TBMM B: 61 16 . 2 . 2010 O: 4 Emniyetin verilerinden farklı olarak Sosyolog Profesör Narlı, 2007’den itibaren Türkiye’de her yıl yaklaşık 6 bin civarında çocuğun kaybolduğunu söylüyor ve ayrıca, son iki yılda Türkiye’de kaybolan yaklaşık bin çocuğa hiçbir şekilde ulaşılamadığını da söylüyor. Bu çocuklar neden bulunamamaktadır? Avrupa ülkelerindeki kayıp çocukların bulunma oranlarıyla bizdeki arasında neden böylesine büyük bir uçurum vardır? Çoğu zaten yoksul olan kayıp çocuk aileleri kendi kısıtlı imkânlarıyla çocuklarını aramaktadırlar ki bu kabul edilemez bir durumdur. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bizde de devlet tüm ileri teknolojik iletişim imkânlarını kullanmalıdır. Değerli milletvekilleri, Avrupalı olmaya, kayıp çocuklarımızı Avrupalılar gibi arayarak başlamalıyız. Genel olarak ülke güvenliğinin zayıfladığı ortam ve zamanlarda çocuk kaybolma olaylarının arttığı gerçeğinin altı çizilmelidir. Ayrıca ülkede sosyoekonomik düzeyin düştüğü durumlarda da kayıp olayları artıyor. Cumhuriyet tarihindeki en yüksek işsizliğin yaşandığı, yoksulluğun, gelir dağılımındaki eşitsizliğin en yüksek oranlara ulaştığı günümüzde kayıp çocuk sayılarındaki yakıcı artışlar bir sebep-sonuç ilişkisidir. Şimdi, tüm Meclis olarak birlikte çocuklar için çalışmaya karar verdiğimiz bir günde aslında incitici laflar söylemek istemiyorum ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim, o da şudur: Bakın, AKP İktidarı döneminde, son yedi yılda bu ülkede çocuk ihmal ve istismarları çok artmıştır. Yani ben bu yaşıma kadar çocuklara yönelik ihmal ve istismarın, çocuk kaybolması olaylarının hiç bu kadar yüksek olduğu bir dönem yaşamadım. Bu bir tesadüf değil, bu bir sonuç ve ne yazık ki bu sonuçtan da AKP İktidarı sorumludur diyorum. Evet, emniyetin verilerine göre kayıp çocukların yarısına yakını Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundan kaçan çocuklar. Neden bu kadar çok çocuk SHÇEK’ten kaçmaktadır? Kötü muamele mi görüyorlar, şiddete mi maruz kalıyorlar? Sayın Bakan, o çocuklar bu milletin devlete emanet ettiği çocuklardır. Kurumun bu konudaki ihmal ve yetersizliklerini lütfen ve asla çocukları suçlamadan önlemelisiniz. Kayıp çocuklar sorununun temel olarak üç boyutu vardır: Kaçan çocuklar, kaçırılan çocuklar ve bulunamayan çocuklar. Dolayısıyla da çözüm için öncelikle çocukların niçin kaçtığının, neden kaçırıldığının ve hangi gerekçelerle bulunamadığının irdelenmesi gerekir. Verilere ihtiyacımız var ama ne yazık ki Türkiye’de her konuda olduğu gibi bu konuda da veri yok. Kaçan ve kaçırılan çocukların aile yapıları nedir, ailenin sosyoekonomik durumu, eğitim düzeyi nedir, aile içi şiddet var mıdır, bunları bilmiyoruz. Çocukların bulunma oranları, bulunma süreleri hakkında da gerekli bilgilere sahip değiliz. Veri konusunda gösterilebilecek tek kaynak İnsan Hakları Başkanlığının raporu. Bu raporda çok önemli bir tespit var, o da kayıp çocukların ailelerinde erken yaş evliliği olgusunun yüksek olduğu bilgisidir. Erken yaş evliliklerinin önlenmesinin kayıp çocuk olgusunu azaltacak bir faktör olduğu tespiti, araştırmanın, veri toplamanın önemini ortaya koyan küçük ama çok çarpıcı bir örnektir. Uluslararası çocuk örgütlerine göre Türkiye, çocuk kaçırılması konusunda dünyada ikinci risk grubundaki ülkeler arasında. Yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, aile içi şiddet, göç olgusu, terör, aile kurumunun giderek güçsüzleşmesi veya güçsüzleştirilmesi gibi etkenler çocuk kaybolması olgularının artmasına yol açmaktadır. Ekonominin kötüye gitmesi, daima ve öncelikle çocukları vurur. Ülkemizde ne yazık ki çocuk ihmal ve istismarı, çocuk hakları ihlalleri giderek artıyor, artıyor, artıyor… Özellikle yoksul, eğitimsiz, işsiz, göç etmek zorunda kalmış ailelerin çocukları büyük tehdit altında. Çocuk kaybolması vakaları en çok büyük göç alan şehirlerde ve yoksul semtlerde görülmektedir. Parçalanmış aile, aile içi şiddet, ensest, çocuğun erken yaşta evlenmeye zorlanması, sokakta çalıştırılması, yoksulluk gibi etkenler çocukların evden kaçmasında rol oynar. – 857 – GÖKHAN-61 312–316