276 — kalâde ahvâl olduysa, tahsisat-ı munzarnrna ister mi

advertisement
Meclisi Ayan
t: 67
10 Mayıs 1327 (1911)
kalâde ahvâl olduysa, tahsisat-ı munzarnrna ister mi­
siniz, dediğimiz hâlde, kendileri, birçok şeylerde
tahsisat istemeksizin idare ettiler ve belki maliyeye
de ufak bir kâr bıraktılar. Nitekim bu sene de fev­
kalâde masarifât var. İnşallah o da gelir Adî bütçe
içinde deveran ettiler, bu masrafı istiksar edemiyo­
ruz. Ondan sonra da Devletin birtakım masarifât-1
malumunuzdur. Düyur-u Umumiyye, şimendiferler
teminatı gibi birtakım masraflar
mevcuttur. Bun­
lardan başka kalan devâir-i mülklyyedlr.
1
İşte bu kaabil değildir. Yâni masarif-i askeriyyeden
tenkis edemeyiz.
Malumdur, Bahriye Bütçesinden kesmek o da
kaabil değildir ve bir iki gemi ilâve olunursa, ten­
kis, hattâ değil, artması icap edecektir. Şimendifer­
ler teminâtı filan gibi muamelât da kaâbiüi tenkis de­
ğildir. Kala kala umur-u mülkiye veyahut maarif
ve nafıa kalıyor. Hidemât-ı mülkiye
zannederim
zamma muhtaç bir haldedir.
İnşallah âtiyen Devletin varidatı artar da onlara
da zammolunur. Bugün vali, mutasarrıf gibi me­
murların maaşatı o dereceye inmiştir ki, bu maaş­
larla bu nıemuriyyetlere talip bulmak müşküldür.
Bir parçacık refahını düşünen bir adam, bu gibi memuriyyetlere talip olamaz. Tahsisatları hakikaten
nâlâyık bir dereceye indirilmiştir. Bunların da adedi
zannederim o kadar çok değildir. Bir kazayı idare
eden adamların hepsi toplansa, 5-6 kişiden ibaret
olduğu görülür. Birçok yerlerde polise, jandarmaya,
muhâkime ihtiyaç gösteriliyor, daha birçok yerlerde
mehâkim yapılamamıştır.,
Bunlar bir parça masarifini artırdı. Tetkik olu­
nursa, iş belli olur. Çünkü bitmiyordu. Bir de fev­
kalâde masarif var. Meselâ kadro harici maaşatı şu,
bu gibi bir hayli cihetlere para veriyoruz. Bunlar
yapılmış olan birtakım kanunların neticesidir. Me­
selâ Tekaüt Maaşatı gibi. Buna dâir bir kanun ya­
pılmıştır ve bu kanunu da icra etmek tabiîdir. Eskisi
gibi para vermemek usulü yoktur.
Diğer taraftan devâir de tabiî bir şeyi yapmak
arzusuna düşmüştür. Meselâ eskiden farzedelim bir
Ziraat Nezaretimiz vardı, Nazır-ı muhterem ve muh­
teşem gezerdi; fakat bir şey yapıyor muydu? Ha­
yır. Yapmasın. Yalnız, Ibir Nazır olması, rütbe-i vezareti hâiz bulunması, arabası olması lâzım idi. Zi­
raat Nâzm olmuş ya, başka bir şey yapması lâzım
gelmezdi; fakat bugün öyle değildir. Her Nazır, ve­
sâiti neden ibaret ise, mümkün mertebe bir şey yap­
mayı düşünmelidir.
Şimdi her Nazır düşünüyor. Şunu yapayını, bu­
nu yapayım diyor ve bu meyanda hatâ yapamaya­
cağını da yapmak işitiyor, bu gayet tabiî bir arzu­
dur. Nitekim bizim Heyet-i Vükelamız, teşekkül' et­
tikten sonra derhal bu inkişafın karşısında bulundu.
Elden geldiği kadar bâzılarını tâdil ettik. Bu sene
bütçeyi vereceğimiz zaman hepsine söyledim. İstediği­
niz paranın lüzumunu ben de takdir ederim; fakat
ne yapalım Devletin hâli malum. Bütçeye geçen se­
neki paradan fazla bir şey ithal edemeyeceğiz, de­
dim.
,
Dikkat edilirse, ondan fazla bir şey istenilmediği
görülür. Bâzı ufak tefek şeyler ilâve edilmiş ise de,
onlar da zarurîdir. Bâzı memur, yalnız başına idare
edemiyor. Yanına bir şey katmak icap ediyor. Tabiî,
böyle bir lüzuma karşı, cüzî 'bir mikdar ilâve edilir;
fakat bunların mikdarı da büyük değildir, hattâ ih­
tiyaçtan azdır. İşte bu zarurî olan tezyid çıkarılırsa,
ıbu seneki bütçe ile geçen seneki bütçe arasında bir
zam yapmadığımız anlaşılır. Çünkü biz de hâli bili­
yoruz; fakat acaba bundan ziyade kesebilir miyiz?
C: 2
(
Binaenaleyh, bunlardan ne gibi tenzilât icra ede­
bileceğiz? Meselâ bunlardan 2 - 300 bin lira tasar­
ruf edilmekten ne muhassenat çıkar? Umur-u Maa­
rif ve Nafıa vesaireden de aşağı yukarı 4 - 5 mil­
yon lira kadar bir mesarifi tenzil etmek maliyenin
hâline göre, bir nimet ise de memleketin hâline göre,
nimet değildir ve bendeniz b u mesarifi tenzil' et­
meye lâyık görmüyorum. Meclis-i Mebusanda mil­
letin vekilleri vardır, İhtiyacat-ı ahâliıyyeyi yakından
igörerek gelmiş zevat vardır.
Onlar ihtiıyacat-ı ahâllıyyeye taalluk eden bütçe­
lere tenzil değil, zam tarafım iltizam ediyorlar ve
bunu iltizam etmeleri de pek tabiî ve muvafıktır,
hattâ biz kendilerine aman
zammetmeyiniz diye
rica ediyoruz. Çünkü herşeyin birden yapılması im­
kânı yoktur. Onun için bütçe açığını kapatmak İm­
kânını da hakikaten Keyet-i Vükelâ bulamamıştır.
Bunun için teessüf ederim ve deminki teessüfümü
tekrar ederim ki, Enoümen-i Maliyyenin vakti mü­
sait olup da şuradan tasarruf edebilirsiniz, diye bi­
ze irae-i tarik edemediler. Hep temenni ederiz.
Gelecek sene Meclis-i Mebusan, Bütçe Kanunu­
nu vaktiyle Meclis-i Âyâna göndersin ki, Maliye
Encümeni de onu tetkik edip ortaya bir fikir koy­
sun. Bu fikri en evvel alkışlayacak ve kabule şitabân olacak, 'emin olunuz ki, Heyet-i Vükelâdır. Gabriyel Noradoükiyan Efendi hazretlerinin mütâlâala­
rında bir cihet vardır. Bütçenin tetkiki, teferruatının tetkikiyie olur, buyurdular. Bu doğrudur.
— 276 —
T B M M KÜTÜPHANESİ
Download