T.B.M.M. B : 32 6 .12 . 2001 O :1 Türkiye, ihracatını büyük ölçüde Ortadoğu ülkelerine yaparken, bu, 90'h yıllardan sonra Avrupa Bir­ liği ülkelerine yönlendirilmiştir ve sürekli olarak da, Avrupa Birliği ülkeleriyle ticaretimiz açık ver­ miştir. Bu açığın giderilmesi noktasında yeterli adımların atıldığını söylemek oldukça zordur. Dışticaretin geliştirilmesinde, ihracatın artırılmasında öncelikli olarak komşu ülkelerin dikkate alınması lazımgelir; komşu ülkeler üzerinde çalışılması lazımgelir, maalesef, komşu ülkelerle iliş­ kilerimiz, Suriye, İran, Irak ve bütün komşularımızla ithalat ve ihracatımıza baktığımız zaman bir takım yan tesirlerle, uluslararası sermayenin ve uluslararası senaryoların kurbanı edilmiştir. Maalesef, büyük güçler, küresel güçler ABD olsun, gerekse Avrupa Birleşik Topluluğu olsun ne yapmaktadırlar; siyasal hedeflerini ekonomik araçlarla yerine koymaktadırlar. Türkiye'nin, kom­ şularıyla direkt sürekli olarak problem yaşayan, Türkiye'yi sürekli olarak komşularıyla problemli bir ülke konumunda tutmaktadırlar. Bu, Türkiye'nin kendi bölgesel şartlarından kaynaklanan bir olay değil; dünyayı yönlendirme, dünyayı tanzim etme iddiasındaki küresel güçlerin, Türkiye'yi zayıf bırakmak, komşularıyla ilişkilerini azaltmak, bağlarını koparmak suretiyle sürekli kendilerine muhtaç edebilecekleri bir politikanın ürünüdür. Bunun için, Dış Ticaret Müsteşarlığımız, gerekse diğer birimlerimiz, Türkiye'nin ihracatını ar­ tırmak İstiyorsak, sürdürülebilir bir ihracatı gerçekleştirmek istiyorsak, muhakkak surette kom­ şularıyla iyi ilişkiler İçerisinde olmak durumundadır. Komşularıyla siyasal anlamda, ekonomik an­ lamda, askeri anlamda iyi ilişkiler içerisinde olmayan Türkiye'nin, bölgesel görevlerini yerine getirebileceğini söylemek mümkün değildir; ihracattaki hedefini tutturması mümkün değildir ve ay­ nı zamanda, Ortaasya'daki Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerini geliştirmesi mümkün değildir. Maalesef, uygulanan ekonomik politikalarla, on yıl içerisinde, Türkî cumhuriyetlerle ilişkilerimiz, ticaret hacmimiz en düşük seviyeye inmiştir. Hükümetin uygulamış olduğu politikalar, Türkiye'yi Türkî cumhuriyetlerden ekonomik anlamda koparmaktadır, siyasal anlamda koparmaktadır. Rusya ve Çin bu bölgedeki etkinliğini artırmaktadır. Türkî cumhuriyetler ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkileri dinamitleyen silah, siyasî iliş­ kileri dinamitleyen olay Mavi Akım Projesi olmuştur. Kim ne derse desin, bu Mavi Akım Projesi uygulamaya konulduktan sonra Türk cumhuriyetlerle ilişkilerimiz zayıflamış, ticaret hacmimiz düş­ müş ve Türkiye, bu cumhuriyetleri, âdeta, Rusya'nın kucağına atacak bir politikayı kendi eliyle belirlemiştir. Türkiye, bu vahim gidişten vazgeçmek, bu bölgeye el atmak, ticaret hacmini yükselt­ mek ve ihracatımız içerisindeki paylarını artırmak mecburiyetindedir. Maalesef, bu hükümet -57 nci hükümet- bu konuda oldukça duyarsız bir noktadadır; sadece ABD'nin senaryoları çerçevesinde siyasal, sosyal ilişkilerini sürdürmekte, buna ticarî ilişkilerini de eklemektedir. Dış Ticaret Müs­ teşarlığımızın bu yapıyla da bu politikaları yönlendirmesi, takip etmesi mümkün değildir; KOBİ'lerimize öncülük etmesi mümkün değildir. İhracatımızın artırılması için, üretim, kalite, kapasitenin tespit edilmesi, pazar araştırmalarının yapılması, KOBİ'lerimize öncülük yapılması gerekmektedir. Bu noktada, Sayın Bakanın ifadesine göre 2002 yılında ayrılan pay 300 trilyon gibi gülünç bir rakamdır. Bu gülünç rakamla KOBİ'lerimizin önünün açılması, ihracattaki paylarının yükseltilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, Türkiye, ihracatı artırmadıkça bu badireden, ekonomik krizden çıkması mümkün değildir. Ekonomik krizden çıkabilmek için de üretimin desteklenmesi lazım gelmektedir. Bu hükümetin defterinde, kitabında "üretimin desteklenmesi" diye tek satır bir şey yoktur ve uygulanan politikalar da bu noktaya getirmiştir. Üretimi desteklemeden, ihracat gelir­ lerini artırmadan dış açığı nasıl kapatacağız; Türkiye'nin döviz ihtiyacını nasıl karşılayacağız; kal­ kınmasını nasıl sağlayacağız? İşte, getirilen bütçede yatırıma ayrılan pay 5 katrilyon lira civarın­ dadır. Bunun büyük bir bölümü de, maalesef, ölü yatırımlara gidecek noktada belirlenmiştir. Muhakkak surette, üretimin planlanması, programlanması kadar, pazarlanması, bu noktada sektörel şirketlerin kurulması aracılığıyla ihracatçılarımızın önünün açılması da gerekmektedir. Bu noktada yapılan çalışmalar yetersizdir, yeterli hale getirilmelidir. -349-