SUR*YE

advertisement
TÜRK DIŞ SİYASETİNDE SURİYE
Suriye-Genel Bilgiler

Suriye bölgesi aydınlanma dönemleri açısından medeniyetin iki kutbundan biridir.
Doğu Aydınlanmasının merkezidir. Doğu Aydınlanması’ndan biraz önce Suriye
bölgesindeki halk arasında, Bizans ve İslam Devletlerinin arasında kalan bir bölge
olması nedeniyle, iki dil yaygın olarak kullanılmaktaydı. Bunlar: Yunanca ve Arapça.
Emeviler Dönemi’nde, bilindiği üzere, eski Yunanca eserlerin Arapçaya çevrilmesiyle
Doğu Aydınlanması diye tabir edilebilecek bir aydınlanma hareketi başladı. Bu
tercümelerin Suriye bölgesinde yapılmış olması bir tesadüf değildir, çünkü değinildiği
gibi bu bölge bir geçiş bölgesi olduğu için halk arasında Arapça da Yunanca da
konuşuluyordu. Tercümeler de Yunancadan Arapçaya yapılmıştır, zaten. (Diğer kutup:
İspanya…)

Tüccar bir millet, belki de o yüzden diplomaside çok usta, özellikle Şamlılar.

Kimlik bunalımı olan bir ülke. Arap milliyetçiliği hakim ama ulus-ülke çatışması var.
Arapların yalnızca %6’sı Suriye’dedir… Suriyeliler kendilerini Arap milletinin bir
parçası olarak görüyorlar. Ama mevcut Suriye sınırları bütün Arap coğrafyasını
kapsamıyor. Dolayısıyla halk ya mevcut sınırları benimsememiş ve bütün Arapları
kapsayan bir siyasi bölgenin kurulmasını savunmuş (ve savunmakta) ya da Arap
milliyetçiliğine inanmamışlardır. Bu durum ulus tanımıyla mevcut ülke sınırları
arasında bir tutarsızlığa neden oluyor.
 Anayasada “Suriye Arap Bölgesi, Arap anavatanın bir parçasıdır,” der (Madde
1, 2. Fıkra); Suriye Arap Bölgesindeki halk, Arap milletinin bir parçası olup, şamil bir
kurtuluşun tahakkuku için emek sarf eder ve çarpışır(Madde 1, 3. Fıkra). Dikkat
edilirse anayasada Suriye Arap Cumhuriyeti tabiri kullanılmıyor, Suriye bölgesi geniş
Arap bölgesinin bir parçası olarak tanımlanıyor.
 Suriye, ayrıca, etnik ve dini olarak da çok parçalı bir ülke. Birçok etnik ve dini
azınlıkları barındıran bir bölge burası: Nusayriler, Dürziler, Sünniler, İsmaililer,
Yezidiler, vs. Etnik olarak da Kürtler, Türkler, Türkmenler, vs. NUSAYRİ yönetim
var ama Sünniler çoğunlukta…

Arap dünyasının, ki Araplığı tartışılır, hem en medeni (göçebe kültürünün en az
olduğu) hem de en aktif toplumunu barındırır. Zamanın Suriye Başbakanı Şükrü
Kuvvetli Mısır ve Suriye’nin birleşmesiyle Birleşik Arap Cumhuriyeti kurulduğunda
Abdunnasır’a şöyle diyor: “Suriyelilerin yarısı kendini Arap davasının büyük
önderi olarak görür. Dörtte biri kendini peygamber zanneder. Yüzde onu da
kendinin “Tanrı” olduğunu düşünür.”
1

Tarihte Suriye adında bir devlet yoktur, hatta bugünkü Suriye bölgesinde kurulmuş bir
devlet de yoktur. Emeviler dışında ki, Emeviler de Suriyeli değildir; devletin
başkentini Arap Yarımadasından Suriye’ye, Şam’a taşmışlardır.
 Suriye daha çok, çevresindeki devlet geleneğine sahip bölgelerin hakimiyet
için mücadele ettikleri bir bölge olagelmiştir. Tarihe bakarsak:
o Hititler-Mısır
o Bizans-İslam Devleti
o Memlükler-Osmanlı
o Osmanlı-Mısır(1831-1840 Kavalalı İbrahim Paşa
döneminde Mısır Suriye’ye hakim oluyor.)
Yakın tarihte:
o İngiltere-Fransa (I. Dünya Savaşı ve sonrası Sykes-Picot
Anlaşması; San Remo Görüşmeleri)
o Bağdat ve Kahire ayrı başkentler olarak ortaya çıktıktan
sonra (Irak’ın Bereketli Hilal Tasarısına karşı Mısır’da
Arap Ligi kuruldu-1945)
o 1958’de Mısır Suriye’ye hakim oluyor.
o Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler
o Son dönemde ABD-Türkiye-İran-Fransa
Bölgede etkin olmak için mücadele eden güçlerden bazılarıdır.
SURİYE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

Suriye’de iki yapı var. Biri Türkiye’yle yakınlaşmayı destekliyor; biri karşı çıkıyor.
Başar Esad Grubu ve Hafız Esad Yanlıları. Hafız Esad yanlıları ya da
“Muhafızlar”ın önderi RAMİ MAKHLUF. Makhluf, Hafız Esad’ın akrabası ve
büyük işadamı. Hafız Esad döneminde büyük bir servete kavuşuyor. Türkiye’yle
yakınlaşmanın Suriye’de elde ettiği konuma bir tehdit oluşturacağını düşünüyor.
Türkiye’yle yakın ilişkileri destekleyen grup: Aslında Hafız Esad kendisinde sonra
başkanlık için Basil Esad’ı yetiştirmişti. Basil Esad, Şam’da esrarengiz bir trafik
kazasında ölünce(1996), Beşar Esad, başkanlık için tek seçenek haline geldi. Aslında
Beşar Esad’ın başkanlıkla alakası yoktu. Londra’da göz doktoru oldu. Babasını çok
sevmediği söyleniyor.
SORUNLAR

HATAY SORUNU – 1939’da Türkiye’ye katılıyor. Öncesinde bir özerklik dönemi
var. Daha sonra bu özerklik daha da pekiştirilerek Hatay Cumhuriyeti kuruluyor.
Sonra da Hatay Meclisi’nde alınan kararla Hatay’da bir referandum yapılıyor ve Hatay
Türkiye’ye katılma kararı alıyor.
2
 Suriye’de Devlet Dairelerindeki Haritalar- Fahir
Konsolosu ve 1970-1974 arasında Şam Büyükelçisi.
ALAÇAM-Halep
 Bir anısını anlatıyor. 29 Kasım 1971’de daha önceki yıllarda olduğu gibi, Türk
Büyükelçiliği’nin önünde Hatay’la ilgili gösteriler yapılıyor. Hatay’ın
Suriye’ye iadesi isteniyor. Büyükelçi ertesi gün zamanın Dışişleri Bakanı
Abdülhalim Khaddam’ı ziyerete gidiyor ve önceki günkü olayları protesto
ediyor.
Khaddam’ın Cevabı: “Asırlarca beraber yaşadık. Birbirimizi gayet iyi
tanıdık. Nihayet 1946’da bağımsız olduk. Bekledik ki, bizim elimizden
tutarsınız, ihtiyaçlarımızı sorarsınız, kısacası bizimle ilgilenirsiniz. Ama
hiçbir inisiyatif almadınız. Ne bir ziyaret önerinde bulundunuz, ne de bir
davet yaptınız. Bağımsızlığımızdan adeta memnun olmadığınız gibi bir
izlenim edinir hallere düştük. Bunun bugüne kadar tek istisnası oldu. O da
Başbakan Menderes’in 1950’li yıllarda bizi Bağdat Paktı’na sokmak için
Şam’a yaptığı resmi ziyarettir. Tabiatı ile biz de bu öneriyi bildiğiniz
nedenlerle reddettik. Yıl 1971 durum halen aynen devam ediyor. Biz,
şimdi, bu kısırdöngüyü değiştirmek istiyor ve bu nedenle de Dış İşleri
Bakanınızı Suriye’yi ziyarete resmen davet ediyorum.”
Türk Dışişleri Bakanı Haluk Bayülken Aralık 1972’de Suriye’yi ziyaret etti. O
tarihten bu yana ise Hatay’la alakalı hiçbir gösteri yapılmadı, resmi ya da gayri
resmi hiçbir yayında bulunulmadı. Fakat Hatay’ı Suriye hudutları içinde
gösteren haritalar devlet dairelerinden kaldırılmadı.
 Fahir Alaçam bu anılarını Turhan Fırat’ın editörlüğünü yaptığı “Dış
Politikamızın Perde Arkası” isimli kitabında anlatıyor. Fakat burada önemli bir
yanlışlık var. Diyor ki, “2005 yılından itibaren Suriyeliler bu haritaları
kaldırarak yerine gerçek durumu aksettiren haritaları koydular.” Bugün
bile Suriye’ye gittiğinizde devlet dairelerinde de diğer alanlarda da Suriye
haritalarında Hatay Suriye’nin içinde gösteriliyor. Hatta Türk
Büyükelçiliği’nin önünde reklam panoları var. Oraya bile zaman zaman çeşitli
vesilelerle Hatay’ı Suriye’de gösteren haritalar konuluyor. Ama yakın zamanda
devlet dairelerinde olmasa bile özel alanda Hatay’ı Türkiye’de gösteren ya da
diğer bir ifadeyle Hatay’ı Suriye’de göstermeyen haritalar kullanılmaya
başlandı. Ama bu çok yeni bir gelişme. 2005 yılında Suriye’de hiçbir devlet
dairesinde Büyükelçi’nin bahsettiği gibi bir durum yoktu, halen de yok. Hatta
bu durum resmi görüşmeler yapılırken küçük çaplı “harita krizleri”nin
yaşanmasına neden oldu, 2005’ten sonra da.
 Hatay’da Halk Oylaması 1938: İddialara göre Fransa ile yapılan gizli
anlaşma gereğince Hatay’da 100 yılda bir halk oylaması yapılması gerekiyor
ve halk bunun neticesinde Suriye ya da Türkiye’yi tercih edecek. Yine
3
iddialara göre Suriyeli kadınlar Hatay’a gelerek doğum yapıyor ve
çocuklarının T.C. Vatandaşı olmasını sağlıyorlar. 1964 tarihli Türk
Vatandaşlık Kanunu’nda ve yeni kabul edilen kanunda Türk vatandaşlğı
doğumla kazanılabiliyor.
 Hataylı Öğrenciler. Suriye’de burslu okuyorlar ve istedikleri bölümü
seçiyorlar ilkokul mezunu bile olmalarına gerek yok. Bunların mezun
olduktan sonra Hatay’a dönüp Suriye lehine çalışmalar yapması ve
2038’de olacak halk oylamasında Suriye lehine oy vermeleri amaçlanıyor.
Koyu Arap milliyetçisi olarak yetiştiriliyorlar. Fakat Türkiye de buna
karşılık Suriye üniversitelerinin denkliğini tanımıyor. Bunun yanında son
dönemlerde iki ülke arasında kurulan çok yakın ilişkiler Suriye
üniversitelerinin tanınmasıyla da sonuçlanabilir.

SU SORUNU
 BAŞLANGIÇ: Türkiye-Suriye arasındaki su sorununu Keban Barajı’nın
yapımına karar verilmesiyle başladı ve uluslararası bir nitelik kazandı. Türkiye
barajın yapımı için 1966 yılında ABD ile bir kredi anlaşması imzalanmış ve
Türkiye’den barajın yapımıyla aşağı kıyıdaş ülkeleri mağdur etmeyecek bir
miktarda suyun bırakılmasını taahhüt eden bir niyet mektubu istenmiştir.
Burada Türkiye aşağı kıyıdaş ülkelere 350m³/sn su bırakmayı taahhüt etmiştir.
Daha sonra Türkiye-Suriye ve Irak’la yapılan görüşmelerle Türkiye’den
bırakılacak su miktarı önce 400, daha sonra 450m³/sn olarak değiştirildi.
 Suriye-Türkiye arasındaki su sorununda şu anda bulunulan noktayı belirleyen
temel verilerden biri Türkiye-Suriye arasında imzalanan 1987 tarihli
Ekonomik İşbirliği Protokolü’dür. Protokolün altıncı maddeden onuncu
maddeye kadar olan kısmı Su Başlığını taşır. Burada Türkiye önemli bir
taahhütte bulunuyor: “Atatürk Baraj Gölü’nün doldurulması sırasında ve Fırat
sularının üç ülke arasında tahsisine kadar Türk tarafı, Türkiye-Suriye
sınırından yıllık ortalama olarak 500m³/sn’den fazla su bırakmayı taahhüt
eder. Aylık akışın 500m³/sn’nin altına düştüğü durumlarda farkın gelecek ay
kapatılmasını kabul eder.”
 “Nihai tahsise kadar” sözü gelecekte Fırat ve Dicle nehirleri konusunda bir
paylaşım yapılacağını gösteriyor. Protokol ne DSİ’ye ne de konuyla ilgili
başka bir kuruma danışılmadan imzalandı.
 1987 Protkolü’yle birlikte bir de Güvenlik Protokolü imzalanmış ve buna
göre Suriye de PKK’yı desteklemeyeceğini, sınırları içinde Türkiye’ye
yönelik terör faaliyetlerinde bulunan grupları barındırmayacağı ve
bunlarla mücadele edeceğini taahhüt etmiştir. Türkiye suyla alakalı
4
taahhüdünü büyük ölçüde yerine getirdiği halde (kurak olan yıllarda
kasıtlı olmayarak gönderilen su miktarında küçük azalmalar yaşandı),
bilindiği üzere, Suriye önce Ermeni ASALA örgütünü daha sonra da
PKK’yı desteklemiştir.
 Asi Nehri, 1987 Protokolünde Asi Nehri yer almadı. Oysa Fırat ve Dicle
nehirlerine çok benzer bir konumu var Asi’nin. Lübnan topraklarından doğan
ve Suriye’den geçerek Hatay’dan Akdeniz’e dökülen bir nehir. Suriye Asi’nin
sularını dilediği gibi kullanıyor ve Türkiye’ye su göndermiyor. Bu konunun
müzakere edilmesine bile yanaşmıyor, çünkü Hatay’ın kendisine ait olduğu
tezinden hareketle bu sorunda Türkiye’nin taraf olmadığını savunuyor. Son
yıllarda Türkiye-Suriye sınırında Asi Nehri üzerinde bir Dostluk Barajı
yapımı gündemde. Barajın sularından ve burada üretilen elektrikten Türkiye ve
Suriye ortak yararlanacak. Suriye pek yanaşmıyor ama Erdoğan’ın ve
Abdullah Gül’ün ziyaretlerinde bu konuda bir uzlaşı için görüşüldü.
 Suriye’nin Tezi: 1959’da Mısır ve Sudan arasında imzalanan Nil
Anlaşması’nı temel alıyor. Bu anlaşmaya göre yukarı kıyıdaş 9 ülkenin Nil
sularından faydalanması çok büyük oranda engellenmiş ve Nil suları neredeyse
tamamen Mısır’a bırakılmıştır. Buna karşın Türkiye’de ABD ve Meksika
arasındaki Colorado Nehri’yle alakalı düzenlemeleri örnek gösteriyor. Burada
ABD’den doğan Colorado Nehri’nin tüm kullanımı ABD’ye bırakılmıştır.
 Son yıllarda gelişen ilişkilerle birlikte Türkiye-Suriye arasındaki su krizi geçici
bir süre aşılmıştır. Suriye su ihtiyacında sıkıntıya düştüğü zaman Türkiye’den
fazla su bırakmasını rica ediyor ve Türkiye’de bu yanıta iyi niyetle olumlu
cevap veriyor. Ama nüfus artışı ileride su sıkıntısı yaşamasına neden olacak!
İŞBİRLİĞİ ALANLARI

Sovyetler Birliği yıkıldı. ABD ve İsrail büyük tehdit. Türkiye arabuluculuk için çok
uygun bir seçenek. İran’la yakınlaşmanın çok bir getirisi olmadı. Suriye daha da
yalnızlaştı.
 Irak İşgali öncesinde Irak mı daha önce işgal edilecek Suriye mi
tartışmaları yapılırken Suriye’de olan gelişmeler: Beşar Esad’ın Bakanlar
Kurulu’nda yapılan ve gizli tutulan bir toplantıda “herhangi bir ABD veya
İsrail saldırısı durumunda Türkiye’ye ilhak olmaya hazırlıklı olmalıyız”
şeklinde bir ifade kullandığı iddia ediliyor. Üç yerden bu konuşmayı
yaptığı konusunda bilgi aldım. Suriye Muhaberat’ından biri, MİT’ten biri
ve Şam’daki Türk Büyükelçiliği’nden biri bunu doğruladı.
5
 Bu konuşmadan sonra Suriye’deki bütün devlet kurumlarına Türk bayrağı
getirtildiği ve ABD veya İsrail’den bir tehdit olması durumunda bunların
Suriye bayraklarının yerine çekilmesi emrinin verildiği yine aynı kaynaklar
tarafından iddia ediliyor.
 İlhak durumunda askeri altyapı eksik. Öncelikle havaalanlarının Türk
uçaklarının iniş-kalkış yapabileceği şekilde modernize edilmesi gerekiyor.
Bunu tamamlama çalışmaları yapılıyor. Daha da ötesi, Suriyeli pilotlar
başta F-16’lar olmak üzere Türk uçaklarını uçurabilmek için eğitim
alıyorlar. “2008’de K. Irak Hava Harekatlarında Suriyeli pilotlar uçtu.” Bu
iddia o dönem bir konferans vermek üzere Suriye’ye gelen bir Türk askeri
yetkilisinden.
İsrail’le Barış Görüşmelerinde Arabuluculuk

Türkiye’nin girişimleri bir yana Suriye bunu ısrarla istiyor. Temel sorunlar:
 İsrail’in 1967’de işgal ettiği ve 1981’de ilhak ettiğini
açıkladığı GOLAN BÖLGESİ (Tepeleri değil)’nin
Suriye’ye iadesi. Türkiye bu görüşmelerde Golan’ın
İsrail’den ayrılmasıyla ortaya çıkacak su sıkıntısını
giderecek. Dikkatli olunması lazım. Çünkü İsrail Golan
Bölgesini Hatay’la eş tutuyor. Hatay nasıl Türkiye’ye
ilhak olduysa biz de Golan’ı ilhak ettik. 1946’yla 1967
arasında Suriye’nin burayı yönetmiş olması bir şey ifade
etmez. Ona kalsa Türkiye Golan’ı 400 yıl idare etmiştir. O
halde Türkiye’nin de buranın iadesini isteme hakkı var. Ve
eğer öyleyse Golan halkı Türkiye’ye ilhak olmayı tercih
eder. Suriye illa ki buranın ilhakını istiyorsa Hatay’daki gibi
halk oylaması yapılsın, eğer halk Suriye’yi tercih ederse
Suriye Golan’ı alsın deniyor. Ama Golan halkı işgalden
önce zaten orayı boşalttı yerlerine de Yahudi yerleşimciler
geldi. Golan bölgesinden göç etmek zorunda kalanlar bugün
Şam’da yaşıyorlar. İşin Türkiye açısından önemli tarafı
buradan Şam’a göç eden çok sayıda Türk var. Golan’da
işgal öncesinde tam 17 Türk köyü vardı (Osmanlı
zamanında devletin parçalanma tehlikesi fark edilince Orta
Doğu’daki stratejik bölgelere güvenilir Türk aşiretleri
yerleştirildi. Golan da bu bölgelerden biri). Ayrıca İsrail’in
iddiasına göre, Suriye fiilen Golan’ın ilhakını kabul
etmiştir. Çünkü İsrail’in kuruluşundan beri en istikrarlı
sınırı Suriye sınırıdır. İsrail geçen yıl teşekkür mesajı
yayınladı Suriye için, İsrail-Suriye sınırının en istikrarlı
sınır olduğunu belirten! Dolayısıyla Türkiye için bu
soruna dahil olmakla iki tehlike ortaya çıkıyor. 1) İsrail’le
6
karşılıksız su verme taahhüdü 2) Hatay’ın durumu
tartışılır hale gelebilir. Türkiye çözüm için çaba harcamalı
ama dikkatli olmalı. Suriyeliler diplomaside çok ustalar!
Golan sorunu Hatay’la aynı kefeye koyulur ve Suriye’ye
verilirse Hatay konusunda da tartışmalar başlayabilir.
Suriye-Kktc Yakınlaşması

Hem Türkiye Suriye ilişkilerinde işbirliği konularından diğer bir örnek, Suriye’nin
KKTC’yle olan ilişkileri. 2002 yılından sonra Suriye-KKTC’yle ilişkilerini
geliştirmeye başladı. Son dönemlerde Lazkiye’den KKTC’ye düzenli feribot seferleri
yapılıyor. Türkiye’de bu çok olumlu karşılandı ve bunun iki ülke ilişkilerinin
gelişmesinde önemli katkısı var. Fakat işin aslı aslında çok başka. Irak işgalinden
önce, Suriye’nin işgal edilme tehlikesi de vardı yukarıda da söylendiği üzere. O
dönemde Suriye’de çok sayıda Güney Kıbrıslı şirket faaliyet gösteriyordu. İşgal
durumu söz konusu olunca Rum şirketlerin tamamı Suriye’yi terk etti. Bunun üzerine
Suriye, Rumlara bir yaptırım olarak KKTC’yle ilişkilerini geliştirdi. Ama durum
Türkiye’de hiç de böyle algılanmadı. Büyükelçilik yetkililerinin bile durumun
gerçeğinden haberleri yok.
İktisadi Alanda İşbirliği
Sovyetler Birliği yıkıldı. Suriye’nin iktisadi düzeni dünya düzenine uymuyor.
 Kapalı bir iktisadi düzen var Suriye’de ve dışarıya açılmak istiyorlar. Burada
örnek aldıkları ülke Türkiye. Dolayısıyla bu dışarıya açılımda işbirliği yapacakları en
önemli ülke Türkiye. Son yıllarda Türk firmaları Suriye’ye akın ettiler. 2005’te hiçbir
Türk markası yoktu (tekstil hariç). Şimdi marketlerde çok sayıda Türk ürünü var.
Bunun dışında özellikle altyapı ve inşaat sektöründe Türk firmaları büyük ihaleler
alıyorlar. Gümrükler aşağı çekiliyor ve Türk firmalarının yatırım yapması için uygun
ortam hazırlanıyor. Bunun önünde önemli engeller var.
 MAKHLUF kapalı iktisadi
kaybetmekten korkuyor.
düzende
elde
ettiği
kazanımları
 Türk firmaları mağdur ediliyor. Türk firmaları bayilik alma yoluyla
Suriye’ye giriyorlar. Bir Türk firması orada bayilik açıyor. Bu faaliyetler
genelde yıl içinde çok sayıda düzenlenen fuarlarla gerçekleşiyor. Burada
bayilik almak isteyen şirket hakkında hiçbir araştırma yapılmadan bayilik
7
anlaşması imzalanıyor. Ama aslında anlaşmayı imzalayan şirket aynı ürünü
üreten başka bir firmanın bayisi. Türk firmasının bayiliğini alıyor ama
onun ürünlerini hiç satmıyor. Bayiliği alarak başkasının bayi olmasını
engelliyor ve kendisine rakip bir firmanın girişine engel oluyor.
IRAK

Irak’ta yapılan I. ve II. Körfez Savaşları’nın sebepleri petrole dayandırılıyor. ASIL
SEBEP BU OLAMAZ. Körfez Savaşı’ndan önce de Körfez’de bekleyen ABD
Donanması, eğer bu donanma sadece petrol için orada durduysa, bunun maliyeti
ABD’deki petrol fiyatları kapsamında değerlendirildiğinde varil başına petrolü ABD
50$ yerine 98$’a alıyor demektir. Körfez Savaşlarının maliyetleri bu hesapta yer
almıyor. Irak-İran Savaşı oldu, ABD İran’ı tanımamasına rağmen İran’a yüklü
miktarda silah sattı. Irak’ı da İran karşısında destekliyordu. Dolayısıyla Irak’a da
yüklü miktarda açıktan silah sattı. Daha sonra ABD’nin İran’a silah sattığı ortaya çıktı
ve ABD’de ünlü İrangate skandalı yaşandı.

Irak, İran-Irak Savaşı’nda çok güçlendi. İsrail’e büyük bir tehdit oluşturuyordu. Irak’ın
Kuveyt’i ilhakı bahane edilerek Irak’a harekat düzenlendi ve Irak zayıf bir devlet
haline dönüştürüldü.

Daha sonra İran büyük bir tehdit olarak ortaya çıktı. İsrail’i açıktan tehdit etmeye
başladı ve nükleer silah üretmeye ve bunları etkin şekilde kullanmasını sağlayacak
uzun menzilli füzeler geliştirmeye başladı. Önce Afganistan 11 Eylül bahane edilerek
işgal edildi. Daha sonra Irak. Böylece İran kuşatılmış oldu. Tüm bu olayları petrole
bağlayarak açıklamak mümkün değil. İsrail’in güvenliği ABD Dış Siyaseti’nin en
önemli önceliklerinden biridir; Orta Doğu’daki gelişmeleri sadece petrole bağlayarak
açıklamak mümkün değildir.
8
Download