Sermaye artırımlarında yeni esaslar Atilla Dölarslan E.Hesap Uzmanı/YMM [email protected] 07.09.2012 Yeni Ticaret Kanunumuz, sermaye artırım esaslarında 2 önemli değişiklik getiriyor. Değişikliklerden birisi eskiye dönüş olarak ifade edilebilir. Birisi ise tamamen yeni. Eskiye dönüş olarak nitelendirilebilecek değişiklik “blokaj” uygulamasının getirilmiş olması. Artık gerek sermaye artırımlarında, gerekse yeni şirket kuruluşlarında, sermayenin yüzde yirmi beşi, artırım veya kuruluş işlemi öncesinde bir bankaya yatırılacak. Bu tutar kuruluş ya da artırım işleminin tamamlanması kaydıyla banka tarafından serbest bırakılacak ve şirket tarafından kullanılabilir hale gelecek. Bu iş aleminin yabancı olmadığı bir konu. Eskiden de uygulama böyleydi. Asıl önemli değişiklik ise değineceğimiz ikinci konuya yönelik. Yeni Ticaret Kanunumuzun 462’nci maddesi ile küçük yatırımcıları koruyacak önemli bir düzenleme getirildi. Eski sistemde sermaye artırımı bazen şirkete kaynak sağlamaktan çok, küçük yatırımcıları devre dışı bırakmak için kullanılan bir enstrüman niteliği kazanabiliyordu. Yeni kanun da bu durumu engellemeye yönelik bir düzenleme var. Eğer şirketin bilançosunda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması halinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, nakit sermaye artırılamayacak. Sermayeye eklenmesine izin verilen fonlara örnek olarak, gayrimenkul satış kazancından doğan fonlar gösterilebilir. Kurumlar vergisi kanunumuza göre, şirketin aktifinde en az iki yıl kalmış gayrimenkullerin satışı halinde, satıştan doğan kazancın 5 yıl süreyle dağıtılmaması koşuluyla, kazancı yüzde yetmiş beşi vergiden istisna oluyor. Bu kazanç dağıtılamıyor ama sermayeye eklenmesi mümkün. Đşte şirket bilançosunda bu tür bir fon varsa bu fon sermayeye eklenmeden nakit sermaye artırılamayacak. Kanunun gerekçesinde, bu düzenlemenin küçük yatırımcının korunması amacıyla getirildiği ve küçük sermayedarın sermaye artırımı yoluyla etkisizleştirilmesinin önlenmesinin hedeflediği anlatılıyor. Elbette yararlı bir düzenleme ama açıklanan amacı sağlamakta yetersiz bir önlem. Bu düzenleme sadece bu tür fon sahibi şirketler açısından amaca ulaşabilir. Ama böyle bir fonun olmadığı şirketlerde büyük sermayedar yine sermaye artırımı yoluyla küçük sermayedarı etkisizleştirebilir. Bu düzenlemenin beraberinde getirdiği bir de tartışma konusu var. Geçmiş yıllara ait dağıtılmamış karların da kanunda geçen fon kapsamında sayılıp sayılmayacağı konusunda farklı görüşler var. Ağırlıklı görüşe göre dağıtılmamış geçmiş yıl karları yani diğer bir ifadeyle olağanüstü yedekler varsa, bunlar sermayeye eklenmeden de nakit sermaye artırımı yapılamayacak. Bu görüş olağanüstü yedekleri de fon olarak kabul ediyor. Benim de dahil olduğum diğer gruba göre ise geçmiş yıl karları bir fon niteliğinde olmadığından bu kapsamda düşünülemez. Đdarenin bu tereddüdü de bir an önce gidermesi gerekiyor