Question Kur`an kıraatinin batini adabından kasıt nedir?

advertisement
Question
Kur’an kıraatinin batini adabından kasıt nedir?
Answer:
Kur’an’ın İslam Peygamberinin ebedi mucizesi ve yüce Allah’ın kelamı olması itibari ile,
İslam’ın başından beri Müslümanlar arasında özel bir saygı ve değere sahiptir. Müslümanlar,
Kur’an ayetlerine teveccühle ve Peygamber Efendimizin (s.a.a) tavsiye ve hadisleri
doğrultusunda, hatta bu semavi kitabın kıraatinde bile şu ana kadar eşi görülmemiş bir özel
adap ve şartlara riayet etmişlerdir. Kur’an’ın bu tür adapla tilavet edilmesi, bu semavi kitabın
zahiri tilavet adabı diye şöhret buldu. Ama rivayetlere binaen Kur’an’ın bir zahiri ve birçok
batını boyutu var olma gereğince onun kıraat adabı da aynı şekilde birinci merhalede bir takım
zahiri adaba ve bir sonraki merhalede de batini adap olmak üzere kuran bağlamındaki adaplar
iki kısma taksim edildi. Bazı Kur’an ayetlerinde ve Peygamber (s.a.a) ve İmamların
rivayetlerinde bu konuya en güzel şekilde değinilmiştir.
Detaylı cevaplar:
Kur’an’ın tilavet adabını; adabı zahiri ve adabı manevi ya da batini olarak iki kısma taksim
edebiliriz, Kur’an tilavetinin zahiri adabında bir takım mukaddime ve şartlara riayet etmek
gerekir ki kendi yerinde beyan edilmiştir.
Kur’an’ın batıni adaplarını, Kur’an ayetleri ve rivayetlere teveccüh ettiğimizde elde etmemiz
mümkündür, Kur’an-ı Kerim birkaç ayette Kur’an-ı Kerim’i tilavet edenlere, Kur’an-ı tertille ve
derinlemesine düşünerek okumalarını tavsiye ederek şöyle buyurmaktadır: “Kur’an’ı ağır ağır,
tane tane oku.”[1] Ve başka bir ayeti kerimede ise şöyle buyurmaktadır: “Kendilerine kitap
verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere
gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”[2]
Bu iki ayet, hadis ve rivayetlere teveccüh edildiğinde hem Kur’an-ı Kerim’in tilavetinin zahiri
adabını hem de batini adabını irade etmektedir. Bakara Suresinin 121. ayetinin zımninde yer
alan hadiste, İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kur’an tilavetinin gereken hakkını
vererek okuyanlar, biz Ehlibeytiz.”[3]
Tabii olarak İmam Sadık (a.s) burada tilavet edenlerin gerçek misdakını beyan etmektedir ve
birçok mü’min, Kur’an’ın zahiri ve batini adabına riayet ederek gerçek manada Kur’anı Kerimi
tilavet edenler derecesine ulaşabilirler. Bu nedenle “Bu Kur’an, ayetlerini düşünsünler ve akıl
sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır”[4] ayetinin beyanında İmam
Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kur’an-ı hakkıyla tilavet etmekten kasıt, ayetleri dikkatli
okusunlar. Hakikatlerini derk etsinler. Hükümlerine amel etsinler. Vaatlerinden ümitli,
azabındansa korksunlar. kıssalarından ibret aslınlar. Emirlerini boyun eğip yasaklarını kabul
etsinler. Allah'a yemin olsun ki Kur’an’ın hakkıyla tilavet edilmesi, ayetleri ezberlemek, kelime
ve harflerini birbiri ardınca okumak yâda sureleri tilavet etmek değildir. Onlar Kur’an harflerini
ve kelimelerini ezberlediler ama sınır ve anlamlarını zayi ettiler. Kur’an-ı hakkıyla tilavet
etmekten kasıt, ayetleri üzerinde düşünsünler ve hükümlerine amel etsinler. Nitekim Allah-u
Teâlâ da şöyle buyurmaktadır: " Bu Kur’an, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt
alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır”[5] Bu nurani hadisi dikkate alarak Kur’an
tilavetinin batini adabı hakkında aşağıdaki konulara değinmemiz mümkündür:
1. Ne zaman vaatte bulunulan bir ayete denk gelirse, ona ulaşma ümidini taşısın ve ne
zamanda bir uyarı ayetine denk gelirse ona müptela olacağından korksun. Sonuç itibari ile ne
zaman cennet veya cehennem ayetine denk gelirse, durarak Allah’tan cenneti isteyip
cehennemden O’na sığınsın.[6]
İmam Ali (a.s) müminlerin özellikleri hakkında şöyle buyurmuştur: “Geceleri ayakları üzerinde
durup Kur'an ayetlerini ona has adapla, anlamını düşünerek ağır ağır (tertil üzere) okurlar. O
sırada müjdeleyen bir ayet geçtiği zaman, ona gönül bağlarlar ve ona ulaşmak için sevinçten
sanki sevdiği azizi gelen biri gibi o şevke gönül bağlarlar. Ama korkutucu bir ayet geçtiği
zaman, can kulaklarını ona verirler. Bedenlerini bir titreme sarar ve kalpleri korku içindedir ve
bedenleri zayıf. Cehennem alevlerinin uğultusu ve ateşli zincir halkalarının birbirine çarpması
adeta kulaklarında yankılanmaktadır. (rükûda) iki büklüm olurlar, gözyaşları akar ve böylece
kurtulmaları için (bu azaptan) Allah’a sığınırlar.”[7]
2. Kur’an tilavetinin batini adabından bir diğeri; Kur’an-ı anlama, ayetlerinde tedebbür etme
ve İlahi hükümleri bilme ve amel etmektir. İmam Sadık (a.s) İmam Ali’den (a.s) şöyle
nakletmektedir ki şöyle buyurmuştur: “Biliniz ki dikkatli ve tedebbürle kıraat edilmeyen
Kur'an'da hayır yoktur.”[8]
3. Kur’an’ın beşeri bir kelam olmadığını dikkate alarak, yaratıcının azametini nazara almak
için; nitekim kelamı tazim etmek, mütekellimi tazim etmektir.
4. Kur’an tilavetinin batini adabından bir diğeri de tahliyedir (‫ ;)ﺗﺤﻠﻴﻪ‬yani kendisini okuduğu
her ayetin muhtevasına göre ayarlamaktır. Eğer Enbiyaların hikâye ve kıssalarını okuyorsa
onlardan ibret alsın ve eğer ilahi isim ve sıfatları kıraat ediyorsa onun misdaklarında dikkat
etsin.[9]
5. Tahliye (‫ )ﺗﺨﻠﻴﻪ‬de Kur’an’dan bir şeyler öğrenmek isteyenler için bir başka Kur’an kıraatı
adaplarından bir tanesidir. Kur’an’a yönelen birisi, Kur’an’ı anlamasını etkilememesi için
kesinlikle kendisini önyargılardan ve zihni şüphelerden boşaltmalıdır (temizlemeli).[10]
6. Kur’an tilavetinin batini adabından biriside özellikle kibir, riya[11], haset ve tama etme gibi
uygun olmayan sıfatları bertaraf etmektir. Zira paslanmış kalple Kur’an’a yönelen insanda hak
kelamının mana ve mefhumu tecelli etmez.
7. Kur’an tilavetinin manevi adabından en üstünü, ruhi ve manevi taharettir (temizliktir).
İnsan temiz olmayana kadar Kur’an hakikatlerini ona göstermez; çünkü kendisi şöyle
buyurmuştur. “Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.”[12] Şairin dediği gibi: “Önce temiz
ol, sonra o pak olana nazar at.”
8. Kur’an tilavetinin batini adabından bir diğeri; Kur’an karisinin Kur’an’a bir metne bakar gibi
değil de şifa veren nüsha unvanıyla bakması ve ondan şifa beklentisi içinde olmasıdır.
Rivayetlerde Kur’an’a bu yönlü bakanların olduğunu ve ondan dertlerinin devasını talep
etmekteler. Allah-u Teala kalplerinin şifasını Kur’an’dan alan karilerden dolayı bela ve
düşmanları halktan uzaklaştırdı ve rahmet yağmurlarını onlara nazil etmektedir.[13]Refrence:
[1] Müzzemmil Suresi, 4. ayet
[2] Bakara Suresi, 121. ayet
[3] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, “Kafi”, Tahran: Daru’l Kitabı İslamiye, c: 1, s: 215, 1365
h.ş.
[4] Sad Suresi, 29. ayet
[5] Mekarim Şirazi, Nasır, “Tefsir-i Numune”, Tahran: Daru’l Kitabı İslamiye, c: 1, s: 432,
1374 h.ş.
[6] Meşhedi, Muhammed, “Kenzu’d Dekaik ve Behru’l Garaib”, Tahran: Sazmanı İntişaratı
Vezareti irşad, c: 2, s: 132, 1368 h.ş.
[7] “Nehcü’l Belağa”, Subhi Salih, s: 304.
[8] “Kafi”, c: 1, s: 36.
[9] Kaşıfi Sebzevari, Molla Hüseyin, “Cevahiru’t Tefsir”,Tahran: Defteri Neşri Mirası Mektup,
bita, s: 270.
[10] a.g.e, tasarruflu.
[11] “İnne mine’n nasi men yegreu’l Kur’an’e liyugale fulanun kari’un ve minhum men
yegreu’l Kur’an’e liyetlube bihi’d Dünya ve la hayere fiz zalike ve minhum men yegreu’l
Kur’an’e liyentedi’e bihi fi salatihi ve leylihi ve neharihi.”; Hürr’ü Amuli, Muhammed bin Hasan,
“Vesailu’ş Şia”, Kum: A’lul Beyt, c: 6, s: 182, 1409 h.k.
[12] Vakıa Suresi, 79. ayet
[13] “Ve Raculun garee’l Kur’an’e fevezea devae’l Kur’an’i ala dai kalbihi feeshere bihi leyletu
ve etme’e bihi neharehu, ve game bihi fi mesacidihi ve tecafa bihi an firaşihi febaulaike
yedfe’ullahu’l azizu’l Cabbaru’l Bela’e ve baulakike yudilullahu azze ve celle mine’l A’dai ve
baulake yünezzelullahu azze ve celle el- gayse mine’s Semai. Fevallahi lehaulai fi gurrei’l
Kur’ani e’azzun mine’l kibriyti’i ehmer.”; “Kafi”, c: 2, s: 627.
-----------------------------Kaynak:www. islamquest.net
Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı’nın görüşünü yansıtmamaktadır
Download