DiNi, iLMi, EDEBi ÜÇ AYLlK DERGi

advertisement
DiNi, iLMi, EDEBi ÜÇ AYLlK DERGi
~\
,· ~-
.
OCAK
M
ŞUBAT
M
MART 1991 Cil T: 27- SAYI:
1
YUNUS EMRE'NİN
TE'SİR ALANLARI
Müslüman Türk mutasavvıfları Kur'an-ı Kerim'in her
topluluk içinde ön planda bulunması gerekli esasları ihtiva eden
ayetlerine dayandıkları için, onların çoğunun
bütün müslümanlar, hatta tek Tanrı'ya inanan baska din mensubu kisiler
arasmda da ayrı bir yeri vardır.
.
.
İslam
dini sevgi, disiplin ve
müsamaha dinidir. Fakat, bu
müsamaha başkalarının hakları
ile sınırlıdır; yani başkalarının
haklarına tecavüz hoş karşılana.
maz. Ancak, küçük ve islahı kabil kusurlara karşı hoşgörürlük
bahis konusudur. Bir müslüman, önce kendi nefsini eğite­
cek, sonra !başkalarının eğitil­
ınesine çalışacak, islah imkanı
bulunmayan suçlularm da cezalandırılmasmı
sağlayacaktır.
Aksi halde, toplum düzeni tehlikeye girer.
.
Günahların
sında
Doç. Dr.
A. NooJA PEKOLCAY
affı, insanın dı­
bir konudur. Her konuda
Allah'tan yardım beklenmelidir.;
çünkü, o Gafurü'r-Rahim'dir.
Allah isterse, kulunun günahı­
nı affeder. İnsanın öncelikle sorumluluklarını bilmesi ve tedbirde kusur etmemesi lazımdır.
'
PEKOLCAV, Ayşe Necla
Doç. Dr., Marmara, Üniv. ilahiyat Fak., Türk-islam Edebiyatı
öğretim · üyesi, doğm. ,1 Ağustos
1926, . istanbul. Dr. Ali Rıza ve
Emine Saibe (Şendil) Pekolcay'ın
ıkızları, ist Üniv. Edebiyat Fak.'den Dr. (1950); 1948-1963: MEB
yayın ı islam Ansiklopedisi nde
Redaktör, mütercim, yazar; 19631982 : ist. Yüksek islam Enstitüsü öğretim üyesi; 1982-1990:
Marmara Üniv. ilahiyat Fak. öğ·
retim üyesi ve Birim Başkanı.
Eserleri : Türkçe Mevlid metinleri (doktora tezi : 2 cil d); Vesiletü'n-necat, islami Türk Edebiyatı {4 'kitap. Türkiye'de ilk defa); islami Türk Edebiyatma gıiriş;
islami Türk Edebiyatında neviler
(kollektif çalışma 4 ayrı kitap);
islami Türk Edebiyatı (yayılış alanları); islami Türk Edebiyatını
tetkik metodları: Türk dili. islami
Türk Edebiyatı, sosyal konularla
ilgili 300 makale ve tercüme.
69
Yukarıdaki
esaslar istikametinde, gönlü evvela Allah sevgısı,
sonra insan sevgisi ile dolup taşan büyük Türk mutasavvıflarından
biri de Yunus Emre'dir.
Yunus, menfaate. dayanmayan bir sevgi gerekliliğini her vesileyle dile getirmiştir. Onun bu konudaki beyitlerinde, dünyanın
sevinci ile üzüntüsünün, Cennet ve Cehennem'in sık-sık geçtiği görülür. Bu geçici alemin sıkıntısına katlanmak, sevincine aldanmamak gerekliliğini belirten Yunus, Cehennem'den korkmak yerine
günahtan kaçınmak lazım geldiğini, rahatı için Cennet'i isternek
yerine Allah'ı ve O'nun rızasını isterneyi yeğlemek lüzumunu dile
getirir. Kendisinin, bu gereği duyduğunu da ifadeye koyar :
Cennet Cennet dedikleri bir ev ile birkaç huri
!steye!le ver anları bana Seni gerek Seni
. beyti bunun esaslı bir örneğidir.
Dünyanın
izzetine aldananlar
hakkındaki
beyiti de dikkate
şa­
yandır.
Diliyile
Işkdan
ışk
diyenler bilimezler ışk n'eydügin
haber ayımasun kim dünya izzetin seve
diyen Yunus Emre bir gönüle hem gerçek aşkın, hem de dünya izzetinin sığamayacağını güzel bir üslupla ifMeye koymuştur.
Dünya, Yunus'tan önce yaşamış şai~ mütefekkirlerin eserlerinde de süslü bir geline benzetilmiştir; ona aldanılmaması gerekliliğine işaret edilmiştir Fakat, ekseriya nasihat çerçevesine yerleş­
tirilmiş bulunan beyan, Yunus'ta bir insanlık zaafının ifadesi şek­
linde belirtisini bulmuştur. Aşağıdaki beyitte bunu açıkça görmek
mümkündür:
Bu dünya bir gelindür yeşil kızıl donanmış
Kişi yeni geline bakubam doyamaz
Hakiki sevginin Allah sevgisi olduğu ve mü'minlerin Allah
sevgisini bütün sevgilerden üstün tuttukları Kur'an'da belirtilmekte, onların en üstün insanlar olduğundan da bahsedilmektedir. Konuyla ilgili ayetler Bakara, 165, 177, 186; Al-i !mran, 31; Enbiya,
90 olup, mealen şöyledir :
rı
70
'''!nsanlar: arasında, Allh'ı bırakıp, O'na koştukları eşleri tanolarak benimseyenler ve onları, Allah'ı severeesine sevenler var-
dır.
Mü'minlerin Allah'ı sevmesı ıse, hepsinden kuvvetlidir. Zalimler azabı gördükleri zaman büttin kuvvetin Allah'a ait bulunacağı­
nı ve Allah'ın azabmm şiddetli olduğunu keşki bilselerdi.'' (Bakara, 165).
"!yilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir.
Asıl iyilik o kimsenin iyiliğidir ki, Allah'a, Ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek)
yakınlara, yolda kalmışlara, dileneniere ve kölelere sevdiği maldan
harcar, namaz kılar., zekat verir. Andlaşma yaptığı zaman, sözlerini
yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. iş­
te doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakiler ancak onlardır." (Bakara, 177).
"Kullarım
sana beni sorduğunda (haber ver ki) işte ben muhakkak yakınımdır. Bana dua edince, ben o dua edenin de davetine
icabet ederim. O halde onlar da benim davetime: (itaatle) icabet ve
bana iman (da devam) etsinler. Ta ki, o sayede doğru yola ulaşmış
olalar.'' (Bakara, 186).
M.ü. tlahiyat Fak. Vakfı'nın Kur'an-ı
Meali neşrinde şu not da bulunmaktadır:
186. ayetin
ve
Açıklamalı
altında,
Ker1:nı
(Rivayete gör.e: bir bedevi Rasfılullah (s.a,s) 'a : "Rabbimiz
yakın mıdır yoksa uzak mıdır? Yakınsa; O'na fısıltı şeklinde dua
edelim, uzaksa bağıralım'' dedi. Bunun üzerine, ayet indi. Allah'ın
daveti iman ve itaattir. Allah, iman edip, itaat edenlerin dualarını
kabul edeceğini vaadetmiştir. Gerçek manada iman edip, Allah'a
kulluk edenlerin duası kabul olunur.)
Bakara, 177. ayette açıkça belirtildiği üzere, gerçek manada
iman sahipleri, Allah'a, Ahiret gününe, meleklere, Kitap'Iara, Peygamber'Iere, öncelikle inananlar; Allah rızası için, yardım elini, yakınlardan başlayarak, muhtaçlara uzatanlar, namaz kılıp, zekat verenlerdir. Bu kimselerin sözünde durur, sabırlı ve doğru kişiler olduklarına da, aynı ayette işaret edilmiştir.
Yukarıda
da
kaydettiğim
gibi bu insani gerçekler, birçok müslüman Türk mutasavvıfının eserlerindeki gibi, Yunus'ta da dile ge.tirilmiştir. Ayrıca, Yunus Emre~nin selıl-i mümteni üzere, meydana getirdiği beyitlerin te'sir gücü kuvvetli olduğu için, 'toplumların
birçok alanlarına da nüfiız etmiştir.
71
/
Yukarıdaki
hakikatleri Yunus'un şiirlerinde dile
ve durumu ile görmeye ve göstermeye çalışalım :
getirdiği şekli
Diregensünler meşayihe er eteğin dutsun dimiş
Ben severin şol kuluını yoksul ola sabreyleye
Benden ana yol eyledüm miracuma gitsün dimiş
Şol kahırla kazananlar güle güle yidürenler
Götürdüm perdelerini didaruma baksun dimiş
Herbir kişi Dost'a vara armağanın Dost'a vire
Anda bizi anmayanlar: bunda da unutsun dimiş
Fani dünyeden geçerüz baki mülkine göçerüz
Armağan gerekdür Dost'a yüklü yükin dutsun dimiş
Ayıdun Yunus'a tursun yüzin toprağa sürsin
ögüdin kendüye virsün okuduğun dutsun dimiş
· Tasavvufi metinlerde Dost, Allah yerine kullanılmaktadır. Ehl-i
sünnetten mutasavvıflara göre, öncelikle İslam'ın gerekleri yerine
getirilecektir. Başta İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.) olmak üzere, peygamberlere saygı gösterilecek, sonra da ermişlere
yönelinecektir ki, bu parçada ''er eteğin dutmak'' şeklinde ifadesini
bulmuştur. Sonra da yukarıdaki ayetteki esaslara uymak Iüzumuna
işaret edilmiştir; yoksulluğa sabredilecek, güçlükle, sıkıntı çekerek
kazananlar kazandıklarını yoksullara güle güle yedireceklerdir.
Allah, onların gözünden dünya perdesim kaldıracaktır ve o kişiler
Cemalullah'ı göreceklerdir. Armağanını Dost'a vermekten maksat,
bir işi Allah için yapmaktır. "Yüzünü toprağa sürmek" ise tevazu
göstermektir.
Şiirde
belirtilen bu esaslar kuru bir nasihat şeklinde ifadeye
konulmamıştır; yumuşak bir tarzda beyan ·edilmiştir. Bilhassa,
"öğüdünü kendine vermek'\ "okuduğunu tutmak" deyişieri dikkate
şayandır.
Allah'ı
seven bir mü'minin O'nun gönderdiği elçiye uyması da
esastır ki, bu AI-i İmran. suresinin 31. ayetinde belirtilmiştir :
'' (Habibim) de ki : (IEğe:r Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki,
Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı örtsün. Çünkü Allah çok yarlıga­
yıcı, çok esirgeyicidir.''
Yunus· da bu gerçeği birçok beyitinde
beyitleri dikkate değer. :
72
belirtmiştir.
Bilhassa
şu
.
Biti sunıla elüne itdüğin gele yoluna
Tanuklar bile bulma dostun düşmenün andadur
Terk idesin taht ü tacı bulasın itdüğin güci
Muhammed Hak yalavacı şefaatçimüz andadur
Yunus, her zaman olduğu gibi, kusuru önce kendinde aramak
lazım geldiğini son beyitte şöyle ifade etmektedir :
Yunus eğer aşıkise varlığun yokluğa değşür
Iman kuşağın berk kuşan di hep eksüklük bendedür
Hayır işlerinde
peygamberlerin önde geldiğine, Enbiya su.re·
sininin 90. ayetinde işaret edilmiştir ki, mealen şöyledir :
" .... Hakikat (bütün) bunlar (bu peygamberler) hayır işledu­
de yarışırlar, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bizim
için derin saygı gösterenlerdi."
O h.alde kullar da, onların yolunda olacaklar ve hayır işleye­
ceklerdir. Yunus hakikatı bu defa mukayeselere dayanarak dile getirmektedir :
Bir imaret göster bana kim sonı viran olmaya
Kazan şol malı kim senden dökilüp girü kalmaya
Dökülüp kalır:sa malun ayruklar ala halalün
Senden girü kalan malun sana assısı olmaya
Ol malun ki Halili'dür hayırlara ilter seni
Ol mal ki, ol Karuni'dür ıssı hiç rahat olmaya
!srafil sfı.runı ura tağlar depeler sürile
Bir karınca cevabım bin Süleyman viremeye
Bu dünya hep ıssız kala altunı malı dökile
Sebil olubanı yata hergiz ıssı bulunmaya
Hey Yunus Emre ölince var yüri toğru yolunca
Dünyasını terk idenler yarın hasretde olmaya
iyi ve kötü yönleriyle, insan ele alınmıştır. !yi bi
kişi, çalışıp kazandığı malı hayatı boyunca, hayır işlerinde tüketecektir. Halili mal, hayırlı maldır; Kartini mal ise, Karfı.n kadar
maddi zenginliği olan kimsenin malıdır; ama, iyi işler için kullanılmadığı sürece insana faydası olmayan maldır.
Bu
şiirde,
"Her nefis ölümü tadacaktır"; fakat, "ölmeden önce ölmek",
yani bu dünyanın zararlı arzularını terketmek, msL mala tama' et-
73
ınemek v.b. gereklidir; çünkü, ''Ahirette herkese yaptığının karşılığı eksiksiz verilir (Zümer, 70; Zilzal, 7-8).
·
Hz. Süleyman Peygamber, karıncaların bile dilini bilirdi (bk.
Nemi, 16. - 19. ayetler) ; lakin israfil surunu çalıp da dağlar tepeler sürüldüğü vakit, bir karıncanın bile cevabını bin Süleyman
(a.s.) 'ın veremeyeceğini ifade eden Yunus, Kıyamet gününün delı­
setine isamt ettikten sonra, kendisinden bahsederek, "Hey Yunus,
'
'
ölünce varıp doğru yolunca yürü, (çünkü), dünyasını terkedenler
('ölmeden önce ölenler"), öbür dünyada hasrette olmaz" demektedir.
Görüldüğü
üzere, Allah'ı tam anlamiyle seven bir mü'min,
toplumunun, yukarıdaki ayetlerde belirtilmiş sorumluluklarını taşıyacaktır. Kur'an-ı Kerim'de, hizmetine birçok varlık ve imkanların
verildiği belirtilen insan (b k. Bakara, 29; Ra'd, 2-4; İbrahim, 32-34;
Nahl, 5-14, 78, 80, 81; isra, 70; Enbiya, 30, 32; Hac, 36, 37, 63-65;
Şuara, 132-134; Nemi, 60-64, 86; Kasas, 71-73; Ankebut, 60-63;
Rum, 20-25, 50; Lokman, 20, 29, 31; Secde, 27; Sebe', 24; Fatır,
12, 13, 27, 28; Yasin, 33-36; Zümer, 6-21; Mü'min, 61, 64, 79, 80;
Zuhruf, 10-13; Casiye, 12-13; Kaf, 7-11; Rahman, 1-12; Vakıa, 58-59,
63-65, 68-73; Mülk, 15; Naziat, 30; Nebe', 6-16), bunların kıymetini
bilmekle yükümlüdür ki, bu konular, Yunus'un şiirlerinde, taklidedilemez bir üslup ile işlenmiştir. Bilhassa, isra suresinin 70. ayetine
(mealen) Yunus Emre'nin pek çok şiirinde yer verdiğini görüyoruz
ki, o ayetin meali şöyle verilmiştir : "Biz, insanoğlunu şan ve şeref
sahibi kıl dık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde
taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.''
M.ü. ilahiyat Fak. Vakfı'nın neşrettiği
Açıklamalı Meali"nde, bu ayete aşağıdaki not
(Görüldüğü
"Kur'an-ı
Kerim ve
eklenmiştir :
gibi, bu ayette Allah Teala, insanoğluna olan lütuf
ve ikramının bir hulasasını yapmakta ve alemdeki özel yerine işa­
ret etmektedir. Müfessirlere göre, insanın şan ve şer:efi ve diğer
varlıklardan üstünlüğü; Allah'ın ona verdiği beden güzelliği, el, göz
ve. kulak gibi organlarını daha becerikli bir şekilde kullanması, konuşabilmesi, gülüp ağlayabilmesi, okuyup yazması, başka bir takım
varlıkları kendi hizmetinde kullanması, aletler icadetmesi, olaylar
arasındaki sebep-sonuç alakasını görmesi ve bu sayede, geleceğe yö7'4
nelik programlar ve hazırlıklar yapması, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin kavramlarına sahip olması; kısaca, maddi ve bedeni. ahlaki ve ruhi meziyetleri haiz olmasıdır).
Yunus Emre'nin, ilim ve alim konuları üzerinde de çok durduğunu görüyoruz. Bu husus Fatır suresinin 28. ayetinde açıklanmış­
tır ki, mealen şöyledir :
"insanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak alimler, Allah'tan (gereğince) korkar. Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayandır.''
Dünden bugüne birçok müslüman mütefekkir ve şair, ilınin değerini ön planda tutmuşlardır. Fakat, Yunus bu konuyu da Kur'an-ı
Kerim'e dayanarak, mukayeseli bir şekilde ortaya koymuştur.
Kur'an'ın insan hayatına nasıl yön verdiğini gösteren aşağıdaki parçası bunun sağlam bir delilidir. :
La-Şerik'ten okırsm
yine şerik katarsın
Bire iki dimeği kimden fetva tutarsın
Din ü iman bünyadı doğrulıg u girçeklik
Ol tamam olmayıcak neyile din tutarsın
Çün Kur' an gökden indi Allah anı buyurdı
Andan haber virsene ha Kitab'dan utarsın
Çünki okıdun Kitab biş anca gerek edeb
Ol fariza sende yok eyle dut kim tadarsın
Dört Kitab'm manisin Mustafa cem' eyledi
Anı unutdun benzer zerkile zühd satarsın
ilm okımak bilmekdür belki kendüyi bilmekdür
Çün kendüyi bilmezsin bir hayvandan betersin
llm okımak hasılı ibret anlamak içün
Çün İbretden degülsin görmedin. taş atarsın
Bu gazel-ilahinin .1. beyitinde Allah'ın eşi ve benzerinin bulunmadığı belirtilıniş olup, bu hususa Kur'an'ın birçok ayetinde işaret
edilmiştir (bk. Bak ara, 22; En' am, 101; Meryem, 65; Şura, 11;
ihlas, 4).
2. beyitte, din ve imanın temelinin doğruluk ve gerçeklik olduğu dile getiriliniştir ki. Allah sevgisi ile ilgili ayetlerde bu esas
ortaya konulmuş bulunmaktadır. Bilhassa, insan suresinin 3. ayetinde, insana doğru yolun gösterildiği açıkça bildirilmiştir.
75
(
~
ı
3. beyitte Kur'an'ın nazil olduğuna dair ayetlere telmih vardır .
(bk. Duhan, 2, 3, 22; Kadr, 1; Furkan, 31, 32; Bakara,. 185;. Ankebut, 50,51); aynı zamanda, Kur'an'ın azameti de belirtilmiştir
(b k. H aş~, 21).
4. beyitte beş vakit namaza işaret vardır ki, bir müslümanın
namaz kılması gerekliliği Kur'an'da pek çok defa bildirilmiştir. Tesbit edebildiğim kadariyle, bilhassa namazla ilgili 85 ayet mevcuttur.
Namazın farz oluşu ise, Nisa suresinin 103. ayetinde açıklanmıştır.
5. beyitte belirtilen dört kitap, Tevrat, İncil, Zebur ve Kur'an'dır. Hz. Muhammed (s.a.s.) dört Kitab'ın manasını cem'etmiştir (bk.
Ahkaf, 29-30; Yusuf, 120). Bu beyitte, hile ile zahidlik taslamaya
da işaret edilmiştir. Allah'ı seven bir mü'minin mes'uliyetleri ve
yapması" yapmaması gereken hareketler konusunda ilgili ayetleri
belirtmiştik.
6. beyitte ilim okumanın maksadının bilmek olduğunu söyleyen
Yunus, konuyu, hatta kendini bilmektir ifadesiyle açıklığa kavuş­
turmaktadır. üstün bir varlık durumunda yaratılmış bulunan insan
(b k. Bakara, 34; A'raf, 11, 172, 173; Hicr, 29-30; isra, 61, 62, 70;
Ta..ha, 55; Tegabun, 3; Tin, 1-5) yaratılışının gayesini bilerek, ibadet etmelidir (Hicr, 99; Zariyat, 56, 57; Mülk, 2; Cin, 16, 17).
7. ilmi ibret almak için okumak gerekliliğine de temas eden
Yunus, burada insanın kendisinde mevcut ibretlere işaret etmiştir
(Bk. Fussılet, 53; Casiye, 4; Zariyat, 21; Tarık, 5-7).
Yunus Emre, eserlerinde Kur'an'ın toplumla ilgili ayetlerinden
aldığı ilhamla konulara eğilmiş, yaraları açarak tedaviye çalışmış,
bu gidiş yolu ile de beşeriyetİn her alandaki problemine ışık tut.
muştur. O, insanların dertlerine, Kur.'an-ı Kerim ·ışığında çare arayan manevi bir tabiptir.
KAYNAKLAR:
Faydalandığım
tefsirler Hasan Basri Çantay, Diyil.net İşleri Başk, Kur'an-ı
Kerim ve Türkçe Anlamı (Ankara, 1973); İFAV,. Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı
Meil.li (İstanbul, 1990).
Faydalandığıı:n
Divan'lar, F.K. Timurtaş, Yunus Emre Divanı (Kültür ve
Turizm Bakanlığı nşr. (Ankara, 1986); Hususi kütüp. yazmaları ve yazma fotokopileri (Bibl. Nat. ve H. Ritter yazmalarından).
76
Download