Bediüzzaman Hazretlerinin de belirttiği gibi

advertisement
Sorularlarisale.com
Bediüzzaman Hazretlerinin de belirttiği gibi, mehdinin
üç görevi olacaktır; iman, hayat, şeriat... Bu üç görevin
hadislerde nasıl geçtiği hakkında bilgi verir misiniz?
İster ayetler olsun ister hadisler olsun hepsinin zahiri batini, işari remzi, kökü dalı,
bağlamı ve atfı gibi yüzlerce mana ve incelikleri bulunuyor. Ayet ve hadislerin zahiri
manalarını avam insanlar da görür, ama diğer incelik ve letafetleri ancak ilimde
rasih olan İslam alimleri görebilir. Ve bu manalardan remzi, işari gibi manaları zahiri
gibi ispat etmek mümkün olmaz. Mesela İmam Azam Hazretleri binlerce fetva ve
içtihatta bulunmuştur, bu fetva ve içtihatların bir çoğu istihraç ve kıyastır. Biz kalkıp
her fetva ve istihraç için zahiri ve görebileceğimiz bir ayet ve hadis istemeye
kalkarsak bu safsata olur. Bu fetvaların bir çoğu ayet ve hadislerin belagat
kıvrımlarının içinden çekilip çıkarılmıştır. Bu da ancak derin ve latif bir ilimle
mümkündür.
Öyle ise makbul ve rasih alimlerin her sözüne ve içtihadına, zahiri bir ayet ve hadis
istemek abesle iştigal etmek olur. Mesela Risale-i Nurlar altı bin kusur sayfalık bir
tefsirdir, her kelime ve cümlesine işaret eden zahiri ayet ve hadis istemek manasız
ve imkansız bir durumdur.
Mehdinin vazifesine taalluk eden hayat, şeriat ve hilafet meseleleri de Üstad
Hazretlerinin bir istihraç ve tefekkürüdür. Bunlar hakkında zahiri ayet ve hadis
istemek yanlış olur. Belki hangi hadisten bu manayı istihraç ettiği sorulabilir, ama bu
da uzun bir tahkikat ve tetkikat isteyen bir durumdur.
"İKİNCİ ASIL: Mesâil-i İslâmiyenin tabakatı vardır. Biri burhan-ı kat'î
istese, diğeri bir zann-ı galibî ile iktifa eder, başkası yalnız bir kabulu teslimi ve reddetmemek ister. Öyleyse, esâsât-ı imaniyeden
olmayan mesâil-i fer'iye veya vukuat-ı zamaniyenin herbirinde bir
iz'ân-ı yakîn ile bir burhan-ı kat'î istenilmez. Belki yalnız
reddetmemek ve teslimiyetle ilişmemektir."(1)
Üstad Hazretlerinin yukarıda belirttiği gibi delillerin mahiyet ve çeşitleri muhteliftir.
Kimisi çok zahir ve berrak şekilde ispat eder, kimisi de hafi ve kanaat şeklinde
meseleyi ispat eder. Bu yüzden her mesele için kati ve zahir delil istenilmez. Tarihi
vakalarda da durum böyledir. Çok şeyler var ki insanlık kabul eder, ama elinde
vesika ve zahir bir delil yoktur.
İslam düşünce sisteminde, kaziye-i makbule denilen fazilet ve kariyer sahibi alim ve
page 1 / 2
evliyaların sözleri delilsiz olarak kabul edilebilir. Bu zatların bu türlü ifade ve
meramlarında kati ve zahir delil istenilmez. Zaten bu gibi ifadeler ümmeti bağlayan
kabul ya da inkarında sorumluluk getiren şeyler değildirler.
Bazen bir şey görünür, ama başka birisine gösterilmesi imkansızdır. Bu kabilden çok
latif ve ince manaları büyük zatlar hissetmiş ve görmüş, lakin kati ve zahir olarak
ispat etmemiştir. Manevi alemde çok berrak ve sarih olan şeyler maddi alemde çok
ince ve münasebetsiz görünebilir.
(1) bk. Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, Üçüncü Dal.
page 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download