Geçen haftadan beri “zeytin mi; kömür mü?” diyen TBMM, şimdi de “TABİAT MI; MEVDUAT MI?” diyecek. (MUÇEP penceresinden madde madde “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı) Korunan Alan nedir? Madde2-p)Korunan Alan: Bu kanun uyarınca sınırları belirlenerek ilan edilen, biyolojik çeşitliliğin, jeolojik ve jeomorfolojik zenginliğin, tabii ve kültürel değerler ile peyzajın uzun vadeli korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla yönetilen kara, kıyı, su ve deniz alanlarını ifade eder... AÇILIMI: Bu kanunun ilanından önce korunan alan statüsünde olan doğal sitler, tabiat parkları, milli parklar vb. artık korunan alan sayılmayacak(koruma statüsü kalkacak). Eski kavramlar, koruma statüleri, dereceler, sınırlar çöpe atılıp yeni kriterlere göre sınırlar belirlenecek, yeni tanım ve tariflerle koruma alanları ilan edilecek... Bu Kanun kapsamındaki Korunan Alan Türleri MADDE 12- (1) Bu Kanun kapsamındaki korunan alanlar şunlardır: a) b) c) d) e) f) Tabiatı koruma alanı.... Milli Park... Tabiat Anıtı... Tür ve Habitat Koruma Alanları... Tabiat Parkı... Yaban Hayatı Koruma Alanı... (2) Tabiatı ve biyoçeşitliliği koruma konusunda işbirliği içerisinde uluslararası kuruluşlar ve taraf olunan uluslararası sözleşmeler gereği belirlenen alanlar. AÇILIMI: Yukardaki düzenleme nedeniyle, bu kanunun ek madde 34’üne dayanarak 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu yürülükten kaldırılacak. Bu tasarı yasalaşırsa; Milli Parklar Kanunu kalkacağı için, ilgili başka kanunların kimi maddeleri aşağıda olduğu gibi değiştiriliyor. 6831 Sayılı Orman Kanunu Ek Madde 8-( Ek: 5/11/2003-4999/16 md.; Değişik: 17/6/2004-5192/4 md.) Bu Kanun ile 9.8.1983 tarihli ve 2873 sayılı Millî Parklar Kanununa(Kanuna) tâbi alanlar üzerinde bulunan yapı ve tesisler yirmidokuz yıla kadar kiraya verilebilir. Kiracı her yıl, yıllık kira bedelinin yüzde beşi tutarında bir ödemeyi, ağaçlandırma bedeli olarak sözleşme süresince kira ödeme dönemlerinde Çevre ve Orman Bakanlığının ilgili hesabına yatırır. Ek Madde 14 – (Ek: 10/9/2014-6552/90 md.) Orman veya orman rejimine tabi alanların; mesire yeri, şehir ormanı, millî park, tabiat parkı, tabiat anıtı, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları ve .... (Bu kırmızı korunan alanlar yeni koruma kategorilerine göre bu yasa-tasarının hükümleri dahilinde korunacak) Milli Parklar Yasası’nın kaldırılmasının en önemli sebebi, kamuoyunun basından da bildiği gibi, milli menfaat türünden sayılan yatırımların (enerji gibi) önündeki önemli bir engelin kaldırılmasıdır. Enerji yatırım sahalarına denk gelen milli parkların koruma statüsünün kaldırılacağı iyice belli olmuştur. Korunan Alan ve Yöre Halkı Madde3-b)Korunan alanların tespitinde ve yönetiminde, bu alanlarda yaşayan halkın ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçları göz önünde bulundurulur. AÇILIMI: Bölge halkı talep ediyorsa, o yer ille de korunan alan statüsüne sokulmaz. Mutlak ve hassas koruma alanı özellikleri taşımadığı sürece(başka maddelere istinaden), halk, yaşadığı bölgedeki koruma statüsü yüzünden özel mülkünde çoluk çocuğuna ev bark yapamaz hale getirilmez, yoksulluğa mahkum edilemez...(Halkın talebi var gerekçesi-bahanesi mümkün mü; mümkün elbette!) Çok Özellikli Korunan Alan Madde3-e)Bu kanun kapsamında korunan alanların birden fazlasının özelliklerine sahip olsa da o alan, tek bir korunan alan adı altında ilan edilir. AÇILIMI: Bir alan; hem Kesin Korunacak Hassas Alan, hem milli park, hem tabiat parkı olarak tarif ve ilan edilemez. Tek bir adı- sıfatı olur.(ÖÇKB gibi uluslarası sözleşmelere göre ilan edilenler hariç)(kanunun başka maddesine istinaden). Korunan bir alanın, tek tanım, ad, kategoriden hangisine göre ilan edileceği idarenin iradesine bağlı gözüküyor. Eğer maksat turizmi geliştirmekse, tabiat parkı gibi özel statüyü kaldırıp yerine sürdürülebilir korunma alanı denmesi gayet mümkündür. İstinalar Madde3-3)Korunan alarda, planlarında öngörülmeyen veya bu kanunda belirtilen istisnalar dışındaki faaliyetlere izin verilmez, AÇILIMI:Örneğin; mevzuat gereği Nitelikli Doğal Koruma Alanı statüsündeki Akdeniz Fokları’nın üreme yeri olan Bodrum-Yalıkavak-Küdür Yarımadası’nda sadece çadırlı kamp alanı, bungalov tipi yapılara izin verilebilir. Ancak; eğer bu alanın koruma planında devre mülk, turizm tesisleri vb. lerine izin verilebilir yazıyorsa( ya da bu alan aynı zamanda turizm bölgesi ilan edilmişse ki turizm mevzuatına tabi demektir-başka bir maddeye istinaden) iş değişiyor. İstisnai bir durum hasıl oluyor! Yeniden Tespit ve Değerlendirmede kamuoyunu bilgilendirme Madde10-1)Tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin tanıtılması ve korunmasına yönelik olarak toplumun katılımını, genel bilgi ve farkındalığını artırmak gayesiyle Bakanlık gerekli çalışmaları yapar veya yaptırır. 2)Korunan alan içinde veya etkilenen komşu bölgelerde yaşayanlar, bu alanların kaynak değerleri ve koruma maksatları hakkında bilgilendirilir. 3)Korunan alan ilan çalışması, yeniden değerlendirme yapılması veya planlama kararlarının alınması gibi durumlarda kamuoyuna zamanında bilgi verilir. 4)Korunan alan ilanı veya yeniden değerlendirme çalışması yapılırken bu alanlarda yaşayan gerçek kişiler ve faaliyetlerde bulunan tüzel kişilerle birlikte kamuya açık bilgilendirme ve değerlendirme toplantısı yapılır Madde13/6) Korunan alanların ilanı Bakanlık ve mahalli idareler tarafından ilgililere ve kamuoyuna duyurulur. AÇILIMI: Gelecekte yapılacak işlemlere dair bir maddeler....Zira, 2013’te başlatılıp 2016 da bitirilmiş olan 4 Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi’nin yapılış sürecinde ilgili yönetmelikler ve diğer mevzuat karmakarışık olduğu için bilgilendirme yapıl-a-mamıştı(!) Ama artık bundan sonra gelecekte yine böyle bir projenin uygulanması durumunda, bu kanunun bu maddeleri nedeniyle kamuoyunun zamanında bilgilendirilmesi bir zorunluluktur. Peki ama, kamuyuna taslak denilen, 2013’te başlatılıp 2016 da bitirilmiş olan 4 Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi raporlarına dayanarak ya da dayanmayarak tescil edilmiş ve itiraza, davaya konu olmamış işlemler ne olacak? (Bu konuyu geçici madde2’ de ele alacağız) Şeffalık Madde3-g):Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliğin Korunmasıyla ilgili yönetim ve karar alma süreçlerinde şeffaflığın, bilgi edinme hakkının kullanımının ve toplumun katılımının sağlanması esastır. AÇILIMI: İleriye dönük işlemler sözkonusu olduğunda uygulanacak madde.(Yukarda benzer maddeler açıklandı) Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kurulları Madde 11-1) Bakanlıkça tabiatın, tabii değerlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir yönetimini gerçekleştirmek için, merkezde Ulusal Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kurulu kurulur. 2) Ulusal Kurul, Bakanlık Müsteşarı başkanlığında; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından 2 olmak üzere müsteşar yardımcısı veya genel müdür düzeyinde temsilci, Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürü, Orman Genel Müdürü, Devlet Su İşleri Genel Müdürü ile biri Bakanlık, diğeri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından belirlenen, tabiatı ve biyolojik çeşitliliği koruma konusunda ihtisas sahibi 2 öğretim üyesi ve bu konularda ulusal düzeyde en az son beş yıldır faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarından Bakanlıkça seçilen 2 temsilciden oluşur. Öğretim üyeleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin görev süresi üç yıldır. AÇILIMI: Madde 11 ile tabiatın, tabii değerlerin, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir yönetimini gerçekleştirmek maksadıyla, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarı başkanlığında, ilgili bakanlık temsilcileri, 2 öğretim üyesi, 2 stö temsilcisinden oluşan 20 kişilik Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kurulu ihdas ediliyor. Bu yapıda öğretim üyeleri ve STÖ temsilcilerinin kim olacağı önem arz edecek görünüyor. Ayrıca, AB komisyon toplantısında da değinildiği gibi, bilimsel kurumlardan temsilci sayısının azlığı bariz şekilde sırıtıyor. Belirlenecek illerde bu kurula bağlı Tabiat ve Biyojik Çeşitliliği Koruma Mahalli Kurulları oluşturuluyor. Yerelde korunan alanlarla ilgili olarak uzun vadeli gelişme ve yönetim planı yapımına katkı koymak, teklifler sunmak gibi işlevlere sahip olacak mahalli kurullarda; Vali veya görevlendireceği yardımcısının başkanlığında, sayılan bakanlık ve kurumların il düzeyindeki en üst temsilcileri ile başkanın tayin edeceği meslek kuruluşları, stö ler ve üniversiteden birer kişi olmak üzere yaklaşık 12-13 kişiden oluşacak.(Muğla için MUÇEP’ten bir kişi hiç fena olmaz) Koruma Kullanma Dengesi Madde3/1)Tabiatın, biyolojik çeşitliliğin ve peyzajın, jeolojik mirasın ve peyzajın korunması ile sürdürülebilirliğinin sağlanmasında; a)Koruma ve kullanma dengesinin gözetilmesi esastır. AÇILIMI: Bugüne kadarki uygulamalarda terazinin kullanma yönünde ağır bastığı gayet iyi bilinmektedir. Korunması gereken doğal alanlarımıza sadece merkez değil, yerel idareler de epey insafsız davranmıştır. Bunlar bilinmesine rağmen, tasarıdaki “sürdürülebilir” terimiyle asıl niyet gizlenmeye çalışılarak, korunan alanlarımız piyasa denen canavarının önüne iyice atılmak isteniyor sanki. Korunan alanların tespit, tescil ve ilanı MADDE 13- (1) Bu kanun kapsamındaki korunan alanların belirlenmesine ilişkin iş ve işlemler Bakanlıkça re’sen veya gerçek veya tüzel kişilerin talebi üzerine mahalli kurulların görüşü alınarak başlatılabilir. (2) Bakanlıkça uygun görülen alanlardan; c) Milli Park alanları, Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edilir. AÇILIMI: Tasarı bu haliyle kanunlaşırsa, bakanlık kapılarının koruma kararlarının kaldırılması için gerçek ve tüzel kişilerin hücumuna uğrayacağı kesin gibidir. 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu yürülükten kalkacağı için, milli park alanları Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilecek. Milli menfaat yatırımları nedeniyle yine kullanma(imara açma) lehine kararlar verileceği de şimdiden bellidir. 2016 verilerine göre 2873 sayılı kanun kapsamında; Milli Park(40), Tabiat Parkı(203),Tabiat Anıtı(112), Tabiat Koruma Alanı(31) olmak üzere 996.000 hektarlık 286 adet korunan alan bulunmaktadır. Önemli not: Bu kanundan önceki korunan alanlar için yapılmış olan tespit, tescil gibi işlemler sonrası yeni tanım, kategori, sınırları, statüleri belirlenen korunan alanların tefrik ve ilanı bu kanuna aykırıdır. Çünkü, Doğal SİT’ler, bu kanun kapsamındaki korunan alan türlerinden değildir; bu kanun kapsamı dışındadır. Yeniden değerlendirme MADDE 14- (1) .... Yeniden değerlendirme kararları ile daha önce belirlenmiş ve ilan edilmiş korunan alanların sınırları, bu Kanun hükümlerine göre değiştirilebilir, kısmen veya tamamen farklı koruma kategorisi kapsamına alınabilir veya daha önce ilan edilmiş koruma kararı kaldırılabilir. Yeniden değerlendirme kararları, korunan alanların belirlenmesi ve ilanıyla aynı usul ve esaslara tabidir. AÇILIMI: Şu ana kadar(Haziran 2017) yeniden değerlendirme kararları sonucu ilan edilmiş bir korunan alan bulunmamaktadır. Başlanmış ama henüz bitmemiş çalışmalar var, tesciller var; ama ilan yok! Bu durumda, ülke genelinde 2013’ten beri yapılmakta olan 6.828.000 TL maliyetli 4 Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projeleri/ 2016 itibarıyla 33 ilde bitirilmiş olan Ulusal Biyolojik Çeşitlilik ve Envanter İzleme Projeleri çöpe atılmayacağına göre, ne olacak? Tasarının bu maddesi, işte bu konuyu düzenlemiş; kanunlaşması halinde (muhtemelen Haziran 2017’de) ileriye dönük yapılacak düzenleyici işlem adımları muhtemelenmantıken şöyle olacak; 1-Mevzuatı tamamlayıcı nitelikte yeni yönetmelikler çıkarılacak, genelgeler vb. yayınlanacak. 2-a) Kanun ileriye dönük olduğu için korunan alanlara ilişkin yeniden değerlendirme kararı alınacak ve geçmişte belirlenmiş olan 1-2-3 ncü derece SİT alanları, milli park, tabiat parkları gibi koruma alanlarının tamamının veya bir kısmının koruma kararı (yeniden değerlendirme sonuçları ilan edilene kadar eski statüler geçerlidir diyerek) kaldırılacak. Bundan sonra, AB kriterlerine göre yepyeni bir değerlendirme süreci başlayacak ve bu süreç bu kanunun belirlediği hükümlerine göre işleyecek(mesi gerekiyor). b)Yeniden değerlendirme kararı almaya gerek duyulmayacak veya karar alınacak ama 2013’te bir çalışma başlattık; bu çalışmanın sonuçlarına göre korunan alanlara ilişkin yeniden değerlendirmeler yapılmıştır denecek (Orman Bakanlığı resmi verilerine göre 2018 sonunda mümkün). http://rip.ormansu.gov.tr/rip/AnaSayfa/cevre-istatistikleri/yapilacak-yenicalismalar.aspx?sflang=tr. Ardından da içinde biyolojik çeşitlilik veri-listelerinin de yeraldığı yeni tanım, tarif, kategorilere göre yeni korunan alanlar ilan edilecek. Böylece korunan alanlar ile bölgesel habitatlar ve korunan türlere ait yaşam alanları arasında ekolojik bağ kurulmuş olacak. Koruma ile alan-bitki-hayvan bağı; kullanma ile de insan ve milli ekonomi bağı/denklemi kurulmuş olacak! Yanlış olan ne? 2013’ten beri süren 4 Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi, 2016 itibarıyla 33 ilde bitirilmiş olan Ulusal Biyolojik Çeşitlilik ve Envanter İzleme Projesi; rapor, tescil, ilan süreçleri var. Bir sürü resmi iş ve işlem yapılmış. Bazı projeler emlakinşaat şirketlerine ihale edilmiş. Bunlardan bazılarında mevcut mevzutlara uyulmamış, ilgili yönetmeliklere aykırı biçimde kamuoyundan gizlenerek yapılmış ve yapılmaya hala devam ediliyor. Bu yüzden projelerin yasallığı bir yana, bilimselliği bile şaibeli! Yanlış ve korkulacak olan ise, korunan alanlarımızın bu araştırma projelerine dayanarak yeni statü, kategorilerle ilan edilmesi ihtimalidir! Yurttaşlar olarak gelecekte tabiat varlıklarımız hakkında daha fazla koruma beklerken, hukuksal mevzuatın yatırımcılar aleyhine sıkılaştırılmasını umarken; aksine, bu tasarı/kanunun yeniden değerlendirme maddesiyle yatırımların önünü iyice açmasını yanlış buluyoruz. Bunu, geçmiş yıllarda tabiat koruma alanıyken, sonradan milli parka çevrilmiş olan Yumurtalık Lagünü, İğneada Longoz Ormanları ve Gala Gölü vakıalarından zaten biliyoruz. Bu tasarı/kanun, içeriğine bakıldığında, geçmişi kurtarmıyor... AB kriterlerinin istediği türden projeleri 2013’de başlat; ama Kanunu 2017’de çıkar, yeniden değerlendirme kararını 2019’de al’ gibi anormal bir tablo var karşımızda! Yeni korunan alanların 2019’da ilanıyla birlikte, bir ihtimal, geçmişte yapılmış tespit, tescil vb. işlemleri il il, bölge bölge askıya çıkarılabilir ve halkın bilgilendirilmesi çok geç de olsa sağlanabilir. Ancak, itirazlar, açılacak davalarla işin daha da uzayacağı düşünülürse buna da gerek duyulmayabilir. Bu durumda da bu kanunun/tasarının 3,10 ve 14.ncü maddelerine aykırı davranılmış olur. “Yeniden değerlendirme kararlanın alınması, bu Kanunda belirtilen korunan alanların belirlenmesi ve ilanıyla aynı usul ve esaslara tabidir.”(madde 14) Korunan alanların planlanması ve yönetimi MADDE 15- (1) Bu kanun kapsamındaki korunan alanlardaki arazilere yönelik koruma ve kullanım kararları Uzun Devreli Gelişme Planı ve Yönetim Planı ile belirlenir. (9) Bu kanunun 12 Maddesinin 2nci fıkrasında zikredilen alanlar, ilgili Bakanlığın koordinasyonunda ilan esasları göz önünde bulundurularak ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yönetilir. AÇILIM: Gelecek nesillere devredilmesi gereken nitelikteki ÖÇKB, Sulak Alanlar gibi uluslararası koruma statüleri olan alanları ilgi kurumlar yönetir deniyor. İlgili kurumların hangi kurumlar olacağı ve neye göre yönetecekleri belli değil. Muğla Gökova ÖÇKB nin, taslak denen çalışmada da gördüğümüz gibi nitelikli sürdürülebilir alan kategorisine alınması, geçmişte yönetiminin ÇŞB İL Müdürlüğü’ne devredilmiş olması gelecekte nasıl bir senaryonun uygulamaya sokulacağının sinyallerini vermektedir. Şimdiden adrese teslim turizm projeleri(Kissebükü gibi) askıya çıkmıştır bile! ancaklı-amalı sıkı, kesin, mutlak koruma hükümleri MADDE 15/6)Korunan alanların mutlak koruma bölgeleri ile Tabiatı Koruma Alanı, Yaban Hayatı Koruma Sahalarında biyolojik çeşitlilikle ilgili eğitim, ilmi araştırmalar ve izleme haricinde hiçbir faaliyete izin verilmez. (12) Korunan alanlarda yeni yerleşim sahaları oluşturulamaz; mevcut yerleşim sahaları gelecekteki zaruri ihtiyaçlar dikkate alınarak onaylı planlarında öngörülmeden genişletilemez. (10)Korunan alanlar içerisindeki yerleşim sahaları dışında kalan ve onaylı Uzun Devreli Gelişme Planında veya Yönetim Planında kullanım ve yapılaşma öngörülen alanların: c) Tabiat Anıtı, Tabiatı Koruma Alanı, Tür ve Habitat Koruma Alanı ile Yaban Hayatı Koruma Alanı’nda bulunması halinde onaylı yönetim planına göre idarenin ve ziyaretçilerin zaruri ihtiyaçları ile bilimsel araştırma ve izleme, koruma ve yangınla mücadele maksatlı olarak taban alanı 100 metrekareyi ve kat adedi bir bodrum kat ve çatı arası hariç biri geçmeyen yapı ve tesisler ile saha düzenlemeleri imar planı şartı aranmaksızın Bakanlıkça onaylanacak vaziyet planları çerçevesinde yapılır. (14) 17 inci madde gereğince kamu kurum ve kuruluşlarına, korunan alanın planlarına uygun olarak verilen izinler hariç olmak üzere, korunan alanlardaki planların gerektirdiği her türlü hizmet ve faaliyetler ile koruma, yönetim, işletme, tanıtım, spor, eğlenme ve dinlenme hizmetleri için gerekli her türlü altyapı, üstyapı ve diğer tesisler Bakanlıkça yapılır veya yaptırılır, işletilir ya da işlettirilir. Madde 15-(16ncı fıkra) Koruma alanlarda bu kanunun amacına uygun faaliyetler yürüten vakıf veya derneklere talepte bulunmaları halinde, Bakanlıkça onaylanan planlara uygun işletilmesi kaydıyla, Bakan onayı ile süreli olarak işletme yetkisi verilebilir. MADDE 17-(1)Korunan alanlarda bulunan mülkiyeti hazineye ait orman vasfındaki taşınmazlar ile Bakanlığa tahsis edilen Hazine taşınmazları üzerinde gerçek ve tüzel kişilere, alanın planlarına uygun olması şartıyla; savunma, ulaşım, haberleşme, su isale hattı, doğalgaz, petrol, enerji iletim hattı, altyapı tesisleri, gölet ve mezarlıklar için Bakanlık tarafından izin verilebilir. (2) İznin süresi 29 yılı geçemez... ile 49 yıla kadar uzatılabilir. (7) Korunan alanlardaki turizm maksatlı izinler, bu alanların turizm merkezi veya kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde kalan bölümlerinde planlarına uygun olması şartıyla Bakanlığın tahsisinden sonra ve Bakanlık tarafından bildirilen şartlara uyulmak kaydıyla Kültür ve Turizm Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre verilebilir... (9) Bu Kanun kapsamında kalan korunan alanlarda bulunan taşınmazların tahsisi, kiralanması, izin verilmesi, bunlar üzerinde irtifak hakkı tesisine ilişkin usul ve esaslar ile süreler, bedeller, hakların sona ermesi ve diğer şartlar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlık tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir. MADDE 18- (1) Korunan alanlarda onaylı planlarında yapı, tesis ve alan düzenlemesi yapılması öngörülen mülkiyeti hazineye ait olan orman vasfındaki alanlar ile Bakanlığa tahsis edilmiş olan hazine taşınmazları veya bu taşınmazlar üzerindeki yapı ve tesisler Bakanlıkça kiraya verilebilir. (2) Yatırım gerektirmeyen mevcut yapı ve tesisler ile açık alan etkinlikleri kapsamında kullanılan taşınmazlar on yıla kadar kiraya verilebilir. (3) Yatırım gerektiren yapı ve tesisler ile planlarına uygun olarak yapılan yapı, tesis ve alan düzenlemelerine konu olan taşınmazlar, yatırımın özelliğine veya tutarına bağlı olarak; a) Bakanlıkça belirlenen kiralama usul ve esaslara göre en fazla 29 yıla kadar kiraya verilebilir. b) Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre....yap-işlet-devret modeli çerçevesinde en fazla 49 yıla kadar kiraya verilebilir. (7) Kiralama sürelerinin belirlenmesinde 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 64 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz. (8) Korunan alanlar ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa tabi alanların çakışması halinde, korunan alanlarda Bakanlıkça gerçekleştirilecek kiralamalarda 2863 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz. AÇILIMI: Görüldüğü gibi korunan alanlar, tasarı/kanunun çeşitli maddeleriyle idare tarafından “zaruri ihtiyaç”, “planlarında yer alması” gibi nedenler ileri sürülerek yapılaşma ve işletmeciliğe açabilmekte; kiraya verilebilmekte, üstlerinde irtifak hakkı tesis edilebilmektedir. Ayrıca, kullanıcı, yatırımcı, tahsis sahibi, kiracılar Devlet İhale Kanunu’ndan muaf tutulup 3-10 yılda bir sözleşme yenilemekten kurtulmakta; kullanımlarına verilen alan arkeolojik koruma statüsündeyse ve statüsü çakışıyorsa kendi kurum ve yasalarına değil, bu kanun hükümlerine tabi olmaktadır. (belli ki tasarıyı kaleme alanlara suyunu bile çıkarın talimatı verilmiş!) Kıyılar(ayrıca ele alınacak...) Madde15/13) Korunan alan sınırları içerisinde yer alan kıyı alanları, korunan alanın yönetim maksatlarına uygun olarak Bakanlıkça kullanıma kapatılabilir. Madde18/9) Milli park ve tabiat parkı planlarında kullanım öngörülen sahalar ile bağlantılı olan ve korunan alan sınırları içerisinde kalan kıyı alanları üzerindeki yapı ve tesisler ile faaliyet alanları işletilmek üzere kiraya verilebilir. AÇILIM: Madde2/p’de de belirtildiği gibi kıyılar, korunan alanlardır. Muğla özelinden devam edersek, taslak haritalarda o kıyı parçası, ÖÇKB sınırları içindeyse ÖÇKP yönetim planına göre; Gökova örneğinde olduğu gibi, hem ÖÇKB sınırlarında hem de nitelikli koruma alanı statüsünde ise işler biraz karışıyor. Şöyle ki; 1-Bilindiği gibi uluslararası sözleşmelerle korunan ÖÇKB’nin koruma kurulları yakın geçmişte kaldırıldı ve yetki halen ÇŞB’lığı İl Müdürlüğü’nde(Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürü). 2-Bu tasarı/kanun ile yetkili kurum artık Orman Bakanlığı olacak ve ‘Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kurulları’ ihdas edilecek. Gökova ÖÇKB, ilerde bu kurumun uhdesine girecek yani. Taslak haritalardan bildiğimiz kadarıyla Gökova kıyıları nitelikli koruma alanı ilan edilmişti. Yukarda belirtilen 15.madde/7’ye göre Orman Bakanlığı Gökova ÖÇKB yönetim planına uygun olarak kıyıları kullanıma kapatabiliyor.(isterse, uygun görürse...) 3-Kıyılarla ilgili bir diğer husus da Muğla’nın bir turizm bölgesi olması. Bu tasarı/kanunun 17/7.nci maddesine göre Gökova’da turizm yatırımlarına artık izin verilebilecektir(başlamıştır, tahsisler yoldadır) ve yetki de Turizm Bakanlığı’ndadır... 4- Öte yandan, deniz ve kıyıları ilgilendiren ilginç başka bir gelişmeyi de basından öğrenmiştik; Deniz ve Kıyı Yönetimleri Anonim Şirketi!..Tic. Sic. Gazetesi’ndeki bilgilere göre bu A.Ş’nin görevi ve yetkisi mevcut tesislerin işletilmesi, koruma, temizlik vb. ile sınırlı ise de; daha fazlası olacak mı, göreceğiz... 5-Gökova özelinde açıklanmaya çalışılan kıyılar meselesi, ÖÇKB olmayan bir başka yerde başka bir düzenlemeyle daha karşı karşıyadır. O da yine bu tasarıya göre; “çakışan bir koruma alanı aynı zamanda birden fazla koruma statüsüne, kategorisine sahip olamaz” hükmü. Buralarda, niyet artık belli olduğu için rahatça söyleyebiliriz, düşük koruma statüsü ilan edileceği kesin gözüküyor! Ekolojik Etki Değerlendirmesi MADDE 19 - (1) Korunan tür ve habitat listelerinde yer alan tür ve habitatların elverişli koruma seviyesine muhtemel tesiri olabilecek faaliyetlere ekolojik etki değerlendirmesi yapılır. (2)Korunan alanların onaylı planlarında öngörülen faaliyetler ekolojik etki değerlendirmesine tabi tutulmadan gerçekleştirilebilir. (3)Korunan alanların onaylı planlarında öngörülmekle birlikte alanın bütünlüğü ile doğal ve kaynak değerine etkisi olabilecek faaliyetlere, ekolojik etki değerlendirmesi neticesinde bakanlıkça uygun görülmesi halinde izin verilebilir. (4) Korunan alanlarda stratejik öneme sahip veya çevre koruma açısından zaruri faaliyetlere alternatif çözümlerin bulunamaması durumunda, ekolojik etki değerlendirmesi yapılması ve her türlü telafi edici tedbirlerin alınması kaydıyla Bakanlar Kurulu’nca izin verilebilir. (5) Korunan tür ve habitat listelerinde yer alan türlerin yaşama alanları ve habitatlar ile korunan alanlarda milli güvenlik ve genel sağlık açısından zaruri faaliyetlere Ekolojik Etki Değerlendirmesi yapılmaksızın Bakanlar Kurulu’nca izin verilebilir. (6)Çevresel etki değerlendirmesine tabi faaliyetlere ilişkin ekolojik etki değerlendirmesi çevresel etki değerlendirmesi sürecinde yapılır. AÇILIM: Bu madde ile; yatırım faaliyetlerinin korunan canlı türleri ve habitatlara olumsuz etkisi düzenlenmek istenmiştir. Yaşlı ağaçları, endemik bitkileri bol, flora faunası zengin ÖÇKB ler tam da böyle yerlerdir; buralarda yapılacak faaliyetlerden ÇED’in yanısıra EED istenmesi kağıt üstünde güzel gözüküyor. Ancak; onaylı planlarında varsa, bakanlık izin veriyorsa, milli güvenlik, halk sağlığı gibi istisnalara yer verdiği için bu maddenin işlevsiz olma ihtimali çok yüksektir. Korunan alanlar içinde geçmişte ruhsatlı-ruhsatsız yapılmış tesis işletme, kira vb. sözleşmeleri yenileniyor, izinler uzatılıyor. Geçici Ek Madde-2) AÇILIM: Bu tasarı/kanundan önce korunan alanlar içinde verilmiş izin, kira ve irtifak hakkı sahipleri ile koruma planlarına aykırı biçimde izinsiz, ruhsatsız tesis, bina vb. inşa etmiş olanlar, Orman Bakanlığına müracaat ederse, imzalanacak yeni sözleşme ve yeni şartlar ile sürelerinin bitimine 1 gün kalsa dahi hak süreleri 29 yıl uzatılabilecek! Korunan alanlar içinde bulunan TSK, SSK, MKE, TKİ, TCCD, DSİ, gibi kamu kurumlarına ait eğitim ve sosyal tesisler boşaltılılıp Orman Bakanlığı’na teslim edilecek. Geçici Ek Madde-3/2)AÇILIM: Bu tasarı/kanundan önce korunan alanlarda kamu kurum ve kuruluşlarına eğitim ve sosyal tesis yapılması amacıyla verilmiş olan izinler iptal edilecek; bu tesisler Orman Bakanlığı tasarrufuna geçtikten sonra planlarına göre değerlendirilecek. (Örneğin; eğer istisna getirilmezse, arkeolojik SİT alanında bulunan Bodrum Özel Askeri Eğitim Kampı bu madde kapsamında işlem görecek.) Bir alan, tek koruma statüsüne sahip olabilecek. Geçici Ek Madde-5/a) AÇILIMI: Bu kanun/tasarı yürürlüğe girdiği tarihte birden fazla koruma statüsüne sahip çakışan alanlarda kaynak değerinin korunnası kaydıyla; yürürlükten kaldırılacak olan 2873 sayılı Kanuna(Milli Parklar Kanunu) tabi alanlardaki doğal sitler iptal edilecek. Buralardaki sözleşmeler süresi sonuna kadar devam edecek. b) ÖÇKB’ler içinde kalan milli park, tabiat parkı gibi korunan alanlar iptal edilecek. Buralardaki sözleşmeler süresi sonuna kadar devam edecek c)Doğal sitler içindeki tabiat anıtları iptal edilecek. Geçiciler hariç 42 maddeden oluşan tasarısı hakkında genel değerlendirme yapmadan önce konumuzla ilgili bir akademik çalışma üzerinden devam edelim.(Dönem nedeniyle akademisyen ismi verilmemiştir.) Korunan Alanlarımızı sayı ve yüzölçüm itibarıyla artıyor mu; azalıyor mu? 2003-2017 arası dönemde sanıldığının aksine, Korunan Alanlar, hektar olarak geçmiş dönemlere göre azalmıştır! 1990 ile 2013 yılları arasındaki değişime bakıldığında, ilan edilen korunan alanlarda 1990 öncesi yıllara göre milli park sayısı % 90,5, tabiat parkı sayısı 37 kat, tabiat anıtı sayısı 108 kat, tabiatı koruma alanı sayısı % 63, mesire alanı %139, totalde ise 7 kat (%702) arttığı halde; bu artış hızı önemli oranda 2003’lere kadar gerçekleşirken, 2003 sonrası artış aşağı yönde olmuştur. Bu dönem, ağırlıklı olarak mesire yerleri ve tabiat parklarının artış gösterdiği dönemdir(koruma statüsü düşük yerler). 2008 ile 2013 yılları arasındaki kısa sürede 18.892 ha. alana sahip 169 tabiat parkı ilan edilerek toplam tabiat parkı sayısı 189’a ulaştırılmıştır. 1983 yılından 2007 yılına kadar ilan edilen tabiat parklarında park başına düşen alan 3506,15 ha’ken, 2007 yılından sonra ilan edilenlerin alansal ortalaması sadece 117,78 ha olmuştur. 1994-2001 Dönemi Adet Milli Park Tabiatı Koruma Alanı Tabiat Anıtı Tabiat Parkı Ramsar Alanları A Tipi Mesire Yerleri B Tipi Mesire Yerleri Alan(ha) 2003-2010 Dönemi Adet Alan Alan(ha) 11 255 312 8 182 736 8 27 423 -2 -16 286 57 450 17 5 096 9 57 347 25 8 540 9 159 300 4 20 132 13 8 41 39 1 194 41 1598 47 1 617 Tabloda görüldüğü gibi koruma statüsü yüksek ‘Tabiat Koruma Alanı’ eksilerdedir. Yani, siyasi irade yetkisini yatırım faaliyetleri lehine kullanmıştır. Maden Yasası’nın başına gelenler bunun en tipik örneğidir. 2004 yılında yürürlüğe giren 5177 sayılı yasayla büyük ölçüde değişikliğe uğrayan 2613 sayılı Maden Yasası sayesinde en nitelikli ormanlar dahil ağaçlandırma sahaları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, meralar, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları, turizm bölgeleri, askeri yasak bölgelerde vb. taş ocağı dahil her türlü maden arama mümkün hale getirilmiştir. 2003-2006 yılları arasındaki dört yıllık sürede orman alanlarında verilen maden işletme izni sayısı yılda ortalama 1218’den 2007 yılında 2089’a, maden tesis izni sayısı 576’dan 2211’e yükselmiştir. Aynı dönemde maden işletme izin alanı 3637 hektardan, 11168 hektara; maden tesis izin alanı da 434 hektardan, 2146 hektara çıkmıştır. GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: Hazırlanma gerekçesinde özetle, “Korunan alanlarla ilgili kriter ve kategori tanımlarını net ve anlaşılır hale getirmek; tahrip edilmiş tabiat varlıklarımızın ekosistemini eski hale getirecek tedbirler almak; habitat ve biyolojik çeşitliliklerin koruma ağı mekanizmasını oluşturmak; turizm başta, korunan alan planlarının yerel, bölgesel ulusal planlarla uyumlu hale getirmek; mevzuat ve yetki karmaşasını gidererek müstakil bir kanun çıkarmak; AB müktesebatına uyum sağlamak ve uluslararası sözleşmeleri iç hukuk kurallarına denmesine rağmen tasarı; koruma kullanma dengesi, sürdürülebilir kalkınma, üstün kamu yararı gibi gerekçelerle içerisinde pek çok istinai hüküm barındırmaktadır. Bu haliyle de çocuğunu koruyor gözüküp, seve seve öldüren patolojik bir ebeveyn görüntüsü arzetmektedir. Korunan alanlarımız hakkında bu güne kadar yapılmış, kanuna karşı hile denebilecek bazı uygulamalar, zaten bu tespiti doğrular niteliktedir. dönüştürmek...” İşte geçmişteki bu uygulamalardan bazıları: 1-Turizm, maden, enerji gibi yatırım ve uygulamaların önünü açmak için; izin verilmeyen koruma statüleri, izin veren koruma statülerine dönüştürülmüştür. Örneğin; hassas ve sıkı koruma statüsündeki tabiat koruma alanları, daha gevşek koruma derecesi olan milli parklara çevrilmiştir. 2-Korunan alanlarda turizm tahsislerini yasaklayan Anayasa Mahkemesi Kararı olmasına rağmen, Turizm Teşvik Yasası’nda değişiklik yaparak ormanların yanı sıra milli park, tabiatı koruma alanı, tabiat parkı ve tabiat anıtı gibi alanlarda yerli ve yabancı turizm yatırımcılarına tahsisler sağlanmıştır. 3-Korunan alanların yapılaşmasını sağlayan en önemli uygulamalardan biri de alan sınırlarının daraltılması veya değiştirilmesi olmuştur. Son 20 yılda bu tür uygulamalar sonucu özellikle turizm amaçlı yapılaşmalar artmıştır. Velhasıl... Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı ile mevcut korunan alanlar, 2013’ten beri yapılmakta olan 4 Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projeleri/ 2016 itibarıyla 33 ilde bitirilmiş olan Ulusal Biyolojik Çeşitlilik ve Envanter İzleme Projelerine dayanarak yeni sınır, ad, kategori, statüleriyle ilan edilmiş olsa bile, gelecekte bununla yetinilmeyeceği; tasarının/kanunun “yeniden değerlendirme” hükmüne dayanarak sık sık yatırımlar lehine uygulamalar gerçekleştirileceği kesin gibidir. Dolayısıyla, tüm korunan alanlarımız yasal güvencelerinden yoksun bırakılmış olacak; tamamen siyasi iradenin arzusu ve programına teslim edilmiş olacaktır. Oysa, korunan alanlar, siyasi iradelerin değil; dünyanın başka ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de gelişmiş çağdaş, anayasal bir hukuk devletinin inisiyatifinde olmalıdır. Korunan alanlardaki plan çalışmaları asla piyasa mantığına göre yapılmamalıdır. Muğla örneğinde olduğu bilimsel tespit ve değerlendirme işleri emlak firmalarına ihale edilmemelidir. mehmet çilsal-MUÇEP