Yorum 12 Mart 2005 TÜRKİYE’NİN AB YOLUNDA DUYARLI KONU: K A D IN H A K L A R I Avrupa kamuoyunda, Türkiye'nin kadın yüzü iyi görüldükçe önyargılar yıkılıyor; ekonomik ve siyasi mesajlar da daha iyi algılanıyor. Şiddet olayları ise, Türkiye büyük zarar veriyor. BAHADIR KALEAĞASI Çağdaş uygarlık olmanın, cumhuriyetin, demokrasinin, AB üyeliğinin açık bir formülü var: kadın hakları eşittir güçlü bir Türkiye. Etkinleşen bir güç. Kadın hakları konusunda Türkiye Ulusal Koordinasyonu'nun üyeleri: Winpeace, Mersin Bağımsız Kadın Derneği, Amargi, EVKAD, ARI Kadın Çalışma Grubu, KAZETE, Yaka Kooperatif-Van, Bahai Topluluğu, Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama, Bursa Yerel Gündem 21, Kadın Haklarını Koruma Derneği, KAD-MER, KAGİDER, KA- Kadın hakları alanında kaydedilecek her ilerleme, Türkiye’nin geleceğini bir DER, Kasaid, Ev Eksenli Çalışan deniz feneri gibi aydınlatır. Türkiye’nin demokrasi, ekonomik kalkınma ve Kadınlar Çalışma Grubu, Kadının İnsan Hakları, Gökkuşağı, Selis, eğitim gibi sorunlarını çözmede kadın hakları tartışmasız bir koşul Başkent Kadın Platformu, Mor Çatı, oluşturmakta. AB ile ilişikler çerçevesinde, imaj, tanıtım, din ve büyüklük gibi Türk Kadınlar Birliği, Çağdaş Kadın ve engelleri aşmada kadın hakları tek başına belirleyici bir etken olabilir. Gençlik Vakfı. FOTOĞRAF: ERHAN SEVENLER/AA Türkiye’nin onuru eşittir kadın hakları. Türkiye, kadın hakları konusunda çağdaş dünyanın önde gelen ülkesi olma yönünde ilerledikçe, demokratik, ekonomik ve sosyal sorunlarını da doğal olarak geride bırakıyor olacak. Başka bir deyişle, Türk kadını yükseldikçe, Türkiye yükselecek. Ya da tam tersi. Sivil toplum hareketi Türkiye’de kadın hakları alanında çalışan bir çok sivil toplum kuruluşu var. Avrupa Birliği ile ilişkilerde, toplumlar arası yatay iletişim ve bütünleşme kanallarının en etkin olduğu alanlardan biri kadın hakları. Bu çerçevede genel kural, her sivil toplum kuruluşunun Avrupa’daki kendine denk platformlar ve örgütlere üye olması ve çalışmalara katılımı. Avrupa’da mevcut olmak. Etkin olmak. Başarının bu anahtarlarını iyi kavrayan yirmiiki kadın örgütü Türkiye Ulusal Koordinasyonu’nu oluşturdu ve Avrupa Kadın Lobisi’ne üye oldu. KA-DER’den Sema Acuner bu lobide Türk kuruluşları temsil ediyor (www.ka-der.org.tr) AB ile müzakerelerin başlayacağı 3 Ekim 2005 sonrasında, Türk kadın hakları kuruluşları çağdaş bir demokrasinin gereği olarak süreçte önemli bir rol oynamalılar. Avrupa kamuoyu Türkiye’nin kadın yüzünü gördükçe önyargıları sarsılıyor ve olumlu siyasal ve ekonomik mesajları daha iyi algılıyor. Örneğin, AB’ye yönelik lobi etkinliklerinin yoğunlaştığı 2004 yılının en etkili çalışmalarından biri, Arzuhan Yalçındağ başkanlığındaki Avrupa İçin Kadın Girişimi oldu (www.womensinitiative.info). Avrupalı kadın kuruluşlarının desteğinin Türkiye’ye yönelmesi sağlandı. Kadın girişimcilerin derneği KAGİDER, Türkiye’deki başarılı çalışmalarının yanı sıra, Brüksel’de AB Komisyonu ve Avrupa parlamenterlerini çok olumlu etkiledi ( www.kagider.org). AB’nin Genişlemeden sorumlu komiseri Ollie Rehn’in, göreve atanmış fakat henüz başlamamışken ilk görüştüğü Türk sivil toplum kuruluşu KAGİDER oldu. Rehn’in kız kardeşinin de Finlandiya’daki kadın girişimciler derneğinin başkanlığını yapmış olması, bu görüşmenin hoş bir anektodu olurken, yatay iletişim ağları örülmeye devam etmekteydi. AB kurumlarının karşısına okul öncesi çocuk ve annelerin eğitimine odaklı çalışan AÇEV gibi başarılı Türk sivil toplum kuruluşları çıktıkça, bazı Avrupalı zihinlerdeki entelektüel duvarların tuğlaları yerinden oynuyor (www.acev.org). Türk kadın girişimleri Avrupa’ya açıldıkça, Türkiye’nin önü açılıyor. Ya da tam tersi. Türkiye’de kadın hakları ihlal edildikçe, mevcut sorunlar karşısında siyasal gafletler sürdükçe, kadın göstericilere dayak vakaları Türkiye’nin onuruna darbe vurdukça ve Türkiye “erkek” olduğu kadar “kadın bir toplum” da olamadıkça, ülkenin geleceği bulanıklaşıyor. Türkiye karşıtı “dış mihraklar” güçleniyor, mutlu kılınıyor. Türkiye’nin imajı eşittir kadın hakları. AB hukukunda kadın hakları Kadın hakları konusunda insanlık uygarlığı henüz ideal bir seviyeye gelebilmiş değil. Bugün Avrupa Birliği’nin iç gündeminde kapsamlı bir “cinsiyetler arasında fırsat eşitliği politikası” var. Türkiye kadın haklarında ilerlerken referans yalnızca insan hakları ve ülkenin kendine has sorunları olmayacak. Kadın hakları hukuku AB ile müzakerelerde önemli bir alan olacak. Özellikle sosyal yaşamı ve iş ortamını ilgilendiren bir çok yasal düzenleme gerekecek. Tabii bunların uygulanması da. AB’nin kökenini oluşturan Roma Antlaşması’nın 2. maddesi kadın-erkek eşitliğini öncelikli bir görev olarak saptıyor. Buna ek olarak 3. madde, bu konunun tüm AB politikaları ve etkinliklerinde bir boyut olmasını zorunlu kılıyor. Üye ülkelerinin onayına sunulan AB Anayasası da, 1. maddesinde kadın-erkek eşitliğini Birliğin en temel değerleri arasında tanımlıyor ( www.europa.eu.int). AB’nin kadın hakları politikaları 2004 yılına kadar esas olarak dört temel alanda yoğunlaştı: 1. 2. 3. 4. İşe girmede eşit muamele. İş ortamında cinsel ayrımcılığın önlenmesi. Mesleki eğitim. Ülkelerarası işbirliği programları AB’nin öncelikleri Bu alanlardaki AB mevzuatı ve AB Adalet Divanı içtihadı önemli bir hukuk kütlesi oluşturuyor. Bunların bir kısmı üye ülkelerde doğrudan geçerli yasalar ve kararlar. Bazıları da ayrıca ulusal yasaların devreye girmesini gerektiren çerçeve yasalar, yönergeler. Özellikle 1975 yılından beri çıkan yönergeler ile AB ülkelerinde kadınlarla erkekler arasında “eşit işe eşit ücret” ve “eşit sosyal güvenlik ve emeklilik hakları” uygulamalarına yönelik yasal çerçeve belirlendi. Zamanla eşit muamele kavramı genişledi. Cinsel taciz, hamilelik, dolaylı ayrımcılık ve mali hizmetlere ulaşım gibi konularda yasal düzenlemeler derinleşti. Anne ve babanın üç aylık doğum izni konusunda, sosyal partnerler olarak Avrupa özel sektörünün temsil kuruluşu UNICE, sendikaların temsilcisi ETUC ve kamu sektörü adına CEEP arasında imzalanan anlaşma 1996 yılında yasalaşarak yürürlüğe girdi. Yasal düzenlemelerin yanı sıra, AB’nin kadın-erkek eşitliğine yönelik beş yıllık strateji ve eylem planları var. Ayrıca, genel kural olarak, her Birlik politikası, projesi ve programında cinsiyetler arası eşitlik hedefi sabit bir boyut olarak yer alıyor. Avrupa Sosyal Fonu tarafından finansman sağlanan EQUAL girişimi de bu yönde çalışıyor. Kadın ve çocuklara yönelik şiddete karşı ise Daphné programı devrede. Türkiye’nin katılımına açık, Türkiye’ye yararlı bir program. Yeni yönelimler AB Komisyonu’nun ‘Kadın-Erkek Eşitliği 2004” raporu, üye ülkelerin bu alandaki ilerlemelerini vurgularken, eksikliklerin de altını çiziyor. Örneğin eğitim kurumlarına kayıtlı öğrenciler arasında cinsiyet eşitliği sağlanmış durumda. Yalnızca en yüksek düzey eğitimde kadın mezunlar hala azınlıktalar. Genelde, AB ortalamaları iyi olsa da, üye ülkeler arasında önemli farklılıklar var. Komisyon raporunun temel dayanağı, yeni dönemde konuyu ekonomiye odaklamak. Lizbon Stratejisi, AB’nin küresel düzende ekonomik rekabet gücünü en üst seviyeye taşımayı hedefliyor. Kadın hakları ve kadınların iş dünyasına, çalışma yaşamına, ekonomik üretime ve sosyal kalkınmaya daha etkin katılımı, Lizbon stratejisi için yaşamsal önemde bir etken olarak tanımlanmakta. AB’nin bu yöndeki öncelikli hedefleri arasında, 2010 yılında kadınların işgücüne katılım oranını yüzde 60 düzeyine ulaştırmak var. Türkiye ise, halen yüzde 25 oranında bir kadın işgücü ile Avrupa ülkelerinin en gerisinde kalıyor. Paradoksal olarak, mühendislik, bankacılık, hukuk, tıp ve eğitim gibi alanlarda Türk kadın işgücü Avrupa ortalamalarının çok üzerinde. Bu durum Türkiye’de kadın işgücü sorunun yapısal dengesizliklerine, eğitim sisteminin derin sorunlarına, kırsal kalkınmanın önemine ve düzensiz kentleşmenin olumsuz etkilerine işaret ediyor. Kadınların işgücüne katılım oranının artması, hem birey olarak güçlenmelerini hem de toplumsal refahı ve kalkınmayı olumlu etkileyecek. Kızların eğitimde fırsat eşitliği, kadın girişimcilik ve çalışma ve aile yaşamını dengelemeyi destekleyici olanaklar, çocuk yuvaları ve okul dışı sosyal etkinlikler gibi sorunlarla uzayan bir liste söz konusu. Eşzamanlı olarak, AB ile müzakereler ve uyum sürecinin gerektirdiği yasal düzenleme ve uygulamaları gerçekleştirmenin zamanı geldi. Siyasette kadın AB’nin yeni yönelimleri arasında kadınların siyasal karar alma süreçlerindeki rolünün artması da var. Bu konuda genel bir AB yasal düzenlemesi yok. Her üye ülke kendi ulusal politikalarını uygulayarak bu hedefe yönlenmeyi vaat ediyor. Örneğin Fransa’da 2000 yılında yasalaşan bir uygulama sonucunda, yerel ve bölgesel meclislerde kadın-erkek eşitliği ilerledi. “Yumuşak devrim” olarak tanımlanan bu süreç sonucunda Fransa’da siyasetin çehresi değişmeye başladı. Aynı uygulama Avrupa Parlamentosu için de var. Bunun sonucunda Fransız ulusal meclisinde, bir zorunluluk olmasa da kadın sayısında artış başladı. Fakat buna rağmen, Fransa bu konuda sert bir özeleştiri içinde. Gelişmeler yetersiz görülmekte. Avrupa’nın Kuzey ülkelerinin aksine, diğer ülkelerinde kadınların siyasetteki rolü konusu önemli bir gündem maddesi. Türkiye’de kadınların parlamentodaki oranı % 4.4 ile dünya sıralamasının diplerinde, 113. sırada. Hindistan, Nijerya, Ürdün gibi ülkelerin altında. Fransa’da aynı oran yüzde 12.5, İsveç’te yüzde 45.5. AB ortalaması ise % 19. Siyasete yetersiz katılımın giderilmesinde, çok sayıda ülkede uygulanmış olan kota sisteminden yararlanılması düşünülmeli. Kadın hakları Avrupa’nın ötesinde küresel bir dikkat odağı. Birleşmiş Milletler’in 1995 Bejing Platformu’ndan beri bu konuda yeni girişimler çoğalıyor. Son olarak Aralık 2004’de Kigali’de bir uluslar arası bildiri kabul edildi. Artık küreselleşen yeni bir anlayış var. Çağdaş ülke eşittir kadın hakları. Kadınsız gelecek yok Önümüzdeki yıllarda kadın hakları konusu Türkiye’nin kaderini en az beş ayrı boyutta belirleyecek: Türkiye’nin onuru için kadın hakları. İnsan haklarına saygılı, Atatürk ülküsüne yakışan bir Türkiye, kadınlarla erkeklerin eşit olduğu bir toplum olma gururunu yaşayan bir ülke olabilmeliyiz. Yaşam kalitesi için kadın hakları. Kadınların toplumsal yaşamdan dışlandığı zavallı ülkelerden biri olmamalı asla. İnsanlık uygarlığı cinsiyetlerin eşitliği ve birbirini tamamlaması üzerine kurulu. Eğitim reformunu başarmak için kadın hakları. Türkiye’nin geleceğinin bağlı olduğu kaçınılmaz bir atılım olan eğitim reformu kızların katılımı, kadın mezunların iş yaşamına geçişi, annelerin eğitimi olmadan başarılamaz. Ekonomik büyüme için kadın hakları. Toplumun yarısının etkin olarak katılamadığı ekonomi sakat kalmaya mahkumdur. Ayrıca, çalışanlar arasında eşit muameleden yoksun bir iş ortamı, baştan haksız rekabete içinde demektir. Kadınlar, Türkiye’nin küresel rekabette sahip olduğu tüm artıların en az yarısıdır. AB üyeliği için kadın hakları. Bu alanda ilerleme kat eden bir Türkiye, ekonomiden tanıtım sorununa, kırsal kalkınmadan, sosyal politikalara, AB ile önündeki bir çok engeli de doğal olarak aşıyor demektir. Tekrar, tekrar vurgulamak gerekiyor: Türk kadını yükseldikçe, Türkiye yükselecek. Ya da tam tersi. Dr. Bahadır Kaleağası Brüksel [email protected]