KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI LİSANS ALAN BİLGİSİ TESTİ (HUKUK-İKTİSAT-MALİYE-MUHASEBE) 13-15 OCAK 2017 Çözüm Kitapçığı Deneme-3 Bu testlerin her hakkı saklıdır. Hangi amaçla olursa olsun, testlerin tamamının veya bir kısmının Merkezimizin yazılı izni olmadan kopya edilmesi, fotoğrafının çekilmesi, herhangi bir yolla çoğaltılması, yayımlanması ya da kullanılması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar gerekli cezai sorumluluğu ve testlerin hazırlanmasındaki. mali külfeti peşinen kabullenmiş sayılır. HUKUK 2017 - KP SS/AB 1. 3. 1961 Anayasası’nda bir siyasi parti grubunun en az 10 milletvekilinden oluşacağı öngörülmüşken bu sayı 1982 Anayasası’nda 20 milletvekili olarak değiştirilmiştir. Siyasi parti gruplarının yapabileceği iş ve işlemler şunlardır: ● Üye sayıları oranında Başkanlık Divanına katılırlar. ● Gensoru önergesi verebilirler ve önergenin görüşmelerinde grup adına bir milletvekili konuşabilir. ● Genel görüşme ve Meclis araştırması açılmasını isteyebilirler. ● Toplantının kapalı oturumda yapılmasını isteyebilirler. ● Geçici Bakanlar Kuruluna siyasi parti gruplarından üye sayıları oranında üye alınır. ● İktidar ve Ana Muhalefet Partisi Meclis grupları kanunlara esas bakımından; KHK’lere ve Meclis İç Tüzüğü’ne şekil ve esas bakımından Anayasa Mahkemesine iptal davası açabilirler. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 Uyuşmazlık Mahkemesi adli, idari ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir. Uyuşmazlık Mahkemesi bir başkan ile 12 asıl, 12 yedek üyeden oluşur. 5 asıl, 5 yedek üyesi Yargıtay; 2 asıl, 2 yedek üyesi AYİM; 2 asıl, 2 yedek üyesi Danıştay ve 3 asıl 3 yedek üyesi de Askerî Yargıtay genel kurullarınca kendi üyeleri arasından seçilir. Uyuşmazlık Mahkemesi başkanı, Anayasa Mahkemesi tarafından seçilir. A B C D E Yapamayacakları işlemler ise şunlardır: ● Yasama dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili görüşme yapamaz ve karar alamazlar. ● Meclis soruşturması ile ilgili görüşme yapamaz ve karar alamazlar. ● Meclis Başkanlığına aday gösteremezler. ● İktidar ve Ana Muhalefet Partisi Meclis gruplarının kanunların ve anayasa değişikliklerinin şekil bakımından Anayasa Mahkemesine iptal davası açma yetkisi yoktur. ● Anayasa değişikliğine ilişkin esas bakımından iptal davası açılamaz. 4. Bütçe Kanununu yapım süreci normal kanunlar gibi olmayıp, Anayasa’da belirtilen özel yöntemlere göre yapılmaktadır. Bakanlar Kurulu hazırladığı genel bütçe kanun tasarısını mali yıl başından en az 75 gün önce yani en geç 17 Ekim’e kadar TBMM’ye sunar. ise m A B C D E ya yın cılık A B C D E 5. Tam yargı davası; idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenlerce idarenin sorumluluğu ilkesi doğrultusunda uğratılan zararın giderilmesi istemiyle idari yargıda açılan davadır. A B C D E 2. Yasama sorumsuzluğu; ● Meclis tarafından hiçbir zaman kaldırılamaz, mutlaktır. ● Süreklidir, her zaman devam eder. ● Milletvekilliği sona erse de sorumsuzluk devam eder. ● Hukuki ve cezai bakımdan koruma sağlar. ● Yasama görevi ile ilgili fiillerden dolayı koruma sağlar. 6. Ancak yasama dokunulmazlığı ve yasama sorumsuzluğundan milletvekili olmayan bakanlar da yararlanır. Kamu hizmetlerinde çalışan bir kişi, üstünden aldığı emri kanun, Anayasa, tüzük veya yönetmeliğe aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir. Fakat, üstü emrini yazılı bir şekilde yenilerse, emir yerine getilir; bu hâlde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kişi sorumluluktan kurtulamaz. A B C D E A B C D E Yasama sorumsuzluğu oy, söz ve düşünce hukuka aykırı iken bunları hukuka uygun hâle getirmez, Meclis İç Tüzüğü’ne göre, disiplin cezası almalarını engellemez. 2 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 7. 20 17- K P S S /A B 10. Hukuka aykırılık durumunda iptal davası açılabilir. İptal davasının amacı, işlemin hukuka uygunluk karinesini çürütmektir. Kesin yürütülmesi gereken ve tek yanlı idari işlemler hakkında iptal davası açılabilir. Hazırlık işlemleri, danışma niteliği taşıyan işlemler, idari yargı kararları iptal davasının konusu olmaz. Kamu düzeni ile ilgilidir. Önceden vazgeçmek (feragat) geçerli değildir. Sonradan vazgeçmek de işleme geçerlilik kazandırmaz. Ayrıca yasama, kanun ile iptal davası açma yolunu kapatamaz. Geçmişe etkili sonuçlar doğurur. Hukuka aykırı idari işlemi ortadan kaldırır. İptal kararından sadece davayı açmış olan değil objektif niteliği gereği iptal edilen idari kararla ilgisi olan herkes yararlanır. Ancak birel işlemlere ilişkin iptal isteminin reddi kararı yalnızca davanın taraflarını bağlar. Yani diğer ilgililer bu gibi işlemlere karşı iptal davası açabilirler. İptal davası açmak için hak ihlali şart değildir, menfaat ihlali yeterlidir. A B C D E İdari yargıda davalar, Danıştay, idare ve vergi mahkemeleri başkanlıklarına yazılan dilekçelerle açılır idari yargılama usulünde sözlü olarak dava açılamaz. Dilekçede hangi hususların bulunması gerektiği İYUK / 3’te belirtilmiştir: ● Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ile adresleri ● Dava konusu ve sebepleri ile dayandığı deliller ● Davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihi ● Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ve bunların zam cezalarına ilişkin davalarla tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktar ● Vergi davalarında, davanın bulunduğu verginin veya vergi cezasının nevi ve yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap numarası A B C D E İdari yargıda dava dosyaları öncelik belirtilmemişse dosyalar tekemmül ettikleri sıraya göre ve tekemmül tarihinden itibaren en geç 6 ay içinde sonuçlandırılır. Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliğinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde gerekli gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilginin verilmesinin taraflardan ve diğer yerlerden isteyebilir. ise m A B C D E 11. ya yın cılık 8. Kendi ülkesinde suç işleyip yabancı bir ülkeye kaçarak hakkında soruşturma, kovuşturma yapılması veya hakkında verilen hükmün infaz edilmesini engelleyenler hakkında iade talep edilir. Suçluların iadesinde 6706 sayılı Kanun’a göre merkez makam Adalet bakanı, Yargısal karar mercisi kişinin bulunduğu yer ağır ceza mahkemesi, siyasi karar mercisi başbakandır. Kişi yargılanmak için isteniyorsa üst sınırı en az 1 yıl veya daha üzeri mahkûmiyet istenmelidir. Kişi kesinleşen hükmün infazı için isteniyorsa en az 4 ay mahkûmiyet verilmiş olması gerekir. Kişi yalnızca iadeye konu olan suçtan dolayı yargılanabilir. Türkiye’nin yargılama alanına giren, affa veya zaman aşımına uğramış suçlarda iade mümkün değildir. İadeye konu olan fiil Türk kanunlarına göre suç olmaması hâlinde fail geri verilmez. A B C D E 12. 9. Geri alma işlemi; sakat bir idari kararın, aynı makamca alınacak başka bir kararla ortadan kaldırılmasıdır. Yalnızca hukuka aykırı idari işlemler geri alınır. Geçmişe etkilidir. İşlem ilk yapıldığı andan itibaren etkilerini doğurur. İdare bizzat geri almakla yükümlüdür. İlgililerin başvurusu zorunlu bir koşul değildir. İdare sakat işlemlerini, iptal davası açma süresi içinde (60 gün) dava açılmış ise iptal davası sonuçlanıncaya kadar geri alabilir. İdari makamlar yapar. Yetki ve şekilde paralellik ilkesi uygulanır. İlgililerin dava açması ya da başvuru yapması gerekli değildir. A B C D E Meşru savunma gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı ceza almamak durumudur. Somut olaya bakıldığında Zeliha’nın öldürmek amacıyla Gökhan’ı bıçaklayıp yaralaması devam eden bir saldırıdır. Bu saldırı karşısında Gökhan’ın da çakıyla Zeliha’ya karşılık vermesi ve onu yaralaması saldırıyı defetmek amacıyla yapılan orantılı bir harekettir. Ancak bunun ardından Zeliha’yı tekmeleyip öldürmesi devam eden bir saldırı olmadığı için meşru savunma olarak değerlendirilemez. Hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kasten aşılması durumunda faile işlediği suçunu cezası verilir. A B C D E 3 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 13. ● TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 ● Haksız tahrik genel cezada indirim sebebidir. ● Haksız tahrikte indirim, yalnızca tahrike neden olan fiili gerçekleştirilen kişiye karşı suç işlendiğinde söz konusu olur. Sorudaki olaya bakıldığında Emrah; kendisini döven Fatih, Ersin ve İsmail’e karşı bir suç işlerse haksız tahrikten yararlanır. Ancak Emrah bunlar dışında birine zarar verirse haksız tahrikten yararlanamaz. ● 16. Kişinin kendisine yönelen bir davranış sonucu hiddet ve şiddete kapılarak bu şiddetin etkisiyle bir suç işlemesinde verilecek cezadan indirim yapılması haksız tahrik olarak ifade edilir. Suçun ispatında yararlı görülen eşyalara rıza ile teslim edilmediği taktirde el konulabilir. El koyma kararını hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde savcı savcıya da ulaşılamazsa amirin yazılı emriyle kolluk verebilir. Hâkim tarafından verilmeyen el koyma kararları 24 saat içinde hâkim onayına sunulur. 48 saat içinde hâkim karar verir. Ancak postada el koyma kararının hâkim ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde savcı verir. Kolluk postada el koyma kararı veremez. A B C D E Soruda verilen olayda İsmail, Fatih ve Ersin; Fatih’in yararlanmasında suç üzerinde ortak hâkimiyet kurmuştur ve müşterek fail olmuştur. A B C D E ● Rıza gösterme ehliyeti olmalıdır. ● Rıza, üzerinde mutlak surette tasarruf edilebilecek bir hakka ilişkin olmalıdır. ● Rızayı açıklayan kişinin bunu açıklamaya yetkili olması gerekir. ● Fiilin rızaya dayalı olması gerekir. ● Rızanın geri alınmamış olması gerekir. ● Rıza gösterilmiş olmalıdır. 17. ya yın cılık Mağdurun, kendisine karşı işlenen fiili onaylaması durumuna mağdurun rızası denir ve eğer bu fiil, mağdurun, üzerinde mutlak surette tasarruf edebildiği bir hakka yönelmiş ise hukuka uygunluk nedenini oluşturur. Mağdurun üzerinde mutlak surette tasarruf edemeyeceği bir hakka yönelmiş ise rıza hukuka uygunluk nedeni oluşturamaz. TCK’de yapılan tanıma göre ilgilinin rızasının bir hukuka uygunluk nedeni olabilmesi için belli şartların oluşması gerekir. Buna göre: Hakkın kazanılmasında en önemli olan ilke iyi niyet ilkesidir. Sahibinin elinden rızası dışında çıkan eşyayı iyi niyetli davasız aralıksız 5 yıl malik sıfatıyla zilyet olarak bulunduran kişi mülkiyet hakkını kazanır. Kötü niyetli olan kişi mülkiyeti kazanamamaktadır. Dolayısıyla I numaralı öncül yanlıştır. A B C D E ise m 14. A B C D E 15. 18. İlk derece mahkemelerinin hüküm niteliğindeki kararlarına karşı istinaf yoluna gidilebilir. İstinaf mercisi Bölge adliye mahkemeleridir ve başvuru için süre 7 gündür. Bölge adliye mahkemeleri 15 yılın üstündeki mahkûmiyetlerde kendiliğinden istinaf yapar. A B C D E Ölen kişinin alt soyu hayattayken üst soyu mirasçı olamamaktadır. Boşanma davası devam ederken ölen davacının mirasçılarından birinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması hâlinde sağ kalan eş mirasçı olamamaktadır. Fakat dava açılması ve davanın devamına karar verilmesi tek başına sağ kalan eşin mirasçılığını etkilemez. A B C D E 4 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 19. 20 17- K P S S /A B 23. Hâkimin yarattığı hukukun özellikleri şu şekildedir: Yenilik doğuran hakların nitelikleri şu şekildedir: ● Kanun hükmü niteliği taşımama ● Yenilik doğurucu haklar irade açıklamasını gerektirir. ● Kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olmama ● Herhangi bir kayda ve şarta bağlı olarak kullanılamazlar. ● Üst yargı denetimine tabi olma ● Bir defa kullanılmakla tükenirler. ● Bağlayıcı olmama ● Devredilebilmesi mümkün olan haklardır. ● Kanunun özüne aykırı olmama ● ● Kanun ile yarattığı hüküm arasında uyum sağlama Kural olarak zaman aşımına tabi olmayıp hak düşürücü süreye tabirlerdir. ● Bireysel çıkarlar ile toplumsal çıkarlar arasında denge kurma ● Genel kurala uygun olarak dürüstlük kurallarına aykırı kullanılamazlar. A B C D E Dolayısıyla hâkimin yarattığı hukuk, kanun hükmü niteliği taşımadığından hiçbir şekilde diğer mahkemeleri bağlamayacağı gibi kararı veren hâkimi de bir sonraki davada bağlamaz. A B C D E A B C D E 21. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mal varlığı kişisel mallar arasında yer alır. 24. ya yın cılık Bilinçli boşluk durumunda kanun koyucunun bilerek bir hukuki konuyu düzenlememesi söz konusudur. Buna karşılık kanun koyucu özen eksikliğinden dolayı, aslında düzenlemesi gereken bir hususta hüküm getirmeyi ihmal etmişse veya boşluk değişen hâller nedeniyle ortaya çıkmışsa bilinçsiz boşluk sözkonusu olur. Devlet memurları kanunu yazılırken sosyal medya uygulamaları henüz kullanımda değildi zamanla gelişen uygulamalardan dolayı bu alanda bir boşluk ortaya çıkmıştır. Alacaklının borçludan edimin ifasını talep edebileceği, borçlunun da edimi ifa etmek zorunda olduğu zaman sürecinin tamamına ifa zamanı denir. Somut olayda ifa günü resmî tatil olan 23 Nisan’a denk gelmektedir. Kural olarak ifa günü ifa gerçekleştirilir. Fakat 24 Nisan’da pazara denk geldiği için 25 Nisan Pazartesi ifa gerçekleştirilir. A B C D E ise m 20. 25. A B C D E Tek tarafa borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan sadece biri borç altına girmektedir. Bağışlama, kefalet sözleşmeleri tek tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğindedir. Trampa, satım, kira, hizmet, istisna sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğindedir. A B C D E 22. Olağan zaman aşımı ile taşınmazın mülkiyetini kazanmanın şartları şunlardır: ● Taşınmaz tapuya kayıtlı olmalıdır. ● Tapu sicilinde yolsuz bir tescil bulunmalıdır. ● Yolsuz tescille tapuda malik gözüken kişinin taşınmaza malik sıfatıyla zilyet olması, adına yolsuz tescil olan kişinin taşınmaz üzerindeki zilyetliğini malik sıfatıyla sürdürmesi gerekir. 26. ● Zilyetliğin iyi niyetli sürmesi gerekir. ● Zilyetliğin davasız ve aralıksız sürmesi gerekir. ● Zilyetliğin 10 yıl sürmesi gerekir. A B C D E Alacaklı temerrüdünün şartları şunlardır: ● Borç muacel olmalıdır. ● Edimin ifası mümkün olmalıdır. ● Borcun ifası alacaklıya teklif edilmiş olmalıdır. ● Alacaklı borçlunun borcunu ifa edebilmesi için gerekli hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınmış olmalıdır ya da kendisine teklif edilen edimi haklı bir neden olmaksızın kabulden kaçınmış olmalıdır. A B C D E 5 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 27. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 31. Borcu sona erdiren sebeplerden olan yenileme, mevcut ve geçerli bir borcun yeni bir borç yaratılmak suretiyle sona erdirilmesidir. Anonim şirketlerde yönetim kurulunu azletme yetkisi kural olarak genel kurula aittir. A B C D E A B C D E 28. Aşağıdaki durumlar kesin hükümsüzlük nedenleridir: ● İşlemi yapan kişi tam ehliyetsizse ● Geçerlilik şartı olarak şekil aranan hâllerde şekle uyulmamışsa ● İşlem muvazaalıysa ● İşlemin konusu hukuka, ahlaka, kişilik haklarına aykırıysa ● İşlemin konusu başlangıçta objektif olarak imkânsızsa 32. Tescil kaydı ilân edilen durum arasında aykırılık bulunması hâlinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunur. Tescil değil, ilan edilen esas alınır. Burada Ayşe tescilin esas alınmasını isteyemez, meğer ki Emre’nin tescili bildiğini ispat etsin. Ancak Emre isterse tescili ileri sürüp Betül ile de işlem yapabilir ve bu işlem yine Ayşe’yi bağlar. Soruda verilen durumda da işlemden Ayşe sorumludur. A B C D E 29. Adi işlerde kapital faiz oranı %9’dur. Taraflarca en çok %13,5 kararlaştırılabilir. ise m ya yın cılık A B C D E A B C D E 33. 30. Tescilin bildirici olduğu hâller şunlardır: ● Ticari işletme kurarken ● Tacir sıfatını kazanırken ● Ticari temsilcisi atarken, azlederken, yetkisini sınırlandırırken ● Şube açarken Kamu tüzel kişileri tarafından kurulan ve tacir sayılan kurum ve kuruluşlar şunlardır: ● Kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunlara ait müesseseler ● Bağlı ortaklıklar ve iştirakler ise anonim şirket statüsüne sahip olup özel hukuk hükümlerine tabidir. Dolayısıyla bunlar da tacir sıfatına sahiptir. ● Özel hukuk hükümleri uyarınca yönetilen veya ticari şekilde işletilen diğer kurum ve kuruluşlar: Kuruluş kanunları uyarınca özel hukuk hükümleri dairesinde yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köy gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar girer. Dolayısıyla öncüllerde verilen tüm kuruluşlar kamu tüzel kişileri tarafından kurulan ve tacir sayılan kurum ve kuruluşlar arasında yer alır. Ticari işletme rehnini kurarken yapılan tescil kurucu etkiye sahiptir. A B C D E A B C D E 6 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 34. 20 17- K P S S /A B 37. Alım satım komisyoncusunun özellikleri şunlardır: ● Kendi adına, müvekkili hesabına işlem yapar. Faaliyet şekli dolaylı temsil ilişkisine dayandığı için müşteri ile kendi adına yaptığı işlemden doğan hak ve borçları müvekkiline devreder. ● Alım satım komisyonculuğunun konusu kıymetli evrak veya menkul mal alım satımıdır. ● Tacirle ilişkisi sürekli olmayan bağımsız tacir yardımcısıdır. Komisyonculuk ilişkisinde müvekkil tek bir iş için yetki verir. ● Komisyoncu ücret karşılığında faaliyet gösterir. Sözleşmede ücret kararlaştırılmamışsa burada komisyonculuk değil, vekâlet ilişkisi söz konusu olacaktır. ● Komisyonculuğun meslek şeklinde icrası şart değildir. Tek defalık veya geçici bu türden faaliyetler de komisyonculuk olarak vasıflandırılır. Kesin aciz belgesine bağlanan borç, aciz belgesinin düzenlenmesinden itibaren 20 yıl geçmesiyle zaman aşımına uğrar. Borçlunun mirasçıları, mirasın açılmasından itibaren 1 yıl içinde alacaklının hakkını aramadığı için borcun zaman aşımına uğradığını ileri sürebilirler. A B C D E 38. A B C D E Ödeme emrine itiraz, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde yapılır. A B C D E ● Alacaklının istediği veya olması gereken sıraya kabul edilmemesi durumunda sıra cetveline şikâyet edilirken alacaklının başka bir alacaklının alacağına, miktarına veya sırasına itiraz etmesi durumunda sıra cetveline itiraz davası açılır. ● Sıra cetveline şikâyette yetkili merci icra mahkemesiyken sıra cetveline itiraz davasında yetkili merci genel mahkemelerdir. ● Sıra cetveline şikâyete alacaklı veya borçlu başvururken sıra cetveline itiraz davasına sadece alacaklılar başvurur. ● Sıra cetveline şikâyette de itirazda da süre tebliğden itibaren 7 gündür. ● Sıra cetveline şikâyette oluşan sonuçtan tüm alacaklılar faydalanırken sıra cetveline itiraz davasının sonuçlarından sadece davalı alacaklı faydalanır. ya yın cılık Sıra cetveline şikâyet ve sıra cetveline itiraz arasındaki farklar şu şekildedir: 39. ise m 35. A B C D E Takip talebinde bulunması gereken unsurlar şunlardır: ● Alacaklı ve borçlunun adı, soyadı ve adresleri ● Alacağın TL cinsinden tutarı ve varsa faiz alacağı miktarı ● Takip yollarından hangisinin seçildiği ● Alacağın bağlı bulunduğu kambiyo senedinin aslı ve borçlu sayısı kadar onaylı örneği ● Kambiyo senedi için ödememe protestosu çekilmesi gereken durumlarda, ödememe protestosu ● Senedin cinsi, tarihi ve numarası A B C D E 36. Kesin aciz belgesi verilmesinin takip hukuku bakımından sonuçları şunlardır: ● Kesin aciz belgesi İİK madde 68/1’deki itirazın kaldırılmasını sağlayan belge niteliğindedir. ● Kesin aciz belgesini alan alacaklı, belgeyi aldığı tarihten itibaren 1 yıl içinde takip yapmak isterse borçluya yeniden ödeme emri gönderilmesine gerek olmaz. ● Elindeki kesin aciz belgesine dayanarak alacaklı, iptal davası açabilir. 40. “Kesin aciz belgesi verilmesi, borcun tecdit (yenileme) edildiği anlamına gelmediğinden kefilin sorumluluğu devam eder.” ise kesin aciz belgesi verilmesinin maddi hukuk bakımından sonuçları arasında yer alır. İtirazın iptali davasına hem borca hem de imzaya itirazda başvurulabilir. İtirazın iptali davası asliye hukuk mahkemesinde itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılmalıdır. A B C D E A B C D E 7 Diğer sayfaya geçiniz. İK T İS AT 2017 - KP SS/AB 1. 4. Quesnay’in Ekonomik Tablo adlı eserinden esinlenerek input - output (girdi - çıktı) analizini ortaya koyan iktisatçı Wassily Leontief’tir. Input-output (girdi-çıktı) tekniği girdi ile çıktı miktarları arasındaki doğru yönlü ilişki olduğunu öne süren endüstriler arası mal ve hizmet değişikliğinin nasıl olacağını açıklamaya yönelik bir çalışma olmuştur. Aynı zamanda Leontief, input output (girdi-çıktı) tekniğini kullanarak Heckscher-Ohlin Modeli’ni test eden iktisatçıdır. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 Talebin fiyat esnekliğinin bire eşit olduğu yani birim esnek talep durumunda, fiyatlarda yaşanan yüzde değişim miktarlarda yaşanan yüzde değişime eşit olur. İkizkenar hiperbolik şeklindeki bir talep eğrisi üzerindeki her noktada, negatif eğimli doğrusal bir talep eğrisinin orta noktasında ve orijine dışbükey bir talep eğrisinin orta noktasında esneklik değeri 1’e eşittir. Aynı zamanda talep fiyat esnekliğinin 1 olduğu bir malın fiyatında yaşanan bir artış toplam hasılatı değiştirmez. A B C D E Fiyatta yaşanan bir değişimin talep miktarını etkilemediği ve arz eğrisinin düşey eksene dik bir doğru şeklinde olduğu bir durumda talebin fiyat esnekliği sıfıra eşit olduğu için II ve III. öncüller yanlıştır. A B C D E Arz esnekliğinin sıfır olduğu bir durumda arz eğrisi düşey eksene paraleldir. P S A1 P2 A2 5. D D1 Q Q1 Grafiğe göre ikame malın fiyatında bir düşüş yaşanırsa söz konusu olan mala talep azalacaktır. Böyle bir durumda talep eğrisi sola, denge noktası ise A1 noktasından A2 noktasına kayacaktır. Arz eğrisi düşey bir eğri olduğu için de sadece fiyat düşecek miktar değişmeyecektir. A B C D E ya yın cılık P1 A B C D E 6. 3. Bir malın arz ve talebinde aynı oranda ortaya çıkan bir artışı grafikte şu şekilde gösterebiliriz: P P1 S1 A1 A2 S2 Kardinalist Fayda Yaklaşımı’na göre her bir bireyin elde ettiği fayda aynı ve bireylerin eşit miktarda tükettikleri malların toplam faydaları da aynıdır. Yaklaşıma göre faydanın ölçülmesi söz konusudur, ölçü birimi ise “util”dir. Aynı zamanda bir maldan elde edilen fayda, başka bir maldan elde edilen faydayı etkilemez. D1 Q2 Bir tüketicinin mala olan talebini fayda kavramına göre şekillenir. Faydanın ölçülebilir olup olmadığına ilişkin çeşitli yaklaşımlar ortaya atılmıştır. Bunlardan biri Ordinalist Fayda Yaklaşımı, diğeri Kardinalist Fayda Yaklaşımı’dır. Ordinalist Fayda Yaklaşımı’na göre her bir bireyin elde ettiği fayda farklıdır ve bireylerin eşit miktarda tükettikleri malların toplam faydaları da farklıdır. Yaklaşıma göre, faydanın ölçülmesi söz konusu değildir. Aynı zamanda bir maldan elde edilen fayda başka bir maldan elde edilen faydayı etkiler. D2 Q1 Bir tüketicinin geliri artınca mala olan talebi artıyor, geliri düştüğünde mala olan talebi azalıyor ise söz konusu mal normal maldır. Normal (Üstün) mallar zorunlu mallar ve lüks mallardan oluşur. Zorunlu mallar, yaşamın devamı için ihtiyaç duyulan mallardır ve gelir esneklikleri pozitiftir. Lüks mallar ise yaşamın devamı için ihtiyaç duyulmayan mallardan oluşur ve gelir esneklikleri pozitiftir. Ancak bir tüketicinin geliri artınca mala olan talebi azalıyor, geliri düştüğünde mala olan talebi artıyor ise söz konusu mal düşük(adi) maldır ve gelir esneklikleri negatiftir. Görüldüğü gibi gelirdeki değişmelere bağlı olarak söz konusu mala talep düşük mallarda ters yönde işler. ise m 2. Q Görüldüğü gibi arz ve miktar aynı oranda arttığında arz eğrisi de talep eğrisi de aynı oranda sağa kayar. Böyle bir durumda yeni denge noktasını incelediğimizde (A2) fiyat düzeyi değişmezken denge miktarı artar. Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda I. öncül Ordinalist Fayda Yaklaşımı’nın, II ve III. öncüller ise Kardinalist Fayda Yaklaşımı’nın varsayımları arasında yer alır. A B C D E A B C D E 8 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 7. 20 17- K P S S /A B 10. Tavan fiyat, maksimum fiyat olarak değerlendirilir. Tavan fiyat uygulaması tüketicileri korumaya yönelik olarak devletin piyasadaki satılacak olan malın en yüksek fiyatının belirlenmesidir. Etkili bir tavan fiyatın uygulanabilmesi için belirlenecek fiyatın denge fiyatının altında olması gerekir. Esneklik değeri sıfır olan bir malın, düşük mal olması durumunda pozitif gelir etkisi ile negatif ikame etkisi toplamı sıfır olacaktır. Yani fiyat değişimi sonucunda malın tüketim düzeyi değişmeyecektir. (A seçeneği) Söz konusu malın düşey eksende bulunması durumunda çizilecek fiyat tüketim eğrisi yatay eksene paralel (sıfır eğimli) olacaktır. Arz fonksiyonunun S = 5P ve talep fonksiyonunun D = 150 – 10P olduğu bir ekonomide devletin tavan fiyat uygulaması için belirleyeceği uygun fiyatı bulabilmek için arz ve talep fonksiyonlarını birbirlerine eşitleyerek denge fiyatını bulmalıyız. Y 5P = 150 – 10P 15P = 150 Y0 P = 10 olur. u0 Buna göre, seçenekler incelendiğinde belirlenecek en uygun tavan fiyatın denge fiyatının altında olan 9 olduğu görülmektedir. ● Malın fiyatı düştüğünde, tüketim miktarı değişmediği için firmanın toplam satış hasılatı, fiyattaki düşüş kadar azalacaktır. (C seçeneği) ● Talebin tam inelastik olması durumunda malın üretimine uygulanacak verginin tamamı tüketiciye yansıyacak yani malın denge fiyatı uygulanan vergi kadar artacaktır. (D seçeneği) ● Tam inelastik talep için çizilen sıradan (Marshalcı) talep eğrisi düşey eksene paralel (sonsuz eğimli) çizilir. (E seçeneği) Az sayıda satıcı vardır. ● Firmalar homojen ve farklılaştırılmış mallar üretebilir. (Buna göre oligopoller, saf oligopoller ve farklılaştırılmış oligopoller olarak ayrılır.) ● Piyasalarda karşılıklı bağımlılık esastır. (Firmalar bağımlılık derecesine göre tam ve kısmi oligopoller olarak ayrılır.) ● Piyasalarda gizli antlaşmalar, ham madde kaynaklarına sahip olma gibi piyasaya giriş engelleri söz konusudur. Bu nedenle mobilite varsayımı geçerli değildir. A B C D E ise m Çok sayıda alıcı vardır. ● ya yın cılık Alıcı ve satıcı sayısına göre belirlenen aksak rekabet piyasalarından biri olan oligopol piyasasının özellikleri şunlardır: ● Fiyat tüketim eğrisi (fD = 0) X A B C D E 8. u1 A B C D E 11. 9. Bir malın piyasadaki fiyatı ile tüketicilerin o mal için ödemeye razı olduğu maksimum fiyat arasındaki fark, tüketici rantını verir. Tam rekabet piyasasında firma, ortalama değişken maliyetin (AVC) minimum düzeyinin altındaki fiyat seviyelerinde üretim gerçekleştirmeyecektir. Bu durumda firmanın ortalama değişken maliyeti, AVC = 4Q 3 - 16Q 2 + 20Q TVC & AVC = & AVC = 4Q 2 - 16Q + 20 Q Q AVC’in minimum düzeyinde, söz konusu fonksiyonunu türevi sıfıra eşit olacağına göre, Piyasadaki fiyatın 35 TL olduğu bir mal için X, Y ve Z tüketicilerinin söz konusu malı almak için ödemeye razı olduğu fiyatlar sırasıyla 37, 40, 48 ise tüketicilerin rantları şu şekildedir: AVC min $ X → 37 – 35 = 2 dAVC dAVC = 0& = 8Q - 16 & Q = 2 dQ dQ Q = 2 & AVC = 4 : (2) 2 - 16 : 2 + 20 & AVC = 16 - 32 + 20 & AVC = 4 Y → 40 – 35 = 5 Bu durumda firma 4 TL’nin altındaki fiyat düzeylerinde üretim gerçekleştirmeyecektir. Z → 48 – 35 = 13 Toplam tüketici rantı = 2 + 5 + 13 = 20 olur. A B C D E A B C D E 9 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 12. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 15. Q D = 50 - 0, 5P şeklindeki talep fonksiyonuna sahip firmanın Farksızlık eğrileri genel itibarıyla ters talep fonksiyonu, ● Negatif eğimlidir. (tercihlerde doyumsuzluk varsayımı) P = 100 – 2QD şeklindedir. Bu durumda toplam hasılat fonksiyonu, ● Orijinden uzaklaşıldıkça bireylerin fayda düzeyi artar. (tercihlerde doyumsuzluk varsayımı) TR = P : Q & TR = _ 100 - 2Q i : Q & TR = 100Q - 2Q 2 ● Toplam hasılatın maksimum olduğu üretim düzeyinde marjinal hasılat sıfır olacağına göre, Eğriler birbirlerini kesmez. (tercihlerde doyumsuzluk ve geçişlilik varsayımı) ● Orijine göre dışbükeydir. (tercihlerde doyumsuzluk ve dışbükeylik varsayımı) ● Buna göre tipik olmayan bir pozitif eğimli farksızlık eğrileri tercihlerde doyumsuzluk varsayımının ihlal edildiği istisnai bir durumdur. dTR = MR & MR = 100 - 4Q = 0 & Q = 25 dQ A B C D E A B C D E Ekonominin harcama çarpanı, 1 1 - c _1 - ti c $ marjinal tüketim eğilimi t $ marjinal vergi oranı Bu durumda vergi oranlarında gerçekleşen artış çarpan değerini azaltır. IS eğrisinin eğimi = 1 k0 : b k 0 $ harcama çarpanı b $ Yatırımın faiz esnekliği Çarpan değerinin azalması IS eğrisinin eğiminin artmasına yani dikleşmesine neden olur. Vergi oranının LM eğrisi üzerine ise etkisi yoktur. ya yın cılık k0 = ise m 13. A B C D E 16. Çalışma gücünde ve isteğinde olan ve cari ücretten çalışmaya razı olmasına rağmen iş bulamayan iş gücüne işsizlik adı verilir. Geçici (Friksiyonel) işsizlik, iş gücüne yeni katılanlar ile türlü nedenlerden dolayı işlerini terk etmiş olanların, uygun bir iş bulana kadar geçirdikleri süredeki işsizliği ifade ederken yapısal işsizlik, ekonominin yapısındaki temel değişmelerden kaynaklanan işsizliktir. Tam istihdamda olan bir ekonomide ölçülen işsizlik, doğal işsizlik oranı (NAIRU) olarak ifade edilir. Doğal işsizlik oranı, enflasyonu hızlandırmayan işsizlik oranı olarak da adlandırılır. Doğal işsizlik, geçici işsizlik ve yapısal işsizliğin toplamına eşittir. Doğal işsizliğin iş gücüne oranı ise doğal işsizlik oranıdır. Doğal işsizlik = Geçici işsizlik + Yapısal işsizlik Doğal işsizlik oranı = _ Doğal işsizlik i _ İşsizlik sayısı i : 100 Soruda verilenlere göre; Friksiyonel işsiz sayısı: 15.000 Yapısal işsiz sayısı: 25.000 ise 14. Doğal işsizlik = 15.000 + 25.000 Yeni Klasik görüş Rasyonel Beklentiler ve fiyat - ücret esnekliğini temel almaktadır. Bu nedenle Yeni Klasik Görüşte öngörülen genişletici bir politika uygulaması beklenen enflasyonun artmasına neden olarak denge üretim düzeyinin sabit kalmasına yol açar. Sonuçta fiyatlar genel düzeyi artarken denge üretim düzeyi değişmez. = 40.000 Doğal işsizlik oranı = 40.000 : 100 200.000 = %20 olarak hesaplanır. A B C D E A B C D E 10 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 17. 20 17- K P S S /A B 19. Keynesyen Yaklaşım’da marjinal tüketim eğilimi tüketimdeki değişmenin (DC), gelirdeki değişmeye (DY) oranı şeklinde ifade edilir. Diğer bir ifade ile gelirdeki bir birimlik değişmenin tüketimde kaç birimlik bir değişmeye yol açtığını gösterir. c= DC DY Toplam arz, ekonomide yer alan bütün firmaların çeşitli fiyat seviyelerinde arz etmeyi planladıkları mal ve hizmet miktarıdır. Toplam arz eğrisi (AS) ise fiyatlar genel seviyesi ile toplam hasıla arasındaki ilişkinin geometrik yerini gösteren pozitif eğimli bir eğridir. AS eğrisini sağa ya da sola kaydıran yani konumunu etkileyen unsurlardan bazıları şu şekildedir: Soruda verilenlere göre, ● Arzda yaşanan şoklar Gelirdeki değişme 25, tasarruftaki değişme 10 ise marjinal tüketim eğilimi şu şekilde hesaplanacaktır: ● Girdi fiyatlarındaki değişiklikler ● Maliyetlerdeki değişiklikler ● Sermayedeki artışlar ● Teknolojideki ilerlemeler ● Kötü hava koşulları s= 10 25 s = 0, 40 olarak bulunur. A B C D E Bu bilgiler doğrultusunda öncüllerde yer alan “transfer harcamalardaki azalışlar” daraltıcı maliye politikalarından biridir. Daraltıcı maliye politikaları ise AS eğrisinin değil, AD (toplam talep eğrisi) eğrisinin konumunu etkiler. Maliye politikalarının etkin bir şekilde uygulanması ile ekonominin tam istihdam düzeyine gelebileceğini savunan iktisadi okul Keynesyen Yaklaşım’dır. Keynesyen İktisat Teorisi’nin bazı varsayımları şunlardır: ● Ekonomide eksik istihdam koşulları geçerlidir. ● Ekonominin tam istihdama gelebilmesi için devlet müdahalesi gerekmektedir. ● Ücretler ve fiyatlar yapışkandır. ● Ekonomide, aksak rekabet piyasa şartları hâkimdir. ● Say Yasası geçerli değildir. ● Ücretleri ve istihdam düzeyini toplam talep belirler. ● Paranın yansızlığı anlayışı söz konusu değildir. 20. ise m 18. ya yın cılık A B C D E Monetaristlere göre, toplam arz eğrisinin pozitif eğimli olmasına yol açan teori Milton Friedman’ın geliştirdiği İşçi yanılma Modeli’dir. Emek arzı talebinin reel ücretin bir fonksiyonu olduğu İşçi Yanılma Modeli’ne göre enflasyon oranlarının artması sonucunda nominal ücretlerin artması yeterli bilgiye sahip olmayan işçilerin reel ücretlere bakmayıp emek arzını artırmalarına sebep olur. Bu nedenle işçiler yanıldıkları için AS (toplam arz) eğrisi kısa dönemde pozitif eğimli olur. A B C D E Yukarıdaki varsayımlardan hareketle devletin ekonomiye müdahale etmesi gerekir. Keynesyen iktisatçılara göre efektif talep yetersizliğinin söz konusu olduğu ekonomide efektif talebi artırmak için para ve maliye politikalarının uygulanması gerektiği öne sürülmüştür. Ancak Keynesyen Yaklaşım’a göre ekonomide maliye politikasının etkisi, para politikasının etkisinden daha fazladır. A B C D E 21. Devalüasyonun net ihracat üzerindeki pozitif etki yaratabilmesinin ihracat fiyat esnekliği (ex) ile ithalat fiyat esnekliği (em) toplamının birden büyük olmasına bağlayan önerme devalüasyonun başarı koşulu olarak da ifade edilen Marshall Lerner Koşulu’ dur. Sonuç olarak reel döviz kurundaki bir artışın dış ticareti olumlu etkileyebilmesi için ex + em > 1 olmalıdır. A B C D E 11 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 22. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 25. LM eğrisinin yatay olduğu likidite tuzağında para talebi, faiz oranına tam duyarlıdır. Böyle bir durumda LM eğrisi yatay eksene paralel olur. Likidite tuzağında iken para miktarındaki değişmeler, nominal veya reel para arzı ile faiz oranlarını etkilemez. i E3 i E1 E2 Bankalar yasalar gereğince belli bir oranda rezerv bulundurmak zorundadır. Zorunlu rezerv politikası merkez bankasının para politikası araçlarından biridir. Para çarpanı vasıtası ile para arzını kontrol etmek için kullanılır. Ancak esnek olmaması ve para arzında küçük değişiklikler yapılamaması sebebiyle merkez bankasının çok sık kullandığı bir para politikası aracı değildir. Merkez bankası zorunlu rezerv oranını yükseltirse bankacılık sisteminde para yaratma kapasitesi daralacaktır. Buna bağlı olarak da para arzında dolayısıyla da para çarpanında bir azalma yaşanacaktır. LM IS2 A B C D E S1 IS3 Y3 Y1 Y2 Y Grafikte de görüldüğü gibi LM eğrisi yatay olduğunda yani likidite tuzağının varlığında genişletici bir maliye politikası, IS eğrisini sağa kaydırırken daraltıcı maliye politikası sola kaydırır. LM eğrisi yatayken IS eğrisinin sola kayması hasıla düzeyini azaltırken IS eğrisinin sağa kayması hasıla düzeyini artırır. 26. A B C D E Para arzının dışsal olarak kabul edildiği bir ekonomide para arzı değişmeyeceği için para arzı eğrisi (Ms) dik bir doğru şeklindedir. İ Klasik Yaklaşım’da dikotomi varsayımı geçerlidir. Buna göre, reel değişkenlerle parasal değişkenler birbirlerini etkilemez. Diğer bir ifade ile para yansızdır, para arzı ise dışsaldır. Bu sebeple para arzındaki bir artış fiyat düzeyini artırır ancak üretim düzeyine bir etki etmez. Ekonomik birimlerin ellerinde para bulundurma hareketlerini ifade eden paranın dolaşım hızı, Klasik Yaklaşım’a göre sabit olarak kabul edilir. Bu nedenle para arzındaki bir artışın Klasik Yaklaşı’ma göre paranın dolaşım hızını etkilemez. Md M Grafikte de görüldüğü üzere para arzı dışsal iken gelir düzeyinin artması para talebi eğrisini sağa kaydırır. Para talebi sağa kaydığında ise faiz oranı yükselir. Buna bağlı olarak da yatırımlar düşer, toplam harcamalar da azalır. ise m 23. ya yın cılık Ms A B C D E A B C D E 27. 24. i MS M İçsel para arzı görüşü, faiz oranları ile para arzı arasında pozitif yönlü ilişkinin bulunmasına dayanır. Faiz oranlarında görülen artış bankaların serbest rezerv oranını ve halkın nakit tercih oranını azaltarak para çarpanının artmasına dolayısıyla da para arzının artmasına yol açar. A B C D E Para ikamesi yüksek enflasyonun ve istikrarsızlıkların yaşandığı bir ekonomide yerli paranın gerekli olan işlevlerini yerine getirememesi sonucunda yerli para yerine yabancı paranın tercih edilmesidir. Para ikamesinin ekonomide yol açtığı sonuçlardan bazıları şunlardır: ● Likidite sorunu yaşanır. ● Merkez bankasının etkinliği azalır ve likiditenin son kaynağı olma fonksiyonu zayıflar. ● Paranın dolaşım hızı istikrarsızlaşır. ● Para talebi istikrarsızlaşır. ● Yerli para kullanımının azalması neticesi ile reel senyoraj geliri azalır. A B C D E 12 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 28. 20 17- K P S S /A B 32. Bir endüstriden diğer bir endüstriye aktarılan kaynakların, her iki kesimde de aynı oranda verimli olmalarını ifade eden sabit maliyet yani sabit verim durumu üretim faktörlerinin tam ikame edilebilir olması durumunda ortaya çıkar. Sabit alternatif (fırsat) maliyetin geçeli olduğu bir ekonomide A malı üretimini artırabilmek için aynı miktarda B malından vazgeçilmesi gerekir. Soruda verilenlere göre, alternatif maliyetlerin sabit olduğu bir ekonomide 100 birim A malı ve 75 birim B malı üretilmektedir. Buna göre, 40 birim A malı üretilebilmesi için B malı üretiminden vazgeçilmesi gereken birim şu şekilde hesaplanır: İçsel büyüme modellerinde, ● Piyasalarda eksik rekabet koşulları geçerlidir. ● Solow - Swan modelinde esas alınan koşulsuz yakınsama hipotezi geçerli değildir. ● Üretimde pozitif dışsallık söz konusudur. ● Teknolojik ilerleme içsel olarak ele alınır. ● Sermaye girdisi için artan verim koşulları geçerlidir. A B C D E 75 B = 100 40 B = 30 birim vazgeçilmelidir. A B C D E Ödemeler bilançosu ana hesapları dörde ayrılır. Bunlar cari işlemler hesabı, sermaye hesabı, net hata ve noksan hesabı ve resmî rezervler hesabıdır. Bunlardan en çok kullanılanı cari işlemler hesabıdır. Cari işlemler hesabına ülkenin ihraç ve ithal ettiği mal ve hizmetler kaydedilir ve mal ticareti, uluslararası hizmetler, uluslararası faktör gelirleri ve tek yanlı transferler olmak üzere bazı alt bölümlere ayrılır. A B C D E 30. ya yın cılık Uluslararası kuruluşlar tarafından ülkeye açılan krediler ya da devletlerden alınan krediler, uzun süreli sermaye işlemidir. Bunların karşılığında ödenen faiz, kâr ve temettüler cari işlemlerin hizmetler bölümünde yer alırken ülkeye açılan krediler ödemeler bilançosunun cari işlemler hesabına değil, sermaye hesabına kaydedilir. Buna göre, III. öncülde yer alan ifade yanlıştır. 33. ise m 29. 5 Nisan 1994’te alınan olağanüstü tedbirler arasında, ● TL %38,9 devalüe edilmesi ● Kurların serbest bırakılması ● KİT ve Tekel ürünlerine zam yapılması ● KİT’lerin özelleştirilmesi, özelliştirilemeyenlerin tasfiye edilmesi ● Kamu kuruluşlarının paralarının Bankası’nda bulundurulması, ● MB’nin özerkliğinin artırılması için yeniden yapılandırılması ● Tarımsal destekleme alımlarının daraltılması TCMB ve Ziraat yer almaktadır. A B C D E D. Ricardo’ya göre ekonomik büyüme sonucu ücretler doğal ücret düzeyinin üzerine yükselecek bu nedenle de nüfus artacaktır. Nüfus artışı azalan verimler yasası ve Malthus’un Nüfus Teorisine dayalı olarak ekonomiyi Kıyamet Noktası’na taşıyacaktır. Kıyamet Noktasındaki ekonomide büyüme durmuş ve ücretler doğal ücret düzeyinde sabitlenmiş olacaktır. A B C D E 34. Satın alma gücü paritesine göre ekonomide Tek Fiyat Kanunu geçerlidir. Tek Fiyat Kanunu’nun geçerli olduğu ekonomilerde dış ticarette ulaşım masrafı ve tarifeler yoktur, reel döviz kuru ise 1’e eşittir. İthal mala yurt içi talebin artması ● Teknolojinin gelişmesi ● Üretim faktörü artması miktarının 14444244443 31. ● Satın Alma Gücü Paritesi Yaklaşımı sabit kur sistemlerinde geçerli olan ve iki yerli para arasındaki denge döviz kurunun belirlenmesinde kullanılır. İlk kez iktisatçı Gustav Cassel tarafından ortaya atılmıştır. Bir ülkenin teklif eğrisini sağa kaymasına yani aynı miktarda ihraç malı için daha az ithal malı talep etmesine yol açar. Bu bilgiler doğrultusunda A seçeneği yanlıştır. Çünkü döviz kurundaki değişimlerin menkul kıymetlerin getirileri tarafından belirlendiğini açıklayan yaklaşım Portfolyo Denge Yaklaşımı’dır. A B C D E A B C D E 13 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 35. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 38. Neoklasik (Solow) Büyüme Modeli’ne göre tasarruf oranında yaşanan bir değişimin kişi başına üretim düzeyini değiştirmesi düzey etkisi, kişi başına çıktı büyüme oranını değiştirmesi ise büyüme etkisi olarak ifade edilir. Tasarruf oranlarında yaşanan bir artış kısa ve uzun dönemde farklı sonuçlar yaratır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında sermayenin yetersizliği, 1929 Krizi’nin etkileri, tarım sektöründeki sorunlar, gelir dağılımındaki adaletsizlikler gibi nedenlerden dolayı ekonomide dalgalanmalar yaşanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan politikalardan biri üretiminin teşvik edilmesidir. Bu amaçla sanayi sektöründe bir ilerleme yaşanabilmesi için özel girişimcilere destek vermek ve onları kalkındırmak amacıyla 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılmıştır. Tasarruf oranındaki artışın kısa dönemde kişi başına üretim düzeyi ile kişi başına üretim büyüme oranı üzerindeki etkisi pozitiftir. Diğer bir ifade ile kısa dönemde hem düzey hem de büyüme etkisi söz konusudur. Uzun dönemde tasarruf oranındaki artışın uzun dönemde kişi başına üretim düzeyi üzerinde pozitif etkisi olmasına rağmen kişi başına üretim büyüme oranı üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Diğer bir ifade ile uzun dönemde düzey etkisi varken büyüme etkisi yoktur. A B C D E Uzun dönemde tasarruf oranında yaşanan bir artışın düzey etkisi olmasına karşın büyüme etkisi olmaması Neoklasik (Solow) Büyüme Modeli’nde Solow paradoksu olarak ifade edilir. 39. Sürdürülebilir büyümenin beşeri sermaye faktörü ile sağlanabileceğinin açıklandığı yaklaşım Beşeri Sermaye Modeli, modelin temsilcisi Lucas’tır. Lucas, ekonomik büyümenin kaynağını beşeri sermaye olarak görür. Buna göre devlet, beşerî sermaye birikimlerine önem vermeli ve bu yolla yatırımları hızlandırmalıdır. Modele göre beşerî sermaye stokunda ortaya çıkan bir artış, uzun dönemde pozitif kişi başına çıktı büyümesinin gerçekleşmesini sağlar. Diğer bir ifade ile modelin temsilcisi Lucas, uzun dönemli büyümeyi beşerî sermaye stoku büyüme oranı ile açıklar. ise m 36. ya yın cılık A B C D E A B C D E 1930 sonrası dönemde Türkiye, devletçilik anlayışını benimsenmiş ve bununla birlikte politikaların daha etkin uygulanabilmesi için bankacılık sektörüne önem verilmiştir. Özel müteşebbislerin desteklenmesi amacıyla 1933-1939 yılları arasında kurulan bankalar ve kuruluş tarihleri şu şekildedir: ● İller Bankası → 1933 ● Sümerbank → 1933 ● Etibank → 1935 ● Denizbank → 1937 ● Halk Bankası → 1938 Seçeneklerde verilen İş Bankası ise 1924 yılında kurulduğu için 1933-1939 yılları arasında kurulan bankalar arasında yer almaz. A B C D E 40. Türkiye ekonomisinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında uygulanan politikalar ve korumacı yapı değiştirilmiştir. Uluslararası ticarete ilişkin politikalara önem verilmiş ve yurt içi politikalar serbestleştirilmesi ön planda tutulmuştur. Buna bağlı olarak 1946-1960 yılları arasında Keynesyen Model’in de benimsenmesi ile çeşitli politikalar uygulanmıştır. 1946-1960 Dönemi’nde yaşanan gelişmelerden bazılarını şu şekilde özetleyebiliriz: 37. Brundtland Raporu’nda “bugünün gereksinimlerini, gelecek nesillerin gereksinimlerini karşılama yeteneğinden taviz vermeden karşılanması” olarak tanımlanan kavram sürdürülebilir kalkınmadır. Sürdürülebilir kalkınma ilk defa Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından hazırlanan Brundtland Raporu’nda açıklanmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı gibi, ekonomik büyümenin gerçekleşmesi için çevresel boyutların da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. ● Sanayi sektöründe özel sektörler desteklenmiştir. ● Tarım sektöründe üretim teşvik edilmiş ve fiyatları artırıcı politikalar uygulanmıştır. ● Uluslararası alanda gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerde etkin bir yer edinme amaçlanmıştır. ● Kırsal kesimin kalkınması amaçlanmış ancak kentleşmeye de önem verilmiştir. ● Eğitim, sağlık ve altyapı hizmetlerinin daha iyi şartlarda olması yönünde politikalar uygulanmıştır. Yukarıdaki açıklamalardan hareketle II ve III. öncüllerin doğru olduğu söylenebilir. Türkiye’de beş yıllık kalkınma planlarının uygulanması ise 1960 yılından sonra gerçekleştirildiği için I. öncül yanlıştır. A B C D E A B C D E 14 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 1. M A L İY E 4. Piyasa ekonomisinde üretim süreci toplumu oluşturan bireylerin talepleri ile oluşurken kamu kesiminde bu durum farklıdır. Piyasa ekonomisinde amaç kâr maksimizasyonu iken kamu kesiminde toplumsal fayda olup söz konusu üretim sürecinin belirleyicisi, siyasi aktörlerdir. Siyasi partiler, seçmenler ve bürokratlardan oluşan siyasi aktörler kamu kesiminde üretimi yapılacak mal ve hizmetlerin ne kadar, nasıl ve kimler için üretileceğini bütçe kanunu ile şekillendirmek suretiyle ortaya koymaktadır. 20 17- K P S S /A B Bir ekonomide kaynak dağılımı yapılırken toplumda yaşayan bireylerden en az birinin refahını azaltmadan diğer bir bireyin refahını artırmak mümkün değilse bu noktada kaynaklar etkin dağılmıştır. Literatürde bu duruma Pareto Optimumu adı verilir. Pareto Optimalitesinin sağlanabilmesi için gerçekleşmesi gereken koşullar ise şunlardır: Kamu mallarına olan taleplerin açıklanmak istenmemesi, literatürde bedavacılık sorunu olarak adlandırılır. Söz konusu sorun ile üretim sürecinin karar mercisi siyasal süreçtir. Dolayısıyla kamusal mallara olan talep toplulaştırılamaz, zira kamusal mal ve hizmetlerde bedavacılık sorunu gündemdedir. ● Tüketimde ya da mübadelede etkinlik ● Üretimde etkinlik (girdi etkinliği) ● Dağılımda etkinlik (Toplam etkinlik) A B C D E A B C D E 1965 yılında “Kulüplerin Ekonomik Teorisi” başlıklı makalesi ile kulüp malların tanımlamasını yapan maliyeci ise James Buchanan’dır. A B C D E 5. ya yın cılık Kulüp mallar, dışsallığı pozitif olan ve yalnızca belirli grup üyelerinin faydalanabilmesi için üretilen mal ve hizmetlerdir. Bu tür malların ödemesinin yapılmaması hâlinde (prim ve aidat adı altında) kulüp malların kullanımından dışlama söz konusudur. Söz konusu malların maliyetine bir kişinin katılması, yüksek maliyet getireceğinden birden fazla kişinin bir araya gelerek kulüp kurması suretiyle ortaklaşa bu mal ve hizmetlerden faydalanılması üretim ve tüketim maliyetlerini azaltacaktır. ise m 2. Topluma sunulan kamu harcamalarındaki artış ile birlikte ekonomiye sunulan mal ve hizmetlerin miktar ve kalitesinde de artış yaşanıyorsa kamu harcamaları gerçekte artar. Tersi durumda ise yani topluma sunulan kamu harcamalarındaki artışa karşın ekonomiye sunulan mal ve hizmetin miktar ve kalitesinde herhangi bir artış görülmüyorsa kamu harcamaları görünüşte artar. Kamu harcamalarının görünüşte artış nedenleri şunlardır: ● Ayni ekonomiden parasal ekonomiye geçilmesi ● Fiyatlar genel seviyesinin yükselmesi (para değerinin düşmesi) ● Bütçe usullerinin değişmesi (safi usulden gayrisafi usule geçilmesi) ● Ülke sınırlarının genişlemesi ● Kamulaştırma ve devletleştirme Kamu harcamalarının gerçekte artış nedenleri ise şunlardır: 3. İlk kez Knut Wicksell tarafından ortaya atılan dışsallık, bir üretim veya tüketim sürecinin üçüncü kişilere fayda sağlaması ya da maliyet yüklemesi anlamına gelmektedir. Dışsallıklar pozitif olabileceği gibi negatif de olabilmektedir. Örneğin bir fabrikanın kurulduğu çevreye zehirli atıklarını bırakması suretiyle çiftçilerin tarım yapma olanaklarının azalması üreticiden üreticiye negatif dışsallıktır. Ünlü bir oyuncunun kullandığı ürünü televizyonda çok beğendiğini dile getirerek söz konusu ürünün satışlarını artırması ise tüketiciden üreticiye pozitif dışsallıktır. ● Askerî sebepler (savaş ve savunma harcamaları vb) ● Sosyal nedenler ● İktisadi nedenler (ekonomik krizler, buhran vb.) ● Siyasi sebepler ● Teknolojik sebepler Bütçede yer alan gelir-gider kalemlerinin birbirinden mahsup edilerek gösterilmesi, safi usuldür. Dolayısıyla safi usulden gayrisafi usule geçilmesi, kamu harcamalarını görünüşte artırır. Sorumuzdaki somut olaya baktığımızda iki tür dışsallık söz konusudur. Sağlığa olumsuz etki eden maddenin kullanımı dolayısıyla zarar gören tüketicinin bu durumu televizyonda dile getirmesi firma için olumsuz yargı içerdiğinden tüketiciden üreticeye negatif dışsallık söz konusudur. Ancak tüketicinin yapmış olduğu olumsuz yargı ile sağlığa olumsuz etki eden maddenin kullanımını diğer tüketiciler için engellemesi de tüketiciden tüketiciye pozitif dışsallıktır. A B C D E A B C D E 15 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 6. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 8. İşlevsel (fonksiyonel) sınıflandırma; kamu harcamalarının, kamu hizmetlerinin niteliğine göre ayrımıdır. İşlevsel sınıflandırma ayrımın amacı, çeşitli devlet faaliyetlerinin maliyetini tespit etmektir . Devletin klasik ve sosyoekonomik nitelikteki hizmetlerinin göz önünde tutulmakta olduğu bu sınıflandırma şeklinde her bir hizmet grubu için yapılan harcamalar dikkate alınmaktadır. Aynı hizmet, birden fazla kamu kuruluşu aracılığı ile gerçekleştiriliyor ise her kuruluşun o hizmet için yaptığı giderler toplanmakta ve böylece her hizmet için toplam gider belirlenmektedir. Adi (Olağan) ve olağanüstü harcama ayrımında önemli olan husus, harcamaların her yıl tekrar edip etmemesi ya da yapılacak olan harcamaların öngörülüp öngörülememesidir. Her yıl tekrar eden veya önceden öngörülebilen harcamalar adi (olağan) harcamalar iken her yıl tekrar etmeyen veya önceden öngörülemeyen harcamalar olağanüstü harcamalardır. Verimli verimsiz harcamalar ayrımında kriter, yapılan harcamaların millî gelir üzerindeki etkisine ilişkindir. Yapılan harcama millî geliri olumlu yönde etkiliyorsa verimli harcama, olumsuz etkiliyorsa verimsiz harcama söz konusudur. Cebrî-ihtiyari harcama ayrımına göre harcamanın yapılması ekonomi için toplum için önem teşkil ediyorsa zorunlu harcama, tersi durumda ise ihtiyari harcama söz konusudur. Dolayısıyla aynı hizmete yönelik harcamaları engellemeye ve tasarruf sağlamaya yönelik olan işlevsel sınıflandırmada bu sayede etkinlik ve verimlilik artar. A B C D E Fonksiyonel sınıflandırmada eğitim giderleri, sağlık giderleri, bayındırlık giderleri, savunma giderleri, çevre koruma ve sosyal güvenlik gibi hizmetler yer almaktadır. Seçeneklerde yer alan transfer harcamalar ise fonksiyonel değil, ekonomik sınıflandırma tasnifi içerisinde yer almaktadır. A B C D E ya yın cılık 9. Öncüllerde yer alan Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesinin harcamaları ise dar anlamda değil, geniş anlamda kamu harcamaları tanımı içerisinde yer almaktadır. ise m 7. 1883 yılında yapmış olduğu incelemeler neticesinde kamu harcamalarındaki artışın sebebini, devlet faaliyetlerindeki sürekli artışa bağlayan ve bu nedenle kamu harcamalarındaki artışın süreklilik kazandığını ifade eden maliyeci Adolph Wagner’dir. Çalışmalarını “Kamu Harcamalarının Artış Kanunu” adıyla destekleyen Wagner’e göre toplumu oluşturan bireylerin sosyal yönden gelişimi engellenemeyeceğinden söz konusu gelişme ile kamu faaliyetleri artış göstermekte, bu durum da harcamaları artırmaktadır. A B C D E 10. Ayrıca Wagner’e göre kamu harcamalarının nispi artışının, millî gelirdeki nispi artışa oranı birden büyüktür. Diğer bir ifadeyle kamu harcamaları, millî gelirden daha hızlı yükselmektedir. A B C D E Dar anlamda kamu kesimi, merkezi yönetim kuruluşları ile yerel idare kuruluşlarının harcamalarının toplamından oluşmaktadır. Merkezi yönetim kapsamında; genel bütçeli idareler, özel bütçeli idareler ile dezenleyici ve denetleyici kurumların bütçeleri yer almaktadır. İl özel idaresi ise yerel yönetimler içerisinde yer almaktadır. Politik Aşamalar Hipotezi adı altında incelemeler yapan Odle’ye göre, sömürülen ülkelerde kamu harcamaları sömürge aşamasında demir yolu, köprü, liman vb. altyapı harcamaları nedeniyle, ikinci aşamada ise kamu harcamaları yabancı sermayenin geliş amacına uygun olarak teşvikler, desteklemeler, sanayi ve üretim için gerekli altyapıya dönük olarak yapılan harcamalar nedeniyle artar, üçüncü aşama ise bağımsızlık sonrası dönemdir ve ulusal ekonominin kurulması için kamu harcamaları artırılmaktadır. Örneğin kamu girişimleri, kamu bankaları ve buna benzer kuruluşlar kamu harcama artışına neden olmaktadır. A B C D E 16 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 11. 20 17- K P S S /A B 14. Vergi yansımasını belirleyen mikroekonomik faktörler şunlardır: ● Arz ve talep esnekliği ● Piyasa türü ● Verginin niteliği ● Vergi türü ● Verginin yüksekliği ● Vergilendirilen malın türü Vergilendirilen malın türü açısından bakılacak olursa vergilendirilmesi kolay olan ve bu sayede yüksek vergi hasılatı elde edilebilen kaynaklara vergi tutamağı adı verilir. Ülkemizde uygulanan ve bir takvim yılı içinde en fazla gelir getiren vergi çeşitleri arasında enerji kaynakları ile esnekliği düşük mallar yer almaktadır. Diğer bir ifadeyle akaryakıt, otomobil, alkol, sigara ve doğal gaz vergi tutamağına verilebilecek temel örneklerdir. Kaynak teorisine göre gelir, kişilerin sahip oldukları üretim faktörlerinin çeşitli üretim faaliyetlerinde kullanılması sonucu oluşan değerlerdir. Üretim faktörlerinden kasıt emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişim yeteneğidir. Bunların üretim sürecine katılması sonucu oluşan gelirler ise ● emek → ücret, ● sermaye → faiz, ● doğal kaynak → rant, ● girişim → kâr şeklindedir. Bu yaklaşıma göre kişi ancak bu kaynakların kullanılması sonucu gelir elde edebilir. Miras, bağış gibi sürekli olmayan yani arızi nitelikli gelir kaynakları ise safi artış teorisine göre gelir kabul edilmekte, kaynak teorisine göre gelir kabul edilmemektedir. A B C D E A B C D E Vergi, resim, harç, şerefiye, parafiskal gelirler, harcamalara katılma payı, fonlar olağan gelirler grubunda yer alırken senyoraj gelirleri, devalüasyon gelirleri, özelleştirme gelirleri, bağış ve yardımlar olağanüstü gelirlerdir. A B C D E 15. ya yın cılık Kamu gelirleri, gelirlerin sürekliliği bakımından olağan gelirler ve olağanüstü gelirler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Olağan gelirler, kamu faaliyetleri ve hizmetlerinin gerçekleştirilebilmesi için her yıl tekrarlanan ve sürekli gelir niteliği taşıyan gelirlerdir. Olağanüstü gelirler ise öngörülemeyen hizmetler sonucu ortaya çıkan kamu gelirleridir. ise m 12. Dolaylı - dolaysız vergi ayrımı kriterinde temel husus, verginin yansıtılıp yansıtılamadığıdır. Bir vergi asıl vergi mükellefi tarafından ödenip piyasa şartları dahilinde üçüncü kişilere aktarılamıyorsa dolaysız, tam tersi durumda yani asıl vergi mükellefi vergi yükünü piyasa şartlarından yararlanmak suretiyle üçüncü kişilere yansıtılabiliyorsa dolaylı vergi söz konusudur. Bu tanımlamadan hareketle dolaylı vergilerde asıl vergi mükellefi ile vergi yüklenicisinin farklı kişiler olduğunu, dolaysız vergilerde ise aynı kişiler olduğnunu çıkarabiliriz. Kişisel gelir vergileri dolaysız vergi niteliğinde iken KDV gibi harcama vergileri dolaylı vergi niteliğindedir. Gelir vergilerinin artan oranlı tarife yapısı dolayısıyla ekonomik konjonktüre daha uygun vergilerdir. Bu sebeple bu durumun tersini ifade eden III. öncül hatalıdır. A B C D E 13. Dilim usulü vergi tarifesinde yer alan matrah ve oranlara göre hesaplanacak vergi miktarı şu şekilde bulunur: ● Gelirin ilk 5.000 TL’si %5 vergi oranına tabi olup ödenecek miktar (5.000 x %5) 250 TL ● İkinci dilimde yer alan 5.001-12.000 TL arasında yer alan 7.000 TL için %10 vergi oranı uygulandığında ödenecek miktar (7.000 x %10) 700 TL ● Üçüncü dilimde yer alan 12.001-22.000 TL arasında yer alan 10.000 TL için %15 vergi oranı uygulandığında ödenecek miktar (10.000 x %15) 1.500 TL ● 26.000 matrahtan kalan (26.000-5.000-7.000-10.000) 4.000 TL ise dördüncü dilimde yer alan bölüme girdiğinden %20 vergi oranı uygulandığında ödenecek tutar (4.000 x %20) 800 TL olacaktır. 16. Toplamda ise ödenecek vergi miktarı 250 + 700 + 1.500 + 800 = 3.250 TL olacaktır. Bir kamu idaresi, herhangi bir yerde yaptığı bayındırlık hizmeti sonucunda o bölgede yaşayan vatandaşlara iki farklı fayda sağlar. Biri bölgedeki emlakların değerinin artması, bir diğeri de bu bayındırlık hizmetlerinin bölge halkına sağlayacağı toplumsal faydadır. İlk faydaya bağlı olarak hizmeti yerine getiren kamu idaresinin bu faydadan yaralananlardan, bu hizmetin maliyetine ortak edilmeleri karşılığı aldığı bedeldir. Yapılan bayındırlık hizmeti, emlakların değerini arttırmadığı hâlde tahsil edilen maliyete yani katılım bedeli karşılığında alınan bedellere harcamalara katılım payı denir. Harcamalara katılma payı, değer artışını vergilendirmek gibi sosyal bir amaçla değil, öngörülen harcamayı finanse edebilmek için alınmaktadır. A B C D E A B C D E 17 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 17. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 20. Hükûmetin borçlanma koşullarına uyarak borçlarını yönetmesi olağan borç yönetimi olarak adlandırılırken konsolidasyon, konversiyon gibi olağan yönetimden sapmalar olan işlemler olağanüstü (istisnai) borç yönetimi işlemi olarak adlandırılır. Birincil bütçe dengesi, faiz dışı kamu harcamalarının kamu gelirlerinden farkıdır. Bu durum formülize edildiğinde BBD = T – (G – F) Bu formülde “T” vergileri, “G” kamu harcamalarını, “F” ise devletin faiz ödemelerini ifade eder. Kısa vadeli borçların uzun vadeli hâle getirilmesi anlamına gelen konsolidasyon, devlet borçlanma faiz oranlarının düşürülmesi anlamına gelen konversiyon uygulamasının yanında borçların para basımı suretiyle kapatılması anlamına gelen monetizasyon, kamu varlıklarının satılması anlamına gelen özelleştirme gibi işlemler istisnai borç yönetimi işlemleridir. Buna göre BBD = 160 – (280 – 120) BBD = 0 çıkar. Bu aynı zamanda birincil bütçenin denk olduğunu ortaya koyar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini düzenleyen 1982 Anayasası’nın 87’nci maddesine göre borçlanma yetkisi esas olarak TBMM’ye aittir. Ancak ülkemizde bütçe kanunları ile borçlanma ve borcun idaresi Hazine Müsteşarlığına ve hazineden sorumlu devlet bakanına devredilmiş bir yetkidir. Dolayısıyla Türkiye’de istisnai borç yönetimi işlemlerinden sorumlu olan kurum Hazine Müsteşarlığı olacaktır. Elde edilen değerin sıfırdan küçük olması hâlinde birincil bütçe açığı, sıfırdan büyük olması hâlinde ise birincil bütçe fazlası söz konusu olur. A B C D E A B C D E Hükûmetin Merkez Bankasından kısa vadeli avans kullanımı yoluyla borçlanmaya gitmesi hâlinde Merkez Bankası para basmak suretiyle talep edilen borcu finanse eder. Bu sebeple hükûmetin merkez bankasından borçlanması reel (gerçek) değil, nominal borçlanmadır. Bütçenin açıktan finansmanı anlamına gelen nominal borçlanma ile ekonomide dönen para akımı sonucu enflasyon yaşanacaktır. Dolayısıyla Merkez Bankasından kısa vadeli avans kullanımı yoluyla yapılan borçlanmanın ekonomideki ilk etkisi enflasyonisttir. A B C D E 19. Kamu borçları ile özel borçlar arasındaki farklar şunlardır: ● Kamu borçları kamusal hizmet ve faaliyetler için alınırken özel borçlar kişi ve kurumların yararlanması ya da kar amacı ile edinilir. ● ise m 18. ya yın cılık 21. Mali yıl sonuna kadar, bütçe harcamalarından ödeme emrine bağlanmış, fakat ödemesi gerçekleştirilmemiş olan giderler, ilgili yılın bütçesine kaydedilecek bir emanet hesabına alınır. Bu suretle yapılmış olan bir kamu hizmetinin veya teslim alınmış olan bir malın, mali yıl sonuna kadar nakit yetersizliği veya benzeri sebeplerden dolayı, bedelinin ödenmemesi durumunda emanet hesabına alınan paralar, yeni yılda hak sahibine verilmesi gerekir. Böylece, hak sahiplerinin alacaklarının gecikmeli olarak ödenmesi, devlete kısa süreli bir kaynak teşkil etmiş olmaktadır. İşte bunlara bütçe emanetleri denmektedir. A B C D E 22. Tahvil ihracı sırasında, tahvillerin değerlerinin endeksleme yoluyla güvence altına alınmasının doğuracağı sakıncalar şunlardır: ● Paranın değer kaybına uğrayacağının devlet tarafından kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Kamu borçlanması miktar ve hacim olarak özel borçlanmaya göre daha büyüktür. ● Enflasyonun devlet borçlarında reel aşınma sonucu yaratacağı azalmayı (otomatik amortisman) önleyecektir. ● Kamu borçlarının vadeleri, özel borçlara göre daha uzundur. ● Enflasyonist dönemlerde tüketim artışlarını daraltmak yerine neden olacağı parasallaşma ile daha da arttıracaktır. ● Kamu borçlarında tahvil sahiplerine faiz getirisi yanında farklı çıkarlar da sağlanabilirken özel borçlanmada yalnızca faiz getirisi vardır. ● Borç yükünün hafiflemesinin tersine daha da artmasına neden olur. ● Kamu borçlarında cebri borçlanmaya gidilebilirken özel borçlanmada böyle bir durum söz konusu değildir, tarafların rızasına dayanır. ● Kamu borçları hem iç hem dış piyasadan karşılanabilirken özel borçlar daha çok iç piyasalardan karşılanmaktadır. ● İstisnai olmakla birlikte kamu borçlarında devlet borçlarını reddetme imkânına sahipken özel borçlanmada böyle bir durum söz konusu değildir, gerektiğinde borçlu mal varlığı ile takip edilir. Tahvil değerinin endeksleme ile güvence altına alınmasının doğuracağı faydalar şunlardır: A B C D E ● Enflasyonun yoksullar aleyhine yarattığı eşitsizlikleri azaltması, ● Gelecekteki fiyat dalgalanmalarının önceden tahmin edilerek doğabilecek risklerin azalmasını sağlayabilmesi, ● Borçlanmanın maliyetini düşürebilmesi (fiyat artışı yaşanmaması hâlinde), ● Başka antienflasyonist tedbirlerin alınmasına karşı ileri sürülebilecek tenkit ve baskıları azaltabilmesi A B C D E 18 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 23. 20 17- K P S S /A B 25. Bütçeye ilişkin olarak yaptığımız genel ve hukuki tanımlara bakarak bütçenin dört temel niteliğinden bahsetmek mümkündür. Bunlar kısaca; tahmin, tahdit, tevzin ve tasdik (4T) olarak sıralanabilir. ● Tahmin: Bütçe, kamu gelir ve giderlerini tahmini olarak vermektedir. ● Tahdit: Bütçenin belirli bir süre için geçerli sınırlı bir kanun olmasıdır. ● Tasdik: Bütçe parlamentoda onaylanarak uygulanmaktadır. ● Tevzin: Bütçe gelir ve giderleri birbirine denk olmalıdır. Gider ve gelir teklifleri, ekonomik ve mali analiz yapılmasına imkân verecek, hesap verilebilirliği ve saydamlığı sağlayacak şekilde, Maliye Bakanlığınca uluslararası standartlara uyumlu olarak belirlenen sınıflandırma sistemine göre hazırlanır. Kamu idareleri, stratejik planları ile bütçe hazırlama rehberinde yer alan esaslar çerçevesinde, bütçe gelir ve gider tekliflerini gerekçeli olarak hazırlar ve yetkilileri tarafından imzalanmış olarak en geç eylül ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına gönderir. Kamu idarelerinin yatırım teklifleri, değerlendirilmek üzere aynı süre içinde Kalkınma Bakanlığına verilir. Bütçe teklifleri Maliye Bakanlığına verildikten sonra, kamu idarelerinin yetkilileriyle gider ve gelir teklifleri hakkında görüşmeler yapılabilir. A B C D E Düzenleyici ve denetleyici kurumlar, bütçelerini üç yıllık bütçeleme anlayışı, stratejik planları ve performans hedefleri ile kurumsal, işlevsel ve ekonomik sınıflandırma sistemine göre hazırlarlar. Makroekonomik göstergeler ve bütçe büyüklüklerinin en geç ekim ayının ilk haftası içinde Yüksek Planlama Kurulunda görüşülmesinden sonra, Maliye Bakanlığınca hazırlanan merkezî yönetim bütçe kanun tasarısı ile millî bütçe tahmin raporu, mali yıl başından en az yetmiş beş gün önce Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Merkezî yönetim bütçe kanun tasarısına, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında dikkate alınmak üzere; ● orta vadeli malî planı da içeren bütçe gerekçesi, ● yıllık ekonomik rapor, ● vergi muafiyeti, istisnası ve indirimleri ile benzeri uygulamalar nedeniyle vazgeçilen kamu gelirleri cetveli, ● kamu borç yönetimi raporu, ● genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin son iki yıla ait bütçe gerçekleşmeleri ile izleyen iki yıla ait gelir ve gider tahminleri, ● mahallî idareler ve sosyal güvenlik kurumlarının bütçe tahminleri, ● merkezî yönetim kapsamında olmayıp merkezî yönetim bütçesinden yardım alan kamu idareleri ile diğer kurum ve kuruluşların listesi ise m 24. ya yın cılık A B C D E 26. eklenir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay ile düzenleyici ve denetleyici kurumlar, bütçelerini eylül ayı sonuna kadar doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisine, bir örneğini de Maliye Bakanlığına gönderirler. Merkezî yönetim bütçe kanununda belirtilen hizmet ve amaçları gerçekleştirmek, ödenek yetersizliğini gidermek veya bütçelerde öngörülmeyen hizmetler için bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan idareler ile (II) sayılı cetvelde yer alan idarelerden merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilecek olanların bütçelerine aktarılmak üzere, genel bütçe ödeneklerinin yüzde ikisine kadar Maliye Bakanlığı bütçesine yedek ödenek konulabilir. Bu ödenekten aktarma yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Mali yıl içinde yedek ödenekten yapılan aktarmaların tür, tutar ve idareler itibarıyla dağılımı, yılın bitimini takip eden on beş gün içinde Maliye Bakanlığınca ilan edilir. A B C D E Seçeneklerde yer alan kalkınma planı ve yıllık program öncelikleri ile kurumun stratejik planları çerçevesinde belirlenmiş ödenek tavanları ise gelir ve gider tekliflerinin hazırlanmasında dikkate alınan hususlardan biridir. A B C D E 19 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 28. Kamu idarelerinde aşağıda sayılan görevler, mali hizmetler birimi tarafından yürütülür: İdarenin stratejik plan ve performans programının hazırlanmasını koordine etmek ve sonuçlarının konsolide edilmesi çalışmalarını yürütmek ● İzleyen iki yılın bütçe tahminlerini de içeren idare bütçesini, stratejik plan ve yıllık performans programına uygun olarak hazırlamak ve idare faaliyetlerinin bunlara uygunluğunu izlemek ve değerlendirmek ● Mevzuatı uyarınca belirlenecek bütçe ilke ve esasları çerçevesinde, ayrıntılı harcama programı hazırlamak ve hizmet gereksinimleri dikkate alınarak ödeneğin ilgili birimlere gönderilmesini sağlamak ● Bütçe kayıtlarını tutmak, bütçe uygulama sonuçlarına ilişkin verileri toplamak, değerlendirmek ve bütçe kesin hesabı ile mali istatistikleri hazırlamak ● İlgili mevzuatı çerçevesinde idare gelirlerini tahakkuk ettirmek, gelir ve alacaklarının takip ve tahsil işlemlerini yürütmek ● Genel bütçe kapsamı dışında kalan idarelerde muhasebe hizmetlerini yürütmek ● Harcama birimleri tarafından hazırlanan birim faaliyet raporlarını da esas alarak idarenin faaliyet raporunu hazırlamak ● İdarenin mülkiyetinde veya kullanımında bulunan taşınır ve taşınmazlara ilişkin icmal cetvellerini düzenlemek ● İdarenin yatırım programının hazırlanmasını koordine etmek, uygulama sonuçlarını izlemek ve yıllık yatırım değerlendirme raporunu hazırlamak ● İdarenin, diğer idareler nezdinde takibi gereken mali iş ve işlemlerini yürütmek ve sonuçlandırmak ● Mali kanunlarla ilgili diğer mevzuatın uygulanması konusunda üst yöneticiye ve harcama yetkililerine gerekli bilgileri sağlamak ve danışmanlık yapmak ● Ön mali kontrol faaliyetini yürütmek ● İç kontrol sisteminin kurulması, standartlarının uygulanması ve geliştirilmesi konularında çalışmalar yapmak ● Mali konularda üst yönetici tarafından verilen diğer görevleri yapmak ● kamu idaresi hesapları ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak, mali tabloların güvenilirliği ve doğruluğuna ilişkin mali denetimi ile kamu idarelerinin gelir, gider ve mallarına ilişkin mali işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığının tespiti, ● kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesi suretiyle gerçekleştirilir. Dış denetim sırasında, kamu idarelerinin iç denetçileri tarafından düzenlenen raporlar, talep edilmesi hâlinde Sayıştay denetçilerinin bilgisine sunulur. Sayıştay, denetim raporları ve bunlara verilen cevapları dikkate alarak düzenleyeceği dış denetim genel değerlendirme raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar. Sayıştay tarafından hesapların hükme bağlanması; genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelir, gider ve mal hesapları ile bu hesaplarla ilgili işlemlerinin yasal düzenlemelere uygun olup olmadığına karar verilmesidir. ya yın cılık ● Sayıştay tarafından yapılacak harcama sonrası dış denetimin amacı, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, yönetimin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlanmasıdır. Dış denetim, genel kabul görmüş uluslararası denetim standartları dikkate alınarak A B C D E ise m 27. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 29. Harcama sonrasında yasal uygunluk denetimi yapmak ise iç denetçilerin görevleri arasında yer almaktadır. A B C D E Logismografi muhasebe sistemi mal varlığı ile işletme hesaplarını birlikte göstermektedir. Bu sistemde devlet mal varlığının bir sahibi, birde mal varlığının yöneticisi olduğu düşünülerek mal sahibi ve malın yöneticisi (memur) hesabı olmak üzere iki ayrı hesap bulunmaktadır. Bu sistem bütçe hesaplarıyla mal varlığını her an verebilen bir sistemdir. Constante mıhasebe sistemi, devlete ait mal varlığı hesaplarını da bütçe hesaplarına katmaktadır Kameral muhasebe sistemi, bütçe ile ilgili rakamları, gelir ve giderlerin tahakkukunu, tahsilatını bütçe tertibine göre veren sistemdir. Schnedier muhasebe sistemi, bu sistemde kameral muhasebe sisteminde belirtilen işlemlerin yanı sıra bütçe dışı alacak ve borç ilişkileri de hesaplarda yer almaktadır. A B C D E 20 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 30. 20 17- K P S S /A B 33. En önemli temsilcisinin Milton Friedman olduğu Monetarist Yaklaşım’a göre ekonomide meydana gelen istikrarsızlıkların nedeni, yanlış uygulanan para politikalarıdır. Ekonomide doğal işsizliğin bulunduğunu ileri süren yaklaşımın savunucularına göre, uzun dönem Phillips eğrisi diktir ve para arzı sabit orana göre artırılmalıdır. Bu anlamda para arzı önem arz etmektedir. Kamu harcamalarının borçlanma yoluyla finanse edilmesinde finansman kaynağı kişiler olursa dışlama etkisi ortaya çıkacağını ifade eden yaklaşımda özel sektör istikrarlıdır, kamu sektörü ekonomiye müdahale etmemelidir. Bir ekonomide aynı anda hem işsizlik hem de enflasyon yaşanması durumuna stagflasyon adı verilir. Yüksek enflasyon oranı ile kullanılamayan üretim kapasitesi ve yetersiz büyümenin birarada yaşandığı stagflasyonda ciddi bir ikilem yaşanmaktadır. Çünkü yüksek enflasyonu dindirebilmek için daraltıcı politikaların uygulanması gerekirken işsizliğin, yetersiz büyümenin giderilebilmesi için genişletici politikaların uygulanması gerekmektedir. Bu sebeple stagflasyonun yaşandığı bir ekonomide karma politikalar etkili olacaktır. Stagflasyonla mücadelede kullanılacak yöntemler şu şekilde sıralanabilir: Monetaristlere göre, millî gelirin belirleyici unsuru, gelecekteki gelirdir. Dolayısıyla geçmiş deneyimlere göre değil, gelecek deneyimlere göre iktisadi politikalar yönlendirilmelidir. A B C D E ● Gelirler politikası ● Vergi temelli gelir politikası ● İndeksleme ● Üretim teşvikleri ve toplam arz Bunlardan vergi temelli gelir politikasına göre düşük ücret uygulamaları ödüllendirilmeli iken yüksek ücret uygulamaları cezalandırılmalıdır. Diğer bir ifadeyle yüksek ücrete yüksek vergileme, düşük ücrete düşük vergileme ile ücret artışı engellenmektedir. Kamu sektörünün yeni bir politika uygulama yoluna gitmesi sonucu tüketici ve üreticiler, rasyonel hareket etme varsayımı adı altında politikaları kavrayıp ona göre davranış sergileme eğilimi içine girerler. Hükümet, tüketici ve üreticilerin devam etmekte olan davranışlarını, politika uygulamasından sonra da devam edeceğini varsayarak hareket eder. Ancak uygulanan politika sonucu üretici ve tüketici birimlerin davranışlarını değiştirmesi, yeni politikayı etkinsiz hale getirir. Bu duruma Lucas Kritiği adı verilir. A B C D E ise m 31. ya yın cılık A B C D E 34. 32. Otomatik stabilizatör, dışarıdan herhangi bir müdahaleye gerek duyulmaksızın ekonomik sistemin içindeki bazı vasıtaların kendiliğinden harekete geçerek iktisadi hayatta gözlemlenen aksaklıkları ve düzensizlikleri azaltmaya ya da iktisadi hayatı dengelemeye yarayan araçlardır. Vergiler içinde otomatik stabilizatörlük gücü yani gelir esnekliği en fazla olan vergi türü kişisel gelir vergisidir. En düşük esnekliğe sahip olan vergi türü ise servet vergileridir. Uygulanacak politikanın uygulamaya geçmesi ve etkilerinin iktisadi hayata yansımasında oluşan zaman gecikmesi işlemsel sınırdır. Maliye politikasının uygulamada etkinliğini daraltan, maliye politikası ile ilgili zamanlama ve büyüklük gibi sınırlamalar olarak da değerlendirilir. Başlıca otomatik stabilizatörler: Yapısal sınır, ekonomik yapıdan kaynaklanan sınırlamalardır. Örneğin ekonominin bazı sektörlerinde deflasyonun bazı sektörlerinde enflasyonun yaşanması gibi. Politik sınır ise maliye politikası uygulamaları ve kararlarının siyasi süreçten etkilenmesi şeklinde ortaya çıkar. Bazı politik kaygılar nedeniyle uygulanması gereken bir politika rafa kaldırılır. Örneğin oy kaygısı nedeniyle vergi oranlarını artıran ya da kamu harcamalarını azaltan politikalardan kaçınılmaktadır. İdari sınır ve organik sınır şeklinde tasnif türü ise yoktur. ● Artan oranlı vergiler ● İşsizlik sigortası primleri ve negatif vergiler ● Destekleme alımları ● Bireysel ve kurumsal tasarruflar ● Bütçe açık ve fazlaları ● Mal stoklarındaki değişmeler ● Faiz oranlarıdır. A B C D E A B C D E 21 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 35. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 38. Enflasyon; bir ekonomide, belirli bir süre içinde, fiyatlar genel düzeyinin devamlı yükselmesi olayıdır. Enflasyonun çeşitli nedenleri ve buna bağlı olarak çeşitli tanımları vardır: ● Maliyet Enflasyonu (Çekirdek Enflasyon): Piyasada talep ile desteklenen ancak öncelikle maliyetlerin artması sonucu ortaya çıkan enflasyondur. ● Ücret Enflasyonu: Verimlilikte artış olmaksızın ücretlerde yapılan artışın fiyatlar genel düzeyinde artışa neden olmasıdır. ● Yapısal Enflasyon: Ekonomide talebin artışına bağlı olarak bazı darboğazlar nedeniyle arzın artırılamaması durumunda ortaya çıkar. Örneğin enerji, ham madde kıtlığı nedenleriyle. ● İthal Enflasyon: Üretimde kullanılan ve dış ülkelerden sağlanan ham maddelerin fiyatlarının yükselmesi ile maliyetlerdeki artışa bağlı olarak ortaya çıkan enflasyondur. ● Sentetik Enflasyon: Bu enflasyon çeşidinde, fiyatlar genel düzeyinde sürekli ve hissedilir bir artıştan ziyade fiyatlar genel düzeyinin, yüksek kamu zamları ya da ithal girdi fiyatlarındaki ani yükselişler nedeniyle bir defalık sıçramasına sentetik enflasyon adı verilir. A B C D E 36. Depresyon, ekonomide üretimin talep yetersizliğine bağlı olarak artmaması ve hatta azalmasıdır. Talebin daralması nedeni ile fiyatlarda sürekli olarak gerilemektedir. Depresyon dönemlerinde karşılaşılan durumlar şöyledir: ● İşsizlik artar. ● Fiyatlar genel seviyesi geriler. ● Yatırımlar durur. ● Millî gelirde negatif büyüme yaşanır. ● Firmaların kâr marjı düşer. A B C D E 39. ya yın cılık Talep Enflasyonu: Ekonomide toplam talebin, tam istihdam gelir düzeyi için gerekli gelir miktarını aşması ile ortaya çıkmaktadır. Toplam talep düzeyi, bu noktada toplam arz düzeyini aşar. Vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder. Şahsi, medeni hâller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmündedir Vergi ziyaına kaçakçılık suçlarını gerektiren fiillerle sebebiyet verilirse vergi ziyaı cezası 3 kat, bu fiillere iştirak edenlere ise 1 kat uygulanır. Vergi ziyaı suçundan ceza alan mükellefler bu suçu cezanın kesinleşmesini izleyen yılın başından itibaren 5 yıl içinde tekrar işlerlerse cezaları %50 oranında artırılır. A B C D E ise m ● Arama neticesinde alınan defter ve vesikalar üzerindeki incelemeler en geç üç ay içinde bitirilerek sahibine bir tutanakla geri verilir. İncelemelerin haklı sebeplere binaen üç ay içinde bitirilmesine imkân olmayan hâllerde sulh yargıcının vereceği karar üzerine bu süre uzatılabilir. Defter ve vesikaların incelenmesi sırasında kanuna aykırı görülen olaylar ve hesap durumları tutanakla tespit olunur. Mükellef bu tutanakları imzadan çekindiği takdirde, bahis mevzu olayları ve hesap durumlarını ihtiva eden defter veya vesikalar aramanın mevzu ile ilgili vergi ve cezalar kesinleşinceye kadar kendisine geri verilmez. İlgililer, tutanaklara diledikleri itiraz ve mülahazaları kaydedebilirler. İlgililer bu tutanakları her zaman imzalayarak defter ve vesikalarını geri alabilirler. Ancak bu defter ve vesikaların suç delili teşkil etmemesi şarttır. A B C D E 40. 37. Anayasa’nın 73. maddesi kapsamında Veraset yoluyla intikallerde beyanname ölen kimsenin, ivazsız intikallerde tasarrufu yapan şahsın ikametgâhının bulunduğu yer vergi dairesine verilir ve vergi bu vergi dairesince tarh olunur. Ancak bir kişinin, ● Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. ● ikametgâhı yabancı bir memlekette ise Türkiye’deki son ikametgâhının bulunduğu vergi dairesi tarafından, ● Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. ● ● Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Türkiye’de hiç ikamet etmemiş veya son ikametgâhı tespit olunamamış ise Maliye Bakanlığının tayin edeceği yer vergi dairesince ● vergi tarh olunur. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir. Dolayısıyla veraset ve intikal vergisi beyannamesi, ölen kişinin ikametgâhının bulunduğu yerin vergi dairesine yani Isparta’daki vergi dairesine verilecektir. A B C D E A B C D E 22 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 2. Özün önceliği kavramına göre muhasebeye ilişkin değerlendirmeler yapılırken biçimlerinden çok özlerinin esas alınması gerekmektedir. Müşteriden alınan ileri tarihli çekler mahiyeti itibarıyla senet niteliğinde olduğundan dönem sonunda alacak senetleri hesabına aktarılmalıdır. Ayrıca izleyen dönem başında tekrardan ters kayıt yapılarak eski hâline getirileceği tabiidir. Önemlilik kavramı, bir hesap kalemi veya mali bir olayın nispi ağırlık ve değerinin mali tablolara dayanılarak yapılacak değerlemeleri veya alınacak kararları etkileyebilecek düzeyde olmasını ifade eder. Sosyal sorumluluk kavramı; muhasebenin organizasyonunda, muhasebe uygulamalarının yürütülmesinde ve mali tabloların düzenlenmesi ve sunulmasında belli kişi veya grupların değil, tüm toplumun çıkarlarının gözetilmesi ve dolayısıyla bilgi üretiminde gerçeğe uygun, tarafsız ve dürüst davranılması gereğini ifade eder. Tutarlılık kavramı; muhasebe uygulamaları için seçilen muhasebe politikalarının, birbirini izleyen dönemlerde değiştirilmeden uygulanması gereğini ifade eder. İşletmelerin mali durumunun, faaliyet sonuçlarının ve bunlara ilişkin yorumların karşılaştırılabilir olması bu kavramın amacını oluşturur. Tutarlılık kavramı, benzer olay ve işlemlerde, kayıt düzenleri ile değerleme ölçülerinin değişmezliğini ve mali tablolarda biçim ve içerik yönünden tek düzeni öngörür. Geçerli nedenlerin bulunduğu durumlarda, işletmeler, uyguladıkları muhasebe politikalarını değiştirebilirler. Ancak bu değişikliklerin ve bunların parasal etkilerinin mali tabloların dipnotlarında açıklanması zorunludur. A B C D E Tarafsızlık ve belgelendirme kavramı, muhasebe kayıtlarının gerçek durumu yansıtan ve usulüne uygun olarak düzenlenmiş objektif belgelere dayandırılması ve muhasebe kayıtlarına esas alınacak yöntemlerin seçilmesinde tarafsız ve ön yargısız davranılması gereğini ifade eder. Objektif belgelerden kasıt VUK uyarınca fatura ve benzeri vesikalardır. Dönemsellik kavramı; işletmenin sürekliliği kavramı uyarınca sınırsız kabul edilen ömrünün, belli dönemlere bölünmesi ve her dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanmasıdır. Gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmesi, hasılat, gelir ve kârların aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılması bu kavramın gereğidir. Kişilik kavramı; işletmenin sahip veya sahiplerinden, yöneticilerinden, personelinden ve diğer ilgililerden ayrı bir kişiliğe sahip olduğunu ve o işletmenin muhasebe işlemlerinin sadece bu kişilik adına yürütülmesi gerektiğini öngörür. Maliyet esası kavramı; para mevcudu, alacaklar ve maliyetinin belirlenmesi mümkün veya uygun olmayan diğer kalemler hariç, işletme tarafından edinilen varlık ve hizmetlerin muhasebeleştirilmesinde bunların elde edilme maliyetlerinin esas alınması gereğini ifade eder. Tam açıklama kavramı; mali tabloların bu tablolardan yararlanacak kişi ve kuruluşların doğru karar vermelerine yardımcı olacak ölçüde yeterli, açık ve anlaşılır olmasını ifade eder. ya yın cılık İhtiyatlılık kavramı, muhasebe olaylarında temkinli davranılması ve işletmenin karşılaşabileceği risklerin gözönüne alınması gereğini ifade eder. Bu kavramın sonucu olarak işletmeler, muhtemel giderleri ve zararları için karşılık ayırırlar, muhtemel gelir ve kârlar için ise gerçekleşme dönemlerine kadar herhangi bir muhasebe işlemi yapmazlar. Ancak bu kavram gizli yedekler veya gereğinden fazla karşılıklar ayrılmasına gerekçe oluşturamaz. 20 17- K P S S /A B A B C D E ise m 1. MU H A S E B E 3. Vergi Usul Kanunu 272. maddesine göre, gayrimenkuller için yapılan değer arttırıcı harcamalar, maliyet bedeline dâhil edilir. Ancak gayrimenkuller kira ile tutulmuşsa yapılan bu harcamalar özel maliyet bedeli olarak tekdüzen hesap planında yer alan Özel Maliyetler hesabında takip edilecektir. İşletmenin 02.02.2016 tarihinde yapması gereken kayıt aşağıdaki gibidir: 264 Özel Maliyetler 10.000 191 İndirilecek KDV 1.000 102 Bankalar 11.000 A B C D E 23 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 5. İşletmenin 236.000 TL değerindeki satış kaydı aşağıdaki gibi olmalıdır: (Sorunun kolay algılanabilmesi için işletmenin dönem içerisinde tek bir satış yaptığı varsayılarak aşağıdaki kayıt yapılmıştır. Nitekim kısım kısım satış yapılması durumunda da 600 Yurt İçi Satışlar hesabı tutarı değişmeyecektir:) İşletme sermaye arttırımına karar verdiğinde (taahhütte bulunduğunda) arttırılacak tutar kadar ödenmemiş sermaye hesabının borcuna, sermaye hesabının ise alacağına kayıt yapılmalıdır. 501 Ödenmemiş Sermaye İlgili Hesap 236.000 600 Yurt İçi Satışlar 500 Sermaye 200.000 391 Hesaplanan KDV A B C D E 6. GELİR TABLOSU Brüt Satışlar 200.000 1. Yurt İçi Satışlar 200.000 2. Yurt Dışı Satışlar – Satış indirimleri (–) –15000 1. Satış iadeleri Bu değerler elde edildiğinde hesabın borcuna, elden çıkarıldığında da hesabın alacağına kaydedilir. Örneğin 1.000 TL’lik satış karşılığında müşterinin ödemeyi kredi kartı ile yapması hâlinde işletmenin borçlandıracağı hesap 108 Diğer Hazır Değerler hesabı olacaktır. Bankadan kredi kartı ile ödenen bedelin tahsilatı gerçekleştiğinde ise söz konusu hesap ters kayıtla alacaklandırılarak kapatılır. 185.000 Net Satışlar 185.000 Satışların Maliyeti (–) (?) 1. Satılan ticari mallar maliyeti (?) Brüt Satış Kârı 85.000 Görüldüğü üzere brüt satışlar tutarından (200.000) satış indirimleri tutarı (15.000) çıkarılmış ve net satışlar tutarı (185.000) bulunmuştur. ya yın cılık 10.000 Net Satışlar 85.000 –5000 Ticari mallar hesabının borç kalanı = 10.000 + 22.000 + 2.500 – (1.000 + 1.000) – Pazarlama satış dağ. Giderleri 3.000 Genel Yönetim Giderleri 2.000 Aralıklı envanter yönteminde ticari mallar hesabının borç kalanından dönem sonu stokların çıkarılması, satılan ticari mallar maliyetini verir. Buna göre; Ticari mallar hesabının borç kalanı = Dönem başı stok + dönem içi alışlar + alış giderleri – (alış iade + alış iskonto) formülüyle hesaplanacaktır. Net satışlar (185.000) – Brüt satış kârı (85.000) = STMM (100.000) olarak bulunacaktır. Faaliyet Giderleri (–) A B C D E 7. Brüt satış kârı 85.000 olarak soruda verilmiştir. Brüt Satış Kârı 108 Diğer Hazır Değerler hesabı, nitelikleri itibarıyla hazır değer sayılan pullar, vadesi gelmiş kuponlar, tahsil edilecek banka ve posta havaleleri (yoldaki paralar gibi) değerleri kapsar. İşleyişi: 5.000 2. Satış iskontoları Faaliyet Kârı 25.000 36.000 Sorunun çözümünde dikkat edilmesi gereken husus İşletmenin yapmış olduğu satışın gelir tablosuna KDV hariç tutar olarak intikal ettirilmesi gerektiğidir. Yevmiye kaydında görüldüğü üzere 600 Yurt İçi Satışlar hesabının bakiyesi 200.000 TL olup gelir tablosuna intikal ettirilecektir. İşletmenin düzenlenen gelir tablosu aşağıdaki gibidir. Ar-ge giderleri 25.000 ise m 4. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 Ticari mallar hesabının borç kalanı = 32.500 STMM = Ticari mallar hesabının borç kalanı – Dönem sonu stok 80.000 STMM = 32.500 – 17.500 Ayrıca pazarlama satış ve dağıtım giderleri ile genel yönetim giderleri sorunun çözümünde kullanılmamakla birlikte faaliyet kârının tespit edilmesine yardımcı olmuştur. Faaliyet kârı sorulsaydı sorunun yanıtı 80.000 TL olacaktı. STMM = 15.000 Yapılması gereken kayıt ise aşağıdaki gibidir. A B C D E 621 Satılan Ticari Mallar Maliyeti 153 Ticari Mallar 15.000 15.000 A B C D E 24 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 8. 20 17- K P S S /A B 10. Bilindiği üzere maddi duran varlıklar için avans verilmesi hâlinde 259 Verilen Avanslar hesabının kullanılması gerekir. Sorunun çözümünün kolay algılanabilmesi için öncelikle işletmenin daha önceden vermiş olduğu avansın kaydını yapalım. 259 Verilen Avanslar Hesaplanan KDV hesabı ay içerisinde alacaklı olarak kullanıldığından ay sonunda aylık toplam bakiyesine borç kaydı yapılarak kapatılmalıdır. 5.000 100 Kasa İndirilecek KDV toplamının, hesaplanan KDV toplamından büyük olması hâlinde aradaki fark bir sonraki aya devreden KDV olacaktır. Hesaplanan KDV toplamının, indirilecek KDV toplamından büyük olması hâlinde ise aradaki fark aylık olarak beyan edilip ödenecek katma değer vergisidir ve ödenecek Vergi ve Fonlar hesabında izlenir. Yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibi olacaktır. 5.000 Taşıtın alımı sırasında avans verildiği tarihte borç kaydı yapılan 259 Verilen Avanslar hesabına alacak kaydı yapılarak avans mahsup edilmelidir. Yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir: 254 Taşıtlar 25.000 259 Verilen Avanslar 5.000 103 Verilen Çek ve Öd. Em. 7.000 100 Kasa İndirilecek KDV hesabı ay içerisinde borçlu olarak kullanıldığından ay sonunda aylık toplam bakiyesine alacak kaydı yapılarak kapatılmalıdır. 391 Hesaplanan KDV 4.250 190 Devreden KDV 7.250 191 İndirilecek KDV 13.000 11.500 A B C D E A B C D E ● 103 Verilen Çekler ve Ödeme Emirleri (–) ● 119 Menkul Kıymetler Değer Düşüklüğü Karşılığı (–) ● 122 Alacak Senetleri Reeskontu (–) ● 124 Kazanılmamış Fianansal Kiralama Faiz Gelirleri (–) ● 129 Şüpheli Ticari Alacaklar Karşılığı (–) ● 137 Diğer Alacak Senetleri Reeskontu (–) ● 139 Şüpheli Diğer Alacaklar Karşılığı (–) ● 158 Stok Değer Düşüklüğü Karşılığı (–) ● 199 Diğer Dönen Varlıklar Karşılığı (–) ● 222 Alacak Senetleri Reeskontu (–) ● 224 Kazanılmamış Finansal Kiralama Faiz Gelirleri (–) ● 229 Şüpheli Ticari Alacaklar Karşılığı (–) ● 237 Diğer Alacak Senetleri Reeskontu (–) ● 239 Şüpheli Diğer Alacaklar Karşılığı (–) ● 241 Bağlı Menkul Kıymetler Değer Düşüklüğü Karşılığı (–) ● 243 İştiraklere Sermaye Taahhütleri (–) ● 244 İştirakler Sermaye Payları Değer Düşüklüğü Karşılığı (–) ● 246 Bağlı Ortaklıklara Sermaye Taahhütleri (–) ● 247 Bağlı Ortaklıklar Sermaye Payları Değer Düşüklüğü Karşılığı (–) ● 249 Diğer Mali Duran Varlıklar Karşılığı (–) ● 257 Birikmiş Amortismanlar (–) ● 268 Birikmiş Amortismanlar (–) ● ● ● 299 Birikmiş Amortismanlar (–) ya yın cılık Aktifi düzenleyici pasif karakterli hesaplar şunlardır: ise m 9. 11. 7/A ve 7/B seçeneği maliyet hesapları aşağıdaki tabloda görüldüğü gibidir. 7/A 7/B Direkt ilk madde ve malzeme giderleri İlk madde ve malzeme giderleri Direkt işçilik giderleri İşçi ücret ve giderleri Genel üretim giderleri Memur ücret ve giderleri Hizmet üretim maliyeti Dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler Araştırma geliştirme giderleri Çeşitli giderler Pazarlama giderleri Vergi resim harçlar satış dağıtım Genel yönetim giderleri Amortisman payları 278 Birikmiş Tükenme Payları (–) Finansman giderleri Finansman giderleri 298 Stok Değer Düşüklüğü Karşılığı (–) Gider çeşitleri yansıtma hesabı Üretim maliyeti hesabı Borç senetleri reeskontu hesabı ticari borçlar hesap grubunda yer alan pasifi düzenleyen aktif karakterli bir hesaplardandır. ve tükenme A B C D E A B C D E 25 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 13. Vergi Usul Kanunu’na göre işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan demirbaşlar amortisman ayrılmak suretiyle itfa edilecektir. Muhasebe sistemi uygulama genel tebliğine göre kredi kartı kullanılmak suretiyle yapılan satışlarda tahsilat için 45 günlük süre beklenilmeyecekse 108 Diğer Hazır Değerler hesabının kullanımı uygun olacaktır. İşletmeler demirbaş eşyalar için normal veya azalan bakiyeler usullerinden birini tercih etmekte serbesttirler. Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus kredi kartıyla yapılan satışların bankadan tahsilatının ne zaman yapıldığıdır. Normal amortisman usulü (VUK315): Mükellefler amortismana tabi iktisadi kıymetlerini Maliye Bakanlığının tespit ve ilan edeceği oranlar üzerinden itfa ederler. İlan edilecek oranların tespitinde iktisadi kıymetlerin faydalı ömürleri dikkate alınır. ● 45 gün sonra yapıldığı takdirde genelde bankaya komisyon ödenmeyecektir. ● Bu süre beklenmeden kısa bir süre içerisinde tahsil edilecekse bankaya komisyon ödemesinde bulunulacaktır. Komisyon ödemesi için ise 653 Komisyon Giderleri hesabının kullanımı uygun olacaktır. 1 rakamının faydalı ömre bölünmesi sonucunda uygulanacak amortisman oranı bulunacak yıllar itibarıyla bu oran üzerinden amortisman ayrılacaktır. Satış anında (01 Şubat 2016) yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir: İşletmelerin amortisman ayırması gereken yıllarda amortisman ayırmayı unutmuş veya çeşitli nedenlerle ayırmamış olmaları hâlinde ayrılmayan amortisman tutarını izleyen yıllara devrettirmeleri mümkün olmayacaktır. 108 Diğer Hazır Değerler 600 Yurt İçi Satışlar 1/ekonomik ömür = amortisman oranı İşletme 5 yıl boyunca her yıl 100.000 TL değerindeki demirbaşının %20’si olan 20.000 TL tutarında amortisman ayıracaktır. 2015 yılında ayrılması gereken amortisman = 20.000 TL ● 2016 yılında ayrılması gereken amortisman = 20.000 TL ● 2017 yılında ayrılması gereken amortisman = 20.000 TL ● 2018 yılında ayrılması gereken amortisman = 20.000 TL ● 2019 yılında ayrılması gereken amortisman = 20.000 TL İşletme 2015 yılında amortisman ayırmayı unutmuş olsa da 2016 yılında amortisman ayırabileceği tutar değişmemektedir. 2016 yılında 20.000 TL amortisman ayrılmalıdır. Endirekt kayıt yöntemine göre yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir: 20.000 900 Bankadan tahsilatın yapılması sırasında (02 Şubat 2016) yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir: 100 Kasa 653 Komisyon Giderleri 5.800 100 108 Diğer Hazır Değerler ya yın cılık ● Birikmiş Amortismanlar 5.000 391 Hesaplanan KDV 1/5 = %20 Genel yönetim giderleri 5.900 5.900 NOT: Yukarıda bahsedilen 45 günlük süre banka uygulamalarına göre değişiklik gösterebilecek olup genelde 45 gün olduğu kabul edilmektedir. A B C D E ise m 12. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 20.000 A B C D E 14. İşletmenin kullanmış olduğu krediye isabet eden faiz, işletmeler açısından finansman gideri niteliğindedir ve finansman giderleri hesabında izlenmesi gerekir. Yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir: 780 Finansman Giderleri 300 Banka Kredileri 1.250 1.250 NOT: Çeşitli kaynaklarda yukarıdaki kayıtta Banka Kredileri hesabı yerine Gider Tahakkukları hesabı kullanıldığı görülmektedir. Ancak faiz dönem sonunda kesinlik arz edeceği için Banka Kredileri hesabının kullanılması daha doğru olacaktır. Nitekim seçeneklerde Gider Tahakkukları hesabı kafa karıştırıcı unsur olarak kullanılmamıştır. A B C D E 26 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 15. 20 17- K P S S /A B 17. Sorunun çözümünün kolay algılanabilmesi için (X) işletmesinin daha önce senetli olarak mal alımında bulunduğu tarihteki kaydı yapacak olursak 153 Ticari Mallar XXX 191 İndirilecek KDV XXX 321 Borç Senetleri Çek keşide edildiğinde kullanılması gereken hesap Alınan Çekler hesabı değil Verilen Çek ve Ödeme Emirleri hesabı olmalıdır. Dolayısıyla yanlış kullanılan alınan Çekler hesabına borç kaydı yapılarak hesap kapatılmalı, Verilen Çekler hesabına alacak kaydı yapılmalıdır. 101 Alınan Çekler XXX 11.800 103 Verilen Çek ve Öd. Emr. 11.800 Görüldüğü üzere, daha önce yapılması gereken kayıtta işletmenin senetli borcu 321 Borç Senetleri hesabının alacağına kaydedilmiştir. İşletme bu senetli borcuna ilişkin çek ciro ettiğinde ise 321 Borç Senetleri hesabına borç kaydı yapılarak hesap kapatılacak, ciro edilen çekler 101 Alınan Çekler hesabında izleneceğinden 101 Alınan Çekler hesabına alacak kaydı yapılacaktır. Yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir: 321 Borç Senetleri A B C D E XXX 101 Alınan Çekler XXX 16. VUK 281. maddesine göre alacak senetleri mukayyet değerle değerlenir ve değerleme gününde alacak senetleri değerleme günü kıymetine irca edilebilir hükmü yer almaktadır. Kanun lafzından alacak senetlerine reeskont ayrılmak suretiyle senedin değerleme gününde olan kıymetin tespit edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Ayrıca belirtmek gerekir ki reeskont uygulaması ihtiyari bir uygulama olup kullanılması mükellefin tercihine bırakılmakla birlikte, borç senetlerine reeskont uygulayan işletmeler alacak senetlerine de reeskont uygulamak zorundadır. ise m ya yın cılık A B C D E Kayıtlara göre Kasa hesabının borç kalanı, fiilî sayım sonucu kasa mevcudundan küçük ise aradaki fark kadar sayım ve tesellüm fazlaları hesabına alacak kaydı yapılır. Kayıtlara göre kasa hesabının borç kalanı, fiilî sayım sonucu kasa mevcudundan büyük ise aradaki fark kadar sayım ve tesellüm noksanları hesabına borç kaydı yapılır. Kasa hesabının borç kalanı = Borç Toplamı – Alacak Toplamı Kasa hesabının borç kalanı = 120.000 – 110.000 = 10.000 olarak bulunacaktır. 10.000 x 0,10 x 80 / 360 + (0,10 x 80) = 217,39 TL olarak hesaplanacaktır. Görüldüğü üzere Kasa hesabının borç kalanı (10.000), fiilî sayım sonucu kasa mevcudundan (12.000) küçüktür. 2.000 TL Sayım ve Tesellüm Fazlaları hesabının alacağına kaydedilmelidir. Yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir: Yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir: 217,39 100 Kasa 122 Alacak Senetleri Reeskontu ● ● A x n x t / 360 + (n x t) formülü ile, 657 Reeskont Faiz Giderleri 18. 2.000 397 Sayım ve Tesellüm 217,39 Fazlaları A B C D E 2.000 A B C D E 27 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB 19. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 21. İşletmenin 10.10.2015 tarihinde yapması gereken hisse senedi alış kaydı aşağıdaki gibidir: 110 Hisse Senetleri 80.000 102 Bankalar 80.000 Muhasebe sistemi uygulama genel tebliğine göre ortaklardan alacaklar hesabı; işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısı ile (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarların izlendiği hesaptır. İşleyişi: Alacağın doğması hâlinde hesaba borç, tahsili hâlinde ise alacak kaydedilir. Hisse senetlerinin dönem sonu değeri 70.000 TL olduğundan 10.000 TL değer düşüklüğü gerçekleşmiştir ve bu tutar kadar karşılık ayrılması gerekir. Yapılması gereken dönem sonu kaydı aşağıdaki gibidir: İşletmenin borç verdiğinde yapması gereken kayıt aşağıdaki gibidir: 131 Ortaklardan Alacaklar 654 Karşılık Giderleri 100 Kasa 10.000 119 Menkul Kıy. Değ. Düş. karş. İşletmenin 02.02.2016 tarihinde yapması gereken satış kaydı ise aşağıdaki gibidir: 100 Kasa 131 Ortaklardan Alacaklar 119 Menkul Kıy. Değ. Düş. Karş. 10.000 110. Hisse Senetleri 645 Konusu Kalmayan Karş. 50.000 50.000 A B C D E 80.000 5.000 NOT: VUK’a göre hisse senetleri alış bedeliyle değerlenir. Dolayısıyla hisse senetleri satılırken 110 Hisse Senetleri hesabına alış bedeli tutarında (80.000 TL) alacak kaydı yapılmalıdır. ise m A B C D E ya yın cılık 75.000 100.000 İşletmenin vermiş olduğu borcun yarısını tahsil ettiğinde yapması gereken kayıt ise aşağıdaki gibidir: 10.000 102 Bankalar 100.000 20. Gelir tablosu hesapları dönem sonu envanter işlemleri ile kapatılması gerektiğinden bir sonraki dönemin yevmiye defteri açılış kaydında bulunmayacaktır. 645 Menkul Kıymet Satış Kârları hesabı bir gelir tablosu hesabıdır. 22. A B C D E Muhasebe sistemi uygulama genel tebliğine göre tekdüzen hesap planında yer alan 193 Peşin Ödenen Vergi ve Fonlar hesabı, Mevzuat gereğince peşin ödenen ve bir yıl içinde indirim konusu yapılabilecek gelir, kurumlar ve diğer vergiler ile fonların kayıt ve takip edildiği hesaptır. İşleyişi: Peşin ödenen ve bir yıl içinde indirim konusu yapılabilecek gelir, kurumlar ve diğer vergiler ile fonlar, bu hesaba borç yazılır. Dönem sonunda tahakkuk edecek gelir veya kurumlar vergisi ile fon karşılıklarından yapılacak olan indirimi teminen “37 Borç ve Gider Karşılıkları” grubunda bulunan “371 Dönem Kârının Peşin Ödenen Vergi ve Diğer Yükümlülükleri” hesabının borcuna aktarılır. A B C D E 28 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 24. Değerleme, iktisadi kıymetin nevi ve mahiyetine göre, aşağıdaki ölçülerden biri ile yapılır: ● Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilümum giderlerin toplamını ifade eder. ● Borsa rayici, gerek menkul kıymetler ve kambiyo borsasına, gerekse ticaret borsalarına kayıtlı olan iktisadi kıymetlerin değerlemeden evvelki son muamele gününde borsadaki muamelelerinin ortalama değerlerini ifade eder. Normal temevvüçler dışında fiyatlarda bariz kararsızlıklar görülen hallerde, son muamele günü yerine değerlemeye takaddüm eden 30 gün içindeki ortalama rayici esas olarak aldırmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir. Yine Vergi usul kanunu 327. Maddesine göre özel maliyet bedelleri kira süresine göre ve eşit yüzdelerle (normal amortisman yöntemi) itfa edilecektir. Ayrıca aynı madde gereğince özel maliyet bedellerinin itfa edilmesinde azalan bakiyeler yoluyla amortisman yöntemi kullanılmayacağı anlaşılmaktadır. Soruda kira süresi 2 yıl olarak verildiğinden ilk yılın sonunda (31.12.2016) 2.500TL ikinci yılın sonunda (31.12.2017) gene 2.500TL amortisman ayrılmak suretiyle itfa edilecektir(gider yazılacaktır). Tasarruf değeri, bir iktisadi kıymetin değerleme gününde sahibi için arz ettiği gerçek değerdir. ● Mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir. ● İtibari değer, her nevi senetlerle esham ve tahvillerin üzerinde yazılı olan değerlerdir. ● Rayiç bedel, bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım satım değeridir. *Emsal bedeli, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir. A B C D E İşletmenin 02.02.2016 tarihinde yapması gereken kayıt aşağıdaki gibidir. 264 Özel Maliyetler 5.000 191 İndirilecek KDV 900 321 Borç Senetleri 5.900 İşletmenin 31.12.2016 tarihinde ise yapması gereken kayıt aşağıdaki gibidir. ya yın cılık ● Vergi usul kanunu 272. Maddesine göre gayrimenkuller için yapılan değer arttırıcı harcamalar ve gayrimenkullerin değerini arttıran harcamalar maliyet bedeline dahil edilir. Ancak gayrimenkuller kira ile tutulmuşsa yapılan bu harcamalar özel maliyet bedeli olarak tekdüzen hesap planında yer alan özel maliyetler hesabında takip edilecektir. 770 Genel Yönetim Giderleri 2.500 268 Birikmiş Amortismanlar 2.500 Ayrıca 31.12.2017 tarihinde de yukarıdaki kayıt tekrarlanmalıdır. A B C D E ise m 23. 20 17- K P S S /A B 29 Diğer sayfaya geçiniz. 2017 - KP SS/AB TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 25. 27. GELİR TABLO Brüt Satışlar 120.000 1. Yurtiçi Satışlar 120.000 2. Yurtdışı Satışlar --- Satış indirimleri (–) 5.000 1. Satış iadeleri 2.000 2. Satış iskontoları Net Satışlar Bu durumu örneklendirmek gerekirse satılan ticari mallar maliyeti, ticari mallar hesabının borç kalanından dönem sonu stokların çıkarılması ile elde edilir. Ticari mallar hesabının borç kalanını 100.000 TL, dönem sonu stok tutarını 20.000 TL ve net satışları 150.000 TL olarak varsayarsak STMM = Ticari mallar hesabı borç kalanı-Dönem sonu stok=80.000 TL olur. Ancak dönem sonu stok 10.000 TL olarak değerlenirse STMM = 90.000 TL olacaktır. Brüt satış karı = Net satışlar – STMM 3.000 25.000 1. Satılan ticari mallar maliyeti 25.000 Brüt Satış Karı 90.000 Faaliyet Giderleri (–) 20.000 1. Ar-ge giderleri 2. Pazarlama satış dağ. Giderleri Dönem sonu stokların olduğundan yüksek değerlenmesi ise; satılan ticari mallar maliyetinin düşük, işletme karlılığının ise yüksek çıkması sonucunu doğuracaktır. 115.000 Satışların Maliyeti (–) Brüt satış kârı = 150.000 – 80.000 = 70.000 olacakken dönem sonu stok tutarı düşük gösterildiğinde --- Brüt satış kârı = 150.000 – 90.000 = 60.000 TL olacaktır. Dolayısıyla dönem sonu stok tutarı olduğundan düşük gösterildiğinde işletmenin satılan ticari mallar maliyeti yüksek, işletme karlılığı düşük çıkmaktadır. 5.000 3. Genel Yönetim Giderleri 15.000 Faaliyet Karı 70.000 Dönem sonu stokların olduğundan düşük değerlenmesi; satılan ticari mallar maliyetinin yüksek, İşletme karlılığının ise düşük çıkması sonucunu doğurur. A B C D E Finansman giderleri (–) Olağan kar Brüt satışlar – Satış indirimleri = Net satışlar 115.000 – 25.000 = 90.000 Brüt satış karı – faaliyet giderleri(PSDG+GYG) = Faaliyet kârı 90.000 – faaliyet giderleri(PSDG + 15.000) = 70.000 Pazarlama satış dağıtım giderleri 5.000 TL olarak bulunacaktır. A B C D E 26. ise m Net satışlar – Satışların maliyeti = Brüt satış kârı ya yın cılık 120.000 – 5.000 = 115.000 İşletme sermaye artırımına karar verdiğinde (sermaye artırımı dolayısıyla hisse senedi çıkardığında); arttırılacak tutar kadar ödenmemiş sermaye hesabının borcuna, sermaye hesabının ise alacağına kayıt yapılmalıdır. 01.01.2016 tarihinde yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir. 501 Ödenmemiş Sermaye 501 Ödenmemiş Sermaye 520 Hisse Senedi İhraç Primleri 1/5 = %20 10.000 x %20 = 2.000 TL ● ilk yıl ayrılması gereken amortisman = 2.000 TL ● 2. yıl ayrılması gereken amortisman = 2.000 TL ● 3. yıl ayrılması gereken amortisman = 2.000 TL ● 4. yıl ayrılması gereken amortisman = 2.000 TL ● 5. yıl ayrılması gereken amortisman = 2.000 TL İşletmenin Endirekt kayıt yöntemine göre yapması gereken kayıt aşağıdaki gibidir. 25.000 Çıkarılan hisse senetleri çıkarılma değerinin (nominal) üzerinde satıldığında ise yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir. (02.02.2016) 102 Bankalar 1/ekonomik ömür = amortisman oranı İşletmeler amortismana tabi iktisadi kıymetleri için direkt veya endirekt kayıt yöntemlerinden birini tercih edebilecektir. Ayrıca üretim işletmesi olduğundan muhasebe uygulamaları genel tebliği hükümlerine göre genel üretim giderleri hesabının kullanımı uygun olacaktır. 25.000 500 Sermaye 28. Genel üretim giderleri 2.000 Birikmiş amortismanlar 2.000 İşletmenin Direkt kayıt yöntemine göre yapması gereken kayıt aşağıdaki gibidir. 33.000 25.000 Genel üretim giderleri 8.000 Tesis makine cihazlar A B C D E 2.000 2.000 A B C D E 30 Diğer sayfaya geçiniz. TG D EN EME ÇÖZ ÜM -3 29. 20 17- K P S S /A B 33. Gelir tablosu hesapları dönem sonu envanter işlemleri ile kapatılması gerektiğinden dolayı bir sonraki dönemin dönem başı bilançosunda bulunmayacaktır. 621.SATILAN TİCARİ MALLAR MALİYETİ hesabı bir gelir tablosu hesabı olduğundan yanıt C seçeneği olacaktır. Cari oran, dönen varlıkların kısa vadeli yabancı kaynaklara oranı ile elde edilir. Tabloya baktığımızda Dönen Varlıklar = Kasa + Bankalar + (-Verilen Çek ve Ödeme Emirleri) + Hisse Senetleri + Alacak Senetleri + Ticari Mallar + Verilen Sipariş Avansları A B C D E Dönen Varlıklar = 10.000 + 5.500 + (–500) + 7.500 + 1.500 + 29.000 + 7.000 = 60.000 olarak elde edilir. Aktif toplamı ile pasif toplamı birbirine eşit olmak durumunda olduğundan kısa vadeli yabancı kaynaklar; Aktif toplamı = Pasif toplamı 30. Dönen Varlıklar + Duran Varlıklar = KVYK + UVYK + Özkaynaklar Muhasebe sistemi uygulama genel tebliğine göre 600. Yurtiçi Satışlar Hesabı, yurt içindeki gerçek ve tüzel kişilere satılan mal ve hizmetler karşılığında alınan ya da tahakkuk ettirilen toplam değerlerin izlendiği hesaptır. 60.000 + 100.000 = KVYK + 40.000 + 90.000 KVYK = 30.000 olarak elde edilir. İşleyişi : Satış gerçekleştiğinde hasılat tutarı bu hesaba alacak kaydedilir. Cari oran ise Dönen Varlıklar/ KVYK = 60.000/30.000 = 2 olacaktır. Yukarıdaki açıklamalardan anlaşıldığı üzere 600. Yurtiçi Satışlar Hesabı Dönem içinde alacaklı olarak çalışmaktadır. Dönem sonunda ise bu hesaba borç kaydı yapılarak 690. Dönem Karı veya Zararı hesabının alacağına aktarılacaktır. A B C D E A B C D E 34. Asit test oranı = (Dönen Varlıklar – Stoklar)/KVYK = (60.000 – 36.000)/30.000 226 Verilen Depozito ve Teminatlar 326 Alınan Depozito ve Teminatlar ya yın cılık Verilen depozito ve teminatlar hesabı işletme depozito verdiğinde kayıt yapılması gereken bir hesaptır. Sorumuzda ise işletme depozito almış olduğundan alınan depozito ve teminat hesabının kullanılması gerekirdi. Yapılacak düzeltme kaydında daha önce alacak kaydı yapılan verilen depozito ve teminatlar hesabına borç kaydı yapılarak hesap kapatılmalı, alınan depozito ve teminatlar hesabına ise alacak kaydı yapılması gerekir. İşletmenin yapması gereken düzeltme kaydı aşağıdaki gibidir. (Stoklar ise Ticari Mallar ile Verilen Sipariş Avanslarının toplamı ile elde edilir. (Stoklar = 29.000 + 7.000 = 36.000) İşletme 6.000 TL değerindeki borç senetlerinin ödenmesi hâlinde bilançonun aktifinde Dönen Varlıklar 6.000 TL azalarak 54.000 TL, pasifinde yer alan kısa vadeli yabancı kaynaklar ise 6.000 TL azalarak 24.000 TL olacaktır. ise m 31. = 0,80 Buna göre, yeni asit test oranı = (54.000 – 36.000) / 24.000 = 0,75 Asit test oranı başlangıçta 0,80 iken 0,75 olduğundan %6,25 oranında azalma göstermiştir. 1.000 A B C D E 1.000 A B C D E 35. Nakit oranı, Hazır Değerlerin, Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklara oranı ile elde edilir. Tabloya baktığımızda Hazır Değerler toplamı = Kasa + Bankalar + Verilen Çek ve Ödeme Emirleri = 10.000 + 5.500 + (–500) = 15.000 32. Kısa vadeli yabancı kaynaklar ise yukarıdaki çözümde 30.000 TL olarak bulmuştuk. İşletme kaynaklarının verimli olup olmadığını ölçen ekonomik rantabilite oranı aşağıdaki gibi formüle edilir: Buna göre nakit oranı; Ekonomik rantabilite oranı=Faiz ve vergi öncesi kar/Devamlı sermaye Nakit Oranı = Hazır Değerler/KVYK Nakit Oranı = 15.000 /30.000 Ekonomik rantabilite oranı, karın kaynaklara oranlanması ile elde edilmekte olup kaynakların karlılığını gösterir. = 0,5 olacaktır. A B C D E A B C D E 31 2017 - KP SS/AB 36. TG D E NE M E Ç Ö ZÜM - 3 38. Finansal bağımsızlığı gösteren oran olan Finansman Oranı, Özkaynakların Toplam Yabancı Kaynaklara (KVYK + UVYK) oranı ile elde edilir. 500 gram x 0,20 = 100 gr 600 gram x 0,30 = 180 gr toplam 900 gram karışımın 280 gramı şeker iken karışıma 400 gr su eklenince 1300 gram şekerli suyun 280 gramı şekerden oluşacaktır. Kısa Vadeli Yabancı Kaynakları 30.000 TL olarak yukarıdaki çözümde elde etmiştik. Tabloya baktığımızda Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar 40.000 TL ve Öz Kaynaklar 90.000 TL olarak verildiğine göre Buna göre, Finansman Oranı = Öz Kaynaklar/ Toplam Yabancı Kaynaklar = 90.000 / (30.000+40.000) = 1,28 olacaktır. 1300 gram şekerli su 280 gramı şeker 100 x x = %22 A B C D E ya yın cılık Satışların maliyeti = Satış/(1 + Kâr oranı) = 600.000/1,20 = 500.000 TL Faaliyet giderleri 39. Sorumuzun yanıtı iç iskonto formülü ile elde edilecektir. İç iskonto = (A . n . t) / 36.000 + (n . t) = (962.500:25:100) /36.000 + (25:100) = 62.500 TL iskonto Satıcıya ödenen bedel = 962.500 – 62.500 = 900.000 TL ise m 37. A B C D E A B C D E = Satışların maliyeti x %5 ise = 500.000 x %5 = 25.000 TL Brüt satış kârı = Net satışlar – Satışların maliyeti = 600.000 – 500.000 = 100.000 TL Faaliyet kârı = Brüt Satış Kârı – Faaliyet giderleri = 100.000 – 25.000 = 75.000 TL Faaliyet kârlılığı 40. = Faaliyet Kârı/Net Satışlar Yatak odası takımının maliyeti 100X TL olsun. Satış fiyatı = 100X + %120 kar = 220X = 75.000/600.000 Satış fiyatı üzerinden %25 iskonto uygulandığına göre indirimli satış fiyatı, 220X . %25 = 55X, 220X – 55X = 165X olur. = 0,125 A B C D E 165X = 7.425 TL ise X = 45 Malın maliyeti 100X olduğundan yanıt 4.500 TL olacaktır. A B C D E 32 Diğer sayfaya geçiniz.