M. Meclisi B : 148 19 . 10 . 1972 O : 3 vindirici örnekler

advertisement
M. Meclisi
B : 148
vindirici örnekler göremedik. Eğer böyle bir
şey olmaz da, bugüne kadar çekilmiş sıkıntıla­
rın, söylenmiş lâfların bütün inhisarı bir parla­
mento hudutları içinde sadece bilmem bir Bitlisten, bir Hakkâriden gelmiş milletvekilinin
şahsına bağlı tutulur,' ortaya konmak istenen iş­
kencelerin altında bazı gerçeklerin yattığı, di­
ğer illerimizin, diyelim ki, bir istanbul ilinden
gelmiş temsilcilerimizin dikkatine çarpmazsa,
veyahut bu dikkate alma hususu ihmal edilir­
se bu, öyle veballer doğurur ki, belki biz haya­
tımızda görmeyiz; ama, müşterek olarak to­
runlarımız bunun işkencesini çeker.
Doğudan emsal vererek bunları anlatmak
isteriz. Fakat bir yarım saat kadar evvel Kars
sayın milletvekilinin ortaya koyduğu bir hu­
susu tekrarlamadan geçemeyeceğim. 1969 se­
çimlerini müteakip günlerde aynı konu burada
bir vesile ile görüşüldüğü zaman, o arkadaşı­
mın burada söylediklerinden yalnız bir kısmı­
na temas ettiğimde, kendisi tarafından, garip
ve acaip sayılabilecek bazı ithamlara hedef edil­
miştim. Bu tip tutarsızlıklar bugün Doğunun
bir derdi olmakla beraber, senelerden beri de­
vam eden dertleri arasındadır da. O halde Do­
ğuyu, biz, demokratik idare anlayışının özüne
mahsus mahzurlara terkederek telâfi edebilecek
durumda değiliz. Bunu bir özel planlama içinde
ele almadıkça, belki oradan geldiğini dahi he­
saba katamadan sırtımızda bir kambur olarak
daha uzun süre taşıyacağız. Hattâ o taşıma
bazen o kadar ileri gidecek ki, bir bakan, bir
o seviyede yüksek yetkili Doğudaki ayrılıkları,
Doğudaki bölgesel çalkantıları sanki bütün bir
halka mâleder bir anlam ve ruh içinde Yüksek
Parlamentonun huzuruna getirecek; fakat maa­
lesef işlediği bu gafın, Doğuda ve bütün Tür­
kiye sathında halk nazarında yapabileceği tah­
ribatı da hesaba katmayacak. Bir itham, bir if­
tira olma yanını düşünmesek bile, bunun böyle
olması gerçek olarak kabul edilse dahi, bu ger­
çeklerin nasıl telâfi edileceğine dair bir çö­
züm yolu getirmeyeceğiz.
Bu planlamada dikkatimi çeken nokta şu
olmuştur,
BAŞKAN — Sayın Akışık, dört dakika ev­
vel bir dakikanız kaldığını söylemiştim.
KENAN MÜMTAZ AKIŞIK (Devamla) —
Hemen bitiriyorum efendim, son cümlemi söy­
lemek üzereyim.
19 . 10 . 1972
O :3
Bugüne kadar birçok ithamlar var görünür;
ama bu planlamanın bir kıymetli vasfı şöyle
önümüze çıkar; eğer o ithamlar olsaydı, o it­
hamları cevaplandıracak kadar aklımız da bu­
lunacağına göre, o ithamlara çare arayacak bazı
tedbirleri de bu plana koyacaktık. Demek ki,
plana koymadığımıza göre, o ithamlar da ta­
mamen muallâktadır, havadadır. Ama buna
rağmen bir özel planlamanın Doğu, Güney - Do­
ğu ve emsali iller için Türkiye'de ne kadar
hayatî önem kaşıdığını bu eserde görmek ister­
dik. Gröremeyişimiz bizim için ıstırap olmuştur.
Saygılar sunarım. (C. H. P. sıralarından al­
kışlar).
BAŞKAN — Sayın İhsan Kabadayı, buyu­
runuz efendim.
İHSAN KABADAYI (Konya) — Sayın Baş­
kan, muhterem arkadaşlar; ben planın sadece
bir yönüne, hayvancılık yönüne değineceğim.
Bir köy çocuğu olan ve halen hayvancılıkla meş­
gul olan bir kişi olarak teoriden fazla, daha faz­
la tatbikatta gördüğüm hususları dile getirme­
ye çalışarak plancılara bir miktar ışık tutabilirsem kendimi bahtiyar addedeceğim.
Üçüncü Beş Yıllık Planda, ilk iki plan dö­
nemine nazaran hayvancılık kesiminde daha bü­
yük yatırımlar yapılacağı ve hayvancılığın bü­
yük bir gelişme göstereceği yolunda tedbirler
alındığı bir vakıa ise de hayvancılığın ben Tür­
kiye'de ciddî bir envanterinin yapıldığına, ista­
tistiklerinin tutulduğuna ve Türkiye'de bu yol­
daki potansiyelin ilgililer tarafından değeri ka­
dar anlaşıldığı kanısında değilim. Kanaatim
odur ki, Türkiye'nin doğal kaynaklar içerisinde
hiç bir şeye muhtacolmadan hayvancılığın yete­
ri kadar sahibolduğumuz imkânlarını işletirsek;
bütün iç ve dış ticaret açığını kapatacak kadar
büyük bir güce sahiboluruz. Maalesef, bu mev­
zuda en çok öksüz kalan, yetim muamelesiyle
dertli kalan Türkiye'de hayvandır, ve hayvancı­
lıkla uğraşan kişilerdir.
Yapageldiğimiz planlarda hayvan ürünleri­
nin hangi üretim miktarından hesaplandığı an­
laşılmayan, sadece artış hızlarını vermekle ik­
tifa eden bir görüşle iktifa edilmiştir. Üretim
miktar ve değeri belli olmadan gelişme hızları
hesabedilemez. Hal böyle iken, tablo 153'ün al­
tında yer alan; «Malların, Birinci ve ikinci Plan
dönemlerinde miktar karşılaştırması mümkün
— 597 —
Download