T.B.M.M. B:74 1.5.2003 0:1 Yine, bugün, 1 Mayıs îşçi Bayramı. Tüm dünya ve Türkiye emekçilerinin 1 Mayıs bayramını kutluyorum ve Türkiye'nin, bundan sonra da, barış ve huzur içinde 1 Mayısların kutlandığı bir ülke olarak yaşamına devam etmesini diliyorum. Değerli arkadaşlarım, Çevre ve Orman bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilgili yasa tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesiley­ le, tekrar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına, tüm Meclisi saygılarımla selam­ lıyorum. Değerli arkadaşlarım, 11 inci madde, tabiî, bu tasarının en önemli maddelerinden biri; Ağaç­ landırma ve Erozyonu Kontrol Genel Müdürlüğü. Yani, bu maddede toprağı konuşacağız. Toprak, ülkemizin en büyük zenginliği, dünyanın en büyük zenginliği. Dünyanın, en zor meydana getirdiği değer toprak, dünyadaki tüm varlıkların sebebi. Dolayısıyla, toprağı iyi konuşup, bu yasanın içerisinde ve Anayasanın içerisinde çok doğru bir yerde değerlendirip, çok doğru bir şekilde değer­ lendirip, gerçekten korumalıyız ve toprağımızı, topraklarımızı, sınırlarımızı koruduğumuz kadar inançla ve inatla korumalıyız. Toprağı konuşmalıyız; paylaşımını, verimliliğini, işletmesini, mül­ kiyetini, erozyonu, ormanları, ovaları, dağları, yaylaları, meraları, yani, coğrafyamızı konuşmalıyız. Yasal boşlukları gidermeliyiz. Coğrafyamızı, sadece sınırları itibariyle değil, içindeki en büyük zen­ ginlik olan başta toprakla birlikte korumalıyız. Doğanın en zor oluşturduğu varlık toprak. Bugün, en büyük varlığımız olan bu toprak, milyonlarca yılda oluşmuş ve yaşamın kaynağı. Ülkemiz zor bir coğrafya. Her bakımdan zor. Siyasal açıdan zor, ekonomik açıdan zor, jeopolitik açıdan zor, siyasal açıdan zor bir coğrafya Türkiye coğrafyası. Yani, bakın, siyasal açıdan idare edilmesi, sınırları etrafındaki gelişmeler nedeniyle kontrol edilmesi zor bir coğrafya; ama, güzel bir coğrafya. Coğrafyamız, toprağını korumak açısından da zor bir coğrafya; çünkü, ortalama yüksekliği Avrupa'nın yaklaşık 2 katı, 800 metrelik bir coğrafyaya sahibiz. Yani, vadileri, dağlan çok bol olan ve rüzgârın, yağmurun etkisinde kolayca akıp denizlere, baraj göllerine, nehirlere karışabilecek zor bir coğrafyadayız. Dolayısıyla, bu toprağı korumak için daha kararlı, inatçı, doğ­ ru politikalar üretmek ve kararlı bir duruş sergilemek durumundayız; ama, maalesef, ülkemizde yıl­ da 500 milyon ton tarım toprağını ve toplam 1 400 000 000 ton toprağı denizlere terk ediyoruz. Bu, neredeyse, hemen hemen Kıbrıs büyüklüğüne yakın bir coğrafyayı kapsıyor değerli arkadaşlarım. Bakın, bir karış toprak vermemek için binlerce şehit verdiğimiz bu topraklardan, maalesef, doğaya karşı doğru politikalar üretip gerekli direnç noktaları, savunma mekanizmaları oluşturamadığımızdan, her sene, çok büyük bir bölümünü yavaş yavaş kaybediyoruz. Değerli arkadaşlarım, toprak, her açıdan çok önemli. Büyük dinlerin hepsinin kutsal saydığı bir olay toprak, yaşamın ortaya çıktığı varsayılan bir yapı. Bütün dinlerde yaşamın topraktan çıktığı kabul edilir, kutsal bir yapı; ama, bu kutsallıkla değerlendirip, bu kutsallık anlayışı içerisinde çok dirençli siyasî politikalar üretmek lazım. Beşbin yıldır insanlara vatan olan bu coğrafya, Anadolu coğrafyası, maalesef, bir göç yolu ve gelip geçenlerin ayaklan altında sürekli hırpalanan bir coğraf­ yadır ve yüzyıllardır, doğanın ve insanlann ağır tahribine uğramıştır. Esas olarak, zaten, biz, çev­ reyle ilgili, doğanın varlığının yaşatılmasıyla ilgili bütün tedbirleri insanlara karşı almıyor muyuz; dünyanın en canavar varlığı insanlara karşı; çünkü, insanların tahrip edici özellikleri olmasa zaten, doğa kendi dengelerini kuruyor; tükettiklerini bir taraftan tamamlıyor; ama, insanın olumsuz et­ kileri, insanların coğrafya üzerindeki tahribatlarını dengelemek, bugün, yaşamın en önemli, politikanın en önemli sorunu. -340-