Periyodik cetvele kaç yeni element daha bulunabilir?

advertisement
On5yirmi5.com
Periyodik cetvele kaç yeni element daha
bulunabilir?
1930’lardan bu yana fizikçiler onlarca yeni kimyasal element buldu. Daha ne kadar
yeni element keşfedilebilir? Bunun bir sınırı var mıdır?
Yayın Tarihi : 23 Ocak 2016 Cumartesi (oluşturma : 10/20/2017)
30 Aralık 2015’te kimya bilimi periyodik cetvele dört yeni element daha ekledi. Bunların tümü
laboratuvarda üretilmişti.
Bundan sonra başka elementler de üretilebilir. Ama bu iş giderek zorlaşıyor.
Periyodik cetvelin yeni elementlerle daha ne kadar uzatılabileceğini kimse bilmiyor. Bazıları bunun
sınırının olmadığını söylüyor. Bazıları ise atomların daha fazla ağırlaştırılamayacağını, atomlar
büyüdükçe kontrolünün zorlaşıp istikrarsız hale geleceğini ve radyoaktivite yayarak parçalanacağını
söylüyor.BBC Dergi'nin haberi...
Elementlerin yapısı
Elementler kimyanın yapı taşlarıdır. Element bir çeşit atom içeren maddedir. Yani yeni bir element
üretmek, yeni bir atom üretmek demektir.
Bakır, periyodik cetvelde yer alan elementlerden biridir.
Her elemente bir numara verilir. Örneğin karbonunki 6’dır. Bu sayılar, atom içindeki proton sayısını
gösterir.
Protonlar pozitif elektrik yüklüdür ve atomun çekirdeğinde bir araya toplanmış haldedir. Protonları
dengeleyen negatif yüklü elektronlar ise daha hafiftir ve çekirdeğin etrafında dönerler.
Hidrojen atomu dışındaki atomların çekirdeğinde ayrıca protonlarınkine eşit kütleye sahip nötronlar
vardı. Bunlar elektrikle yüklü değildir. Bir elementin atomları farklı sayıda nötronlara sahip olabilir.
Bu varyantlara ise ‘izotop’ adı verilir.
Nötronlar protonları bir arada tutan tutkal işlevi görür. Onlar olmasa protonlar pozitif elektrik akımı
nedeniyle birbirini iterdi.
Radyoaktif bozulma
Fakat yine de uranyum gibi ağır atomların çekirdeği öylesine birbirini iten protonlarla doludur ki
nötronlar bile onları bir arada tutamaz. Bu atomlar “radyoaktif bozulma”ya uğrar, parçacık ve enerji
bırakırlar.
Periyodik cetvel
Atom bozulmaya uğradığında çekirdeğindeki proton sayısı değişir; yani radyoaktif bozulma bir
elementi başka bir elemente dönüştürür. Bu, çevremizde, hatta vücudumuzda sürekli gerçekleşen
bir değişimdir.
Her atom çekirdeğinde proton ve nötron optimum oranda bulunur. Çekirdek küçük olsa bile uygun
orandan daha az ya da daha fazla sayıda nötron varsa atom bozulmaya uğrayacaktır.
Doğal oluşum
Karbon ve oksijen gibi hafif elementlerde normal oran 1:1’dir. Ağır elementlerde nötron oranı biraz
daha yüksektir.
Evrendeki doğal süreçler ancak belli ağırlıkta elementler üretebilir.
Periyodik cetveli ilk oluşturan Dmitri Mendeleev'dir.
En hafif beş element hidrojen, helyum, lityum, berilyum ve bor çoğunlukla evrenin başlangıcını
oluşturduğu söylenen Büyük Patlama sırasında oluşmuştur.
Daha ağır olan elementler ise yıldızların kendi içinde oluşmuştur. Burada aşırı ısı ve basınç nedeniyle
elementlerin çekirdeği birbiriyle kaynaşır. Buna nükleer füzyon denir. Daha büyük yıldızlarda ise
çekirdeğinde 80 proton taşıyan cıva gibi daha ağır elementler de oluşur.
Fakat periyodik cetveldeki elementlerin çoğu, enerjisi biten yıldızların “süpernova” adı verilen dev
patlamayla parçalanması sırasında oluşur. Bu sırada ortaya çıkan enerji o kadar güçlüdür ki atomlar
birbiriyle çarpışıp yeni füzyonlarla uranyum gibi 92 protonlu ağır elementleri oluşturur.
Pozitif enerji yüklü atom çekirdekleri birbirini ittiği için bu nükleer füzyonların oluşması büyük enerji
gerektirir. Atom çekirdeklerinin birbiriyle birleşmesi için büyük bir hızla hareket ediyor olması
gerekir.
Alüminyum atomunun basit elektron kabuğu
Doğada oluşan ve önemli miktarda bulunan en ağır element uranyumdur.
Atomları çarpıştırmak
Bilim insanları yeni element üretmek için, ışık hızının onda biri düzeyinde bir hızda atomların
çarpışmasını sağlamak için parçacık hızlandırıcısı kullanır.
Bu ilk kez 1939’da California Üniversitesi’nde yapılmış ve bugün neptünyum adıyla bilinen 93
numaralı element üretilmişti.
Ondan iki yıl sonra ise aynı ekip, uranyuma hidrojen çekirdekleri fırlatılarak 94 sayılı element plütonyum ortaya çıktı.
Plütonyumun da uranyum gibi nükleer füzyon yoluyla kendiliğinde bozulmaya uğradığı, bu
elementin ağır çekirdeği bölündüğünde fazla miktarda enerji salındığı görülmüştü.
Nagasaki'nin bombalanmasında plütonyum kullanılmıştı.
Bu bulgular Ağustos 1945’te Nagasaki’ye atom bombasının bırakılmasıyla sonuçlandı. Plütonyumun
keşfi savaş sonrasına kadar askeri sır olarak saklanmıştı.
Nükleer füzyon
Savaştan sonra fizikçiler yeni elementler bulmaya koyuldu yeniden.
Başta Amerikalılar öndeydi bu çalışmalarda ve keşfedilen 95, 97 ve 98 sayılı yeni elementlere
amerikyum, berkelyum ve kaliforniyum isimleri verildi.
Diğer elementler ise farklı şekilde keşfedildi. 1950’lerde ABD’de yapılan hidrojen bombası
denemelerinde, bombalarda kullanılan uranyumun patlama sırasında nükleer füzyonla oluşturduğu
yeni elementlerdi bunlar.
Helyum atomunda iki proton iki nötron vardır.
99 ve 100 numaralı elementlere bu nedenle nükleer bilimin iki önemli isminin adı verildi:
Einsteinyum ve fermiyum.
ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş kızıştıkça 102, 104, 105 ve 106 sayılı elementleri
hangi tarafın bulduğu konusunda anlaşmazlık çıkmıştı.
İnsan yapımı ilk elementler ağır atomların daha hafifleriyle çarpıştırılması sonucu bulunmuştu.
Almanya’daki GSI Laboratuvarı’nda ise orta büyüklükte iki atom çekirdeği, örneğin çinko, nikel ve
krom iyonları kurşun ve bizmutla çarpıştırılarak 108 sayılı hassiyum bulundu.
Son elementlerin üretimi sırasında ise Amerika, Rusya ve Almanya kaynaklarını birleştirdi. Böylece
115, 117 ve 118 sayılı elementler bulundu.
Periyodik cetvelin sekizinci sırasını dolduracak elementlerin bulunması ihtimali konusunda ise farklı
fikirler var. Kimileri atom büyüklüğünde üst sınıra ulaşmaya yakın olduğumuz kanısında. Bu nedenle
yeni yaratılacak atomların daha öncekilerden oldukça farklı olacağı sanılıyor.
Krom atomunun karmaşık elektron kabukları
Elektron orbitalleri
Atomlardaki elektronlar, orbital ya da kabuk adı verilen gruplar halinde düzenlenir. Her orbitalin
belli bir kapasitesi vardır ve atomların nasıl davranacağını ve periyodik cetvelin biçimini belirleyen
de bu yapılardır.
İlk orbitalde sadece iki elektron tutulabilir. Bu nedenle periyodik cetvelin ilk sırasında sadece bir
atomlu hidrojen ile iki atomlu helyum vardır. İkinci orbitalde en çok sekiz elektron tutulabilir. Bu
nedenle cetvelin ikinci sırasında sekiz element vardır.
Yeni bulunan dört element, cetvelin yedinci sırasının son üyelerini oluşturuyor. Eğer 119 sayılı
element bulunursa sekizinci sırada yer alacak, yani sekizinci orbitalde elektronu olan ilk elementi
bulmuş olacağız.
Cetveldeki yer
Bu şekilde aşırı özellikleri olan elementler periyodik cetveli düzenleyen kanunları da altüst edebilir.
Yeni dört element, cetvelin yedinci sırasının son üyelerini oluşturuyor.
Cetvelde aynı sütunda olan elementler benzer özellikler gösterir. Çünkü en dış orbitallerin yapısı
aynıdır.
Örneğin en soldaki sütunda bulunan elementlerin tümü tepkimeli metallerdir. Dış orbitalde tek
elektronları vardır, bu istikrarsızlığa yol açıp atomların herhangi bir tepkimede bunu kaybetmesini
kolaylaştırır.
En sağdaki sütunda ise dış kabukta elektron sayısı tam olduğundan tepkime vermeyen atıl “soy
gazlar” yer alır.
Fakat bu kurallar aşırı ağır elementler açısından geçerli olmayabilir.
Ağır elementler
Bunların atomlarında, pozitif enerji yüklü çekirdeğe yakın olan elektronlar öyle sıkı birbirine bağlıdır
ki aşırı hızlı hareket ederler. Einstein’ın, ışık hızına yakın hızda hareket eden nesnelerin kütlesinin
arttığını ifade eden izafiyet teorisinin etkisini gösterirler.
Bunun sonucu olarak iç kısımdaki elektronlar ağırlaşır. Dıştaki elektronlar da bunu hisseder. Bu
nedenle süper ağır elementler beklendiği gibi davranış göstermeyebilirler.
Bu etkileri incelemek teknik olarak oldukça zordur. Birkaç atomun birkaç saniyelik kimyasal
davranışını gözlemektir söz konusu olan.
Kaç element daha bulunabilir?
Ayrıca elementler ağırlaştıkça bozulma süreçlerinin de hızlanması işi daha da zorlaştırır.
Fakat cetvelin sekizinci sırasında yer alacak elementler, nötron ve proton sayılarına bağlı olarak
daha istikrarlı adacıklar halinde de varlığını koruyup daha uzun ömürlü olabilir.
Nükleer fizikçiler atom çekirdeğindeki proton ve nötronların da sürekli dönen elektronlar gibi
orbitaller halinde düzenlendiğini buldu. Helyum, oksijen, kalsiyum, alüminyum ve kurşun
elementlerinin orbitalinin protonlarla dolu olduğu, bu nedenle daha istikrarlı oldukları görüldü.
Anti-madde
Ayrıca bir de atomların ağırlaşmasının öyle bir noktaya gelmesi ve o noktadan sonra var olmaması
da söz konusu olabilir deniyor. Amerikalı fizikçi Richard Feynman, çekirdekte 137 proton olduğunda
atom oluşumunun mümkün olmayacağını belirtiyor.
Fakat diğer fizikçiler yeniden hesap yaparak bu eşiği daha da yukarıya 173. sırada yer alan
elemente kadar çekiyor.
Madde ve anti-madde
Bu aşamada kuantum mekaniği devreye giriyor. Burada ise parçacıkların kendiliğinden ortaya
çıkması, birinin elektron gibi maddeden, diğerinin ise onun anti-madde karşılığı olan pozitrondan
oluşması, ve anında çarpışarak birbirini yok etmesi mümkün olabilir deniyor.
İşte 173 sayılı element bu olağandışı ve istikrarsız konumda olup bu “sanal” parçacıkları
tetikleyebilir.
Kısacası, periyodik cetvele sayısız yeni elementler bulunsa bile ileride bizi nelerin beklediğini, bu
elementlerin ne tür özellikler göstereceğini bilmiyoruz.
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Periyodik cetvele kaç yeni element daha bulunabilir?
Download