ııı.kalite sempozyumu - TMMOB Makina Mühendisleri Odası Arşivi

advertisement
îiftâ,,^,
(
tmmob
makina mühendisleri odası
III.KALİTE
SEMPOZYUMU
BİLDİRİLER KİTABI
'
BURSA
HAZİRAN 2003
YavınNo:
E/2003/320-1
tmmob
mâkina mühendisleri odası
Sümer Sok.No:36/1-A Demirtepe - ANKARA
0-312-231 31 59 - 231 31 64
Telefon
0-312-2313165
Faks
[email protected]
E-mail
ISBN : 975-395-603-7
BU YAPITIN TÜM HAKLARI
TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI'NA AİTTİR.
Dizgi
Nevriye GÜNGÖR
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Bursa Şubesi
Elmasbahçeler Mh. Sabunevi Sk.No:19/1
16230 Osmangazi-BURSA
Telefon
Faks
E-mail
0 - 2 2 4 - 2 5 2 11 9 0 - 4 hat
0 - 224 - 252 11 94
[email protected]
BASKI
Telefon
Kardelen Ofset Ltd.Şti.
0-312-4353790
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III.Kalite Sempozyumu
06-07 Haziran 2003
TÜRKİYE'DE AKREDITASYON ÇALIŞMALARI
PROBLEMLER VE ÇÖZÜMLERİ
Atakan BAŞTÜRK
Türk Akreditasyon Kurumu Genel Sekreteri
1. AKREDİTASYONUN ÜLKEMİZDEKİ
TARİHÇESİ
199] yılında Türkiye Cumhuriyeti ile Dünya Bankası
Türkiye'nin kalite altyapısının geliştirilmesi için bir
anlaşma imzalamışlardır. İlk adım olarak, Türk Standartlar
Enstitüsüne (TSE) liderlik rolünün verildiği Milli Kalite
Konseyi kurulmuştur. Bunu takiben bir yönetmelik
aracılığıyla TÜBİTAK Marmara Araştırma Enstitüsüne,
Türkiye metroloji altyapısını ve laboratuvarlarını kurma
yetkisi verilmiştir. Bu esnada, TÜBİTAK zaten Başbakan
tarafından 2 Ocak 1985 tarihinde verilen bir talimata göre,
Türkiye'ye uluslararası standartlara göre en yüksek
düzeyde ölçüm izlenebilirliği sağlamak üzere kurulmuş
olan bir bölüme sahipti. Bu bölüm, -Ulusal Metroloji
Enstitüsü (UME), kalibrasyon laboratuvarlarını akredite
etmeye başlamış ve idare ettiği akreditasyon sistemini
Türkiye Kalibrasyon Servisi (TKS) olarak adlandırmıştır.
Bu arada, TSE de kendi bünyesinde bir akreditasyon
konseyi oluşturmuş ve bunu KAMK, Kalite ve
Akreditasyon Milli Konseyi olarak adlandırmıştır. Bu
kuruluşa da TSE'nin hazırladığı bir yönetmelik aracılığıyla
akreditasyon yetkisi verilmiştir. Faaliyete geçtikten sonra,
hem TKS hem de KAMK, EAL'a üyelik başvurusunda
bulunmuş, fakat reddedilmişlerdir. Yine de KAMK,
ILAC'ın bir ortak üyesi olmayı başarmış ve kendisini
uluslararası benzerlerine tanıtmıştır. TKS, kalibrasyon
alanında ulusal faaliyetlerini sürdürmüş ve kalibrasyon
laboratuvarlarını akredite etmiştir. Ulusal Metroloji
Enstitüsü olarak UME, halen Türkiye piyasasına izlenebilir
kalibrasyonlar temin etmektedir ve Türkiye'de mevcut
kalibrasyon tesislerine ilişkin geniş bir bilgiye sahiptir.
TSE, bilindiği gibi pek çok işlevi ve yetkisi olan bir
kuruluştur. Standartlaştırma, belgelendirme, test ve
kalibrasyon alanlarında çalışmaktadır. İthal ürünler
üzerinde Türk mevzuatını uygulamak üzere atanmış
uygunluk değerlendirme kuruluşu olarak önemli bir görevi
vardır. Aynı zamanda üreticilere uygunluk değerlendirme
hizmetlerini vermek üzere de kanuni göreve sahiptir. TSE
uzun yıllar boyunca başka kabul edilmiş uygunluk
değerlendirme kuruluşlarının bulunmamasından dolayı bir
tekel rolüne sahip olmuştur. TSE belgesi, Dış Ticaret
Müsteşarlığının zorunlu bir şartı olarak, ithal ürünlerin
Türkiye piyasasına erişimini sağlamaktadır. Dolayısıyla,
Dış Ticaret Müsteşarlığı mevcut uygunluk değerlendirme
yapısında kilit bir kurum ve TSE de onun uygulayıcısı
olarak görünmektedir.
Halen ülkemizde zorunlu standart uygulaması, Dış Ticaret
Müsteşarlığı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığının katkılarıyla
sürmektedir. Bu durumun dönüştürülmesi ve zorunlu alanın
ürün yönetmelikleriyle (yeni yaklaşım vb.) tanzim edilmesi
gerekliliği kendini giderek hissettirmektedir.
TSE ve TÜBiTAK'a Türkiye piyasasında akreditasyon
yapma yetkisi
veren yönetmelikler yürürlülüğünü
sürdürürken, TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsü (UME)
gönüllü olarak akreditasyon faaliyetlerini durdurmayı
seçmiştir. Akreditasyon faaliyetlerini sona erdirmek için
doğal bir dönem olarak EN 45001'den ISO/IEC 17025'e
geçişi esas almıştır. UME; ISO/IEC 17025'e göre
akreditasyon yapmayı teklif etmemekte ve böylece
müşterilerinin
akreditasyon
kapsamlarını
genişletmemektedir. UME, müşterilerine TÜRKAK
akreditasyonuna
başvurmalarını
tavsiye
etmektedir.
TSE'nin bu konudaki stratejisinin bu aşamada net olmadığı
görülmektedir.
1980lerin kalite faaliyetlerinin bir diğer sonucu da kalite
kuruluşu KALDER olmuştur. KALDER, EOÇt'nun bir
üyesidir ve her yıl ulusal kalite ödülünü vermektedir.
Kısacası, KALDER kalite güvencesini ve TQM, ISO
9001:2000, vb. kalite güvence tekniklerinin kullanımını
desteklemektedir. KALDER, Türkiye'de hem kamu
sektöründe hem de özel sektörde kalite yönetimini
iyileştirme çalışmalarını aktif olarak sürdürmektedir.
Geleneksel olarak, KALDER standartlaştırmada ya da
akreditasyonun desteklenmesinde bir rol oynamamaktadır.
Ancak, KALDER temsilcileri 1990ların ikinci yarısından
bu yana çeşitli proje referans gruplarına katılarak
TÜRKAK'ın kuruluşuna katkıda bulunmuşlardır. Tipik
olarak, KALDER eğitim faaliyetleri ve ulusal kalite
kongresini düzenlemektedir. Ayrıca kalite yönetimine dair
literatür yayınlamaktadır.
2. TÜRKAK VE TÜRKİYE'DEKİ KONUMU
Yukarıda açıklanan gelişmelerin gölgesinde TÜRKAK
1999 yılında kanun ile kurulmuş ve bir uygunluk
değerlendirme piyasası oluşturma çalışmalarına girmiştir.
AB'nin ilgili makamlarınca, TÜRKAK talep üzerine çok
yavaş hareket eden bir kamu kuruluşu olarak
algılanmaktadır ve genel olarak piyasanın ihtiyaçlarını
tespit için yeterli etkinlikte olması icap etmektedir. Bu
aşamada TÜRKAK'ın bu imajının değiştirilmesi için çaba
sarf edilmesi şart görünmektedir. Avrupa Birliğinde ifade
edilen görüşlere göre karar organlarının bakanlık
temsilcilikleriyle dolu olduğu ve özel girişimin ihtiyaçlarını
karşılamak için gereken dinamiklere sahip olmadığı için,
TÜRKAK bu imajı destekleyen bir yapıya sahiptir.
şartlarını karşılamak için geliştikçe ortaya çıkacak fiili
ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmaksınız TÜRKAK'a
önceden belirlenmiş bir şablon biçilmiştir.
TÜRKAK'ın en yüksek karar organı Genel Kuruldur.
Genel Kurul, 17'si çeşitli bakanlıkların temsilcileri ((a) tipi
üyeler), 8'i kamu sektörü kuruluşlarının temsilcileri ((b) tipi
üyeler), 21'i çeşitli ticaret odaları ve meslek odalarının
temsilcileri ((c) tipi üyeler) ve 3'ü akredite olmuş
kurumların temsilcileri ((c) tipi üyeler) olan toplam 45
üyeden oluşmaktadır. Kamu sektörü temsilcilerinin Genel
Kurulda belirgin bir çoğunluğu vardır. Bu durum
TÜRKAK'a bakanlıklar arasında güven sağlanmasını,
böylece de TÜRKAK'ın onaylanmış kuruluşların
değerlendirilmesi konusundaki olası işlevini kolaylaştırsa
da, TÜRKAK'ı gönüllü alan için olan uygunluk
değerlendirmesinde desteklememektedir. Ayrıca, bakanlık
temsilcilerinin genellikle gönüllü piyasadaki akreditasyon
ve uygunluk değerlendirme sistemleri konusunda gerekli
bilgilere sahip olmalarını temin etmek zordur. Bakanlık
temsilcilerinin
mevcudiyeti
ülkemiz
şartlarında
TÜRKAK'a siyasi müdahale riskini de getirebilmektedir.
Avrupa Birliğinden gelen uzman heyetlerin tespitine göre;
piyasa için özellikle karışıklığa yol açan durum, TSE ile
UME'nin her birine bir yönetmelikle akreditasyon
yetkisinin verilmiş olmasıdır. 27 Ekim 1999'da yayınlanan
yeni TÜRKAK yasası TÜRKAK'ı tüm alanlarda ulusal
akreditasyon kuruluşu haline getirse de, KAMK ile
TÜBiTAK'a
(UME)
akreditasyon
yetkisi
veren
yönetmelikler halen yürürlüktedir ve bu yönetmeliklerin var
olmaları bile piyasanın aklını karıştıran bir etkendir.
Normalde diğer tüm AB üyesi ülkelerde akreditasyon
kuıulıışlannda müşterilerini temsil eden taraf kuruluşlar yer
almaktadır. Ülkemizde durum böyle değildir. Dolayısıyla,
TÜRKAK'ın potansiyel müşterileri arasında örgütlü bir
muadili yoktur. Bu konuda TÜRKAK değişiklik yaratacak
şekilde hareket etmiş ve EUROLAB ile karşılaştırabilir bir
laboratuvar kuruluşunun -tutarlılık açısından gelecekteki bu
kuruluşa TÜRKLAB diyelim- kurulmasını desteklemek
üzere potansiyel laboratuvar müşterileri arasında bir
toplantı düzenlemiştir.
Günlük konularda TÜRKAK'ın karar organı olan
TÜRKAK Yönetim Kurulunun üç üyesi (Başkan dahil),
bakanlık temsilcileri olan (a) tipi üyeler arasından Genel
Kurul tarafından seçilmektedir. TÜRKAK'ın baş icra
görevlisi olan Genel Sekreter, üyesi olduğu Yönetim
Kurulunda ya da Genel Kurulda oy hakkına sahip değildir.
TÜRKAN'IN iç işleriyle ilgili pek çok karar Yönetim
Kurulu tarafından alınmaktadır.
Çoğu KALDER üyesi kalite yönetim sistemleri ile faal
olarak çalışan kuruluşlar oldukları için, KALDER,
TÜRKAK üzerinde görüş ve tenkitler oluşturabilecek bir
konumdadır. KALDER üyelerinin çoğunluğu aşağıdaki
olumsuzluklardan -ortaya çıkması halinde- etkilenecek
durumdadır.
Ancak, hükümet tedbirleri arasında TÜRKAK için piyasada
hak ettiği yeri yaratmaya yönelik faaliyetler de vardır. Bu
faaliyetlerden birisi Müktesebatı uygulayan yeni yasaların
yarattığı uygulamadır. Örneğin, kamu ihaleleri konusundaki
yeni (4734 sayılı) yasa, belli bir maliyet seviyesinin
üzerindeki tedarik edilen hizmetlerin üçüncü bir tarafça
değerlendirilmesini öngören bir madde içermektedir. Bu,
TÜRKAK'ın piyasadaki rolünü nihayetinde ve etkin
şekilde güçlendirecektir. 220/3531 sayılı Uygunluk
Değerlendirme Kuruluşları ve Onaylanmış Kuruluşlara
ilişkin
Yönetmelik,
Uygunluk
Değerlendirme
Kuruluşlarının(UDK) tayin edilmesi için akreditasyonu
kabul edilmiş bir yöntem olarak ortaya koymaktadır. Bu
yönetmelik aynı zamanda EA (Avrupa Akreditasyon
Birliği) ile Çok Taraflı Anlaşması MLA'yı imzalamış ya da
EA ile ikili bir anlaşması bulunan diğer akreditasyon
kuruluşları tarafından akredite edilmiş olan UDK'ların
karşılıklı kabulüne ilişkin de bir madde içermektedir.
-Akredite olmuş Türk belgelendirme kuruluşlarının
eksikliğinin sürmesi
-TÜRKAK faaliyetlerinin bürokratik yavaşlığının ortaya
çıkması
-TSE'nin standart alanında verimliliğinin eksikliği
-KOBİ'lerin test tesislerine ihtiyacının karşılanamaması
-Kamu sektörünün düzenlemelerinin etkin olmaması
-KYS belgelendirme kuruluşlarının titiz çalışmaması
-Yabancı belgelendirme kuruluşlarının Türk piyasasında
çok düşük hizmet standardı sağlaması
3. AKREDİTASYON HİZMETİNİN YASAL ZEMİNİ
Türk Akreditasyon Kurumu TÜRKAK'ın Kuruluş ve
Görevlerine ilişkin Yasa, Türk parlamentosu tarafından 27
Ekim 1999'da kabul edilmiş ve 4 Kasım 1999 tarihli 23866
sayılı TC Resmi Gazetede yayınlanmıştır. TÜRKAK
yasası TÜRKAK'ın kuruluşunu, organlarını ve personel
profilini ortaya koymakta ve işlevlerini, sorumluluklarını,
yetkilerini TÜRKAK'a Türk devleti ve ekonomisi
tarafından verilen talimatları tespit etmektedir.
4. TÜRKAK'IN MEVCUT İMKANLARI
4.1 Personel (eğitim ihtiyaçları dahil)
TÜRKAK'ın halihazırda 28 çalışanı vardır. Toplam 7
kuruluşu akredite etmiştir ve 35 başvuru üzerinde
çalışmaktadır. Avrupa'daki akreditasyon kuruluşlarıyla
karşılaştırıldığında, TÜRKAK'ın
gereksiz istihdama
TÜRKAK yasası zaman aşımından çok etkilenecek
niteliktedir. Bu tür bir kuruluşun kendi iç piyasasının
12
yönelik yapısı vardır. Bunun bir nedeni, TÜRKAK
yasasında bu aşamada çok gerekli olmayabilecek pek çok
konumu gerektiren bir teşkilat ve personel yapısının
öngörülmesidir. Normalde bir akreditasyon sorumlusu yılda
50 küçük ya da orta ölçekli laboratuvar ya da muayene
kuruluşunu idare edebilir. Bu bilgi ışığında, TÜRKAK'in
personel hacminin, gelir gider dengesi üzerinde olumsuz bir
etkisinin olabileceği riski mevcuttur.
5 TÜRKAK'IN YAPTIĞI ÇALIŞMALAR
5.1 Test ve kalibrasyon
TÜRKAK 3 laboratuvan akredite etmiştir ve elinde 25
başvuru vardır.
5.2 Belgelendirme (Sistem, Ürün, Personel)
TÜRKAK'in
akreditasyon
personelinin
deneyimsiz
olduğundan hareketle özellikle laboratuvar akreditasyonu
ve
muayene
alanlarında
TÜRKAK
akreditasyon
sorumlularının ve denetçilerinin know-how ve uygulamalı
deneyimini artırmak acil hedef olarak tespit edilmiştir.
TÜRKAK, personel belgelendirmesi için 1 kuruluşu
akredite etmiştir ve elinde 1 başvuru vardır. Kalite
sistemlerinin belgelendirilmesi için henüz 2 kuruluşu
akredite etmiştir ve elinde 2 başvuru vardır. Ürün
belgelendirmesi için 2003 Nisan ayı itibarıyla hiçbir
kuruluşu akredite etmemiştir ve elinde 2 başvuru vardır.
4.2 Kalite Sistemi
5.3 Muayene
TÜRKAK, FDIS ISO/IEC 1701 l'e uygun bir sisteme
sahiptir. Kalite sistemi belgelerinin gerçekten bu FDIS'in
şartlarını karşılayıp karşılamadığı tespit etmek için iç
denetimler gerçekleştirilmektedir.
TÜRKAK 1 C tipi muayene kuruluşunu akredite etmiştir ve
elinde 4 başvuru vardır.
4.3 Tesis ve Ekipmanlar
Halihazırda Türkiye'de mevcut olan tek uluslararası kabul
görmüş izlenebilirlik, TÜBİTAK bünyesindeki Ulusal
Metroloji Enstitüsü (UME) tarafından sağlanmaktadır.
UME, çoğu fiziksel büyüklük için izlenebilirliğe sahiptir ve
faaliyet kapsamını aralarında kimyanın da bulunduğu yeni
alanlara doğru hızla genişletmektedir. UME'nin uluslararası
kabul gören izlenebilirlik sağlayamadığı durumlarda,
kalibrasyon
laboratuvarları
yurtdışındaki
Metroloji
Enstitüleri ve özellikle de PTB (Almanya) tarafından
izlenebilmektedir. Referans materyalleri içinde kimyasal
izlenebilirlik ve kimyasal metrolojinin diğer yönleri ile
ilgili mevcut durum henüz yeterli değildir.
5.4 İzlenebilirlik
TÜRKAK kuruluşundan bu yana Alman Hükümetinden
hibe şeklinde teknik yardım almaktadır. Bu yardım
aracılığıyla sağlanan kaynaklar hem ekipman tedariki hem
de eğitim amaçlarıyla kullanılmıştır. TÜRKAK'ın şartlarını
yerine getiren ve ihtiyaçlarını karşılayan bir idari altyapısı
vardır. TÜRKAK ofisleri Ankara şehir merkezindedir ve
TÜRKAK'ın mevcut ihtiyaçlarını karşılayacak nitelik ve
büyüklüktedir. TÜRKAK'ın modern bir bilgisayar
altyapısı, işlevsel bir web sitesi ve müşterileri ile piyasa için
bilgilendirici materyalleri vardır.
UME, akreditasyonu ve kalite yönetimini destekleyici
şekilde hareket etmektedir. UME'nin piyasayı ve
TÜRKAK'ın potansiyel müşterilerini eğitmek konusunda
belli faaliyetleri olmaktadır.
4.4 Akreditasyon Prosedürleri ve Faaliyetleri
TÜRKAK'ta uygunluk değerlendirme kuruluşlarının
akreditasyonu
için
prosedürler hazırlanmıştır.
Bu
prosedürlerde uluslararası standartların ve kılavuzların
şartları esas alınmıştır.
5.5 Yeterlilik Deneyi
Yakın gelecekte TÜRKAK; ülke içinde organize edilen
yeterlilik deneylerini laboratuvarların değerlendirilmesinde
bir araç olarak kullanma olasılığı görmemektedir. Yeterlilik
deneyleri düzenleyebilecek kuruluşlar - en başta
üniversiteler - yeterlilik deneyleri için faal durumda
değildir.
Elde mevcut veriler ve ilgili piyasaların şartlan dikkate
alınarak 2003 için tahmin edilen faaliyet kapsamı aşağıdaki
şekilde tahmin edilmektedir:
-10 KYS belgelendirme kuruluşu başvurusu
-5 ürün belgelendirme kuruluşu başvurusu
6
-5 personel belgelendirme kuruluşu başvurusu
-20 A tipi muayene kuruluşu başvurusu
başvuru sahibinin muayene kuruluşu ya da laboratuvar
olarak başvuruda bulunmayı seçebileceği 50 laboratuvar
TÜRKAK'IN PİYASA İLE İLİŞKİLERİ
TÜRKAK, piyasadaki potansiyel aktörlere ulaşmakta bir
problemle karşılaşmamaktadır. Kendi açısından tüm
potansiyel aktörlerle doğrudan iletişimi sağlayabilmektedir
ve böylece, TÜRKAK'ın hizmetlerini faal olarak
duyurması mümkün olmaktadır. Şüphesiz bir akreditasyon
kuruluşunun hizmetleri, bir tüketici ürününün pazarlanacağı
şekilde piyasaya verilemez. Bir akreditasyon kuruluşu
ancak hizmetlerinin kalitesi ve piyasa değeri ile
TÜRKAK, 2004 yılı
içinde Karşılıklı Tanınma
Anlaşmasına (MLA) imza atmak için EA'ya başvurmayı
planlamaktadır. MLA'ya imza attıktan sonra TÜRKAK
hizmetlerini bölgedeki diğer ülkelerde de sunacaktır.
13
geliştirilebilir. Konferanslara ve eğitim kurslarına faal
katılım, akreditasyon kuruluşunun becerisini piyasanın
görmesini sağlar. Bunun yapılabilmesi için öncelikle
TÜRKAK
personelinin
bilgi
ve
deneyimlerini
müşterilerinin ihtiyaçlarını çok erken bir aşamada tespit
edebilecek kadar yükseltmeleri için tedbirler alınmaktadır.
TSE, bir belgelendirme standardı olarak TS EN ISO 9001'i
kullanma hakkına yalnızca kendisinin sahip olduğunu
beyan etmiştir. TSE, bir standartlaştırma kuruluşu olarak
TS EN ISO 900l'e sahip olmasını yalnızca yayın ve satış
hakkı olarak değil, aynı zamanda belgelendirme amaçları
için kullanma hakkı olarak yorumlamaktadır. Bu durum
TSE ile belgelendirme kuruluşları arasında mahkemeye
konu olmuştur.
Yapılan gözlemlere göre piyasadaki çeşitli aktörler
aşağıdaki hususların yüksek öncelikli konular olduğu
konusunda hemfikirdirler:
-Türkiye'nin direktiflerin uygulamasını ertelemesine izin
verilmemesi
- TSE'nin tecrübesi ve gücü Yeni Yaklaşım Direktiflerinin
şekillendirdiği alana hızla kazandırılması
- Kamu sektörünün kalite yönetimi konusundaki bilincinin
artırılması
- Hükümet yetkililerinin CE işaretinin işaret için gerekli
şartlara uymadan kullanımını durdurmak için faal şekilde
çalışması. Piyasa gözetiminin halen bir embriyo olması,
işaretin yasal olmayan şekilde kullanılmasına imkan
verebilecektir.
-TÜRKAK ve tüm akreditasyon camiasının, Türk
piyasasındaki yabancı belgelendirme kuruluşlarının iş
ahlakını artırmak için faal şekilde çalışması
KAMK
akreditasyonu
kapsamındaki
eski
kalibrasyon belgeleri halen piyasada dolaşımda olması Bu
durum TÜRKAK'ın konumuna zarar vermektedir ve
durdurulmalıdır.
Halen mevcut olan akredite olmuş laboratuvar
sayısının yetersizliği
TÜRKAK
tarafından
sağlanan
hizmetlerin
kalitesinin daha yüksek olması
TÜRKAK'ın,
akreditasyon
hizmetinin
paydaşlarıyla karşılıklı etkileşim sağlayabileceği doğal
platformlar geliştirmesi
Türkiye'de uygunluk değerlendirme alanındaki tüm
tarafların Avrupa ve Amerika orijinli belgelendirme
kuruluşlarına yönelik yoğun eleştirileri vardır. Avrupa
belgelendirme kurulukları, EA'nın MLA imza taraflarının
Avrupa akreditasyonu kapsamında hareket etmektedirler.
Ancak, Türkiye piyasasında Türkiye'deki bağlı şirketleri
aracılığıyla hareket etmekte ve pek az çabayla ve çok ucuz
bir fiyata belgeleri tam anlamıyla satmaktadırlar. Türk
aktörlerin kabul görmek için kendi piyasalarında doğru
hareket etmeleri gereklidir. TÜRKAK tarafından akredite
edilen kuruluşların Avrupa piyasasında kabul görmek için
tüm şartları doğru şekilde karşılamaları gereklidir. Ancak,
aynı durum kendi ülkelerinin dışında hareket eden Avrupa
belgelendirme
kuruluşları
için
geçerli
gibi
görünmemektedir. Bazıları ise belgeleri o kadar kısa sürede
ve o kadar ucuz bir fiyata vermektedirler ki, bu hizmetin
temelinde yatan çalışma miktarı tam bir belgelendirme için
yeterli olamaz. EA'nın tüm kurulu üyelerine ve EA
MLA'dan önce gerçekleşen değerlendirme sürecine çok
fazla eleştiri yöneltilmektedir. Türk aktörlerin yabancı
aktörler tarafından sağlanan "hızlı ve kirli fakat kabul
gören" belgelerle rekabet etme şansları olmamaktadır. Bu
eleştirileri TÜRKAK, TSE, Türk Loydu ve KALDER
yapmaktadır. KALDER'in eleştirisini yüksek sesle dile
getirmesi başlı başına bir kanıttır. KALDER'in bu
meseleden hiçbir kazancı yoktur, yalnızca üyelerinin daha
kaliteli hizmeti hak ettiklerini ifade etmek istemektedir.
7 ÜLKEMİZDEKİ UYGUNLUK
DEĞERLENDİRMESİ PİYASASIYLA
İLGİLİ DİĞER SORUNLAR
Piyasada
Türk
belgelendirme
kuruluşları
eksik
görünmektedir.
Ürün
belgelendirme
kuruluşlarının
bulunmamasının önemli bir sebebi; Türkiye'de ürün
belgelendirmesinin uzun yıllar boyunca TSE tarafından
sunulan bir tekel hizmeti olmasından kaynaklanmaktadır.
Potansiyel operatörler piyasaya nasıl girip ayakta
kalabileceklerini henüz görememektedirler.
8
ALINMASI GEREKLİ TEDBİRLER
TÜRKAK'ın piyasada kabul görmesini kolaylaştırmak ve
uluslararası çok taraflı anlaşmaların (MLA) ve karşılıklı
tanıma düzenlemelerinin (MRA) tam bir üyesi olması için
gerekli geçiş ve gelişim süresini kısaltmak için yapılması
gereken bazı değişiklikler vardır.
8.1.UME ve TSE'nin yönetmeliğe dayanan laboratuvar
akreditasyonu yetkisi veren yönetmeliklerin derhal
yürürlükten kaldırılması gereklidir.
Türk Kalite Yönetim Sistemi(KYS) belgelendirme
kuruluşları da aynı sorunla karşı karşıyadır. KYS
belgelendirme kuruluşlarının Türkiye'de gelişmemiş
olmasının iki nedeni vardır. Bunlardan birisi, TSE'nin
baskın rolüdür. Diğeri ise, Türkiye piyasasında faaliyet
gösteren Avrupa belgelendirme kuruluşlarının iş ahlakıdır.
Halihazırda Türkiye'de faaliyet göstermekte olan en az 40
civarında yabancı belgelendirme kuruluşu vardır. Bunlar,
yapsalar bile bir iki istisna hariç yetersiz denetim yapan ve
bir AB üye ülkesindeki ana ofislerinden belgeleri veren
yerel ofisler aracılığıyla faaliyet göstermektedirler.
8.2.TSE'nin ülkedeki uygunluk değerlendirme rolü ve
konumu gözden geçirilmeli ve AB şartlarına uygun hale
getirilmelidir. Özellikle Türk devleti belgelendirme, test ve
kalibrasyon piyasasını diğer Türk aktörlere açmak için faal
olarak çalışmalıdır. Serbest piyasanın gelişmesine yardımcı
olacak değişiklikleri yapmak amacıyla, TSE'nin çok işlevli
bir kuruluş olarak hak ve yetkileri netleştirilmelidir.
Özellikle de bir standartlaştırma kuruluşunun yasal olarak
standartları getirmiş ve onları haklı amaçlarla kullanmakta
14
olan belgelendirme şirketlerini dava etmesi mümkün
olmamalıdır.
8.4.7.TÜRKAK'ın finansman
ihtiyaçları,
hizmetleri
karşılığında nasıl ücret alması gerektiği açısından gözden
geçirilmelidir. Mevcut sistem TÜRKAK'ın rekabetçi ve
kendi kendini finanse eder hale gelmesini çok
güçleştirmektedir. TÜRKAK kendi hizmetlerini kendisi
finanse edemediği sürece TÜRKAK'ın giderleri devlet
bütçesinden karşılanacaktır. Akreditasyon ücreti, akredite
kuruluşların akredite hizmetlerinden sağladıkları cirolarının
%1'idir. Bunun dışında TÜRKAK, denetlemeleri için de
ücret almaktadır. Bugün TÜRKAK, denetçi başına günlük
800 EURO artı masraf almaktadır. Mevcut koşullar altında
TÜRKAK'ın kendi kendini finanse eder hale gelmesi için
yılda 1000 gün denetleme yapması gerekmektedir. Diğer
taraftan,TÜRKAK'ın rekabet edebilir ve kendi kendini
finanse eder hale gelmesi için TÜRKAK'ın akredite etmiş
olduğu kuruluşların piyasaya 100 milyon $ değerinde
akredite hizmet sağlamaları gerekmektedir.
8.3.TÜRKAK tüm faaliyet alanlarında uluslararası
standartların ve uluslararası kılavuzların şartlarına uygun iç
denetimlerle kendi kalite sistemini, bunun uygulamasını ve
denetçilerin performansını sürekli ölçmelidir.
8.4.TÜRKAK yasası aşağıdaki alanlarda değiştirilmelidir:
8.4.1. Genel Kurulda çeşitli bakanlıklardan ve TSE'den
baskın sayıda temsilci bulunmamalıdır. Bu, kamu
sektörünün ve TSE'nin TÜRKAK'taki olası ağırlığını
azaltacak ve özel girişimin TÜRKAK'a olan güvenini
artıracaktır.
8.4.2. TÜRKAK Genel Sekreterinin Yönetim Kurulunda oy
hakkı yoktur. Genel Sekretere özellikle iç idari konularda
oy hakkı tanınmalıdır. Bir kuruluşun üst yöneticisinin kendi
personelini seçme yetkisine sahip olmaması iyi yönetim
uygulamalarına uygun değildir.
8.43. TÜRKAK yasasında açıkça TÜRKAK'ın idari ve
mali özerkliğe sahip olacağı belirtilmektedir. Ayrıca, kendi
kendini finanse edebilir hale gelene kadar bir hükümet
kurumu olarak muamele göreceği de yasada yer almaktadır.
Bu durum TÜRKAK'ın kendi faaliyetlerini piyasa odaklı
bir esasa göre ele almasını engelleyerek, TÜRKAK'ı bir
kısır döngüye itmektedir. Örneğin, TÜRKAK deneyimli ve
yetenekli
personel
için
piyasaya
uygun
maaş
ödeyememektedir. TÜRKAK'a bir kamu kurumu olarak
kalsa bile ekonomik açıdan rekabet edebilir olmasını
sağlayacak imkanlar sağlanmalıdır.
8.4.4.TÜRKAK
yasası,
TÜRKAK'ın
yapısı
ve
organizasyonu açısından zaman aşımına çok tabidir. 4
hizmet birimi ve 4 idari birim öngörmektedir. Dolayısıyla,
TÜRKAK işe oldukça büyük bir kuruluş olarak başlamak
zorunda kalmıştır. Bu durum TÜRKAK'ın mevcut önemli
meseleleri
üzerinde
odaklanıp,
kendisini
piyasa
ihtiyaçlarına kademeli olarak adapte etme imkanlarını
sınırlamaktadır. Yasa, yapıyı ve organizasyonu şu anda
olduğu kadar ayrıntılı olarak dikte etmemelidir. Bunun daha
iyi bir ifade yolu şöyle olabilir: "TÜRKAK, hizmetlerini
verimli şekilde sağlayabilecek ve piyasa ihtiyaçlarını
karşılayabilecek şekilde yapılanma esnekliğine sahip
olmalıdır."
8.4.5. Muayene kuruluşlarının akreditasyonu yasada açıkça
TÜRKAK'ın yetki alanına dahil edilmelidir. Yasanın bugün
yazılı olduğu haliyle, diğer tüm akreditasyon alanları açıkça
belirtildiği halde, muayene kuruluşlarından açıkça
bahsedilmemektedir.
8.4.6. TÜRKAK'ın mali yılı 1 Mayıs'ta başlamakta ve 30
Nisan'da sona ermektedir. Bu da müşterilerinin hizmete
ihtiyaç duyduğu bahar mevsimi boyunca TÜRKAK'ın
karar almasını güçleştirmektedir. Takvim yılının mali yıl
olarak alınması
tüm
kamu
hizmetleriyle
uyum
sağlayacaktır.
8.5.TÜRKAK'ın EA MLA'ya imza atan bir taraf olmak
için başvuruda bulunmasından önce, eğitimli ve EA
tarafından kabul edilmiş bir uluslararası denetçi heyeti
tarafından TÜRKAK'ın kalite sistemi, prosedürleri ve
uygulamaları değerlendirilmelidir.
8.6.TÜRKAK, Türkiye'de bulunan tüm birinci, ikinci ve
üçüncü taraf uygunluk değerlendirme kuruluşlarının
kapsamlı bir listesini oluşturmak için bir piyasa araştırması
yapmalıdır. Bu bilgiler daha sonra bu kuruluşlarla doğrudan
iletişim sağlamada kullanılmalıdır. Bu, TÜRKAK'a
potansiyel müşterilere yaklaşabilmek konusunda benzersiz
bir imkan sağlayacaktır. Bu, özellikle de Türk girişimlerinin
%99'unun Anadolu'ya dağılmış bulunan KOBİ'lerden
oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda önemlidir.
8.7.TÜRKAK her tür yeterlilik deneyi sağlayıcılarını ve
laboratuvarlar arası karşılaştırmalar ile bunların faaliyet
alanlarını araştırmalı ve tespit etmelidir. Eğer yoksa,
TÜRKAK gelecekteki yeterlilik testi programlarını ve
mevcut ve potansiyel müşterileri için karşılaştırmaları
temin etmek için potansiyel ortaklarla müzakereler
başlatmalıdır.
8.8.TÜRKAK'a AB içindeki direktiflerin uygulanmasını
tartışan sektörel grupların toplantılarına en azından
gözlemci olarak katılma fırsatı verilmelidir.
8.9.Avrupa Akreditasyon Birliği (EA)'dan kendi ulusal
sınırları
dışındaki
belgelendirme
kuruluşlarının
faaliyetlerini üyelerinin nasıl izlediklerini araştırması
istenmelidir. EA ayrıca bu konunun MLA'nın temelini
oluşturan emsal değerlendirme prosedürüne nasıl dahil
edilebileceğini de değerlendirmelidir.
KAYNAKÇA:
-M. MALMOVIST.Coııntry Report 2002-2003 / Support to the
Quality Infrastructure in Turkey / Accrcditation
15
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III.Kalite Sempozyumu
6-7 Haziran 2003
TÜRKİYE - AB İLİŞKİLERİNDE SANAYİ ve KALİTE POLİTİKALARI
İsmet ÖZTUNALI
İstanbul Kültür Üniversitesi
(AKÇT, AAET; AET) ortak bir çatı (Avrupa Birliği) altında
toplamasıdır. Bildiride AB kısaltması kullanılacaktır.
ÖZET
Avrupa Toplulukları İkinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan
üç ayrı anlaşma ile oluşmuştur. Avrupa Ekonomik
Topluluğu (AET,sonra 1992'deAB) 1957 yılında imzalanan
Roma Anlaşması ile kurulmuştur. Roma Anlaşmasında
Tarım Sektörü için uygulanan Ortak Tarım Politikası
benzeri bir ortak sanayi politikası düzenlemesi yoktur.
Anlaşmanın temel ilkeleri gümrüklerin ve diğer ticari
engellerin kaldırılması, malların serbest dolaşımının sağlanması ve sınai mallar için geniş bir iç pazarın kurulmasıdır.
Bu ilkelere ait düzenlemelere dayanılarak, "Sanayi Politikası" yapısal dönüşümü sağlamak ya da olumsuz
gelişmeleri önlemek amacıyla bütün sanayi sektörlerine
veya belirli bir sektöre yönelik olarak alınan önlemler
olarak tanımlanabilir.
Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler, 12 Eylül 1963'te
imzalanıp, 1 Aralık 1964 'te yürürlüğe giren "Avrupa
Ekonomik Topluluğu ile Türkiye arasında Bir Ortaklık
Kuran Anlaşma (Ankara Anlaşması) "ile başlamıştır.
Ankara anlaşmasında, Türkiye'nin Topluluğa aşamalı
katılımı öngörülmüş, Bu çerçevede Ortaklığın hazırlık
dönemi, geçiş dönemi ve son dönemden oluşması hükme
bağlanmıştır. Geçiş döneminde topluluk ile Türkiye
arasında bir gümrük birliği kurulacaktır.
23 Kasım 1970 tarihinde Ankara anlaşmasını tamamlayıcı
nitelikte bir Katma Protokol imzalanmış ve bu protokol 1
Ocak 1973'te yürürlüğe girmiştir.
1980'lerin ilk yarısında donma sürecine giren Türkiye - AB
ilişkileri, Türkiye'nin 14 Nisan 1987'de yaptığı üyelik
başvurusundan sonra ivme kazanmıştır, Bundan sonraki
dönemde, Türkiye, Gümrük Birliğine yönelik olarak üzerine
düşen yükümlülükleri yerine getirmiş ve 22 Aralık 1995
tarih ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile, TürkiyeAB arasında gümrük birliğinin kurulması 31 Aralık 1995'te
tamamlanmıştır. Gümrük Birliğiyle getirilen kalite
politikaları ilgili bahiste belirtilecektir.
Sınai malların serbest dolaşımını ilgilendiren temel politikalar günümüzde "Avrupa Topluluklarının Kalite Politikası" olarak adlandırılmaktadır. Bu politikalar kısaca
uygunluk değerlendirmesine yönelik olarak değerlendirilebilirler:
Ülkemizde, sanayi politikalarına ilişkin olarak politikalar ve
hedefler 1963' den bu yana beş yıllık Kalkınma Planları ile
belirlenmektedir. Örneğin VIII. Beş Yıllık Kalkınma
Planının Temel Amaç, İlke ve Politikaları (2001-2005)
Sınaileşme bölümünde, "Türkiye'nin Avrupa Birliği
perspektifi doğrultusunda, sanayiin mevzuat uyumu
tamamlanacak..." denilmektedir. Görüldüğü gibi belirtilen
bu Politika, AB'nin Kalite Politikasını çağrıştırmaktadır. Bu
yaklaşımla Bildiride, AB'ye uyum için yapılan anlaşmalara
ve Ulusal Programın ilgili düzenlemelerine de dayanılarak
değerlendirme, saptama ve önlemler belirtilmiştir.
Süreç içinde Ekim 1999 Helsinki Zirvesinde, Türkiye, diğer
aday ülkelere uygulanan kriterler temelinde, AB'ye katılma
amacı taşıyan bir aday devlet olarak kabul edilmiştir.
Türkiye, Mart 2001 'de Müktesebatın üstlenilmesine ilişkin
Ulusal Programı kabul etmiştir (ilerde sanayi ve kalite
politikaları yönünden değerlendirilecektir).
Nihayet, Aralık 2002 Kopenhag Zirvesinde Türkiye'nin
AB'ye üyeliği konusunda 2004 sonunda görüşmelere
başlama kararı alınmıştır.
l.GİRİŞ
Avrupa Toplulukları anlaşmaları üçtür. Biri 18 nisan 1951
tarihinde Paris'te imzalanarak 23 Temmuz 1952'de
yürürlüğe giren "Avrupa Kömür ve Çelik topluluğu
(AKÇT) Anlaşması; diğer ikisi aynı tarihte 25 Mart 1957'de
imzalanıp 1 Ocak 1958'de yürürlüğe giren Avrupa atom
enerjisi Topluluğu (AAET) ve Avrupa Ekonomik
Topluluğu (AET) Anlaşmaları. AET anlaşmasına Roma
anlaşması da denilmektedir. Avrupa Birliği (AB)
Hollanda'nın Maastricht kentinde, 7 Şubat 1992 Tarihinde
imzalanıp 1 Kasım 1993'te yürürlüğe giren anlaşma ile
oluşmuştur. AB Anlaşmasının özelliği, üç Topluluğu
2. SANAYİ POLİTİKALARI
Roma anlaşmasında ortak bir sanayi politikası düzenlemesi
yoktur. Anlaşmanın temel ilkelerine ve yapılmış
Düzenlemelere dayanılarak sanayi politikası belirtilebilir.
Sanayi politikası, yapısal dönüşümü sağlamak yada olumsuz
gelişmeleri önlemek amacıyla bütün sanayi sektörlerine
veya belirli bir sektöre yönelik olarak alınan önlemler
olarak tanımlanabilir.
Avrupa Tek Senedi olarak anılan 17 Şubat 1986'da
imzalanıp 1 Temmuz 1987'de yürürlüğe giren anlaşmanın
16
130/f maddesiyle, "Topluluğun amacı, Avrupa Sanayiinin
bilimsel ve teknolojik temellerini kuvvetlendirmek ve bu
sanayinin uluslararası rekabet gücünün gelişmesini
desteklemektir" hükmü getirilmiştir. Anlaşıldığı gibi,
Topluluğun rekabetçi bir sanayiye sahip olması politikası
ortaya konulmuştur. Günümüzde rekabet gücü, teknoloji ile
özdeşleştirilmektedir. Bu bağlamdaki bir tanıma göre
rekabet gücü, "hızla değişen teknolojiye hızla uyum
sağlama yeteneğidir" Sempozyum konularına bakılırsa
anılan alana ağırlık verildiği görülüyor. Bu nedenle diğer
bildiriler alanına girmeden genel bir bakış sağlamak
istiyorum: AB'nin sınai politikaları, teknik mevzuatla
düzenlemelerin
yapılmasını,
devlet
müdahalelerinin
minimuma indirilmesini amaçlamaktadır. Bununla, pazarın
dinamizminin gereksiz müdahale ve bürokratik işlemlerle
azaltılmaması, kamu harcamalarından tasarruf yapılması ve
bu kaynakların teknik yeterlilik düzeyinin yükseltilmesi için
harcanması amaçlanmaktadır. Buna göre ülkemizde,
sanayiye rekabet gücü kazandıracak teknolojiye özel sanayi
kesiminin sahip çıkması gerekir. Buna karşın, bu kesimin
uygun yapıda olanları gereksinim duydukları teknolojiyi
Türkiye'de
geliştirme
olanaklarını
arama
yerine,
gereksinimlerini yabancı ortaklan kanalıyla karşılama
yoluna gitmektedirler. Uygun yapıda olmayanların ve
özellikle KOBİ'lerin teknoloji kaynağı "Kopya" üretimdir.
Ülkemizin rekabet edici üretimi yakalayabilmesi için
başkalarının yaptığını tekrardan vazgeçilmesi gereklidir.
güçlendirilmesi için teknik yapının geliştirilmesini
sağlamaya, Topluluk içinde müşteri ve imalatçı/üretici
arasındaki ilişkinin kuvvetlendirilmesine, Avrupa'nın sanayi
potansiyelinin geliştirilmesine yöneliktir.
AB ile ülkemiz arasında mevcut, Ankara anlaşması, Katma
Protokol, Gümrük Birliği ve topluluğa tam üyelik başvurusu
ışığında AB'nin dış ticaretimizde işgal ettiği önemli pay
(ihracat 2001 yılında %51,5; aynı yıl ithalatta %44,6) göz
önüne alındığında, kalite politikası içeriğinde teknik
engellerin kaldırılması, ticaret hacminin arttırılması için
büyük önem taşımaktadır. Topluluğun üye ülkeler arasında
teknik engellerin kaldırılmasına yönelik olarak tespit ettiği
politikalar; aynı zamanda topluluğun taraf olduğu
uluslararası anlaşmalar dikkate alınarak tespit edildikleri
için artık bu anlaşmalara taraf olan veya taraf olmak üzere
çalışmalarını devam ettiren ve uluslararası ticaretteki payını
arttırmak zorunda bulunan Türkiye'nin kalite politikası için
çok önemlidir . (1)
AB'nin kalite politikası dört temel dokümana dayanmaktadır. Bunlar sırasıyla,
- Teknik Düzenlemeler ve Standartlarla ilgili 83/189/EEC
sayılı Karşılıklı Bildirim Prosedürleri Direktifi.
- 7 Mayıs 1985 tarih ve 85/c 136/01 sayılı Teknik
Uyumlaştırma ve standartlarla ilgili Yeni yaklaşım kararı.
- 21 Aralık 1989 tarih ve 90/C 10/01 sayılı Uygunluk
Değerlendirmeleri ile ilgili Küresel yaklaşım kararı
- 13 Aralık 1990 tarih ve 90/683 sayı ile yayımlanan ve 22
temmuz 1993 tarih ve 93/465/EEC sayılı kararla metni
değiştirilerek tam metin halinde yayımlanan Teknik
Uyumlaştırma (Yeni Yaklaşım) Direktiflerinde kullanılmaları Amacıyla Uygunluk Değerlendirmesi Prosedürlerinin çeşitli safhaları için Modüller ve CE Uygunluk
işaretinin Mamul üzerinde Taşınması ve Kullanılmasına
Dair Kurallarla ilgili Modüler Yaklaşım Kararı
- Türkiye AB ilişkilerinde önemli bir yeri olan Gümrük
Birliği'ne ait düzenlemeler içeriğinde (1/95 Sayılı Ortaklık
Konseyi Kararı) Topluluğun kalite altyapısına dönük;
standardizasyon, metroloji ve kalibrasyon, akreditasyon,
ölçümleme ve belgelendirme konularında uyum sağlanacağı
13elirtilmektedir (Madde 8). Bu bildiriden anılan konuların
herbiri için inceleme ve değerlendirme bekleneceğini
sanmıyorum. Ancak bir fikir oluşturma amacı ile,
"Türkiye'nin Avrupa Birliğine Katılım Sürecine ilişkin 2002
yılı ilerleme Raporundan ilgili aktarmalar sunacağım:
-Türkiye Mart 2001 'de Müktesebatın Üstlenilmesine ilişkin
Ulusal Programı kabul etmiştir. Program, çeşitli konularda
yasal
düzenlemelerin
gerçekleştirilmesi
yoluyla
uygulanmaktadır. 2002 yılında Ulusal Programda herhangi
bir değişiklik yapılmamıştır (Sayfa:5)
AB'ye uyum için hazırlanmış Ulusal Programda sanayi
Politikaları başlığı altında özetle şunlar belirtilmiştir;
- İşletmelerin rekabet ortamına uymaları ve AB teknik
mevzuatına uyum, işletme düzeyinde kalite yükseltme
politikası uygulayabilmeleri;
-Teknolojik alt yapının geliştirilmesi, sanayi sektörlerine
metrolojik ve teknolojik destek sağlanması, teknoloji
transferi ajansları oluşturulması, belgelendirme kuruluşları
ve iş geliştirme merkezleri kurulması, sanayi bölgelerinin
oluşturulması, KOBİ'lerin teknik mevzuata uyumunun
desteklenmesi.
3. KALİTE POLİTİKALARI
AB'de malların serbest dolaşımını ilgilendiren temel
Politikalar günümüzde "Avrupa Topluluklarının kalite
Politikası olarak adlandırılmaktadır. Bu politika, iç Pazarda'
ve dünya piyasalarında daha iyi şartlarda rekabet edebilecek
Avrupa; sanayi gücünün tesis edilmesine, yeni piyasa
şartları karşısında ihtiyaç duyulan kalite alt yapısının
Ticarette teknik engeller aşağıdaki nedenlerle ortaya çıkar.
-Ülkelerin standartları arasındaki farklar.
-Ülkelerin teknik düzenlemeleri arasıdaki farklar
-Ülkeler arasındaki uygunluk değerlendirmesi (test ve
belgelendirme) uygulamalarının yeterliliğine karşı duyulan
güvensizlikle kabul etmeme halleri ve tekrarlar.
-Dünya Ticaret örgütünün Ticarette teknik engeller anlaşması,
ülkeler tarafından
yapılan teknik düzenlemelerin
ve
standartların bir teknik engel teşkil etmeyecek şekilde
yapılmaları için temel prensipleri tespit etmiştir.
-Türkiye'nin fiziki sermaye stoku, ihracata dönük üretim
yapan ve uluslar arası rekabet gücüne sahip modern
işletmeler ile iç piyasaya yönelik ve geleneksel yönetim
yönetim teknikleri ile üretim yapan sermayesi yetersiz çok
sayıda küçük aile şirketi ve düşük sermaye yoğunluğu olan
çok önemli bir kayıt dışı sektör arasında dağılmaktadır
(sayfa:48).
17
-Araştırma ve geliştirme yatırımları, son yıllarda GSYİH'nın
%0.5'ine denk gelmekte olup, oldukça düşük bir seviyede
gerçekleşmiştir (sayfa: 49)
iyileştirilmesini sağlamak üzere ciddi
yapılması gerekmektedir(Sayfa; 124).
çalışmalar
- Ayrıca meslek alanı için;
- "Mesleklerin icra edilmesine izin verme konusunda
değişik kuruluşlar yetkilidir. Bunların bir bölümü özel
sektör dernekleri ve meslek örgütleri bir bölümü ise yüksek
öğretim kurumu (YÖK) gibi kamu kuruluşlarıdır. Henüz
diplomaların ve mesleki niteliklerin karşılıklı tanınması
konusunda yetkili bir ulusal koordinatör bulunmamaktadır.
-Türkiye, özellikle uygunluk değerlendirmesi ve piyasa
gözetimi alanında mevzuatı kabul etmek suretiyle
müktesebata uyum konusunda ilerleme kaydetmiştir
(sayfa:54).
-Ürünlere ilişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve
Uygulanmasına Dair Çerçeve Kanun Ocak 2002'de
yürürlüğe girmiştir. Bu Çerçeve Kanunun amacı, ürünlerin
piyasaya arzı, uygunluk değerlendirmesi, pazar gözetimi ve
denetimi ve ilgili bildirim usul ve esaslarını belirlemektir.
Çerçeve Kanun, ikincil mevzuat ile desteklenmiştir. Toplam
dört adet mevzuat kabul edilmiş Ocak ve Nisan 2002'de
yürürlüğe girmiştir: (i) Ürünlerin Piyasa- Gözetimi ve
Denetimine dair Yönetmelik, (ii) "CE" Uygunluk işaretinin
Ürüne iliştirilmesine ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik,
(iii) Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları ile Onaylanmış
Kuruluşlara Dair Yönetmelik, (iv) Teknik Mevzuatın ve
Standartların Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında
Bildirimine Dair yönetmelik (yukarıda belirtilen Avrupa
Birliği'nin
kalite
politikasına
ait
düzenlemelerle
karşılaştırılıra uyum değerlendirilebilir İ.Ö), (sayfa:55).
Mevzuatın, gerek akademik tanıma ile mesleki tanımanın
birbirinden ayrılmasını, gerek hizmet sunumu için gerekli
prosedürlerin basitleştirilmesini temin etmek bakımından
gözden geçirilmesi gerekmektedir" deniliyor (Sayfa;59).
4. SONUÇ
AB' de rekabetçi bir sanayi oluşturma politikası
güdülmektedir. Ülkemizde yıllardan beri ve halen; teknoloji
üretilemediği / yenilikçi teknolojiler üretilemediğinden
uluslararası rekabet gücünün kazanılamadığı, sanayinin
ihtiyaç duyduğu teknolojinin çoğunun transferle karşılandığı
belirtilmektedir. Ancak,
rekabet gücü
sorununun,
Türkiye'nin bilim, teknoloji yeteneğini yükseltebilmenin
önerilerini üretmekten çok, yeterli siyasi kararlılık
bulunmadığından kaynaklandığını kabul etmeliyiz. Anılan
halden yararlanılmasını önlemeliyiz.
Türk Standartları Enstitüsünün standardizasyon ve
uygunluk değerlendirmesine ilişkin ikili işlevi kaygı
verici bir husustur. Bu işlevler, birbirinden bağımsız
olacak
şekilde
ayrılmalı
ve
yetkiler
açıkça
tanımlanmalıdır (Sayfa:57)
Rekabet gücü için ele alınması gereken bir konu da
kalitedir, ülkemizde yıllar boyunca kalite ve standart
değerlendirmeleri özdeşleştirilmiştir. Standarda uygun ürün
ve hizmet peşinde olunmuştur. Günümüzde, ürünlerin
çeşitlenmesi, "alıcının sesine kulak verilmesi" ile ürün ve
hizmet niteliklerinin belirlenmesi uygulamaları standarda
uygunluk anlayışını değiştirmiş kalite konusunu gündeme
getirmiştir. Kalite, alıcı isteklerine uygunluktur. Genişleyen
pazarların, yurtiçi ve yurt dışı ticaretin yarattığı bir
gelişmedir. AB'de ve Dünya Ticaretinde (DTÖ) standartların uygulanması isteğe (ihtiyari) bağlıdır uygunluk
değerlendirmesi düzeni (belgeleme) getirilmiştir. Halk
yararına çalışmanın bir göstergesi olarak ürün ve hizmet
uygunluğunun belgelendirilmesi çalışmaları yapılmalıdır.
Akreditasyon alanında, 2000 yılında kurulan Türk
Akreditasyon Kurumu, kurumsal ve idari yapısını
büyük ölçüde tamamlamasına ve akreditasyon
başvurularını kabul etmeye başlamış olmasına kar.şın,
henüz tam olarak işlerlik kazanamamıştır(Sayfa:57).
Belgeleme alanında, ulusal makamlar (bakanlıklar gibi)
tarafından resmi olarak atanmış hiçbir belgelendirme
kuruluşu bulunmamaktadır (sayfa:57)
Türkiye'nin ticarette teknik engellerin kaldırılmasına
yönelik düzenlemelerin kabulü için daha fala çaba sarf
etmesi gerekmektedir.
Ayrıca, yasal metroloji
sisteminin
tamamının
güçlendirilmesine
ihtiyaç
bulunmaktadır. (Sayfa:58).
KAYNAKLAR
- Sınai Mevzuat, DPT; Türk-AT Mevzuat Uyumu Sürekli Özel
ihtisas Komisyonu Raporları Cilt: 3, Kasım 1995"
- Özet Ulusal Program, T.C Başbakanlık, 2001
- Özdemir Sahir, Avrupa Birliği Anlaşmaları (Kavramlara ilişkin
Açıklayıcı Not) DPT Avrupa Birliği ile ilişkiler Genel
Müdürlüğü, Haziran 2001
- Türkiye-Avrupa Topluluğu Ortaklık Konseyi Kararları 19642000, DPT. 2001, Cilt; 1
- Türkiye'nin Avrupa Birliğine Katılım Sürecine ilişkin 2002 Yılı
ilerleme Raporu DPT..2002
- Avrupa Topluluğu Karşısında Türk Sanayii İKV Yayını No; 13.
Eylül 1985.
- VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planının Temel Amaç, ilke ve
Politikaları (2001-2005) Resmi Gazete I Haziran 2000, Sayı;
24066 (Mükerrer)
Türk sanayii, mikroekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar,
finansmana erişim güçlükleri, yetersiz altyapı
yatırımları, ticari yeniliklere verilen yetersiz destek ve
yetersiz kalite ve belgelendirme hizmetlerinden
kaynaklanan
sıkıntılar
yaşamaya
devam
etmektedir.(Sayfa:87).
- Standardizasyon, akreditasyon ve uygunluk değerlendirmesi
olanlarında,
çeşitli
kurumların
oluşturulması veya mevcut kurumların işleyişinin
18
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III.Kalite Sempozyumu
6-7 Haziran 2003
AB'nin KALİTE POLİTİKASININ IŞIĞINDA KALİTE HEDEFLERİMİZ
NELER OLMALIDIR?
Prof.Dr. ALP ESİN
ODTÜ Makina Mühendisliği Bölümü
ÖZET
Bu bildiride, AB'nin günümüzdeki kalite politikasının
temelini oluşturan görüşler ve gelişmeler ele alınmakta ve
bunların ışığında, yapılması gerekenler irdelenmektedir.
•
1. AB'NİN KALİTE POLİTİKASININ TEMELLERİ
•
AB'nin kalite çabalarına damgasını vuran belge, EC
(Avrupa Komisyonu) tarafından 1995 yılında yayınlanmış
olan " A European Ouality Promotion"(Certif 95/1) adlı
çalışmadır. Bu çalışmanın ana noktaları aşağıda verilmiştir.
Belgede yapışmış olan en önemli tanımlardan birisi, toplam
kalite tanımın özüne yönelik olandır. Toplam kalite, iki
bileşene ayrılmaktadır;
Çalışmaya göre, artık kuruluşların ve ülkelerin stratejileri
küreselleşmektedir. Ürünün kalitesi kuruluşların rekabet
gücündeki etkili konumunu korumakla birlikte, maliyetledengeli kalite sağlanamadığında, kalitenin rekabet gücü tek
başına sınırlı kalmaktadır.
•
•
Bu çalışmadaki, dünyada belge almış 70,000 kuruluşu
kapsayan bir araştırmaya göre, belge almış kuruluş sayısı
ile ulusal ekonominin rekabet gücü arasında doğru orantılı
bağıntı yoktur. Örneğin çalışmanın yapıldığı yılda, belge
almış kuruluşların %52 si İngiliz kuruluşları, %26 sı diğer
Avrupa ülkelerinin, %7 si Kuzey Amerika'nın ve %4.4 ü
Japon ve Uzak Doğu ülkelerinin kuruluşlarıdır. Aynı yılın
rekabet sıralamasında ise; Japonya, Almanya, İsviçre ve
ABD ardışık biçimde ilk dördü oluşturmakta, Fransa ve
İngiltere, 10. ve 11. olarak yer almaktadır. Nitekim 2002
yılı sıralaması da bu savı doğrulamaktadır. ABD 1. sırada
yer alırken, Japonya 30., Almanya 15., İsviçre 7., Fransa
22. ve İngiltere 16. konumdadır.
ürün veya hizmetin kalitesi,
çalışanların sorumluluk duygusu ve bilincine dayalı,
kuruluşun kalitesi.
Çalışmada, AB'nin rekabet amaçlan açısından, çabaların şu
noktalarda yoğunlaştırılması öngörülmektedir:
•
•
Bir ürünün veya hizmetin kalitesinin, alıcı tarafından
ürün veya hizmeti sunan üye ülkeye göre değerlendirilmesi, geniş kesimin Avrupa malı anlayışına
önyargılı olmalarına neden olmaktadır.
Kuruluşların
Avrupalılaşması
sağlanamadığından,
herkes kendi başına hareket etmektedir.
Kalite çabalan (belgelendirme gibi) yalnızca teknik
yaklaşımla sınırlı kalmamalı, evrensel rekabete yönelik
olarak, kuruluşların her kademedeki stratejisini
yönlendirmelidir.
Çabalar, yalnızca geleneksel teknik ve ekonomik
noktalarla sınırlı olan kalite kavramına odaklanmak
yerine, topluma, çevreye saygıya ve hukuksal ve
parasal sorunlara da yönelmeli, bir diğer anlatımla, tüm
toplumu içerecek biçimde genelleştirilmelidir.
Avrupa'nın son durumunun ortaya konması açısından
Komisyon, 3. şahıslar eli ile belgelendirmenin kalite
sistemlerine kattığı değer konusunda 1994 yılında bir
araştırma yaptırmıştır. Araştırma sonucu, belgelendirmenin
ilk adım olduğunu ve rekabet üstünlüğü açısından kesin bir
gerek olmadığını ortaya koymuştur. Nitekim bu gerçek,
kalite gurusu olarak anılan Juran'ın 1994 yılında European
Quality (Juran, 1994) adlı dergideki makalesindeki şu
biçimde dile getirilmiş ve bu belgede de yer almıştır:
Sürekli geliştirmenin aleyhine olacak biçimde
belgelendirmenin aşırı biçimde vurgulanması, Avrupa
firmalarının, kalite açısından, partiye rakiplerinden on
sene daha geç katılmaları anlamına gelebilir.
AT, 1985 yılından beri, "Yeni Yaklaşım" ve "Küresel
Yaklaşım " adları altında, yukarıdaki doğrultularda çabaları
birleştirici ve yönlendirici çalışmaların içine girmiştir.
Çünkü, ürünlerin serbest dolaşımı ve Avrupalı rekabeti*
için bazı engellerin aşılması gerekmektedir. AB ülkeleri
için tanımlanmış olan bu engellerin iyi anlaşılması,
ülkemizin geleceğe yönelik çabalarına da yararlı olacaktır.
•
Avrupalı politikası olmadığından, ortaklığın yaratacağı
güç birliği ve yararlar ve bunların ekonomik
büyüklükleri tanımsız kalmış ve sonuçta, çabalar
üyelerin ulusal politikalarına dönüşmemiştir.
Ancak, KOBİ'ler açısından, belgelendirmenin yararlarının
daha belirgin olduğu gözlenmiştir.
' Avrupa kalitesi kavramı ile diğer ülkelerle rekabet için bir ölçüt
oluşturulmakta ve Avrupa kalite kültürünün oluşturulmasına doğru bir
adım atılmaktadır- örneğin CE işareti bu çabaların bir parçasıdır.
Belgelendirmeye aşırı bel bağlanmaması konusunda,
AB'nin Endüstri için III Genel Direktör'ü olan McMillan
19
(Senior Standards Policy Group for DG III) ve yakın
çalışma arkadaşı S.Mendes, 1994'den beri, belgelendirmenin aşırı ticarileşmiş olmasına karşı savaş açmışlardır
(Zuckerman, 2003).
Organization for Quality) tarafından biçimlendirilen kalite
vizyonun anlatımı Şekil l'de verilmiştir: Farklılıklardan
güç almak- Başarı üzerine inşa etmek- Birlikte kazançlı
çıkmak.
Avrupa için Stratejik Kalite Vizyonu oluşturulması, ortak
politikanın eyleme dönük yönüdür. Bu vizyonun temel
ilkeleri şunlardır;
•
•
•
•
•
•
vatandaşlar, tüketiciler ve alıcılar tatmin edilmişlerdir;
personel, iyi eğitimli, güdülü ve yetişmiştir;
kuruluşlar etkili biçimde yönetilmektedirler,
çevreye saygı vardır;
eldeki kaynaklar doğru kullanılmaktadır;
rekabet, geliştirme, yenilik ve yaratacılığa dayalı
biçimde, iş olanakları artmaktadır.
Vizyonun temel ilkeleri doğrultusunda, üç yönlü bir girişim tavsiye edilmektedir:
1.
İnsan sermayesinin güdüsü ve geliştirilmesine olan
bağlılığın artırılması ve kişilere daha fazla sorumluluk
verilmesi. Eylem planı olarak; Avrupa Kalite Ödülü,
Avrupa kalite haftası, kalite profesyonellerinin
yeterlilik açısından eş düzeye getirilmesi, okullarda
kalite konusunun işlenmesi, kalite eğitimi için
üniversiteler arasında ağ oluşturulması tavsiye
edilmektedir.
2.
Avrupa üretim araçlarının kalitesinin yükseltilmesi.
Avrupa ekonomisinin iç ve dünya pazarlarındaki
rekabet gücünün; teknolojik yenilikler, endüstriyel
tasarım.
ürünlerin
ve
hizmetlerin
kalitesinin
geliştirilmesi, ve yeni kontrol ve yönetim teknolojisi ve
yöntemlerinin araştırılması ve geliştirilmesi yolu ile
artırılması, tüm ürünlerin yararlı ömürleri içinde
çevreye bir tehlike oluşturmamaları için çevrecilik ile
tasarımın bir biri ile kaynaştırılması öngörülmektedir.
3.
Tüm ilgililerin, bir Avrupa kalite anlayışı ve
kültürünün çevresinde kenetlenmesi. Avrupalı olmada
rolü olan tüm kamu ve özel kuruluş mensuplarının
kalite hedefleri doğrultusunda seferber edilmelerinin;
(a) kuruluşların ve özellikle de KOBİ'lerin muhtelif
pazarların (bölgesel, ulusal, Birlik ve uluslararası)
gereklerini daha iyi yerine getirmelerini ve (b)
kaynakları daha iyi kullanma, endüstriyel riskleri
kontrol ve çevreye saygı gibi toplumun yeni
beklentilerinin daha iyi karşılanmasını sağlayacağı
görüşüne varılmaktadır.
4.
Şekil 1- Avrupa kalite vizyonu
Avrupa ülkelerinin etnik, dil ve tarihsel farklılığının
gelecekteki rekabet gücünü artırıcı bir etmen olması ana
hedeftir. Üst düzeyde ortaklığın sağlanması, farklılıkların
getireceği yaratıcılıktan yararlanılabilinmesi için olmazsa
olmaz koşuldur.
Belgelere göre, Avrupa bir çok teknik alanda öncülük etmiş
olmasına karşın, yönetsel ve kalite modellerinin
uygulamalarında geri kalmış ve çoğu kez taklitçi durumuna
düşmüştür.
Durumuna
uygun
biçimde,
birlikte
kararlaştırılmış değerlerden hareketle (toplumsal, kültürel,
çevreci, doğruluk, güvenlik, vb), Avrupa-tarzı düşünceye
temel olacak yeni kavramlar ve modellere gereksinim
vardır. Made in Europe ibaresinin bir mükemmeliyet
damgası olması, herkesin aynı uyum içinde olmasından
çok, farklılıklardan doğan üstünlüğün başarı için
kullanılmasına bağlıdır.
Birlikte kazançlı çıkmak, küreselleşmenin kaçınılmaz
sonucudur. Avrupalılığın farklılığı, birlikte kazançlı çıkma
açısından, büyük olanaklar yaratmaktadır.
3. AVRUPA'NIN REKABET STRATEJİSİ
Bir çok Avrupalı kaynak (bakınız AB belgeleri), son yirmi
yıldır yürürlükte olan toplam kalite felsefesinin eski
verimini yitirdiği inancındadır. Sony firmasının "playstation'Meri toplatması, Ford/Firestone olayı, ileri teknoloji
ve mükemmeliyet firmalarının NASDAÇ'daki hisse
senetlerinin önlenemez düşüşü, "deli-dana" hastalığı gibi
örnekler, eski kavramların gözden geçirilmesinin gereğini
ortaya koymaktadır. Bu nedenle Avrupa, küresel rekabet
için yeni ilkeler oluşturmanın çabası içindedir. Ayrıca,
küreselleşmenin sonucunda, ne coğrafık alanları ne de
sanayii kesin çizgilerle ve birbirinden bağımsız olarak
ayırma otenağı kalmamıştır. Avrupa firmaları üçüncü dünya
ülkeleri ve rakipleri AB ile iç içe durumdadır. Firmalar
arasındaki uluslararası stratejik ortaklık anlaşmaları giderek
artmıştır. Rakipler, genelde çok-uluslararası kuruluşlardır.
Belgenin dikkati çeken yönü, kalite kavramının ve
çalışmalarının, teknik- çevre - işyeri sağlığı ve
güvenliğinin ana çizgilerini oluşturduğu, ama ana
ereğinin toplumun gereklerini yerine getirmek olduğu
anlayışa yönelmesidir. Nitekim
bu anlayış, daha
sonraki belgelerde daha kuvvetle görülmektedir.
2. AVRUPA KALİTE VİZYONU
Ortak bir Avrupa Kalite vizyonu yaratılması, 2000'den
sonrası yılların başlıca uğraşı olmuştur. EOQ (European
20
Bu nedenle, geleneksel sektörel sınırlar giderek anlamlarını
yitirmektedir. Küreselleşmenin kaçınilamaz sonucu olarak,
rekabet ve işbirliği arasında yeni dengeler kurulmalıdır.
ham madde kullanımı temel ilke olmaktadır. Pazarlarda
giderek daha sıkı çevrecilik görüşü egemen olmakta
olduğundan, "temiz çalışmayı" ilke edinmemiş kuruluşlar
bu pazarlara giremeyeceklerdir.
Yeni rekabet stratejisinin gerekleri şu biçimde
sıralanmaktadır:
1 - Avrupa firmalarının, küresel ve bir birine bağımlı
yeni rekabet koşullarına kendilerini uyarlamasına yardımcı
olunması. Bu amaçla. Birliğin özellikle güçlü olduğu ve
potansiyeli olan alanlara ağırlık verilmelidir- sağlık, çevre,
bioteknoloji, multimedya ve kültür. Devlet desteği bu
alanlarla sınırlandırılmalı ve diğer alanlarda yeterince
başarı gösteremeyen kuruluşlara beklentiler açıkça
ulaştırılmalı ve kendilerine çeki-düzen vermeleri için kısa
süreli kesin tarihler verilmelidir. Uyumlu ve birlikte
kararlaştırılmış stratejik birliklerin oluşması sağlanarak
küresel rekabete olumsuz etkisi olacak olan oligopolistik
durumların önlenmelidir. Bazı alanlarda ABD ve Japon
firmaları ile rekabet edebilmenin tek olasılığı stratejik
ortaklılar oluşturmaktır.
4- Hızlı üretim yöntemleri, daha verimli teknolojilerin
kullanılması gibi nedenlerle, insan kaynakları açısından
fazlalık doğmaktadır. Gelir dağılımındaki hantal zorlamalar, tüketim alışkanlıkları, Birlik üyelerinin yeniliklere
yeterince açık olmamaları, genişlemenin coğrafık yapısı ve
pazarlarının işlevlerini tatmin edici biçimde yerine
getirememesi gibi nedenlerle, talepdeki değişiklikler arzın
gerisinde kalmaktadır. Özellikle ihtiyaç duyulmayan
işgücüne yeni çalışma alanlarının açılabilmesi için, aradaki
zaman farkının azaltılması elzemdir. Bu amaçla:
a)
b)
c)
Hükümetlerin endüstriyel rekabetle çelişkin yeni iş alanları
açma mekanizmaları denetim altına alınmalı, kıt kaynakların en verimli biçimde kullanımı özendirilmelidir. Sosyal
yardımlar katma değer açısından gözden geçirilmeli ve dayanaksız
sermaye
artışlarını
teşvik
etmemelidir.
Düzenleyici mevzuat; saydam, kestirilebilir ve kararlı
olmalıdır.
2- Eğitim-arastırma-hizmet üçgeni ile tanımlanan bilgiye dayalı-ekonominin getirdiği rekabet avantajlarından
azami derecede yararlanılmalıdır (Com 90).Bu üçgen,
"fiziksel varlığı o/mayan" yatırımlar olarak anılmakta olup,
gelecek için bunlara yapılacak yatırımlar en az "fiziksel
yatırımlar" kadar önemli sayılmakta ve bunlar; kalıcı
büyüme, nitelikli iş alanları açma ve kaynakların ekonomik
kullanımı açısından ana etmenler konumuna gelmektedir.
Çünkü ürünlerin bilinen maliyet etmenlerinin yanı sıra,
eğitim ve öğretimin kalitesi, üretim araçlarında sürekli
gelişmeler sağlanabilmesi, Ar-Ge sonuçlarının endüstriyel
amaçlarla kullanılabilmesi, pazarların çalışma koşullarını
düzenleyen koşullardaki
kararlılık, rekabet edebilecek
düzeyde hizmet altyapısının varlığı, ürünün kalitesi ve
kuruluşların toplumdaki değişikliklerin yaratacağı sonuçlan
nasıl değerlendirdikleri (çevrenin korunması gibi) gibi
noktalar da rekabet öğeleri olarak önem kazanmıştır.
Dünya çapında talebin artırılması ve yeni pazarların
geliştirilmesi hedeflenmelidir.
Değişimin
kolaylaşması için özelleştirme teşvik
edilerek, yapısal değişikliklerin
eylemsizliği
azaltılmalıdır.
KOBİ'lerin dinamizmi özel olarak desteklenmelidir.
Çünkü KOBİ'lerin küreselleşen dünya ticaretinde
rekabet şansı bulabilmeleri, büyük firmalara göre
hem daha maliyetli hem de daha güçtür.
4. AB'NİN GENİŞLEME POLİTİKASININ
GEREKLERİ
27 ülkeyi içeren (11 AB üyesi, 10 aday ve beklemekte olan
6 ülke) bir çalışmanın sonuçlarına göre;
•
AB'nin genişlemesi, üye ve başvuran ülkelerin
kuruluşları açısından, performansı artırmaya zorlayıcı
bir etmen olarak görülmektedir.
• AB ile aday ülkelerin arasındaki mevcut ticari bağlar,
gelişmeler için doğal ortam oluşturmaktadır.
• Ancak, başvuran ülkelerin üst yönetimlerini ikna
zorluklan ve kalite kültürünün bu ülkelerdeki
kuruluşlara nüfuz etmesindeki güçlükler, gelişmeler
açısından önemli engeller oluşturmaktadır.
Ülkeler arasındaki uygulama farklılıklarını ortadan
kaldıracak biçimde, karşılıklı olarak en iyi uygulama
üzerinde fikir alış verişi, ülkelerin hükümetleri, Ar-Ge
kuruluşları ve sanayicileri arasında işbirliği, kalite bilgisi ve
tekniklerinin iyileştirmesi, yaygınlaştırılması ve yayılması
için en etkili yöntemlerin kullanılması.
Bunlardan daha hayati olan nokta, bu öğelerin tutarlı bir
strateji içinde yer alabilmesinin sağlanmasıdır.
ABD'de, savunma sanayinin gereksinimleri daha iyi
karşılayabilmesi için ortaya çıkan "en iyi üretim
uygulaması - best manufacturing practice" anlayışı, diğer
alanlara da kaymıştır. Ülkemiz sanayicilerinin, kendi
alanlarındaki "uygulamalara" ulaşıp, AB'nin amaçlarına
katkıda bulunacak düzeye gelmeleri gerekir.
Çalışmalar, bir kuruluşun temel giderlerinin doğrudan
üretimle ilişkili olmadığını, kuruluşun başka kuruluşlarla
ilişkilerini sağlayan etkinliklerin bu giderlerin %75-%90
nı oluşturduğunu göstermiştir. Dolayısı ile bir kuruluşun
verimi, temel rekabet öğesi konumundadır.
3- Endüstrinin sürdürülebilir büyümesini sağlayacak
önlemler alınmalıdır. Çevreye saygılı uygulamalar,
kirletilen
çevrenin temizlenmesi gibi
maliyetlerin
azalmasına ve ortadan kalmasına neden olacağından, yeni
rekabet gücü kazandıracaktır. Daha az enerji ve daha az
5.NEREDEN BAŞLAMALIYIZ?
Avrupa, küresel rekabeti bir sac
görmektedir; AB- ABD- JAPONYA.
21
ayağı
biçiminde
•
•
•
•
AB'nin bu rakiplerinden geri kalmasının
nedenleri olarak şunlar ileri sürülmektedir:
temel
AB etiketli bir çok firmanın uluslararası bağlantısı
veya stratejik ortaklıkları nedeni ile, AB'nin genişleyen
pazarlarda kendini duyurması (coğrafi konum veya
ürünler açısından)
Hala, birlik ülkelerinin düzenleyici mevzuatının büyük
farklılıklar göstermesi ve yönetsel yaklaşımların
geleneksellikten arındırılamamış olması.
Birlik ülkelerinin, küresel rekabetin getirdiği kısıtların
üzerinde yeterince durmadan, kendi mevzilerini
koruma çabaları.
•
AB'nin küresel rekabet açısından dört ana amacı 3.
Bölümde verilmişti. AB ile bütünleşmeyi amaçlayan
ülkemizin de bu amaçları benimsemesi ve gereklerinin
üzerinde durması zorunludur. Avrupa ile ilişkilerimiz
açısından, bu rekabet ilkelerine uyum sağlamak ve
gereklerini yerini getirmek zorundayız.
•
AB firmalarının dış ticareti üzerine yapılmış olan bir
araştırma (Montagne,2000) dünya pazarlarındaki
teknolojik ürünlerin, üst, orta ve alt düzey olmak üzere
üç katmana ayrılabileceğini göstermiştir. Araştırma
sonucu, üst düzey için Avrupa'nın bir çok üstün yanı
olmasına karşın, alt düzeyde önemli zaaflarının
olduğunu ortaya koymuştur. AB adayı olan ülkemizin
bu katmanlar üzerinde dikkatle durması, AB üyesi
olarak yapabileceği katkıları eleştiri süzgecinden
geçirmesi ve değerlendirmesi, hedeflerini saptaması
açısından çok önemlidir.
Yine ülkemiz açısından çok önemli olan bir nokta,
çevrecilik açısından AB normlarından çok geride
olmamızdır. Çevreye saygılı ürün ve hizmet anlayışını
AB'nin bir rekabet etmeni olarak gördüğü göz önünde
tutulur sa, bu yolda çok daha fazla çaba göstermemizin
gerekli olduğu ortadadır.
•
Türk mallarının ve hizmetlerinin, özellikle AB
gereklerine uyumu sağlanarak, AB içinde ve diğer
ülkelerdeki rekabet gücü artırılmalıdır.
AB'nin yukarıda irdelenmiş olan rekabet ölçütlerinin
üzerinde durularak, bunlara ne gibi katkıda
bulunabileceğimiz ortaya konmalı ve eksiklerimiz
(veya üstün olan yönlerimiz) nesnel biçimde
belirlenmelidir. Ortaklaşa rekabetin gerekleri açıklığa
kavuşturulmalı ve Türk kuruluşlarının bu amaca
yönelik anlayış ve çalışma düzenine geçmesi
sağlanmalıdır.
Kaliteli iş yapma ve yönetim kültürü geliştirilip
yaygınlaştırılarak, Türk firmalarının güvenilir ortaklar
konumuna gelmesi sağlanmalıdır.
Toplam kalite eğitimi ve çevreye saygı kavramı
yaygınlaştırılmalıdır.
Tüm ilgili kuruluşların işbirliği ile, "en iyi uygulama"
anlayışı yaygınlaştırılmalı ve geliştirilmelidir.
KAYNAKLAR
AB belgelen
[I] CERTIF 95/1 (1995); A European Çuality promotion PolicyThe European way tovvards Excellence" Doc Certif 95/1, 17/2/95Brusels.
[2] COM (90), Industrial Policy in an Öpen and Competitive
Environment
[3] COM (93); Beyaz kitap- Growth,
Competitiveness,Employment- the Challenges and Ways Forvvard
into the 21 s ı Century, 700 final
[4] COM (94) An Industrial Competitiveness Poliicy for the
European Union, 319 Final, 14/09/1994
[5] COM (96) Commission Communication on Benchmarking the
Competitiveness of European Industry 413, 09/10/1996
[6] Council Resolution . on the Strengthening of the
competitiveness of Community industry. Offıcial J. No C343,
06/12/94
[7] SEC (96) VVorking document on the services of the ommission
concerning a European quality promotion policy for improving
European competitiveness, 30/10/1996
[8] CORİAT, B (2003) Bııilding on European Values and
Successes, [email protected]
[9] JURAN, J.M. (Ocak 1994); "Message for Europe", European
Ouality
[10] MONTAGNE, A (2001); Tovvards A European Quality
Vision-EOQ, Brussels
[II] ZUCKERMAN. A.(2003); L'New European Approach",
International Standards,
Sonuçta:
•
Küresel rekabetin sonucu olarak ve serbest dolaşım
ilkesi uyarınca, diğer ülkelerin ve AB ülkelerinin
ürünleri ve hizmetleri ülkemiz pazarlarında daha rahat
sunulacaktır. Korumacılık artık terk edilmesi gereken
bir yöntem olduğundan, yerli ürün ve hizmetlere halkın
güveni artırılmalıdır. Özellikle, maliyetle-dengeli kalite
kavramı geliştirilmeli ve dış satımın kaderi
develüasyona bağlı olmaktan kurtarılmalıdır.
22
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III.Kalite Sempozyumu
6-7 Haziran 2003
AB'DE MALLARIN SERBEST DOLAŞIMI
Yasemin DEMİRCİOĞLU
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü
Avrupa Topluluğu Teknik Mevzuat Şubesi
-Klasik Yaklaşım Direktifleri
-Yeni Yaklaşım Direktifleri
Modül A
KLASİK YAKLAŞIM
Her Ürün için Ayrı Direktif
. Ürüne ilişkin Tüm Detaylar Direktifte Belirtilir
. Gıda Maddeleri, Eczacılık Ürünleri, Kimyasallar,
Kozmetikler, Tekstil & Motorlu Araçlar, Kristal Camlar
. İki Temel Sorun Ortaya Çıkmıştır:
- Teknik Özelliklerin Detaylı olarak belirtilmesi mevzuat
hazırlama sürecini yavaşlattı
-^Uygunluk değerlendirmesi konusunda uyumlaştırma
sağlanamamıştır.
Ü
R
E
T
1
Modül C
"•
Modül D
-•
Modül E
-> 1
-• Modül —1
B
i
c
->
1
ce
Modül F
YENİ YAKLAŞIM
Modül G
TemelGerekler
Uyumlaştırılmış AB Standartları (EN - ihtiyari)
Uygunluk Varsayımı
Onaylanmış Kuruluşlar
Uygunluk Beyanı
Teknik Dosya
E işareti
Piyasaya arz sonrası kontrol
w
->
Modül H
CE İŞARETİ
Bir Ürünün Temel Gereklere uygun Olarak Tasarlandığını
ve Üretildiğini Belirtir.
CE işareti, Zorunludur ve Ürün Piyasaya Sunulmadan Önce,
üreticisi veya yetkili temsilcisi tarafından iliştirilmelidir.
K
Ürün direktifin temel gereklerini karşılıyorsa, CE
işareti iliştirilebilir ve pazara sürülebilir.
r- Ürün, ilgili uyumlaştırılmış AB standartlarına (EN)
uygunsa, temel gerekleri karşıladığı varsayılır.
y Standartlar ihtiyaridir.
YENİ YAKLAŞIM / KÜRESEL YAKLAŞIM
Ürünlerin tek bir uygunluk değerlendirmesi ile
toplulukta serbest dolaşımı
-Test ve Belgelendirme Kuruluşlarına güven
-Akreditasyon (ihtiyari)
MODÜLER YAKLAŞIM
Modüler Yaklaşım, Yeni Yaklaşım' Direktiflerinde
Uygunluk Değerlendirmesi için Kullanılacak Olan
Prosedürleri (modülleri) Ortaya Koyar
UYGUNLUK BEYANI
• Üretici ya da Yetkili Temsilcisi, Ürün Piyasaya
Sunulmadan Önce AT Uygunluk Beyanını yerine
Getirmek Zorundadır.
• Üretici, ürünün temel gereklere uygunluğunu beyan
eder, CE işaretini ürüne iliştirir ve piyasaya sürer. (Eğer
ürün düşük risk grubundaysa)
Ürünün tabi olacağı Uygunluk Değerlendirmesiyle ilgili
Modüller (8 Adet) direktiflerde belirtilmiştir.
23
•
•
•
Ürün risk taşıyorsa, onaylanmış kuruluşun test ve
belgelerine ihtiyaç duyulur.
Beyandaki bilgiler, ilgili direktifte belirtilir.
Beyan 10 yıl süreyle üretici tarafından muhafaza edilir.
(Piyasa Gözetimi için)
ilgili Taraflar:
. ÜRETİCİLER
. GÜMRÜKLER
. PİYASA GÖZETİMİ YAPAN YETKİLİ KURULUŞLAR
. UYGUNLUK DEĞERLENDİRME KURULUŞLARI
ONAYLANMIŞ KURULUŞLAR
PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ
•
Uygunluk Değerlendirmesi Ürün Piyasa Sunulmadan
Önce Yapılır. (Arz Öncesi)
• Piyasa Gözetimi Ürün Piyasa Sunulduktan Sonra
Yapılır. (Arz Sonrası)
r-
Devletin onayladığı test veya belgelendirme
kuruluşudur. (AB Resmi Gazetesinde listesi var).
r Müşterilerinden, ilgili tüm taraflardan bağımsız.
r
Tarafsız
r- Hakları, yükümlülükleri olan tüzel kişilik (özel veya
kamuya ait olabilir).
r Çalışanları ticari, mali her türlü baskıdan uzak
kararlarını alacak.
> Personel ve ekipmanı teknik açıdan yeterli olacak.
> Mesleki sorumluluk sigortası
V işin bir bölümünü taşerona yaptırabilir.
y Mesleki gizlilik
Uygunluk
Belgesi
Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları arasından Yetkili
Kuruluşça atanır.
AB Komisyonuna bildirilirler
Yeterli Personel, Teknik Altyapı ve Ekipman bulunmalıdır,
Bağımsız ve Tarafsız faaliyet göstermeleri gereklidir
Malın
Piyasaya
Sürülmesi
Piyasa
Gözetimi
MALLARIN SERBEST DOLAŞIMI ALANINDA
BAKANLIĞIMIZ ÇALIŞMALARI
MEVZUAT UYUMUNUN TEMEL DAYANAKLARI
1. 1/95 Sayılı Türkiye -AB Ortaklık Konseyi Kararı.
2. 2/97 Sayılı Türkiye -AB Ortaklık Konseyi Kararı
3. Ulusal Program
4. 4703 Sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın ve
Uygulanmasına Dair Kanun
AKREDİTASYON
• Akreditasyon, bir test veya belgelendirme kuruluşunun
verdiği belgenin güvenilirliğinin, tarafsızlığının ve doğruluğunun tanınması yani, test ve belgelendirme kuruluşunun
test etmeye veya belge vermeye yetkili olduğunun kabul
edilmesidir.
• Akreditasyon, uygunluk değerlendirme kuruluşlarının
uluslararası tanınırlığını sağlayan bir araçtır.
İLGİLİ TARAFLAR
AVRUPA STANDARTLARI (EN)
Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN)
Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi
(CENELEC)
Avrupa Telekomünikasyon Standartlar Enstitüsü (ETSI)
AB
Komisyonu
AB Genel
Sekreterliği
Dış Ticaret
Müsteşarlığı
İlgili Bakanlıklar
EN STANDARTLARI
AB çapında uyumlaştırılmış ihtiyari standartlardır
TÜRKAK
PİYASA GÖZETİMİ
Tanım: 4703 Sayılı Ürünlere ilişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanuna göre; Piyasa
Uygunluk
Değerlendirme
Kuruluşları
Üretici
Gözetimi "Yetkili kuruluş tarafından, ürünün piyasaya
arzı veya dağıtımı aşamasında veya ürün piyasadayken
ilgili teknik düzenlemeye uygun olarak üretilip
üretilmediğinin, güvenli olup olmadığının denetlenmesi
veya denetlettirilmesi" şeklinde tanımlanmaktadır.
Tüketici
24
TSE
Gümrükler
AB TEKNİK MEVZUAT UYUMU
BAKANLIĞIMIZ SORUMLULUĞUNDA BULUNAN
TOPLAM DİREKTİF SAYISI
KONUSU
GENEL MÜDÜRLÜKLERİMİZİN SORUMLULUK
ALANLARINA GİREN DİREKTİFLERİN DAĞILIMI
DİREKTİF
SAYISI
(Adet)
Motorlu Araçlar
72
Tarım ve Orman Traktörleri
24
Kimyasallar
Tüketicinin ve
Rekabetin
Korunması
Genel
Müdürlüğü
1
Metroloji
25
Elektriksel Risk ve Elektrikli Ekipman
6
Diğer Ürün Grupları
17
Ulaştırma
1
Enerjinin Rasyonel Kullanımı ve
Korunması
13
Hava Kalitesi
1
Araç ve Makinalardan Yayılan Gürültü
2
İklim Değişikliği
1
TOPLAM
Ölçüler ve
Standartlar
Genel
Müdürlüğü
%23
I
Sanayi Genel_/
Müdürlüğü
%69
163
AB TEKNİK MEVZUAT UYUMU BAKANLIĞIMIZ
SORUMLULUĞUNA GİREN YENİ ve KÜRESEL
YAKLAŞIM DİREKTİFLERİ
AB TEKNİK MEVZUAT UYUMU
1. Alçak Gerilim Yönetmeliği (73/23/EEC -11.1.2003)
2. Elektromanyetik Uygunluk Yönetmeliği
(89/336/EEC - 2.6.2003)
3. Makinaü Emniyeti Yönetmeliği (98/37/EC - 5.12.2003)
4.Basit Basınçlı Kaplar Yönetmeliği
(87/404/EEC -1.1.2004)
5. Basınçlı Ekipmanlar Yönetmeliği (97/23/EC - 1.1.2004)
6.Otomatik Olmayan Tartı Aletleri Yönetmeliği
(90/384/EEC- 1.1.2004)
7.Gaz Yakan Cihazlar Yönetmeliği
(90/396/EEC- 1.1.2004)
7. Yeni Sıcak Su Kazanlarının Verimliliği Yönetmeliği
(92/42/EEC -1.1.2004)
8. Sivil Amaçlı Patlayıcılar Yönetmeliği
(93/15/EEC- 1.7.2003)
9. Patlayıcı Ortamda Kullanılan Ekipman ve Koruyucu
Malzeme Yönetmeliği (94/9/EEC - 31.12.2003)
11. Elektrikli Ev Aletleri için Enerji Verimlilik
Gereksinimleri Yönetmeliği (96/57/EC-31.12.2005)
12. Asansörler Yönetmeliği (95/16/EEC - 15.8.2004)
13. Açık Alanda Kullanılan Teçhizattan Yayılan Gürültü
Emisyonu Yönetmeliği (2000/14/EC - 3.7.2004)
14. Taşınabilir Basınçlı Kaplar Yönetmeliği
(99/36/EC- 1.1.2004)
BAKANLIĞIMIZ SORUMLULUĞUNDA BULUNAN
DİREKTİFLERİN GENEL MÜDÜRLÜKLERE GÖRE
DAĞILIMI
S.G.M.
O.S.G
T.R.K.G.M.
-
-
24
-
-
Kimyasallar
1
-
-
Metroloji
-
25
-
Elektriksel Risk
6
-
-
Diğer ÜrünGrupları
5
10
2
Ulaştırma
-
1
-
2
9
M.Araçlar
72
Traktörler
'
Enerjinin Rasyonel
Kuilaııııiu. •
Hava Kalitesi
1
-
-
Gürültü
1
-
1
İklim Değişikliği
-
-
1
112
*y o
13
TOPLAM
25
15. Floresan Aydınlatma Balastlarının Enerji Verimliliği
Yönetmeliği (2000/55/EC)
16. İnsan Taşımak üzere tasarlanmış teleferik montajına
ilişkin Direktif (2000/9/EC)
ile Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) arasında bir
protokol metni Müsteşar Yardımcımız Mehmet ÇAVLI
ile TÜRKAK Genel Sekreteri Atakan BAŞTÜRK
tarafından 18 Nisan 2003 tarihinde imzalanmıştır.
AB TEKNİK MEVZUAT UYUMU
MEVZUAT UYUMU KONUSUNDA YAPILANLAR
TÜRKAK tarafından yapılacak değerlendirmeler akreditasyonda kullanılan standartlara göre yapılmakla birlikte
TÜRKAK tarafından yapılacak incelemeler bir akreditasyon
niteliği taşımayacaktır.
29 Nisan 2003 itibariyle bakanlığımız sorumluluğundaki
toplam 163 adet direktiften 145 adedi uyumlaştırılmıştır.
Söz konusu protokol,
1. Uygunluk değerlendirme kuruluşlarının değerlendirilmesi
ve denetlenmesi sürecinde TÜRKAK'ın sorumluluklarını,
2. Uygunluk değerlendirme kuruluşlarının değerlendirilmesi
ve denetlenmesi sürecinde Bakanlığın sorumluluklarını,
3. Şikayet ve itirazların çözümü, hususlarını
düzenlemektedir.
Bakanlığımız sorumluluğunda bulunan söz konusu
direktiflerden 16 adedi yeni ve küresel yaklaşım direktifidir.
Söz konusu direktiflerden 14 adedi resmi gazetede
yayımlanarak Türk mevzuatı haline getirilmiştir. Bilindiği
üzere yeri yaklaşım direktifleri, CE işaretinin ürüne iliştirilmesini öngörmektedir.
Geri kalan mevzuatla ilgili olarak ise uyumlaştırma çalışmaları büyük oranda tamamlanmış ve yönetmelik taslakları hazırlanmıştır. Söz konusu taslakların 2003 yılında
yayımlanması
ve mevzuat uyumu çalışmalarının tamamlanması hedeflenmektedir.
PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ
Uyumlaştırılan mevzuatın sağlıklı ve etkin bir şekilde
uygulanması etkin bir piyasa gözetimi ve denetimi ile
mümkün olmaktadır.
ONAYLANMIŞ KURULUŞLARIN
GÖREVLENDİRİLMESİNE DAİR KRİTERLER
Buna göre;
•
Bakanlığımızca yapılacak AB 'ye uygun piyasa
gözetimi ve denetimi faaliyetlerinin usul ve esaslarını
belirleyen bir yönetmelik taslağı hazırlanmış ve tüm
kuruluşların görüşleri alınarak metne son şekli verilmiş
ve yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir.
Bakanlığımız sorumluluğunda- bulunan yeni yaklaşım yönetmeliklerinin gereği olarak onaylanmış kuruluşların
görevlendirilmesinde esas alınacak kriterler AB
koordinasyon genel müdürlüğü Başkanlığında ilgili Genel
Müdürlüklerin katılımlarıyla yeni yaklaşım direktifleri
bazında hazırlanmıştır. Söz konusu çalışmalar sonucunda
24.02.2003 tarih ve 25030 sayılı resmi gazetede yayımlanan
kriterler aşağıdaki konulardadır:
r
*•
^
^
^
r
"Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından gerçekleştirilecek
piyasa gözetimi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar
hakkında yönetmelik" taslağı;
•
Bakanlığımızca yapılacak gözetim ve denetimin usul ve
esaslarını,
• Uygunsuzluk halinde alınacak önlemleri,
• Denetçilerin görev, yetki ve yükümlülüklerini,
düzenlemektedir.
• Bakanlığımız bünyesinde piyasa gözetim ve denetim
sisteminin kurulması ve buna uygun bir yapılanmaya
gidilmesi konularında AB Komisyonu Bakanlığımız
projesini kabul etmiş ve iki AB uzmanı Bakanlığımızda
çalışmalarını tamamlamıştır.
•
Bakanlığımızın yapacağı piyasa gözetimi ve denetimi
ile ilgili bir strateji metni çalışması yapılmıştır. Bu
çalışmayla ilgili olarak 31 Mart - 1 Nisan 2003 tarihleri
arasında 10 il müdürlüğümüz, KOSGEB ve
Bakanlığımız ilgili birimlerinin katılımıyla bir toplantı
yapılmış ve strateji metni değerlendirilmiştir.
BASİT BASINÇLI KAPLAR
GAZ YAKAN CİHAZLAR .
BASINÇLI EKİPMAN
TAŞINABİLİR BASINÇLI EKİPMAN
YENİ SİCAK SU KAZANLARI
OTOMATİK OLMAYAN TARTI ALETLERİ
Bakanlıkça görevlendirilecek Onaylanmış Kuruluş,
r Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan
Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları
ile Onaylanmış Kuruluşlara Dair Yönetmelik şartlarını,
*• İlgili Yönetmelikte yer alan kriterleri,
r
Yürüteceği faaliyetlerle ilgili diğer kriterleri
karşılamalıdır.
ONAYLANMIŞ KURULUŞLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİNE DAİRTÜRKAK
PROTOKOLÜ,
Bakanlığımız piyasa gözetimi ve denetimi stratejisinde
•
Piyasa gözetimi konusunda öncelik verilecek
yönetmelikler kapsamındaki pilot ürünlerin
belirlenmesi,
• Bakanlığımız çapında personel ve donanım ihtiyacının
belirlenmesi,
Bakanlığımızca görevlendirilecek onaylanmış kuruluşların,
belirlenen bu kriterler doğrultusunda teknik yeterliliklerinin
değerlendirilmesine ilişkin olarak Bakanlığımız
26
•
•
•
•
•
•
11- MALİ İŞBİRLİĞİ PROGRAMI
Söz konusu teknik mevzuatın uygulanması esnasında
karşılaşılacak sıkıntıların ortadan kaldırılmasına yönelik
olarak;
Uygunluk değerlendirmesi faaliyetlerinde kullanılmak
üzere ülkemizdeki
mevcut
laboratuar altyapısının
belirlenmesi amacıyla envanter çalışması yapılmıştır.
•
Ayrıca, Bakanlığımız sorumluluğundaki sektörler
itibarıyla AB-Türkiye
Mali
işbirliği
Programı
çerçevesinde altyapı yatırımları sağlanmasına dönük
projeler AB Komisyonuna teklif edilmiştir.
• Bu projelerden biri olan İTÜ Otomotiv AR-GE
Merkezi Projesinin 2002 yılı AB-TUrkiye Mali işbirliği
Fonlarından 2.25 milyon EURO'luk mali destek alması
Komisyonca kabul edilmiştir.
Bakanlığımız personelinin piyasa gözetim ve denetimi
konusunda eğitilmesi,
Piyasa gözetimi ve denetiminin pilot 15 il
müdürlüğünde merkez birimlerin katkısıyla
başlatılması.
Sözkonusu il müdürlükleri ile merkez teşkilatımız
arasında iletişim ağının kurulması,
Orta vadede piyasa gözetimi yapan il müdürlüğü
sayısının 25'e çıkarılması ve uzun vadede tüm
illerimizde denetimlerin yapılması,
Yeni mevzuatla ilgili üreticileri bilgilendirme
çalışmalarına ağırlık verilmesi,
Piyasa gözetimi konusunda Avrupa Birliğinin Trapex
bilgi değişimi ve bildirim ağına Bakanlığımızın
bağlanması, hususları yer almaktadır.
PİYASA GÖZETİM VE DENETİM STRATEJİ
ÇALIŞMASI
BAKANLIĞIMIZCA YAPILMASI GEREKENLER
1. 3143 Sayılı Bakanlığımız Kuruluş Kanununun tadil
edilmesi.
2. İl Müdürlüklerimizin ve ilgili Genel Müdürlüklerimizin
acil olarak personel, eğitim, teçhizat ihtiyaçlarının
belirlenerek giderilmesi.
3. Gerçekleştirilecek faaliyetlerle ilgili olarak merkez ve
taşra teşkilatının yanı sıra diğer yetkili kuruluşlarla
Bakanlığımız arasında bilgi akışının sağlanması için gerekli
iletişim ve bilgi sistemlerinin kurulması.
4. Üçüncü ülkelerden ithal edilen ürünlerin denetlenebilmesini teminen Gümrüklerle işbirliği yollarının geliştirilmesi.
5. Bakanlığımız tarafından uyumlaştırılan AB mevzuatı ile
çakışan yürürlükteki mecburi standartların, ilgili Genel
Müdürlüklerce tespit edilmesi ve ilgili AB mevzuatının
yürürlüğe girmesinden hemen önce sözkonusu standartların
yürürlükten kaldırılması.
6. Sektörün bilgilendirilmesine yönelik eğitim kampanyalarının düzenlenmesi.
Yukarıda belirtilen hususları görüşmek amacıyla Genel
Müdürlüğümüz başkanlığında oluşturulan Çalışma Grubu
ilk toplantısını 25.4.2003 tarihinde gerçekleştirmiştir.
Söz konusu toplantıda Taslak Stratejimizi geliştirmek üzere
önümüzdeki günlerde yapılması gereken çalışmalar
belirlenerek bir takvime bağlanmıştır.
Önümüzdeki iki ay içinde Bakanlığımızın yukarıda
belirtilen hususlarda alması gereken önlemler netlik
kazanacaktır.
PROJELER
1-TÜRKİYE -AB İDARİ İŞBİRLİĞİ FONU - PİYASA
GÖZETİMİ PROJESİ
Projenin genel amacı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın
sorumluluk alanına giren AB teknik mevzuatının sağlıklı ve
etkin bir şekilde uygulanmasını temin etmektir.
•
•
KOSGEB TARAFINDAN YAPILMASI
GEREKENLER
1. KOBİ'lerin yeni mevzuat ve uygulamaları konusunda
bilgilendirilmesi çalışmalarına ağırlık verilmesi
2. Bu konuda eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin yurt
çapında yaygınlaştırılması
3. Bakanlığımız sorumluluğundaki mevzuat kapsamında
yararlanılması düşünülen KOSGEB laboratuarlarının
altyapısının güçlendirilmesi çalışmalarına hız verilmesi
Projenin özel amacı ise Bakanlığımız bünyesinde yeni
bir yapılanmaya gidilerek uyumlaştırılan AB teknik
mevzuatının uygulamasında etkinliğin sağlanması ve
Bakanlığımızca
gerçekleştirilecek
temel
piyasa
gözetimi ve denetimi faaliyetlerine ilişkin stratejinin
ilgili sektörler bazında belirlenmesidir.
Ayrıca proje kapsamında üye ve aday ülke
uygulamalarının yerinde incelenmesi öngörülmüştür.
27
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III.Kalite Sempozyumu
06-07 Haziran 2003
AB'YE UYUM ÇALIŞMALARI ÇERÇEVESİNDE AR&GE'NİN ÖNEMİ
Aysun ÜNLÜ
TÜBİTAK-MAM
Gıda Biiimleri ve Teknolojileri Araştırma Enstitüsü
P.K.21 41470
Tel : 262 641 2.3 00 E-posta : Aysun.Ünlü@posta.mam.gov.tr
ÖZET
Haksız rekabeti ortadan kaldırmak amacıyla AB üye
ülkeleri ithal edilen ürünleri de bu kriteler çerçevesinde
kabul etmiştir. İhracat yapan firmalar, sektörel bazda da
olan bu taleplere (Örnek : Eko tex 100, HACCP, CE
kapsamındaki direktifler ) uygun üretim yaptığını beyan
etmek zorunda bırakılmıştır. Bu nedenle ihracat yapan
firmalar gerekli testler için akredite laboratuvar aramaya ve
gerekli
standartlara
göre
üretim
yapmak
için
standartlaşmaya başlamışlardır.
2000'!i yıllarda başlayan AB uyum çalışmaları kapsamında
sadece ihracat yapan firmaların yanısıra, Türkiye'deki tüm
firmaların uyması gereken standartlar belirlenmiştir. Bu
standartlara göre üretim yapmayan firmaların, kullandıkları
teknolojileri ve proseslerini değiştirmeleri gerekmektedir.
İşletmelerin bu konuda ilk yaptıkları teknoloji transferidir.
Ancak kısa sürede karlı gibi gözüksede, sürekli iyileştirme
kapsamında teknoloji transferi yapan firmaya bağımlılık
olması ayrıca adaptasyonunun zorluğundan dolayı yeni
maliyetler gerektirmesinden dolayı Ar&Ge'ye ayrılacak
zaman ve paradan daha fazlasına mal olmaktadır.
AB'ye uyum yasaları çerçevesinde her sektör için AB
tarafından belirlenen direktiflerin Türkiye yasalarına
uyumunun da sağlanması gerekmektedir. Bunun içinde
ilgili Bakanlıklar görevlendirilerek, uyum için gerekli
yasaların çıkarılması işlemine başlanmıştır. Daha önce
sadece ihracat yapan firmalar tarafından uygulanan bu
direktifler çok kısa zaman içerisinde sadece iç pazara
üretim yapan firmalarıda ilgilendirecektir.
Kındık vb. kuru mamullerin ihracatı sırasında ortaya çıkan
sorunlar, ihracatçı birliklerini Ar&Ge çalışmalarına
yönlendirmişlerdir. Bunun yanısıra Türkiye'den bu tür
ürünleri ithal eden Almanya gibi ülkeler, ürünlerin
iyileştirilmesi ve AB tarafından belirlenen parametrelere
uyması için yapılan çalışmaları da desteklemektedir.
AB'nin standart yapıcılarından biri olan European
Community of Sdandardization (CEN) tarafından 1988
yılından itibarem çoğunluğu numune alma ve analiz
yöntemleri-olmak üzere gıda sektörü için 266'dan fazla
Avrupa Standardını yürürlüğe sokmuştur. CEN gıda
standardlarında, yeni teknolojiler düşük maliyettte hızlı
analiz medotları, balıkların izlenebilirliği konularında
projeler başlatmıştır.
Bu çalışmada, tekstil ve makina sektöründen sonra AB'ye
en fazla ihracat yapan ve çoğunlukla KOBİ'lerden oluşan
Gıda Sektörü için AB'ye uyum çerçevesinde yapılan ve
bundan sonra yapılması gereken çalışmalara değinilecektir.
Bu irdelemede, Türkiye'nin sanayi ve ihracat altyapısı, AB
uyum sürecinde yapılan çalışmalar ile TÜBİTAK-MAM
GBTAE'nin gıda sektörünün ihtiyacını karşılamak için
yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir.
Avrupa gıda otoriteleri tarafından, ulusal standardlan da
içeren bir gıda CODEX'i yayınlamıştır. Tüm üye ülkeler
kendi iç standardlarını ve yasalarını bu CODEX'e göre
düzenlemeleri gerekmektedir.
Anahtar kelimeler: Ar&Ge, Gıda Teknolojileri, GBTAE,
AB Uyum Çalışmaları
I. GIDA SEKTÖRÜ ÖZELİNDE AB UYUM SÜRECİ
l960'lı yılların başında başlayan çalışmalarla Avrupa
Birliguıe üye olan ülkelerin mallarının serbest dolaşımı
için çalışmalara başlanmış olup değişik alternatifler
denenerek ürünler bazında AB içindeki serbest dolaşım
kriterlerini belirlemiştir. Direktifler ile belirlenen bu
kriterler üye ülkeler tarafından da ulusal bazda standart
haline getirilmiş olup, AB ye üye ülkelerde, tüm ürünler
aynı standartlar çerçevesinde üretilmeye başlanmıştır.
Gıda direktifleri ile standardlarına göre, diğer standardlarla
birlikte üzerinde en fazla çalışmalar yaptığı bir başka konu
ise gıda ve tarım ürünlerinde gıda hijyeninin sağlanmasıdır.
Bu. konuda da "Tehlike Analizi Ve Kritik Kontrol
Noktalarına (HACCP) Göre Gıda Güvenliği Yönetimi Gıda Üreten Kuruluşlar Ve Tedarikçileri İçin Yönetim
Sistemine İlişkin Kurallar TS 13001 Mart 2003" standardı
hazırlanmıştır.
28
2. TÜRKİYE'DEKİ DURUM
2.2. Gıda Sektörünün İhracattaki Pavı
Türkiye, dünya genelinde gıdada kendi kendine yetebilen
az sayıda ülkeden biridir. Yakın Doğu'da ve Afrika'da, en
büyük
tarım
ürünleri
üreticisi
ve
ihracatçısıdır.
Türkiye'deki ekonomik kriz gıda endüstrisini ciddi anlamda
etkilemiştir. Toplam gıda ticareti %30.3 değerinde düşmüş
ve 2000 yılında 8.5 milyar $ olan rakam, 2001'de 6.8
milyar $ olarak belirlenmiştir.
DİE verilerine göre lürkiye'nin 2001 - 2002 yıllarına ait
ihracat verileri Tablo i'de verilmiştir
Tablo 1. Türkiye'nin 2001-2002 Yıllarına Ait İhracat Verileri
X 1000
200 i ($)
ISIC Sınıflandırılmasına Göre
2002($)
Sektörler
2.264
Tarım Ürünleri
2.043
Türkiye bakliyat üretimi, az egzotik ürünler dışında 80 çeşit
taze meyve ve sebze üretmekte ; bu ürünlerin 50 çeşidi
ihraç edilmektedir. Yenebilen Türk kabuklu yemişleri ve
kurutulmuş meyve üretimi oldukça fazladır.
Donmuş
meyve ve sebze endüstrisi, hızla gelişen tarım endüstrisi
sektörlerinden biridir.
Madencilik Ürünleri
340
348
Sanayi ürünleri
28.721
32.690
TOPLAM
31.334
35.081
Tarım ürünleri işlenmemiş olarak direkt ihracat yapılan
hububatları içermekte olup, toplamdaki oranı %9'dur. En
büyük ihracat oranı ise Sanayi ürünlerindedir.
2.1. Sanayi ve Yasal Altyapı
Sanayi ürünleri başlığı altında, yapılan sektörel dağılımda
ise imalat sanayi sektörü, toplam sanayi ürünlerinin
yaklaşık %90 ak kısmını oluşturmaktadır. Bu sektörün alt
başlıkları ise gıda ve içecek, tekstil ürünleri, giyim eşyası,
tarım araçları, karoseri'dir. Gıda ve İçecek sektörünün
sanayi ürünlerindeki payı ise %4'dtir.
TÜBİTAK-MAM tarafından yapılan pazar araştırması
sonuçlarına göre, Türkiye genelinde yaklaşık 25.000 gıda
ile ilgili üretim yapan firma bulunmaktadır. Bu sayı çok
küçük işletmeler de katılırsa sayı çok fazla artmaktadır.
Ancak bir işletmelerin sadece %5 - 7'lik kısmı modern
teknolojilerle üretim yapmaktadır. Diğer kısım ise KOBİ
düzeyinde ve eski teknoloji kullanarak üretim yapmaktadır.
Gıda ile ilgili işletme izni Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı
Koruma Kontrol Müdürlüğü tarafından verilmekte, Gıda
Kodeksi ve ilgili TSE standartlarına uygun üretim yapılıp
yapılmadığı her ilde Koruma Kontrol Müdürlüğü'ne bağlı
çalışan birim denetçileri tarafından kontrol edilmekte ve
gerekli numune alınmaktadır. Denetçilerce alınan bu
numuneler, İl kontrol müdürlükleri laboratuvarları veya
özel izin alınmış kalite kontrol laboratuvarlarında
yapılmaktadır. Koruma Kontrol Müdürlükleri Üretim İzni,
ithalat ve ihracat olmak üzere denetimler yapmakta bu
denetimlerde alınan numuneler üzerinde yapılan kalite
kontrol analizleri sonucu elde edilen veriler çerçevesinde
İhracat izni. ithalat izni verilmektedir. Bu noktada gıda
ürünlerinin yurt içine girmesi ve yurt dışına çıkması
aşamalarında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma
Kontrol Müdürlüklerine bağlı İl Kontrol Laboratuvarlannın
akreditasyon ile uluslararası tanınabilirliği önem kazanmıştır. Bakanlık kapsamında İl Kontrol Laboratuvarlarında
bu yönde çalışmalar başlatılmıştır.
2001 ve 2002 yıllarında toplam ihracatın %51'i başta
Almanya, Fransa ve İtalya olmak üzere AB ülkelerine
yapılmıştır. Yıllık oiarakta 2001 yılı ile 2002 yılı verileri
karşılaştırıldığında ise AB ülkelerine yönelik ihracat %24.7
oranında artış göstermiştir.
İstanbul İhracatçı Birlikleri verilerine göre Kuru meyve ve
Mamulleri ihracatının %76'sı ile yaş meyve ve sebze
ihracatının %50'si AB ülkelerine yapılmaktadır.
Yukarıdaki veriler incelendiğinde, özellikle AB ülkelerine
yapılacak ihracattaki artış AB uyum yasaları çerçevesinde
çıkartılacak standartlar ve gıda kodeksine göre üretim
yapmanın önemi daha çok görülmektedir. Bu ihtiyaç
özellikle ihracat yapmakta olan firmalar tarafından çeşitli
platformlarda dile getirilmektedir.
Kuru meyve ve mamulleri ihracatının büyük bir kısmını
oluşturan fındık, antep fıstığı ve kuru incir de ortaya çıkan
aflatoksin nedeniyle, ihracat azalma göstermektedir. Konu
ile ilgili Avrupa Birliği'nin raporuna göre 1998 ve 1999
yılında Almanya, İtalya ve İspanya içeren 6 değişik üye
ülkeden
Türkiye'den
gelen
ürünlerdeki
aflatoksin
düzeylerinin çok yüksek olduğuna dair 27 adet acil mesaj
alınmıştır. Bu nedenle Avrupa Birliği tarafından Tarım ve
Köy İşleri Bakanlığı ile yapılan incelemede Türkiye'nin
yasal altyapısı ve İl Kontrol Laboratuvarları incelenmiştir.
Yapılan inceleme sonucunda, antep fıstığı ve kuru incirde
daha fazla aflatoksin olduğu ve fındık da ise daha az olduğu
belirlenmiştir.
Gerekli
kontrollerin
yapılması
için
laboratuvar altyapısının iyileştirlmesi ve çalışanların gerekli
eğitimi almalarının sağlanması ile ilgili yorum yapılmıştır.
Gıda Kodeksi, AB tarafından hazırlanan CODEX'e uygun
olarak hazırlanmış ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı
tarafından yayınlanmıştır. TSE tarafından daha önce gıda
ile ilgili yayınlanmış standartlar gözden geçirilmekte ve AB
uyum yasaları çerçevesinde düzenlenerek, Gıda Kodeksinin
içerisine alınmaktadır. Gıda ile ilgili tüm TSE Standartları
bu şeklide güncelleştirilerek Gıda Kodeksinin içine
alınacaktır. Türkiye yasalarında direktiflere uygun hale
getirme çalışmaları yürütülmelidir. Gıda Sektörünü dikkate
aldığımızda. Gıda Kodeksi ile AB direktiflerine uyumlu
olarak hazırlanan tebliğler ile ürünlere ait önemli parametreler öncelikle kritik ürünler olmak üzere yayınlanmalı.ve yeni tebliğler ile içerik genişletilmektedir.
29
2.3. Firmaların Yapması Gerekenler ve Kontrol
Laboratuvarlarının Durumu
sektörü yüksek oranda gıda kalite kontrol analizleri
hizmetlerinden faydalanmaktadır. GBTAE olarak Gıda
sektöründe yer alan 500 firma içerisinde yapılan araştırma
sonucunda %70 oranında firmanın analiz hizmetlerini
öncelikle kendi departmanlarında
%30 oranında dış
kuruluşlardan hizmet olarak temin ettikleri belirlenmiştir.
Yukarıda da belirtildiği gibi kayısı, fındık, incir ve fıstık
gibi oldukça yüksek oranda ihracat hedeflemiş olunan
ürünlerde kükürt ve aflatoksin değerlerinin limitlerin
üzerinde olması nedeni ile iade edilmektedir. Bu ve benzeri
nedenler ile ürünlerin iade edilmesi AR&GE ve teknoloji
gelişme tekliflerine sıcak bakmayan üreticileri, ihracatçıları
ürün kalitesini geliştirme ve kalite parametrelerini belirleme
konusunda harekete geçirmektedir. Türk Sanayicilerinin bir
engel ile karşılaşmadan önce teknoloji geliştirme ya da
AR&GE arayışına girmediği de sektörümüz için önemli bir
engeldir. Teknoloji geliştirmek için en çok teknoloji
transferi ya da AR&GE faaliyetleri yapmak gerekmektedir.
Teknoloji transferi ilk başta hemen karlı gözükse bile,
sürekli olarak gelişen dünya pazarında sürekli yeni
teknolojik gelişmeleri izlemek ve anında gerekli transferin
yapılması gerekmektedir. Türk sanayicilerinin çoğunlukla
uyguladığı bu yöntemde gerekli araştırma yapılmaması,
başka ülkenin altyapısına göre uygulanan bir sistemin, ülke
özelindeki ortama tam entegre edilememesi çoğu kez
yapılan teknoloji transferlerinin tam verimli olmamasını
sebep olmaktadır. Aynı zamanda teknoloji transferi yapılan
firmaya % 100 bağımlılığa neden olmaktadır. Başta yatırım
gerekse bile kısa sürede kendine amorti etmesi sebebiyle
AR&GE çalışmalarının yapılması ve desteklenmesi
önemlidir. Firmaların bu konuda hizmet veren kurum ve
kuruluşlarla da işbirliği içine girmesi ile işletme bazında
sorununu çözmesi çok kolaydır.
AB raporuna göre, değişik illerde bulunan 80 kontrol şubesi
ve 40 adet kontrol laboratuvarındaki personelin aflatoksin
analizleri ile ilgili eğitilmeleri ve EN Standartlarına sistem
kurmaları gerekmektedir.
İhracat yapan firmalardan AB ülkeleri ürünlerle ilgili
analizlerin akredite laboratuvarlarda yapılmasını talep
etmektedir. Bu kapsamda kontrol laboratuvarlarının
akreditasyonu çalışmaları
başlatılmıştır. Şu anda
Türkiye'de gıda konusunda akredite olmuş ilk kuruluş
TÜBİTAK-MAM Gıda Bilimi ve Teknolojileri Araştırma
Enstitüsü (GBTAE)dir. GBTAE aflatoksin analizleride
dahil olmak üzere 45 analizde Alman DAP firması
tarafından 2001 yılında akredite olmuştur.
İhracat yapmakta olan 10 firmadan 8 tanesi yıllık
bütçelerinde gıda bilimi ve teoknolijileri servislerine
mutlaka pay ayırdıklarını belirtmektedir. Gıda sektöründe
"Ürün kalitesini arttırmak" gıda bilimi ve teknolojisi
servislerini kulllanmanın ana sebebidir, oto kontrol aracı
olarak kullanılmaktadır.
İhracat yapan firmalar, yapmayanlarla kıyaslandıklarında;
• Ürün kalitesini arttırma,
v
• Kendi oto kontrolünü s ağlama,
• Teknik personelinin bilgi düzeyini arttırma,
• Kalite Yönetim Sisteminin oluşturma,
aşamalarında Gıda Bilimi ve Teknolojileri alanında hizmete
ihtiyaç duydukları tespit edilmiştir. Öncelikler açısından
değerlendirdiğimizde; ihracat yapan gıda firmaları kalite
yönetim sistemi ve sertifikasyonu ile AB uyum
çerçevesinde ürün kalitesinde standardizisyon ve kalite
kontrol parametrelerini oluşturmayı, sonrasında AR&GE
yatırımı ile yeni ürün ve teknoloji geliştirmeyi
öngörmektedir. Yıllık ciroda Gıda Bilimi ve Tekonoljilerin
ayrılan pay sorulduğunda 166 adet firmada % 1.38
oranında Test ve analiz hizmetine, % 0,95 oranında
AR-GE'ye pay ayrıldığı belirtilmiştir.
Gıda Bilimi ve Teknolojisi servislerinin toplam Pazar
.büyüklüğü 19,3 milyon $ olarak tahmin edilmektedir. 284
firmanın 2002 yılında ayırdığı bütçe 40,953$ olup 2003 yılı
için 224 firmanın bütçede ayıracağı ortalama miktar
60,977$ olarak belirtilmektedir. GBTAE olarak öncelikle
AR&GE pazar payını sonrasında Test-Analiz, Danışmanlık
ve Eğitim payını artırmayı sektörün yurt içi ve yurt dışı
ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflemektedir.
4. GBTAE'nin AR-GE ÇALIŞMALARI
Gıda sektörüne ait firmalar ile yürütülmekte olan AR&GE
ve Ürün Kalitesini geliştirme teklifleri çoğu sonuçsuz
kalmış olmasına rağmen, yasal düzenlemeler ve ihracattaki
yaptırımlar gibi zorlayıcı bir neden oluştuğunda firmalar
GBTAE'ye geri dönmektedir. Bu projelere örnek olarak,
ürün geliştirme çalışmalarında pazarın ihtiyacı ve müşteri
talepleri doğrultusunda yenmeye hazır, yarı pişmiş balık
ürünleri, limitler dahilinde kükürt içeren kuru kayısı, yurt
dışı talepleri değerlendirilerek geliştirilen buruşuk olmayan
zeytin, farklı damak tatları için yeni zeytin ürünlerinden
bahsedilebilir.
3. GIDA İLE YAPILAN PAZAR ARAŞTIRMASININ
SONUÇLARI
TÜBİTAK-MAM tarafından yapılan Pazar araştırmada,
gıda sektörünün 500 firması içerisinde Türkiye deki
durumuna bakıldığında .500 firmadan sadece %57'sinin
AR-GE çalışmaları yapmakta olduğu ve %13 oranında
dışarıdan AR-GE desteği aldıkları ve %30 oranında hem
kuruluş içerisinde hemde kuruluş dışarısından AR&GE
desteği almayı tercih ettkleri sonucu elde edilmiştir.
Fındık ihracatında Dünya piyasasında ilk sırada yer alan
Türkiye son yıllardaki fındıkta aflatoksin bulunması
nedeniyle ihracatı azalmıştır. Bu kapsamda fındık ihracatı
ile ilgili birliklerden oluşan üçlü bir
konsorsiyumun
Türkiye genelinde
gıda üreticilerinin büyük çoğunluğı
gıda bilimi ve teknolojileri kavramına aşina değildir. Gıda
30
desteklediği fındıkda aflatoksin olup olmadığı ve varsa
nedenleri ile ilgili çalışma 2002 yılında başlatılmıştır. Daha
önce yine GBTAE tarafından geliştirilen ancak ihracatta
sorun olmaması nedeniyle fazla üzerinde durulmayan fındık
kurutma makinesi gibi alternatif kurutma yöntemleri şimdi
bu proje kapsamında çeşitli parametreler üzerinden
karşılaştırılarak birliklere sunulmaktadır. Kayısı ile ilgili,
kuru kayısıdaki kükürt oranının AB kabul limitlerine
düşürülmesi için Almanya
destekli proje ile yapılan
çalışma sonucunda gerekli parametrelerle kuru kayısı elde
edilmiştir.
gibi firmalar için talep edilen parametrelerde ürün
kalitesindeki standartlaşma sonrasında yeni ürün tasarımı
ve ürün geliştirmeye artış görüleceği belirlenmiştir. Bu
nedenle yeni ürün geliştirmeye yönelik çalışmalr yerine,
firmaların talep edilen parametrelere uygun üretim
yapmasını sağlayacak araştırmalara önem verilmesi
zaruridir. Bu konuda TÜBİTAK-MAM GBTAE olarak
uluslararası destek kuruluşları ilede yapılan işbirlikleri
sonucunda gıda sektörünün ihtiyaçlarına yönelik araştırma
çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca verdiği HACCP
danışmanlığı, eğitim ve akredite laboratuvarları ile analiz
hizmetleri sonucu gıda sektörünün ihracattaki sorunlarını en
aza indirecek yönde hizmet vermeye devam etmektedir.
Büyük firmaların Ar-Ge birimleri daha çok yeni ürün
tasarımı ve mevcut ürünlerin geliştirilmesine yönelik
çalışmalar yapmaktadır. Bu nedenle GBTAE çoğunlukla
K.OBİ düzeyinde kendi Ar-Ge ve laboratuarı olmayan
firmalarla yeni ürün tasarımı ve ürün geliştirme çalışmaları
yapmaktadır. Bu çalışmaları yaparken ortaya çıkan ürünün
Türk Gıda kodeksine ve uluslararası standartlara uygun
olmasıda sağlanmaktadır.
6. KAYNAKÇA
[1] Gıda Bilimi ve Teknolojileri Araştırması. ACNielsen, 2003
th
th
[2] Report of A Mission Carried Out in Turkey From 4 to 8
September 2000 in order to Assess the Facilities and Measures in
Place for the Determination of Aflatoxin Levels in Hazelnuts.
Pistachios ana Dried Figs Intended for Export into tje EU and to
Assess on VVhether or not Public Aflatoxin Exposure from the
Consumption of These Foodstuffs Originated in Turkey is VVİthin
Specifıed EU Limits. Commisison of the European Communities,
2001, s. 7-14
GBTAE ayrıca çeşitli gıda ürünlerinin (fındık, amasya
elması, üzüm vb) raf ömürlerinin belirlenmesi ve
iyileştirilmesine yönelik
çalışmalar yaparak, firmaların
ürün parametrelerini belirlemekte ve iyileştirmesine katkıda
bulunmaktadır.
5. SONUÇLAR
[3] European Food Standardization: Elements for CEN Strategy
and Action Plan, 2001
Sadece ihracatta değil yurt içi satışlarda da Türk gıda
kodeksine göre üretim yapılması zorunluluğu Gıda
sanayicilerini belirli standartlarda üretim yapılmasını ve
bunu kanıtlaması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Gıda maddesi
üretim alanlarının kontrol altına alınması yöntemi
H ACCP'dir. Yapılan pazar araştırmasında da ortaya çıktığı
[4] http://vvww.iib.ora.tr (İstanbul İhracatçı Birlikleri web sayfası)
[5] http://vvwvv.ccnorm.be (CEN web sayfası)
[6] http://wwvv.dtm.gov.tr (Dış Ticaret Müsteşarlığı web sayfası)
31
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III. Kalite Sempozyumu
06-07 Haziran 2003
AVRUPA VE DÜNYA ÜLKELERİNDE KALİTE YÖNETİMİ
SİSTEMLERİ -AKREDİTASYON, BELGELENDİRME VE
ULUSLARARASI STANDARDİZASYON
Prof.Dr. M.Numan DURAKBAŞA1, Arş.Gör. Bui\ık Veli GÖRÜR2,
Arş.Gör. Anıl AKDOĞAN2, Arş.Gör. Cemil Günhan ERHUY2
'Technische Universitaet Wien, Institut fiir Fertigungstechnik, Abtailung Austauschbau und
Messtechnik, Karlsplatz 13/1331 A-1040 Wien, Austria.
e-posta: [email protected]
2
Yıldız Teknik Üniversitesi, Makina Mühendisliği Bölümü, Makina Malzemesi ve İmalat
Teknolojisi Anabilim Dalı, Beşiktaş, İstanbul, TÜRKİYE
Tel: 0 212 2597070 e-posta: [email protected]
ÖZET
Tek bir Avrupa pazarının yaratılmasıyla, güven unsuru
oluşturma yolu önem kazanmıştır. Ürün ve hizmetlerin
test edilmesi ve uygunluk değerlendirmesi için, Küresel
Yaklaşım çerçevesi içerisinde strateji geliştirilmiştir.
Güven unsuru oluşturma yolu olarak seri ISO/IEC 17000
ve EN 45000 uluslararası standartlarına dayanan
akreditasyon, aynı zamanda etkili ve yetkin bir test etme
ve uygunluk değerlendirme altyapısını sürdürmede ve
bunun şeffaflığını görmede tek bir Avrupa pazarı için
önemli bir görevi yerine getirmektedir.
dirler. Müşteriler sertifikasyon, muayene ve uygulanan
testlerde kendi adlarına bir güven unsuruna ihtiyaç duymakta
fakat bu durumu kendi başlarına kontrol edememektedirler.
Bu kontrol akreditasyon kuruluşlarının görevidir. Ancak,
sistem, ürün, test ve kalibrasyon laboratuarları belgeleyicileri
yeterliklerini göstermek zorundadırlar. Kuruluşlar bunu
uluslararası tanınan akreditasyon kurumları tarafından
akredite olarak yapmaktadırlar.
Akreditasyon, Avrupa Standardizasyon Organizasyonu
(CEN) ve Uluslararası Standardizasyon Organizasyonu (ISO)
tarafından konulmuş ve geniş olarak kabul gören kriterlerin
uygulanması ile sertifikalar ve raporlar için bir güven
sağlamaktadır. Standartlar tarafsızlık, yeterlik ve güvenilirlik
gibi görevlere yönlenmiş, sertifikaların ve ulusal sınırları
arasındaki
raporların
karşılaştırılabilirliğindeki
güven
unsurunu yaratılmasına öncülük etmektedirler. Hükümetler,
düzenli faaliyetleri destekleyen test etme ve sertifikalandırma
işlemlerine güven duymaktadırlar.
Kalite günümüzde, şirket yönetiminin temel bir unsuru
olarak benimsenmektedir. Organizasyonların bugün ve
ileriye yönelik her türden planları için, disiplinlerin her
türünde, iyi eğitilmiş ve tecrübeli kalite personeline acil
ihtiyaç duyulmaktadır. Avrupa ülkelerinde uzmanlar,
Avrupa Birliği dahilinde iş uygulamalarının daha uyumlu
hale getirilmesine doğru yönelmekte; bununda ötesinde,
kalite eğitimi ve kalifikasyonları için bir Avrupa
sistemine gerçek bir talep söz konusu olmaktadır. Bu
talebin
yerine
getirilmesi,
kalite
personelinin
kalifikasyonu ve kaydı için temel teşkil eden bir sistem,
EOQ Uyumlu Hale Getirilmiş Şema (EOQ Harmonized
Seneme) olarak hazırlanmıştır.
Sertifikalar; standart ve teknik işlerle, özel ve genel
laboratuar ve muayene, test ve sertifikasyon kuruluşları
tarafından hazırlanmış; yetkili genel acenteler ve
organizasyonlar tarafından işalanı temelinde işletmeleri konu
ile ilgili yasalar çerçevesinde zorunlu alanlarda kullanılmak
üzere yetkilendirirler. Sertifikalar kuruluşların standartlara ve
teknik düzenlemelere uygun olduğunu göstermektedir.
Anahtar Sözcükler, akreditasyon, belgelendirme, kalite
uzmanı, uygunluk. Çok yönlü Tanıma Anlaşması /
Multilateral Recognition Agreement (MLA), EA, LAF,
ILAC, EOO.
2. ULUSLARARASI AKREDİTASYON ÖLÇÜTLERİ
VE HARMONİZE EDİLMİŞ STANDARTLAR
Uluslararası onaylanmış direktif, standart ve düzenlemelerle
ilişkili akreditasyon sistemleri; ürünlerin farklı ülkeler
arasında serbest dolaşımını kısıtlayan teknik engellerin
kaldırılması yönündeki temel taleplerle uyumu sağlayan
herhangi bir teknik çözümü seçmekte imalatçıları serbest ve
gönüllü kılmıştır. Harmonize edilmiş standartlarla uyumlu
birçok durumda da uygunluk değerlendirme prosedürleri için
seçenekler artmıştır.
l.GİRİŞ
Günümüzde, eskiden olduğundan daha çok ürün ve
servise ulaşmak mümkündür. Bu durum müşteri koruma
ihtiyacının daha önceleri hiç bu kadar büyümemiş olduğu
anlamına da gelmektedir. Müşteriler işletmelerin ancak
serlifikasyon. muayene ve ürünlerin test edilmesiyle ve
sertifikalandırılmış kalite sistemleriyle korunabilmekte32
Küresel ticaret yapmak için teknik engellerin kaldırılması,
ürünlerin farklı ülkeler arasında serbest dolaşımı, bir
standard, bir muayene, bir belge temelinde küresel kabul
görme ile gerçekleştirilebilecektir.
Genel anlamda, EN 45000 standartlarının bir kısmı
kuruluşun organizasyon ve yönetimiyle ve diğer bir kısmı
ise kuruluşun operasyonu ile ilgili teknik taleplerle
ilişkilidir. Bu standartların her iki kısmı da uygunluk
değerlendirme kuruluşlarının operasyon kapasiteleri ve
güvenilirliklerini sağlama ihtiyacından bu yana bir bütün
halinde düşünülmelidir. EN ISO/IEC 17025, 45004, EN
45011 ve EN 45012 standartları notifıkasyon hedefleyen
kuruluşların
yetki
değerlendirmelerinde
temel
standartlardır. EN 45001 standardı test ve kalibrasyon
işleri yapmak durumunda olan bir laboratuar için genel
talepleri içermektedir. Laboratuarın onaylanmış kuruluş
olarak çalışabilmesi için üçüncü taraf kuruluş olma
mecburiyeti vardır. EN 45004 standardı muayene yapan
kuruluşların yetkilendirilmesi
için
genel kriterleri
içermektedir (Tablo 1.)
Tablo 1. Bilgilendirme kuruluşları için konu ile ilgili EN
45000 Avrupa standartları serisi.
Akreditasyon
kuruluşları için kriter
Sertifikasyon
kuruluşu
Test
laboratuarı
Muayene
kuruluşu
EN 45010
EN 45002
EN 45003
EN 45010
EN 45010
EN 45002
Akreditasyon
ve EN 45010
değerlendirme
kuruluşları için kriter
EN ISO/IEC EN ISO/IEC EN 45004
17025
17025
Operasyonel kriter
EN 45012
EN 45013
1985 Mayısında "Council Resolution" da tanımlanan
Yeni Yaklaşım, teknik harmonizasyonda yenilikçi bir yol
sunar. Diğer özelliklerinin arasında, EC ile Avrupa
Standartlar kuruluşları CEN, CENELEC ve ETS1
arasındaki sorumlulukları net bir biçimde ayırma işine de,
ürünlerin serbest dolaşımına izin vermek için yasal bir
çerçevede girmektedir.
•
EC direktifleri "temel talepleri" tanımlar örn;
ürünler marketlerde yer aldıklarından itibaren
sağlık
ve
güvenliğin
korunmasını
sağlamalıdırlar.
•
Avrupa standartları kuruluşlarının, direktiflerde
verilen temel talepleri karşılayan uygun teknik
özellikleri çizmek, temel taleplerle bir uygunluk
tahminini sağlayacak uyumu oluşturmak gibi bir
görevi vardır. Bu gibi özelliklerden "harmonize
edilmiş standartlar" olarak söz edilir.
Avrupa
standardizasyonu,
Avrupa'nın
genişlemesiyle,
21.yüzyıla
girdiğimiz
şimdilerde
yeni
sorgularla
karşılaşmalıdır. Küçük ve orta ölçek işletmeler servet
yaratımındaki kayda değer kapasiteleriyle, standartlar
üzerinden bilgi erişimine ihtiyaç duyarlar ve standardizasyon
prosesine doğru yol alırlar.
3.AKREDİTASYON VE SERTİFİKAKSYON
Ortak bir Avrupa pazarının yaratılmasıyla, güven unsuru
oluşturma yolu önem kazanmıştır. Ürün ve hizmetlerin test
edilmesi, uygunluk değerlendirmesi ve ticaret önündeki
teknik engellerin kaldırılması amacıyla, Küresel Yaklaşım
çerçevesi içerisinde geliştirilen strateji, etkinliğini ancak, test
etme ve uygunluk değerlendirme kuruluşlarında güvenin
sağlanması durumunda arttırabilir.
Güven oluşturma anlamında akreditasyon, aynı zamanda
etkin ve yetkili test etme ve uygunluk değerlendirme
altyapısının devamı ve saydamlığı gibi bir önemli görevi de
ortak Avrupa pazarı için yerine getirir. Sertifıkasyonun
anlamı, kesin standart veya teknik yönetmeliklerle uyumlu,
ürün/servis, laboratuar, sistem veya personel yazışmalarını
oluşturma
faaliyetleridir.
Tablo
2 .akreditasyon
ve
sertifıkasyonun karşılaştırılmasını göstermektedir.
Tablo 2. Akreditasyon ve sertifikasyon
AKREDİTASYON
SERTİFİKASYON
Tanım: Yetkili sertifn.dsyon ISO 9000 standartlarına göre
kuruluşlarının doğrulanması
uygunluk scrtifıkasyonu
Teknik
güvenilirlikte Kendi işlevlerine bağımlı
amaçlar,
yapılan
özel olmayan bir organizasyonun
görevlerin yetkinliği.
kalite yönetimi için genel
sistem
Kontrol edilecekler:
Kontrol edilecekler:
Kalite yönetim sistemi
Kalite yönetim sistemi
Teknik yetkilendirmenin özel Sistem talepleri
talepleri
Kesin
sistem
standardı
Örn: personel ve yönetimin uygunluğunun
kişisel
davranışları değerlendirilmesi
(yöneticinin de)
ISO 9001:2000'de aşağıdaki
tanımlar
detaylı
olarak
verilmiştir.
yönetimin sorumluluğu
kaynak yönetimi
ürün gerçekleştirme
ölçme, analiz ve
geliştirme
Yeni Yaklaşım kavramı ve Avrupa standardizasyonu tek
bir pazar gelişimine önemli katkıda bulunmuşlardır.
33
Tablo 3. EN 45000 ve ISO/IEC 17000 Seri Standartları
Avrupa Standardı
EN ISO/IEC 17025
EN 45002
EN 45003
(1995)
EN 45004
(1995)
Uygulama
Revizyon Standardı
Laboratuarlar
Karşılık Gelen ISO/IEC
Standardı
Güncelleştirme
Standardı
ISO/IEC 17025
Laboratuarların
En 45003 revizyonunda
değerlendirilmesi
içermektedir
Laboratuarlar için akreditasyon Güncelleştirme
kuruluşları
sürmektedir
Denetleme kuruluşları
ISO/IEC Rehber 58 (1993)
Güncelleştirme
sürmektedir
ISO/IEC 17020
EN 45010
(1998)
Sertifikasyon kuruluşlarının
değerlendirilmesi ve
akrcditasyonu
EN 45011
(1997)
Ürün sertifikasyon kuruluşları
ISO/IEC Rehber 65 (1996)
EN 45012
(1997)
Kalite sistemi sertifikasyon
kuruluşları
ISO/IEC Rehber 62 (1996)
Kalite Yönetimi
ISO/IEC Rehber 66 (1999)
Eko-Yönetim
EN 45013
(1989)
EN 45014
(1989)
Personel sertifikasyon
kuruluşları
Tedarikçi uygunluk
deklerasyonu
Denetleme kuruluşlarına
akreditasyon sağlayan
kuruluşlar için genel talepler
Laboratuarların birbirleri ile
kıyaslamalarının geliştirilmesi
ve öncülüğü
Güncelleştirme
sürmektedir
11.1998
Tablo 3'te gösterildiği gibi akreditasyon ISO/IEC 17000 ve
standartlar serilerini temel
EN 45000 uluslararası
almaktadır.
4. KALİBRASYON, TEST ETME, DENETLEME
VEYA SERTİFİKASYON KURULUŞLARININ
AKREDİTASYONU
Genel olarak akreditasyon prosedürleri, aşağıda belirtilen
her bir alan için ilgili rehberlerde detaylı olarak tarif edilmiş
olacaktır:
•
Kalibrasyon
•
Test etme
•
Denetleme
•
Ürünlerin sertifikasyonu
•
Kalite Yönetim Sistemlerinin sertifikasyonu
• Çevre-Yönetim Sistemlerinin sertifikasyonu
•
Personelin sertifikasyonu
Akreditasyonlar, akreditasyon prosedürlerini uygulayacak
olan ISO/IEC 17000 ve EN 45000 standart serilerine
dayandırılmaktadır. Prosedürler üzerine özel anlaşmaların
yanı
sıra,
disiplin
olarak yönlenmiş
değerlendirme
kriterleri, kendi akreditasyon kuruluşları tarafından uyulan
prosedürlerin kurallarında tanımlanmaktadır. Uluslararası
Akreditasyon Forumu (I AF) üyesi olan akreditasyon
kuruluşlarının
en
yüksek
standartlarda
çalışması
gerekmekte ve akredite ettikleri kuruluşların uygun
uluslararası standartlara riayet etmesini talep etmektedir.
1AF Çok Yönlü Tanıma Antlaşması (MLA) üyeleri
ISO/IEC Rehber 61 (1996)
Güncelleştirme
sürmektedir
ISO/IEC TR 17010
ISO/IEC Rehber 43 (1996)
tarafından
akredite
edilen
kuruluşlarca
yayınlanan
sertifikalara tüm dünyada itimat edilir; çünkü MLA, söz
konusu sertifikalarının güvenilir olduğunu müşterilerine
temin etmektedir.
Kuralları yazmak için gereken sorumluluk, bu kuruluşlar
arasındaki üst düzeydeki teknik uyuma dayanmaktadır.
Şekil 1 'de verilen akış şeması, genel olarak akreditasyon
prosedürünü göstermektedir.
Şekil 1. Akreditasyon prosedürü
Başvuru
Değerlendirme
Akreditasyon
İzleme
5.
TEST LABORATUARLARININ
AKREDİTASYONU
Avrupa topluluğu, her ülkede uluslararası standartları
yerine getirecek, fakat sadece gerçekleştirebileceği testler
ile sınırlandırılmış olan laboratuarlara akreditasyon sağ-
lamak ile yükümlü akreditasyon kuruluşlarının oluşturulması gerektiğini belirlemiştir.
konstrüksiyonların imalatında elektrodların gerekli özellikleri sağlaması konusunda emin olmak gerekmektedir.
Eğer bir test laboratuarı akreditasyon için başvurursa, kalite
güvence sistem dokümanlarını ve akreditasyon için talep
edeceği standartların listesinin yanısıra, kişilerin kalifikasyonlarını
akreditasyon
kuruluşuna
sunmalıdır.
Prosedürlerin listesi, sadece ulusal ve uluslararası
standartları değil, eğer tam olarak tanımlanmışsa, aynı
zamanda ev içi yöntemleri de kapsamaktadır.
Avrupa Topluluğu'nun ürün, hizmet ve ticaret için yeni
düzenlemeleri imalatçının yeterlilik ve sorumluluğuna
dayandığından, yönetim sistemlerinin sertifikasyonu ve
özellikle de kalite yönetim sistemlerinin sertifikasyonu
önem kazanmıştır.
Piyasada sertifikalan kıyaslanabilir kılabilmek için,
sertifika yayınlayabilen kurumlar belli şartları yerine
getirmek zorundadırlar. Eğer bunu kanıtlayabilirler ise,
akreditasyon kuruluşu tarafından kuruma akreditasyon
verilebilir. Çoğu Avrupa Topluluğu ülkesi sertifikasyon
kuruluşları için bir akreditasyon sistemi kurmuştur.
Avusturya, akreditasyon kuruluşunun yetkili olduğu iki
Avrupa ülkesinden biridir. Bu, Federal Ekonomi ve
Çalışma Bakanlığı'dır. Diğer birçok Avrupa ülkesinde
akreditasyon
kuruluşları
endüstri
tarafından
özel
organizasyonlar olarak kurulmuştur. Ancak, bunlar da
kabul görmektedir.
Akreditasyon kuruluşu tarafından dokümanların onaylanmasının ardından, kalite güvence uzmanı ile birlikte test
yöntemleri uzmanları, organizasyonu, ekipmanları ve
yönetmeliklerin doğru uygulanmasını kontrol etmek üzere
laboratuarı denetlerler. Uzmanlar, ölçme ekipmanlarını
denetleyerek, testleri yürütmek için bunların yeterli olup
olmadığını sorgular. Bunlar, kişilerin görevlerini yerine
getirmek için gerekli kalifikasyon ve bilgiye sahip olup
olmadıklarını incelemek; bütün testlerin değerlendirildiğini
kontrol etmek ve bunların dokümente edildiği şekilde
uygulanıp uygulanmadığına tanıklık etmek zorundadırlar.
Sonuçlar,
ekonomi
işleri
departmanı
tarafından
denetlenmek zorunda olan raporlarda özetlenir.
7. SERTİFİKASYON KURULUŞLARININ
AKREDİTASYONU
EN 45001 ve akreditasyon kuruluşunun şartlarının
karşılanması ile en fazla beş senelik bir akreditasyon verilir.
Beş yılın sonunda akreditasyon, söz konusu prosedürünün
tekrarlanması şartıyla uzatılabilir. Eğer bu süreçte
standartlar ya da operasyon prosedürleri değişirse veya
laboratuvar yöntemlerin miktarını genişletmek isterse,
notlarını değiştirmek için başvurmak zorundadır. Eğer bir
test laboratuvarı, beş sene içerisinde yeterli miktarda test
yürüttüğünü ispat edemez ise akreditasyonu kaybeder. Bir
test laboratuvarını akredite etmek için gereken kurallar
oldukça katıdır ancak bu, tüm test laboratuvarlarını yüksek
bir seviyede tutmak için gereklidir.
Bir sertifikasyon kuruluşunun güvenirliliğini kanıtlamak
için, söz konusu kuruluşun, genel olarak EN 45012 (kalite
sistemlerinin değerlendirmesini ve sertifıkasyonunu yürüten
kuruluşlar için şartlar) ve EN 45011 (ürün sertifikasyon
sistemlerini yürüten kuruluşlar için şartlar) standartlarında
yer alan Avrupa kurallarına göre çalışması gerekmektedir.
Yakın zamanda, bahsi geçen bu Avrupa standartları, ISO
17000 serisi olarak Uluslararası Standardizasyon Kuruluşu
tarafından yayınlanan uluslararası standartlara eşit
olacaktır.
Söz konusu akreditasyon prosedürü, test laboratuvarlarına
benzerdir.
Diğer ekonomik kuruluşlardan bağımsız olmak için,
sertifikasyon kuruluşunun belli şartlan karşılaması
gerekmekte ve tüm müşterilerin sertifikasyona aynı
erişimde olması gerekmektedir. Bir sertifikasyon kuruluşu,
değerlendirmelerin nasıl yürütüleceğini ve sertifıkasyonun
nasıl verileceğini dair prosedürleri dokümente etmiş
olmalıdır. Çalışma yöntemlerinin kalite güvence el kitabına
kaydedilmiş olması gerekmektedir. Sertifikasyon kuruluşu
personelinin yeterli, eğitimli ve denetleme ve sertifikasyon
prosedürleri
hakkında
iyi
bilgilendirilmiş
olması
gerekmektedir. Yönetim sistemlerinin denetleyicileri için
belli şartlar belirlenir. Örneğin, ekonomi branşı için
eğitimin yanısıra, bu kişi denetleyici olarak kalifiye olmak
ister. Kişinin bu dalda birkaç yıllık pratik tecrübeye sahip
olduğunu kanıtlanması gerekmektedir.
Sertifikasyon
kuruluşu, denetleme zamanlarının belirlenmesi için
uluslararası kuralların, sertifikasyon kurallarının parçası
olduğunu göstermek zorundadır. Avrupa veya uluslararası
standartlarda ve akreditasyon kuruluşlarının yorum
kağıtlarında yer alan birçok ilave şart bulunmaktadır.
Yalnız
uluslararası
kuralların
nihai
uygulamaları,
sertifikaların piyasada kabul edildiğini garanti eder.
Akreditasyon sürecinde, akreditasyon kuruluşu uzmanları
dokümantasyonu inceler ve şahitli bir denetime katılır. Bun
Eğer bir test laboratuvarı EU direktiflerini sağlamak
durumunda olan bir ürün üzerinde test yürütmek isterse,
hükümetin test laboratuvarını Brüksel'deki EU Komisyonuna, somut direktif için, yetkili kuruluş olarak bildirmek
zorundadır. Avusturya hükümeti de dahil olmak üzere çoğu
Avrupa hükümeti, laboratuvarın bu özel alanda bir
akreditasyona sahip olmasını talep etmektedir.
6. SERTİFİKASYON KURULUŞLARI
EU kavramları, sertifikasyonu bir ürün ya da hizmetin, bir
kişinin kalifikasyonun
veya yönetim sisteminin bir
standart, yasal ya da düzenleyici kural ile uyumlu olduğu
bir deklarasyon olarak tanımlar. Bu bağlamda üç tür
sertifika mevcuttur:
- Ürün sertifikaları
- Personel sertifikası
- Yönetim sistemleri sertifikaları
Piyasada birçok durum için bu tür sertifikalar gereklidir.
Örneğin, kaynakçı sertifikası için, kişi bir kaynak sınavını
başarı ile geçmiş ve artık sertifikada belirtilen standartlara
göre kaynak yapmak için kalifiye durumda olmalıdır. Ürün
sertifıkasyonuna örnek olarak ise kaynak elektrodlarının
sertifikasını verebiliriz, çünkü basınçlı tankların veya çelik
35
ların gözlemleri akreditasyon kuruluşu için akreditasyonun
verileceğine veya verilmeyeceğine dair temel bir raporda
özetlenmiştir.
olmadığı ve faaliyetlerin bu tanımlara göre icra edilip
edilmediğini incelemektir. Denetçinin görevi firmanın uyguladığı metodları teftiş etmek veya metodlarını değiştirmek için firmalara tavsiyeler vermek değildir. Denetçiler
sistemi değerlendirmek zorundadırlar. Eğer bütün talepler
bu özel bölüm için uygun olan şekilde yerine getirilmişse
sertifikasyon kurumu bu firmayı 3 yıllığına sertifikalandırabilir. Bir ve iki yıl sonra sertifikanın geçerliliğini
sağlamak için teftiş denetimi gereklidir. 3 yıldan sonra
sertifikanın geçerliliğinin devamı için yeniden sertifikalandırma denetimi yapılmak zorundadır.
Eğer sertifikalandırılmış bir şirket EU direktiflerinin uygun
olacağı bir ürünü için CE işaretine sahip olmak amacıyla
ISO 900 l'e göre sertifikasyonunu kullanmak isterse,
sertifikasyon kuruluşunun sadece akredite olması yetmeyip,
aynı zamanda kesin direktif için yetkili bir kuruluş olarak
Brüksel'deki hükümeti taraf'ndan bilgilendirilmelidir.
8.
CE İŞARETİ
CE işareti ürünün, müşteri tarafından imalatçıya empoze
edilen toplum talepleri ile uygunluğunu sembolize eder. CE
işareti konmuş ürünler, üründen sorumlu olan kişinin
ürünün bütün toplumsal talepleri karşıladığını teyit eden ve
doğru uygunluk değerlendirmesi prosedürünün tamamlandığını gösterir beyanıdır. CE işareti zorunludur ve söz
konusu ürüne, servise konmadan veya ortak pazara
sunulmadan önce konulmalıdır. Ürünlerin CE işareti
koymak için sunulan çeşitli direktiflere konu olduğu
yerlerde, işaret ürünlerin bu direktiflerin koşullarına
uyduğunu kabul eder.
10.
SONUÇ
Avrupa Birliğinde ürünlerin serbest ticareti çalışma
metodlarının aynı seviyede olması amacıyla yeni tetkik, test
etme, kalibrasyon ve sertifikasyon kurumları altyapısı
gerektirmektedir. Eğer bu durum tüm kuruluşlar için
sertifiklar ve raporlarla belgelenirse kuruluşlar tüm Avrupa
Birliği ülkelerinde aynı geçerliliği elde edeceklerdir. Ortak
bir Avrupa Pazarının yaratılmasıyla güven unsuru
oluşturma yolu önem kazanmıştır. Ürün ve hizmetlerin test
edilmesi, uygunluk değerlendirmesi ve ticaret önündeki
teknik engellerin kaldırılması amacıyla küresel yaklaşım
çerçevesi içinde geliştirilen strateji ancak test etme ve
uygunluk değerlendirme kuruluşlarında güvenin sağlanması
durumunda etkinliğini artırabilir.
CE
işareti
direktiflerle
donanmamış
bir
ürüne
konmamalıdır. Birçok durumda ürünün EU direktifleriyle
uygunluğu numune örneği testi ve sertifikalı kalite güvence
sistemi ile tamamlanmadadır. Ürünü üzerine CE işareti
koymak zorunda olan bir imalatçı, kalite güvence sistemi
sertifikasyonu yanında, ürün testi ilgili direktifi için
belirlenen test laboratuarlarını seçecektir.
REFERANSLAR
[1] Leitfaden fur die Umsetzung der nach dem neuen Konzept
und dem Gesamtkonzept verfassten Richtlinien Luxemburg: Anıt
ftir amtliche Veröffentlichungen der Europâischen
Gemeinschaften, 2000 ISBN 92-828-7449-0
[2] Der europâische Binnenmarkt - Beseitigung von
Handelshemmnissen, Informationsschrift desAkkreditierungs
Servicedes Bundesministeriums für Wirtschaft und Arbeit
(BMWA) http://www.bmwa.gv.at/service/
[3]Informationsbroschüre der Zertifızierungsstelle - AııM
[4]Durakbasa. M.N.: Accreditation and Certification - Quality
Education at the Universities. Proceedings of the Workshop
Metrology and Statistics in Accreditation and
Certification. ISBN80-967558-6-2, May 1999.
[5] ISO/IEC 17025:1999. General Requirements for the
Competence of Calibration and Testing Laboratories.
[6] EN 45011:1998: General requirements for
bodies operating produet certification systems.
[7JISO/IEC Guide 65:1996: General requirements
for bodies operating produet certification systems
[8] EN 45012: 1998: General requirements for bodies operating
assessment and certification/registration of quality systems.
[9] EN 45013:1989: General criteria for
certification bodies operating certification of personnel.
[I0JISO/IEC Guide 62:1996: General requirements for bodies
operating assessment and certification/registration of quality
systems.
[11]ISO 9000: 2000: Ouality Management Systems Fundamentals and Vocabıılary, 2000.
[I2]ISO 9001: 2000: Ouality Management Systems Requirements, 2000.
[13]1SO 9004: 2000: Quality Management
Systems - Guidelines for Performance Improvemint
[I4]ISO 19011: 2002: Guidelines for Quality
and/or Environmental Management Systems Auditing
EU direktifleri için belirtilen sertifikasyon, test etme,
kalibrasyon ve tetkik kuruluşu, EU direktiflerine uygunluğu
kanıtlamak için ürün ve kalite sistemini beraber
sertifıkalandırabilir.
9. KALİTE SİSTEMLERİ SERTİFİKALANDIRMASI
Kalite sistemleri sertifikalandırması Avrupa Komisyonunun
ortak pazara girişte işletmenin yeteneğini değerlendirmede
ve imalatçıların kaliteyi iletme kabiliyetindeki güveni
vermek için dayanılan bir esas olarak tasarlanmıştır. Bu
sebepten bütün kalite güvence sistemleri ISO-9000 serileri
üzerine yönelmektedir.
Eğer bir imalatçı direktife tabi ürünler üretmek için kalite
güvence sisteminin EU direktifler taleplerini yerine getirdiğinin kanıtına ihtiyaç duyuyorsa, aynı zamanda kalite
sistem talepleriyle buluşuyor ve ek olarak sistem böyle
ürünleri geliştirme ve/veya üretmeye uygunsa, bilgilendirme kuruluşu gerekmektedir.
Her durumda Kalite Güvence sistemi, eğer; prensipler el
kitabında tarif edilmiş, işlemler ve faaliyetlerde prosedürler
ve çalışma direktiflerinde tammlanmışsa standarda uygun
olarak addedilir. Aynı zamanda, tanımlar eksik olduğunda,
bu durumda yapılan faaliyetler, hataları önlemeyle ilgili
tanımlara uygun olmak zorundadır.
Sertifikasyon denetiminde denetçinin görevi, kalite standartlarının yerine getirilip getirilmediği, faaliyetlerden sorumlu kişiler için faaliyetlerin uygun bir tarifinin olup
36
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III.Kalite Sempozyumu
6-7 laziran 2003
AB İLE BÜTÜNLEŞME SÜRECİNDE TEKNOLOJİ KALİTE VE
VERİMLİLİK
Umut DEMİRTAŞ
Milli Prodüktivite Merkezi Araştırma Bölümü Uzman Yardımcısı
Gelibolu Sokak No.5 Kavaklıdere ANKARA
GİRİŞ
Ulusal bir verimlilik ve kalite altyapısının hazırlanması
açısından, ulusal teknoloji hedefinin vazgeçilmez olduğu
düşünülmektedir. Bu savdan hareketle bu çalışmada
teknoloji kalite ve verimlilik arasındaki ilişkiler bağlamında
ulusal teknolojinin önemi vurgulanmaktadır. Ulusal
teknolojinin oluşturulmasına yönelik teknoloji politikaları
bağlamında özellikle AB ile bütünleşme çerçevesinde
günümüzdeki durum incelenmektedir.
1.TEKNOLOJİ VE TEKNOLOJİK GELİŞME
SÜRECİ
Teknoloji, girdileri ekonominin talep ettiği çıktılara
dönüştürmenin bilinen yollan olarak tanımlanabilir. Bu
tanım, bilgi birikimini esas alan bir tanımdır. 'Bilgi Çağı'
gibi tanımlamaların sıkça kullanıldığı günümüzde, bu
kavrama biraz daha yakından bakmakta fayda vardır. Bilgi,
yanlış sonuçlara varmaya neden olabilecek biçimde, sıkça
enformasyonla karıştırılmaktadır.
Büyüme kuramında son yıllarda ağırlık kazanan ve politika
tasarımlarında etkili olan evrimci yaklaşım, bilgiye gerçekçi
ve ayrıntılı bir bakış olanağı sunmuştur. Buna göre
teknolojik bilgi, birikimli, sürekli biçimde ancak azar azar
artan ve belirli yörüngede gelişen özelliktedir. Bilginin
birikimli olması, tüketiminde rekabetçi olmadığı anlamına
gelir. Teknolojik bilgi, sonraki ilerlemelere kaynak
oluşturması anlamında, tüketilip bitirilemez. Bilginin
sürekli biçimde ancak azar azar artan (incremental)
özellikte olması, büyük değişimlerin zaman içinde meydana
gelen küçük değişimler yoluyla gerçekleştiğini ifade eder.
Bilginin belirli bir yönde gelişme göstermesi, (pathdependent) maliyeti yüksek araştırma, öğrenme ve
uyarlama süreçleri sonunda biriktirilmiş olmasından
kaynaklanır (Taymaz,2001).
Bilgi açık (kodlanmış-codifıed) olabileceği gibi, örtük
(tacit) de olabilir. Kodlanmış bilgiye örnek olarak bilimsel
makaleler verilebilir. Bu tür bilgi tam olarak kamusal mal
niteliğindedir ve daha çok temel araştırmaları kapsar.
Çeşitli yollarla, örneğin internet kullanılarak ulaşılabilir.
Örtük bilgi ise, yöneticilerin, mühendislerin, işçilerin
beyninde, firmaların imalat, pazarlama vb. süreçlerinde ve
37
organizasyon yapılarında saklı durumdadır. Örtük bilgi,
tümüyle dışlayıcı özelliğe sahiptir. Kamusal mal niteliği
taşımaz. Firmaların ARGE çalışmaları sonucu, ya da
yaparak öğrenme sonucu oluşur. Örtük bilgi, bir anlamda,
firmanın görünmeyen sermayesi (intangible capital) durumundadır.
Bilgi, içsel ve dışsal olarak sistemiktir. Bilginin içsel olarak
sistemik olması, firma içinde çok çeşitli ve çok farklı
etkinlikler (üretim, araştırma, pazarlama vb.) sonucu
oluşturulduğunu; dışsal olarak sistemik olması ise, bilgi
üretiminin açık veya örtük biçimde, farklı kurumlar
arasındaki etkileşimler sonucu gerçekleştiğini ifade
etmektedir.
İlk üç özelliğin bir sonucu olarak, teknolojik bilginin ortaya
çıkarılması giderek artan bir şekilde karmaşıklaşmakta ve
zorlaşmaktadır. Bunun yansıması, ARGE kritik kütlesinin
giderek artması ve bunun da firmaları hatta ülkeleri ARGE
faaliyetlerinde işbirliğine zorlaması olmaktadır.
Evrimci iktisat, teknolojik'gelişme sürecini, buluş-yenilikyayılma şeklinde doğrusal süreç olarak değil, her aşamanın
içice geçtiği karmaşık bir süreç olarak görmektedir. Yenilik
ile yayılma arasındaki fark belirgin değildir. Yayılma
sürecinde teknolojiler sürekli değişir. Yenilik ile buluş
arasında da belirgin bir fark bulunmaz. Yenilikler, bilimsel
buluşların üretilme sürecini dolaysız (ARGE verimliliğini
arttırma) ve dolaylı (yeni sorular ve kavramlar geliştirme)
yollardan etkiler (Taymaz, 2001).
2. KALİTE VE VERİMLİLİK
Kalite ve verimlilik, bir işletmenin performansını belirleyen
iki temel unsurdur. Konumuz açısından, teknolojinin
tanımına dönerek, "talep edilen çıktılar" vurgulamasına
dikkat etmekte fayda vardır. Talep, iktisadi anlamda satın
alma gücüyle desteklenmiş satın alma isteğidir. Tüketiciler,
gereksinimlerine uygun ürünleri talep edeceklerdir.
Kaliteye yönelik değişik tanımlarda en çok vurgulanan olgu
ise ürünün
tüketicinin
isteklerine,
gereksinimine
uygunluktur. Bunu, ürünün belirlemelere uygunluğu,
hatasızlığı vb. özellikler izlemektedir.
Üretimde istenen verimlilik artışının da katı bir miktar
kaygısına bağlı olarak değil, ekonominin taleplerinin
sürekli ve hızlı bir şekilde değerlendirilmesiyle mümkün
olabileceği düşünülmektedir. Verimlilik ölçümlerinde
kalitenin de ölçüme katıldığı birtakım teknikler
geliştirilmektedir. Böylece kalite artışı nicel olarak
verimlilik artışı içinde izlenebilmektedir. Bunun en güzel
örneği kişisel bilgisayarlardır. Her dönemin en üst model
kişisel bilgisayarı göz önünde bulundurularak bu sektörde
bir
verimlilik
artışı
aranırsa,
çarpıcı
sonuçlara
ulaşılamayabilir. Ancak, tanımı sadece her dönemin en üst
modeli
olmaktan
çıkararak,
işlemcilerin
çalışma
frekansında, bellek kapasitelerinin hacminde vs. meydana
gelen yenilikler (kalite artışları) şeklinde genişletilirse
gerçek artış ortaya çıkmaktadır.
ARGE harcamalarındaki düzenli artışın yeniliğe yeterince
dönüşemediği şeklinde yorumlamak mümkündür.
Tablo 2: Teknoloji Transferi Göstergeleri
Doğrudan
Yabancı
Yatırımlar
1993-1997
Kişi Başına ($)
AB
403,5
TÜRKİYE 12,0
Lisans
Ödemeleri
1998
Yatırım
Malı İthalatı
1995-1998
Kişi Başına
($)
184,7
Kişi Başına,
(cari $, ort.)
1082,40
1.9
162,09
Kaynak: Lall (2002)'de yer alan veriler
tarafımızdan hesaplanmıştır.
. Teknolojik gelişme yenilikler yoluyla yürüyen bir süreçtir.
Süreç yenilikleri, üretim sürecinde girdilerden tasarruf
eden, daha çok verimliliği etkileyen yeniliklerdir. Ürün
yenilikleri ise, tamamen yeni bir ürün üretilmesi ya da
mevcut üründe kalite artışı sağlayan yeniliklerdir.
Teknolojik gelişme ile kalite ve verimlilik arasındaki
ilişkiler irdelenirken, teknolojik yeniliklerin türüne göre
ayrım yapılmakla birlikte, gerçek hayatta bir teknolojik
yeniliğin hem kalite hem de verimlilik artışı sağladığı
unutulmamalıdır.
kullanılarak
Tablo 2'de teknoloji transferinin göstergeleri olarak
doğrudan yabancı yatırımlar, lisans ödemeleri ve yatırım
malı ithalatında kişi başına düşen değerler alınmıştır.
Teknoloji transferinde yatırım malı ithalatı yolunun ağırlığı
görülmektedir. Ekonomi gündeminden düşmeyen doğrudan
yabancı yatırımlar konusundaki zayıflık da yine rakamlara
yansımıştır.
Tablo 1 ve 2 birlikte değerlendirildiğinde ülkemizin ulusal
teknoloji düzeyi bakımından AB ortalamasından çok geride
olduğu, temel olarak teknolojiyi transfer ettiği, transfer
bakımından da yatırım malı ithalatının ezici ağırlığa sahip
olduğu anlaşılmaktadır. Teknoloji tüketen bir ülke olmak,
verimlilik ve kalite artışlarının kaynağını dışarıda aramak
uzun dönemde ülkemize yarar sağlamayacaktır.
O halde, yenilikler yoluyla kalite ve verimlilik artışı
sağlanmakta, bu da rekabet gücünü artırarak büyümenin
önünü açmaktadır. Bunun işletme ölçeğinde olduğu gibi
ülke ekonomisi ölçeğinde de geçerli olduğunu söylemek
yanlış olmayacaktır.
3.ULUSAL TEKNOLOJİ
Günümüzde ulusal teknoloji karşıtı görüşler, çokuluslu
şirketler yoluyla ARGE faaliyetlerinin de küreselleşeceği
ve sonuçta tüm dünyanın bu yolla aynı teknolojiyi kullanma
durumuna gelecekleri düşüncesinde yoğunlaşmaktadır.
Rekabet gücünün, kaynağı olarak verimlilik ve kalite artışı
sağlayan teknolojik yenilikler ulusal ekonomiye hangi
yollardan katılmaktadır? Bunu saptayabilmek için AB ile
karşılaştırmalı olarak, ulusal teknolojiye ve teknoloji
transferine ilişkin göstergeleri gözden geçirmek yararlı
olacaktır.
Uzun dönemli ekonomik büyümeyi teknolojik gelişme
hızının belirlediği bir içsel büyüme modelinde, çokuluslu
şirketlerin uluslararası yatırımlar yoluyla yaydığı sermaye
mallarında içerilmiş teknoloji, verimliliği artırır. Teorik
olarak, teknolojinin doğrudan yabancı yatırımlar yoluyla
yayılımı iki biçimde olabilir: (Fontagne, 1999)
Tablo I: Ulusal Teknoloji Göstergeleri (1997-1998)
Kişi Başına
1000 Nüfus Başına
Ticari Kesim
Uluslararası Patent
ARGE, $
239,8
0,611
AB
ihmal edilebilir
TÜRKİYE
4,8
Kaynak: Lall ve Albaladejo (2002)'de yer alan verilerden
hesaplanmıştır.
-Yatay yayılım: Yabancı firma genellikle daha nitelikli
personel istihdam eder ve onları daha etkin biçimde yönetir.
Dolayısıyla yerel işgücünün eğitilmesi, niteliklerinin
artması ve etkin yönetim biçimlerinin yayılmasına katkıları
olur.
Tablo l'de ulusal teknoloji yeteneğini temsilen, ARGE
harcamaları ve patent sayılarına ilişkin göstergeler yer
almaktadır. Kişi başına ARGE harcamalarında AB
ortalamasına göre düzeyimiz açıkça görülmektedir. 1995
yılından bu yana ARGE harcamalarında istikrarlı bir artış
gözlenmekteyse de halen istenen düzeyde bulunmadığımız
açıktır. Patent sayılarında çok daha karamsar bir tablo ile
karşı karşıya bulunmaktayız. Her yenilik için patent
alınması söz konusu olmayabilir ancak yine de bu durumu
-Dikey yayılım: Yabancı firmalar, belirli nitelikte girdi
sağlayacak, etkin çalışan alt yüklenicilere gereksinim
duyacaktır. Bu firmalar yerli sanayinin bu yolda gelişmesini
sağlarlar. Diğer yandan, yerli sanayi de yabancı firmanın
ürünlerini kullanarak verimliliğinin arttırabilir. Yabancı
firma bu anlamda iki çeşit katkı sağlayabilir: girdi
çeşitliliğinin artması ve/veya daha kaliteli girdi (ya da ara
malı) üretimi.
38
Teknoloji yayılımının gerçekleşmesi için evsahibi ülkenin
de bazı şartları taşıması gereklidir:
i-Beşeri sermayenin teknolojiyi özümseyecek nitelik ve
seviyede olması gereklidir.
ii-Yerli ARGE çabasının miktarı da önemlidir. Dolayısıyla
ulusal teknolojinin geldiği düzey, özümseme yeteneğini
belirlemektedir.
%13, Fransa %11, Japonya %4 ile izlemektedir.
Türkiye'nin de içinde bulunduğu geri kalan 14 ülke ise, %4
pay almaktadır. Dolayısıyla, ARGE harcamalarının esasen
gelişmiş ülkeler coğrafyasında küreselleştiğini söylemek
yanlış olmayacaktır. (Göker, 2002)
Şekil 2, UNCTAD tarafından yayınlanan 2002 Dünya
Yatırım Raporu'na göre, doğrudan yabancı yatırımların
evsahibi ülkelere dağılımını (bin ABD Doları cinsinden)
göstermektedir. Daha açık renkle gösterilen üst kısım, 25
gelişmiş ülkenin payıdır. Daha koyu renkle gösterilen alt
kısım ise, geri kalan 169 ülkenin payını göstermektedir.
2000 yılında doğrudan yabancı yatırımların toplamı 1,5
Neoklasik iktisadın teknolojiye bakış açısının aksine, içsel
büyüme ve evrimci kuramın gelişmesiyle birlikte, ulusal
teknolojiye verilen önem artmış bulunmaktadır.
Şekil 1, 19 OECD ülkesinde yabancıların denetiminde
DİĞER (14)
JAPONYA o/o5
%4
FRANSA
İNGİLTERE
Şekil 1: ARGE Harcamalarının Coğrafi Dağılımı
yapılan toplam ARGE harcamalarının coğrafi dağılımını
göstermektedir. Görülebileceği üzere, bu harcamaların
%54'ü ABD de yapılırken, ABD yi Almanya ve İngiltere
Trilyon ABD Dolar'ına yaklaşmışken, bunun yaklaşık 1/6
sı 169 ülkenin payı olabilmiştir. Görülebildiği gibi, 19952000 yılları arasındaki canlanma da, 2002 yılı sonrasında
1600000
1400000
1200000
1000000
227476
800000
600000
400000
200000
219908
||66232
0
1996
|
1
267947
ı—ı1
503144
484239
raül
1997
837761
1
•
I
1
1998
m
•İ-3İB8.
1999
W*
»8001
2000
2001
Şekil 2: Evsahibi Ülkelere Göre DYY Dağılımı
39
yaşanan durgunluk da, gelişmiş ülkeler coğrafyasında
gerçekleşmektedir. 169 ülkenin 200 Milyar dolar etrafında
dalganan payının, bazı yıllarda 50 Milyar dolar kadarının
tek başına Çin'e ait olduğunu belirtmekte fayda vardır.
Dolayısıyla, teoride öne sunulan işleyiş doğru olmakla
birlikte, sadece gelişmiş ülkeler coğrafyasında geçerlidir.
Bu durumun özellikle gelişmekte olan ülkelerin ulusal
teknolojilerini geliştirme yönünde harcayacakları çabayla
doğru orantılı olarak değişebileceği söylenebilir. Ülkemize
doğrudan yabancı yatırımların gelerek ulusal teknolojiye
katkı
vermeleri,
ülkemizde
araştırma
geliştirme
çalışmalarının nesnel koşullarının gelişmesi ve yabancı
yatırımların bir sonraki bölümde değinilecek olan Vizyon
2023 stratejisine göre yönlendirilmeleriyle olasıdır. Tek
başına bürokratik engellerin kaldırılması kanımızca katkı
sağlamayacaktır.
1993 sonrasında izlenmesi öngörülen politikanın ayırt edici
özelliği, yalnızca bilimde değil teknoloji alanında da
yetkinleşmenin amaçlanması ve bu yetkinleşmenin, bilim
ve
teknolojiyi
ekonomik
ve
toplumsal
faydaya
dönüştürebilme becerisine (yenilik becerisine) de sahip
olma amacını içermesidir.
Bu amaca ulaşmaktaki başarı Ulusal Yenilik Sistemi'nin
kurulmasına bağlanmıştır. BTYK'nın yaptığı üçüncü (25
Ağustos 1997) ve dördüncü (2 Haziran 1998) toplantılarda
aldığı kararlar, Ulusal Yenilik Sistemi'ni kurmaya
yöneliktir. 20 Aralık 1999 tarihli dördüncü BTYK
toplantısında, alınan ek ve yeni kararlar ile ulusal yenilik
sisteminin eksik yapı taşlarının tamamlanması gözetilmiştir.
Patent Enstitüsü, Ulusal Metroloji Enstitüsü, Türkiye
Bilimler Akademisi, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı,
Türkiye Akreditasyon Kurulu gibi kuruluşların kurulması,
1995'ten itibaren TÜBİTAK ve TTGV tarafından ARGE
desteği vermesi, Marmara Araştırma Merkezi'nin sanayiye
dönük araştırmaya ağırlık vermesi gibi önemli gelişmeler
1993 sonrası dönemin ürünüdür.
4. TÜRKİYE'DE TEKNOLOJİ POLİTİKASININ
TARİHÇESİ
Teknoloji politikası, teknolojik gelişmenin yönünü ve hızını
etkilemek amacıyla teknolojik gelişme sürecinin her
aşamasına
yapılan
devlet
müdahaleleri
olarak
tanımlanabilir.
Ülkemizin üçüncü teknoloji politikası belgesi ile ilgili
çalışmalar, 13 Aralık 2000 tarihli altıncı BTYK
toplantısında alınan, "Ulusal Bilim ve Teknoloji
Politikaları: 2003-2023 Strateji Belgesinin Hazırlanması"
kararı
ile
başlamış
bulunmaktadır.
Çalışmaların
eşgüdümünü yürüten TÜBİTAK tarafından öncelikle diğer
ülkelerde yapılan çalışmalar değerlendirilmiş, AB üyesi ve
aday ülkelerin çoğunda tamamlanmış bulunan "teknoloji
öngörüsü" çalışmalarının uzun dönemli bilim ve teknoloji
stratejilerinin oluşturulmasında yaygın olarak kullanıldığı
belirlenmiştir. AB, bu çalışmayı, "Futures" adı altında,
2000 yılında tamamlamış bulunmaktadır.
Ülkemizde bilim ve teknoloji alanında belirli bir politika
izleme arayışı Planlı Dönemle (1963-1967) birlikte
başlamıştır. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile
TÜBİTAK kurulmuş ve bilim ve teknoloji alanında izlenen
ana politika, doğa bilimlerinde temel ve uygulamalı
araştırmaların desteklenmesi olmuştur. İkinci ve Üçüncü
planlarda teknolojik gelişme ve teknoloji transferi konuları
da ele alınmış, Dördüncü Plan'da ilk defa teknoloji
politikalarından bahsedilerek, teknoloji politikalarının
sanayii, istihdam ve yatırım politikalarıyla birlikte bir bütün
ofarak ele alınması ve belli sektörlerin kendi teknolojilerini
üretecek biçimde geliştirilmesi öngörülmüşse de bu ana
politika tercihi değişmemiştir. İthal ikameci sanayileşme
stratejisinin terk edildiği 1980'Ii yıllara kadar politika,
ülkemizin matematik, fizik bilimler, mühendislik ve sağlık
bilimleri ile tarım bilimleri alanında yetkinleşmesi amacını
gütmüştür. Teknolojik gelişmenin kaynağı, bilimsel
bilgidir. Bu bakımdan, bilim alanında yetkinleşme,
teknoloji alanında yetkinleşmek açısından sağlam bir temel
oluşturacaktır.
Hazırlık süreci sonunda, çalışma "Vizyon 2023: Bilim ve
Teknoloji Stratejileri" olarak adlandırılmış ve dört alt
projeyle desteklenmesine karar verilmiştir.
1.Teknoloji Öngörüsü Projesi
2.Ulusal Teknoloji Envanteri Projesi
3.Türk Araştırmacılar Envanteri Projesi
4.Ulusal ARGE Altyapısı Projesi
Tüm bu projeler içinde en ağırlıklı olanı ve en önemlisi,
teknoloji öngörüsü projesidir. Bu projeyle temel olarak,
2023 yılına ilişkin vizyon oluşturularak, bu vizyona
ulaşmak için gerekli sosyo-ekonomik hedefler; bu hedeflere
ulaşmak için çalışılması gerekli teknoloji konulan ve bu
konular içinde alt teknoloji alanları belirlenmektedir. Kısıtlı
kaynakların 2023 yılına kadar sonuç verecek en önemli
alanlara harcanması düşüncesiyle, teknoloji alanları
önceliklendirilmiştir. Proje, 11 panelin çalışmalarıyla
devam etmektedir. Panellerin ön raporları tamamlanmıştır.
Şu an internet ortamında kamuoyuna sunulan ön raporlar,
yaygınlaştırma
aşamasındadır.
Bu
aşamada
delfı
yöntemiyle fikirleri alınacak çok geniş uzman kitlesinin
dışında, konuyla ilgili tüm kesimlerin katılımına açıktır.
1980'li yılların başında hazırlanan "Türk Bilim Politikası:
1983-2003" ilk bilim ve teknoloji politikası belgesi
sayılabilir. 1983 yılında %0,24 olarak tahmin edilen
ARGE/GSMH oranını 1993 yılında %1'e çıkarmayı
hedefleyen program uygulamaya konulamamış , bu belge
ile yaratılan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) da
ancak 1993'te yaptığı ikinci toplantısında kabul ettiği "Türk
Teknoloji ve Bilim Politikası: 1993-2003" belgesiyle
işlerlik kazanmıştır. Bu belge geliştirilerek, Yedinci Planda
"Bilim ve Teknolojide Atılım Projesi" ana başlığında ele
alınmıştır (DPT, 2000).
40
Yaygınlaştırma aşamasının tamamlamasından sonra nihai
raporlar bu yılın temmuz ayında ortaya çıkacaktır.
adlı eylem planı çerçevesinde, 25 Mart I999'da Brüksel'de
TÜBİTAK, DPT ve Dışişleri Bakanlığı temsilcileriyle AB
Komisyonu arasında yapılan toplantıda görüşülmüştür.
Türkiye'nin ortaklık anlaşması yaparak ve yılda yaklaşık
20-30 milyon € katılım payı ödeyerek 5.ÇP'ye katılması, o
günün koşullarında uygun görülmemiş, bir sonraki
programa hazırlanmak üzere proje bazında katılım yolu
seçilmiştir. Ayrıca bu hazırlık sürecinde bir teşvik unsuru
olarak, AB fonlarından herhangi bir destek almadan 5.ÇP
kapsamındaki projeye katılması kabul edilen Türk
araştırmacılarının
TÜBİTAK
desteklerinden
yararlandırılması kararlaştırılmıştır. Proje bazında katılım
istenen sonuçları vermemiştir.
Vizyon 2023 projesiyle, çok geniş bir kesimin ortak
çabasının ürünü olarak bilim ve teknoloji stratejileri ortaya
konmuş olacaktır. Panel raporlarıyla, ülkemizin belirli
alanlarda şu anki durumu, güçlü ve zayıf yanları, onu
bekleyen fırsat ve tehditler ile 2023 vizyonuna ulaşmak için
gerekli, somut, yapılabilir hedefler önceliklendirilmiştir. Bu
anlamda, üniversitelerimizin, araştırma kurumlarımızın,
ARGE faaliyeti yapan/yapacak şirketlerimizin esas alması
gereken strateji belgesidir. Türkiye, ilk iki teknoloji
politikası belgesini uygulamayarak, çok değerli yıllarını
kaybetmiştir. Vizyon 2023 projesinin aynı akıbeti
pavlaşamaması bakımından toplumun tüm ilgili kesimlerine
sorumluluk düşmektedir.
Türkiye dışındaki aday ülkelerin büyük çoğunluğu,
başlangıçtan itibaren çerçeve programlarına tam katılım
yolunu seçmiş, bu konuda dışarıda bırakılmaları olasılığına
kesin tavır koymuşlardır. Bütün aday ülkeler konuya
Avrupa Birliği ile bütünleşme açısından bakmakta ve
programlara katılım konusunda kararlılık göstermektedirler.
4.1. AB Çerçeve Programları ve Türkiye
Avrupa Birliği, bilimsel araştırma ve teknolojik gelişme
kapasitesini güçlendirmek, bu yolla ekonomik ve sosyal
gelişme sağlamak üzere. 1984 yılından bu yana Çerçeve
Programları (ÇP) uygulamaktadır. Programlar, üye
ülkelerin katma değer vergileri yoluyla yaptıkları katkılar
yanısıra.
ortaklık
anlaşması
imzalamış
ülkelerin
GSYİH'Iarı oranında ödedikleri katılım paylarından oluşan
bir kaynağı kullanmaktadır. Bu bütçenin % 5-10 arasında
bir bölümü EURATOM anlaşması uyarınca termonükleer
füzyon ve nükleer atık yönetimi gibi konularda yapılacak
araştırmalara ayrılmakta, geri kalan büyük bölümü ise,
topluluk anlaşması uyarınca yürürlüğe konan araştırma ve
teknoloji geliştirme etkinlikleri için kullanılmaktadır.
Ülkemizin katılımı, araştırma ve teknoloji geliştirme
boyutunda olmaktadır. EURATOM programına katılım bu
aşamada gündemde değildir. Avrupa Birliği, Çerçeve
programları için ayırdığı bütçeyi 1994-1998 yıllarında
uygulanan Dördüncü Çerçeve Programı'ndan itibaren
büyük ölçüde artırmış bulunmaktadır.
Türkiye de konuya bu açıdan yaklaşarak Altıncı Çerçeve
Programı'na ilişkin çok olumlu bir karar almış
bulunmaktadır. 15 Nisan 2002 tarihli Sekizinci BTYK
toplantısında, tam katılım yönünde karar alınmış, 20
Haziran 2002 tarihinde çerçeve anlaşmasının TBMM'de
onaylanmasını takiben 29 Ekim 2002 tarihinde, Brüksel'de
tam katılıma ilişkin mutabakat zaptı imzalanmıştır.
4.2. Ulusal Teknoloji Amacına Yönelik Gündemdeki
Araçlar
AB Altıncı Çerçeve Programı: Altıncı Çerçeve
programının önde gelen iki uygulama aracı bütünleştirilmiş
projeler ve mükemmeliyet ağlarıdır. Bütünleştirilmiş
Projeler (Integrated Projects. İP), temel ve uygulamalı
araştırma,
teknoloji
geliştirme.
demonstrasyon.
yaygınlaştırma ve uygulama planlaması gibi etkinliklerin
bütünleştiği ve hedef odaklı, yeni bilgi üretmeye yönelik
projeler olarak tanımlanmaktadır. Ana getirişi yeni bilgi
olan hedeflere yönelmiş araştırmaları desteklemek için bir
araçtır. Uzun vadeli ya da riskli araştırmaları
kapsayabilirler. Genel olarak tanınan süre 3-5 yıl arasında
değişmekle birlikte gerekli olan durumlarda daha uzun
sürelerin tanınması da mümkündür.
Avrupa Birliği. Mart 2000 tarihli Lizbon zirvesinde,
Avrupa'yı 2010 yılında dünyanın en dinamik ve rekabet
gücü en yüksek bilgi ekonomisi haline getirmeyi
hedeflemiştir. Bu hedefe ulaşmak amacıyla tasarlanmış
6.ÇP ile yaratılmak istenen Avrupa Araştırma Alanı ile;
1. Özellikle ABD ve Japonya karşısında. Avrupa Birliği'nin
rekabet gücünün artırılması, (Bu amaç, aynı zamanda AB
bütünleşmesinin temelinde yatan en önemli sebeplerden
birisiydi.)
2. Avrupa birliği ülkelerinde bilgiye dayalı ekonomi ve
toplum düzeni geliştirilmesi ve bu yolla istihdam,
sürdürülebilir ekonomik büyüme ve toplumsal bütünlük
koşullarının iyileştirilmesi amaçlanmaktadır.
Ülkemizin AB Çerçeve Programlarına katılımı, 1999
yılındaki
Helsinki
zirvesinde
aday
ülke
statüsü
kazanmasının ardından gündeme gelmiştir. Konu ilk kez,
AB tarafından hazırlanan "Türkiye için Avrupa Stratejisi"
Mükemmeliyet Ağları ise (Netvvorks of Excellence, NoE)
belli bir araştırma alanında ve bir ortak etkinlik programı
etrafında Avrupa'da mevcut uzman ve kaynakları bir araya
getirerek mükemmeliyeti güçlendirmek, yaymak ve kalıcı
bütünleşme sağlamak üzere planlanmıştır.
AB tanımına göre. 250 işçiden az işçi çalıştıran işyerleri
KOBİ sayılmaktadır. Teknolojik yenilik yeteneğine sahip
KOBİ'ler bütünleştirilmiş projeler ve mükemmeliyet
ağlarında yer alabilirler. Sınırlı ARGE yeteneğine sahip
KOBİ'lerimiz. "CRAFT' (Co-operative Research) ve
'Kollektif Araştırma' uygulamalarından yararlanabilir. Yine
tüm KOBİ'ler açısından, işbirliği ve bilgilenme ortamı
Vi/.yon 2023 projesiyle ilgili ayrıntılı bilgi ve etkileşim için
lı ttp://vizyon2023. tu bitak.gov.tr
41
L
sağlayacak
ETI' (Ekonomik ve Teknolojik İstihbarat)
programı da oldukça yararlı bir araç olarak görülmektedir.
Finansman olanaklarının ötesinde projeleriyle programa
katılacak gerçek ve tüzel kişiler uluslararası alanda çalışma
ve araştırma sonuçlarını pazarlama konusunda deneyim
kazanacak, programla kurulmak istenen 'Avrupa Araştırma
Alanı'na entegre olabileceklerdir/
Bunun nedeni, teknoloji politikasının eksikliği değildir. Ne
yazık ki 1980'li yıllardan bu yana çok değerli yıllar,
sanayileşme sürecinde teknoloji politikası belgelerinin
dikkate alınmaması sonucu kaybedilmiştir. Şimdilerde
ülkemiz, ARGE'ye ve yeniliğe sunulan destekler
bakımından eskisine göre çok daha olumlu bir noktadadır.
Ancak ARGE ve yenilik çabalan, bir strateji çerçevesinde
hedefe yönlendirilmedikçe, ulusal teknoloji hedefine
ulaşmak oldukça güç olacaktır. Dolayısıyla ARGE ve
yenilik çabalarında Vizyon 2023 projesinin çıktıları rehber
alınmalıdır. Bunun gerçekleşmesi durumunda ulusal
verimlilik ve ulusal kalite altyapıları oluşarak sürekli
rekabet gücü ve dolayısıyla büyümenin önü açılabilecektir.
TÜBİTAK ve TTGV Destekleri: KOBİ'ler dahil, sanayi
işletmelerinin belli bir projeye bağlı ARGE ve yenilik
faaliyetlerine;
TÜBİTAK
Teknoloji
İzleme
ve
Değerlendirme Daire Başkanlığı hibe biçiminde, TTGV ise
ucuz kredi biçiminde destek sağlamaktadır.
Teknoloji Bölgeleri: 2002 yılında çıkarılan Teknoloji
Bölgeleri Yasasıyla üniversiteler, araştırma kurum ve
kuruluşları ile sanayi arasında işbirliği sağlamak; ülke
sanayinin uluslararası alanda rekabet edebilir ve ihracata
yönelik bir yapıya kavuşmasını sağlamak; teknolojik
yenilikler yoluyla verimliliği ve kaliteyi artırmak gibi
amaçlara yönelik olarak teknoloji bölgesinde inşa edilecek
bina vs. için ödenek tahsisi, bölgede çalışacak şirketler için
vergi indirim ve muafiyetleri gibi kolaylıklar sağlamaktadır.
KAYNAKÇA
DPT (2000): Sekizinci Bes Yıllık Kalkınma Planı Bilim ve
Teknoloji Ö/K Raporu, Ankara:DPT
Fontagne,L. (1999): "Foreign Direct Investment and International
Trade: Complements or Substitutes?", STI Working Paper, OECD
Lal), Sanjaya (2000): "FD1 and Deveiopment: Policy and
Research lssues in the Emerging Context", QEH VVorking Paper
43
Lall, Sanjaya ve Manuel Albaladejo (2002): "Indıcators of the
Relative Importance of IPRs in Developing Countries", QEH
Working Paper No 85
Taymaz, E. (2001): Ulusal Yenilik Sistemi - Türkiye İmalat
Sanayinde Teknolojik Değişim ve Yenilik Süreçleri,
Ankara:TÜBİTAK/TTGV/DİE
Göker, Aykut (2002): "Yabancı Sermaye ve ARGE I",
Cumhuriyet Bilim ve Teknik Dergisi 13 Temmuz 2002
Göker, Aykut (2002): "Yabancı Sermaye ve ARGE II",
Cumhuriyet Bilim ve Teknik Dergisi 27 Temmuz 2002
UNCTAD (2002): World lnvestment Report, www.unctad.org
SONUÇ
AB üyeliği, sorun çözecek sihirli bir değnek olarak
algılanmamalıdır. Resmi üyelikten önce, birçok alanda AB
standartlarını yakalamak ve geçmeye yönelik her türlü
çaba, üyelik amacına da hizmet eder. Kalite ve verimlilik
düzeyinde ilerleme her şeyden çok teknolojik gelişmeye
bağlıdır. Teknolojik gelişmişlik düzeyine ilişkin birçok
göstergede çok geri durumda olduğumuz görülmektedir.
.Alımcı (,'crçeve Programı hakkında ayrıntılı bilgi
www.fp6.org.tr
Destekler hakkında ayrıntılı bilgi için. www.ttgv.oig.tr ve
\\\\\\.Hihitak.L!ov.lr
için
42
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III.Kalite Sempozyumu
06-07 Haziran 2003
SANAYİNİN REKABET GÜCÜ ve KALİTE
Makina Müh. Atilla Şahin AKSOY
ÖZET
1-REKABET GÜCÜNDEKİ DEĞİŞİM ve GELİŞMELER
Dünya ile entegrasyonu tamamlamak, AB'ye girmek ve
bu yolda gelişmek, güçlü bir ülke olmak gibi büyük hedefleri olan ülkemiz, bu hedeflere ulaşabilmek için;
Çok hızlı yaşanan değişim ve küreselleşme, toplumsal
sistemin tüm alt sistemlerini ve bireylerini etkilemektedir.
Küreselleşme ile ortaya çıkan yeni rekabet koşullan, eskiye
oranla çok daha sert ve imha edicidir. Çünkü, değişim
rüzgarları karşısında tek sabit kalan şey, her şeyin değişken
olduğudur.
-Küreselleşen pazar koşullarını her yönüyle tanıması,
-Tüm dünyayı etkileyen " DeğişinV'in getirdiği her türlü
yapısal önlemleri alması ve gerçekleştirmesi,
-Rekabetin zorunlu kıldığı "Kalite Anlayışı"nı tüm ülkede yaygınlaştırması yoluyla
"Rekabetçi Kalite"yi tüm kurum ve kuruluşları ile
benimsemesi, uygulaması ve sürekliliğini sağlaması
gerekmektedir.
Ürün kalitesi, hizmet kalitesi, organizasyon kalitesi,
toplum kalitesi, yaşam kalitesi..
Kalite kavramını bu denli ön plana çıkaran, yaşanan hızlı
değişim sürecinde üretilen mal ve hizmetlerdeki
çeşitlilik, uluslararası ticarette liberalleşme, ticari
sınırların yok olması, teknolojik ilerlemeler ve bu
gelişimlerin
beraberinde
getirdiği
yeni
rekabet
koşullarıdır.
" Ne üretirsem onu satarım " anlayışı yerine " Müşteri
gereksinim ve beklentilerini belirleyerek , bu doğrultuda
uygun mal ve hizmeti, düşük maliyetle, yüksek kalite
standartlarında ve hızlı bir biçimde pazara sunmak
"anlayışına bırakmak zorunda kalmıştır. Bu durumda,
rekabette sürekli üstünlüğü sağlayabilmenin tek koşulu
müşteridir. Tüm bunların sağlanabilmesi için kalite,
yenilik ve değişim boyutları bir arada incelenmelidir.
Bu çalışmada "Sanayinin Rekabet Gücü ve Kalite"
başlığı altında,
- Son yıllarda rekabet gücündeki değişim ve gelişmeler
- Rekabet ve rekabette kalitenin etkisi
- Sanayi sektöründe kalite yönetimi
- Kalite sistemlerinde gelişmeler : ISO9000-2000 ve
EFOM sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler
Rekabet , rekabet gücü , kalite
standartları , mükemmellik
kalite yönetimi , kalite
İçinde yaşadığımız yeni yüzyılda en çok konuşulan konuların
başında "Değişim" gelmektedir. Dünyadaki gelişmeler
doğrultusunda
makro
ve
mikro
düzeyde
tüm
organizasyonlarda değişimin kaçınılmaz olduğundan söz
edilmektedir. Organizasyonları değişime zorlayan faktörler ise
(Boscheck,1994; Aktan, 1997:28-29):
•
Küreselleşme ve rekabet,
•
Uluslararası
kazanması,
•
Bilgi
teknolojilerindeki
gelişmeler:
bilgisayar
kullanımının yaygınlaşması; üretim sürecinde robotlardan
yararlanılması ve haberleşme alanındaki hızlı gelişmeler,
•
ve
bölgesel
bütünleşmelerin
'önem
Yeni teknolojik bulutlar,
•
Yeni açılan pazarlar ve beraberinde getirdiği pazar payı
kapma yarışı,
•
İnsan hakları ve demokrasi alanındaki gelişmeler
dolayısıyla organizasyonlarda insana saygının önem
kazanması,
•
Müşterinin bilinçlenmesi ve beklentilerinin (kalite, hızlı
servis, ucuzluk, ürünün estetik değeri, güvenilir olması
v.b.) değişmesi,
•
Firma evlilikleri ve değişen müşteri yapısı (GM/Opel/Fiat
, Ford/Volvo, VW/Audi/Skoda.)
•
Bu faktörler ve bunlara eklenebilecek birçok faktör
organizasyonlarda değişimin bir zorunluluk olduğunu
ortaya koymaktadır.
Dünyada, üretim sistemlerindeki ve bunun dayandığı teknoloji
tabanındaki köklü değişimlerle bilgi toplumuna geçiş süreci
yaşanmaktadır.
Özellikle
enformasyon
(bilişim)
teknolojisindeki gelişmelerin bir sonucu olan il ., otomasyon
43
teknolojisi, yalnızca basit işgücünü değil, belirli ölçüye
kadar beyin gücünü de ikame edebilme olanağını
vermiştir. Bu çerçevede kaliteli insan gücüne dayanan
bilgi yoğun sanayiler ve ileri üretim yöntemleri hızlı
gelişmenin belirleyicisi olmuştur.
Bilgi çağında yaşanan değişimler o kadar hızlı
olmaktadır ki. daha önceden öngörülerde bulunabilmek
artık mümkün olmamaktadır. Bugün bir işletme için
değişim, içinde bulunduğu rekabet ortamı ve bu ortamda
ayakta kalabilmek için geliştirmek zorunda olduğu
stratejilerine göre biçimlenmektedir.
Özellikle otomotiv, kimya, elektronik ve dayanıklı
tüketim malı üreten kuruluşlar pazardaki üstünlüklerini
üretim güçleriyle sağlamışlardır.
1970'li yıllarda teknolojinin yaygınlaşarak, hayatımızın
her alanına girdiği bu dönemde, üretim öğelerini ucuz
olarak sağlayan ve bunları teknoloji yardımıyla biraraya
getiren işletmeler, daha düşük maliyette rekabet dönemi
başlatmışlardır.
Şekil 1: Rekabette Son 40 Yılda Yaşanan Değişim
1.1. Rekabet
Rekabet, sosyal hayatta kimin iyi olduğunun bilinmediği
durumlarda, bunu belirleme yoludur.
İşletmelerin rekabet gücü dinamik yapılarına, yatırım
kapasitelerine,
Ar-Ge çalışmalarına ve
kullandıkları
teknolojilerin uygunluğuna bağlı olarak yenilik oluşturma
becerileri ile yakından ilgilidir.
İşletmelerin rekabet gücünden uluslararası rekabet gücüne
geçildiğinde rekabet gücünün çok boyutlu olduğu ve ülkenin
rekabet gücünün tek tek işletmelerin ortalama rekabet
gücünden daha çok şey ifade ettiği kabul edilmektedir. Bunlar;
ülke ekonomisinin sahip olduğu birçok kurumsal yapıyı
kucaklayan, ülkenin üretim yapısını, teknolojik alt yapısını,
teknoloji üretim kapasitesini ve dinamiğini, nitelikli insan
sermayesini içeren ve ekonomik ortamı da temsil eden
faktörlerle yakından ilişkilidir
Bir ülkenin rekabet gücü, o ülkenin ürettiği malların -ister iç
tüketim, ister ihracat için olsun- diğer ülkelerin mallarıyla
kalite ve fiyat bakımından yarışabilecek düzeyde olmasını
ifade etmektedir. Rekabet gücü; üretim ve verimliliğin
artması, yaşam standartlarının iyileşmesi ve istihdamın
geliştirilmesi için bir ön koşuldur.
Rekabet gücünün artması, ülke ekonomisinde zincirleme bir
reaksiyonun oluşmasına yol açmaktadır. Bu artış; üretim ve
ihracatta gelişmeye neden olmakta; karlılığın büyümesine
böylece yatırımlarda hızlanmaya ve istihdamın gelişmesine
etki etmektedir.
80'li yıllara gelindiğinde ise rekabette yeni bir boyut
açılmıştır: Kalite. Artık ucuz ve bol ürüne doymuş
kitleler, kaliteli ürünlere yönelmişlerdir. Zamanla kalite
kavramına yenilik, esneklik, hizmet ve pazara daha
çabuk ulaşma, yani hız eklenmiştir. Yarının dünyasında
rekabetin gizli avantajları ise, 90'li yılların rekabet
unsurlarına
ek
olarak
mükemmeliyet
şeklinde
belirlenmektedir. Rekabette son 30 yıllık değişim Şekil
I'de görülmektedir.
Diğer yandan teknolojik gelişmelerin sağladığı verimlilik
artışı, dünya pazarlarının küreselleşmesi, bilgi toplumuna
geçiş aşamalarının yaşanması, ürün ömürlerinin giderek
kısalması, pazara yeni ürünler sunma sürelerinin
azalması ve sürekli değişen müşteri gereksinimleri 9O'lı
yılların işletmelerini farklı yaklaşımlara yönlendirmiştir.
Böyle bir ortamda, çağdaş organizasyonlar olarak
varlıklarını sürdürmek isteyen işletmeler, Adam Smith
ile başlayıp günümüze kadar devam eden bütün yönetim
kavram ve tekniklerini bir kenara bırakarak, modern
yönetim anlayışının beraberinde getirdiği, Tam
Zamanında Üretim, Toplam Kalite Yönetimi, Yeniden
Yapılanma ve Mükemmellik Modeli gibi bir çok yeni
yönetim tekniklerini uygulamaya çalışmalıdırlar.
Dünya ekonomisindeki küreselleşme ve serbestleşirle trendi
ile birlikte "Uluslararası Rekabet Gücü" kavramı çok sık
kullanılmaya başlanmıştır. Uluslararası rekabet gücüne sahip
olmak demek, rakip yerli ve yabancı firmalara kıyasla (1) ürün
fiyatı ve/veya (2) ürün kalitesi, teslim zamanı ve satış sonrası
hizmetler gibi fiyat dışı unsurlar açısından şu anda ve
gelecekte aynı durumda veya onlardan üstün olmak demektir.
1.2 İşletmelerin Rekabet Güçleri ile ilgili Başlıca Stratejik
Faktörler
Son dönemin rekabet sisteminde fiyat rekabetinden çok,
kalite rekabeti, ürün çeşitlendirmesi, modern tasarım ve
görüntü, artan ölçüde önem kazanmaktadır. Porter'a göre,
rekabet avantajlarını ülkeler değil, firmalar yaratır. Bu nedenle
işletmelerin rekabetçi stratejileri önemlidir (Erkan, 1995:85).
İşletmelerin rekabet gücünün belirlenmesinde birden fazla
faktör vardır. Bu faktörlerin neler olduğunu kesin olarak
belirlenmesi mümkün olmamakla beraber başlıca faktörler
şunlardır:
Üretim Maliyeti: Rekabet gücünü belirlemede en önemli
faktörlerden biri maliyettir. Özellikle işletmelerin üretim
maliyetlerini azaltacak yöntemleri en iyi biçimde de
uygulamaları gerekmektedir. Başarıyla uygulanan kalite
çalışmaları, kalitesizliğin maliyetlerini izleme ve önleme ile
44
önemli maliyet avantajları yaratabilir. Azalan maliyetler,
işletmelerin fiyat avantajı ile pazarda konumlarını güçlü
kılmaktadır.
Kalite ve Standartlara Uygunluk: Değişen müşteri
ihtiyaç ve beklentilerine cevap verebilecek kalite anlayışı
ve uygulamalarının benimsendiği ve sürekliliğinin
sağlandığı işletmeler rakipleri karşısında üstünlüklerini
koruyabileceklerdir.
Özellikle
uluslararası
kalite
standartlarına uygun ürün ya da hizmet üretimini
gerçekleştiren işletmeler, iç pazarda olduğu gibi dış
pazarda da rekabet avantajına sahip olacaklardır.
Nitelikli İşgücü: Giderek artan rekabet ortamında yer
alan endüstrilerde, toplam üretim maliyetleri içinde
niteliksiz işgücü maliyeti azalmaktadır. Artık, işçiliğin
toplam maliyetler içindeki, ücret düşüklüğünden
kaynaklanan rekabet gücünü, bir avantaj olarak görmeye
yetmemektedir. İşçilik ücretlerinin rekabet gücü içinde
belirleyici bir faktör olmaktan çıktığı bu yeni yapılanma
çerçevesinde nitelikli ve eğitimli işgücü ön plana
çıkmıştır.
Liretim Teknolojisi ve Ar-Ge Faaliyetleri: Ulusal ve
uluslararası pazarlarda rekabet avantajı sağlamak ve bu
avantajlarını sürekli kılmak isteyen işletmeler rakiplerine
göre daha kaliteli ürünü daha kısa sürede üretebilecek
uygun teknolojiyi seçmeleri gerekmektedir.
Üretim teknolojisinin önemi kadar yapılan Ar-Ge
faaliyetlerinin yoğunluğuda rekabet gücünü etkin kılan
faktördür. Bugün rekabet gücü açısından üst sıralarda yer
alan ülkeler dikkate alındığında, Ar-Ge faaliyetlerine
yapılan yatırımların yüksek olduğu görülmektedir.
Dünyada Ar-Ge harcamalarının en yüksek olduğu
ülkeler; İsveç, Japonya, ABD, Fransa, Finlandiya,
Almanya ve İngiltere'dir. Türkiye' de Ar-Ge harcamaları
cok düşük değerlerde kalmıştır. Bu durumda özellikle
görev, büyük ölçekli işletmelerimizin bireysel çabasına
ve
üniversite-sanayii
işbirliğine
düşmektedir.
(WEF,1997)
Pazar Payı: Bir işletme ister iç pazara, isterse dış
pazarlara girmeye karar verdiğinde, her iki pazarda da
hedef alacağı pazar payını ve bu bu paya ulaşmak için
izleyeceği stratejilerini belirlemek zorundadır. Pazar payı
rekabette önemli unsur haline gelmiştir. Çoğu durumda,
hedefledikleri pazarın önemli payına sahip olmuş
işletmeler, rakiplerine göre rekabet avantajına sahiptirler.
Mevcut pazar payının korunması ve daha da
geliştirilmesinde pazar araştırması, kalite, üretim ve
teslim hızı ile teslim sonrasında hizmetler gibi faktörler
de önemli rol oynamaktadır.
1.3. Rekabet Gücü Açısından Türkiye
Yoğun rekabet karşısında ülkemizin durumu nedir?
Türkiye'nin uluslararası pazarlarda rekabet gücü ne
düzeydedir? Bu soruların cevabı, uluslararası rekabet
edebilirlik yönünden dünya ülkelerinin konumunu araştıran
Dünya Ekonomik Formu'nun (WEF-World Economic Forum)
1997 yılında yayınlanan Küresel Rekabet Raporu'nda
sunulmuştur. Bu rapora göre, Türkiye'nin uluslararası
düzeyde rekabet gücünün genel olarak düşük olduğu
belirtilmektedir.
WEF'ın 53 ülkeyi kapsayan araştırmasına göre dünyada
rekabet gücü en yüksek ülkeler arasında, ilk sırada Singapur,
ikinci sırada ise HonKong yer almaktadır. Asya
kaplanlarından Tayvan 9., Malezya 10., Tayland 14., Güney
Kore ise 20. Sırada bulunmaktadır (VVEF, 1997)
Türkiye'nin yeri ise 36. sıradadır. WEF'in değerlendirmesine
göre, Mısır, Çin, Portekiz, Çek Cumhuriyetleri, Meksika,
Filipinler ve Slovakya gibi ülkelerin rekabet gücü Türkiye'nin
rekabet gücünden daha yüksek olarak değerlendirilmektedir.
Uluslararası Yönetim Geliştirme Merkezi (IMD The Wold
Competitiveness Yearbook)1997 yılı Avrupa'da Rekabet
Gücü sıralamasında ise Türkiye Avrupa ülkeleri arasında 22.
Sırada yer almaktadır.
AB Komisyonu İlerleme Raporu'nda
(9.10.2002-Brüksel) Türkiye ile ilgili temel
değerlendirmelerde;
Ekonomik Kıstaslar çerçevesinde,
Türkiyenin
pazar
ekonomisi işleyişi alanında kaydettiği ilerleme dış rekabet
baskısına karşı direncini güçlendirmektedir. Fakat
Piyasaların işlerliğini ve Rekabet gücünü " arttırmak için
Türkiye'de halihazırda uygulanan reform sürecinin yeterli
olmadığı makroekonomik denge ve mali sürdürebilirliğin
sağlanması gerektiği belirtilmiştir.
Buraya kadar yapılan genel değerlendirmeler ülkemizdeki
tüm sektörlerin rekabet güçlerinin düşük olduğu anlamına
gelmemektedir. Sektörlerimizin tek tek rekabet gücü
değerlendirmesi yapıldığında tekstil-pamuklu giyim, demirçelik, demir dışı metaller, çimento, selüloz, cam, lastik,
seramik gibi sektörlerimizin rekabette güçlü olduklarını
görmekteyiz. Ancak yine de belirtilmesi gereken sektörlerin
rekabet gücünü değerlendiren çalışmaların yok denecek kadar
az olduklarıdır.
2. REKABETTE KALİTENİN ETKİSİ
Günümüzdeki ekonomik ve teknik gelişmeler, üretimden
tüketime kadar her aşamada meydana getirdiği değişimler,
mal ve hizmet kalitesinin önemini artırarak çok sayıda kalite
sorununu da beraberinde getirmiş ve kalite kavramı bir çok
ürün tasarımcısını, mühendisi, girişimciyi ve tüketiciyi
ilgilendiren bir konu haline gelmiştir.
Kalite kavramı artık, ürüne üretim sürecinden sonra takılan bir
aksesuar olmaktan çıkmıştır. Günümüz koşullarında
endüstriyel kuruluşlar, pazar payını kaybetmemek amacıyla
kalitesiz üretim yapmamaya özen göstermekte ve kalitenin
üretim sürecinde yaratılabilmesi için, kalite kontrol sistemleri
geliştirmektedirler (Tan.Peşkircioğlu, 1989:26).
45
Kalite; kaynakların verimli kullanımını sağlayan, ürün ve
hizmetlere kullanım uygunluğunu kazandıran, müşteri
gereksinimlerine uygun üretim ve hizmet anlayışını
egemen kılan ve böylece işletmelerin kamusal
sorumluluklarını da olumlu olarak gerçekleştirmelerine
olanak sağlayan bir performans boyutudur. Kalite bu
anlayış çerçevesinde gerçekleştirildiğinde, işletme
performansına elbette büyük katkı sağlayacaktır. Bu
katkıların ölçülmesi ve bu alanda sağlanan gelişmelerin
bilinmesi
gerekmektedir.
Artık kaliteyi
işletme
performansının bir boyutu olarak değerlendirmek
zorunluluk haline gelmiştir.
Massachutsetts, Cambrige Stratejik planlama Enstitüsü
tarafından kalite, karlılık ve pazar payı arasındaki ilişki
üzerine çalışma yapılmış ve 3000 işletme ile yapılan
çalışmalar sonucunda kalitenin pazar payını artırmada
ana faktör olduğu görülmüştür.
Şekil 2'de görüldüğü gibi kalitenin iki yönü vardır.
Birincisi müşteri odaklı kalite. İkincisi ise tasarım
özelliklerine yönelik kalitedir. Müşteri odaklı kalite fiyat
avantajı ve müşteri değerleri ile birlikte pazar payında
artış sağlayacaktır. Aynı biçimde kalite standartlarına
uygunluk verimlilik ve kalitenin maliyetleri azaltıcı
etkisi ile düşük maliyeti ortaya çıkartacaktır. Düşük
maliyetle pazara giren işletme ise yüksek karlılık ve
büyüme sağlayacaktır. Bu artan gelişine döngüsü kalite
iyileştirmelerine yapılan yatırımlarla doğru orantılı
olarak gelişme gösterecektir. (Ross, 1994:9-12).
Şekil 2 : Kalite Döngüsü ( Kaynak : Ross, 1994 :10 )
Ti
un
lı^u
IJ
te
Dufuk
mabye!
[ LJıl
•lilıteıım
IV.U.B
(/izim 1.3
Müşteri odaklı. "Dış" ve "İç" müşterilerin
gereksinim, talep ve beklentilerini tam olarak
karşılayan bir anlayış içinde faaliyet gösteren,
•
Katılımcı: Problem çözme, fikir üretme, öneri
geliştirme ve karar almada tüm çalışanların
görüşlerinin dinlendiği,
•
Hedef birliği içinde: Tüm çalışanlara hedeflerin
yayılımı ve ortak amacı gerçekleştirme yönünde
birleştikleri,
•
Nitelikli çalışanlar: Yüksek performansın ancak
eğitim düzeyi yüksek çalışanlarla yapılabileceğine
inanan ve çalışanların bilinç düzeyinin yükselmesine
yönelik faaliyetlerde bulunan,
•
Yüksek motivasyonla: İşletmeyi hedefe ulaştırma
konusunda en çok çaba gösterenlerin çalışanlar
olduğuna inanılarak, çalışanların gösterdikleri çabalar
karşısında ödüllendiren,
•
Sistem içinde çalışan: Saptanan hedeflere ulaşmak
için bir sistem içinde hareketi sağlayacak plan ve
programların gerçekleştirildiği,
•
Gerçek veriler ve hız: Gelecek için verilen kararlarda
görüşlerini gerçek verilere dayandıran ve kararlarını
rakiplerine göre daha hızlı uygulamaya geçiren,
•
Sorumlu yönetim: Sistemlerin geliştirilmesi ve
demokratik bir idarenin oluşturulması konusunda
üzerine düşen görevlerin bilincinde bir yönetim
anlayışı.
Yukarıda sayılan bu özellikleri başarılı olarak yerine getiren
işletmeler, teknolojinin de yardımıyla yüksek rekabet gücünü
sağlayabilen işletmelerdir.
Misten Ifeğen
İKİ ıLMJı
•
Kalite E'orıju
K a y n a k ; ı K.ı;.-. 1"-M İlli
(Ünlümüzde kalite, işletmelerin daha fazla kar etmeleri
için değil, işletmelerin varlıklarını sürdürebilmeleri için
/.orunlu hale gelmiştir. Bugünün rekabet koşulları altında
faaliyet gösteren işletmelerin, Misyon ve Vizyonlarını
belirlemeleri ve buna bağlı olarak Strateji ve kalite
politikalarını planlamaları, uygulamaları ve zamanla
bu politikalarını geliştirmeleri gerekmektedir.
Bugün en üst düzeyde rekabet gücüne sahip işletmelerin
ortak özellikleri :
Yapılan çalışmalar da göstermektedir ki, dünya ticaretinin
giderek serbestleştiği ve rekabetin önem kazandığı
günümüzde sanayinin rekabet gücünün artırılmasına ilişkin
stratejiler benimsemesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Özellikle
ülkemizde
lokomotif ve
gelişme
sektörleri
olarak
adlandırılabilecek olan sanayilerin ulusal ve uluslararası
alanda rekabet avantajı sağlayabilmeleri için kalite yönetimi
sistemlerini
uygulayarak
yeniden
yapılanmayı
gerçekleştirmeleri gerekmektedir.
3. SANAYİ SEKTÖRÜNDE KALİTE YÖNETİMİ
Bir İşletmenin rekabet avantajı müşterileri için değer yaratma
yollarıdır. İşletmelerin iç ve dış rekabet güçlerini rakiplerine
göre değerlendirdiği kriterler önemli kriterler ;
Birim üretim maliyeti, yatırım yapabilme gücü, teslim süresi,
kapasite esnekliği, kapasite ve standartlara uygunluk,
güvenilirlik, üretim teknolojisi, nitelikli personeli elde tutma
gücü, firma imajı, pazar payı, teslim sonrası hizmetler,
envanter dönüşümü, Ar-Ge faaliyetleri ve üretme zamanıdır.
46
3.1.İşletmelerdeki Kalite Yönetimi Bileşenleri
3.1.1. Üst Yönetimin Desteği
Kalitenin geliştirilmesi, şu andaki performans düzeyi ile
istenen performans düzeyi arasındaki farkın kapatılma
sürecidir. İstenen performans düzeyine ulaşmak için en
fazla çaba göstermesi gerekenler ise üst yönetim yani
liderlerdir.
Kalite
anlayışının
yaygın
olarak
benimsenmesi için gerekli değişim ancak üst yönetimin
desteği ile gerçekleşmektedir.
Üst yönetimin desteğinin kalite yönetiminin diğer
bileşenleri üzerinde bir etkiye sahip olduğu bilinen bir
gerçektir. Örneğin, Üst yönetimin, müşterilerle olan
güçlü ilişkisi, müşteri ihtiyaç ve beklentilerine ilişkin
ayrıntılı bilgiler sağlayarak, ürün tasarımı süreci üzerinde
olumlu bir etki yaratmaktadır.
Müşteri istekleri belirlendikten sonra, kuruluşun rekabetçi
ortamda bunları ne derece karşılayabildiği de ölçülmelidir. Bu
adımda kullanılabilecek yöntem kıyaslama yöntemidir.
Elde edilen veriler, müşterilerin verdikleri örnekler ve
algılamalarla kıyaslandığında, işletmenin pazar payını artırıcı
ürün veya hizmet tasarımının gerçekleştirilmesine yardımcı
olacaktır
Kalite uygulamaları müşterilerle sık sık görüşmeyi,
müşterilere ziyareti, müşterilerin işletmeye ziyaretini
içermektedir. Bu durum ürün ve hizmet kalitesi üzerine
müşteri geri bildirimini özendirmektedir.
Müşterilerle ilişkinin üç şekilde kalite performansı üzerine
dolaylı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir:
Tedarikçi ilişkileri üzerinde önemli etkiye sahip yine üst
yönetimdir. Tedarikçilerin seçilmesi ve uzun süreli
ilişkilerin kurulması, fiyat kadar önemli olan kalitenin ön
plana çıkartılması konusunda üst yönetime önemli
görevler düşmektedir. Tedarikçilerle üst yönetim
arasındaki güçlü ilişkiler, girdi kalitesinin istenen
nitelikte sağlanmasına neden olmaktadır. Üst yönetim
yeni ürünlerin pazara sunulmasından önce girdi kalitesini
denetleyerek, ürün tasarımı ve süreç kalitesini de
etkileyebilmektedir.
İstatistiksel süreç kontrol/geri bildirim faaliyetlerinin
düzenli ve doğru olarak işlemesi yine Üst yönetimin
desteği ile gerçekleşmektedir.
Üst yönetim, yukarıda sıralanan faaliyetler konusunda
aktif kalite liderliğini sağlayıp, kalite için üzerlerine
düşen sorumlulukları kabul etmelidir.
3.1.2. Müşteri İlişkileri
Müşterilerle açık ve yakın bir ilişkinin tanımlanması ve
kurulması
müşteri
ihtiyaç
ve
taleplerinin
sınıflandırılmasını kolaylaştıracağı gibi ürün tasarım
süreci için önemli bir girdi sağlayacaktır. Güçlü müşteri
ilşkilerini geliştirmenin anahtarı, firma ile müşteriler
arasındaki iletişim bağının kurulmasıdır.
Müşteri gereksinim ve beklentilerinin doğru olarak
belirlenmesindeki en iyi yöntem pazar araştırmalarıdır.
Ancak pazar araştırmalarında isteklerin önceliklerini
belirlemek karşılaşılan sorunlardan biridir. Müşterilerin
en çok ne istediklerini ve neye önem verdiklerini sormak
için kullanılan yöntemler, anketler, müşterilerle yapılan
toplantılar veya ziyaretler sırasında, seçenekler arasında
önceliklerin belirtilmesi istenmelidir. Önceliklerine göre
istekler öğrenildikten sonra ürün ve hizmetlerde
iyileştirme yapılmalı, ayrıca müşteri isteklerinin
karşılanıp
karşılanmadığı
da
ölçülmeli,
çeşitli
karşılaştırmalar yapılarak sonuçlar doğrulanmalıdır.
1.
Ürün tasarımının kalitesini geliştirmek; Güçlü
müşteri
ilişkisi, üretim süreci
değişkenliğini
azaltması nedeniyle tasarımın
istenen talebi
karşılaması ve böylece ürünün geri dönüşümü ve
yeniden işlenmesini azaltarak kalite performansını
geliştirmektedir.
2.
Üretilebilir tasarımların gerçekleşmesini sağlamak;
Müşterilerle güçlü ilişkilerin kurulması, ürünü
oluşturan temel belirleyicileri oluşturduğundan
üretilebilir tasarımların gerçekleşmesinde yardımcı
olmaktadır.
3.
Gelecek dönem çalışmalar için veri oluşturması;
Müşteri ilişkileri, müşteri gereksinim ve beklentilerini en iyi şekilde karşılanmasını sağlayarak,
potansiyel müşteri beklentilerine uygun ürünün
üretilmesi konusunda rehber nitelik taşımaktadır.
3.1.3. Tedarikçilerle İlişki
Sürekli iyileşmenin önemli konularından biri tedarikçi
firmalarla ilişkilerin geliştirilmesidir. Ürün veya hizmet
kalitesinin yükselmesi için girdi kalitesinin sağlanmasıdır. Bu
kavram, işletme ve girdi üreticileri arasındaki ilişkiyi
kapsamaktadır.
Tedarikçiler kurulan sağlıklı bir ilişki de kalite performansını
doğrudan etkilemektedir. Az sayıda ve uzun dönemli
tedarikçilerle çalışmak bu etkinin temelinde yer almaktadır.
Maliyetten daha çok kaliteyi dikkate alan tedarikçilerin
seçilmesi,
yüksek
kaliteli
ürünlerin
gerçekleşmesini
sağlayacaktır.
Satınalma birimlerinin en önemli görevlerinden biri,
tedarikçilerin nisbi güçlerini fiyat, işbirliği, kalite, teslimat,
teknoloji
ve
genel
yönetim
sistemleri
açısından
değerlendirebilecek kriterleri oluşturmaktır. Tedarikçilerin
başarılı faaliyetlerinin işletme tarafından ödüllendirilmesi,
onları daha iyi hizmet konusunda özendirmektedir
Tedarikçilerin sahip olduğu kalite sertifika ve belgeleri,
güvenilir girdi kalitesi hakkında üretici firmaya güvence
sağlamaktadır.
47
3.1.4. İşgücü Yönetimi
İşgücü faktörü, çalışan kişilerin sahip oldukları mesleki,
eğitimsel ve sosyal özelliklerin bir bütünüdür. İşgücü
faktörüne verilen değer o işletme ya da kurumun genel
yönetim politikası çerçevesinde belirlenmektedir.
İnsan kaynakları yönetiminde amaç, kişilerin işlerini en
verimli ve en tatminkar şekilde yapabileceği koşulları
saptayıp, bunları firma başarısına kanalize etmektir.
IMrına yönetiminin insan faktörüne verdiği değer arttıkça
işgücü verimi, işin kalitesi ve firma için.yapılan özveriler
de artacaktır. Bu yönetim felsefesi olarak insana saygıyı
gerektirmektedir.
İşletme içinde kalite herkesin işidir. Kaliteyi sağlamak;
nihai müşteriyi tatmin etmek ve çalışanı tatmin etmekten
geçmektedir. Çalışanın tatmininde insan kaynakları
yönetimi önemli rol oynamaktadır. Sadece ürüne yönelik
süreçlerin, tekniklerin geliştirilmesi kalite uygulamalarının başarılı olmasını sağlamaz. Bu gelişmelere
paralel olarak " birey kalitesinin" geliştirilmesi
gerekmektedir. Kalite yönetimi araçlarından biri olan
kalite çemberleri etkinliklerini harekete geçiren "insana
saygı duyulan bir işyeri" yaratma vizyonudur (Toplam
Kalite Yönetimi Araştırma Komitesi, 1994:18).
Çalışanların becerilerinden dolayı ödüllendirilmeleri
onların daha yaratıcı olmalarını ve kalite üzerinde
yoğunlaşmalarını sağlarken grup çalışmaları problem
çözme faaliyetlerinin temelini oluşturmaktadır
İşletmelerde görülen en büyük eksikliklerden biri, işi
bizzat yapanla yeterli iletişim kurulmamasıdır. İletişim
düzeyindeki artışlar, çalışanların işlerini daha iyi
\apabilecekleri bazı anlayışları da kazandırmaktadır.
I İsi yönetimin ve işletmedeki diğer yönetim kademelerin
heışeyden önce iletişimin, tüm yönetim fonksiyonlarını
birleştirici ve koordine edici çok önemli bir konu
olduğuna gönülden inanması ve bu inancı her fırsatta
hissettirmesi gerekmektedir. Çalışanların yönetime olan
güveninin temelinin yüz yüze ve sık sık yapılan
iletişimle sağlanacağı unutulmamalıdır
3.1.5. Ürün Tasarım Süreci
litkin bir ürün tasarım sürecinin, ürünün güvenilirliği,
özellikleri ve hizmet edebilirliği üzerinde büyük etkisi
olması nedeniyle kalite performansını doğrudan
etkilediğine inanılmaktadır.
ISO 9000 kalite güvence sistemi modeli içindeki iç
faktörlerin kontrolünde önemli maddelerden birini içeren
tasarım ve ürün geliştirmede kalitenin sağlanması
konusunun ISO 9001 kalite sisteminin de temel
konusunu oluşturduğu ve sistem belgelendirmesinde
referans kabul edildiği görülmektedir. Konunun bu
derece ciddiye alınmasının temel sebebi, nihai ürünün
ortaya çıkması için geçirdiği aşamalar içinde yapılan
toplam hatanın yaklaşık %75 gibi çok önemli bir bölümünün
ürün tasarım ve geliştirme aşamalarında yapıldığı
anlaşılmıştır. Tasarım ve geliştirme aşamasında ortaya çıkması
önlenebilecek bir aksaklığın, üretim veya daha sonraki
aşamalarda giderilmesi sırasında maliyet büyük miktarlarda
artmakta, bununla birlikte müşteri tatminsizliğine ve firma
imajının zedelenmesine yol açmaktadır (Akyol, 1993:115).
Pazar gereksinmeleri doğrultusunda kalite amaçlı tasarım
teknikleri olan eş zamanlı mühendislik, kalite fonksiyonu
göçerimi, hata modu ve etki analizi, deney tasarımı, üretim ve
montaj için tasarım ve kıyaslama teknikleri kulllanılarak
tasarımdan kaynaklanabilecek hatalar önlenebilmektedir.
Amaç, hatalı bir ürünle pazara çıkarak mevcut ve potansiyel
fırsatların kaçırılmasına engel olmaya çalışmaktır.
Müşteri gereksinimlerini karşılayan güvenilir ve üretilebilir
ürün tasarımlarını gerçekleştirebilmek için, iyi hazırlanmış
ürün tasarım süreci ile birlikte, bu alanda etkili faaliyet
gösterebilecek tasarım grupları oluşturulmalıdır.
3.1.6.Süreç Akış Yönetimi
Etkili bir süreç akış yönetimi, süreçteki değişiklikleri
azaltması nedeniyle, kalite performansı üzerine doğrudan bir
etkiye sahiptir. Süreç değişikliğindeki bir azalış, hatalı ürün
yüzdesine göre farklılık göstermektedir. Süreç akış yönetimi
çalışmaları, donanım arızalarından kaçınmak için önceden
programlanmış verimli bakım üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Toplam verimli bakım esas olarak arızalara yol açmadan
ekipman problemlerinin teşhisi ve tamiri konusudur. Bu,
operatörlerce günlük kontroller ve bakım teknisyenlerince
periyodik kontrol ve bakım yapılmasını içermektedir
Bir sürecin
basit olarak tasarımlanması, süreçteki
uyumsuzlukları minimum düzeye indirmektedir. Poka-Yoke
uygulamaları, üretim ya da montaj sırasında kullanılan çok
basit araç ya da metodlar sayesinde üründe ortaya çıkabilecek
kalite hatalarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.
Süreç değişikliklerini azaltmada diğer önemli bir konuda
günlük üretim plan ve programlarının yapılmasıdır. Günlük
üretim planları gerçekleştirilirken hatalı bir üretimle
karşılaşıldığında makinaların durdurulması gerekmektedir.
Hatalı ürün ve aşırı ara stokların ortaya çıkmaması için,
özellikle hücresel yerleşim, esnek üretim yaklaşımlarında
süreç iyileştirmelerinde dikkate alınması gerekmektedir. Bu
tür tekniklerin kullanılması üretim akışını yavaşlatmadan,
hataları çözmeyi kolaylaştırmaktadır.
Süreç akışını geliştirmedeki temel amaç, sıfır hataya
ulaşmanın hedeflenmesi, süreç değişikliğinin ve süreç
süresinin azaltılmasıdır. Her süreçteki değişkenlik azaltıldıkça,
bu değişkenlikten kaynaklanan hatalar azalmakta ve ürün
kalitesinde artış sağlamaktadır.
48
3.1.7.İstatistiksel Süreç Kontrol /Geri Bildirim
İstatistiksel süreç kontrol/geri bildirim uygulamalarının,
mühendis ve operatörlere ürünler hakkında sağlıklı ve
zamanında bilgi sağlaması açısından kalite performansı
üzerine doğrudan bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir.
Kalite problemlerinin ortaya çıkartılması, istatistiksel
süreç kontrol yardımıyla başarılmaktadır. İstatistiksel
süreç kontrolle birlikte, problem çözmede en çok
kullanılan istatistiksel araçlar yedi istatiksel araç, pareto
diyagramı, neden-sonuç diyagramı, histogramlar, kontrol
çizelgeleri, dağılma diyagramları, grafikler ve yedi yeni
kalite kontrol aracı olarak bilinen, ilişki diyagramı,
yakınlık diyagramı, ağaç diyagramı, matriks diyagramı,
matriks veri analiz diyagramı, süreç karar program kartı
ve ok diyagramı ve diğer istatistiksel yöntemler,
operatörler
ve
mühendisler
tarafından
sıklıkla
kullanılmaktadır.
İstatistiksel süreç kontrol/geri bildirim yöntemlerinin
kullanımı, hatalı üretim, kontrol dışı süreç gibi durumları
ortaya çıkarmaktan çok. hataların tekrarlanmasını
önlemeye ilişkin faaliyetlerdir.
yoğunlaşmıştır, bunu sağlamak ise ürün kontrolü yerine süreç
kontrolü ile mümkün olmaktadır.
4.1.1.Standartların amacı ve misyonu
ISO 9001 ve ISO 9004 Standartların oluşturulmasının ana
sebebi;
Müşteri tatminini sağlamayı ve sürekli iyileştirmeyi teşvik
etmeyi de içerecek şekilde, modern kalite yönetimi
yaklaşımını, kuruluşun süreçleri ve aktivitelerine kolayca
entegre edilmesini sağlamak.
ISO 9001
: Uluslararası Standarlar Organizasyonu
Kalite Değerlendirme Sistemidir .
ISO / TS16949
: Otomotiv üreticileri ve ilgili servis
organisazyonlarının kalite yönetim sistemidir
ISO 9001 : 1994
VDA6.1
QS9000
AVQS
EAQF
ISO 9001:2000
ISO/TS 16949
4. KALİTE SİSTEMLERİNDE GELİŞMELER
ISO 9001:2000'in temel yaklaşımı : "Ürünlerin belirlenmiş
gereksinimlerini karşılaması için güvence sağlamak ,
4.1.ISO 9000-2000 Standartları
ISO 9004:2000'ln temel yaklaşımı: " müşteri memnuniyetinin
sürekliliğini sağlayarak tüm paydaşlar için fayda sağlamak ,
İSO
Uluslararası
Standartlar
Organizasyonu
(International Standardisation Organization) olup
merkezi Brüksel'dedir.
4.1.2. ISO 9000-2000 Standartlarındaki Yapısal
değişiklikler.
ISO 9000 gerek bir kalite sistemi oluşturmak gerekse
mevcut bir kalite sistemini değerlendirmek amacıyla
kullanılabilen bir kalite yönetim sistemi modelidir
(Güven,1992:14). Kalite güvence sitemleri müşterinin
hatalı hiç bir ürün almamasını garanti etmek üzerinde
Şekıl-3 : İSO'MU I-2000 Süreç Modeli
M
Ü
Ş
T
E
R
4.1.2.1 Kalite Yönetim Sisteminde Süreç Odaklilik :
Girdileri çıktılara dönüştürmek için yönetilen ve kaynak
kullanan aktiviteler süreç olarak tanımlanmaktadır (ISO
9001:2000).
•
•
Genellikle bir sürecin çıktısı diğerinin girdisini oluşturur.
Katma değer yaratan aktivitelerdir.
Planlı
ve
kontrollü
şartlarda
uygulanırlar.
Yönetimin
Sorumluluğu
Ölçümler & analiz
iyileştirme
Ürün gerçekleştirme süreci
49
Süreç Yaklaşımı :Bu yaklaşıma göre;kalite yönetim
sistemi girdileri çıktılara dönüştüren tek ve büyük bir
süreç olarak düşünülebilir.
• Kalite yönetim sisteminin kurulması, korunması ve
geliştirilmesi için ihtiyaç duyulan süreçlerin
tanımlanması, yönetilmesi ve süreç sahiplerinin
belirlenmesi
• Bu süreçlerin izlenmesi, ölçmesi ve analiz edilmesi
•
Sürekli geliştirilmesi ve iyileştirilmesi gerekmektedir
4.1.2.2. PUKÖ (planla-uygula-kontrol et -önlem al)
döngüsü ile şirketin verimliliğinin sürekli gözden
geçirilmesi ve sürekli iyileştirilmesi (CİP)
Süreç yaklaşımına ek olarak, PUKÖ yaklaşımı tüm
süreçlerde ve süreç yönetim sisteminin bütününde
kullanılabilir.
Planla: Kuruluşun politikaları ve müşterilerin ihtiyaçları
doğrultusunda hedeflerin korunması ve bu hedefleri
yakalamak için ihtiyaç duyulan süreçleri tanımla
Uygula : Planlanan süreçleri uygula
Kontrol et : Süreçleri ve ürünleri, politikaları hedefleri
ye ürünle ilgili beklentileri karşılayıp karşılamadığını
tesbit etmek için takip et ve ölç.
Önlem al
önlem al.
Süreç performansını sürekli iyileştirmek için
4.1.2.3 Müşteri odaklılık
• Müşteri ihtiyaç ve beklentilerinin saptanması
•
Beklentilerin gerekliliklere (firma içerisinde)
dönüştürülmesi.
• Müşteri ile etkin bir iletişim kurulması
• Yasal gerekliliklerin ürün / hizmet sağlamada
dikkate alınması
• Müşteri gereksinimlerini karşılamak için müşteri
odaklı bir ortam oluşturulması. (ISO)
Müşteri memnuniyetinin ölçülmesi ve arttırılması
4.1.3.Kuruluş için fırsatlar
• Dokümantasyon gerekliliklerinin mümkün olan en
aza indirgenmesi
•
Tarafsız verilere dayanan sürekli iyileştirme
sürecinin varlığı.
•
Kuruluşlarda uygulanmasında daha esnek olması.
Yapıların istenildiği zaman entegre edilebilmesi.
• Yönetim için döngü oluşturan kontrol sistemlerinin
varlığı (PUKÖ).
•
Muhasebe ve finans gibi bölümlerin
entegrasyonunun mümkün olması.
• Kuruluşun süreçlerinin kuruluş hedefleri ile müşteri
beklentilerine daha fazla odaklı olması.
•
Hedeflerin yakalanması için süregelen süreçlerin
iyileştirilmesinin desteklenmesi.
• Mevcut süreçlerin analiz edilmesi ve revize edilmesi
• Süreç sahipleri için açık ve net yeki ve sorumlulukların
tanımlanması
•
Süreçlerin basitleştirilmesi
• Kesişim noktalarının azaltılması ve açık olarak
belirlenmesi
•
Bilgi akışında iyileştirmeler
•
Uygun göstergelerin tanımlanması ve takip edilmesi
TQM elsefesine sistematik yaklaşım olarak bakıldığında
EFQM İlkeleri
•
•
•
•
•
•
•
•
Sonuçlara Yönlendirme
Müşteri Odaklılık
Liderlik ve Amacın Tutarlılığı
Süreçlerle ve Verilerle Yönetim
Çalışanların Geliştirilmesi ve Katılımı
Sürekli Öğrenme, Yenilikçilik ve İyileştirme
İşbirliklerinin Geliştirilmesi
Toplumsal Sorumluluk
ISO 9000:2000 İlkeleri
• Müşteri odaklılık
• Liderlik
•
Verilerle karar verme yaklaşımı
• Süreç yaklaşımı
• Çalışanların katılımı Yönetime sistem yaklaşımı
•
Sürekli iyileştirme
•
Karşılıklı faydaya dayalı tedarikçi ilişkileri
Bu karşılaştırmadan da ISO 9000 - 2000 Standardının EFQM
Mükemmellik Modelinin alt kümesi olduğu açık bir şekilde
görülmektedir.
4.2. EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ
4.2.1. EFQM ve Felsefesi:
Sektörü, büyüklüğü, yapısı ve olgunluk düzeyi ne olursa olsun
bir kuruluş başarılı olmak için düzgün bir yönetim sistemi
kurmalıdır. EFQM Mükemmellik Modeli, kuruluşlara mükemmelliğe giden yolun neresinde olduklarını gösteren,
iyileştirmeye açık alanlarını saptamalarını sağlayan ve uygun
çözümleri üretmeleri konusunda teşvik eden pratik bir araçtır.
EFQM, "Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı", 1988 yılında ondört
kurucu üye tarfından kurulmuş, sekizyüzden fazla üyesi olan
ve kar amacı gütmeyen bir kurumdur.
EFQM Avrupa'da ve Avrupa dışında denenmiş en iyi
uygulamalarla ilgili girdileri toplayarak modeli güncelleştirir.
Böylelikle, modelin dinamik olması, yönetim konusundaki
güncel görüşleri yansıtması sağlanmış olur.
50
4.2.2 Mükemmelliğin 8 Temel Kavramı:
EFQM Mükemmellik Modeli sürekli mükemmelliği
yakalamanın pek çok değişik yaklaşım1, kullanarakda
mümkün olabileceğini kabul eden ve reçete sunmayan
bir çerçevedir. Bu reçete sunmayan çerçevenin altyapısını oluşturan bazı temel kavramlar
Şeki!-4'de
verilmiştir
Şekil-4 : F,FQM '" Mükemmelliğin 8 Temel Kavramı
4.2.3. EFQIV1 Mükemmellik Modeli:
EFQM mükemmellik modeli dokuz ana kriter üzerine
kurulmuş ve zorunluk içermeyen bir modeldir.Şekil-5'de
de görüldüğü gibi , bu kriterlerden beşi "Girdi" kriterini .
dördü ise "Sonuç" kriterlerini oluştıırur.Girdi Kriterleri
bir kuruluşun yaptığı faaliyetleri içerir .Sonuç kriterleri
ise o kuruluşun neler gerçekleştirdiğini gösterir. Sonuçlar
girdilerden kaynaklanır.
iyileştirmelere yol açan yenilikçilik ve öğrenme yaklaşımını
gösterir.
Performansla
ilgili
tüm
boyutlarda
sürdürülebilir
mükemmelliği gerçekleştirmek üzere pek çok yaklaşımın
olabileceği gerçeği üzerine kurulmuş olan model aşağıdaki
ifadeye dayanır:
Performansa , müşterilere , çalışanlara ve topluma yansıyan
mükemmel sonuçlar , politika ve stratejinin , çalışanların,
kaynakların ve. süreçlerin uygun bir liderlik anlayışıyla
yönlendirilmesi ile mümkün olabilir.
4.2.4 Modelin Yapısı:
Yukarıda gösterilen Model'deki dokuz kutu , kuruluşun
mükemmelliğe erişme yolunda gösterdiği çabalara ilişkin
değerlendirmeleri içeren ana kriterleri temsil eder.Her kriterin
ayrıntılı olarak anlaşılmasını sağlayan ayrı ayrı alt açınımları
vardır. İler bir kriter daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla
çeşitli sayıda alt kriterlerle desteklenmiştir.Alt kriterler ,
değerlendirme sırasında cevaplandırılması gereken çeşitli
sayıda soruyu ortaya koyar.
Çalışaiîterm Geliştirilmesi ve
Katılımı
Müşteri
Odaklılık
Sonuçlara
Yönlendirme
Sürekli
öğrenme
Liderlik ve Amacın
Tutarlılığı
•_4
.-.-••
"•»•••,.--••-*%
Süreçler ve Verilerle
/önetim
İşbirliklerinin
Geliştirilmesi
Toplumsal
Sorumluluk
,
* * • . " " •
Mükemellik= oTemel kavram esas alınarak, bir kuruluşu yönetme ve
başarılı sonuçlar elde etme konusunda başkalarına örnek olacak
uygulamalar gerçekletirmektir.
Şeklin alt ve üst tarafındaki oklar modelin dinamik
yapısını
ortaya koyar. Bu
oklar , girdilerdeki
iyileştirmeleri sağlayan ve böylece sonuçlardaki
4.2.4.1: Ana Kriterler:
/ - Liderlik :Lider kuruluşun misyonu ve vizyonunu nasıl
oluşturmakta ve gerçekleştirilmesini nasıl
51
uw
Çalışanlar
Çalışanlarla
ilgili Sonuçlar
"
Politika ve
Strateji
Liderlik
M
j"
•
"
•
Müşterilerle
ilgili Sonuçlar
Süreçler
m
.S*
Temel
Performans
Sonuçları
j
i
Toplumla ilgili
Sonuçlar
İşbirlikleri
ve Kaynaklar
Yenilikçilik ve Öârenme
kolaylaştırmaktadır.Uzun vadede başarı için gerekli kurumsal değerleri nasıl geliştirmekte ve yaşama geçirilmesi konusunda kişisel olarak nasıl bir rol
almaktadır.
2 - Politika ve Strateji : Kuruluş misyon ve vizyonunu
net bir şekilde paydaşlara odaklanmış bir strateji ve bunu
destekleyen uygun politikalar, planlar , amaçlar hedefler
ve süreçler yoluyla gerçekleştirmektedir.
3 •- Çalışanlar : Kuruluş , çalışanların bilgi birikimini ve
tüm potansiyellerini bireysel düzeyde, ekip düzeyinde ve
kuruluşun bütününde nasıl yönetmekte, geliştirmekte ve
özgürce kullanmalarını sağlamaktadır.
4 - Kaynaklar ve /,v birlikleri : Kuruluş Politika ve
Stratejilerini ve Süreçlerini etkin bir biçimde işlemesini
destekleyecek biçimde işbirliklerini ve kaynaklarını nasıl
planlamakta ve yönetmektedir.?
5 - Süreçler : Kuruluş Politika ve Stratejisini
destekleyecek, müşterilerini ve paydaşlarını tam olarak
tatmin edecek onlar için katma değerin artmasını
sağlayacak biçimde süreçlerini nasıl tasarlamakta ,
yönetmekte ve iyileştirmektedir?
6 Müşterilerle İlgili Sonuçlar :Kuruluş Dış Müşterileri
ile ilgili olarak ne gibi sonuçlar elde etmektedir?
('alışanlarla İlgili Sonuçlar : Kuruluş çalışanlar ile
ilgili olarak ne gibi sonuçlar elde etmektedir?
ıV
Toplumla İlgili Sonuçlar : Kuruluş , içinde
bulunduğu toplumla ( yerel, ulusal veya uluslararası )
ilişkili olarak ne gibi sonuçlar elde etmektedir?
') Temel Performans Sonuçları : Kuruluş , planlanmış
performansı ile ilgili olarak ne gibi sonuçlar elde
etmektedir.'.1
RADAR dört boyuttan oluşur:
Sonuçlar
-Results
Yaklaşım
-Approach
Yayılım
-Deployment
Değerlendirme ve -Assessment Review
Gözden Geçirme
Bu mantık bir kuruluşun aşağıdakileri yapması gerektiğini
belirtir:
•
Hedeflediği sonuçlan politika ve strateji oluşturma
sürecinin bir parçası olarak ortaya koymak.bu
sonuçlar kuruluşun hem finansal hem de operasyonel
açıdan gösterdiği performansı ve paydaşlarının
algılamalarını kapsamalıdır.
• Hem mevcut durumda hem de gelecekte hedeflediği
sonuçlara erişebilmesi için birbiriyle bütünleşmiş,
sağlam temelli yaklaşımlar planlamak ve bu
yaklaşımları geliştirmek.
•
Yaklaşımların, tam olarak yaşama geçirilmesini
sağlamak üzere sistematik bir biçimde yayılımını
gerçekleştirmek.
• Elde edilen sonuçların izlenmesi ve analizi için,
sürekli öğrenme faaliyetine dayanarak, uygulanan
yaklaşımları değerlendirme ve gözden geçirme.Bu
temelden hareketle gereken yerlerde iyileştirme
çalışmalarını belirlemek, önceliklendirmek, planlamak ve uygulamak.
•
4.2.4.2 .KADAR Mantığı :
Modelin kalbinde RADAR olarak tanımlanan bir mantık
veralır.
52
Modelin kuruluşlarda uygulanması sırasında, örneğin
özdeğerlendirme amacıyla, RADAR Puanlama
Matrisinin Yaklaşım, Yayılım, Değerlendirme ve
Gözden geçirme boyutları her " G i r d i " alt kriteri ile
ve ''Sonuçlar" boyutu da"Sonuç" alt kriterleri ile
ilişkilendirilmelidir.
4.2.4.3 .RADAR Mantığının Uygulanması
RADAR
mantığını
açıklanmıştır:
oluşturan
boyutlar
•
Kuruluşların iyileştirme planlarını oluşturmaları ve
mükemmellik yolunda ilerleyebilmeleri için bir çıkış
noktası niteliği taşır,
•
Kuruluşa mükemmellikteki kararlılığının, EFQM/KalDer
tarafından eğitilmiş deneyimli
bir değerlendirici
tarafından onaylanması olanağını tanır,
•
Mevcut ve potansiyel müşterilere kuruluş içinde
iyileştirmeler yapıldığına dair kanıt sunarak, pazarlama
potansiyelini artırır,
•
Kuruluşa, EFQM Mükemmellik Modeli'ni kullanan,
yönetilen başarılı kuruluşlarla etkili bir diyaloga
girebilmesini sağlayacak ortak bir dil sunar
aşağıda
Sonuçlar:
Sonuçlar boyutu kuruluşun neler elde ettiğini içerir.
Mükemmelliğe erişmiş bir kuruluşta sonuçlar olumlu
eğilimleri ve/veya sürekli iyi bir performansın varlığını
göstermeli, hedefler uygun ve erişilebilir olmalı, başka
kuruluşlar ile karşılaştırıldığında performans yüksek
olmalı
ve
tüm
bu
sonuçlar
yaklaşımdan
kaynaklanmalıdır. Bunlara ek olarak sonuçlar ilgili alan
ve faaliyetleri kapsamalıdır.
Yaklaşım :
Yaklaşım, kuruluşun ne yapmayı planladığını ve bunu
yapmaktaki nedenlerini içerir.
Mükemmelliğe erişmiş bir kuruluşta yaklaşımın sağlam
temelli olması; yani anlaşılır bir temele dayanması, iyi
tanımlanmış ve geliştirilmiş süreçlere sahip, net bir
biçimde paydaşların gereksinimlerine odaklanmış ve
bütünleşmiş olması, bir yandan kuruluşun politika ve
stratejisine uyum sağlarken, diğer yandan da uygun
olduğu ölçüde diğer yaklaşımlarla ilişkilendirilmiş
olması beklenir.
Yayılım :
Yayılım bir kuruluşun yaklaşımını yaşama geçirmek için
neler yaptığını içerir.
Mükemmelliğe erişmiş bir
kuruluşta yaklaşımın ilgili alanlarda sistematik bir
biçimde uygulanması beklenir.
Değerlendirme ve Gözden Geçirme:
Bu boyut, bir kuruluşun yaklaşımını ve yaklaşımının
yayılımını değerlendirmek ve
gözden geçirmek için
neler yaptığını içerir. Mükemmeliğe erişmiş bir
kuruluşta, yaklaşım ve yaklaşımın yayılımının düzenli
olarak ölçülmesi, öğrenme faaliyetlerinin yapılması ve
bu iki faaliyet
sonucunda elde edilen bilgilerin
iyileştirme çalışmalarının belirlenmesi, bu konudaki
önceliklerin saptanması, iyileştirmenin planlanması ve
uygulama amacıyla kullanılması beklenir.
4.2.5 Kazanımlar
Mükemmellikte Kararlılık süreci ve bu süreçten elde
edilen çıktılar:
•
Kuruluşun bütünsel bir portresini ortaya koyar,
•
Kuruluşların iyileştirme önceliklerini belirlemelerine
ve hangi iyileştirme konularına odaklanacaklarına
karar vermelerine yardımcı olur,
•
EFQM
Mükemmellik Modeli ve özdeğerlendirmenin, iyileştirme konularının belirlenmesi ve
iyileştirme sürecinin yönetiminde bir pratik ve
kullanımı kolay bir araç olarak kullanılmasını sağlar,
5.SONUÇ VE ÖNERİLER
İşletme yönetiminin temel amacı, işletme olanaklarından en
iyi biçimde yararlanarak maliyetleri en aza indirmek ve
müşterisinin sürekli tatmini için kaliteli mal ve hizmeti
üretmektir. Bu amacın sağlanabilmesi, ancak kalite politika ve
uygulamalarının doğru ve tutarlı uygulanması ile mümkün
olacaktır.
Kalite yönetimi uygulamaları gerek iç ve gerekse dış
pazarlarda rekabet gücünün artırılmasında bir işletme faaliyeti
olarak ve aynı zamanda kısa dönemde bazı işletme sorunlarına
çözüm getirmekle birlikte, uzun dönemde işletmelerin
varlıklarını ve gelişimlerini sürekli kılmak açısından büyük
önem taşımaktadır.
Kalite yönetiminin başarılı sonuçlar verebilmesi için bazı
temel değişimlerin yapılması gerekmektedir. Bunlar;
•
•
•
•
•
•
•
İleri teknolojinin transferi ve uyarlanması ile ilgili teknik
engellerin aşılması,
İşletmelerde Ar-Ge bölümlerinin kurulması ve Ar-Ge
faaliyetlerine gereken önemin verilmesi,
Eğitim düzeyi yüksekçe bilinçlendirilmiş çalışanların
yetiştirilmesi,
Dış ticarette karşılaşılan yasal ve teknik engellerin
aşılması,
Kalite anlayışı konusunda tüketicilerin eğitilmesi ve
bilinçlendirilmesi,
Üniversite- sanayii işbirliğinin sağlanması,
Kalite yönetimi anlayışının işletmede çalışan herkes
tarafından sahiplenilmesi,
İçinde bulunduğumuz yeni yüzyılda, yukarıdaki temel
değişimlerin yeterli olmadığı Türkiye'deki ve Avrupa'daki bir
çok kuruluş tarafından görülmüştür.
Bu kuruluşlar; Kalite Yönetimi'ni verimlilik, etkinlik ve
rekabet avantajı elde etmek ve böylece müşterilerinin,
çalışanlarının fınansal ve diğer paydaşların ve toplumun
beklentilerini karşılamak için bir yönetim şekli olarak kabul
etmektedir.
53
Kalite
Yönetim
Programlarının
uygulanması
ile
verimliliğin artması, maliyetlerin düşmesi, müşteri
memnuniyet artışının sağlanması ve sürdürülmesi, dolayısıyle rekabet edebilirliğin korunması sağlanmaktadır.
Bu bağlamda mükemmelliği arayış yolculuğunda amaca
ulaşmak için en uygun yol olarak gördüğümüz Kalite'yi
insanımızın yaşam biçimi olarak benimsemesi, kamu,
sivil toplum ve Sanayi sektöründe kaynaklarını daha
etkin kullanan yönetim yapısı ile Türkiye için önemli
fırsatlar yaratacak , ülke itibarının artmasına ve "Rekabet
Gücü'ne "önemli katkılar sağlanacaktır.
KAYNAKLAR
| l ] AKTAN. C.C.. 1998. Türkiye Dünyanın Neresinde?,
HGİAD Yayınlan.
|2] —, 1997. Değişim ve Yeni Global Yönetim,
MESS Yayınları. No:257.
|3] DOĞAN. Ü..I991. Kalite Yönetimi ve Kontrolüjzmir.
|4]ERKAN.C. 1995. "Ulusal Rekabet Üstünlüklerinin
Belirleyenleri". Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Sayı:l.
[5]
, 1996. Dünya Ticaretindeki Gelitmeler, İGEME
Yayınları, Ankara.
[6] PEŞKİRCİOĞLU,N.,1997, Kalite Yönetiminde ISO 9000
Uygulamaları, MPM Yayınları, No:620, Ankara.
[7] RAND, J.R., 1997. "Kalite ve Öğrenme", Executive Exellence
Dergisi, Rota Yayınları ,İstanbul.
[8] ROSS, J.E., 1994.Total Quality Management, Florida Atlantic
University.
[9] TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ ARAŞTIRMA KOMİTESİ,
1994. Toplam Kalite Yönetiminde Türkiye Perspektifi, Üniform,
İstanbul.
[10]
, 1997. Rekabet Stratejileri ve En İyi Uygulamalar,
TUSİAD Yayınları.
[11] VVORLD ECONOMIC FORM, 1997. VVorld Competitiveness
Report, Geneva.
(http://www.kalder.org.tr)
(http://www.qmc.de)
(http://www.qz.de)
(http://www.qm-mfocenter.de )
54
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III.Kalite Sempozyumu
6-7 Haziran 2003
MESLEKİ TANINIRLIK ve YAPILAN UYGULAMALAR
Doç. Dr.Sevil KİŞOĞLU,'
2
Yrd.Doç.Dr.Gülşen ERENLER ÇAKAR ,
3
Fatma BAYRAKTAR
Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi : Beşevler / ANKARA
Tel: 2126460-107 [email protected]
2
Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi : Beşevler / ANKARA
Tel: 2126460-103 »ulsenfoteazi.edıı.tı-
'Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi : Beşevler / ANKARA
Tel: 2126460-183 [email protected]
ÖZET
Eğitim geleneksel tanımıyla; bireyin topluma uyumunu
sağlayan bir süreç olarak bilinmektedir; bu tanımıyla da,
işgücü piyasalarında bir dönem "insan sermayesi" olarak
benimsenmektedir. Eğitimin planlanması ve eğitimde kalite
eşitsizliğinin giderilmesi; üretken, eşitlikçi, çevre ile
uyumlu toplumsal bir yaşamın planlanmasına olanak
sağlayacak, ekonomik ve siyasal bir sistemin varlığı ile
çözüme kavuşacaktır.
yöntemle istihdam edilen işgücünde bağımsızlık duygusu
hakim, farklı firmalara geçme, bir başka anlamda yoğun
işgücü sirkülasyonu var. İkincisi; firmaların alt üretim
departmanlarında istihdam edilmek üzere, işbaşında eğitim
yöntemi ile firmaya ve üretilen ürün ile ilgili bilgiye
bağımlı bulunan bir işgücü. Firma bazında uygulanan bu
yöntemler ile orta kademe işgücünün eğitimi ve
yetiştirilmesi ile ilgili verilen örgün ve yaygın eğitimde
çelişkiler yaşanmaktadır. Çünkü birey, örgün/yaygınözel/kamu kurum ve kuruluşlarından mesleğinde daha iyi
yetişmek, kalifiye eleman olmak ve buna bağlı olarak, daha
yüksek ücret almak amacı ile eğitim almakta ve bu
eğitimini çeşitli belgelerle kanıtlamaktadır. Ancak, eğitim
geniş bir alana yayılmakta ve bunun sonucunda da eğitim
kalitesinde önemli farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bununla
birlikte henüz, alınan bu belgelerin akreditasyonunu
yapacak açık bir düzenleme de mevcut değildir.
Anahtar Kelimeler: Eğitim, Belge, Denklik, AB.
I.GİRİŞ
Günümüz dünyasında yaşanan değişimlerin giderek
ekonomik alanların yanında tüm toplumsal alanları da
kapsadığı görülmektedir.Bu bakış açısı içerisinde ele
alındığında, eğitim ve insan yetiştirmenin işgücü
piyasalarında aldığı rollerin de değiştiği ortaya çıkmaktadır.
Eğitimin planlanması ve eğitimde kalite eşitsizliğinin
giderilmesi; üretken, eşitlikçi, çevre ile uyumlu toplumsal
bir yaşamın planlanmasına olanak sağlayacak, ekonomik ve
siyasal bir sistemin varlığı ile çözüme kavuşacaktır. Böyle
bir sistemin sonucunda da mesleki tanımdık; AB
ülkelerinde mesleğini uygulama hakkını elde eden bir kişi,
başka bir ülkede hiçbir sorunla karşılaşmadan mesleğini
uygulama hakkına kavuşacaktır.
Eğitim geleneksel tanımıyla; bireyin topluma uyumunu
sağlayan bir süreç olarak bilinmektedir; bu tanımıyla da,
işgücü piyasalarında bir dönem "insan sermayesi" olarak
benimsenmektedir. Eğitimin bu benimsenme biçimi süreç
içerisinde toplumsal alandan ekonomik alana geçmiş ve
eğitim-yetiştirme artık bireyin işteki verimliliğini artırmak
üzere yapılan tüm etkinlikleri kapsar duruma gelmiştir.
Eğitim kısaca özetlendiğinde; sermaye sahiplerince veya
küreselleşen işgücü piyasalarında hem bir yatırım aracı,
hem de işgücünün diğer ülkelerdeki işgücü ile rekabet
etmesini sağlayacak bir araç olarak görülmektedir.
2.EĞİTİLMİŞ İŞGÜCÜNÜN EKONOMİDEKİ
ÖNEMİ
Emek-eğitilmiş işgücü bugünkü durumu ile, ekonomilerin
başlıca belirleyici unsuru olmuştur. Endüstri toplumunun
başarılı olmasında temel etkenin emek ve emeğe yapılan
yatırım olduğu ön plana çıkmaktadır. Firma ya da eğitim
kurumlarında hangi kademede olursa olsun yenilik ve
yaratıcılık çalışanlarla olduğundan, işe başladıkları andan
itibaren firma ya da eğitim kurumundaki eğitilmiş işgücü
en belirleyici unsuru durumundadır. Bu bakış açısı ile, bir
Genelde imalat sektöründe eğitimli-yetişmiş işgücü
istihdamında tercih edilen iki yöntem ile karşı karşıya
kalınmaktadır. Bunlardan birincisi;
firmaların
farklı
departmanlarında çalışan, genel eğitim almış, diploma
belgeli yani belgelenebilir bir işgücüne dayalı istihdam. Bu
55
firma ya da eğitim kurumunun başarısı, elindeki fiziksel
varlıklardan çok, sahip olduğu emek gücüne bağlı hale
4
gelmektedir. Üretim faktörleri açısından firma-eğitim
kurumlan bazında ortaya çıkan en önemli farklılık, emeğin
kalitesi olarak belirmektedir. Rekabet gücü ve korunması
hususlarında yetişmiş eleman, kurumun amacına ulaşmasında anahtar bir güç olmaktadır. Emeğin yetiştirilmesi,
kurumda tutulması sürekli eğitim ve öğrenme süreçlerinin
gözden geçirilmesi ile mümkündür Z
Emeğin günümüzde neden bu kadar önem kazandığının
temelinde ise, rekabet üstünlüğü sağlayan diğer unsurların;
makine, ekipman vb. giderek önemini kaybetmesidir.
Çünkü, teknoloji ve bilgi çağına geçişin yaşandığı
ortamlarda bir işletmenin rekabet başarısını , sahip olduğu
insan
kaynağının
nicelik
ve
niteliği
doğrudan
etkilemektedir. İşletmelerin, hammadde, finansman,
teknoloji gibi kaynaklara ulaşabilmeleri genelde emek
istihdamına göre daha kolay olmaktadır; çünkü, kuramsal
olarak,
bedeli
ödendiği takdirde bu
kaynaklara
ulaşılabilmesi mümkündür. Emek ise, işletmenin kullandığı
diğer kaynaklardan önemli farklılıklar göstermektedir. Her
şeyden önce eğitilmiş işgücünün temini, istihdamı ve
geliştirilmesi ile ilgili planlama, örgütleme, yönlendirme ve
denetleme faaliyetleri çok karmaşıktır. Bu faaliyetler o
şekilde düzenlenmelidir ki, bir taraftan işletme amaçlan
gerçekleştirilebilsin, diğer taraftan personel ihtiyaçları
karşılanabilsin ve aynı zamanda da işletmenin topluma
karşı sorumlulukları yerine getirebilsin.6
Bugün emek uluslar arası bir üretim faktörü durumundadır.
Emeğin profilinin nitelik ve nicelik açısından belirli
kriterlere göre saptanması zorunluluğu kaçınılmaz bir
aşamaya
gelmiştir.
Yapılacak
işin
niteliklerinin
belirlenmesi ve bu belirlemelere göre meslek standartlarının
7
oluşturulması gerekmektedir.
Emek yada işgücünün geçerli bir mesleğe sahip olmaları ve
elde ettikleri bilgi ve beceri düzeylerini her ortamda kabul
görecek bir belge ile belgelendirmeleri kişi ve istihdam
eden kurum-kuruluş tarafından kolaylık sağlayacağı gibi
istihdam için de bir ölçü olacaktır. Ancak, şu anda ülke
genelinde ara kademe insan gücü ele alındığında meslek
belgelendirmesi;
*3-5 Yıllık programlarla örgün meslek ve teknik eğitim
kurumlarında diploma düzeyinde,
*Çıraklık eğitiminde ustalık ve kalfalık belgesi düzeyinde,
*Yaygın meslek eğitim kurumlarında kurs belgesi
düzeyinde,
*Meslek Yüksek Okullarında 2 yıllık programlarla diploma
düzeyinde gerçekleşmektedir.
Ara kademe işgücünün yetiştirilmesinde yaşanan bu
çelişkiler, alınan belgelerin denkliği bakımından da farklılık
göstermektedir. Ayrıca, Mesleki Teknik
ortaöğretim
kurumlarında verilen eğitim süreci ile meslek yüksek
okullarında verilen eğitim süreci, fiziksel mekan ve öğretim
elemanları bakımlarından aynılık taşımakta, bu durum,
öğrenci motivasyonu ve açılan eğitim kurumuna duyulan
talebi olumsuz etkilemektedir.Konuyu daha da açıklamak
gerekirse, eğitim süreci 4-5 yıl olan hazırlık sınıfı dahil
Teknik ve Anadolu teknik liselerinde uygulanan
programların
içerikleri
meslek yüksek okullarında
uygulanan program içeriğinden daha ağır ve kapsamlı
olmakta; ancak, birinde ortaöğretim diploması, diğerinde
yükseköğretim diploması verilmektedir.
Bu durum istihdam açısından ele alındığında işvereni
zorlamakta ve kişi o işi yapabilme becerisine sahip olsa
dahi işvereni ilk aşamada ikna etmekte güçlük
yaşamaktadır.Ara kademe işgücü meslek edindirmede
yaşanan bu çelişkiler ülke ekonomisine;
3.EMEĞİN SERBEST DOLAŞIM I-MESLEK
STANDARTLARI
Örgün ve yaygın eğitim kurumlarında verilen eğitim
sürecinden geçen emek-işgücü bu sistemin çıktısı olarak
değerlendirmekte
ve
istihdam
için
girdi
olarak
tanımlanmaktadır. Bu girdi-çıktı ilişkisi içerisindeki emeğin
işgücü piyasalarında geçerli bir meslek sahibi olması ise,
geçirdiği eğitim sürecinden elde ettiği bilgi ve beceri
düzeyini kanıtlayabileceği bir belge ile mümkün olmakta ve
bu belgeye gereksinim duyulmaktadır. Ancak meslek
eğitim sürecinde işgücü piyasa taleplerine göre nicelik ve
nitelikte işgücü yetiştirilememesi ve bu eğitim süreci
sonucu elde edilen belgelerin farklılıklar göstermesi
öncelikle çözülmesi gereken sorunlar arasında bulunmaktadır.
*Alınan belgelerin çok çeşitli ve birbiri ile denk olmaması,
*Yapılan yatırım ve harcamaların yoğunluğu,
*Eğitim süreci sonucu motivasyon eksikliği ve tatminsizlik,
""Harcanan zaman, emek, makine ekipman bakımlarından
oldukça ağır yük getirmektedir.
Philip Anderson. Sydney l'ilkelstcin. "Managing Professional
lntellec\: Making l'lıc Most Ol" The Besi". Ilarvvard Business
Revie\v. Mareh-Apıil 19%. Vol:74. No:2. s:7l.
Bu nedenle planlı döneme geçildiği günden bu güne kadar
"Meslek Standardları ve Belgelendirme " sisteminin ulusal
ve uluslar arası Standardlara getirilmesi, meslek yeterliliklerinin belirlenmesi sürekli ele alınmjş ve VIII.Beş
Yıllık Kalkınma
Planı ÖİK Raporunda "günümüzde
yaşanmakta olan küreselleşme olgusu ile malların ve
sermayenin
uluslar
arası
dolaşım,
hız
kazan-
Bodil .loııes, "Developnıent Duman Capital" Management
Review. Vol 185. No:2. Pcbıııaıy l ı )%, s: 10.
Yüksel.Ö.. (i. Çakar. Verimlilik Dergisi, "İşletmelerin
Rekabetinde İnsan Kaynaklarının Rolü: Hazırgiyim Sektörü
Örneüi. 1996/2. s:99.
7
http:\\ww\v.arkitera.com/dosva/gats/gats 7a.htm.
56
ınıştır.Ekonomide rekabet gücünün belirleyici unsurları
arasında nitelikli insan gücünün yeri öne çıkmaktadır.
Ülkemizde yaygın ve örgün eğitim sisteminde görülen
gelişmelere rağmen nüfusun ve işgücünün eğitim ve
yetişkinlik düzeyi, gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde
bulunmaktadır.Orta ve uzun dönemde ekonominin çeşitli
sektörlerinde ihtiyaç duyulacak insan gücünün niteliklerinin
belirlenmesi, eğitim kurumlarımızın da nitelikli insan gücü
yetiştirme fonksiyonunu yerine getirmesi ile ekonomik ve
sosyal gelişmemiz süreklilik ve hız kazanacaktır ".
Şeklinde yer verilmiştir. Bu hedef doğrultusunda Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak "Ulusal
Meslek Standardlan Kurumu" kanun tasarısı hazırlanmıştır.
4.2.LEONARDO DA VİNCİ
Leonardo Da Vinci programının amacı Avrupa'daki
mesleki eğitimin kalitesini yükseltmektir. Bu program
yoluyla, 1997 yılında 15.000 ortağı olan 730 projeye
yaklaşık 152.7 milyon Ecu tutarında mali destek
sağlanmıştır. Leonardo
Da Vinci programının temel
amaçları şu şekilde sıralanmaktadır;
*Mesleki eğitime devam eden gençleri beceri ve
yeteneklerini geliştirmek,
*Örgüh mesleki eğitimin kalitesini iyileştirmek ve bu
alanda yaşam boyu eğitim yoluyla beceri ve yeteneklerin
gelişmesine yardımcı olmak,
•Mesleki eğitim yoluyla yenilikçi ve girişimcilik ruhunu
geliştirmek.
Bakanlıklar düzeyinde meslek yeterliliklerinin belirlenmesine yönelik yapılan çalışmaların ve bu çalışmalarda
uygulanan yöntemlerin Ulusal Meslek Standardlan
Kurumunda birleştirilerek tek elden ve devlet-işçi-işveren
üçlüsü içerisinde yürütülmesine bir an önce başlanması
gerekmektedir.
Bu program, katılımcı ülkelerde mesleki eğitimdeki
yeniliklerin test edildiği bir program olarak
kabul
8
edilmektedir.
4.3.GENÇLİK PROGRAMI
4.AVRUPA BİRLİĞİNDE EĞİTİM
Bu program, okul sistemi dışındaki gençlerin eğitimine
yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Yaygın eğitim yoluyla
gençlerin toplumda aktif olarak yer almasını sağlamaya
çalışan bu programın temel amaçları şu şekilde
sıralanmaktadır.
•Gençlerde girişimcilik ruhunu geliştirmek,
•Gençlerin Avrupa idealinde aktif olarak yer almasını
sağlamak,
•Gençler arasında sağlam ve güçlü bir dayanışma duygusu
yaratmak.9
Ortak bir Avrupa fikri 1980' li yılların başlarında Avrupa
Topluluğu içerisinde fazla ilgi ile karşılanmamıştır. Bu
sorunun çözümü ve öğrenci desteğini sağlamak amacıyla
1985 yılında SOCRATES ve ERASMUS programlan
başlatılmıştır.Buradaki temel amaç; öğrencilerin kendi
ülkeleri dışındaki öğretim kurumlarında belirli sürelerle
eğitim görmelerine olanak tanımaktır. Ancak bu uygulama
sonucunda programlara duyulan talebin artması ile
öğrencilerin yurtdışında görmüş oldukları eğitimlerinin
kendi ülkelerinde de tanınması gereği ortaya çıkmıştır. Bu
kayıpları önlemek amacı ile 1980'li yılların sonlarında
Avrupa Kredi Sistemi(European Credit Transfer SystemECTS) geliştirilmiştir.
5.MESLEKİ VE AKADEMİK TANIRLILIK
Mesleki tanırlılık, "bir topluluk ülkesinde bazı mesleki
yeterlilikleri kazanarak o ülkede meslek icra hakkını elde
eden bir kişinin, başka bir üye ülkede zorlukla
karşılaşmadan mesleğini icra edebilmesi" şeklinde
tanımlanmaktadır. Burada temel amaç, yasal hükümlere
bağlı olarak Avrupa Meslek ortamı yaratmak, bunun
devamı olan ve bağlı olarak yürütülen akademik tanıma ve
eğitimin Avrupa boyutunu güçlendirmektir.
AB'de uygulanmakta olan programlar kısaca şöyledir.
4.1.SOCRATES Programı
Avrupa
Ülkeleri
arasında her düzeydeki eğitim
kurumlarında çok güçlü bir işbirliği kurulmasına yardımcı
olan bir programdır.Bu programın 2000-2006 yılı temel
amaçları;
* Her düzeyde eğitimin Avrupa boyutunu güçlendirmek,
* Avrupa dillerini geliştirmek,
*Eğitimin her alanındaki işbirliği ve dolaşımı sağlamak,
*Eğitimde yenilikleri özendirmek.
Socrates Programı içerisinde yer alan alt programlar
aşağıdaki gibidir.
*İlk ve Ortaöğretim (comenius)
*Yüksek öğretim (erasmus),
*Halk eğitimi ve diğer yaygın eğitim faaliyetleri
(grundtvig),
* Dil Öğretimi (ligua),
*Eğitim ve multimedya (minerva).
Bu amaçlar doğrultusunda geliştirilen ve uygulamaya
konulan mesleki tanımdık iki sınıfta toplanmıştır:
•Yasal Mesleki Tanımdık
•Fiili Mesleki Tanımdık.
Akademik tanımdık; alınan diplomaların ve öğrenim
sürelerinin akademik olarak tanınması, bir ülkede başlamış
S
YOK .Avrupa Birliği (ilkelerinde Yükseköğretim. Yeni
Gelişmeler.Mayıs:2()OO.S:90-91.
' http://wvvw.osvm.gov.tr.
57
öğrenim sürecinin başka bir ülkede tamamlanması, yani
diplomanın öğrenimin bittiği ülkeden alınması ya da başka
bir tanımla, bir ülke öğrenim programından alman derslerin
başka bir ülke akademik programında saydınlması
demektir. Akademik tanınırlıkta mesleki tanınırlıkta olduğu
gibi genelde iki sınıfta ele alınmaktadır:
6.SONUÇ
Endüstri toplumunun başarılı olmasında temel etkenin,
emek ve emeğe yapılan yatırım olduğu bir gerçektir. Bunun
için;
*Meslek Standartları biran önce devlet-işçi-işveren
içerisinde çözümlenmeli,
*Meslek eğitiminde uygulanan programlarda; kurumkuruluşlar arası paralellik sağlanmalı,
*Meslek standartlarına uygun verilen belgelerin, birbiri ile
denk olması sağlanmalıdır.
Yukarıdaki önerilerin gerçekleşmesi ile, mesleki tanınırlık
mümkün olabilecektir.
*Birikimli Akademik Tanımdık:
Diploma + daha ileri bir öğrenim.
*Saydırmalı Akademik Tanımdık: Farklı ülkelerde alınan
derslerin, kendi programındaki öğrenimine saydınlması.
Mesleki ve Akademik tanınırlık;
*Serbest dolaşım hakkının kullanılmasında gerekli olması,
•Meslek amaçlı yeterlilik tanınırlığı uygulamada yüksek
öğretimin değerlendirilmesiyle ilgili olması,
*Sürekli öğrenimin, yaşam boyu öğrenimin gündemde
olduğu günümüzde, meslek faaliyeti ile yeni becerilerin
kazandırılmasına yönelik değişik yaşlarda başvurulan
öğrenim faaliyeti oranındaki ayırımın azalması,
*Her iki tanınırlıkta idari yönden farklı tabanlara sahip
olmakla birlikte, diploma-istihdamda benzeşmektedir.
Gerekli görüldüğü durumlarda, akademik tanınırhktan
sorumlu makamlar mesleki tanınırlığa bakmaktadırlar . 1 0
Türkiye'de Akademik tanımdık YÖK'te (Yüksek Öğrenim
Kurumu) yapılmaktadır. Uygulamada 9 maddeden oluşan
bir yönetmelik ve 9 maddesinde de "Bu yönetmelik
hükümleri Yükseköğretim Kurulu Başkanı tarafından
yürütülür" açıklaması yer almaktadır. "
REFERANSLAR
-Anderson,P. ve Sydney Filkelstein,
"Managing
Professional Intellecx: Making The Most Of The Best", Harward
Business Revievv, March-April 1996, Vol:74, No:2,.
-Bodil Jones, "Development Human Capital" Management
Review, Vol 185, No:2, February 1996.
-http//www.tubitak.gov.tr/btpd/platform/akred/bolc .html.
-http ://www. osym. gov.tr
- YOK .Avrupa Birliği Ülkelerinde Yükseköğretim, Yeni
Gelişmeler,Mayıs:2000.
-yok.gov.tr.
- http:Wwww.arkitera.com/dosva/gats/gats 7a.htm.
-Yüksel,Ö.,
G.Çakar,
Verimlilik Dergisi,
"İşletmelerin
Rekabetinde İnsan Kaynaklarının Rolü: Hazır giyim Sektörü
Örneği, 1996/2.
'"lı ttp//w w w. tubitak.gov.tr/htpd/platform/akred/bolc.html.
1
yok.gov.tr.
58
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III. Kalite Sempozyumu
06-07 Haziran 2003
AVRUPA'DA KALİTE YÖNETİMİ,
SOSYAL, EKONOMİK VE TEKNİK KÖPRÜLERİN KURULMASI İÇİN BİR
"KALİTE YOLU" MODELİ
O.Univ.Prof.Dr.techn.Dr.h.c. P. Herbert OSANNA
Technische Universitaet Wien, Institut für Fertigungstechnik, Abteilung Austauschbau und Messtechnik,
Karlsplatz 13/3113 A-1040 Wien, Austria.
e-mail: [email protected]
gelişmelerle birlikte, kamusal sektör, bünyesinde kalite
yönetimi uygulamalarını dikkate almaya başlamıştır.
ÖZET
Günümüzde ekonominin, endüstrinin tüm alanlarında ve
kamu kesiminde kaliteye olan talepler, gittikçe artan bir
şekilde genel bir bakış açisı oluşturmaya başlamıştır. Kalite
yönetimi ve kalite güvencesi imalat operasyonlarında
başlamıştır. Kalite analizleri ve gelişmeleri için kullanılan
tekniklerin birçoğu imalat problemleri için geliştirilmiştir.
1980'li yıllara kadar onlarca yıldır üretim alanındaki bu
hakimiyetin sürdüğü görülmektedir. Son yirmi yıldır
işletmecilik, müşteri tatminini ve global markette rekabeti
sağlamada kalitenin önemini tanımlamaya başlamıştır.
Birkaç yıldır kamusal sektör ve resmi kuruluşlar kalite
konusunun genel olarak öneminin farkına varmışlardır. En
önemli gelişme ise, bu anlayışın kalite kavram ve konsept
tanımını hemen hemen tüm organizasyonel gelişimleri
kapsayacak şekilde genişletmiş olmasıdır.
Endüstriyel organizasyonlara ve imalat endüstrisine ek
olarak hizmet organizasyonları da kalite sistemlerini
oluşturmuşlardır. İmalat şirketlerindeki yardımcı hizmetler
de bankalar, hastaneler ve benzeri iç güdümsel servis
organizasyonları gibi kaliteye odaklanmanın önemini
anlamıştır.
2. EKONOMİ VE ENDÜSTRİDE KALİTE VE
ÖNEMİ
Kalite, Genel Müdürden imalat katındaki operatöre kadar,
bir organizasyon dahilinde herkesin sorumluluğudur.
Makine operatörü, montaj işçisi, bilet acentesi, hemşire,
garson gibi çeşitli mesleklere mensup kişiler, ürün ve
hizmetlerde kaliteyi inşa eden zanaatkarlardır. Birinci
basamaktaki amirler, çalışanlar için motive edici bir ortam
sağlamalı; uygun olan prosedürlere yöneltmeli, problemleri
saptamak için onlarla birlikte çalışmalı ve hata
kaynaklarının ortadan kaldırılmasında yardımcı olmalıdır.
Orta düzeydeki yönetim ise kalite politikasını planlamalı,
koordine etmeli, uygulamalı ve gözlemlemelidir. Son
olarak, üst yönetim de kaynakları değerlendirerek; tonu
ayarlamak ve teknik kalite ile ilgili olarak işleyen, dinamik
bir politikanın şartlarını yerine getirmek üzere gerekli olan
liderliği sağlamak durumundadır.
Anahtar Sözcükler: Kalite, kalite yönetimi, toplam kalite
yönetimi (TKY), Kalite yönetim sistemleri (KYS),
Ekonomi bilimi, kamu hizmeti, yüksel öğretim, kamusal
sektör, malzeme üretimi, hizmetler, sağlık sektörü.
1. GİRİŞ
Modern anlamda kalite yönetimi ve kalite güvencesinin
imalat organizasyonlarındaki uygulamaları günümüzden
yüzyıl öncesine dayanmaktadır. Birçok kalite analiz
yöntemi ve geliştirme metotları imalat problemleri için
geliştirilmiştir.
Prensip olarak, kalite bakış açılarının ele alınmasındaki
modern felsefe, yirminci yüzyılın başında "Bilimsel
Yönetimin Babası" olarak adlandırılan Frederick W. Taylor
tarafından yaratılmıştır. İmalat endüstrisindeki bir işin
kendine özgü iş görevleri şeklinde ayrıştırılması ile
denetleme görevleri, üretim görevlerinden ayrıştırılmış
olup; bu da üretim fabrikalarında ayrı bir kalite
departmanının oluşturulmasına; dolayısıyla da kalite ve
bununla yakın ilgili aktiviteler olan kalite kontrol, kalite
güvenliği ve kalite yönetiminin modern anlayışının
gelişmesindeki ilk aşamaların oluşmasına yol açmıştır.
1980'li yıllara kadar kalitenin etkisi imalat sahasında daha
baskın olarak devam etmiştir. 1980'lerin sonlarında ve
1990'larda işletme sektörü müşteri tatminini ve küresel
pazarda rekabetin sağlanmasında kalite hizmetinin önemini
tanımlamıştır [1]. 90'ların sonlarında kamu sektörü ve
resmi kuruluşlar kalite uygulamalarının genel öneminin
farkına varmıştır. Önemli bir bakış açısıyla bu tanımlama
imalat süresinin azaltılması, çalışan niteliklerinin
arttırılması gibi organizasyonel gelişmelerde kalitenin
uygulanması için tanımlama ve kapsamı genişletmiştir. Bu
59
Her organizasyonda, etkin kalite yönetiminin toplam ve
firma genelinde bir çaba olması gerekmekte ve aşağıda
belirtilen alanlarda oluşacak problemlerden kaçınılması
amaçlanmaktadır:
Prensip 4. Proses Oryantasyonu: İlgili kaynaklar ve
aktiviteler bir proses olarak yönetilirse bu durum, arzu
edilen sonuca daha verimli bir şekilde ulaşmayı
sağlamaktadır.
Proseslerin, yöntemlerin ve ürünlerin planlanması ve
mühendislik hizmetleri
Prensip 5. Yönetimde Sistem Yaklaşımı: Belirli bir hedefe
yönelik ilgili proseslerin tanımlanması, anlaşılması ve
yönetilmesi organizasyonun verimlilik ve etkinliğine
katkıda bulunmaktadır.
-
Ortaya çıkması kaçınılmaz olacak problemlerin
tanımlanması ve sözkonusu problemlerin düzeltilmesi,
-
Kalite performansının sürekli iyileştirilmesi
Prensip
6.
Sürekli
İyileşme:"
organizasyonun kalıcı bir hedefidir.
Sürekli
iyileşme
Prensip 7. Karar Vermede Gerçekçi Yaklaşım: Etkili
kararlar veri ve bilginin mantıksal ve sezgisel analizine
bağlıdır.
Kalite kontrolünün, güvenliğinin ve yönetiminin gelişim
yüzyılında, belki de en önemli etkilerden birisini A.V.
Feigenbaum [2] ve onun Toplam Kalite Yönetiminin
temelini attığı toplam kalite kontrolüne dair fikirleri
bırakmıştır.
Prensip 8. Karşılıklı Fayda İlişkisi: Organizasyon ve
tedarikçi arasındaki karşılıklı fayda ilişkisi değer yaratmak
adına her iki organizasyonun yeteneğini artırır.
3. KALİTENİN ULUSLARARASI ANLAMI
ISO 9000 ailesi "Kalite Yönetimi Sistemleri Standartları"
uluslararası standartları [I] birkaç baskı halinde yaratılmış
ve halen organizasyonların ulusal, bölgesel ve dünya
çapında ticaret alanlarındaki rekabet yeteneği ve iletişimi
verimli hale getirmek için geliştirilmektedir [3]. Tüm
sistem birbiriyle ilişkili birkaç kontrol döngüsüne sahiptir.
Bilgi akışının kalitesini ve hızını arttırılması ve yanıt
karakteristikleri temel uyarıcılardır.
/
/
Modern bilgi teknolojisinin imkanlarıyla sağlanan veri akış
yönetimi, kalite sistemlerinin ağır dokümantasyonuna ve
bürokrasisine
karşı çok yakın adımlarla katkıda
bulunmaktadır.
/
\
N>
Customer^
\
/ Mutually
Beneficial
Supplier
. Relation /
\ ships /
Approach
to
Decision
'
Driven
\
Organization
/
\
Applying
\
Principle
^
/
<
\
Bu şekle ilaveten temel kalite yönetim prensipleri bazı
bilgilerle birlikte aşağıda listelenmektedir.
Leadership
of
People
the
>
\^ Makingy
Continuos \
Improvement /
Kalite sistemlerinin ve hatta kalite yönetim standartlarının
yapısı ve alanı Şekil 1 'de gösterilen kalite prensipleriyle
ilişkili bir sistem temelinde oluşturulmuştur.
y\
/ \
y
\
/
\
y
\\
y/ Involvement
of
e
< Peopl
y
(
/
\
Process
Orientation
/
Systems
approach to
>
management /
\
/
/
Şekil 1. Kalite yönetimi prensiplerinin stratejik planlamanın üst
düzey yönetimine uygulanması
Prensip I. Müşteri odaklı Organizasyon: Organizasyonlar
müşterilerine bağımlıdırlar ve bu nedenle müşterilerinin
mevcut ve gelecekteki istek ve talepleri karşılanmalı ve
artan müşteri beklentilerini karşılayabilmek için çaba sarf
edilmelidir.
Özellikle proseslere yönlenmesiyle, yeni ISO 9000
uluslararası standartları kalite yönetim sistemlerinirı
gelişimi için kullanışlı bir çerçeve verir. Şekil 2 "ProsesTabanlı Kalite Yönetim Sistemini" kurmak için
kullanılabilecek modeli göstermektedir [3].
Prensip 2. Kişilerin Liderliği: Liderler amaçları, eğilimleri
ve organizasyonun iç çevriminde birlik oluşturmalıdırlar.
Kişilerin içlerine bütünüyle dahil olabilecekleri ve
içerisinde organizasyonların hedeflerini başarabilecekleri
bir çevre oluştururlar.
Bir organizasyonun kalite yönetimi sisteminin ana ilkesi,
müşterinin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamasıdır. Bu
nedenle
kalite
yönetim
sistemi
organizasyonun
hedeflerinden ve organizasyona özgü proses ve uygulamalarından etkilenir.
Prensip 3. Kişilerin Katılımı: Her seviyedeki insanlar
organizasyonun temelini teşkil eder ve onların sorumluluk
üstlenmeleri, yeteneklerini organizasyonun yararı için
kullanmalarını sağlamaktadır.
60
Continual improvement of
the quality management system
1
/
Interested
parties
,
Management
responsibility
V
\ \
es
Interested
parties
Measurement,
analysis and
improvement
Resource
management
>
Input
\
Product 2ŞT^>
realızatıon**- ~ .
Key
'
«— Satisfaction
)
Product
Outpul
_ ^ - — •
•- Value-adding activities
»- Information flow
Şekil 2. Proses bazlı kalite yönetim sisteminin modeli
konum sağlamak için sürekli iyileştirmeler aracılığıyla
gerçekleştirilebileceğini tekrar ve, tekrar doğrulamaktadır.
Eğer bu dikkate alınırsa muhtemel tüm alanlardaki
organizasyonlar - genel olarak endüstri ve ekonomi, özel
ve kamu kuruluşları - tüm Avrupa'da ve dünyada "kalite
yolu"nda yürümek durumundadırlar. Kalite düşüncesi ve
anlayışına
adanma,
dünya
çapındaki
rekabet,
zamanımızda ekonomik olarak başarılı olmaya imkan
tanır. Bu ayrıca sosyal refah ve güvenliğe sahip bir
çevrenin yaratılmasına yardımcı olmak demektir.
Kaliteye adanma, iktisadi kuruluşlar ve genelde tüm
organizasyon tipleri için bu üretken gücü sağlamada
temel bir eleman olarak görülebilir.
REFERANSLAR
4. SONUÇLAR
[1] EN/ISO 9001:1994: Quality Systems - Model for
Quality Assurance in Design, Development, Production,
Installation and Servicing (ISO 9001: 1994).
[2] Feigenbaum, A. V.: Total Quality Control. New
York: McGraw-Hill, 1983.
[3] EN/ISO 9001:2000: Quality Management Systems Requirements. 2000-12-01.
Kalite yönetim sistemleri ile ilgili uluslararası standardizasyon, daha yüksek kalite beklentilerine yönelen,
temel ve genel trende referans teşkil eder. Genel
tecrübeler bunun sadece, yüksek üretken güce erişmek
yüksek kaliteli üretim prosesleri ve daha iyi bir
61
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
III. Kalite Sempozyumu
06-07 Haziran 2003
AVRUPA'DA ÇEVRE YÖNETİMİ SİSTEMLERİ VE ÇEVRE
YÖNETİMİNİN ENDÜSTRİYEL GELİŞMELERDEKİ ÖNEMİ
Prof.Dr. M.Numan DURAKBAŞA
Technische Universitaet Wien, Institut fıir Fertigungstechnik, Abteilung Austauschbau und
Messtechnik, Karlsplatz 13/3113 A-1040 Wien, Austria.
e-posta: durakbasa(o>mail.ift.tuwien.ac.at
ÖZET
Çevre koruması Avrupa'da ve dünyanın sanayileşmiş
ülkelerinde yerine getirilmesi son derece önemli görevler
arasında yer almaktadır. Bu görev, siyaset, ekonomi ve özel
yaşam ile birlikte teknoloji ve araştırma alanlarına
düşmektedir.
Çevre Yönetimi standartları, 1991 yılları başlarında ISO
9000 Standartlarından edinilen tecrübeler ışığında
geliştirilmiştir. Bu standardılar uluslararası standartlar
örgütü ISO bünyesinde sanayi grupları temsilcileri, resmi
kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerin
katılımıyla oluşturulan teknik komitede, ISO genel şartları
doğrultusunda hazırlanmış ve 1996 yılında uluslararası
standart olarak yayınlanmıştır.
Çevre yönetimi standartları ile ilgili ISO TC 207 Teknik
Komitesi,mevcut uluslararası çevre yönetimi standartlarının
güncelleştirilmesi çalışmalarını bünyesinde yürütmektedir.
Endüstriyel gelişmeler için büyük önem taşıyan çevre
yönetimi ile ilgili bu standardizasyon çalışmaları, özellikle
organizasyon geliştirme ve ürün geliştirme konularında
yoğunlaşmaktadır.
Anahtar sözcükler: Çevre yönetimi, TKY, teknoloji, kalite
yönetimi, kalite güvenliği
l.GİRİŞ
Çevre koruması Avrupa'da ve dünyanın sanayileşmiş
ülkelerinde yerine getirilmesi son derece önemli görevler
arasında yer almaktadır. Bu görev, siyaset, ekonomi ve özel
yaşam ile birlikte teknoloji ve araştırma alanlarına
düşmektedir.
10 yıl kadar önce uluslararası platformda tüm dünya için
büyük önem taşıyan çevre konusunda standardizasyona
ihtiyaç duyulduğu bir çok ülke tarafından ortaya atılmıştır.
Bu gelişmelere göre, Çevre Yönetimi Standardizasyon
çalışmaları, uluslararası standardlar örgütü ISO bünyesinde
1991 yılında başlamış ve ISO 9000 Standartlarından
62
edinilen tecrübeler ışığında geliştirilmiştir. Çevre yönetimi
standartlarının hazırlanmasında temel düşünce, ISO 14000
olarak belirlenen ve ISO 9000 kalite yönetimi standartlarına
benzer şekilde uluslararası standardların yayınlanmasıdır.
2.ULUSLARARASI ÇEVRE YÖNETİMİ
STANDARDLARI
Uluslararası Çevre Yönetimi standartlarının hazırlanması
ISO/TC 207 numaralı ISO Teknik Komitesinin görevidir.
Sanayi grupları temsilcileri, resmi kuruluşlar, sivil toplum
örgütleri ve akademisyenlerin katılımıyla oluşturulan ISO
TC/207 Çevre Yönetimi Teknik Komitesinde, çevre
yönetimi standartları ISO genel şartları doğrultusunda
hazırlanarak 1996 yılında uluslararası standart olarak
yayınlanmıştır [1].
İSO 14000 Çevre Yönetimi Standartlarına en yakın
uluslararası standardılar ISO- 9000 Kalite Yönetimi
Standartlarıdır. 1980'li yıllarda yürürlüğe giren ISO 9000
kalite yönetimi standartları kısa zamanda tüm dünya
ülkelerinde gittikçe artan bir şekilde yaygın olarak
kullanılmaya başlamış ve yakın zamanda dünyanın en çok
kullanılan standardı özelliğine kavuşmuştur.
İşletmelerde kalitenin dokümantasyon, eğitim ve data
yapısının standardizasyonu ile sadece işletme bünyesinde
sınırlı kalmayıp ulusal ve uluslararası tedarik zincirinde
önemli ölçüde iyileştirmeye önayak ve itici güç olacağının
işletmeler tarafından farkedilmesi bu standartların birçok
dünya ülkesinde yaygın olarak kullanılmasına yol açmıştır.
Uluslararası EN/ISO 14000 Standartları (Tablo 1)
EN/ISO 14000 numaralı uluslararası standardılar serisi
bir
dizi
çevre
yönetimi
standartları
olarak
hazırlanmıştır. Bu standardılar üst seviyede etkin bir
yönetim sisteminin geliştirilmesi ve korunması için
rehberlik görevini yerine getirmek, ve her türden
işletme veya organizasyonun genel olarak bireysel
ihtiyaçlarını
ve etkin çevre yönetimi şartlarını
karşılamak üzere hazırlanmışlardır.
Tablo 1: Uluslararası EN/ISO 14000 Standartları
EN/ISO 14000 Serisi
Organizasyon
Değerlendirme Standartları
(Organization Evaluation Standards)
ISO
14001: 1996 Environmental Management Systems - Specification vvith Guidance for Use
TS ISO 14001
Çevre Yönetimi-Çevre Yönetim Sistemleri-Özellikler ve Kullanım Kılavuzu
ISO/CD 14001: 2002 Environmental management systems - Requirements with guidance for use
ISO/CD 14004: 2002
Environmental management systems - General guidelines on principles, systems and supporting techniques
ISO 14004: 1996
Environmental Management Systems - General Guidelines on Principles, Systems and Supporting
Techniques'
TS ISO 14004
'
Çevre Yönetim Sistemleri-Çevre Yönetim Prensipleri Kılavuzu-Sistemler ve Destekleyici Teknikler
ISO 19011: 2002
Guidelines for quality and/or environmental management systems auditing
ISO 14031: 1999
Environmental Management - Environmental Performance Evaluation - Guidelines
TS ISO 14031
Çevre Yönetimi- Çevre Performans Değerlendirilmesi- Kılavuz
linin Değerlendirme Standartları (Product Evaluation Standards)
ISO 14040: 1997
TS ISO 14040
ISO 14041: 1998
TS ISO 14041
ISO 14042: 2000
TS ISO 14042
ISO 14043: 2000
TS ISO 14043
Environmental Management - Life Cycle Assessment - Principles and Framework
Çevre Yönetimi-Hayat Boyu Değerlendirme Genel Prensipler ve Uygulamalar
Environmental Management - Life Cycle Assessment - Goal and Scope Definition and Inventory
Analysis
Çevre Yönetimi - Hayat Boyu Değerlendirme - Gayesi, Kapsamı Envanter Analizleri
Environmental Management - Life Cycle Assessment <• Life Cycle İmpact Assessment
Çevre yönetimi - Hayat Boyu Değerlandirme-Hayat Boyu Etki Değerlendirmesi
Environmental Management - Life Cycle Assessment - Life Cycle Interpretation
Çevre yönetimi - Hayat boyu değerlendirme - Hayat boyu yorumu
Belgelendirme ile işletme bünyesinde münferit bir
bölümü veya işletmenin tamamı izlenir ve kontrol
altında tutulur. Birçok gözlemcinin de ifade ettiği gibi,
belgelendirme vasıtasıyla, işletme prosedürlerinin en iyi
pratik
uygulama
olduğunun
veya
gerekçesinin
doğrulanması
belgelendirme
kapsamı
dışındadır.
Belgelendirme yalnızca işletmenin taahhüdünü yerine
getirdiğinin doğrulanmasıdır.
3. EN/ISO 14000 STANDARDLAR SERİSİ
EN/ISO 14000 standardlar serisi ;
1. Özellikler (spesifikasyon)
2. Rehber
Standartları olarak iki grupta toplanır.
Birinci grup standartlardan EN/ISO 14001 Standardı
Spesifikasyon
Standardı
olarak
bir
işletmenin
belgelendirmeye ulaşması için ne yapması ve ne
yapmaması
gerektiğini
gösteren bir standarttır.
Rehber standartlar organizasyon değerlendirme ile ürün
değerlendirme ve empirik çevre limitasyonları olmak
üzere ikiye ayrılırlar (Tablo 1).
EN/ISO 14001 standardına göre yürütülen bir denetim,
üçüncü taraflar (stakeholder) için iki anahtar bilgi
sağlar:
1. İşletmenin çevre yönetimi sistemi (ÇYS) ve sistemin
oluşturulan yapısı İşletmenin kendisi veya yetkin bir
üçüncü parti tarafından yürütülen bir denetim sonucu
işletme operasyonlarının denetlenen yönetim sistemi
yapısına uygunluğu
Başlangıçtan itibaren öngörüldüğü gibi, EN/ISO 14000
düzenlemeleri ile performans standardları değil
yönetim sistemi standardları hedeflenmiştir.
Bunun dışında limitasyon ve çevre kalite şartlan ile ilgili,
ölçme tekniği, numune ve değerlendirme (ISO 10573 Soil
Ouality, ISO 5667 Water Ouality, ISO 6879 Air Quality
vb.) gibi çok sayıda uluslararası standart mevcuttur.
EN/ISO 14000 Standartları proses dokümantasyonu,
eğitim, yaşam döngüsü değerlendirmesi (life-cycleassessment) prosedürleri, çevre performansı için
yönetimin raporlaması ve sorumluluğu gibi konuları
kapsamaktadır.
Bir çevre yönetimi sistemi yardımıyla işletmenin çevre
politikalarının oluşturulması ve dokümante edilmiş
sorumluluk ve güvenirlik yapısı vasıtasıyla işletmenin
kendi çevre politikalarının uyuşmaları, iletişim ve
eğitim programları, yönetimin kontrol ve idaresi ile
gözden geçirme fonksiyonlarının çalışması sağlanır.
Belgelendirme işletmelerin herbir küçük birimini
kapsayabileceği gibi işletmenin tamamını kapsayabilir.
Her sene gözden geçirilen ve izlenen belgelendirme
işlemi çerçevesinde üçüncü parti denetim ve iç denetim
vasıtasıyla organizasyonun kendisi tarafından kurmuş
olduğu prosedürleri takip ettiğinin doğrulanması
sağlanır.
Çevre
Yönetimi
Standartları
bazında
gerçekleştirilecek bir sertifikasyon, isteğe bağlıdır.
63
EN/İSO 14000 Standartlarına göre oluşturulan çevre
yönetimi sistemleri ile işletmelerin, çevre kanunları ile
uyumlu olmak, kirliliğe karşı önlem almak ve çevre
performansının sürekli iyileştirilmesine çalışmak gibi
taahhütlere bağlı kalmaları talep edilir. Çevre yönetimi
sisteminin, taleplerin karşılanmasına yönelik deklarasyonda
bulunduğu bu düzenlemeler ve kanunların taleplerini
karşılamak üzere ilave güvenceler, EN/ISO 14001
standardına göre hazırlanabilir, ancak talep edilmez.
eylemler ve kayıt tutulması gibi benzer noktalar sistemin
parçalarını meydana getirirler.
4. Periyodik Dahili Tetkikler ve Üst Yönetimin
Raporlandırılması:
Yönetim sisteminin planlanan şekilde ve belirlenen
politikanın
doğru olarak uygulandığının ne ölçüde
sağlandığını tayin etmek amacıyla periyodik olarak
denetimler yürütülür ve denetim sonuşları üst yönetime
rapor edilir.
Kuruluşun kendisi tarafından veya onun
adına yapılan ve birinci taraf tetkikleri adı verilen dahili
denetimler, iç amaçlarMçin ve kuruluşun uygunluk beyanı
için temel teşkil ederler. Dış tetkikler, genellikle "ikinci"
veya "üçüncü taraf tetkikleri olarak adlandırılırlar ve
tarafsız bir kuruluş tarafından yürütülürler.
EN/ISO 14001 çevre yönetimi sistemi diğer çevre yönetimi
programlarına göre daha az katı ve serttir. [2, 3]. Bu
programlarla
karşilıştınldığında,
EN/ISO
14001
standardının sürekli iyileştirme talebi olmasına karşın çevre
performansında
doğrulanması
talebi
yoktur.
ISO
bültenlerinde "ISO 14000 tüm ilgili gruplar tarafından
isteğe bağlı olarak kabul edilmek durumunda olduğu ve bu
nedenle ilgili her grubun ihtiyaç ve beklentileri arasında
dengenin muhafaza edilmesi gerekliliği vurgulanmaktadır.
5.
EN/ISO 14001 Uygulamasının Resmi Deklarasyonu:
EN/ISO 14000 için gerekli olan denetim ya işletmenin
kendisi tarafından veya yetkin bir bağımsız kuruluş
tarafından üçüncü parti denetim olarak gerçekleştirilir.
4. ÇEVRE YÖNETİMİ SİSTEMLERİNİN
ELEMENTLERİ
Kalite veya çevre yönetimi sisteminin oluşturulduğu bir
işletmede denetim, işletme politikasının etkin olarak
uygulandığının izlenmesi ve doğrulanmasında yönetim
için önemli bir araçtır. Üçüncü parti denetimler,
tarafsızlık ve değer artırıcı gibi ilave özellikleriyle
uygunluk değerlendirmesi
veya
tedarik zincirinin
izlenmesi ve değerlendirilmesinin gittikçe artan bir
şekilde önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
EN/ISO 14001 standardına göre oluşturulacak bir çevre
yönetimi sisteminde beş element mevcuttur.
1. Çevre politikası:
Çevre politikası üst yönetim tarafından tanımlanır. Bir
işletme politikası çevre performansının iyileştirilmesi
ve üçüncü taraf denetim ile denetlenen performans
limitlerinin belirlenmesi için
resmi kuruluşlarla
birlikte çalışma yapılması ile ilgili taahhütte bulunmuş
ise, düzenli sektör ile özel sektör arasında ilişki, kamu
politikası için potansiyel bir tehlike oluşturmayacak
şekilde
kendi kendine düzenleme yapacak duruma
getirilir. İlave raporlama ve bilgi ulaşımı gibi ilave
elementler olmaksızın düzenlemeler,
substansiyel
çevresel etkin bilgi altyapısının olmasına ihtiyaç
duyabilirler.
5. SONUÇ
EN/ISO 14001 Standardına göre çevre politikası, çevre
yönetimi sistemlerinin esas temelini teşkil eder. Zayıf veya
dar tanımlanan bir çevre politikası, tam ve rijit bir şekilde
uygulanmaya çalışıldığında çevre iyileştirilmesi ile ilgili
olarak herhangibir gelişme gösteremez. Bunun haricinde
bazı organizasyonların oluşturdukları çevre yönetimi
sistemlerinin doğrulanmasını, ekonomik etkinliğin sonucu
olan tarafsız üçüncü parti denetimleri olmaksızın
gerçekleştirmeleri ve böylelikle belgelenmeleri de mümkün
olmaktadır. Bunun yanında çevre performansı itibari ile iyi
bir işletme ile yüzeysel bir işletme arasında EN/ISO 14001
Standardı temelinde bir ayırım yapılması oldukça güçtür.
2. Çevresel bakış açılarının değerlendirilmesi,
kanuni ve ihtiyari yükümlülükler
İşletmeler çevresel hedeflerini belirlerken aktivitelerinin. ürünlerinin ve hizmetlerinin çevresel bakış
açılarını tanımlayan prosedürleri oluşturmalı ve
muhafaza etmelidir. İşletmeler, kanuni taleplere ve
diğer işletmenin kabullendiği talepleri tanımlamak ve
bu taleplere ulaşmak üzere prosedürleri oluşturmalı ve
muhafaza etmelidir.
3.
EN/ISO 14001 Standardında sürekliliğin geliştirilmesi ve
temiz üretim konuları ile ilgili olarak da herhangibir talep
mevcut değildir.
Bununla beraber Avrupa standartları ve uluslararası
standardlar temelinde yapılan çalışmalar bilimsel
gelişmeler için önemli bir adım ve ileriye dönük
iyileştirmeler için doğru bir temel teşkil edecektir.
Yönetim Sistemi:
REFERANSLAR
Çevre yönetimi ile ilgili bu tür bir yönetim sistemi;
planlama, uygulama, kontrol, gözden geçirme ve sürekli
iyileştirme gibi regüler aşamalar temeline dayanmaktadır.
Yetki ve sorumluluklar kesin çizgilerle karakterize edilir ve
net bir şekilde belirlenirler.
İletişim, dokümantasyon,
eğitim, acil durumlar için nöbet, kontrol ve düzeltici
fi] EN/ISO 14001: Eııvironmental Management Sys-tems Specification with Guidance for Use (ISO 14001: 1996).
[21 EMAS - Eco-Management Audit Scheme. 06.1993.
[3| BS 7750: Environment Management Systems. British
Standard. 04.1992.
[4] ISO 19011-2002: Guidelines for Ouality and/or
Environmental Management Systems Auditing
64
Download