulusal bankacılık sektörü gözetim sistemleri arasında uyum sağlanması ve tüm ülkelerin bu
ortak sisteme bağlı kalması konusunda çalışmalar yapmak üzere 1974 yılında bir komite
kurulmuştur. “Basel Komite” adı verilen teknik çalışma grubu tarafından başlatılan çalışmalar, 1988 yılında tamamlanarak “Capital Accord” (Sermaye Uyumu) düzenlemesi olarak
yürürlüğe konulmuştur. Buna göre uluslararası bankaların mali gücü, sermaye yeterliliği ile
ölçülmeye başlanmıştır.
1988 tarihli Basel I Sermaye Uzlaşısı, ilan edildiği tarihten itibaren başta G-10 ülkeleri
olmak üzere hemen hemen tüm ülkeler ve tüm bankalar için genel bir sermaye standardı
haline gelmiştir. İlk Uzlaşı ile, bankaların varlıkları, bu varlıkların teminatını oluşturan
unsurlar bazında risk ağırlığına tabi tutulmakta ve buna karşılık gelen minimum sermaye
gereksinimi hesaplanmaktadır. Basel I düzenlemesinde, 4 farklı risk ağırlığı (yüzde 0, yüzde
20, yüzde 50, yüzde 100) belirlenmiş ve bankanın tüm aktifleri bu sınıflandırmaya tabi
tutularak, öz kaynak ile ilişkilendirilmiştir.
Ancak teknolojide ve finansal piyasalarda sürekli gelişmeler yaşanması, uygulanan
sermaye standardının yeterince hassas bir risk ölçümü yapamaması, bankaların gerçekte
operasyonel riskleri de üstlenmelerine rağmen mevcut düzenlemenin banka sermayesini
sadece piyasa ve kredi riskleri ile ilişkilendirmiş olması, kredi riskini hesaplamada kullanılabilecek tek bir yöntemin bulunması ve farklı faaliyetlerde bulunan tüm bankaların aynı
yönteme tabi tutulması, temel kredi risk kriteri olarak OECD üyeliğini esas alması nedeniyle
Basel I’in yetersiz kalmaya başladığı ve bankacılık sektöründe rekabet eşitliğini engellediği
anlaşılmıştır. Anılan olumsuzlukların giderilmesi, sektördeki risk algısının artırılması ve
piyasalarda meydana gelen değişimlerin de dikkate alınabilmesi amacıyla, Basel Komite
tarafından Basel II’ye yönelik olarak Haziran 1999’da birinci taslak metin, Ocak 2001’de
ikinci taslak metin, Nisan 2003’te ise üçüncü taslak metin yayımlanmıştır.
Basel II’ye ilişkin nihai metin ise “Convergence of Capital Measurement and Capital
Standards” (Sermaye Ölçümü ve Sermaye Standartlarının Uluslararası Düzeyde Birbiriyle
Uyumlaştırılması), Haziran 2004’te yayımlanmıştır. Bu kapsamda, G-10 ülkeleri tarafından
2007 yılında uygulamaya geçirilmesi planlanan çalışma ile ilgili olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme (BDDK), ülkemizde Ocak 2008 tarihinde uygulamayı standart yaklaşım
(kredi riski) ile yasal olarak başlatacağını ilan etmiştir.
5
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
2. Basel II’nin Genel Çerçevesi
Basel II, risklerin daha duyarlı ölçülmesi, her bankanın risk profilinin ayrı ayrı belirlenmesi, banka üst yönetimine düşen sorumlulukların artırılması ve finansal tabloların
bankanın gerçek durumunu en iyi biçimde yansıtacak şekilde açıklanması suretiyle finans
sektörünün oyuncuları arasındaki asimetrik bilginin minimize edilmesini ve bu sayede daha
rekabetçi, sağlam ve istikrarlı bir finans sektörüne erişilmesini hedeflemektedir. Günümüzde
hızla değişen mali piyasalar, kapsamlı ve esnek bir sermaye yeterlilik çerçevesi gerektirmektedir. Basel Komite, bu amacın üç temel yapı ile gerçekleştirileceğine inanmaktadır; minimum
sermaye gerekliliği, sermaye yeterliliğinin denetimi ve piyasa disiplini.
Şekil 1. Basel II’nin Temel Prensipleri
1. Yapısal Blok
Minimum Sermaye Yeterliliği
2. Yapısal Blok
Sermaye Yeterliliğinin Denetimi
3. Yapısal Blok
Piyasa Disiplini
Basel II’nin ilk prensibi olan Minimum Sermaye Yeterliliği ile kurumların maruz kaldıkları piyasa, kredi ve operasyonel riskleri için minimum sermaye gerekliliğinin hesaplanması amaçlanmaktadır. Sermaye yeterliliği standart rasyosu, asgari yüzde 8 seviyesinde
olmalıdır. Basel II hükümleri gereği, sermaye yeterlilik sandart rasyosu şu şekilde hesaplanmaktadır:
Şekil 2. Sermaye Yeterlilik Standart Rasyosu
SYSR = Sermaye Tabanı* / Risk Ağırlıklı Varlıklar, Gayrinakdi Krediler ve
Yükümlülükler >= %8
(*) Sermaye Tabanı = (Ana Sermaye+Katkı Sermaye+Üçüncü Kuşak Sermaye) Sermayeden İndirilen Değerler
Risk ağırlıklı aktifleri belirleyen;
Kredi riski, bankanın kullandırdığı kredinin, satın aldığı menkul kıymetin veya herhangi bir şekilde verdiği paranın geri dönüşünün kısmen ya da tamamen olmamasını,
Piyasa riski, finansal piyasalarda oluşan volatiliteye bağlı olarak, faiz oranları, döviz
kurları ve hisse senedi fiyatlarında meydana gelen değişimler sonucunda, bir bankanın zarar
etme veya sermaye kaybetme riskini,
Operasyonel risk ise, bir bankanın işlemeyen ya da uygun olmayan iç süreçler, insanlar, sistemler ya da dış etkenler nedeniyle ortaya çıkabilecek zarara uğrama riskini,
ifade etmektedir.
Basel II’de öngörülen kredi riski ölçüm modelleriyle, bankaların kredi riskini üstlenmesi, yönetmesi ve nihayetinde bu risk için asgari sermaye gereksinimini belirlemesi
hedeflenmektedir. Piyasa riskinin hesaplanmasında standart yaklaşım ve içsel hesaplama
6
Bankacılar Dergisi
teknikleri kullanılırken, Basel II ile birlikte ilk defa “operasyonel risk” bölümü sayısal riskin
hesabına değişken faktör olarak eklenmiştir.
Tablo 1. Risk Ağırlıklı Varlıklar, Gayrinakdi Krediler ve Yükümlülükler İçin
Hesaplama Yöntemleri
KREDİ
RİSKİ
PİYASA
RİSKİ
OPERASYONEL
RİSK
Standart
Yaklaşım
İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşım
Basitleştirilmiş
Standart Yaklaşım
Temel Düzey
Standart
Yaklaşım
Temel Gösterge
Yaklaşımı
Gelişmiş Düzey
İçsel Model Yaklaşımı (RMD)
Standart
Yaklaşım
Alternatif
Standart
Yaklaşım
İleri Ölçüm
Yaklaşımları
Sermaye Yeterliliğinin Denetimi prensibi, bankaların sermaye durumunun genel risk
profilleri ve stratejileri ile uyumlu olmasını sağlayacak biçimde denetlenmesini ve gerekli
tedbirlerin alınabilmesini amaçlamaktadır. Böylece denetim otoritesi, bir bankanın sermayesinin riskini karşılamakta yetersiz kalması durumunda erken müdahale edebilecek, gerekli
gördüğünde bankalardan asgari sermaye yeterliliği oranından daha fazla bir sermaye
bulundurmalarını talep edebilecektir. Denetim otoriteleri, bankaların riskleri oranında
sermaye tutmalarından sorumlu olacaklardır.
Yeni düzenlemenin son prensibi olan Piyasa Disiplini ile anlatılmak istenen, bir bankanın diğer piyasa katılımcıları tarafından durumunun değerlendirilmesinin sağlanmasıdır.
Bankalar, gerekli tüm bilgileri zamanında ve şeffaf bir biçimde açıklamakla yükümlü olacak,
böylece piyasa katılımcılarının değerlendirmeleri anlam kazanacaktır. Bu tür bilgiler, en
azından bankanın finansal durumu ve performansı, iş faaliyetleri, risk profili ve risk yönetimi
faaliyetleri konusunda niceliksel ve niteliksel detayları içermelidir. Piyasa disiplini sürecinin
sağlanması, diğer prensiplerde olduğu gibi gözetim ve denetim otoritelerinin sorumluluğunda
olacaktır. Basel Komite, özellikle sermaye oranları, risk üstlenimi ve sermaye yeterliliği
hususunda bankaların saydamlığının sağlanmasının piyasa disiplini açısından çok önemli
olduğunu belirtmektedir.
3. Basel II Kredi Riski Ölçüm Yaklaşımları 2
Basel II’de öngörülen kredi riski ölçüm yöntemlerinin kullanılmasında iki farklı etken
göz önünde bulundurulmaktadır. Öncelikle borçlunun kredi değerliliği (mali tablo analizleri,
mali performans öngörüleri, kalitatif değerler), sonra kredi işlem riskini belirleyen teminat,
garanti, kredi türevleri ve/veya netleşme anlaşmaları gibi unsurlar dikkate alınarak sermaye
yükümlülüğü hesaplanmaktadır. Kredi riskinin hesaplanması için, Standart Yaklaşım
(Standardised Approach), Basitleştirilmiş Standart Yaklaşım (Simplifed Standardised
Approach), Temel İçsel Derecelendirme Yaklaşımı (Foundation Internal Ratings Based IRB), Gelişmiş İçsel Derecelendirme Yaklaşımı (Advanced IRB) olmak üzere dört farklı
metot belirlenmiştir. Aşağıda, bu farklı metotlar hakkında genel değerlendirmelere yer
verilmiştir. Ülkemizde, standart yaklaşımın Ocak 2008 tarihinde, içsel derecelendirme
yaklaşımının ise Ocak 2009 tarihinde uygulanmaya başlaması planlamaktadır.
7
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
3.1. Standart ve Basitleştirilmiş Standart Yaklaşım
Basel II - standart yaklaşımın Basel I’e göre getirdiği en önemli yenilik, ilgili risk ağırlıklarının belirlenmesinde bağımsız derecelendirme kuruluşları (External Credit Assesment
Institutions - ECAI) tarafından ülkeler, bankalar ve şirketlere verilen derecelendirme
notlarının kullanılmasıdır. Standart yaklaşımdan farklı olarak, basitleştirilmiş standart
yaklaşımda ülke risk ağırlıklarının belirlenmesinde ihracat kredi kuruluşları (Export Credit
Agencies - ECA) tarafından verilen notlar kullanılmaktadır.
Standart yaklaşımda bankalar, bilanço içi ve bilanço dışı kalemlerde izledikleri pozisyonlarına belli bir risk ağırlığı vererek, risk ağırlıklı varlıklarının toplamına ulaşmaktadırlar.
Risk ağırlığının yüzde 100 olması, o pozisyonun risk ağırlıklı aktiflerinin hesaplanmasında
tüm değerinin dikkate alınması, yani yüzde 8’lik bir sermaye ihtiyacının ortaya çıkması
demektir. Benzer şekilde yüzde 20’lik bir risk ağırlığı ise o varlığın yüzde 1,6’sı kadar
sermaye ayrılması gerektiğini göstermektedir. Standart metotta mevcut risklerin tümü özel
karşılıklar hariç tutularak, net alacak tutarı üzerinden ağırlıklandırılmaktadır.
Basel II Sermaye Uzlaşısında kredi riski ölçümünde kullanılması öngörülen standart
yöntem, Şekil 3’teki gibi özetlenmektedir.
Şekil 3. Standart Yöntem ile Kredi Riskinin Ölçümü
Kredi Riski
= Kredi Riski
* Krediler ve Diğer Alacaklar
* Diğer Varlıklar
* Bilanço Dışı İşlemler
-
Kredi Riski Azaltma Teknikleri
* Teminatlar
* Bilanço İçi Netleme Anlaşmaları
* Garantiler ve Kredi Türevleri
Kaynak: Ayhan Yüksel, BDDK 2004
Alacakların sınıflandırması ve kredi riskini azaltıcı tekniklerin özet değerlendirmesi
aşağıda yapılmaktadır.
3.1.1. Devletlerden ve Bankalardan Olan Alacaklar
Devletler ve merkez bankalarından olan alacaklar için kullanılacak risk ağırlıkları, uygun dış kredi derecelendirme kuruluşları tarafından verilen derecelere bağlı olarak belirlenmektedir.
Bankaların, kendi devletlerine veya merkez bankalarına ilişkin ulusal para birimi temelli ve bu para birimi ile finanse edilen riskleri için, daha düşük bir risk ağırlığı kullanmasına, bu tür bankaların yerel denetim otoriteleri karar verecektir. Böyle bir karar yetkisinin
kullanıldığı durumlarda, diğer yetkili denetleme kurumları da kendi bankalarının, yerel
bankalarınkine benzer bir risk ağırlıklandırması yapmasına izin verebilecektir.
8
Bankacılar Dergisi
Bankalardan olan alacaklar için iki opsiyon söz konusudur. Birinci opsiyonda, bir ülkede kurulu bulunan tüm bankalardan olan alacaklara, o ülkenin hazinesine (ve Merkez
Bankasına) kullandırılan kredilere uygulanan risk ağırlığından bir kategori daha yüksek risk
ağırlığı uygulanmaktadır. İkinci opsiyon ise, risk ağırlığının ilgili bankanın bağımsız
derecelendirme notu doğrultusunda belirlenmesine dayanmaktadır. Bu opsiyonda orijinal
vadesi üç ay veya daha kısa olan krediler için asgari yüzde 20 olmak kaydıyla bir kategori
daha düşük risk ağırlığı uygulanabilecektir. Basitleştirilmiş standart yaklaşımda, bankalardan
olan alacaklar için ikinci opsiyonun kullanımı söz konusu değildir.
Tablo 2. Devletlerden ve Bankalardan Olan Alacaklara İlişkin Risk Ağırlıkları
KREDİLENDİRME
ÜLKELER
BANKALAR
Opsiyon 1
Opsiyon 2
Opsiyon 2*
DERECELENDİRME3 ( % )
AAA’dan
AA-‘ye
A+’dan
A-‘ye
BBB+’dan
BBB-‘ye
BB+’dan
B-‘ye
BAltı
Derecesiz
0
20
50
100
150
100
20
20
20
50
50
20
100
50
20
100
100
50
150
150
150
100
50
20
(*) Kısa vadeli alacaklar için geçerlidir.
3.1.2. Şirketlerden Olan Alacaklar
Tablo 3. Şirketlerden Olan Alacaklara İlişkin Risk Ağırlıkları
KREDİLENDİRME
ŞİRKETLER
DERECELENDİRME ( % )
AAA’dan A+’dan
AA-‘ye
A-‘ye
20
50
BBB+’dan
BB-‘ye
BB-’nin
altı
Derecesiz
100
150
100
Yukarıdaki tablo, sigorta şirketleri dahil derecelendirilmiş kurumsal kredilere ilişkin
risk ağırlıklarını göstermektedir. Derecelendirilmemiş kurumsal krediler için standart risk
ağırlığı yüzde 100 olacaktır. Bir alacağın kurumsal nitelikte olabilmesi için şirketin yıllık
cirosunun 50 milyon eurodan fazla olması gerekmektedir.
Bunula birlikte, Basel II Sermaye Uzlaşısında, yıllık toplam satış tutarı 50 milyon
euronun altında, riski ise 1 milyon euronun üstünde olan firmalar, kurumsal KOBİ portföyünde değerlendirilmektedir. Yukarıdaki tabloda derecelere göre belirlenmiş olan risk ağırlıkları,
kurumsal KOBİ niteliğini haiz firmalar için de geçerli olacaktır.
Basitleştirilmiş standart yaklaşımda ise, şirketlerden olan alacakların tamamı yüzde
100 risk ağırlığına tabidir. Anılan yaklaşımda, firmaların derecelendirme notları dikkate
alınmamaktadır.
3.1.3. Perakende Portföy İçerisinde Yer Alan Alacaklar
Toplam yıllık satış hasılatı 50 milyon euronun altında, bir bankacılık grubundaki toplam riski de 1 milyon euronun altında KOBİ’lerden olan alacaklar, sermaye yeterliliği
rasyosunun hesaplanmasında perakende portföy kapsamında değerlendirilebilecek ve standart
yüzde 75 risk ağırlığına tabi olacaklardır. Gerek gerçek kişi, gerekse de küçük ve orta ölçekli
9
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
şirketlerin anılan kriterlere uygun olması halinde, perakende portföy kapsamında değerlendirilmeleri mümkün olmaktadır. Gerçek kişilerden olan alacakların perakende portföy içerisinde
değerlendirilmesinde risk sınırı bulunmamaktadır. Örneğin kredilere ilişkin standart yaklaşımının kullanılması durumunda, derecelendirme notu bulunmayan ve herhangi bir teminat
vermeyen bir şirkete açılan kurumsal bir kredi için yüzde 8 oranında sermaye ayrılması
gerekirken, perakende bir kredi için ayrılması gereken sermaye yüzde 6 olacaktır.
3.1.4. Ticari Gayrimenkul İpoteği Karşılığı Krediler
Ticari gayrimenkul ipoteği karşılığı açılan kredilerin, pek çok ülkede sorunlu aktiflere
neden olduğundan hareketle, Basel Komite bu tip teminat alınan kredilerin yüzde 100 risk
ağırlığına tabi tutulması gerektiğini öngörmektedir. Ancak Basel Komite, çok iyi gelişmiş ve
uzun süredir varlığını sürdüren organize emlak piyasalarının olduğu ülkelerde, kredinin
ipotekli kısmının (ipotek konusu kıymetin piyasa değerinin yüzde 50’sinin veya kredinin
açıldığı tarihteki değerinin yüzde 60’ının altına düşmemesi şartıyla) yüzde 50 risk ağırlığına
tabi tutulmasının mümkün olabileceğini belirtmektedir. Ancak basitleştirilmiş standart
yaklaşımda, anılan avantajlı uygulama bulunmamaktadır.
3.1.5. Standart ve Basitleştirilmiş Standart Yaklaşımda Kredi Riski Azaltım
Teknikleri
Standart yaklaşımda kredi riskini azaltmak amacıyla kullanılması öngörülen iki farklı
yöntem bulunmaktadır: Basit ve kapsamlı yöntemler.
Basit yöntemde, maruz kalınan riskler teminatlı ve teminatsız olarak iki kısma ayrılmakta, riskin teminatsız kısmı için borçlunun risk ağırlığı dikkate alınmakta iken, teminatlı
kısmı için teminatın risk ağırlığı göz önünde bulundurulmaktadır. Buradaki en önemli ilke,
teminatın risk ağırlığının hesaplamada kullanılabilmesi için borçlunun risk ağırlığından daha
düşük olması gerektiğidir. ,
Kredi riskinin azaltılması amacıyla basit yöntem kullanan bankalar, ancak aşağıda belirtilen finansal araçları teminat olarak dikkate alabileceklerdir.
•
•
•
10
Nakit,
Kredi değerlendirme şirketleri tarafından kabul edilen borçlanma senetleri,
o Devlet ya da kamu nitelikli alacaklar için belirlenen risk ağırlığına tabi kamu
kuruluşları tarafından çıkarılmış “BB-” ve üstü dereceye sahip menkul kıymetler,
o Bankalar, menkul kıymet şirketleri ya da şirketler tarafından çıkarılmış “BBB”
ve üstü dereceye sahip menkul kıymetler,
o Kısa vadeli borçlanma enstrümanları içinde en azından “A-3/P-3”4 dereceye
sahip olanlar.
Bilinen bir derecelendirme kuruluşu tarafından derecelendirilmemiş borçlanma senetleri,
o Banka tarafından ihraç edilen,
o Tanınmış bir borsaya kote olan,
o Birincil borç niteliğinde olan,
o İhraçcı banka tarafından ihraç edilen kıymetlerin hepsinin öncelik sırası aynı
ve en azından “BBB-” veya “A-3/P-3” risk derecesine sahip olanlar,
Bankacılar Dergisi
•
•
•
o Kıymeti elinde bulunduran bankada söz konusu kıymetin “BBB-” veya
“A-3/P-3”den daha düşük risk derecesine sahip olmasına yönelik bir tavsiye
bilgisi olmayanlar,
o Kıymetin piyasa likiditesine yönelik düzenleyici otorite tarafından yeterince
güven verilmiş olanlar.
Belirli bir ana endekse kote hisse senetleri,
Altın,
Transfer edilebilir menkul kıymetlere yapılan kollektif yatırımlara verilen garantiler5
ile yatırım fonları,
o Birim fiyatı günlük olarak açıkça kote edilenler.
Kapsamlı yöntemde, borçlu riskleri ve karşılığında alınan teminatların değerinde zaman içinde değişmeler olacağı varsayımıyla, karşı tarafın riski belli kesintiler aracılığıyla
artırılmakta, teminat tutarları ise azaltılmaktadır. Artırılan risk ile azaltılmış teminat tutarı
arasındaki fark, karşı tarafın risk ağırlığı ile çarpılmaktadır. Bu yöntemde, risk ile teminatın
farklı para cinslerinden olması halinde, döviz cinslerindeki volatiliteyi de yansıtabilmek
amacıyla farklı bir kesinti oranı uygulanmaktadır. Kapsamlı yaklaşımda, basit yaklaşımda
kabul edilen teminat türlerine ek olarak aşağıdaki teminat türleri de geçerli olmaktadır.
• Belirli bir ana endekse kote olmayan, ancak tanınmış bir piyasada işlem gören hisse
senetleri,
• Bir önceki maddede bahsedilen hisse senetlerine yatırım yapan kollektif yatırımlar ile
yatırım fonları.
Basitleştirilmiş standart yaklaşım ile kredi risklerini ölçen bankaların, teminatlar için
sadece basit yöntem kullanmalarına izin verilmektedir.
Kredi riskini azaltmak amacıyla kullanılan teminatların yanı sıra, garantiler de, belli
koşullar altında dikkate alınabilmektedir. Garantilerin hesaplamalarda dikkate alınabilmesi
için, garantiler olmaksızın hesaplanan sermaye yükümlülüğünün, garantiler dikkate alındıktan
sonra hesaplanan sermaye yükümlülüğünden mutlaka yüksek olması gerekmektedir. Ayrıca
kredi türev enstrümanları da garantiler ile benzer şekilde hesaplamaya dahil edilebilmektedir.
Son olarak, bilanço içi netleşme anlaşmaları da kredi riski azaltım teknikleri arasında dikkate
alınabilmektedir. Farklı olarak basitleştirilmiş standart yaklaşımda, kredi türevleri ve netleşme
anlaşmaları kredi riski azaltım teknikleri içerisinde yer almamaktadır.
3.2. Temel ve Gelişmiş İçsel Derecelendirme Yaklaşımı (Foundation - Advanced
Internal Rating Based (IRB) Approach)
İçsel derecelendirme (IRB) yaklaşımında her banka kendi içsel modelini ve veri setlerini kullanabilmek için daha fazla serbestliği haizdir. Standart yaklaşımdan farklı olarak, içsel
derecelendirme yaklaşımını kullanacak bankalar, risk hassasiyeti yüksek içsel değerlendirmelerine göre varlıklarına risk ağırlığı saptayabilecekleri için sermaye karşılıkları optimum
seviyede ayrılacaktır. IRB yaklaşımında sermaye yükümlülüğü, temel olarak bankalar
tarafından müşterilerine verilen derecelendirme notları ile ilişkilendirilmiştir. Bankaların,
içsel derecelendirme yaklaşımını kullanarak kredi risklerini ölçebilmeleri için en az 3 yıldır
Basel II’de belirtilen minimum gereklilikleri sağlayan bir rating sistemini kullanıyor olmaları
gerekmektedir.
11
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
İçsel derecelendirme yönteminin temel uygulama süreci sırasıyla, risk kategorilerinin
sınıflandırılması ve gerekli veri setlerinin belirlenmesi, teminatların değerlendirilmesi, risk
ağırlıklarının kalibrasyonu ve portföy hassas değerlendirme düzeltmelerinin yapılması
safhalarından oluşmaktadır. İçsel derecelendirme yaklaşımı, “Temel İçsel Derecelendirme
Yaklaşımı” (Foundation Internal Ratings Based Approach - FIRB) ve “Gelişmiş İçsel
Derecelendirme Yaklaşımı” (Advanced Internal Ratings Based Approach - AIRB) olarak
ikiye ayrılmaktadır.
Temel içsel derecelendirme yaklaşımında, bankalar portföylerinde bulundurdukları
kredi müşterileri için temerrüde düşme olasılığını (Probability of Default-PD) kendileri
tahmin etmek durumundadırlar. Diğer risk bileşenleri, ulusal denetim otoritesi tarafından veri
olarak sunulmaktadır. Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımında ise, PD’nin yanı sıra,
temerrüt halinde kayıp (Loss Given Default-LGD) ve temerrüt anındaki risk tutarı da
(Exposure at Default-EAD) bankalar tarafından kendilerine ait içsel veriler kullanılarak
tahmin edilmektedir. Söz konusu parametrelerin Basel II Uzlaşısı’nda belirtilen formüllerde
kullanılması suretiyle sermaye yeterliliği hesaplanmaktadır. Perakende portföyde yer alan
alacaklar için bankalar kendi PD, LGD ve EAD parametrelerini tahmin etmek durumundadırlar.
Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımında bankalar, müşterilerini derecelendirmeye
tabi tutmalı, müşterinin ratingine bağlı olarak temerrüde düşme olasılığını, temerrüde intikal
eden firmalarla ilgili olarak yapılan tahsilatlardan hareketle temerrüt halinde kayıp oranını ve
yine kendi içsel verilerinden hareketle temerrüt anındaki risk bakiyesini hesaplamalı, anılan
temel parametreler ve IRB’de geçen diğer parametreleri de kullanarak bu kredi için beklenen
ve beklenmeyen kayıp tutarlarını hesaplamalı ve optimum düzeyde sermaye ayrımına
gitmelidirler.
Ulusal denetim otoriteleri, sermaye yeterliliğinin hesaplanabilmesi için gereken bazı
parametreleri sağlamaktan sorumludurlar. Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımını kullanan
bankalar ise parametreleri kendi veri setlerinden hareketle tahmin etmek zorundadırlar.
Bankaların temerrüde düşme olasılığını (PD) hesaplamak için kullanacakları tarihsel veri
serisi en az 5 yıllık olmalıdır. Temerrüt halinde kayıp (LGD) ve temerrüt anında risk tutarı
parametresinin (EAD) hesaplanması için gerekli olan veri seti, kurumsal ve Kurumsal KOBİ
nitelikli alacaklar için en az 7 yıllık, perakende alacaklar için ise en az 5 yıllık olmalıdır.
Bu dokümanın ana teması, “Basel II’nin KOBİ’lere Etkileri” olduğundan esasen KOBİ’lere yönelik risk ağırlıklı varlık hesaplama formüllerine6 yer verilecektir. Ancak kurumsal
firmalar için öngörülen hesaplama yöntemlerine de mukayese amacıyla bu bölümde değinilmektedir.
3.2.1. Kurumsal Firmalar İçin Hesaplama Yöntemi
Korelasyon (R)=0.12 x(1-EXP(-50 x PD)) /(1-EXP (-50)) + 0.24 x [1-(1-EXP (-50 x PD)) /
(1-EXP (-50))]
Vade ayarlaması (b) = (0.11852 – 0.05478 x In (PD))^2
Sermaye yükümlülüğü (K)= [LGD x N [(1-R)^-0.5 x G(PD) + (R /(1-R)^0.5 x G(0.999)] –
PD x LGD] x (1-1.5 x b)^-1 x (1 + (M-2.5) x b)
Risk Ağırlıklı Aktifler (RWA) = K x 12,5 x EAD
12
Bankacılar Dergisi
3.2.2. Kurumsal KOBİ Firmaları İçin Hesaplama Yöntemi
Korelasyon (R)= 0.12 x (1-EXP(-50 x PD)) / (1-EXP (-50)) + 0.24 x [1-(1-EXP (-50 x PD)) /
(1-EXP (-50))] – 0.04 x (1 - (S – 5) / 45)
Vade ayarlaması (b) = (0.11852 – 0.05478 x In (PD))^2
Sermaye yükümlülüğü (K)= [LGD x N [(1-R)^-0.5 x G(PD)+(R/(1-R)^0.5 X G(0.999)] – PD
x LGD] x (1-1.5 x b)^-1x (1 + (M-2.5) x b)
Risk Ağırlıklı Aktifler (RWA) = K x 12,5 x EAD
3.2.3. Perakende KOBİ Firmaları İçin Hesaplama Yöntemi
Korelasyon (R) = 0.03 x (1-EXP(-35 x PD)) / (1-EXP (-35)) + 0.16 x [1-(1-EXP (-35 x PD)) /
(1-EXP (-35))]
Sermaye yükümlülüğü (K)= [LGD x N [(1-R)^-0.5 x G(PD) + (R / (1-R)^0.5 x G(0.999)] –
PD x LGD]
Risk Ağırlıklı Aktifler (RWA) = K x 12,5 x EAD
3.2.4. Konut Amaçlı Gayrimenkul İpoteği İle Teminatlandırılan Krediler İçin
Hesaplama Yöntemi
Korelasyon (R)= 0,15
Sermaye yükümlülüğü (K)= [LGD x N [(1-R)^-0.5 x G(PD) + (R / (1-R)^0.5 x
G(0.999)] – PD x LGD]
Risk Ağırlıklı Aktifler (RWA) = K x 12,5 x EAD
PD : Temerrüde düşme olasılığı
LGD : Temerrüt halinde kayıp oranı
EAD : Temerrüt halinde risk bakiyesi
M : Vade
Yukarıda yer alan formüllerden de görüldüğü üzere, sermaye yeterliliğinin hesaplanmasında farklı portföyler için farklı formüller kullanılmaktadır. Basel II hesaplamalarının
KOBİ’lere olan etkisini göstermek amacıyla yapılan ve çalışmanın dördüncü bölümünde yer
alan endikatif çalışmada kullanılan örnekler, yukarıdaki formüllerin kullanılması ile elde
edilmiştir.
3.2.5. İçsel Derecelendirme Yaklaşımında Kredi Riski Azaltım Teknikleri
Basel II IRB yöntemi ile birlikte, standart metotta var olan teminat sınırlaması ortadan
kalkmaktadır. Bankalar, temerrüde düşen kredileri için kayıp oranlarını (LGD), geçmiş veri
setlerini de dikkate alarak tahmin edecek ve söz konusu kayıp oranlarını sermaye yükümlülüklerini hesaplarken kullanacakları formulasyonlara dahil ederek kredi risklerini azaltabileceklerdir. Teminatın risk azaltıcı etkisinin ulusal denetim otoritesine ispat edilmesi halinde,
her türlü teminat kredi riskinin hesabında dikkate alınabilecektir. Örneğin, standart metotta
gerçek müşteri çek senedi risk azaltıcı unsur olarak kabul edilmezken, IRB yönteminde bu
teminat türü sermaye gereksiniminde ve kredi fiyatlamasında olumlu bir etkiye sahip
olabilecektir. Sonuç olarak, Basel II’de öngörülen risk ölçümleme yöntemlerinin gelişmişlik
düzeyi arttıkça risk azaltım tekniklerinin uygulama alanı genişlemektedir. İçsel derecelendirme yaklaşımı, bankaların kendi içsel veri setlerinden hareketle tahmin yapmalarına imkan
tanısa da, kontrol ve onay mekanizmasının daha sıkı bir biçimde işleyeceği düşünülmektedir.
13
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
II. Basel II’nin Uluslararası Ekonomilere ve Türkiye Ekonomisine Etkileri
Ülkemizde fiilen 2008 yılında yürürlüğe gireceği deklare edilen Basel II Sermaye
Uzlaşısı, kapsamı ve içeriği dikkate alındığında, bankacılık faaliyetleri ile bu faaliyetlerin
düzenlenmesi ve denetlenmesi konusunda şimdiye kadar yürütülen en kapsamlı uluslararası
proje niteliğindedir.
Bu bölümde, Haziran 2004 tarihinde son şekli verilen Basel II Sermaye Uzlaşısı kurallarının uluslararası ekonomiler ile Türk ekonomisine muhtemel etkilerine değinilecektir.
1. Basel II’nin Uluslararası Ekonomilere ve Uluslararası Bankacılık Sistemine
Etkileri
Basel II’nin, uluslararası ekonomilere ve uluslararası bankacılık sistemine muhtemel
etkileri aşağıda maddeler halinde belirtilmektedir.
14
ƒ
Basel II’ye yönelik hazırlıkların yapılması ve 2007 yılından itibaren uygulamanın
başlatılması7, uluslararası mali piyasaların denetimi ve gözetiminde şeffaflığı artırarak
fon akımının sağlam temeller üzerinde gerçekleşmesine yol açacaktır. Bu durum, orta
ve uzun vadede ulusal ekonomilerde istikrarın sağlanması, güçlü bir mali sistemin yaratılması ve uluslararası piyasalarda yaşanabilecek sistemik finansal risklerin yayılmasının önlenmesi/etkilerinin azaltılması açısından önemli katkılar sağlayacaktır.
ƒ
Uluslararası bankacılık sistemi için Basel II, sermaye ihtiyacının azaltılması, daha iyi
risk yönetimi, denetim otoritesi ile olan ilişkilerin artması, kredi değerlendirme kurumları tarafından daha iyi algılanma gibi fırsatlar ile birlikte yeni sistemlerin kurulması, veri toplama ve sistem geliştirme ile nitelikli eleman yetiştirme gibi maliyet unsurlarını da beraberinde getirmektedir.
ƒ
Bankaların sermaye yeterliliklerini aktifin niteliğine göre belirleyecek olmaları, toplam aktiflerin genişletilmesi konusunda bankaları daha özenli karar vermeye yöneltecek olup, banka aktiflerindeki büyümenin yavaşlaması ve sınırlanması ile aktifler içerisinde önemli bir bölümü oluşturan kredi arzının daralması sonucunu ortaya çıkarabilecektir. Özellikle, ekonomik büyümelerini büyük ölçüde dış kaynaklı finansmana
bağlayan gelişmekte olan ülkelerin uluslararası para ve sermaye piyasalarından yapacakları borçlanmalarda, fon maliyetlerinin artması beklenmektedir. (Metzger 2004)
ƒ
Ülkeler arasında regülasyon çalışmalarından doğan avantajlar (regulatory arbitrage)
söz konusu olabilecek, bu da rekabet şartlarını etkileyebilecektir.
ƒ
Standart yaklaşımda alacağın risk ağırlığı, dışsal derecelendirme kuruluşları tarafından
borçlulara verilecek derecelendirme notlarına bağlı olarak belirlenecektir. Bu nedenle,
derecelendirme şirketlerine olan talep artacak ve konu ile ilgili yeni düzenlemelerin
yapılması gerekecektir. Derecelendirme kuruluşlarının etkin ve sağlıklı işlerliği, bankacılık enformasyonunun merkezileştirilip gereken veri akışının sağlanabilmesi ile
mümkün olacaktır.
ƒ
Basel I çerçevesinde, ülkelerce temin edilecek kredilerin risk ağırlıklarının hesaplanması ile ilgili olarak, geçerli olan OECD üyeliği ayrıcalığı kalkacak ve Basel II - stan-
Bankacılar Dergisi
dart yaklaşımın uygulanması halinde dış derecelendirme şirketlerinin vereceği derecelendirme notları kullanılacaktır.
ƒ
Basel II, birçok ülkenin yasal süreçlerinde değişiklikler yapılmasını gerektirecektir.
Denetim otoriteleri, söz konusu değişikliklerin kapsamını, izlenecek usulleri ve bu değişikliklerin yürürlüğe konulmasında uyulacak süreyi göz önünde bulundurma ihtiyacı
duyacaktır.
ƒ
Sektördeki en güçlü ve güvenilir bankalar, aktif büyüklüğünün yanı sıra sermaye
yeterliliği oranı ile ölçülmektedir. Bu durum, sermaye yeterliliği konusunda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacak gelişmiş ülke bankalarının gelişmekte olan ülkelerdeki
bankalarla birleşmeleri, onları satın almaları şeklinde yaşanacak bir konsolidasyon sürecini teşvik edebilecektir.
ƒ
İştirakleri vasıtasıyla gelişmekte olan ülkelerde faaliyet gösteren uluslararası bankaların içsel derecelendirme yaklaşımına geçişi nispeten kolay olacağından, mali kalitesi
yüksek olan müşterilere yoğunlaşabileceklerdir. Ulusal bankaların ise, standart yaklaşımlarla daha düşük dereceli ve daha yüksek riskli müşterilere hizmet etmek durumunda kalarak, daha yüksek risk ve daha düşük kar marjı ile çalışmaları beklenmektedir.
ƒ
Sermaye yeterliliğinde aktiflerin farklı risk ağırlıkları ile değerlendirilmesi, bankaları
aktif yönetimlerinde yeniden strateji belirlemeye yöneltecektir. Bankaların, riskli aktiflerinin getireceği sermaye yükünü azaltmak amacıyla aktif yatırımlarını ve bankacılık hizmetlerini artırmaya ve çeşitlendirmeye yönelmeleri beklenmektedir.
2. Basel II’nin Türk Ekonomisi ve Türk Bankacılık Sistemine Etkileri
Son yıllarda Türk bankacılık sektöründe bir çok sorun yaşanmış, önemli gelişmeler
meydana gelmiş ve bu gelişmelerin bir sonucu olarak bankacılık sistemi büyük oranda
değişmiştir. Bankacılık sektöründe uluslararası gelişmelere paralel olarak, başta sektörün
gözetimi ve denetimi gibi çeşitli alanlarda düzenleme yapılması zorunlu hale gelmiştir.
Ülkemizde risk yönetimi sürecinin kronolojik gelişimi ve Basel II kriterlerine uyum
sağlanabilmesi için yapılan düzenlemeler aşağıda belirtilmektedir.
ƒ
08.02.2001 tarih ve 24312 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Bankaların İç Denetim
ve Risk Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmelik”, bankaların karşılaştıkları risklerin
izlenmesini ve kontrolünü sağlamak üzere kuracakları iç denetim sistemleri ile risk
yönetim sistemlerine ilişkin esas ve usulleri belirlemeyi amaçlamaktadır.
ƒ
31.01.2002 tarih ve 24657 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Bankaların Sermaye
Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik”in amacı, bankaların mevcut ve potansiyel riskler nedeniyle oluşabilecek zararlara karşı konsolide ve
konsolide olmayan bazda yeterli düzeyde öz kaynak bulundurmalarının sağlanmasıdır.
ƒ
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından 30 Mayıs 2005 tarihinde
“Türk Bankacılık Sektörünün Basel II’ye Geçişine İlişkin Yol Haritası” açıklanmıştır.
Buna göre,
15
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
o
o
o
o
o
Bankaların maruz kaldıkları risklerin daha sağlıklı olarak ölçülebilmesi amacıyla iş kollarının Basel II’ye göre tanımlanması ve tesisi çalışmaları kapsamında bankaların hesap ve kayıt düzenlerinde (muhasebe alt yapısı) değişikliklerin yapılması,
Basel II kapsamında kredi riski ölçümünde dış derecelendirme kuruluşlarının
tayin edeceği derecelendirme notları esas alınacağından (standart yaklaşım),
ülkemizde kredi derecelendirme kuruluşlarının (yurt dışı ana ortağın iştiraki ya
da yerel) kurulması,
Kredi, piyasa ve operasyonel risklerin istatistiki olarak ölçülmesinin kolaylaştırılması amacıyla merkezi bir veri tabanının oluşturulması,
Basel II’ye geçiş çalışmaları hakkında reel sektör, kamu sektörü ve ilgili diğer
tarafların bilgilendirilmesine yönelik çalışmaların yapılması,
planlanmaktadır.
Basel II’nin Türk ekonomisi ve Türk bankacılık sistemine etkileri aşağıda maddeler
halinde belirtilmiştir.
ƒ
Basel II ile birlikte ülkelerin OECD üyesi olup olmamaları herhangi bir önem arz
etmeyecek, standart yaklaşımın kullanılması ile birlikte ülkelerin uluslararası derecelendirme kuruluşlarından alacakları derecelendirme notları, hazine ya da merkez bankalarından olan alacakların risk ağırlığını belirleyecektir. (Mevcut durumda OECD
üyesi ülke olmamız nedeniyle hazine tahvillerinin risk ağırlığı yüzde 0’dır.) Ülkemiz
hazinesinden ya da merkez bankasından olan Türk Lirası cinsinden alacaklar, anılan
alacakların aynı para cinsinden fonlanması ve ulusal denetim otoritesinin uygun görmesi kaydıyla, BDDK’nın tercihleri çerçevesinde yüzde 0 risk ağırlığı ile, yabancı para cinsinde olan alacaklar ise ülkemizin derecesine karşılık gelen yüzde 100 risk ağırlığı ile değerlendirilecektir. Basel II uygulamasına geçiş ile birlikte, Türkiye’nin derecelendirme notunun yatırım yapılabilir seviyenin altında olması (“BB-“)8 nedeniyle
Eurobond’lar ve yabancı para cinsinden iç borçlanma senetleri için yüzde 8 oranında
yasal sermaye yükümlülüğü söz konusu olacaktır. Dolayısıyla Hazine, bugünkü fiyatlardan daha yüksek bir maliyetle yabancı para cinsinden tahvil ve bono ihracı yapmak
durumunda kalabilecek ve bunları satın alanlar sermaye yeterliliğinde bugünkünden
daha fazla bir yükle karşılaşabileceklerdir. Ancak Basel II’nin uygulanacağı tarihte,
Türk Hazinesi’nin kredi derecelendirme notunun yatırım yapılabilir olarak ifade edilen
“BBB-” kademesini aşması halinde yabancı para cinsinden kamu kağıtlarının tabi olacağı sermaye yükümlülüğü yarı yarıya azalarak yüzde 100’den yüzde 50’ye düşebilecektir.
ƒ
Basel II’nin uygulanması ile birlikte bankaların, risk ağırlığı nispeten düşük olan
müşterilere yöneleceği, buna bağlı olarak kredi portföy dağılımında farklılaşma yaşanacağı beklenmektedir. Örneğin,
Konut amaçlı gayrimenkul ipoteği karşılığı verilen konut edindirme kredilerinin, Basel II standart yaklaşımda yüzde 35 risk ağırlığına tabi olması ve ileriki
dönemlerde ipotek belgelerinin likiditesinin sağlanabilecek olması,
o Perakende kredilerde yüzde 75 risk ağırlığının kullanılmasının mümkün kılınması,
o nedeniyle anılan portföyler lehine, bankacılık sektörü kredi tercihlerinde farklılaşma olması beklenmektedir.
o
16
Bankacılar Dergisi
ƒ
Yeni piyasa dengesinde, Basel II’ye uyum sağlayan bankaların piyasa değeri daha da
artacak, fon sağlayıcıları tarafından bu durum dikkate alınacaktır. Diğer bir deyişle,
Basel II sürecinde denetim faaliyetlerinin etkinlik kazanması ve piyasa disiplini sayesinde yatırımcıların ülkemiz mali sistemine güvenleri daha da artacak, bu sayede sektöre daha fazla fon ve kaynak girişi sağlanabilecektir.
ƒ
Basel II’ye geçiş, Türk bankacılık sektöründe konsolidasyon eğilimini artırarak, uluslararası mali sektörlerle entegrasyonu ön plana çıkaracaktır.
ƒ
Basel II’ye göre kredi riskinin ölçümü standart yaklaşım ile başlamakta, standart yaklaşım ise tamamen rating kuruluşları tarafından verilen derecelendirme notlarına dayanmaktadır. Bu durum, ülkemiz açısından yeni bir sektörün ortaya çıkacağı sinyalini
vermektedir. Bunun temel nedeni, Basel II’ye geçiş ve hazırlık dönemi boyunca standart yaklaşımın kullanılmak durumunda olunması ve standart yaklaşımın derecelendirme notları olmaksızın etkin bir biçimde uygulanamaması olarak özetlenebilir. Ülkemizde halihazırda rating kuruluşlarının yapılanmasına yönelik sadece SPK tarafından 4 Aralık 2003 tarih ve 25036 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Sermaye Piyasasında Derecelendirme Faaliyeti ve Derecelendirme Kuruluşlarına İlişkin Esaslar
Tebliği” mevcuttur.
ƒ
27 Avrupa Birliği üyesi ülkenin 25’inde tüm Avrupa bankaları ve yatırım firmaları
(10.234 banka ve 1.723 yatırım firması), sermaye yeterliliklerinin ölçümünde 2007 tarihinden itibaren Avrupa Birliği Sermaye Direktifleri (Capital Adequacy Directives,
CRD) hükümlerini uygulamaya başlayacaklardır. Anılan düzenleme, bankaların aracı
kurumların sermaye yeterliliğinin hesaplanmasına ilişkin hükümleri içermekte olup,
Basel II hükümleri ile büyük ölçüde paralellik göstermektedir. Bu nedenle, ülkemizde
3 Ekim 2005 tarihi itibarıyla Avrupa Birliği tam üyelik müzakere sürecinin başlamış
olması ve AB Komisyonu tarafından çıkarılan düzenlemelerin AB adayı olan ülkemiz
için yasal düzenleme kapsamında olacağı dikkate alındığında, Basel II hükümleri ile
çok benzerlik gösteren CRD düzenlemelerinin de, AB Bankacılık Sektörü uyumunun
gerçekleşmesi açısından çok önemli olacağı düşünülmektedir.
ƒ
BDDK tarafından, 30 Haziran 2003 tarihli veriler baz alınarak yapılan Sayısal Etki
Çalışması, QIS TR (Quantitative Impact Study) sonucunda, ülke ekonomisi ve mali
sektör oyuncuları için aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmıştır.
o Standart yaklaşımın Basel I’e kıyasla riske daha duyarlı yapısı nedeniyle, bankalar
için ek sermaye gereksinimi ortaya çıkabilecektir.
o Bankalar, kredi verirken daha seçici olacaklarından kısa vadede kredi hacimlerinde
bir daralma söz konusu olabilecektir.
o Bankacılık sistemi için sağlıklı ve detaylı veri elde etmek daha önemli hale gelecektir.
o Bankalar, risk yaratıcı işlemleri yaparken, riski azaltacak teminatlara ilişkin politikalarını yeniden düzenleme yoluna gidebileceklerdir.
III. KOBİ Tanımlamaları ve Türkiye’de KOBİ’lerin Genel Yapısı
Günümüzde ölçek ekonomisine dayalı üretim yapan büyük sanayi işletmeleri ile birlikte bu tür fimalara girdi sağlayan esnek yapılı ve daha hızlı hareket etme kabiliyetine sahip
KOBİ odaklı işletmecilik modelleri giderek önem kazanmaya başlamıştır. Gerek üretimde,
17
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
gerekse de yeni istihdam yaratarak toplumsal bütünleşmenin ve sürdürülebilir kalkınmanın
sağlanmasında önemli bir yere sahip olan KOBİ’lerin yarattıkları değerin farkına varan
ülkeler, toplam işletmeler içerisindeki payı yüzde 95’leri bulan KOBİ’leri desteklemeye
yönelik önemli düzenlemeleri hayata geçirmişlerdir.
Ülkemizde de 80’li yılların sonundan itibaren KOBİ’lere yönelik bir destek sisteminin
oluşturulması yönünde çalışmalar başlatılmıştır. Üyesi bulunduğumuz OECD ve üyeliğe
adaylık süreci yaşadığımız Avrupa Birliği, küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişmesi ve
desteklenmesi için yoğun bir çaba sarf etmekte, sürekli olarak yeni politika ve stratejiler
üretmektedir. Ülkemiz, OECD’nin KOBİ’leri desteklemeye yönelik temel kriterleri içeren
dokümanı ve AB KOBİ Sözleşmesini kabul ederek gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle aynı
politika ve prensipleri benimsediğini vurgulamıştır. Ayrıca TBMM’de 1990 yılında kabul
edilen 3624 sayılı kanun ve bu kanunla kurulan KOSGEB Başkanlığı, ülkemizin KOBİ’lere
verdiği değerin somut bir ifadesidir.
Buna karşın, serbest pazar ekonomisini benimseyerek uluslararası piyasalara entegrasyon yolunda önemli adımlar atan ülkemiz, bankacılık sektörünün ve reel sektörün güçlendirilmesine yönelik reformların gerçekleştirilmesi konusunda ise yeterince hızlı davranamamıştır. 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizler, bankacılık sektörü ve reel sektörü
olumsuz şekilde etkilemiş, bu durum Türkiye ekonomisi için ağır sonuçların ortaya çıkmasına
neden olmuştur.
Grafik1. KOBİ Kesimine Kullandırılan Kredilerin Yıllar İtibarıyla
Artış Yüzdesi (yüzde)
121,22
97 ,87
90,85
65,37
52,46
21,06
21,15
30,38
29,65
25,72
18,57
2,59
2002/2003
2003/2004
2004/2005
İşletme Kredilerindeki Artış
İhtisas Kredilerindeki Artış
Fon Kaynaklı Kredilerdeki Artış
KOBİ Kredileri Toplamındaki Artış
Kaynak : BDDK Şubat 2005 ve Ocak 2006 Aylık Bültenlerinden derlenmiştir. (2002 ve 2003 yılı
verileri Aralık ayı itibarıyla, 2004 ve 2005 yılı verileri Kasım ayı itibarıyla çalışmada yer almıştır.)
Ancak kriz sonrası dönemde uygulamaya konan yeni ekonomik programın makro ekonomik göstergelerde sağlamış olduğu iyileşme belirli ölçüde bankacılık sektörü - reel sektör
ilişkilerine de yansımış, bankalarca KOBİ kesimine kullandırılan kredilerin hacminde ve bu
kredilerin bankaların toplam aktifleri içerisindeki payında da önemli artışlar olmuştur.
Aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere, “Özel Kesime Kullandırılan Krediler” içerisinde
“KOBİ Kesimine Kullandırılan Krediler”9 bir önceki yıla kıyasla toplam olarak 2003 yılında
yüzde 25,72, 2004 yılında yüzde 65,37, 2005 yılında yüzde 30,38 oranında artış göstermiştir.
18
Bankacılar Dergisi
Basel II uygulamalarına geçiş süreci, bu iki sektör arasındaki ilişkilerde köklü değişikliklere yol açacak niteliktedir. Basel II, aslında bankacılık kesimiyle ilgili düzenlemeler
bütünü olmakla birlikte, reel kesimdeki firmaları da çok yakından ilgilendirmektedir. Basel II
normlarının, bankaların önemli kredi müşterileri arasında bulunan KOBİ’leri önemli düzeyde
etkileyeceği bilinmektedir. Bu etkilerin Türkiye’deki yansımalarından önce KOBİ’lerin ne
şekilde tanımlandığının, Türkiye’de faaliyette bulunan KOBİ’lerin içinde bulundukları
ekonomik şartların, temel yapılanma şekillerinin ve yaşadıkları problemlerin bilinmesi
gerekmektedir. Basel II’nin etkilerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi, bu veriler ışığında
daha anlamlı bir hale gelecektir.
I. Uluslararası Ekonomilerde KOBİ Tanımlamaları ve Basel II’nin KOBİ
Perspektifi
Ülkelerin kalkınma seviyesi ve sektörler arasındaki farklılıklar nedeniyle KOBİ tanımlamaları, ülkeden ülkeye, sektörden sektöre, hatta bölgeden bölgeye bile değişmektedir.
Aşağıda, çeşitli ülke ve kuruluşların KOBİ tanımlamaları ile ilgili yaklaşımları belirtilmiştir.
1.1. Bazı Ülkelerin ve Kuruluşların KOBİ Tanımlamaları
ABD’de, KOBİ’ler için geçerli resmi bir tanımlama bulunmamaktadır. 1953 tarihli
Küçük İşletme Kanunu, küçük işletmeyi, sahipliği ve yönetimi bağımsız, faaliyet gösterdiği
alanda hakimiyet gücü bulunmayan işletme olarak tanımlamaktadır. ABD Küçük İşletme
Teşkilatı (SBA, Small Business Administration), sektörel olarak işletmelerin satış tutarı ve
istihdam edilen işçi sayısına göre KOBİ tanımları yapmaktadır. Örneğin SBA, imalat
sektöründe faaliyet alanına göre 500 veya 1.000 işçiden az, toptan ticarette en fazla 100 işçi
çalıştıran işletmeleri küçük işletme olarak tanımlamaktadır.
Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) KOBİ tanımına göre
20’den az işçi çalıştıran işletmeler “çok küçük”, 20-99 arasında işçi çalıştıran işletmeler
“küçük”, 100-199 arasında işçi çalıştıran işletmeler “orta ölçekli işletme” olarak kabul
edilmektedir.
1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Birliği KOBİ tanımı, işçi sayısı, bilanço büyüklüğü ve bağımsızlık derecesinden oluşan kriterleri kapsamaktadır. Buna göre
KOBİ’ler,
- 250’den az işçi çalıştıran,
- Yıllık satış cirosu 50 milyon euroyu geçmeyen veya arsa ve bina hariç mevcut sabit
sermaye tutarı, bilanço net aktif değeri itibarıyla 43 milyon euroyu geçmeyen,
- Bağımsızlık kriterlerine uygun olan,10
işletmeler olarak tanımlanmıştır.
1.2. Basel II Standartlarına Göre KOBİ Olma Şartları
Basel II sermaye yeterlilik düzenlemesi gereğince KOBİ tanımı, 7 Şubat 1996 tarihli
Avrupa Birliği Konseyi Kararı ile düzenlenmiş KOBİ tanımlamasına uyumlu olarak yıllık
satış hasılatı esasına göre belirlenmiştir.
19
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
Basel II’de sermaye yeterliliğini belirlemek için kullanılan standart yöntemde KOBİ’ler (Small and Medium Sized Enterprise), toplam yıllık satış hasılatı toplamı 50 milyon
euroyu geçmeyen firmalar olarak tanımlanmakta,
- Bir bankacılık grubundaki toplam kredisi<1 milyon euro ise, Perakende KOBİ
- Bir bankacılık grubundaki toplam kredisi>1 milyon euro ise, Kurumsal KOBİ
şeklinde iki ayrı sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır.
Toplam yıllık satış tutarı 50 milyon euronun üzerinde olan firmalar ise, “Kurumsal”
olarak nitelendirilecektir. Kurumsal KOBİ ve kurumsal nitelikli tüm firmalar, standart
yaklaşımla kredi riskinin ölçümünde, dış derecelendirme kuruluşlarının vermiş oldukları
derecelendirme notlarına bağlı olarak risk ağırlığına tabi olacaklar, perakende KOBİ portföyüne dahil edilecek firmalar ise standart yüzde 75 risk ağırlığına tabi tutulacaklardır. İçsel
derecelendirme yaklaşımında ise kurumsal, kurumsal KOBİ ve perakende KOBİ nitelikli
firmalar için farklı formüller kullanılacaktır.
Perakende portföy, Basel II çalışmasında ayrıntılı olarak şu kriterlerle tanımlanmaya
çalışılmıştır:
Borçlunun Kimliği Kriteri: Borçlu gerçek kişi/kişiler veya küçük ve orta ölçekli bir
işletme (KOBİ) olmalıdır.
Ürün Kriteri: Perakende portföye dahil edilecek alacak türleri, rotatif krediler, kredi
kartları ve borçlu cari hesap, kredili mevduat hesapları dahil kredi kullandırma taahhütleri,
bireysel krediler/tüketici kredileri (taksitli krediler, taşıt kredileri, öğrenci kredileri, ihtiyaç
kredileri), finansal kiralamalar, küçük işletmelere açılan krediler ve bunlar lehine verilen
taahhütler olmalıdır.
Portföy Çeşitlendirmesi Kriteri: Birbirleriyle bağlı olduğu düşünülen küçük işletmeler
veya şahıslar tek bir işletme olarak kabul edilir ve portföyde bu tarz firmalara verilen nakdi ve
gayrinakdi kredi miktarının, bankanın toplam perakende kredi portföyünün yüzde 0,2’sini
geçmemesi şartı aranır.
Kredi Büyüklüğü Kriteri: Bir bankacılık grubundan, ilgili firmanın (KOBİ) dahil olduğu konsolide şirketler grubuna kullandırılan toplam nakdi ve/veya gayrinakdi kredi
tutarının 1 milyon eurodan az olması gerekmektedir.
Perakende krediler ile ilgili değinilmesi gereken bir diğer nokta ise, perakende portföyde sınıflandırılan kredilerin bankalar tarafından homojen kriterler göz önüne alınarak
oluşturulmuş havuzlar bazında yönetilmesi gerektiğidir. Havuz oluşturma sürecinde bankalar,
anlamlı bir risk farklılaştırması yarattıklarını ve mümkün olduğunca homojen risklerin
gruplandırılmasını sağladıklarını göstermek zorundadırlar.
İçsel derecelendirme yöntemi kullanılırken, oluşturulan her bir havuz bazında PD,
LGD ve EAD hesaplaması yapılmalıdır. Ancak birden fazla havuzun aynı PD, LGD ve EAD
rakamlarını paylaşabilmesi de mümkün olabilecektir. Bankalar havuz oluştururken, Basel II
Sermaye Uzlaşısı’nda öngörülen aşağıdaki risk belirleyici faktörleri dikkate almalıdırlar:
20
Borçlu risk özellikleri: Borçlu tipi, mesleği ve yaşı gibi demografik özellikler,
Bankacılar Dergisi
-
Ürün ve/veya teminat türleri de dahil işlem risk özellikleri,
Kredi geri ödemelerinde gecikme olması: Canlı krediler ile tahsili gecikmiş krediler
aynı havuzda yer almamalıdır.
Çalışma grubu perakende portföy havuzlarının oluşturulmasında uygulanması gereken
ortak standartların;
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
Portföy büyüklüğü,
Ürünün standart özellikleri (Rotatif/Spot/Taksitli, Komisyon/Faiz Oranı, Kullandırım,
Geri Ödeme, Faiz Tahakkuku vb.),
Her bir müşteri için min/max kredi tutarı,
Vade,
Portföy performansını ölçmek için benchmark kullanımı, örneğin;
o 30+ gün gecikmiş toplam risk/toplam portföy riski
o 90+ gün gecikmiş toplam risk/toplam portföy riski
o Zarara atılmış toplam risk/toplam portföy riski
Kredi tahsis kararı süreci ve yetkileri,
Kredi değerlendirme kural ve araçları (Score Card),
Kredi büro datası vb. santralize edilmiş risk bilgilerinin kullanımı ile ilgili kural ve
politikalar,
İstisna uygulama tanım ve yetkileri,
Geri ödeme, kısmı geri ödeme, erken kapama durumları için belirlenecek kural ve
prosedürler,
Performans takibi ve alınacak aksiyonlar ile ilgili kural ve prosedürler: Limit artışları,
limitin dondurulması, limitin düşürülmesi, ilave kullandırım yasağı getirilmesi, limitin
risk seviyesine çekilmesi vb.,
Teminat alma ve teminat çözme kuralları, teminat marj oranları,
Erken uyarı sinyalleri,
Sözleşme ve taahhütname vb. dokümanlar için standartlar,
İdari takip ve yasal takip süreci tanımları ve yetkileri,
Sorunlu hale gelmiş müşterinin, gecikme tutarı tahsil edildikten sonra canlı kredi
portföyüne iadesi veya kredi ilişkisinin sonlandırılması vb. sorunlu kredi tahsilat süreci sonrası için belirlenmesi gereken kural ve prosedürler,
Karşılık ayırma ve zarar yazma kural ve politikaları,
şeklinde belirlenmesi gerektiğini öngörmektedir.11.
Basel II ile de öngörülen kurumsal ve perakende KOBİ tanımı dikkate alındığında,
Türkiye’de bulunan büyük sanayi firmaları haricindeki firmaların büyük çoğunluğunun
perakende KOBİ sınıfında değerlendirileceği ortaya çıkmaktadır. Çünkü, ülkemizde faaliyette
bulunan işletmelerin çok büyük bir kısmı belirtilen tutarlarda faaliyet ve kredi hacmine sahip
değildir. Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin mali durumlarına ilişkin en kapsamlı veriler,
TCMB tarafından yayımlanan sektör bilançolarında yer almaktadır. Tablo 4’de sektör
bilançoları çalışması kapsamında incelenen toplam 6.667 adet firmaya ait temel büyüklükler
ve bu büyüklüklere ilişkin firma ortalamalarına yer verilmiştir. Bu tabloda yer alan veriler, her
bir tüzel kişiliğin ayrı ayrı bilanço ve gelir tablosu rakamlarından oluşmaktadır. Belli bir grup
bünyesinde yer alan firmaların konsolide verilerini içermemektedir. 6.667 firmanın katıldığı
çalışmada net satış hasılatı rakamına göre firmalar, küçük, orta ve büyük ölçekli olmak üzere
üçe ayrılmıştır. 2004 yılı net satış hasılatı 40 milyon euronun üzerinde olan firmalar “büyük
ölçekli” olarak tanımlanmış ve bu ölçekte yer alan firma sayısı 619 olarak verilmiştir. Cirosu
21
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
50 milyon euronun üzerinde olan firma sayısının 619’dan az olacağı aşikardır. Benzer şekilde
İstanbul Sanayi Odası tarafından her yıl açıklanan Türkiye’nin en büyük bin firmasının
belirlendiği araştırmaya göre, bu firmalardan sadece 394’ünün cirosu 50 milyon euronun
üzerindedir.
Tablo 4. Sektör Bilançoları Kapsamında Firma Ölçekleri (Aralık 2004)
NET SATIŞLARA
GÖRE
İSTİHDAMA GÖRE
Ölçek Dağılımı
KÜÇÜK
(Çalışan
Sayısı<50)
ORTA
(50<=Çalışan
Sayısı<=500)
BÜYÜK
(Çalışan
Sayısı>500)
KÜÇÜK
(NS<=12,373.8)
ORTA
(12,373.8<NS<
70,707.4)
BÜYÜK
(NS>=70,707.4)
TOPLAM
Firma
Sayısı
Çalışan Sayısı
Net Satışlar
Mil%
yar
YTL
Aktif Toplamı
Mil%
yar
YTL
Öz kaynak
Mil%
yar
YTL
Bin
Kişi
%
77
6,6
39
13,5
40
13,2
18
11,8
2,756
447
38,4
106
36,8
108
35,4
53
34,4
442
638
54,9
143
49,7
157
51,5
84
53,8
4,132
207
17,8
16
5,7
43
14.2
18
11.9
1,916
382
32,8
56
19,3
66
21.6
31
19.9
619
573
49,3
216
74,9
196
64.2
106
68.2
6,667
1,162
100.0
288
100.0
305
100.0
155
100.0
3,469
Kaynak: “Merkez Bankası 2004 Reel Sektör Bilançoları”ndan derlenmiştir. (TCMB 2005)
2. Türkiye’de KOBİ Tanımlamaları ve Türk KOBİ’lerinin Genel Yapısı
2.1. KOBİ Tanımları
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından çıkarılan ve 18.11.2005 tarih 2005/9617 sayılı
Resmi Gazete ile yayımlanan “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve
Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik”te belirtilen KOBİ tanımı, küçük ve orta büyüklükteki
işletmeleri ilgilendiren mevzuatın uygulanmasında dikkate alınacaktır. Ancak KOBİ’lere
yönelik destek sağlayan kuruluşlar12, bu Yönetmelik’te belirtilen sınırları aşmamak kaydıyla,
kendi sektör ve büyüklük önceliklerini belirleyebileceklerdir. Bu Yönetmelik’in yürürlüğe
girmesi ile birlikte, ülkemizde kısmen de olsa KOBİ tanımı konusunda yeknesaklık sağlanabilecektir. İlgili Yönetmelik Madde 4.b ile, “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ);
250 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu 25
milyon YTL’yi aşmayan ve bu Yönetmelikte mikro işletme, küçük işletme ve orta büyüklükteki
işletme olarak sınıflandırılan ve kısaca “KOBİ” olarak adlandırılan ekonomik birimleri ifade
eder” şeklinde tanımlanmaktadır.
Ayrıca bu Yönetmelik ile, KOBİ’ler atablo 5’deki şekilde sınıflandırılmaktadır.
22
Bankacılar Dergisi
Tablo 5. Yeni KOBİ Sınıflandırmaları
İŞLETME TİPİ
ÇALIŞAN SAYISI
Mikro İşletme
Küçük İşletme
Orta Büyüklükteki İşletme
< 10
< 50
< 250
NET SATIŞ HASILATI VE/VEYA
MALİ BİLANÇOSU
< 1 Milyon YTL
< 5 Milyon YTL
< 25 Milyon YTL
2.2. Genel Yapısı ve Sorunları
Ülkemizde KOBİ’lerin sayısı hizmet sektörü de dahil olmak üzere, tüm işletmelerin
sayısının yüzde 98,8’ini ve bu işletmelerdeki toplam istihdamın yüzde 45,6’sını oluşturmaktadır. KOBİ yatırımlarının, toplam yatırımlar içindeki payı yüzde 38’e ulaşmakta ve toplam
katma değerin yüzde 26,5’i yine bu işletmelerce yaratılmaktadır. KOBİ’lerin toplam ihracat
içerisindeki payları, yıllar itibarıyla değişiklik göstermekle beraber ortalama yüzde 10
oranında gerçekleşmekte ve bu kesimin toplam banka kredileri içindeki payı yüzde 5
civarında seyretmektedir. (SARIASLAN Halil, "Türkiye Ekonomisinde KOBİ'ler", TOBB,
1996)
Türkiye'de KOBİ'lerin büyük çoğunluğu aile şirketleri şeklinde faaliyet göstermekte,
kurumsal yönetim mekanizmalarının yaratılamaması nedeniyle de KOBİ’lerimizin ortalama
ticari faaliyet süreleri çok kısa seyretmektedir. (Sağlam 2001)
Grafik 2. Firmaların Ortalama Faaliyet Süreleri
30%
24%
25%
21%
20%
21%
18%
15%
10%
10%
6%
5%
0%
1-2 yıl
3-5 yıl
6-10 yıl
11-20 yıl
21-30 yıl
>30 yıl
Kaynak: Selçuk Karaata, “Türkiye’de KOBİ’lere Bakışta Geniş Açı”, Haziran 2005
Türk KOBİ’lerinin maruz kaldıkları muhtelif problemler arasında aşağıda ele alınanlar, KOBİ’lerin gelişebilmeleri ve gerek dünya, gerekse de AB iç pazarında rekabet gücü
kazanabilmeleri önündeki temel darboğazları oluşturmaktadır. Aynı zamanda ülkemiz
ekonomisinin yapısal sorunlarına da denk gelen bu problemler, halen uygulanmakta olan
politika ve programların başarısının önünde de ciddi engeller oluşturmaktadır.
23
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
Genel Sorunlar
- Girişimcilik, yöneticilik ve mülkiyetin işletme sahibinde bütünleşmesi,
- Fizibilite çalışmalarının yetersizliği,
- Ortak girişimlerde çekingenlik,
- İşletmeler arası işbirliği eksikliği,
- Kuruluş yeri seçimi ile ilgili sorunlar,
İdari Sorunlar
- Yönetim ve yönetici sorunları,
- Nitelikli personel bulunamaması,
- İşletme sahiplerinin teknik kökenli olması,
- Örgüt ve örgütlenme sorunları,
- Uzmanlaşma ve formasyon eksikliği,
- İdari, teknik, danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinde eksiklik,
Üretim ve teknoloji sorunları
- Teknolojik yetersizlik,
- Üretim kapasitesi eksikliği,
- Pazar araştırması yapılmaması,
- Ar-Ge faaliyetlerinin eksikliği,
- Kapasite belirlenmesinde yanlışlıklar,
- Hammadde, işletme malzemesi vb. sağlanmasında yaşanan sorunlar,
- Uluslararası kalite normlarında ürün üretememe,
- Fason üretim planında karşılaşılan sorunlar,
- Stoklama (depolama) sorunları,
Pazarlama Sorunları
- Pazar, çevre analizi ve erken uyarı sistemlerinden yoksunluk,
- Yeni pazar kanallarının hazırlanamaması,
- Dağıtım sorunları,
- Potansiyel iç pazarların bulunması, araştırılması ve değerlendirilmesindeki
güçlükler,
- Pazar bilgisi eksikliği,
- İhracat pazarlama sorunları,
- Dış pazarlardaki yoğun rekabet,
- Dış pazarda potansiyel belirleme güçlükleri,
- Dış pazarlama giderlerinin yüksekliği,
- İstenilen standartlara uyamama,
Finansman Sorunları
- İşletme sermayesi ve öz kaynak yetersizliği,
- Yabancı kaynak sağlamada güçlükler ve maliyetlerin yüksekliği, kredibilitenin
düşüklüğü,
- Yatırım zamanlamasında yapılan hatalar,
- İşletme sahiplerinin finansal yönetim açısından bilgi noksanlığı ve profesyonel
yönetici çalıştırılmaması,
- Teşviklerden yeterince yararlanılamaması,
Diğer Sorunlar
- Yasal sınırlamalar,
- Destekleyici ve yönlendirici politikaların eksikliği,
- Mevzuatın ve yeni gelişmelerin yeterince izlenememesi (bilgi eksikliği)
- Yasal hakların savunulamaması,
- Bürokratik işlemler, engeller ve gecikmeler,
- Üniversite-küçük sanayi işbirliğinin geliştirilememesi.
24
Bankacılar Dergisi
Söz konusu bu sorunlardan farklı olarak, Türk KOBİ’lerinin finansman sorunları, banka kredilerinin önemi ve sorunlar ile kayıt dışılığın KOBİ’ler üzerindeki etkileri aşağıda alt
başlıklar halinde incelenecektir.
2.2.1. Türk KOBİ’lerinin Finansman Sorunları
Türkiye’de yapılan çalışmaların büyük çoğunda, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin sorunları arasında finansal sorunlar birinci sırayı almaktadır. Finansal sorunlar, işletmelerin kuruluş aşamasında öz kaynak yetersizliği olarak başlamakta ve uygun dış kaynak
bulmada karşılaşılan sorunlar, teminat ve güvence eksikliği, yüksek finansman maliyeti,
sınırlı fon kaynakları, finansal yönetimde ve finansman hizmetlerinin sunumundaki yetersizlikler gibi faktörlerle devam ederek KOBİ’leri olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu durum,
işletmelerin verimlilik ve rekabetini güçleştirmektedir.
Birer ticari işletme olarak KOBİ’lerin finansman olanakları kapsamında değerlendirilebilecek olan temel kaynaklar, mali sistemden sağlanan fonlar (banka ve katılım bankaları
kredileri, finansal kiralama, faktoring, tüketici finansman şirketlerinden sağlanan fonlar,
sermaye piyasalarından sağlanan fonlar vb.), ticari borçlar (senetli ve senetsiz), ortak ve
iştiraklere olan borçlar, kamu destekleri ve öz kaynaklardır.
Tablo 6. Ölçekler İtibarıyla Firmaların Bilanço Yapısı
(%)
Küçük
Orta
Büyük
Öz Kaynak/Toplam Pasifler
51,3
51,5
53,4
Banka Kredileri/Toplam Pasifler
18,9
20,0
17,1
Ticari Borçlar/Toplam Pasifler
13,4
15,1
15,1
Cari Oran
128,9
141,9
162,3
Alacak Devir Süresi (gün)
76
67
52
Net Kar/Net Satışlar
-1,3
2,8
5,6
Net Kar/Toplam Aktifler
-0,5
2,4
6,3
Kaynak: Merkez Bankası 2004 Reel Sektör Bilançoları baz alınmıştır.
Tablo 6’da firmaların genel kaynak kullanımlarının bilanço içerisindeki dağılımı incelenmiştir. Buna göre, öz kaynaklar, ticari borçlar ve banka kredilerinin finansman içindeki
payları küçük, orta ve büyük ölçekli işletmeler için önemli farklılıklar göstermemektedir.
Buna karşın, ölçek küçüldükçe likidite oranlarının azalma trendi içinde olduğu, alacak
tahsil sürelerinin arttığı gözlenmektedir. Bu durum, küçük ölçekli firmaların daha büyük
25
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
ölçekli firmalara kıyasla likidite sıkışıklığı içinde olduğunu göstermektedir. Karlılık oranları
dikkate alındığında da, ölçeklerin küçüldükçe karlılığın azaldığı ve hatta küçük ölçekli
işletmelerde zararın söz konusu olduğu dikkati çeken diğer bir faktördür.
2.2.2. Banka Kredilerinin Önemi ve Sorunlar
KOBİ’lerin gerek kuruluş aşamasında öz kaynak, gerekse faaliyet döngüsü içerisinde
işletme sermayesi ihtiyaçları söz konusu olabilmektedir. Ayrıca uzun süreli ve önemli
büyüklükteki sabit yatırım harcamalarının yapılmasında da KOBİ’ler yabancı kaynak ihtiyacı
duymaktadırlar. Fon ihtiyaçlarının dış finansman ile giderilmesinde, KOBİ’lerin başvurdukları en önemli kaynaklar arasında banka kredileri önemli bir paya sahiptir. Ancak ülkemizde
faaliyet gösteren KOBİ’ler, yönetimsel eksiklikler, düşük mali performans, yüksek reel faiz13,
ağır teminat/garanti koşulları ve kredilerin vadelerinin kısalığı gibi nedenlerle finans
kurumlarından yeterli krediyi sağlayamamaktadırlar. Türkiye’de KOBİ’lerin ülke ekonomisinde önemli bir ağırlığı olmasına karşın toplam kredilerin sadece yüzde 4-5’inin (DİE 2002)
bu işletmelere tahsis edilmiş olması, bunun somut bir göstergesi niteliğindedir.
Bankaların kredi kullandırırken kredinin koşullarına uygun teminat/garanti talep etmesi, KOBİ’leri zora sokan bir diğer unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde yaygın
olarak gayrimenkul ipoteği, kefalet, müşteri çek senedi gibi teminatlar kullanılmaktadır. Yine
KOBİ’lerin ihtiyacına göre, orta-uzun vadeli ve uygun koşullu banka kredisi alabilmeleri
amacıyla kredi garantisi sağlayan “Kredi Garanti Fonu A.Ş.” de ülkemizde faaliyet göstermektedir. Anılan şirket sayesinde, KOBİ’lerin banka kredisi kullanırken yaşayacakları
teminat problemi, KGF garanti/kefaleti ile giderilmekte, bu sayede KOBİ’lerin de banka
kredisi kullanma imkanı artmaktadır.
2.2.3. Kayıt Dışı Ekonomi ve Basel II Süreci ile Etkileşimi
En genel anlamıyla kayıt dışı ekonomi, “Ya hiç bir belgeye bağlanmayarak ya da içeriği gerçeği yansıtmayan belgelerle gerçekleştirilen ekonomik olayın (alım-satım), devletten
ve işletme ile ilgili öteki kişilerden (ortaklardan, alacaklılardan, kazanca katılan işçilerden
vb.) tamamen ya da kısmen gizlenerek, kayıtlı (resmi) ekonominin dışına taşmasıdır” (Altuğ
1999). Hesap Uzmanları Kurulu tarafından, çeşitli tahmin yöntemleri kullanılarak14 bulunan
kayıtdışılık oranları aşağıdaki gibidir.
DÜNYADA
Sanayileşmiş Ülkeler (G-7)
Gelişmiş Ülkeler
Gelişmekte Olan Ülkeler
Az Gelişmiş Ülkeler
TÜRKİYE’DE
GSMH Yaklaşımına göre
Ekonometrik Yaklaşıma göre
Vergisel Yaklaşıma göre
Duyarlılık Analizine göre
Kayıt Dışı Ücret Yaklaşımına göre yüzde 35 – 40
(Kaynak:T.C. Malye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutu”, Ankara
Mayıs 2005 tarihli sunumdan derlenmiştir.)
26
Bankacılar Dergisi
Türkiye’de kayıt dışı ekonominin nedenlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.
(DPT Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlıkları sırasında oluşturulan Kayıt Dışı
Ekonomi Özel İhtisas Komisyonunun DPT: 2603-ÖİK: 614 sayılı Raporu’ndan derlenmiştir.)
-
Türkiye’de 70’li yıllardan itibaren yaşanan yüksek oranlı enflasyonun işletmelerin
gelir ve kaynak yapısı üzerindeki olumsuz etkileri,
Mükellefin vergiye karşı direnç göstermesi,
Vergi yükü dağılımında adalet ilkesinin zedelenmesi,
Devletin pek çok alanda düzenlemeler getirmesi ve bu düzenlemelerin firmalara
getirdiği mali yükler,
Türkiye’nin idari yapısındaki sorunlar, denetimin yetersizliği ve birimler arası eşgüdümün eksikliği nedeniyle kayıt dışı çalışmaların tespitinin ve kayıt altına alınmasının zorlaşması,
Genel olarak vergi oranlarının yüksekliği ve vergi kanunlarının zor anlaşılır ve yoruma açık olmaları.
Şekil 4. Kayıt Dışılığın Önlenmesinde KOBİ Bilançolarında Dikkate Alınacak Kalemler
Kayıt dışı ekonominin varlığında, milli gelir ve istihdam gibi makro ekonomik değişkenler tam ve doğru olarak ölçülemeyeceğinden bu değişkenlere dayalı olarak oluşturulan
politikalar sapmalı sonuçlar verecektir. Bu ortamda kaynakların etkin dağılımı bozulacak,
aynı sektördeki iş kolunda ve benzer koşullarda faaliyet gösteren iki işletmeden birisi kayıt
27
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
dışılık sayesinde hak etmediği halde rekabet üstünlüğü elde edebilecek, dolayısıyla yasalara
uygun olarak faaliyet gösteren firmalar piyasa dışına itilebilecektir. Ayrıca vergilendirilmeyen
ya da eksik olarak vergilendirilen faaliyetler nedeniyle vergi gelirleri daha az olacak, vergi
kaybı nedeniyle bütçe açığı ortaya çıkacak veya artacaktır. Bu açığın finansman yöntemi de
ekonomik ve sosyal açılardan toplum üzerine ek maliyet olarak yansıyarak, halihazırda
vergilerini ödeyen mükelleflerin vergi yükleri de haksız yere artmış olacaktır.
Bilindiği üzere, bankaların firmaları kredilendirirken dikkate aldıkları en önemli unsur, firma mali tablolarındaki kantitatif verilerdir. Ancak bu hedefin gerçekleşmesi firmaya ait
kantitatif verilerin doğruluğu ve analize elverişli olması ile doğrudan ilişkilidir. Aşağıda
önümüzdeki dönemde kayıt dışılığın önlenmesinde KOBİ bilançolarında dikkate alınabilecek
kalemler belirtilmektedir.
Basel II ile birlikte, KOBİ’ler banka kredisi alabilmek ve fiyatlama avantajlarından
yararlanabilmek amacıyla kayıt düzenlerini geliştirerek ticari faaliyetlerini kayıt altına almak
zorundadırlar. Bu bağlamda Basel II’nin, kredi maliyetleri üzerindeki yansımaları aracılığıyla
işletmelerin ticari faaliyetlerinin kayıt altına alınmasında zorlayıcı bir unsur olacağı beklenmektedir. Bu etkileşimin derecesi, KOBİ’lerin bankacılık sisteminden sağladığı kaynakların
büyüklüğü ile doğru orantılı olacaktır.
IV. Basel II Sürecinde Derecelendirme ve Teminatlandırma İşlemlerinin KOBİ
Kredilerine Etkileri
Bu bölümde Basel II’nin KOBİ niteliğini haiz firmaların bankacılık kesiminden kullandığı kredilere olan etkileri açıklanacaktır. Bu çerçevede, standart yaklaşımda ve içsel
derecelendirme yaklaşımında firma derecelendirmesinin ve teminatlandırmanın KOBİ
kredilerine etkilerine ve bu konu ile ilgili senaryo ve örneklendirme çalışmalarına yer
verilecektir.
1.
Standart Yaklaşım ve İçsel Derecelendirme Yaklaşımında Firma
Derecelendirme ve Teminatlandırma İşlemlerinin KOBİ’lere Etkileri
Ciro ve toplam risk açısından değerlendirildiğinde, Türkiye’de KOBİ nitelikli firmaların büyük bir kısmının, perakende portföy kapsamında değerlendirileceği düşünülmektedir.
Bu durum, standart yaklaşımda yüzde 75 risk ağırlığının uygulanacak olması nedeniyle
perakende nitelikli KOBİ’lere göreceli avantaj sağlayabilecektir. Bir bankanın portföyünde
perakende KOBİ nitelikli firmalara verilen kredi ne kadar fazla ise sermaye bulundurma
maliyeti de o oranda düşecektir15. Sermaye maliyetinin azalması, firmaların kredi fiyatlarına
da olumlu bir biçimde yansıyacaktır.
İçsel derecelendirme yaklaşımında ise, bankalar tarafından KOBİ’lere verilecek derecelendirme notları ve onlardan teminat olarak alınan enstrümanlar dikkate alınarak ölçümleme
yapılacak, söz konusu firmaların risklilikleri, derecelendirme notlarından bulunan temerrüde
düşme olasılıklarından ve teminatlardan ve firmadan yapılan tahsilatlardan bulunan temerrüt
halinde kayıp oranlarından hareketle belirlenebilecektir. BDDK tarafından Aralık 2005
tarihinde yayımlanan “Türk Bankacılık Sistemi Basel II 2. Anket Çalışması Sonuçları”na
göre, ülkemizde belirli bir süre tüm bankacılık sektörünün ileri içsel derecelendirme yöntemlerini uygulaması mümkün görünmemektedir16. Buradan hareketle, ülkemizde faaliyet
gösteren bankaların büyük kısmının kredi riskini belirli bir süre standart yöntem ile ölçeceği
sonucunu çıkarmak mümkün olabilmektedir.
28
Bankacılar Dergisi
BDDK tarafından Temmuz 2003’de bankacılık sistemi aktif büyüklüğünün yüzde
95’ini oluşturan 23 bankanın katılımı ile özellikle standart yöntemin sonuçlarını ortaya
koyacak şekilde Sayısal Etki Çalışması, QIS-TR yapılmıştır. Çalışma, kredi riski, piyasa riski
ve operasyonel risk kategorileri için belli varsayımlar altında17 yapılmıştır. Kredi riski için,
Basel II düzenlemelerinde öngörülen alternatif yaklaşımlardan “Basitleştirilmiş Standart
Yaklaşım” ve “Standart Yaklaşım” kullanılmıştır. “İçsel Derecelendirme Yaklaşımı”na ise
çalışmada yer verilmemiştir.
Çalışma sonuçları genel olarak incelendiğinde, Basel II’nin muhtemel etkilerinin statik
bir portföy üzerinden ölçüldüğü, bankaların portföylerinde çeşitli nedenlerle (makroekonomik
koşullar, portföy tercihleri vb.) oluşabilecek değişkenliklerin etkilerini dikkate alacak bir
yapıya sahip olmadığı görülmüştür. Söz konusu eksikliği gidermek için mevcut portföyler
çeşitli senaryolar üzerinden tekrar değerlendirilerek, olası durumların sermaye yeterliliğine
etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada kullanılan verilerin portföylere göre
dağılımı grafik 3’deki gibidir :
Basel II hükümlerine göre KOBİ olarak tanımlanan firmalara ait krediler, portföy içinde toplam yüzde 18,6’lık bir paya sahiptir.
Grafik 3. QIS-TR Çalışması Bankacılık Sektörü Portföy Dağılımı
Kurumsal KOBİ
12,6%
Diğer Kurumsal
16,2%
Hükümet Portföyü
24,9%
Bankalar
6,6%
İkamet Amaçlı G.menkul
0,5%
Ticari Portföy
21,4%
Diğer Perakende
11,8%
Perakende KOBİ
6,0%
Kaynak: BDDK Aralık 2004, Sayısal Etki Çalışması Değerlendirme Raporu’ndan derlenmiştir.
Şirketler Portföyü; “Kurumsal KOBİ” ve “KOBİ Dışı Şirketler” olarak iki alt portföye ayrılmakta olup, sermaye yeterliliğinin hesaplanması ile ilgili mevcut uygulama (Basel I)
kapsamında, portföyde yer alan alacaklardan, kabul edilen teminatla koruma altına alınmamış
olanlar yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır. Ancak bu kapsamda kabul edilen
teminatların alınmış olması durumunda bu alacakların korumalı kısımları daha düşük risk
ağırlıklarına tabi tutulabilmektedir. Bu çerçevede, KOBİ dışı şirketlere ait alt portföyün
yaklaşık yüzde 60’ının, kurumsal KOBİ portföyünün ise yaklaşık yüzde 40’ının, yüzde
100’den daha düşük risk ağırlıklarına tabi tutulmakta olduğu tespit edilmiştir.
Portföyün kredi kalitesi dağılımı standart yaklaşım kapsamında incelendiğinde; iki önemli etkenin, portföyü mevcut uygulamadan daha farklı bir şekilde değerlendirmeye ittiği
gözlenmiştir:
-
Standart yaklaşım kapsamında derecelendirilmemiş alacaklar, yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır. Çalışmada, portföyün gerek KOBİ dışı şirketler, gerekse
29
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
-
de kurumsal KOBİ alt portföylerindeki alacakların büyük kısmının derecelendirilmemiş alacaklar arasında sınıflandırıldığı tespit edilmiştir.
Mevcut uygulama ile standart yaklaşım uygulaması arasında kabul edilebilir teminat ve garantiler ile bunların dikkate alınma usül ve esasları arasında önemli farklar bulunmaktadır.
Bu doğrultuda, standart yaklaşım kapsamında; KOBİ dışı şirketler alt portföyünün
yüzde 10’dan, kurumsal KOBİ alt portföyünün ise yüzde 15’inden daha azının yüzde 100’den
daha düşük risk ağırlıklarına tabi tutulacağı tespit edilmiştir.
Basitleştirilmiş standart yaklaşım kapsamında ise, portföyde yer alan alacakların korumasız kısımları yüzde 100 sabit risk ağırlığına, kabul edilen teminat veya garantilerle
korunmuş kısımları ise ilgili teminat veya garantinin tabi olduğu olduğu risk ağırlıklarına
dahil edilmektedir. Çalışmada, KOBİ dışı şirketler ve kurumsal KOBİ alt portföylerinin
büyük kısımlarının yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulduğu tespit edilmiştir.
Sonuçta yüzde 100’den daha düşük risk ağırlıklarına tabi tutulacak tutar, mevcut uygulamaya göre gerek standart yaklaşımda, gerekse de basitleştirilmiş standart yaklaşımda
azalacaktır. Örneğin, kurumsal KOBİ alt portföyünün yaklaşık yüzde 40’ı mevcut uygulamada yüzde 100 risk ağırlığının altında iken, standart yaklaşımda ise yaklaşık yüzde 15’i yüzde
100 risk ağırlığının altında kalmaktadır. Buna göre risk ağırlıklı varlıklar tutarları Basel II
uygulamalarında, mevcut uygulamaya göre daha yüksek olacaktır.
Perakende Portföy ise, “İkamet Amaçlı Gayrimenkul İpoteği”, “Diğer Perakende”
ve “Perakende KOBİ” olarak üç alt portföye ayrılmaktadır. Çalışmada perakende KOBİ alt
portföyüne dahil kredilerin, mevcut uygulama, standart yaklaşım ve basitleştirilmiş standart
yaklaşım kapsamında risk ağırlıklarına göre dağılımının aşağıdaki gibi olduğu tespit edilmiştir:
Mevcut uygulama kapsamında büyük ölçüde yüzde 100 risk ağırlığına tabi olan krediler, standart ve basitleştirilmiş standart yaklaşımın uygulanması halinde, yüzde 75 risk
ağırlığına tabi olan krediler olarak gözlenmektedir. Teminatlar dikkate alındığında da bu
durum değişmemektedir.
Grafik 4’deki dağılımlara göre 100 YTL’lik bir portföyün risk ağırlıklı varlıklar toplamı, her bir yaklaşım için ayrı ayrı hesaplandığında, mevcut uygulamada hesaplanan risk
ağırlıklı varlıkların standart ve basitleştirilmiş standart yaklaşıma göre teminatlar dikkate
alınmaksızın yaklaşık yüzde 12 daha fazla, teminatlar dikkate alındığında ise yaklaşık yüzde 5
daha az çıktığı görülmektedir.
Tüm bu tespitler dahilinde, standart ve basitleştirilmiş standart yaklaşımda, mevcut
uygulamaya göre risk ağırlıklı varlıklarda önemli artışların görülmeyeceği, dolayısıyla Basel
II’de perakende KOBİ portföyünden dolayı sermaye yükümlülüğünde önemli bir artışın
olmayacağı kanısına varılmıştır.
Şirketler portföyünün kurumsal KOBİ alt portföyü için mevcut uygulamaya göre risk
ağırlıklı varlıklar artışı standart yaklaşımda yüzde 34,5, basitleştirilmiş standart yaklaşımda
ise yüzde 34,6 olarak gerçekleşmiştir. Perakende portföyünün perakende KOBİ alt portföyü
için mevcut uygulamaya göre risk ağırlıklı varlıklar tutarı gerek standart yaklaşımda, gerekse
de basitleştirilmiş standart yaklaşımda yaklaşık olarak aynı kalmıştır.
30
Bankacılar Dergisi
Grafik 4. QIS–TR Çalışması Bankacılık Sektörü Perakende Portföy Dağılımı
Basel I
Teminatlar Dahil
Basel I
Takip
0,00%
% 0, 10, 20 r.a.
0,01%
% 100 r.a..
7 6,7 2%
Takip
0,00%
% 50 r.a.
23,27 %
% 100 r.a.
54,52%
% 0, 10, 20 r.a.
17 ,47 %
% 75 r.a
% 50 r.a.
28,01%
0,00%
% 75 r.a.
0,00%
Standart Yaklaşım
Teminatlar Dahil
Standart Yaklaşım
% 100 r.a.
10,83%
Takip
1,00%
% 50 r.a.
0,00%
% 100 r.a.
7 ,62%
% 0, 10, 20 r.a.
0,00%
% 75 r.a.
88,17 %
% 100 r.a.
10,80%
% 0, 10, 20 r.a.
3,00%
% 50 r.a.
3,01%
% 75 r.a.
85,35%
Basitleştirilmiş Std. Yak.
Teminatlar Dahil
Basitleştirilmiş Standart Yaklaşım
Takip
1,00%
Takip
1,02%
Takip
1,00%
% 50 r.a.
0,00%
% 0, 10, 20 r.a.
0,00%
% 75 r.a.
% 100 r.a.
8,58%
% 0, 10, 20 r.a.
3,45%
% 50 r.a.
2,28%
% 75 r.a.
84,69%
88,20%
Kaynak: BDDK Aralık 2004, Sayısal Etki Çalışması Değerlendirme Raporu’ndan derlenmiştir.
Portföylerin toplam risk ağırlıklı varlıklar artışına katkıları incelendiğinde ise, şirketler
portföyünün kurumsal KOBİ alt portföyünün risk ağırlıklı varlıklar artışına katkısı gerek
standart yaklaşım, gerekse de basitleştirilmiş standart yaklaşım için yüzde 2,7 olarak
bulunmuştur. Perakende portföyünün perakende KOBİ alt portföyünün risk ağırlıklı varlıklar
artışına katkısı; standart yaklaşımda yüzde -0,1 olarak bulunmuş, basitleştirilmiş standart
yaklaşımda ise risk ağırlıklı varlıklar artışına bir katkısı bulunmadığı (yüzde 0) tespit
edilmiştir. Tüm portföyler için toplam katkılar incelendiğinde, standart yaklaşım kapsamında
yüzde 56,7 ve basitleştirilmiş standart yaklaşım kapsamında yüzde 55,1 seviyesinde katkı
gerçekleştiği, bir başka deyişle toplam risk ağırlıklı varlıklar tutarlarında ve dolayısıyla
sermaye yükümlülüklerinde yarıdan fazla bir artışın gerçekleştiği tespit edilmiştir. Buna göre
gerek perakende KOBİ, gerekse de kurumsal KOBİ alt portföylerinin, portföylerin risk
ağırlıklı varlıklar artışlarına katkılarının oldukça az olduğu düşünülmektedir.
31
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
Standart yaklaşım ile kredi riskinin ölçümünde, riske uygun bir biçimde daha düşük
sermaye tahsisi ve daha düşük kredi maliyeti sağlanabilmektedir. Ancak bu durum, yalnızca
karşı tarafın dışsal bir derecelendirmeye sahip olması halinde söz konusudur. Ülkemizde
firmalar için dışsal derecelendirmenin yaygın olmaması ve ulusal derecelendirme kuruluşlarının mevcut olmaması, Basel II standart yaklaşımın (özellikle kurumsal krediler açısından)
uygulanabilirliğini engellemektedir. Piyasalarımızın sığ olması, gerekli veri tabanının
bulunmayışı ve uluslararası muhasebe standartları ile farklılık arz eden uygulamalar da
derecelendirme faaliyetlerinin önünde önemli bir engel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle
kısa dönem içerisinde, ülkemizde derecelendirme faaliyetlerinin şeklini belirleyecek düzenlemelerin yapılması ve dışsal derecelendirme yapan kuruluşların faaliyete geçmesi beklenmektedir. Bu nedenle, Basel II sürecinde mali sistem veri tabanının da dahil olacağı genel bir
ulusal bilgi havuzu18 oluşturulması, tüm kesimlerin büyük faydalar sağlayacağı kaliteli, hızlı
ve doğru bir bilgi akışını sağlayarak önemli bir ihtiyacın giderilmesine yardımcı olacaktır.
Böyle bir sistem, kredilendirilecek firma ve ortaklarının kredibilitesinin sağlıklı bir biçimde
belirlenmesini ve kaynakların etkin kullanımını sağlayarak milli ekonomiye de önemli bir
katkı sağlayacaktır.
2. Ülkemizde Kullanılmakta Olan Teminat Türlerinin Basel II Sürecindeki Yeri
ve Önemi
KOBİ’lerin banka kredisi kullanırken karşılaştıkları en önemli sorunlardan birisi de bu
krediler için yeterli düzeyde ve istenen türde teminat ve/veya garanti sağlayamamalarıdır.
Basel II uygulamaları ile birlikte, bankaların teminat taleplerinde önemli değişikliklerin
olması beklenmektedir. Ülkemizde yaygın bir biçimde kullanılan teminat türleri, Basel II
standart yaklaşımda risk azaltıcı unsurlar arasında yer almamaktadır. Anılan teminat türleri ile
ilgili, Basel II’de ülke denetim otoritelerine ulusal inisiyatif kullanma imkanının sağlanmamış olması da, bu konuda herhangi bir esnekliğe yer verilmediğini göstermektedir. Ancak
içsel derecelendirme yaklaşımının kullanılması halinde, denetim otoritesine ispat edilmek
kaydıyla risk azaltıcı etkisi olan tüm teminat türleri hesaplamaya dahil edilebilecektir.
Grafik 5. Ülkemizde Yaygın Olarak Kullanılan Teminat Türleri
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
İpotek
% 42,80
İmza Karşılığı
% 22,27
Kefalet
% 18,32
Belge Karşılığı
% 16,11
KGF
% 0,50
Kaynak: KOSGEB Saha Araştırma Çalışması Ön Değerlendirme Raporu, Aralık 2004
32
Bankacılar Dergisi
Basel II dokümanında teminatlı işlem, bankaların maruz kaldıkları kredi riskinin borçlu veya borçlu adına üçüncü şahsın sağladığı bir teminatla tamamen veya kısmen güvence
altına alındığı işlem olarak tanımlanmış ve bankaların basit ya da kapsamlı yöntemden sadece
birisini kullanarak kredi risklerini azaltabilecekleri belirtilmiştir.
Basel II ile birlikte, Basel I’den farklı olarak kredi riskini azaltmak amacıyla kullanılan teminatların yanı sıra garanti ve türev ürünler de, belli koşullar altında dikkate alınabilmektedir. Garantilerin hesaplamalarda dikkate alınabilmesi için, garantiler olmaksızın
hesaplanan sermaye yükümlülüğünün, garantiler dikkate alındıktan sonra hesaplanan sermaye
yükümlülüğünden mutlaka yüksek olması gerekmektedir. Ayrıca kredi türev enstrümanları da
garantiler ile benzer şekilde hesaplamaya dahil edilebilmektedir. Son olarak, bilanço içi
netleşme anlaşmaları da kredi riski azaltım teknikleri arasında dikkate alınabilmektedir.
Aşağıda Basel II’de değinilmeyen, fakat ülkemizde yaygın olarak kullanılan teminat
türlerinin değerlendirmesi yapılmaktadır.
“Gayrimenkul İpoteği”, Basel II’de bir teminat unsuru olarak değil bir alacak türü olarak tanımlanmaktadır. Burada konut amaçlı gayrimenkul ipoteği karşılığı verilen krediler ve
ticari amaçlı gayrimenkul ipoteği karşılığı verilen krediler şeklinde bir alacak ayırımına
gidilmektedir. Konut finansmanı amacıyla tahsis edilen ve karşılığında konut amaçlı
gayrimenkulun ipotek edildiği bir kredi için risk ağırlığı yüzde 35 olarak hesaplanırken, ticari
amaçlı temin edilen ve karşılığında ticari amaçlı gayrimenkulun ipotek edildiği bir kredide
risk ağırlığı yüzde 100 olarak dikkate alınacaktır. Standart yaklaşımda uygulama bu yönde
iken, içsel derecelendirme yaklaşımında da her iki alacak türünün riskliliğinin hesaplanmasında farklı formülasyonlar kullanılmaktadır. Basel II’de bir alacak türü olarak değerlendirilen
gayrimenkul ipoteği, ülkemizde tamamen farklı olarak hemen hemen her türden kredi çeşidi
için (konut, ticari, yatırım, ihtisas, tüketici, Eximbank kredileri vb.) kabul gören bir teminat
niteliği taşımaktadır.
Ülkemizde resmi olarak Ocak 2008 tarihinde başlayacak olan standart yaklaşımda,
KOBİ’lerin kullanacakları ticari amaçlı krediler için borçlunun ikamet ettiği gayrimenkulün
rehnedilmesi halinde borçlunun tabi olduğu portföyün risk ağırlığı (Perakende KOBİ için
yüzde 75 risk ağırlığı, kurumsal KOBİ için derecelendirme notuna karşılık gelen risk ağırlığı
dikkate alınacaktır.) uygulanabilecektir. Aynı durum, borçlunun ticari faaliyetini yürüttüğü
bina ve fabrikaların rehnedilmesi ve/veya borçlu lehine üçüncü kişilerin gayrimenkulleri
üzerine tesis edilecek ipotekler için de geçerli olacaktır. Kredilerin teminatına alınacak ticari
amaçlı gayrimenkul ipoteği için yüzde 50 risk ağırlığının kullanılabilmesi, gelişmiş organize
emlak piyasalarının olması ve bu türden krediler için takyid edilmiş temerrüt oranlarının
aşılmaması halinde teminatın kredi miktarını karşılayan bölümü için mümkün olabilecektir.
Kalan kredi miktarı için borçlunun risk ağırlığı uygulanacaktır.
“Alacak Temliki” karşılığı kredi kullandırımı, ülkemizde yaygın olarak tercih edilen
bir uygulamadır. Özellikle firmaların kamu kurumları nezdinde doğmuş istihkak alacaklarının
temliki veya rehni karşılığı kredi kullandırılması Karşılıklar Karanamesi kapsamında likit
teminatlar arasında (II. Grup Teminatlar) kabul edilen bir teminat türü olmasına rağmen,
Basel II standart yaklaşımda risk azaltıcı teminatlar arasında değerlendirilmemektedir. Bu
durumun teminatlandırma açısından KOBİ’ler aleyhine olduğunu söylemek mümkündür.
“Gerçek Müşteri Çeki veya Senedi”, özellikle vadeli alım-satım yapan KOBİ’lerin
spot veya rotatif kredi ihtiyaçlarının karşılanmasında bankacılık kesimince teminat olarak
33
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
kabul edilen önemli bir finansal araçtır. Basel II dokümanında, yalnızca ulusal tercihler
kapsamında ve temerrüde uğramış alacakların teminatlandırılmasında 3 yıllık bir geçiş
dönemi için bu tür kıymetli evrakın teminat olarak dikkate alınabilmesi istisnası yer almıştır.
Bunun dışında, standart yaklaşımın uygulanması durumunda çek ve senetlerin herhangi bir
risk azaltıcı etkisi olmayacaktır.
“Gerçek veya Tüzel Kişi Kefaleti” karşılığı kredi kullandırılması, Basel II’de kısmen
yer almaktadır. Basel II, “A-” veya üzeri derecelendirme notuna sahip firmalar ile tüm banka
garantileri ve kredi türevlerini teminat olarak kabul etmektedir. Ancak ülkemizde hiçbir firma
halihazırda “A-“ veya üzerinde derecelendirme notuna sahip olmadığından, anılan firmaların
vermiş oldukları kefaletlerin kredi riskini azaltıcı unsur olarak kullanılması mümkün
gözükmemektedir. Benzer şekilde ülkemizde faaliyet gösteren “KGF”nin de (Kredi Garanti
Fonu) herhangi bir derecelendirme kuruluşundan almış olduğu derecelendirme notu bulunmadığı için vereceği kefaletlerin risk azaltıcı etkisi bulunmamaktadır. Bu itibarla önümüzdeki
dönemde, risk yönetimi ve Basel II anlayışıyla uyumlu, yüksek kaliteli bir kefalet hizmetinin
varlığı KOBİ’ler için çok büyük bir önem arz edecektir.
Benzer şekilde, “Taşıt Rehni ve Ticari İşletme Rehni”ne Basel II’de yer verilmemesi
KOBİ’ler açısından teminat verilebilir unsurlarda önemli bir kısıtlamayı beraberinde
getirmektedir.
Ancak burada dikkat çekilmesi gereken en önemli konu; Basel II ile birlikte, Türk
bankacılık sektörünce teminat olarak kabul edilen şahıs/firma kefaleti, müşteri çek senetleri,
KGF, ticari işletme rehini, alacağın temliki, menkul rehini gibi unsurlar ulusal bankalarca
teminat olma niteliğini devam ettirecek, fakat Basel II standart yaklaşım ile belirlenen firma
kredi risk ağırlığını azaltıcı teminat unsuru olarak kabul edilmeyecektir. Yani mevcut teminat
yapısının sürdürülmesinin, firmalar için ortaya çıkacak sermaye yükümlülüğünün ve kredi
maliyetinin azaltılması kapsamında herhangi bir pozitif etkisi olmayacaktır.
Bu yeni yapıda bankalar KOBİ’lerden daha güçlü teminatlar talep edebilecekler, halihazırda teminatlara ilişkin ağır olduğu ifade edilen uygulamanın KOBİ’ler açısından daha da
ağırlaşması söz konusu olabilecektir. Bu nedenle Basel II’de öngörülen risk azaltım tekniklerine uyum sağlanabilmesi amacıyla, ülkemizde bazı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Bu kapsamda BDDK tarafından 30.06.2001 tarih ve 24448 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Karşılıklar Kararnamesi’nin değişmesi gerekebilecektir.
3. Senaryo Ve Örneklendirme Çalışmaları
3.1. Standart Yaklaşım İçin Endikatif Çalışma
Örnek 1:
XYZ bankasındaki toplam riski 5.000.000 YTL olan bir firmanın cirosu 35.000.000
YTL’dir. S&P tarafından BB ratingi verilmiş olan firmanın 100.000 YTL tutarında kredi
talebi bulunmaktadır. Kredinin teminatına gerçek müşteri çeki alındığı varsayılmaktadır.
Cirosu 50 milyon euronun altında ve toplam riski 1 milyon euronun üstünde olan firma, Basel II KOBİ tanımına göre, “Kurumsal KOBİ” portföyünde değerlendirilebilecektir19.
Kredinin teminatı, Basel II Standart Yaklaşım’a göre risk azaltıcı bir etki göstermemektedir.
Firmanın ratingi BB, bu ratinge denk gelen risk ağırlığı ise yüzde 100’dür.
34
Bankacılar Dergisi
Basel II – Standart Yöntem
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
100.000 x 1 x 0,08 = 8.000
Basel I
8000
Örnek 2:
XYZ bankasındaki toplam riski 500.000 YTL olan bir firmanın cirosu 35.000.000
YTL’dir. S&P tarafından BB ratingi verilmiş olan firmanın 100.000 YTL tutarında kredi
talebi bulunmaktadır. Bu kredinin tamamı için, borçlunun ticari amaçla kullandığı
gayrimenkulü ipotek edilmiştir.
Cirosu 50 milyon euronun altında ve toplam riski 1 milyon euronun altında olan firma,
Basel II KOBİ tanımına göre, “Perakende KOBİ” portföyünde değerlendirilebilecektir.
Firmanın ratingi BB, bu ratinge denk gelen risk ağırlığı ise yüzde 100’dür. Anılan firmanın
“Perakende KOBİ” niteliğini haiz olması nedeniyle yüzde 75 risk ağırlığına tabi tutulması
mümkün olabilecektir. Ancak kredinin tamamı için ticari amaçlı gayrimenkul ipoteğinin
teminat olarak dikkate alınmış olması nedeniyle risk ağırlığı yüzde 5020 olarak dikkate
alınacaktır.
Basel II –
Standart Yöntem
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
100.000 x 0,50 x 0,08 =
4.000
Basel I
4.000*
(*) Basel I mevcut uygulamada, teminatına ipotek alınan krediler, yüzde 50 risk ağırlığına
tabi tutulmaktadır. Bu nedenle, Basel I ve Basel II hesaplamalarında bir farklılık gözlenmemektedir.
Örnek:
XYZ bankasındaki toplam riski 250.000 YTL olan bir firmanın cirosu 10.000.000
YTL’dir. S&P tarafından C ratingi verilmiş olan firmanın 2.500 YTL tutarında kredi talebi
bulunmaktadır. Kredinin teminatına şahıs kefaleti alındığı varsayılmaktadır.
Cirosu 50 milyon euronun ve toplam riski 1 milyon euronun altında olan firma, Basel
II KOBİ tanımına göre, “Perakende KOBİ” portföyünde değerlendirilebilecektir. Firmanın
ratingi C, bu ratinge denk gelen risk ağırlığı ise yüzde 150’dir. Ancak bilindiği üzere
perakende KOBİ nitelikli firmalar, standart yaklaşımla yapılan hesaplamalarda ratingine
bakılmaksızın standart yüzde 75 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır. Ayrıca kredinin teminatı,
Basel II Standart Yaklaşım’a göre risk azaltıcı bir etki göstermemektedir.
Basel II –
tandart Yöntem
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
2.500 x 0,75 x 0,08 = 150
Basel I
200
35
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
Örnek:
XYZ bankasındaki toplam riski 2.000.000 YTL olan bir firmanın cirosu 75.000.000
YTL’dir. S&P tarafından C ratingi verilmiş olan firmanın 2.500 YTL tutarında kredi talebi
bulunmaktadır. Kredinin teminatına şahıs kefaleti alındığı varsayılmaktadır.
Cirosu 50 milyon euronun altında ve toplam riski 1 milyon euronun üstünde olan firma, Basel II KOBİ tanımına göre, “Kurumsal KOBİ” portföyünde değerlendirilebilecektir.
Firmanın ratingi C, bu ratinge denk gelen risk ağırlığı ise yüzde 150’dir. Ayrıca kredinin
teminatı, Basel II Standart Yaklaşım’a göre risk azaltıcı bir etki göstermemektedir.
Basel II –
Standart Yöntem
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
Basel I
2.500 x 1,5 x 0,08 = 300
200
Üçüncü ve dördüncü örnekler mukayese edildiğinde, perakende KOBİ portföyünde
değerlendirilen firmaların standart yaklaşımla yapılan hesaplamalar sonucunda avantajlı
konuma geldiği görülmektedir. Aynı şartlar altında kredi kullanan iki firmadan kurumsal
KOBİ portföyde izlenen firma, düşük rating nedeniyle daha fazla, perakende KOBİ firması
ise daha az sermaye tutulmasına neden olmaktadır.
Ülkemizde perakende KOBİ portföyünde değerlendirilen firmaların bilançolarının genellikle çok güçlü olmadığı, dolayısıyla derecelendirildiğinde düşük derecelendirme notlarını
haiz olduğu düşünüldüğünde perakende KOBİ portföyünde değerlendirilen firmalar standart
yaklaşıma göre avantajlı bir konuma gelmektedir.
3.2. İçsel Derecelendirme Yaklaşımı (IRB) İçin Endikatif Çalışma21
Tablo 7. Rating Sınıflarına Göre Temerrüde Düşme Olasılıkları
RATING
PD
AAA
0,0003
AA
0,01
A
0,03
BBB
0,04
BB
0,05
B
0,06
CCC
0,07
CC
0,09
C
0,13
D
1
Tablo 8. Rating Sınıflarına Göre Temerrüt Anında Risk Bakiyelerini Hesaplatan
Oranlar
RATING
AAA
AA
EAD
0,01
0,03
A
0,05
BBB
BB
B
CCC
CC
C
0,07
0,09
0,11
0,13
0,15
0,17
D
0,30
Tablo 9. Rating Sınıflarına Göre Temerrüt Halinde Kayıp Yüzdeleri
RATING
LGD*
AAA
0,21
AA
0,25
A
0,28
BBB
0,35
BB
0,38
(*) Teminatsız krediler için varsayılan LGD oranlarıdır.
36
B
0,40
CCC
0,45
CC
0,50
C
0,55
Bankacılar Dergisi
Tablo 10. Teminat Türlerine Göre Temerrüt Halinde Kayıp Yüzdeleri
Teminat
Türü
Nakit
Menkul
Kıymet
Konut
G.Menkul
Ticari
G.menkul
GMÇS
LGD
0,05
0,29
0,38
0,42
0,40
Örnek 1:
XYZ bankasındaki toplam riski 500.000 YTL olan bir firmanın cirosu 12.000.000
YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu AA, firmanın kullandığı
kredi tutarı ise 80.000 YTL’dir. Bu kredinin tamamı için, borçlunun ikamet etttiği gayrimenkul ipotek edilmiştir. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir.
AA ratingli firma için PD = 0,01
Bu kredi için LGD = 0,1022
AA ratingli firma için EAD = 80.000 x (1+0,03) = 82.400 YTL olduğu varsayılmaktadır.
Firmanın cirosu 50 milyon euronun, toplam riski ise 1 milyon euronun altındadır.
Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma, “Perakende KOBİ” olarak nitelendirilmektedir.
Ayrılması gereken sermaye
tutarı (YTL cinsinden)
Basel II –
IRB Yöntemi
Basel I
822
3.200
Birinci örnekte yer alan firmanın diğer tüm bilgilerinin aynı olduğu varsayılarak, tüm
rating sınıfları bazında ayrılması gereken sermaye tutarı, aşağıdaki tabloda hesaplanmıştır.
Rating
AAA
AA
Ayrılması gereken
sermaye- IRB
48
822
A
BBB
BB
B
CCC
CC
C
1.918 2.949 3.765 4.530 5.712 7.377 9.691
Örnek 2:
XYZ bankasındaki toplam riski 3.000.000 YTL olan bir firmanın cirosu 25.000.000
YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu AA, firmanın kullandığı
kredi tutarı ise 80.000 YTL’dir. Bu kredinin tamamı için, borçlunun ikamet ettiği gayrimenkul ipotek edilmiştir. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir.
AA ratingli firma için PD = 0,01
Bu kredi için LGD = 0,10
AA ratingli firma için EAD = 80.000 x (1+0,03) = 82.400 YTL olduğu varsayılmaktadır.
37
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
Firmanın cirosu 50 milyon euronun altında, toplam riski ise 1 milyon euronun üzerindedir. Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma “Kurumsal KOBİ” olarak nitelendirilmektedir.
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
Basel II –
IRB Yöntemi
Basel I
887
3.200
Örnek 3:
XYZ bankasındaki toplam riski 3.000.000 YTL olan bir firmanın cirosu 85.000.000
YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu AA, firmanın kullandığı
kredi tutarı ise 80.000 YTL’dir. Bu kredinin tamamı için, borçlunun ikamet ettiği gayrimenkul ipotek edilmiştir. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir.
AA ratingli firma için PD = 0,01
Bu kredi için LGD = 0,10
AA ratingli firma için EAD = 80.000 x (1+0,03) = 82.400 YTL olduğu varsayılmaktadır.
Firmanın cirosu 50 milyon euronun, toplam riski ise 1 milyon euronun üzerindedir.
Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma, “Kurumsal Firma” olarak nitelendirilmektedir.
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
Basel II –
IRB Yöntemi
Basel I
1.132
3.200
Yapılan endikatif çalışmanın ilk üç örneği karşılaştırıldığında, firmaların ratingi, kredi
risk tutarları ve alınan teminatlar açısından herhangi bir fark gözlenmemektedir. Ancak ilk
örnekte yer alan firma, cirosu ve toplam risk tutarı açısından “Perakende KOBİ” sınıfında
nitelendirilmekte iken, ikinci örnekte yer alan firma “Kurumsal KOBİ” olarak, üçüncü
örnekte yer alan firma ise “Kurumsal” olarak nitelendirilmektedir. Firmaların ölçek ve
toplam risk büyüklükleri, bankaların sermaye yeterliliklerinde farklılık yaratmakta, bu fark
alacak türlerine göre farklı IRB formülasyonlarının uygulanmasından kaynaklanmaktadır.
Basel Komite, KOBİ nitelikli firmalar için kurumsal firmalara oranla avantajlı bir durum
ortaya koymaktadır. Anılan üç örnek incelendiğinde, eşit koşullarda en avantajlı firma
perakende KOBİ olup, ardından Kurumsal KOBİ ve nihai olarak kurumsal firma gelmektedir.
Basel I ile kıyaslandığında, her üç firmanın ratinginin yüksek olması (AA) ve teminatına
alınan konut amaçlı gayrimenkul ipoteğinin risk azaltıcı etkisinin bulunması sonucunda, IRB
gereklerine göre ayrılması gereken sermaye tutarı büyük oranda azalma göstermektedir.
Örnek 4:
XYZ bankasındaki toplam riski 100.000 YTL olan bir firmanın cirosu 1.000.000
YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu C, firmanın kullandığı kredi
38
Bankacılar Dergisi
tutarı ise 1.000 YTL’dir. Bu kredinin tamamı için, teminatına gerçek müşteri çek ve senedi
alınmıştır. Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir.
C ratingli firma için PD = 0,13
Bu kredi için LGD = 0,27
C ratingli firma için EAD = 1.000 x (1+0,17) = 1.170 YTL olduğu varsayılmaktadır.
Firmanın cirosu 50 milyon euronun, toplam riski ise 1 milyon euronun altındadır.
Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma “Perakende KOBİ” olarak nitelendirilmektedir.
Basel II –
IRB Yöntemi
Basel I
46
80
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
Dördüncü örnekte yer alan firmanın diğer tüm bilgilerinin aynı olduğu varsayılarak,
tüm rating sınıfları bazında ayrılması gereken sermaye tutarı, aşağıdaki tabloda hesaplanmıştır.
Rating
AAA
AA
A
BBB
BB
B
CCC
CC
C
Ayrılması gereken
sermaye- IRB
1
9
14
19
22
25
29
36
46
Örnek 5:
XYZ bankasındaki toplam riski 100.000 YTL olan bir firmanın cirosu 1.000.000
YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu C, firmanın kullandığı kredi
tutarı ise 1.000 YTL’dir. Bu kredi için alınmış herhangi bir teminat bulunmamaktadır.
Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir.
C ratingli firma için PD = 0,13
Bu kredi için LGD = 0,55
C ratingli firma için EAD = 1.000 x (1+0,17) = 1.170 YTL olduğu varsayılmaktadır.
Firmanın cirosu 50 milyon euronun altında, bir bankacılık grubundan kullandığı kredilerin toplam riski ise 1 milyon euronun altındadır. Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu
firma “Perakende KOBİ” olarak nitelendirilmektedir.
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
Basel II –
IRB Yöntemi
Basel I
95
80
Dördüncü ve beşinci örnek çalışmalar birbirleri ile karşılaştırıldığında, dördüncü örnekte teminatına gerçek müşteri çek senedi alınırken diğer kredi için herhangi bir teminat
alınmadığı görülmektedir. Aynı niteliklere sahip iki firmadan, teminatı bulunmayan KOBİ
39
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
firması için banka, IRB yöntemi ile yaptığı hesaplamalar sonucunda daha fazla sermaye
ayırmak zorunda kalacaktır. Bunun sonucunda, dördüncü örnekte yer alan firma daha düşük
faiz oranından kredilendirilebilirken, beşinci örnekte yer alan firma ancak daha yüksek faiz
oranından kredi kullanma hakkına sahip olabilecektir. Diğer bir deyişle, beşinci örnekte yer
alan firma teminatsız kredi talebinde bulunduğundan, banka için daha maliyetli bir konuma
gelecektir.
Dördüncü örnekte yer alan firmanın teminatlı bir kredi alması (GMÇS) sonucunda,
IRB formülasyonlarından çıkan sermaye gereksinimi, Basel I sermaye gereksiniminden daha
az olmaktadır. Ancak beşinci örnekten de görüldüğü üzere, teminatı bulunmayan ve ayrıca
ratingi C olan firma, IRB hesaplamalarında bankalar için daha fazla sermaye gereksinimi
doğurmakta olup, nispeten yüksek kredi maliyetlerine maruz kalmaktadır.
Örnek 6:
XYZ bankasındaki toplam riski 500.000 YTL olan bir firmanın cirosu 5.000.000
YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu CC, firmanın kullandığı kredi
tutarı ise 2.500 YTL’dir. Bu kredi için alınmış herhangi bir teminat bulunmamaktadır.
Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir.
CC ratingli firma için PD = 0,09
Bu kredi için LGD = 0,50
CC ratingli firma için EAD = 2.500 x (1+0,15) = 2.875 YTL olduğu varsayılmaktadır.
Firmanın cirosu 50 milyon euronun, toplam riski ise 1 milyon euronun altındadır.
Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma “Perakende KOBİ” olarak nitelendirilmektedir.
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
Basel II – IRB
Yöntemi
Basel I
187
200
Altıncı örnekte yer alan firmanın diğer tüm bilgilerinin aynı olduğu varsayılarak, tüm
rating sınıfları bazında ayrılması gereken sermaye tutarı tabloda hesaplanmıştır.
Rating
AAA
AA
A
BBB
BB
B
CCC
CC
C
Ayrılması gereken
sermaye- IRB
4
52
82
108
122
134
157
187
238
Örnek 7:
XYZ bankasındaki toplam riski 500.000 YTL olan bir firmanın cirosu 5.000.000
YTL’dir. Firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu AAA, firmanın kullandığı
kredi tutarı ise 2.500 YTL’dir. Bu kredi için alınmış herhangi bir teminat bulunmamaktadır.
Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir.
AAA ratingli firma için PD = 0,0003
40
Bankacılar Dergisi
Bu kredi için LGD = 0,21
AAA ratingli firma için EAD = 2.500 x (1+0,01) = 2.525 YTL olduğu varsayılmaktadır.
Firmanın cirosu 50 milyon euronun, toplam riski ise 1 milyon euronun altındadır.
Basel II Uzlaşısı gerekliliklerine göre bu firma “Perakende KOBİ” olarak nitelendirilmektedir.
Basel II –
IRB Yöntemi
Basel I
4
200
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
Altıncı ve yedinci örnek karşılaştırıldığında, aradaki tek farkın firmaların ratingleri olduğu görülmektedir. Altıncı örnekte firma CC ratingini, yedinci örnekte ise AAA ratingini
haizdir. IRB yöntemi kullanılarak yapılan hesaplamalar sonucunda ratingi AAA olan firmanın
temerrüde düşme olasılığının çok zayıf olması, her ne kadar teminatsız kredi kullanma
hakkına sahip olsa da yüksek ratinge sahip olmasının LGD parametresine olumlu yansıması,
yine EAD paramatresinin de yüksek rating düzeyinden olumlu yönde etkilenmesi neticesinde,
2.500 YTL’lik bir kredi için ayrılması gereken sermaye 187 YTL’den 4 YTL’ye düşmektedir.
Anılan durumda, banka yüksek ratingli KOBİ firmasına çok daha düşük faizle kredi kullandırma imkanına sahip olabilecektir.
Örnek 8:
Ciro ve toplam risk açısından “Kurumsal KOBİ” portföyünde değerlendirilen bir firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu B, firmanın kullandığı kredi tutarı ise
15.000 YTL’dir. Bu kredinin teminatına ticari amaçlı gayrimenkul ipoteği alınmıştır.
Kredinin vadesi 1 yıl olarak belirlenmiştir.
B ratingli firma için PD = 0,06
Bu kredi için LGD = 0,19
B ratingli firma için EAD = 15.000 x (1+0,11) = 16.650 YTL olduğu varsayılmaktadır.
Basel II –
IRB Yöntemi
Basel I
623
600
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
Sekizinci örnekte yer alan firmanın diğer tüm bilgilerinin aynı olduğu varsayılarak,
tüm rating sınıfları bazında ayrılması gereken sermaye tutarı, aşağıdaki tabloda hesaplanmıştır.
Rating
AAA
AA
A
BBB
BB
B
CCC
Ayrılması gereken
sermaye- IRB
15
178
303
433
530
623
777
CC
C
1.002 1.344
41
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
Örnek 9:
Ciro ve toplam risk açısından “Kurumsal KOBİ” portföyünde değerlendirilen bir firmaya banka tarafından verilen derecelendirme notu B, firmanın kullandığı kredi tutarı ise
15.000 YTL’dir. Bu kredinin teminatına ticari amaçlı gayrimenkul ipoteği alınmıştır.
Kredinin vadesi 2,5 yıl olarak belirlenmiştir.
B ratingli firma için PD = 0,06
Bu kredi için LGD = 0,19
B ratingli firma için EAD = 15.000 x (1+0,11) = 16.650 YTL olduğu varsayılmaktadır.
Ayrılması gereken sermaye tutarı
(YTL cinsinden)
Basel II – IRB
Yöntemi
Basel I
701
600
Sekizinci ve dokuzuncu örnekte, kredi vadesinin IRB hesaplamalarını nasıl etkilediğinin gösterilmesi amaçlanmıştır. Sekizinci örnek çalışmada, vadesi 1 yıl olan kredi için ayrılan
sermaye tutarı 623 YTL iken, dokuzuncu örnekte vadesi 2.5 yıl olan kredi için 701 YTL
sermaye ayrılması gerekmektedir. IRB hesaplamalarında vade unsuru önem arz etmekte,
vadenin uzaması, banka için ekstra maliyet unsuru haline gelmektedir. Bu durumun kredi
faizlerine yansıtılacağı izahtan varestedir.
4. Kredi Fiyatlaması
Basel II ile birlikte, riskin ölçümü iki ana unsura dayanmaktadır, kredi kullananın
(firmanın) risk seviyesi ve kredi işleminin risk seviyesi. Kredi kullananın riski, firmanın
finansal verileri (bilanço, gelir tablosu v.b) ile niteliksel faktörlerinin (yönetici ve ortakların
geçmişi, yönetim ve organizasyon yapısı, ürün/hizmet gelişimi, pazar payı vb.) değerlendirilmesi sonucu tespit edilen “firma derecelendirme notu” ile ifade edilmektedir. Kredi işleminin
riski ise, işlemin türü, teminat, vade, para birimi gibi unsurlar ile değerlendirilmektedir.
Böylece kredi, “çok riskli” veya “az riskli” olarak belirlenmekte ve buna göre fiyatlama
yapılmaktadır.
Diğer bir deyişle, kredi verilen firmanın derecelendirme notu düştükçe banka hem daha çok risk alacak, hem karşılık olarak daha çok sermaye tutacak dolayısıyla daha çok
kaynağını (aktifte getirili değere dönüşememe veya pasifte maliyetli kaynağın azaltılamaması
kadar) getiriden mahrum bırakacaktır. Dolayısıyla bankaların katlanacakları bu ilave maliyeti
kredi faiz oranlarına yansıtmaları beklenmektedir.
Bankaların Basel II ile birlikte kredi faiz oranlarını belirleme metodolojileri Şekil 5’de
gösterildiği şekilde, katlanılan riskin ve ilave maliyetin yansıtılması şeklinde bir yol izleyecektir.
Geleneksel Kredi Fiyatlaması : Fonlama Maliyeti + Müşteri Risk Primi + Kar Payı
Basel II Kredi Fiyatlaması
42
: Fonlama Maliyeti + Beklenen Kayıp Oranı + İlave
Sermayenin Maliyeti + Kar Payı
Bankacılar Dergisi
Şekil 5. Basel II Kredi Fiyatlamasının Aşamaları
Kaynak: PWC sunumundan derlenmiştir.
STANDART YAKLAŞIM
Tablo 11. Standart Yaklaşımda Kullanılan Örnekleri Gösterir Tablo
Firma
Adı
Portföy
Türü
KOBİ
1
Teminatın
Risk
Azaltıcı
Etkisi
Yok
Basel II’de
Uygulanan
Risk
Ağırlığı
% 100
Kredi
Tutarı
Ayrılması
Gereken
Sermaye
100.000
8.000
Tic. G.
M.
İpoteği
Var
% 50
100.000
4.000
% 75
Şahıs
Kefaleti
Yok
% 75
2.500
150
% 150
Şahıs
Kefaleti
Yok
% 150
2.500
300
Derece
Risk
Ağırlığı
Teminat
Türü
Kurumsal
KOBİ
BB
% 100
GMÇS
KOBİ
2
Perakende
KOBİ
BB
% 75
KOBİ
3
Perakende
KOBİ
C
KOBİ
4
Kurumsal
KOBİ
C
Kredi Fiyatının Unsurları :
-
Referans Faiz Oranı: “t” zamanda, banka pasifine giren ortalama mevduat faizi
(vadesiz mevduat dahil) + sabit maliyetler (faiz dışı giderler-faiz dışı gelirler/toplam
kredi miktarı) olarak dikkate alınmıştır. Bu oranın belirlenmesinde her 100 birim
mevduatın tamamının kredi olarak kullandırıldığı ve zorunlu karşılıkların yüzde 0 olarak dikkate alındığı varsayılmıştır.
43
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
-
Beklenen Kayıp Oranı : Müşterinin Temerrüt Olasılığı (PD)*Temerrüt Halinde
Kayıp Oranı (LGD)
-
Sermaye Maliyeti: Bankanın “X” müşterisi için tutmak durumunda kaldığı ilave
sermaye miktarının aynı tarihteki DİBS ortalama bileşik faiz getirisi.
-
Kar: Sermaye maliyetinin üzerinde olan ek getiri payı. Risk algılaması ile
ilişkilendirilebilir.
Tablo 11 ve 12’de standart yaklaşımın KOBİ’lere olan etkilerinin gösterilmesi amacıyla hazırlanan örnekler için kredi faiz oranlarının belirlenme süreci anlatılmaktadır.
STANDART YAKLAŞIM
Tablo 12. Standart Yaklaşımda Kullanılan Örnekler için Kredi Fiyatının Belirlenmesi
Firma
Adı
Fon
Transfer
Maliyeti +
Sabit
Maliyetler
Kar
Payı*
Baz
Alınacak
Kredi
Faiz
Oranı
KOBİ 1
% 13
%2
% 15
Basel I’de Krediye Uygulanacak
Faiz Oranı** ( % )
[( 8000 * 0.14 / 100000 ) * 100]+15 = 16,12
Basel II’de Krediye Uygulanacak
Faiz Oranı** ( % )
[( 8000 * 0.14 / 100000 ) * 100]+15
= 16,12
KOBİ 2
% 13
%2
% 15
[( 4000 * 0.14 / 100000 ) * 100]+15 = 15,56
[( 4000 * 0.14 / 100000 ) * 100]+15
= 15,56
KOBİ 3
% 13
%2
% 15
[( 200 * 0.14 / 2500 ) * 100]+15 = 16,12
[( 150 * 0.14 / 2500 ) * 100]+15
= 15,84
KOBİ 4
% 13
%2
% 15
[( 200 * 0.14 / 2500 ) * 100]+15 = 16,12
[( 300 * 0.14 / 2500 ) * 100]+15
= 16,68
* Sermayedarın kar beklentisinin her türden müşteri için yüzde 2 olduğu kabul edilmiştir. (Müşterinin ratingi, faaliyet
gösterdiği sektörün riskliliği gibi unsurların dikkate alınmadığı varsayılmıştır.)
** Semaye maliyeti, riski en düşük getiri aracı olan yüzde 14 DİBS ortalama bileşik faizi olarak dikkate alınmıştır.
Tablo 13’de ise içsel derecelendirme yaklaşımında yapılan hesaplamaların hassasiyeti
dikkate alınarak bağımsız varsayımları olan bir örnek çalışmaya yer verilmiştir.
44
Bankacılar Dergisi
Tablo 13. Içsel Derecelendirme Yaklaşımında Kredi Fiyatının Belirlenmesi Süreci
Sermaye
Maliyeti
14,0%
* Sermaye maliyeti riski en düşük getiri aracı olan % 14 DİBS ortalama bileşik faizi olarak
dikkate alınmıştır.
* Fon transfer maliyetinin % 11 olduğu varsayılmıştır.
* Her rating, sektör ve teminatlar için ayrı ayrı PD, LGD, EAD, EL ve UL hesaplamalarının daha önce yapıldığı varsayılmıştır.
* Sermayedarın kar beklentisinin her türden müşteri için % 2 olduğu kabul edilmiştir.
(müşterinin ratingi, faaliyet gösterdiği sektörün riskliliği gibi unsurların dikkate alınmadığı
varsayılmıştır.)
EAD
Rating
LGD
2645
2645
500
500
900
4000
2500
1350
2645
500
A
BBB
BB
B
AAA
AA
AA
BBB
BBB
BB
1000
B
1000
900
2645
AAA
AA
A
10000
4000
2166
1350
3166
BBB
BB
B
C
AA
1000
2645
AA
A
1000
4000
A
BB
10000
1350
BB
B
1000
B
1000
500
AAA
A
1000
A
15%
15%
30%
30%
15%
70%
30%
45%
15%
30%
100
%
100
%
15%
15%
100
%
70%
10%
45%
10%
100
%
70%
100
%
70%
100
%
45%
100
%
100
%
30%
100
%
100
%
70%
FTP
Sabit
Maliyet
Sabit Kar
1000
409
11,0%
2,0%
2,0%
B
C
EL
UL
EL %
UL %
Referans
Fiyat
Kredi Fiyatı
Tekstil
Tekstil
Tekstil
Tekstil
Metal
Metal
Metal
Metal
Metal
Metal
7
8,06
3,05
10,19
0,53
2,8
0,5
6,75
13,62
3,19
11,82
10,71
5,45
33,31
0,94
5,93
3,26
8,65
103,92
5,23
0,26%
0,30%
0,61%
2,04%
0,06%
0,07%
0,02%
0,50%
0,51%
0,64%
0,45%
0,40%
1,09%
6,66%
0,10%
0,15%
0,13%
0,64%
3,93%
1,05%
13,29%
13,32%
13,68%
15,69%
13,07%
13,08%
13,04%
13,52%
13,99%
13,70%
15,29%
15,32%
15,68%
17,69%
15,07%
15,08%
15,04%
15,52%
15,99%
15,70%
Metal
78,69
255,39
7,87%
25,54%
23,34%
25,34%
Gıda
Gıda
Gıda
Gıda
0,85
0,49
3,17
1,64
2,09
14,31
0,09%
0,05%
0,12%
0,16%
0,23%
0,54%
13,10%
13,08%
13,18%
15,10%
15,08%
15,18%
103,5
107,8
22,09
112,99
0,79
383,09
184,39
31,8
168,78
4,01
1,04%
2,70%
1,02%
8,37%
0,02%
3,83%
4,61%
1,47%
12,50%
0,13%
14,43%
15,96%
14,08%
21,95%
13,04%
16,43%
17,96%
16,08%
23,95%
15,04%
30,19
12,43
30,43
125,73
3,02%
0,47%
3,04%
4,75%
16,02%
14,07%
18,02%
16,07%
0,75
84,8
1,18
92,3
0,08%
2,12%
0,12%
2,31%
13,08%
15,15%
15,08%
17,15%
202,5
78,09
3553,22
200,74
2,03%
5,78%
35,53%
14,87%
19,72%
20,06%
21,72%
22,06%
88,94
129,63
8,89%
12,96%
22,46%
24,46%
0,9
1,75
1,59
8,43
0,09%
0,35%
0,16%
1,69%
13,10%
13,54%
15,10%
15,54%
10,35
35,9
1,04%
3,59%
14,39%
16,39%
69,19
39,59
232,83
42,89
6,92%
9,68%
23,28%
10,49%
22,21%
22,79%
24,21%
24,79%
Sektör
Gıda
Gıda
Gıda
Perakende
Perakende
Perakende
Perakende
Perakende
Perakende
Perakende
Perakende
Kimya
Kimya
Kimya
Kimya
Kimya
45
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
V. Basel Komite Tarafından Belirlenmiş Olan Ulusal İnisiyatif Alanlarının
KOBİ’ler Üzerindeki Olası Etkileri ve Öneriler
Çalışmanın bu bölümünde, “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, ARD Çalışma Raporları 2005/8, Basel II Ulusal İnisiyatif Alanlarının Anlaşılmasına Yönelik
Açıklayıcı Rehber” isimli doküman dikkate alınarak, 61 Adet ulusal inisiyatif alanından
çalışmamızla ilgili olanlar değerlendirilecektir.
Bu bölümün amacı, Basel II uygulamasında denetim otoritesinin inisiyatifine bırakılmış olan ulusal tercihlerin KOBİ’lere olan etkisini göstermek ve öneri getirmek olacaktır.
1. Kredi Riski –Standart Yaklaşım
1.1. Eşleştirme Süreci (Md. 4)
Bu madde ile denetim otoritelerine bağımsız kredi derecelendirme kuruluşları tarafından verilmiş olan derecelendirme notlarının standart risk ağırlıkları yaklaşımı içerisinde yer
alan risk ağırlığı kategorilerinden hangilerine karşılık geldiğinin tespitine yönelik sorumluluk
verilmiştir.
Bu maddeye istinaden, BDDK tarafından “Derecelendirme notları birden fazla risk
ağırlığına karşılık geliyorsa, yüksek olan risk ağırlığı kullanılır. İkiden fazla risk ağırlığı
bulunuyorsa, en düşük ikinci risk ağırlığı kullanılır.” şeklinde bir değerlendirme yapılmıştır.
Ülkemizde Basel II kapsamında kurumsal KOBİ sınıfına giren firmaların büyük bir
kısmının dışsal derecelendirme kuruluşlarınca değerlendirilmesi durumunda yüzde 150 risk
ağırlığına denk gelecek notları alabilecekleri beklenmektedir. Bu nedenle, firmaların herhangi
bir derecelendirme şirketine başvurmaksızın standart yüzde 100 risk ağırlığına tabi olmayı
tercih edecekleri düşünülmektedir.
Ancak gerek henüz derecelendirme kuruluşlarının varlığına ilişkin yapılacak düzenlemelerin tartışılıyor olması, gerekse de birden fazla derecelendirmenin ülkemizdeki işletmeler
tarafından ne ölçüde tercih edileceğine yönelik belirsizlikler dikkate alındığında, başlangıç
aşamasında bu konuda belirlenecek ulusal tercihin KOBİ’ler açısından anlamlı herhangi bir
etkileşime yol açmayacağı düşünülmektedir.
1.2. Kurumsal Krediler (Md. 13)
Anılan maddede, “Denetim otoriteleri, ülkelerindeki genel temerrüt tecrübesinin daha
yüksek oranlar gerektirdiğine hükmetmeleri durumunda, derecelendirme notu bulunmayan
alacaklar için belirlenen standart risk ağırlığını (yüzde 100) gerekli seviyeye yükseltmelidir.”
hükmü bulunmaktadır.
Basel Komite, bu madde ile derecelendirme notu bulunmayan firmaların borçlanma
maliyetini yükseltmek suretiyle ekonomi genelinde etkin kaynak dağılımının sağlanmasını ve
bu firmaların bağımsız derecelendirme notu almaya teşvik edilmesini amaçlamaktadır.
Ancak ülkemizde BDDK tarafından bu inisiyatifin birinci yapısal blok çerçevesinde
tüm sektör ve ikinci yapısal blok çerçevesinde her bir banka bazında kullanabilmesi için
birikmiş tarihsel temerrüt verisi gerekmektedir.
46
Bankacılar Dergisi
BDDK tarafından bankacılık sektörünün tamamı için söz konusu firmalardan olan alacakların yüksek temerrüt oranlarına sahip olduğu varsayımıyla yüzde 100 risk ağırlığının
üzerinde bir risk ağırlığının belirlenmesi, tek tek bankalar ve ticari sektörler bazında genel
temerrüt tecrübesinin çerçevesinin belirlenmesine ve bu çerçevede geriye dönük verilerin
toplanarak analiz edilmesine bağlıdır. Ülkemizde söz konusu kredilere ilişkin temerrüt
deneyimlerinin anlamlı analiz ve karşılaştırmalar yapılabilmesi açısından sınırlı kaldığı
dikkate alındığında, 2008 yılında Basel II standart yaklaşım ile birlikte ulusal denetim
otoritesinin bu firmalar için sektör genelinde yüzde 100 risk ağırlığının üzerinde bir oran
belirlemesinin, geçiş dönemi boyunca uygun olmayacağı öngörülmektedir. BDDK tarafından
uygulamanın başlamasını takiben elde edilecek veriler ışığında, bu inisiyatifin kullanılmasına
karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
1.3. Perakende Krediler (Md. 15-Md. 16)
Ulusal inisiyatif alanlarının belirtildiği dokümanın 15. maddesinde, “Basel I hükümleri uyarınca perakende alacaklar ve kurumsal alacaklar, aralarında herhangi bir fark
gözetmeksizin yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır. Basel II’de ise bu tercih ile
birlikte, perakende alacakların yüzde 75 risk ağırlığına tabi tutulması imkanı getirilmektedir.” ibaresi yer almaktadır.
16. maddede ise, Basel II’ de perakende alacaklar için belirlenen yüzde 75 tercihli risk
ağırlığının, sadece ilgili ülkede uygulanması gereken risk ağırlığından önemli ölçüde düşük
olması halinde (geçmiş temerrüt tecrübeleri ışığı altında), ulusal otoriteye daha yüksek bir risk
ağırlığı belirleme inisiyatifi verilmektedir. BDDK tarafından yapılan açıklamalarda, perakende ve perakende KOBİ nitelikli kredilerin kurumsal kredilere kıyasla taşımış oldukları bazı
avantajlar ve konjonktürel dalgalanmalara karşı duyarlılık dereceleri gibi hususlar göz önüne
alındığında, yüzde 75 tercihli risk ağırlığı uygulanmasının yerinde olacağı ve daha yüksek risk
ağırlığı belirlenmesinin gerekli olmayacağı, diğer taraftan perakende alacaklar portföyünün
bütünü için uygulanacak risk ağırlığının yükseltilmesi yerine bu portföyün münferit altkategorilerinin gelişimi ve bunlara ilişkin temerrüt tecrübesi dikkate alınarak farklı risk
ağırlıkları uygulanmasının düşünülebileceği belirtilmektedir. Ayrıca Türk bankacılık
sektöründe genel olarak geçmiş temerrüt verilerinin eksik ve yetersiz olduğu göz önüne
alındığında, ulusal denetim otoritesinin yüzde 75 risk ağırlığının üzerinde bir oran belirlemesinin -kısa vadede- sağlıklı olmayacağı ifade edilmektedir.
Tablo 14. Bankacılık Sektörü Kredi Takip Oranları
20
Oran
15
10,3
%
10
4,9
5,6
5
3,9
0
2003/12
2004/12
Tarih
2005/12
2006/8
47
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
Ülkemiz ekonomisinin geleceğine yönelik iyimser beklentiler ve son dönemlerde ticari
bankacılık sisteminde, takipteki kredilerin nakit krediler içindeki payının düşüyor olması
dikkate alındığında KOBİ’lerin lehine bir avantaj sağlayacak olan bu tercihler konusunda
Çalışma Grubumuz da benzer görüşleri taşımaktadır.
1.4. Ticari Gayrimenkul İpoteği Karşılığı Krediler (Md. 18)
Anılan maddede, “Ticari gayrimenkul ipoteği karşılığı kredilerin ele alınması ile ilgili
olarak, Basel Komite bu tür krediler için yüzde 50 risk ağırlığının sadece bazı katı kriterlere
uyulmuş olması kaydıyla uygulanacağını belirtmektedir. Belirlenen limitleri aşan tüm krediler
yüzde 100 oranında risk ağırlığına tabi tutulacaktır.” ibaresi yer almaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, aşağıda belirtilen iki önemli kriterin
sağlanmış olmasıdır.
1. Gelişmiş emlak piyasalarının varlığı, ipotek alınan gayrimenkullerin menkul
kıymetleştirilerek (sekuritizasyon) ikincil piyasalarda işleme alınması ile mümkün olabilecektir. Son dönemlerde ülkemizde organize bir emlak piyasasının sağlanmasına yönelik çok
önemli adımlar atılmıştır.
Kamuoyunda “Mortgage Yasası” adıyla bilinen ve 28.11.2005 Tarihinde TBMM’ye
onaylanmak üzere gönderilen “Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın yürürlüğe girmesi bu adımlardan en
önemlilerindendir.
2. Herhangi bir yıl içerisinde,
-
-
Teminata alınan gayrimenkulün ekspertiz değerinin yüzde 60’ı veya23 piyasa rayiç
değerinin yüzde 50’si kadarlık kısmı dikkate alınarak ticari gayrimenkul ipoteği
karşılığı kullandırılan kredilerden kaynaklanan toplam kaybın, bu teminat karşılığı
kullandırımı yapılan toplam plasman miktarına oranının yüzde 0,3’den,
Ekspertiz ve rayiç bedeli dikkate alınmaksızın, sadece ipotek tutarı dikkate alınarak hesaplanan ticari gayrimenkul ipoteği karşılığı kullandırılan kredilerden kaynaklanan toplam kaybın, bu teminat karşılığı kullandırımı yapılan toplam plasman
miktarına oranının yüzde 0,5’den,
düşük olmaması gerekmektedir.
Ülkemizde her ne kadar gelişmiş emlak piyasasına yönelik kriterin sağlanması konusunda önemli adımlar atılmış olsa da, ikinci kriter olan oransal kriterlerin sağlanması
konusunda güçlükler yaşanacağı öngörülmektedir. Çünkü bu kriter hem ticari gayrimenkul
karşılığı kullandırılan tüm kredilerin ayrıştırılmasını, hem de ülkemizde yüksek olduğu
bilinen24 bu temerrüt oranlarının ciddi şekilde azaltılmasını gerektirmektedir.
Ülkemizde ticari gayrimenkul ipoteğinin teminat unsuru olarak yaygın bir şekilde kullanıldığı dikkate alındığında, Basel II’de belirlenen kriterlerin sağlanması kaydıyla, bu ulusal
inisiyatif alanının,teminatına ticari gayrimenkul ipoteği alınan KOBİ kredileri için avantajlı
bir uygulama yaratacağı düşünülmektedir.
48
Bankacılar Dergisi
2. Kredi Riski - İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşımlar
2.1.
Çeşitli Varlık Sınıfları İtibarıyla
Yaklaşımların Kabulü (Md. 30)
İçsel
Derecelendirmeye
Dayalı
Anılan maddede, “Denetim otoriteleri, bankacılık grubu içinde IRB yaklaşımına kademeli geçişe izin verebilirler” ibaresi bulunmaktadır. İçsel derecelendirme bazlı yaklaşımlarla ilgili 30. maddede, denetim otoritelerine tanınan kademeli geçiş inisiyatifinin ülkemizde de
kullanılması uygun görülmektedir. Bankaların ve müşterilerin detaylı tetkikler konusundaki
bilgi deneyimleri dikkate alındığında, kademeli geçişin doğru olacağı düşünülmektedir.
2.2. KOBİ’ler İçin İşletme Büyüklüğü Ayarlamaları (Md. 34)
Ulusal inisiyatife bağlı olarak denetim otoriteleri, bankalara KOBİ eşik değerleriyle ilgili hesaplarında ve işletme büyüklüğüne göre yapacakları düzenlemelerde grubun konsolide
bazda hesaplanmış aktif büyüklüğünü, konsolide bazlı toplam satışlara ikame bir kriter olarak
kullanma imkanı sağlayabileceklerdir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus,
toplam varlıklar kriterinin sadece toplam satışların firmanın büyüklüğü açısından anlamlı bir
gösterge olmaması durumunda kullanılabilecek olmasıdır.
İşletme büyüklüğü ayarlaması, risk ağırlıklı varlıklar ve asgari sermaye yükümlülüğü
hesaplamalarında kullanılan formülün bağımsız değişkenlerinden biri olan korelasyon
katsayısında yapılan bir düzeltme işleminden ibaret olmakla birlikte, KOBİ alacaklarını
kurumsal alacaklar içerisinde yer alan büyük şirketlere kullandırılan kredilere göre avantajlı
hale getirebilecektir. Ancak ülkemizde, KOBİ nitelikli firmaların ratinglerinin kurumsal
nitelikli firmalara göre düşük olabileceği düşünüldüğünde, temerrüde düşme olasılığının daha
yüksek tezahür etmesi söz konusu olabilecek, bu durum KOBİ’lerin avantajlı uygulamadan
yararlanabilme ihtimalini düşürebilecektir.
34. maddede bahsi geçen “KOBİ’ler için işletme büyüklüğü ayarlaması” sadece toplam satışları 50 milyon euronun altında olan bir işletmeye açılmış olmakla birlikte, tutarı 1
milyon eurodan fazla olan krediler (kurumsal KOBİ alacakları) için geçerli olacak ve
ayarlama her bir münferit alacak için ayrıca uygulanacaktır. Ancak perakende portföyü içinde
yer alan alacaklar münferit olarak değil “havuz” bazında ele alınmakta ve bu havuzun bir
parçası olarak yönetilmektedir. Bu nedenle, perakende portföy içinde yönetilen bir alacak için
ciro yerine aktif büyüklüğünü kriter olarak dikkate almak mümkün olmayacaktır.
Toplam satışların firmanın büyüklüğü açısından anlamlı bir gösterge olup olmadığı araştırılması gereken bir durumdur. Bu kapsamda, çalışma grubumuzca bazı öngörülerin
yapılabilmesi için TCMB Aralık 2004 Reel Sektör Bilançoları üzerinden her sektör bazında
ciro ve aktif büyüklükleri gelişimlerine yönelik bir çalışma yapılmış olup, aşağıdaki sonuçlara
ulaşılmıştır. (Bkz. Ek 1)
-
Ulaşım araçları sanayii,
Toptan ve perakende ticaret,
Motorlu araç satışı, bakımı, tamiri ile yakıt perakende satışı,
Toptan ticaret ve komisyonculuk,
Perakende ticaret ve kişisel eşyalar ile ev eşya onarımı,
sektörlerinde ciro toplamı, aktif büyüklüğünden önemli oranda daha yüksek iken;
Elektrik, gaz ve su kaynakları,
49
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
-
İnşaat ile ilgili tüm alt sektörler,
Otel ve restoranlar,
Holdingler,
Emlak komisyonculuğu, kiralama ve işletme hizmetleri,
sektörlerinde ise aktif büyüklüğü, cirodan önemli oranda daha yüksek bulunmuştur. Yalnız
otel ve restoranlar sektöründe küçük ve orta ölçekli firmalar için bu durum geçerli olmakla
birlikte, büyük ölçekli firmalarda ciro, aktif büyüklüğünden önemli oranda daha yüksek
çıkmıştır.
Bunlar dışında kalan sektörlerde ise aktif büyüklük ve ciro rakamları arasında dikkat
çekici bir farklılık bulunmamaktadır.
Basel II IRB yönteminde, kurumsal KOBİ nitelikli firmaların korelasyon katsayısının
hesaplanmasında aşağıdaki düzeltme faktörü kullanılmaktadır.
R*= R – (0,04 x (1-(S-5) / 45)
R, kurumsal krediler için hesaplanacak korelasyon katsayısı,
R*, düzeltilmiş korelasyon katsayısı,
S, yıllık satışlar toplamı (ciro)
Basel II’de kurumsal KOBİ’ler için belirlenmiş olan formülde yer alan yıllık satış tutarı rakamının (S) artması halinde, korelasyon katsayısı ve dolayısıyla söz konusu kredi için
ayrılması gereken sermaye tutarı da artacaktır. “S” rakamı küçüldükçe, korelasyon katsayısı
küçüleceğinden, sermaye gereksinimi de azalacaktır. Buradan hareketle, yıllık satış tutarının
toplam aktif tutarından büyük olduğu durumlarda, toplam aktif tutarının; yıllık satış tutarının
toplam aktif rakamından küçük olduğu durumlarda ise yıllık satış tutarının formülde kullanılması, bankalar için ayrılması gereken sermaye rakamını azaltacak, bu durum KOBİ’ler
lehine sonuçlanabilecektir.
Basel II’de KOBİ sınırlarının firmaların yıllık toplam satışlarına göre belirlenmiş olması, ülkemiz açısından ayrı bir önem arz etmektedir. Çünkü ülkemizde kayıt dışılık
oranlarının yüksekliği ve bazı sektörlerin faaliyet konuları nedeniyle cari dönem satışlarını
gelecek yıllara yansıtmış olmaları (örneğin inşaat taahhüt sektörü – yıllara yaygın hakediş
bedelleri nedeniyle) gibi etkenler dikkate alındığında, yıllık satış tutarı gerçeği yansıtamayacağından anlamını kaybedebilecek, toplam aktif büyüklüğünün kullanımı ikame bir kriter
olarak değerlendirilebilecektir.
VI. Basel II’nin KOBİ’lerin Finansman Tercihleri Üzerine Etkileri
Basel II uygulaması ile ortaya çıkabilecek banka kredisi kullanımını engelleyici, kredi
maliyetlerini artırıcı ve diğer zorlayıcı faktörler, KOBİ’ler için alternatif finansman kaynakları
yaratmayı ve bunlardan yararlanmayı çok daha önemli hale getirecektir.
Ülkemizde gerek KOBİ’lerin, gerekse de daha büyük ölçekteki işletmelerin hangi tür
finansman yöntemlerini kullandıkları Tablo 15’de gösterilmektedir.
50
Bankacılar Dergisi
Tablo 15. Kredi Kanalı Ölçekleri
Kredi Kanalı Türü
(Trilyon TL)
2001
2001
Pay
(%)
40,40
53.284
2002
Pay
(%)
40,60
2002
72.526
2003
Pay
(%)
42,28
% Pay
(Dönem
Ort.)
41,30
2003
A. Resmi Kredi
Kanalları
1. Mevduat Bankacılığı
2. Yatırım Bankacılığı
3. Faizsiz Bankacılık
4. Finansal Kiralama
5. Faktoring
6. Tüketici Finansmanı
36.231
30.321
3.358
1.072
973
152
355
33,80
3,75
1,20
1,09
0,17 0,39
44.744
4.365
2.101
1.360
386
328
34,09
3,33
1,60
1,04
0,29
0,25
61.282
5.106
3.138
2.044
373
583
35,72
2,98
1,83
1,19
0,22
0,34
34,80
3,30
1,60
1,10
0,20
0,30
B. Yarı-resmi Kredi
Kanalı
7. Dış Kaynak
8. Vadeli Çek ve Senet
C. Resmi Olmayan
Kredi Kanalı
9. Satıcı Kredileri
Makro Kredi Kanalı
(A+B+C)
42.796
47,80
57.441
43,76
65.639
38,26
42,30
29.708
13.087
10.533
33,20
14,60
11,80
39.417
18.024
20.532
30,03
13,73
15,64
45.738
19.901
33.377
26,66
11,60
19,46
29,30
13,00
16,40
10.533
89.559
11,80
100,00
20.532
131.258
15,64
100,00
33.377
171.541
19,46
100,00
16,40
100,00
Kaynak: Ercan Türkan, “Türk Ekonomisinde Makro Kredi Kanalı”, 2004 baz alınmıştır.
1. Alternatif Finansman Yöntemleri
Aşağıda firmaların banka kredisi almak yerine başvurabilecekleri alternatif finansman
yöntemlerine ve Basel II süreci ile etkileşimlerine değinilmektedir.
1.1. Finansal Kiralama
Finansal kiralama (leasing), bir yatırım malının mülkiyeti leasing şirketinde kalarak,
belirli bir kira karşılığında, kullanım hakkının kiracıya verilmesi ve yapılan sözleşmede
belirlenen değer üzerinden sözleşme süresi sonunda mülkiyetin kiracıya geçmesini sağlayan
çağdaş bir finansman yöntemidir. Ülkemizde son dönemlerde finansal kiralama yoluyla
finansman imkanı sağlanması faaliyetlerinde önemli ölçüde artış kaydedilmiştir.
Bu finansman tekniğinin önümüzdeki dönemde yaşanacak global ekonomiye entegrasyon ile birlikte artması beklenmektedir. Ancak Basel II açısından düşünüldüğünde, banka
kredilerinin kullanımının KOBİ’ler açısından daha maliyetli hale gelebileceği ve işlem
prosedürlerinin daha uzun süreceği göz önünde bulundurulursa, örneğin üretim kapasitesinin
artırılmasına yönelik ve mülkiyet hakkının firma için önemli büyüklükte vergi vb. maliyetleri
beraberinde getirdiği duran varlıkların finansmanında, KOBİ’lerin bankalardan kredi almak
yerine kiralama yoluna gitmek isteyeceği düşünülebilir.
1.2. Faktoring
Faktoring, büyük miktarlarda kredili satışlar yapan işletmelerin, bu satışlardan doğan
alacak haklarının faktoring şirketi olarak adlandırılan finansal kuruluşlar tarafından satın
alınması esasına dayanan bir finansal faaliyettir.
Basel II sürecinde banka kredilerinin fiyatlaması, söz konusu kredi için bulundurulması gereken sermaye tutarına bağlı olarak yapılacağından, yüksek sermaye bulundurma
51
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
zorunluluğu getiren kredilerin kullanıcıya olan maliyeti de yükselecektir. Bu anlamda,
KOBİ’lerin kendilerine yüksek maliyetler getirecek banka kredileri yerine faktoring yöntemi,
kendilerine seçecekleri alternatif finansman kaynağı kalemlerinden biri olabilecektir. Bununla
birlikte, Basel II standart yaklaşımda, gerçek müşteri çek senetlerinin risk azaltıcı etkisinin
bulunmayışı, bankalarca bu tür kıymetli evraklar karşılığı kullandırılan iskonto ve diğer
türden kredi plasmanlarının daralmasına, bununla birlikte faktoring şirketlerinin işlem
hacimlerinde artışlar yaşanmasına neden olabilecektir. Özellikle bilançolarında alacak
kalemleri önemli yer tutan firmalarda faktoring ile banka kredileri arasındaki maliyet
farklılıklarının daha hassas bir şekilde hesaplanması gerekebilecektir.
1.3. Sermaye Piyasaları
KOBİ’lerin sermaye piyasası gereklerini yerine getirmede karşılaştıkları güçlükler
(hesap-kayıt düzeni, mali yükümlülükler, vb.), kamuyu bilgilendirme ve düzenli rapor
hazırlama konusunda yeterli ve sağlam bir kurumsal yapı ve donanıma sahip olmamaları ve
ülke ya da bölge ölçeğinde imaj/tanınma sorunları sebebiyle, sermaye piyasalarında hisse
senedi ihracı yoluyla kaynak sağlayabilmeleri büyük ölçekli şirketlere kıyasla daha zordur.
Ayrıca bazı durumlarda KOBİ’lerin kamu düzenlemelerinden kaçınmak amacıyla küçük
ölçekte kalmayı tercih etmeleri ve şirket yönetimini kaybetme, hesap verme ve kar paylaşma
endişeleri de bu şirketlerin sermaye piyasalarından yeterince faydalanmaması sonucunu
doğurmaktadır. Arz yönlü bu sebeplerin yanı sıra, talep yönünde de sermaye piyasalarının
ülkemizde yeterli mali derinliğe sahip olmaması ve bu nedenle spekülasyona açık yapısı,
KOBİ hisselerinin yüksek risk taşıması, bu şirketlerin genelde kar dağıtamayacak durumda
olması, hisse senetlerinin likitidesinin düşük olması gibi sebepler dolayısıyla yatırımcıların bu
hisselere olan talepleri düşük kalabilmektedir (Erkumay, 2004; Akgemci, 2001).
Ülkemizde sermaye piyasalarının gelişimi adına son dönemde yaşanan en önemli gelişme, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin hisse senedi ve diğer menkul kıymetlerinin
işlem göreceği “KOBİ Borsası” olarak da isimlendirilen “Gelişen İşletmeler Piyasası A.Ş”nin,
Sermaye Piyasası Kurulu’nun onayıyla Aralık 2005 tarihi itibarıyla kurulması olmuştur.
KOBİ Borsası, başta KOBİ’ler olmak üzere, gelişme ve büyüme potansiyeline sahip
işletmelerin kaynak ihtiyaçlarına çözüm bulabilmek için, faiz ve ana para geri ödeme maliyeti
olmayan, sermaye piyasası aracılığı ile hisse senedi ihracını yaygınlaştırma amacına yönelik
olarak “Borsa Dışı Teşkilatlanmış Menkul Kıymetler Piyasalarının Kuruluş ve Çalışma
Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde faaliyet gösterecektir.
Günümüzde, ulusal firmalar arası yaşanan yoğun rekabet karşısında bir çok küçük işletme yerini global pazarda rekabet edebilme gücüne sahip çok büyük işletmelere bırakmaktadır. Dolayısıyla, kendini mevcut şartlara adapte edemeyen, tedarikçi firma zincirinin bir
halkası olmayı başaramamış KOBİ’ler yok olma riski taşımaktadır. Bu kapsamda, uluslararası
rekabet imkanına sahip işletme olma yolundaki KOBİ’lerin sermaye piyasalarından sağlayacakları uygun maliyetli fonlar, varlıklarının devamı açısından çok büyük bir öneme sahiptir.
Bununla birlikte, sermaye piyasalarının şeffaf mali yapıyı zorunlu kılması, olumlu/olumsuz ekonomik koşulları anında yansıtıp risk yönetimini öncelikli hale getirmesi ve
aracılık maliyetlerini ortadan kaldırarak artı fon yaratması nedeniyle bu finansman yönteminin, Basel II normlarının yaratacağı etkiler de dikkate alındığında, orta ve uzun vadede ciddi
bir hacme ulaşması beklenmektedir.
52
Bankacılar Dergisi
1.4. Risk Sermayesi
Risk sermayesi yatırımı, girişim şirketlerinin birinci el piyasalarda ihraç ettiği sermaye
piyasası araçlarına yapılan uzun vadeli yatırımlar olarak tanımlanmaktadır. Risk sermayesi
dinamik, yaratıcı, ancak finansman gücü yeterli olmayan her aşamadaki girişimcilerin yatırım
fikirlerini gerçekleştirmeye olanak tanıyan, gerektiğinde işletme ve yönetim desteği de veren,
hisse karşılığı sermaye aktarımı sağlayan bir sistemdir. Amacı, ileride çok değerleneceği
düşünülen bir oluşuma şimdiden ortak olmak, değerlendiğinde o günkü değerinden satmak ve
bu şekilde böyle bir oluşuma katılmanın yüksek primini kazanmaktır. Risk sermayesi kurumu,
yeniden yapılanmakta olan Türkiye ekonomisinin oluşumunda ve istikrarlı büyüme sürecinde
çok önemli görevler üstlenebilecek bir model olma niteliğindedir.
Ancak tüm bu hususlara rağmen Basel II sürecinin devreye girmesiyle birlikte, banka
kredisine alternatif olabilecek bir yöntem olarak görülmemektedir. Çünkü firma ratinglerinin
kredi maliyetleri üzerindeki baskısı nedeniyle, firmaların kısa zaman içerisinde re’sen bu
yöntemi tercih ederek faydalanabilmeleri mümkün değildir. Ayrıca bu yöntemin, işletme
sermayesinin fonlanması amacına hizmet eden bir finansman kaynağı olmamasının yanısıra,
fon yaratma kapasitesi bulunan projelerin finanse edilmesi için ciddi fizibilite çalışmaları
gerektirdiği de bilinmektedir.
1.5. Satıcı Kredileri
Satıcı kredileri, günümüzün piyasa koşullarında piyasa dinamiklerinin yarattığı özgün
bir alternatif finansman yöntemi olup, bir malın bedelinin, -satıcısı tarafından alıcı lehinemalın tesliminden sonraki belli bir tarihte ödenebilmesi imkanı sağlamaktadır.
Türkiye’de uzun yıllardır KOBİ niteliğindeki işletmeler başta olmak üzere, hemen
hemen tüm firmalar, gerek banka kredilerindeki reel faizlerin yüksekliği25, gerekse de tüketim
talebi düşük olan nihai tüketicinin bu talebini artırarak üretilen malların satılabilmesini
sağlamak amacıyla, dikkat çekici bir boyutta “cari hesap, vadeli/taksitli satış” da denilen ve
işletme sermayesi niteliğindeki bu finansman yöntemini kullanmaktadır.
Tablo 16. Türkiye'de ve Dünyada Firmaların Mali Kaynakları
G7 Ülkeleri
Yükselen Ekonomiler
Türkiye
Banka Kredileri
Tahvil
Öz Kaynak
Satıcı Kredileri
0,23
0,08
0,63
0,06
0,27
0,21
0,40
0,12
0,30
0,00
0,43
0,27
Kaynak: TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu, “Türkiye İçin Sürdürülebilir Büyüme
Stratejileri Konferansı Tartışma Tebliğleri”, Haziran 2005.
Tablodan da görüldüğü üzere, ülkemizde gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça yüksek bir
orana sahip olan satıcı kredilerinin, kayıt dışı ekonomiyi teşvik etme ve piyasa kültürünün
gelişmesini engelleme yönünde olumsuz etkileri olmaktadır. Basel II kredi riski ölçümünde
kullanılacak olan dışsal ve içsel derecelendirme notlarının kredi fiyatları üzerinde oluşabilecek olumsuz yansımaları nedeniyle kurumsal ve kurumsal KOBİ nitelikli firmaların kredi
53
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
maliyetleri artabilecektir. Bu nedenle, KOBİ’lerin yoğun şekilde satıcı kredilerini kullanmaya
devam edecekleri düşünülmektedir.
Ancak makroekonomik alandaki yapısal iyileşmelere (kayıt dışı faaliyetlerin önlenmesi, ticaret kanunundaki düzenlemeler, sermaye piyasalarının derinleşmesi, KOBİ’lerin
kurumsallaşması vb.) ve Basel II normlarının gerektirdiği dönüşümlere paralel olarak IRB
yöntemine geçişle birlikte, banka kredilerine oranla bu finansman yönteminin KOBİ’lerin
finansman kaynakları içerisindeki payının düşeceği öngörülmektedir. Ayrıca 2003, 2004 ve
2005 yıllarında KOBİ kesimine kullandırılan banka kredilerindeki artış hızının, aynı dönemlerde ekonominin ortalama büyüme hızının çok üzerinde olması, KOBİ’lerin finansman
tercihleri içerisindeki satıcı kredileri payının banka kredileri lehine düşmekte olduğunu
göstermektedir.
1.6. Birleşmeler, Hisse Devirleri ve Ortaklıklar
Gelişmiş ülke piyasalarında KOBİ’lerin gerek KOBİ ortaklık hisselerinin işlem gördüğü borsalar aracılığı ile gerekse de bire bir hisse devirleri yolu ile kolayca maliyetsiz
kaynak sağlayabildikleri ve ortaklık kurmak yolu ile daha güçlü bir mali yapıyı oluşturabildikleri bilinmektedir. Örneğin ABD’de bulunan KOBİ’lerde banka kredilerinin finansman
kaynakları içerisindeki payı yüzde 30’larda iken, bu oran Avrupa’da bulunan KOBİ’lerde
yüzde 70 düzeyindedir. Bunda Amerikan ticari hayatındaki ortaklık ruhunun ve mekanizmalarının gelişmiş olmasının büyük rol oynadığı söylenebilir.
Ortaklıklar oluşturmak hemen hemen her tür KOBİ için uygundur, tek önemli sorun,
bu işletmelerin işletme yönetimlerini ortaklarına açma zorunluluğunun olmasıdır. Buna
karşın, dış yatırımcılar bu işletmelerin sermaye yapısını güçlendirecek ve yönetimine bölgesel
olmanın da ötesinde ülkesel veya global bir bakış kazandırabilecektir. Tabi bu tarz ortaklıkların yayılması, ülkedeki kurumsal kültürle ve şirketleşme düzeyi ile yakından ilişkilidir.
Türkiye’de KOBİ’ler için bu tarz bir yapının bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun nedenleri arasında firmaların genelde aile şirketleri şeklinde faaliyet göstermeleri,
işletme sahiplerinin ortaklık kültürünü benimsememiş ve bağımsızlık eğilimi yüksek bir
yapıda olmaları, ortaklıkların artmasını sağlayacak etkin piyasa mekanizmalarının bulunmaması gibi faktörler gösterilebilir. Ancak Basel II ile başlayan süreçte, KOBİ’lerin maliyetsiz
kaynak imkanı yaratabilmek, ticari faaliyetlerini sürdürebilmek ve rekabet imkanı sağlamak
amacıyla ortaklık eğilimlerini artıracağı beklenmektedir.
2. Kayıt Dışı Finansman Kaynakları
Ülkemizde kredi değerliliği düşük olan, istediği miktarda kredi alamayan, teminat gösteremeyen veya ticari faaliyetine yeni başlamış küçük ölçekli işletmelerin, kayıt dışı finansman kaynaklarına başvurduğu bilinmektedir. Resmi olmayan yollardan yapılan kar payı
ortaklıkları, kayıt dışı faktoring işlemleri ve tefecilik gibi kayıt dışı finansman tekniklerinin
kullanımı ülkemizde azımsanmayacak bir ölçüye ulaşmıştır.
Ülkemizde Basel II kriterlerinin uygulanmaya başlaması ile kısa vadede kayıt dışı finansman sağlanması faaliyetlerinde artışlar yaşanabileceği, ancak sistemin kendisinin kayıt
dışılığı önleyici mekanizmaların tesisini zorunlu kılması nedeni ile de orta ve uzun vadede bu
olumsuzlukların ortadan kalkacağı beklenmektedir.
54
Bankacılar Dergisi
VII. KOBİ’ler İçin Swot Analizi ve Basel II’ye Geçiş Sürecinde Yapılması
Gerekenler
Basel II’nin etkilerinin tahlil edilmesi ve mevcut yapıdaki yetersizliklerin bu etkiler
doğrultusunda giderilmesine yönelik eylem planlarının oluşturulması, çalışmanın en önemli
amaçları arasındadır. Bu nedenle, Basel II’ye geçiş sürecinde KOBİ kesiminin eksikliklerinin
neler olduğu ve bu eksikliklerin giderilmesini teminen sorumlulukları bulunan kesimlerce
neler yapılması gerektiği aşağıda belirtilmiştir.
1. Basel II’ye Geçiş Sürecinde KOBİ’ler İçin Swot Analizi
Bilindiği üzere swot analizi, incelenen değişkenin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemekte ve dışsal faktörlerin yarattığı fırsat ve tehditlerin değişken açısından yakınsamalarının
ortaya konulmasına çalışıldığı bir durum tespitini ifade etmektedir.
KOBİ’ler için Basel II’ye geçiş bir süreç olarak değerlendirildiğinde, bu konuda bir
stratejik planın yapılması zorunluluktur. Bu stratejik planlamada swot analizi yapılması,
durum tespiti açısından önemli bir niteliğe sahiptir. Aşağıda Basel II’ye geçiş sürecinde,
ülkemizde faaliyet gösteren KOBİ’ler için swot analizi yapılarak, KOBİ’lerin güçlü ve zayıf
yanları ile yakalayabilecekleri fırsatlar ve karşılaşabilecekleri tehdit unsurları maddeler
halinde sıralanmaktadır.
1.1. Güçlü Yanlar
-
Ekonomik kalkınmanın sağlanmasında KOBİ’lerin büyük öneme sahip olması ve
bu nedenle KOBİ’lerin desteklenmesinin ulusal bir politika haline gelmesi,
KOBİ’lerin ölçek büyüklüklerinden dolayı değişime kolay uyum sağlama kabiliyetleri,
Ülkemizde KOBİ’lerce kullanılan banka kredilerinin pasif içerisindeki payının diğer borçlanma kalemlerine kıyasla düşük kalması nedeniyle, Basel II’den kaynaklanan ilave kredi maliyetlerinin bu işletmelerin finansman giderleri üzerinde önemli bir artış yaratmayacak olması.
1.5. Zayıf Yanlar
-
KOBİ’lerin mali ve yönetsel yapılarındaki yetersizlikler nedeniyle, Basel II’ye uyumda zorlanacak olmaları,
Ülkemizde yaygın bir biçimde kullanılan bazı teminat türlerinin, Basel II standart
yöntemin uygulanması ile birlikte risk azaltıcı etkisinin olmaması,
KOBİ’lerin Basel II hakkında yeterince bilgi sahibi olmamaları ve gereklerini yerine getirmede geç kalmış olmaları.
1.6. Fırsatlar
-
Alternatif finansman kaynaklarının ülkemizde gelişmeye başlaması, (örneğin
KOBİ borsasının kurulması, risk sermayesi şirketlerinin artması vb.)
Gelişmiş ülkelere kıyasla, ülkemizde Basel II uygulamalarına daha geç başlanacak
olması nedeniyle, karşılaşılan problemler karşısında önlem alma avantajının ortaya
çıkması,
55
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
-
-
-
Basel II normlarına kısa sürede uyum sağlayabilen KOBİ’lerin faaliyet gösterdikleri alanda ciddi bir rekabet avantajına sahip olabilmeleri,
Basel II hesaplamalarının KOBİ’ler lehine avantaj yaratması,
Türkiye’de faaliyet gösteren çok uluslu bankaların Basel II konusunda ileri derecede kredi risk ölçüm metotlarını kullanır hale gelmeleri nedeniyle, ülkemiz gibi
gelişmekte olan ülkelerin ulusal bankalarına kıyasla yabancı bankaların KOBİ’ler
lehine daha düşük fiyatlama yapabilmelerini sağlayacak olması,
Basel II ile (risklerini iyi ölçen, sağlam sermaye yapısına sahip bankalar) bankaların kalifikasyonları artacağından dolayı müşteriye verilen hizmet kalitesinin artması ve bu durumun banka müşterisi konumundaki KOBİ’ler lehine avantaj yaratması,
Ülkemizde gerek bankacılık sektörünün ortalama sermaye yeterlilik rasyosunun
asgari sınır olan yüzde 8’in üzerinde olması26, gerekse son dönemde sektörde KOBİ’lere yönelik çok büyük bir kredi pazarlama rekabetinin başlamış olması firmaların riskliliğinden kaynaklanan sermaye yükümlülüğünün tamamının kredi fiyatına yansıtılmaması gibi bir avantajı ortaya çıkarabilecektir.
1.4. Tehditler
-
Ülkemizde kayıt dışılığın küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde yaygın olması,
Dış derecelendirme faaliyetlerinin KOBİ’ler için bir maliyet unsuru olması,
Ülkemizde KOBİ’lere yönelik yeterli ve güvenilir istatistiki bilginin bulunmaması
nedeniyle, KOBİ’ler için alınacak kararların sapmalı sonuçlar doğurabilecek olması,
KOBİ’lere hizmet ve destek veren kurumlar arasındaki eşgüdüm eksikliğinin ve
belirlenen stratejilerin uygulanmasında proaktif davranılmamasının uyum sürecini
daha yavaş ve zor hale getirmesi,
Basel II sürecinde bilişim teknolojisi, veri tabanı, donanım ve bilgisayar yazılımlarına yönelik yatırımlar ile insan kaynağının eğitimine yönelik olarak yapılacak
yatırımların KOBİ’ler için önemli bir maliyet unsuru olması.
2. Basel II’ye Geçiş Sürecinde Yapılması Gerekenler
Risk yönetiminin dönüm noktalarından birisi olan Basel II’ye geçiş ile birlikte, tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir çok kesim söz konusu uygulamalardan etkilenecektir.
Uygulamaya yönelik olarak ülkemizde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
tarafından kapsamlı hazırlıklar başlatılmış olup, Türk bankacılık sektörü ve diğer kesimlerde
konu detaylı olarak tartışılmaya başlanmıştır. Çalışma grubumuzca, başta KOBİ’ler olmak
üzere tüm ilgili kesimlere etkilerinin belirlenmeye çalışıldığı Basel II normları hakkında
yapılması gerekenler aşağıda başlıklar halinde irdelenmektedir.
2.1. Kamu Otoriteleri Tarafından Yapılması Gerekenler
Türkiye’de KOBİ’lerin Basel II kriterlerine uyum sağlayabilmeleri amacıyla, ulusal
denetim otoritesi ve siyasi otoritelerin almaları gereken aksiyonlar ve düzenleme yapılması
gereken alanlar aşağıda maddeler halinde belirtilmiştir.
1. KOBİ’lerin gelişimi ve yeni konjonktüre (Basel II) uyumlarının sağlanabilmesi amacıyla ekonomik istikrarın sağlanması, enflasyonun aşağıya çekilmesi, reel faizlerin
56
Bankacılar Dergisi
makul düzeylere inmesi, makro ekonomik göstergelerdeki iyileşmenin devam ettirilmesini sağlayacak ekonomik programlar hayata geçirilmelidir.
2. KOBİ’ler için ülkemiz gerçeklerine uygun, ölçeksel, bölgesel ve sektörel bazda farklılaştırılmış yeni finansman yöntemleri ve araçları geliştirilmelidir.
3. KOBİ’lerin bankalardan veya yatırımcılardan kaynak temin etmeleri sürecinde, bu
şirketleri analiz edecek rating şirketlerinin kurulması sağlanmalıdır.
4. KOBİ’lerin kendi aralarında ve diğer yatırımcılar ile (yerli-yabancı) olan ilişkilerinin
geliştirilmesini (ortaklık, network, stratejik yakınlaşmalar v.b) sağlayıcı mekanizmalar
hayata geçirilmeli ve bu ilişkileri destekleyici düzenlemeler yapılmalıdır.
5. KOBİ’lerin varlıklarını korumaları amacıyla yapacakları yatırımlar desteklenmeli,
yönetim kaliteleri artırılmalıdır. (Ar-Ge, modern teknoloji, finansal danışmanlık, kalifiye eleman temini gibi)
6. KOBİ’lerin güçlü derecelendirme notları alabilmeleri ve konjonktürel kırılganlık
dönemlerinde ayakta kalabilmeleri için sermaye yapılarını güçlendirmeleri gerekmektedir. Bu kapsamda, 19.1.2002 tarihli ve 24645 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
2001/3500 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, anonim şirketler için 5 Milyar Türk Lirası olarak öngörülen asgari esas sermaye miktarının 50 Milyar Türk Lirasına, limited
şirketler için 500 Milyon Türk Lirası olarak öngörülen asgari esas sermaye miktarının
5 Milyar Türk Lirasına yükseltilmesi zorunlu kılınmıştır. Ancak ilgili düzenlemenin
her yıl ertelemeye tabi tutulması yerine bir an önce yürürlüğe girmesi gerekmektedir.27
7. KOBİ’lerin, Basel II’nin etkileri, finansal planlama, finansal yönetim, yatırımlar ve
borç yönetimi konusundaki eksiklikleri eğitim yolu ile giderilmelidir.
8. Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin Basel II düzenlemeleri karşısında güçlendirilmesine ve zarar görmemesine yönelik en büyük katkı, teminat sorununa bir çözüm
getirilmesi olacaktır. Kredi tahsisi, - gayrimenkul veya başkaca bir maddi teminatla
değil - projelerin ekonomik ölçütlere göre değerlendirilmesi sonucunda yapılmalıdır.
9. Adil ve etkin bir vergi sistemi kurulmalı, kayıt dışılık önlenerek Basel II kapsamında
firma şeffaflığı sağlanmalıdır. Ayrıca KOBİ’lerin kayıt altına alınması konusunda vergi idaresince kademeli geçişi sağlayacak bir modelin hayata geçirilmesi, firma şeffaflığının sağlanmasına önemli bir katkı sağlayacaktır.
10. Finansal raporlama sistemlerinin uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi konusunda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
11. Bağımsız ve objektif derecelendirme kuruluşlarının alt yapısı oluşturulmalı, ilgili
kesimlerin mütekabiliyet esasları doğrultusunda büyük faydalar elde edeceği kaliteli,
hızlı ve doğru bilgi akışını sağlamak amacıyla kamu otomasyon sistemleri ile bankacılık veri tabanı entegre hale getirilmelidir.
12. Basel II’ye geçiş sürecinde firmaların yüklenmek zorunda kalacağı ilave maliyetlerin
karşılanabilmesi için KOBİ’lere fon desteği sağlanmalıdır.
13. Ulusal denetim otoritesi tarafından KOBİ’leri etkileyeceği düşünülen ulusal inisiyatif
alanlarının belirlenmesine yönelik olarak, KOBİ ve diğer ilgili kesimlerin her bir inisiyatif alanı bazında reflekslerini ölçecek araştırmaların yapılması, süreç içerisinde
gerçekleşebilecek etkilerin incelenmesi, izlenmesi ve raporlanması işlevini yürütecek
bir çalışma grubunun oluşturulmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.
14. KOBİ’lerin günümüz bilgi ve teknoloji çağında rekabet gücü yüksek, ileri teknolojileri
kullanan ve kalite bilinciyle mal ve hizmet üreten kuruluşlar haline getirilmeleri gerekmektedir. KOBİ’ler için öngörülen bu yapısal değişimin bir plan ve strateji doğrultusunda adım adım gerçekleştirilmesi için bir Yol Haritasının varlığı gerekmektedir.
Bu kapsamda, ülkemiz tarafından imzalanan 2003 yılı Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi’nin KOBİ’lere yönelik bölümünde (Ülkemizin yapması gerekenlere ilişkin olarak);
57
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
“Küçük İşletmeler için Avrupa Şartı ve Girişimcilik için Çok Yıllı Program”la uyumlu bir
ulusal KOBİ stratejisinin geliştirilmesi ve uygulanması kararlaştırılmıştır.
Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesinde taahhüt edildiği şekilde, “KOBİ Stratejisi
ve Eylem Planı”, Yüksek Planlama Kurulunun 10.11.2003 tarih ve 2003/57 sayılı kararı ile
onaylanarak Devlet Planlama Teşkilatı tarafından uygulanmak üzere Ocak 2004 tarihinde
yayımlanmıştır.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında yürürlüğe konulan “KOBİ Eylem
Planı” ve bu plan dahilinde önemli bir fonksiyona sahip olan “KOBİ Danışma Kurulu”
mekanizmasının bir an önce uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir.
2.2. Bankalarca Yapılması Gerekenler
-
-
Özellikle ileri risk ölçüm yöntemlerinin kullanılması durumlarında, bankaların
farklı derecelendirme yöntemlerinin yanı sıra farklı risk ölçüm yöntemleri kullanmaları halinde, bu hususun kredi fiyatını etkileyecek olması nedeniyle, bankaların
risk ölçüm yöntemleri ve kredi fiyatlama politikaları hakkında KOBİ’leri bilgilendirmeleri ve bu konuda kamu ve düzenleyici otoriteye yardımcı olmaları gereklidir.
1.11.2005 Tarih 25983 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5411
sayılı Bankalar Kanunun 52.nci maddesi Kredilerin İzlenmesi başlığı altında;
“Bankalar, kredileri nedeniyle maruz kalınacak riskleri ölçmek, karşı tarafın mali gücünü düzenli olarak analiz etmek ve izlemek, gerekli bilgi ve belgeleri temin etmek ve bunlara
ilişkin esasları belirlemek zorundadır. Kredi müşterileri bu çerçevede konsolide ve konsolide
olmayan bazda istenilen bilgi ve belgeleri bankalara vermekle yükümlüdür.”
53.ncü maddede ise;
“Bankalar, krediler ve diğer alacaklarla ilgili olarak, doğmuş veya doğması muhtemel
zararların karşılanması ve bunlar dışında kalan varlıkların değer azalışları için yeterli
düzeyde karşılık ayrılmasına, aktiflerin kalitesine ve sınıflandırılmasına, garantilerin ve
teminatların alınmasına, bunların değerinin ve güvenilirliğinin ölçülmesine, takibe alınan
kredilerin izlenmesine ve vadesi dolmuş kredilerin geri ödenmesine ilişkin politikaları
oluşturmak ve uygulamak, bunları düzenli olarak gözden geçirmek, tüm bu hususları icra
edebilecek gerekli yapıları tesis etmek ve işletmek zorundadır.” denilmek suretiyle, bankaların bu süreçteki yükümlülükleri ortaya konulmuştur. Basel II sürecinde Bankaların risk
algılamasına dayalı kredi politikalarını benimsemeleri gerekmektedir.
-
-
58
Kayıt dışılığın azaltılması anlamında, KOBİ’lerin uluslararası standartlarda kayıt
düzenine sahip olup olmadığı, kamuya açık bilgilerinin doğruluğu gibi konuların
KOBİ’nin derecelendirme notuna, dolayısıyla da KOBİ için kredi maliyetine etki
yapabileceği konusu KOBİ’ler ile yapılacak görüşmelerde önemli bir yer tutmalıdır.
Bankaların, hem risk yönetimi konusunun ülkemizde yaygınlaşması konusunda
özel bir öneminin olması hem de bu konuda reel sektörü bilgilendirmesi açısından
örnek teşkil edecek olması gibi nedenlerle Basel II gerekliliklerine öncelikle kendilerinin uyum göstermesi konusunda titizlikle hareket etmeleri gerekmektedir.
Bankacılar Dergisi
-
Basel II’ye geçişte reel sektörde oluşabilecek dengesizlikler bankalarca takip edilmeli ve bu geçiş döneminin KOBİ’lerde kalıcı olumsuzluklar yaratması ihtimaline
karşı bu kesime yönelik gereken destekler sağlanmalıdır.
Özellikle Basel II-ileri yöntemlere geçişle birlikte KOBİ’lerin farklı bir kredi portföyü altında izlenmesi konusunda bankalar gerekli çalışmaları yapmalıdırlar.
2.3. KOBİ’lerce Yapılması Gerekenler
Risk odaklı bir yaklaşımı hayata geçiren Basel II uygulamaları karşısında, KOBİ’lerin
alması gereken aksiyonları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür. KOBİ’ler,
-
Bağımsız derecelendirme kuruluşlarından ve bankalardan alacakları derecelendirme
tnotlarını düşük maliyetli kredi olanaklarına dönüştürecek şekilde sermayelerini güçlendirmelidirler.
Basel II’nin öngördüğü teminat yapısına uyum sağlamalıdırlar.
Bütçe, planlama, yönetim, iletişim sistemleri ve kurumsal yönetim gibi kavramları
benimseyip geliştirmelidirler.
Profesyonel finans yöntemlerini, bu konuda uzman kişileri istihdam ederek işletmelerinde uygulanabilir hale getirmelidirler.
Gerçekleri yansıtan mali tablolar üzerinden derecelendirmenin yapılabilmesi amacıyla,
tüm faaliyetlerini kayıt altına almalı ve uluslararası alanda kabul görmüş standartlarda
güvenilir mali tablolar üretmelidirler.
Faaliyetlerinden doğan risklerini kompanse (hedge) edebilecek finansal enstrümanları
kullanabilmelidirler.
Raporlama ve veri tabanı oluşturma konularında teknolojik, özellikle risk yönetimi
konusunda uzmanlaşmayı sağlamak üzere nitelikli insan kaynağı üzerine yatırımlar
yapmalıdırlar.
VIII. Sonuç
KOBİ’lerin ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanması ve sürdürülmesine yaptıkları
olumlu katkıları, işsizliğin azaltılması ve yeni istihdam alanlarının yaratılmasında oynadıkları
rolleri ve piyasa koşullarında meydana gelen değişmelere hızlı uyum sağlayabilen esnek bir
üretim yapısına sahip olmaları, onları günümüz dünyasında önemli bir konuma getirmektedir.
KOBİ’lerin desteklenmesi, sorunlarına somut çözümler getirilmesi Türkiye’nin kalkınması ve
güçlenmesi bakımından çok büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle, Basel II normlarının
tahlil edilerek mevcut yapıdaki yetersizliklerin giderilmesine yönelik proaktif bir eylem
sürecinin, ilgili kesimlerce bir an önce başlatılması gerekmektedir.
Uluslararası finans sisteminde yoğun olarak tartışılmakta olan Basel II düzenlemesi,
halihazırda bankalar ve KOBİ’ler arasındaki kredi ilişkilerinde önemli değişiklikleri de
beraberinde getirecektir. Çünkü Basel II uygulamaları ile birlikte, artık kredi maliyetleri
geleneksel kredi sürecinden farklı olarak, bilimsel olarak hesap edilmiş risk düzeyleri ile
doğru orantılı olarak değişecektir. Yani kullandırılan kredinin türünden vadesine, teminatından firma kredi notuna kadar çeşitli kriterler firmaların kullanacakları kredilerin fiyatına
yansıyacaktır. Bu kapsamda iyi yönetilen, güçlü sermaye yapısına sahip, kayıt dışı faaliyetleri
bulunmayan, iyi finanse edilmiş ve gerekli tüm bilgileri (finansal ve niteliksel) zamanında ve
yeterli bir şekilde sunarak şeffaflığı sağlayabilen KOBİ’ler potansiyel olarak en iyi dereceyi
almak suretiyle, en iyi şartlarda finansman olanaklarına erişim imkanına sahip olacaklardır.
59
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
Ülkemizde ulusal bankalarca kullanılacak sermaye gereksiniminin hesaplanması standart yaklaşımla başlayacaktır. Bu metodun KOBİ’ler üzerindeki başlangıç etkileri, firmaların
derecelendirme notu almalarını zorunlu hale getirmesi, firmaların mali tabloları, faaliyet
döngüleri ve aldıkları derecelendirme notlarının firma kredibilitesinin belirlenmesinde
öncelikli hale gelmesi şeklinde olacaktır. Ülkemizde firmalara derecelendirme notu atayacak
derecelendirme kuruluşlarının yeterli olmaması, kurumsal nitelikli firmaların yüzde 100 risk
ağırlığına (derecesiz) tabi tutulmasına yol açabilecektir. Ancak ülkemizde KOBİ olarak
nitelendirilen firmaların büyük bir kısmının Basel II KOBİ tanımına göre perakende portföy
kapsamında değerlendirilmesi bu risk düzeyini yüzde 75’e indirebilecek, kredi riskini azaltıcı
teminatların tesis edilmesiyle birlikte bu oran çok daha aşağılara çekilebilecektir.
Reel sektöre kullandırılan kredilerin toplam hacminde, Basel II uygulamasının yanı sıra makro değişkenler, portföylerin risk-getiri profilleri ve bankacılık sektörünün rekabet
yapısı önemli değişimlere neden olacaktır. KOBİ’lere kullandırılacak kredilerin toplam hacmi
bu açıdan değerlendirildiğinde, ülkemiz ekonomisinde ve bankacılık sektöründe yaşanan
gelişmelerin KOBİ kredilerinin artmasına yol açacağı tahmin edilmektedir. Faiz oranlarındaki
azalmaya paralel olarak kamu borçlanma gereksinimindeki düşüşler ve kamu borçlanma
enstrümanlarının getirilerinin azalması, ekonomideki olumlu gelişmeler paralelinde KOBİ’lerin ortalama kredi kalitesinin artması ve bankacılık kesiminin yurt dışından sağladığı
uygun koşullu fonlar, anılan beklentinin temel sebepleri arasında yer almaktadır. Bununla
birlikte Basel II sonrası dönem, ülkemizde faaliyet gösteren bu tarz firmaların alternatif
finansman yöntemlerine ağırlık verecekleri ve bunlar arasında ortaklıklar ve birleşmelerin
ağırlık kazanacağı bir süreci işaret etmektedir. Çünkü önümüzdeki dönem, ülkemizin yabancı
piyasalara çok daha fazla entegre olacağı, yabancı sermaye girişinin ortaklıklar ve satın
almalar şeklinde hız kazanacağı ve küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin rekabet edebilmesi için birleşme eğiliminin artmasının beklendiği bir dönem olacaktır.
Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahip olan KOBİ’ler, Avrupa Birliği’ne giriş ve
Basel II sürecinde uluslararası rekabete hazır olmak zorundadırlar. Bu rekabet ortamında,
yapısal rehabilitasyonlarını ve reorganizasyonlarını gerçekleştirebilen işletmeler varlıklarını
geliştirerek sürdüreceklerdir. Basel II ile gelecek olan değişime uyum sağlayamayan ve
değişimi yönetemeyen KOBİ’lerin kredi maliyetlerinin artacağı ve ileriye yönelik gerçekçi
planlar yapmalarının zorlaşacağını söylemek mümkündür. Bu noktada küçük ve orta ölçekli
işletmelerin dikkat etmeleri gereken husus, mevcut durumu sürekli sorgulama, geleceğe
yönelik tahminler ve öngörülerde bulunma, değişen trendleri yakalayarak şirketlerini
şimdiden geleceğe yönelik bu sürece hazırlama ve tüm bu sayılanlar için gerekirse organizasyon yapısından iş süreçlerine, pazarlama anlayışından ürün çeşidine kadar tüm işleyişini
değiştirmeye yönelik adımları atmaya kararlı olmaları gerekmektedir. Ülkemizde Basel II
kriterlerinin uygulanmaya başlamasının, şirketlerde kurumsal yönetişimin artması ve kayıt
dışılığın azalması yönünde doğal bir teşvik mekanizması oluşturması beklenmektedir.
Dipnotlar
1
Uluslararası Ödemeler Bankası, 17 Mayıs 1930’da, Avrupa Merkez Bankalarının Bankası olarak faaliyette
bulunmak ve uluslararası ödemeler sistemini düzenlemek amacıyla İsviçre’de kurulmuştur. Temel olarak BIS,
uluslararası bankalar, yerel bankalar ve yerel otoritelerle beraber çalışarak, onların da görüş ve önerileri
doğrultusunda bankacılık sektörü için ortak standartların belirlenmesi ve uygulanmasını amaçlamaktadır. Banka,
bu amaçla bünyesinde aktifler tutmakta, üye ülkelere ve yeni gelişen ülkelere, sıkıntıya girdiklerinde kredi
kolaylıkları sunarak farklı ülkelerin merkez bankalarından toplanan finansal bilgi için bir takas odası hizmeti
görmektedir. (Kane, 2000)
60
Bankacılar Dergisi
2
Dokümanın bundan sonraki kısmı, çalışma konusu olan “Basel II’nin KOBİ’lere Etkileri” çerçevesinde
şekillendirilecektir. Basel II’de yer alan kredi riski ölçüm yöntemlerine kısaca değinilecek, ancak temel olarak
KOBİ’lere yönelik Basel II hüküm ve kriterlerinin anlatılması ile sınırlı bir biçimde değerlendirmeye tabi
tutulacaktır.
3
Basel Komite’nin yayımlamış olduğu dokümanda, Standard&Poor’s rating kuruluşunun notasyonlarına yer
verilmiş olup, sadece örnekleme amacıyla kullanılmıştır. Komite, mevcut dış derecelendirme kuruluşları
arasında bir sıralama yapmamaktadır. Basel II’de yer alan kriterleri sağlayan tüm firmaların sistemleri
kullanılabilecektir.
4
“A-3”, Standard&Poors; “P-3”, Moodys tarafından verilen kısa dönem dereceleridir.
5
Undertakings for Collective Investments in Transferable Securities (UCITS)
6
Ln, doğal Ln, doğal logaritmayı simgeler. N(x), standart normal rassal değişken için kümülatif dağılım
fonksiyonunu simgeler (yani, normal rassal değişkenin ortalaması sıfır ve varyansı x’e eşit veya daha düşük
olması olasılığı). G(z), standart bir normal rasgele değişken için ters kümülatif dağılım fonksiyonunu simgeler.
Normal kümülatif dağılım fonksiyonu ve normal kümülatif dağılım fonksiyonunun tersi, Excel yazılımında
NORMSDIST ve NORMSINV fonksiyonları olarak yer almaktadır.
7
Basel II, AB ülkelerinde 2007 yılında uygulanmaya başlayacaktır.
8
Standard&Poors tarafından verilen yabancı para cinsinden uzun dönem notudur.
9
BDDK tarafından yayımlanan “Bankacılık Sektörü Kredi Dağılımı (Yüzde Değişim)” tabloları içerisindeki
“Özel Kesime Kullandırılan Krediler” başlığı altındaki 6.İşletme, 7.İhtisas ve 8.Fon Kaynaklı Krediler kalemleri
toplamının KOBİ kesimine kullandırılan kredileri temsil ettiği varsayılmıştır.
10
Bağımsız işletmeler, sermayesinin ya da hisse senetlerinin yüzde 25 veya daha fazlası bir işletme tarafından
üstlenilmemiş olan veya sermayesi, “küçük ve orta büyüklükteki işletme” tanımı dışındaki işletmelerden
meydana gelmemiş olan işletmelerdir.
11
Öngörülen bu asgari standartların, bankalar tarafından daha farklı şekilde geliştirilmesi mümkündür.
12
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Eximbank, DİE, DPT, KOSGEB,
KGF gibi kuruluşlar.
13
Avrupa Birliği Komisyonunca, aday ülkeler için belirlenen “Maastricht” kriterlerinin 4. maddesine göre
Türkiye’de reel faiz oranlarının yüzde 3,16’yı geçmemesi gerekmektedir. Oysa Türkiye’de reel faizler yüzde 12
civarında bulunmakta, dolayısıyla ülkemizde reel faiz oranlarının halen çok yüksek olması nedeniyle, reel
sektörün bankacılık kesimince yeterince kredilendirilememesi sonucu ortaya çıkarmaktadır. (2004 yılı tarihi
itibarıyla)
14
“Türkiye’ye ilişkin sonuçların bu kadar geniş bir yelpaze oluşturması, ekonomik istikrarsızlık, istatistiki veri
toplama ve değerlendirmedeki yetersizlikler, araştırma için gerekli mali kaynak ve yatırım gücü eksikliği gibi
ülkenin özel koşullarıyla ilgili bulunabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.” (A.F ÖZSOYLU, 1993)
15
Kurumsal KOBİ ya da kurumsal nitelikli firmaların derecelendirme notu yüzde 75’in altında bir risk ağırlığına
denk gelecek ölçüde yüksekse, bu firmaları portföylerinde bulunduran bankaların sermaye yeterliliği de olumlu
yönde etkilenecektir.
16
Yapılan çalışmada, “Kredi riski uygulamasında 37 bankanın alt yapısı standart yaklaşımı, 9 bankanın alt yapısı
basitleştirilmiş standart yaklaşımı, 4 bankanın alt yapısı ise gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımını
uygulamaya müsaittir” sonucu ortaya çıkmıştır. Kredi riski ölçümünde bankacılık sektörü toplam aktifinin yüzde
95,38’ini teşkil eden bankalar standart yöntemle, yüzde 2’sini teşkil eden bankalar basitleştirilmiş standart
yöntemle, yüzde 22,06’sını teşkil eden bankalar ise gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımı ile uygulama
yapabilecektir. Sektörde faaliyet gösteren 6 banka 1 yıllık, 1 banka 2 yıllık, 5 banka 3 yıllık, 2 banka 4 yıllık
temerrüde düşme olasılığı verisi biriktirmişken, 32 bankada henüz bu veri biriktirilememiştir.
17
Çalışma için, Basel II düzenlemelerinde ülke denetim otoritelerine bırakılan toplam 20 adet husus hakkında
BDDK’nın tercihleri belirlenmiştir. Ayrıca çalışmaya katılan bankaların veri temini gibi konularda karşılaşacakları sorunları gidermek için bazı varsayımların kullanılmasına da izin verilmiştir.
18
Ticaret ve Sanayi Odası Kayıtları, Milli Emlak ve Tapu Müdürlükleri, Vergi Daireleri, Gümrük İdareleri, İcra
Müdürlükleri, Trafik Tescil Müdürlükleri gibi kuruluşları kapsayan ortak bir bilgi merkezi.
19
Bankalar, portföylerinde Kurumsal ve Perakende KOBİ nitelikli alacakları tanımlarken, ilgili firmaların, bir
bankacılık grubundan olan toplam risk rakamına bakmakta ve toplam risk rakamı 1 milyon euronun üstünde ise
“Kurumsal KOBİ”, 1 milyon euronun altında ise “Perakende KOBİ” sınıfında değerlendirmektedirler. Dördüncü
bölümde yer alan tüm örneklerde, hem toplam risk, hem de münferit risk rakamları verilmekte, toplam risk
rakamı dikkate alınarak portföy sınıfı, münferit kredi riski rakamı dikkate alınarak ise ayrılacak sermaye tutarı
belirlenmektedir.
20
Ticari amaçlı gayrimenkul ipoteği için Basel II’de öngörülen risk ağırlığı yüzde 100’dür. Ancak organize
emlak piyasalarının varlığı ve marj kriterlerine uyum sağlandığı varsayımıyla risk ağırlığı yüzde 50 olarak
belirlenmiştir.
61
Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu
21
Yukarıda yer alan parametreler endikatif bir biçimde belirlenmiş olup, sadece Basel II Sermaye Uzlaşısında
yer alan içsel derecelendirme yönteminin KOBİ nitelikli firmalara olan etkisini göstermek amacıyla belirli
varsayımlar kullanılarak oluşturulmuştur.
22
Bütün IRB örneklerinde, kredi için kullanılan LGD parametreleri, firmanın derecelendirme notu ve teminat
yapısı dikkate alınarak hesaplanmıştır. Teminatlardan yapılan tahsilatlar, teminat için tahmin edilen LGD
aracılığıyla hesaplanırken, firmadan yapılan tahsilatlar, firmanın ratingine karşılık gelen LGD parametresi
kullanılarak hesaplanmış ve kredi için tek bir LGD oranına ulaşılmıştır.
23
Anılan oranlardan düşük olanı, yani hangi oran kullandırılan kredinin daha az bir kısmını teminatlı hale
getiriyorsa, o oran dikkate alınır.
24
BDDK 2004 yılı Sektör Değerlendirme Raporu’na göre “2004 yılı sonunda, takipteki alacakların yüzde 71,4’ü
teminatlı alacaklardan oluşmaktadır. Donuk alacakların teminat yapısı incelendiğinde, gayrimenkul ipoteğinin de
içinde bulunduğu II.Grup teminatlı donuk alacakların yüzde 55,2 gibi çok yüksek bir paya sahip olduğu
görülmektedir.
25
Türkiye’de kredi maliyetlerinin vergi ve harç niteliğindeki yüklere bağlı olarak yüksek düzeylerde gerçekleştiğini göstermektedir. Yapılan hesaplamalara göre, 2000 yılında, mevduat sahibinin elde ettiği net nominal faiz
yüzde 37,9 iken kredi kullanma aşamasında, banka komisyonu hariç bu oran yüzde 56,1 olarak gerçekleşmiştir.
Kredi maliyetleri, özellikle mevduat, aracılık hizmetleri ve nihai kullanım aşamalarındaki vergilendirme
sonucunda önemli ölçüde artmaktadır. (Ercan Türkan, 2003)
26
Yasal asgari sınırın oldukça üzerinde olan sermaye yeterliliği oranı 2004 yılı sonunda yüzde 28,8, 2005 yılı
Haziran ayı itibarıyla ise yüzde 25,6 oranında gerçekleşmiştir. Basel I kapsamında hesap edilen bu oranların
BDDK tarafından yapılan Sayısal Etki Çalışması sonuçlarına göre Basel II Standart Yaklaşımın uygulanması ile
birlikte ise mevcut SYSR’de yüzde 0,4 artışa yol açacağı belirlenmiştir.
Kaynak: BDDK, Aralık 2004, QIS-TR Değerlendirme Raporu ve BDDK, Haziran 2005, Bankacılık Sektörü
Risk Değerlendirme Raporu.
27
İstanbul Ticaret Odası tarafından yapılan bir çalışmada, İstanbul’da 7 Aralık 2005 tarihi itibarıyla 48.971
limited şirket ile 5.329 anonim şirketin sermayelerini halen yasal sınıra yükseltmemiş oldukları görülmüştür.
62
Download