T.B.M.M. B : 11 27 .10 . 2004 O :2 en azından "çalışmalara katılmak" ifadesi konulabilirdi. Aynı fıkrada daha da vahim bir düzenleme var; o da, genel müdürlüğün görevini "temel politikaların belirlenmesine katkıda bulunmak" şeklin­ de tarif etmek. 144 ülke örneğinde olduğu gibi, ulusal mekanizmaların temel görevi, eşitlik, diğer bir deyişle kadın-erkek eşitliğine yönelik politikaları oluşturmaktır. Tasarıda, diğer kuruluşların görev alanına girmemek kaygısıyla genel müdürlük kendine yar­ dımcı rol biçmektedir ki, bu da doğru değildir. Aynı maddenin diğer fıkralarında, genel müdürlük, kendini, bazen icracı, bazen de yardımcı ve ikincil konumlarda tarif etmektedir ve bu kavram kar­ gaşası yaratmaktadır. Daire başkanlıklarının görevlerinin belirlenmesinde de benzer bir çekingenlik olduğunu kaydetmek gerekir. Ayrıca, Kadına Yönelik Şiddet Daire Başkanlığının olmaması da, bence yasadaki en büyük ek­ sikliklerden birisidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Planlama Teşkilatı ve Avrupa Birliğinin fınansal katkılarıyla Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü ve Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen "Türkiye 2003 Nüfus ve Sağlık Araştırması"nın sonuçlarına göre, Türkiye'deki kadınların büyük bir çoğunluğu eşlerinden dayak yemektedir. Daha evvel yapılan başka bir araştırma, evli kadınların üçte Tinin eşinden şiddet gör­ düğünü göstermektedir. Öte yandan, son zamanlarda kamuoyunun gündemine oturan namus adına işlenen cinayetler, kadına yönelik şiddetin en son noktasını oluşturmaktadır. Toplumda kadına yönelik şiddetin yaygınlığı, bize bu alanda farkındalık yaratma ve rehabilitasyon konularında önem­ li görevler düştüğünü gösteriyor. Kadına yönelik şiddet, kadınların, bilinçli, aktif, kendine güvenen ve üretken bireyler olarak toplumsal, ekonomik ve siyasî hayata katılımını engelleyen en önemli faktörlerden biridir. Araştır­ malar, şiddet gören kadının büyük bir travma yaşadığını, içine kapandığını ve özsaygısını yitirdiğini göstermektedir. Böyle bir bireyin aktif bir hak arayıcısı olması beklenemez. Üstelik, geleneksel değer yargılan çerçevesinde çocuklann bakımı ve yetiştirilmesinden sorumlu olan kadının, şiddet mağduru olduğunda, çocuklarını, yani, yeni nesli sağlıklı bir ortamda yetiştirmesi mümkün ol­ mayacaktır. Şiddete uğrayan kadının yaşadığı şiddeti durdurmak ve toplumu kadına yönelik şiddete karşı bilinçlendirmek, yeni yetişen neslin şiddet döngüsü içerisinde büyümesini, bu şiddeti kanıksamasını engeller. Bu anlamda, sadece şiddet mağduru kadınlara bannma hizmetleri sunmakla kalmayıp, şid­ detle mücadelede politika üreten kurumlar olan sığınmaevlerinin varlıklarının korunması da son derece önemlidir. Avrupa Birliği normlanna göre, ülkemizde her 7 500 kız çocuğu ve kadın için 1 adet sığınmaevi açılmalıdır. Bu sığınmaevleri belediyelerce açılmalı, finansmanını belediyeler yapmalı; an­ cak, işleyiş ve denetimleri, bu alanda, yıllarca, sahada yüzlerce kadınla çalışıp büyük bir tecrübe birikimi edinmiş olan kadın sivil toplum kuruluşlanna bırakılmalıdır. Avrupa Birliği Komisyonu uyum raporunda da altının çizildiği gibi, son Türk Ceza Kanunuy­ la, namus cinayetleri, bekaret kontrolü, cinsel taciz gibi alanlarda önemli önlemler alınmış olmasına rağmen, kadın-erkek eşitliği ve kadın haklarının korunması, ayırımcılık ve aileiçi şiddet alanların­ da ciddî sorunlar devam ediyor. Avrupa Birliği Komisyonu uyum raporunda, aynca, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadın üye oranının düşüklüğüne de dikkat çekiliyor ve Türkiye'de kadınlann okuma-yazma oranının düşüklüğüne sorun kaynağı olarak işaret ediliyor. Tüm bu sorunlar çerçevesinde, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü önemli bir misyona sahiptir; kadınlara, eşitlik içinde, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasî alanlarda hak ettikleri statüyü kazan­ dırmak. Bugün Avrupa Birliği, demokratikleşmenin temel ilkesi olarak kadın-erkek eşitliğini,üstüne basa basa vurgulamaktadır. -225-