Ekonomi Politikalarında Köklu Dönüşüm (1980-88)

advertisement
EKONOMİ POLİTİKASINDA
KÖKLÜ DÖNÜŞÜM:
İHRACAT YÖNELİMLİ
BÜYÜME 1980 – 1988
Sununun hazırlanmasında
“Kepenek, Y., Yentürk, N. (2009), Türkiye Ekonomisi,
Remzi Kitapevi.” ‘den faydalanılmıştır.
GİRİŞ
1970lerin
sonu: ağır dış ödeme
güçlüğü, yüksek enflasyon
1977-78 istikrar önlemleri yetersiz
Dünya krizi ve uluslararası
koşullar
 Uluslararası Keynesciliğin sonu
24 Ocak 1980: dışa açık / İhracat
yönelimli büyüme
1989 sonrası dış finansal
serbestlik
2
ENFLASYON ORANLARI
3
140.000.000
70,0
60,0
120.000.000
50,0
100.000.000
40,0
80.000.000
30,0
60.000.000
20,0
10,0
40.000.000
0,0
20.000.000
-10,0
İhracat(FOB)
Değişim
2007
2005
2003
2001
1999
1997
1995
1993
1991
1989
1987
1985
1982
1980
1978
1976
1974
1972
-20,0
1970
0
4
2. DÜNYA SAVAŞI SONRASI
DÜNYA’DA ULUSLARARASI KEYNESCİLİK
Eksik tüketim/aşırı üretim kaynaklı kar oranı
düşmesine dayalı 1930’lar ın krizine çözüm
 Hegemonik devlet: sermayesi en güçlü devletin
–ABD- sağladığı uluslararası para ve onun bu
genişlemenin meyvelerini toplaması
 Dolar standardı: 35$=1 ons altın

Dolar uluslararası rezerv
 ABD’nin dış açıkları dolar basarak finanse ediliyor,
ABD sermayesi avantajlı
 Dolar ABD’ye ithalat olarak geri dönüyor


Dış ticaret serbestliğinden çok sermaye
serbestliği

Uluslararasılaşmış üretici sermaye iç pazarda tekel
5
KEYNESYEN TEORİ




John Maynard Keynes, (d. 5
Haziran 1883, Cambridge - ö. 21 Nisan
1946 Sussex, İngiltere) radikal
düşünceleriyle ekonomide çığır açan
Britanyalı iktisatçıdır.
Ekonomik durgunlukla mücadelede
müdahaleci para ve maliye
politikalarını savunmasıyla tanınır.
Bu düşünceleri daha sonra Keynes'çi
ekonomi akımı içinde biçimlenmiştir.
Temel politika önermesi talep yönlü
makroekonomik politikalardır.
Yatırımları faiz ve sermayenin
marjinal etkinliği yardımıyla
açıklamaktadır.
6
KEYNESYEN TEORİ
Liberal, sınırlı devlet anlayışından vazgeçilerek
devletin ekonomiye müdahale etmesi gerektiğini
söylemiştir.
 Görüşleri uzun yıllar ekonomiyi etkilemiştir.
1970'lerde stagflasyon(durgunluk içinde görülen
enflasyon) yaşanması sonucu Keynes'in talep
yönlü politikaları yetersiz kalmıştır.
 Ancak, 2007 global krizi gerek ABD Başkanı
Barack Obama ve gerekse İngiltere Başbakanı
Gordon Brown'ın uygulamaya koyduğu ekonomik
tedbirler bakımından, Keynesci ekonominin
teorik olarak yeniden gündeme gelmesini
sağlamıştır.

7
...
 Devletin
rolü:
Teknolojik yatırım, ekonomik dışsallık
 Tüketici rolü, piyasa belirsizliğini
azaltıyor
 Sosyal harcamalar – talebin istikrarı
 Sermaye içi ve işçi sınıfı-sermaye
ilişkilerini düzenleme

 Az
gelişmiş ülkelere yansıması: dış
sermayeyle finanse ithal ikamecilik

İthalat sanayi üretiminin bir
fonksiyonu olarak artıyor
8
1970’LER: ULUSLARARASI
KEYNESCİLİK ÇÖKÜYOR
 Keynescilik
açıyor
kar hadlerinin düşmesine yol
Yüksek vergiler
 Güçlü işçi sınıfı
 Yüksek yatırımlar

 ABD

Avrupa ve uzak doğu: Japonya ve Almanya
 ABD


içi farklı çıkar grupları ve dolar
Doğu kıyısında uluslararası bankalar (+)
Vietnam savaşı ve silah ve uçak sanayi:


hegemonyasını kaybediyor
Ekonominin dolar basarak şişmesini istiyor (-)
Çok uluslu şirketler: dolara karşı spekülasyon

ABD’nin etekleri altından çıkmak istiyor (-)
9
ULUSLARARASI KEYNESCİLİK ÇÖKÜYOR
 1971, Nixon: dolar altından kopuyor
 Friedmancı – yeni-klasik ekonomi
politikaları: Reagan ve Teacher
 Piyasa egemenliği
 Arz yönlü politikalar; tüketim ve talebe
yönelik değil
 ABD hegemonyasının çöküşü petrol kartelini
cesaretlendiriyor: petrol fiyatları artıyor
 Para fonları petrol üretici ülkelerde birikiyor
ve bu ülkelerden bankalara akıyor
 Hem girdi maliyetleri hem de bankaların
kardan aldığı pay artıyor; kar oranları
düşüyor
 ABD’de ekonomik yavaşlama dünya talebini

10
FRİDMANCI YAKLAŞIM
Milton Friedman, (d. 31 Temmuz 1912 - ö. 16
Kasım 2006) Nobel ödüllü ABD'li ekonomist.
 Milton Friedman, Monetarizmin oluşumunda ve
tanıtımında en önemli isimdir.
 1976 yılında "Paranın Miktar Teorisi üzerine
çalışmalar" adlı kitabında Monetarizmin temel
ilkelerini ortaya koymuştur.
 Amerika'daki Devlet okullarında öğrencilere
ücretsiz öğle yemeği verilmesi tartışmaları
sırasında söylediği "There is no such thing as
a Free Lunch" (Bedava öğle yemeği diye bir şey
yoktur) sözü monetarist ekonomi'ye inananların
ana tartışma ekseni oldu.

11
YENİ EKONOMİ ANLAYIŞI
Yeni ekonomi, küreselleşme olarak nitelenen
evrensel bütünleşme idealinin ekonomik ayağını
oluşturan yeni düzendir.
 Yeni ekonomi bilgi toplumu, bilgi üretimi,
yaratıcılık, bilişim benzeri kulağa hoş gelen
kavramlarla ilişkilendirilmektedir.
 Yeni ekonomi gerçekten de bilgiyi ve bilginin
ürünü yeni teknolojileri kullanmakta ve bu yeni
teknolojiler ekonominin her alanında verimi
artırmaktadır.
 Yeni ekonomi, sınırların ortadan kalkmasını ve
üreticilerin tüketicilerle aracısız ticaret
yapmasını vaad etmektedir.

12
YENİ EKONOMİ ANLAYIŞI
Ticarette aracılık işlevini gelişmiş ülkeler
üstlenmekte, gelişmemiş ülkelerin ürettiği mal
ve hizmetler birkaç gelişmiş ülke tarafından
markalanarak dünyanın diğer ülkelerine ihraç
edilmektedir.
 Örneğin; Nike ürünleri Amerika Birleşik
Devletleri için Çin'de üretilmekte ve ABD
tarafından tüm dünyaya pazarlanmaktadır. Nike
firması sadece standartlar belirleme görevi
üstlenmektedir.
 Nike bu yolla, yapılan her ayakkabı satışından
elde edilen karın %40'ını almakta, ayakkabıyı
üreten fabrikalarsa karın ancak %4'ünü
alabilmektedir.

13
AZGELİŞMİŞ ÜLKELERE
YANSIMALAR
 Petrol
fiyatlarının yükselmesi ile daha da
yoğunlaşan dış ödeme güçlükleri
 Gelişmiş kapitalist ülkelerdeki ekonomik
bunalımın ihracatı sınırlaması
 Dış borçlanmanın zorlaşması ve
devletlerin kontrolünden uluslararası
banka sermayesinin kontrolüne geçmesi:
Uluslararası neo-liberalizm
IMF dönüşüyor: koşullu krediler; kemer sıkma
programları
 İhracatı arttırmak, sanayiler arasında öncelik
gözetmemek
 Ekonomide iç ve dış serbestlik

14
...
 Banka
sermayesinin egemenliği:
Keynesci politikaların aksine
üretimi kısıtlayıcı etki
 Ticaret ve yatırım olanakları
kısıtlanıyor
 Kümülatif bunalım: uluslarası
sermaye düzenin geri dönmesine
engel
15
TÜRKİYE’YE KRİZİN YANSIMASI
 İşçi
dövizleri sonucu ertelenen etki
 Kolay borçlanma
 Ama yapısal sorunlar – eski uluslararası
işbölümünden kalanlar:
İhracat/ithalat oranı 1947den beri düşüyor
 GSMH içinde ithalat payı İhracat payı 
 Dışa kapalı değil, ithalata bağımlı
 Yetersiz/başarısız ithal ikamecilik
 Dış yardım dış açığı yaratmış

 Ertelenen
kriz 1978’de keskinleşiyor
16
YURTDIŞINDAKİ TÜRKLER
17
YURTDIŞINDAKİ TOPLAM İŞÇİ SAYISI
18
İŞÇİ DÖVİZLERİNDEKİ YİRMİ ÜLKE
19
TÜRKİYE’DE İŞÇİ DÖVİZLERİ
20
TÜRKİYE’DE İHRACAT YÖNELİMLİ
BÜYÜME: 24 OCAK 1980
 1980-88:
İhracata yönelik sanayileşme
 Mal hareketleri serbest
 Dışa açık büyüme

 Piyasada
arz talebe göre oluşan fiyatlar
tek sinyal

Tüketim ve yatırım kararları piyasa
fiyatlarına göre belirlenecek
 Fiyat
serbestisi uluslararası ticarette de
geçerli
21
TÜRKİYE’DE İHRACAT YÖNELİMLİ
BÜYÜME: 24 OCAK 1980
 Hükümetin rolü: para arzı ve kamu
harcamalarını, talep üretimi geçmeyecek
düzeyde tutmak





Para politikası maliye politikasından daha
etkin
Para, kredi arzı kısılmalı; bütçe harcamaları
kısılmalı
Devalüasyon
Temel mal fiyatları ve faizler yükselmeli
22
Ücret artışları sınırlanmalı
DEVALÜASYON NEDİR?










"Devalüasyon" sabit kur sistemlerinde ödemeler dengesi
açık veren ülkenin ulusal parasının dış satın alma
gücünün, hükümetçe alınan bir kararla düşürülmesidir.
Başka bir deyişle devalüasyon, bir devletin resmi para
biriminin diğer ülke dövizleri karşısında değer
kaybettirilmesidir. Bu yolla ithal malları pahalılaşırken
yerli malların fiyatı da aşağı çekilmiş olur.
Türkiye'de;
7 Eylül 1946 yılında %115.4 oranında,
4 Ağustos 1958 yılında %221.4 oranında,
10 Ağustos 1970 yılında %66.6 oranında,
21 Eylül 1977 yılında %10 oranında,
1 Mart 1978 yılında %29.9 oranında,
10 Haziran 1979 yılında %77.7 oranında,
24 Ocak 1980 yılında %48.6 oranında,
5 Nisan 1994 yılında %104 oranında,
23 Şubat 2001 yılında %40.6 oranında, devalüasyon
gerçekleştirilmiştir.
23
FİYATLAMA SÜRECİ PİYASAYA
 Mal
ve hizmet piyasası: KİT fiyatları ve
diğer fiyatlar dünya fiyatlarına gerileyecek
 İşgücü ve sermaye piyasası

Maaş ve ücretler düşüyor (%20)
Askeri darbe – yeni iş yasası
 Amaç: Kar oranlarını arttırarak yatırımları arttırmak;

Yerli üretimin maliyetini düşürerek ihracatı arttırmak
 İç tüketim düşüşü sonucu iç piyasada yaratılan artığı ihraç
etmek


Faiz oranları artıyor
Amaç: Tasarruf ve yatırımları arttırmak
 Sermaye yoğunluğu düşük sektörlerde büyüme


TL’nin değeri: devalüasyonlarla uluslararası
rekabeti arttırmak
24
DIŞA AÇILMA
 İhracatı

İthalatı ihracatla karşılama: iç dengeden
vazgeçip dış ticarette denge yakalanmaya
çalışıldı.
 Politika

araçları
Devalüasyon:


arttırma, dış açığı azaltma hedefi
ihracatı arttırır, ithalatı azaltır
Düşük ücret:
iç talep düşer: iç talebi kısıp ihraç edilebilir artık
yaratmak
 maliyetler düşer



Parasal teşvikler: sübvansiyon vs.
Gümrük duvarlarının kaldırılması: rekabet
artar fiyatlar düşer.
 Yabancı
sermaye girişi beklentisi
25
MAKROEKONOMİ POLİTİKALARI
 Para
arzını ve kamu harcamalarını
kısarak etkin talebi sınırlamak
Enflasyonu talebi kısarak sınırlamak
 Parasalcı yaklaşım

 Kamunun
ekonomik faaliyetlerinin
sınırlanması ile özel kesimin daha
çok gelişeceği iddiası
26
POLİTİKA SONUÇLARI (1)
 İhracat/İthalat
oranı:
Uygulanan politikalar ile X/M artıyor.
 X hızla artıyor ama bir yandan da M artıyor. X
artış hızı M artış hızından büyük.

Nedeni devalüasyon ve sadece gerekli ithalatın yapılması:
ihracat artarken yeni yatırım yapılmıyor, mevcut (atıl)
kapasite kullanılıyor.
 Yatırım malı ithalatı azalırken, ara malı artıyor. s.290
Tablo X.3.
 Yani kapasite kullanım oranları artıyor

Yıl 1969 1980 1985 1988 1992
X/M
67
37
70
81
64
27
POLİTİKA SONUÇLARI (2)
 =>
İhracat artıyor ama yatırımlar duraklıyor
(IMF yapısal uyum politikalarının birçok
ülkede görülen sonucu).


Yatırımlarda dinlenme (IMF)
Yatırımlarda duraklama (Yapısalcılar)
 İhracatın



%70-80’i imalat sanayinden.
Bu sektörde ihracat artıyor
Katma değer (üretim) önce artıyor sonra duraklıyor
Yatırımlar azalıyor.
28
POLİTİKA SONUÇLARI (3)

İhracat arttı ancak kalıcı olması asıl başarılması
gerekendir.



Önemli etken: 1980’de askeri yönetim vardı.



Aksi halde sürekli iç dengesizliğe katlanırız, sürekli
devalüasyon gerekir ki bu da bir yere kadar başarı sağlar.
Verimlilik artışını sağlamak önemlidir. Yatırımların ve
verimliliğin artması ihracat fiyatlarını arttırmadan
(devalüasyona da başvurmadan) ihracatı ve ücretleri
arttırmak mümkün olur.
Sendikalar kapatıldı
Bu politikaları uygulamak kolay değil
İhracat artışı yapısal bir rekabet gücüne dayanmıştır,
sanayileşmeye değil. Dolayısı ile İhracata yönelik
“sanayileşme” değil “İhracatı arttırmaya yönelik
politika” dönemi demek uygundur.
29
POLİTİKA SONUÇLARI (4)

1980-88 arası X/M arttı ama 88 sonrası
düştü
1)
2)
3)
Teknoloji eskiyene kadar ya da teknolojinin
kapasitesi doluncaya kadar üretim artar. Bu
noktadan sonra yatırım malı ithalatı başlar. 8088 arası yatırım ithalatı durmuştu.
Develüasyonla fiyat düşer ve ihracat artar,
özellikle imalt sanayinde (hazır giyim, tekstil,
DÇ). Bunlarda bir süre sonra fiyat düşüşü kadar
X artışı sağlanamadı. Develüasyonun neden
olduğu X artışı azaldı.
80’lerde sendikalar yasaklandı, ücretler düştü.
Bir süre sonra yeniden devreye girdi. 87 yerel
seçimlerinde ANAP önemli oy kaybetti, ücretleri
arttırmaya başladı.
30
POLİTİKA SONUÇLARI (5)
4) Sübvansiyonlardan sadece Dış Ticaret Şirketleri
(RAM, ENKA vb) yararlanabildi. Türk sanayi
gelen dövizi ve sübvansiyonu yatırıma
dönüştüremedi.
 Sübvansiyon desteği üreticiye yansımadı.
 GATT (WTO) 1985’de Türkiye imzaladı.

Diğer...

Hayali İhracat
31
HAYALİ İHRACAT
Hayali İhracat, kısaca ihracat yapılırken resmi
makamlara ihraç edilen malın miktarı, fiyatı,
kalitesi vb. unsurları üzerinde gerçeğe ve mevzuat
hükümlerine uymayan yanıltıcı, yalan ve yanlış
beyanda bulunulması ve bu suretle bir haksız
kazanç elde etmeyi ifade etmektedir.
 Devlet ihracat yapan firmaların talebi üzerine,
ihraç ettikleri mallar için ödenmiş olan Katma
Değer Vergisini iade etmektedir. Bu durum art
niyetli bazı kişiler tarafından suiistimal edilmekte
ve haksız kazanç elde edilmektedir.

32
HAYALİ İHRACAT



1. Ticari değeri olmayan mal ihraç etmek
şeklinde yapılan hayali ihracat: Bu ilk yöntemde,
vergi iadesi yüksek mallar seçilerek, o ad altında çok
düşük fiyatlı ve gereksiz mallar toplanarak gümrükten
geçirilmiştir. Ancak malın bu şekilde gümrükten
geçirilebilmesi için gümrük kapılarında bu işlere
yardımcı olacak bazı kişilerden yararlanılmıştır.
2. Fiyat şişirme şeklinde hayali ihracat: Bu
yöntemde ihraç mallarının fiyatı, söz konusu
belgelerde gerçek değerinin çok üzerinde gösterilmekte
ve bu şekilde beyan edilmektedir.
3. Miktar şişirme şeklinde hayali ihracat: Bu
yöntemde ihraç mallarının miktarı gerçek miktarının
çok üzerinde gösterilerek bir haksız çıkar sağlanmıştır.
33
HAYALİ İHRACAT
4. Malı farklı göstermek şeklinde hayali
ihracat: Bu yöntemde özellikle ülkemizde fon
kesintisi yapılan bazı malların ihracında söz
konusu olmuştur. Yöntemin işleyişi şu şekildedir:
İhracatçı fona bir ödeme yapmamak için, bir diğer
deyişle fon kesintisinden kurtulmak için ihracat
belgelerinde fon kesintisine tabi ihraç ettiği mal
yerine kesintiye tabi olmayan malları göstermekte
ve bu şekilde haksız kazanç sağlamaktadır.
 5. Sahte belge düzenleme şeklinde hayali
ihracat: Bu yöntemde, ihracat tamamen
hayalidir. Bir diğer deyişle, evrakta sahtekarlık
yapmak suretiyle ihracat yapılmış gibi gösterilerek
teşvik tedbirlerinden yararlanılmaktadır.

34
Download