TEMEL KAVRAMLAR

advertisement
AĞAÇ ISLAHI
PROF. DR. İBRAHIM TURNA
 Bu
konu ile ilgili bazı kavramların iyi bilinmesi gerekir.
Gen DNA parçacığı olarak tanımlanabilir. Ana ve baba
karakterleri genler tarafından taşınırlar. Genler orman
ağaçlarının morfolojik ve fizyolojik özelliklerini kontrol ederler.
Örn. hızlı büyüme, yaprak ve ibre uzunluğu, biyotik ve abiyotik zararlılara
karşı dayanıklılık gibi özellikler genler tarafından kontrol edilir.
*** Her kalıtsal niteliği kontrol altında tutan gen, kromozomdaki
LOKUS adı verilen belirli noktalarda yer alır. Diğer bir ifadeyle
genlerin kromozomlar üzerinde bulunduğu noktalara lokus
denir
Homolog kromozomlar üzerinde aynı yerde
bulunan genlere allel gen denir.
*** Bir gen birden fazla
karaktere
etki
edebiliyorsa bu olaya
Peliotropi, bu gene de
Peliotropik Gen denir.
*** Aynı karakter üzerinde (örn. ağaç boyu) aynı yönde etki eden
genlere sahip (AA veya aa) zigotlardan oluşan bireylere HOMOZİGOT,
Aynı karakter üzerine fakat farklı istikamette etki eden genlere sahip (Aa)
zigotlara ve böyle zigotlardan oluşan bireylere de HETEROZİGOT denir.
Homozigot (arı=saf döl); bir karakteri kontrol ettiklerinden birbirinin aynısı
olmak durumundadır (AA, aa gibi).
Bir karakterin kontrolünden sorumlu alel genlerin farklı olması durumudur
(Aa, Bb gibi)
NOT: Dominant bir karakterin fenotipi bilindiğinde onun genotipi kesin
olarak bilinemez. Çünkü bu özellik homolog ya da heterozigot olabilir.
Buna karşılık çekinik=resesif bir karakterin fenotipi bilinirse onun genotipi
de kesin olarak bilinir. Zira çekinik bir karakterin etkisini fenotipte
görebilmek için homozigot olma zorunluluğu vardır.

Canlıların kalıtım açısından karakterleri iki grupta toplanır.
Bunlar;
1. Kalitatif Karakterler: Dölden döle aktarılan karakterlerdir.
Bunların kalıtımı Mendel kurallarına göre izlenebilmektedir.
Çiçek rengi ve şekli, yaprak şekli, insanlardaki kan grupları,
vb. kalitatif karakterlere örnek olarak verilebilir. Bu
karakterlere aynı zamanda Mendel Karakterleri de denir.
Mendel kuralları

Karakterlerin dölden döle geçişleri ve dağılımlarını esas alır.
Mendel, 34 bezelye varyetesi üzerinde karekter incelemeleri yapmış ve
bunlardan 7 tanesini seçerek çalışmalara başlamıştır. Bunlar;

Tohum şekli (düz-yuvarlak),

Kotiledon rengi (sarı-yeşil),

Tohum rengi (beyaz veya gri),

Kabuk şekli (bölmeli-bölmesiz),

Kabuk rengi (yeşil veya sarı),

Kabuk (çiçek) pozisyonu (gövdede veya tepede),

Gövde uzunluğu (uzun-kısa) gibi
Kalitatif karakterler

Dölden döle geçen karakterler olup F2 generasyonunda kesin
sınırlarla birbirinden ayrılırlar. Örn. Bezelyelerde F2 generasyonu
3:1 oranında kırmızı ve beyaz çiçeklerden oluşur.

Kantitatif karakterlerden oluşan varyansın ne kadarının
genotipten kaynaklandığını «Kalıtım derecesi« gösterir. Yani
genetiksel varyansın, genel varyans içersindeki payına kalıtım
derecesi denir. Kalitatif karakterlerin kalıtım derecesi çok
yüksektir.
Kalıtım derecesi
genetik
varyansın toplam
varyanstaki payına denir.

H2 =Vg/Vp
Vg=genotipten kaynaklanan varyans
Vp=toplam varyans
1. Üniformite kuralı: karşılık genler arasında bir donimantlık ve
resesiflik durumu yoksa ve onların fenotipte kendilerini belli
etme kuvveti birbirine eşitse, bu karşılıklı genlere «ekivalent»
denir.
F1 generasyonunda birbirine benzer olurlar.
2. Açılma (segregasyon) kuralı: F1 generasyonundaki bir
birey tekrar kendisi ile çaprazlanırsa,elde edile f2
generasyonundaki bireyler, f1 generasyonunda olduğu gibi
üniform değildir. F2 gererasyonundaki allel genler ayrılarak
1:2:1 oranında dağılım gösterir Buna AÇILMA (segregasyon)
denir.
2. Kantitatif (Metrik) Karakterler:
Islah çalışmalarında "insanların gereksinimlerini en iyi şekilde karşılayan" ve
bu nedenle de yapay ayıklamaya tabi tutulan karakterlerdir. Bu
karakterlere, büyüklük, hacim, ağırlık, protein yüzdesi, boy, bitki büyüme ve
gelişme süresi gibi belirli uzunluk, hacim vb. örnek verilebilir.
Bu karakterlerin iki önemli özelliği vardır.
1, populasyonda kesintisiz olarak devam etmeleridir. Örn. bir Çz populasyonunda
bulunan bireyleri boy karakteri bakımından "uzun“ bireyler, "kısa" bireyler diye iki
kesin gruba ayırmak mümkün değildir. Çünkü populasyonda en kısa bireylerle en
uzun bireyler arasında kesintisiz değişim gösteren başka daha birçok boy grupları
bulunmaktadır. Bunların frekans dağılımı da genellikle bir çan eğrisi (normal
dağılım) şekline uymaktadır.
2. bir değil birden fazla gen (multiple factor) tarafından
kontrol edilmeleridir. Devreye giren her gen, karakterin son
şeklini almasında ancak sınırlı bir oranda katkıda
bulunmaktadır. Yani, kantitatif karakterler çok genli
(polygenic) bir kalıtım örneği göstermektedirler.
Bir kantitatif karakterin kalıtımını kontrol eden birçok genden
her biri, tıpkı basit Mendel kalıtımında görülen temel kalıtım
ilkeleri içinde, ana kuşaktan bir sonraki kuşağa geçer.
Ancak bu geçişte, bağımsız dağılma ve tekrar bir araya
gelme (recombination) olayları, kantitatif karakteri kontrol
eden her gen için ayrı ayrı olduğundan ortaya çıkan
fenotipte gözlenen metrik karakterler Mendel kalıtımında
beklenen oranları göstermezler.

Ayrıca, kantitatif karakterler, kalitatif karakterlere kıyasla
çevresel faktörlerden daha çok etkilenebilmektedir. Bu
bir bakıma, birçok gen tarafından kontrol edilen bir
metrik karakterin, tek bir gen tarafından kontrol edilen bir
karaktere kıyasla daha çok esneklik göstermesi
anlamına gelir. Metrik karakterlerin kalıtım şekli ile
ilgilenen genetik dalına "Kantitatif Genetik" veya
"Polygenic Kalıtım« denilmektedir. Kantitatif genetikte
çalışma konusu, doğal koşullarda aralarında gen
alışverişi olan bireyler topluluğu, yani populasyonlardır.
Farklı genetik yapıya sahip iki bireyin çaprazlanması olayına
<<Melezleme (Hibridizasyon)>>, bunun sonucu ortaya çıkan
heterozigot bireye ise <<Melez veya Hibrid>> adı verilir.
Melezleme olayı homozigot bireyleri oluşturan her iki gamet'de
(polen ve yumurta hücresinde) aynı kalıtsal nitelikleri taşıdıkları
için, bu bireyler arasında melezleme olayı gerçekleşmez. Başka
bir anlatımla, dişi ve erkek gametlerdeki kalıtsal nitelikler
birbirinden farklı ise, ancak o zaman bu iki bireyin ürünü olan
heterozigot bireyler melez olarak adlandırılabilir.
Bir melez taşıdığı farklı gen çiftlerinin (heterozigot) sayısına
göre isimlendirilir. Buna göre;
Monohibrit: Bir canlının tek bir karaktere etki eden genlerinin
heterozigot olması durumudur (Aa, Bb gibi),
***
Dihibrit: Bir canlının iki karaktere etki eden genlerinin heterozigot olması
durumudur (AaBb gibi),
Polihibrit: Çok karakter bakımından farklı olan melezlere polihibrit denir.
Dominant (Baskın) Gen: Etkilerini her zaman fenotipte gösteren
genlerdir. Büyük harflerle gösterilir.
Resesif (Çekinik) Gen: Baskın genle birlikte
gösteremeyen genlerdir. Küçük harfle gösterilir.
olduğunda
etkisini
Bağımsız gen: allel genlerin farklı kromozomlar üzerinde bulunması durumudur.
Bağlı gen: bir kromozom üzerindebirden fazla genin bulunasıdır. Bağlı genler
ancak MAYOZ bölünme sırasında krosing-overle birbirinden ayrılabilir.

Bağımsız genler

Bağlı genler

Çekinik ve baskın genlerin taşınması kalıtım olayları
bakımından son derece önemlidir. Zira kromozomlar
üzerinde bulunan genlerin yeni nesillere aktarılması bu
genlerin dominant veya resesif oluşlarına göre değişecektir.

Melezlerin belli nitelikler bakımından ebeveynlerden daha üstün olma
durumuna "Melez Gücü (Heterosis)" denir.

Ana ve baba bireylerden daha üstün olan bireylere "Acar Hibrid" denir.
Acar hibridlerin en önemli özelliği, her iki-ebeveynden daha geniş alanlara ve koşullara
uyum sağlayabilmesidir. Melez gücü/heterosis kuşkusuz, yalnızca bireylerin büyüme ve
gelişme gücünde kendisini göstermemekte, aynı zamanda bu üstünlük gövde
düzgünlüğü ve sağlıklı oluş gibi ekonomik niteliklere de yansımaktadır.

Gerçekte, heterosis olayı ile sağlanan güçlülük sadece farklı ırkların birleşmesiyle değil,
bazı özelliklerin heterozigot duruma geçmesiyle de kazanılmaktadır. Özellikle poligenik
(birçok gen tarafından kontrol edilen nitelikler) kalıtımında baskın (dominant) genler bir
araya toplanabilirse, taşınan özellikler daha da kuvvetlenmiş olur. Zaten ıslah çalışmaları
da bu temele dayanır.
Kendileme (Soy-İçi Döllenme, Inbreeding):
Kendileme olgusu yakın akrabalar arasında olan döllenmelerdir. (Örn: bir
ağacın dişi çiçeklerinin kendi polenleri ile döllenmesidir. Genellikle
autogam, (bir cinsli bir evcikli türlerde kendileme olayı görülebilir.
*** Örneğin, Çs (P. sylvestris L.) ve Ormangülleri (Rhododendron L.)
kendileme olayının görüldüğü türlerdir.

Fideciklerde sık sık görülen, albino oluşumu, zayıf gelişme, ince
dallanma gibi istenmeyen oluşumlar kendileme sonucu oluşan
olgulardır. Buna aynı zamanda kendileme depresyonu (kendileme
mahsulü
olan
bireylerin
genellikle
nitelikleri
bakımından
ebeveynlerinden daha zayıf görünmesi) ya da soy-içi çöküş de
denilmektedir. Ancak, albino oluşumunun mutasyon verisi olabileceği
olasılığını da göz ardı etmemek gerekir. Kendilemenin olumsuz etkilerine,
bireyler arasında gen alışverişinin en az düzeyde gerçekleştiği zayıf
tohum
yıllarında
toplanan
tohumlardan
gelişen
fideciklerde
rastlanmaktadır.
Populasyon Genetiği
Hepsi aynı türe ait fakat farklı genetik kombinasyonlara sahip
bireylerin oluşturduğu topluluğa populasyon denir. Ormancılıkta popülasyon
meşcere ile aşağı yukarı eş anlamda kullanılmaktadır.
Akraba olan veya olmayan orman toplumlarında
oluşan bir popülasyonda kalıtım ve çeşitliliği inceleyen ve daha çok biyoistatistik yöntemleri kullanan bir bilim dalıdır.
Bir bölge ya da yöredeki populasyondur. Coğrafik anlamda orijin,
belirli bir yöre, biyolojik anlamda orijin ise, belirli bir yörenin üzerinde yetişen
populasyon demektir.
Bir populasyonu oluşturan tüm bireylerin genlerin toplamına gen havuzu denir.
Populasyonlarda eşleşmelerin seçimle değil
gelişigüzel yani rastlantısal olması olayına panmixia denir. Bu durumda
bireyler aynı eşleşme şansına sahiptirler. Genlerin bir araya gelme
ihtimalinin yüksekliği allel genin popülasyonda az veya çok bulunmasına
yani frekansına bağlıdır.
*** Gen ve genotiplerin frekansları, Hardy-Weinberg dağılımı;
A allellerinin popülasyonda bilmediğimiz oranına p (dominant allel
genlerin frekansı), a allelinin yüzde değeri de q (resesif allel genlerin
frekansı) diyelim. A ve a allellerini bir araya koyarsak bu bireylerin %100
oranına karşılık gelir. %100 ifadesini 1 olarakta gösterebiliriz. Bu
durumda; p + q = 1 denkliği ortaya çıkar.
Gen Frekanslarındaki Değişimler
Bir popülasyonda bütün bireyler hayatta kalma ve aynı oranda üreme
yeteneğine sahip ise, o popülasyonda allellerin veya genotiplerin nispi
frekansları dölden döle sabit kalır. Böyle bir popülasyon dengededir. Bu
durumda bu popülasyonda bireylerin zamana bağlı olarak değişimi
olan evolüsyon olmaz. Ancak bu popülasyonda gen frekanslarındaki
herhangi bir değişme bu dengeyi bozar ve evolüsyona olanak verir.
Hardy-Weinberg prensibi (HWP):

1. Üreme sadece popülasyon içerisinde meydana gelmelidir, yani
popülasyonun ebeveynlerinin hepsinin aynı popülasyonun bir önceki
üyeleri olması gerekir. Bir başka deyişle t generasyonundaki bir bireyin
sadece t generasyonundaki diğer bir bireyle karşılaştığı kabul edilir.
Generasyonların üst üste gelmesi kabul edilemez.
 2. Popülasyonda eşleşmelerin tesadüfi olması gerekir. Bu popülasyon




içindeki bir bireyin diğer bir bireyle karşılaşma şansının eşit olmasıdır.
Aynı şekilde her eşleşmeden meydana gelen gametlerin birbirleriyle
eşleşme şansları eşittir.
3. Kullanılan karakterler Mendellenebilen ve otozomal karakterler
olmalıdır. Organizma diploid (2n) olmalıdır.
4. Popülasyon yeterli büyüklükte olmalıdır.
5. Popülasyondaki bireylerin üreme güçleri eşit olmalıdır.
6. Popülasyonu etkileyecek seleksiyon, göç, mutasyon ve genetik
drift gibi faktörler olmamalıdır.

Populasyon genetiğine ilişkin çalışmalar populasyonun bütün genlerini
incelemeyi amaçlar. Bunun için de, bir populasyonun bir veya birkaç
niteliğini temsil edebilecek olan genotiplere, bir populasyonda ne kadar
sıklıkta olabileceği konusuna açıklık getirmeye çalışılır. Başka bir deyişle,
populasyon genetiği, populasyonların gelecek kuşaklardaki gen
frekanslarını tahmin etmemizi sağlar.
Gen frekanslarındaki değişime 5 esas etken neden olmaktadır.
1.
Mutasyon
2.
Göç/Göçme (Migrasyon)
3.
Ayıklama (Seleksiyon)
4.
Ayrılma (İzolasyon)
5.
Genetik Kayma=Sürüklenme (Drift)
Gen Oranının Değişmesi Nasıl Olur?
Bir popülasyondaki genlerin frekansını etkileyen
kuvvetler yoksa popülasyon dengededir, gen
frekansları ve birey oranları sabittir.
Popülasyonlardaki denge uzun süre kalamaz.
1. Mutasyon:
Ani olarak meydana gelen genetik değişmelere mutasyon,
Bir populasyonda her kuşakta az miktarda da olsa mutasyonlar meydana
gelebilir. Bir genin alleli mutasyona uğradığı zaman, bu mutasyon yararlı
ise populasyonda devam eder. Dolayısıyla gen havuzundaki frekansı da
değiştirmiş olur. Ancak bir müddet sonra gen havuzu tekrar dengeli hale
gelir. Eğer gende zararlı bir mutasyon meydana gelmişse, fert öleceği için
bu gen kaybolacaktır. Bu durumda da gen frekansı değişir.
doğada kendiliğinden oluşan mutasyonlara doğal mutasyonlar
(spontane mut.) denir.
Mutasyon bir ağacın büyüklüğü, şekli veya iç yapısı üzerinde
etkili olabilir.
Mutasyonlar ya canlıların genlerinde ortaya çıkan değişimler
sonucunda gen mutasyonları ya da kromozomların
yapı/sayılarında
meydana
gelen
değişiklikler
sonucu
kromozom mutasyonu şeklinde ortaya çıkar.
Mutasyonlar fenotipik değişikliklerle kendilerini gösterirler
(cüce form, farklı şekil ve renkte çiçekler).
*** Mutasyona uğramış genler (Mutant), ekseri olarak resesiftir
ve
genellikle
popülasyonda
hayatiyetlerini
idame
ettiremeyerek dumura uğrarlar.

Gen Mutasyonları: Gen mutasyonunda, kromozomlardaki DNA zincirinde
bir veya birkaç nükleotit değişime uğrar. Mutasyona uğramış bir gen,
tekrar faklı yönde mutasyona uğrayabilir. Genlerin mutasyona uğrama
sıklığına “mutasyon frekansı (mutasyon sıklığı)” veya “mutasyon hızı”
denir.

Ağaçların yaşamını engelleyen mutasyonlara, “letal (öldürücü) mutasyon”
denir. Örn.; klorofil oluşumunu engelleyen albino mutasyonu nedeniyle,
tohum
çimlendikten
sonra
özümleme
yapamaz.
Tohumun
endospermindeki yedek besin maddeleri tükendikten sonra bitki ölür. Bazı
mutasyonlar selektif bir üstünlük kazanır ve mutant bitkiler yaşamlarını
sürdürür. Böylece, populasyonda gen frekanslarını değiştirir ve temel
değişimlere neden olur.

Kromozom Mutasyonları:
sayısında olur.
Kromozomların
yapısında
ve

Kromozom yapısındaki değişimler, çeşitli şekillerde
oluşabilmektedir. Burada değişen materyal bir kromozom
parçasıdır (segment).

Kromozomdaki değişimler “parça azalması”, “parça
çoğalması”, “yer değiştirme”, “ters dönme” şeklinde
olabilmektedir.

Bu değişimler mayoz bölünme sırasında, genelde homolog
kromozomlar arasında parça değişimi (crossing-over)
sonucu meydana gelmektedir. Yer değiştirmede yeni yer
aynı kromozomda, homolog kromozomda yahut başka bir
kromozomda olabilmektedir.
Kromozomların sayısında olan mutasyonlara “genom
mutasyonları” denir.
Her türün kromozom sayısı sabittir. Erkek veya dişi gamet
normal olarak “n” sayıda kromozom taşır. Buna “haploid
(monoploid)” denir.
Döllenmiş yumurta (zigot) ise birisi anadan, birisi babadan
olmak üzere “2n” kromozom (diploid) taşır.
Haploid (n) kromozom sayısının üç veya daha fazla katına
sahip olan bireyler, “poliploid” bireyler olarak isimlendirilir.
3n, 4n, 5n, … kromozoma sahip bireylere sırası ile triploid,
tetraploid, pentaploid denilmektedir.

Ancak doğada mutasyonlar çok seyrek oluşmakta ve bu oluşumda
milyonda bir olasılığı ileri sürülmektedir. Günümüzde fiziksel ve
kimyasal etkenlerle yapay yolla mutantlar oluşturulmaktadır. Yapay
yolla mutasyona yol açan etkenlere mutagen denilir. Mutagenler 2
grup altında incelenmektedir. Bunlar; fiziksel ve kimyasal
mutagenlerdir.
Fiziksel mutagenler α, β ve γ ışınları,
ultraviyole ışınları, güçlü nötron ışınları, ani
yüksek ve alçak sıcaklıklar, nem ve
basınç değişmelerinden oluşur.

Kimyasal mutagenler çok çeşitlidir. Bunlara; Colchicine (kolhisin),
Podophyllin, Peltatum, Chlorallhydrate, Etlhyl-mercury örnek verilebilir.
Yaygın olarak kullanılanı Colchicine'dir. Bu alkoloit bir mitoz zehiri olup,
suda eriyen sarı ve zehirli bir tozdur.

Bu mutagen %0,1-0,5'lik zayıf bir sulu çözeltisi içine birkaç saat etkin
büyüme yapan doku (bu doku, kök ucu, çimlenen polen tanesi veya
çimlenen tohum, faal bir tomurcuk) olabilir. Hazırlanan bu çözelti dozaj
bakımından isabetli hazırlanmışsa hücre bölünmeden kromozomları
ayrılmaktadır. Colchicine, kromozomları iki misli arttırmaktadır. Böylece,
poliploid
bitkiler
oluşabilecek
tohumların
elde
edilmesini
sağlayabilmektedir.
Mutasyonlar tek yönlü olabileceği gibi çift yönlü de
olabilirler.
Tek yönlü mutasyonlarda, bir populasyondaki sadece A
alleli her generasyonda (u)oranında mutasyonla (a) ya
dönüşsün (A ‘dan u kadar a ’ya . A nın mutasyon öncesi
frekansı p0 ise; p0 mutasyon sonunda -u.p0 kadar
azalacaktır.
Çift yönlü mutasyonda ise her iki yönde mutasyon
sonucunda frekans eski halini alacaktır.
2. Migrasyon:
Migrasyon (Göç) polenler ve tohumlar vasıtasıyla popülasyonlar
arasında meydana gelen gen akışına denir.
Migrasyon ile bir popülasyona yeni genler (alleller) gelir veya bu
populasyondaki genler başka populasyonlara gider. Birçok tür, doğal
yayılış alanı içinde farklı yetişme ortamlarında büyüyen yerel
populasyonlara sahiptir. Her popülasyonda diğerlerinde bulunmayan
farklı genler bulunabilir. Bir popülasyona dışardan gelen bireyler, yerel
populasyonun bireyleri ile eşleşince, bunların genleri de, alıcı
populasyonun gen havuzuna karışmış olur.
Kısaca Migrasyon (Göçler = Gen akımı) : Bir popülasyondaki
belirli karakteri taşıyan fertler bazı durumlarda diğer bir
popülasyona göç edebilirler. Böylece bir popülasyonun gen
havuzundaki bir genin frekansı azalırken diğer bir
popülasyonun gen havuzundaki genlerin frekansında artış
meydana gelebilir.
***Gen akışı yüksek oranda gerçekleşirse, alıcı populasyon ile
verici populasyonun gen havuzları birbirine benzer hale gelir.
Bunun tersine, migrasyon ve gen akışı çok az düzeyde ise,
doğal seleksiyon ve genetik kayma, söz konusu olan
populasyonların gen havuzlarının birbirlerinden farklı olmaya
devam edecektir.

Migrasyon, populasyonlar arasındaki farklılığın azalmasına yol
açarken, doğal seleksiyon ve genetik kayma, popülasyonlar
arasındaki farklılığın artmasına neden olmaktadır.

Migrasyon ve mutasyon, birbirlerine göre farklı işlemlere sahip
olmalarına rağmen, bir populasyona yeni genlerin ithal edilmesini
sağlamaları yönünden benzerlik gösterirler. Ancak, mutasyonun hızı
genellikle çok düşüktür. Migrasyon hızı ise duruma göre değişiklik
gösterir.
Göç anlamına gelen migrasyon sözcüğü, polen ve tohum gibi genetik
materyalin böcek, kuş vb. gibi biyotik faktörler veya akarsu ve rüzgâr gibi
abiyotik etmenler vasıtası ile taşınması olayıdır.

Örn., kiraz türleri meyvelerinin
ve ardıç kozalaklarının etli
kısımlarının kuşlar tarafından
meyveleri ile birlikte yenilen
tohumları
başka
yerlere
taşınmaktadır.

akçaağaç ve ıhlamur türlerinin
polenleri böcekler vasıtasıyla,
söğüt, Kv ve Kz tohumları hem
rüzgâr hem de akarsular
yoluyla;
L, Çs gibi türlerin kanatlı ve
küçük tohumları rüzgâr vasıtası
ile
uzak
mesafelere
ulaşabilmektedir.

Bu olay belirtilen genetik
materyalin
ait
oldukları
populasyondan
başka
bir
populasyona/populasyonlara
göç olayıdır. Bu göç olayı
populasyonların,
gen
frekanslarında
zamanla
değişime neden olmaktadır.
Özellikle küçüklükleri ve hava
baloncukları
yardımıyla
kilometrelerce uzaklara uçan
polenler, popülasyonların gen
frekanslarının değişiminde çok
daha önemli rol oynadığı
söylenebilir.
3. Seleksiyon :
Gen frekansının değişmesinde diğer bir etken de
seleksiyondur.
Seleksiyon
çevreye
uygun
varyasyonlara sahip bireylerin seçilip, diğerlerinin
elenmesidir.

Bitki türleri kendi soylarını sürdürebilmek için
bulundukları YO koşullarına uyum sağlarlar. Ancak,
YO koşulları yavaş fakat sürekli bir değişim içinde
olduğundan bu değişime bağlı olarak, popülasyonu
oluşturan bireylerin bir kısmı değişen yeni YO
koşullarına karşı yaşama güçlerini kaybederek
popülasyondan ayrılırken, değişen yeni YO uyum
sağlayan bireyler yeni kuşaklar meydana getirerek
nesillerini sürdürür, popülasyonda sayıları artar. Bu bir
bakıma elenmeyerek kalan bireylerin
popülasyondaki gen frekanslarının artması anlamına
gelir.

Bu bağlamda da, populasyonu oluşturan bireylerin, yavaş yavaş fakat
sürekli olarak değişen YO koşullarına uyacak şekilde bireysel olarak
morfolojik ve fenotipik yapıları da değişir. İşte, YO değişikliğine bağlı
olarak bu değişim sürecinde değişen yeni şartlara uyum sağlayarak yeni
kuşakların önceki popülasyondan farklılaşma olgusuna "ayıklama
(seleksiyon)" denir.

Populasyonlar çeşitli etkenlerle değişen çevre koşullarına uyabilirler. Bir
popülasyondaki bireylerin değişen çevre koşullarına uyum sağlamak
için morfolojik ve fizyolojik yönden değişime uğramalarına adaptasyon
denir.

Ayıklama (Seleksiyon), melezleme ve mutasyon ıslahından farklı
olarak, yeni gen kombinasyonları ve yeni nitelikte bireyleri elde
etme amacı gütmez. Bunun yerine amaca uygun bireylerin
seçimi amaçlanır. Bu nedenledir ki, bir populasyonda varyasyon
(çeşitlilik) ne kadar büyük olursa ayıklama olanakları da o
ölçüde artabilir. Genel olarak orman ağacı türlerinin optimal
doğal yayılış gösterdiği meşcerelerde, yapay ayıklama yoluyla
daha üstün bireylerin seçilip üretilmesi olanakları vardır.
4. İzolasyon (Ayrılma):
Populasyonlar arasındaki uzaklık, yükselti farkı ve doğal
yayılışlarındaki kesiklikler ayrılma olgusuna yol açar. Ayrılma, coğrafîk
ve ekolojik ayrımlar olmak üzere iki grup altında toplanır. Ayrılma, kendi
başına gen frekansının değişmesine yol açmaz. Eğer, ayrılma olduktan
sonra farklı populasyonlarda farklı yönlerde mutasyon ve seçilim
(seleksiyon) olursa, dolaylı olarak gen frekansları değişir.
İzolasyon: Tabiattaki popülasyonlar arasında genetik, fizyolojik,
ekolojik ve davranışla ilgili çeşitli izolasyon mekanizmaları vardır.
Ancak bunların arasında en önemlisi coğrafik izolasyondur.
Popülasyonlar coğrafik olarak ayrıldıkları zaman bulundukları
çevrede yaşamlarını sürdürebilmeleri için, mutasyon ve
seleksiyonla farklı gen havuzları oluştururlar. Uzun bir süre sonra
bu popülasyonlar artık birbirleriyle çiftleşemeyecek derecede
farklılaşmışlardır. Bu durum yeni alt türlerin ortaya çıkmasını
sağlar.
İzolasyonlar populasyonları alt populasyonlara böler ve böylece
çeşitli bölgelerde IRKLAR oluşur.
Coğrafik izolasyon dağlar, okyanuslar ve çöllerle olabilir. Bu
ayırım sonucu coğrafik varyasyon oluşur.
İzolasyon, farklı nedenlerle ortaya çıkabilmektedir:

Çiçeklenme zamanı farklılığı: Aynı populasyon bireylerin polen
saçma ve polen kabule geçiş zamanları arasında farklılıklar
olabilmektedir.

Engebelerden kaynaklanan izolasyon: Engebeler nedeni ile
herhangi bir popülasyona, çevre popülasyonlardan polen
ulaşamayabilir. Benzer şekilde, insan tahribi sonucu bazı tepelerde
ayrı kalan populasyonlara, çevreden polen ulaşamayabilir. Bu
populasyonlar kendi içinde sürekli polenleşme ve seleksiyon baskısı
ile farklılaşabilir.

Yükseklik izolasyonu: Bir türün yayılış alanındaki yükselti farklılığı,
farklı yükseltilerdeki populasyonların polen saçım ve polen kabul
evreleri bakımından etkin bir izolasyon oluşturabilmektedir.
Mesafe izolasyonu: Tohum veya polen
yolu ile, temelde göç mesafeleri kısa
olduğundan, geniş yayılışı olan bir
popülasyonda, belirli mesafelerde göçle
karışma devam etse de, uzak mesafeler
populasyonlar
arası
bir
izolasyon
yaratabilmektedir.
Poliploidi kaynaklı izolasyon: Doğada
poliploidi sonucun kromozoma sahip olan
bir birey, 2n kromozoma sahip bireyle
eşleşebilir ve 3n kromozomlu bireyler
oluşabilir. Ancak 3n kromozomlu bireylerle
4n veya 2n kromozomlu bireylerin
polenleşmesi sonucu, genelde üreyimli
bireyler oluşmamaktadır.

Ayrılma, ırklar arasında olduğu gibi, populasyon içi bireyler arasında da olabilmektedir. Bir
tür içinde ayrılma; gamet uyuşmazlığı, mekanik ayrılma, melez kısırlığı ve melez çözülmesi
şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Gamet Uyuşmazlığı: Polenler (erkek gametler) diğer bir türün yumurta hücrelerine (dişi
gametlerine) ulaştığında eşleşme gerçekleşemez. Örn., göknar poleninin sarıçam dişi
gameti üzerine doğal veya yapay yolla ulaştırılsa bile, eşleşme gerçekleşmez.

Mekanik Ayrılma: Bir türün cinsiyet organının diğeri ile uyuşmaması sonucunda görülen
ayrılmadır.

Melez Kısırlığı: Bazı durumlarda döllenme gerçekleşebilir ve döllenmiş tohum oluşur.
Ancak, oluşan dölün yaşama şansı olmasına karşın, kendisinin yeni döller oluşturma şansı
bulunmamaktadır.

Melez Çözülmesi: Melez döl verme yeteneğinde olan ancak, ikinci generasyonda türün
genotipleri açılacaklarından (ayrılmalara uğrayacağından) bu aşamada yaşama ve
uyum yeteneği olamayan bireyler oluşturabilirler. Buna "Melez Çözülmesi" denir.
5. Genetik (Drift) Sürüklenme (Kayma):
Populasyonların küçüklüğü nedeniyle, panmiksis olayı tam olarak
gerçekleşmeyebilir. Panmiksis olayı sonucu populasyonda gen frekansı
sürekli olarak bir yöne doğru değişir. Sonuçta, küçük populasyonlarda
gelişigüzel meydana gelen bu düzensizliklere bağlı olarak, genetik
sürüklenme olarak nitelendirilen gen frekansının değişmesi görülür.
Sürüklenme olayı, populasyonda bir dölden diğer bir döle gen
frekanslarında değişmelere neden olur.
Bir genin populasyondaki dağılımının üreme sürecinin yol açtığı
istatistiksel hatanın birikimi sonucunda durgunluğa erişmesi,
mevcut nesildeki gen dağılımı bir sonraki nesile aktarılırken
pratik olarak örnekleme nedeniyle aktarımda istatistiki bir hata
meydana gelir.
Örneğin a aleli %90, b aleli %10 oranındayken, diğer bütün
faktörlerin dışında sadece örnekleme etkisi nedeniyle dağılım
%80'e %20'ye dönüşebilir. Bir sonraki nesilde yeniden %85'e
%15'e çevrilebilir.
Matematik bize der ki, bu değişimler, nesilden nesile bir trend
olmasa da eninde sonunda durağanlaşacak, yani %100-%0 ya
da %0-%100 dengesine ulaşacak ve o noktada artık tek allel
kalacaktır. İşte buna genetik kayma denir.
6) Eşleşmeler:
Rastgele eşleşme (panmiksus): bireylerin fiziksel, genetik yada sosyal
bir tercih olmaksızın eşleşmesidir. Diğer bir deyimle, 2 organizmanın
eşleşmesi çevresel, kalıtımsal yada sosyal etkileşimlerden bağımsızdır.
Bu nedenle, potansiyel eşlerin seçilme şansı eşittir. Hardy-Weinberg
prensibinde esastır ancak doğal seleksiyon sürecinden bağımsızdır .
Rastgele olmayan evlilikler: Toplumda zararlı ya da yararlı resesif bir
gen için hem homozigot hem de heterezigot kişiler bulunur. Eğer
toplumdaki kişiler rastgele değil de örneğin homozigotlar
homozigotlarla, heterezigotlar heterezigotlarla evlenecek olursa
doğacak homozigotların sayısı artmış olacaktır. Akraba evlilikleri de
rastgele olmayan evliliklere girer. Populasyonda genetik etkisi
heterozigotların azalması’dır
7) Populasyon darboğazı :
Popülasyon boyutu herhangi bir afet sonucu
azalabilir ve buda genetik çeşitliliğin azalması ile
sonuçlanır
(bir
nevi
yönlendirilmeli
bir
genetik drifttir.)
Örn., HW kuralına uyan bir böcek popülasyonunda
bir kuş türünün bu popülasyondaki sadece siyah
böcekleri yemesi, bir sonraki dölde beyaz olanların
artmasına sebep olacaktır. Sürekli siyahların yenmesi
sonucunda artık siyahlar yok olacak ve bir tek
beyazlar kalacaktır
Popülasyon darboğazı allel frekanslarında değişime yol açar
Gen Frekansı Nedir?
Genel olarak, bir populasyonda her bir lokusda bulunan tek
tip bir allelin frekansı %100 yada 1.0’e eşittir. Ancak, eğer iki tip
allel varsa ki diploid bir organizmada durum budur; birinin
frekansı “p”, diğerinin frekansı “q” ile gösterilir.
Matematiksel olarak rastgele eşleşme yapan kapalı bir
popülasyonda p+q = 1’e eşittir. Canlının üremesi sırasında
yumurta hücresindeki p+q alelleri, sperm hücresindeki p+q
alelleri ile birleşir. Bu birleşme sonucu;
(p + q) x (p + q) = (p + q)2 = p2 + 2pq + q2
Ortaya çıkan değerler bize populasyondaki tüm genotiplerin
oranlarını vermektedir.
Gen Havuzu Nedir?
Genetikçi, popülasyondaki fertlerin bütün genlerinin bir havuzda
toplandığını düşünür. Bu havuz erkek fertlerin ve dişi fertlerin
genlerinin toplandığı iki ayrı havuzdan meydana gelmiştir. Kısaca,
bir popülasyonun bütün genlerine gen havuzu diyebiliriz.
Genotip frekansları
Bu popülasyonun % 81’nin tipik bireylerden, % 19’unun melanik
bireylerden oluştuğunu hesaplasaydık,
Not= Melanizm dominant bir gen (M) tarafından kodlanır. Doğal
rengi kodlayan gen ise resesif (m) durumdadır. Her kelebek 2 allel
taşır (M ve m). MM ve Mm genotipleri melanik, mm genotipi doğal
renkteki bireyleri oluşturur.
1) Alt popülasyon nasıl ve neden oluşur?
Popülasyon, fiziksel (topografı, su yada kara, elverişsiz habitat vb.)
engeller sonucu bölünürse yeni alt popülasyonlar oluşur. Doğasal
veya fiziksel engellerle ayrılan aynı türün bireyleri farklı gruplar (sürü,
koloni vb. gibi) halinde izole olarak yaşamaya başlarlar.
Büyük bir popülasyonun bu
yapılanmaya “alt popülasyon” denir.
şekilde
ayrılmasıyla
oluşan
Popülasyonların alt gruplara ayrılması bir süre sonra rastgele eşleşme
göstermeyen (homojen) grupların oluşmasına yol açar.
TÜR: Ayırt edici özelliklere sahip alt popülasyondur. Alt popülasyonlar
arasında ayırt edici özellikler genetik drift ya da doğal seleksiyonla
sabitlenmiştir.
Download