TBMM B:10 20.10.2005 0:3 Bölgelerarası ve kır-kent arası hizmet sunumunda eşitsizlikler bulunmaktadır. Batı-doğu arasında, sağlık göstergeleri açısından, ciddî farklılıklar bulunmaktadır. Eğitim seviyesinin düşük olması, işsizlik, yoksulluk, sağlık alanındaki bu eşitsizliği daha da derinleştirmektedir. Koruyucu sağlık hizmetlerine gereken önem verilmemekte, bebek ve gebe izlemleri, bağışıklama ve aile planlamasında modern yöntem kullanma oranlan Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği düzeyin maalesef altındadır. Sağlık sisteminin omurgasını oluşturması gereken birinci basamak sağlık hizmetleri, herkes için ücretsiz, kolay ulaşılabilir olması ve etkili bir sevk zinciriyle desteklenmesi gerekirken, bizde, sağlıkta özelleştirme süreciyle âdeta birinci basamak baltalanmaktadır. Birinci basamak hizmetler ücretli hale getirilip, yoksul kesimin sağlık hizmetlerine ulaşması engellenmektedir. Aile hekimliği modeliyle sağlığın bütüncül yapısı bozulacaktır; bunu da ileriki boyutlarda tartışacağız. Tedavi edici hizmetler özendirilmekte ve bu durum, altından kalkılması zor ilaç ve tıbbî tek­ noloji harcamalarından kaynaklanan kötü ve verimsiz kullanımı doğurmaktadır. Sağlık çalışanlarının ülke sathında dağılımı bozuktur. Çalışanların çoğu, maalesef ülkemizin üç ilinde toplanmıştır. Bu durum, bölgelerarası sağlık hizmetleri sunumunda eşitsizlikleri derinleştir­ mektedir. Sağlık çalışanlarının eğitimine gereken önem verilememektedir. Sürekli meslekî gelişimlerini sağlayacak sistematik hizmetiçi eğitim programlan bulunmamaktadır. Bu durum, hizmetin kalitesini olumsuz derecede etkilemektedir. Sağlık çalışanları, çalışma koşulları, meslekî zorluklar ve riskler, ücretler, atama ve kariyerin­ de yükselme gibi özlük hakları açısından, kabul edilemez ölçütlerde kötü durumdadır. Tayin ve yük­ selmelerde, siyasal tercihler liyakatten önde gelmektedir. Bu durum, motivasyon kaybı ve mes­ leğine yabancılaşmayı getirdiği için, hizmet sunumunu olumsuz yönde etkilemektedir. Sağlık çalışanlannın ücretleri yoksulluk sınırının altındadır ve geçimini sağlayabilmek için ek işler yapmak zorundadırlar. Bu durum, sağlıkçı-hasta ilişkisini olumsuz etkilemekte ve etik değer­ lerin ihlalini kolaylaştırmakta ve maalesef, hastanın cebi, ek gelir elde etmenin seçeneklerinden biri olarak algılanmaktadır. Sağlık sistemindeki olumsuzluklardan direkt olarak sağlık çalışanlan sorumlu tutulmakta, bu durum, hem sağlıkçı hasta ilişkisini olumsuz etkilemekte hem de Malpractice Yasası gibi akıldışı seçenekleri gündeme getirmektedir. Sağlık Bakanı ve hükümet, kendi sorumluluklanndan özenle kaçınmaktadır. Son dönemlerde yapılan düzenlemelerle sağlık çalışanlan iş güvencesini kaybetmekte, daha uzun süreler ve daha ucuza çalıştınlma sürecini yaşamaktadırlar. İşte, tam bu noktada getirilmeye çalışılan tasarıyı irdelemek uygun olacaktır. Hükümet, Anayasamızın temel hükmü olan sosyal devlet anlayışını bir kenara bırakarak, sağ­ lık çalışanlannın iş güvencesiz olarak çalıştınlmasının hesabı içindedir. Tasarının adına da "Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerler" denilerek, hükümet, âdeta kendi sorumluluğunu farklı platform­ lara çekmektedir. Bu durum, sanki doğal olarak var olan bir olguymuş gibi kamuoyunun yanlış bil­ gilendirilmesi sağlanmaktadır. Oysa, hükümetlerin görevi, ülkeyi belli bir ayınma tabi tutmak değil, o bölgelere gidecek per­ soneli özendirecek, destekleyecek önlemleri alarak, bölgelerarası eşitsizlikleri gidermek olmalıdır. Ancak, ne ilginçtir ki, o bölgelerde iş güvencesi olmayan sözleşmeli personel çalıştırılarak, sorun­ lar çözülmeye çalışılmaktadır. Aslında tam tersi olması gerekirken, daha fazla haklar ve özendirici tedbirler alınması gerekirken, çalışanların, göstermelik maaş artışı vaadiyle iş güvencesinden vaz­ geçmesi istenmektedir. Sağlık çalışanlan, bu akıldışı uygulamaya itibar etmemişler ve iş güven­ cesinden vazgeçmeyi kabul etmemişlerdir. -149-