İŞİTME FİZYOLOJİSİ

advertisement
İŞİTME FİZYOLOJİSİ
Yrd.Doç.Dr. Ercan ÖZDEMİR
GİRİŞ

İşitme ve denge gibi iki duyu modalitesinin reseptörleri kulağa
yerleşmiştir

Dış kulak, orta kulak ve iç kulağın kohleası işitme ile ilgili iken

İç kulaktaki yarım daire kanalları, utrikulus ve sakkulus ise
denge ile ilgilidir


Yarım daire kanallarındaki reseptörler döngüsel hızlanmayı
(rotasyonel akseleasyon) utrikuldaki reseptörler yatay yönde
doğrusal hızlanmayı (lineer akselerasyon), sakkulustaki
reseptörler dikey yönde hızlanmayı saptarlar
İşitme ve denge reseptörleri tüy hücreleri şeklindedir ve her yarım
daire kanalında bir tane ve utrikul, sakkulus ve kohleada birer tane
olmak üzere her iç kulakta 6 grup tüy hücresi bulunmaktadır
Dış ve Orta Kulak





Dış kulak kepçesi ses dalgalarını dış
kulak kanalına iletir
Dış kulak kanalı dış kulak deliğinden
başlayarak içerdeki kulak zarı’na
(timpan zarı) kadar ilerler
Orta kulak, östaki borusu (odituvar
kanal) aracılığıyla nasofarinkse ve
nasofarenks aracılığıyla dışa açılan,
temporal kemik içinde yer almış içi hava
ile dolu bir boşluktur
Östaki borusu genellikle kapalı ise de
yutma, çiğneme ve esneme sırasında
açılır ve kulak zarının iki tarafındaki
basıncı dengede tutar
Orta kulakta çekiç, örs ve özengi gibi
3 tane işitme kemikçiği yerleşmiştir.
Manubriyum (çekiş kemiğinin sapı)
kulak zarının arkasına bağlanmıştır
Dış ve Orta Kulak





Çekicin başı orta kulak duvarına, kısa
kolu örse bağlanır ve bu kısa kol daha
sonra özenginin başı ile eklem yapar
Özenginin ayak tabanı annular bir
bağla oval pencerenin duvarına
bağlanmıştır
İki küçük iskelet kası olan tensör
timpani ve stapedius da aynı şekilde
orta kulağa yerleşmiştir
M. tensor timpani’nin kasılması çekiç
kemiğinin uzun kolunu mediale doğru
çeker ve kulak zarının titreşimini azaltır
M. stapediusun kasılması ise
özenginin taban parçasını oval
pencereden geri çeker
Middle Ear (Tympanic Cavity)
İç Kulak





İç kulak biri diğerinin içine yerleşmiş
iki parçadan oluşmuştur
Kemik labirent, temporal kemiğin
petroz kısmında yer alan bir seri
kanallar halindedir
Bu kanalların iç kısmında bulunan
zarsı labirent perilenf adı verilen bir
sıvıyla çevrelenmiştir
Bu zarsı çatı aşağı yukarı kemiksi
labirentin biçimine benzer
Zarsı labirent endolenf adı verilen
bir sıvıyla dolu olup, endolenfa ve
perilenfa ile dolu boşluklar arasında
iletişim bulunmaz.
Kohlea

İnsanda labirentin kohlea kısmı 35 mm boyda ve 2 ¾ kıvrım yapan sarmal bir
tüptür

Baziler ve Reissner membranı kohleayı uzunluğu boyunca 3 odaya (skala)
ayırır

Üstteki skala vestibuli ile alttaki skala timpani perilenfa içerir ve bunlar
kohleanın apeksinde yer alan ve helikotrema adı verilen küçük bir delikle
birbirine bağlanır

Skala vestibuli kohlea tabanında özenginin taban parçası ile kapatılmış olan
oval pencerede sonlanır

Skala timpani, orta kulağın medialinde yer alan ve esnek sekonder timpanik
membran ile kapatılmış olan yuvarlak pencerede sonlanır

Kohleanın orta odası olan skala media zarsı labirent ile devam eder, diğer iki
odayla bağlantısı yoktur ve endolenfa içerir.
The Cochlea
Korti Organı

Korti organı bazal membran üzerine yerleşmiş ve işitme reseptörleri
olan tüy hücrelerini içeren bir yapıdır

Kohlea, apeksten tabana doğru uzanmasının bir sonucu olarak spiral bir
şekil gösterir

Tüy hücrelerinin uzantıları, Korti çubukları tarafından desteklenmiş,
zara benzer katı bir yapı olan retiküler laminayı delerler


Bu tüy hücreleri 4 sıra halinde dizilmiş olup dış tüy hücrelerinin yaptığı
3 sıra Korti çubukları tarafından oluşturulmuş tünelin lateralinde, iç tüy
hücreleri tarafından yapılmış bir sıra da bu tünelin medialinde yer alır
Her insan kohleasında 20 000 dış tüy hücresi ile 3500 iç tüy hücresi
vardır
Korti Organı






Tüy hücre sıraları ince, visköz fakat esnek bir tektorial zar ile örtülü olup sadece dış
tüy hücrelerinin tepesi bu zara gömülüdür
Tüy hücrelerinin tabanları çevresinde dallanmış olan afferent nöronların hücre
gövdeleri kohleanın etrafına sarıldığı kemiksi koçan olan modiolus içinde yer alan
spiral gangliona yerleşmiştir
Bu afferent nöronların %90-95 iç tüy hücrelerini innerve ederken sadece %5-10’nu,
çok daha fazla sayıda olan dış tüy hücrelerini innerve eder ve her nöron bu dış
hücrelerin birkaçını innerve etmektedir
Buna ek olarak işitme siniri içindeki efferent liflerin çoğu dış tüy hücrelerinde sonlanır
Tüy hücrelerini innerve eden nöronların aksonları vestibulokohlear akustik sinirin
odituvar (kohlear) dalını oluşturur ve medulla oblangatadaki dorsal ve ventral
kohlear çekirdeklerde sonlanır
Her odituvar sinirdeki afferent ve efferent liflerin toplam sayısı yaklaşık 28 000’dir
Korti Organı



Kohlea tüy hücreleri ile komşu falangial hücreler arasında sıkı
kavşaklar vardır ve bu sıkı kavşaklar endolenfanın hücrelerin
tabanına ulaşmasını önlerler
Bununla beraber baziler membran skala timpanideki perilenfaya
görece geçirgendir ve sonuç olarak Korti organ tüneli ile tüy
hücrelerinin tabanı perilenfaya dalmış haldedir
Bu tür sıkı kavşakların bulunmasından ötürü tüy hücrelerinin orta
kulağın diğer kısımlarındaki düzenleniş biçimi de buna benzer,
yani tüy hücrelerinin uzantıları endolenfa içine batmışken bu
hücrelerin tabanları perilenfaya dalar
Hearing: Mechanoreceptors
Figure 10-19: Sound transmission through the ear
Hearing: Hair Cell Transduction
Figure 10-20: The cochlea
Excitation of Hair Cells in the Organ of
Corti
Figure 15.28c
Hearing: Hair Cell Transduction
Figure 10-21: Signal transduction in hair cells
Merkezi İşitme Yolları



İşitme impulslarını taşımak üzere kohlear çekirdeklerden çıkan aksonlar
çeşitli yollar aracılığı ile işitme refleks merkezlerinin bulunduğu inferior
kollikuliye ve talamustaki medial genikulat cisimcik yoluyla işitme
korteksine ulaşır
Diğer aksonlar retiküler formasyona girerler
Her iki kulaktan gelen bilgi oliva süperiorlarda kavuşum gösterir ve daha
üst düzeylerde yer alan nöronların çoğu her iki taraftan gelen girdilere
yanıt verir

Primer işitme merkezi olan Brodman’ın 41. alanı temporal lobun üst
bölümündedir

İnsanlarda bu merkez lateral serebral fissürün tabanına yerleşmiştir ve
normalde beyin yüzeyinde görülmez
Merkezi İşitme Yolları



Primer işitme alanına bitişik işitme
asosiyasyon alanı geniş olup insulaya
kadar uzanır
Olivokohlear bant her odituvar sinir
içinde efferent liflerin yaptığı belirgin bir
bant olup hem ipsilateral hem de
kontralateral superior olivar
kompleksten doğmaktadır
Primer olarak korti organındaki dış tüy
hücrelerinin tabanları çevresinde
sonlanmaktadır
Yarım Daire Kanalları





Başın her iki yanındaki yarım daire kanalları
uzaydaki her üç boyut düzlemine yerleşip
birbirlerini dik bir konuş gösterir
Membranöz kanallar kemiksi kanalların içinde
perilenfa içine asılı haldedir
Reseptör bir yapı olan krista ampullaris
her membranöz kanalın genişlemiş son
kısmına (ampulla) yerleşmiştir
Her krista, ampullayı kapatan jelatimsi bir
bölme (kupula) ile örtülmüş tüy hücreleri ve
destek hücreleri içerir
Tüy hücrelerin uzantıları kupulaya gömülü
iken bu hücrelerin tabanları vestibulokohlear
sinirin vestibular parçasının afferent lifleri ile
yakın temastadır
Utrikul ve Sakkulus





Her membranöz labirentteki utrikulun
tabanında bir otolitik organ (makula)
vardır
Diğer bir makula yarı dik bir pozisyonda
sakkulus duvarına yerleşmiştir
Makulalar destek hücreleri tüy
hücrelerinden oluşmuştur ve kalsiyum
karbonat kristallerinin (otolit) içine
gömülü olduğu otolitik bir zar tarafından
kuşatılmıştır
Otokonia veya kulak tozu adı verilen
otolitler insanda 3-19 µm boydadır ve
endolenfadan daha yoğundur
Tüy hücrelerinin uzantıları zara
gömülüdür. Tüy hücrelerinden gelen sinir
lifleri vestibulokohlear sinir içinde
kristalardan gelen liflerle birleşir
Sinir Yolları

Her iki yanındaki makula ve kristaları besleyen 19 000 nöronun hücre
gövdeleri vestibular ganglionda yerleşmiştir

Her vestibular sinir, aynı taraftaki vestibular ganglionun her 4
parçasında ve beyinciğin flokülonodüler lobunda sonlanır


İkinci nöronlar vestibuler çekirdeklerden başlayıp vestibulospinal
traktuslar içinde omurilik boyunca aşağı doğru iner ve medial
longitüdinal fasikuluslar aracılığı ile göz hareketlerinin
denetlenmesinden sorumlu kafa sinirlerinin motor çekirdeklerine
ulaşmak üzere yukarı doğru tırmanır
Vestibular reseptörlerden kalkan impulsları talamus üzerinden
serebral kortekse ulaştıran, anatomik olarak iyi tanımlanamamış
başka yollar da bulunmaktadır
TÜY HÜCRELERİ

İç kulaktaki tüy hücreleri ortak bir çatıya sahiptir

Bu hücreler destekleyici veya sustentaküler hücrelerinden
yapılmış bir epitel içine gömülüdür



Hücrelerin tabanları afferent nöronlarla yakın temastadır. Hücrelerin
apikal uçlarından çubuğa benzeyen 30-150 tane uzantı veya tüy
çıkar
Kohleadaki durum hariç tutulursa bu uzantılardan bir tanesi, yani
kinosilium hareketsiz fakat gerçek bir silia olup merkezde yer alan
bir çift mikrotubuli etrafına daire şeklinde dizilmiş 9 çift
mikrotubuliden yapılmıştır
Kinosilium en büyük uzantılardan biri olup genişlemiş bir uca
sahiptir
TÜY HÜCRELERİ




Ergin memelilerin kohleasındaki tüy
hücrelerinden kinosilium ortadan
kaybolmuştur. Bununla beraber
stereosilia adı verilen diğer uzantılar
tüm tüy hüclerinde bulunur
Stereosiliumların koçan kısmı biribirine
parelel aktin flamanlarından oluşmuştur
Her hücre üzerinde bu uzantılar bir
çember tabana oturmuş koni şeklinde
bir demete benzeyen düzgün bir çatı
gösterir
Dik eksene göre bütün stereosiliumların
boyları aynı iken periferden kinosiliuma
doğru giden eksen boyunca
stereosiliumların boyları giderek artar
Elektriksel Yanıtlar




Tüy hücrelerinin zar potansiyeli –60 mV kadardır. Stereosilia ve
kinosiliuma doğru itildiği zaman zar potansiyeli –50 mV’a kadar
yükselir
Uzantıların yaptığı bu bant zıt yöne itildiğinde ise hücre hiperpolarize
olur
Uzantıların bu eksene dik yönde yer değiştirmesi halinde zar
potansiyelinde hiçbir değişiklik olmaz ve uzantıların bu iki uç arasında
herhangi bir yöne doğru yer değiştirmesi, hareketin kinosiliuma veya
kinosiliumdan uzağa doğru yönelme derecesi ile orantılı
hiperpolarizasyon veya depolarizasyona neden olur
Böylece tüy uzantıları zar potansiyelinde yer değiştirme yönü ile
orantılı potansiyel değişikliği doğuran bir mekanizma sağlamaktadır
Afferent Sinir Liflerinde Aksiyon
Potansiyellerinin Doğuşu

Tüy hüclerinin uzantıları endolenfa içine uzanırken tabanları perilenfa içinde
yüzer

Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber bu düzenleme normal jeneratör
potansiyel üretimi için gereklidir. Perilenfa temel olarak plazmadan oluşur



Plazmadaki mannitol ve sükrozun skala timpanideki perilenfaya geçişi skala
vestibulideki perilenfaya geçişine göre daha yavaştır ve bu iki sıvı arasında
küçük bir bileşim farkı varsa da her ikisi de hücre dışı sıvıya benzer
Öte yandan endolenfa stria vaskülaris tarafından oluşturulur ve yüksek bir K+
ile düşük bir Na+ yoğunluğuna sahiptir. Stria vaskülaris hücreleri yüksek bir
Na+ - K+ ATP’az yoğunluğuna sahiptirler
Ayrıca görüldüğü kadarıyla stria vaskülariste özgün bir elektrojenik bir K+
pompası yer almış olup bu pompa skala medianın skala timpani ve skala
vestibuliye göre elektriksel olarak pozitif olmasından sorumludur
Afferent Sinir Liflerinde Aksiyon
Potansiyellerinin Doğuşu



Eldeki kanıtlar her stereosiliumda yaklaşık bir kanal olacak şekilde
stereosiliumların tepe uçlarında mekanosensitif kanallar
bulunduğunu göstermektedir
Bu uzantıların kinosiliuma doğru hareketi kanalların açık kalma
süresini artırırken kinosiliumdan uzaklaşmaları bu kanalların açık
kalma süresini azaltır
En az 0.7 nm çapa sahip olan bu kanallar nispeten özgül olmayan
katyon kanalları olmakla beraber yüksek bir potasyum
yoğunluğuna sahip endolenfa içinde yüzmelerinden dolayı açık
olmaları halinde K+ tüy hücresine girer ve depolarizasyon oluşturur
Afferent Sinir Liflerinde Aksiyon
Potansiyellerinin Doğuşu

Burada Ca2+ da girer ve tüy hücresi ile temas eden afferent nöron
veya nöronları depolarize eden sinaptik bir transmitter salınır

Transmitterin kimliği saptanmamışsa da böyle bir transmitter
maddenin varlığı hakkında kesin kanıtlar bulunmaktadır

Stereosiliumların kinosiliumdan uzaklaşması ise dinlenim zar
geçirgenliğini azaltır

K+’un hücre içine girişi azalır, hücre hiperpolarize olur ve daha az
transmitter salınır
İŞİTME

Ses Dalgaları





Ses, dış ortamdaki moleküllerin longütudinal titreşimlerinin, yani moleküllerin
sırayla yoğunlaşıp seyrekleşmesinin kulak zarına çarpması ile oluşan bir duyudur
Bu hareketlerin kulak zarı üzerine olan basınç değişikliği olarak çizilmesi bir
dalga serisi verir ve dış ortamdaki bu hareketlere genelde ses dalgaları denir
Ses dalgaları deniz düzeyinde 20 0C sıcaklıkta havada yaklaşık 344 m/s (Saatte
770 mil) hızla hareket eder
Sesin hızı sıcaklık ve irtifa ile artar. İnsanın arasıra girdiği diğer ortamlarda ses
dalgalarının aynı şekilde fakat farklı hızlarda iletildiği bulunmuştur
Örneğin 20 0C sıcaklıkta tatlı suda ses hızı 1450 m/sn olup bu hız tuzlu suda
daha fazladır
Ses Dalgaları



Bir sesin şiddetinin ses dalgasının genliği, bu sesin tınısının frekans ile ilişkili olduğu
söylenir. Genlik ne kadar büyükse ses o kadar gürken frekans ne kadar fazla ise ses
o kadar tizdir
Bununla beraber sesin tınısı frekans ek olarak diğer pek az anlaşılmış etmenler
tarafından da belirlenmekte ve işitme eşiğinin bazı frekanslar için diğer frekanslara
oranla daha düşük olmasından ötürü frekans sesin şiddetini de belirlemektedir
Yinelenen örüntülere sahip ses dalgaları, dalgaların tek başlarına karmaşık olmaları
halinde dahi müzikal ses olarak algılanırken periyodik olmayan ve yinelenmeyen
titreşimler gürültü duygusu verir

Müzikal seslerin çoğu sesin tizliğini belirleyen bir ana frekans ile bunun üzerine binmiş
ve sesin özgün rengini veren armonik titreşimlerden (üst tonlar) yapılmıştır

Ses tınısındaki titreşimler oynı notayı çalmaları halinde dahi bizim değişik müzik
gereçlerinin ayırt edebilmemize izin verir
Ses Dalgaları




Bir ses dalgasının genliği kulak zarındaki en çok basınç değişikliği
terimleri ile tanımlanabilirse de bağıl bir ölçek kullanmak daha
uygundur
Bir sesin bel cinsinden şiddeti, o ses ile standart bir sesin şiddetleri
oranının logaritmasıdır
Sesin şiddeti
bel = log ----------------------Standart sesin şiddeti
Akustik şiddet ses basıncının karesi ile orantılıdır. Bu yüzden;
Sesin şiddeti
bel = 2 log -----------------------Standart sesin şiddeti
İç Kulaktan Seslerin İletimi
Ses Dalgaları

1 desibel 0.1 bel’dir. İnsanda duyulabilir ses frekans aralığı yaklaşık olarak
saniyede 20-20 000 döngü (cps, Hz) arasında değişir

Diğer hayvanlar özellikle yarasa ve köpekler çok daha yüksek frekansları
duyabilir

İnsan kulağının eşik düzeyi sesin tizliği ile değişmekte olup en yüksek
duyarlılık 1000-4000 Hz arasındadır

Konuşma sırasında ortalam erkek sesinin tizliği yaklaşık 120 Hz iken ortalama
kadın sesinin tizliği yaklaşık 250 Hz’dir

Ortalama bir kişi tarafından ayırt edilebilen ses frekansları 2000 tane kadar
iken eğitilmiş bir müzisyende bu sayı üst değerlere ulaşabilir

1000-3000 Hz arasında en iyi frekans ayrımı yapılırken daha yüksek ve daha
düşük frekanslarda ses ayrımı zayıflar
Ses Dalgaları
Ses İletimi




Kulak dış ortamdaki ses dalgalarını işitme sinirlerindeki
aksiyon potansiyellerine dönüştürür
Ses dalgaları kulak zarı ve kulak kemikçikleri tarafından
özenginin taban parçasının hareketleri haline
çevrilmektedir
Bu hareketler iç kulak sıvısında dalgalanmalar yapar
Dalgaların Korti organı üzerine olan etkisi sınır liflerinde
aksiyon potansiyelleri doğurur
Kulak Zarı ve Kemiklerin İşlevleri

Kulak zarının dış yüzü üzerinde ses dalgalarının yaptığı basınç değişikliklerine yanıt
olarak zar içe ve dışarı doğru hareket eder

Bundan dolayı zar ses kaynağının titreşimlerini taklit eden bir rezonatör gibi görev
yapar

Ses dalgası durduğu zaman kulak zarının titreşmeside hemen derhal durur, yani
kulak zarı hemen anında devreye giren kritik bir söndürme gücü’ne sahiptir

Kulak zarının hareketleri çekicin uzun koluna iletilir

Çekiç kemiği, uzun ve kısa kollarının birleştiği yerden geçen bir eksen etrafında
salındığından kısa kol böylece çekicin titreşmelerini örse iletir

Örs, bu titreşmeleri özenginin başına iletecek şekilde hareket eder

Özengi başının hareketleri, oval pencerenin arka kenarına içe ve dışa hareket
edecek şekilde menteşelenmiş bir kapıya benzeyen taban parçasını ileri-geri sallar.
Kulak Zarı ve Kemiklerin İşlevleri



İşitme kemikçikleri böylece bir
kaldırgaç sistemi gibi fonsiyon görür
ve bu yolla kulak zarının rezonatör
titreşimlerini kohleanın skala
vestibülisini dolduran perilanfaya karşı
gelen özenginin hareketlerine
dönüştürürler
Bu sistem, çekiç ve örsün kaldıraç
etkisinin gücü 1.3 kez daha fazla
artırması ve kulak zarı alanının örsün
taban parçasının alanından çok daha
geniş olması nedeniyle oval pencereye
ulaşan ses basıncında artışa neden
olur
Bu arda direnç nedeniyle ses
enerjisinde kayıplar olursa da 3000 Hz
altındaki frekanslarda kulak zarına
çarpan ses enerjisinin %60’nın
kohleadaki sıvıya iletildiği
hesaplanmıştır
Timpanik Refleks

Orta kulaktaki kaslar (tensor timpani ve stapedius) kasıldıkları
zaman çekicin uzun kolunu içe, özenginin taban parçasını dışa
doğru çekerler bu olay ses iletimini azaltır

Yüksek sesler genelde bu kaslarda bir refleks kasılma başlatır ve bu
olaya timpanik refleks adı verilir

Bu refleks işitme reseptörlerinin aşırı uyarılmasına yol açan güçlü
ses dalgalarını önleyerek koruyucu fonksiyon görür

Bununla beraber refleks reaksiyon zamanı 40-160 ms olduğundan
silah atışı gibi kısa süre devam eden şiddetli uyarılara karşı
koruyucu nitelik taşımaz
Kemik ve Hava İletimi

Ses dalgalarının kulak zarı ve işitme kemikçikleri aracılığı ile iç kulaktaki
sıvıya iletilmesine kemikçik iletimi denir

Ses dalgaları aynı şekilde yuvarlak pencereyi kapatan ikinci timpatik zarda
titreşimler başlatır

Normal işitme için önem taşımayan bu olaya hava iletimi adı verilir

İletimin üçüncü tipi olan kemik iletimi’nde kafatası kemiklerinin
titreşimleri iç kulaktaki sıvıya iletilir

Diyapozon veya diğer titreşen cisimlerin kafatasına direkt olarak
uygulanması halinde önemli ölçüde kemik iletimi görülür

Bu yol çok güçlü seslerin iletiminde de rol oynar
İlerleyen Dalgalar

Özengi kemiğinin taban parçasının hareketleri skala vestibüli içindeki perilanfada ilerleyen
bir dalga serisini başlatır

Bu dalga kohleaya tırmanırken boyu bir doruğa yükselip daha sonra hızla düşer

Bu doruk nokta ile özengi arasındaki uzaklık dalgayı başlatan titreşimlerin frekansı ile
özengi arasındaki uzaklık dalgayı başlatan titreşimlerin frekansı ile değişir

Yüksek tizlikte sesler kohlea tabanının yakınlarında doruk noktaya ulaşan dalgalar
yaratırken pes sesler apeks yakınında doruğa ulaşan dalgalar üretirler

Skala vestibülinin kemik duvarları katı ise de Reissner membranı esnektir

Baziler membran gerilim altında olmayıp üstelik skala vestibülideki dalgaların doruk
noktaları tarafından skala timpani içine kolayca bastırılır.
İlerleyen Dalgalar





Skala timpanideki sıvının yer değiştiştirmesi yuvarlak pencereden havaya
dağılır
Bundan dolayı ses baziler membranda bükülme meydana getirmekte ve bu
bükülmenin doruk düzeyde görüldüğü nokta ses dalgasının frekansı
tarafından saptanmaktadır
Korti organındaki tüy hücrelerinin tepeleri retiküler lamina tarafından gergin
halde tutulur ve dış tüy hücrelerinin tepeleri retiküler hücrelerinin tüyleri
tektoriyal zar içine gömülüdür
Özengi hareket ettiği zaman her iki zar aynı yönde hareket eder fakat farklı
eksenler üzerinde döndüklerinden tüyleri büken ortak bir hareket ğörülür
İç tüy hücrelerinin tüyleri olasılıkla tektoriyal membrana bağlanmamışsa da
bunlar tektoriyal zar ile alttaki hücreleri arasında hareket eden sıvı
tarafından belirgin şekilde bükülmektedir
İç ve Dış Tüy Hücrelerinin İşlevleri

İç tüy hücreleri işitme sinirlerinde aksiyon potansiyelleri üreten
primer duyu hücreleridir ve muhtemelen sıvı hareketleri ile
uyarılmaktadırlar

Diğer taraftan dış tüy hücreleri, superior oliva komplekslerinden
gelen kolinerjik efferent liflerle innerve edilmiştir

Bu hücreler hareketli olup depolarize olduklarında kısalır,
hiperpolarize olduklarında uzarlar


Bu tüy hücrelerinin pek az direkt alıcı özelliği bulunmakta ise de
baziler membranın titreşim kalıplarını etkileyerek işitmeyi daha
mükemmel hale getirirler
Bununla beraber bu kalıpların değiştirilmesinde kullanılan gerçek
yöntem bilinmemektedir.
İşitme Sinir Liflerindeki Aksiyon
Potansiyelleri



Tek bir işitme sinir lifindeki aksiyon potansiyellerinin frekansı
uyarıcı sesin şidetiyle orantılıdır
Düşük şiddette seslerde her akson sadece tek bir ses frekansına
karşı deşarj yapar ve bu frekans sinir lifinin kohleadan
kaynaklandığı bölgeye bağlı olarak aksondan aksona değişir
Daha yüksek şiddette seslerde her akson geniş bir ses
yelpazesine özellikle eşik uyarının görüldüğü frekansın altında
kalan frekanslarda karşı deşarj yapar
Resonance of the Basilar Membrane
İşitme Sinir Liflerindeki Aksiyon
Potansiyelleri




Bir ses dalgası kulağa çarptığında algılanan tizliğin ana belirleyicisi
Korti organının hangi bölgesinin azami düzeyde uyarıldığıdır
Herhangi bir tondaki ses tarafından kurulmuş olan ilerleyici bir
dalga baziler zar üzerinde belli bir noktada maksimum depresyon
ve bunun sonucu olarak maksimum reseptör uyarılması yapar
Bu nokta ve özengi arasındaki mesafe sesin tizliği ile ters
orantılıdır; pes tonlar kohlea apeksinde azami uyarı yaparken tiz
sesler kohlea tabanında azami uyarı oluşturur
Kohleanın çeşitli bölgelerinden beyine giden yollar birbirlerinden
ayrıdır.
İşitme Sinir Liflerindeki Aksiyon
Potansiyelleri



2000 Hz’den düşük ses frekanslarında sesin tizliğini algılamaya
katılan ek bir etmen işitme sinirindeki aksiyon potansiyellerinin
kalıbı olabilir
Frekans yeterince düşük olduğu zaman sinir lifleri bu ses
dalgasının her döngüsüne bir impulsla yanıt vermeye başlarlar
Bununla beraber bu yaylım ateş etkisi sınırlıdır; belli bir işitme
sinir lifindeki aksiyon potansiyellerinin frekansı bir sesin tizliği
yerine temel olarak şiddeti tarafından belirlenir
İşitme Sinir Liflerindeki Aksiyon
Potansiyelleri

Bir sesin tizliği temel olarak ses dalgasının frekansına bağlı ise de
sesin şiddeti de rol oynamaktadır

Sesin şiddeti arttıkça pes sesler (5000 Hz altı) daha pesleşirken
(4000 Hz üzeri) daha tizleşmektedir


Sesin devam ettiği sürede sesin tizliğini azda olsa etkiler. Bir sesin
tizliğin algılabilmek için o sesin en az 0.01 saniye devam etmesi
gerekir ve 0.01-0.1 saniye arasındaki sürelerde süre uzadıkça sesin
tizliği artar
Son olarak belli bir frekanstaki armaniyi de kapsayan karma seslerin
tizliği primer frekans kaybolsa (temel ses yitmesi) dahi hala aynı
tizlikte algılanır
Medulla Oblongatadaki Nöronların İşitsel
Yanıtları




Kohlear çekirdeklerdeki ikinci nöronların ses uyarılarına verdikleri
bireysel yanıtlar bireysel işitme sinir liflerindeki duruma benzer
En düşük şiddetteki seslerin frekansı birimden birime değişen bir
yanıt uyandırır; ses şiddeti arttıkça yanıt verilen frekans yelpazesi
giderek daha genişler
Birinci ve ikinci nöron yanıtları arasındaki en büyük fark medüller
nöronlardan düşük frekans bölgesinden keskin bir “sınır çizgisi”
bulunmasıdır
İkinci nöronların gösterdiği bu büyük özgürlük beyin sapında yer alan
bazı tür inhibitör süreçlere bağlı olabilirse de bunun nasıl
gerçekleştirildiği bilinmemektedir
İşitme Korteksi





Dorsal ve ventral kohlealar çekirdeklerden çıkan impulslar hem çaprazlaşan
hem de çaprazlaşmayan karmaşık yollar içinde yukarı doğru tırmanırlar
Hayvanlardaki primer işitme korteksinde, sanki kohlea bunun üzerinde düz
bir şerit halinde açılmış gibi ses tonlarının konuşlanmasında düzenli bir kalıp
bulunur
İnsanda, pes sesler işitme korteksinde anterolateral, tiz sesler
posteromedial olarak temsil edilir
Bununla birlikte kişiye ana sesi gitmiş karma bir ses dinletildiğinde uyarılan
korteks bölümünün algılanan tizliğe karşılık gelmesinden ötürü işitme
korteksinde per se olarak kodlanan şey sesin frekansı yerine tizliğidir
Yani saf frekansların ses tizliği haline işlenmesinin subkortikal bir düzeyde
gerçekleşmesi zorunludur.
İşitme Korteksi




İşitme kortekslerindeki her nöron bir işitme uyarısının başlama,
süre ve yinelenme hızı ile özellikle bu sesin geldiği yön gibi
değişkenlere yanıt verir
Bu yönden bu nöronlar vizüel korteksteki bazı nöronlara benzerler
Laboratuvardaki memeli hayvanlarda işitme korteksinin tahribi
sağırlığa yol açmadığı gibi aynı zamanda belli bir frekanstaki bir
sese karşı geliştirilmiş koşullu yanıtları da ortadan kaldırmaz
Buna karşın işitme korteksi, ses özelliklerinin analizi ve sesin
lokalize edilmesi ile beraber ton kalıplarının tanınması ile ilgilidir
Sesin Lokalizasyonu



Yatay düzlem üzerinde yayılan bir sesin geldiği yeri saptamak, bu
uyarının 2 kulağa geliş zamanları arasındaki farkın saptanmasına
bağlı olup bu olay kaynağı daha yakın olan tarafta sesin daha gür
olacağı gerçeğine de bağlıdır
20 µs kadar küçük olabilen ayırt edilebilir zaman farkının 3000 Hz
altındaki frekanslarda en önemli etmen olduğu, 3000 Hz üzerindeki
frekeanslarda ise ses şiddetindeki farkın en büyük önemi taşıdığı
söylenmektedir
İşitme korteksinde bir çok nöron her iki kulaktan girdi alır ve bir
uyarının bir kulağa erişme zamanı diğer kulağa erişme zamanına
göre sabit bir süre geciktiği zaman azami veya askari yanıt verirler
Sağırlık



Klinik sağırlık dış veya orta kulakta ses iletiminin bozulması (ileti
sağırlığı) ya da tüy hücreleri veya sinir hücrelerinin hasarına
(sinirsel sağırlık) bağlı olabilir
İleti sağırlığı nedenleri arasında dış kulak yolunun kulak kiri vaya
yabancı bir cisimle kapanması, kulak kemikçiklerinin tahrip olması
yinelenen orta kulak enfeksiyonlarından sonra kulak zarının
kalınlaşması ve özenginin oval pencereye bağlanmasında anormal bir
katılık bulunmasıdır
Streptomisin ve gentamisin gibi aminoglikozid antibiyotikler tüy
hücrelerinin stereosiliumlarının mekanosensitif kanallarını tıkar ve
hücrelerin yozlaşmasına neden olabilerek sinirsel sağırlık ve anormal
vestibuler fonksiyona neden olur
İşitme: Integrasyon ve Problemler





Perde
Yoğunluk
Lokalizasyon
Bütünleşme

Medulla

Thalamus

Auditory cortex
Sağırlık

İletim

Sensorinöral
Sağırlık



Uzun süreli gürültünün dış tüy hücrelerinde yaptığı
hasara işitme kaybı eşlik eder
Diğer nedenler arasında vestibulokohlear sinir ve
serebellopontin açı tümörleri ve medullada vasküler
harabiyet bulunmaktadır
İleti ve sinirsel sağırlık diyapozon ile yapılan bir grup
basit testle birbirinden ayırt edilebilir
Odiyometre




İşitme keskinliği genelde bir odiyometre ile ölçülür
Bu aygıt kulaklık aracılığı ile deneye çeşitli frekanslarda saf tonlar
gönderir
Her frekans için saptanan eşik şiddet bir grafik üzerine normal
işitmenin yüzdesi olarak işaretlenir
Bu yolla sağırlığın derecesi nesnel olarak ölçüldüğü gibi en fazla
hasara uğramış ton ağırlığına ait bir tabloda elde edilir
Pencere (Fenestrasyon) Girişimleri




İleti sağırlığının sık görülen bir şekli otoskleroza bağlı olup bu
hastalıkta özenginin taban parçasının oval pencere ile bağlantısı
anormal derecede katılaşmıştır
Bu hastalık bulunan kişilerde işitmede belli bir ölçüde düzelme
sağlamak için hava iletimi kullanılabilir
Bu amaçla kemik labirentte zar ile örtülü bir delik oluşturulur ve
sekonder kulak zarının titreşmesi ile oluşan dalgalar ileri
dağıtılabilir
Bu “pencereleme” girişiminde horizontal yarım daire kanalına
matkapla bir delik açılır ve bu delik deri ile örtülür
VESTİBÜLER FONKSİYON

Döngüsel Hızlanmaya Verilen Yanıtlar




Herhangi bir yarım daire kanalı düzleminde döngüsel hızlanma
bu kanalın kristasını uyarır
Endolenfaya eylemsizliğinden dolayı dönüş yönünü aksi yönde
yer değiştirir ve bu sıvı kupulayı iterek bunu deforme eder
Bu olay tüy hücrelerini uzantılarını eğer. Sabit bir dönüş hızına
ulaşıldığında sıvı vücutla aynı hızda döner ve kupula dik
konumuna geri döner
Dönüş durduğunda hızın kesilmesi endolenfanın dönüş yönünde
yer değiştirmesine neden olur ve kupula hızlanma sırasında
yöneldiği yönün aksi tarafına deforme olur
Döngüsel Hızlanmaya Verilen Yanıtlar





Kupula 25-30 saniye sonra tekrar orta konumuna geri döner
Kupulanın bir yöne doğru hareketi genelde bunun kristasından
gelen sinir liflerinde artmış impuls trafiğine neden olurken aksi
yönde hareket genelde nöral aktiviteyi inhibe eder
Dönme hareketi dönüş düzeyine en yakın yarım daire kanallarında
doruk uyarıya neden olur
Başın bir tarafındaki kanallar diğer taraftakilerin ayna hayali
olduğundan endolenfa bir tarafta ampullaya doğru hareket ederken
diğer taraftan ampulladan uzaklaşır
Bundan dolayı beyine ulaşan uyaran kalıbı dönüş düzlemi kadar
dönüş yönü ile de değişir
Döngüsel Hızlanmaya Verilen Yanıtlar




Doğrusal hızlanma olasılıkla kupulanın
yerine değiştirmeyeceğinden kristaları
uyarmaz
Bunun beraber elde bulunan kanıtlara
göre labirentin bir bölümü tahrip
olduğunda diğer bölümler bunun
fonksiyonlarını yüklenir
Bundan dolayı labirent fonsiyonlarının
deneysel olarak lokalize edilmesi
zordur
Vestübüler cekirdeklerden omurilik
içinde aşağıya inen traktuslar temel
olarak postür ayarlanması ile
ilgilidirler; kafa sinir çekirdekleri için
yukarı tırmanan bağlantılar ise geniş
ölçüde göz hareketleri ile ilgilidirler
Denge: Mekanoreseptör

Integration
 Medulla
 Cerebellum
 Thalamus
 Cortex
Denge ve Oriyantasyon Yolları

Denge ve oriyantasyonla
ilgili üç model vardır:




Vestibuler reseptörler
Görme reseptörleri
Somatik reseptörler
Bu reseptörler vücut
hareketlerine refleks
cevaplar verir
Equilibrium: Vestibular Apparatus
Denge: Vestibular Apparat
Krista Ampullaris ve Dinamik Denge
Nistagmus


Dönüşün başlangıç ve bitişinde gözde görülen tipik sıçrama şeklinde
ani harekete nistagmus denir
Görme uyarıları ile başlatılamamasına ve kör kişilerdede görülmesine
karşı bu olay geçekte vücut dönerken gözün belirli noktalara
tespitinin sürdürülmesini sağlayan bir reflekstir

Dönme başladığında gözler dönüş yönüne ters yönde yavaşça
hareket ederek görsel tespiti sürdürür (vestibülo oküler refleks)

Bu hareketin sınırına ulaşıldığında gözler hızla yeni bir tespit
noktasına döner ve tekrar aksi yönde yavaşça harekete başlar

Hareketin yavaş kompenenti labirentlerden gelen uyarılarla
başlatılırken hızlı konpenet beyin sapındaki bir merkez tarafından
tetiklenir
Nistagmus




Nistagmus sıklıkla yatay ise de dönüş sırasında kafanın yana
yatırılması halinde dikey veya kafanın öne eğilmesi halinde
döngüsel de olabilir
Tanım olarak nistagmusta göz hareketinin yönü hızlı kompenentin
yönü olarak tanımlanır
Dönüş sırasında hızlı kompenentin yönü dönüş yönü ile aynı ise
de dönüş durduğunda kupulanın dönüş yönünün aksi yönde
hareket etmesi nedeni ile postrotatuvar nistagmus görülür
Klinikte beyin sapı lezyonları bulunan hastalarda dinlenme
sırasında nistagmus görülür
Doğrusal Hızlanmaya Verilen Yanıtlar

Memelilerde utrikul ve sakkulus makulaları doğrusal hızlanmaya yanıt
verir

Genelde utrikül yatay, sakkulus dikey hızlanmayı yanıtlar

Otolitler endolenfadan daha yoğundur ve herhangi bir yönde
hızlanma bunların zıt yönde yer değiştirmesine, tüy hücrelerinin
uzantılarının bükülmesine ve sinir liflerinde aktivite dolmasına neden
olur

Otolitler üzerine yerçekimi etkisi nedeniyle kafa hareket etmezken de
makulalar tonik olarak deşarj yaparlar

Bu reseptörlerden doğan impulslar kafanın doğrulma refleksi ile
diğer önemli postür düzenlemelerinden kısmen sorumludurlar
Doğrusal Hızlanmaya Verilen Yanıtlar




Makulaların uyarılmasına verilen yanıtların çoğunun refleks
tabiatında olmasına karşın vestübüler impulslar serebral kortekse de
ulaşır
Bu impulslar olasılıkla hareketin bilinçli algılanmasından sorumludur
ve uzayda oriyantasyon için gereken bilginin bir bölümünü sağlar
Aşırı vestibüler uyarıya eşlik ettiği bilinen bulantı, kan basıncı
değişiklikleri, terleme, solgunluk ve kusma olasılıkla beyin sapındaki
vestibüler bağlantılar üzerinde kurulu reflekslere bağlıdır
Vertigo (baş dönmesi), gerçek bir dönme hareketi yokken kişinin
dönüş duyusu almasıdır
Utrikular Reseptör Hücreleri
Üzerine Yerçekiminin Etkisi
Kalorik Uyarı

Yarım daire kanalları dış kulak yoluna vücut sıcaklığına göre
daha sıcak veya daha soğuk su şırınga edilmesiyle uyarılabilirler

Sıcaklık farkı endolenfadan konveksiyon akışları başlatır ve
sonuçta kupulanın hareketine neden olur

Bazen tanı amacıyla kullanılan bu kalorik stimülasyon
yöntemi bir nistagmus, baş dönmesi ve kusmaya neden olur

Kulak enfeksiyonlarının tedavisi için kulak kanalı yıkanırken bu
semptomların önlenmesi için, kullanılan sıvının vücut
sıcaklığında olduğundan emin olmak önemlidir
Uzaysal Uyum



Bireyin içinde bulunduğu uzaya uyumu büyük ölçüde vestibüler
reseptörlerden alınan girdilere bağlı ise de görme ipuçları da önem
taşır
Vücudun çeşitli kısımlarının bağıl konumları hakkında bilgi sağlayan
eklem kapsüllerindeki propriyoseptörlerden ve derideki
eksteroseptörler ve özellikle dokunma ile basınç reseptörlerinden
gelen impulslarla uygun bilgiler sağlanır
Bu dört girdi kortikal bir düzeyde birleştirilerek, kişinin uzaydaki
konumuna ait sürekli bir resim haline getirilir
Download